KASSAM s isehes Kunstsammlung, sy. 25 ( 1904). s. 205373; E. Herzfeld, "Die Genesiis der Islamisehen Kunst und das Mshatta-Problem",lsl., ll ( 191 ı) . s. 27 -63; a.mlf .. "Mshatta, H ira und Badiya", Jahrbuch der königliche preussisches Kunstsammlung, sy. 42 ( 192 ı). s. I 04-146; M. S. Dimand. "Studies in Islamic Ornament". Al, sy. 4 (ı 937). s. 293-337; M. J. Sauvaget. "Remarques sur !es monuments omeyyads", JA, CCXXXI (ı 939), s. 1-59; H. Stern, " Notes sur l 'architectu re des chateaux omeyyads", Al, sy. 11-12 (1946), s. 72-83.r:;;ı J!!llliJ A . E NG iN BEKSAÇ ı ı KASRÜ'I-ÜHAYDIR (~YI~) Bağdat ' ın güneybatısında Abbas! saray bir kalıntısı (bk ABBASILER [Sanat]). L _j ı KAS SAB ı (uı.::..JI) Ebu Ahmed Muhammed b. Alı b. Muhammed el-Kassab el-Kered (ö. 360/970 [?]) L Hadis ve tefsir alimi . _j Katıldığı savaşlarda çok sayıda düşman için "Kassab" lakabıyla tanınır. Ayrıca Kerhl yahut Kürcl nisbesiyle anılır­ sa da günümüze ulaşan tek eseri Nüketü'l-Kur'dn'ın yazma nüshasındaki nisbesi Kerecl şeklinde kayıtlıdır. Bu nisbesine dayanılarak Hemedan'a yakın Kerec'de doğduğu tahmin edilmekte, ölümünün ise 360 (970) yılı civarında olduğu belirtilmektedir. Kassab Abdurrahman b. Muhammed b. Selm, Muhammed b. İb­ rahim et-Tayalisl. Hüseyin b. İshak b. İb­ rahim et-Tüsteri ed-Dakik ve Muhammed b. Abdülgaffar ei-Huzal gibi şahsiyetler­ den hadis rivayet etmiş, kendisinden oğ­ lu Ebü'I-Hasan Ali ile Ebü'I-Ferec Arnmar ve Ebü'I-Mansür Muzaffer b. Muhammed ei-Burücirdi rivayette bulunmuştur. Hakkında verilen bilgilerden anlaşıldığına göre Kassab hadis sahasında hafız mertebesine ulaşmış bulunuyordu. Onun Kur'an ve hadis alanındaki sağlam bilgisi, kuwetli muhakeme ve zekası Nüketü'lKur'dn'a yansımaktadır. Kassab'ın ilmi şahsiyetiyanında zulüm. haksızlık ve dinden sapma gibi hususlarda fiilen de mücadele eden bir kişiliğe sahip olduğu belirtilmektedir. öldürdüğü Eserleri . Fıkhi meselelere yaklaşımın­ da Zahiri olduğu intibaını veren, itikadl konularda ise Selef gibi düşünen Kassab'ın zamanımıza intikal eden eserinin tam adı Nüketü'l-Kur'dn e d-ddlletü 'ale'l-beydn ii envd'i'l-'uW.m ve'l-af:ı­ kdm'dır. Müellifin bizzat belirttiğine göre kitap Kur'an'ın içerdiği çeşitli ilim ve hükümlere, dinin asli ve fer'i meseleleri alanındaki farklı görüşlere temas etmekte. ayetterin doğrudan veya dalaylı olarak delalet ettiği konularda önemli bilgilere yer vermektedir. Kur'an sürelerinin tamamını ihtiva eden eserde yalnız müellifin kendine göre bir nükte yakaladığ ı ve gerek gördüğü ayetler tefsir edilmiştir. Diğer müelliflerin hatalı tefsir ve te'villeri üzerinde de durulan eserde özellikle itikadi konularda mezheplerini desteklemek amacıyla yanlış yorum yapanların düşünceleri reddedilmekte. Selef anlayı­ şına uygun bir tefsir tarzı ortaya konulmaya çalışılmaktadır. Bu arada Mu'tezile. Kaderiyye, Mürcie, Cehmiyye, Havaric, Şla ve Mutasawife'nin bazı fikirlerine de eleştiriler yöneltilmektedir. Kassab, genellikle ele aldığı ayetin kısa bir aç ı klama­ sını yaptıktan sonra ilgili diğer ayetleri sıralamakta. garib kelimelere dair görüş­ leri belirtmekte ve ardından kendi tercihini ortaya koymaktadır. Ayrıca istişhad­ da bulunduğu hadisler hakkında sıhhat ve zayıflık bakımından değerlendirmeler yapmaktadır (geniş bilgi için bk. Aydüz, s. 47-195). Nüketü'l-Kur'dn'ın bilinen tek yazma nüshası Süleymaniye Kütüphanesi'nde bulunmaktadır (Murad Molla, n r. 318). Eser doktora çalışması olarak DavutAydüz (isra sOresi nin so nuna kadar. 1992. MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü) ve Şayi' b. Abduh b. Şayi' ei-Esmeri (ts . el-Camiatü'l-islam iyy e külliyyetü'I-Kur'ani'I -Ke r1m ve'd-dirasati'l-islamiyye [M edineJ) tarafından yayıma hazırlanmıştır. Kassab'ın Nüketü'l-Kur'dn'da isimleri belirtilen Şerf:ıu'n-nuşuş, er-Red 'ald ehli'l-ehvd' bi'l-al].bdr, er-Red 'ale '1mübtedi'in, er-Red 'ale'l-Bdhili, er-Red 'a le'l-mul].dlifin, et-Tahdrdt, Vaşfü 'liman ve şerf:ıu ziyddetihi ve no~şdnih adlı çalışmaları bulunmakta. ayrıca kaynaklarda kendisine Şevdbü'l-a'mdl, Kitdbü's-Sünne, 'İ~iibü '1-a'mdl ve Kitdbü Te'dibi'l-e'imme adlı eserler izafe edilmektedir. BİBLİYOGRAFYA : Muhammed b. Ali el-Kassab, Nüketü'l-Kur'an, Süleymaniye Ktp., Murad Molla, nr. 318; Hatib. Ta ri/] u Bagdad, ı , 404 ; İbn Abdülhadi, 'Ulema'ü ' l-f.ıadfş, 1, 132; Zehebi. A'lamü 'n-nübela', XVI, 213; a.mlf.. Te?kire tü'L-f.ıuffa?, lll , 938; Safed1, el-Vafi, IV, 114; Süyüti, Tabakatü'Lf.ıuffa? (Ömer). s. 379; Hediyyetü 'L-'a ri{in, ll , 4 7; Fuad Seyyid, Fih r isü '1-ma/]!Cı!at, Kah i re 1954, 1, 50; Abdülaziz izzeddin, Mu'cemü !aue'L-müfessirfn, Beyrut 1984, s. 164; Davut Aydüz, Muhammed b. Ali el-Kerecf u e Nüketü '1-Kur'an Adlı Eserinin Tahkik ue Tahlili (dokto ra tez i, 1992). MÜ Sosya l Bilimler Enstitüsü, s. 47-195. bakati'L-f.ıuffi'ı? ~ DAVUT AYDÜZ KASSAM (l"t.:.Aıl) L Vefat eden kimselerin terekelerini taksim eden şer 'i memur. _j Sözlükte "bölmek" anlamındaki kı smet masdanndan türeyen kassam "taksim eden. bölüştüren" manasma gelmektedir. İslam hukuk literatüründe ganimet, şirket ve miras gibi konularda her türlü menkul ve gayrimenkul malı bölerek şayi hisseleri belirli hale getiren kişi ya da resmi görevliye kasım veya kassam denilmiştir (b k. KISMET ) Daha dar anlamda ve özellikle Osmanlı uygulamasında kassam, miras davalarında bizzat dava mahalline giderek gerekli tahkikatı yapıp ihtilaf hakkında bir neticeye vardıktan sonra davayı hükme bağlayan ve terekeyi varisler arasında taksim eden şer'! memuru ifade etmektedir. Kassamlar ikinci derecede adiiye görevlilerinden olup hakimin yardımcılarıdır. İmam-ı Şafii. hakimin ifa ettiği kaza fonksiyonunun bir bölümünü üstlendiklerinden kassamları da hakimler gibi görmektedir (e l-Üm, VI, 2 !2) . Fakihlere göre kaza! özellik taşımasından ve kadının naibi olmasından dolayı kassarnın hakimlerde arandığı gibi müslüman. adil. mesleğinin gerektirdiği hukuk bilgisine sahip bulunması Kur' an, sünnet ve fıkhı, özellikle miras hukukunu (feraiz) iyi bilen, hür, kazf suçu sebebiyle had cezası uygulanmamış. fasık olmayan kişilerden seçilmesi gerekmektedir (a.g.e., VI. 210; Serah s1, XVI, 104; Nüveyrl, VI, 260-26 1; Molla Hüsrev, ll , 794-795; ibn Ab idln, VI, 256-257). İslam adiiye teşkilatında kassamlık müessesesi 1. (VII.) yüzyıldan itibaren mevcuttu . Hz. Ali'nin kassamlık vazifesiyle görevlendirdiği Abdullah b. Yahya el-Kindi bu görevi karşılığında devletten maaş alıyordu . Yine Harice b. Zeyd Emev1'1er zamanında bu vazifeyi ifa etmekteydi. Kassamlık Osmanlı Devleti'nde daha bağım­ sız bir şekil almış, askeri ve reaya olarak ikiye ayrılmıştır. Birincisi, yönetici zümreye mensup kişilerin miraslarını kazasker adına varister arasında taksim eden askeri kassam, ikincisi de reayanın terekesini vilayet ve sancak kadıları adına va- 579 KASSAM risler arasında bölüştüren beledi 1 şehri kassamdır. Askeri kassamlar ya her kazada veya birkaç kazada ayrı ayrı bulunurdu. idari bakımdan Anadolu'dakiler Anadolu kazaskerine, Rumeli'dekiler Rumeli kazaskerine bağlı idiler. Memuriyetleri müddetince "kısmet-i askeriyye" denilen. askeri kişilerin terekelerinin taksimi dolayısıyla tahsil ettikleri resimler bulundukları mahallin kadılığındaki sandıkta saklanırdı. Bu paralar daha sonra kadı veya na ib tarafından askeri kassam müfettişi yahut süvari kassarnma teslim edilirdi. Merkezden bir görevli gönderilmediği takdirde ilgili bölgenin kadısından güvenilir bir kimse ile rüsümun gönderilmesi istenirdi (Kayseri Şer' iye Sicilleri, nr. 20, s. 64; m 2 7, s. 13 1) . Çeşitli aralıklarla, taş­ rada bulunan askeri kassamları teftiş ve rüsümları tahsil için kazaskerler müfettiş gönderirdi. Anadolu ve Rumeli kazaskerleri tarafından geniş yetkilerle donatılarak taşraya yollanan süvari kassamları, teftiş için tayin edildikleri bölgede bulunan vilayet ve kazalarda askeriyeye ait konuları teftiş etmek. gerek şahıslarda gerekse kadı ve naiblerin nezdindeki sandıklarda birikmiş olan paraları teslim alıp elinde bulunan mühürlü deftere kaydetmek. yolsuzluğu görülen kassamları uzaklaştırıp yerlerine güvenilir kimseleri tayin etmekle görevliydiler. Askeri kassam tayinine lüzum göstermeyecek derecede küçük olan yerlerde askeri terekelerinin muameleleri, şehirli veya köylü halka ait miras taksimleriyle görevli mahallin kadısının vekili olan kassamlar vasıtasıyla yürütülürdü. Askeri kassamların görev alanları. askeri sınıf mensuplarının terekelerini taksim ve bu konudaki davaları görmekle sınırlandırılmıştı. Bunlar, sadece görev süresi içindeki davalarda yetkili olup kendilerinden önce meydana gelmiş olan davalara bakmaları yasaktı (BA, MD, m CXXXI, s. 147) . Kassam bulunmayan kaza ve nahiyelerde kassarnın görevini naibler ifa ederdi. istanbul civarındaki kaza ve nahiyelerde askeri sınıf mensubu bir kimsenin terekesinin tahrir ve taksim edilmesi gerektiğinde ya naibler görevlendirilir ya da Kısmet-i Askeriyye Mahkemesi tarafından maiyetine bir çuhadar verilmek suretiyle bir kassam tayin edilirdi (istanbul AhkamDe{terleri, I, 127 ,205 ,233, 3 10 ). Göreve çıktıklarında . kassamlar yanlamirasa konu malları deftere kay- rında 580 deden bir katiple birlikte muhzır, çuhadar, hizmetçi. miras maliarına değer biçen bilirkişi ve terekeye gözcülük eden dldeban gibi yardımcılar bulunurdu. Mirasın tahrir ve taksimi için kassam yerine bazan kassam katipierine de görev verilirdi. XIX. yüzyılda bunlara mukayyid. zimem mukayyidi, resid mukayyidi ve yamak gibi bir kısım yardımcıların eklendiği görülmektedir. Kassamlar yeniçeri terekelerinde de görev almaktaydı. Yeniçerilerden ölenlerin terekelerine el koyan beytülmalci. katip ve müfettişten oluşan kurul içerisinde askeri kassamlar da yer alırdı. El konan mallar daha sonra satılarak bedeli alınır ve deftere kaydedilirdi. Tereke üzerinde alacak veya veraset dava edenler bulunduğunda yeniçeri beytülmalcisi. kassam-ı askeri veya beytülmal emini bu davalara bakar. haklılığı ispat edilenlere hüccetleri yeniçeri ağası huzurunda verilirdi. XV!!!. yüzyıl sonlarında yapılan bir düzenleme ile 5000 kuruşu geçen terekelere mahall1 kadılıkların müdahalesi yasaklandı. Bu terekeler. kazasker tarafından görevlendirilen kassamlar vasıta­ sıyla taksim ve tahakkuk eden resimleri tahsil edilmeye başlandı. Kassamlık müessesesinde XIX. yüzyıla kadar bazı düzenlemeler yapılmıştır (is· tanbul Mü{tülüğü Şer'iyy e Sicilleri, Kıs­ met-i Askeri yye Ma hkemesi, m 90, vr. 1•· bı . Bu yüzyılın başlarından itibaren de bu müdahalelere sıkça başvurulduğu görülür. 1803.1811.1824. 1838. 1851 ve 1854 yıllarında yapılan düzenlemelerde varisler talep etmeden miras taksimi yapıl­ maması. tahriri yapılan terekelerde belirlenen orandan resim alınmaması. yetim mallarının korunması. katip ve yardımcılarının terekeden bir şey almamaları . "defterlü ketebe" adıyla bilinen yetkili katipi er dışında kimsenin tereke tahririne gönderilmemesi, terekeyle ilgili davaların tahrir esnasında görülmeyip tahrir bittikten sonra kazasker veya kassam huzurunda dinlenilmesi. beytülmale kalan terekelerde kassamların kurallara uyması. katip ve muhzırların birbirine kefil yapılması. yetimi bulunan terekelerde kassam ve katipierin dışında Eytam Nezareti tarafından bir memur gönderilmesi gibi hususlar yer almaktadır. 1276'da (1859) şer'iyye mahkemeleri için yapılan yeni bir düzenleme ile evkaf. kassam ve kazasker mahkemelerinin görev ve yetkileri ayrı ayrı tesbit edilmiştir. Evasıt-ı Cemaziyelahir 1277 (24 Aralı k 1860-2 Ocak 1861 ) tarihli düzenleme ile (BA, MD, nr. CC LXI, s. 13. Ha !ep' te aynı düzenleme i çin; BA , MD, nr. CC LXl , s. ı ı ı ) Kısmet-i Belediyye Mahkemesi'nin Bab Mahkemesi'ne ilhak edilmesi, Bab Mahkemesi katiplerinin de Kısmet-i Askeriyye, Üsküdar ve Galata mahkemelerinde olduğu gibi birbirlerine müteselsilen kefil yap ılarak kendilerinden kefaletname alınması. içlerinden birinin başka­ tip. birinin mülazim. onun da hoca katip , olarak istihdamı ve tereke mallarını zayi edenlerden bunun hemen tazmin ettirilmesi kararlaştırıldı. 1291'de (3 Ekim 1874) şeyhü­ nezareti altında bir başkan , emval-i eytam müdürü ve kassam-ı askerlden oluşan Meclis-i idare-i Emval-i Eytam adıyl a bir meclis kuruldu (Düstur, Birinci tertip, III , 551 ). Meclisin görevi yetim mallarının muhasebesini incelemek. istanbul. Üsküdar. Galata ve Eyüp mahkemelerinde görülen mu hallefat davalarına bakırnak ve bunların muamelelerini 21 Şaban lislamlığın hızlandırmaktı. Terekelerde birtakım yolsuzlukların görülmesi üzerine 26 Reblülahir 1300 (6 Mart 1883) tarihinde maliye hazinesi beytüimal kassamlığıyla ilgili yayımlanan otuz altı maddelik bir nizamnamede (a. g .e., lll, 88 -95), suistimalin önünü kesrnek için terekelerin müzayedesinden önce beytülmal kassamlığı aracılığıyla tahmin ettirilmesi vb. hükümlerle beytülmal kassamlığının kimlerin terekelerini yazacağı ve tahrirde kassam ve katipierin uyacakları usuller bütün ayrıntılarıyla açıklanmıştı. 12 Reb1ülewel1332 (8 Ş ubat 1914) tarihli bir kanunla (Düstur, İkinci tertip , V, 352) istanbul'da bulunan iki kazaskerlik mahkemesi birleştirildi. Ardından 18 Cemaziyelewel 1335 (12 Mart 1917) tarihli bir diğer kanunla kazaskerlik, mu hallefat ve evkaf mahkemeleri dahil bütün şer 'i mahkemelerle bağlı diğer daireler Adiiye Nezareti'ne devredildi. 4 Ramazan 1342 (9 Nisan 1924) tarihli şer'i mahkemelerin ilgasına dair kanunda bu mahkemelerin bütün görevleri asliye mahkemelerine devredildi. Kassam mahkemesinin görevini ise asliye mahkemeleri içindeki altıncı hukuk dairesi üstlendi. Kassamlığın işleyişinde görev miras mahkemeye intikaliyle baş­ lardı. Mirasın taksimi işi. ya varisierden birinin müracaatı ya da mahkemenin terekeye müdahale hakkının doğmasıyla mahkemeye intikal ederdi. Mahkemenin müdahale hakkı ise varisi olmayan , kü- taksim işinin KASSAM çük çocukların haklarının korunması gereken ve mlrlye borcu olan terekelerle sı­ nırlı idi. Varisierin talebi olmaksızın cebren miras taksimi yasaktı. Bu sebeple zorla miras taksim eden kassamların görevine son verileceği kanunnamelerde belirtilmiştir (Kanunname, vr. 70b). Kassam memuru, katip ve bilirkişi görevlerini terekenin bulunduğu yerde yaparlardı. Terekeyi oluşturan mallar çeşitlerine göre kassarnın huzurunda kassam defterine kaydedilirdi. Bilirkişi ve mirasçıla­ rın huzurunda piyasayı iyi bilen deliallerin takdir ettiği değerler eşya ve malların altına yazılırdı. Bu taksim ve değer­ lendirmenin bir heyet huzurunda yapıl­ ması eşyaların kaybı, bir kısmının ortaya konulmayarak diğer mirasçıların zarara uğraması, mal ve eşyaların fiyatının yüksek tutularak fazla resim alınması gibi muhtemel yolsuzlukları önlemek içindi. Vefat eden kişi üzerinde vakfa ait bir alacağın veya malın bulunması durumunda bu öncelikli olarak tahsil edilirdi. Kassam vasıtasıyla tereke tesbit edildikten sonra tutulan defterin bir nüshası miras sahiplerine bırakılırdı (İstanbu l Mü{tülüğü Şer­ 'iyye Si ci Ileri, Kısmet-i Askeriyye Mahkemesi, nr. 3, vr. 72b). Satışı gereken terekeler yine kassam ın gözetiminde bedestende müzayedeye çıkarılarak satılırdı. Tereke eşyasının evlerde satışı yasaktı. Müzayedeye çıkan malların satışı hemen gerçekleşmeyebilir ve özellikle gayri menkul satışları uzun zaman alırdı. Mallar bedestende görevli münadller vasıtasıyla satılır, münadller bu görevleri karşılığın­ da belirli bir ücret alırlardı (a.g.e., nr. 5, vr. 98b; nr. 50, vr. I a). Varisi olmaksızın ölen kişinin tereke malları tayin edilen bir mübaşir vasıtasıyla satışa çıkarılırdı (a.g.e., nr. 5, vr. l20b) Ölen kişinin varislerinin aynı şehirde bulunmaması durumunda terekesi vefat ettiği bölgenin kassamı tarafından yazı larak mühürlenir ve varisin bulunduğu memlekete gönderBirdi (a.g.e., nr. 5, vr. I 35b). Tereke defterlerinin başında genellikle hangi kassam döneminde tutulduğu yazılırdı. Bu defterlerde ölen kişinin tanıtımı, mirasa konu emtianın, borç. masraf vb. gider kalemlerinin dökümü, varisiere veya beytülmale kalan miktar kaydedilirdi. Kassamlar. kadı veya kazasker adına tahririni yaptıkları terekeden "resm-i kısmet" adı altında bi nde 1S ile 2S arasında değişen bir resim alırlardı. Ancak tatbikatta resmi tarifelerden farklı uygulamalar da görülmektedir. Nitekim bu oran binde B.S ile 3S arasında değişebili- yordu. Terekeden ayrıca kassarnın payı olarak "kassamiye" adıyla genelde binde s oranında bir kesinti yapılmakla birlikte esasen kassamiyenin resmi tarifesi çeşitli kanun metinlerinde farklı oranlarda yer almaktadır. Uygulamada ise b inde 1,9 ile 9,S arasında değişen oranlar tesbit edilmektedir. Kazaskerlerle mahalli kadılar arasında söz konusu resim harçlarının aidiyeti ve askeri kassamlarla beledi kassamların hak ve yetkilerinin tayini hususunda zaman zaman anlaşmazlıklar çıkmıştır. Aslında askeri sınıfı oluşturan kesimin bütün hukuki muameleleri kazasker veya onun adına iş gören memurları ilgilendirdiğinden bu şahısların nikah. köle azatlık belgesi (ıtkname). vakfiye tescili, mirasın taksimi esnasında vuku bulan hüccet ve sicillerin tertip edilmesi işlemi ve bunların sonucunda elde edilecek gelir kazasker kassam iarına aitti. Mahalli kadı ların ise kazasker kassamı bulunmadığı takdirde resimleri alıp mahkemelerinde kazasker için saklamak üzere müdahale hakları bulunuyordu (Kanunname, vr. 69a). Kanunnamede, kazasker kassamları ile beledi kassamlar veya kadılar arasın­ daki anlaşmazlıkları ortadan kaldırmak ve bu görevlilerin birbirinin alanına müdahale etmemesini sağlamak amacıyla askeri zümreye mensup olan ve olmayan kişiler tanımlanmış ve konuya açıklık getirilmiştir. Görevli kişilerin zaman zaman usulsüzlüklere başvurdukları konunun çeşitli kanun metinlerine. fermaniara ve dönemin eserlerine yansımasından anlaşılmakta­ dır. Gerek askeri gerekse mahalli kadı. nai b ve beledi kassamların davet edilmeden miras taksim etmemeleri ve kısmet bahanesiyle köy ve kasabalara çıkmama­ ları, konuyla ilgili bütün kanun metinlerinde uyulması gereken temel prensipler olarak yer almaktadır. Ancak bazan bu hükümlere uyulmadığı olmuştur. Kassam. kadı ve naiblerin davet edilmeden "ücret-i kadem" adı altında ayakbastı parası ile hüccet ve suret-isicil akçesini fazla almamaları. ücretsiz giyecek maddelerini kabul etmemeleri veya yörede tesbit edilmiş resmi fiyat üzerinden ve kendi rızalarıyla satanlardan almaları istenmekteydi (a.g.e., vr. 68b). Mirasçı­ lar içinde buiGğ çağına ermemiş çocuklar varsa vas! tayin etmeleri ve bunlara ait miras taksiminden resm-i kısmet almamaları tembih edilmekteydi. Aynı şe­ kilde taksim edilen uruz ve akardan resim alınmayacağı belirtiliyordu. Miras taksimine haksız müdahalenin yanında resm-i kısmeti daha fazla almak için miras mallarının fiyatlarının yüksek tutulması ve beğenilen eşyanın alınması gibi birtakım yolsuzluklar da yapılmaktaydı. Buluğ çağına ermemiş çocukların mirasını muhafazaya memur edilen vasllerin kassam katipleriyle birlikte hareket ederek mirası gizlice evlere kapatıp yarı fiyatına kendilerinin satın aldıkları ve daha sonra eşyayı bedestene götürüp müzayede ile satarak elde ettikleri paraları aralarında bölüştükleri merkeze ulaşan şika­ yetler arasındaydı. Kadı ve kassamların usulsüzlüklerinin önüne geçmek için 1SSO' de çıkarılan bir fermanla kadıların kazaskerler hesabına askeri kısmet yazmaları uygulamasına son verilerek kendilerinden talep edilmediği takdirde halkın terekesini yazmamaları istenmiş­ ti (Akdağ, Il, 453) Ancakyapılan ikaz ve alınan tedbirlere rağmen yine de suistimalierin önü alınamamıştır. Bu sebeple XIX. yüzyıla gelindiğinde kassam. katip ve diğer görevlilerin uyması gereken bir dizi yönetmelik ve nizarnname neşredil­ miştir. BİBLİYOGRAFYA : BA, MD, nr. XXXV, s. 18; nr. XXXVI, s. 36; nr. LXIX, s. 204; nr. LXXVIII , s. 894-895; nr. LXXX, s. 335; nr. XCVI, s . 2, 3; nr. CXXXI, s. 147 ; nr. CCXXVIl, s. 118; nr. CCXXXIII, s. 54, 64; nr. CCXXXVIIl, s. 260; nr. CC LXI, s. 13, l l l ; BA. Şikayet Defteri, nr. 51, s. 579; BA, Meclis-i Tanzimat Defteri (f'lizamat Defteri), nr. 30, s. 13; BA, Cevdet-Adliye, nr. 4131; Cevdet- As k eriye, nr. 41573; Cevdet-Evkaf, nr. 10572; BA, HH, nr. 14109-A, 16244, 16854;BA,İrade-Da­ hiliye, nr. 29266; Kanunname, İÜ Ktp., TY, nr. 1807, vr. 68b- 70b; nr. 3239, vr. 25' -b; Kanunname, Beyazıt Devlet K tp., Veliyyüddin Efendi, nr. 1970, vr. 68b, 69' , 7Qb, 124'-125'; "Kanunname", MTM, sy. 2 [1331), s. 326; sy. 3 [1331). s. 541; istanbul Mü{tülüğü Şer'iyye Sicilleri, Kıs­ met-i Askeriyye Mahkemesi, nr. 1, vr. 75b, J38b; nr. 2, vr. 4b, 77'; nr. 3, vr. 72b; nr. 4 , vr. 60', 99b; nr. 5, vr. 74 b, 98b, 104b, 120b, 127', J35b, 149', 151 '; nr. 19, vr. 1'; nr. 20, ilk sayfa ; nr. 45, vr. 1' ; nr. 47; nr. 50, vr. 1'; nr. 51, ilk sayfa; nr. 66, ilk sayfa; nr. 68; nr. 77 ; nr. 78; nr. 85, ilk sayfa lar; nr. 90, vr. 1'-2'; nr. 97; nr. 887, ilk sayfalar; nr. 895, ilk sayfa; nr. 1767, vr. 4'-6', 51'-b, 56•-b; Kayseri Şer'iye Sicilleri, nr. 15, s. 186; nr. 20, s. 64; nr. 27, s. 131; nr. 69, s. 42; nr. 81. s. 62; nr. 88, s. ll O, 127 -128 ; nr. 130, s. 125; Düstur, Birinci tertip, İstanbul 1289, 1, 270-275, 305312; a.e. [ 1293), lll, 88-95, 551; İkinci tertip [ 1332). V, 352; Şafii, el-Üm, Beyrut 1973, VI, 210-213; Serahsl, el-Mebseıı. XVI, 102-1 05; Nüveyr1, f'lihayetü '1-ereb, Kahire 1374/1954, VI, 260-261; Molla Hüsrev, Dürei-ü 'l-f:ıükkam, İs­ tanbul 1287, ll, 794-795; İbrahim b. Muhammed el-Halebl. Mülteka Tercümesi-Meukufat [s.nşr. Ahmed Davudoğlu). İstanbul 1980, ll, 299; İbn Abid1n. Reddü'l-muf:ıtar [Kahire). VI, 256257; Lutfi. Tarih, IV, 103; Uzunçarşılı , Kapuku- 581 KASSAM lu Ocakları, ı, 318-319; Bilmen. Kamus 2 , VII, 143; Abdülhay ei-Kettani, et- Tertitlbü '1-idariyy e (Özel). ll, 43; Mustafa Akdağ, Türkiye'nin İktisadi ve İç timai Tarihi, istanbul 1979, ll, 451453; Hüseyin Özdeğ er. 1463-1640 Yılları Bursa Şehri Tereke Defter/eri, istanbul 1988, s. 12; Halil Cin -Ahmed Akgündüz, Türk Hukuk Tarihi, Konya 1989, I, 233 , 237; Ahmed Akgündüz, Osmanlı Kanunnamel eri ve Hukuki Ta hlil/eri, istanbul 1991, 1, 232; lll , 152; Said Öztürk. A skeri Kassama Ait Onyedinci Asır ista nbul Tereke Defterleri (Sosyo-Ekonomik Tahlil), istanbul }995 , s. 64-85; a.mlf.. "Os manlı ilmiye Teş­ kil atın da Kassamlık Müessesesi ", TED, sy. 15 ( 1997), s. 393-429; istanbul Ahkam Defter/eri: istanb ul'da Sosyal Hayat( haz. Ahmet Tabakoğ­ lu vdğ r. ) , istanbul1997 , 1, 22, 65, 99, 127, 131 , 153,205,207,209,211 , 217,221 ,233,30 1, 305, 31 O; Halil inaıcı k, " Bursa Şe r ' iye Sicillerinde Fatih Sultan Mehmed'in Fe rmanl a rı ", TTK Bel/e ten, Xl/44 ( 194 7). s. 700; Ömer Lütfi Barkan, "Edirne Askeri Kassam'ına A i t Te reke Defterleri ( 1545- 1659) ",_TTK Belgeler, 111 /5-6 ( 1968), s. 4 vd.; Ebül'ula Mardin, "Kadı" , İA , VI, 4 5 -46; Cengiz Orhonlu , "]\assam", Ef2 ( in g.). IV, 735-736. Iii r SAiT ÖZTÜRK KASSAM, İzzeddin --, ( I"C;;il ıJ!...VIj:) Muhammed İzzüddin b. Abdilkadir b. Mustafa el-Kassam (1882- ı 935) L Filistin'in bağımsızlığı için mücadele eden Kassamiyye hareketinin önderi. _j Suriye'de Lazkiye'nin güneydoğusunda bir liman şehri olan Cebele'de doğdu . Babası bir medresede müderris ve şeriat mahkemesinde üye idi; aynı zamanda Kadirltarikatının o bölgedeki mürşidi olarak tanınıyordu. izzeddin on dört yaşında iken kardeşi Fahreddin ile birlikte Kahire'ye Ezher'e gitti ve 1909'a kadar süren eğitimi sırasında Muhammed Abduh ve Muhammed b. Abdülmalik el-Alemi gibi hocalardan faydalandı ; M. Reşld Rıza , izzeddin Alemüddin et-Tenuhl, Züheyr eş­ Şavlş ve Ali et-Tantavi gibi şahsiyetlerle dostluk kurdu . Cebele'ye döndükten sonra babasının medresesine müderris oldu; aynı zamanda Mansurl ve İbrahim b. Edhem camilerinde vaizlik görevi üstlendi. Kassam, İtalyanlar'ın Libya'ya saldırma­ sına karşı ( 1911) önce düzenlediği gösteri hareketleriyle katıldı. Ardından halkı silahlı mücadeleye çağırmaya, gönüllü asker ve para toplamaya girişti; Osmanlı askerlerini desteklemek için bir de marş yazdı . Kassam, sayıları 250'yi bulan gönüllüleriyle birlikte Trablusgarp'a gitmek için bir ay bekledikten sonra Balkan Savaşı'- 582 nın çıkması ve İtalyanlar'la bir anlaşma­ ya varılması üzerine cepheye giderneden geri döndü. L Dünya Savaşı başladığında doğrudan Osmanlı ordusu saflarında çarpışmak üzere müracaat etti. Bunun üzerine askeri eğitimden geçirildikten sonra cephede garnizon imamı olarak görevlendirildi. Ortadoğu'nun Osmanlı Devleti'nden ayrılması meselesi ortaya çıkınca Cebele'ye döndü ve bir halk ordusu oluş­ turdu . Savaşın ardından Fransızlar Suriye'ye yerleştiğinde ömerel-Baytar ile birlikte direniş hareketine başladı. Fransız­ lar tarafından idam talebiyle aranmaya başlanınca Filistin'e geçerek Hayfa'ya yerleşti ( 1921 ) Hayfa'da ders vermeye başlayan ve bir yandan da İstiki al Camii'nde imam- hatip lik yapan Kassam 1926'da Cem'iyyetü'ş-şübbani'l-müslimln'e girdi ve bir süre sonra da başkanlığına seçildi. Bu vesileyle köyleri dolaşmaya başladı, İngiliz işgaline ve siyonist harekete karşı halkı bilgilendirmek imkanı elde etti. Yahudilere arazi satılmasına şiddetle karşı çıka­ rak bunun önlenmesini istedi. Çevresinde toplanan ve "meşayih" (kendisinin ö lümünden sonra Ka ssamiyyGn) denilen taraftarlarının örgütlenmelerini sağladı. 1930'dan itibaren resminikah memuru olarak görevlendirildi. Kassam, siyonizmin ingiliz manda idaresi tarafından desteklendiği kanaatiyle esas mücadelenin İngilizler' e karşı yürütülmesi gerektiğine inanıyordu. Dolayı­ sıyla genel bir mücadele için hazırlıklarını tamamladıktan sonra Balfour Deklarasyonu'nun yıldönümünde hareketi başlat­ tı (2 Ekim 1935). Fakat ilerleyen günlerde İngilizler'teşkilatın gizli karargahını bastılar ve Nablus-CeniQ arasındaki Ya'büd mevkiindeki çatışma neticesinde Kassam öldürüldü (20 Kasım 1935 ). Cenazesi Hayfa'ya götürülerek ertesi gün defnedildi. Bu çatışma İngilizler' e karşı yürütülen silahlı mücadelenin başlangıcı olmuş, daha sonra 19 Nisan 1936 günü patlak veren ve ilk intifada sayılan Filistin ayaklanmasında Kassamcılar önemli rol oynamış­ lardır. izzeddin ei-Kassam'ın hareketi, İngiliz idaresine karşı cihad fikrinde birleştiği diğer hareketlerden, özellikle Mısır'daki İhvan-ı Müslimln'den daha çok askeri tarafı ağır basan bir hareket olmasıyla ayrılır. Nitekim Filistinli bazı gruplar 1980'lerin sonlarında askeri kanatiarına izzeddin el- Kassam adını vermişlerdir. Kassam. Suriyeli liderlerden Muhammed Kamil ei-Kassab ile birlikte Muhammed Şub- hi Huzeyran'a reddiye olarak başta cenaze konusu olmak üzere bid'atlara dair bir de kitap yazmıştır ( en-Nai!;.d ve'l-beytm fi def'i evhami ljuzeyran, Dımaşk 1925). BİBLİYOGRAFYA : S. J. H. Simpson, Palestine: Report on lmmigration, Land, Settlement and Development, London 1930, s. 35-36, 52-56; Subh! Yasin, eş­ Şevretü'l-'Arabiyyetü'l-kübra {i Filistin: 19361939, Dıma şk 1959, s. 23-26; Muhammed izzet Derveze, f:iav le 'l-f:ıareke ti'l-'Arabiyy eti 'l-f:ıa­ dişe, Sayda, ts ., s. 116 vd.; Semih HamOde, elVa' y ve'ş-şevre: Dirase {i f:ı ayti ti ve cihadi'ş­ şeyl] 'İzzedd in e l-~assam: 1882-1935, Amman 1986; S. Abdullah Schleifer. " The Life and Thought of lzziddin al-Qassam", IQ, XXIII/2 ( ı9 79), s. 61-81; Basheer M. Nafi, "S haykh ' l zz Al-Din AI-Qassam: A Reformist andaRebel Leader" , Journal o{ lslamic Studies, Vlll/ 2, Oxford 1997, s. 185-2 15; "'izzüddin el-~assam", Mv.F, lll , 229-231; Ph. Mattar, Encyclopedia of the Modern Middle East, New York 1996, lll, 1498-1499. !!ii!~ 1 MusTAFA L. BiLG E KASSA.R ()La.'ill) --, Ebu Abdiilah Muhammed b. Kasım b. Muhammed ei-Kassar ei-Kaysi (ö . 1012/ 1604) L Maliki fakihi, hadis ve e nsab alimi. _j 939 (1532) yılında Fas'ta doğdu. Asi en Endülüs'ün Gırnata (Granada) şehrin­ den olup dedesi Gırnata'nın 1492' de düşmesi üzerine Fas'a göç etmiş ve orada yerleşmiştir. Talebelerinden İbnü'I­ Kadl'nin verdiği bu tarihi diğer talebesi Makkarl 939 veya 940 şeklinde kaydeder. Kadirl ise 938'de doğduğunu belirtir. Kassar (çamaşır y ı kayıcı) lakabı , bir kassarın vesayeti altına giren dedelerinden birine ait olup ondan sonra aile bu lakapla tanınmıştır. Fas'ta öğrenim gören Kassar. Ebu Nuaym Rıdvan b. Abdullah ei-Cenevl, Muhammed Haruf et-Tunisl, Muhammed b. Ahmed b. Abdurrahman ei-Yesltinl, Abdurrahman b. Muhammed b. İbrahim ed-Dükkall. Ebu Abbas Ahmed et-Tesuli gibi filimlerden faydalandı. Ayrıca, Kahire ulemasından Bedreddin ei-Karafi, Necmeddin ei-Gaytl, İbn Abdülhak es-Sünbatl ve Şam müftüsü Bedreddin Muhammed ei-Gazzl'den icazet aldı. Başta hadis ve fıkıh olmak üzere rica! ilmi, tarih, ensab, fıkıh usulü, mantık . beyan ve kelam ilimlerinde yetkin bir alim olan Kassar kaynaklarda "hafız. hüccet, nessabe, raviye" gibi sıfatlarla anılır. Abdülhay ei-Kettanl onun Fas'ın müsnid ve muhaddisi. hadis ilimleri veravileri konusunda eşsiz bir alim olduğunu belirtir.