1 İçindekiler Taklit yani çakma denilen malların satışı caiz midir? ............................................................. 3 Kötü imamın arkasında kılınan namaz, kötü kimse üzerine kılınan cenaze namazı ve kötü komutanla birlikte yapılan cihad geçerli midir? ...................................................................... 4 Peygamber efendimizin, vahiy bana Aişe’nin yanındayken geliyor, sözünü nasıl anlamalıyız, bu işin hikmeti nedir? .......................................................................................... 5 Hayatta olan bir kişinin borcunu, anne-babası veya kardeşleri ödemek zorunda mıdır? ..... 6 Recep ayında kılınacak namazlarla ilgili elli kadar hadis, kitaplarda ve internet ortamında geziyor. Bu rivayetler in sıhhat derecesi nedir? ....................................................................... 7 Namaz kılanın sağa sola bakması durumunda ''Ey kulum benden daha hayırlı bir taraf gördün de oraya mı bakıyorsun, bana dön'' diye bir hadis var mı? ........................................ 8 Hz. Peygamber bir hadisinde, sakal kesme, bıyık uzatma, ıslık çalma, alkış tutma gibi fiillerin lut kavmine ait olduğunu söylemiş midir? .................................................................. 9 Depresyon, davranış bozukluğu ve sosyal fobiler Allah’tan uzaklaşmaya, sorgulamaya ve ibadetleri terk etmeye bir mazeret olabilir mi? ....................................................................... 10 Yönetici olduğum mağazada bir üst pozisyon teklif edilirse o zaman sorumluluk alanıma alkollü içecekler bölümü de dahil olacağından dolayı, sorumlusu olacağım. Caiz midir? . 12 Hücre-i Saadetin üzerinde yazan ayet hangi ayettir? ............................................................ 13 Kıyamet gününe değin meydana gelecek bir yavru, ne olursa olsun meydana gelir, anlamında bir hadis var mıdır? .............................................................................................. 14 Mülk suresi 3. Ayetten, yedi katlı göğün görülebildiğini anlıyoruz. Bu nasıl mümkün olur? .................................................................................................................................................. 15 2 Taklit yani çakma denilen malların satışı caiz midir? Marka sahibinin izni olmadan, o markanın ismi kullanılarak taklitlerini satmak kul hakkına girer. Dinen de caiz değildir. 3 Kötü imamın arkasında kılınan namaz, kötü kimse üzerine kılınan cenaze namazı ve kötü komutanla birlikte yapılan cihad geçerli midir? Sorudaki hadis rivayetinin şu ifadesini gördük: Ebu Hüreyre anlatıyor: Resulullah şöyle buyurdu: “Her iyi kimsenin de kötü kimsenin de arkasında namaz kılın.. Her iyi kimsenin de kötü kimsenin de (cenazesi) üzerinde namaz kılın.. Her iyi kimse ile de kötü kimse ile de birlikte cihad edin”. Hadisi Beyhaki rivayet etmiştir. (bk. Kenzu‟l-Ummal, h. no: 14815) Sorudaki şekliyle hadisin İbn Hanbel‟in Müsned‟inde yer aldığı bildirilmiştir. (-Muhataratu merkezi‟l-Fetva) Ancak biz oradaki ifadeye rastlayamadık. Muhataratu merkezi‟l-Fetva‟da belirtildiğine göre, İbn Hacer‟in dahil olduğu büyük hadis alimlerine göre bu konuda gelen bütün rivayetler zayıftır. Ancak, eskiden beri bu hadisle amel edilmektedir. Tabiinden büyük insanlar açıktan günah işleyen kimselerin arkasında namaz kılmışlardır. Buna göre, kötü imamın arkasında kılınan namaz, kötü kimse üzerine kılınan cenaze namazı ve kötü komutanla birlikte yapılan cihad geçerlidir. Onların günahları ve hataları, yapılan ibadetleri boşa çıkarmaz. Bu ibadetlei yapan kişi sevabını ve mükafatını alır. 4 Peygamber efendimizin, vahiy bana Aişe’nin yanındayken geliyor, sözünü nasıl anlamalıyız, bu işin hikmeti nedir? Bilindiği üzere, Hz. Peygamber (asm) Mekke‟de 13 yıl kaldı. O zaman Hz. Aişe ile evlenmemişti. Hz. Hatice validemizle evliydi ve vahiyler genellikle onun evinde geliyordu. Bütün vahiyler efendimizin hane-i saadetlerinde gelmemiştir. Örneğin Fetih suresi Hudeybiye dönüşü yolda gelmiştir. Bazı alimlere göre, Ankebut suresi hicret yolunda inmiştir. “Amenerresul” ayetleri miraçta vahyedilmiştir. Bunlara benzer daha pek çok ayetin efendimizin evinin dışında vahyedildiği bilinmektedir. Bundan anlaşılıyor ki, bütün vahiylerin Hz. Aişe validemizin evinde inmesi söz konusu değildir. Resulullah (asm) Hz. Aişe validemizle, hicretten yaklaşık bir yıl sonra evlenmiştir. Buna göre, vahyin 23 yıllık süresinden 9 yılına Hz. Aişe validemiz de yakından şahit olmuştur. Halk Hz. Peygamber‟in (asm) Hz. Aişe‟ye olan muhabbetinden ötürü, hediyelerini onun evinde olduğu zamana denk getiriyorlardı. Efendimizin diğer eşleri bundan şikâyetçi olmuşlardı. Nihayet efendimiz -aracı olan Hz. Ümmü Seleme validemize- şöyle buyurmuş ve son noktayı koymuştu: “Ebu Bekir’in kızından ötürü bana eziyet vermeyin. Allah’a yemin ederim ki, ondan/Aişe’den başka hiç birinizin yorganında bana vahiy gelmemiştir.” (Buharî, Fedailu‟s-sahabe, 30) Keza Hz. Peygamber ölüm döşeğinde iken iki de bir, “yarın neredeyim?” diye soruyordu. Eşleri onun Hz. Aişe‟nin evinde ne zaman olacağını sorduğunu anlamışlar ve onun evinde kalmasına izin vermişlerdi. Ve nihayet resulullah(asm) Hz. Aişe’nin evinde vefat etmişti. (Buharî, nikah, 104; Magazî, 83) Hadislerde, “Aişe’nin dışında hiç birinin yorganında iken -bir rivayette hiç birinin elbisesinde iken- bana vahiy gelmedi” ifadesinden şunu da anlamak mümkündür: Vahiy bazen Hz. Peygamber yatağında iken gelmiştir. İşte bu vahiy sadece Hz. Aişe‟nin yatağında iken gelmiştir. Bu husus, diğer eşlerinin evlerinde vahyin inmediğini göstermez, sadece onların yataklarında gelmediğini ifade eder. Bazı alimlere göre, vahyin sadece Hz. Aişe‟nin yatağında gelmesinin hikmeti; Onun Hz. Peygamberin en yakın dostu ve arkadaşı olan Hz. Ebu Bekir‟in kızı olması, Hz. Peygamberin kendisini çok sevmesi, herkesten daha çok temizliğe, nezafete dikkat etmesi gibi özellikleridir. (bk. İbn Hacer, ilgili hadisin şerhi) Ayrıca denilebilir ki, Hz. Aişe‟nin bütün eşlerinden daha fazla alim olması, 2000 hadis rivayet etmesi, bazı alimlerin ifadesiyle İslam ahkâmının yaklaşık üçte birine kaynaklık etmesi, raşit halifeler devrinde bir nevi şeyhu’l-İslamlık görevini üstlenmesi, gelecekte İslam’a yapacağı hizmetin bir ön mukaddimesi olarak ilahî hikmet ona fazl-u keriminden fazladan bir paye vermiştir. Yani Hz. Aişe, İslam dinine yapacağı büyük hizmetlerinden ötürü Allah‟ın sevgisini kazanmıştır; Hz. Peygamberin ona olan sevgisi ise, Allah‟ın ona verdiği değerden kaynaklanıyordu. Hz. Cebrail de -Allah‟ın izniyle- Allah ve resulünün sevgisini ve takdirini kazanan, maddi nezafeti, ilmî derinliği, yanında, Kur‟an‟ın nassıyla manevi nezafet ve iffeti tescil edilen bir ahlak abidesi olması, herkesten daha fazla vahye yakın olmasına liyakat kesp ettiği için, bazen onun evinde ve yatağında resulullah‟a vahiy indiriyordu. 5 Hayatta olan bir kişinin borcunu, anne-babası veya kardeşleri ödemek zorunda mıdır? Baba, anne, kardeş... borçlu olan âkıl-bâliğ yakınlarının borcunu ödemeye mecbur değillerdir. Dinimizde ferdi mülkiyet esastır. Her kişi kendi mal ve mülkünü istediği gibi tasarruf hakkına sahip olduğu gibi, borcundan da kendisi sorumludur. Kişinin borcundan anne-babası ya da kardeşleri sorumlu değildir. Ancak anne-baba ya da kardeşleri kendi rızalarıyla çocuklarının ya da kardeşlerinin borcunu ödemek isterlerse ödeyebilirler. Fakat böyle bir zorunlulukları ve sorumluluklarının olmadığı da bilinmelidir. İslam'a göre borcunu ödeyecek imkanlara sahip olan kişinin, alacaklısının rızası dışında ertelemesi, 'zulümdür'. Zira Allah Rasulu (asm) çok açık ve net; "Zenginin borcunu geciktirmesi zulümdür." (Buhari, Havale, 1, 2) buyurur. Ama hakikaten darlık ve ödeme güçlüğü içindeyse, ona yardım etmek de alacaklıya ve bütün bir topluma düşen insani, ahlakî ve İslamî bir davranış biçimidir. Nitekim Kur'an, "Eğer borçlu sıkıntıda ise kolaylığa çıkıncaya kadar ona mühlet verin!" der ve ardından bir adım daha ileri atarak alacağın bağışlanmasını salık verir: "Şayet bilirseniz, alacağınızı bağışlamanız sizin için daha da hayırlıdır." (Bakara, 2/280) Allah, size ve borçluya kolaylıklar versin, yaptığınız iyiliğin karşılığını hem bu dünya da hem ahirette ikram buyursun.. 6 Recep ayında kılınacak namazlarla ilgili elli kadar hadis, kitaplarda ve internet ortamında geziyor. Bu rivayetler in sıhhat derecesi nedir? - Hafız Zeynu‟l-Iraki, Tahricu ahadisi‟l-İhya(ihya ile birlikte, 1/361) adlı eserinde Miraç gecesindeki namazla ilgili hadisin çok zayıf ve münker olduğunu belirtmiştir - Recebin ilk Cuma gecesi (perşembeyi cumaya bağlayan gece) ile ilgili zikredilen ve “reğaib namazı” olarak da bilinen namazla ilgili hadis mevzudur. İbnu‟l-Cevzî, bunu “el-Mevduzat, 2/124-126” adlı eserinde yer vermiş ve uydurma olduğunu belirtmiştir. - İmam Gazali‟nin de İhya‟da (Daru‟lmarife/Beyrut, ts. 1/202-203) belirttiği "Her kim recebin ilk perşembesini oruçlu geçirir, sonra Cuma gecesi olan o gece akşamla yatsı arasında, on iki rekat kılar...” mealindeki hadisi bazı alimlere göre mevzudur. (bk. Zeynu‟l-Irakî, Tahricu ahadis‟l-ihya, ilgili hadisin tahrici) - Buhar‟nin şarihlerinden İbn Receb el-Hanbelî, “Recep ayında hususi namazlardan bahseden rivayetlerden hiç biri doğru/sahih değildir” demiştir. (İbn Receb, Lataifu‟lMaarif, s.140) - Recep ayındaki namazlarla ilgili -Abdullah b. Bâz tarafından kaleme alınan ilmi bir makalede Recebin ilk cuma gecesi, 27. gecesi ve benzeri rivayetleri hepsinin uydurma olduğuna ve kılınmasının bidat olduğuna işaret edilmiştir. (bk. Mecelletu‟d-dâve, aded:1566; Cemadiya‟l-ahir, 1417) - İmam Nevevî ve İbn Kayyim el-Cevziye de Receb ayının ilk cuma gecesinde kılmayı ön gören rivayetlerin sahih olmadığını belirtmiştir. (bk. Fetava‟l-İmam en-Nevevî, s.57; İbn kayyim, el-Menaru‟l-münif, s.95) - Hülasa, Receb ayının ilk cuma gecesinde kılınması gelenek olmuş namaz, ilk defa 480 hicri yılında Kudüs‟da kılınmıştır. Bu sebeple bu tarihten önce yaşamış olan alimler bundan bahsetmemişler. (bk. Et-Tartûşî, el-Havadisu ve‟l-bida, s.122) İlave bilgi için tıklayınız: Okunan dualara, yapılan ibadetlere verilen sevaplarla ilgili rivayetler var. İbadetlere vadedilen netice ve sevaplara kavuşmanın şartları nelerdir? O duayı her okuyan ve o ibadeti yapan herkes o sevabı ve mükafatı alabilir mi? 7 Namaz kılanın sağa sola bakması durumunda ''Ey kulum benden daha hayırlı bir taraf gördün de oraya mı bakıyorsun, bana dön'' diye bir hadis var mı? Bu hadis rivayetini Bezzar nakletmiştir. Ancak Hafız Heysemi, bunun zayıf olduğunu belirtmiştir. (bk. Mecmazu‟z-zevaid, h. no: 2427) İlave bilgi için tıklayınız: Namaz kılarken sağa sola bakmak namazı bozar mı? 8 Hz. Peygamber bir hadisinde, sakal kesme, bıyık uzatma, ıslık çalma, alkış tutma gibi fiillerin lut kavmine ait olduğunu söylemiş midir? Evet, İbn Asakir‟in rivayet ettiği bu hadis, Hasan Basri‟nin mürsel olarak rivayet ettiği hadislerdendir. (Camiussğir, 2/99; Kenzu‟l-ummal, h. no: 13014) Tabii ki, mürsel hadisler zayıf kabul edilmektedir. İlgili özelliklerden bazılarını şöyle de tercüme edebiliriz: "Erkeklerin birbirleriyle livata etmesi, çamurdan yapılmış kurşunları/saçmaları atmak, sapan taşlarını atmak, güvercin uçurtmak-onlarla oynamak, def çalmak, içki içmek, sakal kesmek, bıyığı uzatmak, ıslık çalmak, alkış yapmak ve ipek giymektir. Ümmetimin bunlara ilave edeceği bir haslet ise, kadınların birbirleriyle ilişki kurmalarıdır." Tarih boyunca bu özelliklerin önemli bir kısmı hep var olmaya devam edegelmiştir. Ancak bu asırda, bunları tamamı gerçekleşmiştir. - Erkekler arasındaki livata neredeyse bazı ülkeler tarafından resmi evlilik gibi kabul görmüştür. - Çamurdan yapılmış kurşunlar, mermiler her zaman olmuştur. Fakat bu asırda bizzat asıl mermilerin -konvansiyonel silahların kullanılması dikkat çekicidir. - Sapan taşları da her zaman olmuş; ancak bu asırda Filistinli çocukların gerçek Yahudi kurşunlarına karşı sapanla savaşmaları dikkat çekicidir. - Def çalmak da her zaman olmuş, ancak defin içinde bulunduğu çalgı aletlerinin, müziklerin varlığı bu asırda başka asırlara kıyaslanmayacak kadar artmıştır, çeşitlenmiştir. - Eski asırların hepsinin tükettiği içkinin kat be kat fazlasını bu çağın insanları tüketiyorlar, hem de çok çeşitlerini yaparak... - Sakalın kesilmesi bütün dünyada bir gelenek haline gelmesi de eski zamanlarla kıyaslanamayacak kadar önem arz etmiş, hatta bazı İslam ülkelerinde tamamen veya askeri ve eğitim kurumlarında yasaklanmıştır. - Bıyıkların uzatılması da sünnete uymayacak bir hal almıştır. Bazı ülkelerde bu durum siyasal bir simge haline gelmiştir. - Islık çalmak, oyun-eğlencelerde olduğu gibi, belki de uzun bir zaman trafik memurlarının kullandığı bir geleneğe de işaret edilmiştir. Ancak ıslıkların kötü olması, onların kötü bir şeye alet olmasındadır. Belki de bilmediğimiz birçok kötü işler için de kullanılıyor. Nitekim Lut kavmi fuhuş-Livata zemininin oluştuğunu ıslık çalarak birbirine haber veriyorlardı. - Alkış bir bid‟a olmakla beraber, asıl tehlikeli tarafı, İslam kültürünü ortadan kaldıracak şekilde revaç bulması, hatta cenazelerin arakasında, mezarların başında bile bunun yapılmasıdır. - İpek giymek zaten adetten olmuştur. İpek, belki de her türlü konforun, israfın, rahatlığa bakmanın bir simgesi olarak zikredilmiştir. - Kadınların birbiriyle yetindiği bir dünyada yaşadığımız bir realitedir. Bütün bunları yapılması, bu ümmetin toptan helak olması için bir gerekçe olmasına rağmen bu helakin olmaması, Hz. Muhammed‟in hatırınadır. Ancak, iki asırdan beri harici-dahili savaşlar yüzünden insanlığın çektiği sıkıntılar, açlıklar, ölümler, anarşiler, terörler ve karışıklıklar gibi kötü ortamların oluşmasında bu günahların payı büyüktür, denilebilir. 9 Depresyon, davranış bozukluğu ve sosyal fobiler Allah’tan uzaklaşmaya, sorgulamaya ve ibadetleri terk etmeye bir mazeret olabilir mi? - Psikolojik sorunlarda yaşamın gerekleri kadar, ibadetin düzenli takip edilmesi çok önemlidir. Mutlaka ibadetler sürdürülmelidir. Sürdürülemeyen veya terk edilen ibadet, bizi daha sorunlu yapar. En azından ibadeti hayata tutunduğumuz bir dal olarak kabul etmemiz önemlidir. Yaşamak Allah‟ın bize emrettiği ve takdir buyurduğu bir süreçtir. - Yaşanılan acılara gelince. Elbette zorlanmışsınız. Sizi anlıyorum ve inanıyorum da. Lakin size iki soru soracağım: 1. ''Allah kuluna kaldıramayacağı yükü yüklemez'' veya ''Allah dağına göre kar yağdırır, duman verir'' sözlerine inanır mısınız? 2. Cevabınız ''Hayır'' ise bu konuda güvendiğiniz kişilere sorunuz. Cevabınız ''Evet!'' ise, kendinize acımaktan hoşlandığınızın farkında mısınız? Acındığınızın ve çevrenizi de buna zorladığınızın farkında olunuz ve vazgeçiniz. Elbette zordu, ama siz de bu güçlükleri yenecek kadar güçlüydünüz. Baksanıza hepsi geçmiş ve siz hala ayaktasınız. Belki alkışlanmak istiyordunuz, takdir edilmediniz, güvenilmediniz vs. vs. Çevrenizin bütün cümlelerinden daha önemlisi ve büyüğü hala ''Allah'' diyebilmeniz ve nefes alabiliyor olmanızdır. İnançlarınıza ve yaşama sıkı sıkıya sarılarak ''Evet, sıradaki dert gelsin'' demeliydiniz. Unutmamalıyız ki sıkıntılarımız bizi olgunlaştırır ve güçlendirir. Düşünsenize yaşadıklarınızdan dolayı edindiğiniz tecrübeleri bilmek için sabırsızlıkla bekleyen kaç insan var. Alkış bekleyen figüran oyuncu muyuz, yaşamanın gereklerini yapan kahraman mı? Tercih ve sorumluluk sizin. Hangi denizleri, hangi fırtınaları aştığınızın ne önemi var, geminizi limana götürmeye bakın. - Psikolojik rahatsızlıklar da bir hastalıktır ve bedensel hasta bireylerin şer'i ibadetlerindeki gibi istisnai haklara sahiptirler. Eli olmayan bireyin secdede elini göz hizasına koymamasına tepki veremezseniz, psikolojik olarak kolunu bile oynatamayacak kişinin de elini nereye koyduğuna bakmamalısınız. İlaçlarınızı düzenli alınız; ancak yaşamınızı düzenlemeye, hayatınıza önem vermeye, sosyal ilişkilerinizi geliştirmeye, yaşamsal ödevlere dikkat etmeye, sevmeye, güvenmeye, gülümsemeye de gayret gösteriniz. Mutlaka tanımadığınız kişilere dahi selam veriniz ve iyi dileklerinizi söyleyiniz. Bazıları garipsese de, alacağınız güzel yanıtlar sizin gününüzü renklendirecektir, bunu iyileşmek için ilaç gibi düşününüz. Her fırsatta çevrenize “teşekkür” ediniz, bu teşekkürler Allah'ın kaderine razı olduğunuz anlamına da gelecektir ve hem değerinizi, hem de ruh halinizi iyileştirmiş olursunuz. 10 - Size derdi verene mazeret sayamazsınız. Çok iyi olsanız da bu iyiliğin de anlamı yok. Allah içinizde olanı mutlaka ve elbette bilir. Yapmamız gereken tek şey; Her zaman Allah'ın huzurunda olduğumuzu bilerek, O'nun kuluna yaraşır biçimde, 'edep'li, yani Kur'an ahlakı ile davranan kişi olmaktır, mazeret sayan değil. Yapamadıklarımız için mazeret saymak yerine; bir özür, bir af dilemek, yine şans istemek, yapabilmek için O'nun desteğini dilemek, yani dua etmek ve bir damla samimi gözyaşı yeter de, artar bile; çünkü O er-Rahim'dir yani bağışlayandır. 11 Yönetici olduğum mağazada bir üst pozisyon teklif edilirse o zaman sorumluluk alanıma alkollü içecekler bölümü de dahil olacağından dolayı, sorumlusu olacağım. Caiz midir? Alkollü içki alımı, satımı ve sunumunda görev almak caiz değildir. Bilindiği üzere İslam dini alkollü içkilerin içilmesini yasakladığı gibi bunların yapılmasını ve satılmasını da yasaklamıştır. Bu itibarla alkollü içki satışından kazanılan para haramdır. Hz. Peygamber (asm) şöyle buyurmaktadır: "Yüce Allah içkinin kendisine, onu üretene, kendisi için ürettirene, sunana, içene, taşıyana, taşıtana, satana, satın alana ve satıp parasını kullanana lanet etmiştir." (Ebu Davud, Eşribe 2; İbn Mace, Eşribe 6) Bu itibarla, alkollü içki içmek haram olduğu gibi, alkollü içkilerin içilmesine zemin hazırlamak ve alkollü içki içilmesine yardımcı olmak da caiz değildir. Çünkü dinen yasaklanan şeylerin işlenmesine aracı olan eylemlerin yapılması da uygun değildir. Çalıştığınız markette yetkili olduğunuzu ifade ediyorsunuz. Öyle ise, böylesi haram olan bir maddenin kaldırılmasına ve satışını engellemeye de gücünüz olmalıdır. Alkollü ürünlerin satımını engelleme konusunda bir yaptırımınız olursa, bu gücünüzü kullanınız. 12 Hücre-i Saadetin üzerinde yazan ayet hangi ayettir? Hucurat Suresi 3. Ayet: Türkçe Transcript: İnne-lleżîne yeġuddûne asvâtehum „inde rasûli(A)llâhi ulâ-ike-lleżînemtehana(A)llâhu kulûbehum littakvâ lehum maġfiratun ve ecrun „azîm(un) Meali: Doğrusu, Allah Resûlünün huzûrunda (ona olan hürmetlerinden) seslerini kısanlar var ya, işte onlar öyle kimselerdir ki, Allah onların kalblerini takvâ için imtihân etmiştir (de onlar bu âdâba riâyet etmekle onda muvaffak olmuşlardır). Onlar için bir mağfiret ve (pek)büyük bir mükâfât vardır. 13 Kıyamet gününe değin meydana gelecek bir yavru, ne olursa olsun meydana gelir, anlamında bir hadis var mıdır? Evet, bu hadis sahihtir. (bk. Buhârî, Nikâh, 96; Müslim, Nikâh, 125-138) Bu hadis rivayetinde iki temel nokta vurgulanmıştır: Birincisi, azil konusu, ikincisi, Kader konusudur. Hz. Peygamber (asm) bu iki konuya da işaret etmiştir: Azil, gebeliği önleyici bir metot olarak, cinsî münasebet esnasında meninin rahim dışına akıtılmasına denir. Buna, diğer önleyici tedbirler de dahil olabilir. İslam alimlerinin büyük çoğunluğu bu ve benzeri hadislere dayanarak azlin caiz olduğunu, hanımdan bu konuda izin almanın da şart olduğunu belirtmişler. (bk. İbn Hacer, ilgili hadisin şerhi) Hadiste, Kader konusu ise, “Ama bilin ki, kıyamet gününe değin meydana geleceği takdir edilmiş bir yavru, ne olursa olsun meydana gelir" mealindeki ifadeden anlamak mümkündür. Hiç şüphesiz Allah‟ın yapmak istediği bir şeyi engellemek hiç kimsenin haddine değil. Sebepler dairesine baktığımızda ise, denilebilir ki, eğer Allah bir yavrunun, filan gün filan saatte dünyaya gelmesini takdir etmişse, azil yapan ve diğer doğum kontrollerini uygulayan kişinin bütün tedbirine rağmen, yavrunun meydana gelmesine vesile teşkil edecek olan bazı meni kırıntılarının rahme girmesine engel olamaz.. Şunu da vurgulayalım ki, kürtajın azil ile bir ilgisi yoktur. Çünkü kürtajda bir tahrip söz konusudur. İmam Gazali, rahimdeki ceninin ilk halini bile tahrip etmenin bir cinayet olduğunu, diğer safhalarda ise gittikçe cinayetin daha da büyük olacağını belirtmiştir. (Gazali, İhya, 2/51/Nilkah bölümü) 14 Mülk suresi 3. Ayetten, yedi katlı göğün görülebildiğini anlıyoruz. Bu nasıl mümkün olur? - Ayetlerdeki görmekten maksat çoğunlukla manevi rüyet denilen akıl gözüyle görmek manasına gelir. Mesela; Fil suresinde Hz. peygambere hitaben “Rabbinin fil sahiplerine ettiklerini görmedin mi?” mealindeki ifadede “görmedin mi?” sözcüğü kullanılmış, Halbuki o zaman Hz. Peygamber daha dünyaya gelmemiştir. Bu deyim, her dilde var olmakla beraber, Araplarda oldukça fazla kullanılmaktadır. Arapça olarak inen Kur‟an‟da da aynı sitillerin kullanılması hikmetin gereğidir. - Bazı alimlere göre, bu ayetlerde ve Kur‟an‟da tekrar edilen “semavat=gökler” sözcüğünden maksat bütün gökler değil, güneş sisteminin ihtiva ettiği yıldızlardır. Çünkü gözle görülen gök cisimleri güneş sistemindeki yıldızlardır. (bk. İbn Aşur, Mülk:67/4 ayetinin tefsiri) - Bunu şöyle de anlayabiliriz: Kur‟an‟da yedi kat göklerden bahsedildiği yerde, onlara gözle bakmayı tavsiye ederken, göze hitap eden güneş sistemini bir misal olarak verilmiş olabilir. Çünkü ayette yedi kat göğe bakın demiyor, “Allah’ın yaratmasına bakın” diyor. İlgili ayetin meali şöyledir: “Yedi kat göğü birbiriyle tam uyum içinde yaratan O’dur. Rahman’ın yaratmasında hiçbir nizamsızlık göremezsin. Gözünü çevir de bak: Herhangi bir kusur görebilir misin? Sonra tekrar tekrar gözünü çevir de bak, gözün bir kusur bulamadığından, eli boş ve bitkin geri döner.” (Mülk, 67/3-4) Bu ayetten de anlaşılıyor ki, burada gözle bakmayı emreden ifadede yedi gök değil, genel olarak Rahman olan Allah’ın yaratmasıdır. - Ayette bu üslubun tercih edilmesinin bir hikmeti şu olabilir: İleride teknolojik gelişmelere paralel olarak gelişen gök teleskoplarıyla gözle de birçok gök cisimlerinin görülebileceğine işaret etmek için bu üslup tercih edilmiş olabilir. Hatta ileride bizzat Mars gibi diğer bazı yıldızlara gidip bizzat oraları yakından görme imkanı da olabilir. 15