KUR`AN-I KERIM`DE iKNAMETODU Dr. Durak PUSMAZ

advertisement
.
KUR'AN-I KERIM'DE
"
iKNAMETODU
Dr. Durak PUSMAZ
Haseki Eğitim Merkezi Müdüıii
ensubu olmakla iftihar ettiğimiz
yüce İslam dininin bir çok özellikleri ve güzellikleri vardır. Bu özelliklerinden biri de İslam dininin akla
hitabetmesidir. Gerçekten İslam dini
ilim dinidir, akıl dinidir, mantık dinidir. İnsanların gönüllerine hitabettiği
kadar akıllarına da hitabeder, akla
büyük önem verir. Onun için aklı, mükellefiyetin şartlarından biri kılmıştır.
Akıl yüce Rabb'imizin insana verdiği
en büyük nimetlerden biridir. Akıl insanlara mahsustur. Hayvanlar akıl nimetinden mahrumdur. insanlarla hayvanları ayıran en önemli hususlardan
biri de akıldır. Ancak, Allah insanlara
aklı, boş yere değil, akıllarını kullansınlar diye vermiştir. Akıllarını kul-
M
lanmayanlar da Allah'ın kelarnında ve
RasUlullah'ın sünnetinde yerilıniştir.
Bu hususta Kur'an-ı Kerim'de çok ayet
vardır. Bir çok ayet-i kerimede:
"Efela ta'kılun: Aklınızı kullanmıyor musunuz?" Cl) buyrulmuştur.
Kur'an-ı
Kerimde, ortaya atılan iddiaların delilli olması istenir, bir delile
dayanmaksızın, akılsız, ileri geri konuşanlara: "Eğer gerçekten doğru söy-
(1) Bakara Silres i: 1/44, 76; Ali İmran Sfiresi:
3/65; En'am Sfiresi: 6/32; Araf Sfiresi: 7/
169; Yunus Sfiresi: 10/16; Hud Sfiresi: I ll
51; Yusuf Sfiresi: 121109; Enbiya Silresi:
21/10, 67; Mü'minfin Sfiresi; 23/80; Saftat
Sfiresi: 37/138.
115
DİY ANET İLMİ DERGi• CİLT: 34 • SA YI: 3 • TEMMUZ- AÖUSTOS -EYLÜL 1998
lüyorsanız
delilinizi getiriniz." (2),
"Eğer doğru sözlüler iseniz bana itme
dayanarak haber veriniz." (3) buy-
rulur.
Öyle ise asıl olan delili konuşmak,
muhatabın aklına hitab ederek ikna etmeye çalışmaktır. ikna metodu özellikle insanlan İslam'a davette, va'z ve
irşad faaliyetlerinde çok önemlidir.
Çünkü muhatap, vilizlerden, mürşitlerden makul, akla mantığa uyan
sözler dinlemek isterler. Makul olmayan, akla ve mantığa uymayan sözler dinlemek istemezler, dinleseler de
inanmazlar. Akla ve mantığa uymayan, asılsız, esassız şeylerden bahseden kimseler etraflannda hitabedecekleri
akıllı
kimseler
bulamazlar. İnsanların akıllanna hitabedip onları ikna edecek deliller getirmek gerekir. Yüce kitabımız
Kur'an-ı Kerim'de ikna metodu üzerinde durulmuştur. Bunu birçok ayette
görmemiz mümkündür.
Soru Bombardımanı
Mesela
Allah'ın
inançsız
aşağıdaki
ayet-i kerimede
varlığını
kabul etmeyen
kimseler adeta soru bom-
Diriden ölüyü kim çıkarıyor? Bütün
işleri düzenleyip yöneten kimdir?"
Onlar: "Allah'tır." diyecekler. Sen de:
De ki: Öyle ise O'nun azabindan korkmuyor musunuz? İşte gerçek Rabbiniz
olan Allah budur. Artık haktan sonra
sapıklıktan başka ne vardır? " (4)
Mesela Ra'd suresinin 16. ayetini
dikkatle okuyalım. Orada da aynı şey­
leri görmekteyiz: "Ey Peygamber! Onlara de ki:
"- Göklerin ve yerin rabbi kimdir?
O Allah'tır" de.
"- Allah'ı bırakıp kendilerine hiç
bir fayda ve zarar vermeyen şeyleri mi
dostlar edindiniz?" de.
"- Hiç körle gören bir olur mu?
Veya karanlıklarla aydınlık bir olur
mu?" de. Yoksa Allah'a, Allah gibi ya-
ratmaya kactir ortaklar buldular da, yaratmanın kim tarafından olduğundan
şüphe ettiler? Ey Peygamber! Sen onlara: "Bütün varlıkların yaratıcısı
Allah'tır, O birdir, her şeye galiptir."
de" (Rad, 13/16).
Bir de Yunus suresinin 34 ve 35.
ayetlerini okuyalım:
"De
ki:
Sizin
ortak
koş-
bardımanına tutulmaktadır:
"De ki: "Sizi gökten ve yerden kim
nzıklandırıyor? Ya da kulaklara ve
gözlere (onlan yaratmaya) sahip olan
kimdir? Ölüden diriyi kim çıkanyor?
116
(2) Bakara SOresi: 2/11; Nemi SOresi: 27/64.
(3) En'am SOresi; 6/143.
(4) YOnus SOresi: 10/31-32.
DURAK PUSMAZ • KUR' AN-I KERİM'DE İKNA METODU
tuklarınızdan,
ilk defa yaratacak,
sonra onu eski durumuna iade edecek
olan var mı? De ki: Allah ilk defa yaratıyor, sonra tekrar yeniden yaratır.
Öyle ise nasıl doğru yoldan çeviriliyorsunuz."
De ki: Koştuğunuz ortaklardan gerçeğe eriştirecek olan var mıdır? De ki:
Ama Allah gerçeğe eriştirir. Gerçeğe
eriştiren mi uyulmaya daha layıktır,
yoksa yola götürülmedikçe kendisi
doğru yolu bulamayan mı? Size ne
oluyor? Nasıl yanlış hüküm veriyorsunuz?"
Al-i İmran suresinde göklerin ve
yerin yaratılışı ile gece ve gündüzün
değişimi Allah'ın varlığına, birliğine
ve kudretine delil olarak getirilir:
"Göklerin ve yerin yaratılışında, gece
ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişilufe akl-ı selfm sahipleri için gerçekten ibretler vardır." (5)
"Allah'ın
göklerde ve yerdeki (nice
varlık ve imkanları) sizin emrinize
verdiğini, nimetlerini açık ve gizli olarak bolca ihsan ettiğini görmediniz
mi? Yine de insanlar içinde-bilgisi,
rehberi ve aydınZatıcı bir kitabı yokken- Allah hakkında tartışan kimseler
Bilgisizce Taklid
Kur'an-ı
Kerimde
çeşitli
ayet-i kerimelerde insanların, Allah'ın kendilerine lutfettiği akıl nimetini kullanmayarak
körükörüne
eskiye
bağlanmaları, babalarını, atalarını
tak-
lid etmeleri, ortaya atılan yeni fikirlere
kulak vermemeleri yerilir:
"Onlara Allah 'zn indirdiğine uyun
denildiği zaman onlar:
biz atalarımızı üzerinde
bulduğumuz yola uyarız" dediler. Ya
ataları birşey anlamamış, doğruyu da
bulamamış idiyseler?" (7)
"-
Hayır,
"Onlara:
"Allah'ın
uyun" denildiği zaman:
indirdiğine
"-Hayır,
biz babalarımızı üzerinde
bulduğumuz yola uyarız" derler. Ya
şeytan onları alevii ateşin azabına çağırıyor idiyse?" (8)
"Onlara: "Allah'ın indirdiğine ve
Resı1l'e gelin" denildiği zaman:
"-
Babalarımızı
üzerinde bulduğumuz yol bize yeter" derler. Ataları hiçbir şey bilmiyor ve doğru yol
üzerinde bulunmuyor iselerde mi?" (9)
vardır." (6)
Demek ki bir mevzuda söz söylerken, tartışırken bilgi sahibi olmak,
aydınlatıcı bir kitaba, bir delile dayanmak gerekir. Bilgisiz ve dayanaksız söz söylemek Kur'an'ın ruhuna aykırıdır.
(5) Al-i İmran Sfiresi: 3/190.
(6) Lokınan Sfiresi: 3l/20.
(7) Bakara Sı1resi: 2/170.
(8) Lokman Sfiresi: 31121.
(9) Milide Sı1resi: 5/104
117
DİY ANET İLMİ DERGi • CİLT: 34 • SA YI: 3 • TEMMUZ- AÖUSTOS - EYLÜL 1998
"Senden önce hangi ülkeye bir
peygamber gönderdikse kodamanlan
şöyle deyiverdiler: 'Biz, atalanmızı bir
anlayış ve tutum üzerinde bulduk. Ve
onların bıraktıkları eser ve örneklere
uyanz.' Gelen peygamber şu cevabı
vermiştir: Peki atalarınızı üzerinde
bulduğunuz şeyden daha doğrusunu
getirdimse de mi? ... " (10)
Yunus suresinin 75-76. ayetlerinde
belirtildiğine göre Allah'ü Teala Hz.
Musa ile kardeşi Harun'u bir takım
mucizelerle Firavavun ile adamlarını
uyarmak ve İsrailoğullarını onların
zulmünden kurtarmak için gönderir.
Fakat Firavun ve adamlan Hz.
Musa'ya inanmazlar ve göstermiş olduğu mucizelere "bu apaçık bir büyüdür" derler. Bunun üzerine Musa ile
Firavun ve kavmi arasında geçen konuşma verilir. Musa:
"-Size gelen gerçek için böyle mi
diyorsunuz? Büyü müdür bu? Halbuki
büyücüler iflah olmazlar.'' dedi. Dediler ki:
"-Sen bizi
babalarımızı
üzerinde
bulunduğumuz şeyden çevirensin de
yeryüzünde büyüklük yalnız ilinize
kalsın diye mi bize geldin? Biz size
İnanacak değiliz." (ll)
Bu ayet-i kerimelerden gayet açık
ve net olarak öğrenmekteyiz ki, bir
asla ve esasa dayanmaksızın ecdadı
batıl inançlarında körükörüne taklid
dinimizce yerilmiştir.
118
Kur'an-ı
Kerimde ikna metoduna
bir kaç misal verelim:
1- Öldükten Sonra Tekrar
Dirilme
Yasin suresinin son ayetlerinde
şöyle buyurulur:
"İnsan
bizim kendisini bir damla
sudan yarattığımızı görmüyor mu?
Şimde de o apaçık bir düşman kesilmiştir.
Ve kendi yaratılışını unutarak bize
misal vermeye kalkışıyar ve: "Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek" diyor.
De ki: "Onları ilk defa yaratan diriltir. O, her türlü yaratmayı gayet iyi
bilir.
Yeşil ağaçtan
size
ateş
çıkaran
O'dur. İşte siz ateşi ondan yakıyorsunuz.
Gökleri ve yeri ayaratan, onların
benzerlerini yaratmaya kadir değil
midir? Evet, kadirdir. O, her şeyi hakkıyla bilen yaratıcıdır.
O'nun işi, bir şeyi yaratmak istediği vakit sadece: "Ol!" demektir ve
o şey derhal oluverir.
Her
şeyin
mülkü elinde olan Allah
(10) Zuhruf Suresi: 43/23-24.
(ll) Yunus Sfiresi:
ıon?-78.
DURAK PUSMAZ • KUR'AN-I KERİM'DE İKNA METODU
münezzehtir, yücedir. Siz elbette O'na
döndürüleceksiniz." (IZ)
Mekke müşrikleri, öldükten sonra
Allah'ın insanlan tekrar diriltmesini
bir türlü kabul etmiyorlardı. Rivayet
edildiğine
göre müşriklerin azı­
lılanndan Übey b. Halef, bir defa çürümüş bir kemik parçası olarak Hz.
Peygamber'in yanına gelmiş, eliyle
ufalayıp toz haline getirerek: "Ey Muhammed! Allah bunu ufalıp dağıldıktan sonra diriltecek öyle mi?"
demişti. İşte bunun üzerine yukandaki
ayet-i kerimeler inmiştir. Bu ayet-ikerimelerde; öldükten sonra tekrar dirilmeyi inkar edenler akıl ve iz'ana
davet edilerek Allah'ın tekrar diriltmeye kadir olduğu aşağıdaki akli
ve mukni delillerle ispat ediliyor:
a- İnsanın yaratılışı
Öldükten sonra dirilmeyi inkar
eden insan ilk önce kendi yaratılışına
bakmalıdır. İnsan bir damla sudan,
gözle görülmeyecek kadar spermden
yaratılmıştır. Daha sonra büyümüş,
yeme-içme, konuşma, düşünme, iyiyi
kötüyü ayırdetme gibi üstün kabiliyyetlerle donatılmıştır. İnsan hangi
merhalelerden geçtikten sonra yaratıldığına baksa, bu hususta birazcık
olsun düşünce Allah'ı inkar edemez.
Allah'ı inkar edemeyince de öldükten
sonra dirilmeyi inkar edemez. İnsanı
bir damla sudan yaratmaya kadir olan
Allah, elbette öldükten sonra diriltmeye de kadirdir.
b- İlk yaratılış
Öldükten sonra dirilmeyi inkar
eden kimse, ilk yaratılışını da inkar etmelidir. İnsanı hiç yokken, benzeri ve
modeli bulunmazken yaratmaya kadir
olan, yokluk karanlığından varlık sahnesine çıkaran Allah, tekrar diriltıneye
de elbette kadirdir. "Onlan ilk defa yaratan diriltir. O, her türlü yaratmayı
gayet iyi bilir."
c- Yeşil ağaçtan ateş çıkaran
Ağaç
yanarken ateş çıkardığı gibi
birbirine sürtmek suretiyle de ateş çı­
karır. Isının mahiyetini inceleyen müspet ilim bu gerçeği şöyle açık­
lamaktadır:
Yem yeşil bir ağaç
güneşten emerek aldığı sıcaklığı kendi
bünyesinde saklamaktadır. Hicazda
bulunan merh ile afar ağaçlanndan
birer dal kesilip de birbirine sürtülünce çakmak gibi ateş çıkanr.
Araplar çölde yolculuk yaparken bu
dallan birbirine sürtüp ateş yakarlardı.
Arapların şöyle bir atasözü vardır:
"Her şeyde ateş vardır, ama merh ve
afarda daha çoktur."
(12) Yasin Silresi, 77-83.
119
DİY ANET İLMİ DERGi • CİLT: 34 • SA YI: 3 • TEMMUZ- AÖUSTOS -EYLÜL I 998
Burada dikkatimizi çeken üç şey
var: Ağaç, ateş ve bu yeşil ağacın içerisinde bulunan su. Bunlar birbirine zıt
şeyler. Ateş ağacı yakar, su ise ateşi
söndürür. Oysa O yüce kudret bu zıt
şeyleri bir arada bulundurrnaktadır.
Zıtlan bir arada bulundurmaya kadir
olan Allah insanları da öldükten sonra
diriltıneye öncelikle kadirdir. Bir Arap
şairi şöyle demektedir:
Cem 'u 'n-naktdayni min esrari kudreti/ı
Haze's-Sehô.bu
biht maun
kolaydır.
. Yukarıda sayılan şeyleri yaratmak
Allah için çok kolaydır. Çünkü Allah
bir şeyi yaratmak istediği zaman sadece "ol" der, o da hemen oluver.
Nasıl kolay olmasın ki herşeyin hükümranlık ve mülkü O'nun elindedir
ve O herşeyden yücedir.
2- Hz. İbrahim
Anlamı şöyledir: İki zıttı bir arada
kudretinin sır­
larındandır. İşte bulut; onda hem su
var, hem de ateş var.
Allah'ın
d- Gökleri ve yeri yaratan
81. Ayette göklerin ve yerin yaratılışına dikkat çekiliyor: "Gökleri ve
yeri yaratan, insaniann benzerlerini
yaratmaya kadir değil midir? Evet, kadirdir. O, her şeyi hakkıyla bilen yaratıcıdır."
Evet uçsuz buçaksız gökleri, göklerde bulunan ayı, güneşi ve sayısız
yıldızları yaratan, bunların her birini
kendilerine mahsus yörüngesinde hareket ettiren; yeri, yeryüzünde bulunan dağları, ovalan ve denizleri yaratmaya kadir olan yüce kudret,
öldükten sonra insanları tekrar di120
e- Bütün bunlar Allah için çok
bilıt
naru
bulundurmak
riltmeye haydi haydi kadirdir.
Hz. İbrahim bugün Irak sınırlan
içerisinde bulunan Babil'de peygamber olarak gönderilmişti. O zamanlar Babil halkı ve bu arada Hz. İb­
rahim'in babası putlara tapıyordu. Hz.
İbrahim kavmini ve babasını bu batıl
inançtan kurtarıp Hakka imana davet
etmeye başladı. Bu durum Kur'an-ı
Kerimin muhtelif surelerinde anlatılır.
"Hani o (İbrahim) babasına ve kavmıne:
"- Neye
Onlarda:
tapıyorsunuz?"
demişti.
"- Putlara tapıyoruz ve onlara tapmaya devam edeceğiz" diye cevap
verdiler. İbrahim:
"-Peki, dedi, yalvardığınızda onlar
sizi işitiyorlar mı? Yahut size fayda ya
da zararları dokunur mu?" dedi. Şöyle
cevap verdiler:
DURAK PUSMAZ • KUR' AN-I KERIM'DE IKNA METODU
" Hayır ama biz babalanmızı
böyle yapar bulduk." İbrahim dedi ki:
"- İyi ama ister sizin, ister önceki
atalannızın olsun neye taptığınızı
biraz olsun düşündünüz mü? İyi bilin
ki onlar benim düşmanımdır. Ancak
alemierin Rabbi hariç (0, benim dostumdur .) ~i O beni yaratan ve bana
doğru yolu gösterendir. Beni yediren
içirendir. Hastalandığım zaman bana
şifa verendir. Benim canımı alacak,
sonra diriltecek alandır. Ve hesap
günü kusurlarımı bağışlayacağım umduğum da O'dur ... " (13)
Görüldüğü gibi Hz. İbrahim put-
lara tapınakta olan kavmine akl!, mantık! ve ikna edici delillerle hitabediyor. Kavmi onun bu ikna edici
akl!, mantık! ·ve ilmi delilleri karşısında makul bir cevap veremiyor. İb­
rahim
(a.s.)
kavmine:
"Yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı?
Yahut size fayda ya da zararları dokunur mu?" diye soruyor. Bu soruya
evet diye cevap vermeleri mümkün
değil. Çünkü onlar da putlann işit­
mediklerini, hiç bir fayda ve zararlannın olmadığını, hatta değil baş­
kalarına fayda ve zarar vermek,
kendilerini korumaktan bile aciz olduklarını biliyorlardı. Onun için:
"Hayır ama biz babalarımızı böyle
yapar bulduk." demekten başka çareleri yoktu. Her devirde batılın peşinde gidenlerin durumu böyledir.
Peygamber efendimiz de Mekke müş­
riklerine, ellerinizle yapmış olduğunuz
putlara tapmayı terkedin, bir olan
Allah'a kulluk edin, dediği zaman aynı
cevabı almıştı.
Hz. İbrahim onları akıllarını kullanmaya ve düşünmeye sevkeden sorulanna devam ediyor: "İyi ama ister
sizin, ister önceki atalarınızın olsun
neye taptığınızı biraz olsun düşündüniiz mü?" Evet insanın ne yaptığını, neye taptığını birazcık olsun düşünmesi gerekmez mi? Atalarının her
yaptığı şeyi doğru mu kabul etmesi
gerekir?
Hz. İbrahim daha sonra kendisinin
kulluk ettiği Rabbin vasıflannı zikrediyor: "Ben alemierin Rabbine kulluk ediyorum. O beni yaratan ve bana
doğru yolu gösterendir. Beni yediren
içirendir. Hastalandığım zaman bana
şifa verendir. Benim canımı alacak,
sonra diriltecek olandır. Ve hesap
günü kusurlarımı bağışlayacağım umduğum da O'dur." Sanki onlara deniliyor ki Hak Mabud'un bu özellikleri
taşıması gerekir. Sizin taptığınız putlarda bu özelliklerden hiçbiri var mı?
Evet bu olayda da gayet açık olarak görüldüğü gibi yanlış, asılsız, batıl
inançlan n akll, mantık! ve ilmi izahlan ve savunulması yoktur.
(13) Şuarii Silresi, 26170-82.
121
DİY ANET İLMİ DERGi • CİLT: 34 • SA YI: 3 • TEMMUZ- AÖUSTOS -EYLÜL 1998
Hz. İbrahim'in babası da kavmi
gibi putlara tapıyordu, onlann önde
gelenlerinden idi, hatta putlan yapıp
satanlardandı. Babasının bu durumu
daha çok zoruna gidiyordu. Onun için
Hz. İbrahim'in özel olarak babasına
hitabettiğini ve onu bu batıl inancından, akli deliller serdederek vazgeçirmeye çalıştığını görüyoruz:
"Kitapta İbrahim'i de an. Çünkü o,
doğruluk timsali idi, bir peygamberdi.
Bir vakit babasına şöyle hitabetmişti:
"- Ey babacığım! İşitmeyen, görmeyen, sana hiç bir faydası dokunmayan şeylere niçin tapıyorsun?
Ey babacığım! Doğrusu bana, sana
gelmemiş olan bir ilim gelmiştir. O
halde bana uy da seni dümdüz bir yola
çıkarayım. Babacığım, şeytana tapmal
Çünkü şeytan, hakkiy le esirgeyen
Allah'a başkaldınp as! olmuştur. Babacığım! Gerçekten korkuyorum ki;
çok esirgeyen Allah'tan sana bir azap
gelip çatar da şeytana yar olmuş olursun." Babası dedi ki:
"- Ey İbrahim! Sen benim tanrılanından yüz mü çeviriyorsun?
Yernin olsun ki vazgeçmezsen seni
mutlaka taşlanm. Uzun müddet benden ayni git." İbrahim şöyle dedi:
"-Üstüne selamet. Senin için Rabbime istiğfar edeceğim. Çünkü O,
bana çok lütufkardır. Sizi ve Allah'tan
başka
taptıklarınızı
bırakıp
çekiliyorum. Rabbime dua ediyorum.
122
Umulur ki duam
karşılıksız
kalmaz. "
(14)
Dikkatimizi çeken hususlar
Meryem suresindeki bu ayet-i kerimelerde irşad ve tebliğ açısından
dikkatimizi çeken bazı hususlara
temas etmek istiyoruz:
Konuya girilirken Hz. İbrahim'in
doğruluğuna temas edilerek "o, doğ­
ruluk timsali idi." buyruluyor. Demek
ki irşad ve tebliğ görevini yapacak
olan kimselerin herşeyden önce özleri
ve sözleriyle dosdoğru olmalan, etraflanna güven telkin etmeleri, dostlarının ve düşmanlannın itimatlannı
kazanmalan gerekir.
Hz. İbrahim, putperest de olsa babasına hitabederken edebi elden bı­
rakmıyor, sevgi, şefkat ve merhamet
dolu bir ifade ile "babacığım" diyerek
söze başlıyor. Demek ki insanları
Hak'ka davet eden, irşad ve tebliğ görevinde bulunan kimseler, insanlara
karşı -yanlış yolda da olsalar- sevgi,
şefkat ve merhamet dolu olmalılar ve
bunu karşısındaki kimselere hissettirmeliler. Kabalık, sertlik ve ağır
ifadelerden kaçınıp tatlı dilli olmalılar.
Hz. İbrahim sözünün başlangıcında
babasına şu makul ve düşündürücü so-
(14) Meryem Sfiresi: 19/41-49.
DURAK PUSMAZ • KUR' AN-I KERİM'DE İKNA METODU
ruyu yöneltiyor: "İşitmeyen, görmeyen, sana hiç bir faydası dokunmayan şeylere niçin tapıyorsun?"
Evet gerçekten insan neden hak yolda
gitmez de batılın peşine düşer? Neden
Allah'a kulluk etmez de, kendi elleriyle yaptığı görmeyen, işitmeyen ve
hiç bir faydası dokunmayan, hatta
kendisini korumaktan bile aciz olan
putlara tapar? Putlardan medet umar?
Elbette bu düşündürücü ve can alıcı
sorulara verilebilecek makul cevap
yoktur.
Hz. İbrahim, babasının cahil olduğunu, bu yüzden putlara taptığını
biliyor, fakat ona bitalıederken "sen
cahilsin, gerçekleri bilmediğin için
tapıyorsun"
demiyor, aksine:
"Babacığım! Doğrusu bana, sana gelmemiş olan bir ilim gelmiştir. O halde
putlara
bana uy da seni dümdüz bir yola çı­
karayım." diyerek söylediklerini kendiliğinden söylemediğini, bilakis kendisine Allah tarafından bildirilen
gerçekleri haber verdiğini belirtiyor.
"Sen bilmezsin, ben bilirim" gibi kendisini alim görüp, karşısındakini cahil
görme yönüne gitmiyor. İnsanlara hak
dini tebliğ eden ve onlan irşada çalışan mürşitlerin, alimlerin, din görevlilerinin bu hususlara dikkat etmeleri
ve
özen
göstermeleri
gerekmektedir.
123
Download