Ekoloji Dönem Ödevi

advertisement
T.C.
ĐSTANBUL TĐCARET ÜNĐVERSĐTESĐ
MÜHENDĐSLĐK VE TASARIM FAKÜLTESĐ
ENDÜSTRĐ MÜHENDĐSLĐĞĐ BÖLÜMÜ
ĐKLĐM DEĞĐŞĐKLĐĞĐNĐN ANTROPOLOJĐK ETKĐLERĐ
EKOLOJĐ ÖDEVĐ
0805.01018 – M. Salih Karakaşlı
0805.01013 – Ezgi Cihan
0805.01064 – Gizem Gürler
0805.01012 – Cemalettin Uysal
0905.01008 - Burak Evliyaoğlu
0905.01073 - Mert Öz
Prof. Dr. Đsmail EKMEKÇĐ
OCAK 2012
Sayfa |2
1. GĐRĐŞ
3
2. HAVA, ĐKLĐM VE ĐKLĐM DEĞĐŞĐKLĐĞĐ
5
6
6
8
9
9
10
10
2.1. Küresel Isınma Nedir?
2.2. Küresel Đklim Değişikliğinin Bölgeler ve Ülkeler Üzerine Etkileri
2.3. Gelecek Yüzyıl Đçin Öngörülen Đklim Değişiklikleri
2.3.1. Sıcaklık Öngörüleri
2.3.2. Yağış Öngörüleri
2.3.3. Kar ve Buz Öngörüleri
2.3.4. Deniz Seviyesi Öngörüleri
3. KÜRESEL ĐKLĐMDEKĐ DEĞĐŞĐKLĐKLERĐ YÖNLENDĐREN ĐNSAN
FAKTÖRLERĐ
3.1. Sera Etkisi
3.2. Sektörler ve Sera Etkileri
3.2.1. Yerleşmeler ve Hizmet Sektörü
3.2.2. Ulaştırma ve Taşımacılık Sektörü
3.2.3. Đmalat Sanayii Sektörü
3.2.4. Tarım Sektörü ve Enerji Ürünleri
3.2.5. Atıklar ve Atık Yönetimi
3.2.6. Enerji Temini ve CO2’nin Fiziksel Uzaklaştırılması
3.2.7. Politika araçları
4. KÜRESEL ISINMANIN POTANSĐYEL ETKĐLERĐ
10
10
12
12
12
13
13
15
15
16
17
4.1. Đklim Tiplerinde Değişiklik
17
4.2. Deniz Seviyesinde Yükselme
17
5. ĐKLĐM DEĞĐŞĐKLĐĞĐNĐN SAĞLIK ÜZERĐNE ETKĐLERĐ
20
6. ĐNSAN ETKĐSĐNĐ AZALTMA ÇALIŞMALARI
6.1. Kyoto Protokolü
22
23
KAYNAKLAR
24
Sayfa |3
1.GĐRĐŞ
Đklim değişikliği, çok genel bir yaklaşımla, “Nedeni ne olursa olsun
iklim koşullarındaki büyük ölçekli (küresel) ve önemli yerel etkileri
bulunan,
uzun
tanımlanabilir.
süreli
ve
yavaş
gelişen
değişiklikler”
biçiminde
Đklimdeki değişiklikler, buzul ve buzul arası çağlar
arasında, dünyanın çeşitli bölgelerinde ortalama sıcaklıklarda oluşan büyük
değişiklikler
şeklinde
ortaya
çıktığı
gibi,
yağış
değişimlerini
de
içermektedir. Bugünkü bilgilerimize göre, yerkürenin 4.5 milyar yıllık çok
uzun jeolojik tarihi boyunca iklim sisteminde milyonlarca yıldan on yıllara
kadar tüm zaman ölçeklerinde doğal etmenler ve süreçlerle birçok
değişiklik olmuştur. Jeolojik devirlerdeki iklim değişiklikleri, özellikle buzul
hareketleri
coğrafyasını
ve
deniz
seviyesindeki
değiştirmekle
değişimler
kalmamış,
ekolojik
yoluyla
yalnız
sistemlerde
de
dünya
kalıcı
değişiklikler oluşturmuştur.
Ancak sanayi devriminden beri, iklimdeki doğal değişebilirliğe ek
olarak, ilk kez insan etkinliklerinin de iklimi etkilediği yeni bir döneme
girildi. Sanayi devriminden beri, özellikle fosil yakıtların yakılması, arazi
kullanımı değişiklikleri, ormansızlaşma ve sanayi süreçleri gibi insan
etkinlikleri sonucunda atmosfere salınan sera gazlarının atmosferdeki
birikimleri hızla artmaktadır. Bu ise, doğal sera etkisini kuvvetlendirerek,
şehirleşmenin de katkısıyla, dünyanın yüzey sıcaklıklarının artmasına
neden olmaktadır. Bu yüzden, günümüzde iklim değişikliği, sera gazı
birikimlerini arttıran insan etkinlikleri dikkate alınarak da tanımlanabiliyor.
Örneğin Birleşmiş
Milletler
Đklim
Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nde
(ĐDÇS), “Karşılaştırılabilir bir zaman döneminde gözlenen doğal iklim
değişikliğine ek olarak, doğrudan ya da dolaylı olarak küresel atmosferin
bileşimini bozan insan etkinlikleri sonucunda iklimde oluşan bir değişiklik”
biçiminde tanımlanmaktadır.
Küresel ısınmaya yol açan sera gazları; esas olarak, fosil yakıtların
yakılması (enerji ve çevrim), sanayi (enerji ilişkili; kimyasal süreçler ve
Sayfa |4
çimento üretimi, vb. enerji dışı), ulaştırma, arazi kullanımı değişikliği, katı
atık yönetimi ve tarımsal (enerji ilişkili; anız yakma, çeltik üretimi,
hayvancılık
ve
gübreleme
vb.
enerji
dışı)
etkinliklerden
kaynaklanmaktadır. Küresel hesaplamalara göre, atmosfere salınan insan
kaynaklı sera gazı salınımları nedeniyle, küresel karbon dengesi denk
kapanmamaktadır. Küresel karbon döngüsünün normal akışlarına ek
olarak, esas olarak arazi kullanımı değişiklikleri ve ormansızlaştırma
yoluyla 1.6 milyar ton (Mt) ve fosil yakıt yanmasından 6.3 Mt olmak üzere
her yıl toplam 7.9 Mt karbon (C) atmosfere salınır(IPCC). Küresel karbon
döngüsünün iki büyük ana bileşenini oluşturan karasal ekosistemler
(ormanları da içeren tüm bitki örtüsü ve topraklar) ve okyanuslar, toplam
tutarın 4.6 (2.3+2.3) MtC’lik bölümünü tutar. Karasal ekosistemlerin ve
okyanusların tuttuğu ya da uzaklaştırdığı karbon tutarı atmosfere salınan
toplam tutardan çıkarıldığında, her yıl insan kaynaklı net 3.3 MtC’nin
atmosferde kaldığı bulunur. Đklim değişikliğinin önlenebilmesinin odak
noktasını da, her yıl atmosferde kalan bu yaklaşık 3.3 MtC’lik fazla
karbonun kontrol edilmesi ve atmosferden uzaklaştırılması (azaltılması)
oluşturur.
Temel olarak insan etkinlikleri sonucunda atmosferin kimyasal
bileşiminde ortaya çıkan önemli değişiklikler sonucunda, küresel yüzey
sıcaklıklarında 19. yüzyılın sonlarında başlayan ısınma, 1980’li yıllarla
birlikte daha da belirginleşerek, hemen her yıl bir önceki yıla göre daha
sıcak olmak üzere, küresel sıcaklık rekorları, kırdı. Küresel olarak, 1990’lı
yıllar 1860 yılından sonraki aletli gözlem kayıtlarındaki en sıcak on yıldır;
1998 ise, +0.58 C°’lik anomali ile en sıcak yıldır. Đkinci en yüksek sıcaklık
rekoru +0.47 C° ile 2002 yılındadır. Benzer ısınma eğilimleri ve yüksek
sıcaklık
rekorları,
kuzey
ve
güney
sıcaklıklarında da gözlenmektedir.
yarım
kürelerin
yıllık
ortalama
Sayfa |5
2. HAVA, ĐKLĐM VE ĐKLĐM DEĞĐŞĐKLĐĞĐ
Ulusal meteoroloji kuruluşlarında, güneşlenme, bulutluluk, hava,
deniz yüzeyi ve toprak sıcaklığı, yağmur, kar, dolu, şimşek ve fırtına gibi
iklim elemanları ve atmosfer olayları, iklim bilimsel (klimatolojik) amaçlar
için
düzenli
olarak
kaydedilir.
Đklim
bilimcilere
göre,
atmosferdeki
değişebilen süreçlere bağlı olan hava, yeryüzünün herhangi bir yerindeki
ve herhangi bir andaki atmosferik olayların tümüdür. Đnsan etkinliklerinin
çok büyük bir bölümü, hava olaylarına bağlıdır ve ondan etkilenir. Bu
yüzden, hava olaylarının kısa süreli öngörülerinin yapılması, insan yaşamı
için önemli kabul edilmektedir. Bu da, atmosfere (hava küreye) ilişkin
bilgilerin oldukça kesin bir doğrulukla bilinmesine bağlıdır. Tüm atmosfer
olayları,
süreçleri
ve
iklim,
belirli
bir
zaman
süresi
ile
tanımlanabilmektedir: Bir rüzgâr hamlesi (rüzgâr hızındaki ani artışlar)
birkaç saniye sürebilir; bir kümülüs bulutu, birkaç saat içinde gelişip yok
olabilir; alçak basınçlar (siklonlar) ve onlara bağlı kötü hava koşulları,
birkaç
günden
on
güne
kadar
etkili
olabilir;
yüksek
basınçlara
(antisiklonlara) bağlı iyi hava devreleri, haftalar ve kuraklık olayları
aylarca sürebilir. Buzulların eriyip geri çekilmesine yol açan sıcaklık
değişimleri, onlarca/yüzlerce; buzul ve buzul arası çağlar binlerce yıl
sürebilir.
Hava olaylarından yalnız birini tanımlamak ve anlamak için gerekli
olan gözlem süresi, bu hava durumunun ya da sürecinin kendine özgü
oluşum zamanı kadar olmalıdır. Pencereden dışarıya bir bakış, bize,
havanın o anda yağışlı ( ya da güneşli) olup olmadığı hakkında genel bir
düşünce verebilir. Buna karşılık, onun nemli (ya da kurak) bir yaz (ya da
kış) olup olmadığını söylemez. Bu yüzden iklim, “Yeryüzünün herhangi bir
yerinde uzun yıllar boyunca yaşanan ya da gözlenen tüm hava koşullarının
ortalama durumu” olarak tanımlanmaktadır. Şüphesiz, iklim tanımı, aşırı
olayları,
sıklık
dağılımlarını,
olasılıkları
ve
değişkenliği
de
içermek
zorundadır. Bu yüzden son yıllarda iklimi tanımlarken, ‘hava olaylarının ya
da koşullarının ortalama durumu’ yerine “Hava olaylarının, atmosferik
Sayfa |6
süreçlerin ve iklim elemanlarının değişkenlikleri, uç oluşumları ve ortalama
değerleri
gibi
uzun
süreli
istatistiklerle
karakterize
edilen
sentezi
(bireşimi)” yaklaşımı seçilmektedir.
Bir bölgenin iklimi, birkaç saniyeden (şimşek, gök gürültüsü, sağanak
yağış, vb.) birkaç haftaya (yüksek basınç kuşakları) uzanan bir zaman
ölçeğine sahip olan havadan farklıdır. Başka sözlerle, hava ve iklim
arasındaki en önemli ayrım, ‘zaman’dır: Kısa süreli atmosfer koşulları ve
süreçleri, hava olarak nitelendirilir. Bunların uzun süreli olanları, iklimdeki
gibi dönemsel bir doğaya sahiptir.
2.1. Küresel Isınma Nedir?
Đnsan tarafından atmosfere verilen gazların sera etkisi yaratması
sonucunda,
dünya
yüzeyinde
sıcaklığın
artmasına
“küresel
ısınma”
deniyor. Đklim sisteminde vazgeçilmez bir yere sahip olan sera gazları,
güneş ve yer radyasyonunu tutarak, atmosferin ısınmasında başlıca
etkendirler.
Sera
gazlarının
bulunmaması
durumunda
yeryüzünün
sıcaklığının bugüne göre 30 derece daha soğuk olacağı hesaplanmıştır.
Son
yıllarda
atmosferde
çeşitli
insan
aktivitelerinden
kaynaklanan
nedenlerle karbondioksit, metan, ozon ve diazot monoksit gibi gazlardan
oluşan sera gazları, yeryüzü sıcaklığında belirgin artmalara sebep oluyor.
Sera
etkisinin
artması,
troposferin
ısınmasında,
stratosferin
de
soğumasında en önemli etken olarak gösteriliyor.
2.2. Küresel Đklim Değişikliğinin Bölgeler ve Ülkeler Üzerine
Etkileri
Küresel ısınmanın etkileri şimdiden Bangladeş, Maldiv adaları,
Pakistan ve Endonezya’da toprak kayıplarıyla kendini göstermektedir.
Küresel ısınma sonucu; Pasifik Okyanusu’nda, Kiribati bölgesine ait Tebua
Tarawa ve Abanuea adlı iki adanın okyanus suları altında kaybolduğu
Sayfa |7
bildirilmiştir. Güney Pasifik Bölgesel Çevre Programı Kurumu (SPREP)
tarafından yapılan açıklamada, Kiribati ve komşu ada ülkesi Tuvalu'da
başka
adaların
da
kaybolmak
üzere
olduğu
belirtilmiştir.
Hint
Okyanusu’ndaki Maldiv adalarında da aşağı yukarı durum aynıdır.
- Đnsan yerleşimi olan 200 adanın üçte birinde kumsallar, dalgalara kapılıp
yok olmaya devam etmektedir.
- Dünyadaki her on buzuldan birine ev sahipliği yapan Peru’da, küresel
ısınmanın etkileri belirgin olarak gözlenmektedir. Peru buzullarının dörtte
biri
yok
olmuştur.
Özellikle;
Rio
Santa
bölgesinde
nehir
suyunun
yetersizliği nedeniyle, enerji sorununun ortaya çıktığı, bunun yanında
tarlaları sulamak için su taşındığı bildirilmiştir.
- Alaska’da araştırma yapan bilim adamları küresel ısınma yüzünden
bölgede yeni bitki oluşumları ve tundralar görüldüğünü bildirmişlerdir.
Havadan çekilen fotoğraflara göre; yeşil alan oranı son 50 yılda iki katı
artmış durumdadır. Uzmanlar kuzeyde çoğalan yeşilliğin, tropik bölgelerin
de çölleşmesi anlamına geldiğini söylemektedirler.
Bilim adamlarına göre küresel iklim değişikliğinden etkilenecek bazı ülkeler
şunlardır:
- Japonya; plajları ve endüstrisi deniz suyu seviyesinin yükselmesiyle sel
riski altında kalacaktır.
- Almanya, Hollanda, Ukrayna kıyılarındaki deltalar ile Kuzey Afrika’daki
Nil deltası sel ve erozyon tehlikesi altındaki yerlerdir.
- Yerleşim ve sanayinin hızla deniz seviyesine kaydığı, Batı ve Orta
Afrika’nın alçak seviyeli Angola, Kamerun, Nijerya, Senegal gibi ülkeleri
kıyı sel ve erozyonu tehdidi altındadır.
- Fransa; aşırı sıcak nedeniyle pek çok nükleer enerji santrali, soğutma
sistemi için gerekli suyun kıtlığı nedeniyle, yaz boyunca devreden
çıkarılacaktır.
Belli
bölgelerde
somon
tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.
balığı
popülasyonu
yok
olma
Sayfa |8
- Đngiltere; Kış aylarında ılık havaların ardından şiddetli yağmur ve seller
gelmesi; her üç yılda bir yaz aylarında kuraklık yaşanması beklenmektedir.
Tarımda, üzüm ve soya fasulyesi gibi yeni ürünlere yönelecektir.
- Đtalya; kuzey bölgelerde şiddetli seller, güney bölgelerde ise kuraklık
görülecektir.
- Yunanistan; sıcak ve bunaltıcı yaz aylarının turizme darbe vurması, su
sıkıntısı
yaşanması,
orman
yangınlarında
artış
görülmesi
beklenen
sonuçlardır.
- Akdeniz; deniz seviyesi yarım metre yükselecek, kuşların yaşam alanı
tahrip olacaktır.
-Alpler; yüksek yerlerdeki bitkiler ölecek, buzullar ve buz tutmuş göller
eriyerek bazı zirvelerin çökmesine yol açacaktır. Pek çok bölgede kayak
yapmak imkânsız hâle gelecektir.
- Türkiye; geliştirilmiş iklim modellerine göre beklenen en önemli sorun
“su” sorunudur. Akdeniz ikliminin uzun süreli kuraklığına ek olarak, kış
aylarında yağış miktarında azalmalar beklenmekte, aşırı kuraklıkların;
. Tarım ve orman ürünlerinde önemli azalışa,
. Su kaynaklarının azalması sonucu enerji sıkıntısına,
. Kıyı kesimlerden iç kısımlara doğru nüfus hareketine neden olması
eklenmektedir.
2.3. Gelecek Yüzyıl Đçin Öngörülen Đklim Değişiklikleri
Hükümetler
arası
Đklim
Değişikliği
Paneli’nin
(IPCC)
Üçüncü
Değerlendirme Raporu’nda (TAR) temel alınan tüm salım senaryoları ve
projeksiyonları,
atmosferdeki
karbondioksit
birikimlerinin,
yüzey
sıcaklıklarının ve deniz seviyesinin 21. yüzyıl süresince yükseleceğini; kara
ve deniz buzlarının ve buzullarının alansal ve hacimsel olarak azalacağını
göstermektedir.
Sayfa |9
2.3.1. Sıcaklık Öngörüleri
1990-2100 döneminde, küresel ortalama yüzey sıcaklığının 1.4 ile
5.8 C° arasında artacağı öngörülmektedir. Öngörülen ısınma oranı 20.
yüzyılda gözlenen değişikliklerden daha büyüktür ve eski iklim verilerine
dayanarak, büyük bir olasılıkla bunun en azından son 10,000 yıl boyunca
bir benzeri yoktur. Son küresel model benzeştirmelerine dayanarak,
neredeyse tüm kara alanları, özellikle soğuk mevsimde yüksek kuzey
enlemlerindeki karalar, daha hızlı ısınabilecektir. Bunlar arasında en dikkat
çekici olanı, tüm modellerde küresel ortalamayı %40’dan daha fazla aşan
Kuzey Amerika’nın kuzey bölgelerinde ve Orta Asya’nın kuzeyindeki
ısınmadır. Buna karşılık, yazın güney ve güneydoğu Asya’da ve kışın
Güney Amerika’daki ısınma küresel ortalama değişiklikten daha azdır.
2.3.2. Yağış Öngörüleri
Küresel model benzeştirmelerine dayanarak ve çok sayıda senaryo
açısından, küresel ortalama su buharı birikimi ve yağış tutarının 21. yüzyıl
süresince artacağı öngörülmektedir. 21. yüzyılın ikinci yarısına kadar,
yağışlar, kışın orta ve yüksek kuzey enlemlerde ve Antarktika’da artmış
olabilecektir. Alçak enlemlerdeki kara alanlarında, hem bölgesel artışlar
hem
de
azalışlar
beklenmektedir.
Ortalama
yağış
için
bir
artışın
öngörüldüğü pek çok alanda, yıldan yıla yağış değişkenliği daha büyük
olabilecektir.
Yağışta mevsimlik kaymalar olabileceği de öngörülmektedir. Genel
olarak, yağışlar, yüksek enlemlerde yaz ve kış mevsimlerinde artabilecek.
Yağışların, kışın, orta enlemler, tropikal Afrika ve Antarktika’da, yaz
mevsiminde ise, güney ve doğu Asya’da artacağı öngörülmektedir.
Avustralya, Orta Amerika ve güney Afrika’nın kış yağışlarında sürekli bir
azalma bekleniyor. IPCC modellerinde, özel olarak Akdeniz havzası için
önemli bir yağış değişikliğinden söz edilmemekle birlikte, Hadley Centre’in
iklim modellerine ve başka model sonuçlarına göre, özellikle Doğu Akdeniz
havzası ve Orta Doğu için, yağışlarda, su kaynaklarında ve akımlarda
S a y f a | 10
gelecek yüzyıl için önemli azalmalar beklenmektedir. Yağış projeksiyonları
arasındaki model tutarlılıkları, dünyanın birçok bölgesi için göreli olarak
zayıftır.
2.3.3. Kar ve Buz Öngörüleri
Kuzey yarımküredeki kar örtüsü ve deniz buzu yayılışının daha da
azalacağı öngörülmektedir. Buzulların ve buz şapkalarının geniş ölçekli geri
çekilmesinin 21. yüzyılda da süreceği beklenmektedir. Antarktika buz
kalkanı daha fazla yağış nedeniyle kütle kazanabilirken, akışlardaki artış
yağıştan fazla olacağından Grönland buz kalkanı kütle kaybedebilir. Deniz
seviyesinin altında kalması yüzünden, Batı Antarktika buz kalkanının
kararlılığı konusunda kaygılar bulunmaktadır.
2.3.4. Deniz Seviyesi Öngörüleri
TAR’da temel alınan tüm senaryolara göre, küresel ortalama deniz
seviyesinin, 1990 ve 2100 arasında 0.09 ile 0.88 metre kadar yükseleceği
öngörülmektedir.
Bu
yükselme,
esas
olarak
okyanusların
termal
genişlemesi ile buzullardan ve buz şapkalarından olan kütle kayıplarıyla
bağlantılıdır.
3. KÜRESEL ĐKLĐMDEKĐ DEĞĐŞĐKLĐKLERĐ YÖNLENDĐREN ĐNSAN
FAKTÖRLERĐ
3.1 Sera Etkisi
Yeryüzündeki tüm yaşam biçimleri için vazgeçilmez bir ortam olan
atmosfer, birçok gazın karışımından oluşmaktadır. Atmosferi oluşturan ana
gazlar, azot (% 78.08) ve oksijendir (% 20.95). Daha küçük bir tutara
sahip olmakla birlikte, üçüncü önemli gaz karbondioksittir (% 0.93).
Atmosferdeki birikimleri çok az olan çok sayıdaki öteki gazlar ise,
atmosferin kalan bölümünü oluşturur. Đklim sistemi için önemli olan doğal
S a y f a | 11
etmenlerin başında sera etkisi gelmektedir. Bitki seraları kısa dalgalı güneş
ışınımlarını geçirmekte, buna karşılık uzun dalgalı yer (termik) ışınımının
büyük bölümünün kaçmasına engel olmaktadır. Sera içinde tutulan termik
ışınım seranın ısınmasını sağlayarak, hassas ya da ticari değeri bulunan
bitkiler için uygun bir yetişme ortamı oluşturmaktadır. Atmosfer de benzer
bir davranış sergilemektedir. Sera etkisi sadeleştirilerek açıklanabilir:
Bulutsuz ve açık bir havada, kısa dalgalı güneş ışınımının önemli bir
bölümü atmosferi geçerek yeryüzüne ulaşır ve orada emilir. Ancak,
yerkürenin sıcak yüzeyinden salınan uzun dalgalı yer ışınımının bir
bölümü, uzaya kaçmadan önce atmosferin yukarı seviyelerinde bulunan
çok sayıdaki
ışınımsal olarak etkin eser gazlar (sera gazları) tarafından
emilir ve sonra tekrar salınır. Doğal sera gazlarının en önemlileri, başta en
büyük katkıyı sağlayan su buharı (H2O) olmak üzere, karbondioksit (CO2),
metan
(CH4),
diazotmonoksit
(N2O)
ve
troposfer
ile
stratosferde
(troposferin üzerindeki atmosfer bölümü) bulunan ozon (O3) gazlarıdır.
Ortalama koşullarda, uzaya kaçan uzun dalgalı yer ışınımı gelen Güneş
ışınımı ile dengede olduğu için, Yerküre/atmosfer birleşik sistemi, sera
gazlarının bulunmadığı bir ortamda olabileceğinden daha sıcak olacaktır.
Atmosferdeki gazların gelen Güneş ışınımına karşı geçirgen, buna
karşılık geri salınan uzun dalgalı yer ışınımına karşı çok daha az geçirgen
olması nedeniyle yerkürenin beklenenden daha fazla ısınmasını sağlayan
ve
ısı
dengesini
düzenleyen
bu
doğal
süreç
sera
etkisi
olarak
adlandırılmaktadır. Ortalama koşullarda, Yerküre/atmosfer sistemine giren
kısa dalgalı güneş enerjisi ile geri salınan uzun dalgalı yer ışınımı
dengededir. Güneş ışınımı ile yer ışınımı arasındaki bu dengeyi ya da
enerjinin atmosferdeki ve atmosfer ile kara ve deniz arasındaki dağılışını
değiştiren herhangi bir etmen, iklimi de etkileyebilir. Yerküre/atmosfer
sisteminin enerji dengesindeki herhangi bir değişiklik ışınımsal zorlama
olarak adlandırılmaktadır.
S a y f a | 12
3.2. SEKTÖRLER VE SERA ETKĐLERĐ
3.2.1. Yerleşmeler ve Hizmet Sektörü
Çoğunlukla yerleşme (bina/konut) ve ticaret/hizmet sektörü olarak
adlandırılan yerleşmeler ve ticari binalar için sera gazı salınımlarının
azaltılması olanaklarını içerir. Doğrudan kullanılan fosil yakıt enerjisinden
kaynaklanan CO2 salınımları ve bu binalardaki iç ortam ya da hava
koşullarının kontrolü (iklimlendirme -ısıtma ve soğutma-, havalandırma
ve/ya da hava kalitesinin iyileştirilmesi) ve güç ekipmanı için kullanılan
elektrik, sera gazı salınımlarının bu sektördeki en büyük kaynağıdır. Öteki
sera gazı kaynakları, izolasyon köpüğü üretiminden, konut ve ticari
soğutucular ile iklimlendirme ve havalandırmadan kaynaklanan CFC’leri ve
yemek ocaklarında ve fırınlarda biyokütle yanması aracılığıyla üretilen çok
çeşitli sera gazlarını içermektedir.
3.2.2. Ulaştırma ve Taşımacılık Sektörü
Yakıt hücreli motorlu trenler ve hava kirleticileri (CO, hidrokarbonlar,
SO2, azot oksitleri (NOx) ve partikül madde) için ileri kontrol sistemleri gibi
motorlu araçlar için öngörülen geleceğin ana teknolojilerine ilişkin son
çalışmalar, ulaştırma sektöründe enerji kullanımı yolları ve onun çevre
üzerindeki etkileri için köklü değişiklikler olacağını göstermektedir. Aynı
zamanda, ulaştırmada dünya ölçeğindeki hızlı motorlaşma, düşük fiyatlı
sıvı fosil yakıtların varlığı ve daha büyük ve daha güçlü araçlara olan
istemin yol açtığı gerekli sabit yakıt ekonomisi düzeylerindeki son
eğilimler, vb. tüm gelişmeler ve değişiklikler, yakın gelecekte ulaştırmadan
kaynaklanan
sera
göstermektedir.
gazı
salınımlarının
düzenli
olarak
artacağını
S a y f a | 13
3.2.3. Đmalat Sanayii Sektörü
Metal ve özellikle demir, çelik ve alüminyum üretimini içeren enerji
yoğun ya da ağır sanayiiler, rafineriler, kağıt hamuru ve kağıt, temel
kimyasallar (azotlu gübreler, petrokimyasallar ve klorin, vb.) ve basta
çimento olmak üzere metal-dışı mineraller, imalat sanayiinde sera gazı
salınımlarının
azaltılması
önlemleri
ve
seçenekleri
açısından
öne
çıkmaktadır. Hafif sanayii olarak da adlandırılan düşük enerji yoğun
sektörler, gıda, içecek ve tütün üretimini, tekstil üretimini, odun ve odun
üretimini, matbaa ve yayıncılığı, hassas kimyasallar ve metal isleme
sanayiini (otomobilleri, elektronikleri ve çeşitli aletleri) içermektedir. Bu
sanayilerin her biri, çok sayıda son ürünleri üretir. Đmalat sektöründen
kaynaklanan CO2 dısı gazlar, N2O, HFC’ler, PFC’ler ve SF6’yı içerir. Adipik
asit, nitrik asit, HCFC-22 ve alüminyum üretim süreçleri, bu gazları
istenmeyen yan ürünler olarak salmaktadır. Bunların dışındaki öteki
sanayiiler, ozon inceltici maddelerin yerine üretim yapan bir kaç sektörü
de içerecek biçimde, bu kimyasalları imalat süreçlerinde kullanmaktadır.
3.2.4. Tarım Sektörü ve Enerji Ürünleri
Tarımın insan kaynaklı küresel sera gazı salınımlarına katkısı %
20’nin
üzerindedir(IPCC,).
Bunlar:
(i)
Çiftliklerde
kullanılan
fosil
yakıtlardan ve esas olarak ormansızlaştırma ve tarımsal üretim ile toprak
isleme tekniklerindeki dönüşümlerden kaynaklanan CO2 (toplam CO2
salınımlarının % 21-25’ini oluşturuyor); (ii) Çeltik tarlalarından, arazi
kullanımı
değişikliklerinden,
biyokütle
yanmasından,
mide
fermantasyonundan ve hayvansal atıklardan kaynaklanan CH4 (toplam
CH4’ün % 55-60’ını karşılıyor); (iii) Esas olarak islenen tarım topraklarında
kullanılan azotlu gübrelerden ve hayvansal atıklardan kaynaklanan N2O
(toplam N2O salınımlarının % 65- 80’ini karşılıyor).
Tarım sektöründeki doğrudan sera gazı salınımları, tarımsal üretim
süreçleri sırasında topraklardan ve hayvanlardan, ısı ve elektrik enerjisi
S a y f a | 14
üretimi ile traktör ve öteki ulaştırma araçlarının kullanımında gereksinimin
duyulan yakıtın karşılanmasından kaynaklanır. Buna ek olarak, tarımsal
etkinlikler dolaylı N2O salınımlarına neden olur; CO2 ise, tarım makineleri,
inorganik gübreler ve tarım kimyasalları gibi öteki tarımsal girdilerin
üretiminden de kaynaklanır.
Gelişmekte olan ülkelerde, örneğin Hindistan’da, salımlar esas olarak
geviş
getiren
hayvanların
ürettiği
metandan,
tarımsal
artıkların
yakılmasından ve çeltik ekiminden kaynaklanır.
Gelişmekte olan ülkelerdeki sığır sayısında 2020’ye kadar bir artış
olması,
buna
bağlı
beklenmektedir.
Bu
olarak
metan
sektörden
salınımlarında
kaynaklanan
sera
bir
gazı
artış
olması
salınımlarını
azaltmak zor olmasına karsın, çeltik tarlalarının daha sık akaçlaması
(drenajı),
azotlu
besiciliğindeki
gübre
kullanımını
iyileştirmeler,
vb.
azaltma
ve
konulardaki
büyük bas
bilimsel
hayvan
araştırmalar
sürmektedir.
Enerji girdisi dikkate alındığında, geleneksel tarımın, gelişmekte olan
ülkelerin önemli bir bölümünde hala insan is gücüne ve hayvan gücüne ve
pişirme
amacıyla
yakacak odun kullanımına dayalı olduğu görülür.
Sanayileşmiş ülkelerdeki modern tarım ise, gübre üretimi ve doğrudan
fosil yakıt girdileri ile pazara yönelik ulaştırma etkinliklerine dayanır.
S a y f a | 15
3.2.5. Atıklar ve Atık Yönetimi
Atıklar ve atık yönetimi, sera gazı salınımlarının düzeyini genel
olarak 5 ana yolla etkiler:
(1)
Düzenli
katı
atık
(çöp)
depolamasından
(arazi
dolgularından)
kaynaklanan metan salınımları;
(2) Atık yanmasından sağlanan enerjinin katkısıyla fosil yakıt kullanımının
azalması;
(3) Doğal madde ve imalat sanayilerindeki enerji tüketiminde ve süreç
gazı salınımlarında, geri dönüşüm sonucunda azalma;
(4) Birinci el (kullanılmamış) kağıt istemindeki azalmaya bağlı olarak,
orman kesiminin azalması, dolayısıyla ormanlarda karbon tutulması;
(5) Satış ya da geri dönüşüm için atık taşınmasında enerji kullanımı:
Camın yeniden kullanımı ya da geri dönüşümü için uzun mesafeli
taşınması
dışında,
ikinci
materyallerin
taşınmasından
kaynaklanan
salınımların büyüklüğü, genellikle öteki 4 etmenden çok daha küçüktür.
3.2.6. Enerji Temini ve CO2’nin Fiziksel Uzaklaştırılması
Enerji kaynaklarına ilişkin çalışmalar ve son gelişmeler, basta fosil
yakıtlarda çok verimli güç üretimi, yenilenebilir enerjilerin daha fazla
kullanımı ve CO2’nin uzaklaştırılması (tutulması ve depolanması) ve
yönetimi gibi çok sayıda yeni ve alternatif teknolojinin varlığını ve bunların
yakın gelecekte kullanılabileceğini göstermektedir. Enerji ilişkili CH4 ve CO2
dışındaki öteki sera gazlarının kontrol edilmesi ve/ya da azaltılması için de
çok sayıda yeni olanaklar bulunmaktadır. Ancak, bunların bir bölümü
henüz
araştırma-geliştirme
aşamasındadır
ve
maliyetleri bugün için
oldukça yüksektir.
Geleceğe yönelik değerlendirmeler ve öngörüler, enerji temini ve
çevrim sektörünün, esas olarak ucuz ve bol fosil yakıtların egemenliğinde
kalacağını, buna karşılık salınımları azaltma potansiyellerinin kömürden
S a y f a | 16
doğal
gaza
dönüşüm
ve
güç
santrallerinin
çevrim
verimliliğindeki
iyileştirmeler ile ısı ve enerji dağıtımı yapan büyük ölçekli kojenerasyon
santrallerinin yaygınlaştırılmasıyla olacağını ortaya koymaktadır. Üretim,
biyokütle,
atık
ve
arazi
dolgusu
metanı,
enerji
ürünü
üretimiyle
desteklenebilecek olan önemli bir enerji kaynağı olarak görülmektedir.
Rüzgar enerjisi ve su gücünün ise, güneş enerjisi göreceli olarak yüksek
maliyetli
olduğu
için,
güneşten
daha
fazla
katkı
sağlayacağı
beklenmektedir.
3.2.7. Politika araçları
Politika araçları ise, özellikle daha düşük karbon yoğun teknolojilerin
pazara
girmesini
kolaylaştırmak
ya
da
özendirmek
ve
gerekli
düzenlemeleri yapmak biçiminde önemli bir görev üstlenebilir. Öte
yandan, kalkınma düzeyi ve özel koşullar, örneğin enerjide fosil yakıtlara
yüksek
düzeyde
bağımlılık
vb.
politika
araçlarının
ülkeden
ülkeye
farklılıklar göstermesine neden olabilir.
Yine
de,
bunun
ulusal
düzeydeki
en
uygun
karışımı,
yerel
yöneticilerle, özel ve kamu yatırımcı kuruluşlarıyla, bilimsel ve teknik
araştırma-geliştirme
kuruluşlarıyla,
sanayi
ve
iş
birliklerinin
ya
da
kuruluşlarının temsilcileriyle gerçekleştirilecek olan geniş açılı ve etkili bir
danışma
süreciyle
geliştirilebilir.
Politika
araçları
aşağıda
verilenleri
içerebilir:
(i)
Sera gazı salınımlarını arttıran desteklerin azaltılmasını ya da
kaldırılmasını (örneğin, ulaştırma destekleri, vb.);
(ii)
Enerji fiyatlandırma stratejilerini (örneğin, enerji desteklerinin
azaltılmasını, karbon vergilerini, vb.);
(iii)
Ulusal ve uluslararası ticareti yapılabilir salım izinlerini ve ortak
yürütme projelerini;
(iv)
Enerji, sanayi, tarım, ulaştırma, vb. sektörler ile ortak gönüllü
programları ve görüşmelerle sağlanan anlaşmaları;
S a y f a | 17
(v) Sisteme yönelik yönetim programlarını;
(vi) Enerjinin yeterli ve verimli kullanım standartlarını içeren düzenleyici
programları;
(vii) Đleri teknolojilerin geliştirilmesini ve uygulanmasını önemli düzeyde
destekleyen ya da sağlayan pazar araçlarını ve tanıtım programlarını; ve
(viii) Ürün markalama düzenlemelerini ya da programlarını.
4. KÜRESEL ISINMANIN POTANSĐYEL ETKĐLERĐ
4.1. Đklim Tiplerinde Değişiklik
a. Sanayi devriminde sonra atmosferde CO2’nin iki katına çıkışı 2030
yılına kadar muhtemel iklimsel değişikliklerinin olacağını işaret etmektedir.
Đlk göze çarpan değişim sıcaklıktaki artışlar olacaktır. Küresel ısınma
şiddetli fırtınaların sıklık ve şiddetini değiştirecektir. Bu ısınan okyanus
sularının üzerlerindeki hava kütleleri ısıtmaları şeklinde gerçekleşecektir.
b. Đkincisi, buna bağlı olarak yağış rejimleri, toprak nemi ve tarımsal
üretimi ilgilendiren diğer iklimsel faktörlerde değişim meydana gelecektir.
4.2. Deniz Seviyesinde Yükselme
Çeşitli modellerle önümüzdeki yüzyılda deniz seviyesinin 20 cm ile
40 cm arasına da yükselebileceği ihtimalini göstermektedir. Bu iki şekilde
gerçekleşir;
a. Isınan okyanus sularının termal genleşmesi
b. Buzul erimesi
Eğer küresel ısınmanın sera gazlarının emisyonundan meydana
geldiği hipotezi kabul edilirse, bu gazların azaltılması yoluna gidilmeli bu
birinci derecede önemli bir strateji olmalıdır. Eğer küresel ısınma ve onun
doğuracağı değişimler azaltılacaksa, küresel CO2’nin küresel emisyonun
%20-50
azaltılması
gerektiği
hesaplanmaktadır.
Antropojenik
CO2
S a y f a | 18
emisyonunun yaklaşık % 70'i fosil yakıtların kullanımıyla ilgili olduğuna
göre, enerjinin korunması, yeterliliği ve alternatif enerji kaynakları ile
(güneş enerjisi, jeotermal enerji, rüzgar enerjisi)ilgili enerji planlaması
yapılması bu emisyonu azaltacaktır. Atmosfere CO2 emisyonunu azaltmak
için düşünülebilecek diğer fikir ve politikalar; fosil yakıt vergisini arttırmak,
toplu taşımacılığı teşvik etmek, otomobil kullanımını azaltmak, yeterli
enerji gerektiren(daha az enerji gerektiren) teknolojileri kullanmak, bina,
araç ve aletlerde yüksek yakıt ekonomisi sağlayan standartlar seçilmelidir.
•Bir diğer önemli C02 emisyonu kaynağı ormanların yok edilmesidir.
Tarım
alanları
antropojenik
açmak
karbon
amacıyla
ormanların
yakılması
atmosferdeki
emisyonunun
yaklaşık
%20'sinden
sorumludur.
Orman yangınlarını en aza indirmek, ormanları korumak, dolayısıyla
yeniden ormanlaştırmak potansiyel küresel ısınma tehdidini azaltacaktır.
•Küresel ısınma dünyada her bölgede aynı derecede olmayacaktır.
Sıcaklık artışının yüksek enlemlerde özellikle kutuplarda daha
hissedilmesi
beklenmektedir.
Buralarda
sıcaklık
artışının
şiddetli
dünya
ortalamasının 2 kat olacağı tahmin edilmekte, dünya ortalama sıcaklığı 3,5
°C artarsa kutup bölgelerinde artışın 7°C olacağı beklenmektedir. Bu
durum kutuplarda ve dağlardaki buzların erimesini de beraber getirecektir.
Bu ise deniz seviyesinde yükselmelere neden olacaktır.
●Yapılan hesaplara göre 3-4°C'lik bir sıcaklık artışı 2050 yılında
denizlerde 35 cm'ye kadar yükselme meydana gelecektir. Bu ise kıyı
şeritlerinin değişmesine ve kıyı ülkelerinin toprak kaybetmesine sebep
olacaktır. Örneğin; 2100 yılında doğru deniz seviyesinde 60 cm'lik bir
yükselme ABD' de toprak kaybının 25.000 km'ye ulaşacağı, büyük bir
bölümü alçak deltalardan oluşan Bangladeş topraklarının % 10’ unu
yitireceği belirtilmektedir.
•Deniz seviyesinin yükselmesi toprak kaybının yanında ayrıca kıyıya
yakın temiz su kaynaklarının denizle birleşmesine neden olacaktır.
S a y f a | 19
•Sıcaklık artışı orta enlemlerde ve ekvatorda kutuplardakinden daha
farklı olacaktır. Örneğin; Ekvatorda dünya ortalamasının daha altında
kalacağı tahmin edilmektedir. Sıcaklık artışı daha çok kışları ve geceleri
gerçekleşecektir. Yazla-kış, Geceyle-gündüz arasındaki sıcaklık farkının
azalması rüzgarların sıklık, şiddet ve yönlerini değiştirecektir.
• Sıcaklık artışı insan sağlığı üzerinde etkili olacaktır. Ayrıca böcek
yumurtalarının ölmesini sağlayan gece ve kış soğuklarının hafiflemesi
önemli bir sorun olacaktır. Örneğin; Sıtma taşıyan sivrisinekler 17°C'nin
altında ancak 1-2 gün yaşayabilir. 5°C'lik bir küresel ısınma bunların doğal
yaşam alanlarının genişletecek ve her yıl fazladan 1 milyon kişinin
sıtmadan ölmesine neden olacaktır.
• • Ayrıca bazı bölgelerde kurak dönemlerin ardından gelen aşırı
yağışların virüs mutasyonlarını hızlandıracaktır. Bu nedenle sadece sıtma
değil, bugün kuzey enlemlerde az rastlanan bazı hastalıklara daha sık
rastlanacaktır.
• • • Küresel ısınma aynı zamanda deniz suyu sıcaklığını da
arttırarak taşıyıcı bant üzerinde etkili olacaktır. Eğer bu ısınma taşıyıcı
bantın alttan ve üstten giden akıntıları arasındaki sıcaklık farkını azaltılsa
ve bu sırada fazla yağış nedeniyle okyanusların tuzluluk oranı düşerse bu
akıntı sistemi durabilir. Okyanus tortulları üzerinde yapılan araştırmalar
geçmişte bu akıntının birkaç kez durdurduğunu ortaya koymuştur. Bugün
böyle bir duraksama kuzey Avrupa ikliminde bir soğumaya neden olabilir.
Örneklerden anlaşıldığı gibi küresel ısınmanın etkisi her yerde aynı
olmayacağından
iklim
kuşaklarında,
meydana getireceği beklenmektedir.
yaşam
ortamlarında
kaymalar
S a y f a | 20
5. ĐKLĐM DEĞĐŞĐKLĐĞĐNĐN SAĞLIK ÜZERĐNE ETKĐLERĐ
Đklim değişikliğinin sağlığa direk etkisi, ısı dalgaları, seller, fırtınalar
ve
ekstrem
hava
olayları
sonucunda
gerçekleşmektedir.
Đklim
değişikliğinin sağlık üzerine olan dolaylı etkisi ise enfeksiyon hastalıkları,
su kullanımı ve besin temini yoluyla olmaktadır.
Hastalıklar, iklim elamanlarındaki değişikliğe karsı oldukça hassas ve
duyarlıdır. Đklim değişikliği sonucunda oluşan yetersiz beslenme ve tek
basına küresel olarak dağılan ve etkili olan hastalıklar(ishal, sıtma), en
fazla fakirleri ve çocukları öldürmektedir. Gerçekten iklim değişikliği
olduğu zaman, sağlık büyük risk altında bulunmaktadır. Şehir ve kırsal
alanda
yasayan
fakirler,
çevrenin
bozulması
sonucunda
sıkıntılar
yasamakta, yetersiz su ve gıda sonucunda çocuklarda ishal ve uzun
dönemde yetersiz beslenme ortaya çıkmaktadır.
Bazı hastalıklar sıcaklık ve yağışa karsı oldukça duyarlıdır. Yüksek
sıcaklıkların
görülmüştür.
olduğu
dönemlerde
özellikle
çocuklarda
ishal
salgınları
S a y f a | 21
1997 – 1998 yaz aylarında ve El Nino döneminde hasta sayılarında
artış görülmüştür. Bu durum gelişmekte olan ülkelerde daha fazla
görülmüştür. Nüfusun en fakir olduğu bölgelerde sıcaklık değerlerindeki
çok küçük değişmeler, büyük sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Humma
diğer bir iklim hassasiyeti olan ve geniş alanları etkileyen bir hastalıktır.
Sıcak ve nemli şartlarda hastalığın yayılması doğrusal bir korelasyon
göstermektedir. Đklim değişikliğinde olacak beklentiler humma riskinin
yüksek olacağını ve milyonlarca insanı etkileyeceğini göstermektedir.
Özellikle sıcaklıkların yükselmesi ve düzensiz yağış dağılımı; hastalığa
neden olan tehlikenin (virüs, enfeksiyon vb.) dağılımını da değiştirecektir.
Đklim değişikliğinden dolayı kus gribinden sarıhummaya kadar olan bir
düzine hastalık yabani hayvanlar yoluyla yayılmaktadır. Dünya Sağlık
Örgütü tarafınca yapılan bilimsel çalışmalarda bu hasatlıklar aşağıdaki
şekilde sıralanmıştır:
1- Kus gribi (as avian flu)
2- Kene (tick-borne babesia)
3- Kolera (cholera)
4- Ebola (ebola)
5- Parazitler (parasites)
S a y f a | 22
6. ĐNSAN ETKĐSĐNĐ AZALTMA ÇALIŞMALARI
Birleşmiş Milletler (BM) Đklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (ĐDÇS),
insan kaynaklı sera gazı salınımlarının küresel düzeyde azaltmasını
sağlayabilecek en önemli hükümetler arası çaba olarak görülmelidir.
Haziran 1992’de Rio Zirvesi’nde imzaya
açılan ĐDÇS’ye, aralarında
Türkiye’nin de yer aldığı az sayıda ülke dışında, 186 ülke ve AB taraftır.
ĐDÇS, küresel iklimi korumaya ve sera gazı salınımlarını azaltmaya yönelik
genel
ilkeleri, eylem stratejilerini ve yükümlülükleri düzenlemektedir.
Gelişmiş ülkelerin ĐDÇS altındaki temel yükümlülüğü, insan kaynaklı sera
gazı salınımlarını 2000 yılına kadar 1990 düzeylerinde tutmaktır.
ĐDÇS ve Taraflar Konferansının kabul edebileceği herhangi bir ilgili
yasal aracın (1997’de geliştirilen Kyoto Protokolü’nün) nihai amacı (Madde
2), “Atmosferdeki sera gazı birikimlerinin, insanın iklim sistemi üzerindeki
tehlikeli etkilerini önleyecek bir düzeyde durdurulmasını başarmaktır”
(UNEP/WMO,
1995).
Öte
yandan
ĐDÇS,
atmosferdeki
sera
gazı
salınımlarının belirli bir düzeyde durdurulması hedefi konusunda 3 koşul
öngörmektedir.
Buna
göre,
sera
gazı
salınımlarının
durdurulması,
“ekosistemlerin iklim değişikliğine doğal olarak uyum göstermesine izin
verme;
gıda
üretiminin
tehdit
edilmemesini
sağlama
ve
ekonomik
kalkınmanın sürdürülebilir bir yolla yapılmasına olanak vermeye” yeterli bir
sürede gerçekleştirilmelidir. Bu sürece yol gösteren bazı önemli ilkeler de,
ĐDÇS/Madde
3’te
belirtilmektedir.
Bunlar,
“eşitlik”,
“ortak
ama
farklılaştırılmış sorumluluklar”, “önceden belirlenen önlem (ya da önleyici
yaklaşım)”, “maliyet-etkin önlemler”, “sürdürülebilir kalkınma hakkı” ve
“saydam bir uluslararası ekonomik sistem” olarak özetlenebilir. ĐDÇS’nin
sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı,
kalkınmaya
biçimindedir.
erişme
hakkına
Madde 3.4’te, “Taraflar sürdürülebilir
sahiptirler
ve
onu
desteklemelidirler”
S a y f a | 23
6.1. Kyoto Protokolü
Sera gazı salınımlarını 2000 sonrasında azaltmaya yönelik yasal
yükümlülükleri ise, Kyoto Protokolü (KP) düzenlemektedir. KP’ye göre, Ek
I Tarafları (OECD, AB ve eski sosyalist doğu Avrupa ülkeleri), KP’de
listelenen sera gazlarını 2008-2012 döneminde 1990 düzeylerinin en az %
5 altına indirmekle yükümlüdür (UNEP/CCS, 1998). Bazı Taraflar, bu ilk
yükümlülük döneminde sera gazı salınımlarını arttırma ayrıcalığı alırken
(örneğin,
Avustralya
%
8
arttırabilecek),
Yeni
Zelanda,
Rusya
Federasyonu ve Ukrayna’nın sera gazı salınımlarında 1990 düzeylerine
göre herhangi bir değişiklik olmayacaktır. AB, hem birlik olarak hem de
üye ülkeler açısından % 8’lik bir azaltma yükümlülüğü almıştır. ABD’nin
salım azaltma yükümlülüğü % 7’dir. Kyoto düzenekleri (Ortak Yürütme,
Temiz Kalkınma Düzeneği ve Salım Ticareti), gelişmiş ülkelere, sera gazı
salınımlarını buna bağlı olarak da iklim değişikliğinin etkilerini azaltma
etkinliklerini en düşük maliyetle yüklenmek için, ulusal sınırlarının dışına
çıkma kolaylığı sağlamaktadır (Türkeş ve diğerleri, 2000; Türkeş, 2001c).
KP’nin ve Kyoto düzeneklerinin uygulanmasına ilişkin yasal kuralların
çerçevesi, Temmuz 2001’de kabul edilen Bonn Anlaşması ile çizildi
(Türkeş, 2001d). Bonn Anlaşması’nın içerdiği ana politik uzlaşma konuları
ise, Kasım 2001’de Fas’ın Marakeş kentinde yapılan ĐDÇS Taraflar
Konferansı’nın 7. toplantısında (TK-7) kabul edilen Marakeş Anlaşması
(Şekil 3) ile de yasal metinlere dönüştürüldü.
S a y f a | 24
KAYNAKÇA
1-) IPCC. 1992. Climate Change 1992. The Supplementary Report to the IPCC Scientific
Assessment, Intergovernmental Panel on Climate Change, WMO/UNEP. Cambridge
University Press, New York.
2-) IPCC. 1996a. Climate Change 1995, The Science of Climate Change. Contribution of
Working Group I to the Second Assessment Report of the Intergovernmental Panel on
Climate Change, Houghton J, T., et al., eds., WMO/UNEP. Cambridge University Press,
New York.
3-) IPCC. 1996b. Climate Change 1995, Impacts, Adaptations and Mitigation of Climate
Change: Scientific-Technical Analyses. Contribution of Working Group II to the Second
Assessment Report of the Intergovernmental Panel on Climate Change, Watson R, T., et
al., eds., WMO/UNEP. Cambridge University Press, New York.
4-) Tübitak Bilim ve Teknik Dergisi
5-) http://www.panda.org/climate
6-) http://www.globalisssues.org/Envissues/GlobalWarming/Kyoto.asp
7-) http://www.climatehotmap.org
Download