Paratiroid Hormonu

advertisement
Ders slaytları, konuyu daha iyi anlamanıza
yardımcı olması için hazırlanmıştır.
Sınavlarda “Guyton, Tıbbi Fizyoloji” kitabındaki
ilgili bölüm konuların tamamından sorumlu
olduğunuzu unutmayınız.
Başarı dileklerimle.
Doç. Dr. Atilla Uslu
Doç.Dr. Atilla Uslu
Paratiroid Hormonu (PTH):
PTH, kalsiyum (Ca+2) ve fosfatın (Pi)
barsaklardan geri emilimini, böbreklerden
atılmalarını ve hücre dışı sıvı ile kemikler
arasındaki değişimini ve düzeylerini kontrol
eden güçlü bir hormondur.
• PTH aktivitesinin artışı, kemikten Ca+2
tuzlarının rezorpsiyonuna, hücre dışı
sıvıda “hiperkalsemi” oluşturur.
• PTH aktivitesinin azalması, kemikte Ca+2
tuzlarının birikmesine, hücre dışı sıvıda
“hipokalsemi” oluşturur ve sıklıkla
“tetani”ye neden olur.
Hücre dışı Ca+2 konsantrasyonu (9.4 mg/dl : 2.4 mmol/lt) çok hassas bir şekilde
düzenlenir.
Ca+2 iyonları bir grup önemli fizyolojik ve biyokimyasal olayları düzenler:
• İskelet, kalp ve düz kasın uyarılması ve kasılması,
• Kanın pıhtılaşması,
• Salgılama olayları,
• Hücre zarın bütünlüğünün korunması ve taşınma işlevi,
• Enzim reaksiyonları,
• Hormon ve nörotransmitter salınması ve hormon etkisi
• Kemiğin mineralizasyonu
• Nöronların uyarılması
• Hiperkalsemi : Sinir sisteminin baskılanmasına “kas felci, koma ve ölüm”e neden olur
• Hipokalsemi : Sinir sisteminin uyarılabilirliğinin artmasına “tetani”ye neden olur.
Kilinik Önemi:
İyonize Ca+2 düzeyinin normal dışına sapması yaşamı tehdit eden bir çok
bozukluğa neden olur. Hastaneye yatan hastaların %3’ünü Ca+2 homeostaz
bozukluğu vakaları oluşturur.
Vücut Ca+2 dağılımı:
• Hücre dışı : % 0.1
• Hücre içi : % 1.0
• Kemiklerde: ∼ % 99
• İnsan vücudunda yaklaşık 1 kg Ca+2 bulunur. Bunun % 99’u Pi ile birlikte
hidroksiapatit kristalleri (CaPO4) şeklinde kemikte bulunur.
• Kemik dinamik bir dokudur ve mekanik rolüne ek olarak bir Ca+2 deposu
olarak hizmet görür.
• Kemikler, hücre dışı hipokalsemide Ca+2 salıveren, hiperkalsemide fazla Ca+2
depolayan geniş bir depo görevi görür.
Vücut Pi Dağılımı:
• Hücre dışı : % 1.0
• Hücre içi : % 14-15
• Kemiklerde: ∼ % 85
• Hücre dışı Pi‘ın kontrolü Ca+2 kadar hassas değildir ancak bir çok önemli
fizyolojik işlevlere sahiptir ve Ca+2 düzenlenmesini sağlayan faktörlerin bir
çoğu tarafından kontrol edilir.
Plazmadaki İnorganik Pi başlıca 2 halde bulunur.
1) Sekonder HPO4- : 1.05 mmol/l
2) Primer H2PO4- : 0.26 mmol/l
• Kandaki HPO4- ve H2PO4- miktarını saptamak zor olduğundan genel olarak
“fosfor mg/dl” olarak ifade edilir.
• Ortalama toplam İnorganik fosfor miktarı: 4 mg/dl kadardır.
• Erişkinlerde 3-4 mg/dl, çocuklarda ise 4-5 mg/dl arasındadır.
• Hücre dışı sıvıda Pi düzeyinin normalin
2-3 katına yükselmesi veya düşmesi
vücutta kısa (akut) dönemde bir etkiye
yol açmaz iken Ca+2 düzeyinin hafifçe
artması veya azalması çok hızlı etkilere
neden olur.
• Ancak, uzun (kronik) dönemde
hipokalsemi ve hipofosfatemi’nin her
ikisi de, kemik mineralizasyonunu
önemli ölçüde azaltır.
Hipokalsemi Sinir Sistemini Uyarır ve Tetaniye Yol Açar:
• Plazma Ca+2 konsantrasyonu %50 düştüğünde periferik sinirler çok kolay
uyarılabilir hale gelirler ve spontan deşarjlar ortaya çıkarmaya başlarlar.
• Bu deşarjlar, vücudun diğer bölümlerinde tetani ortaya çıkmadan önce
genellikle elde “karpopedal spazm” adı verilen kasılmalar görülür.
• Ayrıca beyinde uyarılabilirliği de artırarak
bazan konvülsiyonlara neden olur.
• Deney hayvanlarında Ca+2 düzeyleri
ölümcül sınıra indirildiğinde, “hücresel
enzim aktivitelerinde değişme, membran
geçirgenliğinde artış, belirgin miyokard
dilatasyonu ve pıhtılaşma bozukluğu”
görülmektedir.
Hiperkalsemi Sinir Sistemini ve Kas Aktivitesini Baskılar:
Plazma Ca+2 düzeyi;
• 12 mg/dl’i aştığı zaman sinir sistemini baskılayıcı etkileri ortaya çıkar.
• 15 mg/dl olduğunda bu etki odukça belirginleşir.
• 17 mg/dl’yi aştığında ise “PTH zehirlenmesi”nde
olduğu gibi bütün vücutta yaygın “metastatik
kalsiyum fosfat çökmesi” görülür
• Hiperkalsemide sinir sistemi baskılanır ve MSS’nin
refleks aktivitesi yavaşlar.
• Ayrıca kalpte Q-T aralığını kısaltır ve GIS kanal
kaslarının kasılma gücünü azaltarak kabızlığa ve
iştah kaybına neden olur.
Kalsiyum ve Fosfatın İntestinal Absorpsiyonu ve Fekal Yolla Atılması.
• Günlük alınan Ca+2 ve fosfor miktarı genelde 1000 mg'dır ve bu da 1 litre
sütteki miktara eşittir.
• Normalde, Ca+2 iyonu gibi iki değerlikli katyonlar barsaklardan kolay
emilmezler ancak, D vitamini Ca+2 emilimini artırır.
• Alınan Ca+2 un yaklaşık olarak % 35’i (350 mg/gün) emilir ve barsakta kalan
Ca+2 feçes ile atılır.
• Ayrıca buna ilaveten GIS sıvıların sekresyonu ve dökülen mukoza hücreleri
ile günde 250 mg Ca+2 daha barsaklara girer.
• Böylece, alınan Ca+2 un yaklaşık % 90‘ı (900 mg/gün) feçes ile atılmış olur.
• Fosfat iyonu, barsaklardan çok kolay emilir.
• Emilmeyen Ca+2 ile birlikte feçesle atılan kısmın dışında besinlerle alınan
fosfatın hemen hemen tümü barsaklardan kana emilir ve daha sonra da
idrarla atılır.
Kalsiyum ve Fosfatın Böbreklerden Atılması
PTH plazmadaki Ca+2 konsantrasyonunun yanı sıra fosfat konsantrasyonunun
kontrolünde de önemli rol oynamaktadır.
• Alınan Ca+2 yaklaşık % 10’u (100 mg/gün) idrarla atılır.
• Plazmada Ca+2 un yaklaşık olarak % 41 'i plazma proteinlerine bağlıdır ve bu
nedenle glomerulus kapilerlerinden filtre edilemezler.
• Geri kalan % 9 fosfat gibi anyonlarla bağlı durumdadır veya % 50’i iyonize
durumdadır ve glomerulustan renal tubuluslara filtre olurlar.
• Normalde böbrek tubulusları, filtre olan Ca+2 un % 99’unu reabsorbe ederler.
• Fosfatın böbreklerden atılması “taşma mekanizması” ile kontrol edilir.
• Plazma konsantrasyonu kritik değer olan yaklaşık 1 milimol/litre'nin altında
olduğu zaman, idrarla fosfat kaybı olmaz, glomerüler filtrattaki fosfatın
tümü geri emilir.
Günde 1000 mg Ca+2 alan bir kişide farklı dokular arasındaki Ca+2 değişimi.
Böbreklerin tübüler Ca+2 reabsorpsiyonunu azaltarak bol miktarda Ca+2 atabilme
yeteneklerine rağmen alınan Ca+2 un büyük kısmının feces yoluyla atılmaktadır.
• D vitamini barsak kanalından Ca+2 emilimini
artıran güçlü bir etkiye sahiptir.
• D vitamini ayı zamanda Ca+2un, hem
kemikte depolanması ve hem de kemikten
rezorpsiyonu üzerine önemli etkileri vardır.
• Ancak D vitamini bu etkiyi tek başına
yapabilen aktif bir madde değildir.
• Önce KC ve böbreklerde birbirini izleyen
reaksiyonlar ile D vitaminin aktif ürünü
olan “1.25-dihidroksikolekalsiferol –
Kalsitriol”e dönüşmesi gerekir.
Barsakta Ca+2 abropsiyonu
Barsakta Pi abropsiyonu
(VDR)= vitamin D receptor, (PMCA1b)= plasma membrane Ca+2 ATPase , (NPT2b)= Na-Pi Transporter,
(Calbindin -D 9k)= Calcium-binding protein, (TRPV6)= transient receptor potentiel vanniloid
D Vitaminin Barsaktan Ca+2 Emilimini Artıran “Hormonal” Etkisi:
• 1.25-Dihidroksikolekalsiferol kendisi bir “hormon” gibi etki göstererek
Ca+2 un barsaktan emilimini artırır.
• Bu etkiyi başlıca barsak epiteli hücrelerindeki Vit D bağımlı “kalsiyumbağlayan protein -Calbidin” ile gösterir
D Vitamini Barsaklardan Pi Emilimini Sağlar:
• Pi barsaklardan çok kolay bir şekilde absorbe olmakla birlikte, Pi’ın
barsak epitelinden geçişi D vitamin ile hızlanmaktadır.
• Bu olayın 1.25-Dihidroksikolekalsiferol’ün doğrudan etkisine bağlı olduğu
düşünülmektedir. Ca+2 daha sonra, Pi için bir taşıyıcı görevi yapar.
>>
D Vitamini Böbreklerden Ca+2 ve Pi Atılmasını Azaltıcı Etki Gösterir:
• D vitamini böbrek tübüllerinden Ca+2 ve Pi iyonlarının geri emilimini artırarak
bu maddelerin idrarla atılmalarını azaltır.
• Ancak, bu zayıf bir etkidir ve bu
maddelerin hücre dışı sıvı
konsantrasyonlarının kontrolünde çok
önemli bir role sahip değildir.
• Calbindin-D28K, Vit D bağımlı Ca+2
bağlayan bir protein ve sitozolde
Ca+2’un bazolateral tarafa taşınmasını
kolaylaştırır
D Vitaminin Kemiklere Etkisi ve PTH Aktivitesi:
• D vitamini hem kemik yıkımı ve hem de kemik yapımı, depolanması
üzerinde önemli etkilere sahiptir.
• Aşırı miktarda D vitamini uygulaması kemiklerde yıkıma (rezorpsiyon) yol
açarken eksikliğinde ise PTH’nun kemik absorpsiyonu üzerine etkisi büyük
ölçüde azalır veya engellenir.
Az miktardaki D vitamini kemik kalsifikasyonunu sağlar:
• Bu etkinin olası mekanizmalarından biri, D vitamini Ca+2 ve Pi’ın ince
barsaklardan emilimini artırmasıdır.
• Diğer bir mekanizma ise, büyük olasılıkla 1.25-dihidroksikolekalsiferol’ün
Ca+2’un hücre zarından taşınmasını sağlamasına bağlıdır.
• Ancak, bu durumda taşınma osteoblastik veya osteositik hücre zarlarında
ters yönde olmaktadır.
1). Parathormon : Ca+2 (artar), Pi (azalır)
Başlıca 3 etkisi vardır.
1). Kemiklerden Ca+2 un salınımını artırır
2). Ca+2 un böbreklerden atımını azaltır.
3). Kalsitriol sentezini uyararak barsaktan Ca+2 emilimini artırır.
2). Kalsitriol
: Ca+2 ve Pi (artar)
3). Kalsitonin
: Ca+2 ve Pi (azalır)
Bu hormonlar üzerine hipotalamus ve hipofizin herhangi bir kontrol etkisi yoktur.
• Paratiroid bezi, tiroid bezinin arkasında, alt ve üst kutuplarına yerleşmiş
bezelye büyüklüğünde dört bezden oluşmuştur.
• Her biri 30-40 mg ; toplam 120-160 mg ağırlığında olan bez: yaklaşık 6 mm
uzunluğunda, 3 mm genişliğinde, 2 mm kalınlığındadır.
• Paratiroid bezinin makroskopik görünüşü koyu kahverengi yağa benzer.
• Bu nedenle, tiroid ameliyatları sırasında paratiroid bezlerini lokalize etmek güçtür.
• Bu bezlerin önemi bilinmeden önce, tiroidektomi sırasında tamamı veya büyük
kısmı çıkartılmaktaydı.
• Paratiroid bezinin yarısının çıkartılması
önemli fizyolojik anormalliklere yol
açmaz.
• Ancak, 3/4’nün çıkartılması genellikle
geçiçi bir hipoparatiroidizm’e neden olur.
• Geriye kalan bez hipertrofiye olarak tüm
bezlerin işlevlerini yerine getirir.
Erişkin paratiroid bezi, tiroid bezleri başlıca esas (chief) ve oksifil (oxyphil)
hücrelerinden oluşmuştur.
Oksifil hücreler genç insanlarda ve hayvanların bir çoğunda bulunmaz.
PTH’nun çoğu esas hücreler tarafından salgılanırken oksifil hücrelerin
işlevleri kesin olarak bilinmemektedir.
Bunların hormon salgılamayan esas
hücrelerin boşalmış veya
değişikliğe uğramış
şekilleri olduğuna
inanılmaktadır.
PTH Sentezi
•
•
•
•
Ribozom : preproPTH : 110 aa
ER ve Golgi : proPTH
: 90 aa
Vezikül
: PTH
: 84 aa
calcium-sensing receptor (CaSR)
• PTH düzeyi ortamdaki Ca+2
ve Mg+2 derişimi ile ters
orantılıdır.
• Bu ilişki, PT hücreleri
üzerine yerleşik spesifik bir
G proteini ve Ca+2 reseptörü
tarafından düzenlenir.
• Fosfatın PTH salgısı üzerine
hiçbir etkisi yoktur.
Her iki tip PTH reseptörü hücre içi sinyal leri G protein üzerinden gerçekleştirir.
PTH-R Tip-1:
PTH-R Tip-2:
• PTH ve Paratiroid
hormon ilişkili protein Parathyroid hormonerelated protein
(PTHrP)’i tanır.
• PTH için spesifiktir
• Kemik ve böbrekte
birbirinin aynısı olup
hedef dışı dokularda
bulunmaz.
• Beyin, pankreas,
testis ve plasenta
vb. bulunur
• Ca+2 konsantrasyonun artmasının nedeni; PTH kemikten Ca+2 ve Pi emiliminde
artışa, böbreklerden ise Ca+2 iyonunun atılımının azalmasına bağlıdır.
• Pi konsantrasyonun azalması ise PTH’nun böbreklerden Pi atılmasını artırmasına
dayanır.
Özellikle Ca+2 konsantrasyonundaki çok küçük kronik değişikliklerin
PTH konsantrasyonunu %100 gibi yüksek oranda değiştirebilmektedir.
• Osteoprogenitör : Kemiğin ana (kök) hücreleri olup mitozla olgun kemik hücrelerine
farklılaşmaktadırlar.
• Osteoblastlar : Kemik dokusunda matriksin yapımında sorumlu olan hücrelerdir.
• Osteositler : Kemiğin esas hücreleri olup, olgun kemik hücresi adını da alır.
• Osteoklastlar : Kemikte yıkımı veya kemik rezorbsiyonunu gerçekleştiren hücrelerdir.
PTH’nun kemikten Ca+2 ve fosfat emilimine neden olan iki ayrı etkisi vardır.
1). Ca+2 ve Pi’ın kemikten emiliminin hızlı dönemi – Osteoliz.
2). Ca+2 ve Pi’ın kemikten serbestleşmesinin yavaş dönemi – Osteoklastların Aktivasyonu.
1). Ca+2 ve Pi’ın kemikten emiliminin hızlı dönemi – Osteoliz.
• PTH etkisi dakikalar içinde ortaya çıkar ve birkaç saat boyunca devam eder.
• Osteoliz olarak tanımlanan bu dönemde özellikle osteositler Ca+2 ve Pi
emilimini artırırlar ve kan kalsiyum düzeyi artar.
• Osteositler birbirleriyle ve osteoblastlar ile “osteosistik zar sistemi” adı
verilen uzun ince zar çıkıntıları ile birleşmektedirler.
• Osteositik zarda bulunan pompa aktif olduğunda kemik sıvısında bulunan
Ca+2’u hücre dışı sıvıya pompalayarak sıvıdaki Ca+2 miktarını 1/3 değerine
düşürür.
• Pompa inaktif olduğu zaman, kemik sıvısında Ca+2 düzeyi çok yükselir ve
kalsiyum fosfat tuzları yeniden kemik matriksine depolanır.
2). Ca+2 ve Pi'ın kemikten serbestleşmesinin yavaş dönemi Osteoklastların Aktivasyonu.
• PTH etkisi haftalar veya aylar boyunca boyunca devam eder.
• PTH, osteoklastları aktive eder ancak membranlarında PTH reseptörleri
bulunmaz.
• Aktive olmuş osteositler ve osteoblastlar bilinmeyen bir ikinci sinyali
osteoklastlara göndererek kemikte haftalar veya aylar boyunca emilimini
(rezorpsiyon) sağlarlar.
• Osteoklastik aktivite iki aşamada gerçekleşir.
1). Mevcut osteoklastların hızlı aktivasyonu,
2).Yeni osteoklastların oluşumu
2). Ca+2 ve Pi’ın kemikten serbestleşmesinin yavaş dönemi - Osteoklastların
Aktivasyonu.
CaK = cathepsin K, CA = carbonic anhydrase. RANK = receptor activator for nuclear factor,
RANKL = RANK ligand, OPG = Osteoprotegerin
PTH Böbrekten Ca+2 Atılmasını Azaltır ve Pi Atılmasını Artırır:
• PTH’un dışarıdan verilmesi, fosfatın proksimal tübüllerden geri emilimini
azaltarak hızlı bir şekilde idrarla atılmasını sağlar.
• Ancak bu sırada Ca+2‘un distal tübüllerin son kısmı, toplayıcı tübül ve
toplayıcı kanalların ilk bölümlerinde geri emilimini artırır.
• Bu etki, “kemiklerin ve hücre dışı sıvının Ca+2 iyonu düzeylerinin
kontrolünde yaşamsal öneme sahiptir”.
Özetle PTH:
• Pi, Na+, K+ ve amino asitlerin geri emilimini azaltır
• Ca+2, Mg+ ve H+ iyonlarının geri emilimini artırır.
PTH, Barsaklardan Ca+2 ve Pi’ın Emilimini Büyük Oranda Artırır:
Bu görevi D vitaminden 1.25-dihidroksikolekalsiferol yapımını artırarak yürütür.
PTH Etkilerinde Aracı cAMP’nin Rolü
• PTH, osteosit, osteoklast ve diğer
hedef organ hücrelerinde etkisinin
büyük bölümünü cAMP üzerinden
gösterir.
• cAMP, osteoklastlardan kemik yapan
enzim ve asitlerin salgılanması, 1.25dihidroksikolekalsiferol oluşumu gibi
etkilerden sorumlu olabilir.
• Kalsitonin tiroid bezinden salgılanan ve plazma Ca+2 konsantrasyonunu
azaltan 32 aminoasitten oluşan yaklaşık 3400 molekül ağırlığında peptit
yapısında bir hormondur.
• Etkileri PTH’un etkilerine ters yöndedir ve etki gücü nicel olarak daha azdır.
• Hormon, tiroid bezindeki folliküller arasında bulunan “parafolliküler veya
C hücreleri” adı verilen hücreler tarafından sentezlenir ve salgılanır.
• Bu hücreler insanda tiroid bezin ancak % 0.1 kadarını oluştururlar.
Plazma Ca+2 konsantrasyonunda artma Kalsitonin salgılanmasını uyarır:
• Kalsitonin, salgılanmasının primer uyaranı plazma Ca+2 konsantrasyonunda
artmadır.
• Bu etki PTH’nun tamamen tersidir, çünkü PTH Ca+2 konsantrasyonunda azalma
ile uyarılır.
Kalsitonin, plazma Ca+2 konsantrasyonunu azaltır:
Bu etkisini en az iki yolla gerçekleştirir:
1) Kalsitonin ilk hızlı etkisini kemiklerde, osteoklastların emilim etkisini ve
osteositik zarın osteolitik etkisini azaltarak gösterir.
2) Kalsitonin ikinci ve daha uzun etkisini, yeni osteoklastlar oluşumunu azaltarak
gösterir.
• Kalsitonin, PTH’un tersine Ca+2’un böbrek tübüllerinde ve barsak kanalında
tutulması üzerine çok hafif etkileri vardır.
Erişkinde Plazma Ca+2 Konsantrasyonu Üzerine Kalsitonin’in Etkisi
Zayıftır.
Bunun iki nedeni vardır.
1) Kalsitonin etkisiyle plazma Ca+2 iyon konsantrasyonunda bir düşmenin
başlaması ile birkaç saat içinde PT bezleri güçlü bir şekilde uyarılır ve
böylece kalsitonin etkisi bastırılmış olur.
2) Erişkinde, günlük Ca+2 absorpsiyon ve depolanma hızı çok yavaştır, hatta,
kalsitonin etkisiyle absorpsiyon hızı yavaşlaşa bile, plazma Ca+2
konsantrasyonuna etkisi yine de azdır.
Diğer yandan, çocuklarda kemiğin yeniden şekillenmesi çok daha hızlı
olduğu için, kalsitoninin etkisi daha belirgindir.
Hypocalcemia
Hypercalcemia
FGF23: Fibroblast growth factor 23
Hipoparatiroidizm:
• Paratiroid bezi yeteri kadar PTH yapamaması;
• Kemikteki osteoklastlar inaktif hale gelir ve kemiklerden Ca+2 çıkışı sağlanamaz.
• Vücut sıvılarında kalsiyum düzeyi düşer.
• 6-7 mg/dl’lere düştüğünde vücut kasları, özellikle larinks kaslarında tetaniler
görülür.
• Gerekli tedavi hemen uygulanmazsa ölüm görülür.
• Tedavide PTH yerine kalsiyum ve D vit verilir
Hipoparatiroidizmin Paratiroid hormonu ve D Vitamini ile Tedavisi.
Hipoparatiroidizmi tedavi etmek için PTH seyrek olarak kullanılır;
• Çünkü, hormon pahalı, etkisi kısa (en fazla birkaç saat) ve vücudun
hormona karşı antikor üretme eğilimi nedeniyle, seyrek olarak kullanılır.
• Hastaların çoğunda, günde 100.000 ünite gibi yüksek dozda D vitamini ile
birlikte 1-2 g kalsiyum uygulanması plazma kalsiyum düzeyini normal
sınırlar içinde tutar.
• Bazı durumlarda aktif olmayan D vitamini (25-hidroksikolekalsiferol –
Kalsidiol) yerine, D vitamininin aktif şekli (1,25-dihidroksikolekalsiferol –
Kalsitriol) kullanmak gerekebilir.
• Ancak, D vitamininin aktif şekli olan bu maddenin aşırı aktivitesinden
korunmak bazen çok zor olabilir.
Primer Hiperparatiroidizm:
• PT bezindeki bir bozukluk veya tümör aşırı miktarda PTH salgılanmasına neden olur.
• Genelde çocuklardan çok, kadınlarda görülür gebelik, emzirme veya başka nedenler
tümör oluşmasına zemin hazırlamaktadır.
• Kemiklerde osteoklastik aktivede artış, hücre dışı sıvıda
Ca+2 yükselirken, bazan Pi iyonlarının böbrekten atılımını
artırır, plazma Pi konsantrasyonunu düşürür.
• Hiperparatiroidizme bağlı “osteitis fibrosa sistika” adı
verilen kistik kemik hastalığı oluşur.
• Barsaklardan absorbe edilen veya kemiklerden mobilize
edilen Ca+2 ve Pi/oksalat kristalleri böbreklerden atılması
sırasında Ca+2 ve Pi/oksalat kristalleri şeklinde çökmeye
başlar ve “böbrek taşları”nı oluştururlar.
Hiperparatiroidizmde Hiperkalseminin Etkisi:
• Hiperparatiroidizm bazen, plazma kalsiyumunun 12-15 mg/dl veya üzeri değere
çıkmasına neden olur.
• Hiperkalsemi, “MSS ve PSS etkiler, depresyon, kabızlık, abdominal ağrı, kaslarda
zayıflık, peptik ülser, iştah kaybı, kalbin diyastolde gevşemesinin azalması” gibi
etkilere yol açar.
Paratiroid Zehirlenmesi ve Metastatik Kalsifikasyon:
• Çok nadir olsa da aşırı miktarda PTH salgılanması ve PTH zehirlenmesinin ortaya
çıkması için kan kalsiyum düzeyinin 17 mg /dl’nin üzerine çıkması gerekir.
• Ancak bu artış beraberinde fosfat artışı ile birlikte yaygın metastatik kalsiyum
fosfat çökmesi bir kez ortaya çıktığında birkaç gün içinde ölümle sonuçlanır.
• Kalsiyum fosfat kristalleri “AC alveollerinde, böbrek tubuluslarında, tiroid bezinde,
mide mukozasınında ve tüm arterlerin çeperlerinde” çökmeye başlar.
Hiperparatiroizmde Böbrek Taşı Oluşumu:
• Hafif hiperparatiroidili hastaların çoğunda kemik hastalığı belirtileri oldukça
seyrek görülmesine karşın, böbrek taşı oluşumuna aşırı yatkın olurlar.
• Bunun nedeni, sindirilen veya kemikten mobilize olan kalsiyum ve fosfatın
böbrekler tarafından atılması sırasında idrardaki konsantrasyonlarının çok
artmasıdır.
• Sonuçta, kalsiyum fosfat kristalleri böbreklerde çökmeye
başlar ve kalsiyum fosfat taşları oluşurken normal oksalat
düzeyi ile birlikte yüksek düzeyde kalsiyumun bulunması,
kalsiyum oksalat taşlarının da oluşmasına yol açar.
• Böbrek taşlarının çoğu alkalik idrar ortamında zor
asidik ortamda kolay eriyebilirler.
• Bu nedenle, böbrek taşlarının tedavisinde sıklıkla asit
içeren diyet veya ilaçlar kullanılır.
Sekonder Hiperparatiroidizm:
• Sekonder hiperparatiroidizmde, paratiroid hormon artışı PT bezindeki
primer bir bozukluk yerine hipokalseminin kompansasyonu sonucu
ortaya çıkar.
• Bu durum primer hiperparatirodizmin tersidir ve hiperkalsemi ile ilişkilidir.
• Sekonder hiperparatiroidizm D vitamini eksikliği veya D vitaminin aktif
şekli olan (1,25-dihidroksikolekalsiferol – Kalsitriol)‘un yeterli bir miktarda
oluşumunu sağlayamayan kronik böbrek hastalığı durumlarında ortaya
çıkabilir.
• D vitamini eksikliği osteomalazi (kemik minralizasyonun yetersizliği)‘ne
yol açar ve yüksek hormon düzeyi kemiklerin rezorpsiyonuna neden olur.
Raşitizm :
• Genellikle 6-18 aylık çocuklarda görülen, çoğunlukla güneş yetersizliğine bağlı
D vitamini eksikliği sonucu, uzun kemiklerde şekil bozukluğuna neden olan
bir hastalıktır.
• Ayrıca barsaklardan yeterince D vitamini emilememesi, ekstrasellüler sıvıda
Ca+2 ve Pi minerali eksikliği de kemik gelişimini olumsuz yönde etkiler.
• Nadir olarak böbrek hastalıklarında da Raşitizm görülebilir.
• Tedavide, diyette yeteri kadar Ca+2, fosfat ve D vitamini alınması yanı sıra
güneş banyosu uygulamaları kullanılmaktadır.
Osteomalazi “Erişkin Raşitizmi”:
• Erişkinlerde diyete bağlı D vitamini veya Ca+2 yetersizliği oldukça seyrek görülür.
• Ancak bazen, yağların emilememesi (steatore) sonucu ağır D vitamini, Ca+2 ve Pi
emilimi bozulması sonucu “Osteomalazi - Erişkin Raşitizmi”i görülebilir.
• Tetani oluşturacak kadar ağır bir devreye girmemekle birlikte ciddi düzeyde
kemik bozuklukları sıklıkla görülür.
Böbrek Hastalığına Bağlı “Osteomalazi ve Renal Raşitizm”:
• Böbrekleri tamamen çıkartılmış veya haraplanmış, hemodiyaliz hastalarında çok
ciddi bir problem olarak karşımıza çıkar.
• Bunun nedeni hasarlanan böbreklerin D vitaminin aktif formu olan 1.25-dihidroksi
kolekalsiferol ‘ün oluşamamasıdır.
• Diğer bir neden ise, konjenital olarak böbrek tübüllerinde Pi’ların geri emiliminin
azaldığı “konjenital hipofosfatemi veya D vitaminine dirençli raşitizm” adı verilen
bu tip raşitizm, Ca+2 ve D vitamini yerine Pi bileşikleri ile tedavi edilir.
Kemik Erimesi “Osteoporoz”:
• Osteoporoz, erişkinlerde ve özellikle ileri yaşta her iki cinste de görülebilmekle
beraber kadınlarda %80 oranında daha fazla görülen bir kemik hastalığıdır.
• Kemik kalsifikasyonunun zayıf olmasından ziyade kemik matriksinin azalmasıyla
karakterize olan osteoporoz, osteomalazi ve raşitizmden farklı bir hastalıktır.
• Osteoporozda, osteblastik
aktivite azalmış olduğu için
osteoid depolama hızı ve
mineral yoğunluğu azalmıştır.
• Bu nedenle kemikler daha
kolay kırılır hale gelir.
• En çok omurlarda, kalça ve
bilek kemiklerinde görülse de
vücuttaki bütün kemikler bu
durumdan etkilenir.
Kemik Erimesi “Osteoporoz”:
• Osteoporoz’da bazen kemiğin azalması, hiperpartiroidizm’de olduğu gibi,
osteoklastik aktivitenin aşırı artmasına bağlı olabilir.
Osteoporozun en sık görülme nedenleri:
• Aktivite eksikliğine bağlı olarak, kemiklerin fiziksel stres altında olmaması.
• Kötü beslenmeye bağlı yeterli protein matriksinin oluşamaması.
• Osteoblastlar tarafından osteoid oluşumu için gerekli C vitaminin bulunmaması.
• Osteoblastları uyarıcı östrojen hormonunun menapoz sonrası salgılanmaması.
• İleri yaşlarda Büyüme hormonu ve diğer büyüme faktörlerinin azalmasına bağlı
olarak birçok kemik matriksi proteinin depolanamaması.
• Cushing hastalığında olduğu gibi aşırı glukukortikoid salgısı, protein
katabolizmasını artırdığı gibi osteoblastik aktiviteyi azaltan özel bir etkisi vardır.
Dişlerin Bölümleri ve İşlevleri:
• Taç (crown):
Ağızda görünen ve mineyle kaplı
bölümdür.
• Boyun (neck):
Diş etiyle sarılı mine-sement
birleşimidir.
• Kök (root):
Periodontal ligament tarafından
kemiğe bağlandığı, çene kemiğinin
içinde kalan kısımdır.
Dişlerin Bölümleri ve İşlevleri:
Mine, dentin, sement dişin sert tabakalarını oluştururken pulpa (diş özü) dişin
yumuşak olan tek tabakasıdır.
• Mine (Enamel): dişin en şeffaf dış tabakası olup elmastan sonraki en sert
maddedir ve hidroksi apatitten oluşur.
• Sement (Cementum) : diş minesi gibi kök yüzeyini örten ince tabakadır.
• Dentin: diş pulpası temel hücreleri kabul edilen odontoblast'ların uzantılarının
yoğunlukta olduğu yarı sert bir tabakadır.
• Pulpa (Pulp): dişin özüdür ve dişin basınçları, termal etkileri algılamasını,
kanlanmasını sağlayan kısmıdır.
• Pulpa temelde bir bağ dokusudur, içinde yaşla ters orantılı olarak azalan
odontoblast, fibroblast, kapiller damarlar, sinirler ve yaşla doğru orantılı
olarak artan bağ dokusu barındırır.
Dişlerin Bölümleri ve İşlevleri:
Mine, dentin, sement dişin sert tabakalarını oluştururken pulpa (diş özü) dişin
yumuşak olan tek tabakasıdır.
• Mine (Enamel): dişin en şeffaf dış tabakası olup elmastan sonraki en sert
maddedir ve hidroksi apatitten oluşur.
• Sement (Cementum) : diş minesi gibi kök yüzeyini örten ince tabakadır.
• Dentin: diş pulpası temel hücreleri kabul edilen odontoblast'ların uzantılarının
yoğunlukta olduğu yarı sert bir tabakadır.
• Pulpa (Pulp): dişin özüdür ve dişin basınçları, termal etkileri algılamasını,
kanlanmasını sağlayan kısmıdır.
• Pulpa temelde bir bağ dokusudur, içinde yaşla ters orantılı olarak azalan
odontoblast, fibroblast, kapiller damarlar, sinirler ve yaşla doğru orantılı
olarak artan bağ dokusu barındırır.
Dişlerin Bölümleri ve İşlevleri:
Mine, dentin, sement dişin sert tabakalarını oluştururken pulpa (diş özü) dişin
yumuşak olan tek tabakasıdır.
• Mine (Enamel): dişin en şeffaf dış tabakası olup elmastan sonraki en sert
maddedir ve hidroksi apatitten oluşur.
• Sement (Cementum) : diş minesi gibi kök yüzeyini örten ince tabakadır.
• Dentin: diş pulpası temel hücreleri kabul edilen odontoblast'ların uzantılarının
yoğunlukta olduğu yarı sert bir tabakadır.
• Pulpa (Pulp): dişin özüdür ve dişin basınçları, termal etkileri algılamasını,
kanlanmasını sağlayan kısmıdır.
• Pulpa temelde bir bağ dokusudur, içinde yaşla ters orantılı olarak azalan
odontoblast, fibroblast, kapiller damarlar, sinirler ve yaşla doğru orantılı
olarak artan bağ dokusu barındırır.
Download