ANA SAYFA / YAZARLAR 25.11.2011 Cuma - 09:46 Diyanet’in Soğuk Yüzü: Tayyar Altıkulaç İsa Tatlıcan 90’lı yılların sonlarında Anadolu’nun çeşitli il ve ilçelerinde bazı İslami konferanslar organize ederken, etkinliğin yapıldığı merkezdeki müftülükleri de ziyaret ederdik. O ziy yüzüyle… Hantal bir yapı, soğuk yüzler, derinliği olmayan bir İslami anlayış… Aradan 15 yıl geçti. Devletin tüm aygıtları gibi Diyanet’te de büyük bir değişim yaşandı. Temel hak ve özgürlükler konusunda önemli mesafenin katedildiği ülkemizde, Diy anlatılması ve anlaşılması konusunda daha rahat inisiyatif alabiliyor… DİYANET TARTIŞILMAZ MI? Açık konuşayım...Tüm dinlere, mezheplere ve dini anlayışlara eşit mesafede olunması gereken laik bir ülkede, Sünni İslam’ı ve Hanefi mezhebini temsil eden Diyanet İşl resmi bir otorite aracılığıyla, dini böyle kalın çizgilerle sınırlamak, yeni yorumlara kapatmak, Kuran’ın da ruhuna uygun değildir. Dini hayatı, tamamen o dini yaşayan insa sıçrama meydana geleceğine ve İslam’ı doğru anlama konusunda büyük bir gelişim yaşanacağına inanıyorum. Demokratikleşme adımlarının çok yakın gelecekte Diyanetin de kapısını çalacağından şüphem yok. Neyse konumuz bu değil… Türkiye’de 8 yıldan fazla Diyanet İşleri Başkanlığı yapmış iki isimden biri olan Tayyar Altıkulaç’ın kaleminden çıkan “Zorlukları Aşarken” kitabını okuyorum. Basit bir hatır sayfa bu çalışma, Tayyar Altıkulaç’ın ciddiyeti ile örtüşen bir eser olmuş… DİKKATİMİ ÇEKEN AYRINTILAR Hatıratlar önemlidir. Yazarların, siyasetçilerin, bürokratların, sanatçıların hatıralarını her zaman alternatif ya da tamamlayıcı bir tarih okuması olarak görür ve önemserim. Tayyar Altıkulaç’ın bu çalışması da dürüstlük ve sorumluluk duygusunun ön planda olduğu bir eser olmuş. Kitapta dikkatimi çeken çok fazla önemli ayrıntı var. Sizlerle bunlardan birkaçını paylaşmak istiyorum… -Tayyar Altıkulaç’ı rejimin “kara kutu”larından biri olarak bilirdik. Bize hep darbe döneminin “derin adam”larından biri olarak tanıtılmıştı. Kitabı okudumuzda anladık ki gerç Milli Görüş hareketi ile yaşadığı sıkıntıları bir de onun kaleminden okumakta fayda var. Tabi 12 Eylül darbesi döneminin şartlarını da unutmadan… -Tayyar Altıkulaç, yıllarca bir türlü anlaşamadığı Süleyman Efendi cemaatine hala çok öfkeli. Tabi Süleymancılar da onu unutmamış!. Bu cemaatin yeni kanaat önderi Ah selamlaşmadıklarını okudum. Bana çok garip geldi. -Diyanet İşleri Başkanlığı döneminde Merhum Erbakan ile 3 kez görüştüğünü ve görüşmelerin hepsinin tatsız geçtiğini anlatan Altıkulaç, bir görüşmesinde Erbakan Hoca bahsedecek. Daha sonra isim vermeden MSP davasını anlatacak.” şeklinde bir istekte bulunduğunu yazmış. Tabi bu istek, zaten gergin olan ipleri tamamen koparmış… - 12 Eylül’de Milli Güvenlik Kurulu’nun her dediğini yaparak koltuğunu korumayı başaran bir isim olarak hafızalarda kalmıştı. Ancak Kenan Evren ve Başbakan Bülent Ulu olmadığını anlatıyor. -Altıkulaç, Cumhuriyet’ten fazla Milli Gazete’den çekmiş. Milli’de ve Sebil’de kendisini yerden yere vuran köşe yazılarına, kitapta geniş yer ayırmış. Gönül koyduklarının b Kısakürek geliyor. -Bir dönem Başbakan Erdoğan’ın saflarında siyaset yapsa da AK Parti’yi tam olarak içine sindiremediği anlaşılıyor. Nitekim anılarında bu dönemi çok kısa geçmiş… HATIRATLAR GERÇEKLERİ GİZLEMEK İÇİN DE YAZILIR -Hiçbir hatıratta yapılmayanı yapmış ve “Yapamadıklarım-Yanlışlarım” başlıklı bir bölüm açmış. Hatalarını, eksiklerini, başaramadıklarını hatta kalbini kırdıklarını bile anla - Bazı hatıratlarda yazar, inandırıcılık sorunu yaşar. Bazı hatıratlar ise gerçekler, paylaşmak için değil gizlemek için yazılır. Altıkulaç’ın samimi üslubu, olayları cesur bir ş çekinmemesi kitabın da inandırıcılığını arttırmış. -Saatlerdir kitabı inceliyorum. Bir esprili anekdot yada okuyucuyu gülümsetecek küçücük bir cümle aradım, bulamadım. Zaten 1970’li yıllardan bu yana Türkiye’nin günde (Keşke kitabın kapak resminde gülümsemeyi başarabilseymiş…) Diyanetin soğuk yüzü; Tayyar Altıkulaç, unutulmaması istediği tüm anılarını “Zorlukları Aşarken” isimli kitabı ile kalıcı kılmış. İyi de yapmış… isa_tatlican@hotmail.com Diyanet’in Soğuk Yüzü: Tayyar Altıkulaç İsa Tatlıcan Milat isa_tatlican@hotmail.com 90’lı yılların sonlarında Anadolu’nun çeşitli il ve ilçelerinde bazı İslami konferanslar organize ederken, etkinliğin yapıldığı merkezdeki müftülükleri de ziyaret ederdik. O ziyaretlerde tanışmıştım Diyanet İşleri Başkanlığı’nın soğuk yüzüyle… Hantal bir yapı, soğuk yüzler, derinliği olmayan bir İslami anlayış… Aradan 15 yıl geçti. Devletin tüm aygıtları gibi Diyanet’te de büyük bir değişim yaşandı. Temel hak ve özgürlükler konusunda önemli mesafenin kastedildiği ülkemizde, Diyanet de kendini artık daha iyi ifade edebiliyor ve İslam’ın anlatılması ve anlaşılması konusunda daha rahat inisiyatif alabiliyor… DİYANET TARTIŞILMAZ MI? Açık konuşayım…Tüm dinlere, mezheplere ve dini anlayışlara eşit mesafede olunması gereken laik bir ülkede, Sünni İslam’ı ve Hanefi mezhebini temsil eden Diyanet İşleri Başkanlığı’nın varlığını doğru ve adil bulmuyorum. Ayrıca resmi bir otorite aracılığıyla, dini böyle kalın çizgilerle sınırlamak, yeni yorumlara kapatmak, Kuran’ın da ruhuna uygun değildir. Dini hayatı, tamamen o dini yaşayan insanların kontrolüne bırakılması durumunda, din hizmetinde büyük sıçrama meydana geleceğine ve İslam’ı doğru anlama konusunda büyük bir gelişim yaşanacağına inanıyorum. Demokratikleşme adımlarının çok yakın gelecekte Diyanetin de kapısını çalacağından şüphem yok. Neyse konumuz bu değil… Türkiye’de 8 yıldan fazla Diyanet İşleri Başkanlığı yapmış iki isimden biri olan Tayyar Altıkulaç’ın kaleminden çıkan “Zorlukları Aşarken” kitabını okuyorum. Basit bir hatıra kitabı olarak düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. 3 cilt, 1500 sayfa bu çalışma, Tayyar Altıkulaç’ın ciddiyeti ile örtüşen bir eser olmuş… DİKKATİMİ ÇEKEN AYRINTILAR Hatıratlar önemlidir. Yazarların, siyasetçilerin, bürokratların, sanatçıların hatıralarını her zaman alternatif ya da tamamlayıcı bir tarih okuması olarak görür ve önemserim. Tayyar Altıkulaç’ın bu çalışması da dürüstlük ve sorumluluk duygusunun ön planda olduğu bir eser olmuş. Kitapta dikkatimi çeken çok fazla önemli ayrıntı var. Sizlerle bunlardan birkaçını paylaşmak istiyorum… -Tayyar Altıkulaç’ı rejimin “kara kutu”larından biri olarak bilirdik. Bize hep darbe döneminin “derin adam”larından biri olarak tanıtılmıştı. Kitabı okuduğumuzda anladık ki gerçekten “Zorlukları Aşarak” bugünlere gelmiş. Cemaatlerle ve Milli Görüş hareketi ile yaşadığı sıkıntıları bir de onun kaleminden okumakta fayda var. Tabi 12 Eylül darbesi döneminin şartlarını da unutmadan… -Tayyar Altıkulaç, yıllarca bir türlü anlaşamadığı Süleyman Efendi cemaatine hala çok öfkeli. Tabi Süleymancılar da onu unutmamış!. Bu cemaatin yeni kanaat önderi Ahmet Arif Denizolgun ile meclis çatısı altında bile selamlaşmadıklarını okudum. Bana çok garip geldi. -Diyanet İşleri Başkanlığı döneminde Merhum Erbakan ile 3 kez görüştüğünü ve görüşmelerin hepsinin tatsız geçtiğini anlatan Altıkulaç, bir görüşmesinde Erbakan Hoca’ın kendisinden “Vaizler 5-10 dakika ayet ve hadislerden bahsedecek. Daha sonra isim vermeden MSP davasını anlatacak.” şeklinde bir istekte bulunduğunu yazmış. Tabi bu istek, zaten gergin olan ipleri tamamen koparmış… -Kendisini, 12 Eylül’de Milli Güvenlik Kurulu’nun her dediğini yaparak koltuğunu korumayı başaran bir isim olarak bilirdik. Ancak Kenan Evren ve Başbakan Bülent Ulusu yaptığı özel görüşmeler, gerçeğin bu kadar da basit olmadığını anlatıyor. -Altıkulaç, Cumhuriyet’ten fazla Milli Gazete’den çekmiş. Milli’de ve Sebil’de kendisini yerden yere vuran köşe yazılarına, kitapta geniş yer ayırmış. Gönül koyduklarının başında ise, kendisini Vahhâbîlikle suçlayan Necip Fazıl Kısakürek geliyor. -Bir dönem Başbakan Erdoğan’ın saflarında siyaset yapsa da AK Parti’yi tam olarak içine sindiremediği anlaşılıyor. Nitekim anılarında bu dönemi çok kısa geçmiş… HATIRATLAR GERÇEKLERİ GİZLEMEK İÇİN DE YAZILIR -Hiçbir hatıratta yapılmayanı yapmış ve “Yapamadıklarım-Yanlışlarım” başlıklı bir bölüm açmış. Hatalarını, eksiklerini, başaramadıklarını hatta kalbini kırdıklarını bile anlatmış… - Bazı hatıratlarda yazar, inandırıcılık sorunu yaşar. Bazı hatıratlar ise gerçekler, paylaşmak için değil gizlemek için yazılır. Altıkulaç’ın samimi üslubu, olayları cesur bir şekilde günümüze taşıması ve hatalarını da söylemekten çekinmemesi kitabın da inandırıcılığını arttırmış. -Saatlerdir kitabı inceliyorum. Bir esprili anekdot yada okuyucuyu gülümsetecek küçücük bir cümle aradım, bulamadım. Zaten 1970’li yıllardan bu yana Türkiye’nin gündeminde olan kitabın yazarını da hiç gülerken görmemiştik. (Keşke kitabın kapak resminde gülümsemeyi başarabilseymiş…) Diyanetin soğuk yüzü; Tayyar Altıkulaç, unutulmaması istediği tüm anılarını “Zorlukları Aşarken” isimli kitabı ile kalıcı kılmış. İyi de yapmış…