SEBZEVART, Muhammed Bakı r 276, 280; XVill, 88, 96, 99; XX, 110, 317; XXI, 212, 308; XXII, 105-106; XXV, 56, 128; XXVI, 288; A'yanü'ş-Şi"a, IX, 188; Said Amir Arjomand, The Shadow of God and the Hidden Imam, Chicago 1984, s. 311; Hossein Modarressi Tabatabal, An Introduction to Shi'i Law, London 1984, s. 50-52, 248 !indeksJ ; M. Momen, An Introduction to Shi'ilslam, New Haven-London 1985, s. 112118; Kays Al-i Kays, el-lraniyyün, III, 465-470; Ali Fazı! ei-Kalnl en-Necefi, Mu'cemü mü'ellifi'ş­ Şi"a, Kum 1405, s. 209; a.mlf., "Fihrisü mabt;üJ;ati Mektebeti'I-I5a""ıni-I", Türaşüna, XIII/49, Kum 1418, s. 155; Xlll/50-51 (1418) , s. 340, 367; Ahmed el-Hüseynl, Telam~etü '1-'Allfime el-Meclisi, Kum 1410, s. 15, 35, 56, 66, 128, 139; M. Ali el-Ensari, el-Mevsü'atü'l-fıkhiyyetü'l-müyessere, Kum 1415, !, 50-52; W. Floor, Safavid Government lnstitutions, California 2001, s. 34, 37; Mazlum Uyar, Şii Ulemanın Otoritesinin Temelleri, İstan­ bul 2004, s. 107 -178; Kemaı Seyyid, Nüşü' ve sukütü'd-devleti'ş-Şafeviyye, Kum 1426/2005, s . 208, 226-227, 237 -248; N. Ca!der, "Legitimacy and Accomodation in Safavid Iran: The Juristic Theory of Muhammad Baqir ai-Sabzavaıi (d. 1090/1679)", Iran, XXV, London 1987, s. 91-105; Abstracta lranica, XXll, Teheran 1999, s. 188, 218; A. J. Newman. "Şafawids", EP (İng.), Vlll, 777-782. Iii ALi HAKAN ÇAVUŞOGLU SECAH (c~) Ümmü Sadır Secah bint el-Haris b. Süveyd et-Tem!miyye (ö. 41/661'den sonra) L Peygamberlik iddiasında bulunan bir kadın_ _j Baba tarafından Tem'im kabilesinin Yerbu' koluna, anne tarafından çoğunluğu hı­ ristiyan olan Beni Tağlib'e mensup olduğu rivayet edilir. Künyesini Secah bint Evs b. Hık b. üsame şeklinde kaydedenler de vardır (Belazürl, s. 144 ). Peygamberlik iddiasında bulunmadan önce hıristiyan olduğu, bu dini iyi bildiği, ayrıca kahinlik yaptığı belirtilmektedir. Tem'im kabilesine mensup Seyf b. Ömer'in Taberi'nin aktardığı rivayetlerine göre (Tarih, I, 1908 vd ). Secah, ResGl-i Ekrem'in vefatından hemen sonra el-Cez'ire'de peygamberlik iddiasında bulunmuş, Reb'ia, Tağlib, Nemr, Şeyban ve İyad kabilelerinden topladığı birçok kişi­ nin başına geçerek Medine'ye yürümek için kabilesi Tem'im'in yaşadığı Yername taraflarına hareket etmiştir ( 11/632). Tem'im kabilesinin bazı kolları Hz. Peygamber'in vefatının ardından İslamiyet'e bağlı kalırken Secah'ın mensup olduğu ve reisliğini Malik b . Nüveyre'nin yaptığı YerbG' ile reisliğini Vekl' b. Malik'in yaptığı Malik kabileleri zekat vermek istemediklerini belirterek irtidad etmiştir. Secah, Malik ve 266 yerde buluşarak onların ancak bu iki kabileden ileri gelen bazı kimselerin ittifaka karşı çı­ karak kabilelerini terketmeleri üzerine Malik b. Nüveyre, Secah'a Medine'ye yürümek yerine, kendilerine katılmayan Tem'imliler'e karşı yürümeyi tavsiye etmiş, o da önce Ribab kabilesine saldırmış, saldırıyı daha ewel haber alan ve hazırlıklı olan Ribablılar karşısında mağ!Gp olunca yolunu değiştirerek Nibik'a gelmiş, burada Beni Amr kabilesiyle yaptığı savaşı da kaybetmiştir. Bu başarısızlıktan ve Malik b. Nüveyre ile Vekl' b. Malik'in de kendisinden ayrılmasından sonra askerleriyle birlikte Müseylimetülkezzab'ın kabilesi Beni Han'ife'nin yurdu Yername'ye yönelmiştir. Bir taraftan müslümanlarla mücadele etmekte olan Müseylimetülkezzab bunu öğre­ nince endişeye kapılmış, hediyeler gönderip bir heyetle kendisini ziyarete geleceğini bildirerek Secah'tan eman istemiş, ziyaret sırasında yeryüzünün yarısının Beni Hanife'ye ait olduğunu, diğer yarısının da eğer adil olsaydı Kureyş kabilesinin olacağını, ancak Kureyş'in bunu kabul etmemesi üzerine Allah'ın bu kısmı Secah'a verdiğini söylemiş. vahiy olarak geldiğini iddia ettiği bazı sözlerini okumuştur. Müseylimetülkezzab'ın bu teklifini kabul eden Secah, Yername'nin mahsulünün yarısını alıp gelecek yıla ait yarısını daha sonra kendisine getirmeleri için üç adamını orada bırakmış, peygamberlik iddiasından vazgeçerek dayılarının toprağı el-Cez'ire'ye dönmüştür. Vekf ile Hazn adlı desteğini sağlamış, Seyf b. Ömer dışındaki ravilerin haberlerinde Secah'ın Müseylimetülkezzab ile görüşmesi çok farklı şekilde anlatılmakta­ dır. Müseylime, Beni Hanife yurduna gelen Secah'ı kendisiyle baş başa görüşme­ ye ikna edip ona güya vahiy mahsulü olan müstehcen sözler söylemiş, özel bir çadır­ da üç günlüğüne evlenerek beraber olduktan sonra kendisi adına Secah'ın peygamberlik iddiasından vazgeçmesini sağ­ lamıştır. Ardından Secah bu gelişmeleri taraftariarına anlatmış , mehir olarak hiçbir şey almamış olmasına gösterdikleri tepki üzerine tekrar Müseylime'nin yanına gidip mehrini istemiş, o da beş vakit namazdan sabah ve yatsı namazlarını kaldırdığı­ nı bildirmiştir (a.g.e., ı. 1917-1919) Belazür'i'nin bir rivayetine göre Secah, Müseylimetülkezzab'ın öldürülmesinden sonra kardeşlerinin yurduna dönmüştür (Fütüh, s. 145). Secah'ın Muaviye'nin iktidara geldiği 41 (661) yılında birçok kabilenin yerinin değiştirilmesi sırasında Küfe'ye yerleş­ tiği ve müslüman olarak orada öldüğü, diğer bazı rivayetlerde ise Yername'den Tem'im kabilesinin yerleştiği Basra'ya geçtiği ve orada öldüğü nakledilir (a.g.e., s. 144-145). BİBLİYOGRAFYA : Vakıdi, Kitabü'r-Ridde (nşr. Muhammed Hamldullah), Paris 1409/1989, s. 31 , 61 -63; Belazürl, Fütüh (Fayda), s. 144-145; Taberl, Taril; (de Goeje), I, 1908-1921, 1930; Ebü'l-Ferec el-İsfahani, Al]barü'n-nisa' If Kitabi'l-Egani (nşr. Abdülemir Mühenna), Beyrut 1409/1988, s. 150-153; İbn Hubeyş. Gazavat (nşr. Süheyl Zekkar), Beyrut 1412/1992, ı, 56-57; Kelal, el-/jilafetü 'r-raşide ve'l-butületü'l-l]alide If !;ıurubi'r-ridde [n ş r. Ahmed Guneym). Kahire 1399/1979, s. 81-82; Nüveyri, Nihayetü'l-ereb, XIX, 75 -81; İbn Hacer, elİşabe [Bicavl), Vll, 723; L. Caetani, İslam Tarihi (tre. Hüseyin Cahid), İstanbul 1926, Vlll, 328 vd .; IX, 28 vd.; J. Wellhausen, İslfimın En Eski Tarihine Giriş (tre. Fikret lşıltan), İstanbul 1960, s. 912, 14-16, 39-41; Bahriye Üçok, İslamdan Dönen/er ve Yalancı Peygamberler (Hicri 7.-11. Yıllar), Ankara 1967, s. 68-79; a.mlf .. "Ridde", AÜİFD, Vll (1960), s. 97-113; Riyad Mustafa elAbdullah, Mimmen idde'avü 'n-nübüvve, Beyrut 1414/1994, s. 55-63; Neşet Çağatay, "Secah" , İA , X, 300-301; V. Vacca, "SadjaJ:ı", EJ2 (Fr.), Vlll, 759-760. 1:;i;1 Jll!!l!!l MusTAFA FAYDA SECAVEND ( ..l.i.9G:<-Jf ) Tilavet sırasında mana açısından vakfetmenin gerekli veya isabetsiz olduğu yerleri belirtmek üzere konan işaretiere verilen isim L (bk. MUSHAF)- _j SECAVENDİ, Muhammed b- Muhammed ( IŞ..I.Ö.9G:<-Jf ~ ~ ~ ) Ebu Tahir Siracüdd!n Muhammed b. Muhammed b. Abdirreş!d es-Secavendi (ö . 596/1200'den sonra) L Feraize dair eseriyle tanınan Hanefi fakihi, hesap alimi. _j Hayatına dair yeterli bilgi yoktur. Eski ve yeni biyografi kaynakları yanında el-Ensô.b, el-Lübô.b ve Mu'cemü'l-büldô.n gibi yaygın eserler onun hakkında bilgi vermemekte, Zirikil de lugat ve coğrafya kitaplarında Secavend'e dair bir şey bulamadı ­ ğını belirtmektedir. Bu zatın nisbet edildiği Secavend, Sekavend'in (Segavend) Arapça şeklidir (Dihhuda, VIII, 12069, 12080) İbn Havkal, Horasan bölgesi hakkında bilgi verirken Belh ile Gazne arasında yer alan Samiyan ve Sekavend'i de sayar (Şüretü'l­ art, s. 428, 447). DihhGda bir yerde Beyhaki'den naklen Sekavend'in Gazne civa- SECAVENDT, Muhammed b. Muhammed rında , bir başka yerde Slstan'a (S icist an 1 Sekestan) yakın bir köy, Muln ise Bamiyan'a bağlı şehirlerden olduğunu (Ferheng-i Farsl, V, 775) belirtir. Sistan ' ın da Güney Horasan'da bulunduğu göz önüne alınırsa müelliflerin Secavend'in konumunu ona yakın şehir l erden biriyle irtibatlandırdığı anlaşılır. Farsça ilk coğrafya kitabı sayılan lfududü'l-'dlem'de (s. 104) Sekavend'in bir dağ eteğinde küçük bir şehir olduğu ve sağlam bir kalesinin bulunduğu kaydedilir. Tarihçi Beyhaki de gördüğü bu kaleden söz eder. Abdülkadir el-Kureşl, Secavendl'nin öğ­ rencileri arasında kendisinden feraize dair eserini okuyan ve nakleden Hamldüddin Muhammed b. Ali b. Muhammed en-Nevkaôı el-Faradi'yi zikreder. Secavenôı ve Nevkadi'nin vefat tarihlerini vermeyen Kureşl. Nevkadi'nin öğrencisi Ömer b. Ahmed el-Kahuştüvanl'nin 673'te (1 274) öldüğü­ nü (e l-Cevahirü 'l-muçltyye, ll , 632; ayrıca bk. Lekn evl, s. 147) , kendisinin de Secavendl'nin eserini , Kahuştüvanl'nin öğren­ cisi Ebü'l-Ala Şemseddin Mahmud b. Ebu Bekir el-Kelabazl'den okuyan hacası Kutbüddin el-Halebl'den r ivayet ettiğini belirtir (el-Cevahirü 'l-muçltyye, lll , 332). İbn Kutluboğa da vefat tarihini zikretmez . Brockelmann VI. (XII. ) yüzyılın sonlarında tanınmış bir alim, Serkis ise VII . (XIII. ) yüzyıl ulemasından olduğunu kaydeder. Bağ ­ datlı İsmail Paşa 600 (1204) yılı civarında öldüğünü, Rudi Paret ve muhtemelen ona dayanarak ömer Rıza Kehhale 596 ( 1200) yılı civarında hayatta olduğunu belirtir. İs­ mail Paşa onun 700'de ( ı 30 ı ) öldüğüne dair zayıf bir rivayeti de kaydeder. Ancak öğrencisinin öğrencisi olan Kahuştüvanl'­ nin vefat tarihi göz önüne alınırsa İsmail Paşa ' nın verdiği ilk tarihin daha isabetli olduğu söylenebilir. Buna göre Muhammed Ali Müderris'in V. (Xl. ) yüzyıl ulemasından olduğuna , Ebü'l-Kasım Kurbani'nin 4 70 ( 1077) yıllarında öldüğ üne dair verdikleri bilgiler de g erçeğ i yansıtmakta n uzaktır. Ayrıca İsmail. Paşa ile Kehhale , onu Kur' an - ı Kerim'deki durak işaretlerini ilk defa koymuş olan tefsir ve kıraat alimi Muhammed b. TayfOr es-Secavenôı ile (ö . 560/ I 165) karıştırarak bazı eserlerini kendisine nisbet ederler. Bu karışıklık birçok kü tüphane kaydında da görülmektedir. Eserleri. 1. e/-Fera'izü's-Siradwe*. İs­ lam miras hukuku alanında bilhassa doğu İslam dünyasında en çok tanınan ve üzerinde çalışma yapılan bu eserde Hanefi mezhebi esas alınmakla birlikte diğer mezheplerin görüşlerine de yer verilmesi sebebiyle değişik muhitlerde kabul görmüştür. Türkiye kütüphanelerinde yüzlerce yazma nüshası bulunan el-Fera ' i :i:ü's-Siraciyye birçok defa basılmış (Kalküta I 260; istanbul I 272, 1320, 1325 ; Ka np Or 1285, 1295, 13 11; Ka hire 1303; Lahor 1304, 1307, 13 12, 13 13, 13 17; n şr. Mehmed M as um Va nlı oğ l u, ist anbul 14 20/ 1999 ). üzerinde şerh , haşiye, ihtisar, nazım çalış­ maları yapılmış ve çeşitli dillere tercüme edilmiştir. 2. el -Fetôva 's-Si r aciyye (Kalküt a 1244; Leknev 13 10). 3. et-Tecnis ti'l]J.isab (et-Tecnls fi'l-mesa'ili'l-f:ıisa biyy e) (Süleymaniye Ktp., Şe h id Ali Paşa, nr. I 989, vr. 44•-5o•ı. Katib Çelebi, cebir ve mukabeleye giriş niteliğindeki bu eseri Mes'Gd b. Mu'temir el - Meşhedl' nin 824 yılı Ramazanında (Eylül 142 1) Semerkant'ta şerhet­ tiğini belirtir (Keşfü '?-?unün, ı. 353) Celaleddin Hümal bu zatın İmad Nizarnl-i Meş­ hedl diye tanınan Mes'Gd b. Mu'tez (ay rı ­ ca bk. Brockelmann , GA L Suppl. , I, 850; Ömer R ıza Kehhale, lll , 8 51 ). eskicebir ve mukabele kitaplarının en iyilerinden biri olan şerhin adının da M inhacü m e'ani 'tTecnfs olduğunu , müellif zamanında yazılan bir nüshasının kendisinde bulunduğunu söyler (fjayyamlname, I, 70; Ebü'lKas ım Kurb a nı. s. 20 ı , 463) Kati b Çelebi ve ona dayanan Ebü'l-Kasım Kurbani, Takıyyüddin er-Rasıd ' ın bu esere bir şerh yazdığını kaydederse de (Keşfü'?-?Un ü n, ı. 852; Zindeglname, s. 20 1, 26 1) Siraceddin Muhammed b. ömer el-Halebl'ye (ö. 850/ 1446 ) ait şerhin bir nüshasının (Sül eymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 275 0/ 1; bu şer hi n di ğe r bir nü s h as ı için bk. Nuruosmaniye Ktp , nr. 2982/ 1) Takıyyüddin er- Rasıd tarafından istinsah edilmesi buna yol açmış olmalıdır. Bunun gibi İstanbul Arkeoloji Müzesi'ndeki (nr. 6 13/2 , vr. 59•-I5 3b) bir nüshanın unvan sayfasına Takıyyüddin erRasıd ' ın adı yazılmış. ancak yapılan araş­ tırmada bu şerhin Fenarizade Alaeddin Ali Çelebi'ye ait olduğu anlaşılmıştır (İ h­ sa n oğ l u v. d ğ r. , ı. 86-8 7) Meşhur Osmanlı alimi Molla Fenari'nin tarunu olan Alaeddin Ali Çelebi'nin Osmanlı medrese mensuplarınca kullanılan bu metni misallerle zeng i nleştirip açıklayan şerhinin diğer bazı nüshaları da vardır ( Beyaz ıt Devlet Ktp., Veliyyüdd in Efendi , nr. 3226/ 1, vr. 90•- JJ 9•; TSMK, lll. Ahmed, nr. 3 154). 4. Risale ti'lJ:ıisa b . S. Mesô.'il §em ô.n iye ti 'l-]J.isô. b . 6. Risal etü 'l-cebr v e'l-mu}Sdbel e. Süleymaniye Kütüphanesi'nde (Esad Efendi , nr. 3 I 6 2) kayıtlı Kitô.b fi'l- Cebr ve 'l-mu}Sdbele'nin (Şeşe n , ll , 75 - 76) bu eserle aynı olması muhtemeldir. 7. Uşul y üste' anü bihô. if m esô.'ili'l-ce br v e 'l-mu}Sdb el e. 8. Şe r]J.u misô.]J.ati şe b fhi 'l-mu'a yyin. Çeşitli kütüphane katalogların da yer alan bu son eserlerin e t-Tecn fs'in farklı adları , bölümleri veya hepsinden ayrı birer çalışma mı olduğu hususu araştırmaya muhtaçtır (bu eserleri n yazma n üs h a l a rı için bk. İh sanoğlu - Rosenfe ld, s. 193 -1 94). İb­ nü'l-Hümam'ın Secavenôı'ye nisbet edip iktibasta bulunduğu Kitab ü Kısm e ti't- te ­ rikô.t için de ( Fetf:ıu 'l-~adlr, 1, 522 ) aynı durum söz konusudur. BİBLİYOGRAFYA : İbn Havkal, Ş Qretü 'l-ar2 (nşr. ). H. Kram ers). Leiden 1967 , s. 428, 447; fju dQdü 'l-'alem (nşr. Men Oçi hr-i SütOde). Tahran 1403/1983, s. 104; Muhammed b . Hüseyin ei-Beyhakl, Tarfb ( n şr. Ali Ekber Feyyaz). Meş h ed 1350 hş., s. 163, 329, 333; Ebü'I-Fida, Takvfmü 'l-büldan (nşr. J. T. Rei- Muhammed b. Muhammed es-sec~vendi'nin el·Fertı>itü 's· S iriiciyye eserinin ilk iki sayfası (Süleymaniye Ktp., ad lı Nafiz Paşa , nr. 305/1) 267 SECAVENDT, Muhammed b. Muhammed naud- M. G. de Slane}, Paris ı840, s. 464; Kurell, 632-633; lll, 272, 33ı-332; İbnü'l-Hümam, Fetf:ıu'l-kadir (Bulak). I, 522; İbn Kutluboğa, Tacü't-teracim fi men şan­ rıefe mine'l-f;fane{iyye (nşr. İbrahim Salih). Beyrut ı4 ı 2/1992, s. ı 96; Keşfü '?-?Unun, I, 353, 852, 857; ll, ı ı82, ı247-ı250; Leknev!, el-Feva'idü'l-behiyye, s. ı47; c. Zeydan, Taril)u adabi'llugati'l-'Arabiyye, Kahire ı911, lll, 110; Serkls, Mu'cem, I, ıoo7-ı008; Brockelmann, GAL, I, 4 70-4 71; Suppl., I, 650-65 ı, 850; Hediyyetü 'l'ari{in, II, ı06; Celaleddin Hüma[. ijayyaminame, Tahran ı346 hş., I, 70; M. Ali Müderris, Reyf:ı[Lnetü'l-edeb, Tebriz ı347 hş . , ll, 443; Yusuf Ziya Kavakcı. Xl ve XII. Asırlarda Karahanlı­ lar Devrinde Mavara' al-!Yahr İslam Hukukçuları, Ankara ı976, s. ı37; Ramazan Şeşen. JYevadirü'l-mai)tCıtati'l-'Arabiyye fi mektebati Türkiya, Beyrut ı400/ı 980, ll, 75-76; Zirikl1, el-A'lam (Fethullah). VII, 27; M. Mu1n, Ferheng-i Farsi, Tahran 1364 hş., V, 735, 775; Ebü'I- Kasım Kurbani, Zindeginame-i Riyazidanan-ı Devre-i İslami, Tahran ı365 hş., s. 88, 20ı, 261, 463; Ahmet Özel. Hanefi Fıkıh Alim/eri, Ankara 1990, s. 58-59; ömer Rıza Kehhale, Mu'cemü'l-mü'elli{in, Beyrut ı4ı4/1993, lll, 374, 652, 85ı; Cevat İzgi, Osmanlı Medreselerinde ilim, İstanbul 1997, I, 245-246; Ekmeleddin İhsanoğlu v.dğr., Osmanlı Matematik Literatürü Tarihi, İstanbul 1999, I, 42, 86-87; a.mlf. -B. A. Rosenfeld, Mathematicians, Astronomers and Other Scholars of !slamic Civilization and Their Works (7lh-J9'h c.), Istanbul 2003, s. 193-ı94; Recep Cici, Osmanlı Dönemi İslam· Hukuku Çalışmaları: Kuruluş­ tan Fatih Devrinin Sonuna Kadar, Bursa 2ooı, s. 5ı, ı 17-118, 3ı9; R. Paret. "Secavendi", İA, X, 302; R. Sellheim, "al-Sağjawandi", EP (İng.). Vlll, 739-740; Dihhuda, Luğatname (Muln}, Vlll, ş1, el-Cevahirü'l-muçiıyye, ı2069, ı2080. ı:i1 ll!!.J AHMETÖZEL r ğına dair bir bilgisinin bulunmadığını ay- rıca ifade etmektedir. İbnü'l-Kıft1'nin onun tefsirinden söz ederken hacminin küçük olmasına rağmen önemli ve faydalı yanlarına işaret etmesi, Zehebl'nin Kitabü'lVa]ff ve'l-ibtida' adlı eserini zikrederken bu çalışmanın müellifin derinliğini gösterdiğini belirtınesi onu ancak eserleriyle değerlendirebildiklerini göstermektedir. İb­ nü'l-Kıft1, Secavendl'nin vefat tarihi için "Vl. asrın ortaları" ifadesini kullanırken Safedi bu tarihi 560 ( 1165) olarak zikretmiş, daha sonraki müellifler aynı tarihi tekrarlamış­ tır. Secavendl özellikle kıraat ve Kur'an'da yerleri hakkındaki çalışmalarıyla tanınmıştır. Kendisinden önce Ebü Bekir İb­ nü'l-Enbarl, Ebü Ca'fer en-Nehhas, Ebü Arnr ed-Danl gibi müellifler vakıf ve ibtida konusunu işleyen eserler kaleme almışsa da mushaf yazımında onun kullandığı terimler ve rumuzlar kabul görerekyaygın ­ lık kazanmıştır. Günümüzde de pek çok islam ülkesinde basılan mushaflarda onun sistemi dikkate alınmakta ve onun kullandığı rumuzlar kullanılmaktadır. İbnü'l-En­ barl vakıf yerleri için tam, hasen, kabih; Ebü Arnr ed-Danl tam muhtar, kafin caiz, salih (hasen) mefhum, kabih metrük gibi terimler kullanırken Secavendllazım (ı"), mutlak (.ı:.). caiz (d. mücewez li-vechin (j), murahhas li-zarüretin (1.)") terimlerivakıf ni belirlemiş, vakfın caiz olmadığı yerlere de larn-elif (~) koymuştur. Eserleri. 1. 'Aynü'l-me'ani ii tefsiri'sDaha sonra yazılan bazı tefsirlerin kaynakları arasında yer alan mukaddimesinde tefsir usulü, Mekk'l-Medenl ayetler, nasih-mensuh gibi konular üzerinde durulan, kıraat imamları ile ravilerine yer verilen eserde dil ve kıraat farklılıkla­ rı ele alınmış, süre başlarında o süredeki harf. kelime ve ayet sayısı belirtilmiş, ayetlerdeki vakıf noktaları gösterilmiş ve nüzGI sebeplerine işaret eidilmiş, ahkam ayetlerinde kısa fıkhl izahlar yapılmış ve mezhep imamlarının görüşleri kaydedilmiştir (yazma nüshaları için b k. el-Fihrisü 'ş-şa­ mil, I, 204; Mollaibrahimoğlu, s. 105). Hamed el-Yahya, tefsirin Nisa süresinin sonuna kadar olan bölümünü doktora tezi olarak tahkik etmiştir. :Eserin müellifin oğ­ lu Ahmed es-Secavendl tarafından İnsa­ nü 'Ayni'l-me'ani adıyla ihtisar edildiği belirtiliyorsa da Mollaibrahimoğlu'na göre (s. ı 14) bu çalışma '~ynü'l-me'ani'den de yararlanılarakyazılmış muhtasar bir tefsirdir. z. 'İlelü'l-vu]fuf (el-Vals:fü ve'l-ibtida'ü'l-kebir). Müellifin: aynı konudayaptı­ ğı iki çalışmadan hacimli alanıdır. Eser Muhammed b. Abdullah ' b. Muhammed elldl tarafından tahkik edilerek neşredilmiş­ tir (I-lll. Riyad 1415/1994). Muhsin Haşim Derviş de kitap üzerinde doktora çalışmaseb'i'l-meşani. ı SECAVENDi, Muhammed h. TayfU.r (.ş~,~~ .J~ ~ ~) Muhammed b. TayfOr es-Secavendi'nin 'Aynü'l-me'ilni fi tefsiri's-seb'i'l-meşilni adlı eserinden iki sayfa (Süleymaniye Ktp., Damad İbrahim Paşa, nr. 122, vr. 2', 246b) Ebu Abdiilah (Ebu Ca'fer) Muhammed b. TayfOr es-Secavendi el-Gaznevi (ö. L 560/1 165) Tefsir ve kıraat alimi. ..J Hayatına dair yeterli bilgi yoktur. Sistan bölgesinde (Dihhuda. VIII, 12080) Rudolf Sellheim'in tanımlamasına göre Kabil ile Gazne arasında bir köy olan Segavend'de (Arapça' da Secavend) doğmuş olmalı ki bu nisbe ile meşhur olmuştur. Gaznevi nisbesi, onun bu şehirde tahsil maksadıyla bir süre bulunduğunu veya ilmi hayatını burada geçirdiğini düşündürmektedir. Biyografisine İnbdhü'r-ruvat'ta yer veren en eski müellif olan İbnü'l-Kıftl'nin (ö. 646/ ı 248) onun hakkında yazdıkları birkaç satırı geçmediği gibi Zehebl. İbnü'l-Cezeri gibi müellifler de İbnü'l-Kıfti'nin kaydettikleri üzerine bir şey ekleyememiştir. Zehebi, Secavendl'nin hocalarının kimler olduğuna ve kendisinden kimlerin faydalan dı- 268