1 T.C. CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABİLİM DALI MODİFİYE PERİNATAL TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU ÖLÇEĞİ TÜRKÇE GEÇERLİK VE GÜVENİLİRLİĞİ İLE POSTPARTUM TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU ETYOLOJİSİ VE YAYGINLIĞI Dr. Ece YÖNEL UZMANLIK TEZİ SİVAS 2015 2 T.C. CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABİLİM DALI MODİFİYE PERİNATAL TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU ÖLÇEĞİ TÜRKÇE GEÇERLİK VE GÜVENİLİRLİĞİ İLE POSTPARTUM TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU ETYOLOJİSİ VE YAYGINLIĞI DR. Ece YÖNEL UZMANLIK TEZİ DOÇ. DR. Önder KAVAKCI DANIŞMAN ÖĞRETİM ÜYESİ SİVAS 2015 3 Tıpta Uzmanlık Tez Yazım Yönergesi, Cumhuriyet Üniversitesi Senatosu’nun 10/02/2010 tarih ve 2010 / 1-2 sayılı kararı ile kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. iii TEŞEKKÜR Uzmanlık eğitimim boyunca değerli bilgi ve tecrübelerinden yararlandığım, hiçbir konuda desteğini esirgemeyen hocam, tez danışmanım Doç. Dr. Önder KAVAKCI’ ya, Uzmanlık eğitimim boyunca destek ve katkılarından dolayı hocam Prof. Dr. Nesim KUĞU’ ya, Bölümümüz öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr.Zekeriya YELBOĞA ve Yrd. Doç. Dr. Nuryıl YILMAZ’a, Sabır ve ilgiyle desteğini esirgemeyen Biyoistatistik Anabilim Dalı öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ziynet ÇINAR’a ve Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Emine Gül KAPÇI SEYİTOĞLU’na, Şimdi ve geçmişte beraber çalışmaktan büyük keyif aldığım asistan arkadaşlarım Dr. Ayşegül YAĞIZ, Dr. Ayfer EPÖZDEMİR, Dr. Cansu ULAŞ, Dr. Tuğba BOZKIR, Dr. Yavuz YILMAZ, Dr. Onur ŞAHİN, Dr.Ayhan TAŞ’a, Psikoloğumuz Esengül AVŞAR’ a, sekreterlerimiz Lütfiye ÇİMEN ve Sevinç KILIN’ a, Hayatım boyunca bana her türlü desteği sağlayan annem Nergiz KUYU ve babam Satılmış KUYU’ ya, ağabeyim Alper’e, Ve her zaman yanımda olan sevgili eşim Birant’a, Burada ismi yazılı olmayan ama her zaman yanımda olan bütün sevdiklerime sonsuz tesekkürlerimi sunarım. Ece YÖNEL Nisan, 2015 iv ÖZET MODİFİYE PERİNATAL TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU ÖLÇEĞİ TÜRKÇE GEÇERLİK VE GÜVENİLİRLİĞİ İLE POSTPARTUM TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU ETYOLOJİSİ VE YAYGINLIĞI Dr. Ece YÖNEL, Psikiyatri Anabilim Dalı, Sivas, 2015 Bu çalışmada, Modifiye Perinatal Travma Sonrası Stres Bozukluğu Ölçeği’nin (MPTÖ) geçerlilik ve güvenilirlik çalışmasının yapılması, ardışık hasta grubunda postpartum TSSB yaygınlığı, postpartum TSSB’nin etyolojik faktörlerle olan ilişkisinin değerlendirilmesi amaçlandı. Çalışmaya Ağustos-Kasım 2014 tarihlerinde Cumhuriyet Üniversitesi Hastanesi pediatri servisinde yatan, 4-18 ay önce doğum yapmış 158 kişi alındı. Tüm katılımcılara MPTÖ Türkçe formu uygulandı, TSSB değerlendirilmesi yapıldı. Olayların Etkisi Ölçeği (OEÖ), Beck Depresyon Envanteri (BDE), Edinburg Doğum Sonrası Depresyonu Değerlendirme Ölçeği (EDDÖ), Sosyodemografik Veri Formu tüm katılımcılar tarafından dolduruldu. Güvenilirlik analizleri için tüm ölçek (Cronbach α= 0,85), alt ölçekler ve tekrar-test için Cronbach α değerleri hesaplanmış Türkçe formun güvenilirliğini desteklemiştir. Faktör analizinde toplam varyansın %53’ünü açıklayan üç faktör elde edilmiştir. MPTÖ ile BDE ve OEÖ toplam puanları arasındaki ilişkiler Pearson korelasyon tekniği ile incelenmiş ve anlamlı bulunmuştur (r= 0,73 ve p< 0,01). Kesme puanı ROC analizi ile hesaplanmış, uygun duyarlılık (0,81) ve özgüllük (0,91) değerleri için kesme puanı 19,5 alınmıştır. TSSB tanısı konulan (N=41) kişide gebelik öncesinde (p=0.002) ve gebelikte psikiyatrik hastalık öyküsü (p=0,002), istenen gebelik olmaması (p=0,024), doğum sonrası eş desteği olmaması (p=0,001) faktörleri travması olmayanlara göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha yüksek saptandı. Sonuç olarak elde edilen bulgular MPTÖ’nün Türkçe versiyonunun geçerli ve güvenilir olduğu, 19,5 kesme puanı için tanısal performansının iyi olduğu, iç tutarlılığının yüksek olduğunu göstermiş, postpartum dönemde travma belirtilerinin sorgulanması için bu döneme özgü ölçüm araçlarının kolay ve etkili bir yöntem olacağı düşünülmüştür. Anahtar Sözcükler: Travma, doğum, risk faktörleri, geçerlilik, güvenilirlik v ABSTRACT MODIFIED PERINATAL POSTTRAUMATIC STRESS DISORDER QUESTIONNAIRE TURKISH RELIABILITY AND VALIDITY AND ETIOLOGY AND PREVALENCE OF POSTPARTUM POSTTRAUMATIC STRESS DISORDER Dr. Ece YÖNEL, Psikiyatri Anabilim Dalı, Sivas, 2015 In this study, it was aimed to perform reliability and validity studies of modified Perinatal Posttraumatic Stress Disorder Questionnaire (modified PPQ) and to assess prevalence of postpartum PTSD and its relationship with etiological factors in a group of consecutive patients. The study included 158 patients admitted to Pediatrics Department of Cumhuriyet University, Medicine School between August, 2014 and November 2014 who gave birth within prior 4-18 months. Turkish version of modified PPQ was applied to all participants and PSTD was assessed. All participants were completed Impact of Event Scale (IES-R), Beck Depression Inventory (BDI), Edingburgh Posnatal Depression Scale (EPDS) and Sociodemographic Data Sheet. For reliability analyses, Cronbach α value was calculated for whole scale, subscales and re-test, supporting reliability of Turkish version. In factor analysis, 3 factors were revealed, which explained 53% of total variance. Pearson correlation analysis was used to assess correlation between modified PPQ, BDI and IES-R scores (r=0.73 and p<0.01). Cut-off point was calculated by ROC analysis and it was defined as 19.5 for appropriate sensitivity (0.81) and specificity values (0.91). In patients diagnosed as PTSD (n=41), history of psychiatric disorders before (p=0.002) and during pregnancy (p=0.002), undesired pregnancy (p=0.024) and lack of partner's support after birth (p=0.001) were found to be significantly higher when compared to those without trauma. In conclusion, the findings suggest that Turkish version of modified PPQ is reliable and valid tool; that it has high internal consistency and good diagnostic performance for cut-off point of 19.5; and that measurement tools specific to postpartum period will be simple and effective in order to question trauma symptoms during postpartum period. Keywords: Trauma, birth, risk factors, reliability, validity vi İÇİNDEKİLER ÖZET……………………………………………………………………….……… iv ABSTRACT………………………………………………………….……………..v İÇİNDEKİLER…………………………………………………………….……… vi SİMGELER VE KISALTMALAR………………………………………………...ix ŞEKİLLER...…………………………………………………………………….….x TABLOLAR…………………………………………………………………….….xi 1. GİRİŞ VE AMAÇ………………………………………………………….……. 1 2. GENEL BİLGİLER……………………………………………………………... 3 2.1.Tarihsel Süreç ve Tanım…………………………………………………3 2.2. TSSB Tanısı……………………………………………………………..5 2.3. Postpartum Psikiyatrik Bozuklukların Sınıflandırılması……………....6 2.3.1. Postpartum Hüzün…………………………………………………….6 2.3.2. Postpartum Depresyon………………………………………………..7 2.3.3.Postpartum Psikoz……………………………………………………..8 2.4. Postpartum Anksiyete Bozuklukları………………………………..…...9 2.4.1. Obsesif Kompulsif Bozukluk………………………………………...10 2.4.2. Panik Bozukluk……………………………………………………….10 2.4.3. Yaygın Anksiyete Bozukluğu………………………………………..10 2.5. Postpartum Travma Sonrası Stres Bozukluğu……………………….....11 2.5.1.Tanımı ve Belirtileri…………………………………………………...11 2.5.2.Etyolojik Faktörlerle İlişkisi……………………………………..……12 2.5.3.Yaygınlığı……………………………………………………………..13 2.5.4.Gidiş ve Sonlanış……………………………………………………..13 2.5.5.Tedavi…………………………………………………………………13 2.6.Amaç………………………………………………………………...….14 3. GÜVENİLİRLİK VE GEÇERLİLİK…………………………………………...15 3.1. Güvenilirlik…………………………………………………………….15 3.1.1. Güvenilirlik Ölçme Yöntemleri………………………………………15 3.2. Geçerlilik……………………………………………………………….16 3.2.1. Kapsam Geçerliği……………………………………………………..17 vii 3.2.2. Kriter Geçerliliği………………………………...……………………18 3.2.3. Yapı Geçerliliği…………………………...…………………………..18 3.2.4. Görünüş Geçerliliği………………...…………………………………19 4.GEREÇ VE YÖNTEM…………………………………………………………...20 4.1. Örneklem…………………………………………….………………….20 4.2. Veri Toplama Araçları………………………………………………….20 4.2.1. Olayların Etkisi Ölçeği………………………………………………..20 4.2.2.Modifiye Perinatal TSSB Ölçeği……………………………………...21 4.2.3. Edinburg Doğum Sonrası Depresyon Derecelendirme Ölçeği……….22 4.2.4. Sosyodemografik ve Bireysel Bilgi Formu…………………………..22 4.3. Uygulama……………………………………………………………….23 4.4. İstatistiksel Yöntem…………………………………………………….23 5. BULGULAR……………………………………………………………………. 25 5.1. Sosyodemografik ve Gebelikle İlişkili Veriler…………………………25 5.2.Güvenilirlik Analizleri…………………………………………………..28 5.2.1. Test-Tekrar Test Güvenilirliği ve İç Tutarlılık………………….……28 5.3. Geçerlilik Analizleri…………………………………………………….30 5.3.1. Yapı Geçerliliği………………...……………………………………..30 5.3.2. Örtüşme Geçerliliği…………………………………………………...30 5.4. ROC Analizi…………………………………………………………….31 6. TARTIŞMA……………………………………………………………………....33 6.1. Ölçeğin Geçerliliği……………………………………………………...33 6.2. Ölçeğin Güvenirliği……………………………………………………..35 6.3. ROC Analizi ve Kesme Puanı…………………………………………..35 6.4. Sosyodemografik Faktörlerin Değerlendirilmesi……………………….36 6.4.1. Sosyodemografik Özellikler Açısından Grupların Karşılaştırılması…36 6.4.2.Postpartum TSSB ile PPD İlişkisinin Değerlendirmesi……………….45 SONUÇ VE ÖNERİLER………………………………………………………….. 49 KAYNAKLAR …………………………………………………………………….51 ÖZGEÇMİŞ………………………………………………………………………..65 EKLER…………………………………………………………………………..…66 viii EK-1 Olayların Etkisi Ölçeği EK-2 Beck Depresyon Envanteri EK-3 Modified Perinatal Posttraumatic Stress Disorder Questtionnaire EK-4 Modifiye Perinatal Travma Sonrası Stres Bozukluğu Ölçeği Türkçe Form EK-5 Edinburg Doğum Sonrası Depresyon Değerlendirme Ölçeği EK-6 Sosyodemografik Veri Formu EK-7 Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurul Kararı EK-8 Bilgilendirilmiş Onam Formu ix SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ Ark.: Arkadaşları AUC: Area Under Curve CAPS: Clinician Administered PTSD Scale DSM: Diagnostical and Statistical Manuel of Mental Disorders EMDR: Eye Movement Desensitization and Reprocessing ICD: International Classification of Diseases KMO: Kaiser-Meyer-Olkin katsayısı PPQ: Postpartum Posttraumatic Stress Disorder Questionnaire PTSDC-CV: Post-traumatic stress disorder checklist-civilian version ROC: Receiver Operating Characteristic SSRI: Selective Serotonin Reuptake Inhibitor SPSS: Statistical Package for Social Sciences TES: Traumatic Experiences Scale TSSB: Travma Sonrası Stres Bozukluğu x ŞEKİLLER Şekil 1: ROC Eğrisi ve Eğri Altındaki Alan (AUC) xi TABLOLAR Tablo 1: Sosyodemografik ve Gebelikle İlişkili Verilerin TSSB ile İlişkisi Tablo 2: TSSB ve EDSDÖ ilişkisi Tablo 3: MTSSBÖ İç Tutarlılık Analizlerinde Cronbach α Değerleri Tablo 4: Madde silindiğinde Cronbach α Değerleri Tablo 5: Test Toplam Puanları ile Tekrar Test Toplam Puanları ve Test Alt Ölçekleriile Tekrar Test Alt Ölçekleri Arasındaki Korelasyon Tablo 6: Faktör Analizi ve Varimax Dönüştürmesi Tablo7: Temel Bileşenler Yöntemiyle Faktör Analizi Yapılan ve Varimax Dönüştürmesi Uygulanan MPTSSBÖ Türkçe Formunun Değerlendirmesi Tablo 8: MTSSBÖ ile BDE ve OEÖ Arasındaki İlişki Tablo 9: Kesme Puanlarına Göre Duyarlılık ve Özgüllük Değerler Üç Faktörlü 1 1.GİRİŞ Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), bireyin fizik bütünlüğünü tehdit eden, dehşet duygusu yaratan ve çaresiz bırakan, ister olağan ister olağan dışı olsun, bireyin başa çıkabileceği düzeyin üzerinde yaşanan travma sonucu gelişen ve süreğenleşme eğilimi gösteren bir ruhsal bozukluktur (1). Gebelik dönemi kadın yaşamında fizyolojik, ruhsal ve sosyal değişimlerin yaşandığı ve bu değişimlere uyumu gerektiren bir süreçtir (2). Plasentanın doğumuyla başlayan, gebelik sırasında anne vücudunda oluşan değişikliklerin, gebelik öncesi duruma geri döndüğü altı sekiz haftalık lohusalık periyodu ve emzirme dönemini de kapsayan bir yıllık zaman dilimi olan postpartum dönem, psikiyatrik tabloların da görülebildiği önemli bir süreçtir (3). Postpartum dönemde duyarlılığın arttığı tarihsel olarak bilinir ve tablonun şiddetine göre; postpartum hüzün (blues), postpartum depresyon (PPD) ve postpartum psikoz (PP) şeklinde üç kategoriye ayrılır (4). Bu bozukluklarla ilişkili yapılmış çok sayıda çalışma vardır. Önceki yıllarda daha çok ve daha ayrıntılı olarak postpartum depresyon ve hüzün ile ilgili araştırmalar yapılmakla beraber son yıllarda başta anksiyete bozuklukları olmak üzere diğer postpartum psikiyatrik bozukluklara yönelik çalışmalar sürdürülmektedir (5). Postpartum travma sonrası stres bozukluğu da bu konulardan biridir. Doğumla ilişkili travma sonrası stres bozukluğu ya da postpartum travma sonrası stres bozukluğu, doğum sırasında ve doğum sürecinde, anne ya da bebeği için gerçek veya ciddi bir yaralanma veya ölüm tehdidi içeren bir olay sonrası ortaya çıkmaktadır. Doğum yapan kadın yoğun korku, çaresizlik, kontrol kaybı ve dehşet yaşayabilir (6). Yapılan bazı çalışmalarda postpartum TSSB insidansını %1-6, ve ciddi belirtileri olan kısmi TSSB insidansı % 6-24 olarak bildirilmiştir (7). Doğumla ilişkili TSSB uzun dönemde; anne ruh sağlığının çocuk gelişimindeki olumsuz etkileri, anne-babalık sorunları, bağlanma sorunları, zeka gelişimi ve çocuklarda görülen diğer psikiyatrik bozuklular (8,9), cinsel kaçınma (10), tokofobi (11), kürtaj düşünceleri, gereksiz sezeryan arayışı ile sonuçlanabilir (12,13). Sıklığı, anne, bebek ve aileye olumsuz etkileri göz önüne alındığında postpartum dönemdeki psikiyatrik bozuklukların oluşumunda rol alan faktörlerin 2 incelenmesinin, erken tanı ve uygun tedavi sağlanmasının önemi ortadadır. Erken tanı sağlanmasında tarama önemli bir faktördür. Bunun sağlanabilmesi için de doğumla ilişkili özgün ölçeklerin kullanılması kolay ve etkili bir yöntem olacaktır. Bu çalışmada; Modifiye Perinatal Travma Sonrası Stres Bozukluğu Ölçeği’nin (MPTÖ) Türkçe geçerlilik ve güvenilirliğinin yapılması, Postpartum TSSB gelişimini etkileyen psikososyodemografik ve obstetrik risk faktörlerini belirleyip, bunların postpartum TSSB gelişimi konusunda öngörücü olup olmadıklarını ve ardışık gelen hastalarda TSSB yaygınlığını saptamak amaçlandı. Türkiye’de Postpartum TSSB ile ilgili yeterli çalışma yoktur ve benzer belirti ve bulguları nedeniyle olguların çoğunda farklı psikiyatrik tanılar düşünülmekte ve buna bağlı tedavide yetersizlikler ortaya çıkmaktadır. 3 2.GENEL BİLGİLER 2.1.Tarihsel Süreç ve Tanım Travma sonrası stres bozukluğu, bireyin fizik bütünlüğünü tehdit eden, dehşet duygusu yaratan ve çaresiz bırakan, ister olağan ister olağan dışı olsun, bireyin başa çıkabileceği düzeyin üzerinde yaşanan travma sonucu gelişen ve süreğenleşme eğilimi gösteren bir ruhsal bozukluktur (1). Travma sonrası stres bozukluğu; travmatik olayı sürekli yeniden yaşama, olayla ilgili uyarandan sürekli kaçınma, tepki göstermede azalma ve artmış uyarılmışlık semptomları ile karakterizedir. Bu belirtiler bireyin sosyal ve mesleki işlevselliğinde bozulmaya yol açmaktadır. Semptomlar üç aydan kısa sürdüğünde “akut”, daha uzun sürerse “kronik” TSSB adı verilir (14). TSSB ilk olarak Vietnam Savaşı’na katılan erkeklerde tanımlanmıştır. Oranları, savaşta yaralanmamış olanlarda %3,5’tan, savaş esiri olanlarda %65’e varan değişiklikler göstermiştir (15,16). Postpartum mental hastalıklar ilk Hipokrat tarafndan tanımlanmıştır. Hipokratın laktasyonla ilgili mani olarak tanımladığı hastalık, tarihçiler tarafından sepsise bağlı deliryum olarak nitelendirilmiştir. 1700-1800’lü yıllarda Fransız ve Alman tıp literatründe olgu sunumları olarak yer almaya başlamıştır. 1818’de Esquirol 92 vakalık puerperal psikozu tanımlamıştır. Victor Luis Marce 1856’da yayımladığı çalışmasıyla gebelikle ilişkili ve postpartum dönemde gelişen mental hastalıkları ayrıntılandırmıştır (17). 1952’de Moloney ilk kez gebelik hüznünü tanımlamış, “üçüncü gün depresyonu” olarak adlandırmıştır. 1973’de Pitt tarafından yeniden tanımlamıştır (18). Postpartum dönemde gelişen psikiyatrik bozukluklar DSM-III-R’de organik mental bozukluk, psikotik duygudurum bozukluğu ya da herhangi bir psikotik bozukluğun tanı ölçütlerini karşılamayan postpartum psikozlar “başka türlü adlandırılamayan (BTA) psikotik bozukluklar” başlığı altında incelenmiştir (6). DSM-IV’de duygudurum bozuklukları için “postpartum başlangıçlı” belirleyicisi yer almıştır. Bu belirleyici, başlangıcı doğumdan sonraki dört hafta içinde olmuşsa, major depresif bozukluk (MDB), bipolar I (BAB-I) ya da bipolar II (BAB-II) bozukluğunda, o sıradaki (ya da en son epizod) major depresif, manik ya da karışık epizoda ya da kısa psikotik bozukluğa uygulanabilir (14). DSM-5’te yine postpartum 4 hastalıklar ayrı kategorize edilmemiş, “postpartum başlangıçlı” belirleyicisi ile MDB, BAB I-II ve kısa psikotik bozuklukta tanımlanmıştır (19). ICD-10’da ise “fizyolojik bozukluklar ve fizik etkenlerle bağlantılı davranış sendromları” ana başlığı altında “lohusalıkla bağlantılı ve başka yerde sınıflandırılmamış ruhsal ve davranışsal bozukluklar” şeklinde bir bölüm mevcuttur. TSSB, 1980’de DSM-III’te olağan insan yaşamı aralıkları dışında “olağanüstü-aşırı” bir olaya maruziyet sonrası semptomları içeren anksiyete bozukluğu olarak resmen yer aldı (20). DSM-IV’ te stres etkeni ölçütü, gerçek bir ölüm ya da ölüm tehditi, ağır bir yaralanma ya da kendisinin ya da başkalarının fizik bütünlüğüne karşı bir tehdit olayı yaşama, böyle bir olaya tanık olma ya da böyle bir olayla karşı karşıya gelme şeklinde değiştirildi. Ayrıca bu tür olaylara öznel yanıt olarak yoğun korku, çaresizlik ya da dehşete kapılma duyguları eklendi (14). DSMIII‘e göre doğum potansiyel travmatik stres etkeni olarak değerlendirilemezdi, çünkü doğum, nüfusun yaklaşık yarısı için “olağan” yaşam aralığında kabul edilmektedir. Ancak DSM-IV tanımında bazı kadınların doğumda karşılaştıkları durumların travmaya neden olabileceğini göstermiştir (5). Kişi; yaşamını tehlikede, doğumu kendisi ya da başkalarının fiziksel bütünlüğüne tehdit olarak algılıyorsa TSSB gelişebilir (21). Plasentanın doğumuyla başlayan, gebelik sırasında anne vücudunda oluşan değişikliklerin, gebelik öncesi duruma geri döndüğü altı sekiz haftalık lohusalık periyodu ve emzirme dönemini de kapsayan bir yıllık zaman dilimi postpartum dönem olarak isimlendirilir (3). Postpartum ruhsal bozuklukların ortaya çıkmasında biyolojik, hormonal ve ailesel etkenlerin psikososyal çerçeve ile birlikte çok yönlü olarak ele alınması gerekmektedir (22). Gebelik dönemi kadın yaşamında fizyolojik, ruhsal ve sosyal değişimlerin yaşandığı ve bu değişimlere uyumu gerektiren önemli bir süreçtir (2). Fizyolojik olarak; doğum sonrası dönem plasenta atılmasıyla östrojenin, doğumun birinci ve ikinci evreleri arasında progesteron seviyelerinin hızla azaldığı, gebelikte kortizol salınımının arttığı, doğum sonrası dört saat içinde ise belirgin olarak azalma gösterdiği, plasental hormonların kaybolduğu, prolaktin düzeylerinin ilerleyici olarak gebelik boyunca arttığı ancak gebelik boyunca plasenta tarafından aktivasyonunun engellendiği, çok sayıda ruhsal problemin ortaya çıktığı bir dönemdir (23). Diğer 5 biyolojik değişiklikler tiroid fonksiyonlarında, vücut ağırlığında, aminoasitler, plazma endorfinleri ve elektrolit düzeylerinde olmaktadır. Yaklaşık üçüncü günde hızlı kilo kaybı ve sodyum düşüklüğü başlarken, ilk hafta kalsiyum atılımında azalma eğilimi görülmektedir. Geç gebelik döneminde triptofan seviyeleri düşük, postpartum 1-2. günlerde belirgin olarak artıp normal seviyelerine döndüğü bildirilmiştir. Plazma Β-endorfin düzeyi doğum eylemi boyunca yüksek, doğum sonrası bir saat içinde hızla düşmektedir (24). Psikososyal değişiklikler; gebelik ve anneliğe geçiş pek çok psikolojik stresi uyandırır. Kadın yeni beden görüntüsüyle, eşi ve aile ilişkileriyle, toplumdaki rolünün getirdiği sorumluluklarla yüzleşmek zorundadır. Bebeğe karşı kıskançlık, düşmanlık, kimliğini kaybetme korkusu yaygın duygulardır. Çocuk sahibi olmak ekonomik zorlanmalara da neden olabilir. Dengeli bir evliliği gerginleştirebilir (24). Postpartum dönemde anne babalar, bebek bakımı vermek, bebek için güvenli bir çevre oluşturmak, bebekle iletişim kurmak, yeni rolleri öğrenmek, aile duyarlılığını geliştirmek ve bebekle ilgili problemlerle baş etmek zorundadır. Bu nedenle postpartum dönem aile için bir kriz yaşantısına dönüşebilmektedir (25). 2.2. TSSB Tanısı Genel toplum çalışmalarında TSSB’nin yaygınlığı %9.2’ye kadar görülürken (26), çeşitli doğal felaketlerden sonra ise yaygınlığı %3.6-81.0 arasında bildirilmektedir (27,28). Doğumla ilişkili travma oranları, son dönemlerde büyük örneklemlerle yapılan bazı çalışmalarda TSSB insidansını %1-6 ve ciddi semptomları olan kısmi TSSB insidansı %6-24 olarak bildirilmiştir (7). TSSB ve belirtilerini değerlendirmek koruyucu ruh sağlığı hizmetleri açısından önemlidir. Travmatik stres etkenleri ve belirtilerinin erken dönemlerde saptanması ikincil koruma amaçlı ruh sağlığı hizmetlerinin yapılanmasını kolaylaştıracak ve hastalıkların kronisite kazanmasını önleyebilecektir. Travmaya maruziyetin fazla ancak tanınmasının zor olması bu gruba olan ilgiyi artırmıştır, değerlendirilmesi ve tedavi edilmesi de bu grubun belirgin oranda iyi hizmet alımını artıracaktır (29). TSSB’yi tanıyabilmek ve değerlendirebilmek amacıyla çeşitli görüşme araçları geliştirilmiştir. Bunlar, Klinisyen Tarafından Uygulanan TSSB Ölçeği (TSSB-Ö/CAPS), Olayların Etkisi Ölçeği (OEÖ/ IES-R), Davidson Travma Ölçeği, 6 Travma Semptom Envanteri, Siviller İçin Misisipi Travma Ölçeği, Peritravmatik Dissosiyatif Yaşantılar Soru Listesi, Modifiye TSSB Semptom Ölçeği olarak sayılabilir. 2.3. Postpartum Psikiyatrik Bozuklukların Sınıflandırılması Postpartum dönemde duyarlılığın arttığı tarihsel olarak bilinir. Postpartum dönemde ortaya çıkan duygudurum bozuklukları belirtilerin şiddetine, özelliklerine, tedavilerine ve prognozlarına göre; annelik hüznü (maternity blues, baby blues, postpartum blues), postpartum depresyon ve postpartum psikoz olmak üzere başlıca üç grupta toplanmaktadır (4). Godfroid ve arkadaşları çalışmalarında postpartum hastalıkları kronolojik olarak 1) Post-Travmatik Stres Bozukluğu, 2) Annelik hüznü, 3) Postpartum psikoz ve 4) Postnatal depresyon şeklinde sınıflandırmıştır (30). Ancak postpartum başlangıçlı akıl hastalığı kavramının resmen tanınması yakın geçmişte olmuştur. Psikiyatrik ve genel hastalık tanı sistemlerinde (DSM-IV ve ICD10) gebelik ve postpartum dönemde görülen psikiyatrik bozukluklar ayrı bir klinik tanı olarak tanımlanmamıştır (14,31). Halen DSM-5'de “İki uçlu (bipolar) ve ilişkili bozukluklar”, “Depresif bozukluklar” kapsamında semptomların gebelik sırasında ya da doğum sonrası ilk dört hafta içinde başladığı "postpartum başlangıçlı" grup olarak yer almaktadır (19). 2.3.1. Postpartum Hüzün Postpartum dönemin ilk zamanlarında kadınların %50-80 gibi önemli bir bölümünü etkileyen, en sık görülen doğum sonu problemlerden biridir. Genelde doğumdan sonraki 3-5.gün ortaya çıkan, kendiliğinden yedi on gün içinde kendini sınırlayan hafif bir depresyon ve duygusal oynaklık durumudur (23). Ağlama, umutsuzluk, kaygı, odaklanmada eksiklik (32), uykusuzluk, depresyon, yorgunluk, baş ağrısı, konfüzyon (24) ile kendini gösterir. Annelik hüznünün nörokimyasal etyolojisi kesin değildir. Sadece iki küçük çalışmada düşük serum progesteron seviyeleriyle ilişkili bulunmuştur. Bir hayvan deneyinde 17β-östradiol seviyelerinin 5α redüktaz salınımını ve progesteron seviyelerini baskılayarak postpartum duygudurum bozukluklarına katkı sağladığını, farklı üç çalışmada da artmış triptofan-kynurenin (sıklıkla immün aktivasyon sonrası ortaya çıkar) dönüşümünün postpartum hüzünle ilişkili olduğu gösterilmiştir (32). 7 Yapılan çalışmalarda kültürel ya da çevresel faktörlerin yaygınlıkla ilişkisi gösterilememiş, gebelik, doğum eylemi, sosyal sınıf, medeni durum veya diğer faktörlerle kesin ilişki kurulamamıştır (24). Tedaviye gerek olmamasına rağmen, kadın ve ailesine bu bulguların yeni doğum yapan annelerde sık görüldüğü ve bir süre sonra kendiliğinden kaybolacağı, hormonal değişimlerle ilgili olabileceğini açıklamak, duygusal destek ve yenidoğan bakımı hakkında bilgi vermek yararlı olacaktır (24). Anksiyete belirtileri genellikle emzirme problemleri gibi durumsal zorluklarla ilişkilidir. Belirtiler genellikle iki hafta içinde kaybolur (32). Bazı yüksek riskli kadınlarda ise gittikçe artan depresif duygudurum postpartum depresyon belirleyicisi olabilir (33). 2.3.2. Postpartum Depresyon Postpartum hüzün yaşayan kadınların %20 den fazlasında doğum sonrası ilk bir yıl içinde major depresyon gelişebilmektedir (34). Postpartum depresyon postpartum kadınların %10-15’inde görülür (23,35). DSM-IV‘e göre depresyonun özellikle doğum sonu, ilk dört hafta içinde başlaması durumunda annenin postpartum depresyon açısından değerlendirilebileceği belirtilmektedir. Diğer bazı çalışmalarda başlangıç döneminin daha çok 6-12. haftalarda olmak üzere bir yıl içinde herhangi bir zamanda olabileceği yönünde değerlendirmeler yapılmıştır (36,37). Genellikle herhangi bir zamanda ortaya çıkabilen, çökkün duygudurum, anhedoni, enerji azlığı gibi belirti ve bulgularla seyreden major depresyonla benzerdir ve suisidal düşünceler eşlik edebilir (38). Ağlama, umutsuzluk, duygusal oynaklık, suçluluk, anoreksiya, uyku bozuklukları, yetersizlik duyguları, bebeğini yeterince sevmediği düşünceleri, yeterli besleyemediği düşünceleri, uykusunu bozduğu düşünceleri, hipokondriyazis, irritabilite, odaklanmada bozulma, unutkanlık, yorgunluk sık görülen bulgulardır (24). Ağır postpartum depresyon kolay tanı alırken, daha az şiddette olanlar kolayca gözden kaçabilir ve doğumun doğal sonucu olarak değerlendirilebilir (38). Uyku, iştah, libido değişiklikleri, yorgunluk ve endişe postpartum depresyon bulguları olmakla birlikte, normal postpartum dönemde de görülebilir. Postpartum depresyonda konfüzyon, yönelim bozukluğu ve diğer bilişsel değişiklikler daha fazla görülür (39). 8 Doğum ciddi fiziksel ve duygusal değişikliklerin kısa bir zaman aralığında ortaya çıktığı bir geçiş dönemidir ve bu dönemde kadınlar daha savunmasız hale gelir. Uykusuzluk, emzirme problemleri, aşırı sorumluluk duygusu, sosyal desteklerde yetersizlikler postpartum depresyon için risk faktörleridir (40). Postpartum dönemde östrojen, progesteron, kortizol gibi çeşitli hormonların miktarlarında önemli değişiklikler olmaktadır. Doğum sonrası dönemde, hormon düzeyindeki değişikliklerin depresyon etiyolojisinde rol oynadığı düşünülmektedir. Ancak depresyon etyolojisi tam olarak açıklanamamıştır (41). Tedavi edilmemiş PPD kronik depresyona, anne bebek ilişki bozukluklarına, intihara ve daha az olguda bebek ölümüne neden olabilir (32). Postpartum ölümlerin %20’si PPD’da intiharla ilişkilendirilmiştir (42). Postpartum depresyon tedavisi yakınlarını da içerecek şekilde psikoeğitim, psikofarmasötik tedavi ve psikoterapiyi içermektedir (43). 2.3.3.Postpartum Psikoz Postpartum psikiyatrik hastalıkların en ağır formu postpartum psikozdur (23). Diğer postpartum bozukluklara göre daha ender görülür. Görülme oranı %0,1-2’dir (44,45). Hızlı başlangıçlıdır, belirtiler postpartum ilk 48-72 saatte ortaya çıkar. Paranoid, grandiyöz veya bizar hezeyanlar, duygudurum dalgalanmaları, şaşkınlık, dezorganize davranışlar görülebilir. Verilerin büyük çoğunluğu postpartum psikoz ile özellikle bipolar bozukluklar ve major depresif bozukluk gibi duygudurum bozukluklarının ilişkili olduğunu düşündürmektedir (44,46). Bipolar Affektif Bozukluğu bulunan kadınların %40’ı postpartum psikoz bulguları göstermektedir (47). DSM-IV, PP’u major depresyonun ağır formu ya da şizofreni gibi primer bir psikotik bozukluğun başlangıcı ya da rekürrensi olarak değerlendirmektedir. Ayırıcı tanıda atipik ya da kısa reaktif psikoz, major affektif bozukluk (depresyon veya mani), şizofreni ya da organik beyin sendromu düşünülebilir (24). Doğum sonrası görülebilen deliryumdan ayırt edilmelidir (23). Loğusalıkla ilişkili olsun ya da olmasın, daha önce psikoz öyküsü bulunanlar, duygudurum bozukluğu öyküsü bulunanlar, psikiyatrik hastalık yönünden ailesel yüklülüğü olanlar risk grubu olarak kabul edilmektedir. Postpartum dönemde majör depresyon tanısı alan kadınların çoğu, daha sonra bipolar bozukluk tanısı almışlardır. Bu nedenle postpartum psikoz olgularının genelde birincil duygudurum 9 bozukluklarının doğum stresi ile ortaya çıkmış ataklar olduğunu düşündürmektedir (48). Postpartum psikozun etiyolojisi bilinmemektedir. Doğumdan sonra hormonal degişikliklerin rolü ele alınmış olmasına karşın kadın üreme hormonlarının postpartum psikozla ilişkili sinir sistemine etkisi konusunda deliller yetersizdir (6). Doğum sonrası östrojen ve progesteron düzeylerindeki ani düşmenin bozuklukla bağlantılı olabilecegi ileri sürülmektedir. Ayrıca değişen kortizol ve tiroid hormon seviyeleri de etiyolojide suçlanmış olmakla beraber etkileri kesin olarak gösterilememiştir (22) Hastanın bebeğe bakmak istememe, bebeğe ya da kendisine zarar verme düşünceleri vardır. Sanrısal düşünce temelinde bebeğin kusurlu veya ölü olduğu, içine şeytan girdiği düşüncesi vardır. Bu sanrısal düşünceler çocuğu gelecekteki acılardan kurtarmak için onu öldürme eğilimine yol açabilir. Varsanılar benzer içeriklerle ortaya çıkar ve hastaya bebeği öldürmesini söyleyen sesler şeklinde olabilir (49). PP genellikle hastaneye yatmayı gerektiren, kadın ve bebeği için risk oluşturan önemli bir durumdur. Özkıyım ve bebeğine zarar verme düşünceleri çok sık olmamasına rağmen, postpartum psikozda normal topluma göre daha fazladır (44). PP atağı genel olarak iyi bir seyir gösterse de rekürrens olasılığı yüksektir. Uzun dönem izlemde Bipolar temelinde PP yaşayan hastalar için iyi prognoz gösterilmiş; %75-86 tek epizod sonrası iyileşme, şizofreni temelinde gelişen atakta %50 iyi gidiş, %33 üzerinde rekürrens, %5 puerperal ve nonpuerperal dirençli rekürrens bildirilmiştir (50). Postpartum psikoz psikiyatrik acil tedavi gerektiren bir durumdur. Tedavi sağlanmazsa daha şiddetli ve kendiliginden ortaya çıkan sık yineleyen epizodlar şeklinde sürebilir; işlevsellikte bozulma ve hatta mortalite riski söz konusu olabilir. Postpartum psikozda hastane yatışı, antipsikotikler ya da elektrokonvülsif tedavi (EKT) gerekebilir (51). 2.4. Postpartum Anksiyete Bozuklukları Doğum sonrası dönemde Yaygın Anksiyete Bozukluğu (YAB) (52), TSSB (21), Panik Bozukluğu (PB) (53) ve Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) (54) gibi bozuklukların da başladığını, alevlendiğini ya da iyileştiğini gösteren çeşitli 10 çalışmalar vardır. Bununla beraber Matthey ve ark. anksiyete belirtilerinin postpartum dönemde sıklıkla göz ardı edildiğini vurgulamışlardır (55). 2.4.1. Obsesif Kompulsif Bozukluk OKB’nin prevalans ve insidans oranları genel toplumda bildirilenlere göre hem gebelik hem de postpartum dönemde daha yüksektir. Gebelik ve lohusalıkta en sık bulaşma ve saldırganlık obsesyonları görülmektedir. Gebelik boyunca OKB yaygınlığı literatürde %0.2- %5.2 arasındadır (56). OKB etyolojisi tam olarak bilinmemektedir (57). Postpartum başlayan obsesyon ve kompulsiyonlarda da serotonin düzensizliğine vurgu yapılmaktadır. Östrojen ve progesteronun serotonerjik nörosalınıma etkisi olduğu bilinmektedir (58). Bazı çalışmalarda gebeliğin sonlanmasından hemen sonra ya da lohusalık döneminde oksitosinin hızla yüksek düzeylere çıkmasının OKB’nin başlamasına veya alevlenmesine yol açabileceğine dikkati çekmişlerdir (57,59). Ayrıca bazı çalışmalarda gonadotropin salgılatıcı hormon ve prolaktin gibi diğer üreme hormonlardaki değişikliklerin de etyopatogenezde önemli olabileceği bildirilmiştir (57). OKB hastalarında tedavide öncelikli olarak Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) kullanılabilir ve gerekli görülürse farmakolojik tedavi eklenir. Tedaviye yanıt oranları da genel toplumdaki OKB’ye benzerdir (60). 2.4.2. Panik Bozukluk Gebelik boyunca Panik Bozukluğun başlama ya da alevlenmesi azalırken, postpartum dönemde artmıştır. Bir çalışmada sıklığı perinatal dönemde %2 dolaylarındadır. Başka bir çalışmada üçüncü trimesterde %1,4 bulunmuştur (61,62). Östrojen ve progesteron, serotonin ve norepinefrin nörotransmitter sistemleri üzerinden etki ederek anksiyete ve duygudurum bozukluklarının tedavisi ve patofizyolojisi üzerinde rol alabilir (63). Hipotalamo-hipofizer-adrenal eksen anormallikleri de panik bozukluk hastalarında bildirilmiş, kortizol seviyelerinin panik nöbet sırasında arttığı gösterilmiştir (64). 2.4.3. Yaygın Anksiyete Bozukluğu Yaygın Anksiyete Bozukluğu en az altı ay süren yaygın endişe ile beraber, odaklanma sorunları, kas gerginligi, yorgunluk, halsizlik gibi bulgularla giden bir 11 durumdur. DSM-5 ölçütlerine göre YAB belirtileri tanı konulmadan önce en az altı ay sürmelidir (14). Yapılan bir çalışmada üçüncü trimesterde prevelansı %8,5’dur (62). YAB etyolojisinde de serum östrojen ve progesteron düzeylerindeki değişimlerin gebelikte duygusal sorunları şiddetlendirebileceği ileri sürülmüştür. Bunun yanı sıra annenin, bebeğin sağlığı ile ilgili kaygıları, doğumla beraber annenin hayat şeklinin değişmesi, iyi anne olabilmekle ilgili kaygılar ve ekonomik problemler, beklenmeyen ya da istenmeyen gebelikler, bazı kadınlar içinse geçmişteki kendi aile yaşantısını anımsatan anıları getirmesi gebelikte anksiyete bozuklukları gelişmesinde etkili psikososyal faktörlerdir (65). Tedavinin amacı gebelik ve laktasyon dönemi süresince remisyon sağlamaktır. Mümkünse YAB ve PB için ilk sıra tedavi BDT gibi farmakolojik olmayan tedavilerdir (65). 2.5. Postpartum Travma Sonrası Stres Bozukluğu Doğum çoğu kadının hayatının bir döneminde yaşadığı, olumlu, fakat stresli bir yaşantıdır. Bu yaygın olay toplumda “normal” olarak değerlendirilmektedir ve bu durumun bazı kadınlar için travmatik olması düşüncesi yadırganabilir. Ancak, doğum esnasında komplikasyon geliştiğinde, ölü doğum, kanama gibi yaşamı tehdit eden olaylar meydana geldiğinde, şiddetli ağrı ile doğum travmatik bir olay haline gelebilir. Bu komplikasyonlar yaşanmasa da bazı kadınlar sık yapılan vajinal muayenelerin verdiği rahatsızlık, bebeklerini kaybetme korkusu veya personel ile yeterli iletişim kuramama nedeniyle travmatize olabilirler (28). 2.5.1.Tanımı ve Belirtileri Travmatik olay bir bireyin kendisi ya da onlara yakın başka bir kişinin ölüm ya da ciddi yaralanma tehditi içeren herhangi bir deneyimiyle ilgili olabilir. Doğum travması; doğum sırasında ve doğum sürecinde ortaya çıkan anne ya da bebeği için gerçek ya da ciddi bir yaralanma veya ölüm tehdidi içeren bir olaydır (67). TSSB tanısı konulması için kişi yoğun korku, çaresizlik ya da dehşete kapılma ile yanıt vermesi gerekir. Bu nedenle, şimdilerde genellikle TSSB‘nin travmatik doğum eyleminin de bir sonucu olabileceği kabul edilmektedir. Doğumla ilişkili TSSB sadece 1994’te (DSM-IV) tıbben tanınmasına rağmen, yıllar öncesinde kadınların 12 doğum sonrası bu tip bir travmatik stresi yaşadığı gösterilmiştir. TSSB’nin bu türüne Postpartum TSSB ya da doğum travması denilmektedir (68,69). Kısmi TSSB; TSSB ‘nin tüm ölçütlerini karşılamayan ancak kişilerin yüksek oranda travma sonrası semptomları bildirmesi ile kullanılmaya başlayan bir terimdir (67,70). Kısmi TSSB‘nin önemli düzeyde işlevsel bozukluk, artan oranda özkıyım düşünceleri, sağlık hizmetleri kulanımında önemli artış, işe devamsızlıkta artışla ilişkili olduğunu gösteren giderek artan kanıtlar vardır. Kısmi TSSB’nin öneminin azımsanması önemli sıkıntı, işlevsellikte bozulma ve TSSB gelişimi için risk altında olan insanların ihmal edilmesine neden olabilir (71,72). TSSB travmatik olayı zorlayıcı anılarla veya olayla ilişkili sıkıntı veren rüyalarla yeniden yaşama, travmayla bağlantılı uyarıcılardan kaçınma, duygusal tepkilerde azalma, uykuda, odaklanmakta zorlanma ve tepkisellik gibi uyarılmışlık belirtileriyle karakterizedir (14). DSM-5’te TSSB tanısı konulabilmesi için gerçek ya da göz korkutucu bir biçimde ölümle, ağır yaralanmayla karşılaşmış, ya da cinsel saldırıya maruz kalmış olma, örseleyici olaylardan sonra başlayan örseleyici olaylara ilişkin istenç dışı gelen belirtilerin bulunması, kişinin örseleyici olaylar yeniden oluyormuş gibi hissettiği ya da davrandığı çözülme tepkileri olması, örseleyici olaylardan sonra ortaya çıkan örseleyici olaylara ilişkin uyaranlardan sürekli bir biçimde kaçınma, örseleyici olayların ortaya çıkmasından sonra başlayan ya da kötüleşen örseleyici olaylara ilişkin bilişlerde ve duygudurumda olumsuz değişiklikler olması, örseleyici olaylarla ilintili uyarılma ve tepki gösterme biçiminde belirgin değişiklikler olması, tüm bu kriterlerin bir aydan süredir devam ediyor olması, işlevsellikte düşme kriterlerinin karşılanması gerekmektedir (73) 2.5.2.Etyolojik Faktörlerle İlişkisi Çalışmalar depresyon, yüksek anksiyete, stresle baş etme zorluğu, düşük sosyal destek gibi travma öncesi özelliklerin ve kişilik özelliklerinin travma sonrası semptomatolojinin ortaya çıkmasıyla ilişkili olduğunu göstermektedir (7,74-79). Travmatik stres yanıtı, psikososyal risk faktörleri (geçirilmiş travmatik deneyimler, cinsel istismar), obstetrik faktörler (doğum şekli, doğumda hissedilen duygular), doğumla ilişkili öznel faktörler ve pospartum faktörler (anne ya da bebekte gelişen komplikasyonlar) gibi geniş etyolojik nedenlerle ilişkilidir (69,80). 13 2.5.3.Yaygınlığı Yayınlanan bazı çalışmalarda doğum sonrası TSSB yaygınlığı %1.5-%6 aralığında tespit edilmiştir. Stramrood ve ark. %1-2. Cigoli ve ark. %1.25, Creedy ve ark. ve Adewuya ve ark. sırasıyla %6.5-%5.9 yaygınlık oranları tespit etmişlerdir (81). Son dönemlerde büyük örneklemlerle yapılan bazı çalışmalarda doğum sonrası TSSB insidansını %1-6 (7,82) ve ciddi belirtileri olan kısmi TSSB insidansı %6-24 olarak bildirilmiştir (7). Yapılan bazı uluslararası çalışmalarda doğum travması nedeniyle TSSB oranları; İsveç’te %1,7’den (83), Nijerya’da %5,9 (82) Hollanda‘da %21.4, Almanya’da %0,9’a (84) varan aralıklarda gösterilmiştir (85). TSSB tanısı almamış ancak travmatik doğum nedeniyle bazı travma sonrası stres belirtilerini yaşayan kadınların oranı daha yüksek bulunmuştur. Amerika’da yapılan bir çalışma örneğinde %34 (86) olduğu gibi. İngiltere’deki örneklerde TSSB yaygınlığı %2.8-3 oranlarında tespit edilmiştir (7,87). 2.5.4.Gidiş ve Sonlanış Son dönemlerde doğumla ilişkili TSSB’nin uzun dönemdeki etkileri ile ilişkili araştırmalar ön plana çıkmaktadır (7,83,87,88). Bu olumsuz etkiler eşle olumsuz ilişkiler, cinsel disfonksiyon, doğum korkusu ve anne-bebek ilişkisinde sorunları içermektedir (69). TSSB tedavi edilmediği taktirde özkıyım riski, depresyon, alkol ve diğer madde kullanımlarında artış, bebeği ile ilişkilerde sorun (emzirme ve bağlanma sorunları), cinsel isteksizlik, doğum korkusu (tokofobi), sezeryan doğum isteklerinde artış, çocuğun sağlığı ile ilgili aşırı kaygı ve tetikte olma hali, sosyal ilişkilerde bozulma, gelecekte tıbbi takipten kaçınma şeklinde sonuçlanabilir (68). 2.5.5.Tedavi Postpartum TSSB tedavisinde birincil, ikincil ve üçüncül seviyelerde müdahale mümkündür. Birincil önlemede, gebelik sırasında kadınlarda travma öyküsü ya da geçmişte psikiyatrik problemleri olması gibi risk faktörleri taranabilir. Bu kişilere alternatif doğum yöntemleri sunulabilir, doğum süresince daha fazla bakım ve destek sağlanabilir. İkincil önlemede, doğum sonrasında akut stres yaşamış ya da ciddi travmatize olmuş kişiler için tarama ve tedavi yapılabilir. Üçüncül 14 korumada, travmatize kadın uzun vadede kronik TSSB geliştirme riski açısında izlenir ve daha ileri tedavi gerekebilir (69). Doğum sonrası TSSB gelişiminde yaygınlık ve risk faktörleriyle ilgili çalışmalar olmasına rağmen yönetim ve tedavisiyle ilgili araştırmalara yakın dönemlerde başlanmıştır, yeterli çalışma yoktur. Bu konuda yapılmış bir derleme çalışmasında sonuçlar, doğumla ilgili olmayan TSSB tedavisi ile uyumlu bulunmuştur. BDT ve EMDR etkili yöntemlerdir (80,89) Eğitim, maruz bırakma, bilişsel yeniden yapılandırma, kaygı yönetimi uygulanır. Postpartum TSSB’de de genellikle 60-90 dakika süren 9-12 seans şeklinde BDT uygulanabilir. Tedavi genellikle Serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI) ile birlikte uygulanır (68,69). 2.6. Amaç Bu çalışmada doğum ve doğum sonrası dönemle ilişkili travma sonrası semptomları yaşama potansiyeli göz önüne alınarak geliştirilen Modifiye Perinatal Travma Sonrası Stres Bozukluğu Ölçeği’nin (90) geçerlik ve güvenirlik çalışmasının yapılarak ölçeğin Türkçe’ye kazandırılması, çalışmaya alınan gönüllülerde postpartum TSSB yaygınlığının saptanması ve etyolojik faktörlerinin araştırılması amaçlanmıştır. 15 3.GÜVENİLİRLİK VE GEÇERLİLİK 3.1.Güvenilirlik Güvenilirlik, ölçümün tutarlı olmasının ölçütüdür. Farklı yerlerde uygulandığında benzer sonucu vermelidir. Yani bağımsız ölçümlerde benzer kararlı sonuç alınmalıdır. Güvenilirlik, bir ölçeğin ölçmek istediği özelliği ne ölçüde doğru ölçtüğünü, testin tekrarlanabilir ve aktarılabilir olması gerektiğini, bir ölçme aracında bütün soruların birbirleriyle tutarlılığını, ele alınan oluşumu ölçmede türdeşliğini, yeterliliğini ortaya koyan bir kavramdır (91). 3.1.1. Güvenilirlik Ölçme Yöntemleri Test-Tekrar Test Güvenilirliği Bir ölçme aracının aynı denek grubuna aynı koşullarda, önemli derecede hatırlamaları önleyecek kadar uzun, fakat ölçülecek özellikte önemli değişmeler olmasına izin vermeyecek kadar kısa bir zaman aralığında iki kez uygulanmasıdır. İki uygulamadan elde edilen ölçüm değerlerinin korelasyon katsayısı, ölçeğin güvenilirlik katsayısıdır. Daha çok standardizasyonu yapılmak istenilen test ve ölçeklerde kullanılır (92). Paralel Formlar Güvenilirliği Testin iki zaman diliminde yapılmasında güçlük varsa test-tekrar test uygulaması yerine paralel formuygulaması yapılır. Ancak bu yöntemde ölçülmek istenilen özellik açısından grupların birbirine tam paralel olması gerekir. Paralel formlar yönteminde aynı davranış kalıplarını temsil edebilecek farklı maddeler örneklenerek iki eşdeğer form oluşturulmaktadır. İki formun eşdeğer olabilmesi için, formların kapsamlarının, yapısının, zorluk derecesinin, talimatların, puanlamanın, madde sayısının ve yorumlamanın aynı olması gerekir. Eşdeğer iki form aralıksız olarak aynı anda ya da aralıklı olarak farklı iki zamanda uygulanır. Formlar arasındaki korelasyon hesaplanır ve güvenilirlik katsayısı olarak yorumlanır. Eşdeğer formların uygulanışında, aradaki zaman aralığının artması kararlılığı olumsuz yönde etkileyecekse, formlar deneklerin sıkılmalarını ve yorulmalarını engelleyecek kadar zaman aralığı verilerek art arda uygulanmalıdır (92). 16 İç Tutarlılık Güvenilirliği Bir ölçeğin bir kez uygulanmasıyla güvenirlik tahmini yapılıyorsa, diğer güvenirlik tahmini yöntemlerine göre, güvenirlik tahmininde meydana gelebilecek hata daha az olacaktır. İç tutarlılık analizleri için farklı hesaplama ve istatistik yöntemler vardır. Bunlar: Kuder-Richardson Güvenilirlik Katsayıları: Amacı tüm maddelerin birbirleriyle ve ölçeğin tamamıyla iç tutarlılığını tahmin etme üzerine kurulur. Bu nedenle yöntem, ölçekteki tüm maddelerin aynı değişkeni ölçtüğü varsayımına dayanır (92). Cronbach α Değeri: Likert türü toplamalı ölçeklerde, anlamsal farklılık ölçeklerinde, Stapel ölçeklerinde toplam veya ortalama puana dayanan diğer psikometrik testlerde ve bileşik maddelerden oluşan indeks türü ölçüm araçlarında maddelerin birbiriyle tutarlı olup olmadığını ve maddelerin hipotetik bir değişkeni ölçüp ölçmediğini belirler. α değerinin esas işlevi iç tutarlılığı saptamasıdır. Esas olarak bir güvenilirlik indeks değeri olan Cronbach α, ölçeğin içerdiği maddelerin birbiriyle ne ölçüde tutarlı olduğu ve arka planda gizli, hipotetik değişkeni ne ölçüde temsil ettiği hakkında bilgi verir (91). Maddeler doğru-yanlış şeklinde olmayıp likert tipi puanlandığında, kullanılması uygun olan bir iç tutarlılık tahmin yöntemidir. Cronbach α katsayısı, ölçme aracındaki farklı soruların aynı niteliği ölçerken birbirlerini ne kadar tamamladıklarını belirler (92). Yarıya Bölme Yöntemi Yöntem, formu iki eş parçaya bölerek, iki yarının katılımcılara aynı anda uygulanması sonrası, katılımcıların bu yarılardan aldıkları puanlar arasındaki ilişki ile güvenilirlik tahmini yapılmasını sağlar (92). 3.2. Geçerlilik Bir ölçeğin ölçmeyi amaçladığını ölçüp ölçmediğini ve genellenebilirliğini, doğru ölçülüp ölçülmediğini ifade eder. Ölçümün geçerli oluşu, ölçme aracının ölçmeyi planladığı özellikleri gerçekten ölçüyor olması anlamına gelir. Geçerli olabilmesi için bir test, deney ya da ölçek, tekrarlayan ölçümlerde aynı sonucu vermelidir, ölçülmek istenilen özellik başka bir özellikle karıştırılmadan ölçülmüş olmalıdır. Ancak ölçeğin geçerli olabilmesinin ilk koşulu güvenilir olmasıdır. Geçerli 17 bir test aynı zamanda güvenilirdir ama güvenilirliği yüksek bir test geçerli olmayabilir (91). Geçerliliğin davranışsal özelliklerin ölçülmesinde önemli bir yeri vardır. Davranışsal özelliklerin ölçülmesinde kullanılan ölçeklerin hiç birinin geçerliği tam değildir. Fakat ölçeklerin geçerliği yeterli sayılabilecek doğrulukta ölçümler verecek düzeye getirilebilir. Bir ölçme aracının geçerliği, standart koşullarda ölçme aracı ile elde edilecek ölçümlerdeki değişkenliğin ne kadarının, incelenen bireylerin ölçülen özelliğe sahip oluş dereceleri arasındaki gerçek farklardan gelmekte olduğunu gösterir. Bir ölçme aracı ile standart koşullarda elde edilmiş olan ölçümlerde gözlenen toplam değişkenliğin, kişilerin ilgilenilen özelliğe sahip oluş dereceleri arasındaki gerçek farklardan gelen değişkenlikten daha büyük ya da eşit olması beklenir. Bunun tersi olanaksızdır. Ölçme hatası tam olarak sıfıra indirgenemez. Geçerlilik, bir ölçme aracının kullanıldığı amaca hizmet etme derecesi olduğundan, ölçme araçlarından elde edilecek ölçümler hangi amaçla kullanılacaksa ölçme geçerliği de o amaca bağlı olarak değişecektir. Ölçeğin geçerliliği sadece kendisiyle değil, ölçeğin kullanış amacına, uygulandığı gruba, uygulama ve puanlama biçimine de bağlıdır. Ölçeğin geçerlilik düzeyi geçerlik katsayısıyla anlaşılır. Bu katsayı()1.00 ile (+)1.00 arasında değerler alır ve ne kadar büyükse ölçek amaca okadar fazla hizmet ediyor demektir. Geçerlik katsayısının düşük bulunması, sadece ölçekten elde edilen değerlerle kriter değerleri arasındaki ilişkinin zayıflığından kaynaklanmaz, aynı zamanda elde edilen değerlerin güvenirliklerinin tam olmayışından da kaynaklanabilir. Bu nedenle geçerlik katsayıları güvenilirlik katsayılarıyla birlikte yorumlanır (92). 3.2.1. Kapsam Geçerliği Kapsam geçerliliği, bir bütün olarak ölçeğin ve ölçekteki her bir maddenin amaca ne derece hizmet ettiğidir. Bir ölçeğin kapsam geçerliği mantıki yoldan ve istatistiki yoldan olmak üzere iki türlü incelenebilir; Mantıki yoldan ölçeğin kapsam geçerliğini araştırmak: Bu yaklaşımla ölçeği uygulamadan, ölçeğin geçerliği tahmin edilmektedir. Ölçüm konusu kavramsal olarak tanımlanır. Tanımlanan kavram doğrudan ölçüye vurulamayacağı için ölçekteki her maddenin ve bunların dağılımının ölçüm konusunu örnekleyip örneklemeyeceği araştırılır. 18 İstatistiki yoldan ölçeğin kapsam geçerliğini araştırmak: İlgilenilen alanda daha önceden geliştirilmiş olan standart bir ölçek ve yeni geliştirilen ölçek aynı anda bireylere uygulanır ve bireylerin her iki ölçekten aldıkları puanlara göre ilişki katsayısı hesaplanır. Hesaplanan ilişki katsayısı kapsam geçerliği belirlenmeye çalışılan ölçeğin geçerlik katsayısı olarak nitelendirilir. Bu işlem, ölçüt alınan ölçeğin kapsamının geçerli olduğu varsayımına dayanır. Bu nedenle, varılan sonuç temeldeki bu varsayımın sağlamlığı oranında geçerli olacaktır (92). 3.2.2. Kriter Geçerliliği Geliştirilen ölçekle elde edilen sonuçların standart ölçüm puanlarıyla karşılaştırılmasıdır. Ölçüt geçerliliği geliştirilen ölçek sonuçlarının değerlendirilmesi amacıyla değil, ileriye yönelik tahmin yapma amacıyla kullanılır (91). Ölçekten elde edilen kestirimsel puan ile ölçülmek istenen özellikleri ölçtüğü bilinen kriter arasındaki korelasyonun hesaplanmasıyla ölçeğin kestirimsel geçerliği, Eşzamanlı olarak, geliştirilen ölçekten elde edilen puanlarla, belirlenen kriter arasındaki korelasyon uyum geçerliği olarak değerlendirilir (92). 3.2.3. Yapı Geçerliliği Somut bir ölçüm yerine, belirli bir davranış alanına ve kavramsal yapıya ilişkin inceleme yapıldığı zaman uygulanır. Değişkenlerin bir faktör üzerindeki faktör ağırlıkları yüksekse bu değişkenlerin yapısal geçerliliğe sahip oldukları söylenir. Ancak bu yeterli değildir, faktör sayısının ve faktörler arasındaki ilişkilerinde kuramla uyumlu olması gerekir (91). Yapı geçerliliğini saptamak için faktör analizlerinden yararlanılır. Faktör analizi soruları gruplandırmaya yarar. Faktör analizinde faktör yük değeri Eigenvalue (özdeğer) ile ölçülür. Faktör analizi yöntemi, çok sayıda değişkenin arka planında yatan temel yapıyı ortaya çıkarmak için yapılır. Bu işlemin amacı; aralarında ilişki bulunduğu düşünülen çok sayıda değişken arasındaki ilişkilerin anlaşılmasını ve yorumlanmasını kolaylaştırmak için yapıyı daha az sayıda temel boyuta indirgemektir. Faktör analizi yapmak için öncelikle ölçümün kavramsal alanının belirlenmesi gerekir (92). 19 3.2.4. Görünüş Geçerliliği Ölçme aracının neyi ölçtüğünü değil de neyi ölçer göründüğünü belirtmektedir. Bir ölçeğin görünüş geçerliği, o ölçeğin ölçmek istediği özelliği ölçüyor gözükmesidir (92). 20 4. GEREÇ VE YÖNTEM 4.1. Örneklem Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Polikliniği’nde yürütülen çalışma için, Cumhuriyet Üniversitesi Grişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’ndan Karar No: 2014-07/15, Karar Tarihi: 24.07.2014 ile onay alındı (Bkz. EK: 7) Örneklem grubunu Ağustos-Kasım 2014 tarihlerinde Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi pediatri servisinde yatan 4-18 aylık bebeklerin anneleri oluşturdu. 158 katılımcıya çalışmanın amacı anlatıldıktan sonra sözlü ve yazılı onayları alınarak çalışmaya dahil edildi (Bkz. EK:8). Örneklem grubu 18 yaş ve üzeri olarak seçildi. Çalışma formlarını dolduramayan, eğitimsiz, gerçeği değerlendirmesi bozuk şizofreni, bipolar bozukluk, mental retardasyon gibi tanıları bulunan psikiyatrik görüşmeleri tamamlayamayan hastalar çalışmadan çıkarıldı. Katılımcıların TSSB değerlendirmesi Modifiye Perinatal Travma Sonrası Stres Bozukluğu Ölçeği (MPTÖ)’ne göre yapıldı, aynı zamanda tanıyı desteklemek ve geçerlilik güvenilirlik analizlerinde kullanmak için Olayların Etkisi Ölçeği uygulandı. Geçerlilik güvenilirlik çalışması yapılacak Modifiye Perinatal Travma Sonrası Stres Bozukluğu Ölçeği, yine analizlerde değerlendirilmek için Beck Depresyon Envanteri (BDE), Edinburg Doğum Sonrası Depresyon Ölçeği (EDDÖ) ve Sosyodemografik Veri Formu kullanıldı. Tanısal görüşme ve ölçeklerin doldurulması ortalama yarım saat sürdü. 4.2. Veri Toplama Araçları 4.2.1. Olayların Etkisi Ölçeği Orijinal Olayların Etkisi Ölçeği (Horowitz ve ark. 1979) travmatik stres semptomlarını değerlendirmek amacıyla en yaygın kullanılmış olan ölçeklerden birisidir. Weiss ve Marmar (1997), TSSB belirti gruplarından sadece ikisini (yeniden yaşama ve kaçınma) sorgulayan orijinal OEÖ’yü yeniden düzenleyerek, tüm TSSB belirti gruplarını sorgulayacak şekilde ölçeği yeniden oluşturmuşlardır. Ölçekte, son bir haftadaki belirtilerin şiddetinin 0-4 arası puanlandığı 22 soru bulunmaktadır. OEÖ; yeniden yaşama (1, 2, 3, 6, 9, 14, 16, 20. sorular), kaçınma (5, 7, 8 11, 12, 13, 17, 22. sorular) ve aşırı uyarılma (4, 10, 15, 18, 19, 21. sorular) olmak üzere üç alt 21 ölçeğin birleşmesinden oluşmaktadır (93). Modifiye versiyonun Türkçe geçerlik güvenirlik çalışması Çorapçıoğlu ve arkadaşları tarafından (2006) CAPS referans ölçek olarak kullanılarak yapılmıştır. OEÖ’nin geçerliliği, Spearman analizi kullanılarak ölçek ve alt ölçek puanlarının TSSB için altın standart kabul edilen CAPS ölçek ve alt ölçek puanları ile korelasyonu incelenerek değerlendirilmiş ve korelasyon katsayları (r) hesaplanmıştır. Ölçeğin güvenilirliğini belirlemek için iç tutarlılık analizi yapılarak Cronbach α katsayısı hesaplanmıştır. OEÖ’nin ve alt ölçeklerinin CAPS ölçeği ve alt ölçekleri ile korelasyonu Spearman analizi ile değerlendirildiğinde toplam puan (r=0.705, p<0.001), yeniden yaşama puanı (r=0.693, p<0.001) ve aşırı uyarılma puanının (r=0.639, p<0.001) korelasyon katsayılarının iyi derecede olduğu saptanmıştır. Kaçınma puanının korelasyon katsayısı ise, istatistiksel olarak anlamlı düzeyde olsa bile orta derecede saptanmıştır (r=0.491, p<0.001). IES-R ölçeği’nin iç tutarlılık katsayısı tüm grup için 0.937, çeşitli çalışma grupları için 0.874-0.936 arasında bulunmuştur. Bu değerler, ölçeğin iç tutarlılığının çok iyi derecede ve istatistiksel olarak anlamlı düzeyde olduğunu göstermektedir. Ölçeğin Cronbach α değerinin tüm sorular için 0.937’den yüksek olduğu görülmüştür (93). 4.2.2.Modifiye Perinatal TSSB Ölçeği (MPTÖ) DeMier ve arkadaşları 1996’ da doğum sonrası altıncı aya kadar yüksek riskli bebek sahibi olan annelerin sağlıklı bebekleri olan annelere göre intrüzyon, kaçınma ve uyarılma belirtilerini daha fazla gösterdiğini fark etmişler, Perinatal TSSB ölçeğini (PPQ) geliştirmişlerdir. PPQ doğum ve takip eden postpartum dönem ile ilişkili travma sonrası stres bozukluğu semptomlarını saptamak için geliştirilmiş bir kendi bildirim ölçeğidir, 14 sorudan oluşur, ikili puanlanan bir ölçektir. İlk üç madde istenmeyen intrüzyon belirtilerini, sonraki altı madde kaçınma veya hissizleşme tepkisi belirtilerini, sonraki beş madde uyarılma belirtilerini tanımlar (94). Ölçekle yapılan çalışmalar yenidoğandaki postnatal tıbbi komplikasyonların şiddetinin annelerde TSSB semptomatolojisinin birincil belirleyicisi olduğunu göstermektedir (95). Ölçeğin geçerlilik çalışması Quinnell ve arkadaşları (1999) tarafından yapılmıştır. Callahan ve ark. tarafından 2006’da Modifiye Perinatal TSSB ölçeği geliştirilmiştir. Bu ölçekte PPQ cevap seçenekleriyle geliştirilmeye çalışılmış, likert ölçek formatına dönüştürülmüştür. Türkçe geçerlilik ve güvenilirlik çalışması henüz 22 yapılmamıştır. Yararlı bir klinik araç olmasına rağmen madde cevap seçenekleri ikili cevaplanan bir ölçekten likert tipi ölçeğe çevrilmiştir. Yanıt çizelgesine göre puanların daha geniş bir aralıkta olması, riskli olanların hızlıca tanımlanıp psikiyatri servislerine yönlendirilmesi için öngördürücü olması amaçlanmıştır (96). İstatistik analiz sonuçları tartışılacaktır. Çalışmamızda ölçeğin Türkçe geçerlilik ve güvenilirlik çalışması yapılması hedeflenmiştir. 4.2.3. Edinburg Doğum Sonrası Depresyon Derecelendirme Ölçeği Ölçek Cox ve arkadaşları tarafından kadınlarda postpartum depresyon taraması için geliştirilmiştir. 10 sorudan oluşan dörtlü likert tipi özbildirim ölçeği şeklindedir. Sonuçlar 0-30 puan arasındadır (97). Türkçe’ye Engindeniz ve arkadaşları tarafından (1996) uyarlanmıştır. Engindeniz’in yaptığı geçerlilik ve güvenilirlik çalışmasında bu ölçeğin iç tutarlılık kat sayısı 0.79, iki yarım güvenilirliği 0.80; kesme noktası 12/13 alındığında duyarlılık 0.84, özgüllüğü 0.88, pozitif yordama değeri 0.69, negatif yordama değeri 0.94 olarak bulunmuştur. EDDÖ ile Genel Sağlık Anketi arasındaki korelasyon r:0.7 (p<0.0001) bulunarak geçerlilik kabul edilmiştir. EDDÖ’nin kesme noktası 13 olarak hesaplanmış olup, ölçek puanı 13 ve daha fazla olan kadınlar risk grubu olarak kabul edilmiştir (97). Bu çalışmada bu ölçek, doğum sonrası depresyon oranlarının Travma sonrası Stres Bozukluğu’na eşlik edebilirliği, ya da tek başına görülebilmesi açısından değerlendirilmesi amacıyla kullanılmıştır. 4.2.4. Sosyodemografik ve Bireysel Bilgi Formu Bu form, çalışmanın amacına uygun olarak, yapılan diğer çalışmalar incelenerek hazırlandı. Bilgiler kişilerin kendilerinden alındı. Katılımcılara yaş, cinsiyet, medeni durum, eğitim düzeyi, meslek, aylık toplam gelir, gebelik sayısı, istenen gebelik olup olmadığı, gestasyonel yaşı, doğum yöntemi, bebeğin kaç kilo doğduğu, annede ya da bebekte komplikasyon gelişip gelişmediği, annenin doğum ekibinden memnuniyeti, daha önce psikiyatrik tanı öyküsünün olup olmadığı, gebelikte, çocuklukta ya da erişkinlikte travmatik bir yaşantıya maruz kalıp kalmadığı, doğum sonrası ve gebelikte eş desteği olup olmadığı soruldu. 23 4.3.Uygulama Çalışmanın uygulanabilmesi için Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’ndan onay alındı ( Karar No: 2014-07/15, Karar Tarihi: 24.07.2014). Araştırmada kullanılacak MPTÖ Türkçe güvenilirlik ve geçerlilik çalışmasını yapabilmek için yazarlarından e-posta yoluyla izin alındı. Ölçek, Türkçe ve İngilizce dillerini iyi seviyede bilen kişilerce Türkçe’ye çevrildi ve maddelerin Türkçe’ye çevrilirken kültürel uygunluğu göz önüne alındı. Türkçe’ye çevrilmiş ölçek tekrar İngilizce’ye çevrilerek uygunluğu gözlendi. Ölçek Türkçe’ye çevrildikten sonra ölçmek anlaşılabilirliğini amacıyla 10 katılımcıya uygulandı ve ölçeğin anlaşılmasında sorun olmadığı gözlendi. Çocuk hastalıkları servisinde yatan 4-18 aylık bebeklerin annelerinden çalışmaya alınmaya uygun, ardışık 158 katılımcı değerlendirmeye alındı. Araştırmada kullanılan veri toplama araçları örneklem grubuna Ağustos 2014, Kasım 2014 tarihleri arasında bilgilendirilmiş onam uygulandı. alındı. Tüm Çalışmanın katılımcılardan ilk sözlü aşamasında ve yazılı katılımcıların sosyodemografik ve kişisel bilgileri araştırmacı tarafından hazırlanan forma kaydedildi. Diğer veri toplama araçları katılımcılar tarafından yanıtlandı. Görüşmeler ortalama yarım saat sürdü. Test-tekrar test geçerliğini değerlendirmek için çalışmaya alınan katılımcılardan 47 kişiye ulaşıldı, üç hafta sonunda MPTÖ soruları katılımcılara yeniden sorularak formları üzerinde işaretlendi. 4.4. İstatistiksel Yöntem Çalışmamızın verileri SPSS (ver:14.0) programına yüklenerek verilerin değerlendirilmesinde; ölçeğin yapı geçerliliği için faktör analizi yapılmış, verilerin faktör analizi için uygunluğu Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) katsayısı ve Bartlett Küresellik Testi ile incelenmiştir. Olayların Etkisi Ölçeği ve Beck Depresyon Envanteri ile örtüşme geçerliliği değerlendirilmiştir. Test-tekrar test güvenilirliği için Pearson korelasyon analizi hesaplanmıştır. Ölçek iç tutarlılığı için Cronbach alfa katsayısı hesaplamıştır. Ölçek uyarlama olduğundan kapsam geçerliği için uzman görüşü alındı. Kapsam geçerliliği için alanında uzman 10 kişiye ölçek verildi. Her bir maddenin, ifade açısından ne kadar uygun olduğu ve ölçeğin ölçmeyi düşündüğü 24 özelliği ne kadar iyi ölçtüğü soruldu. Kesme puanını değerlendirmek için ROC analizi yapıldı, duyarlılık ve özgüllük değerlerine uygun olan kesme puanı belirlendi. Bireylerin özelliklerine göre ölçek sonuçları arasında fark olup olmadığı araştırılırken değişkenler arasındaki farkın önemlilik testi, Ki-kare, Fisher kesin Kikare testi uygulandı ve Odds oranı hesaplanarak %95 güven sınırları belirlendi, yanılma düzeyi 0.05 olarak alındı. 25 5. BULGULAR 5.1. Sosyodemografik ve Gebelikle İlişkili Veriler TSSB olan ve olmayan gruplar yaş ortalaması, eğitim durumu, iş durumu, aylık gelir, gebelik sayısı, gebelik yaşı, doğum şekli, bebek kilosu, annede komplikasyon, bebekte komplikasyon, doğum ekibinden memnuniyet, gebelikte eş desteği, çocukluk ve erişkinlikte travmatik yaşantı öyküsü, gebelik ve doğumda travmatik yaşantı öyküsü açısından karşılaştırıldı ve aralarında istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptanmadı. Çalışmaya 158 katılımcı alındı. Yaş ortalamaları TSSB olan grupta 29,46 ± 4,6, TSSB olmayan grupta 28,10 ± 5,2. Gruplar arasında yaş ortalamaları açısından fark izlenmedi. TSSB bulunanlarda istenmeyen gebelik oranı N=13 (%41,9) bulundu. Sonuç istatistiksel olarak anlamlı (p=0,001) ve TSSB bulunanlarda istenmeyen gebelik oranı anlamlı olarak daha yüksekti. Odds oranı 0,39 hesaplandı. Yani istenen gebeliklerde TSSB riski yaklaşık üç kat daha azdı. TSSB olan ve olmayan gruplar gebelik öncesi psikiyatrik hastalık öyküsü açısından karşılaştırıldığında, gebelik öncesi psikiyatrik bir hastalığı olan grupta (%50 N=13) TSSB oranı istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p=0,002). Odds oranı 3,71. TSSB olan ve olmayan gruplar gebelikte geçirdikleri psikiyatrik hastalıklar açısından karşılaştırıldığında gebelikte psikiyatrik hastalık öyküsü olan ve doğum sonrası TSSB gelişen N=11 (%57,9) kişi bulunmaktaydı ve bu sonuç istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,001). Odds oranı 4,99. Doğum sonrası eş desteği olmayanlarda TSSB görülme oranı anlamlı düzeyde yüksekti (p=0,001)(N=14, %50), Odds oranı 0,26, yani eş desteği olanlarda TSSB riski yaklaşık dört kat daha azdı (Tablo 1). TSSB’li kadınlarda depresyonu inceleyen çalışmaların çoğu, bu hastaların çoğuna depresyonun eşlik ettiğini göstermişlerdir (98-103). TSSB ve postpartum depresyon belirtileri çeşitli derecelerede örtüşse bile anket temelli kanıtlar postpartum depresyon ve TSSB’nin farklı bozukluklar olduğunu ve birinin bulunmasının her zaman diğerinin de bulunacağı anlamına gelmediğini göstermektedir (104). Bu çalışmada Postpartum depresyon ve Postpartum TSSB toplam puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmaktadır (p=0,001). EDDÖ kullanılarak yapılan değerlendirmede N=52 (%32,9) kadında postpartum depresyon saptanmıştır. N=12 (%29,3) kadında depresyon görülmeden 26 yalnızca TSSB görülmektedir. Travması olan N=41 kadından 29’unda eş zamanlı depresyon görülmektedir (Tablo 2). Tablo 1. Sosyodemografik ve Gebelikle İlişkili Verilerin TSSB ile İlişkisi Yaş Ortalaması TSSB Yok Sayı % 28,10 TSSB Var Sayı % 29,46 Eğitim Durumu okur yazar değil ilkokul ortaokul lise üniversite-yüksek okul 6 36 31 18 26 100 76,6 77,5 75 63,4 0 11 9 6 15 0 23,4 22,5 25 36,6 İş Durumu çalışmıyor çalışıyor 92 25 77,3 64,1 27 14 22,7 35,9 Aylık Gelir asgari ücret asgari ücretten fazla asgari ücretten az 32 75 6 71,1 75,0 75,0 13 25 2 28,9 25,0 25,0 Gebelik Sayısı 1 2 3 4 5 ve üzeri 37 37 24 10 9 75,5 75,5 64,9 90,9 75,0 12 12 13 1 3 24,5 24,5 35,1 9,10 25,0 İstenen Gebelik evet hayır 99 18 78,0 58,1 28 13 22,0 41,9 Gebelik yaşı term preterm 101 16 73,2 80,0 37 4 26,8 20,0 Doğum Şekli spontan vajinal doğum acil sezeryan elektif sezeryan 63 28 26 77,8 71,8 68,4 18 11 12 22,2 28,2 31,6 P P=0,06 P=0,30 P=0,102 P=0,88 P=0,50 P=0,024* Odds:0,39 %95CI (0,17-0,89) P=0,516 P=0,518 27 Bebek Kilosu <2500 >2500 14 103 82,4 73,0 3 38 17,6 27,0 Annede Komplikasyon yok var 84 33 77,1 67,3 25 16 22,9 32,7 P=0,197 Bebekte Komplikasyon yok var 98 19 75,4 67,9 32 9 24,6 32,1 P=0,410 Doğum Ekibinden Memnuniyet memnun kalma memnun kalmama 107 10 75,9 58,8 34 7 24,1 41,2 GebelikÖncesiPsikiyatrik Hastalık yok var Gebelikte Psikiyatrik Hastalık yok var P=0,562 P=0,147 P=0,002* Odds:3,71 %95CI (1,55-8,90) 104 13 109 8 78,8 50,0 78,4 42,1 28 13 30 11 21,2 50,0 21,6 57,9 P=0,002* Odds=4.99 %95CI (1,84-13,53) P=0,001* Odds:0,26 %95CI (0,11-0,61) Doğum Sonrası Eş Desteği yok var 14 103 50,0 79,2 14 27 50,0 20,8 Gebelikte Eş Desteği yok var 13 104 61,9 75,9 8 33 38,1 24,1 P=0,173 Çocukluk Ve Erişkinlikte Travmatik Yaşantı Öyküsü travmatik yaşantı yok travmatik yaşantı var 72 45 75,8 71,4 23 18 24,2 28,6 P=0,540 Gebelik ve Doğumda Travmatik Yaşantı Öyküsü travmatik yaşantı yok travmatik yaşantı var 102 15 74,5 71,4 35 6 25,5 28,6 P=0,768 28 Tablo 2. TSSB ve EDSDÖ ilişkisi TSSB Yok N % Yok 94 80,3 Var 12 29,3 Var N % 23 19,7 29 70,7 Depresyon P 0,001 5.2.Güvenilirlik Analizleri 5.2.1. Test-Tekrar Test Güvenilirliği ve İç Tutarlılık Güvenilirlik analizinde ölçeğin iç tutarlılığı Cronbach α değeri hesaplanarak gösterilmiştir. Analiz sonucunda elde edilen katsayı -1 ile 1 arasında değişen ve 1’e yaklaştıkça ölçeğin iç tutarlılığının yüksek olduğunu gösteren bir katsayıdır ve değerin 0.7’den büyük olması kabul edilebilir bir iç tutarlılık sınırı olarak kabul edilmiştir (105). İç tutarlılık katsayılarını hesaplamak için 158 katılımcının doldurduğu ilk formlar analiz edildi. Ölçeğin Cronbach α değeri r= 0,85 olarak istatistiksel açıdan anlamlı düzeyde bulundu. Herhangi bir madde çıkarıldığında değerde artış izlenmedi (Tablo 4). Alt ölçekler için hesaplanan Cronbach α değerleri de Faktör 1 (F1) için 0.82, Faktör 2 (F2) için 0.72, Faktör 3 (F3) için 0,60 olmak üzere yüksek bulunmuştur. Üç hafta sonra 47 katılımcıya uygulanan test-tekrar test güvenilirliği ölçümünde Cronbach α değeri 0,82 olarak bulundu (Tablo 3). Testtekrar test tutarlılığı için, Pearson korelasyon katsayıları değerlendirildi, testin toplamı ile tekrar testin toplam puanları ve testin alt ölçekleri ile tekrar testin alt ölçekleri arasındaki korelasyon değerlendirildi; sırasıyla p<0.01 anlamlılık düzeyinde hem toplam puanlar (r=0.89), hem de alt ölçekler arasında yüksek ilişki bulunmuştur (r=0.55- 0.82- 0,64) (Tablo 5). Tablo 3. MPTÖ İç Tutarlılık Analizlerinde Cronbach α Değerleri F1 F2 F3 Test (n=158) Test-Tekrar test(n=47) Cronbach α ,82 ,72 ,60 ,85 ,82 29 Tablo 4. Madde silindiğinde Cronbach α Değerleri Madde 1 Madde 2 Madde 3 Madde 4 Madde 5 Madde 6 Madde 7 Madde 8 Madde 9 Madde 10 Madde 11 Madde 12 Madde 13 Madde 14 Madde silindiğinde Cronbach α ,83 ,84 ,84 ,84 ,84 ,84 ,83 ,82 ,83 ,84 ,83 ,83 ,83 ,84 Tablo 5. Test Toplam Puanları ile Tekrar Test Toplam Puanları ve Test Alt Ölçekleri ile Tekrar Test Alt Ölçekleri Arasındaki Korelasyon faktör1 faktör2 faktör3 Tekrar test faktör1 Tekrar test faktör2 faktör1 r p faktör2 r p ,469(**) ,000 1 faktör3 r p ,498(**) ,000 ,389(**) ,000 1 Tekrar test faktör1 Tekrar test faktör2 r p ,899(**) ,256 1 ,000 ,082 ,646(**) ,000 r p ,358(*) ,013 ,721(**) ,000 ,433(**) ,002 ,390(**) ,007 1 Tekrar test faktör3 r p ,555(**) ,000 0,47 ,753 ,822(**) ,000 ,642(**) ,000 ,249 ,091 ** p<0,001 Tekrar test faktör3 1 1 30 5.3. Geçerlilik Analizleri 5.3.1. Yapı Geçerliliği Verilerin faktör analizine uygunluğunu incelemek, örneklem büyüklüğünü ve değişkenler arasında faktör analizi yapmaya yeterli ilişkiyi değerlendirmek için Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) katsayısı ve Bartlett Küresellik Testi yapıldı. Örneklem yeterliliği 0.84 ve ki kare: 638.6 p<0.0001 şeklinde sonuçlandı. Bu sonuçlar faktör analizi yapabilmek için uygun olarak değerlendirildi ve ölçeğin yapı geçerliliği incelendi. Faktör yükleri 0.30 ‘un üzerinde alındı. Faktör analizi için, temel bileşenler analizi uygulandı ve öz değeri 1’den büyük anlamlı üç faktör bulundu. Bu faktörlerin toplam varyansın% 53’ünü açıkladığı görüldü. Ayrıca varyansın F1 %34, F2 %11 ve F3 %9‘unu açıklamaktadır (Tablo 6). Analize dik döndürme yöntemlerinden varimaks ile devam edildi. Üç faktöre dağılan sorular incelendiğinde; F1’de (7,8,9,10,11,13) maddeleri, F2’de (1,2,4,5), F3’de (3,6,12,14) maddelerinin yüklendiği görüldü (Tablo 7). Ayrıca faktör analizi sonucu Türkçe formunun faktör yapısının orijinal forma göre kısmi farklılıklar içerdiğini göstermiştir. Bu doğrultuda oluşan alt boyutlar ve içerikleri şu şekildedir: Tablo 6. Faktör Analizi ve Varimax Dönüştürmesi Bileşen F1 F2 F3 Başlangıç Eigen değeri>1 Toplam % Varyans % Toplam 4,72 33,68 33,68 1,51 10,78 44,47 1,21 8,67 53,14 Tablo 7. Temel Bileşenler Yöntemiyle Faktör Analizi Yapılan ve Varimax Dönüştürmesi Uygulanan MPTÖ Türkçe Formunun Üç Faktörlü Bileşen Değerlendirmesi F1 F2 F3 Madde 13 11 7 8 10 9 2 4 5 1 14 3 12 6 ,78 ,73 ,71 ,69 ,60 ,60 ,50 ,74 ,74 ,73 ,55 ,78 ,76 ,52 ,38 5.3.2. Örtüşme Geçerliliği Olayların Etkisi Ölçeği MPTÖ’ nün örtüşme geçerliğini değerlendirmek amacıyla kullanılmıştır. Bu amaçla, MPTÖ ile Beck Depresyon Envanteri (BDE) ve 31 OEÖ toplam puanları arasındaki ilişkiler Pearson korelasyon tekniği ile incelenmiş ve MPTÖ’nün alt boyutları ile BDE ve OEÖ toplam puanları arasında anlamlı ilişkiler saptanmıştır r= 0,73 ve p< 0,01. Yine tabloda görüldüğü gibi, MPTÖ’nün Türkçe formunda yeniden tanımlanan alt boyutları arasındaki ilişkiler istatistiksel olarak anlamlı düzeyde birbiriyle bağıntılıdır (Tablo 8) Tablo 8. MPTÖ ile BDE ve OEÖ Arasındaki İlişki . Faktör 1 OEÖ toplam BDE Faktör 1 Faktör 2 Faktör 3 toplam 1 MPTÖ toplam Faktör 2 ,47(*) Faktör 3 ,50(*) ,39(*) 1 BDEtoplam ,74(**) ,50(*) ,54(**) 1 ,61(**) ,61(**) ,52(**) ,60(**) 1 ,90(**) ,74(**) ,71(**) ,77(**) ,73(**) OEÖ toplam MPTÖ toplam 1 1 5.4. ROC Analizi MPTÖ’nün tanısal değerlendirmede kullanılabilecek kesme puanını belirlemek amacıyla ROC analizi yapılmıştır. Eğri altında kalan (Area under curveAUC) alan %94 (güven aralığı 0,90-0,97; p<0,001) olarak saptanmıştır (Şekil 1). Bir başka deyişle ölçek %94 olasılıkla doğumla işilkili TSSB olanları doğru bir biçimde sınıflandırmaktadır. Belirli bir kesim noktası için duyarlılık, TSSB olan olgularda doğumla ilişkili TSSB pozitif olanların oranı (gerçek pozitiflik), özgüllük ise TSSB olmayan olgularda doğumla ilişkili TSSB negatif olanların oranıdır (1-yalancı pozitiflik). Pozitif yordama gücü, doğumla ilişkili TSSB pozitif tüm olgular içinde, TSSB olanların oranı; negatif yordama gücü ise doğumla ilişkili TSSB negatif tüm olgular içinde, TSSB olmayanların oranıdır. Ölçek tarama amaçlı kullanılacaksa duyarlılık yanlış negatiflikleri önlemek amacıyla daha önemli kabul edilebilir. Tanı amacıyla kullanılacaksa özgüllük değerleri daha fazla önem taşımaktadır. Prevelans çalışmalarında kesme puanı belirlenirken duyarlılık ve özgüllük değerleri arasındaki 32 en iyi dengenin olması beklenir. Ölçekte en uygun duyarlılık (0,81) ve özgüllük (0,91) değerleri 19,5 kesme puanı için gözlenmiştir (Tablo 9). Şekil 1. ROC Eğrisi ve Eğri Altındaki Alan (AUC) Tablo 9. Kesme Puanlarına Göre Duyarlılık ve Özgüllük Değerleri Kesme puanı 19.5 Duyarlılık 0.81 Özgüllük 0.91 33 6. TARTIŞMA De Mier ve ark. tarafından 1996’da geliştirilen PPQ daha sonra Callahan ve ark. tarafından 2006’da yeniden düzenlenmiş ve Modifiye Perinatal TSSB ölçeği olarak adlandırılmıştır. Bu çalışmada, yüksek riskli infant annelerinde doğumla ilişkili TSSB’yi oldukça güvenilir biçimde ölçen bu ölçeğin Türkçe geçerlilik ve güvenilirliği incelenmiştir. Modifiye Perinatal Travma Sonrası Stres Bozukluğu Ölçeği olarak adlandırılan ölçeğin geçerliliğini değerlendirmek üzere; yapı geçerliliği için faktör analizi yapılmış, örtüşme geçerliliği için BDE ve OEÖ ile korelasyonu değerlendirilmiştir. MPTÖ ‘nün güvenilirliğini incelemek için iç tutarlılık ve testtekrar test güvenilirlik katsayıları hesaplanmıştır. Kesme puanını hesaplamak için ROC eğrisi ve eğri altındaki alan değerlendirilmiş, kesme puanı için uygun duyarlılık ve özgüllük değerleri seçilmiştir. 6.1. Ölçeğin Geçerliliği Verilerin faktör analizi uygunluğunu incelemek, örneklem büyüklüğünü ve değişkenler arasında faktör analizi yapmaya yeterli ilişkiyi değerlendirmek için Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) katsayısı ve Bartlett Küresellik Testi yapıldı, örneklem yeterliliği 0.84 ve ki kare:638.6 p<0.0001 şeklinde sonuçlandı. Faktör analizi için uygun değerler bulundu. MPTÖ’nün geçerliğini ve maddelerinin faktör yapısını saptamak amacıyla uygulanan faktör analizinde, anlamlı üç faktör elde edildi ve bunlar toplam varyansın %53’ünü açıklamaktaydı. Ölçeğin orijinal formunda da anlamlı üç faktör elde edilmiştir. Bu çalışmada F1 toplam varyansın %34’ünü, F2 toplam varyansın %11’ini, F3 de toplam varyansın %9’unu açıklamaktadır. Cronbach α iç tutarlılık değerleri tüm ölçek için r= 0,85, sırasıyla her faktör için r= 0,82, 0,72 ve 0,60 hesaplanmıştır. Bu değerler orijinal ölçeğe yakındır. Ölçeğin iç tutarlılığı iyi seviyede olmakla beraber F3 nispeten daha zayıf bir değerdir. Orijinal ölçekte F1 %44, F2 %13 ve F3 %7 oranında toplam varyansı açıklamıştır. Bunun yanında iç tutarlılık analizlerinde her faktör için Cronbach α değeri sırayla r=0,86, 0,80, ve 0,66’ dır (96). Faktör analizinde, bazı ölçek maddelerinin kümelenmeleri farklı olarak ortaya çıkmıştır. Bu çalışmada F1 (7,8,9,10,11 ve 13) maddelerini, orijinal ölçekte F1 (7,8,10 ve 12) maddelerini kapsıyordu (96). Orjinal ölçekten farklı olarak 9-11 ve 13.madde F1’e yüklenmiştir. DSM-5’e göre 7,8 ve 9. maddeler “biliş ve 34 duygudurumda olumsuzluklar” ı ifade ederken 10-11-13. maddeler aşırı uyarılma belirtileriyle ilişkilidir. Maddelerin içerikleri göz önüne alındığında bu kümelenme uygunluk göstermektedir. Orjinal ölçekte 9 numaralı madde alt gruplardan herhangi birine girmemiştir. F1 “biliş/aşırı uyarılma” faktörü olarak isimlendirilmiştir. Bu çalışmada F2 (1-2-4-5) numaralı, orijinal ölçek (2-4-5-14) numaralı maddelerden oluşuyordu. Bu durum üzüntü verici anıları olan kadınlarda kaçınma davranışının yaygın görülmesinden kaynaklanıyor olabilir. Madde içerikleri göz önüne alındığında F2 “kaçınma/intrüzyon” olarak isimlendirilebilir. Bu çalışmada F3 (3-612-14) numaralı maddelerden oluşmakta orijinal ölçekte (1-3-13) maddelerinden oluşmaktadır. 3. madde içerik bakımından intrüzyon-yeniden deneyimleme ile ilişkilidir. 12 numaralı madde ise F1 ve F3 te kümelenmiş olup maddenin içeriği dikkate alındığında “aşırı uyarılma” olarak değerlendirilmesi uygundur. F1’e ataması yapılabilir. 14.madde “suçluluk” duygusuyla ilgili olup DSM-5’te ilk kez tanı ölçütleri arasına konulmuştur. 6 ve 14. madde içerik olarak “bilişsel ve duygudurumda olumsuz değişiklikler” grubundadır. Yeniden deneyimleme içerikli 3. maddenin bu grupta olması travmatik yaşantıların yeniden yaşanması kadınlarda bilişler ve duygudurum üzerindeki olumsuz etkilerinden kaynaklanıyor olabilir. Uyumsuzluğun bir nedeni farklı kültür yapısına sahip örneklem grubunda uygulanmış olması olabilir. Kültür yapısının duygu ve bilişlerin farklı şekilde algılanmasına neden olabileceği öne sürülmektedir (106). Çalışmaya alınan katılımcıların hastanede yattıkları süreçte sorulara cevap vermeleri yanıtlarını etkilemiş olabilir. Bu çalışma 4-18 ay önce doğum yapmış kadınlarla yapılırken, orijinal ölçekte 5 yıl hatta 10 yıl içinde doğum yapmış katılımcıların 4-18.aylarındaki durumlarını hatırlayarak cevap vermeleri istenmiştir. Retrospektif bu tür çalışmalarda sürenin uzunluğu yanlış hatırlamalara ve biasa neden olabilir. Bu çalışmada BDE ve OEÖ ile örtüşme geçerliliği değerlendirilmiştir. Faktörlerin birbirine göre korelasyonu ile OEÖ ve BDE toplam puanlarıyla ilişkisi anlamlı düzeydedir p<0,001. Travma toplam puanlarının OEÖ toplam puanlarıyla ve BDE toplam puanlarıyla ilişkisi anlamlı düzeydedir, sırasıyla r=0,73 ve p<0,001, r=0,77 ve p<0,001. Orjinal ölçekle yakın sonuçlar elde edilmiş, orijinal formda MPTÖ ve OEÖ toplam puanları arasındaki ilişki r=0.74, P<0.001, MPTÖ ve BDE toplam puanları arasındaki ilişki r=0.52, P<0.001 saptanmıştır. Ölçeğin Türkçe 35 formunun örtüşme geçerliliği vardır ve alt boyutları arasındaki ilişkiler istatistiksel olarak anlamlı düzeyde birbiriyle bağıntılıdır. 6.2. Ölçeğin Güvenirliği Test-tekrar test güvenilirliği, iç tutarlılık katsayılarının hesaplanması ile incelenmiştir. Ölçeğin toplam ve alt test puanlarının büyük ölçüde kararlılık gösterdiği bulunmuştur. Bu çalışmada MPTÖ toplamı için Cronbach α değeri 0,85, F1 için α=0,82, F2 için α=0,72 ve F3 için α=0,60, orijinal ölçekte sonuçlar yakındır. Orijinal ölçekte tüm ölçek için Cronbach α değeri 0,90, faktörler için sırasıyla 0,860,80-0,66’dır. Bu çalışmada üç hafta sonra 47 katılımcıya yeniden ölçek uygulaması yapılmış, test-tekrar test güvenilirliği için hesaplanan Cronbach α değeri, tekrar test toplam puanı için 0,82 bulunmuştur. Test ile tekrar testin toplam puanları ve test ile tekrar testin alt ölçekleri arasındaki korelasyon Pearson korelasyon katsayıları ile değerlendirilmiş, p<0.01 anlamlılık düzeyinde hem toplam puanlar arasında (r=0.89), hem de alt ölçekler arasında yüksek ilişki bulunmuştur (r=0.55-0.82-0,64). Sonuçlar ölçeğin Türkçe formunun güvenilirliğini desteklemektedir. 6.3. ROC Analizi ve Kesme Puanı MTSSBÖ Türkçe formunun kesme puanını belirlemek amacıyla yapılan ROC analizi sonucu elde edilen eğri altında kalan alanın ölçek toplamı için 0,94 olduğu bulunmuştur. Bir başka deyişle ölçek %94 olasılıkla doğumla ilişkili travması olan grubu doğru bir biçimde sınıflandırmaktadır. Kesme puanı belirlenirken duyarlılık ve özgüllük değerlerinin yüksek olması beklenmektedir. Duyarlılığın artması doğru pozitif oranının yükselmesine, özgüllüğün artması ise yanlış pozitif oranının düşmesine işaret etmektedir. Yüksek duyarlılık, TSSB tanısı olmayan sadece travmaya özgü bazı özellikleri gösteren kişilere de TSSB tanısının konmasına yol açacaktır. Özgüllük ise toplumda travmaya özgü özellikleri taşıyanların içinden sadece TSSB olanları ayırmayı sağlayacaktır. Bu çalışmada özgüllüğün duyarlılıktan daha önemli olduğu düşünüldüğünden daha yüksek bir özgüllüğe işaret eden 19,5 değeri kesme puanı olarak kabul edilmiştir. Bu kesme puanının duyarlılık (0,81) ve özgüllük (0,91) değerlerinin TSSB’yi saptamak için oldukça iyi değerler olduğu düşünülmektedir. Orijinal ölçekte Bayesian analiz uygulanmış ve yüksek riskli gruplar için önerilen kesme puanı 19 için duyarlılık 0,82 alınmıştır. 36 6.4. Sosyodemografik Faktörlerin Değerlendirilmesi Doğumla ilişkili travma sonrası stres bozukluğunun sıklığı, anne, bebek ve aileye olumsuz etkileri göz önüne alındığında postpartum dönemdeki psikiyatrik bozuklukların oluşumunda rol alan faktörlerin incelenmesinin, erken tanı ve uygun tedavi sağlanmasının önemi ortadadır. Erken tanı sağlanmasında tarama önemli bir faktördür. Bunun sağlanabilmesi için de doğumla ilişkili spesifik ölçeklerin kullanılması kolay ve etkili bir yöntem olacaktır. Türkiye’de Postpartum TSSB ile ilgili yeterli çalışma yoktur ve benzer belirtileri nedeniyle olguların çoğunda farklı psikiyatrik tanılar düşünülmekte ve buna bağlı tedavide yetersizlikler ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada Modifiye Perinatal Travma Sonrası Stres Bozukluğu Ölçeğinin Türkçe geçerlilik ve güvenilirlik çalışması yapılmış, Postpartum TSSB gelişimini etkileyen psikososyodemografik ve obstetrik risk faktörleri belirlenmiş, bunların postpartum TSSB gelişimi konusunda öngörücü olup olmadıklarını ve ardışık gelen hastalarda TSSB yaygınlığı değerlendirilmiştir. Araştırmada, geçerlilik ve güvenilirlik çalışması esas alınmakla birlikte, elde edilen diğer bulguların da ileride yapılacak çalışmalar için yararlı olacağı düşünülmektedir. 6.4.1. Sosyodemografik Özellikler Açısından Grupların Karşılaştırılması Doğum sonrası TSSB ilk olarak Bydlowski ve Raoul-Duval tarafından tanımlanmıştır (107). Yayınlanan bazı çalışmalarda TSSB yaygınlıkları geniş aralıklarda seyretmiştir. Bu çalışmaya 4-18 ay önce doğum yapmış 158 kadın alındı ve TSSB N=41 (%25,9) kişide tespit edildi. Yapılan bazı çalışmalarda, Andersen ve ark. %1 (108), Stramrood ve ark. %2 (109), Cigoli ve ark. %1.25 (110), Creedy ve ark. %6.5 (88) ve Adewuya ve ark. %5.9 (82) bulmuşlardır. Wijma ve ark. 1997’de TES (Traumatic experiences scale) kullanarak, postpartum 1-13. aylar arasında yaptığı çalışmada TSSB yaygınlığını %1,7 (83), Czarnocka and Slade’in 264 kadınla postpartum 6. haftada yaptığı çalışmada TSSB semptomları katılımcıların %24’ünde bulunurken, %3’ünde TSSB tespit edilmiş (7), Ayers ve Pickering’in 289 kadınla DSM-IV ölçütlerine göre yaptığı çalışmada postpartum 6. haftada TSSB oranı %2.8 ve postpartum 6.ayda %1,5 bulunmuş (87). Creedy ve ark. 499 kadınla DSM-IV tanı ölçütlerini kullanarak postpartum 4-6. haftada yaptığı çalışmada TSSB oranı %5.6 iken katılımcıların %33’ünde TSSB semptomları bildirilmiştir (88). Skari ve ark. 127 37 kadınla Olayların Etkisi Ölçeğini kullanarak yaptığı çalışmada postpartum 6. ayda % 0.8 (112), Soet 103 kadınla TES kullanarak yaptığı çalışmada postpartum 8. ayda TSSB yaygınlığı %1.9, TSSB belirtilerinin görülme oranını %30.1 olarak bildirilmiştir (86). 89 tanesi görüşmeyi tamamlayabileyen 102 kadınla yapılmış bir başka çalışmada da katılımcıların %25,9 ‘u ciddi travma sonrası bulgular göstermiş, üç kadın (%3.4) doğumdan bir ay sonra TSSB kriterlerinin tümünü karşılamıştır (10). Postpartum TSSB semptomları yaygınlığı çeşitli çalışmalarda %1,5-%32.1 aralığında saptanmıştır (113,114). Yaygınlık oranlarının kültürlerarası karşılaştırmalarında Avrupa’da (İsveç, İtalya, Hollanda) İngiltere’de, ABD’de, Avustralya‘da benzer değerler saptanmıştır (7,83,86,87,110-113). Nijerya’da son dönemlerde yapılan bir çalışmada gelişmekte olan ülkelerde prevelansın daha yüksek olabileceğini göstermiştir (82). Tanya ve ark. çalışmasında da etnisite ile ilişki gösterilmiştir (115). İran’da yapılmış bir çalışmada da kadınların %54,5’i travmatik bir doğum yaşadıklarını bildirmiş ve %20’sine postpartum TSSB tanısı konulmuştur (107). Travma bulgularının şiddeti ve sayısı zaman içinde farklı seyir göstermiştir. Farklı zamanlarda değerlendirilen semptomların anlamlı olmalarıyla ilgili veriler kesin değildir. Olde ve ark. çalışmalarında postpartum 6. haftada prevelans %3-6 bulunmuştur, bu değer postpartum 6. ayda %1,5’a kadar azalmıştır (116). Benzer olarak Ayers ve Pickering çalışmalarında 6.ayda 3.aya göre daha düşük posttravmatik stres oranları saptanırken (87), tersine Van Son ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada postpartum 3 ve 12.aylarda düşüş saptanmamıştır (79). Genel kabul edilen, travmatik olaya maruz kalanların küçük bir kısmında TSSB geliştiğidir. Büyük bir kısmı ise bu stres etkenlerine normal yanıt olabilecek tepkiyi verirler (116). TSSB tanısı almayan çok sayıda kadın da travmatik doğum sonrası posttravmatik stres bulguları göstermektedir. Yüksek TSSB oranları doğum sonrası erken değerlendirme sonuçlarıyla ilişkili olabilir. Yüksek oranların ve geniş prevelans aralıklarının farklı ölçüm metodları ve kesme puanları ile ilişkili olabileceği gibi (114), ölçeklerin doğum sonrası ne kadar zaman sonra uygulandığı (83,87,99), değerlendirmenin yapıldığı ülkelerin sosyokültürel yapıları arasındaki fark (81), bu ülkelerde gebelikte sağlık hizmetlerinden yararlanma oranı düşüklüğü, evde doğum oranı yüksekliği de neden olarak gösterilebilir. Ayrıca bu çalışmada 38 çocukların hasta olması ve hastanede yatması ve doğumdan en az dört ay geçmiş olması katılımcıların verdikleri cevaplar üzerine etki etmiş olabilir. Gruplara göre olguların yaş dağılımı karşılaştırıldığında anlamlı fark saptanmadı. Güdücü ve ark. yaptığı çalışmada hastaların yaşları ve bebeklerin doğum kiloları ile Post-traumatic stress disorder checklist-civilian version (PTSDC-CV) puanları arasında korelasyon bulunmazken (66), sosyodemografik faktörlerle postpartum TSSB arasındaki ilişki değerlendirildiğinde; yapılan bazı çalışmalarda eğitim seviyesi de dahil hiçbir sosyodemografik veri ile ilişkili bulunmamıştır (82,117). Bu çalışmada da anlamlı olmaması, katılımcıların henüz doğum yapmış kadınlardan seçilmesi ile yaş ortalamalarının birbirine yaklaşan değerler olmasından kaynaklanabilir. Gruplar çalışma durumları ve aylık gelirleri açısından karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. Çeşitli araştırmalarda TSSB oranı çalışan kadınlarda daha fazla bulunmuş ve istatistiksel açıdan anlamlı olarak değerlendirilmiş. İş yerindeki stresin ya da doğası gereği stresli işlerin TSSB gelişme riskini arttırdığı şeklinde yorumlanmıştır (118,119). Her iki grup gebelik sayıları açısından karşılaştırıldığında da istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. İlk gebelik kimi çalışmalarda farklı olarak TSSB gelişimi (110) ve özellikle Bipolar Affektif bozukluk olmak üzere bir psikiyatrik bozukluk yaşamak için önemli bir risk faktörü olarak saptanmıştır. İkinci doğum daha az riskli ve üçüncü doğumdan sonra risk artışının olmadığı bildirilmiştir (120). Bu örneklemde çalışan sayısının az olması, çalışmayan grubun eğitim seviyesinin daha düşük olması ve Sivas’ın sosyokültürel ve dini özellikleri de düşünüldüğünde kadın nüfusun durumunu kabullenmesi ve kadercilik anlayışı bu sonuçları etkilemiş olabilir. Örneklem sayısı artırılısa sonuçlarda değişkenlik izlenebilir. TSSB bulunanlarda istenmeyen gebelik oranı N=13(%41,9), sonuç istatistiksel olarak anlamlıdır ve TSSB olanlarda istenmeyen gebelik oranı anlamlı olarak daha yüksektir. %95 güven aralığında odds oranları hesaplandığında istenen bir gebelik olmadığında TSSB görülme riski istenen gebeliklere göre 0,39 kat daha fazladır. Yani istenen gebelik olması durumunda TSSB yaklaşık üç kat daha az görülmektedir. Yapılan çalışmalara bakıldığında istenmeyen gebelik Shaban ve ark. çalışmalarında TSSB gelişmesinde risk etmeni olarak anlamlı bulunmuştur (81), 39 Polachek ve ark. ise çalışmalarında TSSB geliştiren ve geliştirmeyenler arasında planlanmış bir gebelik olması bakımından anlamlı bir fark saptanmamış ve TSSB gelişen tüm gebelikler planlı olarak bildirilmiştir (117). Bu durum kadının gebeliği istememesi ve ortaya çıkan komplikasyonlara toleransının azalması, eşin gebeliği istememesinin kadın üzerinde yarattığı stres ve eş desteğinin azalması ile ortaya çıkan anksiyete, depresyon ve travmayla açıklanabilir. Doğum sonrası TSSB risk faktörleri araştırmalarında incelenen bir diğer faktör gestasyonel yaştır. Çalışmalarda prematüre doğum TSSB gelişiminde önemli bir risk faktörü olarak değerlendirilmiştir (66,98,107,110,115,118-122). 33 haftadan önce preterm doğum yapmış 35 anne ile yapılmış, postpartum 2. haftada, 6 ve 18. aylarda Olayların Etkisi Ölçeği ve Durumluluk Sürekli Kaygı Envanteri ile kısa ve uzun dönemde preterm doğum sonrası travma ilişkili stres yanıtını değerlendirilen ve diğer çalışmalara kıyaslayan bir araştırmada miyadında ve malformasyonlu bebeği olan annlere göre travma ilişkili stres yanıtı daha yüksek seviyelerde bulunurken yine bir başka çalışmada doğum sonrası 6-8. haftalarda değerlendiren kadınların %54.5’inin travmatik doğum yaşadığı şeklinde değerlendirmiş ve katılımcıların %20’si postpartum TSSB kriterlerini karşılamıştır ve prematürite anlamlı derecede risk etmeni olarak değerlendirilmiştir (107). Bu çalışmada hem bebeklerinin doğum kiloları hem de term ya da preterm eylem gerçekleşenlerde TSSB sonuçları açısından anlamlı fark bulunmamıştır. Benzer olarak Shaban ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada gestasyonel yaş anlamlı bir risk etmeni değildir (81). 37.gebelik haftasından önce gerçekleşen doğumlar preterm olarak adlandırılır. Bu sürenin son dönemlerinde gerçekleşen doğumlarda ise yaşama oranı çok yüksektir. Preterm eylemi değerlendirirken hangi doğum haftasında olduğunu değerlendirmek bu nedenle önemlidir. Bu çalışmadaki preterm doğan bebekler 36. hafta gibi daha ileri evrelerde doğmuşlardı. Bu durumun sonuçları etkilediği düşünülmektedir. Doğum şekli TSSB gelişimi açısından en çok çalışılan konulardan biridir. Yapılan bazı çalışmalarda TSSB ve doğum şekli ilişkili bulunmuştur. Acil sezeryan, elektif sezeryan ve vajinal doğumla karşılaştırıldığında postpartum TSSB için bir risk faktörü olarak değerlendirilmiştir (107,113,123). Soderquist ve ark. yaptığı çalışmada TSSB toplam skorları acil sezeryanla doğum yapanlarda, vajinal doğum ya da elektif sezeryana göre yüksekti ve istatistiksel olarak anlamlıydı (124). Yine 40 Ryding ve ark. vajinal doğum, aletle doğum, elektif ve acil sezeryanla doğum yapan kadınlarda TSSB insidanslarını karşılaştırdıkları bir diğer çalışmalarında doğum sonrası birinci ayda acil sezeryan ve aletle doğum yapan gruplarda TSSB oranı daha yüksek bulunmuştur (125). MaClean ve ark. 40 kadının dahil edildiği spontan vajinal doğum, indüklenmiş vajinal doğum, aletle vajinal doğum ve acil sezeryanı karşılaştırmış, postpartum altıncı haftada TSSB semptomlarını değerlendirmiştir. Aletle doğum diğer üç gruba kıyasla daha fazla stres etkeni olarak değerlendirilmiş ve daha fazla travmatik algılanabileceği belirtilmiştir (126). Sezaryan (N=25) ve vajinal doğum (N=25) yapan kadınlara PTSDC-CV uygulanarak yapılan bir çalışmada, bazı gebelere epidural anestezi ile vajinal doğum (n=10), bazılarına epidural anestezi ile sezaryen (N=6) planlanmış, acil sezaryana alınan tüm gebelere genel anestezi uygulanmış. Vajinal doğum yapan kadınların hiçbirinde postpartum TSSB bulunmazken, sezaryanla doğum yapan kadınların birinde (% 4) pospartum TSSB tespit edilmiştir. Acil sezaryana alınan hastalar ile elektif sezaryen yapılan hastaların ortalama PTSDC-CV puanları arasında anlamlı fark saptanmamıştır (66). Bailham ve Joseph çalışmalarında alet yardımıyla yapılan doğumları TSSB gelişimi için yüksek riskli bulmuştur (10). Ancak Polachek ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada TSSB ile doğum şekli arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmemiştir. Bununla beraber aynı çalışmada epidural anestezi yapılmayan kadınlarda yapılanlara oranla daha yüksek oranda TSSB saptanmıştır (117). Bir prospektif çalışmada ilk kez anne olan 28 kadın bir sonraki doğumlarında, önceki travmatik doğum anıları nedeniyle sezeryan doğum istemişlerdir. Bu kadınların %50’si önceki doğumlarını acil sezeryanla yapmışlardır (12). Ryding ve ark. sezeryanla doğumun psikolojik etkileri üzerinde durulması gerektiğini vurgulamışlardır (127). Sezeryanla acil doğum yapanlarda ve alet yardımıyla vajinal doğum yapan kadınlarda TSSB oranları daha yüksek bulunmuştur. Bu olgularda TSSB’nin yüksek olmasının nedenleri birtakım ek tıbbi uygulamalara maruz kalma olasılığının artması, hastanın yaşamı tehdit eden olaylar yaşaması, yeterli ağrı kesici tedavileri alamadan bazı tıbbi uygulamalara maruz kalması olabilir. Elektif sezeryan, travmatik doğum riskini azaltabilir ancak cerrahi doğumların kendileri de kadının postpartum psikolojik durumu üzerinde olumsuz etkilerde bulunabilmektedir. Sezeryan doğumlar maternal mortalite ve morbiditeyle ilişkili olabilir (128). Bu çalışmada 41 spontan vajinal doğum yapanlarla acil ve elektif sezeryanla doğum yapanlar arasında istatistiksel olarak TSSB sonuçları açısından anlamlı fark bulunmamıştır. Bu çalışmada alet yardımıyla doğum yapan kimse yoktu. Tıbbi olanakların gelişmesi, cerrahi girişimlere ikincil komplikasyonların azalması, vajinal doğumun anne adayları tarafından da tercih edilmesi ve doğuma hazır olarak girilmesi sonuçları etkilemiş olabilir. Kişilerin ifade şekillerindeki farklılıklar nedeniyle acil sezeryan ile doğum yaptığını belirten katılımcılardan ayrıntılı bilgi alınması gerekebilir. Daha fazla sayıda örnek ile çalışılması sonuçları etkileyebilir. Bu çalışmada değerlendirilen bir diğer faktör annede doğumda ya da gebelikte komplikasyon gelişimidir. İstatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Bazı çalışmalarda gebelik komplikasyonları ve obstetrik faktörler doğum sonrası TSSB ile ilişkilendirilmiştir (82,98,107,121). Gebelikte ya da doğum sonrasında gelişen komplikasyonlar kadınlarda TSSB gelişimi için riskli bulunmuştur (10,86,129). Bu çalışmayla benzer olarak Creedy’nin 499 kadınla yaptığı bir çalışmada annedeki doğumla ilişkili komplikasyonlar değerlendirilmiş ve postpartum TSSB ile anlamlı ilişki saptanmamıştır (111). Komplikasyon gelişen annelerde kendi ya da bebeğinin başına gelebilecek olumsuzlukların da etkisiyle stresin tetiklenmesi, çaresizlik ve suçluluk hissi TSSB gelişimine katkıda bulunuyor olabilir. Ölüm korkusu ve komplikasyonlu doğum arasında önemli bir ilişki bulunmaktadır (130). Bazı çalışmalar stresli olayların neden olduğu nöroendokrin bozukluklara yoğunlaşmıştır. Stresli olayı takiben nöroendokrin sistemde norepinefrin ve dopamin gibi bazı nörotransmitterlerde şiddetli bir azalma ortaya çıkar. Bunun yanı sıra hipotalamo hipofizer adrenal eksende artmış aktiviteye kortizol hormon düzeyinde artış eşlik eder. Bu endokrin değişiklikler anksiyete ve TSSB’ye neden olabilir (81). Klinik izlemlerde annede doğumla ilişkili komplikasyon görülmesi doğum sonrası dönemde stres yanıtını artırdığı yönündedir. Ancak bu durumun TSSB gelişmesine neden olması için, gelişen komplikasyonun ne olduğu, hayatı tehdit edip etmediği de önemli faktörlerdir. Bu çalışmada katılımcılarla bu konuda görüşme yapılmıştır ancak her bir faktör ayrı ayrı incelenmemiştir ve bebeğin ya da annenin hayatını tehdit etmeyen komplikasyonlar da değerlendirmeye alınmıştır. Bu açıdan detaylı değerlendirme yapılması sonuçları etkileyebilir. 42 Bu çalışmada TSSB gelişen ve gelişmeyen kadınlar bebekte gelişen komplikasyonlar açısından karşılaştırıldığında anlamlı fark bulunmadı. Yapılan çalışmalarda; farklı olarak Misund ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada bebekte gelişen şiddetli komplikasyonlar anne ruh sağlığı ile yüksek oranda ilişkili bulunmuştur (129). Yüksek riskli infant doğurmak postpartum TSSB kadar depresyon için de belirleyici risk faktörüdür (131). Perinatal posttravmatik stres bozukluğu ölçeği ile yapılan çalışmalarda yüksek riskli infant annelerinde TSSB semptomları sağlıklı infantlara göre daha fazla olarak değerlendirilmiş ve bu çalışmalarda komplikasyon şiddeti TSSB semptomları gelişmesinde temel risk etkeni olarak değerlendirilirken komplikasyonlu hem de (95), son yapılan komplikasyonsuz çalışmalarda sağlıklı TSSB’nin doğumlarda hem görüldüğü gösterilmiştir (113). Bu çalışmada ve yayınlardaki farklı sonuçlar bulunduğumuz coğrafyanın dini ve sosyokültürel yapısıyla ilişkili olarak bebekte gelişen komplikasyonu kabullenme ve kader olarak değerlendirme, anne karnındayken deformite tespit edilen olgularda dahi gebeliği kabul edip sonlandırmamanın verdiği kabullenme duygusuyla ilişkili olabilir. Ayrıca bu çalışmada yüksek riskli infant sayısının az olması ve ayrı bir değerlendirmeye alınmaması bu konudaki sonuçlarımızı etkilemiş olabilir. Bu çalışmada TSSB olan grupta gebelik öncesi psikiyatrik hastalık öyküsü olanlar N=13(%50). Odds oranları hesaplandığında gebelik öncesi psikiyatrik hastaığı olanlarda TSSB gelişimi 3,71 kat daha fazladır. Bu oran istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Yine TSSB olan ve olmayan gruplar gebelikte geçirdikleri psikiyatrik hastalıklar açısından karşılaştırıldığında gebelikte psikiyatrik hastalık öyküsü olan ve doğum sonrası TSSB gelişen N=11 (%57,9) kişi bulunmaktadır, odds oranları hesaplandığında 4,99 kat daha fazladır ve bu değer istatistiksel olarak anlamlıdır. Çalışmalarda geçmiş psikiyatrik tedavi öyküsü, annenin ruh sağlığı ile yüksek oranda ilişkili bulunmuştur (10,83,116,129). Nöropsikiyatrik hastalık öyküsü, nöropsikiyatrik ilaç kullanım öyküsü olan annelerde, gebelik süresince kendisi veya bebeği için yaralanma veya ölüm korkusu yaşayanlarda, stresle baş etme güçlüğü olanlarda TSSB ortaya çıkma oranı artmıştır (7,110). Geçmiş depresyon öyküsü posttravmatik stres semptomatolojisinin ortaya çıkmasında etkilidir (79,87,110). Ilımlı depresyonu olan kadınlarda TSSB oranı 4.7 kat daha fazlayken, orta-şiddetli 43 depresyonu olan kadınlarda bu oran neredeyse 5 kat artmıştır (81). Sjögren doğumla ilgili aşırı korku yaşayan ilk kez doğum yapan ve daha önce doğum yapmış olan kadınların da katıldığı görüşmelerde bu anksiyetenin doğum personeline olan güvensizlik, kendini yetersiz görme, kendilerinin ya da bebeklerinden öleceği korkusu, acı çekmekten korkma ile ilişkilendirmiştir (130). Soderquist ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada da erken ve geç gebelikte ciddi doğum korkusu olan kadınlarda posttravmatik stres riski artmış ve gebelik/doğumla ilişkili geçirilmiş psikolojik/psikiyatrik bozukluk ya da genel geçmiş psikolojik/psikiyatrik problemler, depresyon ve düşük baş etme yetisi doğum sonrası birinci ayda artmış posttravmatik stresle ilişkili bulunmuştur (124). Bu çalışmadaki sonuçlar yapılan çalışmalarla uyumludur. Gebelik sürecinde ilaç tedavisinin çoğunlukla uygulanmaması, terapi desteğinin yetersiz kalması, gebelik sürecindeki hormonal değişiklikler bu dönemin postpartum TSSB gelişimi için daha riskli olduğu şeklinde yorumlanabilir. Bu çalışmada TSSB gelişen ve gelişmeyen gruplar çocukluk ve erişkinlikte yaşadıkları travmatik öykü açısından karşılaştırıldıklarında istatistiksel olarak anlamlı fark görülmemiştir. Benzer olarak TSSB olanlarda ve olmayanlarda gebelikte travmatik yaşantıya maruz kalma öyküsü anlamlı bulunmadı. Yapılan bazı çalışmalarda daha önce travmatik bir deneyim yaşama, stresli yaşam olayı öyküsü (7,10,86,88,112), cinsel kötüye kullanım ile TSSB gelişimi arasında anlamlı fark bulunmamıştır (10). Soderquist ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada geçmiş travmatik deneyimler ve geçirilmiş travmatik doğum, travma sonrası stresle ilişkili bulunmamıştır (124). Erişkinlik dönemi travma öyküsü ve çocukluk çağı travmaları olanlarda gebelik sonrası TSSB semptomları görülebilmektedir (132-134). Cinsel travmaya maruz kalan kadınlarla, doğum deneyimleriyle ilgili yapılan niteliksel bir çalışma sonucunda cinsel travmanın TSSB nedeni olduğu vurgulanmıştır. Bu çalışmada kadınlar kendilerine cinsel travmalarını hatırlatan doğum anındaki duygularını yazmışlar, her iki olayda da acı ve kontrol kaybı hissetmişlerdir. Serum setleri ve monitörizasyon ekipmanları, bağlandıkları hissini uyandırmış, görevli tarafından doğumda verilen komutlar suçlunun konuşmalarına benzetilmiş, çocuklukta cinsel travma yaşamış kadınlarda doğum sırasında bebek başının vajinaya yaptığı bası, çocuklukta penisin vajene yaptığı basının hissedilmesine neden olmuştur (135). 44 Geçmişlerinde çocukluk istismarı olan anne babalarda zorlayıcı, müdahaleci bir ebeveynlik şekli (136), daha cezalandırıcı disiplin uygulamaları (137), anksiyete, verdiği bakımın yeterliliği ve başkaları tarafından verdiği bakımın görülmesi konusunda endişe (138) ve çocukların 4-7 yaşlarına geldiğinde birtakım olumsuz yaşam olaylarını yaşama riskleri artmaktadır (139). Annenin istismarla ilişkili ruhsal bir sorunu olduğunda, postpartum dönemde ortaya çıkacak bağlanma sorunları anne bebek ilişkilerini olumsuz yönde etkileyecektir (140,141). Tüm bu nedenlerle kadınların doğum öncesi maruz kaldıkları travmaları taramak doğum sonrası TSSB’nin değerlendirmesinde yardımcı olabilir (83). Bu çalışmada katılımcıların tümü çocukluk çağı ya da erişkinlik dönemi cinsel travmasının olmadığını ifade ettiler. Kişiler tarafından ifade edilmesi güç olan bu konu uzun sureli güven ilişkisini gerektirdiği için ayrıntılı değerlendirme yapılamadı. Ancak genel bilgiler ışığında bu risk faktörünün önemli olduğu ve mutlaka sorgulanması gerektiği düşünülmektedir. Genel yaşam olaylarıyla ilgili travmatik deneyimler doğuma özgü olaylar olmadığı ve her travmatik deneyim TSSB ile sonuçlanmayacağı için bu çalışmada anlamlı sonuç elde edilmemiş olabilir. Bu çalışmada doğum sonrası eş desteği olmayanlarda TSSB görülme oranı anlamlı düzeyde yüksektir (N=14, %50). Odds oranları hesaplandığında doğum sonrası eş desteği olmayanlarda TSSB gelişme riski, eş desteği olanlara göre 0,26 kat daha fazla bulundu. Başka bir deyişle doğum sonrası eş desteği olan kadınlarda TSSB görülme riski yaklaşık dört kat azdır. Sosyal destek ve TSSB arasındaki ilişki çeşitli çalışmalarda incelenmiştir. TSSB gelişen kadınlar doğum sonrası yeterli yardımı alamadıklarını bildirmişler (10). Bazılarında doğum sonrası TSSB ile sosyal destek arasında ilişki bulunmazken (81,142), bazı çalışmalarda aile ve sağlık personelinin destek eksikliği (110), bebeğin bakımıyla ilgili sorunlar, algılanan düşük sosyal destek TSSB ile ilişkili bulunmuştur (7). TSSB’ye yatkın popülasyonda sosyal destek önemli bir koruyucu faktördür (10,143). Doğum sonrası ruh sağlığının korunmasının sağlanmasında da destek sağlayan müdahaleler etkilidir (10,144,145). Sosyal destek annenin doğum sonrası stress faktörlerini azaltmak, bebek bakımından duyduğu endişeyi, bebeğine yetemediği düşüncelerini azaltmak, doğum sonrası toparlanma süreci açısından önemlidir. Bir anda değişen yeni hayata uyumun artırılması, psikiyatrik bozukluklarla ilişkisi olan uyku dengesinin sağlanması 45 açısından önemli olduğu düşünülmektedir. Sosyal destek yetersizliği gibi, obstetrik prosedürler, anne- doğum personeli arasındaki olumsuz iletişim, önceki doğumla ilişkili olumsuz bilişler gibi nedenler postpartum TSSB gelişmesinde çeşitli risk faktörleri olarak değerlendirilmişlerdir (83,116,146). Bu çalışmada doğum ve gebelik süresi boyunca sağlık çalışanlarından memnun kalan ve kalmayan kadınlar TSSB sonuçlarıyla karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır. Görüşme sırasında katılımcılar memnuniyetsizlik nedenlerini doğum ekibinin ilgisizliği şeklinde belirtmişlerdir. Bu durum stresi artırsa da TSSB’ye neden olmayabilir. 6.4.2. Postpartum TSSB ile Postpartum Depresyon İlişkisinin Değerlendirmesi TSSB’nin diğer bozukluklarla birlikteliği tartışılan bir konudur. Epidemiyolojik araştırmalar postpartum depresyonun TSSB’den daha yaygın olduğunu öne sürmektedir. TSSB’li kadınlarda depresyonu inceleyen çalışmaların çoğu, bu hastaların çoğuna depresyonun eşlik ettiğini göstermişlerdir (98-103,134). TSSB’nin madde kötüye kullanımı, panik bozukluk, bağlanma bozuklukları gibi diğer bozukluklarla birlikteliği hakkında bilgi ise yetersizdir (100). Postpartum depresyonda olan kadınlarda yapılan ve uzun dönem etkilerinin araştırıldığı bazı çalışmalarda annedeki depresyonun çocukta uzun vadede sosyo emosyonel gelişim sorunları, davranış sorunları (147) ve düşük IQ seviyesi, dikkat dağınıklığı ile matematiksel muhakemede zorlanmalar ortaya çıkardığı gösterilmiştir (148). Depresyonda ya da TSSB’de ortaya çıkabilen anenin bebeği ile olan bu sağlıksız etkileşimi, çocukta erken ilişkisel travmaya neden olabilmektedir (149). TSSB ve depresyonun tanı ölçütleri arasında çakışma vardır. (101). Bu durum iki bozukluğun farklı hastalıklar olup olmadığı sorusuna yol açar (10). Önemli aktivitelere olan ilginin azalması, affektte kısıtlılıklar, uyuma sorunları, odaklanma sorunları gibi bazı tanısal özellikleri paylaşırlar (14). Postpartum TSSB ve depresyon belirtileri çeşitli derecelerede çakışsa bile anket temelli kanıtlar postpartum depresyon ve TSSB nin farklı bozukluklar olduğunu ve birinin olması her zaman diğerinin de bulunacağı anlamına gelmediğini göstermektedir (104). 46 Righetti-velterna ve arkadaşlarının postpartum 3.ayda 570 kadın ve EDDÖ kullanarak yaptığı çalışmada postpartum depresyon prevelansı %10,2 (150), 465 kadınla postpartum 1 ve 4.aylarda yapılan bir başka çalışmada %5.8 (151),White ve arkadaşlarının çalışmasında postpartum 6.haftada %10.2 (99), Leeds ve Hargreaves’in 102 kadınla 6-12.aylar arasında %21.5 (102), Van Son ve arkadaşlarının çalışmasında 3.ayda %6 bulunmuştur (129). Dünya genelinde yapılan çalışmalarda depresyon oranlarının postpartum TSSB’den yüksek çıkması şaşırtıcı değildir. Depresyon tanısı kesin olarak doğumla ilişkili olmadığı gibi TSSB ölçeği ile de sadece doğuma özgü yanıtlar hedeflenmiştir. Czarnocka ve Slade’in çalışmalarında sekiz kadın TSSB bulgularını tam karşılarken, bunlardan altı tanesi EDDÖ’nde yüksek puanlar almıştır. Bu durum kadınların %25’inde sadece TSSB olmasından ve eşlik eden depresyon görülmemesinden dolayı, bu kişilerin gözden kaçırılabileceği ve tedavi alamayacağı şeklinde yorumlanabilir (7). Bu çalışmada doğumla ilişkili TSSB’nin doğum sonrası depresyonla ilişkisi de incelenmiştir. Postpartum depresyon ve Postpartum TSSB toplam puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmaktadır (p=0,001). EDDÖ kullanılarak yapılan değerlendirmede N=52 (%32,9) kadında postpartum depresyon saptanmıştır. N=12 kadında depresyon görülmeden yalnızca TSSB görülmektedir. Travması olan N=41 kadından 29’unda eş zamanlı depresyon görülmektedir. Depresyon oranı yüksekliği ölçeğin hastanede yatan çocukların annesine uygulanmasından dolayı yanıtların yanlı olabilme ihtimalinden kaynaklandığı düşünüldü. Travması olan kadınların %29’unda depresyonun eşlik etmediği görüldü. Türkiye’de aile sağlığı merkezlerinde rutin olarak postpartum depresyon taraması yapılmaktadır ancak bu oranlar da gösteriyor ki depresyon olmadan da TSSB tanısı bulunabilmektedir. Bu hastalar çoğunlukla atlanmakta ve tedavilerde yetersiz ya da geç kalınmaktadır. Postpartum TSSB’nin ileriye yönelik olası sonuçları da dikkate alındığında tanı koymanın önemi ortadadır. Bu nedenle TSSB belirtileri de postpartum depresyon gibi rutin olarak sorgulanmalıdır. Bailham ve Joseph’in derleme çalışmasında, travmatik bir doğum deneyiminin şu üç yoldan biri ya da daha fazlasıyla ortaya çıkabileceği, ve değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bunlar cinsel kaçınma, doğum yapma korkusu, anne bebek bağlanma sorunları ve anne-babalık problemleri olarak 47 bildirilmiştir (10). Dahası, pek çok kadın doğumda yeniden travmatize olmamak için gereksiz sezeryan ve kürtaj arayışına yönlenebilir (12,13). Doğum korkusu olarak tanımlanan tokofobi, travmatik doğuma ikincil gelişebilir (11). Bununla beraber erken ve geç gebelikte ciddi doğum korkusu olan kadınlarda posttravmatik stres riski de artmıştır (124). Doğumla ilişkili TSSB uzun dönemde; anne ruh sağlığının çocuk gelişimindeki olumsuz etkileri, anne-babalık sorunları, bağlanma sorunları, çocuğun zeka gelişimi ve çocuklarda görüen diğer psikiyatrik bozuklular açısından önemlidir (8,9). Kadınlarda psikiyatrik problemlerin ortaya çıkmasında en önemli nedenlerden biri de gebelik, doğum ve postpartum dönemlerde ortaya çıkan stres ve anksiyetedir. Ortaya çıkan bu pskiyatrik bozukluklar ve bunlarla ilişkili komplikasyonlar anne bebek ilişkilerinde ve bebeğin bilişsel gelişiminde olumsuz etkiler ortaya çıkarırlar. Aynı zamanda kişinin sosyal hayatı, ilgi alanları, aile üyeleriyle ilişkileri de etkilenir. Bu yüzden bu bozuklukla ilişkili faktörler bilinmeli ve önceden önlemler alınmalıdır. Tarama ve etkilenen anneleri zamanında tedavi etmek uzun dönemde ortaya çıkabilecek komplikasyonların önlenmesi için gereklidir. Geriye dönük çalışmalarla ilgili önemli bir sorun katılımcıların doğum öncesi durumlarıyla ilgili değerlendirdikleri değişkenlerin kişilerin o anki ruhsal durumlarından etkilenerek cevaplamalarıdır. Şimdiye kadar yapılan çalışmaların hiçbiri erken gebelikte doğum öncesi değişkenleri ileriye dönük değerlendirmemiştir. Kısıtlılıklar Bu çalışmada belirtilmesi gereken kısıtlılıklar vardır. Örneklem grubunu 4-18 ay önce doğum yapmış olan kadınlar oluşturmuştur, bu çok daha uzun süre önce doğum yapmış olan kadınların geriye dönük olarak değerlendirildiği orijinal ölçeğe göre olumlu bir özellik olmasına rağmen, katılımcıların pediatri servisinde yatan hastaların annelerinden oluşması bir stres faktörü olarak değerlendirilebilir ve bu durum ölçeklerin doldurulmasında yanlılık oluşturabilir. Yapılacak çalışmalarda örneklemin hastane dışı popülasyondan alınması bu yanlılığı ortadan kaldıracaktır ve geçerlilik güvenilirlik çalışmasına ek katkı sağlayacaktır. Ayrıca orijinal ölçek yüksek riskli grup için ölçeği geçerli ve güvenilir bulmuşken, çalışmamızda bu ayrım yapılmamış tüm örneklem için geçerlilik ve güvenilirliği incelenmiştir. Risk 48 faktörleri değerlendirilirken daha ayrıntılı bir sınıflandırma yapılması istatistik sonuçlarını daha anlamlı hale getirebilir. 49 SONUÇLAR VE ÖNERİLER Postpartum dönemde duyarlılığın arttığı tarihsel olarak bilinir. Türkiye’de Postpartum TSSB ile ilgili yeterli çalışma yoktur ve benzer semptomları nedeniyle olguların çoğunda farklı psikiyatrik tanılar düşünülmekte ve buna bağlı tedavide yetersizlikler ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada doğum ve doğum sonrası dönemle ilişkili travma belirtileri yaşama potansiyeli göz önüne alınarak geliştirilen Modifiye Perinatal Travma Sonrası Stres Bozukluğu Ölçeği’nin (90) geçerlik ve güvenirlik çalışmasının yapılarak ölçeğin Türkçe’ye kazandırılması, çalışmaya alınan gönüllülerde postpartum TSSB yaygınlığının saptanması ve etyolojik faktörlerinin araştırılması amaçlanmıştır. Çalışma sonuçları gözden geçirildiğinde; 1-Bulgularımız, modifiye postpartum TSSB ölçeğinin Türkçe formunun geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğunu göstermiştir. 2-19,5 değeri kesme puanı olarak kabul edildiğinde, duyarlılık (0,81) ve özgüllük (0,91) değerlerinin travması olan bireyleri saptamak için bir ölçüm aracı olarak oldukça iyi olduğu düşünülmektedir. 3-Çalışmaya alınan katılımcılar için doğumla ilişkili TSSB yaygınlığı %25,9 olarak saptanmıştır. 4-Doğumla ilşkili travması olan ve olmayan grup etyolojik faktörler açısından karşılaştırıldığında”doğum sonrası eş desteği olmaması, istenen bir gebelik olmaması, gebelikte ve gebelik öncesinde psikiyatrik hastalık bulunması” TSSB gelişimi için istatistiksel olarak anlamlı bulundu. 5-Yaş, eğitim durumu, çalışma durumu, aylık gelir, gebelik sayısı, gestasyonel yaş, doğum şekli, bebek kilosu, anne ve bebekte komplikasyon gelişmesi, doğum ekibinden memnuniyet, gebelikte eş desteği, çocuklukta ve erişkinlikte travma öyküsü istatistiksel olarak ilişkili bulunmadı. 6-Postpartum depresyon ve postpartum TSSB beraber görülebileceği gibi ayrı ayrı da görülebilen psikiyatrik bozukluklardır. Bu nedenle hastanın travmayla ilişkili belirtileri mutlaka sorgulanmalıdır. Öneriler; 1-Sıklığı, anne, bebek ve aileye olumsuz etkileri göz önüne alındığında postpartum dönemdeki psikiyatrik bozuklukların oluşumunda rol alan faktörlerin 50 incelenmesinin, erken tanı ve uygun tedavi sağlanmasının önemi ortadadır. Bunun sağlanabilmesi için de doğumla ilişkili özgül ölçeklerin kullanılması kolay ve etkili bir yöntem olacaktır. 2-Ugulamada 19,5 kesme puanı uygulanamaz olduğu için bu değerin 19 alınması önerilir. 3-Ardışık gelen kişilerde saptanan bulguların genellenebilmesi için büyük örneklemli çalışma gruplarına ihtiyaç vardır. 4-Postpartum TSSB, postpartum depresyon gibi aile sağlığı merkezlerinde rutin taranan bir bozukluk olmalıdır. Hastalar psikiyatri uzmanına yönlendirilmelidir. 5-Psikiyatri sorgulanmalıdır. kliniklerinde doğumla ilişkili travmatik yaşantılar 51 KAYNAKLAR 1-Akçay BD. Travma sonrası stres bozukluğunda uyku. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 5(4):441-460, 2013 2-Ayvaz S, Hocaoğlu Ç, Tiryaki A, Ak İ. Trabzon il merkezinde doğum sonrası depresyon sıklığı ve gebelikteki ilişkili demografik risk etmenleri. Türk Psikiyatri Dergisi, 17(4):243-251, 2006 3-Newport JD, Hosteter A, Arnold A, ve ark. The treatment of postpartum depression: minimizing infant exposures. J Clin Psychiatry, 63(7): 31-44, 2002 4-Gülseren L. Dogum Sonu Depresyon Bir Gözden Geçirme. Türk Psikiyatri Dergisi, 10: 58-67, 1999 5-Kocamanoğlu B. Postpartum dönemde görülen ruhsal sorunların sosyodemografik, psikiyatrik ve obstetrik özellikler yönünden degerlendirilmesi. Uzmanlık Tezi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD., Samsun, 77s., 2008) 6-Amerikan Psikiyatri Birligi, Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı, Gözden Geçirilmis Üçüncü Baskı (DSM IIIR). Çeviri editörü Köroğlu E. Hekimler Yayın Birligi, Ankara, 1989 7-Czarnocka J. Prevalence and predictors of post-traumatic stres symptoms following childbirth. Br J Clin Psychol, 39: 35–51, 2000 8-Ayers S. Thoughts and emotions during traumatic birth: a qualitative study. Birth, 34(3):253–263, 2007 9-Brockington I. Postpartum psychiatric disorders. Lancet, 363(9405): 303– 310, 2004 10-Bailham D, Joseph S. Post-traumatic stress following childbirth: a review of the emerging literature and directions for research and practice. Psychology, Health and Medicine, 8(2):159-168, 2003 11-Hofberg K, Brockington I. Tokophobia: an unreasoning dread of childbirth. British Journal of Psychiatry, 176: 83 – 85, 2000 52 12-Ryding EL. Investigation of 33 women who demanded a caesarean section for personal reasons. Acta Obstetrica et Gynaecologica Scandinavica, 72: 280 – 285, 1993 13-Goldbeck-Wood S. PTSD may follow childbirth. British Medical Journal, 313: 774, 1996 14-Amerikan Psikiyatri Birligi, Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı, Dördüncü Baskı (DSM-IV), Çeviri editörü: Köroglu E. Hekimler Yayın Birligi, Ankara, 1995. 15-Pitman R, Altman B, Macklin M. The prevalence of post traumatic stress disorders in wounded Vietnam veterans. Am J Psychiatry, 146: 667-669, 1989. 16-Kluznik J, Speed N, Van Valkenburg C. Forty year follow-up of US prisoners of war. Am J Psychiatry, 143:1443-1446, 1986. 17-Koç S, Can M, Adli Obstetrik ve Jinekoloji. 2.Tıp Hukuku Günleri. 1.baskı, sa:100,101,İstanbul, 2012 18-Yüksekol ÖD, ve ark. Annelik Hüznü ve Hemşirelik. Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi, 2(1);56-61, 2014 19-Amerikan Psikiyatri Birliği. Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı, 5.baskı (DSM-V). Çeviri editörü Köroğlu E. Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 2013 20-American Psychiatric Association. Diagnostic and statistical manual of mental disorders, Üçüncü Baskı (DSM-III). Washington, DC7 Author, 1980. 21-Ayers S, Pickering AD. Do Women Get Posttraumatic Stress Disorder as a Result of Childbirth? A Prospective Study of Incidence, BIRTH, 28: 111-118, 2001. 22-Kaplan and Sadock’s Comprehensive Textbook Of Psychiatry, 7th ed. Chapter: 28.2, 1935-1952, Lippincott; Philadelphia, 1999. 23-Sadock BJ, Sadock VA. Comprehensive Textbook Of Psychiatry. 8. baskı. Çeviri editörü Aydın H, Bozkurt A. Güneş Kitapevi, Ankara, 1537-1538, 2308, 2007 53 24-Robinson GE, Stewart DE. Postpartum Psychiatric Disorders. Can Med Assoc , 134: 31-37, 1986 25-Vural G. Normal vaginal yolla doğum yapan primipar annelerin doğum sonu 10. günde depresyon yaygınlıklarının incelenmesi. Cumhuriyet Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu Dergisi, 1(3): 33-7, 1999 26-Breslau N, Davis GC, Andreski P, Peterson E. Traumatic events and posttraumatic stress disorder in an urban population of young adults. Arch Gen Psychiatry, 48: 216-222, 1991. 27-Acierno R, Ruggiero KJ, Galea S. ve ark. Psychological sequelae resulting from the 2004 Florida hurricanes: implications for postdisaster intervention. Am J Public Health, 97(Suppl 1):103-118, 2007. 28-Hagh Shenas H, Goodarzi MA, Farajpoor M, Zamyad A. Post-traumatic stress disorder among survivors of Bam earthquake 40 days after the event. East Mediterr Health J, 12 Suppl 2: 118-25, 2006. 29-Cusack KJ, Frueh CB, and Brady KT. Trauma history screening in a community mental health center. Psychiatr Serv 55: 157-162, 2004. 30-Godfroid IO. Postpartum Psychiatry. Revue Medicale de Bruxelles , 17(1): 22-3, 6,1996. 31-World Health Organization. ICD-10 International Statistical Classification of Diseases and Related Health Problems 10th, ICD-10 Revision Version for 2007. 32-Debra A. Scrandis. Depression after Delivery: Risk Factors, Diagnostic and Therapeutic Considerations. The Scientific World Journal, 7: 1670-1680, 2007. 33-Beck CT. Predictors of postpartum depression: an update. Nurs. Research, 50: 275–285, 2001. 34-Campbell SB, Cohn JF, Flanagan C, Popper S, Meyers T. Course and correlates of postpartum depression during the transition to parenthood. Development and Psychopathology, 4: 29- 47, 1992. 35-Stowe ZN, Nemeroff CB. Women at risk for postpartum onset major depression. Am J Obstet Gynecol, 173:639- 645, 1995. 54 36-Kumar R, Robson KM. A prospective study of emotional disorders in childbearing women. The British Journal of Psychiatry, 144: 35-47, 1984. 37-Gaynes BN, Gavin N, Meltzer-Brody S, ve ark. Perinatal depression: prevalence, screening, accuracy andscreening outcomes. Evidence Report/Technology Assessment vol:119, AHRQ Publications No. 05-E006-2, 2005. 38-WHO Department of Mental Health and Substance Abuse. Literature review of risk factors and interventions on Postpartum Depression. University Health Network Women’s Health Program, 2003. 39-Karamustafalıoğlu N, Tomruk N. Postpartum hüzün ve depresyonlar. Duygudurum dizisi, 2: 64-71, 2000. 40-Eberhard-Gran M. ve ark. Screening for postnatal depression, a summary of current knowledge. Tidsskr Nor Legeforen, 134: 297 – 301, 2014. 41-Akdeniz F, Gönül AS. Kadınlarda üreme olayları ile depresyon ilişkisi. Klinik Psikiyatri, 2; 70-74, 2004. 42-Lindahl V, Pearson J, Colpe L. Prevalence of suicidality during pregnancy and the postpartum. Arch. Womens Ment. Health, 8: 77–87, 2005. 43-Hübner B. Liebermann Recognizing and Treating Peripartum Depression. Deutsches Ärzteblatt International, 109(24): 419–24, 2012. 44-Sit D, Rothschild AJ, Wisner KL. A review of postpartum psychosis. J Womens Health, 15: 352– 68, 2006. 45-Kendell RE, Chalmers JC, Platz C, Epidemiology of puerperal psychosis, Br Journal of Psychiatry, 150:662-673, 1987. 46-Nau ML, McNie DE, Binder RL. Postpartum Psychosis and the Courts. J Am Acad Psychiatry Law, 40: 318–25, 2012. 47-Reich T, Winokur G. Postpartum psychoses in patients with manic depressive disease. J Nerv Ment Dis, 151: 60-69, 1970. 48-Kendell RE, Emotional and physical factors to the genesis of puerperal mental disorders. J Psychosom Res, 29: 3-11, 1985. 55 49-Sadock BJ, Sadock VA. Synopsis of psychiatry behavioral sciences/clinical psychiatry, 7th ed, Baltimore: Lippincott Williams and Wilkins,494-6. 2003. 50-Protheroe C. Puerperal psychosis: A long-term study 1927–1961. Br J Psychiatry, 111:119, 1969. 51-Deveci A. Postpartum psikiyatrik bozukluklar. Birinci Basamak için Psikiyatri, 2(3): 42-46, 2003. 52-Wenzel A, Haugen EN, Jackson LC, ve ark. Prevalence of generalized anxiety at eight weeks postpartum. Arch Women Ment Health, 6: 43-49, 2003. 53-Hertzberg T, Wahlbeck K. The impact of pregnancy and puerperium on panic disorder: a review. J Psychosom Obstet Gynecol, 20: 59-64, 1999. 54-Russell EJ . Risk of obsessive-compulsive disorder in pregnant and postpartum women: a meta-analysis. J Clin Psychiatry, 74(4):377-385, 2013. 55-Matthey S, Barnett B, Howie P, ve ark. Diagnosing postpartum depression in mothers and fathers: whatever happened to anxiety?. J Affect Disord. 74: 139-147, 2003. 56-Uguz F, Akman C, Kaya N, ve ark. Postpartum-onset obsessive compulsive disorder: incidence, clinical features, and related factors. J Clin Psychiatry, 68: 132-138, 2007. 57-Brandes M, Soares CN, Cohen LS. Postpartum onset obsessive compulsive disorder: diagnosis and management. Arch WomensMent Health, 7:99110, 2004. 58-Abramowitz JS, Schwartz SA, Moore KM, Luenzmann KR. Obsessivecompulsive symptoms in pregnancy and puerperium: A review of the literature. J Anxiety Disord, 17: 461-478, 2003. 59-McDougle CJ, Barr LC, Goodman WK, Price LH. Possible role of neuropeptides in obsessive compulsive disorder. Psychoneuroendocrinology, 24: 124, 1999. 60-Konuk N, Postpartum Obsesif Kompulsif Bozukluk: Bir Gözden Geçirme, Klinik Psikofarmakoloji Bülteni,17: 142-146, 2007. 56 61-Smith MV, Rosenheck RA, Cavaleri MA, ve ark. Screening for and detection of depression, panic disorder and PTSD in public-sector obstetric clinics. Psychiatr Serv, 55:407-414, 2004. 62-Sutter-Dallay AL, Giaconne-Marcesche V, Glatigny-Dallay E, ve ark. Womenwith anxiety disorders during pregnancy are at increased risk of intensepostnatal depressive symptoms: A prospective survey of the MATQUID cohort. Eur Psychiatry, 19(8): 459-463, 2004. 63-Bandelow B, ve ark. Panic disorder during pregnancy and postpartum period. European Psychiatry 21: 495–500, 2006. 64-Bandelow B, Wedekind D, Pauls J, Broocks A, Hajak G, Rüther E. Salivarycortisol in panic attacks. Am J Psychiatry, 157(3):454–456, 2000. 65-Rubinchik SM. Medications for panic disorder and generalized anxiety disorder during pregnancy, 7(3):100-105, 2005. 66-Güdücü N, ve ark. Sezaryanla ve Normal Doğum Yapan Kadınlarda Postpartum Posttravmatik Stres Bozukluğu. JOPP Dergisi 5(3):114-117, 2013. 67-Stein MB. Full and partial posttraumatic stres disorder: finding from a community survey. Am J Psychiatry, 147: 202-206, 1997. 68-www.birthtraumaassociation.org.uk (2013). 69-Ayers S. Delivery as a traumatic event: Prevalence, risk factors, and treatment for postnatal posttraumatic stress disorder. Clinical Obstetrics and Gynecology, 47: 552–567, 2004. 70-Weiss DS. The prevalence of lifetime and partial post-traumatic stress disorder in Vietnam theater veterans. J Trauma Stress, 5: 365–376, 1992. 71-Breslau N. Partial PTSD versus full PTSD: an empirical examination of associated impairment. Psychological Medicine, 34: 1205-1214, 2004. 72-Marshall RD. Comorbidity, impairment, and suicidality in subthreshold PTSD. The American Journal of Psychiatry, 158: 1467-1473, 2001. 73- Amerikan Psikiyatri Birligi, DSM-5 Tanı Ölçütleri Başvuru El Kitabı, Çeviri editörü: Köroglu E. Hekimler Yayın Birligi, İstanbul, 2013. 57 74-McFarlane AC. Posttraumatic stress disorder: a model of the longitudinal course and the role of risk factors. J Clin Psychiatry, 61: 15–20, 2000. 75-Bramsen I. Predeployment personality traits and exposure to trauma as predictors of posttraumatic stres symptoms: a prospective study of former peacekeepers. Am J Psychiatry, 157:1115–1119, 2000. 76-Blanchard EB. Who develops PTSD from motor vehicle accidents? Behav Res Ther, 34: 1- 10, 1996. 77-Cohen S. Stress, social support, and the buffering hypothesis. Psychol Bull, 98: 310–357, 1985. 78-Solomon Z. Coping, locus of control, social support, and combat-related posttraumatic stress disorder: a prospective study. J Pers Soc Psychol, 55: 279–285, 1988. 79-Van Son M. Prenatal depression, mode of delivery and perinatal dissociation as predictors of postpartum posttraumatic stress: an empirical study. Clin Psychol Psychother, 12: 297–312, 2005. 80-Ross LE, McLean LM. Anxiety Disorders During Pregnancy and the Postpartum Period: A Systematic Review. J Clin Psychiatry, 67: 000–000, 2006. 81-Shaban Z. ve ark. Post-Traumatic Stress Disorder (PTSD) Following Childbirth: Prevalence and Contributing Factors. Iran Red Cres Med J, 15(3): 177182, 2013. 82-Adewuya A. Post-traumatic stres disorder after childbirth in Nigerian women: Prevalence and risk factors. BJOG: An International Journal of Obstetrics and Gynecology, 113: 284–288, 2006. 83-Wijma K. Posttraumatic stress disorder after childbirth: A cross sectional study. Journal of Anxiety Disorders, 11: 587–597, 1997. 84-Pantlen A, Rohde A. Psychologic effects of traumatic live deliveries. Zentralbl Gynakol, 123: 42–47, 2001. 58 85-Olde E. Posttraumatic dissociation and emotions as predictors of PTSD symptoms following childbirth. Journal of Trauma & Dissociation, 6: 125–142, 2005. 86-Soet J. Prevalence and predictors of women’s experiences of psychological trauma during childbirth. Birth, 30: 36–46, 2003. 87-Ayers S. Do women get posttraumatic stress disorder as a result of childbirth? A prospective study of incidence. Birth, 28: 111–118, 2001. 88-Creedy D, Childbirth and the Development of Acute Trauma Symptoms: Incidence and Contributing Factors. Birth, 27:2,104-111, 2000. 89-Lapp LK, Agbokou C, Peretti C, Ferreri F. Management of post traumatic stress disorder after childbirth: a review. Journal of Psychosomatic Obstetrics and Gynecology, 31: 113-122, 2010. 90-Callahan JL. Modification of the Perinatal PTSD Questionnaire to enhance clinical utility, Journal of Perinatology, 26: 533–539, 2006. 91-Çakmur H. Araştırmalarda Ölçme - Güvenilirlik – Geçerlilik. TAF Prev Med Bull, 11(3): 339-344, 2012. 92-Ercan İ. ve ark. Ölçeklerde Güvenirlik ve Geçerlik. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 30(3): 211-216, 2004. 93-Çorapçıoğlu A. Olayların Etkisi Ölçeği (IES-R) Türkçe versiyonunun Geçerlilik ve Güvenilirliği. New/Yeni Symposium Journal, 44(1); 14-22, 2006. 94-Quinnell ve ark. Convergent and discriminant validity of the perinatal PTSD Questionnaire a preliminary study. Journal of traumatic stres, 12(1): 193-199, 1999. 95-Callahan JL. Identifying Mothers at Risk for Postnatal Emotional Distress: Further Evidence for the Validity of the Perinatal Posttraumatic Stress Disorder Questionnaire. Journal of Perinatology, 22: 448 – 454, 2002. 96-Callahan JL. Modification of the Perinatal PTSD Questionnaire to enhance clinical utility. Journal of Perinatology, 26;533–539, 2006 59 97-Karaçam Z. Doğum Sonrası Depresyon Taratma Ölçeği Türkçe'de Geçerlik ve Güvenirliği. Türk Psikiyatri Dergisi, 19(2): 187-196, 2008. 98-Ballard CG, Stanley AK, Brockington IF. PTSD after childbirth. Br J Psychiatry, 166:525–528, 1995. 99-White T, ve ark. Postnatal depression and post-traumatic stres after childbirth: Prevalence, course and co-occurrence. Journal of Reproductive and Infant Psychology, 24(2):107–120, 2006. 100-Ayers S. Post-traumatic stress disorder following childbirth: current issues and recommendations for future research, Journal of Psychosomatic Obstetrics & Gynecology, 29(4): 240–250, 2008. 101-Breslau N, Davis GC, Peterson EL, Schultz L. Psychiatric sequelae of posttraumatic stress disorder in women. Arch Gen Psychiatry, 54: 81–87, 1997. 102-Leeds L, Hargreaves I. The psychological consequences of childbirth. J Reprod Infant Psychol, 39: 108-122, 2008. 103-Breslau N, Davis GC, Peterson EL, Schultz LR. A second look at comorbidity in victims of trauma: the posttraumatic stress disorder-major depression connection. Biol Psychiatry, 48: 902–909, 2000. 104-Lyons S. A prospective study of posttraumatic stress symptoms 1 month following childbirth. Journal of Reproductive and Infant Psychology, 16: 91 – 105, 1998. 105-Nye SM. Are low Cronbach alpha values reliable?. J Am Diet Assoc. 91(8): 912, 1991. 106-Averill JR, Chon KK, Haan DW. Emotions and creativity, East and West. Asian Journal of Social Psychology, 4: 165-183, 2001. 107-Modarres MM ve ark. Prevalence and risk factors of childbirth-related post-traumatic stress symptoms, BMC Pregnancy and Childbirth, 12: 88, 2012. 108-Andersen LB, Melvaer LB, Videbech P, Lamont RF, Joergensen JS. Risk factors for developing post-traumatic stress disorder following childbirth: a systematic review. Acta Obstet GynecolScand, 91(11):1261-1272, 2012. 60 109-Stramrood CA, Paarlberg KM, Huis In 't Veld EM, Berger LW, Vingerhoets AJ ve ark. Posttraumatic stress following childbirth in homelike and hospital settings. J Psychosom Obstet Gynaecol, 32(2): 88-97, 2011. 110-Cigoli V, Gilli G, Saita E. Relational factors in psychopathological responses to childbirth. Journal of Psychosomatic Obstetrics and Gynecology, 27(2):91–97, 2006. 111-Furuta et al. A systematic review of the relationship between severe maternal morbidity and post-traumatic stress disorder. BMC Pregnancy and Childbirth, 12: 125, 2012. 112-Skari H, Skreden M, Malt UF, Dalholt M, Ostensen AB, ve ark. Comparative levels of psychological distress, stress symptoms, depression and anxiety after childbirth: A prospective population-based study of mothers and fathers. British Journal of Obstetrics and Gynaecology, 109: 1154–1163, 2002. 113-Maggioni C, Margola D, Filippi F. PTSD, risk factors, and expectations among women having a baby: A two-wave longitudinal study. J Psychosom Obst Gyn, 27:81–90, 2006. 114-Adler J, Stadlmayr W, Tschudin S, Bitzer J. Post- traumatic symptoms after childbirth: what should we offer? J Psych Obstet Gynecol, 27:107–112. 2006. 115-Paul TA. Prevalence of Posttraumatic Stress Symptoms After Childbirth: Does Ethnicity Have an Impact?. Journal of Perinatal Education, 17(3), 17–26, 2008. 116-Olde E, ve ark. Posttraumatic stress following childbirth: A review. Clinical Psychology Review, 26: 1–16, 2006. 117-Polachek IS, Harari LH, BaumM, Strous RD. Postpartum Post-Traumatic Stress Disorder symptoms: The Uninvited Birth Companion. IMAJ, 347-352, 2012. 118-Mitani S, Fujita M, Nakata K, Shirakawa T. Impact of post-traumatic stress disorder and job-related stress on burnout: a study of fire service workers. J Emerg Med, 31(1):7-11, 2006. 61 119-Van der Ploeg E, Kleber RJ. Acute and chronic job stressors among ambulance personnel: predictors of health symptoms. Occup EnvironMed, 60: 40-6, 2003. 120-Munk-Olsen T, Jones I, Munk Laursen T. Birth order and postpartum psychiatric disorders, Bipolar Disorders, 16(3):300–307, 2014. 121-Fones C. Posttraumatic stress disorder occurring after painful childbirth. J Nerv Ment Dis, 184:195–196, 1996. 122-Holditch-Davis D, Bartlett TR, Blickman AL, Miles MS. Posttraumatic stress symptoms in mothers of premature infants. J Obstet Gynecol Neonatal Nurs, 32: 161-171, 2003. 123-Tham V, Christensson K, Ryding EL. Sense of coherence and symptoms of post-traumatic stress after emergency caesarean section. Acta Obstet Gynecol Scand, 86: 1090-1096, 2007. 124-Soderquist J, Wijma B, Thorbert G, Wijma K. Risk factors in pregnancy for post-traumatic stres and depression after childbirth. BJOG, 116: 672–680, 2009. 125-Ryding EL, Wijma K, Wijma B. Psychological impact of emergency caesarean section in comparison with elective caesarean section instrumental normal vaginal delivery. Journal of Psychosomatic Obstetrics & Gynecology, 19: 135 – 144, 1998. 126-MaClean LI, Mcdermott MR, May CP. Method of delivery and subjective distress: women’s emotional responses to childbirth practices. Journal of Reproductive and Infant Psychology, 18: 153-162, 2000. 127-Ryding EL, Wijma K, Wijma B. Posttraumatic stress reactions after emergency caesarean section. Acta Obstetrica et Gynaecologica Scandinavica, 76: 856 – 861, 1997. 128-Shearer E. Caesarean section: medical costs and benefits. Social Science and Medicine, 37: 1223-1231, 1991. 62 129-Misund ve ark. Long-term risk of mental health problems in women experiencing preterm birth: a longitudinal study of 29 mothers. Annals of General Psychiatry, 12: 33, 2013. 130-Sjogren B. Reasons for anxiety about childbirth in 100 pregnant women. Journal of Psychosomatic Obstetrics & Gynaecology, 18: 266 – 272, 1997. 131-Shaw RJ, Bernard RS, DeBlois T, Ikuta LM, Ginzburg K,ve ark. The relationship between acute stress disorder and posttraumatic stress disorder in the neonatal intensive care unit, Psychosomatics, 50(2):131–137, 2009. 132-Yampolsky L, Lev Wiesel R, Ben Zion IZ. Child sexual abuse: is it a risk factor for pregnancy?, J Adv Nurs, 66:2025–2037, 2010. 133-Lev-Wiesel R, Chen R, Daphna-Tekoah S, Hod M, Past traumatic events: are they a risk factor for high-risk pregnancy, delivery complications, andpostpartum posttraumatic symptoms? J Womens Health, 18:119–125, 2009. 134-Seng JS, Kane Low LM, Sperlich MI, Ronis DL, Liberzon I. Trauma history and risk for PTSDamong nulliparous women in maternity care. Obstet Gynecol, 114: 839–847, 2009 135-Reynolds JL. Post-traumatic stress disorder after childbirth: the phenomenon of traumatic birth. Can Med Assoc J, 156:831-835, 1997. 136-Moehler E, Biringen Z, Poustka L. Emotional availability in a sample of mothers with a history of abuse. Am J Orthopsychiatry, 77(4):624–628, 2007. 137-Schuetze P, Eiden RD. The relationship between sexual abuse during childhood and parentingoutcomes: Modeling direct and indirect pathways. Child Abuse Negl, 29: 645–659, 2005. 138-Douglas AR. Reported anxieties concerning intimate parenting in women sexually abused as children. Child Abuse Negl, 24: 425–434, 2000. 139-Collinshaw S, Dunn J, O’Connor TG. Avon Longitudinal Study of Parents and Children Study Team. Maternal childhood abuse and offspring adjustment over time. Dev Psychopathol, 19(2):367–383, 2007. 63 140-Seng JS. Childhood abuse history, posttraumatic stress disorder, postpartum mental health and bonding: A prospective cohortstudy, J Midwifery Womens Health, 58(1): 57–68, 2013. 141-Lyons-Ruth K, Block D. The disturbed caregiving system: relations among childhood trauma, maternal caregiving, infant affect, and attachment. Infant Ment Health J, 17: 257–275, 1996. 142-Calhoun PS, Beckham JC, Bosworth HB. Caregiver burden and psychological distress in partners of veterans with chronic posttraumatic stress disorder. J trauma stres, 15(3):205-212, 2002. 143-Joseph S. Social support and mental health following trauma. 3th ed. Ed: W. YULE, Post-traumatic stress disorders: Concepts therapy. Chichester: 1999. 144-Collins NL, Dunkel Schetter C, Lobel M, Scrimshaw SCM. Social support in pregnancy: Psychosocial correlates of birth outcomes postpartum depression. Journal of Personality and Social Psychology, 65: 1243 – 1258, 1993. 145-Elliott SA, Leverton TJ, Sanjack M, Turner H, Cowmeadow P ve ark. Promoting mental health after childbirth: A controlled trial of primary prevention of postnatal depression. BritishJournal of Clinical Psychology, 39: 223 – 241, 2000. 146-Menage J. Posttraumatic stress disorder in women who have undergone obstetric and/or gynaecological procedures. J Reprod Infant Psychol, 11: 221–228, 1993. 147-Luoma I, Tamminen T, Kaukonen P, ve ark. Longitudinal study of maternal depressive symptoms and child well-being. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry, 40(12):1367–1374, 2001. 148-Hay DF, Pawlby S, Sharp D, Asten P, Mills A, Kumar R. Intellectual problems shown by 11-yearold children whose mothers had postnatal depression. J Child Psychol Psychiat, 42(7):871–889, 2001. 149-Schore AN. Relational trauma and the developing right brain: an interface of psychoanalytic self psychology and neuroscience. Ann NY Acad Sci, 1159: 189–203, 2009. 64 150-Righetti-Veltema M, Conne-Perreard E, Bousquet A, Manzano J. Risk factors and predictive signs of postpartum depression. J Affect Disord, 49: 167–80, 1998. 151-Chaudron LH, ve ark. Predictors, prodromes and incidence of postpartum depression. J Psychosom Obstet Gynecol, 22: 103–112, 2001. 65 ÖZGEÇMİŞ 1986 yılında Çorum’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimlerini Çorum’da tamamladı. 2004 yılında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazandı. 2010 yılında tıp fakültesinden mezun olduktan sonra aynı yıl Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları bölümünü kazandı. Üniversitede araştırma görevlisi olarak çalışırken EMDR eğitimi aldı. 66 EKLER EK-1 OLAYLARIN ETKİSİ ÖLÇEĞİ Hiç Biraz Orta Fazla Çok fazla 1-Benzeyen her şey, olayla ilgili duygularımı aklıma getiriyor ve hatırlatıyor 2-Uykumu sürdürmekte, kesintisiz ve derin bir uyku uyumakta zorlanıyorum, uykum bölünüyor 3-Olayla ilgisiz ve farklı şeyler dahi bana olayı hatırlatıyor, aklıma getiriyor ve düşündürüyor 4-Kendimi huzursuz ve öfkeli hissediyorum 5-Olayı düşündüğümde, olayı hatırlatan şeylerle karşılaştığımda keyfimin kaçmasına canımın sıkılmasına izin vermiyorum 6-istemediğim halde olay aklıma geliyor ve onu düşünmek zorunda kalıyorum 7-Sanki olayı yaşamamışım, olmamış ve gerçek değilmiş gibi hissediyorum 8-Olayı hatırlatan durum, yer ve koşullardan uzak duruyorum, kaçınıyorum 9-Olayla ilgili görüntüler fotoğraf gibi, film gibi gözümün önünde canlanıyor 10-Ani ses, görüntü ve hareketlerden çabuk irkiliyorum ve abartılı tepkiler veriyorum 11-Olayı düşünmemeye çalışıyorum 12-Olayla ilgili birçok duyguyu hala taşıdığımı fark ettim fakat bunların üzerinde durmuyorum ve çözmeye çalışmıyorum 13-Sanki bütün duygularımı kaybetmiş gibi hissediyorum . Kendimi hissizleşmiş ve donuklaşmış gibi algılıyorum 14-Zaman zaman olay sırasındaki duygularımı yeniden hatırlıyorum ve sanki o anı yeniden yaşıyormuş gibi tepkiler gösteriyorum 15-Uykuya dalmakta zorluk çekiyorum 16-Olayla ilgili yaşadığım duyguları o kadar canlı hatırlıyorum ki, sanki dalga dalga üzerime geliyorlar 17- Olayı hafızamdan silmeye ve unutmaya çalışıyorum 67 18-Dikkatimi toplamada ve yoğunlaşmada zorluk çekiyorum 19-Olayı hatırlatan şeylerle karşılaştığımda terleme, kızarma, titreme, çarpıntı, nefes alma güçlüğü, göğüste baskı hissi gibi bedensel belirtiler yaşıyorum 20-Olayla ilgili rüyalar görüyorum 21-Kendimi tetikte ve diken üstünde hissediyorum, güvenliğimle ilgili endişeler duyuyorum 22-Olay hakkında konuşmamaya çalışıyorum 68 EK-2 BECK DEPRESYON ENVANTERİ 1- (0) Üzgün ve sıkıntılı değilim. (1) Kendimi üzüntülü ve sıkıntılı hissediyorum. (2) Hep üzüntülü ve sıkıntılıyım. Bundan kurtulamıyorum. (3) O kadar üzgün ve sıkıntılıyım ki, artık dayanamıyorum. 2- (0) Gelecek hakkında umutsuz ve karamsar değilim. (1) Gelecek için karamsarım. (2) Gelecekten beklediğim hiçbir şey yok. (3) Gelecek hakkında umutsuzum ve sanki hiçbir şey düzelmeyecekmiş gibi geliyor. 3- (0) Kendimi başarısız biri olarak görmüyorum. (1) Başkalarından daha başarısız olduğumu hissediyorum. (2) Geçmişe baktığımda başarısızlıklarla dolu olduğunu görüyorum. (3) Kendimi tümüyle başarısız bir insan olarak görüyorum. 4- (0) Her şeyden eskisi kadar zevk alıyorum. (1) Birçok şeyden eskiden olduğu gibi zevk alamıyorum. (2) Artık hiçbir şey bana tam anlamıyla zevk vermiyor. (3) Her şeyden sıkılıyorum. 5- (0) Kendimi herhangi bir biçimde suçlu hissetmiyorum. (1) Kendimi zaman zaman suçlu hissediyorum. (2) Çoğu zaman kendimi suçlu hissediyorum. (3) Kendimi her zaman suçlu hissediyorum. 6- (0) Kendimden memnunum. (1) Kendimden pek memnun değilim. (2) Kendime kızgınım. (3) Kendimden nefrete ediyorum. 7- (0) Başkalarından daha kötü olduğumu sanmıyorum. (1) Hatalarım ve zayıf taraflarım olduğunu düşünmüyorum. (2) Hatalarımdan dolayı kendimden utanıyorum. (3) Her şeyi yanlış yapıyormuşum gibi geliyor ve hep kendimde kabahat buluyorum. 8- (0) Kendimi öldürmek gibi düşüncülerim yok. (1) Kimi zaman kendimi öldürmeyi düşündüğüm oluyor ama yapmıyorum. (2) Kendimi öldürmek isterdim. (3) Fırsatını bulsam kendimi öldürürüm. 9- (0) İçimden ağlamak geldiği pek olmuyor. (1) Zaman zaman içimden ağlamak geliyor. (2) Çoğu zaman ağlıyorum. (3) Eskiden ağlayabilirdim ama şimdi istesem de ağlayamıyorum. 10- (0) Her zaman olduğumdan daha canı sıkkın ve sinirli değilim. (1) Eskisine oranla daha kolay canım sıkılıyor ve kızıyorum. (2) Her şey canımı sıkıyor ve kendimi hep sinirli hissediyorum. (3) Canımı sıkan şeylere bile artık kızamıyorum 69 11 (0) Başkalarıyla görüşme, konuşma isteğimi kaybetmedim. (1) Eskisi kadar insanlarla birlikte olmak istemiyorum. (2) Birileriyle görüşüp konuşmak hiç içimden gelmiyor. (3) Artık çevremde hiç kimseyi istemiyorum. 12 (0) Karar verirken eskisinden fazla güçlük çekmiyorum. (1) Eskiden olduğu kadar kolay karar veremiyorum. (2) Eskiye kıyasla karar vermekte çok güçlük çekiyorum. (3) Artık hiçbir konuda karar veremiyorum 13 (0) Her zamankinden farklı göründüğümü sanmıyorum. (1) Aynada kendime her zamankinden kötü görünüyorum. (2) Aynaya baktığımda kendimi yaşlanmış ve çirkinleşmiş buluyorum. (3) Kendimi çok çirkin buluyorum. 14 (0) Eskisi kadar iyi iş güç yapabiliyorum. (1) Her zaman yaptığım işler şimdi gözümde büyüyor. (2) Ufacık bir işi bile kendimi çok zorlayarak yapabiliyorum. (3) Artık hiçbir iş yapamıyorum. 15 (0) Uykum her zamanki gibi. (1) Eskisi gibi uyuyamıyorum. (2) Her zamankinden 1-2 saat önce uyanıyorum ve kolay kolay tekrar uykuya dalamıyorum. (3) Sabahları çok erken uyanıyorum ve bir daha uyuyamıyorum. 16 (0) Kendimi her zamankinden yorgun hissetmiyorum. (1) Eskiye oranla daha çabuk yoruluyorum. (2) Her şey beni yoruyor. (3) Kendimi hiçbir şey yapamayacak kadar yorgun ve bitkin hissediyorum. 17 (0) İştahım her zamanki gibi. (1) Eskisinden daha iştahsızım. (2) İştahım çok azaldı. (3) Hiçbir şey yiyemiyorum. 18 (0) Son zamanlarda zayıflamadım. (1) Zayıflamaya çalışmadığım halde en az 2 Kg verdim. (2) Zayıflamaya çalışmadığım halde en az 4 Kg verdim. (3) Zayıflamaya çalışmadığım halde en az 6 Kg verdim. 19 (0) Sağlığımla ilgili kaygılarım yok. (1) Ağrılar, mide sancıları, kabızlık gibi şikayetlerim oluyor ve bunlar beni tasalandırıyor. (2) Sağlığımın bozulmasından çok kaygılanıyorum ve kafamı başka şeylere vermekte zorlanıyorum. (3) Sağlık durumum kafama o kadar takılıyor ki, başka hiçbir şey düşünemiyorum. 20 (0) Sekse karşı ilgimde herhangi bir değişiklik yok. (1) Eskisine oranla sekse ilgim az. (2) Cinsel isteğim çok azaldı. (3) Hiç cinsel istek duymuyorum. 21 (0) Cezalandırılması gereken şeyler yapığımı sanmıyorum. (1) Yaptıklarımdan dolayı cezalandırılabileceğimi düşünüyorum. (2) Cezamı çekmeyi bekliyorum. (3) Sanki cezamı bulmuşum gibi geliyor. 70 EK-3 Modified Perinatal Post-traumatic Stress Disorder Questionnaire (Modified PPQ) (1) Did you have bad dreams of giving birth or of your baby’s hospital stay? (2) Did you have upsetting memories of giving birth or of your baby’s hospital stay? (3) Did you have any sudden feelings as though your baby’s birth was happening again? (4) Did you try to avoid thinking about childbirth or your baby’s hospital stay? (5) Did you avoid doing things that might bring up feelings you had about childbirth or your baby’s hospital stay (e.g., not watching a TV show about babies)? (6) Were you unable to remember parts of your baby’s hospital stay? (7) Did you lose interest in doing things you usually do (e.g., did you lose interest in your work or family)? (8) Did you feel alone and removed from other people (e.g., did you feel like no one understood you)? (9) Did it become more difficult for you to feel tenderness or love with others? (10) Did you have unusual difficulty falling asleep or staying asleep? (11) Were you more irritable or angry with others than usual? (12) Did you have greater difficulties concentrating than before you gave birth? (13) Did you feel more jumpy (e.g., did you feel more sensitive to noise, or more easily startled)? (14) Did you feel more guilt about the childbirth than you felt you should have felt? Notes: Response scale and scoring weight for each question: (0) not at all; (1) once or twice; (2) sometimes; (3) often, but less than 1 month; (4) Often, for more than a month. 71 EK-4 1. Doğum yapmayla ya da bebeğinizin hastanede yatışıyla ilgili kötü rüyalar gördünüz mü? 2. Doğumla ilgili ya da bebeğinizin hastanede kalışı ile ilgili üzücü/rahatsız edici anılarınız oldu mu? 3. Sanki bebeğinizin doğumu yeniden oluyormuş gibi ani duygulara kapıldınız mı? 4. Bebeğinizin doğumu ya da hastanede kalışı hakkında düşünmekten kaçındınız mı? 5. Doğumda ya da bebeğiniz hastanede kaldığında hissettiğiniz duyguları uyandırabilecek şeyleri yapmaktan kaçındınız mı?(örneğin, bebekler hakkındaki bir televizyon programını izlememek gibi) 6. Bebeğinizin hastanede kalışının bazı kısımlarını hatırlayamadığınız oldu mu? 7. Genelde yaptığınız şeylere karşı ilginizi kaybettiniz mi? (örneğin, işinize ya da ailenize olan ilginizi kaybettiniz mi?) 8. Kendinizi yalnız ve diğer insanlardan uzaklaşmış hissettiniz mi (örneğin, hiç kimsenin sizi anlamadığını hissettiniz mi?) 9. Diğer insanlara karşı şevkat ya da sevgi hissetmek sizin için daha zor oldu mu? 10. Uykuya dalmakta ya da uyumakta her zamankinden farklı bir zorluk yaşadınız mı? 11. Diğer insanlara her zamankinden daha hırçın veya öfkeli miydiniz? 12. Doğumdan öncesine göre odaklanmakta (konsantre olmakta) daha fazla güçlük çektiniz mi? 13. Daha gergin hissettiniz mi?(örneğin gürültüye karşı daha hassas hissettiniz mi ya da daha kolay korktunuz mu?) 14. Doğum yapma konusunda kendinizi hissetmeniz gerekenden daha suçlu hissettiniz mi? Arada bir Sık sık ama bir aydan daha az Sık sık 1 aydan daha fazla Bir ya da iki kez Hiç MODİFİYE PERİNATAL TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU ÖLÇEĞİTÜRKÇE FORM 72 EK-5 EDİNBURG DOĞUM SONRASI DEPRESYON ÖLÇEĞİ Yakın zamanlarda bebeğiniz oldu. Sizin son hafta içindeki duygularınızı öğrenmek istiyoruz. Böylelikle size daha iyi yardımcı olabileceğimize inanıyoruz. Lütfen, yalnızca bugün değil son 7 gün içinde, kendinizi nasıl hissettiğinizi en iyi tanımlayan ifadeyi işaretleyiniz. 1) Gülebiliyor ve olayların komik tarafını görebiliyorum. ( )Her zaman olduğu kadar ( )Artık pek okadar değil ( )Artık kesinlikle okadar değil ( )Artık hiç değil 2) Geleceğe hevesle bakıyorum. ( ) Her zaman olduğu kadar ( )Her zamankinden biraz daha az ( )Her zamankinden kesinlikle daha az ( )Hemen hemen hiç 3) Birşeyler kötü gittiğinde gereksiz yere kendimi suçluyorum. ( )Evet, çoğu zaman ( )Evet, bazen ( )Çok sık değil ( )Hayır, hiç bir zaman 4) Nedensiz yere kendimi sıkıntılı ya da endişeli hissediyorum. ( )Hayır, hiç bir zaman ( )Çok seyrek ( )Evet, bazen ( )Evet, çoğu zaman 5) İyi bir nedeni olmadığı halde, korkuyor ya da panikliyorum. ( )Evet, çoğu zaman ( )Evet, bazen ( )Hayır,çok sık değil ( )Hayır, hiç bir zaman 73 6) Her şey giderek sırtıma yükleniyor. ( )Evet, çoğu zaman hiç başa çıkamıyorum ( )Evet, bazen eskisi gibi başa çıkamıyorum ( )Hayır,çoğu zaman oldukça iyi başa çıkamıyorum ( )Hayır, her zamanki gibi başa çıkabiliyorum 7) Öylesine mutsuzum ki uyumakta zorlanıyorum. ( )Evet, çoğu zaman ( )Evet, bazen ( )Çok sık değil ( )Hayır, hiç bir zaman 8) Kendimi üzüntülü ya da çökkün hissediyorum. ( )Evet, çoğu zaman ( )Evet, oldukça sık ( )Çok sık değil ( )Hayır, hiç bir zaman 9) Öylesine mutsuzum ki ağlıyorum. ( )Evet, çoğu zaman ( )Evet, oldukça sık ( )Çok seyrek ( )Hayır, asla 10) Kendime zarar verme düşüncesinin aklıma geldiği oldu. ( )Evet, oldukça sık ( )Bazen ( )Hemen hemen hiç ( )Asla 74 EK-6 SOSYODEMOGRAFİK BİLGİ FORMU 1. Yaş: 2. Evlilik durumu: 3. Eğitim durumu: ( ) lise 4. İş durumu: 5. Aylık geliri : 6. 7. 8. 9. ( ) evli/partneri ile beraber ( ) bekar/boşanmış/dul ( ) okur yazar değil ( ) ilkokul ( ) ortaokul ( ) üniversite-yüksek okul ( ) ev kadını ( ) işsiz ( ) işçi ( ) memur ( ) diğer (…) ( ) asgari ücretten az ( ) asgari ücret ( ) asgari ücretten fazla ( ) düzenli geliri yok Kaçıncı gebeliği: En son gebelik istenen bir gebelik miydi? ( ) evet ( ) hayır En son gebeliği: ( ) term ( ) preterm Doğum şekli: ( ) normal yolla vajinal ( ) alet yardımıyla vajinal ( ) acil sezeryan ( ) elektif sezeryan 10. Doğumda hissedilenler(Doğumunuzu düşündüğünüzde şu anda sizi en çok rahatsız eden duygu): ( ) ağrı ( ) korkuya kapılma ( ) güçsüzlük hissi 11. Bebeğin kilosu: ( ) kontrolün kaybı hissi ( ) çaresizlik ( ) diğer.. ( ) <2500 ( )>2500 12. Gebelikte, doğumda ya da doğum sonrasında komplikasyon gelişimi: ( )yok ( )preeklampsi/eklampsi ( )Diyabet ( )kanama ( )enfeksiyon ( )diğer(….) 13. Doğum ekibinden memnuniyet: ( ) memnun kaldım ( )memnun kalmadım( nedenini belirtiniz) ( ) kısmen 14. Bebekle ilgili komplikasyon gelişti mi? (uygulayıcı hekim tarafından anlatılacaktır) (0 )hayır (1 ) anemi,hipokalsemi,hipoglisemi,sarılık,yenidoğan taşipnesi (2 ) apne,bradikardi,beslenme intoleransı (3 ) respiratuar distres sendromu (RDS)5 günden kısa süren,inguinal herni,intraventriküler hemaroji-1,sepsis-pnömoni (4) mekonyum aspirasyonu, PDA, Persistan fetal dolaşım,menenjit, böbrek yetmezliği, Prematürite retinopatisi (ROP) evre 1-2, Intraventriküler hemoraji (IVH) evre 1 (5 )Beyin ödemi,hidrosefali,Nekrotizan enterokalit,pnömotoraks,ROP-evre 3,nöbet,RDS 5 günden uzun süren (6)konjenital kalp defekti, bronkopulmoner displazi,diyafragma hernisi,gastroşizis,ileostomi,IVH-evre 3,konjenital anomali,periventriküler lökomalazi,ROP-evre 4-5 (7 ) ciddi kardiyopulmoner yetmezlik,IVH-evre 4 75 ( 8)diğer 15. Gebelik öncesi psikiaytrik hastalık öyküsü: ( )yok ( )anksiyete-panik ( )fobi ( ) psikoz/şizofreni ( )OKB ( )depresyon ( )BAB 16. Gebelikte psikiyatrik hastalık öyküsü: ( )yok ( )anksiyete-panik ( )fobi ( )psikoz-şizofreni ( )OKB ( )depresyon ( )BAB 17. Çocuklukta ya da erişkinlikte aşağıdaki olaylardan birini yaşadınız mı? ( ) hayır ( ) ciddi bir kaza/doğal afet ( ) aileden ya da tanıdık biri tarafından cinsel olmayan saldırı ( ) yabancı biri tarafından cinsel olmayan saldırı ( ) çatışma veya savaş alanında bulunma ( ) bir yakınının ve arkadaşının beklenmeyen ölümü ( ) ciddi bir hastalık geçirme ( ) diğer 18. Çocuklukta ya da erişkinlikte aşağıdaki olaylardan birine maruz kaldınız mı? ( )hayır ( ) Tanıdık birinin cinsel saldırısı ( ) Bir yabancının cinsel saldırısı 19. Gebelik sırasında ya da doğum sonrasında aşağıdaki olaylardan birini yaşadınız mı? ( ) hayır ( ) ciddi bir kaza/doğal afet ( ) aileden ya da tanıdık biri tarafından cinsel olmayan saldırı ( ) yabancı biri tarafından cinsel olmayan saldırı ( ) çatışma veya savaş alanında bulunma ( ) bir yakınının ve arkadaşının beklenmeyen ölümü ( ) ciddi bir hastalık geçirme ( ) cinsel saldırı ( ) diğer 20. Doğum sonrası eşinizin size destek olduğunu hissettiniz mi? ( ) evet ( ) hayır ( ) kısmen 21. Gebelik boyunca eşinizin size destek olduğunu hissettiniz mi? ( ) evet ( ) hayır ( ) kısmen 76 EK-7 Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurul Kararı 77 EK-8 BİLGİLENDİRİLMİŞ OLUR FORMU Sayın … Bu katılacağınız çalışma bilimsel bir araştırma olup, araştırmanın adı “Modifiye Perinatal (gebelikle ilişkili,gebelikten hemen önce,gebelik ve gebelik sonrası) Travma Sonrası Stres Bozukluğu Anketi Türkçe Geçerlilik ve Güvenilirliği ile Postpartum(doğum sonrası dönem) Travma Sonrası Stres Bozukluğu Etyolojisi (nedenleri) ve Yaygınlığı”dır. Bu araştırmanın amacı, Modifiye TSSB (Travma sonrası stres bozukluğu) ölçeğini kullanarak ardışık gelen hastalarda Travma sonrası stres bozukluğu yaygınlığını saptamak ve Postpartum (doğum sonrası dönem)dönemde Travma sonrası stres bozukluğunun ortaya çıkmasında etkili olan psikososyodemografik ve obstetrik(gebelikle ilişkili) risk faktörlerini belirleyip, bunların doğum sonrası dönemde Travma sonrası stres bozukluğu gelişimi konusunda öngörücü olup olmadıklarını belirlemektir. Çalışmaya katılım gönüllülük esasına dayalıdır. Kararınızdan önce araştırma hakkında sizi bilgilendirmek istiyoruz. Bu bilgileri okuyup anladıktan sonra araştırmaya katılmak isterseniz formu imzalayınız. Bu araştırmada sizde Postpartum TSSB (Doğum sonrası dönemde Travma sonrası stres bozukluğu) saptanırsa siz istediğiniz takdirde bu rahatsızlığın tedavisi planlanacaktır. Bu araştırmada yer almanız için bir defa gelmeniz yeterli olup, rastgele seçilen 47 gönüllüden biri olursanız üç hafta sonra ikinci kontrole gelmeniz gerekebilir, ya da uygun görürseniz telefonla anket uygulanabilir. Araştırmada yer alacak sizin gibi gönüllülerin sayısı 158’dır. Çalışma üç ay sürecektir. Bu araştırma ile ilgili olarak sizden beklenen, beklenen istenen araştırma ölçeklerini ve formlarını doldurmak, araştırıcının sorularına uygun ve doğru cevap vermektir. Herhangi bir kan tetkiki ya da görüntüleme tetkiki (film, BT, MR, vb.) yapılmayacaktır. Bu araştırmada sizin için herhangi bir risk ve zarar söz konusu değildir. Sizin için beklenen yararlar tanı konulduğu ve istediğiniz taktirde Postnatal TSSB’ nin tedavi edilebilecek olmasıdır. Araştırma sırasında sizi ilgilendirebilecek herhangi bir gelişme olduğunda, bu durum size veya yasal temsilcinize derhal bildirilecektir. 78 Eğer araştırmaya katılmayı kabul ederseniz Dr. Ece Yönel tarafından görüşmeye alınacaksınız, bazı anket uygulamaları yapılacaktır ve bulgular kaydedilecektir. Kullanılan anketler Beck Depresyon Ölçeği; depresyon şiddetinizi ölçmek için kullanılmaktadır,21 sorudan oluşur ve cevaplanma süresi yaklaşık 3 dakikadır. Olayların Etkisi Ölçeği Ölçeği; travmatik deneyiminizin şiddetini ölçmek için kullanılmaktadır ve cevaplama süresi yaklaşık 4-5 dakikadır. Edinburg Postnatal Depresyon Ölçeği; 10 sorudan oluşmaktadır.Doğum sonrasında görülen doğumla ilişkili depresyon şiddetini ölçmek için kullanılmaktadır.Cevaplama süresi yaklaşık 2 dakikadır.Modifiye Perinatal Travma Sonrası Stres Bozukluğu Ölçeği Doğumla ilişkili travmatik deneyimlerinizi sorgular,14 sorudan oluşmaktadır ve doğumla ilişkili travmanız olup olmadığını değerlendirir. Cevaplama süresi 2-3 dakikadır.Sosyodemografik bilgi formu; bazı kişisel bilgilerinizin,gebelikle,doğumla ilgili yaşantılarınızın,bazı travmatik deneyimlerinizin sorgulandığı, kimlik bilgilerinizin kaydedilmediği sorulardan oluşmaktadır.Bilgileriniz çalışma dışında kullanılmayacaktır.Ölçekler dışında, klinik olarak Travma sonrası stres bozukluğu tanınız bulunup bulunmadığına yönelik olarak, travmatik doğum deneyimi olan katılımcılarda tanıya yönelik görüşme yapılacaktır.Toplam görüşme ve ölçek kaydetme süresi yaklaşık 15-20 dakikadır. Araştırma sırasında sizi ilgilendirebilecek herhangi bir gelişme olduğunda, bu durum size veya yasal temsilcinize derhal bildirilecektir. Araştırma hakkında ek bilgiler almak için ya da çalışma ile ilgili herhangi bir sorun, istenmeyen etki ya da diğer rahatsızlıklarınız için 03462580851 numaralı telefondan araştırmacı doktorunuz Ece YÖNEL’e başvurabilirsiniz. Ayrıca bu araştırma kapsamındaki bütün muayene, tetkik, testler ve tıbbi bakım hizmetleri için sizden veya bağlı bulunduğunuz sosyal güvenlik kuruluşundan hiçbir ücret istenmeyecektir. İster doğrudan, ister dolaylı olsun araştırma uygulamasından kaynaklanan nedenlerle meydana gelebilecek herhangi bir sağlık sorununuzun ortaya çıkması halinde, her türlü tıbbi müdahale sizden ücret talep edilmeden ve sosyal güvenceniz kullanılmadan sağlanacaktır. Bu araştırmada yer almak tamamen sizin isteğinize bağlıdır. Araştırmada yer almayı reddedebilirsiniz ya da herhangi bir aşamada araştırmadan ayrılabilirsiniz. Bu durum herhangi bir cezaya ya da sizin yararlarınıza engel duruma yol açmayacaktır. 79 Araştırıcı bilginiz dahilinde veya isteğiniz dışında, ölçek formlarını dolduramayacak derecede gerçeği değerlendirmesi bozulan şizofreni, bipolar bozukluk ya da mental retardasyon gibi bozuklukları olan katılımcıları araştırmadan çıkarabilir. Araştırmanın sonuçları bilimsel amaçla kullanılacaktır, çalışmadan çekilmeniz ya da araştırıcı tarafından çıkarılmanız durumunda, sizle ilgili tıbbi veriler de gerekirse bilimsel amaçla kullanılabilecektir. Size ait tüm tıbbi ve kimlik bilgileriniz gizli tutulacaktır ve araştırma yayınlansa bile kimlik bilgileriniz verilmeyecektir, ancak araştırmanın izleyicileri, yoklama yapanlar, etik kurullar ve resmi makamlar gerektiğinde tıbbi bilgilerinize ulaşabilir. Siz de istediğinizde kendinize ait tıbbi bilgilere ulaşabilirsiniz. Çalışmaya Katılma Onayı: Yukarıda yer alan ve araştırmaya başlanmadan önce gönüllüye verilmesi gereken bilgileri okudum ve sözlü olarak dinledim. Aklıma gelen tüm soruları araştırıcıya sordum, yazılı ve sözlü olarak bana yapılan tüm açıklamaları ayrıntılarıyla anlamış bulunmaktayım. Çalışmaya katılmayı isteyip istemediğime karar vermem için bana yeterli zaman tanındı. Bu koşullar altında, bana ait tıbbi bilgilerin gözden geçirilmesi, transfer edilmesi ve işlenmesi konusunda araştırma yürütücüsüne yetki veriyor ve söz konusu araştırmaya ilişkin bana yapılan katılım davetini hiçbir zorlama ve baskı olmaksızın gönüllü olarak kabul ediyorum. Bu formun imzalı bir kopyası bana verilecektir. Gönüllünün, Adı-Soyadı: Adresi: Tel.-Faks: Tarih ve İmza: Açıklamaları yapan araştırmacının, Adı-Soyadı: Görevi: Adresi: Tel.-Faks: Tarih ve İmza: Olur alma işlemine başından sonuna kadar tanıklık eden kuruluş görevlisinin/görüşme tanığının, Adı-Soyadı: Görevi: Adresi: Tel.-Faks: Tarih ve İmza: 80