T.C. ĐSTANBUL TĐCARET ÜNĐVERSĐTESĐ MÜHENDĐSLĐK VE TASARIM FAKÜLTESĐ ENDÜSTRĐ MÜHENDĐSLĐĞĐ BÖLÜMÜ ĐKLĐM DEĞĐŞĐKLĐĞĐNĐN ANTROPOLOJĐK ETKĐLERĐ EKOLOJĐ ÖDEVĐ 0805.01018 – M. Salih Karakaşlı 0805.01013 – Ezgi Cihan 0805.01064 – Gizem Gürler 0805.01012 – Cemalettin Uysal 0905.01008 - Burak Evliyaoğlu 0905.01073 - Mert Öz Prof. Dr. Đsmail EKMEKÇĐ OCAK 2012 Sayfa |2 1. GĐRĐŞ 3 2. HAVA, ĐKLĐM VE ĐKLĐM DEĞĐŞĐKLĐĞĐ 5 6 6 8 9 9 10 10 2.1. Küresel Isınma Nedir? 2.2. Küresel Đklim Değişikliğinin Bölgeler ve Ülkeler Üzerine Etkileri 2.3. Gelecek Yüzyıl Đçin Öngörülen Đklim Değişiklikleri 2.3.1. Sıcaklık Öngörüleri 2.3.2. Yağış Öngörüleri 2.3.3. Kar ve Buz Öngörüleri 2.3.4. Deniz Seviyesi Öngörüleri 3. KÜRESEL ĐKLĐMDEKĐ DEĞĐŞĐKLĐKLERĐ YÖNLENDĐREN ĐNSAN FAKTÖRLERĐ 3.1. Sera Etkisi 3.2. Sektörler ve Sera Etkileri 3.2.1. Yerleşmeler ve Hizmet Sektörü 3.2.2. Ulaştırma ve Taşımacılık Sektörü 3.2.3. Đmalat Sanayii Sektörü 3.2.4. Tarım Sektörü ve Enerji Ürünleri 3.2.5. Atıklar ve Atık Yönetimi 3.2.6. Enerji Temini ve CO2’nin Fiziksel Uzaklaştırılması 3.2.7. Politika araçları 4. KÜRESEL ISINMANIN POTANSĐYEL ETKĐLERĐ 10 10 12 12 12 13 13 15 15 16 17 4.1. Đklim Tiplerinde Değişiklik 17 4.2. Deniz Seviyesinde Yükselme 17 5. ĐKLĐM DEĞĐŞĐKLĐĞĐNĐN SAĞLIK ÜZERĐNE ETKĐLERĐ 20 6. ĐNSAN ETKĐSĐNĐ AZALTMA ÇALIŞMALARI 6.1. Kyoto Protokolü 22 23 KAYNAKLAR 24 Sayfa |3 1.GĐRĐŞ Đklim değişikliği, çok genel bir yaklaşımla, “Nedeni ne olursa olsun iklim koşullarındaki büyük ölçekli (küresel) ve önemli yerel etkileri bulunan, uzun tanımlanabilir. süreli ve yavaş gelişen değişiklikler” biçiminde Đklimdeki değişiklikler, buzul ve buzul arası çağlar arasında, dünyanın çeşitli bölgelerinde ortalama sıcaklıklarda oluşan büyük değişiklikler şeklinde ortaya çıktığı gibi, yağış değişimlerini de içermektedir. Bugünkü bilgilerimize göre, yerkürenin 4.5 milyar yıllık çok uzun jeolojik tarihi boyunca iklim sisteminde milyonlarca yıldan on yıllara kadar tüm zaman ölçeklerinde doğal etmenler ve süreçlerle birçok değişiklik olmuştur. Jeolojik devirlerdeki iklim değişiklikleri, özellikle buzul hareketleri coğrafyasını ve deniz seviyesindeki değiştirmekle değişimler kalmamış, ekolojik yoluyla yalnız sistemlerde de dünya kalıcı değişiklikler oluşturmuştur. Ancak sanayi devriminden beri, iklimdeki doğal değişebilirliğe ek olarak, ilk kez insan etkinliklerinin de iklimi etkilediği yeni bir döneme girildi. Sanayi devriminden beri, özellikle fosil yakıtların yakılması, arazi kullanımı değişiklikleri, ormansızlaşma ve sanayi süreçleri gibi insan etkinlikleri sonucunda atmosfere salınan sera gazlarının atmosferdeki birikimleri hızla artmaktadır. Bu ise, doğal sera etkisini kuvvetlendirerek, şehirleşmenin de katkısıyla, dünyanın yüzey sıcaklıklarının artmasına neden olmaktadır. Bu yüzden, günümüzde iklim değişikliği, sera gazı birikimlerini arttıran insan etkinlikleri dikkate alınarak da tanımlanabiliyor. Örneğin Birleşmiş Milletler Đklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nde (ĐDÇS), “Karşılaştırılabilir bir zaman döneminde gözlenen doğal iklim değişikliğine ek olarak, doğrudan ya da dolaylı olarak küresel atmosferin bileşimini bozan insan etkinlikleri sonucunda iklimde oluşan bir değişiklik” biçiminde tanımlanmaktadır. Küresel ısınmaya yol açan sera gazları; esas olarak, fosil yakıtların yakılması (enerji ve çevrim), sanayi (enerji ilişkili; kimyasal süreçler ve Sayfa |4 çimento üretimi, vb. enerji dışı), ulaştırma, arazi kullanımı değişikliği, katı atık yönetimi ve tarımsal (enerji ilişkili; anız yakma, çeltik üretimi, hayvancılık ve gübreleme vb. enerji dışı) etkinliklerden kaynaklanmaktadır. Küresel hesaplamalara göre, atmosfere salınan insan kaynaklı sera gazı salınımları nedeniyle, küresel karbon dengesi denk kapanmamaktadır. Küresel karbon döngüsünün normal akışlarına ek olarak, esas olarak arazi kullanımı değişiklikleri ve ormansızlaştırma yoluyla 1.6 milyar ton (Mt) ve fosil yakıt yanmasından 6.3 Mt olmak üzere her yıl toplam 7.9 Mt karbon (C) atmosfere salınır(IPCC). Küresel karbon döngüsünün iki büyük ana bileşenini oluşturan karasal ekosistemler (ormanları da içeren tüm bitki örtüsü ve topraklar) ve okyanuslar, toplam tutarın 4.6 (2.3+2.3) MtC’lik bölümünü tutar. Karasal ekosistemlerin ve okyanusların tuttuğu ya da uzaklaştırdığı karbon tutarı atmosfere salınan toplam tutardan çıkarıldığında, her yıl insan kaynaklı net 3.3 MtC’nin atmosferde kaldığı bulunur. Đklim değişikliğinin önlenebilmesinin odak noktasını da, her yıl atmosferde kalan bu yaklaşık 3.3 MtC’lik fazla karbonun kontrol edilmesi ve atmosferden uzaklaştırılması (azaltılması) oluşturur. Temel olarak insan etkinlikleri sonucunda atmosferin kimyasal bileşiminde ortaya çıkan önemli değişiklikler sonucunda, küresel yüzey sıcaklıklarında 19. yüzyılın sonlarında başlayan ısınma, 1980’li yıllarla birlikte daha da belirginleşerek, hemen her yıl bir önceki yıla göre daha sıcak olmak üzere, küresel sıcaklık rekorları, kırdı. Küresel olarak, 1990’lı yıllar 1860 yılından sonraki aletli gözlem kayıtlarındaki en sıcak on yıldır; 1998 ise, +0.58 C°’lik anomali ile en sıcak yıldır. Đkinci en yüksek sıcaklık rekoru +0.47 C° ile 2002 yılındadır. Benzer ısınma eğilimleri ve yüksek sıcaklık rekorları, kuzey ve güney sıcaklıklarında da gözlenmektedir. yarım kürelerin yıllık ortalama Sayfa |5 2. HAVA, ĐKLĐM VE ĐKLĐM DEĞĐŞĐKLĐĞĐ Ulusal meteoroloji kuruluşlarında, güneşlenme, bulutluluk, hava, deniz yüzeyi ve toprak sıcaklığı, yağmur, kar, dolu, şimşek ve fırtına gibi iklim elemanları ve atmosfer olayları, iklim bilimsel (klimatolojik) amaçlar için düzenli olarak kaydedilir. Đklim bilimcilere göre, atmosferdeki değişebilen süreçlere bağlı olan hava, yeryüzünün herhangi bir yerindeki ve herhangi bir andaki atmosferik olayların tümüdür. Đnsan etkinliklerinin çok büyük bir bölümü, hava olaylarına bağlıdır ve ondan etkilenir. Bu yüzden, hava olaylarının kısa süreli öngörülerinin yapılması, insan yaşamı için önemli kabul edilmektedir. Bu da, atmosfere (hava küreye) ilişkin bilgilerin oldukça kesin bir doğrulukla bilinmesine bağlıdır. Tüm atmosfer olayları, süreçleri ve iklim, belirli bir zaman süresi ile tanımlanabilmektedir: Bir rüzgâr hamlesi (rüzgâr hızındaki ani artışlar) birkaç saniye sürebilir; bir kümülüs bulutu, birkaç saat içinde gelişip yok olabilir; alçak basınçlar (siklonlar) ve onlara bağlı kötü hava koşulları, birkaç günden on güne kadar etkili olabilir; yüksek basınçlara (antisiklonlara) bağlı iyi hava devreleri, haftalar ve kuraklık olayları aylarca sürebilir. Buzulların eriyip geri çekilmesine yol açan sıcaklık değişimleri, onlarca/yüzlerce; buzul ve buzul arası çağlar binlerce yıl sürebilir. Hava olaylarından yalnız birini tanımlamak ve anlamak için gerekli olan gözlem süresi, bu hava durumunun ya da sürecinin kendine özgü oluşum zamanı kadar olmalıdır. Pencereden dışarıya bir bakış, bize, havanın o anda yağışlı ( ya da güneşli) olup olmadığı hakkında genel bir düşünce verebilir. Buna karşılık, onun nemli (ya da kurak) bir yaz (ya da kış) olup olmadığını söylemez. Bu yüzden iklim, “Yeryüzünün herhangi bir yerinde uzun yıllar boyunca yaşanan ya da gözlenen tüm hava koşullarının ortalama durumu” olarak tanımlanmaktadır. Şüphesiz, iklim tanımı, aşırı olayları, sıklık dağılımlarını, olasılıkları ve değişkenliği de içermek zorundadır. Bu yüzden son yıllarda iklimi tanımlarken, ‘hava olaylarının ya da koşullarının ortalama durumu’ yerine “Hava olaylarının, atmosferik Sayfa |6 süreçlerin ve iklim elemanlarının değişkenlikleri, uç oluşumları ve ortalama değerleri gibi uzun süreli istatistiklerle karakterize edilen sentezi (bireşimi)” yaklaşımı seçilmektedir. Bir bölgenin iklimi, birkaç saniyeden (şimşek, gök gürültüsü, sağanak yağış, vb.) birkaç haftaya (yüksek basınç kuşakları) uzanan bir zaman ölçeğine sahip olan havadan farklıdır. Başka sözlerle, hava ve iklim arasındaki en önemli ayrım, ‘zaman’dır: Kısa süreli atmosfer koşulları ve süreçleri, hava olarak nitelendirilir. Bunların uzun süreli olanları, iklimdeki gibi dönemsel bir doğaya sahiptir. 2.1. Küresel Isınma Nedir? Đnsan tarafından atmosfere verilen gazların sera etkisi yaratması sonucunda, dünya yüzeyinde sıcaklığın artmasına “küresel ısınma” deniyor. Đklim sisteminde vazgeçilmez bir yere sahip olan sera gazları, güneş ve yer radyasyonunu tutarak, atmosferin ısınmasında başlıca etkendirler. Sera gazlarının bulunmaması durumunda yeryüzünün sıcaklığının bugüne göre 30 derece daha soğuk olacağı hesaplanmıştır. Son yıllarda atmosferde çeşitli insan aktivitelerinden kaynaklanan nedenlerle karbondioksit, metan, ozon ve diazot monoksit gibi gazlardan oluşan sera gazları, yeryüzü sıcaklığında belirgin artmalara sebep oluyor. Sera etkisinin artması, troposferin ısınmasında, stratosferin de soğumasında en önemli etken olarak gösteriliyor. 2.2. Küresel Đklim Değişikliğinin Bölgeler ve Ülkeler Üzerine Etkileri Küresel ısınmanın etkileri şimdiden Bangladeş, Maldiv adaları, Pakistan ve Endonezya’da toprak kayıplarıyla kendini göstermektedir. Küresel ısınma sonucu; Pasifik Okyanusu’nda, Kiribati bölgesine ait Tebua Tarawa ve Abanuea adlı iki adanın okyanus suları altında kaybolduğu Sayfa |7 bildirilmiştir. Güney Pasifik Bölgesel Çevre Programı Kurumu (SPREP) tarafından yapılan açıklamada, Kiribati ve komşu ada ülkesi Tuvalu'da başka adaların da kaybolmak üzere olduğu belirtilmiştir. Hint Okyanusu’ndaki Maldiv adalarında da aşağı yukarı durum aynıdır. - Đnsan yerleşimi olan 200 adanın üçte birinde kumsallar, dalgalara kapılıp yok olmaya devam etmektedir. - Dünyadaki her on buzuldan birine ev sahipliği yapan Peru’da, küresel ısınmanın etkileri belirgin olarak gözlenmektedir. Peru buzullarının dörtte biri yok olmuştur. Özellikle; Rio Santa bölgesinde nehir suyunun yetersizliği nedeniyle, enerji sorununun ortaya çıktığı, bunun yanında tarlaları sulamak için su taşındığı bildirilmiştir. - Alaska’da araştırma yapan bilim adamları küresel ısınma yüzünden bölgede yeni bitki oluşumları ve tundralar görüldüğünü bildirmişlerdir. Havadan çekilen fotoğraflara göre; yeşil alan oranı son 50 yılda iki katı artmış durumdadır. Uzmanlar kuzeyde çoğalan yeşilliğin, tropik bölgelerin de çölleşmesi anlamına geldiğini söylemektedirler. Bilim adamlarına göre küresel iklim değişikliğinden etkilenecek bazı ülkeler şunlardır: - Japonya; plajları ve endüstrisi deniz suyu seviyesinin yükselmesiyle sel riski altında kalacaktır. - Almanya, Hollanda, Ukrayna kıyılarındaki deltalar ile Kuzey Afrika’daki Nil deltası sel ve erozyon tehlikesi altındaki yerlerdir. - Yerleşim ve sanayinin hızla deniz seviyesine kaydığı, Batı ve Orta Afrika’nın alçak seviyeli Angola, Kamerun, Nijerya, Senegal gibi ülkeleri kıyı sel ve erozyonu tehdidi altındadır. - Fransa; aşırı sıcak nedeniyle pek çok nükleer enerji santrali, soğutma sistemi için gerekli suyun kıtlığı nedeniyle, yaz boyunca devreden çıkarılacaktır. Belli bölgelerde somon tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. balığı popülasyonu yok olma Sayfa |8 - Đngiltere; Kış aylarında ılık havaların ardından şiddetli yağmur ve seller gelmesi; her üç yılda bir yaz aylarında kuraklık yaşanması beklenmektedir. Tarımda, üzüm ve soya fasulyesi gibi yeni ürünlere yönelecektir. - Đtalya; kuzey bölgelerde şiddetli seller, güney bölgelerde ise kuraklık görülecektir. - Yunanistan; sıcak ve bunaltıcı yaz aylarının turizme darbe vurması, su sıkıntısı yaşanması, orman yangınlarında artış görülmesi beklenen sonuçlardır. - Akdeniz; deniz seviyesi yarım metre yükselecek, kuşların yaşam alanı tahrip olacaktır. -Alpler; yüksek yerlerdeki bitkiler ölecek, buzullar ve buz tutmuş göller eriyerek bazı zirvelerin çökmesine yol açacaktır. Pek çok bölgede kayak yapmak imkânsız hâle gelecektir. - Türkiye; geliştirilmiş iklim modellerine göre beklenen en önemli sorun “su” sorunudur. Akdeniz ikliminin uzun süreli kuraklığına ek olarak, kış aylarında yağış miktarında azalmalar beklenmekte, aşırı kuraklıkların; . Tarım ve orman ürünlerinde önemli azalışa, . Su kaynaklarının azalması sonucu enerji sıkıntısına, . Kıyı kesimlerden iç kısımlara doğru nüfus hareketine neden olması eklenmektedir. 2.3. Gelecek Yüzyıl Đçin Öngörülen Đklim Değişiklikleri Hükümetler arası Đklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) Üçüncü Değerlendirme Raporu’nda (TAR) temel alınan tüm salım senaryoları ve projeksiyonları, atmosferdeki karbondioksit birikimlerinin, yüzey sıcaklıklarının ve deniz seviyesinin 21. yüzyıl süresince yükseleceğini; kara ve deniz buzlarının ve buzullarının alansal ve hacimsel olarak azalacağını göstermektedir. Sayfa |9 2.3.1. Sıcaklık Öngörüleri 1990-2100 döneminde, küresel ortalama yüzey sıcaklığının 1.4 ile 5.8 C° arasında artacağı öngörülmektedir. Öngörülen ısınma oranı 20. yüzyılda gözlenen değişikliklerden daha büyüktür ve eski iklim verilerine dayanarak, büyük bir olasılıkla bunun en azından son 10,000 yıl boyunca bir benzeri yoktur. Son küresel model benzeştirmelerine dayanarak, neredeyse tüm kara alanları, özellikle soğuk mevsimde yüksek kuzey enlemlerindeki karalar, daha hızlı ısınabilecektir. Bunlar arasında en dikkat çekici olanı, tüm modellerde küresel ortalamayı %40’dan daha fazla aşan Kuzey Amerika’nın kuzey bölgelerinde ve Orta Asya’nın kuzeyindeki ısınmadır. Buna karşılık, yazın güney ve güneydoğu Asya’da ve kışın Güney Amerika’daki ısınma küresel ortalama değişiklikten daha azdır. 2.3.2. Yağış Öngörüleri Küresel model benzeştirmelerine dayanarak ve çok sayıda senaryo açısından, küresel ortalama su buharı birikimi ve yağış tutarının 21. yüzyıl süresince artacağı öngörülmektedir. 21. yüzyılın ikinci yarısına kadar, yağışlar, kışın orta ve yüksek kuzey enlemlerde ve Antarktika’da artmış olabilecektir. Alçak enlemlerdeki kara alanlarında, hem bölgesel artışlar hem de azalışlar beklenmektedir. Ortalama yağış için bir artışın öngörüldüğü pek çok alanda, yıldan yıla yağış değişkenliği daha büyük olabilecektir. Yağışta mevsimlik kaymalar olabileceği de öngörülmektedir. Genel olarak, yağışlar, yüksek enlemlerde yaz ve kış mevsimlerinde artabilecek. Yağışların, kışın, orta enlemler, tropikal Afrika ve Antarktika’da, yaz mevsiminde ise, güney ve doğu Asya’da artacağı öngörülmektedir. Avustralya, Orta Amerika ve güney Afrika’nın kış yağışlarında sürekli bir azalma bekleniyor. IPCC modellerinde, özel olarak Akdeniz havzası için önemli bir yağış değişikliğinden söz edilmemekle birlikte, Hadley Centre’in iklim modellerine ve başka model sonuçlarına göre, özellikle Doğu Akdeniz havzası ve Orta Doğu için, yağışlarda, su kaynaklarında ve akımlarda S a y f a | 10 gelecek yüzyıl için önemli azalmalar beklenmektedir. Yağış projeksiyonları arasındaki model tutarlılıkları, dünyanın birçok bölgesi için göreli olarak zayıftır. 2.3.3. Kar ve Buz Öngörüleri Kuzey yarımküredeki kar örtüsü ve deniz buzu yayılışının daha da azalacağı öngörülmektedir. Buzulların ve buz şapkalarının geniş ölçekli geri çekilmesinin 21. yüzyılda da süreceği beklenmektedir. Antarktika buz kalkanı daha fazla yağış nedeniyle kütle kazanabilirken, akışlardaki artış yağıştan fazla olacağından Grönland buz kalkanı kütle kaybedebilir. Deniz seviyesinin altında kalması yüzünden, Batı Antarktika buz kalkanının kararlılığı konusunda kaygılar bulunmaktadır. 2.3.4. Deniz Seviyesi Öngörüleri TAR’da temel alınan tüm senaryolara göre, küresel ortalama deniz seviyesinin, 1990 ve 2100 arasında 0.09 ile 0.88 metre kadar yükseleceği öngörülmektedir. Bu yükselme, esas olarak okyanusların termal genişlemesi ile buzullardan ve buz şapkalarından olan kütle kayıplarıyla bağlantılıdır. 3. KÜRESEL ĐKLĐMDEKĐ DEĞĐŞĐKLĐKLERĐ YÖNLENDĐREN ĐNSAN FAKTÖRLERĐ 3.1 Sera Etkisi Yeryüzündeki tüm yaşam biçimleri için vazgeçilmez bir ortam olan atmosfer, birçok gazın karışımından oluşmaktadır. Atmosferi oluşturan ana gazlar, azot (% 78.08) ve oksijendir (% 20.95). Daha küçük bir tutara sahip olmakla birlikte, üçüncü önemli gaz karbondioksittir (% 0.93). Atmosferdeki birikimleri çok az olan çok sayıdaki öteki gazlar ise, atmosferin kalan bölümünü oluşturur. Đklim sistemi için önemli olan doğal S a y f a | 11 etmenlerin başında sera etkisi gelmektedir. Bitki seraları kısa dalgalı güneş ışınımlarını geçirmekte, buna karşılık uzun dalgalı yer (termik) ışınımının büyük bölümünün kaçmasına engel olmaktadır. Sera içinde tutulan termik ışınım seranın ısınmasını sağlayarak, hassas ya da ticari değeri bulunan bitkiler için uygun bir yetişme ortamı oluşturmaktadır. Atmosfer de benzer bir davranış sergilemektedir. Sera etkisi sadeleştirilerek açıklanabilir: Bulutsuz ve açık bir havada, kısa dalgalı güneş ışınımının önemli bir bölümü atmosferi geçerek yeryüzüne ulaşır ve orada emilir. Ancak, yerkürenin sıcak yüzeyinden salınan uzun dalgalı yer ışınımının bir bölümü, uzaya kaçmadan önce atmosferin yukarı seviyelerinde bulunan çok sayıdaki ışınımsal olarak etkin eser gazlar (sera gazları) tarafından emilir ve sonra tekrar salınır. Doğal sera gazlarının en önemlileri, başta en büyük katkıyı sağlayan su buharı (H2O) olmak üzere, karbondioksit (CO2), metan (CH4), diazotmonoksit (N2O) ve troposfer ile stratosferde (troposferin üzerindeki atmosfer bölümü) bulunan ozon (O3) gazlarıdır. Ortalama koşullarda, uzaya kaçan uzun dalgalı yer ışınımı gelen Güneş ışınımı ile dengede olduğu için, Yerküre/atmosfer birleşik sistemi, sera gazlarının bulunmadığı bir ortamda olabileceğinden daha sıcak olacaktır. Atmosferdeki gazların gelen Güneş ışınımına karşı geçirgen, buna karşılık geri salınan uzun dalgalı yer ışınımına karşı çok daha az geçirgen olması nedeniyle yerkürenin beklenenden daha fazla ısınmasını sağlayan ve ısı dengesini düzenleyen bu doğal süreç sera etkisi olarak adlandırılmaktadır. Ortalama koşullarda, Yerküre/atmosfer sistemine giren kısa dalgalı güneş enerjisi ile geri salınan uzun dalgalı yer ışınımı dengededir. Güneş ışınımı ile yer ışınımı arasındaki bu dengeyi ya da enerjinin atmosferdeki ve atmosfer ile kara ve deniz arasındaki dağılışını değiştiren herhangi bir etmen, iklimi de etkileyebilir. Yerküre/atmosfer sisteminin enerji dengesindeki herhangi bir değişiklik ışınımsal zorlama olarak adlandırılmaktadır. S a y f a | 12 3.2. SEKTÖRLER VE SERA ETKĐLERĐ 3.2.1. Yerleşmeler ve Hizmet Sektörü Çoğunlukla yerleşme (bina/konut) ve ticaret/hizmet sektörü olarak adlandırılan yerleşmeler ve ticari binalar için sera gazı salınımlarının azaltılması olanaklarını içerir. Doğrudan kullanılan fosil yakıt enerjisinden kaynaklanan CO2 salınımları ve bu binalardaki iç ortam ya da hava koşullarının kontrolü (iklimlendirme -ısıtma ve soğutma-, havalandırma ve/ya da hava kalitesinin iyileştirilmesi) ve güç ekipmanı için kullanılan elektrik, sera gazı salınımlarının bu sektördeki en büyük kaynağıdır. Öteki sera gazı kaynakları, izolasyon köpüğü üretiminden, konut ve ticari soğutucular ile iklimlendirme ve havalandırmadan kaynaklanan CFC’leri ve yemek ocaklarında ve fırınlarda biyokütle yanması aracılığıyla üretilen çok çeşitli sera gazlarını içermektedir. 3.2.2. Ulaştırma ve Taşımacılık Sektörü Yakıt hücreli motorlu trenler ve hava kirleticileri (CO, hidrokarbonlar, SO2, azot oksitleri (NOx) ve partikül madde) için ileri kontrol sistemleri gibi motorlu araçlar için öngörülen geleceğin ana teknolojilerine ilişkin son çalışmalar, ulaştırma sektöründe enerji kullanımı yolları ve onun çevre üzerindeki etkileri için köklü değişiklikler olacağını göstermektedir. Aynı zamanda, ulaştırmada dünya ölçeğindeki hızlı motorlaşma, düşük fiyatlı sıvı fosil yakıtların varlığı ve daha büyük ve daha güçlü araçlara olan istemin yol açtığı gerekli sabit yakıt ekonomisi düzeylerindeki son eğilimler, vb. tüm gelişmeler ve değişiklikler, yakın gelecekte ulaştırmadan kaynaklanan sera göstermektedir. gazı salınımlarının düzenli olarak artacağını S a y f a | 13 3.2.3. Đmalat Sanayii Sektörü Metal ve özellikle demir, çelik ve alüminyum üretimini içeren enerji yoğun ya da ağır sanayiiler, rafineriler, kağıt hamuru ve kağıt, temel kimyasallar (azotlu gübreler, petrokimyasallar ve klorin, vb.) ve basta çimento olmak üzere metal-dışı mineraller, imalat sanayiinde sera gazı salınımlarının azaltılması önlemleri ve seçenekleri açısından öne çıkmaktadır. Hafif sanayii olarak da adlandırılan düşük enerji yoğun sektörler, gıda, içecek ve tütün üretimini, tekstil üretimini, odun ve odun üretimini, matbaa ve yayıncılığı, hassas kimyasallar ve metal isleme sanayiini (otomobilleri, elektronikleri ve çeşitli aletleri) içermektedir. Bu sanayilerin her biri, çok sayıda son ürünleri üretir. Đmalat sektöründen kaynaklanan CO2 dısı gazlar, N2O, HFC’ler, PFC’ler ve SF6’yı içerir. Adipik asit, nitrik asit, HCFC-22 ve alüminyum üretim süreçleri, bu gazları istenmeyen yan ürünler olarak salmaktadır. Bunların dışındaki öteki sanayiiler, ozon inceltici maddelerin yerine üretim yapan bir kaç sektörü de içerecek biçimde, bu kimyasalları imalat süreçlerinde kullanmaktadır. 3.2.4. Tarım Sektörü ve Enerji Ürünleri Tarımın insan kaynaklı küresel sera gazı salınımlarına katkısı % 20’nin üzerindedir(IPCC,). Bunlar: (i) Çiftliklerde kullanılan fosil yakıtlardan ve esas olarak ormansızlaştırma ve tarımsal üretim ile toprak isleme tekniklerindeki dönüşümlerden kaynaklanan CO2 (toplam CO2 salınımlarının % 21-25’ini oluşturuyor); (ii) Çeltik tarlalarından, arazi kullanımı değişikliklerinden, biyokütle yanmasından, mide fermantasyonundan ve hayvansal atıklardan kaynaklanan CH4 (toplam CH4’ün % 55-60’ını karşılıyor); (iii) Esas olarak islenen tarım topraklarında kullanılan azotlu gübrelerden ve hayvansal atıklardan kaynaklanan N2O (toplam N2O salınımlarının % 65- 80’ini karşılıyor). Tarım sektöründeki doğrudan sera gazı salınımları, tarımsal üretim süreçleri sırasında topraklardan ve hayvanlardan, ısı ve elektrik enerjisi S a y f a | 14 üretimi ile traktör ve öteki ulaştırma araçlarının kullanımında gereksinimin duyulan yakıtın karşılanmasından kaynaklanır. Buna ek olarak, tarımsal etkinlikler dolaylı N2O salınımlarına neden olur; CO2 ise, tarım makineleri, inorganik gübreler ve tarım kimyasalları gibi öteki tarımsal girdilerin üretiminden de kaynaklanır. Gelişmekte olan ülkelerde, örneğin Hindistan’da, salımlar esas olarak geviş getiren hayvanların ürettiği metandan, tarımsal artıkların yakılmasından ve çeltik ekiminden kaynaklanır. Gelişmekte olan ülkelerdeki sığır sayısında 2020’ye kadar bir artış olması, buna bağlı beklenmektedir. Bu olarak metan sektörden salınımlarında kaynaklanan sera bir gazı artış olması salınımlarını azaltmak zor olmasına karsın, çeltik tarlalarının daha sık akaçlaması (drenajı), azotlu besiciliğindeki gübre kullanımını iyileştirmeler, vb. azaltma ve konulardaki büyük bas bilimsel hayvan araştırmalar sürmektedir. Enerji girdisi dikkate alındığında, geleneksel tarımın, gelişmekte olan ülkelerin önemli bir bölümünde hala insan is gücüne ve hayvan gücüne ve pişirme amacıyla yakacak odun kullanımına dayalı olduğu görülür. Sanayileşmiş ülkelerdeki modern tarım ise, gübre üretimi ve doğrudan fosil yakıt girdileri ile pazara yönelik ulaştırma etkinliklerine dayanır. S a y f a | 15 3.2.5. Atıklar ve Atık Yönetimi Atıklar ve atık yönetimi, sera gazı salınımlarının düzeyini genel olarak 5 ana yolla etkiler: (1) Düzenli katı atık (çöp) depolamasından (arazi dolgularından) kaynaklanan metan salınımları; (2) Atık yanmasından sağlanan enerjinin katkısıyla fosil yakıt kullanımının azalması; (3) Doğal madde ve imalat sanayilerindeki enerji tüketiminde ve süreç gazı salınımlarında, geri dönüşüm sonucunda azalma; (4) Birinci el (kullanılmamış) kağıt istemindeki azalmaya bağlı olarak, orman kesiminin azalması, dolayısıyla ormanlarda karbon tutulması; (5) Satış ya da geri dönüşüm için atık taşınmasında enerji kullanımı: Camın yeniden kullanımı ya da geri dönüşümü için uzun mesafeli taşınması dışında, ikinci materyallerin taşınmasından kaynaklanan salınımların büyüklüğü, genellikle öteki 4 etmenden çok daha küçüktür. 3.2.6. Enerji Temini ve CO2’nin Fiziksel Uzaklaştırılması Enerji kaynaklarına ilişkin çalışmalar ve son gelişmeler, basta fosil yakıtlarda çok verimli güç üretimi, yenilenebilir enerjilerin daha fazla kullanımı ve CO2’nin uzaklaştırılması (tutulması ve depolanması) ve yönetimi gibi çok sayıda yeni ve alternatif teknolojinin varlığını ve bunların yakın gelecekte kullanılabileceğini göstermektedir. Enerji ilişkili CH4 ve CO2 dışındaki öteki sera gazlarının kontrol edilmesi ve/ya da azaltılması için de çok sayıda yeni olanaklar bulunmaktadır. Ancak, bunların bir bölümü henüz araştırma-geliştirme aşamasındadır ve maliyetleri bugün için oldukça yüksektir. Geleceğe yönelik değerlendirmeler ve öngörüler, enerji temini ve çevrim sektörünün, esas olarak ucuz ve bol fosil yakıtların egemenliğinde kalacağını, buna karşılık salınımları azaltma potansiyellerinin kömürden S a y f a | 16 doğal gaza dönüşüm ve güç santrallerinin çevrim verimliliğindeki iyileştirmeler ile ısı ve enerji dağıtımı yapan büyük ölçekli kojenerasyon santrallerinin yaygınlaştırılmasıyla olacağını ortaya koymaktadır. Üretim, biyokütle, atık ve arazi dolgusu metanı, enerji ürünü üretimiyle desteklenebilecek olan önemli bir enerji kaynağı olarak görülmektedir. Rüzgar enerjisi ve su gücünün ise, güneş enerjisi göreceli olarak yüksek maliyetli olduğu için, güneşten daha fazla katkı sağlayacağı beklenmektedir. 3.2.7. Politika araçları Politika araçları ise, özellikle daha düşük karbon yoğun teknolojilerin pazara girmesini kolaylaştırmak ya da özendirmek ve gerekli düzenlemeleri yapmak biçiminde önemli bir görev üstlenebilir. Öte yandan, kalkınma düzeyi ve özel koşullar, örneğin enerjide fosil yakıtlara yüksek düzeyde bağımlılık vb. politika araçlarının ülkeden ülkeye farklılıklar göstermesine neden olabilir. Yine de, bunun ulusal düzeydeki en uygun karışımı, yerel yöneticilerle, özel ve kamu yatırımcı kuruluşlarıyla, bilimsel ve teknik araştırma-geliştirme kuruluşlarıyla, sanayi ve iş birliklerinin ya da kuruluşlarının temsilcileriyle gerçekleştirilecek olan geniş açılı ve etkili bir danışma süreciyle geliştirilebilir. Politika araçları aşağıda verilenleri içerebilir: (i) Sera gazı salınımlarını arttıran desteklerin azaltılmasını ya da kaldırılmasını (örneğin, ulaştırma destekleri, vb.); (ii) Enerji fiyatlandırma stratejilerini (örneğin, enerji desteklerinin azaltılmasını, karbon vergilerini, vb.); (iii) Ulusal ve uluslararası ticareti yapılabilir salım izinlerini ve ortak yürütme projelerini; (iv) Enerji, sanayi, tarım, ulaştırma, vb. sektörler ile ortak gönüllü programları ve görüşmelerle sağlanan anlaşmaları; S a y f a | 17 (v) Sisteme yönelik yönetim programlarını; (vi) Enerjinin yeterli ve verimli kullanım standartlarını içeren düzenleyici programları; (vii) Đleri teknolojilerin geliştirilmesini ve uygulanmasını önemli düzeyde destekleyen ya da sağlayan pazar araçlarını ve tanıtım programlarını; ve (viii) Ürün markalama düzenlemelerini ya da programlarını. 4. KÜRESEL ISINMANIN POTANSĐYEL ETKĐLERĐ 4.1. Đklim Tiplerinde Değişiklik a. Sanayi devriminde sonra atmosferde CO2’nin iki katına çıkışı 2030 yılına kadar muhtemel iklimsel değişikliklerinin olacağını işaret etmektedir. Đlk göze çarpan değişim sıcaklıktaki artışlar olacaktır. Küresel ısınma şiddetli fırtınaların sıklık ve şiddetini değiştirecektir. Bu ısınan okyanus sularının üzerlerindeki hava kütleleri ısıtmaları şeklinde gerçekleşecektir. b. Đkincisi, buna bağlı olarak yağış rejimleri, toprak nemi ve tarımsal üretimi ilgilendiren diğer iklimsel faktörlerde değişim meydana gelecektir. 4.2. Deniz Seviyesinde Yükselme Çeşitli modellerle önümüzdeki yüzyılda deniz seviyesinin 20 cm ile 40 cm arasına da yükselebileceği ihtimalini göstermektedir. Bu iki şekilde gerçekleşir; a. Isınan okyanus sularının termal genleşmesi b. Buzul erimesi Eğer küresel ısınmanın sera gazlarının emisyonundan meydana geldiği hipotezi kabul edilirse, bu gazların azaltılması yoluna gidilmeli bu birinci derecede önemli bir strateji olmalıdır. Eğer küresel ısınma ve onun doğuracağı değişimler azaltılacaksa, küresel CO2’nin küresel emisyonun %20-50 azaltılması gerektiği hesaplanmaktadır. Antropojenik CO2 S a y f a | 18 emisyonunun yaklaşık % 70'i fosil yakıtların kullanımıyla ilgili olduğuna göre, enerjinin korunması, yeterliliği ve alternatif enerji kaynakları ile (güneş enerjisi, jeotermal enerji, rüzgar enerjisi)ilgili enerji planlaması yapılması bu emisyonu azaltacaktır. Atmosfere CO2 emisyonunu azaltmak için düşünülebilecek diğer fikir ve politikalar; fosil yakıt vergisini arttırmak, toplu taşımacılığı teşvik etmek, otomobil kullanımını azaltmak, yeterli enerji gerektiren(daha az enerji gerektiren) teknolojileri kullanmak, bina, araç ve aletlerde yüksek yakıt ekonomisi sağlayan standartlar seçilmelidir. •Bir diğer önemli C02 emisyonu kaynağı ormanların yok edilmesidir. Tarım alanları antropojenik açmak karbon amacıyla ormanların yakılması atmosferdeki emisyonunun yaklaşık %20'sinden sorumludur. Orman yangınlarını en aza indirmek, ormanları korumak, dolayısıyla yeniden ormanlaştırmak potansiyel küresel ısınma tehdidini azaltacaktır. •Küresel ısınma dünyada her bölgede aynı derecede olmayacaktır. Sıcaklık artışının yüksek enlemlerde özellikle kutuplarda daha hissedilmesi beklenmektedir. Buralarda sıcaklık artışının şiddetli dünya ortalamasının 2 kat olacağı tahmin edilmekte, dünya ortalama sıcaklığı 3,5 °C artarsa kutup bölgelerinde artışın 7°C olacağı beklenmektedir. Bu durum kutuplarda ve dağlardaki buzların erimesini de beraber getirecektir. Bu ise deniz seviyesinde yükselmelere neden olacaktır. ●Yapılan hesaplara göre 3-4°C'lik bir sıcaklık artışı 2050 yılında denizlerde 35 cm'ye kadar yükselme meydana gelecektir. Bu ise kıyı şeritlerinin değişmesine ve kıyı ülkelerinin toprak kaybetmesine sebep olacaktır. Örneğin; 2100 yılında doğru deniz seviyesinde 60 cm'lik bir yükselme ABD' de toprak kaybının 25.000 km'ye ulaşacağı, büyük bir bölümü alçak deltalardan oluşan Bangladeş topraklarının % 10’ unu yitireceği belirtilmektedir. •Deniz seviyesinin yükselmesi toprak kaybının yanında ayrıca kıyıya yakın temiz su kaynaklarının denizle birleşmesine neden olacaktır. S a y f a | 19 •Sıcaklık artışı orta enlemlerde ve ekvatorda kutuplardakinden daha farklı olacaktır. Örneğin; Ekvatorda dünya ortalamasının daha altında kalacağı tahmin edilmektedir. Sıcaklık artışı daha çok kışları ve geceleri gerçekleşecektir. Yazla-kış, Geceyle-gündüz arasındaki sıcaklık farkının azalması rüzgarların sıklık, şiddet ve yönlerini değiştirecektir. • Sıcaklık artışı insan sağlığı üzerinde etkili olacaktır. Ayrıca böcek yumurtalarının ölmesini sağlayan gece ve kış soğuklarının hafiflemesi önemli bir sorun olacaktır. Örneğin; Sıtma taşıyan sivrisinekler 17°C'nin altında ancak 1-2 gün yaşayabilir. 5°C'lik bir küresel ısınma bunların doğal yaşam alanlarının genişletecek ve her yıl fazladan 1 milyon kişinin sıtmadan ölmesine neden olacaktır. • • Ayrıca bazı bölgelerde kurak dönemlerin ardından gelen aşırı yağışların virüs mutasyonlarını hızlandıracaktır. Bu nedenle sadece sıtma değil, bugün kuzey enlemlerde az rastlanan bazı hastalıklara daha sık rastlanacaktır. • • • Küresel ısınma aynı zamanda deniz suyu sıcaklığını da arttırarak taşıyıcı bant üzerinde etkili olacaktır. Eğer bu ısınma taşıyıcı bantın alttan ve üstten giden akıntıları arasındaki sıcaklık farkını azaltılsa ve bu sırada fazla yağış nedeniyle okyanusların tuzluluk oranı düşerse bu akıntı sistemi durabilir. Okyanus tortulları üzerinde yapılan araştırmalar geçmişte bu akıntının birkaç kez durdurduğunu ortaya koymuştur. Bugün böyle bir duraksama kuzey Avrupa ikliminde bir soğumaya neden olabilir. Örneklerden anlaşıldığı gibi küresel ısınmanın etkisi her yerde aynı olmayacağından iklim kuşaklarında, meydana getireceği beklenmektedir. yaşam ortamlarında kaymalar S a y f a | 20 5. ĐKLĐM DEĞĐŞĐKLĐĞĐNĐN SAĞLIK ÜZERĐNE ETKĐLERĐ Đklim değişikliğinin sağlığa direk etkisi, ısı dalgaları, seller, fırtınalar ve ekstrem hava olayları sonucunda gerçekleşmektedir. Đklim değişikliğinin sağlık üzerine olan dolaylı etkisi ise enfeksiyon hastalıkları, su kullanımı ve besin temini yoluyla olmaktadır. Hastalıklar, iklim elamanlarındaki değişikliğe karsı oldukça hassas ve duyarlıdır. Đklim değişikliği sonucunda oluşan yetersiz beslenme ve tek basına küresel olarak dağılan ve etkili olan hastalıklar(ishal, sıtma), en fazla fakirleri ve çocukları öldürmektedir. Gerçekten iklim değişikliği olduğu zaman, sağlık büyük risk altında bulunmaktadır. Şehir ve kırsal alanda yasayan fakirler, çevrenin bozulması sonucunda sıkıntılar yasamakta, yetersiz su ve gıda sonucunda çocuklarda ishal ve uzun dönemde yetersiz beslenme ortaya çıkmaktadır. Bazı hastalıklar sıcaklık ve yağışa karsı oldukça duyarlıdır. Yüksek sıcaklıkların görülmüştür. olduğu dönemlerde özellikle çocuklarda ishal salgınları S a y f a | 21 1997 – 1998 yaz aylarında ve El Nino döneminde hasta sayılarında artış görülmüştür. Bu durum gelişmekte olan ülkelerde daha fazla görülmüştür. Nüfusun en fakir olduğu bölgelerde sıcaklık değerlerindeki çok küçük değişmeler, büyük sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Humma diğer bir iklim hassasiyeti olan ve geniş alanları etkileyen bir hastalıktır. Sıcak ve nemli şartlarda hastalığın yayılması doğrusal bir korelasyon göstermektedir. Đklim değişikliğinde olacak beklentiler humma riskinin yüksek olacağını ve milyonlarca insanı etkileyeceğini göstermektedir. Özellikle sıcaklıkların yükselmesi ve düzensiz yağış dağılımı; hastalığa neden olan tehlikenin (virüs, enfeksiyon vb.) dağılımını da değiştirecektir. Đklim değişikliğinden dolayı kus gribinden sarıhummaya kadar olan bir düzine hastalık yabani hayvanlar yoluyla yayılmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü tarafınca yapılan bilimsel çalışmalarda bu hasatlıklar aşağıdaki şekilde sıralanmıştır: 1- Kus gribi (as avian flu) 2- Kene (tick-borne babesia) 3- Kolera (cholera) 4- Ebola (ebola) 5- Parazitler (parasites) S a y f a | 22 6. ĐNSAN ETKĐSĐNĐ AZALTMA ÇALIŞMALARI Birleşmiş Milletler (BM) Đklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (ĐDÇS), insan kaynaklı sera gazı salınımlarının küresel düzeyde azaltmasını sağlayabilecek en önemli hükümetler arası çaba olarak görülmelidir. Haziran 1992’de Rio Zirvesi’nde imzaya açılan ĐDÇS’ye, aralarında Türkiye’nin de yer aldığı az sayıda ülke dışında, 186 ülke ve AB taraftır. ĐDÇS, küresel iklimi korumaya ve sera gazı salınımlarını azaltmaya yönelik genel ilkeleri, eylem stratejilerini ve yükümlülükleri düzenlemektedir. Gelişmiş ülkelerin ĐDÇS altındaki temel yükümlülüğü, insan kaynaklı sera gazı salınımlarını 2000 yılına kadar 1990 düzeylerinde tutmaktır. ĐDÇS ve Taraflar Konferansının kabul edebileceği herhangi bir ilgili yasal aracın (1997’de geliştirilen Kyoto Protokolü’nün) nihai amacı (Madde 2), “Atmosferdeki sera gazı birikimlerinin, insanın iklim sistemi üzerindeki tehlikeli etkilerini önleyecek bir düzeyde durdurulmasını başarmaktır” (UNEP/WMO, 1995). Öte yandan ĐDÇS, atmosferdeki sera gazı salınımlarının belirli bir düzeyde durdurulması hedefi konusunda 3 koşul öngörmektedir. Buna göre, sera gazı salınımlarının durdurulması, “ekosistemlerin iklim değişikliğine doğal olarak uyum göstermesine izin verme; gıda üretiminin tehdit edilmemesini sağlama ve ekonomik kalkınmanın sürdürülebilir bir yolla yapılmasına olanak vermeye” yeterli bir sürede gerçekleştirilmelidir. Bu sürece yol gösteren bazı önemli ilkeler de, ĐDÇS/Madde 3’te belirtilmektedir. Bunlar, “eşitlik”, “ortak ama farklılaştırılmış sorumluluklar”, “önceden belirlenen önlem (ya da önleyici yaklaşım)”, “maliyet-etkin önlemler”, “sürdürülebilir kalkınma hakkı” ve “saydam bir uluslararası ekonomik sistem” olarak özetlenebilir. ĐDÇS’nin sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı, kalkınmaya biçimindedir. erişme hakkına Madde 3.4’te, “Taraflar sürdürülebilir sahiptirler ve onu desteklemelidirler” S a y f a | 23 6.1. Kyoto Protokolü Sera gazı salınımlarını 2000 sonrasında azaltmaya yönelik yasal yükümlülükleri ise, Kyoto Protokolü (KP) düzenlemektedir. KP’ye göre, Ek I Tarafları (OECD, AB ve eski sosyalist doğu Avrupa ülkeleri), KP’de listelenen sera gazlarını 2008-2012 döneminde 1990 düzeylerinin en az % 5 altına indirmekle yükümlüdür (UNEP/CCS, 1998). Bazı Taraflar, bu ilk yükümlülük döneminde sera gazı salınımlarını arttırma ayrıcalığı alırken (örneğin, Avustralya % 8 arttırabilecek), Yeni Zelanda, Rusya Federasyonu ve Ukrayna’nın sera gazı salınımlarında 1990 düzeylerine göre herhangi bir değişiklik olmayacaktır. AB, hem birlik olarak hem de üye ülkeler açısından % 8’lik bir azaltma yükümlülüğü almıştır. ABD’nin salım azaltma yükümlülüğü % 7’dir. Kyoto düzenekleri (Ortak Yürütme, Temiz Kalkınma Düzeneği ve Salım Ticareti), gelişmiş ülkelere, sera gazı salınımlarını buna bağlı olarak da iklim değişikliğinin etkilerini azaltma etkinliklerini en düşük maliyetle yüklenmek için, ulusal sınırlarının dışına çıkma kolaylığı sağlamaktadır (Türkeş ve diğerleri, 2000; Türkeş, 2001c). KP’nin ve Kyoto düzeneklerinin uygulanmasına ilişkin yasal kuralların çerçevesi, Temmuz 2001’de kabul edilen Bonn Anlaşması ile çizildi (Türkeş, 2001d). Bonn Anlaşması’nın içerdiği ana politik uzlaşma konuları ise, Kasım 2001’de Fas’ın Marakeş kentinde yapılan ĐDÇS Taraflar Konferansı’nın 7. toplantısında (TK-7) kabul edilen Marakeş Anlaşması (Şekil 3) ile de yasal metinlere dönüştürüldü. S a y f a | 24 KAYNAKÇA 1-) IPCC. 1992. Climate Change 1992. The Supplementary Report to the IPCC Scientific Assessment, Intergovernmental Panel on Climate Change, WMO/UNEP. Cambridge University Press, New York. 2-) IPCC. 1996a. Climate Change 1995, The Science of Climate Change. Contribution of Working Group I to the Second Assessment Report of the Intergovernmental Panel on Climate Change, Houghton J, T., et al., eds., WMO/UNEP. Cambridge University Press, New York. 3-) IPCC. 1996b. Climate Change 1995, Impacts, Adaptations and Mitigation of Climate Change: Scientific-Technical Analyses. Contribution of Working Group II to the Second Assessment Report of the Intergovernmental Panel on Climate Change, Watson R, T., et al., eds., WMO/UNEP. Cambridge University Press, New York. 4-) Tübitak Bilim ve Teknik Dergisi 5-) http://www.panda.org/climate 6-) http://www.globalisssues.org/Envissues/GlobalWarming/Kyoto.asp 7-) http://www.climatehotmap.org