acil servise zehirlenme sonucu gelen hastaların sosyodemografik

advertisement
T.C.
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
TIP FAKÜLTESİ
ACİL TIP ANABİLİM DALI
ACİL SERVİSE ZEHİRLENME SONUCU GELEN
HASTALARIN SOSYODEMOGRAFİK ÖZELLİKLERİ VE
PSİKİYATRİK ANALİZİ
Dr. Ufuk SARAÇOĞLU
UZMANLIK TEZİ
TEZ DANIŞMANI
Prof. Dr. Yüksel GÖKEL
ADANA-2011
TEŞEKKÜR
Tezimin hazırlanmasında öncelikle danışman hocam sayın Prof. Dr. Yüksel
GÖKEL başta olmak üzere değerli hocalarım sayın Doç. Dr. Zeynep Kekeç, sayın Doç.
Dr. Salim SATAR ve sayın Doç. Dr. Ahmet SEBE ile beraber tüm acil servis
çalışanlarına ve Dr. Meliha ZENGİN’e teşekkür ederim.
I
İÇİNDEKİLER
Ι
TEŞEKKÜR
İÇİNDEKİLER
ΙΙ
TABLO LİSTESİ
ΙΙΙ
KISALTMA LİSTESİ
ΙV
ÖZET VE ANAHTAR SÖZCÜKLER
V
ABSTRACT – KEYWORDS
VΙ
1. GİRİŞ
1
2. GENEL BİLGİLER
3
2.1. Özkıyımın tanımı
3
2.2. Özkıyım epidemiyolojisi
4
2.3. Özkıyım ile ilişkili faktörler
6
2.3.1. Yaş
6
2.3.2. Cinsiyet
7
2.3.3. Sosyodemografik özellikler
7
2.3.4. Ailesel faktörler
8
2.3.5. Beden sağlığı
8
2.3.6. Irk
8
2.3.7. Özkıyım yöntemi
8
2.3.8. Psikopatolojik faktörler
9
2.3.9. Daha önceki özkıyım girişimleri
10
2.3.10. Biyolojik faktörler
10
2.4. Özkıyım metodu olarak zehirlenme
11
2.5. DSM IV sınıflandırması
11
3. GEREÇ VE YÖNTEM
17
3.1. Veri toplanması
17
3.2. İstatistiksel yöntemler
17
4. BULGULAR
18
5. TARTIŞMA
27
6. SONUÇ
34
7. KAYNAKLAR
37
8. EKLER
42
9. ÖZGEÇMİŞ
43
II
TABLO LİSTESİ
Tablo no:
Sayfa
Tablo 1. Özkıyım için risk faktörleri
Tablo 2. DSM IV tanı sınıflandırması
Tablo 3. Özkıyım girişiminde bulunan hastaların yaş dağılımı
Tablo 4. Daha önce özkıyım düşüncesi ile cinsiyet arasındaki karşılaştırma
Tablo 5. Özkıyım girişiminde bulunan hastaların öğrenim, iş ve medeni durumları
Tablo 6. Daha önce özkıyım düşüncesi ile medeni durumların karşılaştırılması
Tablo 7. Özkıyım girişiminde bulunan hastaların aile birey sayıları, konut ve
gelir durumları
Tablo 8. Özkıyım girişiminde bulunan hastaların sistemik hastalık öyküsü ve
düzenli ilaç kullanımı
Tablo 9. Sistemik hastalık öyküsü ile daha önce özkıyım düşüncesi arasındaki ilişki
Tablo 10. Daha öncesinde psikiyatrik tedavi gören ve öyküde özkıyım düşüncesi
bulunanlar
Tablo 11. Hastanın daha öncesinde kendisi ve ailesinde özkıyım girişimi öyküsü
bulunanlar
Tablo 12. Psikiyatrik tedavi alan hastaların öyküde var olan özkıyım düşüncesi ile
karşılaştırılması
Tablo 13. Hastalara DSM IV’e göre konulan tanılar
Tablo 14. Hastaların psikiyatrik açıdan takip önerileri
Tablo 15. İlaç tedavisi başlanan ve yatırılarak tedavi önerilen hastaların özkıyım
düşüncesi ile ilişkisi
Tablo 16. Hastalara konulan psikiyatrik tanı ile psikiyatri servisine yatırılması
arasındaki ilişki
III
6
13
18
19
19
20
20
21
22
22
23
23
24
25
25
26
KISALTMA LİSTESİ
AAPCC: Amerika Zehir Danışma Merkezi
ABD: Amerika Birleşik Devletleri
BOS: Beyin omurilik sıvısı
BTA: Başka türlü adlandırılamayan
DOPAC: Dihidroksi fenil asetik asit
HVA: Homo valinik asit
WHO: Dünya Sağlık Örgütü
5-HIAA: 5 Hidroksi indol asetik asit
IV
ÖZET
Acil Servise Zehirlenme Sonucu Gelen Hastaların Sosyodemografik Özellikleri ve
Psikiyatrik Analizi
Amaç: Ölüme götüreceğini bilerek bireyin gerçekleştirdiği tüm eylemler
özkıyım olarak tanımlanabilir. Zehirlenme bireyin kimyasal bir maddeye maruz kalması
sonucu yaşamsal fonksiyonlarının etkilenmesidir. Tüm toplumlarda özkıyım sıklığı
giderek artan bir halk sağlığı sorunudur. Özkıyım davranışının gelişimine katkıda
bulunan psikiyatrik, çevresel, sosyal, ekonomik ve ailesel faktörler göz önünde
bulundurulmalıdır. Bizim amacımız özkıyım düşüncesi ve davranışının altında yatan
nedenleri araştırmak, hastaların özkıyım öncesinde ve esnasında içinde bulundukları
psikiyatrik tabloyu tanımlayarak gerekli medikal ve psikoterapinin sağlanmasıyla ileride
gelişebilecek özkıyım girişimlerini önlemektir.
Gereç ve Yöntem: İleriye dönük olarak planlanan bu çalışmada fakülte etik
kurul onayı alındıktan sonra 2009-2011 yılları arasında üniversitemiz acil servisine
başvuran 18 yaş üstü, çalışmamıza katılmayı kabul eden, bilinçli olarak özkıyım
davranışında bulunan 38’i erkek (% 31,1) ve 84’ü (% 68,9) kadın toplam 122 hasta
alındı. Çalışmamız için hastaların sosyodemografik özelliklerini çözümlemeye yönelik
oluşturduğumuz anket formundaki sorular yöneltildi. Hastaların istatistiksel analizi
SPSS 15.0 veri analiz paket programı ile yapıldı.
Bulgular: Özkıyım girişiminde bulunan hastaların 67’sinin (% 54,9) 18-24 yaş
grubunda olduğu, 61’inin (% 50) bekar olduğu, 80’inin (% 65,6) çalışmadığı
görülmüştür. Hastaların ortak özelliklerine baktığımızda bekar, bayan, genç yaş grubu,
işsiz oldukları görülmektedir. Zehirlenme tedavileri bittikten sonra psikiyatri ile
konsülte edilen hastaların 55’inde (% 45,1) depresyon en fazla konulan tanı oldu.
Sonuç: Bireyin yaşadığı toplumsal, ekonomik, ailesel ve psikiyatrik sorunlar
sonucu başvurduğu bir yöntem olan özkıyım davranışı, bireye göre alternatif bir çözüm
yolu veya kendini ifade etme biçimidir. Özkıyım davranışında bulunan bireylere
verilecek destek ile bu kişilerin özkıyım riskinde azalma sağlanabilir. Bu amaçla
özkıyımda bulunan hastaların sosyodemografik özellikleri bilinmeli ve psikiyatri
tarafından değerlendirilmelidir.
Anahtar kelimeler: Acil servis, Zehirlenme, Özkıyım, Psikiyatri
V
ABSTRACT
The Socio-demographic Characteristics and Psychiatric Analyses of the Patients
Applying to Emergency Service Because of İntoxication
Purpose: All the conscious actions by the individual knowing that shall result in
death can be define as suicide. Intoxication is defined as being affected of the
individual’s vital functions as a result of exposure to a chemical material. Suicide rate is
an increasing public health problem in around the societies. The psychiatric,
environmental, social, economical and familial factors that contributing in the
development of suicidality must be considered. Our goal is to search the underlying
reasons of suicide thought and suicide motion, and to prevent the probable future
suicide attempts by providing required medical and psychotherapy through defining the
psychiatric table that indicating the status of the patients before and during suicide.
Materials and Method: After having the faculty ethical committee approval,
122 patients over 18, of being 38 men (% 31,1) and 84 women (% 68,9), who
consciously attempted suicide and applied to emergency services of our university
hospital between 2009 and 2011, and accepted to be included in our study were
exercised in this forward looking study. For the research, the questions in questionnaire
that we formed oriented to analyze the socio-demographic specifications of the patients
were posed. The statistical data analyses of the patients were performed through SPSS
15.0 package program.
Findings: It was observed that 67 of the patients (54,9%) who attempted
suicide were in 18-24 age group, 61(50%) were single and 80 (% 65,6) were
unemployed. when we consider the common characteristics of the patients, they were
single, female, younger age group and unemployed. the depression was the most
established diagnose with 55 (% 45,1) patients of total consulted with psychiatry
therapy after completing their intoxication treatment.
Conclusions: Suicide motion, a method that is applied as a result of the social,
economical, familial and psychiatric problems, with which individual faces, is a way of
expressing oneself or a way of alternative solution according to the individual. Through
the support given to individuals having suicide tendency, a decrease in suicide risk
among the mentioned people can be actualized. For this purpose, the socio-demographic
features of patients attempted suicide must be well known and must be evaluated by
psychiatry.
Key Words: Emergency Service, Intoxication, Suicide, Psychiatry
VI
1. GİRİŞ VE AMAÇ
Özkıyım düşüncesi ve girişimi bireyin yaşamının herhangi bir döneminde ortaya
çıkabilen ve bireyin psikolojik, sosyal, kültürel ve çevresel statüsüne göre şekillenen patolojik
bir davranış biçimidir.
Tüm dünyada özkıyım düşüncesi ve girişimi sonucu acil servislere başvuran hasta
sayısı oldukça yüksek olmaktadır. Özkıyım düşüncesi veya girişiminde bulunmuş bireylerin
çoğunlukla toplumdan izole, bekar, işsiz veya iş durumu tehlikede olduğu görülmüştür.
Ayrıca hastalarda daha öncesinde psikiyatrik sorunların varlığı, madde bağımlılığı, eski
özkıyım girişimleri de gözlenmiştir. Hastaların bu nedenlerden ötürü geçmişte psikiyatri
birimlerine başvurduğu ve tedavi sürecine alındığı ancak yetersiz tedavi veya tedaviye uyum
sağlanmadığı da sıkça rastlanılan bir sorundur.
Acil servislere özkıyım düşüncesi ve girişimi sonucu başvuran hastaların hayati
tehlikelerinin ve zehirlenme bulgularının ortadan kaldırıldıktan sonra psikiyatri tarafından
değerlendirilmesi önem arzetmektedir. Psikiyatri tarafından değerlendirilen hastaların
hastaneye yatış veya ayaktan ilaçlı ve ilaçsız takip edilip edilemeyeceğine karar verilmelidir.
Bu amaçla hastaların sosyodemografik özelliklerinin bilinmesi ve uygun şekilde psikiyatri
tarafından değerlendirilerek ilerde gelişebilecek özkıyım girişimlerinin de önüne geçilmesi
planlanmalıdır.
Özkıyım düşüncesi veya girişiminde bulunan bireyin bu niyetindeki ciddiyetinin
sorgulanması gerekmektedir. Bu nedenle bireyin duygu ve düşüncelerinden yola çıkarak
özkıyım düşüncesinin ciddiyeti ve eyleme dönüşüp dönüşmeyeceği sorgulanmalıdır. Bilgi
alınırken bireyin yaşadığı çevre, ekonomik durumu, ailesel faktörler, toplumun desteği,
madde bağımlılığı, şiddete maruz kalma, önceki özkıyım girişimleri de değerlendirilmelidir.
Hastanın değerlendirilmesi ve tedavisinin planlanmasında ana amaç bundan sonraki
yaşamında güvenliğinin sağlanmasıdır. Bu amaçla Acil Tıp ve Psikiyatri Birliği’nin kılavuzu
faydalı veriler sağlamaktadır.53
Hastanın özkıyım düşüncesinin devam etmesi veya belirgin psikiyatrik hastalığı
olması hastaneye yatırılmayı gerektirmektedir. Hastaneye yatırılmanın bireyin güvenliği için
1
olduğu uygun bir şekilde anlatılarak gerektiğinde aile bireyleriyle de görüşülerek hastanın
ikna edilmesi sağlanmalıdır. Bu noktada hastanın güveninin kazanılması önem arzetmektedir.
Özkıyım düşüncesinin ciddi olmadığı durumlarda hastaneye yatış gerekmeyebilir.
Ayrıca bu noktada hastanın özkıyımına neden olan diğer faktörlerde gözden geçirilerek
düzeltilebilecek olanlarla ilgili çalışılmalıdır. Hastanın ilk olarak sıkıntısının ne olduğu
çözümlenmeli, bu süreçte asla hastayı sorgulayıcı, yargılayıcı bir tutum takınılmamalıdır.
Hastanın ailesiyle de sık görüşülerek tedavinin süreciyle ilgili bilgi alınmalı ve gerekli
yönlendirmelerde bulunulmalıdır.
Hastanın özkıyımına yol açan sosyodemografik özelliklerin ortadan kaldırılması,
durumunun düzeltilmesi ve psikiyatrik analizinin iyi yapılması özkıyım düşüncesi veya
tekrarlayan girişim riskini azaltacaktır.
Özkıyım metodu olarak zehirlenme en sık görülen yöntemlerden biri olup acil servise
başvuruların önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Yaptığımız bu çalışmada özkıyıma yol açan
risk faktörlerinin tespiti, özkıyıma yol açan psikiyatrik patolojinin tanınması ve tedavisinin
yapılarak tekrarlayan özkıyım girişimlerinin önlenmesi amaçlandı.
2
2. GENEL BİLGİLER
2.1. Özkıyımın Tanımı
Özkıyım düşüncesi veya girişimi nedeniyle acil servise başvuran hastalarla sıklıkla
karşılaşılmaktadır.1 Dünya tarihi boyunca özkıyım gerek ilkel gerekse günümüzün modern
toplumlarında sık görülen toplumsal bir sorundur. Özkıyım davranışı sadece ruh sağlığını
ilgilendiren bir sorun olmayıp ekonomik, kültürel ve toplumsal faktörlerin de şekillendirdiği
bir eylemdir.28
Toplumlar arasındaki özkıyım oranları değişkenlik göstermektedir. İntihar davranışı
toplumdan topluma farklı olarak kahramanlık, cesaret, korkaklık, acizlik, hastalık, intikam,
suç ve onurlu bir davranış olarak değerlendirilmiştir. Bunun en temel sebepleri toplumlar
arasındaki kültürel, dinsel ve hukuksal farklılıklardır.58 Özkıyım olgusunun gerçekleşmesinde
üç unsurun rol oynadığı kabul edilmektedir. Bunlar; özkıyım kavramına karşı toplumun grup
olarak geliştirmiş olduğu tutum, kişinin kendi dışından gelen zorlamalar ve bu etmenlerin
bireyin karakteri ve kişiliğiyle etkileşimidir.71
Bazı toplumlarda özkıyım oranı düşük olmasına rağmen bazı toplumlarda belirli
koşulların ortaya çıkmasına bağlı olarak özkıyım eylemi zorunlu olarak başvurulması gereken
bir davranış biçimidir. İlkel toplumlarda dahi özkıyım eyleminin olduğu bilinmekte, hatta
kimi toplumlarda yaşlı bireylerin özkıyımı seçmesi normal bir davranış olarak kabul
edilmektedir.28
Toplumlar arasındaki sıklığı değişmekle beraber özkıyım, ölüme götüreceğini bilerek
birey tarafından gerçekleştirilen eylemlerin doğrudan veya dolaylı olarak meydana getirdiği
ölüm şeklinde tanımlanabilir.3 Özkıyım bireyin öz benliğine yönelmiş bir saldırganlık olup,
istemli olarak yaşamına son vermesidir.2
Özkıyım olgusu karşımıza her zaman akut olarak çıkmaz. Bazen sadece üzerinde
düşünülen veya planlanan bir düşünce olarak ortaya çıkar. Bu nedenle özkıyımlar yalnızca
ölümle sonuçlanan bir olgu olarak değil, bir girişim, bir düşünce olarak gündeme gelir. Bu
yüzden özkıyım girişimlerinin ölümle sonuçlanıp sonuçlanmamasına göre iki başlık altında
değerlendirilmesi gerekmektedir. Ölümle sonuçlanan özkıyım eylemlerine ‘özkıyım’, ölümle
sonuçlanmayanlara ise ‘özkıyım girișimi’ demenin daha doğru olacağı ifade edilmektedir.3
3
Özkıyım gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin bir halk sağlığı sorunu olup genç nüfus içinde
trafik kazalarından sonra ikinci sırada gelmektedir. Ancak ülkemizde özkıyım oranının son
yıllarda arttığı bildirilmektedir.4
Özkıyım girişiminde bulunanların yarısında daha öncesinde özkıyım girişimi
bulunmaktadır. Erkeklerin özkıyım girişimleri ateşli silah ve ası ile bayanların ise kimyasal
madde ve ilaç alımı şeklinde olmaktadır. Erkeklerin özkıyımları sıklıkla ölümle
sonuçlanmaktadır. Bu yüzden erkeklerde özkıyımı önleme çalışmalarına daha erken dönemde
başlanmalıdır.5
Özkıyım davranışı biyolojik faktörler, psikolojik bozukluklar, ailede özkıyım
öyküsünün olması, genetik yatkınlık, psikososyal yaşam olayları gibi birçok faktöre bağlı bir
olgudur.6 Kişinin yaşamındaki stres yaratan durumlar ile koruyucu mekanizmaları arasındaki
denge kişinin özkıyım girişimi riskini belirler. Koruyucu mekanizmaların ortadan kalkması
veya stres faktörlerinin artması özkıyım düşüncesinin ön plana çıkmasına yol açar.5
Özkıyım girişimindeki ölüm riski; kişinin niyetine, hasarın derecesine, kullanılan
yönteme bağlıdır. Ateşli silahlar, ası, karbonmonoksit zehirlenmeleri, yüksekten atlama ölüm
riski yüksek özkıyım şekilleridir.5
Özkıyım girişimi sonrası kişinin suçluluk duygusu, utanma gibi duygulanımlar ile baş
etmesi gerekmektedir. Bu yüzden özkıyım girişimi sonrası kişilere psikiyatrik sağaltım, sosyal
ve aile desteği sağlanmalıdır.5
2.2. Özkıyım Epidemiyolojisi
Özkıyım olgularındaki artış tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de önemli bir sağlık
sorunu olmaya başlamıştır. Ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile ters orantılı olan özkıyım oranları
Japonya, Almanya, Finlandiya, İsviçre’de 100.000’de 25, Amerika Birleşik Devletleri (ABD)
ve İngiltere’de 100.000’de 12 seviyelerindedir.7 Genel olarak tüm dünyada özkıyım oranı
ortalama olarak 100.000’de 12 seviyelerindedir. Birtakım sosyal faktörlerin etkisine bağlı
olarak bu oranlar dönemsel olarak değişmektedir. Tüm dünyada özkıyım, kalp hastalıkları,
kanser, serebrovasküler hastalıklar, kazalar, diyabetten sonra en sık ölüm nedenleri arasında
yer almaktadır.8
Tüm dünyada 2000’li yıllarda özkıyım oranı 100.000’de 14,5 olup son 50 yıl içinde bu
oran dünya genelinde % 60 oranında artmış bulunmaktadır.9,10 Genel topluma baktığımızda
4
özkıyım oranı 100.000’de 10-20 arasında değişmekte olup bu oran ülkelere göre 10-40
arasındadır. ABD’de özkıyım oranı 100.000’de 11 olup en sık ölüm nedenleri arasında ilk
onda yer almaktadır.11
Özkıyım ABD’de yılda 30000 ölümden sorumlu olup özellikle 15-24 yaş grubunda en
sık ölüm sebepleri arasında 3. sıradadır.12,13 Çin’de özkıyıma bağlı ölümler tüm ölümler
arasında % 3,6 oranına sahiptir.14 İngiltere’de özkıyım oranı 100.00’de 10 olup yaklaşık yıllık
ölüm sayısı 5000 civarındadır. Ancak son 20 yıl içinde genç erkeklerde özkıyım oranı artarak
en sık ölüm nedeni haline gelmiştir.15 Japonya’da özkıyım oranı 100.000’de 26 olup yıllık
özkıyım sayısı 32.000 olarak hesaplanmıştır.16 Honkong’ta özkıyım oranları artmakta olup
özellikle en belirgin artış genç erkeklerde gözlenmektedir.17
Ülkemizde özkıyım oranı dünya geneline göre düşük olarak saptanmıştır. Ülkemizde
Devlet İstatistik Enstitüsü kayıtlarına göre genel populasyonda özkıyım oranı 100.000’de 2-3
düzeylerinde olup, 15 yaş üzerinde bu oran 100.000’de 4,3 seviyelerine çıkmaktadır. Ancak
ülkemizde bu oranlar resmi değerler olup gayriresmi olgularında eklenmesiyle bu oranın bir
miktar daha artacağı düşünülmektedir.18
Özkıyım girişimi genç erişkin gruplarda düşük olmakla birlikte son 30 yıl içerisinde
belirgin derecede artış göstermektedir. Genç erişkinlerde özkıyım oranının artmasında alkol
kötüye kullanımının yanında eğitim ve okul sorunları, ekonomik olumsuzluklar, ailede
özkıyım girişiminin varlığı, iletişimsizlik, stresli yaşam biçimi de diğer risk faktörlerini
oluşturmaktadır.5 Kadınlarda annelik duygusu özkıyım girişimi riskini azaltmakla birlikte,
doğum sonrası depresyonda özkıyım girişimi riskini arttıran bir etken olarak göze
çarpmaktadır.19-20
Özkıyım ile ilgili yapılan çalışmaların sonuçlarına göre;
•
Genç erişkinlerde özkıyım girişimi yüksek olup geçmişe oranla yükselmeye devam
etmektedir.
•
İşsizlik gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde en önemli sebeplerden biridir.
•
Şizofreni ve depresyon gibi sık görülen psikiyatrik rahatsızlıkların erken dönemde
tespit ve tedavi edilmesi özkıyım girişimini azaltıcı bir etken olarak öne çıkmaktadır.
•
Alkol kötüye kullanımı ve diğer bağımlılık potansiyeli olan maddelerin kullanılması
özkıyım riskini doğrudan arttırmaktadır.
•
Yazılı ve görsel basın aracılığıyla özkıyım girişiminin modellenmesi toplum üzerinde
olumsuz etki bırakmaktadır.5
5
2.3. Özkıyım ile İlişkili Faktörler
Özkıyım girişimleri, bireyin ciddi anlamda hayatını sonlandırmak amacıyla
yapılabildiği gibi sadece dikkat çekmek amacıyla da meydana gelebilir. Bu davranışlar ani
olarak karar verilebildiği gibi uzun süreli planlamada olabilir. Özkıyım girişiminin ciddiyeti
bireyin niyetine, seçilen yöntemin hazırlığına, yöntemi uygulayan kişinin yöntem hakkındaki
bilgisine ve bazen de başkalarının müdahalesine bağlıdır.
Özkıyımın tek bir nedeni yoktur. Özkıyım girişiminde birden fazla belirleyici etken ve
risk faktörü vardır (Tablo 1).5
Tablo 1. Özkıyım için risk faktörleri
Etken
Değişken
Yaş
Eğitim durumu
Sosyal yaşam
Ekonomik durum
İş durumu
Toplumsal destek
Cinsiyet
Yerleşim yeri
Kurumlar
Irk
Hastalık
Genetik
İleri yaş
Düşük
Yalnız, bekar, boşanmış
Düşük
İşşiz, iş güvencesi olmayan
Düşük
Erkek
Kentsel yerleşimin düzensiz olduğu yerler
Hapishaneler, ordu
Beyaz
Malignensi, AIDS, nörolojik patoloji
Ailede özkıyım girişimi
2.3.1. Yaş
Özkıyım oranı yaşla birlikte artmakla beraber özkıyım girişimi genç yaşlarda daha
yüksektir. İleri yaşlarda tamamlanmış özkıyım oranı daha yüksektir. Son çeyrek asırda genç
adölesanlar arasındaki özkıyım girişimi artmış olup özellikle 1980’lerde ilk defa toplu
özkıyım vakalarına rastlanmıştır. 2002 yılında Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından
yapılan araştırmaya göre tamamlanmış özkıyım girişimi genç erkeklerde daha yüksek olarak
tespit edilmiştir. Özkıyım düşüncesi ve girişimi ise 15-24 yaş arasında kadınlarda daha yüksek
bulunmuştur.21
ABD’de yapılan çalışmaya göre yaşlı populasyonda özkıyım girişimi oldukça yüksek
olup, 65 yaşın üzerinde bu oran tüm toplumun yarısından fazladır.22 Gençlerde tamamlanmış
özkıyımların, özkıyım girişimlerine oranı 1/200 iken yaşlılarda bu oran 1/4’tür. Yaşlı
populasyonda gençlere oranla risk faktörleri değişkenlik göstermektedir. Bu risk faktörleri
6
arasında kronik hastalıkların varlığı, toplumdan izolasyon, kronik ağrılar, yakın zamanda
sevdiği bir kişinin kaybı ve genelde gözden kaçırılan depresyon yer almaktadır.23
2.3.2. Cinsiyet
Ülkemizde ve dünyada yapılan çalışmalara göre tamamlanmış özkıyım oranı
erkeklerde daha yüksek olarak tespit edilmiş olup özkıyım girişimi ise kadınlarda erkeklere
oranla daha yüksektir. Erkeklerin tamamlanmış özkıyım oranları kadınlara göre üç kattan
daha fazladır. Bu oran bütün yaş grupları için oldukça sabittir. Bununla birlikte kadınlar
erkeklere göre dört kat daha fazla özkıyım girişiminde bulunurlar.24 Kadınlarda özkıyım
girişiminin fazla olması özkıyımın amacının yaşamdan vazgeçmek olmadığını ancak bireyin o
an yaşadığı stresin topluma ifade edilmesi için bir metot olarak kullanıldığını
düşündürmektedir.
Tayland’da yapılan araştırmaya göre tamamlanmış özkıyım oranının 1988’de
erkek/kadın oranı 1,6 iken 2003’de bu oran 3,3’e yükselmiştir.25 Yine yapılan bir çalışmaya
göre postmortem 137 özkıyım vakalarında erkek/kadın oranı 2,8 olarak ölçülmüştür.26
2.3.3. Sosyodemografik Özellikler
Dünya üzerinde boşanmış ve yalnız yaşayan kişilerde özkıyım düşüncesi ve girişimi
genel topluma oranla daha yüksek olarak görülmüştür.27 Evli olmak özkıyım için koruyucu bir
faktör olmakla beraber ailevi faktörler, bireyin üzerindeki sorumluluğun artması sonucu
özkıyım girişimi riskini arttırmaktadır. Özkıyım evlilere nazaran bekarlarda 2 kat, boşanmış
ve yalnız yaşayanlarda 4-5 kat daha sıktır.46 Aynı şekilde gelir durumu düşük, fiziksel sağlığı
kötü olan kişilerde özkıyım riski belirgin şekilde yüksektir. İşsizlik önemli oranda özkıyım
riskini arttırmaktadır. İngiltere’de yapılan bir çalışmaya göre işsizlerde özkıyım riski genel
topluma göre 3 kat artmış olarak tespit edilmiştir. Emeklilerde de özkıyım riskinin yüksek
olduğu yapılan çalışmayla görülmüştür.11
Bireyin toplum içerisindeki sosyal statüsünün yükselmesi veya düşmesi özkıyım
riskini arttırmakla beraber düşük sosyoekonomik durumun riski belirgin olarak arttırdığı
bilinmektedir. Avrupa’daki özkıyım girişimlerinin yarısından fazlası düşük sosyal sınıflardan
gelmektedir. Özkıyım girişiminde bulunan kişilerde sosyal durum değişikliği ve gelir
düşüklüğü sıktır.29 Ekonomik açıdan başka bireylere bağımlı kişilerde özkıyım oranı
yüksektir.47
7
2.3.4 Ailesel Faktörler
Yapılan bir çalışmada özkıyım girişimi ile başvuranların % 18,4’ünde ailede
psikiyatrik hastalık, % 8,8’inde ailede özkıyım girişimi, % 15,8’inde yakın çevrede özkıyım
girişimi olduğu saptanmıştır.30 Ailede ebeveynlerden birinin yokluğu veya ayrı yaşama
özellikle adölesanlarda özkıyım riskini arttırmaktadır.31
Ailede daha öncesinde özkıyım girişiminde bulunan aile ferdinin varlığı özkıyım
riskini arttırmaktadır. Psikiyatrik hastalığı olan kişilerin ailelerinde de özkıyım riskinin
yükseldiği tespit edilmiştir.32 ABD’de özkıyım oranları evlilerde 100.000’de 11 iken
boşanmışlarda oran 100.000’de 40 olarak bildirilmiştir. Avrupa’da özkıyım girişiminde
bulunanların çoğunluğu bekar, dul veya yalnız yaşamaktadır.29
2.3.5 Beden Sağlığı
Kişinin sosyal yaşamını etkileyen ve tedavi süreci zorlu olan hastalıklar kişinin
özkıyım riskini arttırmaktadır. Nörolojik hastalıklar, AIDS, maligniteler özkıyım riskinin en
yüksek olduğu hastalıklar grubudur.33 Ayrıca hipotiroidizm, adrenal yetmezlik, hepatik
ensefalopati gibi bireyin ruhsal durumunu etkileyen hastalıklarda da özkıyım girişimi
artmaktadır.11
2.3.6. Irk
Irklar arasında yapılan çalışmalarda belirli oranda farklılıklar tespit edilmiştir. Yapılan
çalışmada tamamlanmış özkıyımlarda beyaz erkek ve kadınlardaki oran siyah ırka göre daha
yüksek ölçülmüştür.12 Yine başka bir çalışmada beyaz adölesan kızlarda özkıyım girişimi
siyah adölesan kızlara göre belirgin şekilde yüksektir.31
2.3.7. Özkıyım Yöntemi
Girişimin ciddiyeti ile vücuda verilen zarar doğru orantılı olup özkıyım girişimi şiddet
içeren ve içermeyen olmak üzere iki başlık altında izlenebilir. Yüksekten atlama, ası, ateşli
silah, motorlu araç kazası şiddet içeren özkıyım girişimleri olup, ilaç içme ve gaz ile özkıyım
girişimi şiddet içermeyen grupta yer almaktadır.
8
Kişinin özkıyım yöntemini seçmede çevresel faktörler ve gerekli materyale
ulaşılabilirlik de önem arzetmektedir. Ateşli silahların yaygın olduğu toplumlarda bu yöntemi
kullananların sayısı artmaktadır. Tarımsal yapının yaygın olduğu bölgelerde ilaç içme yoluyla
özkıyım girişimi oranı artmaktadır.36
Özkıyım girişiminin şiddeti arttıkça erkek cinsiyet ve yaş ortalaması da orantılı olarak
artmaktadır. Ailede özkıyım öyküsü mevcut olanlarında özkıyım şiddeti yüksek olarak
bulunmuştur.32 Yapılan bir çalışmada ölümle sonuçlanan özkıyım girişimlerinde ası her iki
cinsiyet grubunda da en sık kullanılan yöntem olarak tespit edilmiş olup ikinci sırada
erkeklerde ateşli silah, kadınlarda ise zehirlenme görülmektedir.35 Ülkemizde yapılan bir
çalışmada en sık özkıyım yöntemi olarak her iki cinsiyette ası ilk sırada yer almaktadır. İkinci
sırada erkeklerde ateşli silah yaralanması, kadınlarda zehirlenme yer almaktadır.4
2.3.8. Psikopatolojik Faktörler
Özkıyım düşüncesi ve girişimi toplumun geneline göre psikiyatrik patolojisi olan
kişilerde daha yüksek seyretmektedir. Özkıyım girişiminde bulunan kişilerdeki ruhsal
hastalıklar arasında en sık % 35 ile depresif bozukluklar gelmektedir. Şizofreni %10, demans
veya deliryuma ise %5 oranında rastlanmaktadır. Ayrıca alkol bağımlılığı da % 25 oranında
bulunmaktadır.44,46,48 Bayanlarda altta mevcut olan depresyon özkıyım riskini arttırmaktadır.
Erkeklerde saldırganlık, madde kötüye kullanımı, manik atak daha çok görülen psikopatolojik
durumlardır.37
Depresif bozukluk dünyada en yaygın olarak görülen psikiyatrik bozukluklardan biri
olup, yapılan bir çalışmada normal populasyonda 100.000’de 8,3 olan özkıyım oranı depresif
hastalarda 100.000’de 83 olarak ölçülmüştür.18
Ülkemizde yapılan bir çalışmada özkıyım girişiminde bulunmuş bir grubun psikiyatrik
değerlendirilmesinde, grubun yaklaşık yarısında depresif bozukluk tespit edilmiştir. Depresif
bozuklukları sıklığına göre psikotik ve anksiyete bozuklukları takip etmektedir. Ayrıca bu
çalışmadaki hastaların yaklaşık yarısında daha öncesinde psikiyatrik tanı ve medikal tedavi
öyküsü bulunmaktadır.38 Cumhuriyet Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada özkıyım girişimi
sonrasında hastaların % 48,1’ine depresyon tanısı konmuştur.
Madde bağımlılığı, anksiyete ve duygudurum bozukluklarında özkıyım riski
depresyona oranla daha düşük ancak genel topluma oranla yüksektir. Nikotin, haşhaş ve alkol
bağımlılarında risk düşük olmakla beraber alkol bağımlılığında, alkolün depresyonun
etkilerini arttırdığı görülmüştür.37,39 Mevcut psikiyatrik hastalığın tedavisinin yapılmaması
9
veya tedavinin etkin olmaması ile beraber alkol-madde bağımlılığının varlığı da özkıyım
riskini arttırmaktadır.40
Şizofreni tek başına özkıyım girişimini arttırmakla beraber depresyonun eklenmesiyle
risk belirgin ölçüde yükselmektedir. Şizofrenisi olan hasta gruplarında yapılan çalışmalarda
tamamlanmış özkıyım oranı % 10 seviyelerinde tespit edilmiştir. ABD’de yapılan bir
çalışmada şizofreni hastalarında yaşam boyu özkıyım girişimi oranı % 37 olarak bulunmuştur.
Genel topluma oranla şizofreni hastalarında özkıyım riski 20 kat artmıştır.41
Özkıyım girişimi özellikle tutuklu ve mahkumlarda sıktır. Hapishanelerdeki özkıyım
girişiminde bulunanların yaklaşık yarısı daha öncesinde psikiyatrik tedavi görmüş veya halen
görmekte olan kişilerden oluşmaktadır.24
Duygudurum
bozuklukları
özkıyım
riskinin
en
yüksek
olduğu
psikiyatrik
hastalıklardır. Özellikle depresif dönemlerde özkıyımlar 30 kat daha sık saptanmıştır. Ancak
manik dönemlerde de özkıyımlar olasıdır. Distimik bozukluklar ve uyum bozuklukları da
özkıyım nedenleri arasında önemli yer tutar.28
2.3.9. Daha Önceki Özkıyım Girişimleri
Özkıyım girişiminde bulunan kişilerin daha öncesinde de girişimlerinin olması sık
görülen bir durumdur. Özkıyımların % 19-24’ünde daha önce özkıyım girişimi bulunmakta
olup, 10 yıl içerisinde tamamlanmış özkıyım gelişme olasılığı % 10’dur. Daha önceki
girişimlerin varlığı devam eden özkıyım girişimi riskinin yüksek olduğunu gösteren en önemli
kriterlerden biridir. Özkıyım girişim riskinin en yüksek olduğu dönem özkıyımdan sonraki üç
aylık dönem olarak belirtilmektedir.24
2.3.10. Biyolojik Faktörler
Genetik aktarım her hastalıkta olduğu gibi özkıyım girişimlerinde de önemli bir yer
tutmaktadır. Yapılan çalışmalarda tek ve çift yumurta ikizleri ile evlat edinilmiş bireylerde
özkıyım oranları değişmektedir. Evlat edinilmiş ve özkıyım girişiminde bulunmuş bireylerin
biyolojik akrabalarında özkıyım riski, yine evlat edinilmiş ancak özkıyım girişiminde
bulunmamış bireylerin biyolojik akrabalarından daha yüksek orandadır.42 Çift yumurta
ikizlerinde özkıyım davranışı tek yumurta ikizlerine göre daha düşük bulunmuştur.43
Özkıyım sonucunda ölen hastaların beyinlerinde frontal kortekste serotonin ve 5
hidroksi indol asetik asit (5-HIAA) düzeyinin azaldığı gösterilmiştir. Yapılan bir çalışmada
10
beyin omurilik sıvısında (BOS) 5-HIAA düzeyleri düşük olan depresif bireylerin yüksek olan
depresif bireylere göre özkıyım riskinin daha yüksek olduğu saptanmıştır.49 Yapılan bir
çalışmada özkıyım riski bulunan depresif bireylerde homo valinik asit (HVA) ve dihidroksi
fenil asetik asit (DOPAC) düzeyleri düşük tespit edilmiştir.50 Başka bir çalışmada tekrarlayan
özkıyım girişimi olan hastaların BOS HVA ve 5-HIAA düzeyleri düşük saptanmıştır.
Tekrarlayan
özkıyım
girişimlerinde
bulunan
depresif
hastaların
özkıyım
riskinin
belirlenmesinde bu belirteçlerin değerlendirilerek hastaların özkıyım riskinin önüne geçilmesi
sağlanabilir.51
Son zamanlarda yapılan bazı çalışmalarda özkıyım girişiminde bulunan psikiyatrik
hastalarda serum kolesterol düzeylerinin düşük olduğu tespit edilmiştir.52
2.4. Özkıyım metodu olarak zehirlenme
Bireyin kendi kendini zehirlemesi bir özkıyım yöntemi olarak sık karşılaşılan bir
durumdur. ‘Zehir’ terimi ilk olarak milattan sonra 1200’lerde literatüre girmekle beraber ilk
çağlardan buyana bilinen bir kavramdır.54,55,56
Zehirlenme organizmanın yaşam fonksiyonlarını etkileyen bir kimyasal madde ile
karşılaşması olarak tanımlanabilir. Zehirleyici maddeye mesleki, çevresel, keyfi ve tıbbi
nedenlerle maruz kalınabilir. Zehirin vücuda girmesi inhalasyon, dermal, ağız yoluyla ve
enjeksiyon sonucu gerçekleşebilir.
Amerika Zehir Danışma Merkezi (AAPCC) raporlarına göre 2002 yılında 2.380.000
zehirlenme olgusu rapor edilmiş ve 2001 yılına göre zehirlenme olgularında % 4,9 oranında
artış olmuştur.57
2.5. DSM-IV Sınıflandırması
DSM zihinsel hastalıklar için bir tanı ölçütü olup Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından
ilk defa 1952 yılında yayınlanmıştır. Son güncel hali DSM IV olarak 1994 yılında tekrar
yayınlanmıştır. DSM IV’te hasta 5 açıdan değerlendirilir;
•
Klinik bozukluklar ve klinik ilgi odağı olabilecek bozukluklar
•
Kişilik bozuklukları ve mental retardasyon
•
Mental bozukluğa ek olarak bulunan genel tıbbi durumlar ve fiziksel bozukluklar
•
Mental bozukluğun gelişiminde katkıda bulunan psikososyal ve çevresel sorunlar
11
•
Hastanın sosyal, iş ve psikolojik işlevselliği olmak üzere genel işlevselliği
Bu değerlendirme şekline göre hastanın işlevselliği 100 üzerinden değerlendirilir.
Bozukluğun şiddeti hafif, orta, ağır, kısmi remisyonda, tam remisyonda olarak belirtilir.
DSM IV tanımlayıcıdır. Klinik görünümlerin çeşitliliği nedeniyle tanısal sınıflandırma her
zaman mümkün olmaz. Semptomlar tanı koyabilmek için gerekli eşiğin altında olduğunda,
klinik görünüm genel olarak tanımlanan kategoriye uymakla birlikte özel bir tanının kriterleri
tam olarak karşılanmadığında, bozukluğun etiyolojisi hakkında tereddüt edildiğinde, atipik
veya karışık bir semptom belirtisi ile karşılaşıldığında ‘başka türlü adlandırılamayan’ kategori
kullanılır. DSM IV tanı sınıflandırması tablo 2’de verilmiştir.
12
Tablo 2. DSM IV tanı sınıflandırması
1.
−
−
−
−
−
−
GENELLİKLE İLK KEZ BEBEKLİK,
ÇOCUKLUK YA DA ERGENLİK
DÖNEMİNDE TANISI KONAN
BOZUKLUKLAR
−
−
−
−
Mental Retardasyon (Zeka Geriliği)
Öğrenme Bozuklukları
Devinsel (Motor) Beceriler Bozukluğu
İletişim Bozuklukları
Yaygın Gelişimsel Bozukluklar
Dikkat Eksikliği ve Yıkıcı Davranış
Bozuklukları
Bebek veya Küçük Çocukların
Beslenme ve Yeme Bozuklukları
Tik Bozuklukları
Dışa Atım Bozuklukları
Bebeklik, Çocukluk veya Ergenliğin
Diğer Bozuklukları
2.
DELİRİUM, DEMANS, AMNESTİK VE
DİĞER BİLİŞSEL BOZUKLUKLAR
−
−
−
−
Delirium
Demans
Amnestik bozukluk
Diğer bilişsel bozukluklar
3.
BAŞKA BİRYERDE
SINIFLANDIRILAMAYAN GENEL
TIBBİ BİR DURUMA BAĞLI RUHSAL
BOZUKLUKLAR
−
AIDS
4.
MADDE KULLANIMI İLE İLİŞKİLİ
−
−
−
−
−
−
−
−
−
−
−
Alkolle ilişkili bozukluklar
Amfetaminle ilişkili bozukluklar
Kafeinle ilişkili bozukluklar
Kannabisle ilişkili bozukluklar
Kokainle ilişkili bozukluklar
Hallüsinojenle ilişkili bozukluklar
İnhalanla ilişkili bozukluklar
Nikotinle ilişkili bozukluklar
Opiyatla ilişkili bozukluklar
Fensiklidinle ilişkili bozukluklar
Sedatif-hipnotik veya anksiyolitiklerle
ilişkili bozukluklar
Çoğul madde kullanımı ile ilişkili
bozukluklar
Diğer bir madde kullanımı ile ilişkili
bozukluklar
BOZUKLUKLAR
−
−
13
Tablo 2. Devamı
5.
ŞİZOFRENİ VE
BOZUKLUKLAR
DİĞER
−
−
−
−
PSİKOTİK
−
−
−
Şizofreni
Şizofreniform bozukluk
Şizoaffektif bozukluk
Hezeyanlı Bozukluk (Sanrısal
Bozukluk)
Kısa psikotik bozukluk
Paylaşılmış psikotik bozukluk
Diğer psikotik bozukluklar
6.
DUYGUDURUM BOZUKLUĞU
−
Major depresif bozukluk ve Bipolar I
bozukluğu
7.
ANKSİYETE BOZUKLUKLARI
−
−
−
−
−
−
Anksiyete bozuklukları
Panik bozukluğu ve agorafobi
Özgül fobi ve sosyal fobi
Obsesif kompulsif bozukluk
Posttravmatik stres bozukluğu ve akut
stres bozukluğu
Yaygın anksiyete bozukluğu
−
−
−
−
−
−
Somatizasyon bozukluğu
Farklılaşmamış somatoform bozukluk
Konversiyon bozukluğu
Hipokondriazis
Beden dismorfik bozukluğu
Ağrı bozukluğu
−
−
−
−
−
−
Dissosiyatif bozukluklar
Dissosiyatif amnezi
Dissosiyatif füg
Dissosiyatif kimlik bozukluğu
Depersonalizasyon bozukluğu
Başka türlü adlandırılamayan
dissosiyatif bozukluklar
8.
SOMATOFORM BOZUKLUKLAR
9.
YAPAY BOZUKLUKLAR
10. DİSSOSİYATİF BOZUKLUKLAR
14
Tablo 2. Devam
11. CİNSEL BOZUKLUKLAR VE CİNSEL
KİMLİK BOZUKLUKLARI
−
−
−
−
−
İnsan cinselliği
Homoseksüalite
Cinsel işlev bozuklukları
Parafililer
Cinsel kimlik bozuklukları
12. YEME BOZUKLUKLARI
−
−
Anoreksiya nevroza
Bulimia nevroza
13. UYKU BOZUKLUKLARI
−
−
−
−
−
Normal Uyku
Uyku Bozuklukları
Birincil Uyku Bozuklukları
Parasomnialar
Başka türlü adlandırlamayan
parasomnia
Diğer mental bozukluklara bağlı uyku
bozuklukları
Diğer uyku bozukluklar
−
−
14. BAŞKA YERDE
SINIFLANDIRILMAMIŞ DÜRTÜ
DENETİM BOZUKLUKLARI
−
−
−
−
−
−
Aralıklı patlayıcı bozukluk
Kleptomani
Piromani
Patolojik kumarbazlık
Trikotillomani
Başka türlü adlandırlamayan dürtü
denetim bozukluğu
−
−
−
−
−
−
−
−
−
−
−
Paranoid kişilik bozukluğu
Şizoid kişilik bozukluğu
Şizotipal kişilik bozukluğu
Antisosyal kişilik bozukluğu
Borderline kişilik bozukluğu
Histrionik kişilik bozukluğu
Narsistik kişilik bozukluğu
Çekingen kişilik bozukluğu
Bağımlı kişilik bozukluğu
Obsesif-kompulsif kişilik bozukluğu
Başka türlü adlandırlamayan kişilik
bozukluğu
15. UYUM BOZUKLUKLARI
16. KİŞİLİK BOZUKLUKLARI
15
Tablo 2. Devamı
17. KLİNİK İLGİ ODAĞI OLABİLECEK
DİĞER DURUMLAR
−
−
−
−
−
Psikosomatik bozukluklar
Psikojenik kardiak hastalık
Başağrıları
Kanser
Cilt hastalıkları
18. İLİŞKİ SORUNLARI
−
−
−
Ruhsal bozukluğa ve genel tıbbi
duruma bağlı ilişki sorunları
Ana-baba-çocuk ilişki sorunları
Eşle ilişki sorunları
Kardeşler arasında ilişki sorunları
Kötüye kullanma veya ihmal etme ile
ilişkili sorunlar
Erişkinlerin fiziksel kötüye kullanımı
Erişkinlerin cinsel kötüye kullanımı
−
−
−
−
−
−
−
−
−
−
Yas
Mesleki sorun
Erişkin antisosyal davranışı
Temarüz (simülasyon)
Bir yaşam evresi sorunu
Tedaviye uyumsuzluk
Dinsel veya manevi sorun
Kültler
Yeni bir kültürden etkilenme sorunu
Yaşla ilgili kognitif gerileme
−
−
−
−
19. KLİNİK İLGİ ODAĞI OLABİLECEK
DURUMLAR
16
3. GEREÇ VE YÖNTEM
Yaptığımız bu çalışma ileriye dönük bir anket çalışması olarak planlandı. Bu
çalışma için Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Kurul Komitesinin izni alındı. Bütün
hastalar acil olarak zehirlenme tedavileri yapılıp klinik olarak zehirlenme bulgu ve
semptomları ortadan kalktıktan sonra gerekli onamları alınarak çalışmaya dahil edildi.
3.1. Verilerin Toplanması
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servisi’ne 2009-2011 tarihleri arasında
özkıyım amaçlı ilaç içen 18 yaş üstü, demografik özelliklerine ulaşabildiğimiz,
çalışmamıza katılmayı kabul eden 122 hasta alındı. Çalışmaya alınan 122 hastadan 48’i
antikolinerjik, 31’i çoklu ilaç, 25’i parasetamol, 10’u kolinerjik, 6’sı antihipertansif ve 2’si
antidiyabetik zehirlenme idi. Çalışmamıza kazara kimyasal maddelere maruz kalma sonucu
gelişen zehirlenme vakaları alınmadı. Çalışmamıza ayrıca ası, yüksekten atlama, ateşli
silah yaralanması gibi eylemlerle özkıyım girişiminde bulunan hastalar alınmadı.
Çalışmamızda özkıyım amaçlı zehirlenme olgularının sosyodemografik özelliklerini
çözümlemek amacıyla hazırladığımız anket formundaki sorular soruldu. Soruların hepsine
hastaların kendileri yanıt verdi. Hastaların tedavileri tamamlandıktan sonra acil serviste
yattıkları dönemde psikiyatri konsultasyonu istendi.
3.2. İstatistiksel Yöntemler
Anket formuyla toplanan veriler araştırmacı tarafından bilgisayar ortamında
değerlendirilmiştir. Yüzyüze görüşülerek toplanan verilerin değerlendirilmesinde ‘SPSS
for Windows’ 15.0 veri analiz paket programı kullanıldı. Analizlerde cinsiyet, medeni
durum gibi kesikli değişkenlerin birbiriyle karşılaştırılmasında yüzdelik ve chi Square testi
kullanıldı. Özkıyım düşüncesini tetikleyen faktörler multivariate (logistic regression)
yöntemlerle araştırılmıştır. Bireysel analizlerde düşünceyi tetikleyen faktörler (tanı,
cinsiyet, sistemik hastalık, daha önce ilaç kullanımı, psikiyatrik tedavi, yatış, poliklinik
kontrol, ilaç başlanması) multivariate testi ile belirlenmiştir. Tüm testlerde istatistiksel
önem düzeyi 0,05 olarak alındı.
17
4. BULGULAR
Değerlendirmeye alınan hastaların 38’i (% 31.1) erkek, 84’ü (% 68.9) kadın idi.
Başvuran hastaların çoğunluğunu 18-24 yaş grubu (% 54.9) oluşturmaktaydı. Diğer yaş
grupları tablo 3’de belirtilmiştir.
Tablo 3. Özkıyım girişiminde bulunan hastaların yaş dağılımı
Yaş grupları
Erkek
ort±Sd
(min-max)med
Kadın
ort±Sd
(min-max)med
18-24
19,6±1,50
(18-24) 19
20,4±1,81
(18-24) 20
25-34
30,84±3,08
(25-34) 32
29,72±2,81
(25-34) 20
35-50
40,66±2,08
(39-43) 40
39,33±2,87
(35-43) 39
50+
52,5±2,38
(50-55) 52,5
53,75±3,86
(50-58) 53,5
Toplam
38 (% 31,1)
84 (% 68,9)
Toplam
n (%)
67 (54,9)
35 (28,7)
12 (9,8)
8 (6,6)
122 (100)
Değerlendirilmeye alınan hastaların öyküsünde daha önce özkıyım düşüncesinin
olması kadınlarda erkeklere göre istatistiksel olarak anlamlı derecede fazla olduğu saptandı
(p=0,035). Özkıyım düşüncesi ile cinsiyet arasındaki karşılaştırma tablo 4’te verilmiştir.
18
Tablo 4. Daha önce özkıyım düşüncesi ile cinsiyet arasındaki karşılaştırma
Özkıyım düşüncesi
Erkek
n (%)
Kadın
n (%)
p
Var n(%)
Yok n(%)
19 (% 50)
19 (% 50)
0,67
58 (% 69)
26 (% 31)
0,035
Çalışmaya alınan hastaların medeni durumlarına bakıldığında 61’inin (% 50) bekar
olduğu tespit edildi. Hastalarımızın iş durumlarına bakıldığında çalışmayan hasta sayısı 80’(%
65,6) idi. Öğrenim durumlarını dikkate aldığımızda genel olarak ilköğretim ve lise mezuniyet
oranları yüksek olup birbirine yakın olarak ölçülmüştür. İlgili bilgiler tablo 5’te verilmiştir.
Tablo 5. Özkıyım girişiminde bulunan hastaların öğrenim, iş ve medeni durumları
n(%)
Medeni durum
İş durumu
Öğrenim durumu
Bekar
61 (% 50)
Evli
48 (%39,3)
Boşanmış
8 (% 6,6)
Dul (eşi ölü)
5 (% 4,1)
Çalışıyor
42 (% 34,4)
Çalışmıyor
80 (% 65,6)
Yok
9 (% 7,4)
İlköğretim
48 (% 39,3)
Lise
53 (% 43,4)
Üniversite
12 (% 9,8)
Toplam
122
122
122
Çalışmamızdaki hastaların daha önce özkıyım düşüncesinin olup olmaması ile medeni
durumları karşılaştırıldı. Hastaların medeni durumları ile özkıyım düşüncesinin varlığı
19
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı (p=0,362). Ayrıntılı karşılaştırma tablo
6’da verilmiştir.
Tablo 6. Daha önce özkıyım düşüncesi ile medeni durumların karşılaştırılması
Medeni durum
p
Bekar
Evli
Dul (eşi ölü)
Boşanmış
n (%)
n (%)
n (%)
n (%)
Özkıyım
Var
34 (% 44,2)
34 (% 44,2)
3 (% 3,9)
6 (%7,8)
düşüncesi
Yok
27 (% 60)
14 (% 31,2)
2 (% 4,4)
2 (% 4,4)
0,362
Ailede yaşayan birey sayılarına bakıldığında hastaların büyük bir kısmının kalabalık
bir aile ortamından geldiği görülmüştür. Çalışmaya alınan tüm hastaların ortalama aile birey
sayısı 5,29±1,57 kişi (AS:3-ÜS:10) idi. Ayrıca hastalarımızın büyük çoğunluğunun 1000 TL
altında gelirinin olduğu tespit edildi. Ayrıntılı birey sayıları, konut durumu ve gelir dağılımı
Tablo 7’de verilmiştir.
Tablo 7. Özkıyım girişiminde bulunan hastaların aile birey sayıları, konut ve gelir durumları
n(%)
Birey sayısı
Konut
1-3 kişi
11 (% 9)
4-5 kişi
57 (% 46,7)
6-7 kişi
41 (% 33,6)
8+ kişi
13 (% 10,7)
122
Evsahibi (kendisine 65 (% 53,3)
veya ailesine ait)
Gelir durumu
Toplam
122
Kiracı
57 (% 46,7)
500 TL altı
25 (% 20,5)
500-1000 TL
50 (% 41)
1000-1500 TL
38 (% 31,1)
1500 TL üstü
9 (% 7,4)
20
122
Hastalarımızda hiçbir fiziksel (ortopedik, görme, işitme vs.) engeli bulunmamaktaydı.
Tablo 8’de görüldüğü üzere çalışmaya alınan hastaların 17’sinin (% 13,9) sistemik hastalığı
mevcuttu. Sistemik hastalığı bulunan 17 hastanın 8’inde hipertansiyon, 3’sinde epilepsi,
3’sinde diabetes mellitus, 2’sinde astım, 1’inde de hipotiroidi mevcuttu. Çalışmaya alınan tüm
hastaların 29’u (% 23,8) düzenli olarak ilaç kullanmaktaydı.
Tablo 8. Özkıyım girişiminde bulunan hastaların sistemik hastalık öyküsü ve düzenli ilaç kullanımı
n(%)
Toplam
Sistemik hastalığı olanlar (n)
•
•
•
•
•
Hipertansiyon (8)
Epilepsi (3)
Diabetes mellitus (3)
Astım (2)
Hipotiroidi (1)
17 (% 13,9)
Sistemik hastalığı olmayanlar
105 (% 86,1)
Düzenli ilaç
kullanımı
29 (% 23,8)
(antihipertansif,
antiepileptik,
antidiyabetik,
antipsikiyatrik vs.)
Kullananlar
122
122
Kullanmayanlar
93 (% 76,2)
Çalışmaya alınan hastalar içerisinde sistemik hastalığı olanlarda sistemik hastalığı
olmayanlara göre özkıyım düşüncesinin fazla olduğu istatistiksel olarak anlamlı olduğu
bulundu (p=0,03). Sistemik hastalık ile özkıyım düşüncesi arasındaki karşılaştırma tablo 9’da
verilmiştir.
21
Tablo 9. Sistemik hastalık öyküsü ile daha önce özkıyım düşüncesi arasındaki ilişki
Özkıyım düşüncesi
Var n (%)
Yok n (%)
p
16 (% 94,1)
1 (% 5,9)
0,03
Sistemik
hastalığı
olanlar n (%)
Çalışmamızda hastalarımızın tamamı özkıyım amacıyla zehirlenme girişiminde
bulunmakla beraber daha öncesinde 77’sinin (% 63,1) özkıyım düşüncesinin olduğu tespit
edildi. Tüm hastaların 46’sının (%37,7) daha öncesinde veya halen psikiyatrik tedavi aldığı
saptandı. Özkıyım girişimi öncesinde psikiyatrik tedavi gören ve özkıyım düşüncesi olan
hastalar tablo 10’da verilmiştir.
Tablo 10. Daha öncesinde psikiyatrik tedavi gören ve öyküde özkıyım düşüncesi bulunanlar
n(%)
Tedavi alan
46 (% 37,7)
Tedavi almayan
76 (% 62,3)
Öyküde özkıyım
Düşünce var
77 (% 63,1)
düşüncesi
Düşünce yok
45 (% 36,9)
Psikiyatrik tedavi
Toplam
122
122
Hastaların 32’sinin (% 26,2) daha öncesinde bir özkıyım girişiminde bulunduğu ayrıca
tüm hastaların 12’sinin (% 9,8) diğer aile bireylerinde de özkıyım girişim öyküsü olduğu
öğrenildi. Daha öncesinde kendisinin ve ailesinin öyküsünde özkıyım girişimi bulunan
hastalar tablo 11’de verilmiştir.
22
Tablo 11. Hastanın daha öncesinde kendisi ve ailesinde özkıyım girişimi öyküsü bulunanlar
Özkıyım girişimi
Girişimi var
32 (% 26,2)
öyküsü
Girişimi yok
90 (% 73,8)
Ailede özkıyım
Öykü mevcut
12 (% 9,8)
girişimi öyküsü
Öykü mevcut değil
110 (% 90,2)
122
122
Çalışmamızda özkıyım girişimi öncesinde psikiyatrik tedavi alan hastalarda özkıyım
düşüncesinin istatistiksel olarak anlamlı (p=0,000) olduğu saptandı. Psikiyatrik tedavi alan
hastaların öyküde var olan özkıyım düşüncesi ile karşılaştırılması tablo 12’de verilmiştir.
Tablo 12. Psikiyatrik tedavi alan hastaların öyküde var olan özkıyım düşüncesi ile karşılaştırılması
Özkıyım düşüncesi
Öyküde psikiyatrik tedavi alanlar
n(%)
Var n(%)
Yok n(%)
p
42 (% 91,3)
4 (% 8,7)
0,000
Çalışmamızda hastaların tanı ölçütleri DSM IV’e göre değerlendirildi. En fazla %45,1
ile depresyon tespit edilmiş olup diğer tanılar tablo 13’de verilmiştir.
23
Tablo 13. Hastalara DSM IV’e göre konulan tanılar
n(%)
Erkek
1 (% 14,28)
Kadın
6 (% 85,72)
Anksiyete
bozukluğu
Erkek
12 (% 35,3)
Kadın
22 (% 64,7)
Başka türlü
adlandırılamayan
dürtü denetim
bozukluğu
Erkek
1 (% 33,3)
Borderline
Bipolar bozukluk
Depresyon
Uyum bozukluğu
Psikoz
Toplam n(%)
7 (% 5,7)
34 (% 27,9)
3 (% 2,5)
Kadın
2 (% 66,7)
Erkek
4 (% 44,44)
Kadın
5 (% 55,56)
Erkek
15 (% 27,27)
Kadın
40 (% 72,73)
Erkek
5 (% 38,46)
Kadın
8 (% 61,54)
Erkek
0 (% 0)
Kadın
1 (% 100)
Toplam
9 (% 7,4)
55 (% 45,1)
13 (% 10,7)
1 (% 0,8)
122 (% 100)
Çalışmamıza katılan toplam 122 hastaya yapılan psikiyatri konsultasyonu sonucunda
81’ine (% 66,4) ilaç başlanması ve 102’sinin (% 83,6) taburcu olduktan sonra psikiyatri
poliklinik kontrolüne gelmesi önerildi. Toplam 122 hastanın 19’una (%15,6) zehirlenme
bulguları düzeldikten sonra psikiyatri servisine yatırılarak tedavi almasına karar verildi.
Psikiyatri tarafından değerlendirilen hastaların psikiyatrik açıdan takip önerileri tablo 14’de
verilmiştir.
24
Tablo 14. Hastaların psikiyatrik açıdan takip önerileri
n(%)
İlaç başlanması
İlaç başlananlar
81 (% 66,4)
İlaç başlanmayanlar
41 (% 33,6)
Kontrol önerilen
102 (% 83,6)
Psikiyatri poliklinik
122
122
Kontrol
kontrolü
Toplam
20 (% 16,4)
önerilmeyen
Önerilen
19 (% 15,6)
Önerilmeyen
103 (% 84,4)
Yatarak tedavi
122
Çalışmamızdaki özkıyım düşüncesi var olan hastaların taburcu olma aşamasında
psikiyatrik ilaç tedavisine başlanma oranları istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p=0,000).
Özkıyım düşüncesi var olan ve taburcu aşamasına gelen hastalarımızın psikiyatri tarafından
yatırılarak tedavi altına alınma oranları istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p=0,007). İlaç
tedavisi başlanan ve yatırılarak tedavi önerilen hastaların özkıyım düşüncesi ile ilişkisi tablo
15’te verilmiştir.
Tablo 15. İlaç tedavisi başlanan ve yatırılarak tedavi önerilen hastaların özkıyım düşüncesi ile ilişkisi
Özkıyım düşüncesi
Psikiyatrik ilaç tedavisi
başlananlar n(%)
Yatırılarak
önerilen
tedavi
n(%)
Var n(%)
Yok n(%)
p
64 (% 83,1)
17 (% 37,8)
0,000
17 (% 89,5)
2 (% 10,5)
0,007
25
Çalışmamıza alınan 122 hastanın 7’sine (% 5,7) psikiyatri konsultasyonu sonucunda
borderline tanısı konmuş olup 1 hastaya yatış önerilmiştir. Hastaların 34’üne (% 27,9)
anksiyete bozukluğu tanısı konuldu ve 1 hastaya yatış önerildi. Üç (% 2,5) hastaya başka türlü
adlandırılamayan dürtü denetim bozukluğu tanısı kondu ve 1 hastaya yatış önerildi. Hastaların
9’una (% 7,4) bipolar tanısı kondu ve 4 hastaya yatış önerildi. Depresyon tanısı konan 55 (%
45,1) hastadan 10’una yatış önerildi. Hastalardan 13’üne (% 10,7) uyum bozukluğu tanısı
kondu ve 1 hastaya yatış önerildi. Bir (% 0,8) hastaya psikoz tanısı konulup bu hastada
psikyatri servisine yatırıldı. Konulan tanı ve yatış kararının karşılaştırmasında istatistiksel
olarak anlamlı (p=0,017) bir fark saptanmıştır. Konulan tanı ve yatış kararı arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmasına rağmen bazı tanı gruplarındaki hasta
sayısının çok düşük olması bu anlamlılığın dikkatlice yorumlanmasını gerektirmektedir.
Hastalara konulan psikiyatrik tanı ile psikiyatri servisine yatırılması arasındaki ilişki
tablo 16’da verilmiştir.
Tablo 16. Hastalara konulan psikiyatrik tanı ile psikiyatri servisine yatırılması arasındaki ilişki
Konulan Tanı
Borderline
Yatırılma durumu
Psikiyatri servise
Psikiyatri servise
yatırılan
yatırılmayan
1 (%14,3)
6 (%85,7)
1 (% 2,9)
33 (% 97,1)
1 (% 33,3)
2 (% 66,7)
p
Anksiyete bozukluğu
Başka türlü
adlandırılamayan
dürtü denetim
bozukluğu
Bipolar
Depresyon
0,017
4 (% 44,4)
5 (% 55,6)
10 (% 18,2)
45 (% 81,8)
1 (% 7,7)
12 (% 92,3)
1 (% 100)
0 (% 0,00)
Uyum bozukluğu
Psikoz
26
5. TARTIŞMA
Özkıyım dünya genelinde oldukça yaygın bir halk sağlığı sorunudur. Dünya Sağlık
Örgütü’nün verilerine göre özkıyım, en sık ölüm nedenleri arasında ilk on içerisinde yer
almaktadır.11 Özkıyımın son yıllarda ergenlik dönemi ve genç erişkinlerde sıklığının giderek
artması dikkat çekicidir.61 Özkıyım hızının düşük olduğu ülkeler grubunda yer almamıza
rağmen son yıllarda özkıyım oranının artarak 100.000’de 3,0 ile 4,3 arasında değiştiği
saptanmıştır.4
Bir özkıyım girişim yöntemi olarak zehirlenme kimyasal maddelere daha kolay
ulaşılabilirlik nedeniyle son yıllarda artmaktadır. Amerika zehir danışma merkezi (AAPCC)
verilerine göre 2002 yılındaki zehirlenme vakalarının oranı 2001 yılına göre % 4,9 artmıştır.57
Ülkemizde zehirlenme ile sağlık kuruluşlarına başvuranların sayısı hakkında yeterli veriler
olmamakla birlikte Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2001 yılında 11.672 kişi hastanelere
başvurmuştur.62
Zehirlenme vakalarının tedavisi konusunda bölgemizde referans olarak kabul edilen
acil servisimizde yaptığımız bu çalışmada, özkıyım girişiminde bulunan bireyleri özkıyım
girişimine yönlendiren ailesel, çevresel, kültürel ve ekonomik nedenlerin tespitine çalışıldı.
Ayrıca bu çalışmamızda hastaların daha önceki özkıyım düşüncelerinin, girişimlerinin,
ailelerindeki özkıyım öyküsünün ve daha önce varolan psikiyatrik hastalık öyküsünün
özkıyım girişimi riski üzerine etkileri araştırılmıştır. Çalışmamızda hastaların özkıyım
esnasındaki psikiyatrik durumları ve tedavileri tamamlandıktan sonra psikiyatri açısından
gerekli tedavisi planlanmaya çalışıldı.
Bu çalışmada hastaların cinsiyetleri açısından değerlendirilmesinde 38’i erkek, 84’ü
kadın idi. Yalvaç’ın yaptığı çalışmada kadınların erkeklere oranı 1,7 olarak bulunmuştur.29
Dilbaz ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada bu oran 2,17 olarak bulunmuştur.63 Wunderlich ve
arkadaşlarının yaptığı çalışmada kadınlarda özkıyım girişiminin erkeklere oranla yüksek
olduğu ve yine aynı çalışmada kadınlarda özkıyım girişiminin daha genç yaşlarda olduğu
saptanmıştır.64 Yanturalı’nın yaptığı bir çalışmada kadınların erkeklere oranla daha sık
özkıyım girişiminde bulunduğu ancak erkeklerin ise özkıyım girişimlerinin daha ciddi olduğu
görülmüştür.1 Rosenberg ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada kadınlarda özkıyım sonucu
27
ölüm oranı 1/25 iken erkeklerde oran 1/3 olarak bulunmuştur.69 Kekeç ve arkadaşlarının
yaptığı çalışmada kadınlarda özkıyım oranının yüksek olmasının sebepleri arasında
toplumlarda kadına yönelik baskıcı tutumun önemli bir risk arttırıcı faktör olduğu
belirtilmiştir.67
Yaptığımız çalışmada erkeklerin yaş ortalamaları 28,73±11,03 kadınların yaş
ortalamaları 26,50±9,20 olarak ölçülmüştür. Çalışmamızda özkıyım girişiminin en yüksek
olduğu grup 18-24 yaş aralığı olup 67 (% 54,9) hasta bulunmaktadır. Boz ve arkadaşları ile Al
ve arkadaşlarının yaptığı çalışmalarda da benzer yaş gruplarında özkıyım girişiminin yüksek
olduğu tespit edilmiştir.65,66 Kerkhof ve Arensman’ın birlikte yaptıkları çok merkezli bir
çalışmada özkıyım girişiminin kadınlarda 15-24 yaş grubunda, erkeklerde ise 25-34 yaş
grubunda daha yüksek olduğu tespit edilmiştir.68
Çalışmamızda hastaların medeni durumları göz önüne alındığında 61’i (% 50) bekar,
48’i (% 39,3) evli, beşi (% 4,1) dul (eşi ölmüş) ve sekizi (% 6,6) boşanmış olarak bulundu.
Bulduğumuz sonuçlara dayanarak özkıyım girişiminin bekar ve yalnız yaşayan bireylerde
daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Bulduğumuz bu sonuçların yapılan diğer çalışmalarla da
örtüştüğünü söyleyebiliriz. Arensman ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada en sık özkıyım
girişiminin boşanmış kadınlarda görüldüğü tespit edilmiştir.70 WHO’ya göre özkıyım girişimi
oranı yalnız yaşayan ve eşinden ayrılmış kişilerde yüksektir.27 Yanturalı’nın yaptığı bir
çalışmada bireyin evli olmasının özkıyım açısından koruyucu bir faktör olduğu görülmüştür.1
Kekeç ve arkadaşlarının bir çalışmada ise özkıyım oranının evli bireylerde daha yüksek
olduğu tespit edilmiş.6 Bu durumun evli bireylerde aile içi ilişki ve eşlerle olan sorunlarının
özkıyım riskini arttırdığı düşünülmektedir. Yapılan çalışmaların sonuçları bireylerin evli ve
bekar olmasına göre değişkenlik gösterse de bekar olmanın ve yalnız yaşamanın özkıyım için
artmış risk faktörü olduğu görülmektedir.
Çalışmamızda hastaların iş durumu incelendi. Çalışmamızdaki toplam 122 hastanın
42’sinin (% 34,4) belirli ve düzenli bir işi varken, 80 (% 65,6) hastanın herhangi bir işi
bulunmamaktaydı. Güleç ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada özkıyım girişiminde
bulunanların düzenli bir iş yaşamının ve iş güvencelerinin olmadığı bulunmuştur.72
Yanturalı’nın yaptığı çalışmada da işsizlik özkıyım için bir risk faktörü olarak
değerlendirilmiştir.1 Platt’ın yaptığı çalışmalarda işsizliğin belirgin şekilde riski arttırmadığı
ancak işsizlikle beraber gelişen ekonomik çöküntü ve sosyal durumda düşmenin özkıyım
riskini arttırdığı görülmüştür.73,74
28
Çalışmamızda hastaların öğrenim durumları sorgulandığında 53’ünün (% 43,4) lise
mezunu, 48’inin (% 39,3) ilköğretim mezunu, 12’sinin (% 9,8) yüksekokul mezunu, 9’unun
(% 7,4) hiçbir okul mezuniyetinin olmadığı tespit edildi. Lonnqvist’in yaptığı bir çalışmada
düşük eğitim düzeyinin özkıyım açısından risk oluşturduğu bulunmuştur.5
Hastaların evde yaşayan birey sayılarına baktığımızda 11’inin (% 9) evdeki birey
sayısı 1-3 kişi arasında, 57’sinin (% 46,7) 4-5 kişi, 41’inin (% 33,6) 6-7 kişi, 13’ünün (%
10,7) 8 ve daha fazla kişiden oluştuğu saptandı. Ülkemizde kalabalık aile ortamı, toplumun
genel kültür yapısıyla ilgili olup çocukların evlense dahi aileyle beraber yaşamaları ile
açıklanabilir. Kaynaklarda bu yönde yapılan bir çalışmanın olmaması nedeniyle ailede
yaşayan birey sayısının özkıyım riski üzerine etkisi tam olarak değerlendirilememektedir.
Hastalarımızın konut ve ekonomik durumlarına baktığımızda 57 (% 46,7) hastanın
kirada, 65 (% 53,3) hastanın kendine ait konutlarda oturdukları tespit edildi. Ekonomik
durumlarına göz attığımızda 500 TL altı gelire sahip 25 (% 20,5) hasta, 500-1000 TL gelire
sahip 50 (% 41) hasta, 1000-1500 TL gelire sahip 38 (% 31,1) hasta, 1500 TL üstü gelire
sahip 9 (% 7,4) hasta saptandı. Ülkemizde asgari ücretin 500 TL’nin biraz üzerinde olması ve
açlık sınırının 1000 TL civarında seyretmesi nedeniyle çalışmamızdaki hastaların 75’i (%
61,5) ekonomik olarak sıkıntılı bir konumda yeraldığını belirtebiliriz. Lonnqvist ile Frierson
ve arkadaşlarının yaptıkları iki ayrı çalışmada düşük ekonomik durumun özkıyım riskini
arttırdığı görülmüştür.5,75
Yaptığımız çalışmada hastalarımızın hiçbirinin bedensel engeli yoktu. Lonnqvist’in
yaptığı bir çalışmada ciddi sakatlıklara yol açan olaylardan sonra özellikle yaşlı bireylerde
özkıyım riskinin yükseldiği görülmüştür.5
Hastalarımızın sistemik hastalık öykülerine bakıldığında 17’sinde (% 13,9) sistemik
hastalık mevcutken 105’inin (% 86,1) sistemik hastalığı bulunmamaktadır. Çalışmamızda
sistemik hastalığı bulunan hastalar ile daha öncesinde özkıyım düşüncesi varlığının
karşılaştırılmasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur. Çalışmamızın sonucuna
göre sistemik hastalığı bulunan 17 hastanın 16’sında özkıyım düşüncesinin mevcut olduğu ve
bu hastalarda sistemik hastalığın özkıyım düşüncesinin ortaya çıkma riskini arttırdığı
söylenebilir. Sistemik hastalığın varlığının özellikle yaşlılarda özkıyım riskini arttırdığını
gösteren çalışmalar bulunmaktadır. Yanturalı’nın ve Goldney’in yaptıkları iki ayrı çalışmada
bireyin yaşam kalitesinde önemli oranda düşüş sağlayan veya tedavisi mümkün olmayan bir
29
sistemik hastalığın varlığında özkıyım riskinin arttığı gözlenmiştir.1,76 Doshi ve arkadaşlarının
yaptıkları bir çalışmada özellikle malignite varlığında özkıyım girişimi ve riski artmış olarak
bulunmuştur.33 Sistemik hastalığın varlığı bireyin yaşam kalitesini etkileyerek hayattan bir
beklentinin kalmamasına aynı zamanda toplum içerisinde yalnızlığa sürükleyerek özkıyım
girişimin tetikleyebileceğini düşünebiliriz.
Hastalarımızın 29’unda (% 23,8) en az 6 aydır ilaç kullanımı olup bu ilaçlar içerisinde
hipertansiyon, epilepsi, diabet ve psikiyatrik ilaçlar bulunmaktaydı. Hastaların varolan
sistemik hastalıklarından dolayı bu ilaçları kullandıkları gibi daha öncesinde aldıkları
psikiyatrik tedavinin devam etmesi sonucu da ilaç kullanımı mevcuttu. Depresyon hastalarının
tedavinin başlangıcından sonraki dönemde özkıyım oranının arttığı bilindiğinden bu hastaların
ilaç tedavisi aldığı dönemde yakından takip edilmeleri gerekmektedir.77,78
Çalışmamızdaki
hastaların
geçmişte
psikiyatrik
tedavi
alıp
almadıkları
sorgulandığında 46’sının (% 37,7) daha önce psikiyatri tarafından ilaç veya psikoterapi
şeklinde tedavi aldığı öğrenilmiştir. Bizim yaptığımız çalışmada geçmişte psikiyatrik tedavi
alan hastalarda özkıyım düşüncesinin anlamlı derecede fazla olduğu (p=0,00) istatistiksel
olarak saptandı (Tablo 11). Çalışmamızda aldığımız sonuçlara dayanarak geçmişinde
psikiyatrik tedavi alan hastalarda özkıyım düşüncesinin ortaya çıkma riskinin yüksek olduğu
söylenebilir. Hulten ve arkadaşları ile Waern ve arkadaşlarının yaptıkları iki ayrı çalışmalarda
da ruh sağlığının bozulması özkıyım riskini belirgin şekilde arttırdığı ispatlanmıştır.79,80
Tedavi almalarına rağmen bu hastalar tedaviye uyum sağlamazlar veya yeterli tedavi
edilmezler. Goldney’in yaptığı bir çalışmada da özkıyım girişiminde bulunan hastaların
çoğunun özkıyım girişiminden yakın bir zaman önce psikiyatrik tedavi aldığını
göstermektedir.76
Çalışmamızdaki 77 (% 63,1) hastada daha önce varolan özkıyım düşüncesi tespit
edilmiştir. Geçmişinde özkıyım düşüncesi olan hastalar içerisinde kadınların (p=0,035),
erkeklere göre daha fazla olduğu istatistiksel olarak anlamlı bulundu (Tablo 4). Kadınlarda
özkıyım girişimi oranının erkeklere göre yüksek olmasının nedenlerinden biri olarak,
geçmişlerinde özkıyım düşüncesi varlığının erkeklere göre daha yüksek olması ile
açıklanabilir. Çalışmamızdaki hastalar içerisinde geçmişinde özkıyım düşüncesi olan
hastaların daha fazla psikiyatri kliniğine yatırıldığı (p=0,007) ve psikiyatrik ilaç başlandığı
(p=0,000) çalışmamızda saptandı (Tablo 14). Geçmişte özkıyım düşüncesinin olması hastanın
uzun süredir bu düşünce ile mücadele ettiğini ve yaşam ölüm ikileminde ölümden yana tavır
30
aldığını göstermektedir. Özkıyım düşüncesinin varlığı, bireyi hayatının bir döneminde
özkıyıma yönelterek altta yatan psikopatolojik yapının ortaya çıkmasını sağlamaktadır.
Yaptığımız çalışmada özkıyım düşüncesinin mevcut olduğu bireylerin özkıyım girişiminden
sonra daha fazla psikiyatrik desteğe ihtiyaç duydukları görülmüştür.
Çalışmamızdaki hastaların 32’sinde (% 26,2) öykülerinde özkıyım girişimi
bulunmuştur. Daha önce özkıyım girişiminin varlığı sonraki dönemde özkıyım riskini
arttırmaktadır. Bizim yaptığımız çalışmada da bu sonuca ulaştık. Özkıyım girişiminde
bulunan bireylerin sonraki dönemlerde bu özkıyım tamamlama riski yüksektir.81 Özellikle
özkıyım girişiminden sonraki ilk 1 yıllık dönemde risk oldukça yüksektir.76 Garland ve
Zigler’in birlikte yaptıkları çalışmada tamamlanmamış özkıyım girişiminden sonraki
dönemde hastanın tekrar özkıyım girişiminde bulunma riski öyküsünde özkıyım girişimi
bulunmayan birine göre çok yüksektir.82 Köroğlu’nun yaptığı bir çalışmada özkıyım
girişiminde bulunan depresif hastaların % 40’ında daha öncesinde de özkıyım girişimi tespit
edilmiştir.24
Hastalarımızın 12’sinin (% 9,8) öykülerinde de ailede özkıyım girişimi bulundu.
Bulduğumuz bu sonuçlar özkıyım için risk faktörleri olarak ailesel ve genetik faktörlerin
dikkate alınması gerektirdiğini düşündürmektedir. Yapılan çalışmalarda da ailedeki özkıyım
girişimleri oranlarına bakılmıştır. Deveci ve arkadaşlarının yaptıkları bir çalışmada özkıyım
girişiminde bulunanların % 8,8’inde ailede özkıyım girişimi bulunmuştur.30 Egeland ve
Sussex’in beraber yaptıkları bir çalışmada bir bölgedeki toplumun özkıyım oranlarına
bakılmıştır. İncelenen toplumda depresyon oranı yüksek olmasına rağmen özkıyım
girişiminde bulunan bireyler dört ailede yoğun olarak bulunmuştur.83 Yüksel’in yaptığı
çalışmada genetik yapı incelenmiş ve monozigot ikizlerin her ikisinde de özkıyım girişimi
oranı dizigot ikizlere oranla belirgin olarak yüksek bulunmuştur.11 Ancak biz çalışmamızda
genetik yapıyı incelemediğimiz için bu konuyla ilgili yorum yapılabilmesi için yeni
çalışmaların yapılması gerekmektedir.
Çalışmamızda zehirlenme tedavileri tamamlanan hastalar psikiyatri tarafından
değerlendirilerek DSM IV’e göre değerlendirildi. Buna göre hastalarımızın 55’i (% 45,1)
depresyon, 34’ü (% 27,9) anksiyete bozukluğu, 13’ü (% 10,7) uyum bozukluğu, 9’u (% 7,4)
bipolar, 7’si (% 5,7) borderline, 3’ü (% 2,5) başka türlü adlandırılamayan dürtü denetim
bozukluğu ve 1’inde (% 0,8) de psikoz tanısı kondu. Appleby ve arkadaşlarının yaptıkları
çalışmada da özkıyımda bulunan bireylerde en sık gözlenen psikiyatrik bozukluğun depresyon
31
olduğu görülmüştür.84 Ateşci ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada hastaların % 46,72’si
depresif bozukluklar tanısı almış. Aynı çalışmada sıklık açısından depresif bozuklukları,
psikotik bozukluklar ve anksiyete bozuklukları izlemiştir.38 Sağınç ve arkadaşlarının
yaptıkları bir çalışmada özkıyım girişiminde bulunan psikiyatri hastaları değerlendirilmiş ve
özkıyım sonrası ensık konan tanı depresyon olarak bulunmuş.34 Shaffer ve arkadaşları ile
Foster ve arkadaşlarının yaptıkları iki ayrı çalışmada, özkıyım sonrasında hastalarda gözlenen
psikiyatrik tanılar sırasıyla; depresif bozukluklar (% 39-90), alkol bağımlılığı (% 43-54),
madde veya ilaç bağımlılığı (% 4-45), şizofrenik bozukluk (% 3-10), organik bilinç
bozukluğu (% 2-7), kişilik bozuklukları (% 5-44).59,60 Yapılan çalışmalarda gösterdiği üzere
özkıyım girişiminin temelinde psikopatolojik bir faktör yatmaktadır. Hastaların çoğunluğunda
depresyon bulunmakta olup, genel topluma baktığımızda da en fazla rastlanan psikiyatrik
hastalık olduğunu söyleyebiliriz. Özkıyım önemli ve toplumda giderek daha sık rastlanan bir
ölüm nedeni olduğu için altta yatan psikiyatrik tabloların düzeltilmesi veya kontrol altında
tutulması bu halk sağlığı sorunun sıklığının gerilemesini sağlayacaktır. Ayrıca özkıyım riski
üzerine etki eden sosyal, ekonomik, ailesel faktörlerinde düzeltilmesi özkıyım riskini
azaltacaktır.
Çalışmamızdaki hastalardan, taburcu aşamasına gelenlerin 81’ine (% 66,4) psikiyatri
tarafından medikal tedavi önerildi. Ayrıca hastaların 102’sine (% 83,6) psikiyatri poliklinik
kontrol ve 19’una (% 15,6) yatarak tedavi önerildi. Çalışmamızda hastaların psikiyatri
servisine yatma oranları ile psikiyatri tarafından konulan tanıların birbirinden bağımsız
olduğu ve tanı ile yatış oranlarının arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark (p=0,010)
olduğu görüldü. Buna rağmen bazı tanı gruplarındaki hasta sayısının çok düşük olması
sebebiyle bu anlamlılığın dikkatlice yorumlanması gerekmektedir. İleride yapılacak daha
fazla sayıda hasta katılımlı çalışmalarla psikiyatrik tanı ve yatış oranlarının karşılaştırılması
sonucu elde edilecek istatistiksel değerler daha anlamlı sonuçlar verecektir.
Acil servise zehirlenme vakaları son yıllarda çok sık gelmektedir. Bu vakaların
bazıları kazara olabildiği gibi önemli bir çoğunluğunu özkıyım girişimleri oluşturmaktadır.
Acil hekimi için önemli olan bu hastalara nasıl bir yaklaşım içerisinde bulunacağını bilmek ve
hastayı yaptığı eylemden dolayı yargılayıcı olmaktan uzak davranarak güvenini kazanmaktır.
Özkıyım girişiminde bulunan bireyin niyetinin ciddiyetini ve özkıyımın tekrarlama olasılığını
anlamak güçtür. Hastanın güveni kazanılarak özkıyıma yönelten ekonomik, sosyal, ailesel
etkenler çözümlenmeye çalışılmalıdır. Özkıyım bireyin kendisinde ve ailesinde derin bir
32
ruhsal çöküntüye sebep olduğu için hem hastaya hem de ailesine gerekli psikiyatrik yardım
sağlanarak ruhsal tablosu çözümlenmeli ve gerekirse medikal ve psikoterapi eşliğinde
izlenmelidirler.
33
6. SONUÇ
Zehirlenme sonucu acil servise gelen hastaların sosyodemografik özellikleri ve
psikiyatrik analizlerinin yapıldığı bu çalışmamızın sonuçları aşağıda özetlenmiştir.
•
Çalışmamıza 38’i(% 31,1) erkek, 84’ü (% 68,9) kadın olmak üzere toplam 122 hasta
alınmıştır.
•
Hastaların 67’si (% 54,9) 18-24 yaş grubunda, 35’i (% 28,7) 25-34 yaş grubunda,
12’si (% 9,8) 35-49 yaş grubunda, 8’i (% 6,6) 50 yaş ve üstündeydi.
•
Kadınların yaş ortalaması ve standart sapması 26,50±9,20; erkeklerin yaş ortalaması
ve standart sapması 28,73±11,03 idi.
•
Hastaların 61’i (% 50) bekar, 48’i (% 39,3) evli, 5’i (% 4,1) dul (eşi ölmüş), 8’i (%
6,6) boşanmış idi.
•
Hastalarımızın ebeveynlerinin tamamı öz olup üveylik bulunmamaktaydı.
•
Çalışma oranlarına baktığımızda 42 (% 34,4) hastanın düzenli bir işi mevcut olup, 80
(% 65,6) hasta çalışmıyordu.
•
Öğrenim durumlarına baktığımızda 9 (% 7,4) hastanın öğrenim durumunun olmadığı,
48’inin (% 39,3) ilköğretim mezunu, 53’ünün(% 43,4) lise, 12’sinin (% 9,8)
yüksekokul mezunu idi.
•
Ailedeki birey sayısına bakıldığında birey sayısı 1-3 kişi olan 11 (% 9) hasta, 4-5 kişi
olan 57 (% 46,7) hasta, 6-7 kişi olan 41 (% 33,6) hasta, 8 kişi olan 13 (% 10,7) hasta
saptandı.
•
Konut durumuna baktığımız hastaların 57’si (% 46,7) kirada, 65’i (% 53,3) kendine ait
evde oturmaktaydı.
•
Hastaların 25’inin (% 20,5) aylık geliri 500 TL altında, 50’sinin (% 41) 500-1000 TL
arasında, 38’inin (% 31,1) 1000-1500 TL arasında, 9’unun (% 7,4) 1500 TL üstünde
olduğu saptandı. Hastalarımızın 75’inin (% 61,5) gelirinin ülkemiz açlık sınırının
altında olduğu tespit edilmiştir.
•
Hastalarımızın fiziksel engel (ortopedik, görme, işitme vs.) durumuna baktığımızda
hiçbirinin fiziksel engeli yoktu.
•
Sistemik hastalık açısından baktığımızda 17 (% 13,9) hastanın kronik hastalığının
olduğu, 105 hastanın kronik hastalığı olmadığı görülmüştür.
34
•
Sistemik hastalığın varlığı ile özkıyım düşüncesi oranına baktığımızda özkıyım
düşüncesinin sistemik hastalığı olanlarda anlamlı derecede fazla olduğu istatistiksel
olarak görülmüştür.
•
Düzenli ilaç kullanımını gözden geçirdiğimizde 29 (% 23,8) hastada ilaç kullanımı
mevcut iken 93 (% 76,2) hastada ilaç kullanımı yoktu.
•
Hastalarımızın 46’sının (% 37,7) daha öncesinde psikiyatrik tedavi almış olup 76’sının
(% 62,3) psikiyatrik tedavi almadığı tespit edildi.
•
Geçmişte psikiyatrik tedavi hastalardaki özkıyım düşüncesinin varlığına baktığımızda
psikiyatrik tedavi alanlarda özkıyım düşüncesinin anlamlı derecede fazla olduğu
istatistiksel olarak saptanmıştır.
•
Özkıyım düşüncesinin 77 (% 63,1) hastada öyküde özkıyım girişiminden öncede var
olduğu, 45 hastada ise öyküde özkıyım düşüncesinin olmadığı saptandı.
•
Cinsiyetler arasındaki özkıyım düşüncesi oranlarına baktığımızda kadınlarda erkeklere
göre özkıyım düşüncesinin istatistiksel olarak anlamlı olduğu tespit edildi.
•
Hastalarımızın 32’sinin (% 26,2) öyküsünde geçmişte bir veya daha fazla özkıyım
girişiminin olduğu, 90 (% 73,8) hastada ise özkıyım girişiminin olmadığı saptandı.
•
Öykülerinde ailelerinde özkıyım girişiminde bulunan hasta sayısı 11 (% 9,02) olup
öyküde özkıyım girişimi olmayan hasta sayısı 111 (% 90,98) olarak tespit edildi.
•
Hastalarımızın psikiyatrik değerlendirmeleri sonrası konulan tanılara baktığımızda 55
(% 45,1) hastada depresyon, 34 (% 27,9) hastada anksiyete bozukluğu, 13 (% 10,7)
hastada uyum bozukluğu, 9 (% 7,4) hastada bipolar bozukluk, 7 (% 5,7) hastada
borderline kişilik bozukluğu, 3 (% 2,5) hastada başka türlü adlandırılamayan dürtü
denetim bozukluğu, 1 (% 0,8) hastada psikoz saptandı. Çalışmamızda diğer literatür
çalışmaları ile uyumlu olarak ensık depresyon tanısı saptandı.
•
Hastalarımızın psikiyatrik değerlendirmelerinden sonra 81 (% 66,4) hastaya ilaç
tedavisine başlanmasına, 41 (% 33,6) hastaya ise ilaç tedavisine gerek görülmedi.
•
Hastaların 102’sine (% 83,6) psikiyatri poliklinik kontrol önerildi. 20 (% 16,4) hastaya
poliklinik kontrol önerilmedi.
•
Hastalarımızın 19’una (% 15,6) psikiyatri tarafından yatarak tedavi görmesi
önerilirken 103 (% 84,4) hastaya yatarak tedavi önerilmedi.
•
Hastalara psikiyatri tarafından konulan tanılar ile hastaneye yatırılma kararının
karşılaştırılmasında istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Ancak bazı tanı
35
gruplarındaki hasta sayısının düşük olması sebebiyle bu anlamlılık dikkatle
değerlendirilmelidir.
•
Hasta sayısının arttırılarak yapılacak çalışmalarda bu anlamlılık değerleri daha etkin
olabilir.
36
7. KAYNAKLAR
1.
Yanturalı S. Acil Serviste İntihar Düşüncesi Olan Hastaya Yaklaşım. Acil Tıp Dergisi 2000; 3.
Acil Tıp Sempozyumu Özel Sayısı: 246-253.
2.
Söğüt Ö. Türkiye’nin Güneydoğusunda, Şanlıurfa ve Çevresinde Özkıyım Girişimlerinin
Değerlendirilmesi. Akademik Acil Tıp Dergisi 2011; 10(1):8-13.
3.
Ak M, Gülsün M, Özmenler K N. Özkıyım ve Kişilik.Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar 2009;
1:45-54.
4.
Ucan O. Türkiye’de intiharı konu alan yayınlar üzerine bir bibliyografya çalışması. Kriz Dergisi
2005; 13: 15-26.
5.
Lonnqvist JK. Epidemiology and Causes of suicide. Gelder MG, Lopez JJ, Andreasen N. New
Oxford Text Book of Psychiatry Volume 1, 2000; 1033-1039.
6.
Kekeç Z, Yıldırım C, İkizceli İ, Gönül AS, Sözüer EM. Özkıyım girişimi nedeniyle acil
servise başvuran hastalarda hazırlayıcı etkenler. Anadolu PsikiyatriDergisi 2000; 1:157-161.
7.
Atay İM, Kerimoğlu E. Ergenlerde İntihar Davranışı.Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi
2003; 10:128-136.
8.
Uluduz DU, Uğur M. Bir Vaka Dolayısıyla İntiharların Gözden Geçirilmesi. Yeni Symposium.
2001; 39: 19-25.
9.
Mgaya E, Kazaura RM, Outwater A, Kinabo L. Suicide in the Dar es Salaam
Region,Tanzania,2005. Journal of Forensic and Legal Medicine. 2007; 30: 2-5.
10.
Mohanty S, Sahu G, Mohanty MK, Patnaik M. Suicide in India.-A four year retrospective
study. Journal of Forensic and Legal Medicine. 2007; 14: 185-89.
11.
Yüksel N. İntiharın Nörobiyolojisi. Klinik Psikiyatri Dergisi. 2001; 4: 5-15.
12.
Doshi A, Boudreaux ED, Wang N, Pelletier AJ, Camargo CA Jr. National Study of US
Emergency Department Visits for Attempted Suicide and Self-Inflicted Injury,1997-2001.
Annals of Emergency Medicine. 2005; 46: 369-375.
13.
Amy M. Brausch, Jennifer J. Muehlenkamp. Body image and suicidal ideation in adolescents.
Body Image. 2000; 4: 207–212.
14.
Phillips MR, Li X, Zhang Y. Suicide Rates in China, 1995-99. Lancet. 2002; 359: 835-840.
15.
Kapur N, Gask L. Introduction to suicide and self-harm. Psychiatry. 2006; 5:.259-262.
16.
Sato R, Kawanishi C, Yamada T, Hasegawa H, Ikeda H, Kato D, Furuno T, Kishida I,
Hirayasu Y. Knowledge and attitude towards suicide among medical students in Japan:
Preliminary study. Psychiatry and Clinical Neurosciences. 2006; 60: 558–562.
17.
Yip PS, Fu KW, Yang KC, Ip BY, Chan CL, Chen EY, Lee DT, Law FY, Hawton K. The
effects of a celebrity suicide on suicide rates in Hong Kong. Journal of Affective Disorders.
2006; 93: 245–52.
18.
Sayıl I, Berksun O.E. Depresyon ve İntihar. Psikiyatri Dünyası. 1998; 2: 52-56.
19.
Hoyer G, Lund E. Suicide among women related to number oft children in marriage. Arch Gen
Psychiatry, 1993; 50(2):134.
37
20.
Appleby L. Suicide during pregnancy and in the first postnatal year. BMJ, 1991; 302(6769):137.
21.
Bridge AJ, GoldsteinTR, Brent AD. Adolescent suicide and suicidal behavior. Journal of
Child Psychology and Psychiatry. 2006; 47: 372–394.
22.
Blazer DG, Bachar JR, Manton KG. Suicide in late life: review and commentary. J Am
Geriatr Soc, 1986; 34(7):519-525.
23.
Mitchell AM, Garand L, Dean D, Panzak G, Taylor M. Suicide assessment in hospital
emergency departments: implications for paitents satisfaction and comliance. Top Emerg Med,
2005; 27(4):302-312.
24.
Koroğlu E. Psikiyatrik Acil Durumlar. 2.Basım, Ankara: Ankara.Hekimler Yayın Birliği,1999;
425-443.
25.
Lotrakul M. Suicide in Thailand during the period 1998–2003. Psychiatry and Clinical
Neurosciences. 2006; 60: 90–95.
26.
Kanchan T, Menezes GR. Suicidal poisoning in Southern India: Gender differences. Journal of
Forensic and Legal Medicine. 2007; 30: 1-8.
27.
Schmidtke A, Bille-Brahe U, DeLeo D, Kerkhof A, Bjerke T, Crepet P, Haring C, Hawton
K, Lönnqvist J, Michel K, Pommereau X, Querejeta I, Phillipe I, Salander-Renberg E,
Temesváry B, Wasserman D, Fricke S, Weinacker B, Sampaio-Faria JG. Attempted suicide
in Europa: rates, trends and sociodemographic characteristics of suicide attempters during the
period 1989- 1992. Results of the WHO/EURO Multicentre Study on Parasuicide. Acta
Psychiatrica Scandinavica, 1996; 93:327-338.
28.
Demirel Özsoy S, Eşel E. İntihar(Özkıyım). Anadolu Psikiyatri Dergisi 2003; 4:175-185.
29.
Yalvac DH. İntihar Girişiminde Bulunan Bireylerde Psikiyatrik Morbidite, Kişilik Bozukluğu ve
Bazı Sosyodemografik ve Klinik Etkenlerle İlişkisi.(Uzmanlık Tezi), İnönü Üniversitesi Tıp
Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı, Malatya, 2006.
30.
Deveci A, Aydemir O, Mızrak S. İntihar girişiminde bulunanlarda sosyodemografik özellikler,
stres etmenleri ve ruhsal bozukluklar. Kriz Dergisi. 2005; 13: 1-9.
31.
Moscicki EK. Epidemiology of completed and attempted suicide: toward a framework for
prevention. Clinical Neuroscience Research. 2001; 1: 310–323.
32.
Roy A. Genetic influences on suicide risk. Clinical Neuroscience Research. 2001; 1:324–330.
33.
Suominen K, Isometsä E, Heilä H, Lönnqvist J, Henriksson M. General hospital suicides a
psychological autopsy study in Finland. General Hospital Psychiatry. 2002; 24: 412–416.
34.
Sağınç H, Kuğu N, Akyuz G, Doğan O. Yatarak Tedavi Gören Hastalarda İntihar Öyküsünün
Araştırılması. Anadolu Psikiyatri Dergisi 2000; 1: 83-88.
35.
Starkuviene S, Kalediene R, Petrauskiene J. Epidemic of suicide by hanging in Lithuania:
Does socio-demographic status matter?. Public Health 2006; 120: 769–775.
36.
Marzuk PM, Leon AC, Tardiff K, Morgan EB, Stajic M, Mann JJ. The effect of access to
lethal methods of injury on suicide rates. Arch Gen Psychiatry 1992; 49(6):451-458.
37.
Parrish M, Tunkle J. Clinical challenges following an adolescents death by suicide:
Bereavement issues faced by family, friends, schools and clinicians. Clinical Social Work
Journal 2005; 33:81-102.
38
38.
Ateşci FC, Kuloğlu M, Tezcan E, Yıldız M. İntihar Girişimi Olan Bireylerde Birinci ve İkinci
Eksen Tanıları. Klinik Psikiyatri. 2002; 5: 22-27.
39.
Harris EC, Barraclough B. Suicide as outcome for mental disorders. A meta- analysis. British
Journal of Psychiatry 1997; 170:205-208.
40.
Ekici G, Savaş HA, Cıtak S. Tamamlanmış İntiharlarda İki Onemli Risk Etmeni: Fiziksel
Hastalığın Varlığı ve Yetersiz Dozda Psikiyatrik Tedavi. Klinik Psikofarmakoloji Bulteni 2001;
11: 168-173.
.
41.
Kırkpınar İ, Nazan A. Şizofrenide İntihar. Anadolu Psikiyatri Dergisi 2001; 2: 47-52.
42.
Roy A, Nielsen D, Rylander G, Sarchiapone M, Segal N. Genetics of suicide in depression.
Journal of Clinical Psychiatry 1999; 60 (Supplement 2):12-17.
43.
Palabıyıkoğlu R. İntihar Davranışında Ailenin Rolü ve Önemi. Kriz Dergisi 1993; 1:62–68
44.
Shafii M, Steltz-Lenarsky, Derrick AM, Beckner C, Whittinghill JR. Comorbidity of mental
disorders in the post-mortem diognosis of completed suicide in children and adolescents. J Affect
Dis 1988; 15:227-233.
45.
McIntosh JL. Suicide among the elderly: Level and trends. Am J Ortopsychiatry 1985; 55:288293.
46.
Roy A. Psychiatric emergencies. BJ Sadock, VA Sadock , Eds. Comprehensive Textbook of
Psychiatry.Yedinci baskı,Baltimore: Lippincott Williams & Wilkins, 2000: 2031-2040.
47.
Sayıl I, Oral A, Güney S, Ayhan N, Ayhan Ö, Devrimci H. Ankara’da intihar girişimleri
üzerine bir çalışma. Kriz Dergisi 1993; 1:56-61.
48.
Çayköylü A, Coşkun İ, Kırkpınar İ, Özer H. Özkıyım girişiminde bulunanlarda
sosyodemografik özellikler ve tanı dağılımı. Kriz Dergisi 1997; 5:37-42.
49.
Nordstrom P, Samuelsson M, Asberg M. CSF 5-HIAA predicts suicide risk after attempted
suicide. Suicide Life Threat Behav 1994; 24:1-9.
50.
Roy A. Marked reductia in indexes of dopamine metabolism among patients with depression
who attempted suicide. Arch Gen Psychiatry 1992; 49:447-450.
51.
Roy A. Cerebrospinal fluid monoamine metabolites and suicidal behavior in depressed patients.
Arch Gen Psychiatry 1989; 46:609-612.
52.
Gulliem E, Pelissolo A, Notidet C, Lepire JP. Relationship between attempted suicide, serum
cholesterol level and novelty seeking in psychiatric inpatients. Psychiatr Res 2002; 112: 83-88.
53.
Australian College of Emergency Medicine (ACEM) and The Royal Australian and New
Zealand College of Psychiatrists (RANZCP). Guidelines for the management of deliberate self
harm in young people. Melbourne, ACEM and RANZCP, 2000.
54.
Oxford English Dictionary. 2nd ed,Oxford:Clarendon Press, 1989: 18: 328
55.
Thompson CJS. Poisons and Poisoners. London: Harold Shaylor, 1931.
56.
Wax P M. Historical principals and perspectives.Goldfrank L R, Flomenbaum N E, Lewin N A,
Howland M A, Hoffman R S, Nelson L S. Toxicologic Emergencies. 7th edition, United States
of America: Appleton & Lange, 2002:1.
39
57.
Watson WA, Litovitz TL, Rodgers GC Jr, Klein-Schwartz W, Youniss J, Rose SR, Borys
D, May ME. 2002 Annuel Report of the American Association of Poison Control Centers Toxic
Exposure Surveilence System. Am J Emerg Med 2003; 21:353-421.
58.
Taştan Z. Yusuf Atılgan’ın Eserlerinde İntihar. Milli Eğitim 2007; 176:212-230.
59.
Shaffer D, Gould MS, Fisher P, Trautman P, Moreau D, Kleinman M, Flory M. Psychiatric
diagnosis of child and adolescent suicide. Arch Gen Psychiatry 1996; 53:339-348.
60.
Foster T, Gillespie K, McClelland R. Mental disorders and suicide in Northern Ireland. British
Journal of Psychiatry 1997; 170:447-452.
61.
Dilsiz A. ve Dilsiz F. İntihar Girişimlerinde Belirtilen Nedenler. Kriz Dergisi 1993; 1: 124-129
62.
Health Statistics Year Book 2000. Ankara: Republic of Turkey Ministry of Health,2001.
63.
Dilbaz N, Şengul CB, Cetin MK, Şengul C, OkayT, Yurtkulu F, Duman T. Genel Bir
Hastanede İntihar Girişimlerinin Değerlendirilmesi.Kriz Dergisi 2005; 13: 1-10
64.
Wunderlich U, Bronisch T, Wittchen HU, Carter R. Gender differences in adolescents and
young adults with suicidal behaviour. Acta Psychiatr Scand 2001; 104: 332-339.
65.
Boz B, Demirkan O, Boz A, Kuğu N. Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde
2000-2001 yıllarında intihar girişimi nedeniyle adli raporları verilen olguların incelenmesi. Adli
Tıp Dergisi 2003; 17: 35-40.
66.
Al B, Orak M, Ustundağ M, Soğut O. Characteristics of Suicides Cases in Batman, South East
of Turkey. Turkiye Klinikleri J Med Sci 2010; 30: 65-72.
67.
Kekeç Z, Sözüer EM, Duymaz H, Ökkan S. Acil Servise Başvuran Çoklu İlaç
Zehirlenmelerinin Yedi Yıllık Analizi. Türkiye Acil Tıp Dergisi 2005; 5(2):69-72.
68.
Kerkhof AJFM, Arensman E. Attempted suicide and deliberate self harm: epidemiology and
risk factors. Gelder M G, Lopez J J, Andreasen N. New Oxford Text Book of Psychiatry Volume
1. 2000: 1039-1045.
69.
Rosenberg ML, Smith JC, Davidson LE, Conn JM. The emergence of youth suicide: an
epidemiologic analysis and public health perspective. Annu Rev Public Health 1987; 8:417-440.
70.
Arensman E, Kerkhof AJ, Hengeveld MW, Mulder JD. Medically treated suicide attempts: a
four year monitoring study of the epidemiology in the Netherlands. Journal of Epidemiology and
Community Health 1982; 49:285-289.
71.
Geçtan E. Psikodinamik Psikiyatri ve Normal Dışı Davranışlar. On ikinci
baskı,İstanbul:1995:163-168
72.
Güleç G, Aksaray G. İntihar Girişiminde Bulunan Gençlerin Sosyodemografik-Sosyokültürel
ve Aile Özelliklerinin Değerlendirilmesi.Yeni Symposium 2006; 44: 141-150.
73.
Platt S. Parasuicide and unemployment. Br J Psychiatry 1986;149:401-405.
74.
Platt S. The social transmission of parasuicide: is there a modeling effect? Crisis. 1993;14:2331.
75.
Frierson RL, Melikian M, Wadman PC. Principles of suicide risk asesment. How to interview
depressed patients and tailor treatment. Postgrad Med 2002; 112(3):65-66.
76.
Goldney RD. A global view of suicidal behaviour. Emergency Medicine 2002; 14:24-34.
40
77.
Schweizer E, Dever A, Clary C. Suicide upon recovery from depresion: a clinical note. J Nerv
Ment Dis 1988;176(1):633.
78.
Gunnell D, Frankel S. Prevition of suicide: aspirations and evidence. BMJ 1994;
308(6938):1227.
79.
Hulten A, Wasserman D. Lack of continuity- a problem in the care of young suicides. Acta
Psychiatrica Scandanivica 1998; 97:326-333.
80.
Waern M, Beskow J, Runeson B, Skoog I. Suicidal feelings in the last years of life in elderly
people who commit suicide. Lancet 1999; 99: 407-411.
81.
Goldney RD.Prediction of suicide and attempted suicide.In: Hawton K, van Heering K, Eds. The
International Handbook of Suicide and Attempted Suicide.Chichester: John Wiley and Sons,
2000:585-596.
82.
Garland AF, Zigler E. Adolescent suicide prevention: current research and policy implications.
American Psychologist 1993; 48:169-182.
83.
Egeland J, Sussex J. Suicide and family loading for affective disorders. JAMA 1985; 254:915918.
84.
Appleby L, Cooper J, Amos T, Faraqher B. Psychological autopsy study of suicides by people
aged under 35. Br. J. Psychiatry 1999; 175:168-174.
41
8. EKLER
Anket formu
Tarih:
Protokol:
Adınız soyadınız:
Yaşınız: ( ) 18-24
( ) 25-34
Cinsiyetiniz: erkek ( )
( ) 35-49
( ) 50+
bayan ( )
Anneniz: ( ) sağ
( ) ölü
( ) öz
( ) üvey
Babanız: ( ) sağ
( ) ölü
( ) öz
( ) üvey
Anne- baba: ( ) birlikte
( ) boşanmış
( ) ayrı yaşıyor
Medeni durumunuz: ( ) bekar
( ) evli
( ) dul- eşi ölü
Çalışma durumu: ( ) çalışıyor
( ) çalışmıyor
Öğrenim durumu: ( )hiçbir okul mezunu değil
Ailedeki birey sayısı: ( ) 3 kişi
( ) 4-5 kişi
Konut durumu: ( ) kira
( ) kendinize ait
Aylık gelir: ( ) 0-500 TL
( ) 500-1000 TL
( ) boşanmış
( ) ilköğretim
( ) 6-7 kişi
( ) lise
( ) 8+ kişi
( ) 1000-1500 TL
( ) 1500 TL +
Fiziksel engeliniz (ortopedik, görme, işitme vs.) var mı?: ( ) var
Sistemik hastalığınız var mı?: ( ) var
( ) yok
( ) yok
Sürekli kullandığınız ilaç var mı?: ( ) var
( ) yok
Daha önce psikiyatrik tedavi aldınız mı?: ( ) evet
Daha önce özkıyımı düşündünüz mü?: ( ) evet
( ) hayır
( ) hayır
Daha önce özkıyım girişiminde bulundunuz mu?: ( ) evet
Ailenizde özkıyım teşebbüsünde bulunan odlumu?: ( ) evet
42
( ) yüksekokul
( ) hayır
( ) hayır
9. ÖZGEÇMİŞ
Adı Soyadı
: Ufuk SARAÇOĞLU
Doğum Tarihi ve Yeri : 07.02.1982/ İSKENDERUN
Medeni Durumu
: Evli
Adres
: Kışla Mahallesi DSİ TOKİ Evleri DG 5/A No: 18
Telefon
: 0 507 204 00 51
E-mail
: haplo2579@hotmail.com
Mezun Olduğu Fakülte : Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi
Görev Yerleri :Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Ana Bilim Dalı
Yabancı Dil : İngilizce
43
Download