15 EKONOMIK YAKLAŞlM GÜMRÜK BiRLiGi VE OLASI ETKiLERi REYHAN ATMA CA Küreselleşme sürecinde önemi giderek artan uluslararası rekabet dünya ekonomisine entegre olına çabasındaki ulusal ekonomilere yeni bir dinamizm kazandınnış; buna paralel olarak Avrupa bir ticaret bloku oluşturmuş ABD ve Japonya ise ticari bloklar oluştunna çabalarına yoğunluk vermişlerdir. Bu oluşumlar blokların kendi içlerinde tmnaınen serbest, bloklar m·asında ise kontrollü bir ticari politika uygulmnalannı öngörmektedir. Her ne kadar, genel anlmnda ekonomik açıdan küreselleşme 1980'li yılların ortaların­ dan itibaren hız kazaıunışsa da, Türkiye, Avrupa'da Savaş sonrası oluşturulmakla olaıı bölgesel gruplardan kendini soyutlammna kararını 32 yıl önce, Avrupa'nın bütünleşme sürecinin temellerini auın ve Topluluğu kunın Roma Antla~ması'ndan çok kısa bir süre sonra vermiştir. "Türkiye, uzun dönemde, Batı Avrupa' da kurulabilecek siyasi bir birliğin dışında kalmak isteınemektcdir." sözlerinde ifadesini bulan, ve zmnanın Türk yetkililerince dile getirilen, Avrupa Ekonomik Topluluğu'na bağlmuna isteğini, gerçekte uzak görüşlü bir yaklaşım olarak nitdemek gerekir. Nitekim, son 10 yıl içinde Avrupa'da yaşanan hızlı gelişıneler Türkiye'nin bu seçiminde ne denli haklı olduğunu ortaya çıkartmış, İskandi­ navya'dmı, Akdeniz'c kadar büyüyen ve 2010 yılmakadar t~un<unlanmak üzere Akdeniz'in kuzcyi ilc güneyi arasını kapsayan bir bölgede kurulacak ol:m serbestticaret alanıyla, daha da büyümesi öngörülen 368 milyon nüfuslu bir ticaret bölgesi içerisinde, Türkiye'nin coğ­ rafi konumu ilibariyle dış~u·ıda kalınasının mümkün ohunayacağını göstermiştir. 1963 yılında başlayan Avrupa'ya entegre olma çabalarının ilk aşamasını oluşturan Gümrük Birliği'nin ticari yönden Türk ekonomisi üzerinde yaratabileceği etkilere geçmcden önce, ilişkilerin tarihçesini ve içeriğini gözden geçirmektc yarar bulunmaktadır. * Dış Ticaret Müsteşarlı~ı, Avrupa Birli~i Genel Müdürü Ekonomik Yaklaşım, Cilt 6, Sayı 16, Ilkbahar 1995 REYHAN ATMACA 16 1. ORTAKL/K ILIŞKISININ TESISI Türkiye'nin Avrupa bülünleşmesinin bir parçası olına yönündeki karJelılı ğı, dış politika."ınııı temel unsurlarınilim biri olmuş ve halihazırda Avrupa Topluluğu ilc sürdünnektc olduğu ortaklık ilişkisi ile soınutlaşmıştır. Bu ilişki, Türkiye'nin 31 Temmuz 1959 tarihindemtak üye olmak üzere yaptığı ba~­ vuru ile başlaınt~tır. Bu ba~vpıu sonucunda, Türkiye ilcAEf arasmda bir ortaklık yaratan AnkaraAnla~ması, 12 Eylül1963 tarihinde imzal.anardk 1 Anılık 1964 tarihinde yüıürlüğe gitmiştir. Sözkonusu Anlaşma, Türk ekonomisinin hızlandırılmış kalkınınasını ve Türk halkının istihdam seviyesinin ve yaşam standartlarının yükseltilmesi gereğini de gözününde tuturak, tara11ar arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerin aralıksız ve dengeli biçimde güçlendirilmesini hede11emekte ve bu mnaçlara ulaşılabilınesini tcıninen bir gümrük birliğinin aşama­ lı olarak kurulmasını; Türkiye' nin, Roma Antla.~ması'ndan kaynaklanan tüm yükümlülükleri üstlcnebilecek duruma gelmesi halinde de, Topluluğa tam üye olabilmesini öngönnektcdir. Gümrük Birliği'nin oluşturulm~L-;ına kadar uz~uıan süre i~·erisinde T~mL1ların üstlenmesi gereken yükümlülükler ise, 23 Kasım li:J70'te imzalanan Kauna Protokol ilc belirlenmiştir. Katına Protokol' ün yürürlüğe ginnesinden itibaren ilişkiler, üneeden belirlenmiş yükümlülüklcrin yerine getirildiği nisbeten durağan bir döneme girmiştir. 1970'li yıllların soııunda Türkiye'nin ekonomik sıkıntıları nedeniyle yükümlülüklerini askıya alması ve 1980'dc mcydmıa gelen askeri müdalıale sonrasında AT' nin Türkiye ilc ilişkilerini dondurması nedeniyle de ilişkilerde bir gerileme süreci yaşanmıştır. Türkiye'nin 14 Nisan 1987 tarihinde AT'na üye olmak mnacıyla yaptığı başvuru, ilişkilerde yeni bir dünemin başlangıcını siıngelcınektedir. Sözkonusu başvuruya ccvabcn AT Komisyonu taraı·ından lıazırhmara.k 18 Aralık 1989 tarihinde Konsey' c sunulan "Görüş" (Avis), Türkiye'nin beklentilerini tmn ol~u-~tk. karşıl~unaınakla birlikte, taratların da iradesiyle, ilişkilerin önemli derecede yoğunlaştığı, bütünleşmeye doğru somut adımla­ rı atıldığı bir dünemin başlangıcını teşkil etıniştir. Komisyon, sözkonusu Gürüş'ünde, bir yandan Topluluk içi gelişmelerin (İspanya ve Portekiz'in Topluluğa üycliği, Tck Pazar çalışmaları) yeni katılma müzakerelerinin başlatılınasına olamtk. venncdiğine; diğer yandan, Türk ekonomisiyle Topluluk ekonomileri arasında önemli bir gelişmişlik farkı bulunduğu­ na değinerek; t:un üyelik konusunun mıcak 1993'ten sonra dcğerlendirilcbilcceğini, bu arada ise Topluluk ilc Türkiye arasınd~tk.i ilişkilerin Ortaklık Anlaşınaları ilc öngörülen işbir­ liği mekanizmalarının da tmn anlmnıyla işletilmesi suretiyle geliştirilmesi gerektiğini ifade Bu bakımdmı, etınektedir. Türkiye'nin üyelik halinde olası uyum sorunlarılll aşahilınesi için, giderek dalıa belirgin hale gelen m~tk.ro ekonomik dcngesizlikler; sanayinin, yüksek ölçüde korunınası ve sosyal güvenlik düzeyinin düşüklüğü gibi hususların hertaraf edilmesi gereği üne sürülmüştür. Sonuç itibariyle bir evrim aşaına­ sında olan Topluluk, yeni katılım müz<tk.erclerinc taraf olmadığını ifade etmiştir. Ancak, Topluluk açısından, tarım alanındaki yapısal farkltlıklar; EKONOMIK YAKLAŞlM 1 17 Türkiye ile işbirliğinin sürdürülmesi, hatta derinleş tirilmesinin gerekliliği ayrıca vurguianmış tır. Komisyon, Görüş'ünde, tara11arca eıHegr<Lı;;yonun güçlendirilmesi ol<mağı sağlaya­ cak önlemlerin alınmasını tavsiye etmiştir. Bu önlemlerin başında Gümrük Birliği'nin tamaınlanması gelmektedir. Taın ilc 1992 yılı sonlarında gerçekleştirilen Ortaklık Konseyi toplantısı arasında geçen süre, işbirliğinin geliştirilmesi, teknik çalışınalara hız verilmesi, ve üst düzey siyasi diyalog mekanizmasının çalıştırılınasına ağırlık verilen bir dönem olmuş, ancak ilişkilerde somut ilerleme, 9 Kasım 1992 tarihli yukarıda bahsi geçen Konsey tophmtısında kaydedilmiş ve bir Yönlendinnc Komitesi oluşturulmuştur. Bu Komite, Türkiye'nin 1995 yılı sonuna kadar gerçekleşlinnc kararında olduğu Gümrük Birliği'ne doğru çözümlenınesi gereken teknik sorunların ve ele alınınası gereken teknik dosyaların görüşüldüğü bir zemini teşkil etmiş ve her iki tarafın da yoğun çabalarıyla Gümrük Birliği'nin tamamlanması ve gerektiği biçimde uygulmıabilınesi için zorunlu olmı koşul ve süreleri belirleyen "Gümrük Birliği Kararı" 6 Mart 1995 tarihinde yapıl<uı Ortaklık Konseyi toplantı­ sında kabul edilmiştir. üyelik başvurusu Karar, herkesin bildiği gibi gümrük vergisi indirimlerinden, fikri ve sınai mülkiyelin korunmasına kadar çok geniş bir alanda yapılması gereken düzenlemeleri içennektedir. Böylece 1963 yılında başlayan, 1973 yılında yürürlüğe giren Katına Protokol ilc irdcleuen ortaklık ilişkisi, 1995 yılı başlarında, diğer bir ifade ilc 32 yıl sonra yeni bir dönemeec girmiştir. Hatırda tutulması gereken, Katına Protokbl'ün imzal<uıdığı tarih olan 1970 yılı ilc llJ96 yılı arasında Topluluk içinde gerek geııişleme, gerek clcrinlcşıne konularında çok büyük değişikliliklcrin olduğudur. Topluluğun kurulduğundan beri hedeflediği ıek bir amaç mcvcuttu, o da Tck Pazar'ın gcrçcklqtirilmesiydi. A.B.D., Japonya ve Asya ülkelerinin yürüttükleri rekabetçi politikalara kar~ı Avrupa'nın gcrçeklqtirıne ihtiyacı duyduğu Tck Pazar için hedeflenen tarih ise 1992 olmu~tu. Gerçekte, 1992 yılında gerçekleştirilen "Tck Pazar"ı ülkelerin kendi mal ve faktör harcketlerini tümüyle scrbestleştirdiği çok büyük ülçektc bir tüketici topluluğu olarak tmmnlamak mümkündür. Bu topluluğun uyum içinde y~L~ayahilınesi için, 12 AT üyesi ülkenin 300'c y<ıkın önergeden oluşan geniş kaps;_unlı hukuksal düzenlemeleri, kendi ulusal hukukIarına uygulaınaları gerckıniştir. Bu b<ıkıından Türkiye'nin de Topluluk ilc tesis edeceği Gümrük Birliği çerçevesi içinde, malların engele takılınadan serbest dolaşabiieceği bir ortaını yaratabilmek için Topluluk'ta yürürlükte bulunaıı düzenlemelerle uyum sağl;_uıınw:iı bir zorunluluk ve yükümlülük haline gelmiştir. Kaldı ki, Türkiye'nin Gümrük Birliği'nin t;_un;.unhmınası çerçevesinde AT'na karşı sahip olduğu yükümlülüklcrlc büyük ülçüdc twn~unlayıcı nitelik taşıdığı ve bir alanda atılacak adıınhmn diğer al<uıdaki yükümlülüklcrin yerine getirilmesine katkıda bulunacağı da unutulın;_unalıdır. REYHAN ATMACA 18 ll. GÜMRÜK BIRLIGININ TAMAMLANMASI SÜRECINDE YERINE GETIRILECEK HUSUSLAR Türkiye-AT Ortaklığı yaratan Ankara Anlaşması ülkemizin Topluluğa tun üyeliğini öngören ve mal alışverişlerinin tümünü kapsayan yönüyle, Gümrük Birliği'nin, taraflar arasındatarife indirimi ve Ortak Gümrük Tarifesi'nin (OGT) oluşturulması şeklindeki klasik gereklerinin ötesinde, ülkemizin Topluluğun Ortak Ticaret ve Rekahet Politikası'nın temel yaklaşımiarına uygun bir mevzuat geliştinnesini de gerektinnektedir. Taraflar arasında ınalların serbest dolaşımının taın anlamıyla sağlanınası ınülalıazasın­ dan kaynaklanan bu husus, Gümrük Birliği'nin uygun işleyişi kadar, ülkemizin tam üyelik hedefi bakımından da bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye 1996 yılı başında tamamlanınası öngörülen Gümrük Birliği çerçevesinde öncelikle sınai ürünlere karşı OGT'ni uygulayacaktır. Ankara Anlaşması tarım ürünlerini de kapsmnakla beraber bu ürünlerin serbest dolaşımının sağlanınası için ülkemizin Topluluk Ortak Tarun Politikası'na uyum tedbirlerini alınası gerekınektedir. 6 Mart 1995 tarihli Ortaklık Konseyi Kararı çerçevesinde, yalnızca işlenmiş tarun ürünlerinde Türkiye' nin uygulayacağı gümrük vergilerinin, Topluluktaki sisteme benzer şe­ kilde tarun ve sanayi paylarını içerecek şekilde belirlenmesi ve topl:.un korumanın sanayi payına tekabül eden bölümünün karşılıklı olarak kaldırılması kararlaştırılmıştır. Türkiye 1.1.1995 itibariyle, Topluluğa karşı 12 yıllık listede% 95,22 yıllık listede ise % 90'lık bir gümrük vergisi indirimi gerçekleştirmiş, üçüncü ülkelere uygulanacak OGT uyumunda 12 yıllık listede %90,22 yıllık listede %X5'lik bir onuıa ulaşmış bulunmaktadır.* Eş etkili vergi olarak mütalaa edilen ve Gümrük Birliği'ne geçiş sürecinde kaldırılması gereken ithalattan alınan Toplu Konut Fonu'na yapılan ödemelerde de 15 Nisan 1995 tarilıinde yayınlanan 1995 İthalat Rejimi'ne ek kararla %20'lik indirim sağlmunıştır. Bu çerçevede, ağırlıklı koruma oranları AT ve EFTA için %8, 7l'e, diğer ülkeler için % 14,69'a düşü­ rülınüştür. Yurarıda işaret edildiği üzere Gümrük Birliği'nin luluk Ortak Politikaları'na da uyumunu içermektedir. Ortaklık Konseyi Kararı bağlmnında, ı~unaınlanına Topluluk Ortak Ticaret süreci, Türkiye'nin Top- Politikasına uyum, ülke- mizin, • Kararın yürürlüğe ginnesiyle birlikte, Topluluğun itJıalat, ihracat ve tckstil politikaları­ na uyum tedbirlerini uygulamaya koymasını; * Katma Protokol uyarınca Türkiye, Topluluktan olan ithalatım duyarlı ınallarda 22, diğer mallarda 12 yılua serOGT' ne uyuında da aynı husus u gözeterek indirim yapmayı kabul etmiştir. bestleştirıneyi, A EKONOMIK YAKLAŞlM E • Kararın yürürlüğe ginncsinden itibaren gümrük rejimlerini üstlenmesini; Kararın yürürlüğe • 19 beş yıl içinde Topluluğun otonam veya tercilıli ginncsiyle birlikte, Topluluk Gümrük Kodu ve Uygulama Yönetmcli- n- ğini kendi mevzuatına uyarlamasını; a'ik cl • S tandardizasyon, ölçüm, kalibrasyon, kalite, akreditasyon, test ve sertifikalandırma konusundaki mevzuatının, Kararın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl içinde benimsemesini, gerektirmektedir. B u çerçevede, nlik da • 8 Şubat 1994 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren "İthalatta Gözetim ve Korunma Önlemleri Hakkında Karar ve Yöneunclik"; Uruguay Raund Nihai Senedinde yer alan "Korunma Önlemleri Anlaşması" ve bu Anlaşmaya göre hazırlanan yeni AB Konsey Yöneunenliği dikkate alınarak yeniden gözden geçirilmiş ve bu konudaki son değişik­ likleri içeren yeni bir "İthalatta Gözetim Önlemleri ilc Kota İdaresi ve Tarifc Kontcnjanı Hakkında Karar" Taslağı hazırlanmıştır. Tasarı Başbakanlığa ilctilmiş tir. şı ü- na • Ticareti devlet eliyle yürüten ülkelere karşı Topluluk çüncü ülkelerden yapılan itlıalatta ortak kurallara" ilişkin yönelik çalışınalar devmn etmektedir. üıe­ tyi itlıalatını düzenleyen "belirli üYönetınenliğin benimsenmesine • Miktar kısıtlamalarının idaresi "İUıalat Gözetim ve Konınına Önlemleri ilc Kota İdaresi ve Tarifc Kontcnjmu Hakkında Karar" ve eki Yönetmelik taslağı çerçevesinde ele alınmış­ se T a- ı tır. • Dampingli ve sübvansiyonlu itlıalata karşı korunma konulu ınevzuatıınızı oluşturan 3577 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanun'un, Uruguay Raund Nihai Senedinde yer alan Dmnping ve Sübvansiyona İlişkin Anlaşmalar ve bu konudaki yeni AB Konsey Yönetmelikleri dikkate alınarak, yeni bir Kanun ilc değiştirilmesi planlanmaktadır. ·ü- Ülkemiz açısından yeni bir uygul:.una olan "haksız ticari uygulmnalara karşı korunma"nın, AB mevzuatına uygun biçimde sağl:mabilmcsini tcmincn hazırlm1an "Türkiye'nin Ticari Haklarının Özellikle Hukuka Aykırı Ticari Uygul<unalara Karşı Korunması" hakkın­ daki Bak<ml<tr Kurulu K~mtrı ve Yöııeunclik taslağı üzerindeki çalışmal<tr tmn:unlanmış ve taslak Ba~bakanlığa ilctilmiştir. p- • i- ·e- • İhracat Rejimi Kararı ilc ilıracatta ortak kuralların bazılarına uyum sağlanmış olup, ça- lışmalar cı- devam etmektedir. • Resmi destekli ihracat krcdilerine ilişkin düzenleme, Topluluğun ortak ihracat düzenle~ mclcri içinde önemli bir yer tutınak:ladır. Bu alanda da uyumun sağlanması halinde, mevzuat yakıniaşması konusunda önemli bir adım atılmış olacaktır. Bu amaçla, AB mevzuatının esasını oluşturan ilgili OECD düzenlemesine katılım için başvuru yapılmış bulunmaktadır. • er- AB'nin tckstil ürünleri itha.laUnda gözelim ve korunma önlemlerine ilişkin yürürlükteki mevzuatı csa..ı; alımu·ak "Tekstil Ürünleri İUıalatında Gözetim ve Korunma Önlemleri Hak- 20 REYHAN ATMACA kın da Karar, Yönetmelik ve Tebliğ' c ilctilmiş tir. ilişkin bir taslak metin hazırlanmış ve Başbakanlığa • Tekstil ürünleri ithalatında otonam düzenlenıneler konusuna "Tekstil Ürünleri İthalatm­ da Gözetim ve Korunma Önlemleri Hakkında Karar, Yönetınelik ve Tebliğ" Tasarısında yer verilmiştir. Tasarı Başbakanlığa ilctilıniştir. Tcksitl ve konfcksiyonda pasif işleme konusundaki çalışınalar dcvmn ctıncktcdir. • Türkiye, Topluluğun otonam ve tercilıli rejimlerinin üstlcnilmcsindc, Macaristan, Polanya, Çek ve Slovak Cumhuriyetleri, İsrail, Romanya, Bulgaristan, Estonya, Litvanya ve Letonya, Fas, Tunus ve Mısır ilc yapılacak tercilıli anlaşınalara öncelik vcrilcccğini açıkla­ mıştır. Halihazırda, Macaristan, Polanya, Çek ve Slovak Cumhuriyetleri, İsrail, Romanya ve Bulgaristan ilc Serbest Ticaret Anlaşması imzasına yönelik gürüşmeler sünnektcdir. • Topluluk Gümrük Kodu örnek alınarak hazırlan~uı ve 1615 sayılı Gümrük Kanunu'nun yerini alacak olan yeni tasarı üzerinde sürdürülen çalışınalar tmn<unlanınış olup, tasarı TBMM'ne sunulma aşmnasındadır. Diğer taraftan, gümrükler alanında karşılıklı idari iş­ birliğinin esasları da tesbit edilmiştir. • İtlıalattaki standardizasyon ve uygunluk dcğcrlcndinncsinc yönelik faaliyetleri tck bir mevzuat altında toplmnak, şc1Ta11ık sağkunak, bu faaliyetleri GATT Teknik Engeller Anlaşmasına uygun olarak yürütınck amacıyla hazırlanan Dış Ticarcttc Stmıdardizasyon Rejimi yürülüğe ginniş bulunmaktadır. Öte yandmı, Topluluk Ortak Rekabet Politika-;ından kaynakl;man yükümlülükler ise şöyle özetlenebilir; • Tcşcbbüsler arasında rekabeti bozucu ya .da kısıtlayıcı anlaşma, karar ya da uygulmnalar ilc hakim durumun kötüye kullmulınası yasakhuıınaktadır. ve ticari mülkiyelin korunması açısındmı, Türkiye'nin bir kısım Topluluk mevzuatına, ilgili uluslararası sözlqınelcre ve uluslararası ticarette uyulması gereken fikri mülkiyet haklarına ilişkin kuralları belirleyen TRIP S (Trade Rclatcd Aspccts of Intelleetual Propcrty Riglıts) Anlaşması'na uyum sağhunası gcrckıncktedir. • Fikri, sınai • Tar..ıikuın belli kuruluşlan veya belli üıiinlcrin ürelimini özcndinnck sureliyle rck;~:x:li bozan veya bozma tehdidi oluşlurdn her türlü devlet ym·dımı, Güınıiik Birliği ilc bağdaşmaz kabul edilmektedir. • Ancak, sosyalnitelik taşıymı, doğal afcUer sonucu ortaya çıkan zararları yok ctıncyi amaçlayan, az gelişmiş bölgelerin ekonomik kalkınmasına kalkıda bulunmayı hedet1cyen, Gümrük Birliği'nin gerektirdiği yapısal uyum tedbirlerine yönelik olan, Avrupa'nın ortak çıkm"la.rıyla ilgili projelerin uygulmunasını ve kültür değerlerinin korunmasını öngören yardımlar, Kararın yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıl boyunca Gümrük Birliği ilc uyumlu kabul edilebilecektir. • Türkiyc'nin, Karmn yürürlüğe girmesinden önce Topluluğun tckstil ve konfeksiyon sektöründe uyguladığı devlet yardımlcmna, Karm·ın yürürlüğe girmesinden itibaren iki yıl içinde ise, diğer yardım planhırına uyum sağlanınası da gerekıncktcdir. B u bağlmnda, • Rekabeti bozacak anlaşınalanı ilişkin AB Kanun 13 Aralık 1994 tarihinde Hakkındaki mevzuatına uygun Rekabetin Tüketicinin yürürlüğe girmiş, Korunınası Korunınası A EKONOMIK Y AKLAŞIM ;a Hakkındaki l- a 21 Kanun ise, yayımı tarihinden 6 ay sonra tarihli Resmi Gazete' de yayımlaıımışllr. yürürlüğe • Türk Patent Enstiüsü'nün Kuruluşu ve Görevleri name 1994 yılı ortasında yürürlüğe ginniştir. Hakkındaki ginnek üzere 8 Mart 1995 Kanun Hükmünde Karar- • Sınai mülkiyelin korunınasıyla ilgili Paris Antlaşmasının Stockholm meuıinin 1-2 maddelerine kalılıını öngören Karar, yürürlüğe girmiştir. • İhracata AB ve GATT çerçevesinde yasaklanmış yardım verilmesine ilişkin olarak, İh­ racata Yönelik Devlet Yardımları Kararı ll Ocak 1995 tarihli Resmi Gazete' de yayıınian­ mış tır. Bu bağlamda, uluslararası taahhütleriınize uygun devlet yardımları, Ar-Ge, çevre koruma, ihtisas fuarları, pazar araştınnası, uuutıın faaliyetlerine yönelik yardımlar ilc tarımsal ürünlerde ihracat iadesi vb. olarak belirlenmiştir. a n lll. GÜMRÜK BIRLIG/'N/N TÜRK EKONOMISI ÜZERINDE OLASI ETKILERI ı Güınrük Birliği, klasik tanıını çerçevesinde, birliğin tarafları arasındaki tarifderin sıfır­ lanmasını, birlik dışı ülkelerle ticarelle ortak bir dış tarifc uygulanınasını gcreklinnektedir. Gümrük birliklerini serbest ticaret bölgelerinden ayıran bu nitelik, genellikle, ticaretin daha fazla serbestleştirilmesi yönünde bir adıın olarak düşünülmektedir. ir l- l- e Teorirk olarak bakıldığında, güınrük birlikleri statik ve dinamik olmak üzere iki tür elki doğurur. k n a ı STA TlK ETKILER Bölge içinde ticaret engelleri kaldırıldığında Güınrük Birliklerinin "Ticaret yaratıcı" ve "ticaret saptırıcı" olmak üzere iki tür statik elkisinin ınevcudiyctinden söz etınek mümkündür. Birlik içinde dış ticaret engelleri kaldırılınca her ınal, bölge içinde o malı en ucuza üreten ülkeden iUıal edilmeye bLL~lmur. Böylece daha önce gümrük tarifeleriyle korunmı, maliyeti yüksek yerli üretim yerine, verimliliği yilksek, yabmıcı üretim geçmiş olacakur. Bu durum bölge içerisinde kaynak dağılımının yeniden düzenlenınesine ve dış ticaret hacminin artınasına yol açar (ticaret yaraucı etki). Aynı şekilde, Gümrük Birliği öncesi bölge dışın­ dını daha ucuz temin edilen ınal, bölge içinde güınrük vergilerinin kaldırılması ve dışarıya karşı ortak tarifderin uygulaıuna~ı sonucu, birlik içinden dalıa ucuza temin edilmeye baş­ lanır ki, bu da bölge dışında kal:m ülkelerle ticaretin azalmasına (ticareti saptırıcı etki) yol açar. Güıruük birliği teorisi, gümrük birliğinin, ticm·etin akışı, ekonomik refah ve üretimin uüzerindeki etkilerini bir defaya malısus olarak tesbit euncye çalış­ makta, bunu, güınrük birliğinin olu~turulınasınd<uı üneeki ve sonraki durumunu kar~ıla~luslararası bölü~ümü 22 REYHAN ATMACA tırmak Gümrük birliklerinin ticaret yaratıcı ya da ticaret saptırıcı olarak adlandırılan statik etkilerini bir defaya mahsus ölçıneye çalışan analizler, çalışınanın başlangıç anında var olan etmenleri dikkate alırken, daha sonra ortaya çıkacak gelişmeleri gözardı etmektedir. Nitekim, İtalya ve İspanya' da tam üyelik öncesi yapılan bu tip çalış­ ınaların %400'lcre varaıı hata payları içerdiği saptanmıştır. Bununla birlikte, ba.hsekonu analizler yol gösterici nitelikleriyle dikkate değer buluıunaktadır. suretiyle yapmaktadır. Bu bağlaında, 1 Ocak 1996 tarihi itibariyle taınaınlanması hede11cncn Türkiye AB Gümrük Birliği'ni incelersek, Türkiye, bu tarihten itibaren Topluluk kaynaklı sanayi maınullerine uygulamakta olduğu gümrük vergisi ve eş etkili vergileri sıfırlayacak, üçüncü ülke kaynaklı ürünlere ise, Topluluğun Ortak Gümrük Tarifesi'ni (OGT) uygulayacaktır. Üçüncü ülkelere karşı uygulanacak OGT ilc halihazırda üçüncü ülkelere karşı% 13,03 olarak uygulanmakta olan tarım ürünleri hariç, ağırlıklı koruma oraıunı %5, 79'ye, Topluluğun GATI 94 taahhütlerini yerine getirmesi ile birlikte de %3,7'ye düşürecektir. Bununla birlikte Komisyon ile üzerinde anlaşmaya varılan kısıtlı sayıdaki bazı ürünlerde 5 yıl süre ile OGT oranlarının üzerinde koruma yapılınaya devmn edilebilecektir. Görüldüğü gibi Gümrük Birliğinin Türk ekonomisi üzerinde statik anlaında ortaya çıka­ cak ilk etkisi, yalnızca AB kaynaklı ınalları değil, üçüncü ülke kaynaklı ınalları da kapsayacak şekilde bir koruma kaybının meydana gelınesidir. Bu durumda, gümrük birliğinin ticaret yaratıcı ve saptırıcı yönde statik etkilerinin Türkiye için gündeme gelmesi beklenebilir. Bununla birlikte, bilindiği gibi Topluluk, Katına Protokol' ün yürürlüğe girdiği tarihten itibaren Türkiye kaynaklı sanayi ürünleri üzerindeki gümrük vergilerini kaldırdığından, Gümrük Birliği sonrasında sözkonusu ticaret yaratıcı etkinin, daha ziyade Türkiye'nin Topluluktan ithalatının artinası şeklinde yansıyabileceği düş ün ülebilir. Ancak ithalat artışı iki nedenle sınırlı kalacaktır. Türkiye'de yatırım teşvik belgesi kapsaınında ithal edilen yatırım malı, ara malı ve işletme malzemesi, gümrük vergisi ve Toplu Konut Fonu'ndan muaftır. Diğer taraftmı, ihraç edilmek için üretilen sanayi malları­ nın üretimde kullanılmak üzere iUıal edilen hammadde ve ara malları, gümrük vergileri ve fonlardan istisna edilmiştir. Toplmn iU1alatımızın yaklaşık %85'ini yatırım ve ara ınalları­ nın oluşturduğu dikkate alınırsa, gümrük birliğinin ticaret yaratıcı etkisinin yatırım ve ara ınalları açısından sınırlı kalması, ancak tüketim malları açısından ortaya çıkınası olasıdır. Bu noktada, Gümrük Birliği'nin kısa dönemde ekonominin genel dengeleri üzerinde yaratacağı en önemli etkilerden birinin dış ticaret dengesi üzerinde somutlaşacağı söylenclibilir. Topluluk kaynaklı iUıalatıınız, kısa dönemde döviz kuru ve milli gelir sabit, Topluluk ihraç mallarının arz esnekliği sonsuz kabul edilirse, EKONOMIK Y AKLAŞIM 23 -Sıfırlanan gümrük vergilerinin önceki düzeyi, -Topluluk çıkışlı iUıal maliarına yönelik talebin fiyat esnekliği, -Gümrük birliği sonucu ortaya çıkabilecek ticaret sapmasının yaratacağı Topluluk kaynaklı ithalat düzeyine, bağlı olarak artacaktır. Gümrük Birliğinin olası ticaret saptırıcı etkisine de kısaca dcğinirsck, üçüncü ülkelerden yatırım ve ihracat teşvikleri kapsmnında gümrük vergisi ve fonlardmı istisna tutularak iUıal yatırım ve ara maliarına Ortak Gümrük Tarifesi (OGD uygulanacağındmı, bu ınalla­ rın ithalatında AB 'ne doğru bir kayma beklenmektedir. Bunun yanısıra, OGT'nin uygulanınası sonucu, Türkiye, dış alemin rekabetine de açılacağından, önceleri daha yüksek koruma ormıları ilc yurt içinde üretilen bazı maddelerin iUıalatı daha ucuz hale gelcbilcccktir. İthalattaki bu gelişmelere karşılık, ihracatıınızda kısa dönemde, tckstil ve konfeksiyon gibi sektörlerde AB' nin uyguladığı miktar kısıtüunalarının ve bazı tari fe dışı engellerin kalkınası ile belli bir artış meydana gelebilccekse de, bu artış ithalatta beklenen artıştan daha düşük seviyede gerçekleşecektir. Sonuçta dış ticaret dengesinde ve buna bağlı olarak ödemeler dengesinde kısa dönemde ortaya bir bozulma çıkınası beklenmektedir. Ancak koruma oranlarının düşürülmesi yalnızca dış ticaret açığının büyümesi gibi negatif bir sonuç doğunnayacaktır. ithal girdi kullanmak suretiyle üretim yapan ihracatçılar, gümrük birliğinin başlmnası ile birlikte, bu durumdan yararlmıarak maliyetlerini aşağıya çekeceklerdir. Her ne kadar yürürlükteki teşvik rejimi, ihraç edilecek malların üretiminde kullanılacak girdilerin gümrük vergilerinden muaf olarak ithal edilmesi imkanını tanımakta ise de, koruma oranlarının Topluluğun düşük OGT seviyesine inmesiyle maliyet düşüşü sürekli hale gelecektir. Diğer ülkelerde yaşanan deneyimler, tarifc indirimlerinin ardından ihracatçıların maliyetlerinde düşüş ortaya çıktığını ve ihracat yapan sektörlerin dış pazarlarda daha düşük fiyatlarla rekabet güçlerini arttırdıklarını göstermektedir. Türkiye için yapılan bir ara~tırma da çeşitli sektörler açısındmı bu yönde sinyaller vermektedir. Sözkonusu araştınna; ortalmua tirma büyüklüklerine göre toplmn iUıal girdilerin %61,6-63,1 inin AB kaynaklı olduğunu göstennektcdir. Bu oran küçük işletmelerde %90'a, orta ve büyük ölçekli işletmelerde söktörlere göre farklılık arzetmekle beraber %70'lcre ulaşabilmektedir. Yerli sanayi itlıal girdi bakımından ortalmna olarak %40 onunnda üçüncü ülke mcnşcli girdi kullmunakta, bunlar arasında da Asya-Pasilik ülkeleri en yüksek paya sahip bulunmaktadır. OGT uygulaması nedeniyle Gümrük Birliği sonrası ortaya çıkabile­ cek değişiklikler, özellikle %30-40 oranında üçüncü ülke menşeli girdi kullanan büyük ve orta ölçekli tirınaları daha fazla etkileyccektir. (Gümrük Birliğinin lmalat Sanayii Sektörü Üzerindeki Etkileri ve Bu Sektörün Rekabet Gücü, İSO, Şubat 1995) İç pazardaki rekabet açısınd~uı. koruma ormılarııun kaldırılma.•mıd~uı küçük ve oı1a ölçekli işletmelerin ctiklcncceklcri söylenebilir. Zira ara~tırmalar, orta ölçekli i~lcunclerin %37,4'ü, kü- 24 REYHAN ATMACA çük ölçektilerin ise %43,9'u için iç pazarda en önemli rakibin AB men~eli ürünler olduğunu; küçük ve orta ölçekli işlcunclerin Güıruük Birliğinden sonra iç pazarda yoğun bir rekabet ortarnı ile karşı karşıya geleceklerini göstenncktedir. Büyük ölçekli işlcUnclcr açısından ise iç pazardaki en önemli rakip Asya ve Pasilik ülkeleridir. Gümrük Birliği sonrasında OGT uygulaması ilc üçüncü ülkelere karşı korumanın azalması, iç pazarda bu üıi1nlerin konumunu etkileyecek ve rekabet yapısını değiştirebilecektir. Bunun yanısıra, özellikle tekstil, ayakkabı (%84), diğer imalat sınıayii (%80), ana metal sanayii (%72,7) sektörlerinde önemli ölçüde ihracata yönelik üreliın yapılması ve AB ülkelerinin en önemli ihraç pazarıınız konumunda alınası gibi olgular, Gümrük Birliği saımısı kotalar, anti dmnping önlemleri gibi diğer tüm uu·ifc dışı tedbirlerin kalkınası sonucunda ort<\ya çıkacak fır­ satlan değerlendirme im!Guıını artUnnakt<ldır. Ancak, AB'ne yönelik ihracauınızın uygun araçlarla teşviki ve gerçekçi döviz kuru politikave orıa vadede w·uş kaydedilmesi açısın­ dan hayali önem ta~ıyacakur. larının uygulaıunası, Gümıi1k Birliği sonrwmıda kısa Sektörler ilibariyle bakıldığında, gıda, içki, tütün, dokuma, giyim eşyası, mobilya sanayii, sağıt ve basım sanayii, kimya sanayii, lastik ve plastik ürünleri sanayii, porselen ve caın sanayii, taş ve toprağa dayalı diğer sanayii sektörlerinde, tüm ölçeklerde toplam rekabet gücü faktörü açısından AB firmaları ile eş düzeyde ya da daha yüksek düzeyde olduklarını belirten firmal~ırın oranı tYoSO'nin üzerinde bulunmaktadır. Buna karşılık, deri sanayii, ayakkabı sanayii, scrwnik sanayii, elcku·ikli ve elcktiksiz makina sanayii sektörlerinde rekabet gücünün dü~ük olduğu belirlenmiş ve bu sektörlerde 5 yıl süreyle OGT üzerinde koruma yapılması k~arlaştırılmıştır. Bu veriler Türk sanayisinin AB sanayii karşısında pek çok sektörde rekabet şansının, hatta rekabet üstünlüğünün bulunduğunu g ös tennek tc dir. Makro açıdan bakıldığında, koruma oranlarındaki düşüşün kısa vadede ekonomik büyümeyi olumlu yönde etkilediği, liyallar genel seviyesinde bir düşüşe neden olduğu, tükcticinin refahında bir ~tışa yol açtığı görülmektc ise de, aym zınnanda ithalau arttırarak cari işlemler açığını büyüttüğü ve k:.unu kesimi borçlanma gereğini arttırdığını söylemek mümkündür. Ancak, uygun makro ekonomik politikaların izlenınesi ilc, koruma onuılann­ daki düşüşün dış dengeyi bozucu etkisini telari cunck olasıdır. Bu noktada, kur ve faiz politikal~ının, ortaya çıkacak yeni duruma uygun belirlenmesi, ekonomimizin rekabet gücünün genel belirleyicisi olacakur. Örneğin, döviz gelir giderlerinin qillcnıncsi için gerçekçi kur politikasının uygulanması, bunun için ise ve iç ve dış faiz hadleri :u·asında büyük bir ınaıj olın:unası gerekmektedir. Ancak k;unu a\,'tklannın fin:msmanı için iç finansınan kayııaklarınııı yüksek faizle kullanılması durumunda iç faizlerin yükseldiği ve kurların da olması gerektiğinden daha düşük düzeyde oluştuğu gözlenmektedir. K:unu aı;ıkl;u·ının finansınanı :unacıyla iç faizleri EKONOMIK YAK~IM :ü- yüksek tutarak ülkeye sıcak nı nın aşırı değedendiği bir n- 25 para giri~ine yol açılması, neticede kurların dü~ük, milli parave bu politika gerçekte koruma onuılarının düşürüldüğü hatta sıfırlandığı bir oruunda ithalatın sübvanse edilmesi, ihracatın ise vergilendirilınesi anlmnına gelınektedir. En güçlü sektörlerin bile böyle bir ort:Unda rekabet etmekte zorlanacakları bir gerçektir. ortunı doğunnakta sı, Daha önce de bclirlilidilri !'Ümrük birlil•i'nin ortaya çıkaraca''ı statik elkiler arasıno gibi ' ö ö ö da ikinci unsur; "kamu gelirlerinde nıulıtemel bir azalmadır". am ltİ r- c Kamu gelirlerinde azalma; 1. İUıalatttan alınan Toplu Konut Fonu'nun kaldırılmasından doğacak gelir kaybı, 2. Topluluğa kar~ ı uygul;man gümrük vergilerinin kaldırılmasından doğacak gelir kaybı, 3. OGT uygulamasından doğabilecek gelir kaybı, (bu kayıp mevcut t;uifelcr ilc OGT arasındaki farka ve iUıalat talebinin fıyat esnekliğine bağlı olarak değişebilecek,(+) veya(-) olabilecektir toplamından ibaret olacaktır. Türkiye'nin dış ticarctte uygulanan vergilerden elde ettiği gelirler, toplam vergi gelirlerinin % 16'sını oluşturmakwdır. Buna ithalauan alınmı Toplu Konut Fonu kesintileri de eklendiğinde, bu ormı %25'c yükselıncktcdir. Birliği sonrasında Türkiye'nin iUıalatıan aldığı gümrük vergileri ve fonların önemli bir dü~ü~ün olacağı ve buradan kaynaklanacak gelir kayıplarının, gümrük vergisi indirimlerinin t:Unamlanacağı 1995 yılı sonu itibariyle 2.6 milyar $'a ula- Gümrük tahsilatında şacağı hcsaplaıunaktadır. Ancak halen uygulamada ohm teşvik rejimi kapsmnında gümrük vergisi ve fonlardan muaf yapılaıı iUıalat ve Gümrük Birliği ilc AB 'nin OGT'nc uyum neticesinde üçüncü ülkelere karşı belirlenecek gümrük vergisi hadlerinin halihazırda bazı mallarda üçüncü ülkelere uygulanmakta olmı vergi hadlerinden dalıa yüksek olacağı dikkate alındığında, bu kaybın gerçekte dalıa düşük olarak gerçcklqcbileccği ön görülebilir. Doğaldır ki kmnu gelirlerindeki bu azalış, halihazırda mevcut k::unu linansınan açığı­ nın bir miktar büyümesine, bunun sonucu faiz hadlerinde ve cn11asyonda yükscliş yönünde bir baskının ortaya çıkmasına neden olabilecektir. Ancak uygun para ve ınaliye politikalarının yürürlüğe konması ilc bu bozucu etkiyi telafi etmek mümkün olabilecektir. Bu şekilde ortaya çıkacak kamu kesimi borçlanma gereğinin iç vergi ilc telafisi de mümkün olabilecek, ancak özellikle Türk ekonomisinin içinde bulunduğumuz dönem içinde yaşa­ dığı durgunluk ortmnı dikkate alınırsa, gelir kayıplarının iç vergilerle telafisinin, iç talebi dalıa da kısabileceği Ve durgunluğun a~ılmasında oluım;uz etkiler yaratabileceği hesaba katılmalıdır. 26 REYHAN ATMA CA DINAMIK ETKILER Gümrük birliklerinin dinamik etkileri orta ve uzun dönemde pazar bütünlüşmesinin doğurduğu ekonomideki ve sektörlerdeki yapısal değişikliklerdir. Bu nitelikleri ilc statik etkilere oranla çok daha güçlü ve kalıcıdır. Türkiye-AB arwmıdaki Gümrük Birliğinin de orta ve uzun vadede yol açacağı dinınnik etkilerin, kısa vadede ortaya çıkacak statik etkilerden daha güçlü ve kalıcı olması beklenmektedir. . Tarifelecin kaldırılması, muhtemel kaynak arzının artmasıyla, ülke içindeki tckelci güçleri zayı11atacaktır. Bu durum, tckelci ve oligopolislik pazar yapıları tarafından korunan kar marjlarını düşürecek, daha fazla çıktı, daha düşük !iyatlar ve ürün kalitesinin yükselmesini sağlayacaktır. Gümrük Birliği çerçevesinde dış ticaret kısıtlınnalarının kalkması, Türk üreticileri iç ve dış pazarlarda zorlu bir rekabet ilc karşı karşıya getirecek ve düşük verimlilikte çalışan müesseleri endüstriyi terk etmeye zorlayacaktır. Bu durum pek çok s~mayi kolunda tirınala­ rın değişen koşullara uyum sağlayabilmek için yeniden yapılanmasına yol açacaktır. Buna ilave olarak, Gümrük Birliği'nin ölçek ekonomileri yaratması, kaynakları rekabet gücü yüksek sektörlere doğru kaydıracak ve başta ihracata yönelik dallar olmak üzere bir bütün olarak sanayi yapısının optumum noktaya doğru ilerlemesini sağlayacaktır. Gümrük Birliğinden sektörel bazda etkilenmelerden ziyade, firma düzeyinde etkilcnmclerin olacağı düşünülebilir. Ekonomik entegrasyonlarda görülen katılunlar ve şirketler arası birleşmeler, ekonomik ölçeklere ulaşılması, yabancı sermaye yatırımlarındaki artış ve bu çerçevede ortaya çıkan yüksek teknoloji ve yeniden yapılmuna ihtiyacı, rekabet gücünün gelişınesini sağlayan başlıca faktörler arasında yer almaktadır. Yüksek ölçekli üretim, işletmelerde araştırma~·geliştirıne faaliyetlerine daha büyük fonhır ayrılmasına imkan tanıyacağından, artan ürün kalitesi ve verimliliğe bağlı olarak fiyat dışı rekabetin doğması da beklenmektedir. Gümrük Birliğirün dinınnik etkilerinden en önemlisi, uygun makro ekonomik politikalarla desteklendiği takdirde, Türkiye'ye yabancı sermaye girişini ve teknoloji tr~sferini arttıracak temel koşulların yaratılacak olmasıdır. Zira, Türkiye'nin Gümrük Birliği'nin getirdiği rekabet kurallarına uyum sağlayabilmek için gerekli iç düzenlemelerini önümüzdeki bir kaç yıl içerisinde tmnamlaması, fikri ve sinai mülkiyelin korunması, tekellerin kaldırılması, rekabetin korunınası konularında uluslararası nonnları kabul etmesi gerekecektir. Bu gelişıneler Türkiyc'yi, yalmzca 368 milyonluk Avrupa pazarına serbest girişini sağlanabileneceği bir ülke olınası dolayısıyle değil, aynı zamanda istikrarlı ve güvenli bir iç pazarın yaratılması sebebiyle de, yabııncı serıneye açısından bir çekiın merkezi haline getirecektir. Nitekim, Türkiye'nin Gümrük Birliğini taınaınlay~~cağı 1995 yılının ilk üç ayında, geçen yıl ilc kaqılaştırıldığında yahancı scrına- EKONOMIK YAK~IM ı- a 27 ye izinlerinin %150 or~ınında arttığı gözlenmi~lir. B u eğrinin yükselme ye dev mn etmesi bekleıunektedir. Bu 9ekilde yabancı sermaye giri~i ve yabancı ortaklı yatırımların artması, özellikle rekabet gücünün göreli olarak dü~ük olduğu sektörlerde rekabet gücünün ve ihracat potillısiyelinin de artmasını sağlayacaktır. Ödemeler dengesini güçlcndirici yöndeki bu etki, aynı zamanda, ekonomideki kaynak dağılımını rasyonellcştirecck, verimlilik ve refah artışını da beraberinde getirecektir. Ancak bunun sağlanabilmesi için Gümrük Birliği'niıı tck ba~ına yeterli olmadığı gözlenmekte, yabmıcı sennayeden beklenen faydaların sağlanabilmesi için, ülkemizin daha istikrarlı bir makro ekonomik ortillna ulaşınası gerekınektedir. Sonuç olarak, Gümrük Birliği'nin ekonominin iç ve dış dengeliri üzerinde kısa vadede ortaya çıkaracağı etkilerin, para, maliye, kur, faiz ve borçlanma politikalarının uyumu ve eşgüdümlü bir şeRilde saptanmas ını zorunlu hale getireceği bir gerçektir. Bu alanda kaydedilecek başarı Gümrük Birliği'nin ülkemize orta ve uzun vadede sağlayacağı faydaları garanti altına alacaktır. Zira, Gümrük Birliği'nden kaynaklanacak avmıtaj ve dezavmıtajların, bu politikaların tutarsız bir şekilde yürütülmesi ilc tersine dönmesi mümkündür. Türkiye'nin büyük bir "challcnge" (ıncydan okuma) ilc karşı karşıya olduğu bir gerçektir. Ancak bı:ı aynı zamanda bir fırsattıc Daha 10-15 yıl öncesine kadar ufak bir pazara hitap etıne olanağına sahip olan Türkiye'nin karşısında şimdi 368 milyon'luk bir Avrupa pazarı mevcuttur. Bu itibarla, Türkiye'nin bu pazarda yerini bulabilıncsi ve koruyabilemesi bakımından oyunun kurallarına göre oynmııriası, pazar koşullarına ayak uydurabilmesi gerekir. Bunun için bazı sektörlerden vazgeçmek gerekiyorsa bunu da yapmak mecburiyetindedir. Birkaç sektörde başarı ya ulaşılabilmesi verimliliğimizin de artinasına katkıda bulunabilecektir. Öte yandmı, teknoloji trmısferi, yeni teknolojilcrin Türkiye'ye gelmesi son derece önemli bir konudur. Gümrük Birliği sonrasında sanayilerin yaşayabilmesi için gerekli teknolojik yeniliklecin ve bunun için gerekli sermaye kapasitelerinin oluşması, Gümrük Birliği'nin getireceği değişimlere ayak uydurulabilınesi açısından önem arz etmektedir.