tc ankara üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü uluslararası ilişkiler

advertisement
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI
2000 YILINDAN SONRA RUSYA’NIN ORTADOĞU POLİTİKASI
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Murad AIDINOV
Ankara-2013
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI
2000 YILINDAN SONRA RUSYA’NIN ORTADOĞU POLİTİKASI
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Murad AIDINOV
Tez Danışmanı
Prof. Dr. Çağrı ERHAN
Ankara-2013
İçindekiler…………………………………………………………………………...I
Kısaltmalar………………………………………………………………………...VI
GİRİŞ………………………………………………………………………………..1
BİRİNCİ BÖLÜM
YELTSİN’İN MİRASI
I.
İç Politikası………………………….……………….……………………..17
II.
Dış Politikası……………………….……………….………………………19
III.
Ortadoğu Politikası…………………….………….……….………………21
IV.
Putin’in İktidara Gelişi...………………………….……………………....25
A.
B.
C.
Putin’in Devleti Güçlendirme Usulü
1.
Devletin Bütünlüğünü Korumak…………..…………….......27
2.
Oligarklara Karşı Mücadelesi..……….…………………......29
3.
Güçlü Ordu İnşa Etmek……………….…………………….30
4.
Enerji Aracılığıyla Eksi Gücüne Kavuşmak……….………..34
5.
Putin’in Avrasya Birliği Projesi…………………..………....37
Putin’in Dış Politikası’ndaki Öncelikleri
1.
NATO’nun Doğuya Doğru Genişlemesini Önlemek………..38
2.
NATO’nun Füze Savunma Sistemini Önlemek……………..41
Putin’in Ortadoğu Politikası’ndaki Öncelikleri………………….43
I
İKİNCİ BÖLÜM
ORTADOĞU DEVLETLERLE İLİŞKİLER
I.
II.
III.
IV.
V.
VI.
Rusya’nın İran Politikası
A.
Siyasi Boyutu……………………………………….…...…………..46
B.
Ekonomik Boyutu……………………………………....…………...51
C.
Askeri Boyutu………………………………………....…………….52
Rusya’nın Suriye Politikası
A.
Siyasi Boyutu………………………………………………………..53
B.
Ekonomik Boyutu…………………………………………………...54
C.
Askeri Boyutu………………………………………………...…..…55
Rusya’nın Irak Politikası
A.
Siyasi Boyutu……………………………………………...………...57
B.
Ekonomik Boyutu……………………………………………….......60
Rusya’nın Türkiye Politikası
A.
Siyasi Boyutu……………………………...………………………...62
B.
Ekonomik Boyutu…………………….……..………………………64
C.
Askeri Boyutu…………………………...…………………………..66
Rusya’nın Mısır Politikası
A.
Siyasi Boyutu……………………..………………………………....67
B.
Ekonomik Boyutu…………………...………………………………69
Rusya’nın Suudi Arabistan Politikası
A.
Siyasi Boyutu………….………………………………….………...70
II
B.
VII.
Ekonomik Boyutu………..………………………………………....71
Rusya’nın İsrail ve Filistin Politikası
A.
İsrail Politikası……………….……………………………………..72
B.
Filistin Politikası………………….…………………………….….75
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
BÜYÜK GÜÇLER VE ARAP BAHARI
I.
II.
III.
Rusya’nın Ortadoğu Politikasına Büyük Güçlerin Yaklaşımı
A.
ABD…………………………………………………………………78
B.
ÇHC………………………………………………………………....81
Kremlin’de Rok Harekâtı
A.
Putin’in Üçüncü Dönem Başkanlığı……………………….………82
B.
Ortadoğu’daki Son Gelişmeler ve Rusya’nın Yaklaşımı………...83
Rusya’nın Arap Baharı’na Yaklaşımı…………………………………….84
A.
Tunus’daki Olaylara Rusya’nın Yaklaşımı……………….…….…..86
B.
Mısır’daki Olaylara Rusya’nın Yaklaşımı…………….....………….87
C.
Libya’daki Olaylara Rusya’nın Yaklaşımı………………..………...88
D.
Suriye’deki Olaylara Rusya’nın Yaklaşımı…………………..……..89
E.
Yemen ve Bahreyn’deki Olaylara Rusya’nın Yaklaşımı……….…...91
F.
Arap Baharı’ndan Rusya’nın Kaybı…………….…………….……..92
III
SONUÇ……………………………………………………………………..………94
ÖZET…………………………………………………………………………….....97
ABSTRACT………………………………………………………………………...98
KAYNAKÇA…………………………………………………………………….....99
IV
KISALTMALAR
AB
Avrupa Birliği
ABD
Amerika Birleşik Devletleri
ABF
Anti Balistik Füze (Anti Ballistic Missile)
AKKA
Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Antlaşması
BM
Birleşmiş Milletler
BDT
Bağımsız Devletler Topluluğu
CIA
Merkezi İstihbarat Teşkilatı (Central Intelligence Agency)
FSB
Federal Güvenlik Servisi (Federalnaya Sluzhba Bezopasnosti)
FSS
Füze Savunma Sistemi
FKÖ
Filistin Kurtuluş Örgütü
GK
Güvenlik Konseyi
İKÖ
İslam Konferans Örgütü
KGB
Devlet Güvenlik Komitesi (Komitet Gosudarstvennoy Bezopasnosti)
KAÜİK
Körfez Arap Ülkeler İşbirliği Konseyi
KGAÖ
Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (Organizatsiya Dogovora o
Kollektivnoy Bezopasnosti)
NATO
Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (North Atlantic Treaty
Organization)
NTV
Ulusal Televizyon Kanalı (Natsionalnaya Televidenya)
NPT
Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması (Nuclear NonProliferation Treaty)
V
OPEC
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (The Organization of the Petroleum
Exporting Countries)
ORT
Rus Kamu Televizyon Kanalı (Оbshestvennıy Rossiyskiy Telekanal )
PKK
Kürdistan İşçi Partisi (Partiya Karkerên Kurdistan)
RF
Rusya Federasyonu
SSCB
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
SSG
Stratejik Savunma Girişimi (Strategic Defense İnitiative)
SIPRI
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (Stockholm
İnternational Peace Research İnstitute)
ŞİÖ
Şanghay İşbirliği Örgütü
UAEA
Uluslararası Enerji Ajansı (İnternational Atomic Energy Agency)
UNMOVİC Uluslararası Silah Denetim Komisyonu
VI
GİRİŞ
Günümüzde kullandığımız Yakındoğu ve Uzakdoğu terimleri gibi, Ortadoğu
terimi de bilimsel bir yaklaşımdan çok coğrafi yaklaşımı ifade etmektedir. Bilimsel
açıdan bölgeye bakıldığında, Ortadoğu Asya kıtasının Güneybatısında yer
almaktadır. Yani, Ortadoğu olarak tanımladığımız bölge ‘‘Güneybatı Asya’’ olarak
geçmektedir. 1
Ortadoğu, coğrafi bir kavram olarak İkinci Dünya Savaşı’ndan önce
Avrupalılar tarafından ortaya atılmıştır. Özellikle, İngilizlerin o dönem dünya
üzerindeki kontrol ve egemenlikleriyle ilgili olarak, Avrupa’dan Asya’nın doğusuna
kadar olan uzaklıkları, belirli bölümlere ayırmak suretiyle, bölgesel olarak tanımlama
ihtiyacından doğmuştur. Ortadoğu kavramının yaygın olarak kullanılması İkinci
Dünya Savaşı’ndan sonra başlanmıştır. İkinci Dünya Savaşı’ndan önce daha çok
‘‘Yakın Doğu’’(Blijniy Vostok) olarak kullanılmıştır. 2 İkinci Dünya Savaşı’ndan
sonra kullanımı yaygınlaşan ‘‘Ortadoğu’’ (Sredniy Vostok) kavramı ilk kez 1902
yılında Amerikalı jeopolitikçi Alfred Thayar Mahan tarafından kullanılmaya
başlanmıştır. 3
Coğrafi anlamda en dar anlamı ile Ortadoğu Mısır, İran, Yemen ve Türkiye
coğrafyası içerisinde yer alan ülkeleri kapsamaktadır. Ortadoğu’yu daha geniş
anlamda tanımlayacak olursak, yukarda saydığımız ülkelere sınır olan ülkeleri yani
1
Gumer İsayev, ‘‘Chto Takoe Blizhniy Vostok?’’,
http://www.zvezda.ru/geo/2009/05/19/middleeast.htm, (Erişim tarihi: 29.08.2012).
2
Şadiye Deniz, ‘‘Ortadoğu’nun Yeniden İnşasının Yapı Bozumu: Büyük Ortadoğu Projesi Üzerine
Bir Analiz’’ Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt:5, Sayı:20, Kış 2012, s.170.
3
Çağrı Erhan, Bizim Kırmızı Çizgimiz Vardı, Ankara, Siyasal Kitabevi, 2006, s. 114.
1
Afganistan’ı, Kuzey Afrika’daki ülkeleri içine alacak şekilde tanımlanmaktadır.
Bugün Ortadoğu bölgesinin kesin olarak hangi bölgeyi kapsadığına ilişkin herhangi
bir tanımlama bulunmamaktadır. Bu nedenle Ortadoğu coğrafyasının sınırları ve
kapsamı tam olarak belli değildir. Ortadoğu bölgesinin içine aldığı coğrafya tarih
boyunca değişik bölgeleri içeren bir coğrafya olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlamalar
sırasında her küresel güç kendi çıkarına göre sınır çizmiştir. 4 Örneğin İngilizler,
Birinci Dünya Savaşı’na kadar Ortadoğu terimini Balkanları ve Osmanlı
İmparatorluğu’nu tanımlamak için kullanmıştır. 5 Osmanlı İmparatorluğu’nun
parçalanmasından sonra, Ortadoğu terimini genel olarak İslam dünyasını belirtmek
için kullanmıştır.6 Bugün ABD için Ortadoğu bölgesi, Kuzey Afrika’nın batı
kıyılarından doğuda da Pakistan’ı içine alacak şekilde çok geniş bir alanı
kapsamaktadır.7
RF’nin bu konudaki kapsam anlayışı ise daha da farklıdır. Sovyet
literatüründe Ortadoğu denildiğinde Türkiye, İran ve Afganistan coğrafyasını
kapsardı. Günümüz RF’sinde Ortadoğu denildiğinde Batı’nın en dar anlamda
tanımladığı coğrafyayı (Mısır, İran, Yemen ve Türkiye coğrafyası) kapsamaktadır.
Yalnız, RF bölgeyi tanımlarken ‘‘Orta Doğu’’ terimi yerine çoğunlukla ‘‘Yakın
Doğu’’ terimini kullanmaktadır.8
Ortadoğu, üç bin yıllık tarihi boyunca tek bir otoritenin egemenliği altında
kalmamış, her çağda büyük devletlerin kültürlerine ev sahiplik yapmıştır.
4
Yevgeni Satanovskiy, Rossiya i Blizhniy Vostok: Kotel s Nepriyatnostyami, Moskva, İzdatelstvo
Eskmo, 2012, s. s. 6.
5
Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derinlik: Türkiye’nin Uluslararası Konumu, 61. Baskı, İstanbul,
Küre Yayınları, 2011, s.132.
6
Satanovskiy, op.cit., s. 7.
7
Ekrem Memiş, Kaynayan Kazan: Ortadoğu, 1. Baskı, Konya, Çizgi Kitabevi Yayınları, 2002, ss.
6-7.
8
İsayev, op.cit., http://www.zvezda.ru/geo/2009/05/19/middleeast.htm, (Erişim tarihi: 29.08.2012).
2
Ortadoğu’nun çok sayıda kültüre ev sahipliği yapmasından dolayı uygarlığın beşiği
olarak tanımlanmıştır. Uygarlığın beşiği tanımlanmasındaki nedeni; ilk hükümetlerin,
ilk şehirlerin, ilk hukuk sistemin bu bölge sınırları içerisinde ortaya çıkmasıdır.
Ayrıca, insanoğlunun geleceğine yön veren yazının, matematiğin, astronominin,
tıbbın ve diğer eğitimlerin anavatanı olmasıdır. 9 Dahası, insanoğlunun tarihi çağlar
boyunca günlük yaşamda kullandığı bronz, bakır, gümüş ve altın da ilk kez bu bölge
içerisinde kullanılmasıdır. 10 Öte yandan, insanların sosyal yaşam hayatını kökten
değiştiren tarım ve hayvancılığın da ilk kez bu bölge sınırları içerisinde
işletilmesidir. Tüm bunları göz önünde bulundurarak şunu diyebiliriz ki, dünyanın ilk
sosyal hayatı bu bölge sınırları içerisinde başlamıştır. 11
Günümüzde Ortadoğu’nun en önemli kültür zenginliği hiç şüphesiz dindir.
Ortadoğu, eski dinlerin yanı sıra üç dinin (İslam, Hıristiyanlık ve Musevilik)
beşiğidir. Bugün Ortadoğu’nun göz bebeği konumundaki Kudüs’te 2000 yıl önce
Hıristiyan dini ortaya çıktığı için, bölge Hıristiyan kültürünün bir parçası haline
gelmiştir. Yedinci yüzyılda, bugünkü Suudi Arabistan topraklarında yer alan Mekke
şehrinde İslam dini doğduğu için Müslümanlar açısından kutsal sayılmaktadır.
Tevrat’ta, Allah’ın (Yehova) İbrahim’e ‘‘Nil’den Fırat’a kadar olan toprakları senin
milletine veriyorum’’ (Vaat Edilmiş Toprak) denildiğini iddia eden Yahudiler
açısından da kutsal sayılmaktadır. 12
9
Davutoğlu, op.cit., s.130.
Bernard Lewis, Ortadoğu, çev: Selen Y. Kolay, 3- Baskı, Ankara, Arkadaş Yayınevi, 2006, s. 194.
11
Arthur Goldschmidt JR ve Lawrence Davidson, Kısa Ortadoğu Tarihi, çev: Aydemir Güler,
İstanbul, Doruk Yayımcılık, 2008, ss. 35-36.
12
Tayyar Arı, Geçmişten Günümüze Ortadoğu: Siyaset, Savaş ve Diplomasi, 3. Baskı, İstanbul,
Alfa Yayınları, 2007, s. 115.
10
3
Bugün Ortadoğu kültürünün göz bebeği konumundaki Kudüs şehri, üç dinin
mensupları açısından kutsal sayılmaktadır. Miraç olayının Mescid-i Aksa’da
gerçekleştiğine inanan Müslümanlar için Kudüs şehrin kutsallığı ne ise, Hz. İsa’nın
Yahudiler tarafından çarmıha gerildiğine inanan Hıristiyanlar açısından da kutsaldır.
Hz. Süleyman zamanında (Mescid-i Aksa’nın bulunduğu yerde) yapılan ağlama
duvarı Yahudiler için de bir o kadar kutsal sayılmaktadır. 13 Bugün Ortadoğu
kültünün göz bebeği Kudüs şehrin dışında bölgede daha nice kültüre zengin şehirler
bulunmaktadır. Bunlardan ilkleri: Kahire, Bağdat, İstanbul, İsfahan, Şam’dır. Bu
kültür şehirlerin Ortadoğu sınırları içersinde yer almaları bölgenin kültürel açıdan
stratejik önemini artırmaktadır.14
Ortadoğu, tarih boyunca ekonomik açıdan stratejik bir bölge olmuştur. İlk
başta Ortadoğu’nun ekonomik açıdan stratejik önemi bu bölgenin coğrafi konumuyla
ölçülmüştür. Daha sonra bölgenin ekonomik açıdan stratejik önemi suyollarıyla
ölçülmeye başlanmıştır. 1869’da ise, bölgenin ekonomik anlamda stratejik önemi
Süveyş Kanalı’yla ölçülmeye başlanmıştır. Bu kestirme yol, tarihte en çok
Avrupalıların işine yaramıştır. Daha önce, Uzakdoğu’ya ulaşmak için Afrika’nın en
güneyindeki Ümit Burnu’nu dolaşmak mecburiyetinde kalan Avrupalılar, bu kanalın
açılışıyla hem zaman açısından, hem de ekonomik açıdan büyük avantaj elde
etmiştir. Süveyş Kanalı’nın ekonomik açıdan stratejik önemi, Ortadoğu’nun
çöllerinde petrol bulunana kadar devam etmiştir. 15
13
İbid., s.36.
Satanovskiy, op.cit., s.14.
15
Sadık Acar, ‘‘Orta Doğu’nun Dünya Ticareti bakımından Önemi ve Körfez Bunalımı Sonrası
Beklentiler’’, Cilt: 7, Sayı: 1, D.E.Ü, İ.İ.B.F. Dergisi, 1992, s.150.
14
4
İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa ülkeleri sömürgelerinden vazgeçmişlerse
de, ekonomik açıdan stratejik konumdaki Süveyş Kanalı’ndan asla vazgeçmemişler.
Öyle ki, 1952’de Mısır’da iktidara gelen Nasır hükümeti, 1956’da Süveyş Kanalı’nı
kamulaştırdığını açıkladığında İngiltere, Fransa ve İsrail buna tahammül edememiş
ve kanalı tekrar kendilerin hâkimiyeti altına almak için Mısır’ı işgal etmiştir. SSCB
ve ABD’nin diplomatik baskılarıyla müdahale başarısızlıkla sonuçlanmıştır. 16
Birinci Dünya Savaşı’na kadar bölgenin ekonomik açıdan stratejik önemi
yukarıda bahsedilen Süveyş Kanalı’yla ölçülmüştür. 20. Yüzyılın ortalarına doğru
Ortadoğu’da petrolün bulunması ile Süveyş Kanalı stratejik açıdan ikinci plana
düşmüştür. Ortadoğu’da petrolün bulunması, bölge halkından çok dünyanın kaderini
değiştirmiştir. Ortadoğu petrolü özellikle Batı ülkelerinin sanayileşen ekonomisine
büyük katkı sağlamıştır. Sadece 1915-1950 yılları arası İngiltere’nin İran petrolünden
elde ettiği kar 613 milyon dolar olmuştur.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Batı ekonomisinin Ortadoğu petrolüne olan
ihtiyacı önemli derecede artmıştır. Öyle ki, İran’da 1951’de Doktor Musaddık İran
petrolünü kamulaştırdığında, İngiltere buna katlanamamıştır. İran petrolünden
vazgeçmeyi istemeyen İngiltere, ABD’nin (CIA) desteğiyle demokratik seçimlerle
1951’de iktidara gelen Doktor Musaddık’ı 1953’te bir darbe girişimi sonucu
devirmiştir. 17
16
Yevgeni Primakov, Rusyasız Dünya, çev: Aijan Esenkanova, 1. Baskı, İstanbul, Timaş Yayınları,
2010, s. 64.
17
Arı, (2007), op.cit., s. 250.
5
Irak’ın eski lideri Saddam Hüseyin de 1972’de Irak petrolünü kamulaştırdığı
için Batı’nın hedef haline gelmiştir.18 RF’deki bazı siyasetçilere göre, ABD ve onun
müttefikleri iki körfez savaşından askeri anlamda zayıflamış Irak’ı nükleer silah
üretmekte suçlayarak ikinci kez işgal etmiştir.19 Hâlbuki nükleer silah üretmekle
suçlanan Irak’ın, nükleer silahı bir kenara dursun, nükleer reaktörü bile yoktu. 20
ABD’nin Irak’ı işgal etmesinin Irak’ın dünyada Suudi Arabistan’dan sonra
petrole zengin ikinci ülke olmasıdır tespiti ikinci körfez savaşından önce Saddam
Hüseyin tarafından yapılmıştır. Saddam’a göre, ‘‘ABD’nin Ortadoğu’da ve özellikle
Bağdat’a yönelik politikası, Irak petrolünü ele geçirerek Moskova’nın bölgedeki
müttefiklerini sırasıyla yok etmektir’’. 21 Yani, Irak’ta Saddam’ı, Suriye’de Esad’ı,
İran’da İslam rejimini devirmektir. ABD’nin bu planı, 11 Eylül 2001 terör
saldırısından sonra dönemin ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld tarafından
hazırlanmıştır. Donald Rumsfeld tarafından hazırlanan plan, oğul George Bush
tarafından öne sürülen ‘‘Büyük Ortadoğu’’ (The Greater Middle East) projesidir. 22
Saddam’ın kendisi de Irak’ın ekonomik gücünü artırmak amacıyla 1980’de İran’ı ve
1990’da Kuveyt’i işgal etmiştir. 23
Irak’ta Saddam’ı, Libya’da Kaddafi’yi devirerek bu ülkelerin petrolüne hâkim
olan büyük güçler, bugünlerde İran’ın zengin petrolünü ele geçirmek için çaba
18
Valentin Prussakov, Tak Govoril Saddam, Moskva, İzdatelstvo Ultro-Kultura, 2004, s.17.
Shamsudin Mamaev, ‘‘Bitvı za Bagdat i Vashington’’, Moskva, Tsentır Strategicheskih Ocenok i
Prognozov, 2010, s. 138.
20
Çağrı Erhan ve Ömer Kürkçüoğlu, ‘‘Ortadoğu’yla İlişkiler’’, Baskın Oran (ed.), Türk Dış
Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, cilt II, 12. Baskı, İstanbul
İletişim Yayınları, 2010, s. 150.
21
Prussakov, op.cit., s.92.
22
Stanislav Tarasov, ‘‘Blizhniy Vostok Pered Licaom Sunitsko-Shitskoy Voynı’’, M. Kolerova (ed),
Tochka Vzırva: Rossiya, Kavkaz i Blizhniy Vostok, Moskva, İzdatelskiy Dom Regnum, Sentyabır
2012, s.26.
23
Howard Zinn, Amerika Birleşik Devletleri Halklarının Tarihi, 1. Baskı, Ankara, çev: Sevinç
Sayan Özer, İmge Kitabevi, 2005, s. 623.
19
6
harcamaktadır.24 Soğuk Savaş dönemi boyunca Ortadoğu’ya ideolojisini yayarak
ABD’nin etkisini sınırlamakla uğraşmak zorunda kalan Moskova, bugün diğer
ülkeler gibi, Ortadoğu petrolüne hâkim olmak için çaba harcamaktadır. Bugün eski
gücünü enerji vasıtasıyla da geri kazanmayı amaçlayan RF açısından Ortadoğu
petrolü son derece önemlidir. 25
Ortadoğu bölgesine jeopolitik açıdan bakıldığında, dünyanın en önemli
bölgelerinden biridir. Coğrafi konumu itibari ile Ortadoğu bölgesi üç kıtanın
birleştiği ve tarih boyunca büyük imparatorlukların topraklarına katmak istedikleri
bölge olmuştur.26 Özellikle 19. Yüzyılın sonlarına doğru İngiltere ve Fransa başta
olmak üzere diğer Avrupa ülkeleri zayıflamış Osmanlı İmparatorluğu’ndan jeopolitik
açıdan dünyanın en önemli bölgelerinden biri olan Ortadoğu’yu paylaşmışlardır. Bu
bağlamda Mısır, Irak, Filistin, Ürdün İngiltere’nin; Suriye, Lübnan Fransa’nın etkisi
altına girmiştir.27
Ortadoğu bölgesinin bir diğer jeopolitik önemi, dünyada birinci derecede
önem arz eden dokuz stratejik deniz geçiş yollarından beşinin (Süveyş Kanalı,
İstanbul, Çanakkale, Babül Mendep ve Hürmüz Boğazı) bu bölgenin sınırları
içerisinde yer almasıdır. Bu geçiş suyolları, bölgenin jeopolitik açısından ne kadar
önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Bu kestirme yolların sayesinde Roma
İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu ve Birleşik Krallık dünya sahnesinde süper
24
Richard Bennett, ‘‘İran Gotovitsya Vstretit Bolshogo Shaytana’’, Moskva, Centır Strategicheskih
Ocenok i Prognozov, 2010, s. 122.
25
Yekaterina Stepanova, ‘‘Russia’s Middle East Policy: Old Divisions or New?’’ PONARS Policy
Memo, No. 429, Moscow, Institute of World Economy and International Relations, December
2006, p.4.
26
Lewis, op.cit., s.25.
27
Oral Sander, Siyasi Tarih: İlkçağlardan 1918’e, 12. Baskı, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara,
2010, s. 382.
7
güç olmuşlardır. 28 Amerikalı jeopolitikçi Alfred Thayer Mahan’a göre, bir Dünya
İmparatoru olmak için bu geçiş yollarının kontrol edilmesi şarttır. 29
Osmanlı İmparatorluğu’nun hâkimiyetindeki boğazlar, (Çanakkale ve
İstanbul Boğazları) 1917’de Rusya’da meydana gelen ‘‘Ekim Devrimi’’ne kadar
Moskova’nın ilgi alanı olmuştur. Ruslar, bu stratejik boğazları ele geçirmek için
teşebbüste bulunmuştur. 1853’te Kırım Savaşı’nın çıkmasının asıl nedeni de, bu
boğazlar üzerinde hâkimiyet kurmak olmuştur. Ancak stratejik açıdan önem arz eden
boğazları Ruslara kaptırmayı istemeyen İngiltere ile Fransa, Kırım Savaşı’nda
Osmanlı İmparatorluğu tarafında savaşa girerek Boğazların Rus hâkimiyetine
girmesini engellemiştir.30 Birinci Dünya Savaşı döneminde, bu sefer İngiltere ve
onun müttefikleri Türk boğazlarını ele geçirmek için teşebbüste bulunmuştur. Fakat
onlarda Ruslar gibi, amaçlarına ulaşamamıştır. Ortadoğu bölgesindeki bulunan
Süveyş Kanalı da jeopolitik öneminden dolayı 1956’da savaşa tanık olmuştur.
Bugün, ‘‘Ortadoğu petrolünün çıkış kapısı konumundaki Hürmüz Boğazı,
günde yaklaşık 17 milyon varil hacminde petrol akışı ile dünya petrol taşımacılığında
en önemli konuma gelmiştir. Bugün günlük ortalama 14 büyük petrol tankeri
Hürmüz Boğazından geçmektedir. 2011 yılında Hürmüz Boğazı’ndan geçen petrol,
deniz taşımacılığın %35’ine denk gelmektedir.31
Ortadoğu’nun jeopolitik önemi, yukarıda da ifade edildiği gibi toprak ve
kestirme suyollarıyla ölçülürken, Birinci ve özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra
28
Davutoğlu, op.cit., s.326.
Arı, (2007), op.cit., s.27.
30
Henry Kissinger, Diplomasi, çev: İbrahim Kurt, İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 10.
Baskı, 2011, s.85.
31
Mariya Belova,‘‘İran Esli Zavtra Voyna’’, Moskva, Energeticheskiy Tsentır Moskovskoy Shkolı
Upravlenya Skolkovo, İyul 2012, s.15.
29
8
Ortadoğu’nun jeopolitik önemi daha çok petrolle ölçülmeye başlanmıştır. Petrol
sayesinde Ortadoğu, büyük güçlerin ilgi alanı haline gelmiştir. Örneğin, 1907’de
Ruslarla yapılan anlaşmayla İran’ın güneyine hâkim olan İngilizler, 1951’de İran
Başbakanı Doktor Musaddık’ın İran petrolünü millileştirme girişimine kadar bu
ülkenin petrolü sayesinde dünya sahnesine jeopolitik üstünlüğünü korumuştur.32
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Ortadoğu petrolü Batı petrol üreticileri
arasında rekabete neden olunca 1928 yılında Ermeni kökenli Türk vatandaşı
Gurbenkian (İran ve Kuveyt hariç) Ortadoğu’da bir ‘‘kırmızıçizgi’’ çizmiştir.33 Bu
kırmızıçizgi içerisinde ‘‘yedi kardeş’’ (BP, Shell, Mobil, Exxon, Socal, Gulf ve
Texaco) olarak da bilinen petrol üreticileri kendi aralarında rekabete son vererek
Ortadoğu petrolünü düşük fiyata satın alarak dünyadaki jeopolitik üstünlüklerini
korumuşlardır. 34
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ve Soğuk Savaş’ın da başlanmasıyla
Ortadoğu petrolü Batı’nın ve özellikle ABD’nin dış politikası açısından en önemli
konuma gelmiştir. 35 Soğuk Savaş döneminde ABD’nin bölgedeki en önemli
önceliklerinden biri, dünya petrolünün en çok bulunduğu Ortadoğu’yu SSCB’nin
hâkimiyeti altına girmesinden korumak olmuştur. Bu doğrultuda ABD, Ortadoğu’yu
SSCB’den muhafaza etmek amacıyla 1955’te ‘‘Bağdat Paktı’’36nı kurmuştur.37
1979’da SSCB’nin Afganistan’ı işgal etmesi ve 1979’da İran’da İslam Devrim’in
gerçekleşmesi üzerine ABD, Ortadoğu ve özellikle Basra Körfezinden petrolün
32
Arı, (2007),op.cit., s. 255.
İbid., s. 145.
34
İbid., s. 385.
35
Deniz, op.cit., s.171.
36
1958’de Irak’ın Bağdat Paktın’dan çekilmesiyle bu blok’un adı CENTO ( The Central Treaty
Organization) olarak değiştirilmiştir.
37
Erhan, op.cit., http://www.turkiyegazetesi.com/makaledetay.aspx?ID=541021#.UOiZ9OQbefk,
(Erişim tarihi: 11.10.2012).
33
9
akışını güvence altına almak amacıyla 1980’de ‘‘Carter Doktrini’ni’’ ilan etmiştir. 38
Bölgeye ise, ‘‘Çevik Kuvvet’’39 adında bir askeri güç göndermiştir. 40
Ortadoğu petrolünün jeopolitik açıdan ne kadar öneme sahip olduğu 1973’te
‘‘Yom Kippur’’ olarak da bilinen üçüncü Arap-İsrail Savaşı sırasında ortaya
çıkmıştır. ABD’nin Yom Kippur savaşında İsrail’e askeri destek vermesine cevap
niteliğinde Arap ülkeleri ellerindeki petrolü siyasi bir koz olarak kullanmıştır. Arap
ülkelerin Batı’ya karşı petrolü siyasi bir koz olarak kullanması sonucu, Ortadoğu
petrolünün jeopolitik açıdan ne kadar stratejik öneme sahip olduğu anlaşılmıştır. 41
1986’da SSCB’nin ekonomisini çökertmek amacıyla, ABD’nin talebi üzerine Suudi
Arabistan petrol üretimini artırmıştır. Suudi Arabistan’ın petrol üretimini artırması
sonucu, petrol tarihte ikinci kez siyasi koz olarak kullanılmıştır.42
Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle karşısında büyük güç bulamayan ABD,
1990’da Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesini gerekçe göstererek savaşa müdahale etmiştir.
Netice de, ABD Kuveyt’in petrolünü ele geçirmiştir. 2003 yılında bu sefer nükleer
silahı yok etme bahanesiyle Irak’ı ikinci kez işgal ederek bu ülkenin petrolünü de ele
geçirmiştir.43 2011’de Libya’da Kaddafi’nin devrilmesindeki nedeni de, bu ülkenin
de petrole zengin olmasıdır.44
38
Çağrı Erhan, Türk Dış Politikası’nın Güncel Sorunları, Ankara, İmaj Yayınevi, 2010, s. 98.
Detaylı
bilgi
için
bkz,
‘‘Carter
Doktrine’’,
http://www.presidency.ucsb.edu/ws/index.php?pid=33079, (Erişim tarihi: 22.09.2012).
39
1983’ten sonra ‘‘Ortak Çevik Kuvvet’’(Rapid Deployment Joyment Task Force), ‘‘Birleşik
Devletler Merkezi Komutanlığı’’ (US Central Command CENTOM) olarak değiştirilecektir.
40
İlhan Uzgel, Çevik Kuvvet Kutusu, Baskın oran (ed.), Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşından
Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, cilt II, 12. Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2010, s. 46.
41
Arı, (2007), op.cit., s. 391.
42
Andrey Kreutz, Russia in the Middle East: friend or foe? London: Greenwood Publishing
Group, 2007, p.128.
43
Yuri Borovskiy, ‘‘Soblazn, Neftyanogo Oruzhiya’’,
http://www.intertrends.ru/sixth/010.htm#note14, (Erişim tarihi: 25.11.2012).
44
Satanovskiy, op.cit.,. 27.
10
Bugün İran’a da git gide Batı’nın baskıları artmaktadır. İran tıpkı Irak gibi
nükleer silah üretmekle suçlanmaktadır. Nedeni de, bu ülkenin de petrole zengin
olmasıdır. Batı’nın Ortadoğu petrolüne olan bağımlılığı dikkate alındığında, Basra
Körfezi’nden petrol teminini garanti altına alınmadığı sürece İran’a karşı askeri
operasyonu gerçekleştirmeleri mümkün olmayacaktır. Bunun mümkün olabilmesi
için, bugün Batı Suriye’deki Esad rejimini devirmek için büyük çaba harcamaktadır.
Nitekim Batı, Suriye üzerinden Akdeniz’e kadar uzanan petrol boru hatlar sayesinde
Körfez petrolünü temin altına alacaktır.45
Görüldüğü gibi, bugün Ortadoğu olarak tanımladığımız bölge kuzeyde
Türkiye’yi, batıda Mısır’ı, doğuda İran’ı, güneyde Yemen’i içine alan bir geniş
coğrafyayı kapsamaktadır. Bu bölge, tarih boyunca gerek kültürel zenginliği, gerekse
coğrafi konumu itibariyle stratejik bir bölge olmuştur. Bu cazibesi nedeniyle bölge
geçmişte birçok mücadele, savaş ve güç oyunlarına tanık olmuştur. Zaman içerinde
Ortadoğu Pers, Roma, Osmanlı tarafından yönetilmiştir. 46 19. Yüzyılın ikinci
yarısından sonra, bölge Avrupalıların sömürgeci politikalarına sahne olmuştur.
Ruslar ise, bu bölge ile daha yakından ilgilenmeye 19. Yüzyılın ikinci
yarısından itibaren başlamıştır. Ruslar, Osmanlı İmparatorluğunun kontrolündeki
Ortadoğu topraklarında ikamet eden Ortodoks Hıristiyanlar üzerinde nüfuz kurmayı
arzu etmiştir.47 Fransa ve İngiltere’nin direnmesiyle karşılaşan Ruslar, zayıflayan
45
Stanislav Tarasov, ‘‘Blizhniy Vostok Pered Litsom Sunitsko-Shitskoy Voynı’’, M. Kolerova (ed),
Tochka Vzırva: Rossiya, Kavkaz i Blizhniy Vostok, Moskva, İzdatelskiy Dom Regnum, Sentyabır
2012, s.11.
46
Lewis, op.cit., s.25.
47
Kissinger, op.cit., s.85.
11
Osmanlı İmparatorluğu karşısında kısmen başarılı olmuşsa da, tarihi amacına bir
türlü ulaşamamıştır. 48
1917 yılında Rusya’da gerçekleşen ‘‘Ekim Devrimi’’n ardından Rusların
Ortadoğu politikası büyük ölçüde değişmiştir. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan
sonra Rusların Ortadoğu politikası ideolojik içerik kazanmıştır. 49 İkinci Dünya
Savaşı’na kadar daha çok İngiltere’nin bölgedeki nüfuzunu sınırlamakla uğraşmak
zorunda kalan Ruslar, İngiltere’nin bölgeden çekilmesiyle ABD’nin etkinliğini
sınırlamak için çaba harcamıştır.50
1991’de SSCB’nin (Sovyetler Birliği) dağılması sonucu, Ruslar tarih boyunca
kazandığı toprakları bir anda kaybedince ülkenin yüz ölçümü 22,5 milyon km²’den
17 milyon km²’ye kadar gerilemiştir. Buna rağmen RF (Rusya Federasyonu)
dünyanın en büyük devleti olarak kalmıştır. Ayrıca SSCB’nin mirasçısı olması
itibarıyla BMGK’deki (Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi) yerini korumuştur.
Her şeyden önce, ABD’den sonra ikinci büyük nükleer güç statüsünün yanı sıra
konvansiyonel gücünü koruyarak süper güç olmasa da, büyük güç olarak kalmayı
başarmıştır.
SSCB’nin dağılmasından sonra, Yeltsin’in ilk başkanlık döneminde RF’nin
Batı eksenli politikası Moskova’ya Ortadoğu’da bağımsız politika izlemeyi mümkün
kılmamıştır.51
Özellikle 1994’te Yeltsin tarafından başlatılan ‘‘Birinci Çeçen
48
Çağrı Erhan, ‘‘Rusya, Suriye Konusunda Neden bu Kadar Direniyor?’’, 03 Temmuz 2012,
http://www.turkiyegazetesi.com/makaledetay.aspx?ID=541021#.UOiZ9OQbefk,
(Erişim
tarihi:
11.10.2012).
49
Kreutz, op.cit., p.2.
50
Tayyar Arı, 2000’li Yıllarda Basra körfezinde Güç Dengesi, 4. Baskı, İstanbul, Alfa Yayınevi,
1999, s.81.
51
A.P. Tsigankov, Vneshnyaya Politika Rossii ot Gorbacheva do Putina: Formirovanie
Natsionalnogo İnteresa, Moskva, Nauchnaya Kniga, 2008, s.93.
12
Savaşı’’
RF’yi
Ortadoğu’dan
uzaklaştırmıştır.
Yeltsin’in
ikinci
başkanlık
döneminden sonra RF’de yönetime Avrasyacıların gelmesiyle, Ortadoğu yeniden
Moskova’nın dış politika açısından gündeme gelmiştir. 52
İki dönem ardı ardına RF’nin Cumhurbaşkanı görevini üstlenen Yeltsin,
görevinin bitmesine altı ay kala Başbakan koltuğuna Vladimir Putin’i getirmiştir.
1999 yılında Yeltsin tarafından Başbakan koltuğuna getirilen Vladimir Putin, ilk
önce RF’nin iç politikasındaki durumu kontrol altına almaya karar vermiştir. Bu
doğrultuda Putin, Dağıstan’daki ve ülke çapındaki patlamaları gerekçe göstererek
RF’nin kontrolünden çıkan Çeçenistan’ı yeniden Moskova’nın kontrolü altına almak
için İkinci Çeçen Savaşı’nı başlatmıştır. İkinci Çeçen Savaşı’nı başlatan Putin,
Yeltsin’den farklı olarak Çeçenistan konusunda Batı ve özellikle Washington’un
eleştirilerine maruz kalmamak için ABD’nin terörizme karşı savaşını desteklemekle
kalmamış, tek kutuplu politikasını da görmezlikten gelmiştir. 53
25 Mart 2000 yılından itibaren RF’nin yönetimini resmen eline alan Putin,
önce ülkedeki dengeleri yerine oturtmuş, 54
ardından RF’nin ekonomisini
güçlendirmeye koyulmuştur. Bu bağlamda Putin, RF’nin petrol ve doğal gaz
üretimine önem vermiştir. Zira enerji ihracatı Rusya’nın milli gelirinin neredeyse
yarısını teşkil etmekteydi. Özellikle 2003’deki Irak krizinden sonra, dünya pazarında
enerji fiyatının yükselmesiyle RF fazladan gelir sağlamıştır. Bu da RF’ye daha
bağımsız dış politika izleme olanağı tanımıştır. Bu sayede RF yeniden etki alanlarına
geri dönmeye başlamıştır. Ortadoğu’da bu anlamda istisna teşkil etmemiştir.
52
Bobo Lo, Russian Foreign Policy in the Post-Soviet Era: Realty, İllusion and Mythmaking,
New York, Palgrave Macmillan, 2002, p. 36.
53
Geoffrey Kemp and Paul Saunders, ‘‘U.S., Russia, and the Greater Middle East: Challenges and
Opportunities’’, The Nixon Center, Washington, DC November 2003, p. 4.
54
Çeçen direnişini bastırması, oligarklara karşı başarılı mücadelesi, Rus mafyasına son vermesi vs.
13
Dış politikada, NATO’nun 1999 yılında Yugoslavya’yı bombalamasından
etkilenen Putin, iktidara geldikten hemen sonra yeni ‘‘Askeri Doktrin’’ ilan
etmiştir.55 NATO ve AB’nin doğuya doğru genişlemelerinden rahatsızlık duyan
Putin, Rus ordusunu yeniden güçlendirmeye koyulmuştur. Özellikle NATO ve
AB’nin 2004’teki genişlemesi Putin’i endişelendirmiştir. 56 Bugün Putin’i en çok
rahatsız eden NATO’nun FSS (Füze Savunma Sistemi) projesidir. NATO’nun
FSS’ye misilleme olarak Putin, Rusya’nın batı ve güneyindeki bölgelere kısa ve uzun
menzilli füzeler yerleştirme kararı almıştır. 57
RF’nin Ortadoğu politikasına baktığımızda SSCB’nin dağılmasının ardından
küresel anlamda süper gücünü kaybeden Moskova, tüm bölgelerden olduğu gibi,
Ortadoğu’dan da uzaklaşmıştır. O dönem küresel anlamda rakipsiz hale gelen
ABD’nin Ortadoğu başta olmak üzere tüm dünyada tek taraflı politika izlemeye
başlamıştır. ABD’nin Ortadoğu’daki tek taraflı politikası 11 Eylül 2001 terör
saldırısından sonra Moskova’yı rahatsız etmeye başlamıştır. Özellikle ABD’nin,
BMGK’nin kararı olmaksızın 2003’te Irak’ı ikinci kez işgal etmesi RF tarafından
endişeyle karşılanmıştır. Bugün ABD’nin, Suudi Arabistan başta olmak üzere
Ortadoğu’daki müttefiklerine büyük ölçüde askeri silah satarak bölgede askeri blok
55
Bu doktrin, 1993’te kabul edilen askeri doktrinin geliştirilmiş ve genişletilmiş halidir. Detaylı bilgi
için bkz, Ukaz Prezidenta RF ot 21.04.2000, N 706, ‘‘Ob Utverzhdenii Voennoy Doktrinı
Rossiyskoy
Federatsii’’,
Kremlin,
21
Aprelya
2000,
s.1,
http://graph.document.kremlin.ru/page.aspx?651518, (Erişim tarihi: 10.11.2012).
56
‘‘Kontseptsiya Veneshney Politiki Rossiyskoy Federatsii’’, 15 İyulya 2008,
http://www.kremlin.ru/acts/785, (Erişim tarih: 03.01.2013).
57
Habibe
Özdal,
‘‘Füze
Kalkanında
Yeni
Perde:
Rusya’nın
Tedbiri’’,
http://www.usakgundem.com/yazar/2310/f%C3%BCze-kalkan%C4%B1nda-yeni-perderusya%E2%80%99n%C4%B1n-tedbiri.html, (Erişim tarihi: 03.11.2012).
14
oluşturmaya çalışması, 58 RF’yi harekete geçirmiştir. Buna cevap niteliğinde RF,
bölgedeki eski müttefiklerinden İran ve Suriye’ye askeri destek sağlayarak kendi
blok’unu oluşturmaya çalışmaktadır.59
2010’da Arap dünyasında başlayan halk ayaklanmalarına hazırlıksız
yakalanan RF, halk ayaklanmalarını ülkelerin iç politika meselesi olarak
görmektedir. Dış müdahalenin de mümkün olduğunca engellenmesi yönünde çaba
harcamaktadır. Bu bağlamda RF, BM nezdinde Suriye’deki Esad rejimini korumaya
devam etmektedir. Nitekim RF, bu yaklaşımıyla en azından ülkesinin bölgedeki
siyasi ve ekonomik çıkarlarını korumaya çalışmaktadır. Suriye’de Esad’ı korumadığı
takdirde, RF bir kez daha Ortadoğu’da müttefik kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya
kalacaktır. Suriye’yi kaybetmesi, RF’nin Akdeniz’den tamamen çekilmesi anlamına
gelecektir. Ayıca Suriye’deki rejimin devrilmesinin ardından isyan etkisinin İran’a
sıçrama olasılığı, RF’ye İran’ı da kaybetme olasılığı açacaktır. Tüm bunlar, RF
açısından kabul edilemeyecek bir durum olduğu için, ne pahasına olursa olsun Esad
rejiminin iktidarda kalabilmesi için var gücünü sarf etmektedir. 60
Sonuç olarak, Putin’in başkanlık süreci boyunca siyasi, ekonomik ve askeri
reformların hız kazanmasıyla özgüvenini yeniden kazanan RF, SSCB’nin etki
alanlarından biri olan Ortadoğu’da yeniden nüfuz sahibi olmak için İran ve Suriye
başta olmak üzere bölgede ağırlıklı gördüğü ülkelere yönelik aktif dış politika
izlemeye başlamıştır.
58
Çağrı
Erhan,
‘‘Bu
Silahlar
Ne
İşe
Yarayacak?’’,
04
Eylül
2012,
http://www.turkiyegazetesi.com.tr/haberdetay.aspx?NewsID=21944#.UOibr-Qbefk, (Erişim tarihi: 05
09 2012).
59
Erhan, op.cit., http://www.turkiyegazetesi.com/makaledetay.aspx?ID=541021#.UOiZ9OQbefk,
(Erişim tarihi: 11.10.2012).
60
Kemaloğlu, İlyas,
‘‘Rusya Ortadoğu’daki Kalesini Kaybetmek İstemiyor’’,
http://yenisafak.com.tr/Yorum/?i=393703, ( Erişim tarihi: 23.08.2012).
15
Çalışmamız ana başlık olarak üç bölümden ibarettir. Birinci bölümde,
Yeltsin’in miras dönemi ele alınmıştır. Bu doğrultuda, Yeltsin’in iç ve dış
politikasının yanı sıra Ortadoğu politikasından söz edilmiştir. Özellikle Putin’in
iktidara gelişiyle iç ve dış politikasındaki öncelikleri ele alınmıştır. Yani, Putin’in
iktidara gelişi ve devleti güçlendirmeye yolundaki attığı adımlarından bahsedilmiştir.
Bu bağlamda, RF’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden Çeçenistan’daki direnişi ve
Yeltsin döneminde ortaya çıkan oligarklara karşı verdiği mücadeleden söz edilmiştir.
Ayrıca, Putin’in NATO’nun doğuya doğru genişlemesi ile NATO’nun FSS’nin yakın
çevresindeki ülkelere konuşlandırılmasını önlemeye çalışması ele alınmıştır.
Tezin esas konusu ikinci bölümde yer almaktadır. Bu bölümde, 2000 yılından
sonra Rusya Federasyonu’nun Ortadoğu politikası ele alınmıştır. Bu bağlamda, İran,
Suriye ve Türkiye başta olmak üzere bölgede ağırlıklı görülen ülkelere yönelik
RF’nin siyasi, ekonomik ve askeri politikasından söz edilmiştir.
Çalışmamın son üçüncü bölümünde ise, Özellikle ‘‘Arap Baharı’’ da olarak
adlandırılan halk ayaklanmasında RF’nin siyasi yaklaşımından kısaca bahsedilmiştir.
Bu bölümde, RF’nin Arap Baharı’nın başlangıç noktası Tunus’a ve ardınca Mısır ve
Libya’ya yönelik izlediği bekle gör politikası ile Suriye konusunda pragmatik
politikası ele alınmıştır.
16
BİRİNCİ BÖLÜM
YELTSİN’İN MİRASI
I.
İç Politikası
25 Mart 1991 tarihinde Gürcistan ve Baltık Devletleri hariç SSCB’de çapında
referandum düzenlenmiştir. Referandum sonucuna göre, halkın %76,4’ü SSCB’nin
devam etmesinden yana oy kullanmıştır.61 Ancak, 8 Aralık 1991 tarihinde RF,
Ukrayna ve Beyaz Rusya yöneticileri arasında yapılan bir anlaşmayla SSCB’nin
dağılması ve yerine Gürcistan ve Baltık devletleri hariç tüm Sovyet Cumhuriyetlerini
içeren BDT’nin (Bağımsız Devletler Topluluğu) kurulması kararlaştırmıştır.
26 Aralık 1991 tarihinde ise SSCB kesin olarak dağılmıştır. 62 Tarihte bugüne
kadar, hiçbir büyük dünya devleti herhangi bir savaş kaybetmeden SSCB gibi
61
Tsigankov, op.cit., s.65.
Günümüzde dahi, Sovyetler Birliği’nin dağılışını merak eden birçok insanın kafasında şu iki soru
dolaşıp durmaktadır: Birincisi, Sovyetler Birliği’nin dağılmasında kim suçluydu? İkincisi ise,
Sovyetler Birliği’nin dağılmasının nedeni neydi? İlk soruya gelince, insanların bir kısmı Sovyet
Birliği’nin dağılmasında suçu Gorbaçov’un iktidarın başına geçmesini teklif eden Andrey
Gromıko’dan, bir kısmı da Boris Yeltsin’i Rusya’nın başına getiren Gorbaçov’un kendisinden
görmüştür. İkinci soruya gelince, Sovyetler Birliği’nin dağılmaya doğru giden süreç, sandığımız gibi
Gorbaçov’un 1985’teki perestroykasıyla değil, Helsinki Anlaşması’nın en önemli kısmının, insan
hakları konusundaki III. Sepeti ile başlamıştır. Kissenger, op.cit., s.737.
Brejnev’in ‘‘zastoy’’(durgunluk) dönemi ile 1979’daki Afgan Savaşı SSCB’nin ekonomisini
zayıflatmıştır. ABD’nin, Sovyetler Birliği’ni dağıtmak için çeşitli yollarla (siyasi, ekonomik,
ideolojik, psikolojik) çaba harcaması, ekonomik olarak zayıflamasına hız kazandırmıştır. 1985’te
Gorbaçov tarafından öne sürülen ‘‘perestroyka’’ (yeniden yapılanma) ve ‘‘glastnost’’ (açıklık)
politikaları da, ilk önce SSCB ekonominin yıpranmasına devamında da dağılmasında etkili olmuştur.
62
İgor Gali v.b., Sovyetler Birliği Neden ve Nasıl Yıkıldı?, çev: Arif Berberoğlu, Ankara,
Phoenix Yayınevi, 2008, s. 67.
Tüm bunlar, SSCB’nin dağılmasında etkili olmuştur, ancak SSCB’nin dağılmasının asıl nedeni,
Sovyetler Birliği yöneticilerin uyguladığı yanlış politikalardan kaynaklanmıştır. Şöyle, ‘‘Marksist
17
dağılmamıştır.63
SSCB’nin
Cumhurbaşkanı
Gorbaçov,
feshedilmiş
devletin
yöneticisi olarak devlet başkanı görevinden istifa etmiştir. 64
SSCB’nin dağılmasından sonra, Boris Yeltsin Başkanlığı’ndaki RF hızlı bir
şekilde serbest pazar ekonomisine geçmeyi başarmıştır. Yalnız, eski sistemden yeni
sisteme geçiş yapmak çok da kolay olmamıştır. 65 Sadece, 1992-1998 yılları arası
yürütülen liberal politikaların RF ekonomisine zararı, Sovyet ekonomisinin İkinci
Dünya Savaşı’ndaki zararının iki katından fazla olmuştur. Yeltsin’in liberal
politikasının hızlı bir şekilde devam etmesi ülkeyi ilk önce şiddetli bir devalüasyona
ardından da görülmemiş bir enflasyona sürüklemiştir. Enflasyonun gelmesiyle,
günlük tüketilen tüm ürünlerin fiyatı, yaklaşık 26 kat artmıştır. Bu dönem yiyecek ve
içecek yurtdışından ithal edildiği için her şey çok pahalıydı, halkın ise yurtdışından
ithal edilen pahalı ürünleri satın alacak parası yoktu. Halkın, SSCB döneminden beri
biriktirdiği paranın hiçbir değeri kalmamıştı. Ülkedeki işsizlik ve yolsuzluk
yüzünden uyuşturucu, silah ve kadın ticareti ile uğraşan mafya grupları ortaya
çıkmıştır.66
Yeltsin’in liberal reformlarıyla RF’ye bir anda giren kapitalist sistem, çok az
bir kesimi fazlasıyla zenginleştirirken, halkın geri kalan kısmını yoksullaştırmıştır. 67
Şöyle, 1996 yılında bankalar Grup Menatep’in uzmanları tarafından yapılan
ideoloji ile Sovyetler Birliği’nin ulusal çıkarları arasında seçim yapmak gerektiğinde çoğu zaman
ideolojinin ulusal çıkar uğruna feda edilmiştir’’. Örneğin, Saddam, Irak’taki komünistlere karşı güç
kullanınca SSCB bu olaya sessiz kalmıştır. İran’da da aynı şey yaşanmıştır. Arı, (1999), op.cit., s.82.
63
Zbigniew Brzezinski, Büyük Satranç Tahtası, çev: Yelda Türedi, 10. Baskı, İstanbul, İnkilap
Kitabevi, 2005, s. 741.
64
V.İ. Korotkevich, İstorya Sovremennoy Rossi 1991-2003, S-Peterburg, İzdatelstvo SPeterburskogo Universiteta, 2004, s. 6.
65
İbid.,
66
Primakov, (2010), op.cit., s.116.
67
Korotkevich, op.cit., ss.6-9.
18
araştırmaya göre, Yeltsin döneminde RF’deki yaşam şartları, halkı dört kategoriye
ayırmıştır. Bunlar, % 1’i ‘‘Yeni Ruslar’’, % 8’i ‘‘orta sınıf insanlar’’, % 66’sı ‘‘işçi
sınıfı’’ ve % 26’ı da ‘‘fakirler’’ oluşturmuştur.68
90’lı yılların ortalarına gelindiğinde ülkede SSCB’den kalan her şey
neredeyse özelleştirilmiştir. Yeltsin ve onun yakın çevresi, SSCB’den kalan
ekonomik değerleri istediği gibi kullanmıştır. Yeltsin’in reformlarıyla ortaya çıkan
yeni zenginler büyük şirketleri, tesisleri, fabrikaları yok fiyatına satın almıştır. Bu
yolla, RF’de ‘‘Forbes Dergisi’’69nde yer alan onlarca oligark ortaya çıkmıştır.
Bunlardan bazıları devlet yönetiminde önemli roller üstlenmiştir. Özellikle Gazprom,
Lukoil, Rosvoorujeniye gibi büyük firmalar ülkenin iç ve dış politikasının gidişatını
belirlemiştir. 70 Bu arada şunu söylemek gerek, 90’lı yıllar boyunca RF’de olup
bitenlerin daha beteri SSCB’den çıkan diğer on dört ülkede yaşanmıştır.
II.
Dış Politikası
SSCB’nin dağılması Moskova’nın dış politikasını çok etkilemiştir. SSCB’nin
dağılması sonucu, RF Kafkasya bölgesinde 1800’lerin başındaki haline, Orta
Asya’da 1800’lerin ortalarındaki haline geri dönmüştür. Batı sınırındaki kayıp ise
Moskova için en acı verici olmuştur. Bu bölgedeki gerilemesi, 1600’lerdeki Korkunç
68
Boris Kagarlitskiy, Russia Under Yeltsin and Putin, London, Pluto Press, 2002, s.133.
Dünyaca ünlü ABD’nin İş Dergisidir.
70
Erel Tellal, Rusya Federasyonunda Siyasal Gelişmeler, Baskın Oran (ed.), Türk Dış Politikası,
Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, cilt II, 12. Baskı, İstanbul, İletişim
Yayınları, 2010, s. 541.
69
19
İvan hükümdarlığındaki konumuna geri dönmüştür. Uzakdoğu’sunda ise toprak
kaybı yaşamamıştır. 71
Toprak kaybının yanı sıra RF Baltık, Karadeniz ve Hazar denizine çıkış
sağlayan bazı önemli limanlarını kaybetmiştir. 72 Özellikle bir zamanlar SSCB’nin
dünyadaki jeopolitik konumunu güçlendiren Küba’daki radyo elektronik ve
Vietnam’daki Kamran deniz askeri üslerinden çekilmiştir. 73 SSCB’nin dağılması
sonucu Moskova kendi toprağı dışında da stratejik noktalarını kaybetmiştir. Bu
stratejik noktalardan bir de Ortadoğu olmuştur.
Tüm bu kayıplara rağmen RF yüz ölçümü (17 milyon km²) açısından
dünyanın en büyük ülkesi olarak kalmıştır. 74 SSCB’nin resmi varisi olması itibariyle
BM Güvenlik Konseyi’nde daimi üye olarak veto hakkını ve ABD’den sonra ikinci
büyük nükleer güç statüsünü koruyabilmiştir.75 Bugün RF, büyük sanayisi gelişmiş,
uzay teknolojisi konusunda tecrübeli, yer altı kaynakları açısından dünyada en zengin
ülkelerden biridir. Her şeyden önce de, RF halkının büyük bir kısmının eğitimli
olmasıdır. Tüm bunları göz önümüzde bulundurursak gerçekten şunu diyebiliriz ki,
RF süper güç olmasa da, büyük güç olarak kalmıştır.76
71
Brzezinski, op.cit., s.129.
Gali, op.cit., s.59.
73
Aleksandır Bushakov, Vladimir Putin: Polkovnik Stavshiy Kapitanom, Moskva, Olma Media
Grupp, 2008, s. 80.
74
Kreutz, op.cit., p.2.
75
V.L Hmılyov, Sovremennıe Mezhdunarodnıe Otnoshenie, Tomsk, İzdatelstvo TPTU, 2010,
s.117.
76
Yevgeny Primakov, Mir Bez Rossii? K Chemu Vedet Politicheskaya Blizorukost, Moskva,
Rossiyskaya Gazeta, 2009, s.5.
72
20
Yeltsin’in ilk başkanlık dönemi boyunca RF Batı yanlısı politika izlemişse
de, ancak kaybettiği topraklardan asla vazgeçmemiştir. Bunun en bariz göstergesi,
Yeltsin’in 1993 yılın Kasım ayında “Yakın Çevre” (Blijnee Zarubeje) olarak bilinen
eski Sovyet coğrafyasını stratejik çıkarları açısından kendisinin nüfuz alanı olarak
kabul eden “Ulusal Güvenlik Doktrini”ni ilan etmesidir. Aynı tarih içerisinde RF
“Karaganov Doktrini” adıyla da bilinen Askeri doktrin ilan etmiştir. Bu doktrine göre
ise, RF ile BDT ülkelerin güvenliğini sağlamak için, gerektiğinde Rus askerlerinin
sınır dışına konuşlanabileceği ilkesi kabul edilmiştir. 77
III.
Ortadoğu Politikası
SSCB’nin bir anda dağılışı, Moskova’nın Ortadoğu politikasını hem olumlu
hem de olumsuz yönde etkilemiştir. Olumlu yönü, eskiden SSCB tehdidini bölgedeki
ülkelere karşı rahatlıkla kullanabilen ABD’nin, SSCB’nin dağılmasıyla Ortadoğu
ülkelerine karşı kullandığı ‘‘Sovyet Tehdidi’’ söyleminin inandırıcılığını yitirmiş
olmasıdır. Olumsuz yönü ise, küresel açıdan siyasi, ekonomik, jeopolitik konumunu
kaybeden Moskova, tüm bölgelerden çekildiği gibi, Ortadoğu bölgesinden de
çekilmek zorunda kalmıştır.78
77
1993’te kabul edilen askeri doktrinin orijinal metni bulunmamaktadır. Ayrıca bkz, Erel Tellal,
‘‘Zumrudiyanka: Ruysa Federasyonu’nun Dış Politikası’’, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, C:65,
S:3, ss. 206-208.
78
Arı, (2007), op.cit., s.669.
21
Ayrıca, Yeltsin’in ilk başkanlık süreci boyunca Dışişleri Bakanı Andrey
Kozyrev’in dış politikada Batı eksenli politika izlemesi, 79 küresel pazara geçiş
sürecinin beklenenden uzun sürmesi, ülkedeki ekonomik sorunların çözülmemesi ve
bağımsızlıklarını yeni kazanan eski SSCB ülkeleriyle uğraşmak zorunda kalan
Moskova, Ortadoğu’ya yönelik aktif politika izleyememiştir. Oysa Soğuk Savaş
dönemi boyunca Moskova bölge ülkelerine siyasi destek sağlayarak bölgede aktif
politika izlemiştir. 80
Yeltsin’in ikinci başkanlık dönemine doğru RF Ortadoğu’dan neredeyse
çekilmiş durumundaydı. Buna en güzel örnek, RF’nin Dış İşleri Bakanı Andrey
Kozyrev iki defa, RF Devlet Başkanı Boris Yeltsin ise sadece bir kez Ortadoğu’yu
ziyaret etmesidir. Bunun dışında RF Ortadoğu’ya her hangi bir üst düzey ziyareti
yapmamıştır. Oysa o dönem Amerikalılar sürekli üst düzey ziyaretlerin yanı sıra
ekonomik ve askeri anlamda Ortadoğu’da bulunmuştur.81
1996 yılına gelindiğinde RF’nin Batı eksenli dış politikasından memnun
olmayan Yeltsin, Atlantikçi Kozyrev’u Dışişleri Bakanı görevinden alarak yerine
Avrasyacı ve aynı zamanda Ortadoğu uzmanı olan Yvgeni Primakov’u getirmiştir.
Primakov’un Dışişleri Bakanı görevine gelmesiyle RF’nin Ortadoğu politikası
stratejik açıdan yeniden gündeme gelmiştir. Örneğin, 1998’da ABD Irak’ı
bombaladığında RF bu olayı şiddetle kınamıştır. Ayrıca, İsrail’e olan desteğini
79
Örneğin, 1992’de BM’nin Yugoslavya’ya karşı yaptırım uygulamasına oy kullanıldığında RF
‘‘evet’’ oyu vermiştir. İgır İvanov, Novaya Rossiyskaya Diplomatiya: Desyat Let Vneshney
Politiki Stranı, Moskva, Olma Pres, 2002, s. 52.
80
E.M. Kojokin, ‘‘Osnovnıye Prioritetı Vneshney Politiki Rossii (1992-1999)’’, Torkunov (ed.),
Vneshnyaya Politika Rossiyskoy Federastsı, Moskva, MGİMO, 2000, s.43.
81
Kulik Stanislav, ‘‘Blizhnevostochnaya Politika Rossii: İstoricheskiy Opıt 1996-1999’’, Nauchnıy
Jurnal Kub GAU, N 1 (07), 2012, ss. 1-11.
22
azaltarak tekrar Araplara yönelmiştir. 82 Aynı senede, BM’nin 1991’de Irak’a
uyguladığı
ekonomik
yaptırımların
kaldırılması
için
BM’ye
başvuruda
bulunmuştur.83
Yeltsin’in sekiz sene başkanlık süresi boyunca RF’nin Ortadoğu’daki
ekonomik politikası da önemli derecede zayıflamıştır. Oysa Soğuk Savaşı dönemi
boyunca Moskova, Ortadoğu’daki müttefiklerine ekonomik açıdan da destek
sağlayarak bölgede nüfuzunu güçlendirmiştir. Bunun en çarpıcı misali, 20. Yüzyılda
SSCB tarafından Mısır’da inşa edilen Asuan Barajı ve Nag Hamadi Alüminyum
fabrikasıdır. 84
Yeltsin dönemi boyunca RF, Suriye ve Irak’taki ekonomik kaybını bölgede
ekonomik açıdan güçlü gördüğü İran ve Türkiye ile telafi etmeye çalışmıştır. Bu
bağlamda, 1997’de Türkiye ile doğal gaz alanında bir anlaşma imzalamıştır. Mavi
Akım olarak da bilinen bu proje 2005 yılında yürürlüğe girmiştir. 85 İran’la ise,
maliyeti 3,5 milyar dolar civarında olan üç nükleer reaktörün yapımı konusunda
anlaşmıştır. 86
Yeltsin’in iki dönem ardı ardına başkanlık döneminde RF’nin Ortadoğu’daki
askeri politikası da önemli derecede zayıflamıştır. Oysa SSCB döneminde
Moskova’nın bölgedeki askeri politikası Soğuk Savaş döneminde Ortadoğu
82
A.S. Protopopova, İstorya Mezhdunarodnıh Otnosheniy i Vneshney Politiki Rossii 1648-2005,
2.İzdanye, Moskva, İzdatelstvo Aspekt Press, 2008, s. 315.
83
Lo, op.cit., p. 36.
84
İvanov, op.cit., s. 53.
85
Erell Tellel, Mavi Akım kutusu, Baskın Oran (ed.), Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşından
Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, cilt. II, 12. Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2010, s. 548.
86
S.G. Luzyanin, Vostochnaya Politika Vladimira Putina: Vozvrashenie Rossii na ‘‘Bolshoy
Vostok’’, Maskva, Vostok-Zapad, 2007, s.133.
23
konumunu güçlendiren en önemli faktörlerden biri olmuştur. Örneğin, Soğuk Savaş
döneminde Moskova, İsrail ile yaşanan çatışmalarda Arap devletlerine büyük ölçüde
askeri destek sağlamıştır. Özellikle, Altı Gün ve Yom Kippur savaşlarında Araplara
büyük miktarda silah desteği sağlamıştır. 1982’deki savaşta da SSCB’nin verdiği
silahlar sayesinde Arap ülkeleri İsrail ordusuna karşı direnebilmiştir.
Yeltsin dönemi RF’sinin Ortadoğu başta olmak üzere dış politikasının
Batı’ya destek verme biçiminde yürütülmesi, askeri politikasını zayıflatmıştır. Bunun
en çarpıcı örneği, Batı’nın Libya, Yugoslav ve Irak’a karşı ekonomik yaptırımlarını
desteklemiştir. Batı’nın ekonomik yaptırımlarını desteklemesi sonucu, RF silah
satışından gelen milyarlarca doları kaybetmiştir. Öyle ki, 1989 yılında 19,8 milyar
dolar civarında olan Rus silah ihracatı, 1993 yılında 6,6 milyar dolara kadar
gerilemiştir.87 O dönem İsrail ile yeniden diplomatik ilişkiler kuran RF, Ortadoğu’da
eski müttefiklerinden sadece Suriye ve İran’a askeri destek sağlayabilmiştir. Yalnız,
RF’nin bu ülkelere sattığı silahların büyük bir kısmı savunma amaçlıydı, saldırı
amaçlı güden silah ise satmamıştır.88 Ortadoğu’daki Müslüman ülkelerin SSCB
döneminden birikip gelen Moskova’ya olan borçları ise, 89 RF’nin bölgedeki askeri
politikasının gelişmesi önünde en büyük engel olmuştur.90
Tüm bu saydıklarımız, RF’nin Ortadoğu’daki askeri politikasını zayıflatmışsa
da, ortadan kaldıramamıştır. Zira Moskova’nın Ortadoğu’ya olan askeri desteği
87
Olga Oliker, Russian Foreign Policy: Sources and İmplications, Santa Monica, CA, RAND
Corporation, 2009, p.76.
88
Nikolay Sergeeviç Leonov, Zakat ili Rassvet? Rossiya: 2000-2008, Moskva, Russkiy Dom, 2008,
s.162.
89
Suriye’nin Moskova’ya olan borcu 3,5 milyar dolarken, Irak’ın 9 milyarı, Cezayir’in ise 4,7 milyar
doları aşmıştı. Malashenko, op.cit., s.20.
90
Tsigankov, op.cit., s.94.
24
SSCB döneminde olduğu gibi, belirli bir düzeyde RF’nin dış politikasında siyasi
faktör olarak kalmıştır. Yeltsin döneminde izlenen bu politika, Putin döneminde hız
kazanmıştır.
IV.
Putin’in İktidara Gelişi
Her kalp krizi sonrası aylarca görevinden uzak kalan RF’nin ilk Devlet
Başkanı Boris Yeltsin’in, 1999 yılının 31 Aralığına kadar bu görevi iki dönem arka
arkaya üstlendikten sonra yetkilerini kime devredeceği merak konusu olmuştur.
Herkes Yeltsin’in ona yakın olan kişilerden birine görevini devredeceğini tahmin
ederken Boris Yeltsin, yetkilerini altı ay önce başbakan koltuğuna getirdiği eski
KGB ajanı Vladimir Putin’e devretmiştir. 91 Yalnız, Putin’i bulmak Yeltsin için çok
da kolay olmamıştır. Yeltsin, Putin’i bulana kadar neredeyse dört başbakan
değiştirmiştir.92
Doğu Almanya’da KGB istihbaratçısı olarak görev yapan Putin’in, Doğu ve
Batı Almanya’nın birleşmesiyle istihbarat görevi sona ermiştir. İstihbarattan ayrılan
Putin, ülkesine döndükten kısa bir süre sonra doğup büyüdüğü St. Petersburg
şehrindeki
Jdanov
adındaki
Leningrad
Devlet
Üniversitesi’nde
çalışmaya
başlamıştır. 93 Öğretmeni olarak gördüğü Hukuk Profesörü Anatoli Sobçak’ın yanında
çalışmaya başlayan Putin, Sobçak’ın Leningrad Sovyet Başkanlığına yükselmesiyle
91
Oleg Morozov, Pochemu on Vıbral Putina?, Moskva, İzdatelstvo Rus Olimp, 2009, s. 4.
Yeltsin’in bir buçuk yıl içerisinde dört başbakan değiştirmesindeki nedeni; şimdiye kadar yaptığı
siyasi değişiklikleri ve kendisinin istifası sonrası ailesini mahkeme davalardan koruyabilecek birisini
bulamamasıdır. Leonov, op.cit., s.8.
93
Edward Lucas, The New Cold War: Putin’s Russia and The Threat to The West, First
Published, New York, Palgrave Macmillan, 2008, 19.
92
25
onun danışmanlığını yapmıştır.94 Sobçak’ın St. Petersburg Belediye Başkanı
seçilmesinin ardından Putin, St. Petersburg Belediye Başkan Yardımcılığı görevini
üstlenmiştir.
Fakat
1996’da
Sobçak’ın
Belediye
Başkanlığı
seçimlerini
kaybetmesinin ardından belediye yönetiminden ayrılan Putin, 1996 Ağustos’unda
Kremlin Sarayı Mülkiyet İdaresi Başkan Yardımcılığı görevini üstlenmiştir. 1997’de
Devlet Başkanlığı Denetim İdaresi Ana Kontrol Bölümü’nün başına getirilmiştir.
Burada yasaların yürürlüğe konması ve tüm başkanlık genelgelerinin ülke genelinde
uygulanmasından sorumlu olmuştur. Aynı dönemde Güvenlik Konseyi’nin ekonomik
güvenlikten sorumlu üyesi görevini üstlenmiştir. 1998’de Devlet Başkanlığı
Bölgelerle İlişkiler İdaresi’nde başkan yardımcısı olarak görev yapmıştır. 95
Putin’in Kremlin’de üstlendiği bu görevlerin ardından 25 Temmuz 1998’de
İngiltere’de sürgünde bulunan ve geçtiğimiz aylarda hayata göz yuman ORT
televizyon kanalının eski sahibi Boris Berzizovsi’nin önerisi üzerine Yeltsin
tarafından Rusya İç İstihbarat Servisi FSB’nin başkanlığına getirilmiştir. 96 RF eski
Maliye Bakanı Anatoli Çubays’ın isteği üzerine de Başbakanlık koltuğuna
getirilmiştir. 31 Aralık 1999 yılında RF’nin ilk Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in
görevinden istifa etmesi97 üzerine Putin vekâleten başkanlık koltuğuna oturmuştur.
94
Roy Medvedev, Vladimir Putin: Chetıre Goda v Kremle, Moskva, İzdatelstvo Vremya, 2004, s.
10.
95
Bushkov, op.cit., ss. 9-10.
96
Steve Levine, Putin’in Labirenti: Casuslar, Cinayetler ve Yeni Rusya’nın Karanlık Yüzü, çev:
Mert Akcanbaş, 1. Baskı, İstanbul, Destek Yayınevi, 2010, s.106.
97
Yeltsin’in de kendi isteğiyle istifa ettiği söyleniyorsa da, gerçekte Rusya’nın iç politikasındaki
istikrarsızlık Yeltsin’i istifa etmeye mecbur kılmıştır. Korotkevich, op.cit., s. 6.
26
26 Mart 2000’de yapılan Cumhurbaşkanı seçimlerin ilk turunda aldığı %53
oyla RF’nin ikinci Devlet Başkanı seçilmiştir. 98 Ülkesini yeniden büyük güç yapma
iddiası ile göreve gelen Putin, attığı tüm adımlarda ülke çıkarını düşünerek RF’nin
güçlü olabilmesi için ülke içinde çeşitli reformlar gerçekleştirmiştir. Reformlar
sayesinde Putin, SSCB ve Yeltsin döneminden birikip gelen 158 milyar dolar
civarındaki dış borcu kapatmıştır.99
A.
Putin’in Devleti Güçlendirme Usulü
1.
Devletin Bütünlüğünü Korumak
1999’da RF’de Başbakan koltuğuna oturan Putin, Rus siyasetinde etkili olan
kişilerin karşı çıkmalarına rağmen, Yeltsin’in ona verdiği yetilerle sekiz senedir
RF’nin baş edemediği Çeçenistan’daki direnişi bastırmak için karar almıştır. Bu
bağlamda Putin, Moskova’da gerçekleştirilen terör eylemleri ve Dağıstan’daki terör
saldırıları gerekçe göstererek İkinci Çeçen Savaşı’nı başlatmıştır. 100 Gerçekte ise,
Putin’in amacı Çeçenistan’ın bağımsızlığını engellemektir. RF’nin, Çeçenistan’ın
istediği bağımsızlığı vermemesindeki nedenler şunlardır: 101 Birincisi, Çeçenistan
bağımsızlığının diğer ülkelere domino şekilde sıçrayacağı korkusudur. Böyle olduğu
takdirde Rusya tıpkı SSCB gibi dağılabilir. Çeçenistan’ın RF’nin stratejik bakımdan
son derece önemlidir. İkincisi, konumu itibariyle Çeçenistan, RF’nin oluşturduğu
98
Tellal, op.cit., s. 196.
Roy Medvedev, Vladimir Putin Deystvuyushiy Prezident, Maskva, Vremya, 2002, s. 284.
100
Preeti Bhattacharji, ''Chechen Terrorism (Russia, Chechnya, Separatist)'',
April 8, 2010,
http://www.cfr.org/publication/9181/chechen_terrorism_russia_chechnya_separatist.html, (Erişim
tarihi: 25.11.2012).
101
Medvedev, (2004), op.cit., s. 100.
99
27
güney cephesinin güvenlik hattının en önemli parçasıdır. Çeçenistan aynı zamanda
bir tampon bölge niteliğindedir. Üçüncü, Çeçenistan’ın petrol zengin olmasının
yanında petrol ve doğal gaz boru hatların geçtiği stratejik bir noktadır.
1994’de Birinci Çeçen Savaşı öncesi Çeçenistan’ı tamamen kontrol altına
alınması için bir paraşüt birliği ile bir ay sürenin yeteli olacağını söyleyen dönemin
RF Savunma Bakanı Pavel Graçov, savaş başladığında Çeçenlerin sağlam
direnişleriyle karşılaşınca ne kadar yanıldığını anlamıştır. Bir ay içerisinde ele
alınması kararlaştırılan Çeçenistan’ı RF iki senede alamamıştır. 102 İki yıl devam
eden çatışmaların ardından, iki devlet arasında Hasavyurt ateşkes anlaşmasıyla RF
Çeçenistan’dan askeri birliklerini çekmiştir.103
1994’deki Yeltsin’in başlattığı Birinci Çeçen Savaşından ders çıkarmış olan
Putin, İkinci Çeçen Savaşı’nı daha iyi planlamıştır. 1994’teki savaş sırasında askeri
açıdan ağır kayıp veren Rusya, 1999’daki savaşta ağır kayıp vermemek için mümkün
olduğunca temkinli hareket etmiştir. Ayrıca Putin, Yeltsin döneminin Savunma
Bakanı Pavel Graçov’dan farklı olarak savaşın hangi gün biteceğine dair her hangi
bir tarih belirtmemeksizin tüm operasyon planlarını kendisinin katılımıyla
hazırlamıştır.104
102
İbid., s. 104.
Mustafa Aydın, Rusya’nın Çeçenya Müdahaleleri, Baskın Oran (ed.), Türk Dış Politikası,
Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, cilt II, 12. Baskı, İstanbul, İletişim
Yayınları, 2010, s. 425.
104
Medvedev, (2004), op.cit., s. 107.
103
28
İkinci Çeçen Savaşı başladıktan birkaç ay sonra Rus askerleri Çeçenistan’ın
neredeyse % 60’ını ele geçirmiştir. 150.000 civarında iyi donatılmış Rus askerine
fazla direnemeyen 20.000 Çeçen askeri yenilgiye uğratılmıştır. 105
2.
Oligarklara Karşı Mücadelesi
Putin, Çeçenistan’daki direnişi bastırdıktan sonra, iç politikada büyük
değişiklikler yapılması gerektiğine karar vermiştir. Bu doğrultuda Putin, Yeltsin
döneminde yapılan liberal reformlar ve özelleştirmeler sonucu ortaya çıkan
oligarklara karşı büyük çaplı savaş başlatmıştır. Bu doğrultuda Putin’in ilk
hedefinde, II. Çeçen Savaşı sırasında kendisini sert eleştiren, hakkında olumsuz
haberler yayınlayan ve özellikle başkanlık seçimlerde kendisinin rakibi olan Grigory
Yavlinsky’yi
destekleyen
bir
zamanlar
Dünya
Yahudi
Kongresi
Başkan
Yardımcılığını yapmış olan NTV televizyon kanalı başkanı Vladimir Gusinsky
olmuştur. İkinci hedefinde ise, KGB’nin başına getirilmesinde ve başkanlık
seçimlerinde Medya aracılığıyla kendisine en büyük destek sağlayan ORT televizyon
kanalın eski sahibi Boris Berezovsky olmuştur.106
Bir konuşmasında Boris Berezovsky, Putin’i devletin tüm gücünü Kremlin’de
toplamakla suçlamıştır. Berezovsky ait televizyon kanalı ORT ise, 2000 yılında
Barents Denizinde meydana gelen Kursk denizaltı kazasında Putin’in gösterdiği
105
106
İbid., s. 109.
Medvedev, (2004), op.cit., s. 74.
29
tutumunu sert şekilde eleştirmiştir. Dahası Berezovsky bir röportajında ağır bir
benzetme yaparak, Putin’i Şili diktatörü Augusto Pinochet’e benzetmiştir. 107
Putin, her iki oligarklara gereken cezayı vermiştir. Bu bağlamda, NTV
kanalının sahibi Gusinsky Rusya’da batı propagandası yaptığı gerekçesiyle
suçlanırken, ORT televizyon kanalının sahibi Berezovsky ise ülkede yolsuzluk
yapmakla suçlanmıştır. ORT ve NTV televizyon kanalların sahipleri yurtdışına
kaçarak biri İngiltere’ye, diğeri ise İspanya’ya sığınmıştır. 108
Putin medya yönetimine tamamen hâkim olduktan sonra, Sovyetler
Birliği’nden kalan zenginliği, Yeltsin döneminde yok paraya satın alan oligarklardan
biri olan Mihail Hodorkovski’ye karşı operasyon başlatmıştır.
Başkanlık
seçimlerinde Putin’e karşı aday olacağını açıklamasıyla dikkatleri üzerinde çeken
YKOS petrol şirketinin sahibi ve aynı zamanda Rusya Yahudi Kongresi eski Başkanı
olan Mihail Hodorkovski, zamanında devlete vergi ödemediği gerekçesiyle önce
tutuklandı, ardından yolsuzluk suçlamasıyla dokuz yıl hapis cezasına çaptırıldı.
YKOS petrol şirketinin hisseleri ise, sistematik olarak parçalanarak devlete ait
Gazprom ve Rosneft şirketlerine satılmıştır. 109
3.
Güçlü Ordu İnşa Etmek
1999 yılında NATO’nun Yugoslavya’yı bombalamasından etkilenen Putin,
iktidara gelir gelmez her şeyden önce Rus Ordusunu güçlendirme kararı almıştır.
107
Levine, op.cit., s. 112.
Leonov, op.cit., ss.19-24.
109
Levine, op.cit., s. 20.
108
30
Putin, Rus ordusunu güçlendirme kararını şu sözlerle açıklamıştır: ‘‘Halk, zafer
kazanma kabiliyetine sahip olan orduya ancak saygı duyar’’. 110 Vladimir Putin’in
2000’de Devlet Başkanı görevine gelmesinden yedi yıl sonra, 8 milyar dolar olan
savunma bütçesi 32 milyar dolara kadar yükselmiştir.111
1993’te ilk RF Devlet Başkanı Boris Yeltsin tarafından kabul edilen Askeri
Doktrin’in etkisiz olduğu kanısına varan Putin, 21 Nisan 2000 tarihinde yeni ‘‘Askeri
Doktrin’’ ilan etmiştir. Bu doktrin RF’ye, kendisine ve müttefiklerine karşı nükleer
veya konvansiyonel silahlarla saldıran tarafa ya da askeri blok’a karşı nükleer silah
kullanma hakkını vermektedir. Kısacası bu doktrinle RF, Batı’ya artık istediğin gibi
hareket edemezsin mesajını vermiştir.
Bir diğer mesaj da, nükleer silahı olmayıp da Rusya’nın ve onun
müttefiklerini tehdit eden ülkeler için verilmiştir. Onlar için şöyle denmektedir:
‘‘Rusya, NPT anlaşmasına üye olan ve nükleer silahı elinde bulundurmayan ülkelerin
doğrudan veya dolaylı olarak kendi ve müttefiklerin ulusal güvenliklerine tehdit
etmediği sürece bu ülkelere karşı nükleer silah kullanmayacaktır’’. 112
2003
yılında
Putin,
ülkesinin
ve
müttefiklerin
ulusal
güvenliğini
güçlendirmek amacıyla RF’nin yakın çevresindeki ülkelerin katılımıyla Kolektif
Güvenlik Anlaşması Örgütü’nü (Collective Security Treaty Organisation) kurmuştur.
110
Bushkov, (2008), op.cit., s. 15.
Sait Yılmaz, ‘‘Avrasya Araştırma Masaları’’,
http://www.beykent.edu.tr/WebProjects/Web/egitim.php?CategoryId=894&ContentId=554&phpMyA
dmin=26b1ab37aa748d52c4747d623bec741b, 27.12.2008, (Erişim tarihi: 10.11.2012).
112
Detaylı bilgi için bkz, Ukaz Prezidenta RF ot 21.04.2000 N 706, ‘‘Ob Utverzhdenii Voennoy
Doktrinı
Rossiyskoy
Federatsii’’,
Kremlin,
21
Aprelya
2000,
s.8,
http://graph.document.kremlin.ru/page.aspx?651518, (Erişim tarihi: 10.11.2012).
111
31
Putin’in bu kararı, 2010’da kabul edilen yeni askeri doktrinde belirtilmiştir. 2010’da
kabul edilen Askeri Doktrinde şöyle denmektedir: ‘‘Eğer her hangi bir güç veya
askeri blok KGAÖ üyelerinden her hangi birisine karşı güç kullanmaya kalkışırlarsa
RF gereken cevabı verecektir’’. 113
Putin’in Şubat 2007 Münih Konferansı’ndaki Batı dünyasına yönelik
eleştirileri ve 12 Aralık 2007 itibarıyla Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler
Antlaşması’nı (AKKA) askıya alma kararı RF’nin yeniden bir uluslararası
kutuplaşma yaratıp yaratmayacağı konusunu gündeme getirmiştir. 114
2008’deki Gürcistan-Rusya savaşından sonra, 2000 yılında kabul edilen
askeri doktrinin değişmesi gerektiğine karar veren RF Devlet Başkanı Dmitri
Medvedev, 5 Şubat 2010 tarihinde yeni askeri doktrini ilan etmiştir. Bu doktrinde,
Rusya’nın ulusal güvenliğini tehdit eden faktörler belirtilmiştir. Bunlardan en
önemlileri şunlardır:
115
NATO’nun RF sınırına doğru genişleme politikası, RF’ye
yakın olan ülkelerin istikrarını bozma teşebbüsü, Yabancı askeri gücün RF’ye ve
onun müttefiklerine yakın olan ülkelere konuşlandırılması, RF’nin sınırına yakın
olan ülkeleri silahlandırması, Füze Savunma Sisteminin Rus sınırına yakın ülkelere
konuşlandırılmasıdır.
113
Detaylı bilgi için bkz, Ukaz Prezidenta RF от 05.02.2010 N 146 ‘‘Ob Utverzhdenii Voennoy
Doktrinı Rossiyskoy Federatsii’’, Moskva Kremlin, 5 Fevralya 2010, ss. 6-10,
http://graph.document.kremlin.ru/page.aspx?1050410, (Erişim tarihi: 10.11.2012).
114
Mitat Çelikpala, ‘‘Rus Enerji Stratejisi’’, Stratejik Analiz, Şubat 2008, s. 56,
http://www.turkocagi.org.tr/docs/temp591.pdf, (Erişim tarihi: 20.03.2013).
115
op.cit., http://graph.document.kremlin.ru/page.aspx?1050410, (Erişim tarihi: 10.11.2012).
32
Vladimir Putin, 2011 yılında Devlet Duma’sında halka hitaben yaptığı yıllık
konuşmasında ülkesinin silahlanmasını şu sözlerle açıklamıştır: ‘‘Bugünkü dünyada,
eğer sen güçsüzsen, neticede birisi gelir sana hangi yolu, hangi politikayı ve
ülkenizin gelişmesi için hangi yönü seçmen gerektiğine öğüt verir’’. 116 RF’nin da
muhtemel tehditlere hazır olması gerektiğini belirten Putin, 2020 yılına kadar askeri
harcamaya 770 milyar dolar ayırmayı amaçlamaktadır. 770 milyar dolar kapsamda,
RF orduya 400 kıtalararası balistik füze sistemi, (Yars-Topol) 8 nükleer balistik füze
sistemine (BULAVA) sahip denizaltı, 20 çok amaçlı deniz altı, 1000’den fazla
helikopter (Ka-50,Ka-52), besinci nesil cetler (PAK-FA), S-400 füze savunma
sistemleri alması öngörülmektedir. Ayrıca Putin, 2017’ye kadar ordunun %70’inin
profesyonellerden oluşmasını
amaçlamaktadır. 117
Nisan 2012’de
Stockholm
Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün (SIPRI) son verilerine göre, RF’nin
savunma harcaması 71,9 Milyar Dolara ulaşarak ABD ve Çin’den sonra
üçüncü sıraya çıkmıştır.118
RF Devlet Başkanı Vladimir Putin, Temmuz 2012’de Kremlin’de düzenlenen
devlet silahlanma programı toplantısının ardından yaptığı konuşmasında, hiç
kimsenin RF’nin savunma gücünün etkinliğinden şüphe duymamaları gerektiğini,
ülkesinin silahlanmaya gitmesini ise bir silah yarışı olmadığına dikkat çekmiştir. 119
Putin’in Rus ordusunu güçlendirme kararında ABD’nin Sırbistan’ı, Afganistan’ı,
116
Ariel Cohen, “How the U.S. Should Respond to Russia’s Unhelful Role in the Middle East”
Heritage Foundation Backgrounder, No. 2662 | March 8, 2012, p. 3.
117
Hasan Selim Özertem, ‘‘ Putin’in Güvenlik Politikalarının Şifreleri’’ Ankara, Analist Dergisi,
Sayı:14, Nisan 2012, s. 50.
118
‘‘17 April 2012: World military spending levels out after 13 years of increases, says SIPRI’’,
http://www.sipri.org/media/pressreleases/17-april-2012-world-military-spending-levels-out-after-13years-of-increases-says-sipri,17.04.2012, (Erişim tarihi: 10.12.2012).
119
‘‘Putin Pushes Nuclear, Space Defense Reform’’, 26.07.2012, http://rt.com/politics/rearmament-sets-defense-priority-100/, (Erişim tarihi: 20.12. 2012).
33
Irak’ı işgal etmesi yatmaktadır. Ayrıca RF’nin yakın Çevredeki ülkelerin istikrarsız
yapıları ve RF’nin siyasi düşüncesinde yer alan ‘‘güçlü ordu’’ imgesi, Rus
ordusunun yeniden inşa edilmesi için temel gerekçeler oluşturmaktadır. 120
4.
Enerji Aracılığıyla Eski Gücüne Kavuşmak
Bugün Suudi Arabistan’dan sonra dünyanın ikinci büyük petrol üreticisi ve
dünyanın kanıtlanmış en büyük doğalgaz rezervlerine sahip RF’nin enerji ihracatı,
bütçe gelirinin % 50’sinden fazlasını oluşturmaktadır. 121 Bugün dünya enerji
üretiminin yaklaşık yüzde 12’si RF tarafından karşılanmaktadır. Genel enerji
tüketiminde RF, ABD ve Çin’in ardından yüzde 7’lik oran ile üçüncü sırada yer
almaktadır. Bu durumda RF dış politikasının enerji temeline dayandırılmaması
imkânsızdır. 122
Bugün RF, SSCB’nin dağılması sonucu kaybettiği süper gücünü enerji
aracılığıyla geri kazanmayı amaçlamaktadır. Yeltsin döneminde başlayan bu politika
Putin döneminde hız kazanmıştır. Putin döneminde enerji hammaddelerindeki
yüksek fiyat artışı, öncelikle ekonomisini güçlendirmeye ve daha sonra aktif bir dış
politika izlemeye mecbur kılmıştır. Özellikle Irak krizi, RF’ye birtakım yararlar
sağlamıştır. Ülke gelirinin enerjiye dayalı olan RF için varil başına petrol fiyatının ilk
etapta 25 dolardan 38 dolara ve daha sonra 60 dolara kadar yükselmesi RF’ye
fazladan gelir sağlamıştır. Sadece 2000’de petrol ve doğalgazdan edinen gelir 50
120
Özertem, op.cit., s. 51.
RF’nin kanıtlanmış doğalgaz rezervleri 2.000–2.300 trilyon metreküp civarındadır. Primakov,
(2010), op.cit., s.126.
122
Çelikpala, op.cit., ss. 56-57.
121
34
milyar dolarken, 2003’de bu rakam 100 milyara, 2005’te 150 milyara, 123 2006’da
200 milyar, 2011’de petrol ve doğalgazdan edinen gelir 290 milyarı aşmıştır. 2012
yılında petrol fiyatının 120-125 dolar seviyesine çıktığı sıralarda Rus bütçesi
fazladan gelir sağlamıştır.124 Görüldüğü gibi, Putin döneminde başlayan enerji
fiyatındaki yükseliş ilk önce RF’nin ekonomisini ayağa kaldırmış, devamında da etki
ve ilgi alanlarına geri dönmesinde katkı sağlamıştır.
RF’nin enerji vasıtasıyla eski gücünü kazanmayı amaçlarken, eski SSCB
ülkeleri buna engel olmaktadır. Özellikle Ukrayna ve Beyaz Rusya’nın RF’ye
Avrupa’daki müşterilerine petrol sevkiyatı konusunda sürekli sıkıntılar yaşatmaları,
Putin’i harekete geçirmiştir. Bu bağlamda Putin, Mavi Akım, Kuzey Akım ve Güney
Akım projelerini geliştirmiştir. 2005’te yürürlüğe giren ‘‘Mavi Akım’’ doğalgaz boru
hattı, Gürcistan’ı devre dışı bırakarak Rus gazını Karadeniz’in altından Türkiye’ye
ulaştırmaktadır. 2011’de yürürlüğe giren ‘‘Kuzey Akım’’ doğalgaz boru hattı, Beyaz
Rusya’yı devre dışı bırakarak Rus doğalgazını Baltık Denizi altından Almanya’ya,
oradan da ona komşu olan ülkelere ulaştırmaktadır.125 7 Aralık 2012 tarihinde inşası
başlayan ‘‘Güney Akım’’ boru hattı ise, Ukrayna’yı devre dışı bırakarak Rus gazını
Karadeniz’in altından Bulgaristan’a, oradan da iç Avrupa’ya kadar ulaştırılması
planlanmaktadır.126
123
Roy Medvedev, Dmitri Medvedev Preziden Rossiyskoy Federatsii, Moskva, Vremya, 2008,
s.104.
124
Faruk Akkan, ‘‘Rusya 2012’de Petrol ve Doğalgazdan 400 Milyar Dolar Gelir Bekliyor’’,
19 Ocak 2012, http://haberrus.com/economics/2012/01/19/rusya-2012de-petrol-ve-dogalgazdan-400milyar-dolar-gelir-bekliyor.html, (Erişim tarihi: 31.08.2012).
125
‘‘Otkritie Gazoprovoda Severnıy Potok’’, 8 Kasım 2011, http://www.kremlin.ru/news/13424,
(Erişim tarihi: 22.11.2012).
126
‘‘Yuzhnıy Potok Sozdast Uslovya dlya Nadezhnogo Snabzheniya Rossiyskim Gazom
Osnovnıh Potribiteley v Evrope’’, 7 Aralık 2012, http://www.kremlin.ru/news/17086, (Erişim tarihi:
22.11.2012).
35
Batı’dakiler, RF’nin Mavi Akım, Kuzey Akım ve Güney Akım boru hatların
siyasi amaç taşıdığını iddia etmektedir. İddiaya göre, RF’nin bu boru hatlar
aracılığıyla AB’nin kendine olan bağımlılığını artırmayı amaçlamaktadır. Özellikle
RF’nin OPEC benzeri gaz örgütünü kurma girişimlerine Batı’dakiler şimdiden
tedirginlikle karşılamaktadır. Böylece OPEC benzeri gaz örgütün sayesinde RF
dünyanın gaz fiyatını kontrol etmesi mümkün olacaktır. Uluslararası Enerji Ajansına
göre, Avrupa’nın Rus doğal gazına olan talebinin 2030’lara doğru iki katından fazla
artacağını tahmin etmektedir.127
Yukarıda bahsettiğimiz boru hatların dışında Putin’in, Gazprom eliyle ya da
onun
arkasında
bulunduğu
şirketler
vasıtasıyla
eski
gücüne
kavuşmayı
amaçlamaktadır.128 Bugün Türkmenistan’ın, Özbekistan’ın ve Kazakistan’ın değişik
hacimlerindeki gazlarını RF’ye devretmiş durumda olmaları Kremline enerji
aracılığıyla eski gücüne kavuşmasını kolaylaştırmaktadır. 129
RF’nin enerji aracılığıyla etkili olmasını istemeyen Batı’dakiler, RF’yi devre
dışı bırakacak boru hatlar geliştirmektedir. Bu doğrultuda, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru
hat yürürlüğe girmiştir. Bu boru hattı, RF’yi devre dışı bırakarak Azerbaycan
petrolünü Gürcistan sınırından geçirerek Türkiye’ye ulaştırmaktadır. 130 RF’yi devre
dışı bırakmayı planlanan bir diğer boru hat ise, ekonomik nedenlerden dolayı inşası
127
Çelikpala, op.cit., s.57.
Primakov, (2010), op.cit., s.141.
129
Mustafa Doğan, ‘‘SSCB ve Rusya Federasyonu Dış Politikasında Enerji ve Güvenlik’’, Akademik
Perspektif, http://akademikperspektif.com/2012/08/28/sscb-ve-rusya-federasyonu-dis-politikasindaenerji-ve-guvenlik/, (Erişim tarihi: 30.01.2013).
130
Kemp, Geoffrey and Saunders, Paul, op.cit., s. 5.
128
36
henüz başlanmamış Nabucco boru hattı projesidir.131 3300 km uzunluğunda olması
planlanan bu boru hattı devreye girdiği takdirde RF’yi devre dışı bırakarak yine
Azerbaycan’dan başlayıp Gürcistan, Türkiye, Bulgaristan, Romanya ve Macaristan
istikametlerinden geçerek Avusturya’da son bulacaktır. 132
5.
Putin’in ‘‘Avrasya Birliği’’ Projesi
2015’te kurulması beklenen ‘‘Avrasya Birliği’’ bugün Putin’in gündeminde
en önemli ve öncelikli konulardan biri olduğu artık herkes tarafından bilinmektedir.
Avrasya Birliği projesinin temeli 1 Ocak 2010 tarihinde Gümrük Birliği’nin
yürürlüğe girmesiyle133 ve 2011 yılında RF, Beyaz Rusya ve Kazakistan devlet
başkanları tarafından malların,
hizmetlerin,
sermayenin,
işgücünün serbest
dolaşımını öngören Avrasya Ekonomik Entegrasyon Deklarasyon’un imzalanmasıyla
atılmıştır.134 1 Ocak 2012 tarihinden itibaren ise söz ettiğimiz ülkeler arasında
Gümrük Birliği’nin Tek Ekonomik bölge haline gelmesine dair anlaşma yürürlüğe
girmiştir. 135
Sovyetler Birliği’nin dağılışını, 20. Yüzyılın büyük jeopolitik felaketi olarak
tanımlayan Vladimir Putin, Avrasya Birliği’ni kurarak Sovyetler Birliğini
131
Sergey Karaganov, Mir Vokrug Rossii: 2017, Moskva, Sovet po Vnewney i Oboronnoy Politike,
2007, s.138.
132
Primakov, (2010), op.cit., s.58.
133
Federalnıy Zakon ot 02.06.2010 N 114-F3, ‘‘O Ratifikatsii Dogovora o Tamozhennom Kodekse
Tamozhennogo Soyuza’’, s.1, http://graph.document.kremlin.ru/page.aspx?1;1284985, (Erişim tarihi:
10.06.2013).
134
‘‘Deklaratsiya o Yevraziyskom Ekonomicheskoy İntegratsii’’, 18 Kasım 2011,
http://news.kremlin.ru/ref_notes/1091, (Erişim tarihi: 19.11.2012).
135
Federalnıy Zakon ot 25.06.2012 N 92-F3, ‘‘O Ratifikatsii Dogovora ob Obedinennoy Kollegii
Tamozhennıh Sluzhb Gosudarst-Chlenov Tamojennogo Soyuza’’, s.1,
http://graph.document.kremlin.ru/page.aspx?1;1616817, (Erişim tarihi: 10.06.2013).
37
canlandırmaya çalışmadığını şu sözlerle açıklamıştır: “Her kim ki SSCB’nin
dağılmasına pişman olmuyorsa o insanın kalbi yoktur; her kim ki bugün SSCB’yi
eski şekliyle canlandırmayı düşünüyorsa o insanın da aklı yoktur”.136
Putin, her ne kadar Avrasya Birliği projesinin SSCB’yi yeniden canlandırma
olmadığını, bunun sadece Avrupa Birliğine benzer bir bütünleşme olacağını söylese
de, Batıdakiler şimdiden Putin’in Avrasya Birliği projesinin SSCB’yi diriltme
yolundaki ilk adım olarak değerlendirmeye başlamıştır. Gerçekte Putin’in Avrasya
Birliği’ni kurmasındaki amacı, Batıdakilerin de söylediği gibi SSCB’yi yeniden inşa
etmek değil de, daha çok eski Sovyet coğrafyasını tekrar kendi etkisi altına alarak
küresel ve bölgesel güçlere karşı güç oluşturmaktır.137
Sonuç olarak, Putin’in Avrasya Birliği projesi hayata geçtiği takdirde, SSCB
dağıldıktan sonraki süreçte ekonomik bütünleşme yolunda en büyük birlik olacaktır.
Putin, Avrasya Birliği’nin kapısının katılmak isteyen her ülkeyi kabul edeceklerini
katılmak istemeyenleri ise zorlamayacaklarını belirtmiştir.
B.
Putin’in Dış Politikasındaki Öncelikleri
1.
NATO’nun Doğuya Doğru Genişlemesini Önlemek
136
Tellal, op.cit., s.197.
Göktürk Tüysüzoğlu, ‘‘Putin’in Yeni Hedefi: Avrasya Birliği’’, 5 Ekim
http://dunya.milliyet.com.tr/putin-in-ilk-hedefi-avrasya
birligi/dunya/dunyadetay/05.10.2011/1446803/default.htm, (Erişim tarihi: 22.10.2012).
137
2011,
38
2000 yılından itibaren Kremlin’de yönetimi ele alan Putin, önce RF’de
dengeleri yerine oturtmuş, ardından da RF’yi küresel güç yapmak için yeni dış
politika uygulamaya başlamıştır. Putin, Yeltsin dönemi boyunca RF’nin Batı’ya
siyasi konularda fazla imtiyaz verdiğini hatırlatarak bundan sonra imtiyaz
vermeyeceklerini bildirmiştir. Özellikle NATO’nun doğuya doğru genişlemesi ve
ABD’nin, RF’nin yakın çevresindeki müttefiklerine demokrasi bahanesiyle iç
meselelerine karışmasına artık sessiz kalamayacaklarını açıklamıştır. 138 Moskova,
SSCB’nin feshedilmesinden üç yıl sonra Macaristan, Çekoslovakya, Almanya ve
Polonya’dan askeri birliklerini çekme kararı alırken, Batı’dakiler bu ülkeleri
NATO’ya katmayacaklarına dair söz vermiştir. Ama aradan beş yıl geçtikten sonra,
NATO Moskova’ya verdiği sözü ihlal ederek bu eski komünist ülkelerini kendi
bünyesine kabul etmiştir.139
NATO’nun doğuya doğru genişlemeyeceğine dair verdiği sözü ihlal ettiğini
belirten dönemin RF Devlet Başkanı Medvedev Alman dergisi Spiegel’e verdiği
röportajda: ‘‘NATO’nun iki Almanya’nın birleşmesi sırasında RF’ye vermiş olduğu
sözlerin hiçbirini tutmadığını’’,
ifade etmiştir.
NATO’nun doğuya doğru
genişlemeyeceğine dair verdiği sözü SSCB’nin ilk ve son Cumhurbaşkanı Mihail
Gorbaçov tarafından da doğrulanmıştır. Ancak dönemin SSCB Dışişleri Bakanı
Eduard Şevardnadze ise, ‘‘Batı Blok’u, hiçbir zaman Mokova’ya doğuya doğru
genişlemeyeceği garantisini vermemiştir’’ açıklamasında bulunmuştur.140
138
Levine, op.cit., ss.55-56.
Korotkevich, op.cit., s.44.
140
Uwe Klussmann, Matthias Schepp and Klaus Wiegrefe, ‘‘NATO's Eastward Expansion: Did the
West Break Its Promise to Moscow?’’, http://www.spiegel.de/international/world/nato-s-eastwardexpansion-did-the-west-break-its-promise-to-moscow-a-663315-druck.html, (Erişim tarihi: 22. 12.
2012).
139
39
NATO’nun 1999 yılındaki doğuya doğru ilk genişlemesinde ABD, RF’ye
karşı olmadığını söyleyerek Moskova’yı teselli etmeyi başarmıştır. Ancak,
NATO’nun 2004 yılındaki genişlemesi sadece eski Varşova Paktındaki ülkelerin
yanı sıra eski SSCB’nin bir parçasını oluşturan Litvanya, Letonya ve Estonya’yı
içine alır şekilde doğuya doğru genişlemesi Moskova’yı endişelendirmiştir. 141
NATO, 2009’daki son genişlemesinden bir sonraki gelişmesinde yine eski
SSCB’nin bir parçası olan Ukrayna ve Gürcistan’ı aday ülke olarak göstermiştir.
Ancak 2008’deki Gürcistan-Rusya Savaşı’ndan sonra Gürcistan’ın NATO üyeliği
askıya alınmıştır. NATO’nun doğuya doğru genişlemesi ise kısa bir süreliğine de
olsa durmuştur. Putin, ‘‘NATO’nun doğuya doğru genişlemesi RF’nin ulusal
çıkarlarını büyük ölçüde etkileyeceğini, Avrupa’da karşılıklı güvenin azalmasına
neden olacaktır’’, açıklanmasında bulunmuştu.142
Bugün RF’nin dış politika stratejisinin özünde, eski Sovyet topraklarını
RF’nin nüfuz alanı olarak görmektedir. RF, NATO’nun genişleme çabalarının kendi
güvenliğini tehdit edeceğini ileri sürerek bazı eski Sovyet Cumhuriyetleri’nin
NATO’ya katılmalarını engellemeye çalışmaktadır.143
Sonuç olarak, bugüne kadarki genişlemelerde nispeten daha güçsüz bir RF ile
karşı karşıya kalan NATO, Putin’in iktidara gelmesiyle artık müzakere eden, yeni
141
Arseni Ermolov, ‘‘ Vneshnyaya Politika Sovremennoy Rossii 1992-2007’’, Moskva, Uchebnaya
İzdaniya, Mart 2007, s.9.
142
Leonid Mlechin, Vneshnyaya Politika Rossii: ot Lenina i Trotskova-do Putina i Medvedeva, 2.
İzdanie, Moskava, İzdatelstvo Tsentropoligraf, 2011, s.810.
143
Yaşar Onay, Rusya ve Değişim, 1. Baskı, Ankara, Nobel Yayın Dağıtımı, 2002, s. 127.
40
üyelerin önüne set çeken ve tehdit algılamalarını açıkça ifade eden bir RF ile
yüzleşmektedir.
2.
NATO’nun Füze Savunma Sistemini Önlemek
ABD’nin Ronald Reagan döneminde başlatıp bir sonuca ulaşmadığı Stratejik
Savunma Girişimi (Strategic Defense İnitiative), Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle
gündemden düşen Stratejik Savunma Girişimi, 2000’'li yıllarda ABD Başkanı
George W. Bush tarafından Ulusal Füze Savunma Sistemi adıyla yeniden gündeme
gelmiştir. İlk başta SSCB’ye karşı geliştirilmiş, yani Sovyet balistik füzelerini
havada etkisiz hale getirmesi düşünülen Stratejik Savunma Girişimi, bugün artık
ABD’nin ‘‘şer ekseni’’ olarak tanımladığı K.Kore, İran, gibi ülkelerin sahip oldukları
füzelere karşı olduğu söylenmektedir. Ancak, ABD’nin tehdit olarak algıladığı bu
ülkelerin ellerindeki füzelerin hiç birinin ABD sınırlarına kadar ulaşılabileceğinin
mümkün olmadığını Washington’dakiler iyi bilmektedir. 144
Bugün ABD, her ne kadar Füze Savunma Sistemi’nin İran’a karşı olduğunu
çeşitli ortamlarda söylese de, projeye karşı çıkan İran değil, RF olmuştur. 145 RF, bu
projenin kendisine karşı olduğunu şu nedenlere dayanarak açıklamaktadır:
146
Ne
zaman ki RF, Azerbaycan’daki Gabala radar üssünü birlikte kullanma teklifini
NATO tarafına sunduğunda olumsuz yanıt almıştır. Kuzey Kafkasya’daki yüksek
kapasiteli radar istasyonunu ortaklaşa kullanmayı da teklif etmiştir. Fakat Batı,
144
İlhan Uzgel, ‘‘ABD ve NATO’yla İlişkiler’’, Baskın Oran (ed.), Türk Dış Politikası, Kurtuluş
Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, cilt II, 12 Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları,
2010, s. 311.
145
Erhan, (2010) op.cit., s.103.
146
Primakov, (2010), op.cit., s. 151.
41
FSS’nin RF’ye yöneltilmediğini iddia ederek projesinden vazgeçmemekte kararlıdır.
RF, NATO’nun Rus sınırına doğru genişlemeyeceği sözü ihlal ettiğini gerekçe
göstererek147 NATO’dan Füze Kalkanı Sistemi’nin RF’yi hedeflemediğini belirten
yazılı bir garanti istemektedir. Ancak NATO’daki yetkililer, RF’nin istediği hukuki
bir yazılı garantiyi vermemekte kararlıdır. NATO’nun RF’ye yazılı bir garanti
vermek istemediğini ABD’nin RF’deki Büyük Elçisi Michail McFaul da
doğrulamıştır. 148
1999 yılında eski Varşova Paktı ülkelerini bünyesine katan ve RF’ye yeni
katılan ülkelere yeni savaş birlikleri konuşlandırmayacağı güvencesini veren NATO,
bugün bu ülkelere FSS’yi yerleştirmektedir. 1972’deki füzesavar sistemlerin
kurulmasını yasaklayan Anti Balistik Füze (Anti Ballistic Missile) anlaşmasını ihlal
ederek bu projeyi başlatan ABD’nin amacı, RF’nin nükleer gücünün caydırıcılığını
azaltmaktır. RF’deki yetkililer dışında, NATO’nun FSS’nin RF’ye karşı olduğu
kanısı ünlü Fransız tarihçi ve jeopolitik uzman Alexandre Adler bir konuşmasında şu
sözlerle doğrulamıştır: ‘‘Kim ne derse desin, Amerikan tarafı için bu proje, RF’ye
karşı yapılmaktadır’’. Buna benzer değerlendirmeler Washington’da yapılmış, hem
de herhangi bir yerde değil Senato’da ve herhangi biri tarafından değil, ABD Senato
Silahlı Kuvvetler Komitesi Başkanı Carl Levin tarafından yapılmıştır. Bir televizyon
kanalına verdiği demecinde şöyle demişti: ‘‘Biz, çeşitli yollarla RF’yi kendimizden
uzaklaştırmaya devam ediyoruz’’. 149
147
Mlechin, (2011), op.cit., s. 811.
‘‘SWA Ne Hotyat Davat Yuridicheskie Garantii Po PRO İz Za Vozmozhnıh Zapretitelnıh
Mer So Storonı Rossiii v Budusgem’’, http://www.itar-tass.com/c1/565923.html, (Erişim tarihi:
08.11.2012).
149
Primakov, (2010), op.cit., ss. 153-154.
148
42
NATO’nun Füze Savunma Sistemi’ne misilleme olarak RF, Kaliningrad’taki
erken uyarı radar sistemini faaliyete hazır hale getirmiştir. Kaliningrad şehrinde
faaliyete sokulan erken uyarı radar sistemi, Kuzey Atlantik’ten fırlatılacak füzeleri
izlemenin yanı sıra Avrupa’da kurulacak FSS’yi izleme kapasitesine sahip olacaktır.
RF sadece bu radarlarla yetinmeyip, hem Kalinigrad hem de güneyindeki Krasnodar
şehirlere kısa ve uzun menzilli İskender füzelerini yerleştirme kararı almıştır. Kararın
ardından konuşma yapan Medvedev, FSS’nin RF’yi hedeflemediğini açıklayan
NATO’ya “Kalinigrad ve Krasnodar şehirlerdeki füze ve radar sistemlerimiz de sizi
hedeflememekte, ama sizin için yapılmaktadır’’. 150
Putin’in Ortadoğu Politikası’ndaki Öncelikleri
C.
2000 yılında iktidara gelen Vladimir Putin’in dış politikada öncelikli hedefi
RF’ye eski süper gücünü geri kazandırmak olmuştur. Bunun araçlarından biri ise
stratejik açıdan SSCB nüfuz alanlarından biri Ortadoğu’ya geri dönmektir. 151
Bugün Ortadoğu birkaç sebepten dolayı RF’nin dış politikası açısından
önemlidir:
152
Ortadoğu’nun coğrafi olarak yakınlığı, bölge ile Müslümanlık ve
Musevilik bağının, bölgenin enerji kaynaklarınca zengin olmasıdır. Ayrıca,
Ortadoğulu Müslüman ülkelerin Çeçenlere olan desteğini kesmesini sağlamak ve
ABD ile NATO’nun bölgedeki politikalarından endişe duymasıdır.
150
Özdal, op.cit.,, http://www.usakgundem.com/yazar/2310/f%C3%BCze-kalkan%C4%B1nda-yeniperde-rusya%E2%80%99n%C4%B1n-tedbiri.html, (Erişim tarihi: 03.11.2012).
151
Mesut Hakkı Caşın, Novgorod Knezliğinden XXI. Yüzyıla Rus İmparatorluk Stratejisi,
İstanbul, Okumuş Adam Yayınları, 2006, s. 552.
152
Dmitri Trenin, ‘‘Russia’s Policy in the Middle East: Prospects for Consensus and Conflict with the
United
States’’,
New
York,
Century
Foundation,
2005,
p.4.
http://carnegieendowment.org/files/trenin_middle_east.pdf, (Erişim tarihi: 11. 11. 2012).
43
SSCB’nin dağılmasından sonra, diğer bölgelerde olduğu gibi, Ortadoğu’da da
Rus etkisi azalmıştır. Vladimir Putin’in iktidara gelmesinin ardından Moskova, enerji
kaynaklarından elde ettiği gelirler sayesinde bağımsız dış politika izlemeye başlamış
ve elindeki imkânları kullanarak birçok bölgeye geri dönmeye çalışmaktadır.
Ortadoğu da bu açıdan istisna teşkil etmemiştir.
Enerji aracılığının yanı sıra Putin, RF içerisinde yer alan Müslüman
toplumların aracılığıyla Ortadoğu’da etkili olmaya çalışmaktadır. Bu doğrultuda RF,
Pakistan’ın karşı çıkmasına 153 rağmen bölgedeki müttefikleri Iran ve Suriye’den tam
destek alarak 2005’te İslam Konferansı Örgütü’nde gözlemci statüsüne sahip
olmuştur.154 Bugün İKÖ’de gözlemci statüsüne sahip olan RF’nin Ortadoğu’ya
dönmesindeki en avantaj tarafı, onun Ortadoğu’nun Müslüman ülkelerini
demokrasiye zorlamamasıdır. Onların iç meselelerine karışmaması, bölgede herkesle
iyi ilişkiler içerisinde olması ve en önemlisi de bölgede hiçbir ülkeyi kendi şer
ekseninde görmemesidir. 155
2009 yılında Danimarka’da yayınlanan Jyllands-Posten gazetesi Hz.
Muhammed’in karikatürlerini yayınlayarak İslam dünyasında öfkeye yol açtığı sırada,
RF Hıristiyan bir ülke olmasına rağmen bu olaya sessiz kalmamıştır. Putin,
Danimarka’da yayınlanan gazeteyi şiddetle kınamakla kalmamış, Danimarka hükümetini
153
Pakistan’ın Rusya’nın İKÖ’de gözlemci statüsüne karşı çıkması, Hindistan’a da bu örgütte
gözlemci olarak katılmasına yol açacağı endişesidir.
154
Aleksandır Malashenko, ‘‘Rossiya i Musulmanskiy Mir’’ Rabochie Materialı N3, Mart 2008, s.6.
155
İbid., s.10.
44
Müslüman Aleminden özür dilemeye davet etmiştir. Putin’in bu hareketi, RF’yi Ortadoğu
başta olmak üzere tüm İslam dünyasına yaklaştırmıştır. 156
Bugün RF’nin Ortadoğu’da etkili olmasının bir diğer yolu da, geçmişte
olduğu gibi, bugün de Ortadoğu’nun Barış Sürecinde önemli rol üstlenmektir. Çünkü
Soğuk Savaş döneminde SSCB’nin Ortadoğu’daki nüfuzu oldukça fazlaydı ve
genelde Arap ülkeleri aracılığıyla bunu kazanmıştır. SSCB’nin dağılmasının
ardından Moskova, Ortadoğu’nun Barış Sürecinden adeta dışlanmıştı. Bu durum son
Irak savaşında daha da fazla ortaya çıkmıştır. Bugün RF bu kaybını, 2002’de BM,
ABD ve AB ile birlikte oluşturdukları ‘‘Ortadoğu Dörtlüsü’’ aracılığıyla telafi
etmeyi amaçlamaktadır. Ortadoğu Dörtlüsü içerisinde RF’nin diğer üyelerden farkı,
onun sadece İsrail, Suriye ve İran ile değil, aynı zamanda El Fetih, Hamas, Hizbullah
ile iyi ilişkiler içerisinde olmasıdır. 157 Bugün RF, Hizbullah’ı Lübnanlı Şii toplumun
önemli temsilcisi ve Ortadoğu’nun istikrar sürecinde en önemli aktörlerden biri
olarak, Hamas’ı ise, Filistin halkının temsilcisi olarak görmektedir. Ayrıca RF, ne
Hizbullah’ı ne de Hamas’ı terör örgütü olarak görmemektedir. 158
156
Kreutz, op.cit., p.6.
Primakov, (2010), op.cit., s. 212.
158
Stepanova, op.cit., p.3.
157
45
İKİNCİ BÖLÜM
ORTADOĞU DEVLETLERLE İLİŞKİLER
Rusya’nın İran Politikası
I.
A.
Siyasi Boyutu
Moskova’nın Tahran politikası, 31 Ağustos 1907’de İran’ı etki alanlarına
bölen anlaşmanın geçersiz olduğunu açıklaması ile başlamıştır. 159 1921’de iki ülke
arasında
bir
‘‘Dostluk
Antlaşması’’
imzalanması
ile
diplomatik
ilişkiler
kurulmuştur.160 1979’daki İran İslam Devrimi’nden sonra, Tahran bölgede
Moskova’nın en önemli stratejik ortağı haline gelmiştir. 161
SSCB’nin dağılmasının ardından, Yeltsin’in birinci başkanlık dönemi
boyunca RF’nin Batı eksenli politikası, iki ülke arasındaki siyasi bağları
zayıflatmıştır. 2000’de RF’de Putin’in iktidara gelmesiyle İran, yeniden RF’nin
Ortadoğu politikası açısından önemli konuma gelmiştir. Konu itibariyle İran, dünya
petrol rezervleri açısından % 9,1’le dördüncü sırada, doğalgaz rezervler açısından %
159
1907’de İngiltere ve Çarlık Rusya arasında varılan antlaşmaya göre, İran üç nüfuz bölgesine
ayrıldı: Kuzey bölgesi Rusya’ya verildi, Orta kısmı tarafsız ilan edildi, Güney bölgesi İngilizlere
bırakılmıştı. Kissinger, op.cit., 186.
160
Arı, (1999), op.cit., s.84.
161
1979’da İran Devrimi’ni memnuniyetle karşılamasının nedeni; Şah’ın son zamanlarda
Amerika’dan aşırı miktarda askeri silahlar almasıydı, bu da doğrudan Sovyetler Birliği’ni
endişelendirmiştir. İbid., ss. 88-89.
46
16’le RF’den sonra ikinci sırada yer almaktadır. Ayrıca, dünya petrol taşımacılığının
yarısının gerçekleştirildiği Basra Körfezinde en uzun kıyıya sahip olan bir ülkedir. 162
2003 yılında Irak’ta Saddam rejimin devrilmesinden sonra, İran RF’nin
Ortadoğu politikası açısından stratejik konuma gelmiştir. Bu durum Irak’ta bulunan
İran yanlısı eğilimlerin artmaya başladığı Şii topluluğunu, Suriye ve Lübnan’ın iç
işlerini etkilemenin en önemli faktörü haline gelmiştir. Bugün RF, İran’ı hem kendi
güvenliğine yönelik olası tehlikelere karşı tampon bölge olarak görmekte, hem de
uygun bir yayılma alanı olarak görmektedir. 163
2008 yılında RF’de kabul edilen Dış Politika Konsepti’nde İran ile
işbirliğinin geliştirilmesinin önemine dikkat çekilmiştir. Bu belgede, RF’nin İran’ın
nükleer programına dair yaklaşımının tanımlaması yapılmıştır. RF Dış Politika
Konsepti’nde, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesine ilişkin antlaşmaya imza
atan ülkelerin haklarının temelinde İran’ın nükleer sorunu konusunun diplomatik
yollarla çözülmesi için çaba göstereceği belirtilmiştir. 164
RF, Milli Güvenlik Stratejisi’nde nükleer teknolojilerin ve kitle imha
silahlarının yayılmasını kendisinin askerî güvenliği açısından bir tehdit olarak
algılamaktadır. RF’nin bu endişeleri, özellikle Ortadoğu ülkeleri için geçerli165
162
Belova, op.cit., s.5.
Primakov, (2010), op.cit., ss. 61-62.
164
‘‘Kontseptsiya Veneshney Politiki Rossiyskoy Federatsii’’, 15 İyulya 2008,
http://www.kremlin.ru/acts/785, (Erişim tarih: 03.01.2013).
165
Ukaz Prezidenta Rossiyskoy Federatsii ot 12 Maya 2009, N 537, ‘‘Strategiya Natsionalnoy
Bezopasnosti Rossiyskoy Federatsii do 2020 goda’’, ss.5-6,
http://graph.document.kremlin.ru/page.aspx?1012112, (Erişim tarihi: 20.02.02013).
163
47
olmasına rağmen, İran ile nükleer enerjinin barışçıl amaçlarla kullanımı konusunda
yakın işbirliği içerisindedir. 166
RF, İran’ın nükleer teknoloji alanında yürüttüğü çalışmaların sadece barışçıl
amaçlı olduğunu defalarca söylemesine rağmen, ABD ve İsrail İran’ın nükleer
faaliyetlerinin nükleer silah elde etmeye yönelik olduğunu ileri sürerek Moskova’dan
İran’daki nükleer alandaki çalışmalarının durdurulmasını talep etmektedir. RF,
UAEA ve NPT’ye üye İran’ın şimdiye kadar nükleer alanında çalıştığına dair hiçbir
kanıtın bulunmadığını hatırlatarak nükleer alanında başlattığı çalışmalarının
durdurulmayacağını açıklamıştır. 167
RF’nin UAEA anlaşmasına üye olan İran’la nükleer enerji alanında iş birlik
yapmasına karşı çıkan ABD’nin kendisi 2006 yılında UAEA’ye üye olmayan
Hindistan’la nükleer alanda işbirliği konusunda anlaşma imzalamıştır. Dahası,
UAEA ve NPT’ye üye olmayan İsrail’in nükleer silahını görmezlikten gelmektedir.
RF, İran’ın uluslararası anlaşmalara aykırı davranmadığı sürece İran ile nükleer
alanındaki çalışmalarını durdurmayacağını açıklamıştır.168
Bugün RF’nin İran’la nükleer alanındaki işbirliği Ortadoğu politikasını hem
olumlu hem olumsuz etkilemektedir. Olumlu yönü; ekonomik açıdan kar elde
etmekteyse, siyasi açıdan ABD’ye karşı Ortadoğu’da denge sağlamaktadır. Olumsuz
yönü ise, RF’yi, İsrail ve Arap dünyasından ve en önemlisi de Ortadoğu’nun Barış
166
İrina Svistunova, ‘‘XXI. Yüzyılda Rusya ve Türkiye’nin İran politikaları’’ Orsam Avrasya
Stratejileri, Ankara, Rapor No: 10, Eylül 2011, s.8.
167
Alireza Jafarzadeh, The Iran Threat : President Ahmadinejad and the Coming Nuclear Crisis,
First edition, New York, Palgrave Macmillan, 2007, s.10.
168
Prussakov, op.cit., s. 45.
48
Süreci’nden uzaklaştırmaktadır. İsrail’in rahatsızlığı ise İran’daki bir yöneticinin
sıkça tekrarladığı ‘‘İsrail’i haritadan silme’’ çağrısıdır. 169
RF, Batı’nın İran’daki nükleer silah programı üzerinde çalıştığı şüphelerini
ortadan kaldırmak için Buşer’de kendilerinin yardımıyla inşa edilen nükleer santralde
kullanılmış yakıtın ülkesine geri iade edileceğini bildirmiştir. 170 RF’nin bu hareketi
Batı’da olumlu karşılanmış, ancak İran’ın nükleer silah alanında çalıştığı şüpheleri
ortadan kaldırmamıştır. ABD ve Batı’lı ülkeler İran’ın nükleer programının barışçıl
amaç taşımadığını gerekçe göstererek, bundan vazgeçirmek amacıyla İran’a petrol
ambargosunu
uygulayacaklarını
açıkladıklarında
RF,
İran’ın
nükleer
silah
edinmesinin kendi çıkarlarına da aykırı olduğunu hatırlatarak, Batı’nın İran’a yönelik
uygulayacağı petrol ambargonun İran’ı nükleer programından vazgeçirmeyeceğini,
bunun yalnız İran halkının ekonomik durumunu etkileyeceğini açıklamıştır. Buna
rağmen, 1 Temmuz 2012 tarihinden itibaren AB İran’a karşı petrol ambargosu
uygulamaya başlamıştır. 171
İran’ın enerji bakanı, yaptırımlar öncesi AB’ye yapılan petrol ithalatının
toplam ihracatın sadece yüzde 18’ini oluşturduğunu hatırlatarak bunun ihracatta
önemli etkisinin olmayacağını, bundan en çok petrol ithal eden ülkeler zarar
göreceğini açıklamıştır. Özellikle ekonomik krizden çıkamayan Yunanistan, Portekiz
169
Yevgeni Primakov, Rusların Gözüyle Ortadoğu, çev: Olga Tezcan, 2. Baskı, İstanbul, Timaş
Yayınları, 2009, s. 421.
170
İbid., 422.
171
Belova, op.cit., s.8.
49
gibi ülkeler zarar görecektir. Ayrıca AB’nin İran’a uyguladığı petrol ambargosu
zaten Rus enerjisine bağımlı olan Avrupa’yı zor duruma bırakacaktır. 172
AB’nin İran’a karşı aldığı ambargo kararının 1 Temmuz 2012 tarihinde
yürürlüğe girmesinden sonra, İran meclisindeki bazı Milletvekilleri Batı’nın İran’a
uyguladığı petrol ambargosuna misilleme şeklinde Hürmüz boğazının kapatılmasını
önermiştir. İran milletvekillerinin boğazı kapatma önerileri ABD’yi harekete
geçirmiştir. Washington’daki yetkililer, İran’ın Hürmüz boğazını kapatmasına asla
izin vermeyeceklerini ve gerekirse İran’a karşı savaş açacaklarını belirtmiştir. Geç de
olsa İran Dışişleri Bakanı, Tahran’ın Hürmüz boğazını kapatacağı haberlerin tümünü
yalanlamıştır. İran Dışişleri Bakanı, İran Milletvekillerince yapılan açıklamaları ise
kişilerin şahsi görüşlerden ibaret olduğunu açıklamıştır.173
ABD, her ihtimale karşı körfez bölgesine üç uçak gemisi eşiğinde büyük
donanma göndermiştir. Buna karşın, İran Devrim Muhafızları Deniz Kuvvetleri
Komutanı Tuğamiral Ali Fedevi, Basra Körfezi’ne gelen yeni ABD gemilerinin
İran’ın uyarılarına dikkate almamaları durumunda kötü sonuçlara katlanmak
mecburiyetinde kalacaklarını söylemiştir. 174
172
Avrupa Birliği ülkelerinin tükettiği petrolün %21’ini, doğalgazın da %41’ini RF tek başına
karşılamaktadır, http://www.haberanaliz.net/detay.asp?hid=94852, (Erişim tarihi: 03.07.2012).
173
Hasan Selim Özertem, ‘‘İran’dan Gelen Mesajlar ve Enerji Politikaları’’,
http://www.usak.org.tr/haber.asp?id=1292, ( Erişim tarihi: 20. 10. 2012).
174
‘‘İran ABD’ye Uyarı: Sonuçlarına Katlanırsınız’’,
14
Temmuz
2012,
http://www.haberpolitik.net/iran-ABD--ye-uyari-Sonuclarina-katlanirsID31005.html, (Erişim tarihi: 15.07.2012).
50
B.
Ekonomik Boyutu
Moskova’nın Tahran politikasının bir diğer boyutunu da ekonomik ilişkiler
teşkil etmektedir. RF’nin İran’la ekonomik alandaki ilişkilerinde nükleer enerji,
metalürji, ulaşım, petrol ve kimya sanayi alanları oluşturmaktadır. 2005 yılında iki
ülke arasındaki ticaret hacmi 2,08 milyar dolar olarak belirlenirken, 2008’de bu
rakam daha da büyüyerek 3,71 milyar dolara kadar yükselmiştir. 175
RF’nin Buşer nükleer santralin ilk bloğunun inşaatı ve üretilmiş nükleer
yakıtının tedariki ekonomik açıdan RF için son derece önemlidir. Sadece Buşer
nükleer santralinin ilk ünitesinin maliyeti 800 milyon dolar teşkil etmiştir. Kalan üç
ünitenin İran’a teslim edilmesi sonucunda RF buradan 3,5 milyar dolar kar elde
edeceği tahmin edilmektedir. 176
Bugün
Batı’nın,
nükleer
silah
politikalarından
dolayı
İran’ı
cezalandırmasından açık bir şekilde fayda gören RF’dir. İran’ın petrol ve doğal gaz
üretiminin azalması neticesinde uluslararası petrol fiyatlarının artması sonucu RF’nin
petrol ve doğal gaz ihracatından gelirler artıracaktır. Ayrıca İran’ın Batı tarafından
izole edilmesi, İran’ı kaçınılmaz olarak RF’ye yaklaştırmaktadır. 177
Eğer Hürmüz boğazı İran tarafından kapatıldığı takdirde, dünya petrol
pazarına günlük yaklaşık 17 milyon varil eksik petrol tedariki yapılacaktır. Bu da
175
Sivistunova, op.cit., s.12.
Luzyanin, op.cit., s.133.
177
Tarık Oğuzlu, ‘‘Büyük Güçlerin Ortadoğu’ya ilişkin politikaları ve Türkiye’’, Cilt 2, Sayı 14,
Ortadoğu Analiz, Şubat 2010, s. 62.
176
51
zaten varil başına 109 dolar olan petrolün daha da yükselmesine neden olacaktır.
Nitekim bundan en çok zarar gören Uzakdoğu’daki Çin, Japonya, Güney Kore
ülkeleri olacaktır. Bundan en çok kar elde eden ülke ise petrol ihraç eden ülkeler ve
özellikle RF olacaktır. 178
C.
Askeri Boyutu
Bugün ABD’nin Suudi Arabistan başta olmak üzere bölgedeki müttefiklerini
silahlandırmasındaki amacı ne ise; RF’nin da İran’ı silahlandırmasındaki amacı
aynıdır. Yani, ABD bölgede mümkün olduğunca uzun süre etkinliğini devam
ettirmek için Ortadoğu’daki müttefiklerini silahlandırıyorsa,179 RF da bölgede
yeniden etkili olmak için Suriye ve İran’ı silahlandırmaktadır. 180
2000 yılında RF, 1995 tarihli iki ülke arasında var olan silah satışı
anlaşmalarının süresinin dolmasının ardından İran’a silah satımını durdurmasını
öngören ‘‘Gore-Çernomırdin’’ mutabakatını tek taraflı olarak iptal etmesinden sonra,
İran RF’den silah satın alan ülkeler sıralamasında Çin ve Hindistan’dan sonra üçüncü
sıraya yerleşmiştir. Özellikle Batı’nın İran’a karşı uyguladığı silah ambargosu, RF’nin silah
ihracatını artırmıştır.181 Bugün RF İran’ın en büyük silah tedarikçisi konumundadır. RF,
178
Belova, op.cit., ss.1-2.
Erhan, op.cit., http://www.turkiyegazetesi.com.tr/haberdetay.aspx?NewsID=21944#.UOikUQbefk, (Erişim tarihi: 05 09 2012).
180
Erhan, op.cit., http://www.turkiyegazetesi.com/makaledetay.aspx?ID=541021#.UOicA-Qbefm,
(Erişim tarihi: 11.10.2012).
181
Oliker, op.cit., p. 80.
179
52
İran’a S-300 sınıfı uçaksavar füzeleri, Mİ-17 helikopterleri, kısa menzilli Topıl 1 füze, SU25 ve MİG-29 savaş uçaklar satmaktadır.182
II.
Rusya’nın Suriye Politikası
A.
Siyasi Boyutu
Bugün RF’nin bölgede çok yönlü işbirliği yaptığı bir başka ülke de
Suriye’dir. Moskova’nın Şam politikası, 1944 yılında başlamıştır. 1950 yılında
Suriye’de Sosyalist eğilim artınca, Şam SSCB’nin bölgedeki en önemli siyasi ortağı
haline gelmiştir. Özellikle 1980’de SSCB ile Suriye arasında ‘‘Dostluk ve İşbirliği
Antlaşması’’ imzalanmasıyla Şam Moskova açısından stratejik boyut kazanmıştır.
SSCB’nin dağılmasının ardından, iki ülke arasındaki stratejik ilişkiler
zayıflamıştır. Özellikle Yeltsin’in İkinci Başkanlık dönemine kadar Dışişleri Bakanı
görevini yapan Andrey Kozırev’un Batı eksenli politikası iki ülke arasındaki siyasi
bağların zayıflatmıştır. 2000 yılında RF’de Putin’in iktidara gelmesiyle ile Suriye
tekrar RF’nin dış politikası ve özellikle Ortadoğu politikası açısından önemli konuma
gelmiştir. Bugün Suriye’nin bölgede stratejik pozisyona sahip olması, RF’nin
Akdeniz
bölgesindeki
pozisyonunu
güçlendirmekle
kalmayıp
Ortadoğu’da
nüfuzunun artmasına ve özellikle kendi çıkarlarını korumasına büyük bir destek
sağlamaktadır.183
182
Luzyanin, op.cit., s.134.
Kerim Has, ‘‘ Türkiye Rusya İlişkileri Ekseninde Suriye Krizi’, Ankara, Uluslararası Stratejik
Araştırmalar Kurumu, Usak Analiz No: 20, Temmuz 2012, ss. 4-5.
183
53
Bugün RF’nin Suriye ile olan siyasi ilişkilerin derinleşmesinin nedenleri
şunlardır:184 Birincisi, ABD’nin, Suriye’yi sürekli teröre destek vermekle suçlayarak
BM’nin yaptırım kararları ile tehdit etmesidir. İkincisi, Washington’un Suriye’yi
kitle imha silah üretmekte suçlamasıdır. Üçüncüsü, Şam rejiminin uluslararası
sistemden izole edilmesidir. Dördüncüsü de, ABD’nin 11 Eylül 2001 sonrası
Suriye’ye yönelik sert bir politika sergilemesidir.
Bugün Moskova birçok kez Suriye’yi BM’nin yaptırımlarından kurtarmış,
kurtarmaya da devam etmektedir. Özellikle Refik Hariri suikastından sonra, 31 Ekim
2005 tarihinde yapılan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplantısında Suriye’yi
ekonomik yaptırımlardan kurtarmıştır. O tarihten sonra, RF uluslararası konularda
Suriye’nin resmi koruyucusu hâline gelmiştir. Ancak Lübnan’dan Suriyeli askerlerin
çıkartılmasını öngören 1559 nolu kararın185 çıkmasına engel olamamıştır. 186
B.
Ekonomik Boyutu
Suriye ile diplomatik ilişkilerin kurulmasından bu yana ekonomik alanında da
büyük adımlar atılmıştır. SSCB’nin girişimi ile Suriye’de 80’e yakın büyük proje
gerçekleşmiştir. Bunlardan ilki, Fırat, Al-Baas barajları ve iki bin kilo metre
uzunluğunda da demir yolu yapılmıştır. SSCB’nin dağılması sonucu bölge ile olan
sınırların ortadan kalkması ve 1990’lı yıllar boyunca RF’nin iç ve dış politikasında
meydana gelen sıkıntılar, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkileri zayıflatmıştır. 2000
184
Luzyanin, op.cit., s. 78.
Bkz, United Nations Security Council, Resolution 1559 (2004), Adopted by the Security Council
at its 5028th meeting, on 2 September 2004, S/RES/1559 (2004), 2 September 2004, s. 1.
http://www.un.org/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/1559(2004), (Erişim tarihi: 18.11.2012).
186
Primakov, (2009), op.cit., s. 255.
185
54
yılında RF’de iktidar değişikliği ile Moskova’nın bu ülkeyle ekonomik ilişkileri az
da olsa ilerleme göstermiştir. 2002 yılında gelindiğinde ise, RF’nin Suriye’ye olan
ihracatı 120 milyon dolar olarak belirlenmiştir.
2005 yılında RF’nin iki dev firması Suriye’de doğalgaz alanında 370 milyon
dolar tutarında antlaşma imzalamıştır. RF tarafından bu projeleri ‘‘Taftneft’’ ve
‘‘Stroytransgaz’’ üstlenmiştir. Stoytransgaz 160 milyon dolar tutarında 240 kilometre
uzunluğundaki ‘‘Pan Arap’’ doğal gaz boru hattını döşemiştir. Bundan başka, Abu
Ribah, Kamkam ve Al-Feyd doğalgaz yataklarının bulunduğu bölgede, doğalgaz
imal edecek tesis faaliyete geçirmiştir. Bu tesisler sayesinde Suriye yılda 2,2 milyar
metre küp temizlenmiş doğal gaz üretmektedir. Ayrıca Ürdün, Mısır ve Suriye’yi
enerji alanında birbirine bağlayacak doğalgaz boru hattının Suriye’deki uzantısının
Ruslar tarafından inşa edilmiştir. 187 2005 yılında RF, Suriye’nin SSCB’ye olan
borcunun %73’ünü silmesinin ardından ekonomik ilişkiler tekrar yeni boyut
kazanmıştır. 2010 yılına gelindiğinde iki ülke arasındaki ticaret hacmi 2 milyar dolar
olarak belirlenmiştir.188
C.
Askeri Boyutu
SSCB’nin dağılmasıyla askeri alandaki ilişkileri de zayıflamıştır. SSCB
dağıldıktan sonra, RF’nin Suriye yönelik askeri politikasının gelişmesinin önündeki
en büyük iki engel, ABD ve İsrail’in RF’ye yaptığı baskıları olmuştur. Bu dönem RF
Suriye’ye yalnızca savunma amaçlı silahlar temin edebilmiş, saldırı amacı güden
187
Luzyanin, op.cit., ss.81-82.
İlyas Kamalov, ‘‘Rusya’nın Ortadoğu Politikası’’, Ankara, ORSAM, Rapor No: 125, Temmuz
2012, s. 13.
188
55
silahlar ise temin edememiştir.189 Bir diğeri de, Suriye’nin Sovyetler Birliği
zamanından birikim gelen Moskova’ya olan borcuydu. Suriye’nin Moskova’ya olan
borcu 3,5 milyar dolar civarındaydı. 2005’te Moskova’nın, Suriye’nin SSCB’ye olan
borcunun %73’ünü sileceğini, karşılığında Şam’ın RF’den silah satın alacağını
açıklamasıyla askeri alandaki ilişkilerin gelişmesinin önündeki engel ortadan
kalkmıştır.190
Bugün NATO’nun Polonya, Çek Cumhuriyeti gibi ülkelerde Füze Savunma
Sistemi kurma çalışmalarına yanıt niteliğinde Moskova, Suriye’ye askeri destek
sağlayarak önlemeye çalışmaktadır.191 Öte yandan RF, İsrail ve ABD’nin karşı
çıkmasına rağmen, Suriye’ye hava savunma füzeleri satmayı kabul etmiştir. Aynı
tarihte Moskova ve Şam yakın mesafeye ayarlanmış ‘‘Strelets’’ roketlerini Suriye’ye
satmıştır. 2006’da İsrail askerlerinin Lübnan’a saldırmasından sonra, Suriye’nin
RF’den silah ithalatı artmıştır. Bugün Suriye ordusunun neredeyse tamamı Rus
silahlarıyla donatılmıştır. 2005-2010 yılları arası Moskova Suriye’ye 3 milyar dolar
civarında silah temin etmiştir.192
Silah ihracatının % 7’sini Suriye’ye yapan RF, Irak ve Libya’da kaybettiği
askeri üstünlüğünü bu ülkeye sattığı silahla telafi etmeye çalışmaktadır. 2007-2011
döneminde bir önceki beş yıla göre silah ithalatını % 58’e artıran Şam yönetimi, silah
alımının % 78’ini RF’den yapmıştır. RF Suriye’ye Anti-gemi süpersonik kanatlı
189
Bilal Karabulut, ‘‘Karadeniz’den Ortadoğu’ya Uzanan Bir Dış Politika: Geçmişten Günümüze
Suriye-Rusya İlişkileri’’, Karadeniz Araştırmaları, Sayı: 15, Güz 2007, s. 83.
190
İgır
Korotchenko,
‘‘Est
Chto
Teryat’’,
February
15th,
2012,
http://ikorotchenko.livejournal.com/391422.html, (Erişim tarihi: 08.08.2012).
191
Hmılyov, op.cit., s.191.
192
Luzyanin, op.cit., ss. 79-85.
56
“Yakhont” füzeleri içeren “Bastion” sistemleri, 4. nesil çok amaçlı MiG-29 avcı
uçakları ve “Buk M2E” hava savunma füze sistemleri temin etmektedir. Bu silahlar,
Mart 2011 tarihine kadar RF’nin Esat rejimine sağladığı silahlardan bazılarıdır. Satın
alınan silah sistemlerinin daha çok savunma ağırlıklı olması ise, Suriye’ye yönelik
dışarıdan bir müdahaleyi zorlaştırmaktadır. 193
III.
Rusya’nın Irak Politikası
A.
Siyasi Boyutu
Moskova’nın Irak politikası, 1958’de bu ülkede monarşinin devrilmesiyle
başlamıştır. 1972’de iki ülke arasında ‘‘Dostluk ve İşbirliği’’ antlaşmasının
imzalanmasıyla Irak Kremlin’in Ortadoğu’da müttefiki konumuna gelmiştir. 194
SSCB’nin dağılmasından sonra, Yeltsin dönemi RF’nin iç ve dış politikasında
meydana gelen sıkıntıları ile Irak’ın BM’nin ekonomik yaptırımları altında olması
Moskova’nın bu ülkeye yönelik aktif politika izlemesini zorlaştırmıştır. 2000 yılında
RF’de iktidar değişikliğiyle, Irak politikasında bir canlanma yaşanmıştır. Ancak
2003’te Irak’ın ikinci kez ABD ve onun müttefikleri tarafından işgal edilmesi sonucu
ilişkiler tekrar zayıflamıştır.
193
194
Has, op.cit., s. 5.
Arı, (1999), op.cit., s.89.
57
1991’de Irak’a bağlı ordunun Kuveyt’i ilhak ettiğinde 195 SSCB, Batı ile
birlikte hareket ederek BM’nin Irak’a müdahale etmesine izin veren 678 sayılı
kararı196 n kabul etmesini onaylamıştır. Ancak İkinci Körfez Savaşı öncesi savaşa en
çok karşı çıkan devletlerden biri RF olmuştur.197 Bu doğrultuda, RF’nin üst düzey
yetkilileri çeşitli konferanslarda, devlet düzeyi görüşmelerde Irak’ın ABD’nin
belirttiği gibi ‘‘şer’’ ülke olmadığını sadece ‘‘problem’’ bir ülke olduğunu
söylemiştir. 198 ABD’nin Irak’ı ikinci kez işgal etmesini ise ‘‘ciddi bir hata’’ olacağını
söylemiştir. 199
Dahası Putin, Primakov aracılığıyla Saddam’a görevi bırakmasını ve Irak
Meclisi için demokrasi seçimlerin uygulamasını teklif eden sözlü mesaj iletmiştir. 200
Ancak Saddam, Fransa ve RF’nin ülkesindeki çıkarlarından dolayı kendini
koruyacaklarını düşüncesinden hareket ederek teklifi kabul etmemiştir.201 ABD
tarafından Saddam’a verilen ültimatom süresi202 Moskova saatiyle 20 Mart 2003
tarihi günü dolunca203 görünüşte dünyayı tehdit eden Saddam’ın nükleer silahını
imha etmek amacıyla Irak’ı ikinci kez işgal etmiştir.204
195
Kuveyt işgalinden önce, Irak’ta Saddam ile görüşen Amerikan Elçisi April Glapsie, ABD’nin
Irak’ın Kuveyt’le toprak sorununu çözmesine ne diyeceğini sorusuna April Glapsie bunun ‘‘Arapların
iç meselesi’’ olduğunu söylemiştir. Primakov, (2010), op.cit., s. 371.
196
Bkz. The Security Council, Resolution 678 (1990) of 29 November 1990, pp. 27-28,
http://www.un.org/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/678(1990), (Erişim tarihi: 20. 11. 2012).
197
Mark Karts, ‘‘Rossiyskaya Politika na Bolshom Blizhnem Vostoke ili İskustvo Druzhit so Vsemi’’
İFRİ, Russie. Nei. Visions, n 49, Nisan 2010, s.15.
198
Luzyanin, op.cit., ss. 91-92.
199
Trenin, op.cit., p.7.
200
Mlechin, (2011), op.cit., s.776.
201
Prussakov, op.cit., s. 39.
202
Irak işgali öncesi, ABD Başkanı Bush, Saddam Hüseyin’e 48 saat içerisinde istifa etmesini şart
koymuştu. Erhan, (2006), op.cit., s.84.
Buna benzer ültimatom Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Sırbistan’a vermişti ve devamında da bu
ültimatom Birinci Dünya Savaşın çıkmasına neden olmuştur. Kissinger, op.cit., 205.
203
Leonid, Mihayloviç Mleçin, Putin, Bush i Voyna v İrake, Maskva, Eksmo, Yauza, 2005, s. 41.
204
Primakov, (2009), op.cit., s.377.
58
ABD’nin, Irak rejimini devirmek için Saddam’ın El Kaide ile yakın ilişkiler
içerisinde olduğu uydurması gerçek dışı olunca, 205 Saddam rejimini elinde nükleer
silah var iddiasıyla suçlayarak işgal etmiştir. Oysa Saddam rejiminin nükleer silahı
bir kenara dursun, nükleer silah üretecek reaktörü bile yoktu.206 Irak’ta nükleer
silahın olmadığını ve nükleer silahların işin bahanesi olduğu BM’nin Irak ile ilgili
Uluslararası Silah Denetim Komisyonu’nun (UNMOVİC) İsveçli Başkanı Hans Blix
tarafından açıklanmıştır. 207
Saddam rejiminin El Kaide bağlantısı olduğu senaryoları ve kitle imha silahı
olduğu iddiaları208 gerçek dışı olunca, ABD artık saldırgan eylemlerini Irak’tan
yayılan tehditle değil, bu ülkeye demokrasi yayma çabalarıyla açıklamaya
başlamıştı. 209 Hâlbuki 22 Ağustos 1991 tarihinde bile Irak Ulusal Meclis tarafından
alınan bir kararla Baas Partisi dışında başka siyasal partilerin de kurulması kabul
edilmiştir. O zamanlar Irak, laik karakteri ile ağır basan tek Arap devleti olmuştur.210
Dönemin RF Dışişleri Bakanı İgor İvanov, Irak savaşı devam ederken ABD’nin
205
ABD’nin istihbarat teşkilatı CIA’nin Başkanı bizzat Amerikan parlamentosunun bir oturumundaki
konuşmasında Irak’ın Bin Ladin ve onun organizasyonu ile hiçbir bağlantının olmadığını ifade etti.
Primakov, (2010), op.cit., s.59.
206
MOSAD, 4 Nisan 1979’da Fransız KNİM konsorsiyumunun depolarında Irak’a gönderilecek olan
önemli parçaları depoyla birlikte havaya uçurmuştur. 13 Haziran 1980’de Paris ‘‘Meridien Otelin’de
Mısırlı nükleer bilim adamı Y. Meşad öldürüldü. Y. Meşad Irak’taki nükleer reaktörde çalışan en iyi
bilim adamıydı. 7 Ağustos 1980’de Roma’da, İtalyan ‘‘Snia Tehint’’ firmasının merkezinde ve genel
yöneticisi Mario Fiorelli’nin evinin yanında bombalar patlamıştır. Bu firma Irak’taki nükleer
reaktörün inşaatına katılmayı kabul etmişti.7 Haziran 1981’de Ürdün ve Suudi Arabistan’ın hava
sahasını ihlal eden sekiz F-16 uçağı, altı F-15 yok edici uçağın koruması altında Irak’ın hava
sahasında girerek işletmeye daha açılmayan nükleer reaktörü kullanmaz hala getirmiştir. Primakov,
(2009), op.cit., s.404.
207
Arı, (2007), op.cit., s. 601.
208
Erhan, (2006), op.cit., s.84.
209
Primakov, (2010), op.cit., s. 59.
210
Arı, (1999), op.cit., s. 39.
59
Irak’a demokrasi yayma çabalarını bu sözlerle eleştirmiştir: ‘‘Biz, ihtilal’ın
ihracatına nasıl karşıysak, demokrasi’nin ihracatına da bir o kadar karşıyız’’. 211
ABD, Saddam’ı yakaladıktan kısa bir süre sonra, ona karşı hiçbir suç
bulamayınca 5000 kürdün ölümüne neden olan Halepçe Katliamı’yla suçlayarak
idam etmiştir. Öyle görünüyordu ki, Saddam’ın mahkûmiyetine 2 milyon insanın
ölümüne neden olan İran-Irak savaşı yüzünden değil de, kimyasal silah kullanarak
öldürülen 5000 Kürdün ölümü yüzünden karar verilmiştir. 212 Görüldüğü gibi,
Saddam’ı iktidara getiren de,213 iktidardan indiren de ABD’nin kendisi olmuştur.
B.
Ekonomik Boyutu
Uzun yıllardır Irak’a karşı BM tarafından uygulanan ekonomik yaptırımlar
RF’nin Irak’taki ekonomik politikasını olumsuz etkilemiştir. Oysa yaptırımlar öncesi
Irak, Ortadoğu’da RF’nin başlıca ticaret ortaklarından biri olmuştur. 2000 yılında
RF’de Putin’in iktidara gelmesiyle Moskova tekrar Irak’a ekonomik açıdan
yakınlaşmaya başlamıştır. Yeltsin’den iktidarı devralan Putin’in Irak politikasında üç
211
Mleçin, op.cit., ss. 188-230.
Primakov, (2009), op.cit., ss. 376-377.
213
80’li yılların ortalarında CIA’dan emekli Miss Kopland United Press International ajansının
muhabirlerine verdiği bir demeçte; Kasım’ın iktidara gelmesinden sonra CIA düşman olan Bass
Partisi ile ‘‘çok yakın bağlantılar’’ içerisinde olduklarını itiraf etmiştir. Tam da bu sırada genç
Saddam Hüseyin, Kasım’ı devirip yok etme suikastına katılmıştı. CIA’nın suikastın tüm hazırlık
aşamasından haberi vardı ve Saddam ile bağlantıyı aynı zamanda Mısır İstihbaratı içinde çalışan Iraklı
bir diş doktoru sağlamaktaydı. Suikast başarısız geçmişti, Kasım sadece elinden hafif yaralanmıştı.
Saddam CIA ve Mısır istihbaratı yardımı ile Tikrit’e sonra Suriye’ye oradan da Lübnan’a ardından da
CIA’nin yardımı ile Kahire’ye taşınmıştı. 1965’te Irak’a dönerek Baas Partisi istihbaratının başına
geçmiştir. Primakov, (2009), op.cit., s.101.
Irak’ta 1979 Haziranındaki hükümet darbesiyle bir Baaslı ve Devrim komuta Konseyi üyesi olan
Saddam Hüseyin, Hasan el-Bekr’i iktidardan uzaklaştırarak Devlet Başkanı oldu. Arı, (1996), op.cit.,
s.40.
212
60
amacı vardı:
214
Birincisi, Irak hükümetinin Moskova’ya olan 8 milyar dolarlık
borcunun ödenmesini sağlamaktır. İkincisi, BM’nin Irak’a 1990’da uyguladığı
ekonomik yaptırımların tamamen kalkmasını temin etmektir. Üçüncüsü, yaptırımlar
öncesi Irak’la ekonomik alanda imzalanan projelerin tamamlanması için Rus
firmaların ve özellikle Gazprom gibi dev şirketlerin Irak’a geri dönebilmelerini
sağlamaktır.
Fakat 11 Eylül 2001 tarihinde New York’ta gerçekleşen terör saldırılarının
ardından Beyaz Saray yönetimi Irak’ı da terör listesine ekleyince RF’nin Irak’ta
amacına ulaşması zorlaşmıştır. Irak krizi sırasında Putin ülkesinin ekonomik
çıkarlarını ön plana koyarak çok akıllıca politika sergilemiştir. Bu bağlamda Putin,
bir yandan BM aracılığıyla savaşı önlemeye çalışırken, diğer yandan Irak krizinin
olabildiğince uzun sürmesini arzu etmiştir. Zira Irak krizi öncesi 25 dolar olan
petrolün varili, krizin ortaya çıkmasıyla petrol varilinin fiyatı 38 dolara kadar
yükselmiştir. Varil başına petrolün yükselişi RF’ye dış borçlarını kapatmasında
yardımcı olmuştur.215
Irak krizinin başlangıcından Saddam’ın devrilmesine kadar ki süreçte ABD’yi
işgalci politika uygulamakla suçlayan RF yönetimi, Saddam devrilmesinden kısa bir
süre sonra eleştirilerini bir kenara koyarak, Irak’taki ekonomik çıkarlarını aramaya
koyulmuştur. Saddam rejiminin devrilmesinden sonra RF’nin Irak politikasındaki
ana hedefi, iki körfez savaşı öncesi bu ülkeyle ekonomik alanda imzalanan tüm
214
Robert O. Freedman, ‘‘Russian Policy Toward the Middle East Under Putin: The Impact of 9/11
and The War in Iraq’’, ALTERNATİVES: Turkish Journal of International Relations, Volume 2,
Number 2, Summer 2003, p.69.
215
İbid., p. 70.
61
anlaşmaları koruyabilmek olmuştur. Özellikle Rus petrol şirketi Lukoil’in 1997’de
Irak ile imzalanan, 2002’de her hangi bir gerekçe göstermeden iptal edilen Batı
Kurna-2 petrol sahasıyla ilgili anlaşmanın korunabilmesi Putin hükümetinin
önceliklerinden biri olmuştur. 216
Ancak Saddam’ın devrilmesinden sonra Irak’ta iktidara gelen yeni hükümet,
Saddam döneminde imzalanan tüm anlaşmaları askıya almıştır. Irak’ta yeni
hükümetin Saddam döneminde imzalanan tüm antlaşmaları askıya alması sonucu
Rus petrol şirketlerin de Irak’a geri dönüp dönmeyecekleri soru işareti olmuştur.
Fakat 2008’de RF, Irak’ın SSCB’ye olan borcunun %90’ını sileceğinden bahsedince
Rus petrol şirketlerin Irak’a ve özellikle ‘‘Batı Kurna-2’’ bölgesine geri dönme şansı
yükselmiştir. Ve nihayet 2009 yılında RF’nin petrol şirketleri Gazprom ve Lukoil’in
Irak tarafının düzenlediği ihaleyi kazanmasıyla Irak’ta enerji sektörüne geri dönmesi
sağlanmıştır. 217
IV.
Rusya’nın Türkiye Politikası
A.
Siyasi Boyutu
Rusların Türkiye politikası, Kurtuluş Savaşı boyunca Türklere askeri destek
sağlamasıyla başlamıştır.218 Ruslar, Türkiye’nin bağımsızlığını tanımasının ardından
ise iki ülke arasında diplomatik ilişkiler kurulmuştur. Fakat 1945’te SSCB tarafının
1925 yılında iki ülke arasında imzalanan Saldırmazlık Anlaşması’nın süresinin
216
Eldar Kasaev, ‘‘Rossiya i İrak’’, 12 Maya 2010, http://www.opec.ru/1246847.html, (Erişim tarihi:
08.08.2012).
217
Luzyanin, op.cit., s.94.
218
Erel Tellal, ‘‘Sovyetlerle İlişkiler’’ Baskın Oran (ed.), Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşından
Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, cilt I, 16. Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2011, s.162.
62
uzatılmayacağını ve Türk Boğazları’nın savunulması için Sovyetlere üs vermesini
talep etmesiyle siyasi ilişkileri bozulmuştur.219 İkinci dünya savaşından sonra
ABD’nin SSCB’yi dengelemek için kurduğu NATO’ya 1952’de Türkiye’nin de dâhil
edilmesi sonucu220 Moskova Ankara’yı tamamen kaybetmiştir.
SSCB’nin dağılmasının ardından RF, Türkiye ile ikili ilişkilerini yeniden
şekillendirmeye başlamıştır. Soğuk Savaş döneminden çıkan her iki ülke açısından
da yeni dönem oldukça ümit vaat edici olarak başlamıştır. 221 Yalnız 90’lı yıllar
boyunca Soğuk Savaşın kalıntıları ile başa çıkmak zorunda kalan her iki ülkenin
yöneticileri, bu dönemde Kürt ve Çeçen sorunları nedeniyle ikili ilişkilerin
gelişmesinde sıkıntı yaşamıştır. Türkiye’deki Kafkas diasporası, Rus ordusuna karşı
savaşan Çeçenleri aktif şekilde desteklerken, buna karşılık olarak Rus yönetimin de
PKK’nın kendi topraklarında faaliyetlerine göz yumması neticesinde ikili ilişkiler
önemli derecede olumsuz yönde etkilenmiştir. 222
Ancak 1999’da RF’de Başbakan koltuğuna oturan Vladimir Putin’in, Türkiye
Başbakanı Ecevit ile yaptığı görüşmede “Nereden kaynaklanırsa kaynaklansın RF
Türkiye’ye yönelik hiçbir terörist eylemi desteklemedi ve desteklemeyecek”
223
ifadesinden sonra ikili ilişkilerde hızlı bir gelişme yaşanmıştır. Bunun en bariz
219
Mustafa Aydın, ‘‘İkinci Dünya Savaşı ve Türkiye 1939-1945’’ Baskın Oran (ed.), Türk Dış
Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, cilt I, 16. Baskı, İstanbul,
İletişim Yayınları, 2011, s.472.
220
Çağrı Erhan, ‘‘60 yıl önce NATO’ya neden üye olmuştuk?’’ 10 Ocak 2012,
http://www.turkiyegazetesi.com.tr/makaledetay.aspx?id=520362#.UOivIuQbefk,
(Erişim
tarihi:
05.09.2012).
221
Fatih Özbay, ‘‘Soğuk Savaş Sonrası Türkiye-Rusya İlişkileri: 1992-2010’’, Bilge Strateji, Cilt 3,
Sayı 4, Bahar 2011, ss. 38-39.
222
Bülent Aras, ‘‘Türkiye ve Rusya Federasyonu: Çok Boyutlu Ortaklık’’, Seta Analiz, Sayı: 10,
Ağustos 2009, s.5.
223
Özbay,op.cit., s.52.
63
göstergesi hızla artan ticaret hacmi ve iki ülke liderleri arasında gerçekleşen birçok
üst düzey ziyaretlerdir. 2011 yılında karşılıklı vizelerin kaldırılması ve nükleer
alanda işbirliğine dair atılan karşılıklı imzalar da bu gelişmenin en somut
örneğidir. 224
2000’den sonra Ortadoğu’da ABD’nin izlediği politikalardan rahatsız olmaya
başlayan RF, bu bölgede ağırlığı son yıllarda oldukça artan Türkiye’yi yanında
görmek
istemektedir.
Zira
Türkiye
Ortadoğu
bölgesinde
en güçlü
ülke
konumundadır. 2003’teki Irak krizi sırasında ABD askerlerinin Irak’a Türkiye
topraklarından girmesine izin verecek tezkerenin 2 Mart 2003’te TBMM’de
reddedilmesinden sonra225 RF, Türkiye’yi bağımsız bir aktör olarak teyit etmiştir.
Özellikle Ağustos 2008’deki Rusya-Gürcistan savaşı sırasında Gürcistan’a yardım
götürme bahanesiyle NATO ve ABD’nin gemileri Karadeniz’e girmek istediklerinde
Türkiye tarafı gemilerin geçmesine izin vermemesini RF olumlu karşılamıştır. 226
B.
Ekonomik Boyutu
SSCB’nin dağılışından sonra, Moskova’nın Türkiye politikası siyasi boyuttan
ekonomik boyuta geçtiği söylenebilir. Bunun en bariz göstergesi, 1995 yılında ülke
arasında 2,2 milyar dolar olan ticaret hacminin 2008 yılında 33,8 milyar dolara kadar
yükselmesidir. 227 Ekonomik boyutunda enerji sektörü ağırlık kazanmaktadır. Şöyle,
224
İbid., s. 39.
Erhan, (2010), op.cit., s.30.
226
Özbay,op.cit., s. 60.
227
Karts, op.cit., s.12.
225
64
RF’nin 2008 yılında Türkiye’ye yaptığı 33 milyar dolarlık ihracat hacminin %
42’sini doğalgaz, % 26’sını petrol ve petrol ürünleri teşkil etmektedir. 228
Türkiye, Rus doğal gaz teminine yönelik ilk anlaşmayı 1984’de imzalamış,
alımına ise 1987’de başlamıştır. 1997 yılına gelindiğinde Türkiye’nin doğal gaza
olan ihtiyacı hızla artınca Ankara ve Moskova ‘‘Mavi Akım’’ olarak ta bilinen
doğalgaz boru hattının inşaatı için imza atmıştır. Mavi Akım boru hattın 2005 yılında
yürürlüğe girmesiyle Türkiye’nin Rus gazına olan ihtiyacı artmıştır. 229
RF’nin petrol ve doğal gaz ihracatı Kremlin’in denetimi altında olduğu için,
etki ve ilgi alanları olarak gördüğü tüm ülkelere enerji aracılığıyla dönmeyi
amaçlamaktadır. RF’nin enerji aracılığıyla dönmeye çalıştığı ülkelerden biri de
Türkiye’dir. Yeltsin dönemi RF’nin Türkiye’ye satmakta olduğu doğalgaz ekonomik
amaç taşırken, Putin döneminde siyasi amaca dönüştüğü iddia edilmektedir. Buna en
güzel örnek ise, Gürcistan’ı devre dışı bırakarak Karadeniz’in altından Türkiye’ye
uzanan Mavi Akım boru hattının yürürlüğe girmesidir. 230 Türkiye’nin kullandığı
doğalgazın % 63’ünü, petrolün ise % 29’unu RF temin etmektedir. 231 Dolayısıyla,
Moskova her an enerji gücünü Türkiye’ye karşı politik amaçlı olarak kullanabilir. O
zamanda Türkiye, SSCB’den ayrılan devletlerin durumuna düşebilir. 232 Örneğin,
2005 yılında Ukrayna’daki Turuncu devriminden sonra iktidara gelen Viktor
Yusçenko Avrupa’ya doğru yanaşınca RF, Ukrayna’ya satmakta olan doğalgazın
228
Oliker, op.cit., p. 113.
Erel Tellal, ‘‘Rusya’yla İlişkiler’’ Baskın Oran (ed.), Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşından
Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, cilt II, 12. Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2010, ss.547548.
230
Freedman, op.cit., http://jcpa.org/jl/vp461.htm, (Erişim tarihi: 15.12.2012).
231
Tellal, (2010), op.cit., s. 548.
232
İlter Turan, ‘‘Türk-Rus İlişkileri: Sorunlar ve Fırsatlar’’, Bilgesam, Rapor No:5, Şubat 2009, s.22.
229
65
fiyatını beş katına çıkarmıştır.233 RF aynı taktiği en yakın kardeş ülke olan Belarus’a
karşı da uygulamıştır. RF gelirlerinin büyük kısmını enerji ihracatından elde ettiği
için, dış politikasında enerji gücünü bir koz olarak kullandığı iddia edilmektedir. 234
RF’nin, dış dünyaya karşı enerji günü bir siyasi araç olarak kullandığı dönemin ABD
Dış İşleri Başkanı Condoleezza Rice, 2007 yılında ‘‘Dallas Morning News’’
gazetesine verdiği bir röportajda açıklamıştır. Buna benzer açıklamalar hem
Zbigniew Brzezinski, hem de George Soros tarafından yapılmıştır. 235
12 Mayıs 2010 tarihinde RF’nin nükleer enerji üretiminde önde gelen
şirketlerden Rus Atomstroyeksport şirketi, Türkiye’nin ilk nükleer santrali yapımına
dair anlaşma imzalamıştır. 20 milyar dolara mal olacak Akkuyu nükleer enerji
santrali dört üniteden oluşacaktır. Proje’nin 2018’de devreye girilmesi, 2021’de
kullanıma verilmesi öngörülmektedir. RF ile Türkiye arasında sağlanacak olan bu
antlaşma, ikili ilişkilerin enerji boyutunu güçlendirecektir. 236
C.
Askeri Boyutu
RF ile Türkiye arasında kurulan işbirliğin önemli boyutlarından birini de
savunma sanayi oluşturmaktadır. 1993’te Türkiye askeri alanda RF ile işbirliği
antlaşmasını imzalayan ilk NATO ülkesidir. Bu anlaşma kapsamında Türkiye,
RF’den zırhlı araç, uzun namlulu silahlar, gece görme dürbünü ve 19 helikopter
233
Mlechin, (2011), op.cit., s.805.
Özbay, op.cit., s.44.
235
Primakov, (2010), op.cit.,, s. 125.
236
Aras, op.cit., s.9.
234
66
almıştır.237 Fakat 1996 yılında Türkiye tarafının askeri helikopter satın almak için
düzenlediği ihale’de Rus silah sanayi firmaları kaybetmiştir. Buna benzer durum
2005 ve 2006’da tekrarlanmış o zaman Türkiye tarafının Hava Savunma Füzeleri
satın almak için düzenlediği ihalede Washington’un baskısından dolayı Rus silah
sanayi firmalarının sunduğu S-300 füzeleri ihale’yi kaybetmiştir. Buna rağmen,
RF’nin ürettiği S–300 ve S–400 füze savunma sistemleri Türkiye savunma sanayisi
açısından cazibesini korumaktadır.238
2008’de “Rosoboroneksport” adındaki Rus şirketi, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne
tanksavar sistem ve ‘Kornet’ füzelerin satışını öngören ihaleyi kazanmıştır. 239
Türkiye, orta menzilli silah sistemlerinin tedariki için Rus şirketleri ile anlaşma
yapmıştır. Bugün Türkiye’nin NATO üyeliği, RF ile askeri ilişkilerin kapsamının ve
hacminin gelişmesini kısıtlamasına rağmen, Türkiye ve RF askeri alanda, teknik
düzeyde işbirliğini geliştirmek için alternatif yol aramaktadır.240
V.
Rusya’nın Mısır Politikası
A.
Siyasi Boyutu
Moskova’nın Mısır politikası, 26 Ağustos 1943 tarihinde başlamıştır. 1952’de
Mısır’da Gamal A. Nasır’ın iktidara gelmesiyle ikili ilişkiler stratejik boyut
237
Erel Tellal, ‘‘Rusya’yla İlişkiler’’ Baskın Oran (ed.), Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşından
Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, cilt II, 12. Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2010,s. 544.
238
Luzyanin, op.cit., ss. 124-125.
239
İlyas Kamalov, ‘‘Komşuluktan Stratejik İşbirliğine: Türk-Rus İlişkileri’’, ORSAM, Rapor No 18,
Mayıs 2010, s.9.
240
Aras, op.cit., s.9.
67
kazanmıştır. Özellikle 1956’daki Süveyş krizinde SSCB’nin Mısır halkına verdiği
siyasi desteğinden sonra Mısır, Ortadoğu’da SSCB’nin uydusu konumuna gelmiştir.
Ancak, Nasır’ın ölümüyle iki ülke arasında stratejik ilişkiler bitmiştir. Nasır’dan
sonra iktidara gelen Enver Sedat, Moskova’dan uzaklaşarak Washington’a
yanaşmıştır. 1981’de Mısır’da iktidara gelen Mübarek, Arap Baharı’na kadar dış
politikada Washington ile stratejik işbirliği içerisinde olmayı tercih etmiştir.
Moskova ile ise sadece ekonomik ilişkiler içerisinde olmayı öngörmüştür.241
90’lı yıllar boyunca RF’de Batı eksenli dış politikası hâkim olduğu için
Moskova, bölgede sadece eski müttefikleriyle değil, herkesle iyi geçinmek yolunda
çaba harcamıştır. Netice de, 1991’de iki ülke arasında 1 milyar dolar olan ticaret
hacmi, 1996’da 400 milyon dolara kadar gerilemiştir. 1996’da RF Dışişleri
Bakanlığı’na Andrey Kozırev’un yerine Yevgeni Primakov’un gelmesiyle Mısır,
RF’nin dış politikasında yeniden gündeme gelmiştir. 242
Bugün RF’nin dış politikası açısından Mısır, stratejik önemini yeniden
kazanmıştır. Zira Mısır, Asya ve Afrika kıtaları arasında bir köprü konumundadır.
Arap devletleri arasında en kalabalık nüfusa sahip ülkedir. Yer altı zenginliği
açısından ilk 10 devlet arasında yer almaktadır. Her şeyden önce Arap dünyasında
daha gelişmiş daha demokratik bir ülkedir. Bugün Mısır, hem Arap Birliği, hem de
İslam Konferansı Örgütü’nde sözü geçen ülkedir. RF 2005’te Mısır’ın sayesinde
241
242
Luzyanin, op.cit., ss. 67-68.
Kreutz, op.cit., p.117.
68
Arap ülkesi olmayıp da Arap Birliği’nde gözlemci statünde temsilci bulunduran
ikinci ülke olmuştur.243
B.
Ekonomik Boyutu
Uzun yıllar zarfında Mısır, Moskova’nın ekonomik açıdan en önemli
ortaklarından biri olmuştur. SSCB’nin desteğiyle Mısır’da yaklaşık 97 büyük proje
gerçekleşmiştir. SSCB’nin dağılışından sonra, RF kısıtlı imkânlar sonucu Mısırla
eskisi kadar ilişkilerini devam ettirememiştir. 2000 yılında Putin’in iktidara
gelmesiyle ekonomik ilişkilerde büyüme sağlanmıştır. Neticede iki ülke arasında
469,5 milyon dolar olan ticaret hacmi 2005 yılına gelindiğinde 918 milyon dolar
olarak belirlenmiştir.
2003 yılında RF’nin ‘‘Aviyastar’’ şirketi ile Mısır’ın ‘‘Sirocco Aerospace
International’’ şirketi toplam maliyeti 200 milyon dolar tutarındaki ortak bir projeyi
finanse etmeyde anlaşmaya varmıştır. Anlaşma kapsamına göre RF, Mısır’a TU-204120 modelli 20 uçak satmayı üstlenmiştir. Ocak 2002'de Kahire’de Mısır temsilcileri
ve Rosaviakosmos işadamları arasında yapılan müzakereleri sonucunda ‘‘Aviastar’’
ve ‘‘Tupolev’’ şirketlerin % 25 hissesi karşılığında uçak üretimine 280 milyon dolar
ek yatırım yapma konusunda anlaşmışlardır. 2002 yılın Kasım ayında ise, 25 tane
TU-204-120 model uçağın üretimi konusunda kontrat imzalanmıştır.
243
Luzyanin, op.cit., s.69.
69
İki ülke arasında ilişkilerin gelişmesindeki dönüm noktası Putin’in 2005’te
Ortadoğu’ya ve özellikle Mısır’a yaptığı ziyareti esnasında olmuştur. Moskova’nın
Mısır ziyaretine Cumhurbaşkanı Putin ve Ticaret-Odası başkanı Yevgeni Primakov
başkanlığında birçok iş adamı gelmiştir. Bu ziyaret esnasında iki ülkenin firmaları
otomobil üretmeye ve enerji alanında işbirliği konusunda anlaşmıştır. 244
VI.
Rusya’nın Suudi Arabistan Politikası
A.
Siyasi Boyutu
Moskova’nın Suudi Arabistan politikası, 1926’da bu monarşi ülkenin
bağımsızlığını tanımasıyla başlamıştır. 245 Ancak 1963’te Rusların Yemen devletinin
iç savaşına karışmasıyla Suudi Arabistan’la olan ikili ilişkiler bozulmuştur. İkili
ilişkiler 1990 yılında Suudi Arabistan Kraliyet’i Dışişleri Bakanı S. Al-Feysal’ın
Moskova’yı ziyaret etmesiyle tekrar başlamıştır. Ziyaretten bir sene sonra
Moskova’da Suudi Arabistan Kraliyet Büyük Elçiliği açılmıştır. 246
Yeltsin’in başkanlığı dönemi boyunca iki ülke arasındaki siyasi ilişkiler inişli
çıkışlı olmuştur. Buna neden olan ise, Suudi Arabistan’ın Moskova’yı İran’a büyük
miktarda silah satmakta suçlamıştır. Buna karşı Moskova da, Suudi Arabistan’ı
Çeçenistan’daki militanları silahlandırmakla suçlamıştır. 247
244
İbid., s.70.
Arı, (1996), op.cit., s.93.
246
İbid., s.99.
247
Karts, op.cit., s.13.
245
70
2000’de RF’de Vladimir Putin’in iktidara gelmesiyle iki ülke arasındaki
siyasi ilişkiler tekrar gelişmeye başlamıştır. 2003 yılına gelindiğinde ilk kez bir
Suudi Arabistan Kralı Moskova’ya resmi ziyaret gerçekleştirmiştir. 2007’de ise Putin
resmi ziyaretle Suudi Arabistan’a gitmiştir. Devlet düzeyindeki karşılıklı ziyaretler
iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesine ivme kazandırmıştır.
Bugün RF’nin Ortadoğu politikasına baktığımızda Suudi Arabistan’ın rolü
çok büyüktür. Konu itibariyle, Suudi Arabistan dünya’nın kanıtlanmış en çok petrol
rezervine sahip bir ülkedir. Öte yandan, dünya petrol ihracatında RF’den sonra ikinci
sırada, OPEK ülkeleri arasında birinci sırada gelmektedir. Dahası, Müslümanların
kutsal şehir olarak gördüğü Mekke ve Medine şehirlerinin de Suudi Arabistan
Kraliyet’i sınırları içerisinde yer alması, RF açısından önemini artırmaktadır. 248
Günümüzde Moskova ve El-Riyad çok boyutlu iş birlik içerisindedir. İkili ilişkilerin
gelişmesi dünya pazarında petrol fiyatının iniş çıkışlarıyla ölçülmektedir. Zira
petrolün dünya pazarında yükselişi hem Suudi Arabistan hem de Rusya açısından
sevindirici bir durumdur.249
B.
Ekonomik Boyutu
Soğuk Savaş döneminde Suudi Arabistan ile bozulmuş olan ekonomik
ilişkiler SSCB’nin dağılmasıyla tekrar gündeme gelmiştir. Yeltsin dönemi boyunca
ekonomik anlamda her hangi bir ilerleme yaşamamışsa da, 2000’de Putin’in iktidara
gelmesiyle ekonomik alanda da bir canlanma yaşanmıştır. Neticede, 2001 yılında iki
248
Luzyanin, op.cit., s.99.
Jülen Nosetti, ‘‘Kremlevskiy Put v Mekku: Saudovskaya Araviya v Rossiyskoy Diplomatii’’,
Institut Français Des Relations İnternationales, Russie. Nei. Visions N 52, İyun 2010, s. 13.
249
71
ülke arasında 66,7 milyon dolar olan ticaret hacmi 2002’de 138,4 milyon dolar
olarak belirlenmiştir. 2008’de ise bu rakam 343,6 milyon doları aşmıştır. 250
2003’te Kral Abdullah’ın Moskova ziyareti sırasında taraflar enerji alanında
antlaşma imzalamıştır. 2004 yılında Rus şirketi Lukoil, yaklaşık 2 milyar dolar
tutarında bir ihaleyi kazanmıştır. Aynı senede Suudi Arabistan’ın Suudi Aramko
şirketi ile RF’nin Lukoil şirketi ortak bir şirket kurdular.251 2007 yılında ise Lukoil
ve Suudi Aramco şirketleri 217 kilometre uzunluğundaki boru hattının yapımı için
100 milyon dolar tutarında anlaşma imzalamıştır. 252
VII.
Rusya’nın İsrail ve Filistin Politikası
A.
İsrail Politikası
Rusların İsrail politikası, 1948’de bu ülkenin bağımsızlığı tanımasıyla
başlamıştır. Ruslar, İsrail’in bir sosyalist ülke olacağı düşüncesinden hareket ederek
bu ülkeye bağımsızlık kazanmasında siyasi ve askeri destek sağlamıştır. 253 Ancak,
İsrail’in kuruluşunun ve gelişmesinin temelinde yer alan Siyonist fikirler SSCB’de
egemenliğini sürdüren Marksist-Leninist ideolojisine ters düştüğü için, İsrail
SSCB’den uzaklaşarak ABD’ye yanaşmıştır. 254 İsrail’in ABD’ye yanaşmasına karşın
SSCB, Arap ülkelerinden yana İsrail karşıtı politika izlemeye mecbur kalmıştır.
250
Luzyanin, op.cit., s. 100.
İbid., ss. 101-102.
252
Nosetti, op.cit., s. 17.
253
Sovyetler Birliği 1948-1949 savaşında İsrail’e silah yardımı yapmıştı. Ortadoğu’da Arapların
feodal yapısını dağıtan ve İngiltere’nin etkisini sınırlayarak ‘‘sosyalist adasına’’ dönüştürülebilen,
SSCB’ye bağlı bir devlet oluşturulması İ.V. Stalin tarafından yapılan hesaplar arasındaydı.Primakov,
2010, op.cit., s.310.
254
İbid., s. 311.
251
72
1948’deki ilk Arap-İsrail savaşı hariç tüm savaşlarda İsrail karşıtı politika izlemiştir.
Özellikle 1967’deki Altı Gün Savaşında Ruslar İsrail’e yönelik sert politika
izlemiştir.255
SSCB’nin dağılmasından sonra yerine gelen RF, İsrail ile yeniden diplomatik
ilişkiler kurmuştur.256 Yeltsin’in ilk başkanlık dönemine iyi seyredilen ikili ilişkiler,
Yeltsin’in ikinci başkanlık döneminden sonra tekrar soğumuştur. Buna neden olan
ise, RF’de Atlantikçi Kozırev’un yerine Avrasyacı Pimakov’un gelmesidir.
Primakov’un gelmesiyle RF, Ortadoğu politikasında tekrar yönünü Araplara doğru
çevirmiştir. RF’nin Araplara yönelmesindeki amacı; Soğuk Savaş döneminde olduğu
gibi, tekrar Ortadoğu’nun barış sürecinde rol üstlenerek ABD’nin bölgedeki tek
taraflı politikasına son vermektir.
Putin’in
RF’de
iktidara
gelmesinden sonraki döneme
baktığımızda
Ortadoğu’da kaybedilmiş pozisyonunu yeniden kazanmaya çalışmaktadır. Bu
bağlamda Putin İsrail’i ziyareti esnasında İsrail Devlet Başkanlık Konutu’nun Heykel
Bahçesi’nde Yahudi insanının yıkımını temsil eden (Holokost) dayanışmasını
göstermek amacıyla RF halkı tarafından heykel armağan etmiştir. 257
255
Altı Gün Savaşında SSCB Dışişleri Bakanı’nın baş danışmanı V.V. Kuznetsov gecikmeksizin
SSCB İsrail elçisi K. Kats’ı çağırarak nota vermiştir. Nota’da ‘‘Eğer İsrail derhal askeri harekâtlarına
son vermezse, Sovyetler Birliği diğer Vorşova paktı üyeleri ile İsrail’e karşı tüm gücü ile cephe
alacaktır’’ yazılmıştı. Aynı zamanda Başkan Johnson’a da aynı nota iletilmişti. Sovyet notasının
verilmesinden üç saat sonra İsrail hükümeti tüm cephelerindeki askeri harekâtlarını sona erdirme
kararı almıştır. Primakov, (2009), op.cit., ss.154-155.
256
Leonov, op.cit., s.162.
257
Şamil
Sultanov,
‘‘Zachem
Putin
Yezdil
na
Blizhniy
Vostok’’,
http://www.zvezda.ru/politics/2012/06/27/putin_bv.htm, (Erişim tarihi: 31.08.2012).
73
Dmitri Medvedev, İsrail’in tepkisini çeken Filistin ziyareti sırasında, Başkenti
Doğu Kudüs olan Filistin’i 1967 sınırları içinde bağımsız bir devlet olarak tanıdığını
açıklamıştır.258 Medvedev, ‘‘Filistin’in bağımsızlığı konusunda çoktan kararımızı
verdik ve bugün de kararımız aynıdır’’, ifadesinde bulunmuştur. Medvedev’in
‘‘Filistin devletinin kurulmasına yönelik büyük çaba harcadık ve harcamaya devam
edeceğiz’’ şeklindeki açıklaması ise, iki ülke arasındaki ilişkilerin zayıflamasına
neden olmuştur.259
Siyasi ilişkilerde yaşanan anlaşmazlıklara rağmen iki ülke arasındaki kültürel
ve ekonomik ilişkiler genelde iyi seyretmektedir. Ekonomik anlamda da İsrail,
RF’nin Ortadoğu’daki en önemli müşterilerinden biridir. 2006 yılının verilerine göre
iki ülke arasında ticaret hacmi 2 milyar dolara ulaşmıştır. Oysa bu rakam 1991
yılında 12 milyon dolar olarak belirlenmiştir. Günümüzde İsrail, ham petrol
ithalatının neredeyse % 70’ini RF’den ithal etmektedir.260
Ekonomiyi de dış politikanın bir parçası olarak gören ve bunu bir araç olarak
kullanan RF için, İsrail ile yüksek teknoloji alanında yapılan ticaret ilişkileri de çok
önemlidir. 1997’den bu yana iki ülke özellikle uzay teknolojisi alanında iş birliği
içerisindedir. 1998’de RF’nin uzay gemisi ile İsrail’in ‘‘Tehsat-2’’ ve Aralık 2000’de
258
‘‘Press- Konferentsiya po İtogom Sammita G-8’’, 27 Maya 2011 goda,
http://www.kremlin.ru/transcripts/11374, (Erişim tarihi: 21.10.2012).
259
‘‘Vıstuplenie na Sovmestnoy Press-Konferentsii s Glavoy Palestinskoy Natsionalno
Administratsii Mahmudom Abbasom’’, 18 Yanvarya 2011 goda, http://www.kremlin.ru/video/682,
(Erişim tarihi: 9.08.2012)
260
A.O.Kolobov, ‘‘Politika Rossiyskoy Federatsii po Otnosheniyu k İzrailyu i Arabskim Stranam na
Sovremennom Etape Blizhnevostochnogo Uregulirovaniya’’ Vestnik Nizhegorodskogo Universiteta
Lobochevskovo, N 2, 2009, ss. 212-216.
74
EROS-A1 uzaya gönderilmiştir. RF ve İsrail arasında siyasi, kültürel ve ekonomik
ilişkiler güçlenirken askeri ilişkilerde gelişmektedir.261
B.
Filistin Politikası
Moskova’nın Filistin politikası, 1964 yılında başlamıştır. Özellikle Filistin
Kurtuluş Örgütü delegelerinin 1970’de Moskova ziyaretinden sonra başlamıştır.
Filistin’in eski lideri Yaser Arafat’ın 1988’de Filistin devletinin bağımsızlığını ilan
etmesiyle 262 Moskova, 1967 sınırlarını temel alarak bağımsız Filistin devletini
tanımıştır.263
SSCB’nin dağılmasından sonra, Yeltsin dönemi RF İsrail’le iyi geçinmek
uğruna Filistin’e olan siyasi desteğini azaltmıştır. Ancak Yeltsin’in ikinci başkanlık
döneminden sonra RF tekrar Filistin’den yana politika sergilemiştir. Özellikle 2000
yılından sonra RF’nin Filistin’e olan siyasi desteği artmıştır. 2004’te FKÖ’nün lideri
Yaser Arafat’ın ölümünden sonra Filistin, daha çok antisemitizme ağırlık veren
Hamas örgütünün siyasi etkisi altına girmiştir. Bu durum RF’ye Hamas’tan yana
politika izlemeyi gerektirmiştir. 264 Özellikle 2006’da Filistin Özerk Yönetimi
tarafından gerçekleştirilen demokratik seçimlerini Hamas’ın kazanması RF
tarafından olumlu karşılanmıştır.265 İlişkilerin kurulması ve meşruiyetinin tanınması
261
Luzyanin, op.cit., s.114.
Çağrı Erhan ve Ömer Kürkçüoğlu, ‘‘Ortadoğu’yla İlişkiler’’ Baskın Oran (ed), Türk Dış
politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, cilt II, 12 Baskı, İstanbul,
İletişim Yayınları, 2010, s. 151.
263
Luzyanin, op.cit., ss.108-109.
264
Baskın Oran, ‘‘Dönemin Bilançosu’’, Baskın Oran (ed.), Türk Dış Politikası, Kurtuluş
Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, cilt II, 12. Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları,
s.213.
265
Erhan, (2010), op.cit., s.100.
262
75
karşılığında
Hamas
da,
Çeçen
sorununu
“RF’nin
iç
meselesi”
olarak
değerlendirmiştir. 266 RF, Moskova’ya gelen Hamas yetkililerinden Ortadoğu
Dörtlüsü tarafından sunulan yükümlülüklerini kabul etmesini talep etmiştir.
Bunlardan bazıları, Filistin’in İsrail’i devlet olarak tanıması, terör eylemlerine son
verilmesi gibi yükümlülüklerdir. Hamas, İsrail’in Batı Şeri’a ve Doğu Kudüs de dâhil
olmak üzere 1967’de işgal ettiği topraklardan çekilmesi durumunda direnişlerini
devam ettirmeyeceklerini açıklamıştır. 267
RF’yi Ortadoğu’nun Barış Süreci’nden uzaklaştırmaya çalışan ABD,
Hamas’ın bir terör örgütü olduğunu ifade ederek onunla irtibat kurmayacaklarını ilan
etmiştir.268 Buna karşın tarihi destekçisi RF, Hamas’ı tanımakla kalmamış onun
yetkililerini Moskova’da ağırlayarak Hamas’ın Rusya’nın terör listesinde olmadığını
belirtmiştir. RF’nin bu tavrı Arap toplumları arasında da saygınlık kazanmıştır.
Moskova, Hamas’ın Filistin’deki zaferini ABD’nin Ortadoğu’daki başarısızlığı
olarak nitelendirmiştir.269 Hamas’ın Filistin’deki zaferini tanımakla RF Ortadoğu’da
çok güçlü bir dış politika atağı yapmıştır. RF’nin Hamas konusundaki diplomatik
atağı ile birlikte Rusya açısından Ortadoğu’da yeniden nüfuz kazanma şansını
artırmıştır.270
Bugün iki kutuplu savaş sona ermişse de, Ortadoğu’daki çatışma hala devam
etmektedir. Çatışma, 1947’de BM tarafından tanınmış olan İsrail devleti ve de jure
266
Hüseyin Işık, ‘‘Rusya-Ortadoğu İlişkileri’’, Stratejik Düşünce Enstitüsü, Ankara, Mayıs 2010, s.
93-97.
267
Kreutz, op.cit., p.7.
268
Primakov, (2009), op.cit., s. 424.
269
Kreutz, op.cit.,
270
Fatih Özbay, ‘‘Rusya Ortadoğu’da Kapıları Zorluyor’’, http://www.tasam.org/trTR/Icerik/517/rusya_ortadoguda_kapilari_zorluyor, (Erişim tarihi: 15.12.2012).
76
tanınmamış Filistin Özerk Yönetimi arasında sürmektedir. Yetmiş beş senedir devam
eden çatışma hala dinmiş değildir. Nedeni ise, İsrail’in Filistin devletin kurulmasına
karşı çıkmasıdır. ‘‘Bugün Ortadoğu’da Filistin problemi çözülmeden, bölgede barışın
sağlanması mümkün olmayacaktır. Barışın sağlanmasının sadece Filistin devleti
kurularak gerçekleşeceğinin ifadesi’’ BM’nin eski ABD temsilcisi C.Yost tarafından
yapılmıştır.271
Eğer, İsrail Filistin’i devlet olarak tanımazsa o zaman da ülkesinde yaşayan 1
milyon 300 bin Filistin kökenli İsrail vatandaşı ve 1967’de işgal ettiği Batı Şeria ve
Gazze’de yaşayan 3 milyon Filistinlinin İsrail’deki seçimlerde oy kullanması
sorunuyla karşı karşıya kalacaktır.272 Bu durumda Filistinlilerin eline oy hakkı
geçtiği zaman İsrail bir süre sonra Yahudi devleti olmaktan çıkacaktır. Oy hakkı
verilmediği sürece de İsrail demokratik bir ülke değil, apartheid rejimi olan bir devlet
olarak kalacaktır.273
271
Primakov, (2009), op.cit., s. 170.
Erhan, (2006), op.cit., s.122.
273
Primakov, (2009), op.cit., s. 343.
272
77
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
BÜYÜK GÜÇLER VE ARAP BAHARI
I.
Rusya’nın Ortadoğu Politikasına Büyük Güçlerin Yaklaşımı
A.
ABD
Yeltsin ilk başkanlık süreci boyunca RF’nin Ortadoğu’dan uzak kalma
politikasına alışan ABD, Putin dönemi RF’nin Ortadoğu’da aktif politika izleme
girişimlerinden son derece rahatsız duymaya başlamıştır. Özellikle, BM’nin kararı
olmaksızın ABD’nin müttefikleriyle birlikte Irak’ı ikinci kez işgal etmesine en çok
direnenlerden biri RF olmuştur. ABD’nin Irak işgalini hukuka aykırı olarak
değerlendirmesinden sonra RF, Washington’un Ortadoğu politikası açısından
yeniden engel konuma gelmiştir. Oysa Putin’in ilk başkanlık döneminde ve özellikle
11 Eylül hadisesinden sonra RF, uluslararası terörizme karşı savaşan ABD’nin
yanında yer almıştır.274
ABD’nin RF’yi Ortadoğu’dan uzaklaştırma politikası, Yeltsin’in ikinci
döneminden sonra başlamıştır. 1995 yılında Moskova’ya resmi ziyarette bulunan
dönemin ABD Savunma Bakanı U. Perry, RF’den İran ile iş birlik yapmamasını
talep etmiştir. Ayrıca, dönemin ABD Dışişleri Bakanı U. Kristofer, RF’nin Ortadoğu
politikasını Washington’daki bir konuşmasında şu sözlerle eleştirmiştir: ‘‘RF terörist
274
Gerçekte ise Putin, ABD’nin terörizme karşı savaşını destekleyerek Washington’un RF’nin
Çeçenistan’daki operasyonuna ses çıkarmamasını sağlamaktır. Korotkevich, op.cit., s. 69.
78
bir ülkeyle nükleer alanda işbirliğine devam ettirdiği takdirde çok pişman
olacaktır’’. 275
ABD’nin 2003’de Irak’ı işgal etmesi, RF’nin bölgedeki çıkarlarını tehlikeye
düşürdüğü için Moskova tekrar bölgeye yönelik bağımsız politika izlemeye
başlamıştır. 276 Bu bağlamda RF, Suriye ile askeri alandaki ilişkilerini geliştirmeye
devam etmiş ve Washington’un şer ekseni listesinde görülen İran’la nükleer alandaki
çalışmalarını sürdürmüştür.277 Ayrıca, Lübnan’da Hizbullah, Filistin’de Hammas gibi
İslam örgütleriyle iyi ilişkiler kurarak Ortadoğu’da tekrar etkili olmaya
çalışmaktadır.278
2000 yılından sonra, RF’nin Ortadoğu’da etkili olma girişimlerinden son
derece rahatsız olmaya başlayan ABD, çeşitli yollarla Moskova’yı bölgeden
uzaklaştırmaya çalışmaktadır. Özellikle, Irak krizi sırasında RF’nin ABD’nin
Ortadoğu politikasına engel olmasından rahatsızlık duyan Washington, Saddam’ın
devrilmesinden sonra Moskova’yı bölgeden uzaklaştırmak için çeşitli yollara
başvurmuştur.279 Bu bağlamda ABD, Irak’ta Saddam rejimin devrilmesinden sonra
RF’nin Irak’ın ucuz petrollerine kavuşmasını engellemeye çalışmıştır. Ayrıca ABD,
RF’nin Suriye’ye silah satmasını ve İran’ın nükleer programına destek sağlamasını
engellemek için çeşitli yollara başvurmaktadır. 280
275
Sevak Saruhanyan, Rossiya i İran 10 Let Yadernogo Sotrudnichestva, Moskva, NoraBank,
2006, s.111.
276
Tatiyana Zakaurtseva, ‘‘The Current Foreign Policy of Russia’’, s. 101, http://srch.slav.hokudai.ac.jp/coe21/publish/no16_1_ses/05_zakaurtseva.pdf, (Erişim tarihi: 12.02.2013).
277
Kemp, Geoffrey and Saunders, Paul, op.cit., s.5.
278
Karts, op.cit., s.9.
279
Kemp, Geoffrey and Saunders Paul, op.cit., s.6.
280
Cohen, op.cit., s.8.
79
Bugün RF’nin İran’a silah satışına karşı çıkan ABD, 1979’da Tahran
Büyükelçiliğindeki rehine krizinin patlak verdiği dönemde İsrail aracılığıyla
Humeyni rejimine gizlice silah satmıştır. 281 İsrail de, geçmişte Arap ülkelerine ve
özellikle Saddam’ın gücüne karşı denge oluşturmak amacıyla 1980-1987 yılları
arasında İran’a yaklaşık beş yüz milyon dolar değerinde Amerikan modeli F-4 askeri
uçakların parçalarını satmıştır.282
Bugün ABD’nin Suriye’de Esad’ın gitmesinden yana politika izlemesindeki
nedeni, Rusların Suriye’deki askeri amaçlı üssünden rahatsız duymasıdır. Bu tespit,
Ronald Reagan döneminde görev yapan Kreyk Roberts tarafından doğrulanmıştır.
Kreyk Roberts’in, ABD Suriye’deki Rus askeri üssünden rahatsız duydukları
açıklaması şunu gösteriyor ki, aslında ABD Esad’ın değil, Moskova’nın çekilmesinin
peşindedir. 283
Sonuç olarak, iki ülkenin Ortadoğu’daki çıkarlarının farklı olması itibari ile
dış politikalarının sürtüşmeli geçmesi kaçınılmaz olmaktadır. RF, bölgedeki eski
müttefikleri İran ve Suriye’yi ABD’ye karşı bir koz olarak kullanmaya kalkışırken,
ABD yönetimi İran’daki rejimi nükleer silah üretmekte, Suriye’deki Esad rejimi ise
kendi halkına karşı silah kullanmakta suçlayarak rejimlerin değişmesi için büyük
281
Uzgel, (2010), op.cit., s.51.
Bu olayın medyaya sızması, 1984’te İranlı bir pilotun İran hava kuvvetlerine ait F-4 ile Suudi
Arabistan’a geçiş yaptığında açığa çıkmıştır. Uçakta İsrail hava kuvvetlerine ait uçak parçaları
rastlanmıştı. Bu uçak parçalarını Amerikalılar özel olarak sadece İsrail’e satıyordu. Mleçin, op.cit., s.
41.
282
283
‘‘Russian Navy in Syria: Thorn in US Side’’, December 21, 2011,
http://rt.com/news/russian-syria-opposition-usa-319/, (Erişim tarihi: 23.12.2011).
80
çaba harcamaktadır. Bu da, doğal olarak RF’nin bölgedeki çıkarlarına ters
düşmektedir. 284
B.
ÇHC
Çin’in Ortadoğu’da ekonomik politikası ağırlık bastığı için RF’nin Ortadoğu
politikasına bakışı her zaman Batı ülkelerinkinden farklı olmuştur. Bugün Çin,
RF’nin de petrol ihraç eden ülke olduğu düşüncesinden hareket ederek, Ortadoğu’da
kendine daha çok RF’yi değil de, kendisi gibi petrol ithal eden ABD ve AB ülkelerini
rakip olarak görmektedir. ABD’nin Ortadoğu’da tek başına hâkim olma girişimleri,
Çin’in de ekonomik anlamda zayıflaması anlamına gelmektedir ki, Pekin
Ortadoğu’da RF’den yana politika izlemektedir.285 Bunun en çarpıcı örneği, bugün
Suriye konusunda RF’nin yanında yer alarak BM’de Şam aleyhine alınan tüm
kararları birlikte veto etmektedir.
Bugün Çin’in Ortadoğu’daki tek isteği, hiçbir küresel gücün ekonomik açıdan
bölgede kendisine engel olmamasıdır. RF’nin Ortadoğu’daki politikası, Çin’in
bölgedeki ekonomik çıkarlarına aykırı gelmediği için, Çin yönetimi, Moskova’nın
bölgede yeniden söz sahibi olma girişimlerinden rahatsız duymamaktadır. Örneğin,
RF’nin İran’da nükleer santral inşa etmesinden, Suriye’ye silah satmasından,
284
‘‘ABD
ve
Rusya’nın
Ortadoğu’da
Dış
Politika
Mücadelesi’’,
http://www.taqrib.info/turkish/index.php?option=com_content&view=article&id=753:abd-verusyann-ortadouda-d-politika-muecadelesi-&catid=9:akhbare-jahan&Itemid=14,
(Erişim
tarihi:
01.04.2013).
285
Aleksandır Lukin, ‘‘Rossiysko-Kitayskie Otnosheniya: Ne Oslablyat Usiliy’’, N11,
Mezdunarodnya Zhizn, 2009, http://www.mgimo.ru/files/130783/130783.pdf, (Erişim tarihi:
03.03.2013).
81
Batı’nın terörist olarak gördüğü İslamcı örgütlerle siyasi ilişki içerisinde olmasından
Çin hiçbir zaman rahatsız olmamıştır.
Bugün Çin, RF ile uluslararası konularda da ortak hareket etmektedir. Bu
bağlamda, RF Çin’in, Çin de RF’nin bütünlüğünden yana politika izlemektedir.
Ayrıca İran’ın ve Kuzey Kore’nin nükleer programı konusunda pozisyonları
aynıdır.286
II.
Kremlin’de ‘‘Rok Harekâtı’’287
A.
Putin’in Üçüncü Dönem Başkanlığı
Dört yıl boyunca Başbakanlık görevi yapan Putin, 2008 yılında Medvedev’e
devrettiği RF’yi siyasi, ekonomik ve askeri açıdan oldukça güçlü bir ülke olarak geri
devralmıştır.288 Beş adayın yarıştığı, katılımın yüzde 65,4 olarak gerçekleştiği
seçimlerde Rus siyasetinde son 12 seneye damgasını vuran Putin, 4 Mart 2012
tarihinde 45,6 milyon seçmenin oyunu alarak üçüncü kez RF Cumhurbaşkanı
görevini üstlenmiştir. Başkanlık seçimlerin ardından RF’de yapılan anayasa
değişikliğiyle Putin ilk kez altı yıllık bir süre için üçüncü kez Başkanlık görevini
üstlenmiştir. Şimdiye kadar politikalarını siyasetin merkezine oturtan Putin,
önümüzdeki altı sene boyunca Rusya’yı yeniden şekillendirmeye hazırlanmaktadır.
286
A.M. Tokmantseva, ‘‘Rossiysko-Kitayskie Otnosheniya na Sovremennom Etape’’,
http://proceedings.usu.ru/mag/0080(04_$03-2010)/a15.pdf, (Erişim tarihi: 02.03.2013)
287
Rok harekâtı tabiri genelde satranç oyununda kullanılır. Yan, oyunda Şah’ın kale ile yer değiştirme
hareketine Rok adı verilir.
288
Habibe Özdal, ‘‘ Yeni Putin Döneminin Dış Politika Öncelikleri’’, Analist Dergisi, Sayı:14, Nisan
2012, ss. 52-53.
82
Bugün RF, Ortadoğu’daki Ulusal Güvenliğini ve Ulusal Çıkarlarını korumak
için Kafkas Bölgesi söz konusu olduğunda Türkiye’yle, Arap dünyası söz konusu
olduğunda Arap ülkelerle, Körfez bölgesi gündemde olduğunda İran’la, İsrail-Filistin
meselesi söz konusu olduğunda ise Ortadoğu Dörtlüsü çerçevesinde hareket
etmektedir.289
B.
Ortadoğu’daki Son Gelişmelere Rusya’nın Yaklaşımı
Batı’lı ülkelerin git gide Suriye’ye karşı baskıların arttığı dönemde, Irak’ın
Başbakan’ı Nuri El Maliki Esad rejimin kalmasından ve bütünlüğünden yana politika
izleyen RF ile 4 milyar tutarında silah anlaşması yapmıştır. Anlaşma gereğince, RF
Irak’a Mi-28 helikopterlerden 30 tane, 47 adet Pancır-C1 füze savunma sistemleri ve
Mig-29 modeli jetler temin edecektir.290
Bugün BM soruşturma komisyonu, Suriye rejimini insanlık suçu işlediğini
belirterek Suriye’ye yönelik silah ambargosu çağrısında bulunmuştur. Ancak,
Suriye’nin en büyük tedarikçisi konumundaki RF, BM’nin ambargosuna karşı
çıkmaktadır. RF, BM’nin silah ambargosuna karşı çıkışını daha önce BM’de Libya
ordusuna silah ambargosu uygulanırken, muhaliflere silah verilerek BM’nin
Libya’ya karşı alınan 1973 sayılı kararın ötesine geçilmesiyle açıklamaktadır. 291
289
Dmitri Trenin, ‘‘Povestka Dnya Novogo Prezidentstva’’, Mari Lipman (ed), Moskva, Rossiyskaya
Politicheskaa Enciklopediya, Mayıs 2012, s.16.
290
‘‘Rossiya Stanet Postavshikom Vosruzheniya v İrak’’, 11.11.2012, http://mir-politika.ru/1985rossiya-stanet-postavschikom-vooruzheniya-v-irak.html, (Erişim tarihi: 20.12.2012).
291
Has, op.cit., s.8.
83
Libya’da ABD ve AB ülkeleri tarafından kandırıldığını ve masanın dışına
itildiğini düşünen RF, Suriye’de inisiyatifi elden kaçırmamaya çalışmaktadır.
Libya’dan farklı olarak, RF Suriye konusunda Batıya var gücüyle direnmektedir.
RF’nin Suriye konusundaki direnişi, Şam’ın Moskova’nın bölgedeki en sıkı ilişkiler
içerisinde yegâne ülke konumunda olmasıdır. 292 Bu yüzdendir ki RF, BMGK’de
Suriye’ye karşı yaptırım uygulamasına veto kullanmaktadır. Moskova yönetimi,
bırakın Suriye’ye silahlı bir harekât düzenlenmesini, bu ülkeye karşı uluslararası
yaptırımların uygulanmasını bile engellemektedir. 293
III.
Rusya’nın Arap Baharı’na Yaklaşımı
Arap Baharı olarak da bilinen Arap dünyasındaki halk ayaklanması, 2010
yılının Aralık ayında Tunus’ta Mohammed Bouazizi’nin kendisini yakmasıyla
başlamıştır. Bouazizi’nin bu hareketi Tunus diktatörü Zeynal Abidin Ben Ali’nin
istifa ederek ülkeyi terk etmesiyle son bulmuştur. Tunus’ta başlan halk harekâtı
domino şeklinde komşu ülkelere sıçramıştır. Tunus’ta Ben Ali’nin istifası, Mısır
halkını da sokaklara dökmüştür. Mısır’daki halk başkent Kahire’deki Tahrir
meydanına çıkarak Tunus halkı gibi uzun yıllardır kendilerini yöneten Hüsnü
Mübarek’in istifasını talep etmiştir. Mısır’da kontrolü kaybeden Mübarek ve onun
yandaşları, artık halkın direnişine fazla dayanamayacaklarını anlayınca iktidardan
ayrılma kararı almıştır. Libya’ya da sıçrayan halk harekâtı, devrimlerin en kanlısı
292
Erhan, op.cit., http://www.turkiyegazetesi.com/makaledetay.aspx?ID=541021#.UEayFLLN_LJ,
(Erişim tarihi: 05 09 2012).
293
Erhan, op.cit., http://www.turkiyegazetesi.com.tr/makaledetay.aspx?ID=551545#.UHami28xpWE,
(Erişim tarihi: 07.10.2012).
84
olmuştur. Libya’nın 42 yıllık diktatör lideri Muammer Kaddafi NATO’nun
müdahalesi sonucu devrilmiştir. 294
2010’da Kuzey Afrika’da başlayan halk harekâtı Ortadoğu’daki ülkelere de
sıçramıştır. Halk harekâtlarının başlangıç noktası Suriye olmuştur. Suriye’nin halkı
da tıpkı diğer ülkelerin halkları gibi, kendilerini uzun senelerdir yönetip gelen BAAS
rejiminden kurtulmayı amaçlamaktadır. RF ve Çin’in desteğini alan Suriye’deki
Beşar Esad rejimi, halkın isteklerine karşı direnmektedir. Olaylar Suriye’de devam
ederken halk ayaklanmasından etkilenen bir başka Arap ülkesi de Yemen olmuştur.
Oradaki halkta kendilerini yıllardır yöneten Ali Abdullah Salih’in istifasını talep
etmiştir. Uluslararası toplumun ve halkın baskısına daha fazla dayanamayan Salih
iktidardan vazgeçmiştir. Ortadoğu’da halk ayaklanmasının en son durağı ise Körfez
ülkesi Bahreyn olmuştur. Bahreyn’deki halk harekâtı Suudi Arabistan’ın devreye
girmesiyle son bulmuştur.295
Arap Baharı’nın aniden başlaması, RF’nin dış politikası açısından da sürpriz
bir gelişme olmuştur. Diğer ülkeler gibi, RF da Arap dünyasındaki ani gelişmelere
hazırlıksız yakalanmıştır. Arap Baharı’na hazırlıksız yakalanan RF, Arap
dünyasındaki halk ayaklanmalarını ülkelerin iç meselesi olarak değerlendirerek
barışçıl çözüm ve diyalogdan yana, dış müdahalenin mümkün olduğu kadar
engellenmesinden yana politika sergilemiştir. Suriye hariç, Arap dünyasında
meydana gelen halk ayaklanmasında RF genel olarak pragmatik bir yaklaşım
sergileyerek ‘‘bekle gör’’ politikasını izlemiştir. Arap Baharı sürecinde RF, Suriye
294
Muharrem Erenler,‘‘Russia’s Arab Spring Policy’’, İstanbul, Bilgesam, Cilt 4, Sayı 6, Bahar 2012,
ss. 175-191.
295
İbid.,
85
haricinde hiçbir ülkenin yönetimini ne desteklemiş, ne de ki sempati duymuştur.
RF’nin Suriye dışındaki ülkelerdeki gelişmelere seyirci kalması, pragmatik dış
politika izleniminin sonucudur.296
A.
Tunus’daki Olaylara Rusya’nın Yaklaşımı
Avusturya-Macaristan Veliaht’ın öldürülmesi, Birinci Dünya Savaşı’nın
kıvılcımı olduğu gibi, Arap coğrafyasında yaşanan bu devrimlerin kıvılcımı Tunus’ta
Mohammed Bouazizi’nin kendisini yakması olmuştur. İşsizlik, yoksulluk ve
özgürlüklerini kısıtlamalardan sıkılan Tunus halkı, Muhammed Bazizi’nin kendisini
yakması sonucu Tunus büyük protestolara sahne olmuştur.
Tunus’ta halk ayaklanması başlanması sonucu birçok ülke gibi, RF’de olaya
hazırlıksız yakalanmıştır. 2011’de Davos Dünya Ekonomik Forumunda konuşan
dönemin RF Devlet Başkanı Medvedev, Tunus’taki halk ayaklanmasını şu sözlerle
izah etmiştir: ‘‘Bence, Tunus’ta olup bitenler, başka ülkelerin yöneticileri için de
ders olmalı. Herkesin, Tunus’taki olaylardan ders çıkartması gerek. Yöneticiler o
rahat koltuklarında boş oturmamalı, ülkesinin gelişmesiyle ilgilenmelidir. Eğer
yöneticiler, toplumun isteğini karşılayamıyorsa, maalesef o zaman da durum üzücü
oluyor’’.297
296
Margarete Klein, ‘‘Russia and The Arap Spring’’, SWP Comments, 3 February 2012, p.1.
http://germania-online.ru/uploads/media/swp_arabischer.ru.pdf, (Erişim tarihi: 15.02.2013).
297
Erenler, op.cit., s. 175.
86
B.
Mısır’daki Olaylara Rusya’nın Yaklaşımı
25 Ocak 2011 tarihinde Mısır’da Cumhurbaşkanı Mübarek’in istifasına yol
açan hükümet karşıtı ülkede protestolara sahne olurken, Beyaz Saray’dakilerin bir
telaş içine kapıldığı sırada Kremlin’dekiler hiç de üzüntülü görünmüyorlardı, aksine
Mübarek’in gidişini kendilerinin Mısır’a yeniden dönebilmesi için bir fırsat olarak
görmüştür. Zira Mübarek’in Mısır’da iktidara gelişinden bu yana dış politikada
izlediği yol Moskova’nın çıkarına değil de, Washington’un çıkarlarına hizmet
etmiştir. Mübarek’in Ortadoğu’daki izlediği politika, RF’nin bölgedeki çıkarlarına
aykırı olarak görülmüştür ki, Mübarek’in iktidarda kalması için direnmemiştir. 298
Tahrir Meydanı’nda çatışma zirveye çıktığı dönemde bile Moskova,
tarafsızlık politika izleyerek dengeli bir pozisyon almıştır. Ve çok geçmeden Fas’ın
lideri gibi, Mısır lideri Mübarek de artık halkın ayaklanmasına dayanamayınca, 30
yıl boyunca yönettiği iktidardan çekilmek mecburiyetinde kalmıştır. 299 Mübarek’in
iktidardan çekilmesi sonrasında RF, Mısır’daki demokrasi reformları ve Musri
başkanlığındaki
Müslüman
Kardeşlerin
parlamento
seçimlerindeki
zaferini
tanımıştır. Mısır’daki yeni hükümetin Mübarekten daha bağımsız politika
sergilemeye başlaması, RF’nin lehine işlemektedir.300
298
İbid.,
‘‘Ob Ustnom Poslanii Ministra İnostrannıh Del Rossii Lovrova Ministru İnostrannıh Del
Egipta
Abulu
Geytu’’,
Soobshenie
Dlya
SMİ,
29.01.2011.
http://www.mid.ru/bdomp/Brp_4.nsf/arh/28DA98369E67F581C3257827005664EC?OpenDocument,
(Erişim tarihi: 23.12.2012).
300
Cohen, op.cit., p.4.
299
87
C.
Libya’daki Olaylara Rusya’nın Yaklaşımı
RF’nin Libya’daki halk ayaklanmalarına yönelik pozisyonu yukarıdakinden
oldukça farklıdır. 2011’de Libya’da halk ayaklanması başladığında, RF’nin
gösterdiği tepkisi ilk önce diğer ülkelerin tepkileriyle benzer olmuştur. Yani,
Libya’da olaylar başlayınca, RF bu ülkeye yönelik de “bekle ve gör” politikasını
izlemiştir. Libya’da Kaddafi’ye bağlı askerlerin muhalif tarafa acımasızca
davranmasından sonra, Batı ülkeleri gibi RF’de Kaddafi’nin kendi halkına karşı silah
kullanmasını kınamıştır. Devamında, BMGK’deki dört daimi üyeler gibi RF da 26
Şubat 2011 tarihinde BM’de Libya’ya silah temin edilmesini yasaklayan 1970 sayılı
kararı desteklemiştir. Ancak, 17 Mart 2011’de BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı
1973 sayılı uluslararası toplumun Libya’da uçuşa yasak bölge oluşturmasını ve silah
ambargosunu öngören kararı301nı veto etmesini beklerken RF karara çekimser
kalmıştır. RF’nin BM’nin 1973 kararına çekimser kalması, Rus dış politikasının
pragmatik bir yaklaşımı olarak değerlendirilmiştir. RF’nin BM’nin kararına çekimser
kalmasını kendilerince fırsat gören NATO ülkeleri, BM’nin 1973 sayılı kararın
ötesine geçerek Bengazi şehrindeki muhaliflere silah temin etmeye başlamıştır.
301
Bkz. United Nations Security Council, Resolution 1973 (2011) Adopted by the Security Council
at its 6498th meeting, on 17 March 2011, S/RES/1973 (2011), 17 March, ss. 3-4,
http://daccess-dds-ny.un.org/doc/UNDOC/GEN/N11/268/39/PDF/N1126839.pdf?OpenElement,
(Erişim tarihi: 18.11. 2012).
88
Ardından da, NATO güçleri BM’nin kararında öngörülen uçuşa yasak kararını da
ihlal ederek Libya’nın 42 yıllık yöneticisi Muammer Kaddafi’yi devirmiştir. 302
Vladimir Putin, NATO’nun Libya operasyonunu şiddetle kınamakla
kalmamış, NATO’nun Libya’ya karşı başlattığı operasyonu Ortaçağın Haçlı
Seferlerine benzetmiştir. 2007’den sonra, Putin ilk kez Batı’nın dış politikasını bu
kadar sert sözlerle eleştirmiştir. Hatırlayacak olursak, 2007’de Ortadoğu bölgesine
yaptığı turne gezisinde Putin, Batı’nın dış politikasını şu sözlerle eleştirmişti: ‘‘Ben
anlamıyorum, neden bizim bazı müttefiklerimiz (ABD ve AB) kendilerini akıllı,
daha modern ve kendi standartlarını başkalarına uygulamakta hukuken haklı
oldukları düşünüyorlar’’. 303
D.
Suriye’deki Olaylara Rusya’nın Yaklaşımı
Arap
Baharı’nın
Suriye’ye
sıçraması,
Moskova’da
büyük
kaygıyla
karşılanmıştır. RF Tunus, Mısır, Libya’dan farklı olarak Suriye’de rejiminden yana
politika izlemektedir. Bugün RF’nin Beşar Esad rejimine destek vermesinin
nedenlerinden bazıları şunlardır: 304 Birincisi, Suriye’de yönetimin değişimi, RF’nin
bu ülkedeki Tartus askeri üssünün varlığına tehdit etmesi demektir. Suriye’nin
stratejik
bölgede
yer
alması,
RF’nin
Akdeniz
bölgesindeki
pozisyonunu
güçlendirmekle kalmayıp Ortadoğu’da nüfuzunun artmasına büyük bir destek
302
Klyayn Margarete, ‘‘Rossiya i ‘‘Arabskaya Vesna Vneshniye i Vnutripoliticheskie Zadachi’’,
SWP-Aktuell,
4
Yanvarya
2012.
s.5.
http://www.germaniaonline.ru/uploads/media/swp_arabischer.ru.pdf, (Erişim tarihi: 22.12.2012).
303
Thomas Graham, “Kak Ukrepit Neprochnyye Rossiyskiye Granitsy”, Nezavisimaya Gazeta,
Aprel 18, 2011, http://www.ng.ru/ideas/2011-04-18/9_borders.htm, (Erişim tarihi:12.02.2012).
304
Kemaloğlu, op.cit., http://yenisafak.com.tr/Yorum/?i=393703, ( Erişim tarihi: 23.08.2012).
89
sağlamaktadır.305 İkincisi, Ortadoğu ülkelerinde rejim değişimiyle iktidara gelen yeni
yönetimlerin RF’ye karşı mesafeli yaklaşmaları, Moskova’ya Suriye’deki rejime
destek vermesine zorlamaktadır. Örneğin, Irak Savaşı’ndan sonra en fazla maddi
kayba uğrayan ülkelerin başında gelen RF, böylece bölgedeki milyar dolarlar
değerindeki yeni projeleri kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. Üçüncüsü,
NATO’nun BM’nin 1973 nolu kararını ihlal ederek Libya’daki Kaddafi rejimini
devirmesidir. Dördüncü de, Suriye’deki Arap Bahar’ın İran başta olmak üzere başka
ülkelere de yayılma olasılığın mevcut olmasıdır.
Olayların bu yönde gelişmesi, RF açısından kabul edilmeyecek bir durum
olmadığı için, Suriye’de Esad rejimini kurtarmak için var gücünü sarf etmektedir. Bu
doğrultuda RF, Suriye’de olup bitenleri bu ülkenin bir iç meselesi olarak niteleyerek
BMGK’de Şam’a karşı alınan tüm kararları veto etmektedir.
Görüldüğü gibi, RF ilk başta bekle gör politika izlemiş, ancak bölgedeki
ulusal çıkarları tehdit altında girince ulusal çıkarlarını koruma politikasına
yönelmiştir. Suriye’yi kolay kolay Batı’ya kaptırmak istemeyen RF, Suriye’deki
Tartus askeri üssüne çok sayıda askeri gemi göndererek Batı’ya gözdağı
vermektedir.306
305
Luzyanin, op.cit., s. 79.
‘‘Rossiya Napravila Korabli Baltiyskogo Flota k Beregam Sirii’’, 19.12.2012, http://mirpolitika.ru/2691-rossiya-napravila-korabli-baltiyskogo-flota-k-beregam-sirii.html, (Erişim tarihi:
20.12.2012).
306
90
E.
Yemen ve Bahreyn’deki Olaylara Rusya’nın Yaklaşımı
Yemendeki halk ayaklanması sırasında da, RF tarafsız politika sergilemiştir.
Ancak olaydan uzak kalmayı istemeyen RF, Yemen Cumhurbaşkanı Ali Abdalla
Salih’in
güvenliğinin
temin
edilmesi
karşılığında
görevini
bırakmasını
destekleyeceğini açıklamıştır. 22 Ocak 2011 tarihi günü Yemen’in Başkenti Sana’da
Salih’in gitmesini talep edenler ve güvenlik güçler arasında çatışma başlanınca Salih
durumun daha da şiddetlenmesini önlemek amaçlı görevinden istifa etmiştir.
RF’nin Yemendeki halk ayaklanmasına olumlu yaklaşmasındaki esas amacı,
durumun şiddetlenmesini önlemekti ki, başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez
Arap Ülkeler İşbirliği Konseyi’nin olaya arabuluculuk etmesini desteklemiştir. Diğer
taraftan, ülkenin kontrolü güvenlik güçlerinin kontrolünden çıkması, durumdan
yararlanmak isteyen terör örgütlerin güçlenmesine yol açacaktı. Dolayısıyla, RF
Salih’in istifasını ve KAÜİK’in arabuluculuk etmesini destekleyerek hem dünyada,
hem de bölgedeki siyasi ağırlığını hissettirmeye çalışmıştır.
Halk isyanı Bahreyn’e de sıçrayınca RF burada da tarafsızlık politikasını
uygulamıştır. RF, ne ülkeyi yöneten azınlık Sünni kısmını, ne de ülkenin %60’nı
teşkil eden Şiileri desteklemiştir. Hatta Suudi Arabistan askeri birliklerini
Manama’ya girdiğinde bile her hangi bir itirazda bulunmayan RF, aksine Suudi
Arabistan’ın bu adımını olumlu karşılamıştır. 307
307
‘‘O Situatsii v Korolevsktve Bahreyn’’, Soobshenie Dlya SMİ, 15.03.2011,
http://www.mid.ru/bdomp/Brp_4.nsf/arh/2DEA84D3485A6A7AC325785400511F25?OpenDocument
, (Erişim tarihi: 20.11.2012).
91
F.
Arap Baharı’ndan Rusya’nın Kaybı
Tunus ve Mısır’dan farklı olarak Libya’da halk ayaklanması hız kazandığı
dönemde, RF’nin amacı, iki ülke arasında imzalanan anlaşmaları korumak olmuştur.
Arap Baharı başlamadan önce, Libya’nın SSCB’ye olan 4,5 dolarlık borcunu
silinmesi karşılığında, Rus firmaları yaklaşık 10 milyar dolar tutarlığında büyük
anlaşmalar imzalamıştır. Anlaşma gereğince, RF’nin Libya’ya yeni nesil silah ihraç
etmesi öngörülmüştü. Petrol üretim alanında da büyük anlaşmalar yapılmıştır. 308
Libya krizi derinleştikçe RF’nin rolü de değişmiştir. RF, Libya’daki
ekonomik çıkarlarını riske atarak Libya’ya silah ihraç edilmesini yasaklayan
BMGK’nin 1970 kararını desteklemiştir. RF’nin BM’nin 1970 nolu kararını
desteklemesi sonucu, RF’nin silah ihracat eden Rooboronoekspot şirketi yaklaşık 4
milyar dolar zarara uğramıştır.
Libya’da krizin ortaya çıkışından çözülüşüne kadar ki süreçte Moskova
Ortadoğu’da önemli ölçüde etkisini kaybetmiştir. İlk başta Libya’daki olaylara
çekimser kalan RF, NATO’nun BM’nin kararını ihlal etmesinden sonra, Batı’yı sert
eleştirmiştir. Ancak Kaddafi’nin devrilmesinden sonra, Libya’daki Geçiş Hükümetini
halkın temsilcisi olarak kabul etmiştir. Libya’daki yeni iktidar RF de dahil tüm
ülkeler ile Kaddafi döneminde imzalanan tüm anlaşmalara sadık kalacağını
açıklamıştır. 309
308
Cohen, op.cit., p.11.
Margarete, op.cit., p.5, http://www.germania-online.ru/uploads/media/swp_arabischer.ru.pdf,
(Erişim tarihi: 22.12.2012).
309
92
Bugün RF’nin Suriye’deki Esad rejimine destek vermesi, onun diğer
Ortadoğulu devletlerden uzaklaştırmaktadır. Ayrıca ABD başta olmak üzere Batı
dünyasıyla karşı karşıya gelmektedir. Ama bir taraftan İran, Irak gibi ülkelerden
destek alarak bölgedeki çıkarlarını korumaktadır. Libya’da Kaddafi rejimini
desteklemesi sonucu küresel güç olarak zayıf düşmesini, Suriye’deki rejimi
destekleyerek telafi etmeye çalışmaktadır.
93
SONUÇ
Ortadoğu, dünyanın egemen güçlerinin tarihsel süreç içinde hâkimiyet
kurmak istediği bir bölgedir. Bu bölge, kültürel, ekonomik ve jeopolitik konumu
itibariyle geçmişte birçok mücadele, savaş ve güç oyunlarına tanıklık etmiştir. 19.
Yüzyılın ikinci yarısından itibaren Ortadoğu’yla daha yakından ilgilenmeye başlaya
Ruslar, zaman içerisinde Osmanlı İmparatorluğu’nun ardından Avrupa’daki büyük
güçlerin ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD’nin direnmesiyle karşılaşınca
Ortadoğu’da tek başına etkili olamamıştır. SSCB’nin dağılmasıyla uluslararası
arenada siyasi ve ekonomik açıdan etkisini kaybeden Moskova, tüm bölgelerden
olduğu gibi, Ortadoğu bölgesinden de çekilmek zorunda kalmıştır.
SSCB’nin dağılmasının sonra, küresel anlamda rakipsiz hale gelen ABD,
Ortadoğu başta olmak üzere tüm dünyada tek taraflı politikalar izlemeye başlamıştır.
ABD’nin tek taraflı politikası, Yeltsin’in ikinci başkanlık döneminden sonra
Moskova’yı rahatsız etmeye başlamıştır. Özellikle, NATO’nun doğuya doğru
genişlemesiyle
uğraşmak
zorunda
kalan
RF,
Ortadoğu’ya
da
fazla
ilgi
gösterememiştir. Yeltsin’in ilk başkanlık süreci boyunca RF’nin Batı ile ılımlı
ilişkiler yürütülmesi pahasına ABD nüfuzuna bırakılan Ortadoğu, Yeltsin’in ikinci
başkanlık döneminde tekrar RF’nin dış politikasında gündeme gelmiştir.
2000 yılında Vladimir Putin’in iktidara gelmesiyle siyasi, ekonomik ve askeri
reformların hız kazanmasıyla özgüvenini yeniden kazanan RF, eski etki alanlarına
geri dönüş yapmıştır. Bu bağlamda RF, bölge ülkeleriyle enerji, askerî ve nükleer
94
alanlarda işbirliğini geliştirmiş ve Ortadoğu gibi sorunlu bir bölgede bütün taraflarla
görüşen ve diyalogu devam ettiren yegâne ülke konumuna gelmiştir. Özellikle 2003
Irak krizinden sonra Moskova, enerji kaynaklarından elde ettiği gelirler sayesinde
bölgeye yönelik bağımsız bir dış politika izlemeye başlamıştır.
2000’den sonra RF’nin Ortadoğu’da enerji aracılığıyla etkili olduğu
ülkelerden biri Türkiye’dir. Bugün, Türkiye’nin kullandığı doğalgazın % 63’ünü,
petrolün ise % 29’unu RF temin etmektedir. 2005 yılında Mavi Akım boru hattın
yürürlüğe girmesiyle Türkiye’nin Rus gazına olan bağımlığı daha da artmıştır. Şöyle,
bugün Türkiye’nin kullandığı doğalgazın % 63’ünü, petrolün ise % 29’unu RF temin
etmektedir.
Öte yandan RF, Ortadoğu’daki müttefiklerine silah satarak da etkili olmaya
çalışmaktadır. Bu bağlamda, Batı’nın tüm itirazlarına karşı, Suriye ve İran’a büyük
ölçüde silah satmaya başlamıştır. Özellikle 2005 yılında İran’a silah satışını
durdurmasını
öngören
‘‘Gore-Çernomırdin’’
mutabakatını
tek
taraflı
iptal
etmesinden sonra, İran RF’den silah satın alan ülkeler sıralamasında üçüncü sıraya
yerleşmiştir. Aynı tarihte, RF’nin Suriye’nin SSCB döneminden birikip gelen
borcunun silmesinin ardından Şam yönetimi Moskova’dan 3 milyar dolar tutarlığında
silah ithal etmiştir. Bugün RF, Irak ve Libya’daki kaybını İran ve Suriye’ye silah
satarak telafi etmeye çalışmaktadır.
Dahası RF, ABD ve İsrail’in baskılarına rağmen UAEA ve NPT’ye üye olan
İran’ın şimdiye kadar nükleer alandaki çalışmalarının UAEA anlaşmasına aykırı
95
olmadığını ileri sürerek nükleer çalışmalarına devam ederek bölgedeki konumunu
güçlendirmektedir.
2000 yılından sonra RF, Ortadoğu gibi sorunlu bir bölgede bütün taraflarla
görüşen ve diyalogu devam ettiren yegâne ülke konumuna gelmiştir. Yeltsin
döneminde Ortadoğu’nun Barış Sürecinden adeta dışlanmış olan RF, Putin’in
iktidara gelmesiyle yeniden etkili olmaya başlamıştır. Bu bağlamda RF, 2002’de
oluşturulan Ortadoğu Dörtlüsü aracılığıyla telafi etmeyi amaçlamaktadır. Bugün
RF’nin Ortadoğu Dörtlüsü içerisinde diğer üyelerden farkı, onun sadece İsrail,
Suriye, İran ile değil, aynı zamanda FKÖ, Hamas, Hizbullah ile iyi ilişkiler içerisinde
olmasıdır. Bugün bölge ülkeleriyle iyi ilişkiler içerisinde olması, RF’ye
Ortadoğu’nun Barış Süreci’nde daha aktif rol üstlenmesine yol açmaktadır.
2010’da başlayan Arap dünyasındaki halk isyanlarına hazırlıksız yakalanan
RF, Ortadoğu’daki halk ayaklanmalarını ülkelerin iç meselesi olarak görmekte ve
diyalogdan yana politika izleyerek dış müdahalenin mümkün olduğunca engellemeye
çalışmaktadır. İktidar değişimleri ile bölgenin istikrarsızlaşmasını, ABD ve
müttefiklerinin bölgede aktif olarak bulunmasını ve NATO’nun bu gelişmeler
bahanesiyle bölgeye yeni müdahaleler yapması RF’nin Ortadoğu politikası açısından
kabul edilmeyecek bir durum olduğu için, çeşitli yollarla önlemeye çalışmaktadır.
Özellikle BMGK’de Suriye’ye karşı alınan tüm kararları veto ederek, Libya’ya
benzer senaryonun yaşanmasını önlemeye çalışmaktadır.
96
ÖZET
2000 YILINDAN SONRA RUSYA’NIN ORTADOĞU POLİTİKASI
Ortadoğu, tarihin hemen hemen her döneminde stratejik konumundan dolayı
büyük güçlerin hakim olmaya çalıştığı bir bölge olmuştur. Bu bölge jeopolitik
konumu nedeniyle geçmişte birçok mücadelelere, savaşlara ve güç oyunlarına tanık
olmuştur. 19.Yüzyılın ortalarından itibaren stratejik önemi artmaya başlayan
Ortadoğu, hem Birinci Dünya Savaşı’nda, hem de İkinci Dünya Savaşı sırasında
büyük devletlerin birbirlerini dengeledikleri bölge olmuştur. Soğuk Savaşı dönemi
boyunca ABD ve SSCB’nin birbirlerini dengeledikleri bölge olmuştur.
SSCB’nin dağılmasının ardından, Yeltsin ilk başkanlığındaki yeni RF’nin iç
ve dış politikasındaki sorunlardan dolayı Ortadoğu’da aktif politika izleyememiştir.
O dönem küresel anlamda rakipsiz hale gelen ABD, Ortadoğu başta olmak üzere tüm
dünyada tek taraflı politika izlemiştir. Yeltsin’in ikinci başkanlık döneminde siyasi
ve ekonomik açıdan kısmen toparlanan RF, Ortadoğu’da yeniden etkili olmaya
çalışmıştır. 2000 yılında Vladimir Putin’in başkanlığa gelmesiyle siyasi, ekonomik
ve askeri reformların hız kazanmasıyla özgüvenini yeniden kazanan RF, Ortadoğu’da
ağırlıklı gördüğü ülkelere yönelik aktif politika izleyerek bölgede yeniden nüfuz
sahibi olmaya çalışmaktadır.
Anahtar Sözcükler: Ortadoğu, SSCB, Rusya Federasyonu, Boris Yeltsin, Vladimir
Putin
97
ABSTRACT
MIDDLE EAST POLICY OF RUSSIA AFTER 2000
Great powers have always tried to dominate The Middle East almost in every
period of the World history due to its strategic position. Because of its geopolitical
position, this region witnessed many struggles, wars and power imbalancies.
Moreover, The Middle East has been balanced by great powers during both First
World War and Second World War. Its strategic importance began to rise in the
middle of 19th century. The US and Soviet Union balanced each other during period
of the Cold War.
After the collapse of USSR in his first presidency due to the new RF Yeltsin
could not adopt an active policy neither in domestic nor in foreign policy. İn that
period USA who was globally unrivalled ,adopted a single-sided policy. Yet in his
second presidency RF partially recovering politically and economically tried to
prevail Middle East. After Viladimir Putin took the chair in 2000, political,
economical and military improvements gained speed and RF has tried to prevail
middle east contacting with the countries which have critical importance in the
region.
Key Words: Middle East, USSR, Russian Federation, Boris Yeltsin, Vladimir Putin
98
KAYNAKÇA
BELGELER VE RESMİ SİTELER
‘‘Carter Doktrine’’, ˂http://www.presidency.ucsb.edu/ws/index.php?pid=33079˃
‘‘Deklaratsiya o Yevraziyskom Ekonomicheskoy İntegratsii’’, 18 Kasım 2011,
˂http://news.kremlin.ru/ref_notes/1091˃
Federalnıy Zakon ot 02.06.2010 N 114-F3, ‘‘O Ratifikatsii Dogovora o
Tamozhennom
Kodekse
Tamozhennogo
Soyuza’’,
s.1,
˂http://graph.document.kremlin.ru/page.aspx?1;1284985˃
Federalnıy Zakon ot 25.06.2012 N 92-F3, ‘‘O Ratifikatsii Dogovora ob
Obedinennoy Kollegii Tamozhennıh Sluzhb Gosudarst-Chlenov Tamozhennogo
Soyuza’’, s.1, ˂http://graph.document.kremlin.ru/page.aspx?1;1616817˃
‘‘G-8 Zirvesi, 27 Mayıs 2011’’, ˂http://www.kremlin.ru/transcripts/11374˃
‘‘Konceptsiya Veneshney Politiki Rossiyskoy Federatsii’’, 15 İyulya 2008,
˂http://www.kremlin.ru/acts/785˃
99
‘‘Otkritie
Gazoprovoda
Severnıy
Potok’’,
8
Kasım
2011,
˂http://www.kremlin.ru/news/13424˃
‘‘Ob Ustnom Poslanii Ministra İnostrannıh Del Rossii Lovrova Ministru
İnostrannıh Del Egipta Abulu Geytu’’, Soobshenie Dlya SMİ, 29.01.2011,
˂http://www.mid.ru/bdomp/Brp_4.nsf/arh/28DA98369E67F581C3257827005664EC
?OpenDocument˃
‘‘O Situatsii v Korolevsktve Bahreyn’’, Soobshenie Dlya SMİ, 15.03.2011,
˂http://www.mid.ru/bdomp/Brp_4.nsf/arh/2DEA84D3485A6A7AC325785400511F
25?OpenDocument˃
‘‘Press- Konferentsiya po İtogom Sammita G-8’’ 27 Maya 2011 goda,
˂http://www.kremlin.ru/transcripts/11374˃
The Security Council, Resolution 678 (1990) of 29 November 1990, s. 27-28,
˂http://www.un.org/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/678(1990)˃
United Nations Security Council, Resolution 1559 (2004), Adopted by the Security
Council at its 5028th meeting, on 2 September 2004, S/RES/1559 (2004), 2
September
2004,
s.
1.
˂http://www.un.org/ga/search/view_doc.asp?symbol=S/RES/1559(2004)˃
100
Ukaz Prezidenta RF ot 21.04.2000 N 706 ‘‘Ob Utverzhdenii Voennoy Doktrinı
Rossiyskoy
Federatsii’’,
Moskva
Kremlin,
21
Aprelya
2000,
s.8,
˂http://graph.document.kremlin.ru/page.aspx?651518˃
Ukaz Prezidenta RF оt 05.02.2010 N 146 ‘‘Ob Utverzhdenii Voennoy Doktrinı
Rossiyskoy Federatsii’’, Moskva Kremlin, 5 Fevralya 2010,
ss. 6-10,
˂http://graph.document.kremlin.ru/page.aspx?1050410˃
United Nations Security Council, Resolution 1973 (2011) Adopted by the Security
Council at its 6498th meeting, on 17 March 2011, S/RES/1973 (2011), 17 March,
ss.
˂http://daccess-dds-
3-4,
ny.un.org/doc/UNDOC/GEN/N11/268/39/PDF/N1126839.pdf?OpenElement˃
‘‘Vıstuplenie na Sovmestnoy Press-Konferentsii s Glavoy Palestinskoy
Nacionalno Administracii Mahmudom Abbasom’’, 18 Yanvarya 2011 goda,
˂http://www.kremlin.ru/video/682˃
‘‘Yuzhnıy Potok Sozdast Uslovya dlya Nadezhnogo Snabzheniya Rossiyskim
Gazom
Osnovnıh
Potribiteley
v
Evrope’’,
7
Aralık
2012,
˂http://www.kremlin.ru/news/1708˃
101
KİTAPLAR
Akbaş, Zafer, Irak, Ankara, Barış Kitap, 2010.
Arı, Tayyar, 2000’li Yıllarda Basra körfezinde Güç Dengesi, 4. Baskı, İstanbul,
Alfa Yayınevi, 1999.
Arı, Tayyar, Geçmişten Günümüze Ortadoğu: Siyaset, Savaş ve Diplomasi, 3.
Baskı, İstanbul, Alfa Yayınları, 2007.
Aydın, Mustafa, ‘‘İkinci Dünya Savaşı ve Türkiye 1939-1945’’ Baskın Oran (ed.),
Türk Dış Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar,
cilt I, 16. Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2011.
Aydın, Mustafa, Rusya’nın Çeçenya Müdahaleleri, Baskın Oran (ed.), Türk Dış
Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, cilt II, 12.
Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2010, s.425.
Buşkov, Aleksandır, Vladimir Putin: Polkovnik Stavshiy Kapitanom, Moskva,
Olma Media Grupp, 2008.
Brzezinski, Zbigniew Büyük Satranç Tahtası, çev: Yelda Türedi, 10. Baskı,
İstanbul, İnkilap Kitabevi, 2005.
102
Davutoğlu, Ahmet, Stratejik Derinlik: Türkiye’nin Uluslararası Konumu, 61.
Baskı, İstanbul, Küre Yayınları, 2011.
Erhan, Çağrı, Türk Dış Politikası’nın Güncel Sorunları, Ankara, İmaj Yayınevi,
2010.
Erhan, Çağrı, Bizim Kırmızı Çizgimiz Vardı, Ankara, Siyasal Kitabevi, 2006.
Erhan, Çağrı ve Kürkçüoğlu Ömer, ‘‘Ortadoğu’yla İlişkiler’’ Baskın Oran (ed), Türk
Dış politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, cilt II,
12 Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2010, ss.124-158.
Gali, İgor vb., Sovyetler Birliği Neden ve Nasıl Yıkıldı?, çev: Arif Berberoğlu,
Ankara, Phoenix Yayınevi, 2008.
Goldschmidt, Arthur JR ve Davidson, Lawrence, Kısa Ortadoğu Tarihi, çev:
Aydemir Güler, İstanbul, Doruk Yayımcılık, 2008.
Hakkı, Mesut Caşın, Novgorod Knezliğinden XXI. Yüzyıla Rus İmparatorluk
Stratejisi, İstanbul, Okumuş Adam Yayınları, 2006.
Hmılyov, V.L, Sovremennıe Mecdunarodnıe Otnoshenie, Tomsk, İzdatelstvo
TPTU, 2010.
103
İvanov, İgır, Novaya Rossiyskaya Diplomatiya: Desyat Let Vneshney Politiki
Stranı, Moskva, Olma Pres, 2002.
Jafarzadeh, Alireza, The Iran Threat : President Ahmadinejad and the Coming
nuclear crisis , First edition, New York, Palgrave Macmillan, 2007.
Kagarlitskiy, Boris, Russia Under Yeltsin and Putin Firs Published, London, Pluto
Press, 2002.
Karaganov, Sergey, Mir Vokrug Rossii: 2017, Sovet po Vnewney i Oboronnoy
Politike, Moskva, 2007.
Kojokin, E.M., ‘‘Osnovnıye Prioritetı Vneshney Politiki Rossii (1992-1999)’’,
Torkunov (ed.), Vneshnyaya Politika Rossiyskoy Federascı, Moskva, MGİMO,
2000.
Kissinger, Henry, Diplomasi, çev: İbrahim Kurt, İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları, 10. Baskı, 2011.
Kreutz, Andrey, Russia in the Middle East: friend or foe? London: Greenwood
Publishing Group, 2007.
Leonov, Nikolay Sergeeviç, Zakat ili Rassvet? Rossiya: 2000-2008, Moskva,
Russkiy Dom, 2008.
104
Levine, Steve, Putin’in Labirenti: Casuslar, Cinayetler ve Yeni Rusya’nın
Karanlık Yüzü, çev: Mert Akcanbaş, 1. Baskı, İstanbul, Destek Yayınevi, 2010.
Lewis, Bernard, Ortadoğu, çev: Selen Y. Kolay, 3- Baskı, Ankara, Arkadaş
Yayınevi, 2006.
Lo, Bobo, Russian Foreign Policy in the Post-Soviet Era: realty, illusion and
mythmaking, First Published, New York, Palgrave Macmillan, 2002.
Lucas, Edward, The New Cold War: Putin’s Russia and The Threat to The West,
First published, New York, Palgrave Macmillan, 2008.
Luzyanin, S.G., Vostochnaya Politika Vladimira Putina: Vozvrashenie Rossii na
‘‘Bolshoy Vostok’’, Maskva, Vostok-Zapad, 2007.
Medvedev, Roy, Dmitri Medvedev Preziden Rossiyskoy Federatsii, Moskva,
Vremya, 2008.
Medvedev, Roy, Vladimir Putin: Chetıre Goda v Kremle, Moskva, İzdatelstvo
Vremya, 2004.
Medvedev, Roy, Vladimir Putin Deystvuyushiy Prezident, Maskva, Vremya,
2002.
105
Memiş, Ekrem, Kaynayan Kazan: Ortadoğu, 1. Baskı, Konya, Çizgi Kitabevi
Yayınları, 2002.
Mlechin, Leonid, Vneshnyaya Politika Rossii: ot Lenina i Trockova-do Putina i
Medvedeva, 2. İzdanie, Moskava, İzdatelstvo Tsentropoligraf, 2011.
Mleçin, Leonid, Putin, Bush i Voyna v İrake, Maskva, Eksmo, Yauza, 2005.
Morozov, Oleg, Pochemu on Vıbral Putina?, Moskva, İzdatelstvo Rus Olimp,
2009.
Oliker, Olga, Russian Foreign Policy: Sources and İmplications, Santa Monica,
CA, RAND Corporation, 2009.
Onay, Yaşar, Rusya ve Değişim, 1. Baskı, Ankara, Nobel Yayın Dağıtımı, 2002.
Oran, Baskın, ‘‘Dönemin Bilançosu’’, Baskın Oran (ed.), Türk Dış Politikası,
Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, cilt II, 12. Baskı,
İstanbul, İletişim Yayınları, 2010, ss.203-243.
Primakov, Yevgeni, Rusyasız Dünya, çev: Aijan Esenkanova, 1. Baskı, İstanbul,
Timaş Yayınları, 2010.
106
Primakov, Yevgeni, Rusların Gözüyle Ortadoğu, çev: Olga Tezcan, 2. Baskı,
İstanbul, Timaş Yayınları, 2009.
Protopopova, A.S, İstorya Mezhdunarodnıh Otnosheniy i Vneshney Politiki
Rossii 1648-2005, 2.İzdanye, Moskva, İzdatelstvo Aspekt Press, 2008.
Prussakov, Valentin, Tak Govoril Saddam, Moskva, İzdatelstvo Ultro-Kultura,
2004.
Sander, Oral, Siyasi Tarih: İlkçağlardan 1918’e, 12. Baskı, Ankara, İmge Kitabevi
Yayınları, 2010.
Satanovskiy, Yevgeni, Rossiya i Blizhniy Vostok: Kotel s Nepriyatnostyami,
Moskva, İzdatelstvo Eskmo, 2012.
Saruhanyan, Sevak, Rossiya i İran 10 Let Yadernogo Sotrudnichestva, Moskva,
Nora Bank, 2006.
Tellal, Erel, ‘‘Rusya’yla İlişkiler’’ Baskın Oran (ed.), Türk Dış Politikası, Kurtuluş
Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, cilt II, 12. Baskı, İstanbul,
İletişim Yayınları, 2010, ss.540-551.
107
Tellal, Erel, ‘‘Sovyetlerle İlişkiler’’ Baskın Oran (ed.), Türk Dış Politikası,
Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, cilt I, 16. Baskı,
İstanbul, İletişim Yayınları, 2011.
Tellal, Erell, Mavi Akım kutusu, Baskın Oran (ed.), Türk Dış Politikası, Kurtuluş
Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, cilt. II, 12. Baskı, İstanbul,
İletişim Yayınları, 2010, s.548.
Tellal, Erel, Rusya Federasyonda Siyasal Gelişmeler, Baskın Oran (ed.), Türk Dış
Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, cilt II, 12.
Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2010, s.541.
Tsigankov, A.P., Vneshnyaya Politika Rossii ot Gorbacheva do Putina:
Formirovanie Natsionalnogo İnteresa, Moskva, Nauchnaya Kniga, 2008.
Uzgel, İlhan, ‘‘ABD ve NATO’yla İlişkiler’’ Baskın Oran (ed.), Türk Dış
Politikası, Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, cilt II, 12.
Baskı, İstanbul, İletişim Yayınları, 2010, ss.34-82.
Uzgel, İlhan, Çevik Kuvvet Kutusu, Baskın oran (ed.), Türk Dış Politikası,
Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, cilt II, 12. Baskı,
İstanbul, İletişim Yayınları, 2010, s.46.
108
V.İ. Korotkevich, İstorya Sovremennoy Rossi 1991-2003, S-Peterburg, İzdatelstvo
S-Peterburskogo Universiteta, 2004.
Zinn, Howard, Amerika Birleşik Devletleri Halklarının Tarihi, 1. Baskı, Ankara,
çev: Sevinç Sayan Özer, İmge Kitabevi, 2005.
MAKALELER
Acar, Sadık, ‘‘Orta Doğu’nun Dünya Ticareti bakımından Önemi ve Körfez
Bunalımı Sonrası Beklentiler’’, D.E.Ü, İ.İ.B.F. Dergisi, Cilt: 7, Sayı: 1, 1992, ss.
147-154.
Aras, Bülent, ‘‘Türkiye ve Rusya Federasyonu: Çok Boyutlu Ortaklık’’, Seta Analiz,
Sayı: 10, Ağustos 2009, ss. 3-15.
Aris, Stefan, ‘‘Rossiysko-Kitayskie Otnosheniya Cherez Prizmu SHOS’’, Russie.
Nei. Visions n 34, İFRİ, Paris, Sentyabır 2008, ss. 1-23.
Bennett, Richard, ‘‘İran Gotovitsya Vstretit Bolshogo Shaytana’’, Moskva, Centır
Strategicheskih Ocenok i Prognozov, 2010, ss. 121-123.
Belova, Mariya, ‘‘İran Esli Zavtra Voyna’’, Moskva, Energeticheskiy Tsentır
Moskovskoy Shkolı Upravlenya Skolkovo, İyul 2012, ss. 1-33.
109
Cohen, Ariel, “How the U.S. Should Respond to Russia’s Unhelful Role in the
Middle East”, Heritage Foundation Backgrounder, No. 2662, March 8, 2012, pp.
1-17.
Çelikpala, Mitat, ‘‘Rus Enerji Stratejisi’’, Stratejik Analiz, Şubat 2008, ss. 55-62,
˂http://www.turkocagi.org.tr/docs/temp591.pdf˃
Deniz, Şadiye, ‘‘Ortadoğu’nun Yeniden İnşasının Yapı Bozumu: Büyük Ortadoğu
Projesi Üzerine Bir Analiz’’ Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt:5,
Sayı:20, Kış 2012, ss.169-183.
Ermolov, Arseni, ‘‘Vneshnyaya Politika Sovremennoy Rossii 1992-2007’’, Moskva,
Uchebnaya İzdaniya, Mart 2007, ss.9-27.
Erenler, Muharrem,‘‘Russia’s Arab Spring Policy’’, Bilgesam, İstanbul, Cilt 4, Sayı
6, Bahar 2012, ss. 167- 193.
Erhan, Çağrı, “ABD’nin Orta Asya Politikaları ve 11 Eylül Sonrası Açılımları”,
Mustafa Aydın (der.), Ankara, Küresel Politikada Orta Asya, Nobel Yayın
Dağıtım, 2005, ss.13-42.
Freedman, Robert O., ‘‘Russian Policy Toward the Middle East Under Putin: The
Impact of 9/11 and The War in Iraq’’,
Alternatives: Turkish Journal of
İnternational Relations, Volume 2, Number 2, Summer 2003, pp. 66-97.
110
Işık, Hüseyin, ‘‘Rusya-Ortadoğu İlişkileri’’, Ankara, Stratejik Düşünce Enstitüsü,
Mayıs 2010, ss. 93-97.
Has, Kerim, ‘‘Türkiye Rusya İlişkileri Ekseninde Suriye Krizi’’, Ankara,
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu, Analiz No: 20, Temmuz 2012 ss. 45.
Karabulut, Bilal, ‘‘Karadeniz’den Ortadoğu’ya Uzanan Bir Dış Politika: Geçmişten
Günümüze Suriye-Rusya İlişkileri’’, Karadeniz Araştırmaları, Sayı: 15, Güz 2007,
ss. 83-105.
Karts, Mark, ‘‘Rossiyskaya Politika na Bolshom Blijnem Vostoke ili İskustvo Drujit
so Vsemi’’ Institut Français Des Relations İnternationales, Russie. Nei. Visions,
n 49, Nisan 2010, ss. 1-27.
Kamalov, İlyas, ‘‘Rusya’nın Ortadoğu Politikası, ORSAM, Rapor No: 125, Temmuz
2012, ss. 1-22.
Kamalov, İlyas, ‘‘Komşuluktan Stratejik İşbirliğine: Türk-Rus İlişkileri’’, ORSAM,
Rapor No 18, Mayıs 2010, ss. 5-15.
111
Kolobov, A.O., ‘‘Politika Rossiyskoy Federacii po Otnosheniyu k İzrailyu i
Arabskim Stranam na Sovremennom Etape Blijnevostochnogo Uregulirovaniya’’
Vestnik Nizhegorodskogo Universiteta Lobochevskovo, N 2, 2009, ss. 212-216.
Kemp, Geoffrey, and Saunders, Paul, U.S., Russia, and the Greater Middle East:
Challenges and Opportunities, The Nixon Center Washington, DC November 2003,
ss. 1-58.
Mamaev, Shamsudin, ‘‘Bitvı za Bagdat i Vashington’’, Moskva, Tsentır
Strategicheskih Ocenok i Prognozov, 2010, ss. 131-140,
Malashenko, Aleksandır, ‘‘Rossiya i Musulmanskiy Mir’’ Moskva, Moskovskiy
Tsentır Karnegi, Rabochie Materialı N3, Mart 2008, ss. 3-27.
Nosetti, Jülen, ‘‘Kremlevskiy Put v Mekku: Saudovskaya Araviya v Rossiyskoy
Diplomatii’’, Institut Français Des Relations Internationales, Russie. Nei. Visions
N 52, İyun 2010, ss. 1-28.
Stanislav, Kulik, ‘‘Blizhnevostochnaya Politika Rossii: İstoricheskiy Opıt 19961999’’, Nauchnıy Jurnal Kub GAU, N 1 (07), 2012, ss. 1-11.
Svistunova, İrina, ‘‘XXI. Yüzyılda Rusya ve Türkiye’nin İran politikaları’’ Ankara,
Orsam Avrasya Stratejileri, Rapor No: 10, Eylül 2011, ss. 7-19.
112
Özbay, Fatih, ‘‘Soğuk Savaş Sonrası Türkiye-Rusya İlişkileri: 1992-2010’’, Bilge
Strateji, Cilt 3, Sayı 4, Bahar 2011, ss. 37-83.
Özertem, Hasan Selim, ‘‘ Putin’in Güvenlik Politikalarının Şifreleri’’ Ankara,
Analist Dergisi, Sayı:14, Nisan 2012, ss. 48-51.
Özdal, Habibe, ‘‘ Yeni Putin Döneminin Dış Politika Öncelikleri’’, Ankara, Analist
Dergisi, Sayı:14, Nisan 2012, ss. 52-53.
Oğuzlu, Tarık, ‘‘Büyük Güçlerin Ortadoğu’ya ilişkin politikaları ve Türkiye’’, Cilt
2, Sayı 14, Ortadoğu Analiz, Şubat 2010, ss. 59-65.
Stepanova, Ekaterina, ‘‘Russia’s Middle East Policy:Old Divisions or New?’’
PONARS Policy Memo, No. 429, Moscow, Institute of World Economy and
International Relations, December 2006, pp.1-5.
Tarasov, Stanislav, ‘‘Blizhniy Vostok Pered Licaom Sunitsko-Shitskoy Voynı’’, M.
Kolerova (ed), Tochka Vzırva: Rossiya, Kavkaz i Blizhniy Vostok, Moskva,
İzdatelskiy Dom Regnum, Sentyabır 2012, ss. 5-20.
Tellal, Erel, ‘‘Zumrudiyanka: Ruysa Federasyonu’nun Dış Politikası’’, Ankara
Üniversitesi SBF Dergisi, C:65, S:3, ss. 206-208.
113
Trenin, Dmitri, ‘‘Povestka Dnya Novogo Prezidenstva’’,
Mari Lipman (ed),
Moskva, Рossiyskaya Politicheskaa Enciklopediya, Mayıs 2012, ss. 9-19.
Turan, İlter, ‘‘Türk-Rus İlişkileri: Sorunlar ve Fırsatlar’’, İstanbul, Bilgesam, Rapor
No:5, Şubat 2009, ss. 2-24.
WEB SİTELERİ
‘‘ABD
ve
Rusya’nın
Ortadoğu’da
Dış
Politika
Mücadelesi’’,
˂http://www.taqrib.info/turkish/index.php?option=com_content&view=article&id=7
53:abd-ve-rusyann-ortadouda-d-politika-muecadelesi-&catid=9:akhbarejahan&Itemid=14˃
Akkan, Faruk, ‘‘Rusya 2012’de Petrol ve Doğalgazdan 400 Milyar Dolar Gelir
Bekliyor’’, 19 Ocak 2012, ˂http://haberrus.com/economics/2012/01/19/rusya2012de-petrol-ve-dogalgazdan-400-milyar-dolar-gelir-bekliyor.html˃
Borovskiy,
Yuri
‘‘Soblazn,
Neftyanogo
Oruzhiya’’,
˂http://www.intertrends.ru/sixth/010.htm#note14˃
Bhattacharji, Preeti, ''Chechen Terrorism (Russia, Chechnya, Separatist)'',
April 8, 2010,
˂http://www.cfr.org/publication/9181/chechen_terrorism_russia_chechnya_separatist
.html˃
114
Doğan, Murat, ‘‘SSCB ve Rusya Federasyonu Dış Politikasında Enerji ve
Güvenlik’’,
Akademik
Perspektif,
˂http://akademikperspektif.com/2012/08/28/sscb-ve-rusya-federasyonu-dispolitikasinda-enerji-ve-guvenlik/˃
Erhan, Çağrı, ‘‘Rusya, Suriye Konusunda Neden bu Kadar Direniyor?’’, 03
Temmuz
2012,
˂http://www.turkiyegazetesi.com/makaledetay.aspx?ID=541021#.UOiZ9OQbefk˃
Erhan,
Çağrı,
‘‘Bu
Silahlar
Ne
İşe
Yarayacak?’’,
04
Eylül
2012,
˂http://www.turkiyegazetesi.com.tr/haberdetay.aspx?NewsID=21944#.UOibrQbefk˃
Erhan, Çağrı, ‘‘60 yıl Önce NATO’ya Neden Üye Olmuştuk?’’, 10 Ocak 2012,
˂http://www.turkiyegazetesi.com.tr/makaledetay.aspx?id=520362#.UOivIuQbefk˃
Erhan,
Çağrı,
‘‘Suriye
Krizinde
Rusya
Çok
Önemli’’,
˂http://www.turkiyegazetesi.com.tr/makaledetay.aspx?ID=551545#.UHami28xpWE
˃
Freedman, Robert, ‘‘Russian Policy Toward The Middle East Under Yeltsin and
Putin’’, Jerusalem Center for Public Affairs, NO:461, September 2001,
˂http://jcpa.org/jl/vp461.htm˃
115
İsayev,
Gumer,
‘‘Chto
Takoe
Blzhniy
Vostok?’’,
˂http://www.zvezda.ru/geo/2009/05/19/middleeast.htm˃
‘‘İran ABD’ye Uyarı: Sonuçlarına Katlanırsınız’’,
14 Temmuz 2012, ˂http://www.haberpolitik.net/iran-ABD--ye-uyari-Sonuclarinakatlanirs-ID31005.html˃
İkinci, Arzu Celalifer, ‘‘İran’ın Stratejik Kartı Olarak Hürmüz Boğazı’nın
Önemi’’,
s.24-29,
˂http://www.akademikortadogu.com/belge/ortadogu12makale/arzu_celalifer_ekinci.
pdf˃
Kayrak,
Sedide,
‘‘Rusya
Federasyonu’nun
Ortadoğu
Politikası’’,
˂http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=209
2:rusya-federasyonunun-ortadogu-politikasi&catid=104:analizlerrusya&Itemid=136˃
Kasaev,
Eldar,
‘‘Rossiya
i
İrak’’,
12
Maya
2010,
˂http://www.opec.ru/1246847.html˃
Kemaloğlu, İlyas, ‘‘Rusya Ortadoğu’daki Kalesini Kaybetmek İstemiyor’’
˂http://yenisafak.com.tr/Yorum/?i=393703˃
116
Klein, Margarete, ‘‘Russia and The Arap Spring’’, SWP Comments, 3 February
2012, p.1, ˂http://germania-online.ru/uploads/media/swp_arabischer.ru.pdf˃
Klein, Margarete, ‘‘Rossiya i ‘Arabskaya Vesna’ Vnewniye i Vnutripoliticheskie
Zadachi’’, SWP-Aktuell 4 Yanvarya 2012. ss.1-11, ˂http://www.germaniaonline.ru/uploads/media/swp_arabischer.ru.pdf˃
Klussmann, Uwe, Schepp Matthias, and Wiegrefe, Klaus, ‘‘NATO's Eastward
Expansion:
Did
the
West
Break
Its
Promise
to
Moscow?’’,
˂http://www.spiegel.de/international/world/nato-s-eastward-expansion-did-the-westbreak-its-promise-to-moscow-a-663315-druck.html˃
Korotchenko, İgır,
‘‘Est Chto Teryat’’, February 15th, 2012
˂http://i-
korotchenko.livejournal.com/391422.html˃
Lukin, Aleksandır, ‘‘Rossiysko-Kitayskie Otnosheniya: Ne Oslablyat Usiliy’’, N11,
Mejdunarodnya Jizn, 2009, ˂http://www.mgimo.ru/files/130783/130783.pdf˃
Özdal,
Habibe,
‘‘Füze
Kalkanında
Yeni
Perde:
Rusya’nın
Tedbiri’’,
˂http://www.usakgundem.com/yazar/2310/f%C3%BCze-kalkan%C4%B1nda-yeniperde-rusya%E2%80%99n%C4%B1n-tedbiri.html˃
Özertem, Hasan Selim, ‘‘İran’dan Gelen Mesajlar ve Enerji Politikaları’’,
˂http://www.usak.org.tr/haber.asp?id=1292˃
117
Özbay,
Fatih,
‘‘Rusya
Ortadoğu’da
Kapıları
Zorluyor’’,
˂http://www.tasam.org/tr-TR/Icerik/517/rusya_ortadoguda_kapilari_zorluyor˃
‘‘Putin
Pushes
Nuclear,
Space
Defense
Reform’’, 26.07.2012,
˂http://rt.com/politics/re-armament-sets-defense-priority-100/˃
‘‘Russian Navy in Syria: Thorn in US Side’’, December 21, 2011,
http://rt.com/news/russian-syria-opposition-usa-319/˃
‘‘Rossiya Napravila Korabli Baltiyskogo Flota k Beregam Sirii’’, 19.12.2012,
˂http://mir-politika.ru/2691-rossiya-napravila-korabli-baltiyskogo-flota-k-beregamsirii.html˃
‘‘Rossiya Stanet Postavshikom Vosrujeniya v İrak’’, 11.11.2012, http://mirpolitika.ru/1985-rossiya-stanet-postavschikom-vooruzheniya-v-irak.html˃
Sultanov,
Şamil,
‘‘Zachem
Putin
Ezdil
na
Blizhniy
Vostok’’,
˂http://www.zvezda.ru/politics/2012/06/27/putin_bv.htm˃
‘‘SWA Ne Hotyat Davat Yuridicheskie Garantii Po PRO İz Za Vozmozhnıh
Zapretitelnıh Mer So Storonı Rossiii v Budushem’’, ˂http://www.itartass.com/c1/565923.html˃
118
Tüysüzoğlu, Göktürk, ‘‘Putin’in Yeni Hedefi: Avrasya Birliği’’, 5 Ekim 2011,
˂http://dunya.milliyet.com.tr/putin-in-ilk-hedefi-avrasya
birligi/dunya/dunyadetay/05.10.2011/1446803/default.htm˃
Thomas, Graham, “Kak Ukrepit Neprochnyye Rossiyskiye Granitsy”, Nezavisimaya
Gazeta, Aprel 18, 2011, ˂http://www.ng.ru/ideas/2011-04-18/9_borders.htm˃
Trenin, Dmitri, ‘‘Russia’s Policy in the Middle East: Prospects for Consensus and
Conflict with the United States’’, New York, Century Foundation, 2005, p.4,
˂http://carnegieendowment.org/files/trenin_middle_east.pdf˃
Tokmantseva, A. M, ‘‘Rossiysko-Kitayskie Otnosheniya na Sovremennom
Etape’’, ˂http://proceedings.usu.ru/mag/0080(04_$03-2010)/a15.pdf˃
Yılmaz, Sait, ‘‘Avrasya Araştırma Masaları’’,
˂http://www.beykent.edu.tr/WebProjects/Web/egitim.php?CategoryId=894&Content
Id=554&phpMyAdmin=26b1ab37aa748d52c4747d623bec741b, 27.12.2008˃
Zakaurtseva, Tatiyana, ‘‘The Current Foreign Policy of Russia’’, ss. 87-112.
˂http://src-h.slav.hokudai.ac.jp/coe21/publish/no16_1_ses/05_zakaurtseva.pdf˃
‘‘17 April 2012: World military spending levels out after 13 years of increases,
says
SIPRI’’,
˂http://www.sipri.org/media/pressreleases/17-april-2012-world-
military-spending-levels-out-after-13-years-of-increases-says-sipri,17.04.2012˃
119
Download