Kapak Konusu Kapak Konusu Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Kerkük Ziyareti ve Ankara-BağdatErbil Üçgenindeki Yansımaları ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ Kapak Konusu Başbaka an Neçiirvan Ba arzani IK KBY’nin n 7. Hükü ümeti ku urup p, gü üvenoyu u almasıında an so onra ilk k resmi ziya aretin ni Türkiyye’ye ge erççekleştirmişti.. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Ziyaretinin Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ndeki Yansımaları Repercussions of Minister of Foreign Affairs Ahmet Davutoğlu’s Visit in Kurdistan Region of Iraq Selen TONKUŞ Currently the economic and political relationship between Turkey and Kurdistan Region of Iraq (IKR) is in its best term. The interruption of the common stance adopted by the two sides regarding the Syrian crisis, which carries several risks for the both sides, by the unilateral moves of IKR President Massoud Barzani in July constituted the main agenda of Turkish Foreign Minister Davutoglu’s last trip to Erbil. The visit, that has left remarkable influence on the public and political debate in the IKR, has added new dimensions both to the bilateral relations and IKR’s internal and external politics. In this study these developments will be evaluated through the expectations, reactions and policy of the IKR concerning the Syrian crisis, as well as the outlook to Turkish foreign policy towards Syrian crisis. The study will be concluded by the predictions and policy recommendations regarding the possible steps that the IKR might take in its internal and external policy realm, as well as the future of Turkey-IKR relations. Keywords: Ahmet Davutoğlu, Massoud Barzani, Turkey, Iraq, Kurdistan Region, Erbil, Syria 10 Kapak Konusu ! ! " ! #$% & !' Giriş Geçtiğimiz Ağustos ayının başında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Türkiye’den Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ne (IKBY) gerçekleştirilen üst düzey ziyaretlere bir yenisini daha eklemiştir. Türkiye’den IKBY’ye ilk bakanlar düzeyinde ziyareti yine Ekim 2009’da Davutoğlu gerçekleştirmişti. O dönemden beri Haziran 2010’da Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Eylül 2010’da İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Mart 2011’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ziyaretlerinin yanı sıra IKBY’den de Türkiye’ye düzenlenen üst düzey ziyaretler ile devam eden ikili ilişkiler günümüzde en gelişmiş dönemini yaşamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Erbil Başkonsolosluğu’na günde 350 vize başvurusu yapılmakta, iki taraf arasındaki yıllık ticaret hacmi 15 milyar (9 milyar dolar kayıtlı) doları aşmaktadır. Başbakan Neçirvan Barzani IKBY’nin 7. Hükümeti kurup, güvenoyu almasından sonra ilk resmi ziyaretini Türkiye’ye gerçekleştirmiş, bunu takiben Türkiye-IKBY arasında enerji işbirliği şimdiye kadar geldiği noktadan daha öteye taşınarak IKBY’de çıkarılan ham petrol tankerlerle Türkiye’ye ihraç edilmeye ve Türkiye’de rafine edilen petrol ürünleri yeniden IKBY’ye gönderilmeye başlanmıştır. Böylece IKBY’nin tek yanlı olarak anlaşma imzalama hakkı olmadığını, petrol kaynaklarının ancak devlete ait boru hatları üzerinden ihraç edilebileceğini savunan Bağdat’taki merkezi yönetimin tepkisine rağmen Türkiye ilk defa IKBY’deki enerji meselelerine doğrudan taraf olması ikili ilişkilerin ulaştığı noktayı gözler önüne sermiştir. Hem Türkiye hem de IKBY için çeşitli riskler taşıyan Suriye krizi konusunda takınılan ortak tavır ve işbirliği de bu tablonun bir parçasını olarak yansımıştır. Ancak geçtiğimiz temmuz ayı içinde IKBY Başkanı Mesud Barzani’nin bu tablonun dışına çıkarak attığı tek taraflı adımlar Davutoğlu’nun ziyaretinin ana gündem maddesini oluşturmuştur. Yankıları IKBY’de Ağustos ayı boyunca süren ziyaret hem ikili ilişkilere hem de IKBY iç ve dış siyasi dengelerine yeni boyutlar eklemiştir. Bunları değerlendirmeden önce Irak Kürtleri tarafından Suriye’deki halk ayaklanmasına verilen tepkilere, Esad sonrası Suriye’ye ilişkin beklentilere ve IKBY’nin bu çerçevedeki Suriye’ye ilişkin tutumuna değinmek yerinde olacaktır. IKBY’de Suriye Krizine İlişkin Beklentiler IKBY’de Esad sonrası Suriye’nin Alevi, Sünni ve Kürt bölgelerine bölünmesine kesin gözüyle bakılırken bu bölgelerin federal mi yoksa ayrılıkçı bir siyasi yapıyı mı benimseyecekleri konusunun kendi tercihleri olduğu düşünülmektedir. IKBY’de yeni Suriye’nin üniter bir yapı olması istenmemektedir, kısacası Esad sonrası Suriye’ye ilişkin temel talep ve beklenti Irak’takine benzer bir yapının oluşmasıdır. Bu noktada Türk analizciler tarafından sıklıkla dile getirilen Suriye’deki Kürt nüfusun Irak’ın aksine bütüncül bir coğrafyada değil, dağınık halde bulunması nedeniyle federal bölge kurulamayacağı varsayımı ise IKBY’de hesaba dahi katılmamaktadır. Bu durum ise bundan 20 yıl önce kendi bölgeleri için de gerekli siyasi tecrübe, maddi kaynak ve askeri güç olmadığı gerekçesiyle kendi kendini yönetemeyeceğine ilişkin yapılan değerlendirmelerin bugün aksinin ispatlanmasından ileri gelmektedir. Dolayısıyla IKBY olaya toprak temelli bakarak bir kez Şam yönetimi Kürtlere özel bir bölge verdiği takdirde, zor ve çatışmalı bir süreç de gerektirse zaman içinde gerekli şart- 11 Kapak Konusu ların ve desteklerin sağlanabileceğine inanmaktadır. Suriye’de Irak’ta da olduğu gibi (örneğin Kürlerin Kerkük’te 2003 sonrasında nüfuslarını arttırmaları) tarihsel açıdan Kürtlere ait topraklara uygulanmış Araplaştırma politikalarının tersine çevrilebileceği zikredilmektedir. Buna göre Kürt bölgesinde kalmak isteyen Araplar yaşamlarına devam edebilecektir. IKBY kurulacak Kürt bölgesinin nasıl bir yapıya sahip olabileceği, nereleri kapsayabileceği, nüfusu ve kim tarafından nasıl yönetilebileceği konusundaki belirsizliklere şuana ait değil, Esad sonrasına ait değerlendirmeler olarak bakmakta ve Suriye Kürtlerini o döneme taşıyacak tek stratejinin de toprak temelli yaklaşım olduğuna inanmaktadır. Bu anlayış Barzani’nin 12 Temmuz’da PKK’nın Suriye’deki siyasi kolu PYD ile Suriye Kürt Ulusal Konseyi arasında sağladığı, ‘Suriyeli Kürtlere bir bölge oluşturulması’ maddesini içeren ancak Türk medyasına yansımayan Erbil Anlaşması IKBY’nin bu yöndeki iradesinin somut göstergesidir.1 Suriye’nin kuzeyinde oluşacak bir Kürt bölgesi IKBY için gücünü ve etkisini pekiştirmesi ve konumunu Bağdat nezdinde güçlendirmesi için eşsiz bir fırsat, hatta gerekli bir şart olarak görülmektedir. Zira oluşacak bu bölgenin IKBY’ye çok yönlü avantajlar sağlaması beklenmektedir. Bu oluşuma paralel olarak bir Alevi bölgesinin de doğacağı da varsayılmakta ve Alevi bölgesinin de her anlamda IKBY için hem bir satış hem de bir çıkış yeri olarak işlev göreceği değerlendirilmektedir. Buna göre faydalar arasında öncelikle hem siyasi hem ekonomik anlamda Batı’ya açılmak için ihtiyaç duydukları kapının Türkiye’nin tekelinden ve birçok malın ithal edildiği Çin ile olan ticaretlerinin geçiş yolunun Suriye olması nedeniyle ekonomilerinin Suriye’nin tekelinden çıkacak olması, dolayısıyla siyasi ve ekonomik anlamda daha çok bağımsızlık gelmektedir. Örneğin IKBY’de çıkarılan petrol Suriye’deki Kürt ve Alevi bölgeleri üzerinden Batı pazarlarına ulaştırılabilecektir. Kürt bölgesi oluşumu Alevi bölgesi ile desteklenmese dahi Suriye’deki petrol yataklarına sahip şehirlerin Kürt bölgesinde yer alacak olması ve yine aynı bölgenin tarımsal üretim açısından zenginliği düşünüldüğünde her halükarda IKBY’nin elini güçlendireceği hesaplanmaktadır. 12 Bu denklemin diğer bir parçası da Esad sonrası Suriye’de İran’ın enerjisinin daha büyük bir kısmını Irak ve IKBY’de üzerinde harcayacağı ve Kürtlerin işbirliğine daha çok ihtiyaç duyacağı değerlendirmesidir. Ayrıca IKBY’ye göre İran’ın Suriye’de de pozisyonunu korumaya çalışacağı için Suriye’deki Kürtlerin Alevilerle işbirliği yapmasını isteyecek olması da olasıdır. Dolayısıyla IKBY Esad sonrası yeni dönemde hem özerk bir yapı elde etmiş Suriye Kürtlerinin hem de Irak Kürtlerinin daha fazla siyasi rol oynayabilecekleri, İran’a karşı pazarlık güçlerinin artacağını hesaplamaktadır. Aksi halde, yani Suriye’nin üniter yapısının korunması ve Sünni çoğunluğun iktidara gelmesi halinde kendi bölgelerinde hâlihazırda Arap dünyasındaki gelişmelere paralel olarak etkisini artıran Siyasal İslam’ın yükselmesine imkân verebilecek ve daha önemlisi Irak’ta Kürtlerin Sünniler ile yaşadığı ihtilaflarına ilişkin çıkarlarını da tehlikeye atması gibi pek çok anlamda IKBY’nin hem Irak içindeki hem bölge siyasetindeki manevra alanını sınırlayacaktır. Dolayısıyla bu yönde iradesini açıkça ortaya koyan tek aktör Barzani gibi görülse de bir bütün olarak Irak Kürtleri, Türkiye ya da diğer herhangi bir dış aktörün ne dediğine bakmaksızın IKBY’nin Suriye Kürtlerinin kendilerine ait bir bölge oluşturmalarını desteklemesi gerektiğini savunmaktadır. IKBY’nin Suriye’deki Ayaklanmaya Yönelik Tepkileri ve Politikası IKBY’de yukarıda anlatılan algının ve bu yöndeki politikanın şekillenmesi belli bir zaman almıştır. Suriye krizine ilk aşamasından beri IKBY’nin gündeminde bir iç politika meselesi kadar geniş yer verilmiş olsa da gerek yönetim gerekse halkın ilk tepkisi herhangi bir muhalif gruba destek vermeksizin rejim değişikliği yanlısı bir duruş sergilemek olmuştur. Bunun nedeni Irak Kürtlerinin Suriye’de olanları kendi deneyimlerinden yola çıkarak okumaları, yani olaylar çıktığında sadece bir halk ayaklanması olarak görmüş olmalarıdır. Bilindiği gibi Irak’ın kuzeyindeki Kürt bölgesinin oluşumuna giden süreç de önce bir halk ayaklanması olarak başlamış, daha sonra bugünkü iktidar partileri tarafından sahiplenilmiş ve siyasi bir mücadeleye dönüşmüştür. Benzer şekilde Kapak Konusu () % *! $ +,./ $$ &! &! $$ " $$ " & ! ! 0 1! #$ ! Suriye’de de Kürt partileri ilk etapta karışık, küçük partiler olarak görülmüş ve kimin destekleneceği konusunda net bir fikre sahip olunamamıştır. Fakat yine kendi deneyimlerinden ötürü Irak Kürtlerinin çeşitli kanallarla Suriye Kürtlerine ilettiği mesaj“bizim örneğimizi takip etmeyin, iç savaşa girmeyin” yönünde mesaj vermekten geri kalmamıştır. diği yönünde olmuştur. PYD’ye verilen desteğin bir nedeninin de IKBY iç politik dengeleri ile bağlantılı olduğu da belirtilmelidir; Şubat 2011’den bu yana demokratik taleplerinin karşılanmadığı gerekçesiyle KDP ve KYB’ye eleştirel bakan Irak Kürtlerinin çoğunluğu bu partiler ile ilişkili olan Kürt Ulusal Konseyi (KUK) içindeki Suriye Kürt partilerine de eleştirel yaklaşmaktadır. Suriye’deki ayaklanmanın ilerleyen aşamaları Suriye’deki muhalefete ilişkin Irak Kürtlerince artık Kürt siyasetinde görülmek istenmeyen bir tablo çizmiş; geçtiğimiz Ocak ayına kadar sayıları 16’yı bulan partilerin giriştikleri rekabet sonucu temel meşguliyetlerinin sadece birbirlerini zayıflatmak olduğu gözlemlenmiştir. Bu esnada Suriye’de özerk bir Kürt bölgesi oluşturulması hedefine ilk sahip çıkan hareket olarak PYD Irak Kürtleri nezdinde öne çıkmıştır. Dolayısıyla bu durum Irak Kürtlerince PYD’nin diğer Kürt partilerine kıyasla daha aktif ve örgütlü çalıştığı, ne istediğini bildiği inancının yerleşmesine ve PYD’ye sempati duyulmasına neden olmuştur. Kamuoyunda Suriye krizi böyle tepkiler doğururken, yönetimin verdiği tepki ise ilk aşamada Kürt muhalefete yönelik söylevsel bir destek olarak ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda krizin başından beri IKBY medyasına bakıldığında, PYD’yi bölgesel Kürt politikası çerçevesinde kendine rakip olarak gören KDP’ye ait basın organları dâhil, PYD’ye ilişkin olumsuz bir yargıya rastlanmamaktadır. KDP’nin ise özellikle PYD ile çatışıyor imajı vermemeye çalıştığı dikkat çekmektedir. IKBY’de faaliyetlerini sürdüren Suriyeli Kürt partilerin PYD’ye yönelttiği eleştiriler, özellikle krizin ilk aşamasında oldukça gündemde olan PYD’nin Esad rejimi ile işbirliği yaptığı iddiası dahi kamuoyunda olumsuz bir görü yaratmamış, aksine konuya ilişkin görüş PYD’nin “kan dökmeden taktiksel bir anlaşma yoluyla kazanım elde etmesi” olarak takdir edil- IKBY’nin ilk etapta Suriye’deki olaylara müdahil olmak istemeyişinin altında KDP ve KYB’nin Suriye’deki köklü ilişkileri yatmaktadır. Her iki parti de Şam’da kuruldukları 1975 yılından bu yana hem parti şubeleri hem de uzantıları niteliğindeki partiler vasıtasıyla Suriye’de belli bir etkinliğe sahip olmuşlar ve bu durum Esad rejimi tarafından tolere edilmiştir. Esad rejimi ile Irak Kürtleri arasındaki bu bir nevi sessiz anlaşma nedeniyle Mesut Barzani ve Celal Talabani Suriye Kürtlerine, olup bitenden uzak durmalarını salık vermiştir. Ancak Ekim 2011’deki Suriyeli Kürt Lider Meşal Temmo suikastı, bir şekilde Kürtleri aktif olarak sahneye çekmeye başladıkça IKBY de duruşunu değiştirme gereğini hissetmiştir. Burada Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nden kastın aslında IKBY Başkanı Mesud Barzani’nin liderliğini yaptığı KDP olduğu hatta Barzani’nin kişisel inisiyatifi olduğu belirtilmelidir. KDP Suriye’deki olayların başından beri durumu bölgedeki etki alanını genişletmek için fırsat görerek temkinli ve dolaylı olsa da sürekli şekilde Suriyeli Kürtlere 13 Kapak Konusu 18 Tem mmuz 201 12’de Surriye Ulussal Güven nlik Bina asın na dü üzenlene en bomba alı saldıırıyla Esa ad’ın iç halk kasınd dan kayııpların ya yaşşandı. kendine yakın partiler arayıcılığıyla destek vermiştir. Bu desteği daha açık, doğrudan ve aktif bir hale getirme kararının arkasında yatan en temel neden PYD’nin, KDP ve KYB’nin uzantısı olan düzen partilerine karşı olan, çoğunlukla gençlerden oluşan Suriye Ulusal Konseyi’ne (SUK) katılmayı reddeden Suriye Kürt muhalefeti üzerindeki artan etkinliği olmuştur. Böylece Barzani bir taşla iki kuş vurmaya soyunarak hem Suriye Kürt ulusal hareketini şekillendirmek, hem de PYD’nin etkinliğini azaltarak Türkiye’nin gözündeki konumunu güçlendirmek amacıyla Kürt muhalefete aktif destek vermeye, bunu takiben de Kürtlerin tüm muhalif gruplarla işbirliği yapmasını sağlamaya çalışmaya niyet etmiştir. Bu destek Mesud Barzani’nin 28-29 Ocak 2012’de PYD dışında tüm Suriye Kürtlerini bir araya getirdiği ve SUK’u destekleyecek birleşmiş bir yapı oluşturmaya çalıştığı Erbil’de düzenlenen Kürt Milli Kongresi’nde açıkça görülmüştür. r 14 Bunu takip eden süreçte Türkiye ve Barzani Suriye krizine ilişkin ortak bir tutum sergilemişlerdir. Nisan 2012’de Mesud Barzani Türkiye’yi ziyaret etmiş, bir yandan Türkiye’ye topraklarında faaliyet gösteren PKK’yı çevreleme ve Suriyeli Kürtlerin taleplerini ılımlılaştırma, diğer yandan da Suriyeli soydaşlarına taleplerini destekleyeceği yönünde teminat vermiştir. Bu süreçte IKBY Başkanı en azından kendine yakın Suriyeli Kürt grupları ılımlılaştırmak, Suriye Ulusal Konseyi ile Kürt Ulusal Konseyi’ni belli ölçüde yakınlaşmasını sağlamak konusunda yol kat etmişse de hem Suriye hem Irak’taki birçok Kürt’ün olası Esad sonrası hükümetlerin Kürtlerin haklarını ne ölçüde vereceği konusundaki şüphelerini ortadan kaldıramamıştır. Dolayısıyla Suriye krizinde Esad, muhalefet tarafından daha fazla köşeye sıkıştırıldıkça IKBY’nin Suriye’ye ilişkin Türkiye’nin çizgisiyle paralel politikası da değişiklik göstermeye başlamıştır. Barzani’nin tavır değişikliğinin Esad Yönetimi’nin gideceğine ke- Kapak Konusu & &# $ "$!$$"$ $"$ !% &! ! ! & &! $"$$ & "$ $ ! !$$ ! "' sin gözüyle bakmaya başlaması dışında başka nedenleri de vardır. Barzani’nin kendisine yakın olan siyasi partilerin aslında PYD’ye kıyasla Suriye içinde güçlerinin son derece zayıf kaldığına ilişkin farkındalığı bunlardan biridir. Barzani’nin ayırdına vardığı bir diğer gerçek ise Esad sonrası Suriye’de tıpkı Saddam sonrası Irak’ta olduğu gibi Kürtlerin dengeleyici unsur olarak farklı gruplar tarafından ihtiyaç duyulacak bir kilit aktör haline gelecek olması nedeniyle KUK ve PYD’nin birlik olması gerekliliğidir. Bu bağlamda Barzani’nin PYD ile uzlaşı kararı almasının altında yatan diğer bir faktör IKBY’de son yıllarda geçirilen siyasi dönüşüm neticesinde oluşan genel anlayışın bir ürünüdür. Irak Kürtleri son 20 yılda barış ve istikrar ile elde ettikleri kazanımların, 90 yıllık silahlı mücadele sırasında elde ettiklerinden çok daha fazla olduğuna kanaat getirmişlerdir. Hatırlanacağı üzere bu anlayış Barzani’nin Kasım 2011’deki Türkiye ziyaretinde net şekilde ortaya konmuştur. Dolayısıyla Barzani yakalanan bu tarihi fırsatı tarihte birçok kez yaptıkları gibi milli idealleri konusunda dönüm noktası olabilecek anlarda kendi aralarında mücadeleye girişmek yerine en azından bir süre birlik olarak değerlendirmek gerektiğini düşünmektedir. Bir diğer faktör olarak IKBY’deki siyasi partilerin eleştirilerine rağmen halk tarafından PYD’ye duyulan sempatinin Barzani’nin hesapları arasında yer aldığı düşünülebilir. Bununla bağlantılı olarak Barzani’nin bu tek taraflı adımlarını krizi fırsata çevirip, tüm Kürtlerin temsilcisi olma yönündeki onlarca yıllık hayali yolunda attığı gerçeği de sıralanan tüm faktörlerden belki de en önde gelenidir. Neticede Barzani’nin nihai hedef olarak Kuzey Irak’ın bağımsızlığı için çabaladığı bilinmekteyken, hem tüm Kürtlerin lideri olma hayalini hem de IKBY siyasetindeki varlığını teh- likeye sokacağından Suriye’deki aynı türden bir mücadeleye engel olmasının beklenmesi gerçekçi değildir. Bu nedenle Barzani Suriye’de, Irak’ta olduğu gibi Kürt bölgesi kurulmasıyla sonlanacak ve geri alınamayacak bir sürece girildiğini ve Türkiye’nin de bunu tıpkı Irak’ta olduğu gibi eninde sonunda kabul edeceğini düşünerek, PYD ile işbirliğine girdiği gözlemlenmektedir. Tüm bunlar birlikte değerlendirildiğinde aslında PYD ile uzlaşı hamlesini Barzani’nin saf değiştirmesi olarak yorumlamak yerine KDP’nin PYD’yle mevcut işbirliğinin aslında uzun süredir yürütmekte olduğu uzun vadeli Suriye politikası çerçevesinde değerlendirmek daha doğru görünmektedir.2 Tüm bu motivasyonlar sonucunda Mesud Barzani 12 Temmuz’da olayların başından beri ilişkileri çatışma eksenli yürüyen PYD ve KUK’u Erbil Anlaşması ile bir paydada birleştirmiştir. Suriye Ulusal Güvenlik Binasına düzenlenen bombalı saldırıyla Esad’ın iç halkasından kayıpların yaşandığı 18 Temmuz sonrasında Esad için sonun başlangıcı olarak nitelendirilen döneme girilmesi de Barzani’nin hesaplarını doğrulamıştır. 19 Temmuz’da başlayarak Koban ve bunu takiben Afrin, Malikiye, Derik, Cevadiye diğer bazı yerleşimler Kürtlerin (PYD’nin) eline geçmiş, böylece Suriye içinde uzun vadede oluşturmak istenilen bir Suriye Kürt bölgesinin temelleri atılmıştır. Bu gelişmeleri takiben 22 Temmuz’da Barzani El Cezire’ye verdiği röportajında bölgesel yönetim sınırları içerisinde Suriye güvenlik güçlerinin geri çekilmesi durumunda, “güvenlik boşluğunu” doldurmak amaçlı Suriyeli Kürtlere askeri eğitim verildiğini kabul etmiştir.3 Barzani’nin bu son hamlesi Türkiye ) Kapak Konusu içindeki terör faaliyetlerini hızlandıran PKK’nın Türkiye’nin Suriye sınırında kendisine güvenli bölge yaratma girişimleri nedeniyle büyük endişe duyan Ankara’yı hayal kırıklığına uğratmış ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun ziyaretinin arka planını oluşturmuştur. IKBY’de Davutoğlu’nun Ziyaretine Verilen Tepkiler Bu arka plan üzerine gerçekleştirilen ziyarete IKBY’de medya, kamuoyu ve siyasi partilerce verilen tepkiler Davutoğlu’nun Türkiye’nin Suriye’ye ilişkin kırmızıçizgilerini sunan mesajına karşılık, Barzani’nin Kürtlerin kırmızıçizgilerini ne derece verebildiğine, hem Türkiye’nin ve Barzani’nin Suriye politikasına hem de Türkiye ile IKBY arasındaki ilişkilere yönelik eleştiriler olarak ortaya çıkmıştır. Genel olarak KDP medyası hariç IKBY medyası ziyareti olumlu yansıtmamıştır. KDP medyasında da ziyaretin Türk Dışişleri Bakanı’nın Barzani’ye mesajını iletmek için Erbil’e kadar gelmiş olması boyutuna vurgu yapılarak Barzani’nin Suriye krizinde temel aktör olmasından ileri gelen bir gelişme olarak gösterilmiştir.4 Davutoğlu tarafından sunulan, Türkiye’nin PKK’nın Suriye’de özerk bölge kurmasına izin vermeyeceği mesajı IKBY de tüm kesimlerce beklendik bir mesaj olarak değerlendirilmiştir. Buna göre, Türkiye’nin Suriye’deki değişime yönelik hedefinin hızlı ve etkin bir rejim değişikliği ile Müslüman Kardeşler yönetiminde yeni bir Suriye yaratılması olduğu, fakat bu yöndeki çabalarının sonuç vermediği ve Türkiye’nin Suriye politikasının yenilgiyle sonuçlandığı düşünülmektedir. IKBY’deki yaygın düşünceye göre Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki gelişmelere ilişkin tepkisinin beklendik ve hatta “tipik” olarak yorumlanmasının nedeni 2003’te Iraklı Kürtlere karşı takındığı tutumun aynısının şimdi Suriyeli Kürtlere takındığı düşüncesinden ileri gelmektedir. Bu düşünceye göre Davutoğlu’nun ziyareti Türkiye ve IKBY arasında gelişen ilişkilere ve karşılıklı etkileşime rağmen Kürtlerle ilgili her konuda “değişmeyen Türk hassasiyetleri”ni göstermiştir. Dahası Türkiye’nin politikası çiff 16 te standart olarak görülmekte, “PYD’ye karşıyız ama Kürtlere değiliz” yaklaşımı ise bir siyasi manevra olarak yorumlanmaktadır. Sonuç olarak Irak Kürtleri Davutoğlu’nun mesajını bir zamanlar Irak’ın kuzeyi için asker tarafından verilen “Irak’ın kuzeyinde bir Kürt bölgesini tolere edilemeyeceği” mesajı bu kez Suriye’nin kuzeyi için diplomatik kanallarla verilmesi olarak yorumlanmıştır. Dolayısıyla Irak Kürtleri Türkiye ve IKBY arasındaki ilişkilerin evrimine bakarak Türkiye’nin radikal olarak başladığı politikasını sonradan değiştirmek yerine baştan realist bir politika gütmesi gerektiğini düşünmektedirler. IKBY’de zaten Türkiye’nin Suriye’de bir Kürt bölgesi oluşumuyla sonlanacak bu süreçteki rolüne ilişkin olarak herhangi bir engelleme kapasitesinin olmadığı varsayılmaktadır. Bu bağlamda IKBY’de Türkiye’nin Suriye politikasına ilişkin ortaya atılan öneriler; Türkiye’nin Kürtler de dâhil olmak üzere Suriye’deki muhalefet kesimlerinin hepsine eşit mesafede durması, hatta Suriye Kürtleri ile doğrudan ilişkiler kurması, SUK ile koordinasyonlarını ve oluşacak yeni siyasal sisteme sağlıklı şekilde entegre olmalarını sağlaması, Suriye’nin içişlerine müdahale etmekten ve IKBY’ye bu yönde, özellikle PYD’ye baskı yapılması yönünde bir talep yöneltmekten kaçınmasıdır. Özetle Iraklı Kürtler Kuzey Irak’a karşı uygulanan “kırmızıçizgi yanlışı”nın bir kez daha tekrarlanmaması gerektiğini, aksi halde bölgelerini Irak›ın en istikrarlı ve modern coğrafyasına dönüştürmek için Türkiye’yle güvene dayalı yaşamsal bir ortaklık bağı kurmak yolunda attıkları adımların boşa gitmesi ve en yüksek düzeyine ulaşan ilişkilerin bozulmasından endişe ettiklerini ifade etmektedirler. Ziyaret sonrasında Barzani’ye yöneltilen eleştiriler ise Barzani’nin Suriye’de Kürtlerin mücadelesine, dolayısıyla Kürt milli hareketine Türkiye’nin uyarılarına boyun eğerek ihanet ettiği, bunun nedenininse her zaman önceliğinin kendi ailesinin iktidarını sağlamlaştırmak olduğu ve bunun için de Türkiye’nin desteğini kullandığı yönünde olmuştur. Türkiye’nin ise Barzani’yi IKBY’deki tek muhatap olarak görerek bu amaca hizmet ettiği ve Barzani’yi kullanarak bölgede hâkim güç olma emelinde olduğu vurgulanmıştır. Aynı tartışma Türkiye’nin IKBY politikasını yalnızca bir Kapak Konusu IKBY muhalif medyassı tarafınd dan Kerk kük ziyarreti Barza ani’nin Kürtt çıka arlarına ters düşe en bir ziyyarete önayak olmasıı ned deniyyle eleştiirilmesin ne yol aççmıştır. parti, hatta şahıs üzerinden yani KDP ve Barzani üzerinden yürütmekte olduğu, dolayısıyla ikili ilişkilerin temelinin sağlamlığının sorgulanmasını da beraberinde getirmiştir. IKBY muhalif medyası, örneğin önde gelen haff talık Awena gazetesi KDP ve Türkiye ilişkilerinin git gide daha kuvvetlendiği, Türkiye’nin amacının Erbil’in Bağdat ve Tahran ile arasını açmak istediği ve en nihayetinde Türkiye’nin Barzani’den PYD/PKK ile çatışmasını isteyeceği çünkü Türkiye’nin Suriye’deki hedeflerini ancak Barzani vasıtasıyla Suriye Kürtleri arasında çatışma çıkararak elde edebileceğini belirtmiştir. Davutoğlu’nun ziyaretinin Türkiye-IKBY ilişkileri açısından IKBY’de oldukça yankı uyan- dıran başka bir boyutu da Kerkük ziyaretiyle ortaya çıkmıştır. Davutoğlu’nun Kerkük’e sürpriz bir şekilde Erbil’den geçmesi hem Irak hem IKBY’de değişik şekillerde algılanmıştır. Maliki son dönemde yapılan petrol anlaşmalarını da ima ederek Türkiye’nin IKBY’ye bağımsız devlet muamelesi yaptığını iddia etmiştir. Bu durum IKBY tarafından ise Bağdat Yönetimi’nden farklı yorumlanmıştır. Yalnızca KDP medyasında, örneğin Rudaw’da, olumlu yansıtılan ziyaret için “Kerkük’e giden yolun artık Bağdat değil, Erbil’den geçtiği, Erbil’in Türkiye için Bağdat’tan daha önemli olduğu, Türkiye’nin Erbil’in Suriye krizine ilişkin elinde bulundurduğu kartları tanıdığı” şeklinde yorumlara yer verilmiştir.5 IKBY’nin Kerkük’ün Kürt bölgesinin parçası olduğu yönündeki tezini destekleyecek mahi- 17 Kapak Konusu & !$ ! & &!2% " 1$ !!$' 3" () 1 "$ % & ! !' yetteki bu yorumlar IKBY medyasının genelinde yer almamış, aksine ziyaretin bu boyutu Davutoğlu’nun Türkmenlere verdiği mesajların ve bir siyasi parti olarak sadece Irak Türkmen Cephesi’ni ziyaret etmesinin gölgesinde kalmıştır. Ziyaret IKBY’nin Suriye’de Kürt bölgesi oluşumu için PYD de dâhil olmak üzere Kürt partilere verdiği desteğe bir misillime olarak yorumlanmıştır. Bu görüşe göre ziyaret Türkiye’nin Suriye’de Kürt bölgesi oluşumuna izin vermeyeceğine dair Erbil’de verdiği mesajı pekiştirmiştir. Davutoğlu’nun kendisinin de Konyalı bir Türkmen olduğuna ve Konya ile Kerkük’ü kardeş şehir yapma kararı verildiğine ilişkin sözleri, Kerkük’ün Türkmen şehri olduğu iması olarak, dolayısıyla Kerkük’teki etnik gruplar arasında çıkan herhangi bir anlaşmazlıkta Türkiye’nin bu çerçevede davranacağı mesajı olarak yorumlanmıştır.6 Muhalif medya tarafından Kerkük ziyareti de Barzani’nin Kürt çıkarlarına ters düşen bir ziyarete önayak olması nedeniyle eleştirilmesine yol açmıştır. Barzani Baskı Altında Türkiye ile gerilen ilişkiler ve bu durumu düzeltmek adına Davutoğlu’nun ziyareti süresince takındığı tutum Barzani’ye gerek iç politikaya gerekse de Suriye ve Türkiye politikasına ilişkin yöneltilmekte olan eleştiri oklarına bir yeni dizi daha ekleyerek, IKBY siyasetindeki hem iktidarmuhalefet hem de KDP-KYB arasındaki gerginliği artırmıştır. IKBY’de Suriye Kürtlerinin kendi kendini yönetecekleri özerk bir bölgeye sahip olmaları için destek verilmesi konusunda her siyasi parti hem- 18 fikirken, bu desteğin şekli ve dozajı konusunda ortak tek bir politika bulunmamaktadır. Örneğin KDP’nin stratejik ortağı KYB, Suriye Kürtleri konusunda çok daha temkinli bir politika izlemektedir. Suriyeli Kürtlerin kaderlerini kendilerinin belirlemesi gerektiğini savunan KYB, Türkiye’nin Barzani’yi tüm Kürtlerin temsilcisi olarak görmek istediğini, bu nedenle de IKBY siyasi partileri ile KDP arasındaki ayrılıkları körüklemek amacında olduğunu Barzani’nin ise bu tuzağa düşmemek için iddialı adımlar atmadan önce, KYB ve diğer partilere danışması gerektiğini vurgulamaktadır. Şüphesiz ki KYB’nin tutumu KDP’yi Irak siyasetinde temel aktör olarak görmek istemeyişinden yani tarihsel rekabetinden ileri gelmektedir. Kuruluşundan bu yana KYB, KDP’nin Suriye’deki adımlarını takip etmiş ve önünü kesmek için karşı eylemlerde bulunmuştur. İslamcı partiler beklendiği üzere IKBY’nin Suriye krizinde Müslüman Kardeşler ile birlikte hareket etmesi gerektiğini savunmaktadır. KDP üzerinde hem iç hem de dış siyasetine sert tepkiler yönelterek en büyük baskıyı oluşturan muhalefet partisi ise Gorran (Değişim) Partisi’dir. Gorran’ın televizyon kanalı KNN başından beri Suriye olaylarına en kapsamlı şekilde yer veren medya kuruluşu olmuştur. Buna rağmen desteklediği belli bir figür olmayan Gorran, bir yandan Suriye’de Türkiye müdahalesine karşı bir tavır sergilerken, diğer yandan özellikle Barzani’nin Suriyeli Kürtler için açılan eğitim kampları konusunda eleştirmekte, bu tür adımlarla Türkiye, İran ve Irak ile ilişkileri riske atarak bölgesel izolasyonun önünü açma ve son dönemde elde edilen kazanımları kaybetme eğiliminde görmektedir. Kapak Konusu Barzani, üzerindeki baskıyı hafifletmek amacıyla Davutoğlu ziyareti öncesi bölgedeki tüm gruplarla geniş katılımlı bir toplantı yapmış, toplantıda Irak ordusu ile peşmerge güçlerinin Rabia Sınır Kapısı’nda yaşadığı gerginlikten sonra yaşanan gelişmeler masaya yatırılmış ancak Gorran, bu tür toplantılarının anlamı olmadığını, KDP’nin sadece Bağdat ile sorun yaşadığında muhalefetle birlik olmak istediğini öne sürerek toplantıya katılmamıştır. Bunu takiben Nöşirvan Mustafa’nın KNN’e verdiği röportaj Barzani üzerindeki baskıyı daha da artırmıştır. Röportajda Barzani ve ailesinin son 20 yıldır KBY’de güçlerini konsolide etmek için aşiret sistemini sağlamlaştırdığını ve KDP’ye göre Kürt milletinin birliğinin kendi emirlerini takip etmek olduğunu iddia etmiştir. Ayrıca Mustafa, KDP hükümetinin dış tehdit yaratarak iç politika hamleleri gerçekleştirdiğini öne sürmüş, örnek olarak tartışmalı 2012 bütçesini geçirmek için Türkiye’ye yaptığı petrol sevkiyatı konusunda sorun yaşadığı Bağdat Hükümeti’ne «savaş ilanı” sözlerini vermiştir.7 Mustafa’ya göre Suriye politikasındaki radikal adımlarıyla tüm bölgesel güçleri karşısına almayı seçen Barzani, bu yolla iç politikada elini rahatlatacak gelişmelerin önünü açmaya çalışmaktadır. Bunlara ek olarak Mustafa sık sık petrol sözleşmelerinin gelirlerinin şeffaf olmadığına ilişkin iddiasını yinelemekte ve hükümeti mafya olarak tanımlayarak, adil bir seçim yapıldığı takdirde KDP’nin oyların yüzde 15’inden fazlasını alamayacağını dile getirmektedir. Barzani üzerinde baskı yaratan bir diğer gelişme ise hızla devam eden Gorran ve KYB yakınlaşmasıdır. Örneğin temmuz ayında iki parti temelde devlet başkanının geniş yetkilerini sınırlamayı hedefleyen anayasa değişikliği için bir anlaşmaya varmışlardır. Barzani için bir diğer baskı unsurunu da kalesi olarak gördüğü Bahdinan’da Kasım 2011’de yaşanan Zaho olaylarının açıkça göz önüne serdiği gibi, bir rakip olarak yükselen ve kendisini en büyük muhalefet partisi ve Bahdinan’da da bir numaralı parti olarak tanımlayan Kürdistan İslami Birliği (KİB) oluşturmaktadır. Geçtiğimiz Ağustos ayında gelecek seçimlere kadar muhalif kalacaklarını, iktidara geldiklerinde ise KDP’nin aksine iç ve dış politikada bağımsız karar alacaklarını belirten KİB kendisine yakınlığı ile bilinen muhalif siyasi dergi Levin yoluyla da Barzani’ye olan eleştirilerini ulaştırmaktadır. Nöşirvan Mustafa’nın röportajıyla eş zamanlı olarak Levin, Barzani’nin IKBY kurumlarına yerleştirdiği akrabalarını isimleriyle belgeleyen bir liste ortaya koymuş ve sık sık Temmuz ayında kurulan ve IKBY’deki tüm güvenlik birimlerini Mensur Barzani liderliğinde bir çatı altında toplayan Güvenlik Konseyi’nin yalnızca Mensur Barzani’ye bir güç aracı sağlamak ve Barzani ailesinin konumunu sağlamlaştırmak amaçlı olduğuna ilişkin makaleler yayınlamaktadır. Barzani’nin maruz kaldığı baskı yalnızca iç politikadan değil, merkezi yönetim ile ilişkilerden de kaynaklanmaktadır. Haziran ayında Irak Parlamentosu’nda Maliki’ye güvensizlik oyu vererek başbakanlığına son verme girişimi önce KDP’nin gözüyle Talabani tarafından engellendikten sonra Barzani, sürdürmek istediği girişiminde Irakiye Listesi ve Sadr hareketi tarafından da Irak siyasetinde yalnız bırakılmıştır. Ayrıca bu konuda KDP Maliki’nin düşürülmesi çabalarına ilişkin Irak’taki Kürt davasının bir parçası olduğu söylemi de işe yaramamış, Kürt partileri de KDP’yle birlikte hareket etmemiştir. Gerek İran’ın Irak’taki müttefiki Maliki’ye karşı bu girişimi gerekse de Suriye’deki müttefiki Esad’a karşı attığı adımlar nedeniyle Barzani İran’ın da baskısı ile karşı karşıya kalmıştır. IKBY’de Süleymaniye’de hüküm süren etkinlik alanını Erbil’e kadar yaymak için yoğun faaliyetler gösteren İran’ın şimdi de Esad rejimi üzerindeki baskıyı hafifletmek adına, Irak Kürtleri arasındaki ayrılıkları körükleme, özellikle KDP ile KYB arasındaki sorunlardan biri olan hâlihazırda resmi kurumların bölünmüş şekilde konumlandığı bölgeyi Erbil ve Süleymaniye olarak iki alana bölmek istediğine ilişkin iddialar dolaşmaktadır. Zira son dönemde KYB KDP’yi Suriye’de tek taraflı hareket etmekle itham ederken, KDP’nin KYB’ye yönelttiği temel eleştiride Süleymaniye’deki kurumların birleştirilmesine taş koyması yönünde olmuştur. Buna ek olarak Barzani’nin İran’ın sözünü dinleyerek Maliki’nin düşürülmesine Talabani’nin engel olduğu yönündeki 19 Kapak Konusu fikri bilinmektedir. İran’dan Barzani’ye yönelen bir başka baskı unsuru da Amerikalı yetkililerce Suriye ve İran istihbaratı ile Iraktaki ortakları tarafından Barzani’ye yapılan terör saldırısı uyarısı olarak IKBY gündeminde yer almıştır. Sonuç olarak Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun IKBY’ye düzenlediği ziyaret, Suriye krizi boyutu üzerinden Türkiye-IKBY ilişkilerinin mevcut durumunu, IKBY’deki farklı çevrelerin Türkiye algısını, Barzani’nin hem IKBY ve Irak siyasetinde hem de bölgesel siyasi arenada yaşadığı zorluklar dolayısıyla IKBY’nin iç siyasi dinamiklerini gözler önüne sermiştir. Bu tabloya göre, genel olarak Türkiye’nin IKBY ile hızla gelişen ilişkilerinin daha sağlam temellere oturtması, niyet ve politikalarının daha doğru anlaşılması için Barzani ve KDP dışındaki diğer siyasi aktörlerle de ilişkiler kurması gerekliliği göze çarpmaktadır. Suriye konusu özelinde ise Iraklı Kürtler için ne PYD ile işbirliği ne de Suriye’nin kuzeyinde oluşacak bir Kürt bölgesinin Türkiye ile geliştirdikleri hayati ilişkilerin bir ikamesi olmayacağı açıktır. Dolayısıyla IKBY’nin ya da Barzani’nin Suriye’deki girişimlerinden vazgeçmek yerine, Suriyeli Kürtlerin taleplerini de göz önünde bulundurarak daha yumuşak bir denge politikası sürmesi beklenmektedir. Zira bu tür bir denge stratejisi IKBY’nin için her anlamda en akıllı seçim olarak ortaya çıkmaktadır. Irak’ta 2011’in sonlarından itibaren Başbakan Maliki’nin öncülüğünde başlatılan ve 2003 Amerikan işgali sonrası yerleştirilen tüm taşları yerinden oynatarak yeni bir Irak doğurmakta olan sancılı süreç boyunca Türkiye-İran arasında izlediği başarılı bölgesel denge politikasının son aylarda terk edilmesi Talabani’nin sağlık sorunları nedeniyle siyasi arenadaki yokluğundan kaynaklandığı gözlemlenmektedir. Aynı nedenle iç siyasette de stratejik ittifaktan uzaklaşarak tek taraflı adımlarıyla yalnızlaşan KDP’nin, gerek bu izolasyon ve baskıdan sıyrılmak gerekse Talabani sonrası dönemde muhalefet tarafından daha ağır eleştirilere maruz kalma ve daha önemlisi muhtemel bir Gorran-KYB ittifakı dolayısıyla 2013 genel seçimlerinde oy çoğunluğunu alamama ve bölgedeki hâkimiyetini kaybetme korkusunun önüne geçebilmek için hem KYB hem de diğer siyasi partilerle çok taraflı ve samimi bir diyalog kurması tek çare olarak görünmektedir. Aksi halde KDP yalnız kendisine zarar vermekle kalmayacak, IKBY’nin hem Irak içinde hem de bölgede bugüne dek elde ettiği kazanımlarını kaybetmesine meydan verecektir. O DİPNOTLAR 1 Wladimir Van Wilgenburg, “Syrian Kurds Try To Maintain Unity”, Rudaw, w 17 Haziran 2012, http://www.rudaw.net/ English/News/Syria/4964.html (Erişim Tarihi: 17Temmuz 2012) 2 4 Yrd. Doç. Dr. Serhat Erkmen, “Suriye’de Kürt Hareketleri”, ” ORSAM Rapor No. 127, Ağustos 2012, http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/201286_127%20yeniraporson.pdf, s.36 (Erşim Tarihi: 20 Ağustos 2012) Jane Arraf, “Iraqi Kurds train their Syrian brethren”, Al Jazeera, 23 Temmuz 2012, http://www.aljazeera.com/indepth/features/2012/07/201272393251722498.html (Erişim Tarihi: 23 Temmuz 2012) Hiwa Osman, “Messages from Davutoglu’s Visit to Erbil”, Rudaw, 06 Ağustos 2012, http://www.rudaw.net/eng- 5 lish/science/columnists/5052.html Hiwa Osman, 06 Ağustos 2012 3 6 7 Raber Derayee, “Turkish FM’s Kirkuk visit: A tit-for-tat for Barzani’s efforts for a Kurdish region in Syria”, 06 Ağustos 2012, http://kurdishobserver.blogspot.com/2012/08/turkish-fms-kirkuk-visit-tit-for-tat_8120.html (Erişim Tarihi 10 Ağustos 2012) Awene, 1 Ağustos 2012, http://kurdistantribune.com/2012/kurdistan-press-review-1st-august-2012/ (Erişim Tarihi: 1 Ağustos 2012) 20