GÜMRÜK BiRLiGi

advertisement
15
EKONOMIK YAKLAŞlM
GÜMRÜK BiRLiGi
VE
OLASI ETKiLERi
REYHAN ATMA CA
Küreselleşme
sürecinde önemi giderek
artan uluslararası rekabet dünya ekonomisine entegre olına çabasındaki ulusal ekonomilere
yeni bir dinamizm kazandınnış; buna paralel olarak Avrupa bir ticaret bloku oluşturmuş
ABD ve Japonya ise ticari bloklar oluştunna çabalarına yoğunluk vermişlerdir. Bu oluşumlar blokların kendi içlerinde tmnaınen serbest, bloklar m·asında ise kontrollü bir ticari
politika uygulmnalannı öngörmektedir.
Her ne kadar, genel anlmnda ekonomik açıdan küreselleşme 1980'li yılların ortaların­
dan itibaren hız kazaıunışsa da, Türkiye, Avrupa'da Savaş sonrası oluşturulmakla olaıı
bölgesel gruplardan kendini soyutlammna kararını 32 yıl önce, Avrupa'nın bütünleşme sürecinin temellerini auın ve Topluluğu kunın Roma Antla~ması'ndan çok kısa bir süre sonra
vermiştir.
"Türkiye, uzun dönemde, Batı Avrupa' da kurulabilecek siyasi bir birliğin dışında kalmak isteınemektcdir." sözlerinde ifadesini bulan, ve zmnanın Türk yetkililerince dile getirilen, Avrupa Ekonomik Topluluğu'na bağlmuna isteğini, gerçekte uzak görüşlü bir yaklaşım olarak nitdemek gerekir. Nitekim, son 10 yıl içinde Avrupa'da yaşanan hızlı
gelişıneler Türkiye'nin bu seçiminde ne denli haklı olduğunu ortaya çıkartmış, İskandi­
navya'dmı, Akdeniz'c kadar büyüyen ve 2010 yılmakadar t~un<unlanmak üzere Akdeniz'in
kuzcyi ilc güneyi arasını kapsayan bir bölgede kurulacak ol:m serbestticaret alanıyla, daha
da büyümesi öngörülen 368 milyon nüfuslu bir ticaret bölgesi içerisinde, Türkiye'nin coğ­
rafi konumu ilibariyle dış~u·ıda kalınasının mümkün ohunayacağını göstermiştir.
1963 yılında başlayan Avrupa'ya entegre olma çabalarının ilk aşamasını oluşturan
Gümrük Birliği'nin ticari yönden Türk ekonomisi üzerinde yaratabileceği etkilere geçmcden önce, ilişkilerin tarihçesini ve içeriğini gözden geçirmektc yarar bulunmaktadır.
* Dış Ticaret Müsteşarlı~ı, Avrupa Birli~i Genel Müdürü
Ekonomik Yaklaşım, Cilt 6, Sayı 16, Ilkbahar 1995
REYHAN ATMACA
16
1. ORTAKL/K ILIŞKISININ TESISI
Türkiye'nin Avrupa bülünleşmesinin bir parçası olına yönündeki karJelılı ğı, dış politika."ınııı temel
unsurlarınilim biri olmuş ve halihazırda Avrupa Topluluğu ilc sürdünnektc olduğu ortaklık ilişkisi ile
soınutlaşmıştır. Bu ilişki, Türkiye'nin 31 Temmuz 1959 tarihindemtak üye olmak üzere yaptığı ba~­
vuru ile başlaınt~tır. Bu ba~vpıu sonucunda, Türkiye ilcAEf arasmda bir ortaklık yaratan AnkaraAnla~ması, 12 Eylül1963 tarihinde imzal.anardk 1 Anılık 1964 tarihinde yüıürlüğe gitmiştir.
Sözkonusu Anlaşma, Türk ekonomisinin hızlandırılmış kalkınınasını ve Türk halkının
istihdam seviyesinin ve yaşam standartlarının yükseltilmesi gereğini de gözününde tuturak,
tara11ar arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerin aralıksız ve dengeli biçimde güçlendirilmesini hede11emekte ve bu mnaçlara ulaşılabilınesini tcıninen bir gümrük birliğinin aşama­
lı olarak kurulmasını; Türkiye' nin, Roma Antla.~ması'ndan kaynaklanan tüm yükümlülükleri üstlcnebilecek duruma gelmesi halinde de, Topluluğa tam üye olabilmesini
öngönnektcdir.
Gümrük Birliği'nin oluşturulm~L-;ına kadar uz~uıan süre i~·erisinde T~mL1ların üstlenmesi
gereken yükümlülükler ise, 23 Kasım li:J70'te imzalanan Kauna Protokol ilc belirlenmiştir.
Katına
Protokol' ün yürürlüğe ginnesinden itibaren ilişkiler, üneeden belirlenmiş yükümlülüklcrin yerine getirildiği nisbeten durağan bir döneme girmiştir. 1970'li yıllların soııunda Türkiye'nin ekonomik sıkıntıları nedeniyle yükümlülüklerini askıya alması ve
1980'dc mcydmıa gelen askeri müdalıale sonrasında AT' nin Türkiye ilc ilişkilerini dondurması nedeniyle de ilişkilerde bir gerileme süreci yaşanmıştır.
Türkiye'nin 14 Nisan 1987 tarihinde AT'na üye olmak mnacıyla yaptığı
başvuru, ilişkilerde yeni bir dünemin başlangıcını siıngelcınektedir. Sözkonusu başvuruya
ccvabcn AT Komisyonu taraı·ından lıazırhmara.k 18 Aralık 1989 tarihinde Konsey' c sunulan
"Görüş" (Avis), Türkiye'nin beklentilerini tmn ol~u-~tk. karşıl~unaınakla birlikte, taratların
da iradesiyle, ilişkilerin önemli derecede yoğunlaştığı, bütünleşmeye doğru somut adımla­
rı atıldığı bir dünemin başlangıcını teşkil etıniştir. Komisyon, sözkonusu Gürüş'ünde, bir
yandan Topluluk içi gelişmelerin (İspanya ve Portekiz'in Topluluğa üycliği, Tck Pazar çalışmaları) yeni katılma müzakerelerinin başlatılınasına olamtk. venncdiğine; diğer yandan,
Türk ekonomisiyle Topluluk ekonomileri arasında önemli bir gelişmişlik farkı bulunduğu­
na değinerek; t:un üyelik konusunun mıcak 1993'ten sonra dcğerlendirilcbilcceğini, bu arada ise Topluluk ilc Türkiye arasınd~tk.i ilişkilerin Ortaklık Anlaşınaları ilc öngörülen işbir­
liği mekanizmalarının da tmn anlmnıyla işletilmesi suretiyle geliştirilmesi gerektiğini ifade
Bu
bakımdmı,
etınektedir.
Türkiye'nin üyelik halinde olası uyum sorunlarılll aşahilınesi için,
giderek dalıa belirgin hale gelen m~tk.ro ekonomik dcngesizlikler; sanayinin, yüksek ölçüde korunınası ve sosyal güvenlik düzeyinin düşüklüğü
gibi hususların hertaraf edilmesi gereği üne sürülmüştür. Sonuç itibariyle bir evrim aşaına­
sında olan Topluluk, yeni katılım müz<tk.erclerinc taraf olmadığını ifade etmiştir. Ancak,
Topluluk
açısından,
tarım alanındaki yapısal farkltlıklar;
EKONOMIK YAKLAŞlM
1
17
Türkiye ile işbirliğinin sürdürülmesi, hatta derinleş tirilmesinin gerekliliği ayrıca vurguianmış tır. Komisyon, Görüş'ünde, tara11arca eıHegr<Lı;;yonun güçlendirilmesi ol<mağı sağlaya­
cak önlemlerin alınmasını tavsiye etmiştir. Bu önlemlerin başında Gümrük Birliği'nin tamaınlanması gelmektedir.
Taın
ilc 1992 yılı sonlarında gerçekleştirilen Ortaklık Konseyi toplantısı arasında geçen süre, işbirliğinin geliştirilmesi, teknik çalışınalara hız verilmesi, ve
üst düzey siyasi diyalog mekanizmasının çalıştırılınasına ağırlık verilen bir dönem olmuş,
ancak ilişkilerde somut ilerleme, 9 Kasım 1992 tarihli yukarıda bahsi geçen Konsey tophmtısında kaydedilmiş ve bir Yönlendinnc Komitesi oluşturulmuştur. Bu Komite, Türkiye'nin 1995 yılı sonuna kadar gerçekleşlinnc kararında olduğu Gümrük Birliği'ne doğru
çözümlenınesi gereken teknik sorunların ve ele alınınası gereken teknik dosyaların görüşüldüğü bir zemini teşkil etmiş ve her iki tarafın da yoğun çabalarıyla Gümrük Birliği'nin
tamamlanması ve gerektiği biçimde uygulmıabilınesi için zorunlu olmı koşul ve süreleri belirleyen "Gümrük Birliği Kararı" 6 Mart 1995 tarihinde yapıl<uı Ortaklık Konseyi toplantı­
sında kabul edilmiştir.
üyelik
başvurusu
Karar, herkesin bildiği gibi gümrük vergisi indirimlerinden, fikri ve sınai mülkiyelin korunmasına kadar çok geniş bir alanda yapılması gereken düzenlemeleri içennektedir.
Böylece 1963 yılında başlayan, 1973 yılında yürürlüğe giren Katına Protokol ilc irdcleuen ortaklık ilişkisi, 1995 yılı başlarında, diğer bir ifade ilc 32 yıl sonra yeni bir dönemeec
girmiştir.
Hatırda tutulması gereken, Katına Protokbl'ün imzal<uıdığı tarih olan 1970 yılı ilc llJ96
yılı arasında
Topluluk içinde gerek
geııişleme,
gerek
clcrinlcşıne konularında
çok büyük
değişikliliklcrin olduğudur. Topluluğun kurulduğundan beri hedeflediği ıek bir amaç mcvcuttu, o da Tck Pazar'ın gcrçcklqtirilmesiydi. A.B.D., Japonya ve Asya ülkelerinin yürüttükleri rekabetçi politikalara kar~ı Avrupa'nın gcrçeklqtirıne ihtiyacı duyduğu Tck Pazar
için hedeflenen tarih ise 1992 olmu~tu.
Gerçekte, 1992 yılında gerçekleştirilen "Tck Pazar"ı ülkelerin kendi mal ve faktör harcketlerini tümüyle scrbestleştirdiği çok büyük ülçektc bir tüketici topluluğu olarak tmmnlamak mümkündür. Bu topluluğun uyum içinde y~L~ayahilınesi için, 12 AT üyesi ülkenin
300'c y<ıkın önergeden oluşan geniş kaps;_unlı hukuksal düzenlemeleri, kendi ulusal hukukIarına uygulaınaları gerckıniştir.
Bu b<ıkıından Türkiye'nin de Topluluk ilc tesis edeceği Gümrük Birliği çerçevesi içinde,
malların engele takılınadan serbest dolaşabiieceği bir ortaını yaratabilmek için Topluluk'ta
yürürlükte bulunaıı düzenlemelerle uyum sağl;_uıınw:iı bir zorunluluk ve yükümlülük haline
gelmiştir. Kaldı ki, Türkiye'nin Gümrük Birliği'nin t;_un;.unhmınası çerçevesinde AT'na
karşı sahip olduğu yükümlülüklcrlc büyük ülçüdc twn~unlayıcı nitelik taşıdığı ve bir alanda atılacak adıınhmn diğer al<uıdaki yükümlülüklcrin yerine getirilmesine katkıda bulunacağı da unutulın;_unalıdır.
REYHAN ATMACA
18
ll. GÜMRÜK BIRLIGININ TAMAMLANMASI SÜRECINDE YERINE
GETIRILECEK HUSUSLAR
Türkiye-AT Ortaklığı yaratan Ankara Anlaşması ülkemizin Topluluğa tun üyeliğini öngören ve mal alışverişlerinin tümünü kapsayan yönüyle, Gümrük Birliği'nin, taraflar arasındatarife indirimi ve Ortak Gümrük Tarifesi'nin (OGT) oluşturulması şeklindeki klasik
gereklerinin ötesinde, ülkemizin Topluluğun Ortak Ticaret ve Rekahet Politikası'nın temel
yaklaşımiarına uygun bir mevzuat geliştinnesini de gerektinnektedir.
Taraflar arasında ınalların serbest dolaşımının taın anlamıyla sağlanınası ınülalıazasın­
dan kaynaklanan bu husus, Gümrük Birliği'nin uygun işleyişi kadar, ülkemizin tam üyelik
hedefi bakımından da bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye 1996 yılı başında
tamamlanınası öngörülen Gümrük Birliği çerçevesinde öncelikle sınai ürünlere karşı
OGT'ni uygulayacaktır. Ankara Anlaşması tarım ürünlerini de kapsmnakla beraber bu ürünlerin serbest dolaşımının sağlanınası için ülkemizin Topluluk Ortak Tarun Politikası'na
uyum tedbirlerini alınası gerekınektedir.
6 Mart 1995 tarihli Ortaklık Konseyi Kararı çerçevesinde, yalnızca işlenmiş tarun ürünlerinde Türkiye' nin uygulayacağı gümrük vergilerinin, Topluluktaki sisteme benzer şe­
kilde tarun ve sanayi paylarını içerecek şekilde belirlenmesi ve topl:.un korumanın sanayi
payına tekabül eden bölümünün karşılıklı olarak kaldırılması kararlaştırılmıştır.
Türkiye 1.1.1995 itibariyle, Topluluğa karşı 12 yıllık listede% 95,22 yıllık listede ise
% 90'lık bir gümrük vergisi indirimi gerçekleştirmiş, üçüncü ülkelere uygulanacak OGT
uyumunda 12 yıllık listede %90,22 yıllık listede %X5'lik bir onuıa ulaşmış bulunmaktadır.*
Eş
etkili vergi olarak mütalaa edilen ve Gümrük Birliği'ne geçiş sürecinde kaldırılması
gereken ithalattan alınan Toplu Konut Fonu'na yapılan ödemelerde de 15 Nisan 1995 tarilıinde yayınlanan 1995 İthalat Rejimi'ne ek kararla %20'lik indirim sağlmunıştır. Bu çerçevede, ağırlıklı koruma oranları AT ve EFTA için %8, 7l'e, diğer ülkeler için % 14,69'a düşü­
rülınüştür.
Yurarıda işaret edildiği üzere Gümrük Birliği'nin
luluk Ortak Politikaları'na da uyumunu içermektedir.
Ortaklık
Konseyi
Kararı bağlmnında,
ı~unaınlanına
Topluluk Ortak Ticaret
süreci, Türkiye'nin Top-
Politikasına
uyum, ülke-
mizin,
• Kararın yürürlüğe ginnesiyle birlikte, Topluluğun itJıalat, ihracat ve tckstil politikaları­
na uyum tedbirlerini uygulamaya koymasını;
*
Katma Protokol uyarınca Türkiye, Topluluktan olan ithalatım duyarlı ınallarda 22, diğer mallarda 12 yılua serOGT' ne uyuında da aynı husus u gözeterek indirim yapmayı kabul etmiştir.
bestleştirıneyi,
A
EKONOMIK YAKLAŞlM
E
• Kararın yürürlüğe ginncsinden itibaren
gümrük rejimlerini üstlenmesini;
Kararın yürürlüğe
•
19
beş yıl
içinde Topluluğun otonam veya
tercilıli
ginncsiyle birlikte, Topluluk Gümrük Kodu ve Uygulama Yönetmcli-
n-
ğini
kendi mevzuatına uyarlamasını;
a'ik
cl
• S tandardizasyon, ölçüm, kalibrasyon, kalite, akreditasyon, test ve sertifikalandırma konusundaki mevzuatının, Kararın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl içinde benimsemesini,
gerektirmektedir.
B u çerçevede,
nlik
da
• 8 Şubat 1994 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren "İthalatta Gözetim
ve Korunma Önlemleri Hakkında Karar ve Yöneunclik"; Uruguay Raund Nihai Senedinde
yer alan "Korunma Önlemleri Anlaşması" ve bu Anlaşmaya göre hazırlanan yeni AB Konsey Yöneunenliği dikkate alınarak yeniden gözden geçirilmiş ve bu konudaki son değişik­
likleri içeren yeni bir "İthalatta Gözetim Önlemleri ilc Kota İdaresi ve Tarifc Kontcnjanı
Hakkında Karar" Taslağı hazırlanmıştır. Tasarı Başbakanlığa ilctilmiş tir.
şı
ü-
na
• Ticareti devlet eliyle yürüten ülkelere karşı Topluluk
çüncü ülkelerden yapılan itlıalatta ortak kurallara" ilişkin
yönelik çalışınalar devmn etmektedir.
üıe­
tyi
itlıalatını
düzenleyen "belirli üYönetınenliğin benimsenmesine
• Miktar kısıtlamalarının idaresi "İUıalat Gözetim ve Konınına Önlemleri ilc Kota İdaresi
ve Tarifc Kontcnjmu Hakkında Karar" ve eki Yönetmelik taslağı çerçevesinde ele alınmış­
se
T
a-
ı
tır.
• Dampingli ve sübvansiyonlu itlıalata karşı korunma konulu ınevzuatıınızı oluşturan
3577 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanun'un, Uruguay Raund
Nihai Senedinde yer alan Dmnping ve Sübvansiyona İlişkin Anlaşmalar ve bu konudaki
yeni AB Konsey Yönetmelikleri dikkate alınarak, yeni bir Kanun ilc değiştirilmesi planlanmaktadır.
·ü-
Ülkemiz açısından yeni bir uygul:.una olan "haksız ticari uygulmnalara karşı korunma"nın, AB mevzuatına uygun biçimde sağl:mabilmcsini tcmincn hazırlm1an "Türkiye'nin
Ticari Haklarının Özellikle Hukuka Aykırı Ticari Uygul<unalara Karşı Korunması" hakkın­
daki Bak<ml<tr Kurulu K~mtrı ve Yöııeunclik taslağı üzerindeki çalışmal<tr tmn:unlanmış ve
taslak Ba~bakanlığa ilctilmiştir.
p-
•
i-
·e-
•
İhracat Rejimi Kararı ilc ilıracatta ortak kuralların bazılarına uyum sağlanmış olup, ça-
lışmalar
cı-
devam etmektedir.
• Resmi destekli ihracat krcdilerine ilişkin düzenleme, Topluluğun ortak ihracat düzenle~
mclcri içinde önemli bir yer tutınak:ladır. Bu alanda da uyumun sağlanması halinde, mevzuat yakıniaşması konusunda önemli bir adım atılmış olacaktır. Bu amaçla, AB mevzuatının
esasını oluşturan ilgili OECD düzenlemesine katılım için başvuru yapılmış bulunmaktadır.
•
er-
AB'nin tckstil ürünleri itha.laUnda gözelim ve korunma önlemlerine
ilişkin
yürürlükteki
mevzuatı csa..ı; alımu·ak "Tekstil Ürünleri İUıalatında Gözetim ve Korunma Önlemleri Hak-
20
REYHAN ATMACA
kın da
Karar, Yönetmelik ve Tebliğ' c
ilctilmiş tir.
ilişkin
bir taslak metin
hazırlanmış
ve
Başbakanlığa
• Tekstil ürünleri ithalatında otonam düzenlenıneler konusuna "Tekstil Ürünleri İthalatm­
da Gözetim ve Korunma Önlemleri Hakkında Karar, Yönetınelik ve Tebliğ" Tasarısında
yer verilmiştir. Tasarı Başbakanlığa ilctilıniştir. Tcksitl ve konfcksiyonda pasif işleme konusundaki çalışınalar dcvmn ctıncktcdir.
• Türkiye, Topluluğun otonam ve tercilıli rejimlerinin üstlcnilmcsindc, Macaristan, Polanya, Çek ve Slovak Cumhuriyetleri, İsrail, Romanya, Bulgaristan, Estonya, Litvanya ve
Letonya, Fas, Tunus ve Mısır ilc yapılacak tercilıli anlaşınalara öncelik vcrilcccğini açıkla­
mıştır. Halihazırda, Macaristan, Polanya, Çek ve Slovak Cumhuriyetleri, İsrail, Romanya
ve Bulgaristan ilc Serbest Ticaret Anlaşması imzasına yönelik gürüşmeler sünnektcdir.
• Topluluk Gümrük Kodu örnek alınarak hazırlan~uı ve 1615 sayılı Gümrük Kanunu'nun
yerini alacak olan yeni tasarı üzerinde sürdürülen çalışınalar tmn<unlanınış olup, tasarı
TBMM'ne sunulma aşmnasındadır. Diğer taraftan, gümrükler alanında karşılıklı idari iş­
birliğinin esasları da tesbit edilmiştir.
• İtlıalattaki standardizasyon ve uygunluk dcğcrlcndinncsinc yönelik faaliyetleri tck bir
mevzuat altında toplmnak, şc1Ta11ık sağkunak, bu faaliyetleri GATT Teknik Engeller Anlaşmasına uygun olarak yürütınck amacıyla hazırlanan Dış Ticarcttc Stmıdardizasyon Rejimi yürülüğe ginniş bulunmaktadır.
Öte yandmı, Topluluk Ortak Rekabet Politika-;ından kaynakl;man yükümlülükler ise
şöyle özetlenebilir;
• Tcşcbbüsler arasında rekabeti bozucu ya .da kısıtlayıcı anlaşma, karar ya da uygulmnalar ilc hakim durumun kötüye kullmulınası yasakhuıınaktadır.
ve ticari mülkiyelin korunması açısındmı, Türkiye'nin bir kısım Topluluk
mevzuatına, ilgili uluslararası sözlqınelcre ve uluslararası ticarette uyulması
gereken
fikri mülkiyet haklarına ilişkin kuralları belirleyen TRIP S (Trade Rclatcd Aspccts of Intelleetual Propcrty Riglıts) Anlaşması'na uyum sağhunası gcrckıncktedir.
•
Fikri,
sınai
• Tar..ıikuın belli kuruluşlan veya belli üıiinlcrin ürelimini özcndinnck sureliyle rck;~:x:li bozan veya
bozma tehdidi oluşlurdn her türlü devlet ym·dımı, Güınıiik Birliği ilc bağdaşmaz kabul edilmektedir.
• Ancak, sosyalnitelik taşıymı, doğal afcUer sonucu ortaya çıkan zararları yok ctıncyi amaçlayan, az gelişmiş bölgelerin ekonomik kalkınmasına kalkıda bulunmayı hedet1cyen,
Gümrük Birliği'nin gerektirdiği yapısal uyum tedbirlerine yönelik olan, Avrupa'nın ortak
çıkm"la.rıyla ilgili projelerin uygulmunasını ve kültür değerlerinin korunmasını öngören yardımlar, Kararın yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıl boyunca Gümrük Birliği ilc uyumlu
kabul edilebilecektir.
• Türkiyc'nin, Karmn yürürlüğe girmesinden önce Topluluğun tckstil ve konfeksiyon
sektöründe uyguladığı devlet yardımlcmna, Karm·ın yürürlüğe girmesinden itibaren iki yıl
içinde ise, diğer yardım planhırına uyum sağlanınası da gerekıncktcdir.
B u bağlmnda,
•
Rekabeti bozacak anlaşınalanı ilişkin AB
Kanun 13 Aralık 1994 tarihinde
Hakkındaki
mevzuatına
uygun Rekabetin
Tüketicinin
yürürlüğe girmiş,
Korunınası
Korunınası
A
EKONOMIK Y AKLAŞIM
;a
Hakkındaki
l-
a
21
Kanun ise, yayımı tarihinden 6 ay sonra
tarihli Resmi Gazete' de yayımlaıımışllr.
yürürlüğe
• Türk Patent Enstiüsü'nün Kuruluşu ve Görevleri
name 1994 yılı ortasında yürürlüğe ginniştir.
Hakkındaki
ginnek üzere 8 Mart 1995
Kanun Hükmünde Karar-
• Sınai mülkiyelin korunınasıyla ilgili Paris Antlaşmasının Stockholm meuıinin 1-2 maddelerine kalılıını öngören Karar, yürürlüğe girmiştir.
• İhracata AB ve GATT çerçevesinde yasaklanmış yardım verilmesine ilişkin olarak, İh­
racata Yönelik Devlet Yardımları Kararı ll Ocak 1995 tarihli Resmi Gazete' de yayıınian­
mış tır. Bu bağlamda, uluslararası taahhütleriınize uygun devlet yardımları, Ar-Ge, çevre
koruma, ihtisas fuarları, pazar araştınnası, uuutıın faaliyetlerine yönelik yardımlar ilc tarımsal ürünlerde ihracat iadesi vb. olarak belirlenmiştir.
a
n
lll. GÜMRÜK BIRLIG/'N/N TÜRK EKONOMISI ÜZERINDE
OLASI ETKILERI
ı
Güınrük Birliği,
klasik tanıını çerçevesinde, birliğin tarafları arasındaki tarifderin sıfır­
lanmasını, birlik dışı ülkelerle ticarelle ortak bir dış tarifc uygulanınasını gcreklinnektedir. Gümrük birliklerini serbest ticaret bölgelerinden ayıran bu nitelik, genellikle, ticaretin
daha fazla serbestleştirilmesi yönünde bir adıın olarak düşünülmektedir.
ir
l-
l-
e
Teorirk olarak bakıldığında,
güınrük
birlikleri statik ve dinamik olmak üzere iki tür elki
doğurur.
k
n
a
ı
STA TlK ETKILER
Bölge içinde ticaret engelleri kaldırıldığında Güınrük Birliklerinin "Ticaret yaratıcı" ve
"ticaret saptırıcı" olmak üzere iki tür statik elkisinin ınevcudiyctinden söz etınek mümkündür.
Birlik içinde dış ticaret engelleri kaldırılınca her ınal, bölge içinde o malı en ucuza üreten ülkeden iUıal edilmeye bLL~lmur. Böylece daha önce gümrük tarifeleriyle korunmı, maliyeti yüksek yerli üretim yerine, verimliliği yilksek, yabmıcı üretim geçmiş olacakur. Bu durum bölge içerisinde kaynak dağılımının yeniden düzenlenınesine ve dış ticaret hacminin
artınasına yol açar (ticaret yaraucı etki). Aynı şekilde, Gümrük Birliği öncesi bölge dışın­
dını daha ucuz temin edilen ınal, bölge içinde güınrük vergilerinin kaldırılması ve dışarıya
karşı ortak tarifderin uygulaıuna~ı sonucu, birlik içinden dalıa ucuza temin edilmeye baş­
lanır ki, bu da bölge dışında kal:m ülkelerle ticaretin azalmasına (ticareti saptırıcı etki) yol
açar.
Güıruük birliği
teorisi, gümrük birliğinin, ticm·etin akışı, ekonomik refah ve üretimin uüzerindeki etkilerini bir defaya malısus olarak tesbit euncye çalış­
makta, bunu, güınrük birliğinin olu~turulınasınd<uı üneeki ve sonraki durumunu kar~ıla~luslararası bölü~ümü
22
REYHAN ATMACA
tırmak
Gümrük birliklerinin ticaret yaratıcı ya da ticaret saptırıcı olarak adlandırılan statik etkilerini bir defaya mahsus ölçıneye çalışan analizler, çalışınanın
başlangıç anında var olan etmenleri dikkate alırken, daha sonra ortaya çıkacak gelişmeleri
gözardı etmektedir. Nitekim, İtalya ve İspanya' da tam üyelik öncesi yapılan bu tip çalış­
ınaların %400'lcre varaıı hata payları içerdiği saptanmıştır. Bununla birlikte, ba.hsekonu analizler yol gösterici nitelikleriyle dikkate değer buluıunaktadır.
suretiyle
yapmaktadır.
Bu bağlaında, 1 Ocak 1996 tarihi itibariyle taınaınlanması hede11cncn Türkiye AB
Gümrük Birliği'ni incelersek, Türkiye, bu tarihten itibaren Topluluk kaynaklı sanayi maınullerine uygulamakta olduğu gümrük vergisi ve eş etkili vergileri sıfırlayacak, üçüncü ülke kaynaklı ürünlere ise, Topluluğun Ortak Gümrük Tarifesi'ni (OGT) uygulayacaktır.
Üçüncü ülkelere karşı uygulanacak OGT ilc halihazırda üçüncü ülkelere karşı% 13,03
olarak uygulanmakta olan tarım ürünleri hariç, ağırlıklı koruma oraıunı %5, 79'ye, Topluluğun GATI 94 taahhütlerini yerine getirmesi ile birlikte de %3,7'ye düşürecektir.
Bununla birlikte Komisyon ile üzerinde anlaşmaya varılan kısıtlı sayıdaki bazı ürünlerde 5 yıl süre ile OGT oranlarının üzerinde koruma yapılınaya devmn edilebilecektir.
Görüldüğü
gibi Gümrük Birliğinin Türk ekonomisi üzerinde statik anlaında ortaya çıka­
cak ilk etkisi, yalnızca AB kaynaklı ınalları değil, üçüncü ülke kaynaklı ınalları da kapsayacak şekilde bir koruma kaybının meydana gelınesidir.
Bu durumda, gümrük birliğinin ticaret yaratıcı ve saptırıcı yönde statik etkilerinin Türkiye için gündeme gelmesi beklenebilir. Bununla birlikte, bilindiği gibi Topluluk, Katına
Protokol' ün yürürlüğe girdiği tarihten itibaren Türkiye kaynaklı sanayi ürünleri üzerindeki
gümrük vergilerini kaldırdığından, Gümrük Birliği sonrasında sözkonusu ticaret yaratıcı
etkinin, daha ziyade Türkiye'nin Topluluktan ithalatının artinası şeklinde yansıyabileceği
düş ün ülebilir.
Ancak ithalat artışı iki nedenle sınırlı kalacaktır. Türkiye'de yatırım teşvik belgesi
kapsaınında ithal edilen yatırım malı, ara malı ve işletme malzemesi, gümrük vergisi ve
Toplu Konut Fonu'ndan muaftır. Diğer taraftmı, ihraç edilmek için üretilen sanayi malları­
nın üretimde kullanılmak üzere iUıal edilen hammadde ve ara malları, gümrük vergileri ve
fonlardan istisna edilmiştir. Toplmn iU1alatımızın yaklaşık %85'ini yatırım ve ara ınalları­
nın oluşturduğu dikkate alınırsa, gümrük birliğinin ticaret yaratıcı etkisinin yatırım ve ara
ınalları açısından sınırlı kalması, ancak tüketim malları açısından ortaya çıkınası olasıdır.
Bu noktada, Gümrük Birliği'nin kısa dönemde ekonominin genel dengeleri üzerinde yaratacağı en önemli etkilerden birinin dış ticaret dengesi üzerinde somutlaşacağı söylenclibilir. Topluluk kaynaklı iUıalatıınız, kısa dönemde döviz kuru ve milli gelir sabit, Topluluk
ihraç mallarının arz esnekliği sonsuz kabul edilirse,
EKONOMIK Y AKLAŞIM
23
-Sıfırlanan
gümrük vergilerinin önceki düzeyi,
-Topluluk çıkışlı iUıal maliarına yönelik talebin fiyat esnekliği,
-Gümrük birliği sonucu ortaya çıkabilecek ticaret sapmasının yaratacağı Topluluk kaynaklı ithalat düzeyine, bağlı olarak artacaktır.
Gümrük Birliğinin olası ticaret saptırıcı etkisine de kısaca dcğinirsck, üçüncü ülkelerden yatırım ve ihracat teşvikleri kapsmnında gümrük vergisi ve fonlardmı istisna tutularak
iUıal yatırım ve ara maliarına Ortak Gümrük Tarifesi (OGD uygulanacağındmı, bu ınalla­
rın ithalatında AB 'ne doğru bir kayma beklenmektedir. Bunun yanısıra, OGT'nin uygulanınası sonucu, Türkiye, dış alemin rekabetine de açılacağından, önceleri daha yüksek koruma ormıları ilc yurt içinde üretilen bazı maddelerin iUıalatı daha ucuz hale gelcbilcccktir.
İthalattaki bu gelişmelere karşılık, ihracatıınızda kısa dönemde, tckstil ve konfeksiyon
gibi sektörlerde AB' nin uyguladığı miktar kısıtüunalarının ve bazı tari fe dışı engellerin
kalkınası ile belli bir artış meydana gelebilccekse de, bu artış ithalatta beklenen artıştan
daha düşük seviyede gerçekleşecektir.
Sonuçta dış ticaret dengesinde ve buna bağlı olarak ödemeler dengesinde kısa dönemde
ortaya bir bozulma çıkınası beklenmektedir.
Ancak koruma oranlarının düşürülmesi yalnızca dış ticaret açığının büyümesi gibi negatif bir sonuç doğunnayacaktır. ithal girdi kullanmak suretiyle üretim yapan ihracatçılar,
gümrük birliğinin başlmnası ile birlikte, bu durumdan yararlmıarak maliyetlerini aşağıya
çekeceklerdir. Her ne kadar yürürlükteki teşvik rejimi, ihraç edilecek malların üretiminde
kullanılacak girdilerin gümrük vergilerinden muaf olarak ithal edilmesi imkanını tanımakta
ise de, koruma oranlarının Topluluğun düşük OGT seviyesine inmesiyle maliyet düşüşü
sürekli hale gelecektir. Diğer ülkelerde yaşanan deneyimler, tarifc indirimlerinin ardından
ihracatçıların maliyetlerinde düşüş ortaya çıktığını ve ihracat yapan sektörlerin dış pazarlarda daha düşük fiyatlarla rekabet güçlerini arttırdıklarını göstermektedir. Türkiye için yapılan bir ara~tırma da çeşitli sektörler açısındmı bu yönde sinyaller vermektedir.
Sözkonusu araştınna; ortalmua tirma büyüklüklerine göre toplmn iUıal girdilerin
%61,6-63,1 inin AB kaynaklı olduğunu göstennektcdir. Bu oran küçük işletmelerde %90'a,
orta ve büyük ölçekli işletmelerde söktörlere göre farklılık arzetmekle beraber %70'lcre ulaşabilmektedir. Yerli sanayi itlıal girdi bakımından ortalmna olarak %40 onunnda üçüncü
ülke mcnşcli girdi kullmunakta, bunlar arasında da Asya-Pasilik ülkeleri en yüksek paya
sahip bulunmaktadır. OGT uygulaması nedeniyle Gümrük Birliği sonrası ortaya çıkabile­
cek değişiklikler, özellikle %30-40 oranında üçüncü ülke menşeli girdi kullanan büyük ve
orta ölçekli tirınaları daha fazla etkileyccektir. (Gümrük Birliğinin lmalat Sanayii Sektörü
Üzerindeki Etkileri ve Bu Sektörün Rekabet Gücü, İSO, Şubat 1995)
İç pazardaki rekabet açısınd~uı. koruma ormılarııun kaldırılma.•mıd~uı küçük ve oı1a ölçekli
işletmelerin
ctiklcncceklcri söylenebilir. Zira ara~tırmalar, orta ölçekli i~lcunclerin %37,4'ü, kü-
24
REYHAN ATMACA
çük ölçektilerin ise %43,9'u için iç pazarda en önemli rakibin AB men~eli ürünler olduğunu; küçük ve orta ölçekli işlcunclerin Güıruük Birliğinden sonra iç pazarda yoğun bir rekabet ortarnı
ile karşı karşıya geleceklerini göstenncktedir.
Büyük ölçekli işlcUnclcr açısından ise iç pazardaki en önemli rakip Asya ve Pasilik ülkeleridir. Gümrük Birliği sonrasında OGT uygulaması ilc üçüncü ülkelere karşı korumanın azalması,
iç pazarda bu üıi1nlerin konumunu etkileyecek ve rekabet yapısını değiştirebilecektir.
Bunun yanısıra, özellikle tekstil, ayakkabı (%84), diğer imalat sınıayii (%80), ana metal sanayii (%72,7) sektörlerinde önemli ölçüde ihracata yönelik üreliın yapılması ve AB ülkelerinin
en önemli ihraç pazarıınız konumunda alınası gibi olgular, Gümrük Birliği saımısı kotalar, anti
dmnping önlemleri gibi diğer tüm uu·ifc dışı tedbirlerin kalkınası sonucunda ort<\ya çıkacak fır­
satlan değerlendirme im!Guıını
artUnnakt<ldır.
Ancak, AB'ne yönelik ihracauınızın uygun araçlarla teşviki ve gerçekçi döviz kuru politikave orıa vadede w·uş kaydedilmesi açısın­
dan hayali önem ta~ıyacakur.
larının uygulaıunası, Gümıi1k Birliği sonrwmıda kısa
Sektörler ilibariyle bakıldığında, gıda, içki, tütün, dokuma, giyim eşyası, mobilya sanayii, sağıt ve basım sanayii, kimya sanayii, lastik ve plastik ürünleri sanayii, porselen ve
caın sanayii, taş ve toprağa dayalı diğer sanayii sektörlerinde, tüm ölçeklerde toplam rekabet gücü faktörü açısından AB firmaları ile eş düzeyde ya da daha yüksek düzeyde olduklarını belirten firmal~ırın oranı tYoSO'nin üzerinde bulunmaktadır. Buna karşılık, deri
sanayii, ayakkabı sanayii, scrwnik sanayii, elcku·ikli ve elcktiksiz makina sanayii sektörlerinde rekabet gücünün dü~ük olduğu belirlenmiş ve bu sektörlerde 5 yıl süreyle OGT
üzerinde koruma yapılması k~arlaştırılmıştır. Bu veriler Türk sanayisinin AB sanayii
karşısında pek çok sektörde rekabet şansının, hatta rekabet üstünlüğünün bulunduğunu
g ös tennek tc dir.
Makro açıdan bakıldığında, koruma oranlarındaki düşüşün kısa vadede ekonomik büyümeyi olumlu yönde etkilediği, liyallar genel seviyesinde bir düşüşe neden olduğu, tükcticinin refahında bir ~tışa yol açtığı görülmektc ise de, aym zınnanda ithalau arttırarak cari işlemler açığını büyüttüğü ve k:.unu kesimi borçlanma gereğini arttırdığını söylemek
mümkündür. Ancak, uygun makro ekonomik politikaların izlenınesi ilc, koruma onuılann­
daki düşüşün dış dengeyi bozucu etkisini telari cunck olasıdır. Bu noktada, kur ve faiz politikal~ının, ortaya çıkacak yeni duruma uygun belirlenmesi, ekonomimizin rekabet gücünün genel belirleyicisi olacakur.
Örneğin, döviz gelir giderlerinin qillcnıncsi için gerçekçi kur politikasının uygulanması, bunun için ise ve iç ve dış faiz hadleri :u·asında büyük bir ınaıj olın:unası gerekmektedir. Ancak k;unu a\,'tklannın fin:msmanı için iç finansınan kayııaklarınııı yüksek faizle kullanılması durumunda iç faizlerin yükseldiği ve kurların da olması gerektiğinden daha
düşük düzeyde oluştuğu gözlenmektedir. K:unu aı;ıkl;u·ının finansınanı :unacıyla iç faizleri
EKONOMIK YAK~IM
:ü-
yüksek tutarak ülkeye
sıcak
nı
nın aşırı değedendiği
bir
n-
25
para giri~ine yol
açılması,
neticede kurların dü~ük, milli parave bu politika gerçekte koruma onuılarının
düşürüldüğü hatta sıfırlandığı bir oruunda ithalatın sübvanse edilmesi, ihracatın ise vergilendirilınesi anlmnına gelınektedir. En güçlü sektörlerin bile böyle bir ort:Unda rekabet etmekte zorlanacakları bir gerçektir.
ortunı doğunnakta
sı,
Daha önce de bclirlilidilri
!'Ümrük birlil•i'nin
ortaya çıkaraca''ı
statik elkiler arasıno gibi ' ö
ö
ö
da ikinci unsur; "kamu gelirlerinde nıulıtemel bir azalmadır".
am
ltİ
r-
c
Kamu gelirlerinde azalma;
1. İUıalatttan alınan Toplu Konut Fonu'nun kaldırılmasından doğacak gelir kaybı,
2. Topluluğa kar~ ı uygul;man gümrük vergilerinin kaldırılmasından doğacak gelir kaybı,
3. OGT uygulamasından doğabilecek gelir kaybı, (bu kayıp mevcut t;uifelcr ilc OGT arasındaki farka ve iUıalat talebinin fıyat esnekliğine bağlı olarak değişebilecek,(+) veya(-) olabilecektir
toplamından ibaret olacaktır.
Türkiye'nin dış ticarctte uygulanan vergilerden elde ettiği gelirler, toplam vergi gelirlerinin % 16'sını oluşturmakwdır. Buna ithalauan alınmı Toplu Konut Fonu kesintileri de eklendiğinde, bu ormı %25'c yükselıncktcdir.
Birliği sonrasında Türkiye'nin iUıalatıan aldığı gümrük vergileri ve fonların
önemli bir dü~ü~ün olacağı ve buradan kaynaklanacak gelir kayıplarının,
gümrük vergisi indirimlerinin t:Unamlanacağı 1995 yılı sonu itibariyle 2.6 milyar $'a ula-
Gümrük
tahsilatında
şacağı hcsaplaıunaktadır.
Ancak halen uygulamada ohm teşvik rejimi kapsmnında gümrük vergisi ve fonlardan
muaf yapılaıı iUıalat ve Gümrük Birliği ilc AB 'nin OGT'nc uyum neticesinde üçüncü ülkelere karşı belirlenecek gümrük vergisi hadlerinin halihazırda bazı mallarda üçüncü ülkelere
uygulanmakta olmı vergi hadlerinden dalıa yüksek olacağı dikkate alındığında, bu kaybın
gerçekte dalıa düşük olarak gerçcklqcbileccği ön görülebilir.
Doğaldır
ki kmnu gelirlerindeki bu azalış, halihazırda mevcut k::unu linansınan açığı­
nın bir miktar büyümesine, bunun sonucu faiz hadlerinde ve cn11asyonda yükscliş yönünde bir baskının ortaya çıkmasına neden olabilecektir. Ancak uygun para ve ınaliye politikalarının yürürlüğe konması ilc bu bozucu etkiyi telafi etmek mümkün olabilecektir. Bu
şekilde ortaya çıkacak kamu kesimi borçlanma gereğinin iç vergi ilc telafisi de mümkün
olabilecek, ancak özellikle Türk ekonomisinin içinde bulunduğumuz dönem içinde yaşa­
dığı durgunluk ortmnı dikkate alınırsa, gelir kayıplarının iç vergilerle telafisinin, iç talebi dalıa da kısabileceği Ve durgunluğun a~ılmasında oluım;uz etkiler yaratabileceği hesaba katılmalıdır.
26
REYHAN ATMA CA
DINAMIK ETKILER
Gümrük birliklerinin dinamik etkileri orta ve uzun dönemde pazar bütünlüşmesinin doğurduğu ekonomideki ve sektörlerdeki yapısal değişikliklerdir. Bu nitelikleri ilc statik etkilere oranla çok daha güçlü ve kalıcıdır. Türkiye-AB arwmıdaki Gümrük Birliğinin de orta
ve uzun vadede yol açacağı dinınnik etkilerin, kısa vadede ortaya çıkacak statik etkilerden
daha güçlü ve kalıcı olması beklenmektedir.
. Tarifelecin kaldırılması, muhtemel kaynak arzının artmasıyla, ülke içindeki tckelci güçleri zayı11atacaktır. Bu durum, tckelci ve oligopolislik pazar yapıları tarafından korunan kar
marjlarını düşürecek, daha fazla çıktı, daha düşük !iyatlar ve ürün kalitesinin yükselmesini
sağlayacaktır.
Gümrük Birliği çerçevesinde dış ticaret kısıtlınnalarının kalkması, Türk üreticileri iç ve
dış pazarlarda zorlu bir rekabet ilc karşı karşıya getirecek ve düşük verimlilikte çalışan
müesseleri endüstriyi terk etmeye zorlayacaktır. Bu durum pek çok s~mayi kolunda tirınala­
rın değişen koşullara uyum sağlayabilmek için yeniden yapılanmasına yol açacaktır. Buna
ilave olarak, Gümrük Birliği'nin ölçek ekonomileri yaratması, kaynakları rekabet gücü
yüksek sektörlere doğru kaydıracak ve başta ihracata yönelik dallar olmak üzere bir bütün
olarak sanayi yapısının optumum noktaya doğru ilerlemesini sağlayacaktır.
Gümrük Birliğinden sektörel bazda etkilenmelerden ziyade, firma düzeyinde etkilcnmclerin olacağı düşünülebilir. Ekonomik entegrasyonlarda görülen katılunlar ve şirketler arası birleşmeler, ekonomik ölçeklere ulaşılması, yabancı sermaye yatırımlarındaki artış ve
bu çerçevede ortaya çıkan yüksek teknoloji ve yeniden yapılmuna ihtiyacı, rekabet gücünün gelişınesini sağlayan başlıca faktörler arasında yer almaktadır.
Yüksek ölçekli üretim, işletmelerde araştırma~·geliştirıne faaliyetlerine daha büyük
fonhır ayrılmasına imkan tanıyacağından, artan ürün kalitesi ve verimliliğe bağlı olarak fiyat dışı rekabetin doğması da beklenmektedir.
Gümrük Birliğirün dinınnik etkilerinden en önemlisi, uygun makro ekonomik politikalarla desteklendiği takdirde, Türkiye'ye yabancı sermaye girişini ve teknoloji tr~sferini
arttıracak temel koşulların yaratılacak olmasıdır.
Zira, Türkiye'nin Gümrük Birliği'nin getirdiği rekabet kurallarına uyum sağlayabilmek
için gerekli iç düzenlemelerini önümüzdeki bir kaç yıl içerisinde tmnamlaması, fikri ve sinai mülkiyelin korunması, tekellerin kaldırılması, rekabetin korunınası konularında uluslararası nonnları kabul etmesi gerekecektir. Bu gelişıneler Türkiyc'yi, yalmzca 368 milyonluk Avrupa pazarına serbest girişini sağlanabileneceği bir ülke olınası dolayısıyle değil,
aynı zamanda istikrarlı ve güvenli bir iç pazarın yaratılması sebebiyle de, yabııncı serıneye
açısından bir çekiın merkezi haline getirecektir. Nitekim, Türkiye'nin Gümrük Birliğini taınaınlay~~cağı 1995 yılının ilk üç ayında, geçen yıl ilc kaqılaştırıldığında yahancı scrına-
EKONOMIK YAK~IM
ı-
a
27
ye izinlerinin %150 or~ınında arttığı gözlenmi~lir. B u eğrinin yükselme ye dev mn etmesi
bekleıunektedir. Bu 9ekilde yabancı sermaye giri~i ve yabancı ortaklı yatırımların artması,
özellikle rekabet gücünün göreli olarak dü~ük olduğu sektörlerde rekabet gücünün ve ihracat potillısiyelinin de artmasını sağlayacaktır. Ödemeler dengesini güçlcndirici yöndeki bu
etki, aynı zamanda, ekonomideki kaynak dağılımını rasyonellcştirecck, verimlilik ve refah
artışını da beraberinde getirecektir.
Ancak bunun sağlanabilmesi için Gümrük Birliği'niıı tck ba~ına yeterli olmadığı gözlenmekte, yabmıcı sennayeden beklenen faydaların sağlanabilmesi için, ülkemizin daha istikrarlı bir makro ekonomik ortillna ulaşınası gerekınektedir.
Sonuç olarak, Gümrük Birliği'nin ekonominin iç ve dış dengeliri üzerinde kısa vadede
ortaya çıkaracağı etkilerin, para, maliye, kur, faiz ve borçlanma politikalarının uyumu ve
eşgüdümlü bir şeRilde saptanmas ını zorunlu hale getireceği bir gerçektir. Bu alanda kaydedilecek başarı Gümrük Birliği'nin ülkemize orta ve uzun vadede sağlayacağı faydaları garanti altına alacaktır. Zira, Gümrük Birliği'nden kaynaklanacak avmıtaj ve dezavmıtajların,
bu politikaların tutarsız bir şekilde yürütülmesi ilc tersine dönmesi mümkündür.
Türkiye'nin büyük bir "challcnge" (ıncydan okuma) ilc karşı karşıya olduğu bir gerçektir. Ancak bı:ı aynı zamanda bir fırsattıc Daha 10-15 yıl öncesine kadar ufak bir pazara
hitap etıne olanağına sahip olan Türkiye'nin karşısında şimdi 368 milyon'luk bir Avrupa
pazarı mevcuttur. Bu itibarla, Türkiye'nin bu pazarda yerini bulabilıncsi ve koruyabilemesi
bakımından oyunun kurallarına göre oynmııriası, pazar koşullarına ayak uydurabilmesi gerekir. Bunun için bazı sektörlerden vazgeçmek gerekiyorsa bunu da yapmak mecburiyetindedir. Birkaç sektörde başarı ya ulaşılabilmesi verimliliğimizin de artinasına katkıda bulunabilecektir.
Öte yandmı, teknoloji trmısferi, yeni teknolojilcrin Türkiye'ye gelmesi son derece önemli bir konudur. Gümrük Birliği sonrasında sanayilerin yaşayabilmesi için gerekli teknolojik
yeniliklecin ve bunun için gerekli sermaye kapasitelerinin oluşması, Gümrük Birliği'nin
getireceği değişimlere ayak uydurulabilınesi açısından önem arz etmektedir.
Download