Ayrılığın ve Kavuşmanın Mekanı A fa m ilia r scene from pre-1970 Turkish films: a young man carry­ ing a wooden suitcase passes through a larged arched entrance and slowly begins to descend the steps. He stops fo r a moment, and the camera shows him from a dis­ tance this time with a huge build­ ing behind him. The man watches the hundreds of people rushing by him. He is face to face with the crowds, confusion and enchant­ ment of Istanbulfo r the first time. The familiar and imposing build­ ing with the air o f a mediaeval Cetısiz Cea 1970 öncesi yılların Türk film­ lerinden tanıdık bir görüntü; elinde tahta bavulu ile genç bir adam kemerli büyükçe ka­ pıdan ilerler, merdivenlerden yavaşça inmeye başlar. Adam bir an durur, kamera daha ge­ niş bir açıdan arkasındaki de­ vasa yapıyı görüntüler. Ada­ mın bakış açısından ise yüzler­ ce insan geçip gitmektedir: bütün karmaşıklığı, kalabalığı ve büyüsü ile İstanbul’la yüz­ leşme zamanıdır. İşte bu tanı­ dık görüntüde yeralan ve Or- Haydarpaşa Garı, Osmanlı’nın 19. yüzyıldaki en büyük projelerinden biri olan Bağdat Demiryolu Hattı’nı görkemli bir yapıyla başlatma arzusunun sonucunda, Almanlarla ortak finanse edilerek 1906-1908 yılları arasında yapıldı. / Designed by German architects and jointly financed by Germany, the station was built in 1906-1908 as an imposing starting point for the Istanbul-Baghdad railway line, one of the largest 19th century Ottoman infrastructure projects. taçağ şatolarını hatırlatan mi­ marisi ile insanı hayran bıra­ kan yapı Haydarpaşa Garı’dır. Haydarpaşa Garı, adını kurul­ duğu yerdeki çayırdan almak­ tadır. Mevacip defterlerine gö­ re, 1533 yılında vezirliğe kadar yükselen Hadım Haydar Paşa’nın bahçesinden adını alan semtin tarihi, İ7. yüzyıl tarihçi­ si Aramya Çelebi’ye göre Bi­ zans dönemine kadar uzan­ maktadır. Bölgenin kaderi, 1873 yılında îstanbul-îzmit demiryolu hattı- castle is Haydarpaşa Station. It is nam ed after the meadows and orchards which were here before the railway was built and which according to the land registers originally belonged to H adım H aydar Paşa, who became a vezir in 1533■ The 1 7th century historian Aramya Çelebi records that in Byzantine times there was a patriarchal palace here. The destiny o f the district was altered fo r ever with the con­ struction o f the railway line from. Istanbul to Izmit along the eastern M armara Sea coast in 1873■ At the sea’s edge in Haydarpa§a a station was built fo r the railway, which crossed the m eadows a n d headed east. Between 1899 and 1903 warehouses and a wharf for incoming ferry boats were built here, and as the railw ay exten d ed beyond Izmit to other Turkish cities passenger numbers increased rapidly. Soon the station b u ild in g became inadequate. , The Baghdad Railway was one of J I I I I I I I I I I I I Gülban Kırdı mn açılması ile değişir. Çayırı ikiye bölen demiryolu hattı­ nın son noktasına bir gar bi­ nası inşa ettirilir. 1899-1903 yılları arasında, depolama te­ sisleri ve deniz kıyısına inşa edilen mendirekle birlikte gi­ derek önemi artan istasyon, tren yolu hattının Anado­ lu’nun çeşitli şehirlerine doğ­ ru uzatılması ile yetersiz gel­ meye başlar. Osmanlı devletinin 19. yüz­ yıldaki en büyük projelerin­ den biri Bağdat Demiryolu Boğaz’a Marmara tarafından girildikten hemen sonra beliren ve büyük bir vakarla Avrupa yakasını gözler gibi duran Haydarpaşa Garı, yıllar boyun­ ca Anadolu’dan İstanbul’a gelenlerin varış noktası, İstanbul’dan Anadolu’nun ücra köşelerine gidenlerin uzun yolculuklarının ilk adımı olmuştur. / Haydarpaşa Station comes into sight as soon as you enter the Bosphorus. For nearly a century this impressive building has looked across the strait to Europe, and been the first sight of those drawing into Istanbul from the remotest corners of Turkey. Hattı’ydı. Bu hattın başlangıç noktasına görkemli bir yapı in­ şa etme arzusuyla gündeme ge­ len Haydarpaşa Garı, Almanlar­ la ortaklaşa finanse edildi. Otto Ritter ve Helmuth Cuno adında iki Alman mimar tarafından 30 Mayıs 1906 tarihinde yapımına başlanan ve büyük yolcu salo­ nu 1908 yılında bitirilen yapı, iki yıl içinde bütünüyle tamam­ landı. Deniz üzerine çakılan 1100 ah­ şap kazığın üstüne oturtulmuş the major projects o f the Ottoman state in the 19th century, and a fittingly imposing station to mark the beginning o f this line across Anatolia and south through the Middle East was needed. H ay­ darpaşa Station was fin a n c e d jo in tly by the Germans, a n d designed by two German archi­ tects Otto Ritter a n d Helmuth Cuno. Construction commenced on 30 May 1906 and the main passenger hall was completed in 1908. Construction o f the other / olan Gar binası, -mimarlarının Alman olmasının da etkisiyleOrta Avrupa Barok mimarisi, Alman Rönesansı ve Neo-Klasik üslupların eklektik bir ör­ neğidir. İki kolu farklı uzun­ lukta olan “U” planlı binanın iç avlusu kuzeye bakmaktadır. Merdivenler üzerinde yükseltil­ miş olan ve köşe kulelerinin bulunduğu deniz cephesi ise güneye bakmaktadır. Beş katlı binanın her katındaki koridor­ lara sıralanmış olan odalar bü- wings took a further two years. The station building is built over the sea and rests on 1100 timber piles. Its architecture is an eclectic m ixtu re o f central European baroque, German renaissance and neo-classical styles. The two arms of the Uplan building are of different lengths and face north­ wards aw ay fro m the sea. The main seaward façade is flanked by towers at the corners and a broad flight of steps leads up to the entrance. The upper storeys of the Garın iç avlusuna açılan salonda, tavanlarla duvarların buluştuğu yerdeki bezeli furuşlar, kemer ayaklarındaki alçı kabartma barok bezemeler ve renkli vitraylar olağanüstü güzelliktedir. / The passenger hall opening onto the central court of the station has decorative cornices, stucco relief decoration in baroque style on the arch imposts, and stained glass windows. I ro olarak kulla­ nılmaktadır. Öz■ gün kalem işi bezeli tavanları ile dikkat çeken odalardan bu­ gün sadece, “permi odası” olarak kullanılan mekan orijinal haliyle durmak^ tadır. Köşe kule>---------------------- five storey build­ ing contain offices leading off corridors. Origi­ nally these offices h a d stencilled ceilings, but today only one preserves its original deco­ ration. The comer towers contain circular rooms of önder Durmaz lerinde, üst katlara doğru küçü­ len dairesel planlı mekanlar yer almaktadır. Güney cephesindeki merdivenlerle yükseltilmiş plat­ formdan girilen ve peronların bulunduğu iç avluya açılan sa­ londa, tavanlarla duvarların bu­ luştuğu yerde bulunan bezeli furuşlar, kemer ayaklarındaki alçı kabartma barok bezemeler ve renkli vitraylar olağanüstü gü­ zelliktedir. Kuzey tarafındaki av­ luda, çelik strüktürlü peron bö­ lümü bulunan binanın cephesi, diminishing size. The platforms are situated in the centre o f the U shaped station with access via the large passenger hall which occupies the ground storey of the main wing. There are mod­ ulions beneath the cornices around the walls o f the passenger hall, baroque stucco decoration on the arch imposts, and stained glass. The platforms are covered by a steel structure, and the façade is revetted in yellowish grey stone from Bilecik. Deniz üzerine çakılan 1100 ahşap kazığın üstüne oturtulmuş olan Gar binası, mimarlarının Alman olmasının da etkisiyle, Orta Avrupa Barok mimarisi, Alman Rönesansı ve Neo-Klasik üslupların eklektik bir örneğidir. / Constructed over the sea on 1100 timber piles, the station has an eclectic style combining Central European baroque, German renaissance and neoclassical. Bilecik’ten getirilen sarı-gri renkli lefye taşıyla kaplanmış­ tır. Boğaz’a Marmara tarafından girildiktan hemen sonra beliren ve büyük bir vakarla Avrupa yakasını gözler gibi duran bu dev yapı, 100 yıla yaklaşan ta­ rihinde bir dizi önemli olayın ve şimdi adı-sanı bilinmeyen yolcuların unutulmuş hikayele­ rinin sessiz tanığıdır. Haydarpaşa Garı, Birinci Dün; ya Savaşı sırasında, 1917 yılının Haydarpaşa Station becomes vis­ ible as soon as yo u enter the Bosphorus Strait from the Mar­ mara Sea. Over the ninety years since it opened, the station has been silen t witness to m any important events, and countless passengers, both remembered and forgotten. The station was badly damaged on 6 September 191 7 during World War /, when a m m u n itio n stored here fo r transport to the front exploded, and in 1979 another explosion \ 6 Eylül günü, Ana­ dolu’ya götürülmek üzere garda depo­ lanmış olan cepha­ nenin patlaması so­ nucu ağır bir yara al­ mıştır. Kısa süre için­ de, çatısı dışında as­ lına uygun olarak yenilenen Haydarpa­ şa Garı, motorlu araçların kullanımının yaygın­ laştığı döneme kadar İstanbul’un Anadolu yaka­ sındaki banliyölere yönelik en iyi ulaşım nokta- Fuat Hüdaverdi o f a Romanian tanker o ff the mouth o f the Bosphorus shattered the original stained glass windows. As well as in tercity trains, regular local trains serve the sub­ urbs w hich stretch dow n the M arm ara coast on the Asian side o f Istanbul. The scene of the provincial man with his suitcase arriving in Istan­ bul at Haydarpaşa Station is not a mere figment of Haydarpaşa Garı, motorlu araçların yaygınlaştığı döneme kadar, Anadolu yakasındaki banliyölere yönelik en iyi ulaşım noktasıydı. En üstte, garın tarihî restoranı görülüyor. / Although road vehicles have overtaken trains as the most popular way to travel to the suburbs along Istanbul’s Asian coast, trains are still crowded at rush hours. The station restaurant (top) retains its turn of the century atmosphere. siydi. Başta anlattığımız film sahnesi, sadece hayalgücü geniş sinemacıların filmografik bir imge­ si değildir. Gerçekten de, yıllar boyunca Anado­ lu’dan İstanbul’a gelenlerin varış noktası, İstan­ bul’dan Anadolu’nun ücra köşelerine giden as­ kerlerin, bürokratların, tüccarların, köyünün has­ reti ile yaşayan göçmen işçilerin uzun yolculuk­ larının ilk adımı olmuştur. Haydarpaşa Garı onlarca yıldır, Doğu’nun gi­ zemli yollarına vurup gitmenin ayrılık valsi ve İstanbul’un büyülü havasına kavuşmanın bitim­ siz telaşıdır. • the cinematic imagination, but a real part o f the pattern of urban migration which has seen millions of rural dwellers seek their fortune in Istanbul over recent decades. Haydarpaşa Station is also the starting point fo r those leaving home fo r distant provincial towns and cities; fo r soldiers doing mili­ tary service, bureaucrats posted to the provinces, and migrants going to visit loved ones back home. Although cars and motorways have reduced the importance o f rail travel, whether to the suburbs or on intercity routes, the station is still busy, and still an evocative landmark. • Eray Yolgezer, araştırmacı-yazar. *Eray Yolgezer is a researcher a n d writer. j 80 S K Y L IF E O C A K a jp * JA N U A R Y 1999 Kişisel Arşivlerde Istanbul Belleği Taha Toros Arşivi ■İlil * o o 1 s 8 o mm