Ekonomik Görünüm

advertisement
Ekonomik Görünüm
Global piyasalar 2010 yılının ikinci çeyreğinde, süre giden ikinci dip tartışmaları ve hala yatışmayan
ülke riski endişeleri nedeniyle dalgalı bir seyir izledi. Gelişmiş ülke ekonomilerine ilişkin makro
ekonomik veri akışının da kalıcı bir toparlanmaya işaret etmiyor olması, piyasaların yön bulmasını
daha da zorlaştırdı. Her en kadar global ekonomide ikinci bir dip şu an için çok yakın bir tehlike olarak
gözükmese de, ileride ekonomide olası bir ani kötüleşme karşısında hazırlıksız yakalanmamak için,
gelişmiş ülkelerden gelen veri akışını yakından izlemekte fayda olduğuna inanıyoruz.
Global ekonomide pek de parlak olmayan bu görünüme karşın 2010’un ilk yarısında Türkiye
ekonomisi beklenenden çok daha iyi bir performans sergiledi. 2009’un ilk yarısındaki zayıf
performanstan kaynaklanan baz yılı etkisi, tüketici ve reel kesim güveninde beklenenden önce ve
kuvvetli toparlanma ve faizlerdeki düşüşle birlikte bankaların artan kredi verme iştahı 2010’un ilk
yarısında yurtiçi tüketim ve yatırım talebindeki artışı tetikleyerek GSYH’nın %11 büyümesine neden
oldu.
2010 yılının üçüncü çeyreğine yönelik veriler, pek de sürpriz olmayacak bir şekilde ekonomide yılın ilk
yarısına göre bir miktar yavaşlama olduğuna işaret ediyor. Zayıf baz yılı etkisinin yavaş yavaş ortadan
kalkması ve özellikle Avrupa’daki zayıflığın sürmesi ve teşviklerin önemli bir kısmının sona ermesiyle
ihracatın yavaşlaması 2010’un ikinci yarısındaki göreli yavaşlamanın temel nedeni olarak öne çıkıyor.
İmalat sanayinde kapasite kullanım oranı hala %73-%74 bandında seyrederken, yılın ilk yarısında çok
güçlü artışlar kaydeden sanayi üretiminin büyüme temposunda da yavaşlama gözleniyor. Sonuç
itibariyle, 2010 yılının ilk yarısında ekonomik aktivitenin beklenenden çok daha güçlü olduğunu, yılın
üçüncü çeyreğinden itibaren ise, büyümenin devam etmesine rağmen temposunda yavaşlama
olduğunu vurgulamak gerekiyor.
2010 başında bazı vergilerdeki artış ve kamu mallarına yapılan zamlar, sonrasında da gıda
fiyatlarındaki artışlar enflasyonun Nisan ayında yıllık bazda %10.2’ye kadar yükselmesine neden oldu.
Ancak, sonraki dönemde gıda fiyatlarındaki gerilemeyle enflasyondaki yükseliş trendi tersine döndü
ve Temmuz ayında yıllık enflasyon 57.6’ya geriledi. Merkez Bankası enflasyondaki trendin orta vadeli
hedeflere uyumlu olduğu konusunda kendini oldukça rahat hissettiği için, politika faizi olarak
belirlenen haftalık repo faizini bir süre daha %7 düzeyinde bırakacağı mesajını veriyor. Ancak, Merkez
Bankası’nın kriz sırasında gündeme aldığı piyasalara likidite sağlayıcı bazı önlemeleri kademeli olarak
sona erdirerek piyasalardaki fazla likiditeye ve hızlı kredi büyümesine müdahale ettiğini de
vurgulamak gerekiyor.
Türkiye’de daha önceki hızlı büyüme dönemlerinde de gözlendiği gibi 2010 yılının ilk yarısında dış
ticaret açığındaki artışa bağlı olarak cari işlemler açığının hızla genişlediği gözleniyor. Ekonomik
faaliyetteki canlanma ve güçlü TL’nin etkisiyle yılın ilk yarısında ithalat %33.6 artarken aynı dönemde
ihracatta kaydedilen %14.9’luk mütevazı artış dış ticaret açığının geçen senenin aynı dönemine göre
iki katına çıkmasına neden oldu. Bunun sonucunda yılın ilk altı ayında cari işlemler açığı, geçen seneki
7.4 milyar dolarlık düzeyinden 20.7 milyar dolara yükseldi. Bunun yanı sıra, doğrudan yabancı
yatırımların bu dönemde sadece 2.3 milyar dolar olarak gerçekleşerek geçen senenin bile altında
kalmış olması, 2010’un ilk yarısında cari işlemler açığının finansman kalitesindeki bozulmayı gözler
önüne serdi.
Beklenenden daha güçlü ekonomik performans ve harcamalardaki disiplinli yaklaşımdan çok
uzaklaşılmaması nedeniyle 2010 yılının ilk yarısında bütçede geçen senenin aynı dönemine göre çok
önemli bir iyileşme kaydedildi. Ayrıca, Mayıs 2010’da Hükümet’in 2011’den itibaren Mali Kural
uygulamasına geçileceğini açıklaması maliye politikasının kredibilitesini daha da artırdı. Ancak,
sonraki dönemde Hükümet’ten yapılan açıklamalar Mali Kural uygulamasının belirsiz bir tarihe kadar
ertelendiğini gösteriyor. Hükümet’in bu kararı piyasalarda şu ana kadar olumsuz bir etki yaratmamış
olsa da, önümüzdeki dönemde mali disiplinden taviz verilmesi ya da dünya ekonomisinde
yaşanabilecek bir sıkıntının Türkiye’ye de yansıması durumunda Mali Kural’ın ertelenmiş olmasının
olumsuz etkilerinin görülebileceğini unutmamak gerekiyor.
Download