KADINLAR “Bir Ayrılık” evli bir çift olan Nader ile Simin’ in çocuklarına daha iyi bir hayat sunabilmek için başka bir ülkeye taşınmak ve İran’ da kalıp kötüleşen Alzheimer hastası ebeveynine bakmaları arasında vermeleri gereken zorlu karar üzerine kurulu bir yapıt. Filmin ilk sahneleri biraz durağan olduğu için sıkılabilir ve filmi yarıda bırakmak isteyebilirsiniz. Fakat film, sizi “Kim doğruyu söylüyor?” diye düşündürmeye başlayarak ilginçleşmeye başlıyor. Bazen ise hüzünleniyor, durağanlaşıyorsunuz. En hüzünlü sahnesi ise son sahne olan hakimin Nader ve Simin’ in kızlarına “Hangi ebeveynin ile yaşamak istiyorsun?” diye sorduğu ve Termeh’ in gözyaşlarının döküldüğü sahneydi. Hem anne hem de babasına böylesine bağlı bir çocuğun küçük yaşta böyle zorlu bir kararı vermesi elbette çok zor ve iç acıtıcı. Bu sorunun cevabını hiçbir zaman öğrenemiyorsunuz çünkü film bu sahne ile son buluyor. Muhtemelen senarist de bu soruyu cevaplamakta zorlanmış ve yanıtı bizim düşünmemizi istemiş. Filmde İran’ da yaşanan cinsiyetçiliği ve erkeğin kadına olan baskınlığını da görmek mümkün. Hegemonik erkekliğin üst seviyede, vurgulanmış dişiliğin en aza indirgendiği bir toplumda kadın olarak yaşamanın zorluğunu bu film ile deneyimleyebilirsiniz. Hegemonik erkeklik, İran gibi dini kurallara bağlı ataerkil toplumlarda daha sık görülen erkekliğin ve kadınlığın belirli kalıba konulup erkeklerin kadınlardan üstün olarak görülmesi. Kendi içinde bir aslık ve üstlük düzeni var ve kadınlar bu düzende en alt tabakada yer alıyor. Kadınların ve erkeklerin kültürleri gereği önceden belirlenmiş görevleri var ve kendi belirlenmiş sınırları içinden çıkmak oldukça zorlu. Eğer filmden bir örnek ele almak istersek Razieh’ i hegomonik erkekliğin belirlediği hiyerarşide alt tabakadan bir kadın figürü olarak görmek mümkün. Razieh, alt tabakadan gelen fakir ve ezilen bir kadın. Onun yerine getirmesi gereken belirli görevleri var; yemek yapmak, çamaşırları yıkamak, çocuklarına bakmak fakat dışarıda işe girmesi ve hele bir erkeğin evinde çalışmak yasaktır onun için. Her nasılsa Razieh evini geçindirmek için sınırlarını aşar fakat kocasından korktuğu için ona açılamaz ve kendini ona ifade edemez. Razieh’ in kocası Hodjat, hegemonik erkek tipine çok güzel bir örnek. Agresif, sert ve diğer insanlara baskın gelmeye çalışan bir karakter. Karısının üzerinde baskın bir otoriteye sahip ve üstelik filmde küçük çocuklarının da tanık olduğu karısına uyguladığı şiddeti, çocuğun ağzından da duyabiliyoruz. Sadece kadınlara olan değil kendinden farklı diğer erkeklere de üstün gelmeye çalışıyor. İran gibi birçok ataerkil ülke olduğundan erkeklerin kadınların üstünde kurduğu otoriteyi gerçek hayatta çok fazla tanık oluyoruz. Türkiye’ de bu toplumlardan bir tanesi. Gazeteye baktığımızda birçok eşleri tarafından katledilmiş kadınları görebilmekteyiz. Bir araştırmaya göre 2014 yılının son dokuz ayında 207 kadın, eşleri tarafından öldürülmüş. Öldürülme nedenleri ise çok acı. Eşlerinin dayağından, işkencesinden, psikolojik şiddetinden usanıp kendi özgürlüklerine kavuşmak istiyorlardı sadece ama bu istedikleri şey onlar için çoktu ve cezaları ise ölümdü. İşte bu kadar kadının değeri az olan bir ülkede kadın olarak yaşamak gerçekten zorlayıcı bir hayat mücadelesi bizim için. Atatürk, "Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasi hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lazım gelecektir. Türk kadını, evdeki medeni mevkiini salahiyetle işgal etmiş, iş hayatının her safhasında muvaffakiyetler göstermiştir. Siyasi hayatla, Belediye seçimleriyle tecrübe kazanan Türk kadını bu sefer de milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Medeni memleketlerin birçoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu salahiyet ve liyakatle kullanacaktır." diyerek kadın haklarının önemini vurgulamıştır.