T.C. SÜLEYMAN DEMiREL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESi İslam Felsefesi Anabilim Dalı ..., VII. KUTLU DOGUM SEMPOZYUMU (TEBLİGLER) 19 NİSAN 2004 ISPARTA S.D.Ü. İLAHİYAT FAKÜLTESi İslam Felsefesi Anabilim Dalı Başkanlığı Bilimsel Toplantılar Yayın No: 2 TERTİP HEYETi S.D.Ü. iLAHiYATFAKÜLTESi İslam Felsefesi Anabilim Dalı Başkanlığı Prof. Dr. İsmail YAKIT (Başkan) Doç. Dr. Kemal SÖZEN Dr. Nejdet DURAK Bilgehan Bengli TORTUK EDiTÖR Prof. Dr. İsmail YAKIT ISBN 975-7929-92-1 Kapak ve İç Düzen Nejdet DURAK BASKI Tuğra Matbaası, ; :: . ·. (0246) 22414 68 , ·:· ·.; ,, '. :,.::: ; Yayınlanan tebliğierin dil, üslilp ve ilmi sorumluluğu yazariarına aittir. Yayınlanan tebliğler kaynak gösterilmek şartıyla iktihas ve atıf şeklinde · kullanılabilir.: · ©SDÜ ilahiyat HtkUlt~sil~I~ Fei;~f~si Ana Bilim Dalı-2006 iSTEME ADRESi S.D.Ü. ilahiyat Fakültesi ISPARTA Tel: (0246) 211 45 50 KUR'AN'IN 'İFK HADİSESİ'Nİ BEYANI BAGLAMıNDA İNSANLIGA SUNDUGU EVRENSEL MESAJLAR Yrd. Doç. Dr. A. Hüıneyra ASLANTÜRK* İffet, medeni bir cemiyetin en önemli faziletidir. İfk ise; en alçak, en olduğu rezil ihaneti! Kötülere merhamet iyilere ihanet yayılmasına göz yummak da onu işlernek toplumun huzuru daima bir diğeriyle kadar ciddi bir cinayettir. tamamlanır; kötülüğün gibi, Kişilerin ve huzursuz toplumlar, huzursuz fertlerden oluşur. Bütün ilahi dinlerde olduğu gibi İslam'da da; kişinin toplum huzurunu sağlamaya çalışması Allah'a imanının gereği olarak görülmüştür. Peygamberler de bu huzuru insanları tevhide ve selamete olduklarından olmak çağıran, zorundadırlar. çarnuriara karşı topluma yol gösteren kimseler Bunun yeterince zor yaşayış tarzlarıyla olduğu açık! Bu görevin inanınayanların çıkardığı fesatları gereken cevabı tarafından görevlidirler. Allah sadece söz ve davranışlarıyla değil içinde bir de; kendisine atılan teıninle vermek, haksız yere da örnek sınırları hertaraf etmek, yapılan eziyetlere sabretmek de var! Üstelik içinde bulunduğu topluma getirdikleri itikadi, hukuki ve ahlaki hükümleri genellikle kendi özel hayatlarında sergilemek suretiyle ... İslam peygamberi olarak Hz. Muhammed'in durumu da işte böyledir. O; yalnız kendine inananlar için anlaşılabilmesi yaşamaya, bağlamaya hikınetiyle-, değil insanlık hayatındaki en mahrem meselelerini bile mecbur kalmış ve için, -bazı hükürnlerin daha net her hadiseyi tam bir insanların insanlığa sunacağı şeffaflıkla gözleri önünde bir sonuca evrensel prensipierin ilk uygulandığİ kişi olmuştur. Böylece; onun hayatı ve uygulamaları, bu güne kadar olduğu yolları kadar bugün de ahiili ve ailevi problemlerimize vahiy kaynaklı çözüm sunan mükemmel bir örnek olmaya devam etmektedir. • Süleyman Demirel Üniversitesi İH\hiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Bu bildiride size, iffetin sembolu bir peygamberin, ailesi bahane edilerek izzet ve gerefine yap~lansaldinn~nsonuglandan bahsetmek istiyorum. Bu konudaki Gyetlerin yorudanna geqmeden once hadisenin nas~lcereyan ettigini bizzat Hz.&gelden dinleyerek yeniden hatlrIayahm Fakat sizlerden istirhamm; gu iina kadar defalarca dinlediginiz bu hldiseyi bugun, kendinizi Hz.Peygamberin, Hz.&ge'nin ve hadiseye gahit olan herhangi bir sahabinin yerine koyarak dinlemenizdir. 0,bagina gelen bu iftiray ve sonunda aklanmasin~goyle anlatlyor: 'Hz.Peygamber bir sefere gikmak istediginde hanirnlan aras~ndakur'a qekerdi. Kur'ada kimin ad1 glkarsa onu da beraberinde gotiiriirdu. Bu defa benim a&m giktl. Boylece Rasulullah ile bu sefere ben ittim. Bu ig hicap ayeti indikten sonra olmugtu. 0 zaman kadmlar, gigmanlayip hastahga dugmemek iqin ancak kendilerine yetecek kadar yerlerdi. Yolculuga q l k a c a w z zaman ben kendimi taglyan devenin bana ait hevdecine oturur, sonra da beni yola koyan tagiyicilar gelip hevdeci alt tarafindan tutarak k a l b ve devenin ustiine yerlegtirirler, iplerini baglidlktan sonra devenin yulanndan yederek qekip g6WIerdi. ~dsulullahbu savagtan donup Medlneyye yaMagild@nda bir yerde konakladi. Daha sonra da tekrar hareket edilecegi nida ettirildi. Bu slrada kalkrmg, yWyiip konak yerini gegip ihtiyacm gidermeye gitmigtbn lhtiyac~rm giderdikten soma yerime donerken gogsiirnii yokladim ve baktlm ki Zafar boncuklanndan olan gerdanhBm kopmug. Bunun iizerine onu aramaya gittim. Onu aramam beni epey thkoydu. Derken, benim hevdecimi taglyan askerler gelip devemi hevdecime yiiklemigler ve hafif oldu@m iqin beni o hevdec iqinde sanmglardi. @nku ben heniiz kiiqiik yagra bir luzdim, bundan dolay onlar benim o hevdec iqinde oldu@mu sanarak devemi qekip gitmigler. Dondiigiimde orada hiq kimseyi bulamadim. Boylece oturdum ve umulur ki beni aramak iqin geri donerler diye beklemeye bagladim. Derken uyuyakalmgim. Allah'a yemin olsun ki, ben boyle yanim iizre yatrmg d w k e n Safvan b.Muatta1 qlkageldi. Safvan; geriden gelir, insanlann arkada blrakhkIan egyalan aragtmr, bir gey kalmgsa kaybolmasin diye onlan ahp bir sonraki konaklama mahalline gotiiriirdu. 0, benim karart~mgoriince bana dam yoneldi ve beni tan~yarakbagucumda durdu. Yaruma gelince istircii iiyetini okudu ve 'Ey Allah Rasulii'nun zevcesi!' dedi. Ben qargafrma bWndiim, o tekrar; 'Seni insanlardan geri blrakan nedir?' diye sordu. Ben ona hiqbirgey soylemedim. Sonra devesini 216 çöktürüp bana; 'Bin' dedi ve benden devenin yulannı olsun ki, benim sabah olmuş, uzağa çekerek orduya yetişrnek kaybolduğum günün ordu konaklamak için çekildi. Deveye bindim, o da isteğiyle sabahına süratle yola koyuldu. Yemin kadar askere yerleşmek yetişemedik. üzere iken devemin Tam yulannı çeken adam orduya yetişti. İşte bu hadise üzerine iftiracılar söylediklerini söylemiş, ordugah ızdırap ve üzüntüyle çalkanmış. Valiahi bunlann hiçbirinden benim haberim yoktu. Sonra Medine'ye geldik. Derken bana bir hastalandığımda yanıma yanımdakilere ben hala başıma Derken iyileşmeye başladım. dışan çıkmıştım. sırada Mıstah'ın gelenlerin, hakkımda diye beni şüphelendiriyordu. söylenenlerin Buna farkında değildim. Bir gece Mıstah'ın annesiyle birlikte bir hacetimiz Sonra ben ve o annesi davranışı o lütufkar 'Hastanız nasıldır?' soruyordu. Bu durum beni üzüyor ve rağmen için geliyor ve; araz oldu. Daha önce olduğum Hz.Peygamberden görmekte göremedim. Çünkü O, ağn çarşafı işimiz bitince odama doğru içinde tökezledi ve; 'Kahrolsun söylendi. Ben de; 'Bedir'de bulunan bir zata beddua mı yöneldik. O Mıstah!' diye ediyorsun!' diye ona itiraz ettim. O da; 'Haberin yok mu?' deyince, 'Ne var!' dedim. Bana; 'Senin hiçbir şeyden haberi olmayan suçsuz bir mü'min olduğuna şehadet ederim' dedi ve iftiracılann hakkımda söylediklerini bana haber verdi. Bunun üzerine hastalığım iyice arttı ve ağlayarak döndüm. Rasulullah yariıma girip; 'Nasıl o?' deyince ben; 'İzin ver, ana-babama gideyim' dedim, O yanına da bana müsaade etti. Ben de ebeveynimin halk ne söylüyor!' dedim. O da; ki, kendini seven bir kumalan ileri-geri 'Evladırn, 'Anneciğim, kendini üzme, Allah'a yemin ederim erkeğin yanında itibarlı konuşmayacaklar, gidip anneme; ve güzel bir kadın olacak ve onun bu çok nadirdir' dedi. Sonra bana; 'Sen şu ana kadar hakkında söylenenleri bilıniyor muydun?' deyince ben hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım ve o· gece ağlayarak sabahladım. Y amma babam geldiğinde ben' hala ağlıyordum. de ona; 'Şu Babam anneme; 'Onu ana kadar kendisi zaman babam da hakkında ağlamaya başladı ağiatan nedir?' diye sordu. Annem söylenenleri ve; 'Sus, bilıniyormuş' ağlama kızım' dedi. O diyerek beni teselli etmeye çalıştı. Bu sırada Rasulullah; Hz.Ali ile Üsiime b. Zeyd'i çağırmış ve onlarla durum hakkında istişare etmiş, Üsiime: 'Ya Rasulallah, o senin ailendir. Biz, onun hakkında ancak hayır biliriz' demiş, Hz.Ali ise;' Allah sana salıayı daraltmamıştır. Onun dışında da 217 evlenebileceğin demiş. birçok kadın var. Rasulallah da Berire'yi Eğer cariyene sorarsan, o sana doğruyu söyler' çağırtıp benim durumumu hak ile gönderene yemin olsun ki, ben onun şahsında evin hamurunu tavuklara yediren taze, saf bir görmedim' demiş. sormuş, Berire; 'Seni uykusu galip geldiği için kızcağız olmasından öte bir şey Bunun üzerine Hz.Peygamber minbere çıkıp, Abdullah b. Übeyy'i kasdederek: hakkımı 'Ey Müslürnanlar, eziyeti aileme vanp dayanan bir adamdan kim alır? Allah' a yemin ederim ki, bu hakkında bilmiyorum. Aynca kattılar. hayır bildiğim sadece yanına Halbuki o, ailemin hanımını hakkında hayırdan başka şey bir adamın adını da buna benimle birlikte girerdi' buyurdu. O zaman Sa'd b.Muaz ayağa kalkarak; 'Ey Allah'ın onun boynunu vurup senin ise, bize emtedeceğini Bu, aslında eğer Rasulü, Evs'ten yani benim kabHemden ise, hakkını alırım. Eğer yaparız' iyi bir kimse iftiracı o o, din kardeşlerimiz dedi. Hazrec'in lideri Sa'd b.Ubade olmasına rağmen kabile taassubuna Hazrec'ten ayağa kalktı. katıldı ve Sa'd b.Muaz'a: 'Yalan söylüyorsun, sen öldüremezsin!' dedi. Sa' d b.Muaz'ın amcasının oğlu olan Üs~yd b.Hudayr ayağa kalktı ve; 'Sen yalan söylüyorsun, vallalıi de öldürürüz, billahi de öldürürüz. Sen münafıklan savunan, onlar narnma savaşan bir münafıksın' dedi. Derken, Evs ve Hazrec kabileleri ayaklandı, neredeyse birbirlerine Allah'ın gireceklerdi. yatıştırmaya çalıştı. ağlayarak ciğerimi parçalayacağını sanıyordu. dedikodular Rasulü başladığından O, bu konuda minberdeydi, oradan onlan Nihayet sustular. Ben o günü de ağlıyorken Allah'ın Rasulü hakkımda geçirdim. Anam-babam ise ağlayışımın Birgün annem babam yanımdayk~n ben de yanımıza girdi. Selam verip oturdu. beri O benim Hakkımdaki yanıma oturrnamıştı.-Yemin vahiy inineeye kadar geçen bir ayı böyle olsun ki, geçirmişti.­ Sonra da; 'Ey Aişe, senin hakkında bana şöyle şöyle haberler ulaştı. Şayet sen masumsan Allah seni günah aklayıp suçsuzluğunu işlediuse Allah'tan··rnağfuet ortaya koyacaktır. Yok dile ve tevbe et. Çünkü kul tevbe eğer bir ettiğinde Allah onun tevbesini kabul eder' dedi. Hz.Peygamber sözlerini Babama döndüm ve 'Allah'ın gözlerim yaşla dolup taştı. Rasulü'ne benimyerimesen cevap ver!' dedim. O da; 'Allah'a yemin ederim ki ne 218 tamamlayınca diyeceğimi bilemiyorum' dedi. Bu defa annerne dönüp;' Allah'ın Rasulü'ne benim yerine sen cevap ver!' dedim. O da; 'Doğrusu ben de ne diyeceğimi bilemiyorum' dedi. Bunun üzerine ben taze bir kız olarak: 'Ben Kur' an' dan çok şey okumadım ama çok iyi biliyorum ki, sizler bu dedikoduyu duydunuz ve bu sizin gönlünüzde yer etti, belki de tasdik ettiniz. Şimdi ben size; 'Bundan uzağım, Demek ki, Allah benim masum olduğumu bilirken, size şeyi itiraf edecek olsam bana ismini hatırlaınıyorum güzel bir sabırdır. inanacaksınız. ama- Yusufu Sizin inanmayacaksınız. masumum' desem de bana babası hakkımda duyduğunuz Valiahi ben, siz ve kendim için 'Artık o Salih kulun bana düşen şu anlattıklarımza karşı yardımına sığınılacak olan 1 Allah'tır' demesinden başka bir misal bulamıyorum' dedim. yatağıma Sonra da dönüp suçsuzluğumu ortaya indirileceğini hiç koyacağım çıkmaınıştı aklayacağını beni hakkımda beni ve okunan bir vahiy Çünkü benim durumum bana göre, Allah ayet indirecek kadar önemli bir hadise Rasulullah'ın, Allah'ın ht:l1üz Rasulullah Allah'ın biliyordum. Ama, sanınıyordum. Teala'nın hakkımda yattım. aklayacağı değildi. Ancak; bir rüya görmesini umuyordum. Valiahi yanımdan kalkmamış, ehl-i beytinden hiç kimse de dış_arı ki, Allah peygamberine vahyini inzal buyurdu. Derken, şiddetli vahiy geldiğinde O'nu yakalayan hal başladı.-Öyle ki bu gibi durumlarda vahyin gibi şapır şapır yastık ağırlığından dolayı kış terler ve elbisesine bürünüverirdi-. Ben de koydum. Allah' a yeminler olsun ki, temiz pek ehemmiyet vermedim. Annemle babam ise, ettikçe korkudan günü bile olsa inci taneleri canları çıkacakınış insanların söylediği şeyin hakikat olduğumu bildiğim vahyetmesinden Hz.Peygamberin bu sıkıntısı geçtp gülmeye başlayınca bir için buna Rasulullah'ın sıkıntısı gibiydiler. Çünkü onlar, olduğunu başının altına devam Allah'ın hakkımda endişe ediyorlardı. söylediği ilk söz: 'Gözün aydın ey Aişe, bil ki Allah seni akladı' demesi oldu. Ben de:' Sana değil, arkadaşlarına da değil ancak Allah' a hamdederim' dedim. Anneni bana;'Kalk O'na yönel!'deyince, 'Allah'a andolsun ki O'na değil, heraatimi indiren Allah'a yönelirim ve Allah'tan sena etmem' dedim. Allah benim hakkımda: başka hiç kimseyi de medh ü 'O uydurma haberi getirenler içinizden malıdut bir zümredir' ayetiyle başlayan ayetleri indirdi2• 1 2 Yusuf, 12/18. Nilr, 24/11; İfk hadisesi için bkz.: Buhan, Sahflı, Tefsiru Sureti 24/6; Ebu Davud, Siinen, Nikah, 38; Dariı:ni, Cilıat, 30; en-Nedvi, Süleyman, İslam Tarihi, Asr-ı Saadet, (Ter.: Ö.Rıza Doğrul), İstanbul, 1928, 5/94-106; Köksal, Asım, İslam Tarihi, Medine Devri, 219 'O saymayın. iftirayı çıkaranlar içinizden sayılı Aksine o, sizin için bir kazanıyorsa o vardır. Onlardan bir zümredir. Onu sizin için bir şer hayırdır. Onlardan herkese işin büyüğünü günahıarı ne irtikap edene ise en büyük azap 3 vardır' • Allah benim suçsuz olduğumu buyurunca, babam EbU Bekir, akrabası bildiren bu ayet-i kerimelen inzal ve fakir olması dolayısıyle kendisine yardım ettiği Mıstah b. Üsame için; 'Kızım Aişe'ye iftira attıktan sonra, valiabi ben de bundan böyle Mı stah' a artık hiçbirşey vermem', diye yemin etti. Bunun üzerine Allah; 'İçinizden fazfletli ve servet sahibi kimseler akrabaya, yoksullara, Allah yolunda göç edenlere mallanndan vermeyeceklerine yemin etmesinler; bağışlasınlar, feragat göstersinler. Allah'ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? Allah son derece bağışlayıcı ve merhametlidir'4 ayetini inzal edince Ebu Bekir; 'Vallahi Allah'ın beni mağfiret etmesini arzu ederim. Valiahi ona nafaka vermekten asla. vazgeçmeyeceğim', diyerek nafakayı tekrar vermeye başladı5 • ' Mıstah'a vermekte _olduğu i Rasfilullah da, zev:çesi Zeynep b. Cahş'a: 'Ey Zeynep, Aişe hakkında ne bilirsin, ()nun hakkındaki kanaatİn nedir?' diyerek benim durumumil sormuştu, o da; 'Ya Rasulallah, ben kulağımı, gözümü görmediğim şeylerde mahafaza ederim. V allahi Aişe hakkında hayırdan başka bir şey bilmem', diye şehadette bulunmuştu6 • İfk, yalan ve iftiradan daha ileri olan şeydir. Çünkü 'ifk' kelimesi sözlükte; herhangi bir şeyin hakikatini çevirip olduğundan başka göstermeye çalışmak, bir kimseyi görüşünden veya kendi aklıyla hükmettiğinden vazgeçirmek, yalana zorlamak, bir şeyin tersine dönmesi, yerin kuraklıktan İstanbul, 2001, 4/393-410; Harn1dullah, Muhammed, İslam Peygamberi, (Ter.: S. Tuğ), İstanbul, 1966, l/244; Hasan, H.İbrahim, İstarn Tarihi, (Ter.:İ.Yiğit-S.Gümüş), İstanbul, 1987, 1/168-170; İbn Cerir et-Taberi, Camiu'l-Beyan, Beyrut, 1999, 9/278-283; Vabidi, Esbiibü Nüzuli'l-Kur'an, (Tah; K. Besyı1ni), Beyrut, 1991, s328-332; Kadi, Abdülfettah, Nüzul, (Ter.: S.Akdemir), Ankara, 1986, s. 269-273. 3 Nur, 24/1 ı. 4 Nur, 24/22. 5 Müslim, Sahfh, Tevbe, 56; Tirmizi, Siinen, Kitabü't-Tefsir, 25. 6 Buhan, age., Tefslru Sureti 24/6. Esbiib-ı 220 yanlması, rüzgann çeşitli yönlerden esmesi, bir topluluğun işlerinin huzursuzluk sebebiyle kötüye gitmesi, yalan düzmek, büyük yalan, herhangi bir fikri, şeyi 7 veya yeri altüst etmek gibi anlamlar taşımaktadır • Bu durumda ifk, bühtan ve iftira kelimeleri arasında anlam farkı olduğu görülmektedir. Bu hadise için Allah TeaJ.a'mn, iftira veya bühtan kelimesini değil ifk kelimesini kullanmasında olduğu anlaşılmaktadır. hususi bir hikmet İfk; bühtan ve iftira gibi 'kişinin başına ansızın gelen şey' anlamı taşımakla beraber yapılan işin sebebiyet bu kelimelerin ifade vereceğine işaret ettiğinden etmektedir. Çünkü bunun olan 'ifk' masdandır ki bu da, tersyüz edilmiş söz' dür. 'olması gerekenden daha aslı, ağır bir vebale 'çevirme' ınanasma başka şekle sokulınuş, Müfessirler, Nilr Suresi ll. ayette geçen ifk kelimesiyle kasdedilen olayın Hz.Aişe'ye yapılan büyük iftira olduğunda ittifak etmişlerdir. Fahreddin er-Razi de ayetin bu bölümünü açıklarken şöyle demektedir: 'Allah Teala bu yalam, 'ifk' diye isimlendirmiştir. Çünkü Hz.Aişe'nin bilinen hali şu sebeplerden ötürü bu ifk ile taban tabana zıttır'. Birincisi, onun, masum olan Çünkü .peygamberler, Dolayısıyla kafırleri Rasulullah'ın hamını olması hakka davet etmek için onlarda insanlan kendilerinden bulunmaması gerekir. Bir insamn nefret ettirip ondan uzaklaştıran soğutup hammımn buna ınanidir. gönderilmişlerdir. nefret ettirecek bir hususun olması zinakar ise, diğer insanlan şeylerdendir. İkincisi, bu hadiseden önce Hz.Aişe'nin tavır ve hareketleri hususunda herkesçe bilinen hali, onun zina herhangi bir hafif davranıştan şöyle dursun, bile uzak zinanın başlangıcı sayılabilecek oluşudur. Böyle bir kadına su-i zan değil, hüsn-i zan duyulması gerekir. Üçüncüsü, iftira edenler münafıklar ile arkadaşlanydı. Halbuki iftira eden düşınan sözünün saçına sapan bir şey olacağı da açıktır. Dolayısıyla bu tür delillerin toplamında, bu hususta vahiy gelmese de Hz.Aişe hakkındaki bu iddianın fasit, yanlış ve asılsız olduğu anlaşılır8 • Bkz.: İbn Manzur, Lisanü'l-Arab, Beyrut, 1990, 'İFK' mad.; Rağıb el-Isfehani, Müfredô.t li Elfô.zi'l-Kur'ô.n, Beyrut, 1996, 'İFK' mad. 5Razi, et-Tefsfrü'l-Kebfr, Mefô.tihu'l-Gayb, (Ter.: S.Yıldınm-L.Cebeci-S. Kılıç-S. Doğru), Ankara, 1993, 16/557; Zemahşeri, el-Keşşiif an Hakiiiki'l-Kur'iin, Beyrut, ty., 3/53. 7 221 Ebu's-Suud ·Efendi de 'itk' ı, yalan ve iftiranın en mübalağalı şekli olarak tefsir etmektedir9 • NGr Suresi ll. ayetin ikinci bölümündeki; 'Onu hakkınızda şer sanmayın, belki o sizin için bir müfessirlerin kayda hayırdır' ibaresine gelince, burada da değer açıklamalan arasından artık Zira ayetin bu bölümünde birkaçma değinmek istiyorum. bizim için de bir şeyler söylendiği kanaati belirmeye başlamaktadır. Mesela, İmam Kurtubl'nin ayette geçen 'hayr' ve 'şer' ile ilgili yorumu faydası 'Hayr; alandır. şu şekildedir: zaranndan çok Kendisinde hiç şer alandır, şer zararı faydasından hayır Cenı~et, bulunmayan bulunmayan şer de Cehennem'dir. Bu durumda aslında bir hayırdır. bela ise; kendisinde hiç Allah'ın çok hayır sevgili kullanna inen vereceği Çünkü onun elerni ile dünyada zaran azdır, halbuki ahiretteki sevabı fazladır. İşte bu yüzden Allah Teala, Aişe ve ailesini, Safvan'ı hayır şerre üstünlüğü ve menfaatin sebebiyle şu hitabıyla uyardı: yani bu iftira yı sizin için şer saymayın. Aksine o sizin için bir hayırdır' uyanık olması Bu hususta mü'rninlerin cidden Efendiriıiz Hz.Rasulullah. de Ahmed b. Hanbel'in 10 'Onu, • gereklidir. Nitekim naklettiği bir sözünde; 'Allah'ııi mifrnine olan hiiJ.arlüne bayramın. Ona bir hayır gelirse Rabbine 1 harndeder ve . şükreder. Ona bir musibet gelirse Rabbine harndeder ve sabreder. Mü'rninin her işine bir ecir vardır. Hanımının ağzına verdi@ lokrnada bile' 11 buyurmuştur. Bu· konuda Fiilireddin er-Razi de tefsirinde şu açıklamaya yer vermektedir: Eğer, 'Bu iftira dünyev1 bir zarar olduğu halde, daha nasıl olur da onlar için hayır sayılabilir?' denilirse, biz deriz ki: -'Onlar Allah' ın sabretmişler, nzasüıı istedikleri için, bu üzüntü ve bu sayede mükafat elde etmişlerdir. Bu, zulme sıkıntıya uğrayan mü'minlerin tutacağı yoldur. -Eğer bazılannın onlar iftirayı açıkça yapmamış olsalardı, kalbinde bir soru zamanla aniann yalanı işareti olarak kalırdı. Fakat ortaya çıkmıştır. İrşiidii'l-Akli's-Selim, Beyrut, 1990, 61160. Kurtubi, el-Ciimi'li Alıkiimi'l-Kur'iin, Beyrut, 1967, 121198. ı ı İbn Hanbel, Siinen, 1/173. 9 10 222 o zaman bu töhmet açıkça söyledikleri için, -Bu, Hz.Aişe'nin böylesi bir şeyden beri olduğuna dair, ayn ayn on ayetin inmiş olması açısından, konduğu onlann şeref ve faziletleri böylece ortaya için, onlara bir hayır olmuştur. Allah Teala, o ayetlerle, iftira edenlerin yalancı olduklarına şehadet etmiş, iftira etmiş olduklannı bildirmiş ve onlara lanet ve zemmin vacip olduğunu haber vermiştir ki bu da, iftira edilenler için alabildiğine bir şeref ve fazilet ifade eder. -'Hz.Aişe'yi övmenin iman, kötülemenin ise küfür sayılacak bir hale getirilmesi. Cenab-ı Hak, bu hadisenin bir iftira olduğunu açıkça ifade edip, bunu iyice ortaya koyunca, artık bundan sonra bu hususta şüphe eden herkes, kesinlikle kafirolmuş olur ki bu, iftira edilen kimseler için yüce bir mevkidir12• Bu ayet, iftiranın elebaşısı olan kimse için büyük bir azap açıklayarak sona ermektedir: 'Onlardan (yani bUyük bir azap vardır'. iftiracılardan) gUnahın en bUyüğUnU Burada kasdediten ilk isim elbette ki bu iftirayı olacağını yliklenene ise ortaya atan, . münafıkların reisi olan Abdullah b. Übeyy b. Selül' dür. Çünkü o her fırsatta Peygamber Efendimize zarar vermek isterdi. Onun için bu büyük azabın cehennem azabı olduğu söylenmiştir 13 • Fakat Dahhak, İbn Zeyd, Mücahid ve Hasan'a göre, burada ve Hassan b. Sabit olduğunu söylemektedir. Çünkü Hz.Aişe'nin temizliği ayetlerle açıklanıp ispatlanınca bu iki sahabeye ceza kasdedilenler Mıstah uygulanmıştır 14 • Hz.Aişe, bu hadise ile ilgili ayetler indikten sonra Hassan b. Sabit' i yad ederek; 'Onun Cennet'e gideceğini umarım' derdi. Kendisine; 'O iftira günahının bUyüğünü üstl~nen değil miydi?' denildiğinde de; 'Onun Peygamberi medbeden şiirlerini duyunca öyle umut ediyorum' derdiı 5 • Hz.Peygamber de bir defasında onun için; 'Kör olmaktan daha azap nedir? Belki de Allah Hassan'a bUyük azabı gözlerini alarak şiddetli vermiştir' 16 buyurmuştur • 12 Razi, age., 16/558. Razi, age., 16/559. 14 Bkz.: Taberl, age., 9/284-285. 15 Razi, age. ve yer. 16 Razi, age. ve yer. 13 223 İfk hadisesinin yalan sözlerden ibaret olduğu, iftira edenlere azabın büyük olacağı vurgulandıktan sonra Yüce Allah Müslümanlara bu ve b~nzeri hadiseye uygun düşen hareket tarzlarını öğretmekte iftirayı işittiğiniz 'Onu yani bu vakit ve şöyle buyıırmaktadır: _ kadın-erkek bütün inananiann apaçık kendi vicdanlan önünde iyi bir zanda bulunup da, 'Bu bir iftiradır' demeleri gerekmez miydi?' 'Böyle bir durumda (iddia ettikleri şeye) şahit dört doğrulayacak) şahitleri miydiler? Madem ki, (söylediklerini getirmeli değil getiremediler, o halde onlar Allah katında yalancılann ta kendileridir'. 'Eğer dünyada ve ahirette Allah'ın fazl u ·keremi olmasaydı içine daldığınız yaygaradan dolayı sizi herhalde biiyük bir azap 'O zaman siz (o şeyi olmayan iftirayı) birbirinize yetiştiriyor, söylüyor ve bunu önemsiz çarpardı'. hakkında sayıyordunuz. hiçbir bilginiz Halbuki bu yaptığınız Allah indinde büyüktür'. 'Onu duyduğunuzda; 'Bunu söylememiz bize yakışmaz, hô.şô., bu büyük bir iftiradır' de~neniz gerekmez mi"y_t:fi?' 'Eğe17' siz gerçekten iman etmiş kimseler iseniz, Allah size, böyle bir şeye hayatta bir daha asla dönmemenizi (böyle bir günaha asla bulaşmamanızı) öğütlüyor'. 'Ve size ayetlerini açık açık bildiriyor' 11 • Bu ayetlerde mü'rninlerin birbirlerini koruyup fırsat vermemeleri, söylenen sözün uyanık olmaları kimsenin kaynağı ve böyle bir çirkin itharn yanında yer almalan sırasında gerektiği dinleyerek, naklederek ya da susarak olan kollamaları, düşmana kişinin art niyetlerine iffetinde şüphe anlatılmaktadır. münafıklara destek karşı bulunmayan Bu dedikoduyu vermiş bulunan mü'rninler bu ayetlerle kınanrnışlardır. Bu kınama; zaman, zernin ve geçerlidir. Bir masuma ve savunmasız bırakmak gerçekten inanıyorsanız' ihmalkarlığa 17 yapılan kişiler değişse iftirada, konusu ne olursa olsun, mü'rnine yakışmaz. Bu açıdan ibaresi, mü'rninler için ciddi izin verilmeyecek bir tehdidin habercisidir. Nur, 24112-18. 224 --~'- de benzeri olaylar için kardeşini yalnız ayette geçen 'eğer sorumlulukların ve İfk hadisesi anlatılırken 12. ve 16. ayetlerde aynı cümle ile vurgulanan kınama, bu işin münafıklar tarafından ortaya atılmasından ziyade müslümanlar tarafından yayılması üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu iki ayetin mealini yan yana koyarak tekrar okuduğumuzda, bilerek veya gafletle de olsa bu suça iştirak eden mü'rninlerin, artık yoruma ihtiyaç bırakmayacak şekilde uyarıldıklan aşikardır. inanan insanın din kardeşinin namusunu tıpkı kendi namusu gibi koruyup müdafaa etmesi beklenirken, umursamaz bir şekilde asılsız söylentileri naklederek veya en azından dinleyip elbette onaylanır düşen mü'rninlere böyle bir durumda bir fiil değildir. şüphe içinde sessiz kalarak desteklemeleri Bu sebeple Yüce Allah, bu konuda nasıl davranmalan yanlışa gerektiğini de açıklamıştır: 'Onu yani bu iftirayı işittiğiniz vakit kadın-erkek bütün inananların kendi vicdanları önünde iyi bir zanda bulunup da, 'Bu apaçık bir iftiradır' demeleri gerekmez miydi?'Niir, 12. 'Onu duyduğunuzda; 'Bunu söylememiz bize bir iftiradır' demeniz gerekmez miydi?'Niir, 16. Taberi'ye göre bu; Allah tarafından, yakışmaz, haşfı, bu biiyük hakkında da vaki kendileri olabilecek bir yaygaranın Hz. Aişe için yayılmasına göz yumdukları için 'iman ehli'ne yapılan bir azarlamadır. Yüce Allah iman edenleri zikrederek; 'Ey insanlar, iftiracılann Aişe hakkında söylediklerini işittiğiniz zaman, erkek ve 'Bu kadın apaçık bir yalan söyleyip mü'rninlerin kendi vicdanlan önünde iyi bir zanda bulunup da, iftiradır demeleri gerekmez miydi! Halbuki siz bu hüsnü ortalığı kanştıran zannı kimse için beslediniz ve onun çirkin bir sözü uydurduğundan şüphe etmediniz!' şeklinde kınayıp azarlarnıştır 18 • Kuşeyri, Letaifii'!-İşfırfıt'ında bunu açıklarken şöyle demektedir: , 'Gıybeti dinlemek de yayandan daha şerlidir. Zira gıybeti Bir mü'rninin, başka bir mü'rnin işittiğinde değildir. 18 onun söylediğini gıybettir, hatta gıybeti dinlemek, sahibinin hakkında doğruluğu reddetmesi şarttır. dinleyen onu üretip kasdım tamamlamaktır. kesin olmayan kötü bir şey Nötr bir şekilde dinlemesi yeterli Söyleyeni ikaz edip nasihat etmesi de gerekir. Dinleyerek ona ortaklık Taberi, age., 9/383-384. 225 ederse ondan daha kötü bir şey yapmış olur. Dinlemezse, dinlememekle kaybedeceği bir şey yoktur. Söylenenlerin mahcubiyetini taşımaz'ı 9 • Yine bu ayette Allah Teata, 'kendi nefisleri... ' demektedir, çünkü ehl-i İslam'ın tamamı tek bir nefis hükmündedir, çünkü onlar tek bir din üzeredirler' 20 . Rivayet bakalım, olunduğuna göre Ebu Eyyüb el-Ensan hanımına; 'Söyle söylenenler hakkında ne dersin?' dedi. Hanımı da ona; 'Şayet sen yapmayı aklından Safvan'ın yerinde olsaydın Rasulullah'ın haremine kötülük geçirir miydin?' diye sorunca Ebu Eyyüb; 'Hayır!' cevabını verdi. Bu defa hanımı ona; 'Peki, ben Aişe'nin yerinde olsaydım, hiç Allah'ın Rasulüne ihanet eder miydim?' dedi ve sözlerini şöyle tamamladı: 'Şüphen olasın ki Aişe benden, Safvan da senden daha üstündür'. Ebu Zeyd de; 'Bu mü'minler için bir azarlamadır. Çünkü mü'min annesine zina isnat etmez. Hz. Aişe de mü'minlerin annesidir' dedi. Cenab-ı Hak mü'minleri Hi:Aişe'nin başına gelenler hususunda tek bir Mü'minlerden birinin başına bir kötülük geldiğinde sanki hepsinin başına gelmiş gibidir. Nitekim Nu'man b. Beşir'de nakledilen bir hadiste Hz.Peygamber şöyle buyurmuştur: can gibi kabul/etmiştir. 'Müslümanların birbirleriyle ilgilenmeleri ve birbirlerine merhamet etmelerinin misali tıpkı bir bedenin hali gibidir. Çünkü bedenin bir uykusuzluk ve ateşten muzdarip olduğunda bedenin tamamı sızlar' 2 ı. kısmı Hz.Ebu Bekir de Peygamberimizin; 'Mü'minlerin birbirlerine karşı durumlan, tıpkı birbirlerine kenetlenmiş binalar gibidir' 22 buyurduğunu nakletmektedir. Nitekim Saff Suresi 4. ayette de Yüce Allah mü'minlerin cihat saflanndaki durumunu; 'Taşları birbirine kenetlenmiş bir bina gibi' diye tanımiayarak yine aynı deyimsel ifadeyi kullanmıştır. Dolayısıyla böylesi zor zamanlarda yekvücut olunması 'gerçekten inanmış olma' nın vazgeçilmez bir şartı olarak karşımıza çıkmaktadır. Kuşeyıi, Abdülkerim, Letaifii'l-İşiiriit, tah. İ.Besyiini, Mısır, 1981, 2/599. Tabeıi, age., 9/584. ıı Buhan, age., Edeb, 27; Müslim, age.,Birr, 66 22 Buhan, age.., SaHl.t, 88; Müslim, age., Birr,65 19 20 226 Ayette geçen; 'Bu apaçık bir iftiradır' cümlesine gelince; er-Razı bunu, 'Aslım bilmediğini verdiği duyan kimsenin bunu nakletmesi helal midir?' sorusuna iki yönlü cevapla açıklamaya çalışmaktadır: Birincisi, mü'minin böyle demesi gerekir. Ancak ne var ki o bunu bir dayanmaksızın emareye ve işin gerçeğini bilmeksizin zina isnat edenin sözünü reddetmek amacıyla söyler. İkincisi ise, Hz Aişe · hakkında böyle yapılması vaciptir. Çünkü Hz.Aişe'nin, nefret ettirici bütün şeylerden .masum olan Peygamberin hanımı olması, bu konudaki iddaların yalan olduğunun bir delili gibidir23 • değerlendirirken şöyle demiştir: Cessas da bu ayeti olduğu zanda zannedilen kimseler hakkında bulunulması olduğuna 'Bu, zahirinden adil gerekli olan tavnn, onun delalet eder. Yine de bu, Müslümanların tasarruflarının sahih ve caiz olmaya hamledilmesini gerektirir' İmam Ebu Hanife gözükınediği aslı diyerek, 24 iyi ak:it ve • 'Müslümanlar, kendilerinden bir şüphe ise; ernrolunmuşuz' müddetçe adildirler. Çünkü biz hüsn-i zanla bilinmese de hakkında iftiranın reddedilmesi ve şehadetinin kabul edilmesi 25 gerekir demektedir. İfk hadisesinin anlatıldığı, şayet terniz bir mü'rnine iftira edilmişse diğer mü'rninlerin takınacağı tavrı açıkça beyan eden 11-21. ayetler esnasında Nur Suresi'!lin 10,14,20 ve 21. ayetlerinde; 'Ya üzerinizde Allah'ınjazZ u rahmeti olmasaydı! ... ' ibaresinin tam dört defa tekrarlanmasında, bir yalanın yayılmasına sorumsuzca alet olmanın vebali konusunda dehşet verici bir mesaj gizlidir. 'Ya üzerinizde cümlenin Allah'ın yüceliği yanın bırakılması bir sonucu olarak iman burada, ettiği inandığını hatta bir tehdidin Ya kabulü va' d olmasaydı. .. ' iddia ettiği halde denilerek inanmanın tabii dinin peygamberini ve ailesini koruyup kollarnaleta ihmal ve gaflet sonucu onlara Allah ihtarın ve rahmeti varlığından olmasaydı. .. Yani, tarafından akıllara söz etmek zorundayız. ya sizin tevbenize izin edilmiş olmasaydı. .. Ya verilmiş olmasaydı ... Ya aranızda durgunluk verici bir hak ettiğiniz Peygamberin verilmiş ve bu tevbenin azabı erteleyerek size mühlet bulunması sebebiyle size karşı 23 Rm, age., 161565. Cessas; Ebu Bekr Ahmed er-Razi, Ahkô.nıü'l-Kur'ô.n, yy., ty., 3/306-307. 25 Bkz.: age ve yer. 24 227 l özel lütufla muamele edilmiş olmasaydı. .. Ya her birinizin ailesine de benzer ithamlara maruz kalarak imtihan edilmeniz engellenmiş olmasaydı ... Müfessirler burada şu açıklamaya yer vermişlerdir: -Bu ifadenin cevabı hazfedilıniştir. Sanki Yüce Allah; olmasaydı, kazırdı. helak olurdunuz, Allah size azab eder ve kökünüzü rauf ve rahlmdir', demek istemiştir. -Veya bu şart cümlesinin cevabı, 'Eğer böyle Fakat O bundan sonra gelen ayetteki; 'İçinizden hiç birinizebediyen temize çıkamazdı' 26 cümlesidir. -Ya da, bunu büyürdü,' şeklindedir. Doğruya en cevabı, 'Hiç yakın olanı bu ifadenin göre ayetten kasdedilen mana, pişmanlık için zaman tanımak sözü yayma fiilierinden şüphesiz o zaman kötü söz cevabının dolayı onların olmasaydı, Muha:rmped Esed de ayetirt bu bölümünü. şu anlamın sınırları muhatabın ertelemek, tevbe ve basit zannettikleri kötü hepsi helak olurdu. Fakat O, merhametinden dolayı, kendi aleyhine hareket eden şekilde muamele eder', şeklindedir27 • 'Bu cümlede ve zarar mahzuf olmasıdır. Buna 'Eğer Allah'ın; azabı gibi nimetleri yayılır idrakine kullarına bile en güzel şekilde yorumlamaktadır: bırakılarak veciz bir uslüple kasıtlı olarak yarım bırakılmıştır. Bununla, asılsız isoatlara karşı kişisel hukuk Allah tarafından böylece güvence ikinci dereceden deliller yeterli altına alınmış olsaydı ve zina isoadının isbatı birey ve toplumun maruz için kalacağı haksızlıkların nerelere varacağı düşünülsün istenmiştir' • 28 Çünkü Yüce Allah; 'Zan, gerçek karşısında hiçbirşey ifade etmez' 29 , 'Zannın birçoğundan çekinin; çünkü zannın bazısı vebaldir' 30, buyıırmuştur. Üstelik imanın gereği olan şeylerden biri de mü'min kardeşinin gizli sırlarını araştırmamak, ayıbını örtmektir. Hz.Peygamber bu konuda mü'minleri uyararak şöyle buyıırmuştur: 'Bir mü'min diğer bir mü'minin da kıyamet günü onun kusurunu gizler' 3 ı. 26 ayıbını gizler, açığa Nur, 24/21. 27 Bkz.: Razi, age., 17/11; Taberl, age., 9/288. Esed, Muhammed, Kur'an Mesajı, İstanbul, 2002, s.77, dipnot ll. 29 Yunus, 10/36. 30 Hucurat, 49112. 28 228 vurmazsa, Allah 'Oysa siz (o iftirayz) birbirinize yetiştiriyor, hakkznda hiçbir bilginiz olmayan şeyi söyliiyor ve bunu önemsiz sayzyordunuz. Halbuki bu Allah indinde büyüktür'32• Allah Tefila, bu kimseleri şu günahı işlemekle üç yaptığınız tavsif ederek büyük azabı hak etmelerini bu günahlara bağlamıştır ki bu da onların;'ifk'i dilden dile dolaştırmaları, aslını bilmedikleri konuda konuşmaları, bu yaptıkları ·büyük günah olduğu katında halde, bunu küçük büyüktür', buyurmuştur, saymalarıdır. bu da Çünkü Allah; 'Halbuki bu, Allah iftiranın büyük günahlardan olduğunu gösterir. Ayette geçen, 'bunu önemsiz sayzyordunuz' ifadesiyle günahın büyüklüğünün onu işieyenin zannına göre değişmeyeceğine, aksine onun bunu açısından, bilmemesi o günahın büyüklüğünü çekilmiştir. Zira, 'ısrar edilirse küçük günah küçük günah ta büyük kalırıaz', denilmiştir33 • vurgulayacağına olmaz,istiğfar dikkat edilirse büyük İmanlı kimselere yakışan davranışı belirleyen; 'Onu duyduğunuzda; 'Bunu söylememiz bize yakışmaz, hfışa, bu büyük bir iftiradzr' demeniz gerekmez 34 ayetiyle de mü'minlerin özelde Hz. Muhammed (a.s)'e ve onun ailesine, dolayısıyla Hz. Ebfr Bekr ve ailesine, genelde ise böyle bir iftira ile miydi?' karşılaşan bütün insanlara eziyet edilmesinin yanlışlığı ortaya konmuştur. Yani, 'Siz onu duyduğunuzda, konuşmamız bizim bunu ve buna inanma~.z yakışık alırıaz, demeli değil ~.Y9iniz!' demektir. Çünkü iyi bir mü'min bilmelidir ki peygambere eziyet etmek Allah'ın lanetine ve gazabına sebeptir. Nitekim Allah Teala Ahzab Süresi'nin 57. ayetinde; 'Allah'a ve Rasillüne eziyet edenler yok mu! Allah onlara dünyada da, ahirette de lanet etmiştir', buyurmaktadır. . Üstelik bu iftira ile bütün mü'minlere de eziyet edilmiştir. Gerçek iman sahibi hiç kimse peygamberinin zulme uğramasına, acı çekmesine razı olmaz. Zaten bir cemiyette lider vasfı taşıyan kişiye yapılan yapılmış sayılır. Dolayısıyla şuurlu bir mü'minin bir gerekir. Aslını bilmediği konularda hüküm vermenin, vebalinden sakınmalıdır. hakaret bütün fertlere yanılgıya düşmemesi duyduğunu nakletmenin Müslim, age., Birr, 71; İbn Mace, Siinen, Tici\re, 26. Nfir, 24/15. 33 İlgili bölüm için bkz.: Rllzi, age., 16/568-569. 34 Nur, 24/16. 31 32 229 Aynca, 'Kişinin kendini ilgilendinDeyen lüzumsuz onun iyi bir müslüman olduğunun göstergesidir' 35 • 'Eğer şeyleri bırakması da siz gerçekten iman etmiş kimseler iseniz, Allah size, böyle bir şeye hayatta bir daha asla dönmemenizi (böyle bir günaha asla bulaşmamanızı) öğiitlüyor'. açık açık 'Ve size ô:yetlerini ve hikmet bildiriyor. Allah hakkıyla bilendir, hüküm sahibidir'36• Bu ayetlerde beyan edilen husus, gerçekten iman etmiş kimselerin bir daha bu türlü kötü işlere teşebbüs etmemelerini öğütlemektir. Ancak burada üzerinde durulması gereken mesele; iftira atmak, onu yaymak, dedikoduyu dinleyip din kardeşini savunmamak gibi fıillerin imamn sıhhat ve kalitesi açısından tehlike oluşturacağı meselesidir. Bu konuda müfessirler eserlerinde şu yorumlara yer vermektedirler: Kurtubi; te'kid ve tevkif için olan 'Eğer im.an etmiş kimselerseniz' ibaresini, 'eğer adarnsan, şu, şu işleri sana söylendiği gibi yapman gerekir' 37, şeklinde yorumlapıaktadır. Zemahşeri'ye göre de bıi ayette; onların (mü'rninlerin) öğüt-almaları ' için tahrik edilmesi ve çirkin olan her şeyden kaçınınamu 'iman' ile vasıflanmasından dolayı bunlara geri dönmemenin gerekliliğini hatırlatma 38 vardır • Razi ise tefsirinde ayetin bu kısmım açıklarken, Mfitezile'nin bu konuyu değerlendirmesine işaret ederek buna itiraz etmektedir. Şöyle ki; Mutezile; Cenab-ı iftira etmemenin imandan Hakk'ın, 'Si?. iman eden kimselerseniz' ifadesiyle, olduğuna; iftira fiiliyle birlikte de kişide imanın kalmadığına istidlal etmiştir. Çünkü şarta bağlı olan şey, şart bulunmadığı zaman bulunmaz, demektedir. Halbuki, bu, Cenab-ı Hakk'ın 'O uydurma haberi getirenler içinizden yani ey mü'rninler sizden bir zümredir' 39 ifadesiyle gelmiştir. Dolayısıyla bu ifade, kişinin iftira atmasının onu imandan Tirmizi, age., Zühd, ll; İbn M1l.ce, age., Fiten, 12. Nur, 24117-18. 37 Kurtubi, age., 12/205. 38 Zeınahşeri, age., 3/55. 39 Nür, 24/1. 35 36 230 --~- çıkannadığına delalet eder. Böyle olunca da bu ayeti, mü'minlere nasihat ve kötü şeylerden sakınmaya teşvik manasma alırız' 40 • İbnü'l-'Arabi, Ahkamü'l-Kuran'ında bu konudaki bazı görüşleri 41 naklettikten sonra kendi kanaatini şu şekilde befutmektedir: Meselenin aslı öyle değildir; çünkü iftiracılar, fuhuştan temiz olan Hz. Aişe'ye iftira ettiler, Allah da onu temize çıkardı. Allah'ın temize çıkardığı bir hususta O'na (Aişe'ye) söven herkes Allah'ı yalanlarnış olur, Allah'ı yalanlayan da kafırdir. Bu Malik'in görüşüdür ve hasiret ehli için gayet açıktır. Şayet bu kimseler Hz. Aişe'yi Allah'ın tebrie etmediği bir konuda zemmetmiş olsalardı, ancak onun cezası te'dib olurdu42• Taberi de; 'Eğer iman öğütlerinden ibret etmiş alıyorsanız, şeyleri yasaklıyorsanız ... ' 43 kimselerseniz' ifadesini, 'Eğer siz O'nun emirleriyle emredip O'nun Allah'ın yasakladı şeklinde özetlerniştir. Kuşeyri ise ayetin zahirinden; 'bundan sonra Hz. Aişe'ye dil uzatan kimsenin mü'rnin gerektiğine' 44 sayılmayacağına, mü'minin bu Ebussud EfendFye göre bu ayetin yorumu benzeri kerih eğer şekilde konuşmaması işaret olduğuna söylemektedir. şeylere hayatınız şöyledir; 'Allah size bu ve boyunca bir daha asla dönmemenizi mü'rninseniz.:.Çünkü iman bu kabil şeylere öğütlüyor, yeltenmeye engeldir. Burada mü'rninleri sakındırmak için teşvik ve tahrik vardır' 45 • 40 4 Razi, age., 1715. ıEbfi Bekir İbnü'l-'Arabl tefsirinde şu açıklamalara yer vermiştir: Rasulullalu, ırzı ve ailesi hakkında üzecek olan şeyi yapan için bu fiil küfürdür. Çünkü İmam Malik'ten nakledildiğine göre; 'Ebu Bekir ve Ömer'e söven kınanır, te'dib edilir, Aişe'ye söven öldürülür'. Çünkü Allah; 'Eğer siz gerçekten iman etmiş kimseler iseniz., Allah size, böyle bir şeye hayatta bir daha asla dönmemenizi (böyle bir günaha asla bulaşmamamzı) öğütlüyor' buyurmuştur. Şu halde Hz. Aişe'yi zemmeden Kur'an'a muhalefet etmiş olur, Kur'an'a muhalefet eden de öldürülür. Şafii'ye göre ise; diğer mü'minler hakkında olduğu gibi, Hz. Aişe'yi zemmeden de te'dib edilir. Allah'ın, 'eğer mii'minler iseniz' sözü Aişe hakkında değildir. .. Eğer Aişe'yi zemmetmek imanın boşa çıkmasına sebep olsaydı, o zanıan peygamberin; 'Zina eden kimse mü'min olduğu halde zina etmez', söZÜ de hakikatenimanı gideren bir söz olurdu. Bkz. İbnü'l- 'Arahl, Ahkiimü'l-Kur'lin, Beyrut, 1987, 3/1306. 42 İbnü'l-'Arabl, age ve yer. 43 Taberl, age., 9/286. 44 Bkz.: Kuşeyn, age., 2/599. 45 Ebussuud Efendi, age., 6/163. 231 'İman edenler arasında kötüliiğün ve çirkinliğin yayılmasım arzu 46 edenler var ya! İşte onlara dünyada da, ahirette de pek acıklı bir azap vardır' , 'kötülüğün yayılmasım ayetinde geçen arzu edenler... ' ibaresiyle öncelikle Hz. Aişe'ye atılan iftiranın yayılmasını isteyenler kasdediliyor olsa da, zahiıi anlarnın umumi olduğunda şüphe yoktur. Lafzın umG.miliği sebebin husG.slliğine tercih edileceğine göre, bu ayetten anlaşılması gereken; özelde Hz.Aişe, genelde bütün masum mü'minler hakkındaki bu nevi çirkin dünyada da cezalandınlacakları ettiği iyi ve güzel arzulamadığı müddetçe iman etmiş olmaz' mü'minlerin (kötülüğü göre onlar 47 şeyleri din kardeşi yaymak isteyenler) en kab!h zemmi, için en ağır edenlerdir. Müslümanlara destek olmak ve bütün mü'minler için vebali hak hayır dinin rükunlanndandır. Müslümanlar için fitneyi arzulayansa halkın en kimse olarak kabul etmez' Müfessirler 48 razı için de • arasının bozulmasında hoşlandıkları Allah bu durumda o kimseden iki gerçeğidir. Zira; 'Kendisi için arzu Kuşeyri'ye yakıştırmaları yayanların dilemek şerlisidir, olmaz, onu tevhidin özüne ulaşan imana ehil • arasında, bu ayette bahsedilen dünya azabını ne olduğu hususunda ihtilaf vardır. Bazılan bunun, iftiracıya uygulanan had cezası ' olduğunu . söylerken, bir kısmı da; had cezası ile birlikte onlara Allah'ın ve mü'minlerin lanet etmesi olduğu söylemişlerdir • Ayetteki 'ahiret azabı'ndan 49 murad ise cehennem azabıdır. NG.r 23. ayette ise, tıpkı Hz. Aişe gibi, kötülükten uzak, öyle bir şey asla hatınndan geçlJleyen imanlı ve iffetli hanımlara iftira etmeye de aynı şiddetli ceza layık görülmüştür: 'İjfetli, kötülüklerden habersiz mü'min kadınlara zina isnad edenlere gelince, onlar dünya ve ahirette lanetlenmişlerdir ve onlara çok büyük bir azap vardır'. Bu ayette de mana umG.midir. Üstelik bu ayetin mefhfimunda belli bir zaman, kültür, kadınlar' 46 ırk ve hatta din ayırımı bile gözetilmeden, 'iffetli ve masum ifadesi kullanılrnıştır.Çünkü iffete dil uzatılması, bir dine inanmanın da Nur, 24119. Buhan, age., İman, 7; Müslim, age., İman, 71-72. 48 Kuşeyri, age., 2/600. 49 Razi, age., 7/9. 47 232 ötesinde insaniann kişilik hakianna tecavüzdür ve insanlığa aykın bir davramştır. Bu ve önceki ayetlerde daima 'iffetli Bunun; meflıfimun muhalifi ile 'iffetli insanlar' olarak genişleterek, anlaşılması kadınlara 'iffetli iffetli bir erkeğin iftiraya maruz mücadeleden oluştuğu gözden ırak tutulmamalıdır. etmek olması maksadın sebebiyle konu veya erkek' ya da gerekir. Nitekim Yusuf Süresi'nin ana temasının Bu sfirede özel iftira' dan söz edildi. kadın kalmasına rağmen verdiği Hz.Peygamberin temiz zevcesini tezkiye kadınlar çerçevesinde sınırlandırılmış gözükmektedir. Ayrıca, toplumda bu çeşit iftiralara daha ziyade maruz kaldığı da çağlar boyu bilinen bir vakıadır. gibi kadıniann Hülasa; nerede, ne zaman, ne sebeple olursa olsun, masum ve iffetli insanlara· sözle bile sataşmak İslam' ın kabul etmediği, münafıklık saydığı bir suçtur. İslam hukukunda zina cezasına yakın ağır bir cezası vardır50 • İffetli zulmetmiş insanlara iftira edenler sadece onlara değil kendilerine de oluyorlar. Söylediklerinin doğruluğunu ispatlayarnadıklannda kendi münafıklıklannı tescil etmiş oluyorlar. Tabii ki kimsenin yanında kadr ü kıymeti olmayan, sözüne güvenilmeyen insanlar haline geliyorlar. Ve hadise, -Konyalı M.Vehbi Efendi'nin de ifade ettiği gibi- başkasını karalamak üzere kötüleyen iftiracının kendi şerefini lekelernesiyle sonuçlanıyor: İşte erbab-ı iz'an düşünsün ki; diyanet-i İslamiyye zinayı haram kılmakla insanlan zinadan muhafaza ettiği gibi insaniann canı kadar namuslannı da taarruzdan muhafaza etmekle insaniann mahlukat içinde ne kadar mümtaz bir mevkide olduklannı kendilerine Kur'aniyle bildiriyor. Ve zina insanlar için ne kadar büyük bir cinayet ki bir kimseye; 'Sen zanisin' sözüyle, sözünü dört şahide isbata davet ediyor. Eğer isbat edemezse iftirası sebebiyle seksen deynek cezasıyle malıkum olacağı gibi ebeden şehadet mertebesinden de sakıt oluyor. Halbuki şehadet mertebesi insanlar için büyük bir meziyettir. Zira sözüne itibar olunan ve hakim indinde sözünün makbul olmasiyle şehadeti üzerine hükm-i şer'! bina olunmak elbette insan için emsali içinde bir büyük mertebedir. İşte bir kimseye, 'Sen zanisin' deyip de ispat edememesi bu mertebeden sükG.tuna sebep oluyor. Binaenaleyh insan her vakit söyleyeceği sözü muvazene üzerine Kazf cezası hakkında geniş bilgi için bkz.: 'Namuslu kadınlara zina isnadında bulunup, sonra bu iddialiınru ispat için dört şahit getiremeyenlere seksener sapa vurun ve artık onların şahitliğini ebediyen kabul etmeyin', Nur Süresi, 24/4. ayetinin tefsiri. 233 olduğundan tartısız söylemek bir vazife vecibesi söz söyleyenler daima maddi ve manevi cezasını görmekten hall kalmazlar51 • 'Hakkında bilgin olmayan şeyin peşine düşme; çünkü kulak, göz, gönül, bunların hepsi ondan mesuldür' 52 53 sorulmak üzere kaydedilmektedir ve insanın ağzından çıkan her söz hesabı , • 'Muhsanat', yani 'iffetli kadınlar' dan maksadın Hz. Aişe olduğunu söyleyen mutezlll müfessir Zemahşeri'ye göre ise bunun iki sebebi vardır: Birincisi; 'muhsanat' ile kasdedilen peygamber şekilde eşleridir. Onların doğan tahsis edilmesi, kendilerine iftira edilmesinden bu eziyeti hak etmediklerindendir. Hz. Aişe'nin murad edilmesi {iftira için onun tercih edilmesi) ise, onun Rasulullah yanındaki yüce mevkii ve yakınlığı sebebiyledir. İkincisi de; Hz. Aişe'nin mü'minlerin annesi olmasındandır. Hem Hz. Aişe hem de onun kızları sayılan ümmetin kadınları, 'iffet, kötülükten 54 habersizlik ve iman' ile.tavsif edilmiştir • . Sonuç olarak; iffetli insanlara iftira etmenin yasaklanmasında hem ferdin psikolojikdurumu ve sosyal statüsünü ile ilgili, hem de toplumun huzuru 1 açısından büyijk hikmetler vardır. İffetli bir kimseye yalan yere iftira eden kimsenin toplumda cezalandınlması zina sözüne da bu suçun cezasına yakın olması, güvenilmeyen büyüklüğünü bir bir gösterir. kötülüğü yaymanın konuma konularak Ayrıca iftiranın cezasının onu yapmak kadar ciddi bir suç olduğuna delalet eder. Allah'a gerçekten inanan insanlar kendileri için olmayacakları takım uydurma sözleri çekinmelidirler. Böyle bir iftirayı duydukları bir başkaları söylendiğinde hoşnut için de söylemekten inanıp zaman hemen dedikoduyu yaymak yerine, mü'min kardeşinin gıyabında onun iffetini savunmalı, işin aslını bilmediği halde ileri geri konuşulanları dinleyerek bile bu günaha ortak olmamalıdır. Toplumun huzur içinde bakımdan onurunu yaşayabilmesi emniyette hissetmesiyle doğru kıran söz ve davranışlarda fertlerin orantılıdır. Kişinin bulunmak, hele masum si Konyalı, M. Vehbi Efendi, Ahicam-ı Kur'iiniye, İstanbul, 1966, s. 187. İsrli, 17/36. 53 Bu rneatdeki ayet için bkz.: Kll.f, 50/17-18. 54 Zernahşeri, age., 3/57. 52 234 kendilerini her psikolojisini bozan, olduğu herkesçe bilindiği bir halde iştir. şerefli bir kişiye leke sürmeye Tabii böyle bir olamaz! Yine de Allah davranışın Teala'nın Allah çalışmak imanlılann yapmayacağı tarafından onaylanması merhameti gereği bu söz konusu sorurnsuzluğu irtikap edenlere tevbe kapısını kapatmarnış olması göz ardı edilmemesi gereken diğer bir husustur. Çünkü dinin temel öğretisinde aslolan; insaniann özüne uygun bir şekilde yaşaması, kardeşçe hayatı paylaşması, yaptığında af dileyip huzuru yeniden tesisine yardım etmesidir. İmanın ve insanlığın icabı olan dürüstlüğün kıymetini düşmekten hata bilmek, masuma saldından veya Allah'a sığınmak gerekir. saldıranı destekleyerek hataya İfk hadisesi bağlamında öncelikle Hz.Aişe'ye ve diğer peygamber eşlerine, genelde bütün iffetli mü'min kadınlara iftiranın ne derece yanlış olduğu vurgulanrnaktadır. Bununla kalmayarak iffetli insanlara eziyet etmenin imanı tehlikeye sokan bir cürüm olduğuna dikkat çekilmiştir. Ebedi olarak bir daha ne peygamber eşleri ne de iffetli mü'min hanımlar adına saçma sapan konuşma yasaklanrnıştır. Zira bu kabil işlere bir daha tevessül edenler ebedi mahrumiyetlerle tehdit edilmiştir. Kur' an bütünlüğü içinde hadiseyi değerlendirdiğimiz zaman sadece kadıniann değil iffetli erkeklerin de iffet, haysiyet ve şereflerine dil uzatmak ebediyen yasaklanrnıştır. iddiasına delil ve şahit getiremeyenler, tevbe edip özür dilemek suretiyle helalleşmedikçe, toplumda güvenilir olmarnakla suçlanacaklardır. Hülasa, Hz.Aişe'nin başına gelen bu hadisenin bize aktanlması ve kutsal kitabımızda yer alması şüphesiz ibret alıp benzer hatalara düşmememiz içindir. İffetsizlikten, iffetliye iftira etmekten, iftiraya uğrarnaktan, tevbe ve rahmetten mahrum bırakılmaktan Allah' a sığınınrn. 235