ÖN SÖZ Tarihi gelişim sürecinde bilgi kavramı, insanoğlu için hayati bir öneme sahiptir. Bilginin nesilden nesile, bir toplumdan başka bir topluma aktarılabilmesi, insanlık tarihinde kültür ve medeniyetlerin oluşmasında birinci derece etkili unsurdur. Bu bilgi akışının temelinde ise iletişim vardır. İletişim sembollerle gerçekleşen bir süreçtir. Bu süreçte, kaynak ve alıcı arasında hareket eden bilginin ortak anlamlar ihtiva etmesi şarttır. Ortak sembollerle düşünme noktasında, içinde yaşadığı toplumla bağlarını koparmış bireyler, iletişimde bulunamazlar. Çünkü insanoğlunun ortak kabulleri, ortak anlamları doğurmuştur. Ortak anlamlara resmiyet kazandıran en geçerli ileti kodu ise dildir. Dil, fonolojik, morfolojik, semantik ve sentaktik yapıların, konuşma, okuma, yazma ve dinleme süreçlerindeki interaktif izdüşümleridir. Dil birimleri vasıtasıyla gönderilen kodların iletişimi tam olarak gerçekleştirebilmeleri için belirli bir yapı ve sisteme sahip olmaları gerekir. Bu yapı ve sistem içerisinde, dil birimlerine yüklenen anlamlar da ortak uzlaşımlar doğrultusunda oluşturulmak zorundadır. Bu zorunluluk aynı zamanda, ana dili kavramının da gerekçesini teşkil eder. İnsan, çevresini ana diliyle algılar ve yorumlar. Her dil, kendisine özgü yapılardan süzülmüş bir takım kurallar silsilesiyle anlama ve anlatma sürecini gerçekleştirir. Bireylerin ana dilleri olan Türkçeyi, bu iki sürecin içerdiği beceriler düzeyinde doğru bir şekilde kullanabilecek konuma getirilmesi, Türkçe dersinin hedefi olmaktan öte, Türk Millî Eğitiminin temel amaçları arasında yer almaktadır. Dil ediminden dil becerilerine uzanan ana dili gelişim sürecinde, dil bilgisi öğretiminin önemli bir yeri vardır. Dil bilgisi; sesleri, ekleri, sözcükleri, cümleleri çeşitli yönleriyle inceler. Daha doğru ve kusursuz düşünmemize yardımcı olur. Anlama sürecinde ise beyne gelen dilsel uyarıların belirli bir sistem içerisinde organize edilmesini sağlar. Bu temel işlevlere rağmen gerek ana dili, gerekse yabancı dil öğretiminde gramer (dil bilgisi) öğretiminin gerekliliği sürekli tartışılan ihtilaflı bir husus olmaktan kurtulamamıştır. Dil bilgisi öğretiminin gerekliliği noktasında olumsuz görüş bildiren tartışmalarda bu kavram, ezbere dayalı statik formlardan meydana geiii len, dil becerilerinin gelişimine katkıda bulunmayan keyfî kurallar silsilesi olarak tanımlanmaktadır. Oysa ileri sürülen bu görüşlerde, dillerin yapısal bakımdan birbirlerinden farklı oldukları ve bu farklılığın öğrenim sürecine ve öğrenme sürecini oluşturan materyallere farklı şekillerde yansıtılması gerektiği göz ardı edilmektedir. Noam Chomsky tarafından, Üretimci Dönüşümsel Dil Bilgisi Kuramı çerçevesinde geliştirilen evrensel gramer kavramı her ne kadar dünya dillerinin gramatik bakımdan ortak özellikler içerdiği görüşünü ileri sürse de, diller arasındaki yapısal ayrımlar çocuğun o dili öğrenme sürecini bilişsel (kognitif) düzeyde etkilemektedir. Bu konuyla ilgili olarak ana dili Türkçe ve İngilizce olan çocukların dil öğrenme süreçlerine ilişkin araştırmalardan elde edilen sonuçlar, yukarıdaki görüşü destekler nitelikte kanıtlar içermektedir. Bu kanıtlar aynı zamanda, “çalışmamızın ana çerçevesini yapılandıran, kurallı ve mantıklı dil yapılarına sahip olan bir dilin dil bilgisi kurallarını öğretmek, dil becerilerini geliştirmede etkili olabilir mi?” sorusunu da beraberinde getirmektedir. Yukarıdaki temel soruyla bağlantılı olarak, bu çalışma çerçevesinde, Türkçenin dört temel yapısında mevcut olan gramatik ve yapısal özelliklerin ilköğretim öğrencilerinin anlama (okuma/dinleme) becerilerini geliştirmedeki işlevleri araştırılmıştır. Dil bilgisi öğretiminin genel olarak yazma ve konuşma becerilerini geliştirme sürecindeki işlevleri yönünden değerlendirilmesi ve anlama becerilerini geliştirmedeki fonksiyonlarının sorgulanmaması, bu çalışmanın temel gerekçesini oluşturmaktadır. Türkçe dil yapılarının ilköğretim öğrencilerinin anlama becerilerini geliştirmedeki işlevlerini sorgulayan bu çalışmada, Türkçenin fonolojik, morfolojik, semantik ve sentaktik yapıları ve bu yapılardan türetilmiş gramer kuralları, disiplinler arası bir bakış açısıyla analiz edilmiş ve ana dili gelişimiyle ilgili temel kavramlar çerçevesinde sınıflandırılmıştır. Bu analizlerde, Türkçenin yapısal özelliklerinin yazma ve konuşma becerileriyle sınırlandırılamayacak kadar geniş işlevlere sahip olduğu görülmüştür. Yapılması gereken, bu işlevlerin Türkçe öğretimi çerçevesinde yürütülen faaliyetlere yansıtılarak dil eğitimi içerisinde Türkçenin etki alanını genişletmektir. Doktora çalışmamdan yararlanarak hazırladığım bu kitabın, ilköğretim birinci kademede görev yapan sınıf öğretmenlerine, ikinci kademede görev yapan Türkçe öğretmenlerine, üniversitelerin Türkçe ve sınıf öğretmenliği bölümlerinde öğrenim gören öğretmen adaylarına ve bu alanlarda araştırma yapan akademisyenlere, yüksek lisans ve doktora öğrencilerine katkı sağlayacağı düşüncesindeyim. Zaman ve toplum, dillerin en iyi öğretmenidir. Daimi öğrencilerinden birinin Türkçe olması dileğiyle… Dr. Bilginer ONAN ANTAKYA 2011 iv