Merhaba Sevgili Arkadaşlar, RADIO projesinin bu ayki sayısı için sizlere Arthritis&Rheumatology dergisinin Ekim sayısında yayınlanan orijinal bir çalışmayı seçtim. Birleşik Krallık ve İtalyan ortak bir çalışması olan bu yazıda, romatoid artrit tedavisinde histopatolojik yanıtının incelenmesi için ultrason kılavuzluğunda küçük eklem biyopsilerinin yapılmasında önerilerin oluşturulması amaçlanıyor. RA, tipik olarak küçük eklemleri tutsa da büyük eklem tutulumları daha şiddetli olabiliyor. Hastalığın patofizyolojisi için küçük eklemlerden biyopsi alınması daha detaylı bilgi sağlayabilecektir. Ancak mevcut durumda artroskopik biyopsiler altın standart olsa da küçük eklemlerde pek uygulanmıyor. Bu nedenle minimal invazif, US-kılavuzluğunda küçük eklemlerden biyopsinin yapıldığı birkaç yeni yazı yayınlanmış durumda. Temelde RA çalışmalarında histopatolojik örneğin değerlendirilebilmesi için bazal ve tedavi sonrası iki dönemde örnek alınması öneriliyor ve örneklerin aşağıdaki konuları kapsaması gerektiği vurgulanıyor. 1. Sinoviyal dokunun immunfenotipi değerlendirilmeli. 2. Sinovyal materyalin moleküler yapı analizi için yeterli RNA ekstratı elde edilmeli. 3. Sinoviyal tabakadaki CD68+ makrofajların sayısı tespit edilebilmeli. Bu çalışmada Barts Erken Artrit Kohortu (BEAC) ile CLIP-Cert olarak kısaltılan sertolizumabın klinik ve patolojik yanıtının incelendiği çalışmanın verilerine ek analizler yapılmış. Barts grubunda yeni tanı RA hastalarında bazal ve DMARD sonrası 6. ayda biyopsi yapılıyor. DMARD’a yanıt vermeyen ardışık hastalara sertolizumab sonrası 3. ayda biyopsi tekrarlanıyor. Her eklemden minimum 12 biyopsi yapılıyor ve en az 6 sinoviyal spesimen elde edilmeye çalışıyor. Çalışmalarda biyopsi öncesi, Eklem Ultrasonografisi de yapılıyor ve sinovyal hipertrofi /power doppler sinyal derecesine göre biyopsi için yeterlilik düzeyi araştırılıyor. Elde edilen bu sonuçların validasyonu için de bir grup başka hastanın sonuçları da kullanılıyor. Bu grupta hem RF/CCP pozitif ve negatif hastalar hem de artroskopik veya artroplastik alınmış örnekler de bulunuyor. Bu çalışmadaki analizlerde el bileği, dirsek ve MKF/PİFlerden alınan örnekler kullanılmış. Biyopsi örneklerinde CD3, CD20 ve CD68 hücresel infiltrasyon düzeyleri karşılaştırılıyor. Hücresel infiltrasyon düzeylerinin aynı eklemdeki çeşitli biyopsilerde farklı çıkması nedeniyle eklemdeki genel bulguları yansıtması için birden fazla biyopsi alınması gerekliliği vurgulanıyor. Minimum 4 biyopsi alınması gerekli gibi gözüküyor. US verilerinin analizine göre grade 2 ve daha fazla sinovyal hipertrofi varsa >%80 işlemde yeterli doku elde edilmiş. Her ne kadar daha fazla sinovyal hipertrofi olan hastalarda PDS sinyali daha fazla alınsa da PDS sinyali yalnız başına yeterli doku alınabileceğine işaret etmiyor. RA hastalarında tedavi yanıtlarının incelenmesi için hastaların bazal ve tedavi sonrası DAS28 skorları ile dokudaki CD68+ makrofaj yoğunluğu ilişkisi de incelenmiş. Tedavi sonrası klinik yanıt ile sinoviyal makrofaj sayısındaki azalma anlamlı derecede korele bulunmuş. Bu durum hem Barts kohortunda hem de sertolizumab grubunda elde ediliyor. Sinovyal dokunun moleküler analizi için RNA eldesi için tüm işlemlerde yeterli miktarda materiyal saptanıyor. Sonuç olarak bu çalışmada benzer bir çalışma yapabilmek için minimum standartlar vurgulanıyor. Ve de RA’da tedavi etkinliğinin incelenmesinde US kılavuzluğunda histopatolojik örneklemenin kullanışlılığını da gösteriyor. Bu sonuçlara göre; 1. Semikantitatif analizle sinoyal hücre infiltrasyonu değerlendirilmesi için minimum 4 sinovyal biyopsi alınmalı. 2. Biyopsi öncesi grade 3 sinovyal kalınlık elde edilmişse bu küçük eklemlerdeki işlemlerin %80’den fazlasında tüm eklemin immunfenotipini ortaya koyduğu söylenebilir. 3. Her eklemden 6 sinovyal biyopsi alınırsa RNA ekstraksiyonu ve moleküler analiz de yapılabiliyor. 4. Büyük eklemlerde olduğu gibi CD68(+) makrofaj sayısı küçük eklemlerde de tedavi yanıtının değerlendirilmesinde kullanışlıdır. Bu yöntemin yaygın şekilde kullanılabilmesi için tabii ki küçük eklem artroskopileri ve forseps biyopsiler gibi diğer yöntemlerle birebir karşılaştıran çalışmalara ihtiyaç var. EULAR sinovit araştırma grubu ve OMERACT’ın da benzer çalışmalara devam ettiği de belirtiliyor. Teknik olarak basit olan bu yöntemin ileriki yıllarda bireyselleştirilmiş tedavi açısından da önemli veriler sağlayabileceği de akılda tutulmalıdır. Bizler de ülkemizde ultrasonla uğraşan romatologlar olarak bu ve benzer çalışmaları heyecanla beklemekteyiz. Yakın bir zamanda US-kılavuzluğunda biyopsi bizim de gündemimizde olabilir. Bir başka çalışmada görüşmek üzere sağlıcakla kalın, hoşça kalın arkadaşlar. Özetleyen Doç. Dr. Ömer Karadağ