Ekonomik büyüme ve gelir dağılımı da yoksulluğu etkilemektedir. Ekonomik büyümenin yoksulluğu azaltmada gerekli olduğu genel kabul görmekle birlikte yoksulluk üzerindeki etki derecesi tartışmalıdır. Ekonomik büyümenin üretken kapasitede sürdürülebilir bir artış sağlaması durumunda artan verimlilikle birlikte yeni istihdam fırsatları oluşturulur. Sonuçta işsizlerin ekonomik aktiviteye katılımı gelirlerini artıracaktır. Yoksulların gelirindeki artış eğitim, sağlık ve kişisel gelişim harcamalarını artırarak yoksulların verimliliğini artıracak ve sonuçta artan üretken kapasite ekonomik büyümeyle sonuçlanarak döngüyü yeniden başlatacaktır (İslam, 2004:3). Ülke içinde kimi yerleşim yerleri ve daha geniş anlamda belirli bölgeler, çeşitli yoksulluk nedenlerinin birkaçını birden barındırdıkları için yoksulluğun özellikle yoğun olduğu yerleri oluşturmaktadır. İnsanlar, bu olumsuzluklardan kurtulmak için göç etme eğilimindedirler. Yoksulluğu belirleyen bir temel unsur da, başta kırdan kente olmak üzere değişik yerleşim alanları arasındaki göçlerdir. Kır-kent ayrımının yoksulluk ile doğrudan bağlantılı olduğu uluslararası kaynaklarca kabul edilmektedir. Kır-kent arasındaki bu farklılıklardan dolayı, daha iyi bir yaşam düzeyi elde etmek için aynı bölge içindeki veya farklı bölgelerdeki kentlere göç edenler ağırlıkla kendi imkanlarıyla yeni yerlerinde hayatlarını sürdürmeye çalışmaktadırlar. Ekonomik nedenli göç, gidilen yerdeki yoksul sayısını ve oranını artıran bir neden olabilmekte, göç sonucunda kentsel yoksullukta artış, kırsal kesim yoksulluğunda ise azalma gözlenebilmektedir (Akçakaya, 2009:19-20). Yoksulluk tehdidi altındaki kesimler, sağlık, eğitim gibi hizmetlere genellikle sosyal politikalar sayesinde ulaşabilmektedirler. Söz konusu politikaların etkin uygulanamadığı nispette yoksulluk tehdidi altında bulunanlar kamu hizmetlerinden yeterince yararlanamayacaktır. Yoksulluğa neden olduğu düşünülen ve yukarıda kısaca değinilen faktörlerin hiçbirisi kendi başına veya her bir toplum ve her bir koşul için yoksulluğa yol açan faktörler değillerdir. Farklı toplumlarda farklı durumlarda farklı faktörler tek başına veya en az ikisi bir arada bunu tetikleyen faktörler olabilir. Sonuçta ortaya çıkan durum ile mücadelede bu durumu da göz önünde bulundurmak faydalıdır. 1.2. Çocuk ve Çocuk İşgücü Kavramları 1.2.1. Çocuk Kavramı Türkiye’nin onayladığı Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 1’inci maddesi, 18 yaşından küçük herkesi “çocuk” olarak tanımlamaktadır. Medeni Kanunumuz bir kişinin reşit sayılabilmesini evlenme, ergin kılınma gibi birkaç istisna dışında 18 yaşını tamamlamış olmaya bağlamıştır. Buna göre 18 yaşını tamamlamamış kişiler Medeni Kanunumuza göre “çocuk” sayılmaktadır. Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonunun yaptığı bir tanımlamaya göre “çocuk” temelde yaşam yükünü yüklenmemiş, ailenin ve devletin koruduğu, diğer kurum ve kuruluşların 96