PUTİN’Lİ RUSYA VE KOZADAN ÇIKIŞ STRATEJİSİ 10 Mayıs 2017 Haramoon Çağdaş Araştırma Merkezi, Genel olarak Arap bölgesi özel olarak da Suriye ile ilgili araştırmalar ve bilimsel çalışmalar üreten, Medya, kültür ve araştırma alanlarında faaliyet gösteren ve kar amacı gütmeyen bağımsız bir kuruluştur. İnsan Haklarıyla ilgili diyalog ve saygı değerlerinin yaygınlaştırılması, demokratik bilincin yayılması, Sivil toplumun performansının geliştirilmesi ve Kültürel gelişim gibi konularla da ilgilenmektedir. Bununla Birlikte, Suriye Toplumuna hizmet veren bazı kuruluşlara da Suriye ulusal kimliği altında Siyasi ve medya alanlarında danışmanlık ve eğitim hizmetleri sunmaktadır. Haramoon Çağdaş Araştırma Merkezi, hedefini geçekleştirmek için (Politika Çalışmaları Birimi, Sosyal Araştırmalar Birimi, Kitap İnceleme Birimi, Hukuki Araştırmalar Programı, Çeviri Birimi) gibi bir dizi Uzman birimden oluşmaktadır. Ayrıca (Siyasi Girişim Programı, Hizmet ve Medya Kampanyası Programı, Kamuoyu Oluşturma Programı, Kültür ve Diyalog Destek Programı, Belgelendirme ve Gözetim Programı ve Suriye’nin Geleceği Programı) gibi çeşitli programlar ile de desteklenmektedir. Suriye durumu ve bölgeni ihtiyaçları kapsamında merkezimiz yeni programlar açabilir. Söz konusu programları gerçekleştirmek için dersler, seminerler, konferanslar ve eğitim kursları gibi birçok organizasyonlar tertip etmektedir. İÇİNDEKİLER Giriş ..................................................................................................................................... 2 Rusya ve Batı: Ucu Açık Çatışma İlişkisi ............................................................................ 4 Obama döneminde Rus- Amerikan ilişkileri ..................................................................... 5 Rusya-Çin- ABD: gelecekteki çatışma üçgeni ................................................................... 8 Suriye: Sert Deneme Sahası.............................................................................................. 10 Sonuç ................................................................................................................................. 12 1 Giriş Sovyetler Birliğinin 1991 de dağılmasıyla, siyasi, ideolojik, ve üretim açısından çelişkili iki dünya arasındaki bir dönemi simgeleyen soğuk savaş sona erdi, her birinin caydırıcı askeri gücü olan Amerika Birleşik Devletlerinin liderliğindeki Batı dünyasıyla, Sovyetler Birliği liderliğindeki Doğu dünyası, birincisinin elinde (Nato birliği) diğerinin ise Sosyalist (Varşova Paktı) vardı. Uzun süren bu savaşta, Medya, Propaganda, ekonomi, istihbarat, ve silahlanma gibi her türlü etki aracı kullanıldı, bu kutuplaşma ortamı tüm dünyayı etkisi altına aldı. Merkezlerde soğuk, ve uçlarda sıcak bir şekilde devam eden bu savaş, insanlığın milyonlarca kurban, yıkımlar, ve ekonomik kayıplar vermesine neden oldu, ve gelişen ülkelerin büyümesini engelledi, Kore yarım adasından Küba'ya, Latin Amerika’dan Kongo, Angola, vietnam, Afganistan’a, ve keza Ortadoğu ve Afrika da Kutuplar arası çatışmaları yaygınlaştırdı. Brejnev’in ölümüyle birlikte, onlarca yıl devam eden gizlilik ve Medya dezenformasyonunun sona ermesiyle, Sovyetler Birliği ve Sosyalist örgütünün çöküş göstergeleri ortaya çıkmaya başladı, komünist partinin iki genel sekreterinin ard arda ölmesiyle, Kremlin’de iktidarı 1985 yılında ele geçiren Mihail GORBAÇOV, perestroika ve glasnost projesiyle, otoriter yönetimlerde görünmeyen bir tarzda, kolay ve kapsayıcı bir değişim süreci geçirdi, nitekim kızıl ordu tek bir kurşun atmadan Sovyetler Birliği dağılmış ve ülkeleri ayrılmıştı, ve beraberinde Varşova paktı ve doğu Avrupa sosyalist ülkeler topluluğu çökmüş, ve eski Yugoslavia ve Balkan ülkelerinde ayrılıkçı ve soykırım savaşlarına kapılar ardına kadar açılmıştı. Dünyayı hükmeden iki kutuplu sistem çöktü, kendisini yenileyebilen, dünya değişikliklerine ve globalleşmeye uyum sağlayabilen batı kapitalizmi kazandı, ve Amerika Birleşik Devletleri dünya liderliğine geçerek tek hegemonya sahibi oldu, bu hegemonyasını Kuveyt savaşında ilan ederek adeta güç gösterisi yaptı, ve zaman ve mekana göre değişen, askeri ihtiyaçtan ziyade siyasi meşruiyet zemini sağlayan yeni bir strateji modeli geliştirerek bu girişimlerini arkasına otuz dört devlet alarak gerçekleştirdi. Rusya ise Sovyetler Birliğinin ve taahhütlerinin mirasçısı oldu, ve ABD baskıları sonucu, güvenlik konseyi daimi üyeliğinide muhafaza etti, ABD’nin bu adımı neden ve hangi 2 hesaplarla attığı hala bilinmemektedir, belkide bu hesaplar konseyin diğer daimi üyesi ve geleceğin muhtemel düşmanı Çin’le alakalıydı. GORBAÇOV’dan sonra Rusya federasyonu başına geçen Boris YELTSİN dönemi başladı, acılar, derin Ekonomik krizler, yolsuzluk, mafya düzeni, ve her alanda gerilmeye sahne olan bu dönemde, Yugoslavia ve Çeçenistan savaşlarının başlamasıyla birlikte, Rusya'nın batı yardımını tevessül eden hasta adam olduğunu ve hareket kabiliyeti olmadığını gösterdi, ve Ruslar Batının doğu Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Rusya’yı da kendi kafilesine katacağını umdular, ve Avrasya sahasına , ittifak olmasa dahi işbirliği ve koordinasyon oluşturabilecek alan olarak yaklaştılar, aynı zamanda Varşova paktının dağılmış olmasından ötürü NATO'nun da dağılmasını beklediler, ancak Doğu Avrupa ülkelerini bir bir kendisine çeken Atlantik ittifakı genişleyerek ve güçlenerek devam etti, ve Rusya federasyonunu çatısı altına almayı reddederek, ona Brüksel'de bulunan Nato merkezinde sadece bir iletişim temsilciliği verdi. Böyle bir ortamda, Boris Yeltsin ve ekibinin yolsuzluk soruşturmadan korunmasını içeren bir anlaşma çerçevesinde, iktidara eski (KGB) subayı Vladimir PUTİN geldi, çarlık Rusya’sı ruhuyla dolu Ve milliyetçi (Evimiz Rusya) partisiyle gelen Putin, kendisini Rusya'yı eski gücüne be uluslararası arenada hakettiği yere kavuşturmak isteyen lider olarak sundu, ve Batı tarafından yüz üstü bırakıldıkları için hayal kırıklığı yaşayan Rus Milliyetçilerinin hayallerini okşadı, ve Grozny şehrini varil bombalarıyla yerle yeksan ederek Çeçenistan savaşını bitirdi, Gürcistan topraklarının bir bölümünü işgal etti, ve ardından Kırımı işgal etti, ordusuyla Ukrayna doğusuna ve sonrada Suriye’ye müdahale etti, bu şekilde savaştan savaşa yürüdü, ve savaşlarının ana ekseninde arka bahçelerine sızan ve kendisine yıpratıcı ekonomik yaptırımlar uygulayan Batıya karşı baş kaldırı yatmaktadır. Peki Rusya'yı demir yumrukla yöneten bu liderin hareket ettiği strateji nedir? Ve uluslararası nüfuz ve hegemonya çatışmalarında Rusya'yı karar verici kutup haline getirme kanaat ve gücüne sahip mi? Yoksa, Dikkatli ve sinsi bir istihbarat adamı olarak, Nükleer ve Askeri gücüne güvenerek açtığı savaşlar ve savaş tehditleriyle batının Rusya etrafında ve jeopolitik çevresinde örmeye çalıştığı Kozanın iplerini kesmeye, ve böylece batıyı masaya oturmaya zorlayarak Rusya'nın çıkarlarını kabul ettirmeyemi çalışıyor? Ve durum böyleyse, değişkenlerini, nüfuz ve güç hareket yönlerinin tahmin edilmesi çok zor olan bir dünyada Putin’in başarı şansı nedir? 3 Rusya ve Batı: Ucu Açık Çatışma İlişkisi Çarlık Rusya’sı ve Batı arasındaki ilişkiler, onsekizinci ve ondokuzuncu yüzyıllarda, çatışma ilişki sinden ibaretti, nitekim Rusya Avrasya sahasında varolan veya yükselen imparatorlukları hegemonyasını altına almaya hep uğraştı, güneydoğusunu içine alan Osmanlı İmparatorluğu bunlardan birisiydi, ancak Rus çabaları, Osmanlı imparatorluğu gerileme dönemlerinde elde ettiği bazı başarılar dışında fazla başarı elde edemedi. 20. Yüzyılın başlarında, Sovyetler Birliğinin ortaya çıkmasıyla, farklı alanlarda sıkıntılar yaşayan Rusya kendi iç meselelerini düzeltmeye odaklandı, ancak ikinci dünya savaşından sonra, Sovyetler Birliği ordusunun Doğu Avrupa ülkelerine saldırmasıyla, ve Avrasya ovasının kuzeyde Polonya’dan başlayarak güneye kadar büyük bir bölümünü kontrol etmesi ve savaşın galipleri arasında olmasıyla birlikte, Rusya, uluslararası meselelerde karar verici bir güç olarak meydana çıktı, daha sonra soğuk savaşın başlama göstergesi olan Berlin duvarını inşa etti, ve bu çıkışla Atlantikin iki kıyısında batılı güçler harekete geçti, gerek batı kapitalizmine zıt olan ideolojisiyle, ve gerek büyük silahlı gücüyle, yükselen Sovyetler Birliğini en büyük beka sorunu ve tehdidi olarak nitelendirmeye başladı, ve tüm Askeri, ekonomik , İlmi, ve medya gücünü kullanarak farklı alanlarda ona karşı mücadele etti, bu mücadele nedeniyle üçüncü dünya ülkeleri büyük bedeller ödedi, ve elbette Sosyalist Düzen halkları bu savaşın finansal ihtiyaçlarını karşılamak için hayatını ve gelişim fırsatlarını feda ederek büyük bedeller ödemek zorunda kaldı. Savaş 1991 yılında Sovyetler Birliğinin yenilmesiyle biterken, Batı, uzun süren ve maliyeti çok yüksek olan bu savaştan zaferle ayrılmıştı, ancak batı, Özellikle Amerika Birleşik Devletleri, bu dağılmanın sonuçları karşısında dünün düşmanına el uzatmayarak, Rusya Federasyonunu hezimetten doğan krizlerle karşı karşıya bıraktı, ve belkide krizlerin tetikçisiydi, öte yandan, Batı Avrupa ; komünizmin pençesinden çıkan doğu Avrupa ülkelerini ekonomik sistemine dahil ediyor, ve geride kalmış ekonomilerinin yeniden yapılandırma maliyetlerini üstleniyordu, maliyetlerin büyük kısmını Almanya karşılarken, şu ana kadar Rusya'da en büyük yatırıma sahip batılı ülke yine kendisidir. Batı stratejisine göre, Rusya bir numaralı düşman olmaktan çıkmış, ancak muhtemel düşman olarak varsayılmıştı, bu anlayış, batı merceği altında tutulmaya devam edileceği, ve 4 Batı-Rus ilişkilerinin değişken ve her uluslararası politika dönemecinde gerginliğe maruz kalacağı anlamına geliyordu. Ancak Rusya konusunda, ABD ve Avrupa olarak, batı stratejisinin ikiye bölündüğünü görebiliriz, zira ABD yumuşak veya gürültülü farketmeksizin, Rusya'nın baskı altında kalmasını desteklerken, özellikle Almanya ve Fransa gibi, Avrupa’nın etkili ülkeleri, Rusya'nın köşeye sıkıştırılmaması gerektiğini, zarar verebilecek düşmanlığının tahrik edilmemesi gerektiğini savunuyor, ve askeri seçenekleri hesapta tutarak diplomatik yolları yeğlediklerini ifade ediyorlar. Obama döneminde Rus- Amerikan ilişkileri Obama’nın Amerikan politikasını yönettiği sekiz yıl çok önemli bir dönem oldu, zira geriden yönetmek ve stratejik sabır fikirlerine dayanarak, güç kullanımını ABD politikasından uzaklaştırdı, ve müttefiklerinin politikalarınıda uysallaştırdı, bu dönem, Rus-ABD ilişkilerinin geçtiği mekanizma ve zikzaklara ışık tutabilir, ve aynı zamanda, Putin döneminde Rus stratejisi gelişiminin genel hatlarına dokunma fırsatı verebilir. Amerika kanadında, Obama’nın 2008 yılında Beyaz Saraya gelişi, emlak sektöründe yaşanan kriz nedeniyle ABD’yi sarsan tehlikeli ekonomik krizle eşzamanlı olmuş, ve bu nedenle Obama’nın uluslararası konulara aktif bir şekilde müdahil olmama politikasına yol açmıştı, bu politikanın şekillenmesine neden olan ikinci faktör, mali krize neden olan önceki Başkan Gorge W Bush yönetiminin izlediği stratejik genişleme politikası ve Irak, Afganistan savaşlarının sonuçlarını hafifletme çabalarıydı. Amerika’nın Ortadoğudan uzak durması, Obama'nın ikinci döneminde, jeopolitik ortamı sarsan ve dikta rejimlerin davetiyle bölgeyi bölgesel ve uluslararası müdahalelere açık hale getiren Arap devrimleriyle eşzamanlı oldu. Obama (Asya Ekseni) kavramını çok erken dile getirdi, ABD’nin güney kore, Japonya, Avustralya, Malezya, ve Endonezya ile olan ittifaklarını güçlendirdi, Hindistan’la ilişkileri yoğunlaştırdı, insan hakları ihlallerine rağmen Borma’yla düşmanlığa son verdi, Çin güney denizinde askeri varlılığını arttırdı, Vietnamla olan ilişkilerini genişletti, ve bütün bunlara rağmen, (Asya Ekseni) kavramı Obama dönemi boyunca teori bazında kaldı, ancak çoğu 5 teorisyeni ve uluslararası strateji takipçilerini “Amerikan rolü ve uluslararası politikaların geleceği Asya güneydoğusunda şekillenecektir" düşüncesine sevketti. İran’ın nükleer dosyası, ABD başkanının en çok önem atfettiği mesele oldu, ve bu konusa 2015 yılında anlaşmaya varmak için İran’ın Arap dünyası müdahalelerine, ve Lübnan, Irak, Yemen, ve Bahreyn ‘de bulunan mezhepsel milislerinin ortaya getirdiği bütün tahribata göz yumdu. Ancak, Obama'nın suçlandığı bütün bu gerilemelere rağmen, Kiev’i Moskova müttefikliğinden çıkararak azılı düşmanı haline getirdi, doğu Avrupa ülkelerine daha fazla güç yığınakları yaptı, ve Libya’ya müdahalesi iş bitirici oldu. Obama'nın uluslararası gerginlikleri yatıştırma ve kabuğuna çekilme politikalarının ortaya çıkardığı soru : Amerikan yönetimini uluslararası sisteme rehabilite etmek için stratejik temelleri mi atıyordu ? Bu çabasında kısmen başarılı oldumu ? Yoksa politikalarının ABD heybetine ve saygınlığına verdiği zararlar teorik planların kapatmakta yetersiz kalacağı kadar büyük mü ? Önümüzdeki yıllar, bu politikaların açık bıraktığı çatışmaların sonuçları belli oldukça, soruların cevapları netleşecek. Rusya'ya bakınca : 2008 yılı Gürcistan savaşından sonra ,Rus politikasını kontrol etmeye devam eden Putin’le rol paylaşımı sonucunda Dmitri Medvedev’in Kremlin’e ulaşmasıyla, ve mali krizin devam etmesiyle, Rusya, batıyla yakınlaşmaya elverişli bir yol izledi, ve bu Yeni politika sayesinde elde ettiği en önemli gelişme, stratejik Silahların sınırlandırılması (Salt 2) anlaşmasının imzalanması, ve İran'ın kontrol altına alınacağı garantisi vermesiyle , NATO'nun Doğu Avrupa'da füze Kalkan'ı projesini askıya alması, ve bunun için İran nükleer meselesiyle ilgili 2010 yılında alınan 1929 numaralı BM kararını kabul etti, ve ABD'nin Irak'tan çekilmesinin düzenli ve kontrollü olması için yardımcı oldu. Ancak Rus –Amerikan ilişkilerinde yaşanan bu yumuşama, Rusya'yı Kırgızistan'da bulunan ve ABD’nin 2001 yılı Afganistan savaşında kilit rol oynayan askeri üssünü kapatmaktan alıkoymadı. Baytıyla yaşanan sükunet yılları uzun sürmedi. Zira Moskova, batının Libya'ya müdahalesini aldatma olarak değerlendirdi, ve Washington’u affetmedi, bunun üzerine Putin, batıyla olan ilişkilerinde Rusya genel stratejisini gözden geçirme kararı aldı, ve belki de Yeni stratejisinin startını vermek için Suriye'yi seçti, bu Yeni eğilim Çin’e yönelmeyi gerektirdi, bu yönelişin zirve noktası, 2012 yılında batı tarafından desteklenen ve BM çatısı altında Suriye savaşını bitirmeyi öngören Arap karar tasarısına karşı birlikte veto kullanmaları oldu. Kremlin, 6 2013 yılı kusayr savaşından sonra Suriye'de Tahran'la ortaklığı seçti, bu kararı Suriye savaşının Rus stratejik çıkarlarını tehdit ettiği inancında olduğu için almıştı, zira Akdeniz'de son kalesi olan Tartus üssünü tehdit etmesinin yanında, Putin tarafından fazla güvenilmeyen ve Suriye meselesine müdahil olan İran'ın önünde üçüncüsü olmayan iki seçenek olacağı düşüncesine varmıştı, ya Ortadoğu'da ABD il nüfuz paylaşımına gidecek, yada ABD baskıları sonucunda ABD'nin kucağını düşecekti, böyle bir gelişme bölgesel rakipleri olan Türkiye ve Suudi Arabistan'ın işine gelirken, İran'a yatırım yapan Rusya'nın aleyhine olacaktı. Putin’in batıyla olan çatışmalarında, Rusya'nın uluslararası arenaya geri dönüşünü öngören stratejik vizyon, gürültülü bir şekilde gelişti, Suriye'de çıplak askeri güce dayanan bu strateji, Ukrayna'da kısmen öyle oldu, ve batıyı endişelendiren melez savaş yöntemini benimsedi, nitekim bu yöntem askeri ve gayrı askeri faktörlere dayanıyor, ve özellikle - özünde bilgiye karşı olan- bilgi savaşına. Zira Rus hackerlar Kremlin direktifiyle seçim öncesi bilgi çalmak için batılı siyasi partilere karşı elektronik saldırılar düzenlediği Alman haber ajansında dile getirilmişti, ve son ABD seçimlerinde ortaya atılan ve Trump’ın meşruiyetiyle ilgili dedikodulara yol açan şüpheler bunun bariz bir örneğidir. Özellikle Rusya ve Çin tarafından kullanılan Bu tür savaşlarla ilgili mevcut veriler, gelecekteki savaşların yönleriyle ilgili gösterge mahiyetindedir, zira elektronik savaşlar askeri savaşlar kadar tehlikelidir. Amerika Birleşik Devletleri’nin kuzey Kore’nin kışkırtıcı füze denemesini elektronik savaş yöntemiyle engellediği haberleri doğrulandığı takdirde, bu tür teknik bilgilere sahip ülkeler arasında olan stratejik çatışmalar, küresel afetlere yol açacak, ve stratejik kaygının Yeni bir aşamasına girmiş olacağız, zira nükleer güce sahip ülkeler arasında güvenlik pimi rolü oynayan nükleer caydırıcılık faktörü, geçmişin hatıralarından olacak, ve düşmanın nükleer silahlarının kendi topraklarında düzensiz bir şekilde patlatmak korkunç ve mümkün hale gelecektir. 7 Rusya-Çin- ABD: gelecekteki çatışma üçgeni Obama’nın iki dönem iktidarında izlediği Yeniden konumlanma politikası, Putin ve Şi Cinping’e ülkelerinin uluslararası konumunu iyileştirme fırsatı verdi, Rusya suriye kapısından gürültülü bir şekilde dönerken, Çin, uluslararası planda Yükselişini bazı bölgesel ve uluslararası projeler teklifiyle gösterme çalıştı, bunlardan birisi, ABD donanmasının denizlerde stratejik konumları tutması nedeniyle Çin Cumhuriyetinin denizlerde zayıf kalmasını telafi etmeyi amaçlayan, tarihi ipek yolunu tekrardan canlandırmayı öngören Asya, Ortadoğu ve Avrupa’yı karadan birbirine bağlama projesidir, ve bilindiği üzere, Çin cumhuriyeti henüz mütevazi olan uluslararası rolünü ve kontrolünü pekiştirmek için, başta Afrika ülkeleri olmak üzere, ekonomi, yardımlar, ve kredilere güveniyor, bunun yanında, Çin liderleri ülkelerinin imparatorluk arzularına vurgu yapmak için “Aç Toprak” adı verdikleri Rusya ile olan tarihi çekişmelerinin farkındalar, bu tespit Kremlin için kritik olan Çin – Ukrayna yardımlaşmasını, ve Çin’in Ukrayna askeri altyapısında yaptığı stratejik yatırımları açıklamaktadır, buna ilaveten Rusyanın saldırganlığı ve imparatorluk arzularından korkan Çin, Kazakistan ve Belarus’un yanında, Ukrayna savaşını körüklemeye çalıştı. Genel olarak, Çin -yükselen bir güç olarak- uluslararası güç dengesinde konumunu çok net bir şekilde bilmektedir, dolayısıyla stratejik önemli çatışmalara girmekten kaçınıyor, ve nüfuz elde etmek için Ekonomik gücünü kullanıyor, ancak buna rağmen bütün sıcak veya sıcak olmaya namzet bölgelerde bulunmaya çalışıyor, zira Rusya'nın oynadığı rolden farklı bir rol oynamak istiyor, ve Bereketi Hilal bölgesinin ABD ve Rusya arasında paylaşılarak kendisinin uzaklaştırılmasını rahat karşılamayacaktır. Rusya açısından bakınca, Ruslar, uluslararası arenada bulunan ilişkilere bakıldığında , Washington’la olan dialogların uluslararası arenada yaşanan değişimler çerçevesinde olması gerektiğini savunuyor, bu bakış açısı Rusyanın uluslararası konumunu tekrar kazandığını, ve gerek bölgesel gerekse uluslararası herhangi bir sorunun Rusya’sız çözülemeyeceği anlamına geliyor , ancak bu düşüncenin Rus yetkililerince inanılmışlık derecesinde, ve Washington’u buna ikna etme imkanlarında ciddi zorluklar var. Bu eğilim Lavrov’un 12 Nisanda gerçekleşen Tillerson ziyaretinden iki gün sonra Rus diplomatlarına yaptığı zafer tadındaki konuşmasından anlaşılabilir, zira diplomatlara : “ genel olarak batının, ve özel olarak Washington’un sorunu, gerçeği inkar etmesinden kaynaklanıyor, zira karşı taraf dünya 8 liderliğini kaybettiğine ikna olamıyor” dedi ve ekleyerek devam etti : “ acı olmasına rağmen, batılıların yeni durumu kabullenmeleri gerekiyor, yüzyıllardır dünya liderliğini elde tutmaya alıştılar, ve dünyanın değiştiğini ve farklı kutuplardan oluştuğunu tanımak istemiyorlar “ . Lavrov’un konuşmasındaki acı, Rus inanmışlığına gölge düşürüyor ve söylemlerinin iddaadan ibaret olduğunu gösteriyor . Çoğu stratejist ve analistler sıcaklığı artmaya namzet gerginlik bölgelerinin Çin güney denizi, Afganistan, Bereketli Hilal, Karadeniz, Ukrayna, ve kafkas çevrelerinde odaklandığını düşünüyor, ve Washington’da yeni yönetimin, Avrasya sahası, Asya güneydoğusu, ve Ortadoğu için kapsamlı bir strateji geliştirmesi, ve aynı anda farklı savaşlar verme zorunda kaldığı takdirde bu savaşların gereksinimlerini temin etmesi gerekecektir. ABD Brujenski’nin Rusya veya Çin’le yaşanacak herhangi bir çatışmada ikisinin bir araya gelmesini engellemek öğütüne bakacak olursak, şu ana kadar büyük bir başarı elde edilemediğini görürüz, zira Rusya, Çinle mücadelesinde ABD’nin yanında olmayacaktır, ve Moskova’nın bu konuda vadettiği en ileri nokta Pekin’e ekonomik yaptırımlarda bulunmak oldu, anlaşma sağlamaya daha yakın olan Çin ise, ABD’nin gün Çin denizinde gerginliği düşürme çabalarına karşılık, Kuzey Kore’yi -zorluğuna rağmen- kontrol etmeye yardımcı olabilir, eğer gelişmeler bu şekilde ilerlerse, ABD Avrasya sahasında Rusya'ya karşı mücadeleye başlayacaktır, zira stratejik kurallara göre : Avrasya sahasını kontrol etmek isteyen, Zagros dağlarından başlayarak Akdenizin Doğu sahillerinin kuzeyine kadar uzanan coğrafik yayı kontrol etmek zorundadır, binaenaleyh, ABD’nin bu yay üzerinde kurmaya çalıştığı üslerin amacını anlaya biliriz, dördü Irak Kürdistan bölgesinde, birisi Enbar’ın batısında, dördü Suriye kuzeyinde, ve son olarak Türkiyede bulunan büyük incirlik üssü . ABD’nin Ortadoğuda nüfuz paylaşımı yapacağı söylentilerine gelince, bu seçenek Rusya ve Çinle devam eden Asya ve Avrupa mücadelesinin sonuçları ortaya çıkana kadar ertelenecektir. 9 Suriye: Sert Deneme Sahası Rusya'nın Eylül 2015 tarihinde Suriye’ye askeri müdahalesinin en büyük etkenlerinden birisi, ABD ile Suriye, Irak, Yemen, Libya, Bahreyn, Lübnan ve Ukrayna meseleleri ve batıyla askıda olan meseleleri çözmek için bir pazarlık kartı elde etmekti, ancak Amerikan yönetimi bunu reddeti, belkide Obama nükleer meselesiyle parelel olarak, iranla bir anlaşmayı daha fazla istiyordu, ancak İran Esed ve Lübnan ve Yemen’de bulunan müttefiklerini tutarak bu isteği boşa çıkardı, ancak daha doğrusu eski Amerikan yönetiminin Moskova'nın istediği gibi meseleleri birbirine bağlamayı istememesidir. Ancak Moskova suriye meselesinde bir anlaşmaya varmayı kabullensede, Putin bunun karşılığında Ukrayna savaşını tekrardan fitilleyecek ve Kiev’e el koyacaktır. Amerikanın Suriye Şayrat beklenmedik saldırısı Han Şeyhun saldırısına cevap niteliğindeydi, Ruslara, İranlılara, ve Suriye rejimine oyun kurallarının değiştiği anlamında siyasi mesajlar taşıdı, Obama dönemi ABD yumuşak politikasının sona erdiği ve gerek Suriye dosyasında gerekse bölge meselelerinde ABD varlığı artacak mesajları verildi. ABD yeni yönetimin öncelikleri arasında İşid, Suriye rejimi, ve İran olmasına rağmen, tedirginlik sadece bu üç tarafta sınırlı kalmayarak, daha derin bir şekilde Moskovada yaşandı, ve Rusya'nın krizi derinleşti, zira Rusya ABD füzelerini engelleyemedi, ve bu davranışı Suriye sivillerinin canları üzerine kurduğu karizmasını zedeledi. Rusya federasyonu Meclisi dış İlişkiler başkanı birinci yardımcısı Vladimir Jebarov yaptığı açıklamada, “Rusya ABD’nin yeni füze saldırıları yapması takdirde Rus hava güçlerini kullanma niyetinde değildir” diyordu, ve ekleyerek devam ediyordu “ Moskova geniş çaplı bir silahlı çatışma ortamına girmek istemiyor” dedi . Aynı zamanda, ABD ABD milli güvenlik ofisi başkanı Macmaster başka açıklama yaparak “ Trump, Han Şeyhun saldırısına cevap vermek için kendisine sunulan seçeneklerden üçüncüsünü seçmesi, baş kesme seçeneklerinin masada kalacağı anlamına gelmektedir” diyordu, Rus Medya gürültüsünden uzak bir şekilde yaklaşacak olursak, gerçeğin Britanya Birleşik hizmetler enstitüsünde İgor Sutyacjn’in dediğine kulak verelim “ Putin hep pazarlıkları ortaya koyar, ancak ABD karşısında askeri planda bir şey yapamayacağını çok iyi bilir” . Bu gerçeğe Amerikan yönetiminin şahinleri dayanarak Putin’nin ABD’ye karşı bir şey yapamayacağını ve Askeri seçenekleri sadece bir pazarlık unsuru olarak elde tutacağını düşünüyorlar . 10 12 Nisan 2017 tarihinde, Romada gerçekleşen G7 zirvesinde, İtalya Başkanı Rusya’ya Suriye melesinde çözümü kabul ettiği, ve Ukrayna meselesinde Minsk anlaşmadını uyguladığı takdirde G7 ‘ye tekrar girmesini ve ekonomik yaptırımların aşamalı olarak kaldırılacağını teklif etmişti, bu gelişme Moskova’nın önündeki seçeneklerin darlığını ve zorluğunu gösteriyor, nitekim Putin, rejimlerin dış kararlarla değişmesini reddettiği gerekçesiyle Esedin gitmesini kabullenmiyor, zira sonunda bu durumun kendisine ilişmesinden korkuyor, ve aynı zamanda İran gibi bir müttefiği karşılıksız kaybetmek istemiyor, ve ABD’nin bu karşılığı vermek istememesi, Obama sonrası jeopolitik çatışmaların Soğuk savaş dönem sonrasında en zirve noktaya çıkacağının işaretidir . Mikail Gorbaçov, Tillerson’un son Moskova ziyaretinden sonra yaptığı konuşmada “ yeni soğuk savaşın başlama göstergelerini gözlemlediğini” söyledi, Avrupa'da askeri yığınakların yapılmasından, ve ülkeler arası ilişkilerin kötüye gitmesinden yola çıkarak, dünyanın bir çatışma tüneline girdiğini, ve iki rakip olan ABD ve Rusya güçlerinin burun buruna geldiğini” söyledi . Tillerson’un son Moskova ziyaretinde öne sürdü “Rus Çıkarlarına Saygı duyma” teklifini kabul etmedi, zira Rusya bütün bölgesel ve Uluslararası meselelerde ortak olmanın peşinde, ve Belliki ABD yönetimi bu isteğe lumlu yaklaşmıyor. Burada ortaya çıkan soru : bazı anahtarları elinde tutan Rusyanın önündeki seçenekler nelerdir ? Bu doruya cevap olacak elimizdeki tek veri, Kremlin sözcüsü Dimitri Piskov'un yaptığı açıklamada gizlidir " Putin yeterince sabırlıdır, binaenaleyh ABD vizyonu netleşinceye kadar beklemeye hazırdır, Sadece Suriye’de cüzi bir anlaşmaya hayır diyoruz, ya tam ortaklık yada bekleriz” . Bu cevaptan görüyoruz ki Suriye Putin için zorlu bir sınav sahası haline geldi, ve sabrının amaçlarını gerçekleştirmeye yarayıp yaramayacağı belli değil, ve aynı zamanda Suriye müdahil olan bölgesel taraflar içinde zorlu bir sınav sahası olacaktır . 11 Sonuç Putin, batıya karşı tepki bağlamında, ABD yeniden konumlanma çabalarını kullanarak, uluslararası sahaya dönüşü için Suriye'yi kapı olarak seçerken, batıya karşı hücum yoluyla savunma savaşı veriyordu, bu esnada İran’la ilişkileri güçlendirmeye çalışıyor, ve 2016 da Erdoğan'ın dönüşüyle birlikte Türkiye ile henüz kırılgan olan bir ittifak kurmaya çalıştı, bunun yanında İsrail çıkarlarına son derece saygılı oldu . Rusya, Obama döneminde fırsatını sonuna kadar aldı, ancak kendisini böyle büyük bir güç olmanın getirdiği yükümlüklere saygı duyan bir pozisyonda sunmaktan aciz kaldı, ve çıplak saldırganlık ve çarpıtma yollarını seçti, Veto hakkını sekiz defa sorumsuzca kullanarak uluslararası toplumu akamete uğrattı, ve sivillerin hayan ve güvenlik haklarına saygı duymadı . Yeni bir dünyada eski metodlar kullanan bir güç olarak ortaya çıktı, ve Obama döneminde, Trump döneminde elde edemeyeceği bir fırsatı kaçırdı . Elde olan veriler, Rusyanın Suriye'de geniş çaplı bir askeri çatışmaya gitmeyeceğini, ve gücünün buna yetmeyeceğini gösteriyor . Ve biliyorki , gerçek çıkarları, ve milli güvenliğine asıl tehlike Avrupa'da bulunuyor, Suriye'de değil . Ve son durakta Esed için maceraya girmeyecektir . Görünen o ki : Putin’in batıya karşı benimsediği politikanın ilk başarısız durağı Suriye olacaktır . Kozayı kesmeye çalıştı, ancak belliki kozanın ipleri dişlerinden daha katı çıktı . 12