EconWorld Working Paper Series No: 2015-001 doi: 10.22440/EconWorld.WP.2015.001 Research Article Sanayi Ülkelerindeki Küresel Döviz Kuru Savaşlarının Gelişme Yolundaki Ülkelere Etkisi Ece D. Erol1 İbrahim Erol2 Özet Küresel döviz kuru savaşlarının perde arkasında sanayi ülkelerinin uyguladıkları aşırı genişleyici para politikaları yatmaktadır. Genişleyici para politikası döviz kurlarının değerini düşürmekte ve rekabet halinde olan ekonomilerde fiyatlar açısından küresel rekabet gücünün iyileşmesine neden olmaktadır. Bu çalışmanın amacı sanayi ülkelerinde uygulanan para ve döviz kuru politikalarını incelemek, döviz kuru savaşlarının olası ihtimalini tartışmak ve bu politikaların gelişme yolundaki ülke ekonomilerine yansımalarını incelemektir. En büyük tehlike sanayi ülkelerinin uygulamakta oldukları para ve döviz kuru politikalarının “beggar-thy-neighbour-politics” komşunun sırtından geçinme politikası sayesinde kendi aralarında bir döviz kuru savaşlarının olabileceği kanısıdır. Ayrıca gelişme yolundaki ülkelere olan küresel sermaye akımları döviz kurlarında sık sık değişmelere neden olmakta ve bu ülkelerin ekonomilerine zarar vermektedir. Anahtar Kelimeler: Döviz kuru politikası, Merkez Bankaları, Para Arzı ve Kredi Politikası JEL Kodları : E51, E58, F31 Abstract At the heart of the global currency wars lies excessively expansionary monetary policy adopted by the industrialized countries. Expansionary monetary policy reduces the value of the exchange rate and improves global competitiveness of the economy with a view to price competition. This study aims to analyze the monetary and exchange rate policies adopted in industrial countries and to discuss the possibility of currency wars, as well as to investigate the effects of these policies on emerging economies. The biggest threat is the view that the “beggar-thy-neighbor” kind of exploitative monetary and exchange rate policies of industrialized countries could give rise to a currency war. In addition, global capital flows to the emerging economies cause frequent fluctuations in exchange rate, which hurts the economies of these countries. Keywords: Monetary Policy, Central Banking, Supply of Money and Credit Policy JEL Codes : E51, E58, F31 1 2 Yard. Doç. Dr., Celal Bayar Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Prof. Dr., Celal Bayar Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi 1 Sanayi Ülkelerindeki Küresel Döviz Kuru Savaşlarının Gelişme Yolundaki Ülkelere Etkisi 1. Erol ve Erol Giriş Döviz kuru savaşları ülkelerin kendi döviz kurlarının değerini düşürerek rakip ülkelerdeki piyasa paylarını arttırmalarını ifade etmektedir. Ülkeler kendi paralarının değerini düşürerek, yani devalüasyona giderek ve ihracatlarını ucuz konuma taşıyarak dış ticaretten kazançlı duruma gelebilmektedirler. Bu durumdaki bir ekonomide devalüasyon uluslar arası rekabet gücünü etkilemekte ve ticari rekabetçilere karşı bir fiyat avantajını beraberinde getirmektedir. Bu nedenle Brezilya maliye bakanı Guido Montega 2012 yılında, 2010 yılındaki Amerikan Merkez Bankasının kamu bonolarını satın alım programı nedeniyle küresel bir döviz kuru savaşlarının ortasında olduklarını ifade etmiştir. Japonya Merkez Bankası zayıflayan Japon ekonomisini canlandırmak ve enflasyonu hızlandırmak için 2013 yılında da 30 Milyar Yen değerinden daha fazla kamu bonolarını satın almış ve yine 2014 nisan ayında para musluğunu sonuna kadar açarak, 80 Milyar Yen(582 milyar Avro) değerinde kamu bonolarını satın alarak piyasaya para sürmüştür(Silber news: 2014). Japon Merkez Bankasının para politikası Amerikan Merkez Bankası, Avrupa Merkez Bankası ve Rusya Merkez Bankası tarafından tenkit edilmiştir. Sanayi ülkelerinin Merkez Bankalarının para politikaları G7 ve G20 sanayi ülkelerinin gündemine taşınmış ve gereksiz tartışmalara neden olmuştur. Fransa devamlı olarak Avro bölgesinde aktif döviz kuru politikası uygulamasını istemiş ve Avro para biriminin değerini tekrar gündeme taşımıştır. 2015 yılının başında Avrupa Merkez Bankasının da Japonya’yı örnek alarak genişleyici para politikasına geçmesi ve bono alım ihalelerine girmesi de tesadüfi değildir. Sanayi ülkelerinde uygulanan genişleyici para politikalarının üstü kapalı döviz kuru savaşları olarak nitelemek mümkündür. 2. Sanayi Ülkelerinin Para ve Döviz Kuru Politikaları Analizi Büyük sanayi ülkeleri piyasa mekanizmasına dayalı değişken döviz kuru politikası izlemektedir, ancak piyasaların durumuna bağlı olarak oluşan döviz kuru hareketlerini döviz kurlarına müdahale olarak algılamak yanlıştır. Eğer döviz kurlarında bir değişme olur, ihracat ucuz ve ithalat da pahalı konuma gelirse ve bu durum ilgili ülkenin dış ticaret bilançosunda bir iyileşme yaratıyorsa, bu tür bir hareketin döviz kuru savaşı olasılığını taşıdığı savunulmaktadır. Bu durumdaki bir ülke kendi ticari ortaklarının sırtından avantaj elde edebilmekte ve küresel talebi kendi lehine kullanabilmektedir. Bu şekilde bir döviz kuru politikası “beggar-thy-neighbour-policy” komşunun sırtından geçinme politikası olarak algılanmaktadır. Bu durumda ülkeler arasında oluşabilecek bir devalüasyon yarışı hiç bir ülkeye fayda sağlamayacaktır(Warnecke, 2011). Değişken döviz kuru politikası çerçevesinde oluşan bir ekonomi politikası değişik sonuçlar ortaya çıkarabilecektir. Bir ülke ekonomisi durgunluk döneminde düşük faiz politikası çerçevesinde genişleyici para politikası izliyorsa, daha yüksek faiz oranına sahip ülkeye sermaye akımları hızlanmakta ve bu ülkede döviz kurunun değeri düşmektedir. Döviz kurunun değerinin düşmesi de dış ticaret bilançosundaki açıkları giderebilmekte ve normal şartlarda ekonomide büyüme trendini harekete geçirebilmektedir. Genişleyici para politikası ekonomideki durgunluğu gidermede bir araç görevini üstlenebilmektedir. Eğer ekonomide bir canlanma yaşanırsa, faiz oranları artmakta ve ulusal para tekrar değer kazanmaktadır. Uzun dönemli ABD(Amerika Birleşik Devletleri)’nin, Japonya’nın ve İngiltere’nin para politikalarının genişleyici bir trend izlemesi sonucu döviz kurlarının değeri düşmesi gerekirken, gelişme yolundaki ülke döviz kurlarına karşı nominal olarak değer kazanmıştır. Ancak sanayi ülkelerinin piyasalarında bollaşan dövizler diğer ülkelerin döviz kurlarını etkilemekte ve nominal olarak daha değersiz konuma taşımaktadır, bu nedenle dünya piyasalarındaki küresel talep mal ve hizmet fiyatları ucuz olan ülkelere doğru kaymaktadır. Zamanımızda küresel talebin gerçekten daha zayıf olduğu dikkate alınırsa, dünya 2 EconWorld Working Paper Series No: 2015-001 piyasalarında yaşanan rekabet daha da önem kazanmaktadır. Bu açıklamalardan da anlaşıldığı gibi sanayi ülkelerinin kamu oyunu meşgul eden küresel savaşın perde arkasında sanayi ülkelerinin döviz kuru politikalarını etkileyen para politikaları yatmaktadır. Diğer bir problem de döviz kurlarındaki dalgalanmaların nedeni olarak küresel sermaye akımlarının büyüklüğü olarak karşımıza çıkmakta ve ülkelerin dış ticaret bilançosunda veya cari işlemler bilançosunda dengesizliklere neden olmasıdır(Şekil 3). Finans piyasaları mal ve hizmet piyasalarından daha hızlı yeni ekonominin denge durumuna uyum sağlamaktadır. Günümüzde ve gelecekte küresel sermaye akımları döviz kurlarını etkilemeye devam edecektir. Sonuçta sanayi ülkelerinin genişleyici para politikaları sayesinde sermaye piyasalarında para bolluğu yaşanmakta ve düşük faiz oranı nedeniyle de yatırımcılar bir çok bölgelerde yeni yatırım alanları aramaktadırlar. Bu nedenle de finans piyasası katılımcıları artan oranlarda yatırım risklerine katılmaktadır. Ülkeler arasındaki faiz farkı nedeniyle krediler düşük faizli ülkelerden alınıp, yüksek faizli ülkelere yatırılarak ülkeler arasındaki faiz farkından gelir sağlanmaktadır. Bu durum ülkeler arasındaki sermaye akımlarının hızını arttırmakta ve döviz kurlarındaki oynaklığa neden olmaktadır. Diğer taraftan faiz oranlarının yüksekliğini engellemeyerek yüksek enflasyon oranını kabullenmek sermaye akımlarının hızını daha da arttırmaktadır, çünkü yatırımcılar paralarını yatırdıkları ülkede oluşan enflasyon nedeniyle paralarının değer kaybetmesini istememekte ve sermayelerini bu ülkelerden çekmektedirler. 3. Döviz Kuru Politikasının Alternatif Stratejileri Burada önemli olan konu bir ülkede paranın değer kazanması pek de arzu edilecek bir durum olmamasına rağmen, buna karşın ne yapılması gerektiğidir. Şu da bir gerçektir ki, sabit döviz kuru politikası ile bağımsız para politikası ve serbest sermaye hareketleri birbirleriyle uyumlu stratejiler değildir. Döviz kurundaki aşırı değerlenmeyi önlemek için döviz kurlarına müdahale edilebilir. Asya ülkelerinin bir çoğu bu stratejiyi takip etmektedir. Ancak bu strateji değişik açılardan bakıldığında problemli görülmektedir. Bu nedenle ülkelerin döviz kurlarındaki oynaklığa karşı döviz kurlarına müdahale stratejilerini aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür (Matthes, 2013:5): a. Merkez Bankaları piyasalardan döviz satın alarak ulusal piyasalardaki para miktarını arttırmalarına rağmen, para politikası araçlarıyla piyasadaki para miktarını azaltamazlarsa, istenmeyen enflasyon artışları kendini gösterebilecektir. Bu tehlikenin büyüklüğü yurtdışından gelen yabancı sermayenin büyüklüğü ve bu durumda Merkez Bankasının bu dövizleri satın alma yükümlülüğü ile doğru orantılıdır. Bu duruma düşen ülkeler ne kadar fazla ise, o kadar çok ülke döviz kurlarına müdahale edecek ve döviz kuru savaşlarının başlama ihtimali artacaktır. Ancak Türkiye gibi gelişme yolundaki ülkelerin döviz reservleri döviz kurlarındaki değer kaybını önleyecek büyüklükte değildir. b. Yeni büyük bant aralığında uluslararası sabit kur sistemi Bu strateji G 20 ülkelerine teklif edilen, sermaye piyasalarına yönelik olan ve döviz kurlarına müdahaleyi önleyen bir sistemi içermektedir. Bu sistemde döviz kurları bant aralığının nasıl belirleneceği konusu belli değildir. Her ne kadar dünya merkez bankaları kendi aralarında bilgi alış verişlerinde bulunsalar dahi ülkelerin makro politikaları birbirinden oldukça farklı seyrettiği için uygulanan para politikaları aynı etkiyi göstermemektedir. Ülkelerdeki makro ekonominin şartları değiştiği durumlarda döviz kuru bant aralığının nasıl değişeceği, döviz kuru parite aralığının son sınırına ulaştığı durumda ilgili merkez bankasının 3 Sanayi Ülkelerindeki Küresel Döviz Kuru Savaşlarının Gelişme Yolundaki Ülkelere Etkisi Erol ve Erol nasıl müdahale edeceği belli değildir. Ayrıca yabancı sermaye akımlarının gelişme yolundaki ülkelere olan akışı ne kadar gülcü olursa, döviz kurları bant aralığında oluşacak bir sistemde spekülasyon atakları da o oranda artacak demektir. c. Uluslar arası Sermaye Akımlarının Sınırlandırılması Bu strateji çerçevesinde Merkez Bankalarının döviz kurlarının değer kazanmasına karşı döviz piyasasına müdahale etmeleri gereksizdir ve bu durumda ithal enflasyon tehlikesi de söz konusu değildir. Ancak bu stratejinin de eksik yönleri mevcuttur. Sermaye akımlarının kontrol edilmesi (spillovers) yayılım etkisini ortaya çıkarabilecek, sermaye akımlarının yönü değişecek ve diğer ülkelerde döviz kurlarının değerlenmesine neden olacaktır. Bu durumda da ülkelerin döviz kurlarına müdahalesi çoğalacak ve döviz kurları savaşları tekrar gündeme taşınabilecektir. 4. Avro Bölgesi Para Politikaları Avro bölgesinde Avrupa Merkez Bankasının döviz kuru politikalarına karşı Fransa tepki göstermekte ve döviz kuru savaşları tehlikesine karşı aktif para politikası izlenmesini talep etmektedir. Fransa’nın para politikası tepkileri iki nedene bağlıdır: Bu nedenlerden ilki Fransa’nın diğer sanayi ülkelerinin döviz kuru politikalarının perde arkasında uygulamış oldukları genişleyici para politikalarının bulunduğunu ve bu nedenle de Avrupa Merkez Bankasının diğer üye ülkelerin de görüşlerini alarak döviz kuru savaşlarına karşı misillemede bulunması gereğidir. İkinci neden de gerçekten Avro bölgesinde Avro para biriminin değeri çok da fazla değerli değildir, ancak Avrupa Birliği ülkelerinin sanayi sektörlerinin rekabet gücü zayıflığından endişe duyulmaktadır (Benassy-Quere ve diğ., 2014). Aslına bakıldığında Fransa’nın tezine karşı 2009 yılından bu yana Avro bölgesinde sanayi sektörünün rekabet gücü artmıştır. Ancak bu rekabet gücü artışının nedeni daha çok sendikaların ücret artışları konusunda çekingen davranmaları, uyum sürecinde daha az fiyatların artış göstermesi ve üretimdeki verimlilik artışları gibi faktörlerden kaynaklanmıştır. 2013 yılında Avro döviz kuru çok da fazla değer kazanmamıştır. Avrupa Merkez Bankası 22.01.2015 tarihli kararında Mart 2015 tarihinden Eylül 2016 tarihine kadar aylık 60 Milyar Avro değerinde kamu ve özel sektör borç senetlerini piyasalardan satın almayı kararlaştırmıştır. Toplamda 1140 Milyar Avro yaklaşık olarak Avro bölgesinin GSYH’sının %10 kadarına tekabül etmektedir. Avrupa Merkez Bankasının amacı Avro bölgesindeki deflasyon tehlikesini ortadan kaldırmaktır, çünkü 2014 yılı aralık ayı enflasyon oranı %-0,2 düzeyinde gerçekleşmiştir (Welfens, 2015). Şekil 1’de görüldüğü gibi sanayi ülkelerinin Merkez Bankalarının Bilançoları aşırı oranlarda genişlemektedir. Bu genişleme 2014 ve 2015 yıllarında da devam edecektir. Ne kadar çok Avro; ABD Doları ve Japon Yeni basılırsa, Merkez Bankalarının Bilançoları da o oranda genişlemekte ve kendi para birimleri zayıflamaktadır. Bu durum da enflasyonu bir miktar yukarıya doğru itecektir. 30 yıldan bu yana sanayi ülkelerinde uygulanan para politikaları bağımsız bir Merkez Bankası öncülüğünde yüksek enflasyon oranlarıyla savaşa ve enflasyon beklentilerini düşürmeye yönelikti. Şimdiye kadar uygulanan bu para politikası değişime uğradı. ABD Merkez bankası, Japonya Merkez Bankası, ve İngiltere Merkez bankası şimdiki şartlarda daha yüksek enflasyon oranlarına daha toleranslı bakmakta ve Avrupa Merkez Bankası kendi piyasalarındaki durgunluğu aşmaya çalışmaktadır. 4 EconWorld Working Paper Series No: 2015-001 Şekil 1: Merkez Bankaları Bilançolarındaki Gelişme(% Olarak) Kaynak: Zschäpitz (2014) Genelde Asya ülkeleri ve Çin piyasalardan döviz satın almakta, döviz kurlarının değerini düşük tutmaktadır. Örnek olarak Çin’i alırsak, 2012 yılından beri Çin’in dış ticaret bilançosundaki görünümü iyileşmekte ve dış ticaret fazlası artmaktadır. Ancak son yıllarda Çin parası Renmimbi ABD Doları karşısında değer kaybetmeye devam etmektedir. 2012 yılından bu yana Çin parası Renminbi ABD Doları karşısında en düşük düzeye ulaşmış ve Çin Merkez Bankası 2015 yılında üç ay içinde ikinci kez faiz oranlarını düşürmüş ve ihracatı da düşmeye devam etmektedir. Çin’in altın reservleri de 1000 tonu aşmış durumdadır(Wallstreet Online, 2015). 5. Japonya’nın Döviz Kuru ve Para politikası Japonya’nın para politikası incelendiğinde küresel bir döviz kuru savaşlarının izini bulmak oldukça zordur. Sadece 2012 yılından bu yana Japon Yeni ABD Doları karşısında %23 oranında değer kaybetmiştir. Japonya’nın ekonomi probleminin başında ekonomik durgunluğu bir türlü giderememiş olmasıdır. Bu nedenle de ekonomik durgunlukla savaşta para politikasına öncelik vermektedir. Japonya’nın 2010 yılı öncesinde döviz kurlarına müdahale etmediği gözlenmektedir. 2007 haziran ayından 2011 yılına kadar Japon Yeni ABD Dolarına karşı %60 ve Avro para birimine karşı da %70 oranında değer kazanmıştır. Bu durum dikkate alındığında Japonya’nın döviz kurlarına müdahale ettiği savı geçersiz kalmaktadır(Matthes10/2013:4). Ancak şekil 2’de Japon Yeni Avro para birimi ve ABD Dolar kuruna karşı değer yitirdiği görülmekte olup, 2012 sonunda Japon Yeni Avro’ya karşı 1/4 oranında ve ABD Dolarına karşı da !/3 oranında değer kaybetmiştir. 5 Sanayi Ülkelerindeki Küresel Döviz Kuru Savaşlarının Gelişme Yolundaki Ülkelere Etkisi Erol ve Erol Şekil 2: Japon Yeninin Avro ve ABD Dolarına karşı Gelişimi(%) Kaynak: Zschäpitz (2014) Diğer açıdan bakıldığında 2013 yılında başlayan ve aralıklarla devam eden Japon Merkez Bankasının parasal genişleme politikasıyla birlikte ortaya çıkan devalüasyon sonucu, dış ticaret bilançosundaki iyileşmede döviz kurlarının etkisi olduğu açıkça görülmektedir. Son zamanlarda Japon merkez bankasının sadece ulusal değerli kağıtları satın alması yanında yabancı değerli kağıtların da satın alınması kararı döviz kurunu etkileme hilesi olarak algılanmaktadır. Bu nedenle ve bu şekilde uygulanan bir para politikasının küresel döviz kuru savaşlarını tetikleyebileceği ihtimali üzerinde durulmaktadır. Japon Merkez Bankasının oldukça genişleyici bir para politikası izlemesi küresel döviz savaşlarını tetiklemiştir. Gelişmekte olan ülkelerdeki döviz kurlarının gelişmiş ülkelerin döviz kurlarına karşı ne denli rekabet edebileceği konusuna aşağıdaki düşünceler öncülük edecektir. 6. Gelişmekte Olan Ülkelerde Döviz Kuru Politikaları Gelişmekte olan ülkelerin çoğunda döviz kurları daha değerli olma yolunda baskı altındadır. Bunun da nedeni küresel piyasalardaki faiz farklılığından kaynaklanmaktadır. Büyük sanayi ülkelerinde faiz oranları neredeyse %1’ler civarındadır. Aynı zamanda Merkez bankaları gelişmekte olan ülkelerde enflasyon baskısını frenlemek için yüksek faiz oranlarına taviz vermek zorunda kalmaktadır. Ancak son zamanlardaki merkez bankalarının başarılı çalışmaları sayesinde hem enflasyon oranları ve hem de faiz oranları önemli ölçüde düşürülmüştür. Merkez Bankalarının küresel finans piyasalarındaki uygulamalarında farklı yüksek faiz oranlarını görmek mümkündür. Küresel piyasalardaki likidite bolluğu ve “carry trade”(faiz farklılığından kaynaklanan ticaret) sayesinde gelişmekte olan ülkelere olan sermaye akımları yine eski 2009 yılları öncesine ulaşmıştır. 2007 yılında Gelişme yolundaki ülkelere 1200 Milyar ABD Doları olan özel sermaye akımları, 2010 yılından sonra bir ivme kazanmış ve 2014 yılında yine 1100 milyar ABD Dolarına yaklaşmıştır (Şekil 3). 6 EconWorld Working Paper Series No: 2015-001 Şekil 3: Gelişme Yolundaki Ülkelere Özel Sermaye Akımları (Milyar ABD Doları) Kaynak: İnstitute of İnternational Finance (2014) Küresel sermaye akımlarının artan oranlarda Gelişme yolundaki ülkelere yönelmesiyle birlikte, bu ülkelerdeki sermaye ve döviz piyasalarının sınırlı büyüklükte olması nedeniyle ülke paraları aşırı değer kazanabilecek,sermaye piyasalarında balonlar oluşabilecektir. Gelişme yolundaki ülkelerin kamu bonolarının faiz oranları sanayi ülkelerinin kamu bono faiz oranlarından daha risklidir. Örnek olarak Brezilya ve Almanya’nın kamu bonoları dikkate alınırsa, Alman kamu bonoları Brezilya kamu bonoları arasındaki faiz farkı 2010 yılı başından 2013 yılı sonuna kadar %9 civarında bulunmakta ve %7 ile %11 aralığında dalgalanmaktadır(Matthes 2013:7). Küresel sermayenin gelişme yolundaki ülkelere akışının diğer bir nedeni de ekonomilerdeki büyüme perspektifinin daha iyi olmasından ve ekonomilerin uzun vadede daha istikrarlı ekonomik büyüme trendini yakalamalarından kaynaklanmaktadır. Bu ülkelerde sermaye kıtlığı yaşandığı için küresel sermaye akışı değişik yatırım ihtiyaçlarının karşılanmasında önemli bir etken olmaktadır. Ancak küresel sermaye akışı bir çok ülkeye carry trade amaçlı gelmekte, finans ve döviz piyasalarında baskı oluşturmaktadır. Bu ülkelerdeki döviz kurlarındaki hareketlilik ulusal finans piyasalarında spekülatif sermaye hareketliliğini beraberinde getirmekte ve uzun vadeli negatif beklentileri de etkilemektedir. 1990’lı yıllarda olduğu gibi kısa vadeli sermaye hareketliliği ülkelerde riskli bir zemin oluşturmakta, ekonomik şartlara bağlı olarak ülkeleri aniden terk edebilmekte ve döviz piyasalarında önemli dalgalanmalara neden olabilmektedir. 7. Balassa-Samuelson Teorisi ve Gelişmekte Yolundaki Ülkeler Balassa-Samuelson teorisine göre gelişme yolundaki ülkelerin döviz kurları gelişmiş ülkelerin döviz kurlarına göre daha düşük değerlendirilmek zorundadır. Çünkü gelişmekte olan ülkelerdeki ticarete konu olan malların verimlikleri gelişmiş ülkelerin ticari mallarına karşı olan verimliliklerinden daha düşüktür. Bu nedenle zaman içinde ekonomik gelişmeye bağlı olarak gelişme yolundaki ülkelerin döviz kurları değer kazanabilecektir. Ayrıca gelişme yolundaki ekonomideki ücret ve ticarete konu olan malların fiyatları da gelişmiş ülkelere göre daha düşüktür. Bu nedenle de döviz kurlarının değeri de daha düşük olmak zorundadır. Zaman içinde gelişme yolundaki ülkelerde verimlilik artışlarının sağlanması ve ücret düzeylerindeki iyileşmeler ilerledikçe döviz kurları da reel olarak değer kazanacaktır. 7 Sanayi Ülkelerindeki Küresel Döviz Kuru Savaşlarının Gelişme Yolundaki Ülkelere Etkisi Erol ve Erol Allianz küresel yatırım grubundan Stefan Hofrichter ve Martin Hochstein BalassaSamuelson teorisini temel alan gelişme yolundaki ülkelerin döviz kurlarını regresyon analizi yardımıyla incelemişlerdir. Seçilen ülkelerdeki döviz kurları Harvard ekonomistlerinden Kenneth Rogoff ve Jacob Frankel’in uygulamış oldukları yöntemle analiz edilmiştir(Hofrichter ve Hofstein 2014). Bu çalışmada ABD doları baz alınmış ve döviz kurlarının düşük ve yüksek değerde olmaları ülkelerin kişi başına düşen GSYH oranları da dikkate alınarak hesaplanmıştır. Gelişme yolundaki ülkelerin döviz piyasasını etkileyen faktörler kısa vadede teknik ve spekülatif özellikler taşımaktadır. Şekil 4: Ülkelerin Tahmin Edilen Normal Değerden Uzaklaşan Reel Döviz Kurları 2020 Kaynak: : Hofrichter ve Hochstein, (2014) 2012 yılında yazarların yapmış oldukları araştırmada ortaya çıkan 12 gelişme yolundaki ülkelerin döviz kuru sonuçları 2020 yılına kadar döviz kurlarının ABD Doları karşısında değer kazanacağını göstermektedir. En önemli istisna olarak Brezilya realinin ABD Dolarına karşı %25 oranında aşırı değerli konuma düşeceği tahmin edilmektedir. 2013 yılının ortasında tekrarlanan aynı çalışmada 15 gelişme yolundaki ülkelerin döviz kurları dahil edilmiş ve incelenen döviz kurlarının 3/2’sinin 2020 yılına doğru değerli konumunu koruyacağı ortaya çıkmıştır. En üst düzeyde Cin ve Hindistan’ın dövizleri yer alacak, Asya ülkelerinin döviz kurları normal değerli konumunu koruyacak ve Latin Amerika ülkelerinin döviz kurlarının da aşırı değerli konuma düşeceği sanılmaktadır. Ancak tüm bu tahminlere rağmen 2013 sonu ve 2014 başı itibarıyla gelişme yolundaki ülkelerin döviz kurlarının ABD Dolarına karşı değer kaybettikleri gözlenmektedir. Döviz kurları reel olarak değer kazanma potansiyeli olmasına rağmen, nominal değer açısından bakıldığında değer kaybetmektedir. 8 EconWorld Working Paper Series No: 2015-001 Şekil 5: Ülkelerin Düşük ve Yüksek Değerdeki Döviz Kurları Modeli(%) Kaynak: Hofrichter ve Hochstein (2014) 9 Sanayi Ülkelerindeki Küresel Döviz Kuru Savaşlarının Gelişme Yolundaki Ülkelere Etkisi Erol ve Erol İkinci devrede Belassa-Samuelson Teorisine dinamik bir görünüm kazandırmak amacıyla reel döviz kurlarının uzun dönemli etkileşim faktörleri dikkate alınmış, denge döviz kurları BEER3 Modeli (Behavioural Equilibrium Exchange Rate) içinde incelenmiş ve çok değişken regresyon analizi bazında Fixed-Effects- Modeli geliştirilmiştir. Bu döviz kuru modeli içinde 31 ülkenin döviz kurları ABD Dolarına karşı değerlendirilmiş ve gelişme yolundaki ülkelerin döviz kurlarının ABD Doları karşısında %5 ile %15 arasında değer kaybına uğradığı görülmüştür. En fazla değer kaybeden döviz kurları Cin Parası Renminbi, Endonezya parası Rupiahi, Hindistan parası Hindistan Rupisi, Türkiye Lirası, Güney Afrika parası Rand ve Rusya parası Ruble’den oluşmaktadır. Diğer taraftan denge döviz kurunu koruyan Brezilya Reali, Çek Cumhuriyeti parası Çek korunası ve Macaristan parası Macar Forinti olmuştur. Önümüzdeki yıllarda da gelişme yolundaki ülkelerin döviz kurlarının değer kaybedeceği tahmin edilmektedir. Gelişmiş sanayi ülkelerinin bir çoğunda devam eden genişleyici para politikaları ve buna bağlı olarak da döviz kurlarının değer kaybetmesi, yani döviz kuru savaşları sürmektedir. G 7 ülkeleri tarafından döviz kuru savaşlarına son verilmesi çağrısında bulunulmuştur, çünkü bu savaşlardan hiç bir ülke karlı çıkamayacaktır. Ancak gelişmekte olan ülke döviz kurları da değer kaybetmeye devam etmekte, bu ülkelerin piyasalarındaki tedirginlik yatırım ortamının duraklamasına neden olmakta ve ekonomik büyüme oranları düşmektedir. Sonuç 8. Sonuç olarak değerlendirirsek tüm gelişmiş ülkelerin çoğunda Merkez Bankaları genişleyici para politikalarına devam etmektedir. Avro para biriminin son yapılan genişleyici para politikası sonucu ABD Doları karşısında değer yitirdiği göz önüne alındığında aşırı değerli konumunu kaybetmiştir. Avrupa Merkez Bankası, ABD Merkez Bankası, Japon Merkez Bankası genişleyici para politikalarına devam etmekte ve üstü kapalı döviz kuru savaşlarını sürdürmektedir. Gelişmiş sanayi ülkelerinde uygulanan genişleyici para politikaları gelişme yolundaki ülkelere olan sermaye akımlarını arttırmış ve kırılgan döviz kuru piyasasının oluşmasına zemin hazırlamıştır. Gelişme yolundaki ülkelere olan sermaye akımlarının çoğu kısa vadeli ve spekülatif amaçlı, yani “carry trade” politikasına uygun ticaretten oluşmaktadır(Christiansen, 2010:5). Bu tür spekülatif ticaretin yoğunlaşması da Gelişme Yolundaki ülkelerde aşırı döviz kuru dalgalanmalarına neden olmaktadır. Tüm gelişme yolundaki ülkelerdeki döviz kurları son bir yılda yaklaşık olarak %20’ye varan değer kaybı yaşamıştır(Bkz şekil 5). 2015 yılının mart ayında Avro para birimi ABD Dolarına karşı %20 değer kaybetmiştir. Avrupa dış ticaret kanalı ile ihracat potansiyelini arttırmak istemektedir. 2016 yılında Avrupa Merkez Bankası 1.1 Milyar Avro değerinde parasını kendi parasal dolaşımına aktaracaktır. Bu durum Avrupa ülkelerinin kendi ticaretinde rakip olan ülkelere karşı rekabet gücünü arttıracaktır. Avrupa bankalarının sanayicilere daha fazla kredi vermeleri beklenmekte ve Avrupa içinde ekonomik büyümenin harekete geçirilmesi hedeflenmektedir. Bu durum Alman medyasında devalüasyon eşittir büyüme politikası olarak algılanmaktadır(Die Zeit, 2015). 1) 10 3 Araştırma Fundamental Equilibrium Exchange Rate Model(FEERS) ve Behavoural Equilibrium Exchange Rate Model(BEERS)e dayanmaktadır. FEERS Modelleri toplam ekonomk denge mekanizmasına uygun olarak efektif reel döviz kurlarını hesaplamaya yöneliktir. BEERS Modeli de model oluşturmada reel döviz kurları ile ekonomik değişkenler arasında ilişkiyi kurmaktadır. Bkz: Clark,Peter B. Ve MacDonald,R. Exchange Rates and Economic Fundamentals:A Methodological Comparison of BEERS and FEERS, 1998, İMF Working Paper EconWorld Working Paper Series No: 2015-001 Kısa vadede Avrupa ekonomisinin ihracatın ucuzlaması ve ithalatın pahalılaşması sonucu ekonomik büyümeyi harekete geçirme ihtimali vardır. Eğer uzun dönemde yapısal reformlar geri plana itilirse, ekonomide gerçek verimlilik artışları olmayacak veya teknolojik yeniliklerde rekabete dayalı bir büyüme yaşanmayacak ve tüm ülkeler bundan zarar görecektir. Aynı şekilde tüm gelişme yolundaki ülkelerde de döviz kurları aşırı değer yitirmekte ve döviz piyasalarındaki kırılganlık devamlı ekonomi gündemini işgal etmektedir. Bu nedenle de yapısal reformlar hayata geçirilememektedir. Örneğin Türkiye’de de olduğu gibi İş gücü piyasasında daha değişken iş şartlarının oluşturulması, eğitimdeki kalite sorununun çözülmesi, vergi reformunun yapılması, yeni teknolojilerin ve büyüme trendi yakalayan yeni sanayi sektörlerinin desteklenmesi her zaman göz ardı edilmektedir. Tüm gelişme yolundaki ülkelerin dış finansman bağımlılıklarını azaltacak tedbirlerin alınması zorunlu görülmektedir. Şimdilik üstü kapalı yürütülen döviz kuru savaşlarından uzun dönemde hiçbir ülke fayda sağlamayacak ve küresel bazda ekonomik problemler devam edecektir. Bu “beggar thy neighbour” komşunun sırtından geçinme politikası, yani ekonomik problemleri komşuya havale etme politikası küresel ticareti yıkıma doğru götürebilecek ve 1930’lu yılların ekonomi problemleri geri dönebilecektir. Türkiye gibi gelişme yolundaki ülkelerin hızlı bir şekilde ithalata olan aşırı bağımlılıklarını azaltacak ekonomi politikalarını devreye sokmaları çok önemlidir. 2009 yılının kış aylarında askeri ve finans dünyasından oluşan 60 eksper döviz kuru savaşlarının nasıl olacağı konusunda bilirkişilerin hazırladığı raporları görüşmüşler ve döviz kuru savaşlarının muhtemel etkilerini bir simülasyon modeli çerçevesinde analiz ederek nasıl bir silah olarak kullanılabileceğini tartışmışlardır (Rickards, 2012). 11 Sanayi Ülkelerindeki Küresel Döviz Kuru Savaşlarının Gelişme Yolundaki Ülkelere Etkisi Erol ve Erol Kaynakça CLARK, P B ve MACDONALD, R. (1998), Exchange Rates and Economic Fundamentals:A MethodologicalComparison of BEERS and FEERS,IMF Working Paper,wp/98/67. CHRISTIANSEN, C., RANALDO, A. VE SÖDERLIND, P. (2010), The Time-Varying Systematic Risk of Carry Trade Strategies, Swiss National Bank Working Papers, 2010-1 Zurich. BENASSY-QUERE, A., GOURINCHAS, P-O., MARTIN,P., ve PLANTIN, G. (2014), Der Euro im “Währungskrieg” conseil d’analyse,Rat der Wirtschaftsanayse. HOFRICHTER, S. VE HOCHSTEIN, M. (2014), Währungen, Warum Währungen von Schwellenländern Langfristig Attraktiv sind- und auch auf kurze Sicht. MATTHES, J. (2013a), Führt die Geldpolitik der japanischen Zentralbank zu einem Währungskrieg? İfo Schnelldienst 10/2013- 29 Mai 2013. MATTHES, J. (2013b), Die These vom globalen Währungskrieg und das trilemma der internationalen Wahrungspolitik, İnstitut der deutschen Wirtschaft Köln, IW policy paper.9/2013. QUERE, A.B., GOURINCHES, P-O., MARTİN, P. ve PLANTIN, G.(2014), Der Euro im “Währungskrieg”, conseil d’analyse economique, Rat von Wirtschaftsanalyse, no 11 januar 2014. INSTITUTE OF INTERNATIONAL FINANCE, (2014), Capital Flows to Emerging Market Economies.İnstitut of İnternational Finance SILBERNEWS.COM (2014), 07.11.14 Bank of Japan läutet die Währungskrieg ein, Silber-Rohstof der Zukunft,KOPP Verlag, nächste Runde im RICKARDS, J. (2012), Währungskrieg:Der kampf um die monatäre Weltherrschaft, FBV,Übersetzer: Thomas Pfeiffer,Heike Schutterer,Sigrid Schmid,FBV WARNECKE, P. (2011), Der globale Währungskrieg,Chancenoffensive Special, Hanseatic Brokerhouse Securities AG, Hamburg,02.November 2011 WELFENS, P. J. (2015), President des europäischen İnstituts für İnternationale Wirtschaftsbeziehungen, die Bergische Universität WUPPERTAL (2015), Non –resident Senior Research Fellow at AİCGS/Johns Hopkins University QE-POLITIK DER EZB (2015), Schachzug der Zentralbank gegen Deflation, 2015=20 Jahre EIIW/Preisgegkrönte Analysen,Weltweite Vernetzung, 27.1.2015 File prEZBge2015welfens, 20 Jahre 2015 WALLSTREET ONLINE (2015) An den Märkten die Währungskrieg ausgebrochen und Deutschland wird verlieren,04.03.2015 ZSCHÄPITZ, Z. (2014), Anleihe käufe, Japan Startet neue Runde im globalen Währungskrieg, Die Welt, Erişim Tarihi:05.03.2015 01.11.2014. 12