İlkle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesine şimdiye dek yatmm yapılmadığı gibi, bundan sonra yapılacağı, hele ö^el sektörün buna niyeti olduğu söylenemez. Birçok alanlarda olduğu gibi özel sektör pahalı üretimi kamu kesimine yüklemektedir. Ondan sonra da özel teşebbüsün ne kadar kârlı, verimli olduğundan dem vurmaktadır. Geri kalmış bölgelerde sanayiinin teşvik edildiği de iddia edilemez Bunu daha önce örnekleriyle gördük. Ege ve Marmara bölgesindeki sanayi ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki sanayi arasında yapı bakımından da büyük farklılıklar olduğunu belirtümelidîr, 19TO yılında imalat sanayiindeki küçük işyerlerinin !% 45'i Ege ve Marmara bölgesinde iken, Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da aynı oran |% 19'dur. Büyük işyerleri s& konusu olunca durum tersine dönmektedir. Toplam büyük işyerlerinin sayı« smm 1072 için, aynı bölgede % 2,4 oranında olduğunu belirtmiştik. Sanayinin Doğu ve# Güneydoğu Anadolu'da küçük birimlerden oluşması» Türkiye ölçüsünde bile en ilkel teknolojiyi kullanması, doğal olarak bu bölgedeki sanayiin bütünüyle tüketime yönelik olmasını gerektirmektedir. Yatırım malları üretiminin |%! Tinden de azı bu bölgede yapılırken aynı oran Ege ve Marmara'da |% 26'dn% Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da başlıca üretim maddeleri içki, tütün ve gıda maddeleridir. İKİ YAKâmZ BtB AKAYA OEUMİTOBİ Tablo 17 dış ticaret açığımızın gün geçtikçe arttığını gösteriyor, İhracatımız sürekli ithalatımızın gerisinde kalıyor, 1975 yılının ük 9 ayının rakamları, 1974'ün aym aylarına oranla ihracatımızın % 14 oranında gerilediğini bildiriyor* Gene aynı dönemde ithalatımız 1074Jün aynı dönemine oranla \%\ 39 arttı. Dış ticaret açığımızın kapatılması konusunda sermaye çevrelerinin en güvendikleri kaynak olan işçi dövMeri de gene aym dönemde % 9 azaldı. Bu dokuz aylık sürede 1,5 milyar dolarlık döviz kaybımın var, Türk lirası yavaş yavaş değerini kaybediyor. Dış ticaret açığının bu denli büyümesinin ve Türkiye'yi dar boğaklara sürüklemesinin en önemli nedeni de sanayimizin yapısından başka birgey değil. Sanayimizi yabancılara bağımh tihalat yapmadan yaşaması olanaksız. Çarpık niteliği sürekli ithalat yapmasını gerekli küıyor. öte yandan sanayi ürünleri ihrag edemiyoruz. Gene aynı yapı buna uygun değil* 33 34 35 İhracatımızda hangi ürünlerin ağır bastığını Tablo 18'den Miyoruz. Aynı tablo bazı az gelişmiş ülkeler ile Türkiye'yi kıyaslamasını da yapıyor. Bütün geri kalmış ülkelerde tarımsal ürünlerin ve madenlerin temel ihraç maddeleri olduğu hemen göze çarpıyor, Türkiye>de bu genellemenin difında değil. Unutmamak gerekir ki emperyalizm bir§ok ülkeyi tek ürüne bağımlı kılmıştır. Bu tür ülkelerde bu ürünün başlıca alıcısı da satıcısı da emperyalist tekeller olmaktadır. Tablo 18 Türkiye'deki belli başlı ihraç ürünlerinin pamuk, tütün, fındık, kuru üzüm, incir olduğunu gösteriyor. Bu ürünlerin ihracata katkısı % 68 Ancak bu rakamın yanıltıcı olduğuna dikkati çekelim. Sanayi ürünleri tanımının çok geniş tutulması ihracatımızda tarımsal ürünlerin payının az görünmesine yol açmaktadır. Kepek, küspeler, bağırsaklar, incir ezmesi v.b, ürünler sanayi ürünleri kategorisine sokulmakta ve istatistikler bizi bir kez daha yanıltarak sanayi ürünleri ihracatımızı fazla sanmamıza neden olmaktadır, 1063 yılında Türkiye'deki sanayi ürünleri ihracatına ilişkin, Birleşmiş Milletlerin verdiği rakam % 2,5 iken resmi istatistikler bunun ;%. 17,6 olduğunu iddia etmekteydiler. Tablo 18'deki temel ihracat maddelerine gıda, dokuma, orman, kimya ürünlerini, içki, deri v,b, eklemek olanaklı, Sanayi ürünlerimizin |%; 63'ünü oluşturan bu ürünleri petrol ürünleri ye madenler Miyor, Sanayimizin yapışı ithalatımızı sürekli artırıyor. Tüketime dayalı iç pazara yönelik sanayimiz sanayi ürünleri ihraç etmemizi önler« ken, kullanılan makina - teçhizat, hammadde, yarı mamul maddeler ve diğer girdiler bakımından dışa bağımlılık ithalatımızın günden güne artmasının temel nedeni Tablo 19 bunu en iyi biçimde belgeliyor. İhracatımızın j% 34'ünü yatırım malları oluştururken, aynı mallar, ithalatımızda 1% 2,9luk bir paya sahip. îç pazarı denetleyen uluslararası tekelci sermaye, yatırım malları ihraç ederek egemenliğini daha da perçinliyor, öte yandan hammaddeleri dünya fir yatlarının çok üstünde satarak yeni kârlar elde ediyor, 19. Tablo toplam sanayi ürünleri ithalatımızın % 62'sinin hammaddeler olduğunu belirtiyor. Türkiye'deki firmalar ortak oldukları yabancı tekellerden sürekli ithalat yapıyorlar. Buna taşıt sanayiine ilişkin olarak bir örnek verilebilir. (Tablo 20). Taşıt sanayiinin çeşitli kesimlerindeki ithal girdüeri gerçek ithal girdilerinden büyük farklılıklar gösteriyor. îthal girdileri kamyonda % 449, kamyonette j % ' 44,9, otobüste |% 48,1 olarak görülüyor. Oysaki gerçekte bu rakamlar sırasıyla % 63,2, |%! 63,1 ve j % : 68,2. Bu 36 38 fark tagıt sanayimizin göründüğünden de fazla ithalata dayandığını kanıtlıyor. Yabancı sermayeli firmaların satışlarının f/o 30 ve daha fazlasını denetledikleri sanayi kollarının toplam ithalat içindeki payı İ0751n ilk yarısında %! 30'a varırken, ihracat iğinde bu pay ancak % 6 olmuştur, Türkiyelin en büyük ithalatçılarının sanayiciler olduğuna daha önce de değinmiştik. Konuya dış ticaret hadleri ağısından da bakmak yararlı olacaktır» 1967 yılında 100 olan dış ticaret hadleri 1975'in ilk yarısında 75'e düşmüştür, 1987'de 100 birim ithalat yapabümek için ihraç ettiğimiz mal karşılığı bugün 3/4 oranında daha az ithalat yapabiliyoruz, îhraç ve ithal ürünlerinin, dolayısıyla sanayimizin yapısı dış ticaret hadlerindeki kötüye gidişin, dış ticaret açığımızın artmasının temel nedeni, ithal ettiğimk malların, dünya piyasasında fiyatları hızla artarken, ihraç ürünlerimİEİn karakteri, fiyat artışları bakımından bu ürünlerin, aynı şekilde esneklik göstermesine engel oluyor, fiyatları daha az artıyor, Sanayimizin yapısı değişmedikçe dış ticaret açığımız da artacaktır, işçi dövizlerine geçici bîr süre için güvenilebileceği, devalüasyonun hiçbir tedbir olmayacağı bütün ilericiler, demokratlar tarafından defalarca söylenen leylerdir. TÜRKİYE VE DÜNYA SÄMAYM Türkiye'deki sanayiin niteliğini daha iyi anlayabilmek için, «Sanayimizin dünya sanayii içindeki yeri nedir?» sorusuna kısaca cevap ver« inek gerekiyor. Ancak bunu yapabilmek için eldeki veriler sınırlı. Varolan verilerin bazıları sağlıklı değil Bazıları-da eski. Bununla beraber bu konuda yapılmış bazı araştırmalar gozönünde tutularak bir özetleme yapmak olanaklı olabilir* (l) Sanayide dünya ölçüsünde yaratılan katma değerin miktarı, bunun çeşitli ülkelerce hangi oranlarda yaratıldığı sanayileşme düzeyimi« ze ilişkin bîr fikir verebilecektir. Tablo C azgelişmiş ülkelerin toplam sanayii içindeki paylarının ancak ;%• 9,2 olduğunu gösteriyor. Buna karşılık gelişmiş emperyalist - kapitalist ülkelerin (ileri pazar ülkeleri) payı j% 61,9, sosyalist ülkelerinse (Merkezi plan ülkeleri) % 28,9. Türkiye'nin toplam sanayii üretimi içindeki payı ancak binde 2'yi buluyor. Bu oran gıda, içki, tütün ve tekstil sanayiinde artıyor* Yatırım malları üretimi sözkonusu olunca binden bire kadar düşüyor. Oysaki gelişmiş kapitalist ülkelerde gıda, içki, tütün gibi geleneksel tüketim maddeleri (1) Türkiye Sanayisinin Dünya İçindeki Yeri Üzerine Bazı Sayısal Bilgiler, Orhan Silier, Mimarlık Sayı 11, Kasım 1072 39