Zekat ve sadaka karıştırılmamalı

advertisement
On5yirmi5.com
Zekat ve sadaka karıştırılmamalı
Zekât, genelde "malın kırkta biri" ile somutlaşan bir ibadet. Çoğu kişi sadaka olarak az
miktarda yapılan yardımları da zekatla karıştırıyor.
Yayın Tarihi : 10 Ağustos 2012 Cuma (oluşturma : 10/19/2017)
Oysa zekat, malı temizlemenin yanısıra sosyolojik olarak da ümmetin kardeşlerinden sorumlu
olmasına yardımcı olan bir yükümlülük.
Zekât, malı temizlemenin bir yolu olarak görülür. Varlıklı Müslümanların ihtiyaç sahiplerinin hakkı
olan miktarı vermesi, toplumsal dengenin sağlanmasında mühim bir yer teşkil eder. Sosyal hayatın
huzur ve refahına katkı sunan zekât ibadeti, kalbi cimrilik hastalığından da temizler. Peygamber
Efendimiz (sas), bir hadis-i şeriflerinde "Zekât vererek mallarınızı kale içine alınız." buyurmuşlardır ki,
bu ifade malı koruyacak manevî sigortanın zekât olduğuna işaret etmektedir. Zekât, 'malın kırkta
biri' olarak somutlaştırılır zihinlerde; çoğu zaman da Ramazan ayında yapılan az bir miktar yardımla
bu yükümlülüğün yerine getirildiği sanılır. Oysa zekât oranları belirli bir yükümlülüktür ve sosyal
yardımlaşma sistemini harekete geçirip gelir dengesini sağlar. İslam'ın beş şartından biri olan bu
ibadetin malın büyümesi ve bereketlenmesine sebep olduğu da göz ardı edilen bir başka gerçek.
Zekâtın işlevini aksatan en temel yanlış, günümüz toplumunda 'sadaka' yahut 'zenginlerin lütfu' gibi
algılanması. Bu duruma dikkat çeken sosyolog Ali Murat Yel, zekât verirken herkesin bir kişiyi
kalkındırmasının hedef haline getirilmesi gerektiğini söylüyor. "Zekâtın fakirin bir daha yardıma
ihtiyaç duymayacağı şekilde verilmesi lazım. Ama bugün maalesef Müslüman toplumlarda
sadakaymış, fitreymiş gibi anlaşılıyor. Bu da ekonomik kalkınmanın önüne geçiyor doğal olarak."
diye konuşan Yel, İslam'ın temelde sosyal bir din olduğunu hatırlatıyor. Yel'e göre; Müslüman bir
toplumda aşırı zenginler olamayacağı gibi aşırı fakirler de olamaz. İlahiyatçı Suat Cebeci ise zekâtın
malı temizlemenin bir yolu olduğunu vurguluyor. Cebeci, zekâtın zenginliği önlemediğine dikkat
çekiyor. Bir başka ilahiyatçı Celaleddin Çelik de "Zekât, İlahî anlamda Yaratıcı'ya bağlılığıyla bir kul
olma beyanını, sosyolojik anlamda ise bir ümmetin mensubu olarak çevresinden ve kardeşlerinden
sorumlu olma bilincini yerleştirir." ifadelerini kullanıyor. Ekonomist İbrahim Öztürk'e göre de bir
toplum bütüncül olarak zekât görevini terk ederse iktisadî temellerinin de çöküşünü dinamitler.
Hatırlatmakta fayda var: Bediüzzaman Said Nursî'nin zekâtı, her şahıs için sebeb-i bereket ve
belaların defi olarak değerlendirmesi oldukça manidardır. Zekâtı vermeyenin elinden bir zekât kadar
mal gideceğini anlatan Üstad, şöyle der: "Ya lüzumsuz yerlere verecektir ya bir musibet gelip
alacaktır."
Sadaka gibi algılanmamalı
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Murat Yel: Zekât vermek öyle beş
on kuruş sadaka vermek değil. Zekât, sadaka gibi algılanmamalı. Zekât verme durumunda olan kişi,
muhtaç insanı bir daha zekât almayacak duruma getirmeli. Apartmanlara girişine "Mülk Allah'ındır"
yazılıyor; ama "Kiralar benimdir" deniyor. Mülk Allah'ınsa kiraların da O'nun yolunda harcanması
lazım. İslam temelde sosyal bir din. Zekât, aslî fonksiyonundan uzakta şu an. Toplum, zekâtı,
Ramazan'ın son günü sadaka vererek ya da cep telefonundan bir yerlere mesajlar atarak
gerçekleştirmeye çalışıyor. Dünyada hiçbir devlette bu kadar düşük vergi yok. Yüzde 2,5'tur zekâtın
karşılığı. Liberal partiler, 'Vergiler düşük olsa daha çok vergi toplanır' der. İslam'ın vergi oranı: yüzde
2,5. Bundan daha küçük vergi olamaz. Ama insanlar, bundan bile kaçıyor.
Terk edilince iktisadi temeller dinamitlenir
Marmara Üniversitesi İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbrahim Öztürk:
Mülkiyet tümüyle şahsa ait değildir. Allah, kişilere malı vermedikleri adına kullanmak üzere verir.
Zenginlik, varlıklı olmayanların emanetidir. Bu bakımdan verilen zekât kamusal bir hizmettir. Dar bir
gücün arasında sömürü düzenine dönmemesi ve toplumun ana arterlerine para akışının sağlanması
için zekât önemlidir. İktisadî durgunluğun olduğu toplumlarda fakirlere sıcak para verilmesi
konuşulur. Bir toplum bütüncül olarak zekât görevini terk ederse iktisadî temellerinin de çöküşünü
dinamitler. Zekât ayrıca, zengin fakir arasındaki düşmanlığı bertaraf ediyor. Toplumda zenginler ile
fakirler arasında doğal bölüşmedir. Zekât sayesinde toplumsal barış sağlanır. Emekçi ile işveren
arasında da kardeşlik ortaya çıkar ve zengin, mülkünü garanti altına alır. Zekât, Allah'ın lütfettiği
malın arınabilmesi için belirtilmiş payın ayrılmasıdır. Zekât vermeyen bir Müslüman doğrudan Allah'a
savaş açmış demektir. Fakirin değil Allah'ın hakkını gasp etmiştir çünkü. Fakir bacak bacak üstüne
atar ve hakkını bekler.
Zekât, maldaki fakirin hakkıdır
Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Suat Cebeci: Zekât, zenginliği
önleyen bir şey değil. Allah'ın verdiği nimet, yükümlülükler çerçevesinde kullanılmalı. Müslüman
zengin olabilir, bunda bir beis yok. Önemli olan zenginliğinin hakkını verebilmesidir. Bir kişi,
zenginliği, tefahür olarak kullanamaz. Zekât, maldaki fakirin hakkıdır. Bu, kuruşu kuruşuna hesap
edilip; oradan çıkarmadıkça o hak malda kalır. Malı temizlemenin yolu, zekâtı ehline vermektir. Bir
insan zekâtı, lütuf gibi veriyorsa çok kötü bir davranış içindedir. Nefsine gurur geleceğini
düşünenler, zekâtı, açıktan değil de gizlice vermeli. Zekâtı, sessiz sedasız vermek en güzelidir.
Zekât, toplumda öyle bir ağ oluşturur ki ihtiyaç duyan kesimleri birbirine bağlar. İnsanlar arasında
gönül köprülerinin kurulmasında çok önemli bir misyonu vardır.
Sadece çok zenginleri ilgilendirmiyor
Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Celaleddin Çelik: Zekât, ilahi anlamda
Yaratıcı'ya bağlılığıyla bir kul olma beyanını, sosyolojik anlamda bir ümmetin mensubu olarak
çevresinden ve kardeşlerinden sorumlu olma bilincini yerleştirir. Zekâtı bu genel İslamî anlayıştan
bağımsız 'malın kırkta biri'yle somutlaşan bir olgu gibi görmek, ondan murad edilen anlamdan uzak
kalınmasına yol açar. Zekâtın verilmesi, toplumda karşılıklı güvenin tesisi, kişilerin çalışma ve mülk
edinme tarzlarında adalete riayet etmesi, sosyal vicdanda ve kolektif planda bir arınmaya imkân
vermesi gibi özellikleri nedeniyle ilahî planda idrakimizi zorlayan manalar içermektedir. Bu bakımdan
zenginlerin lütfu gibi bir algı, bütün anlam içeriğinden boşalmasına yol açabilir. Müslüman bir
toplumda zekâtın sosyal katmanlar arasında, karşılıklı öfkeye yol açacak aşırı bir sınıflaşmaya mani
bir etkisi vardır. Zekât sadece çok zenginleri ilgilendiren bir ibadet de değildir. Nisap miktarına
bakıldığında toplumun geniş kesimlerini içine alan bir sorumluluk olarak, hemen herkesi kendi
toplumuna, Müslüman kardeşlerine karşı uyanık bir ilgiyle paylaşmaya bir davettir.
Zaman
Bu dökümanı orjinal adreste göster
Zekat ve sadaka karıştırılmamalı
Download