T.C. A D A L E T B A K A N L I Ğ I EĞĠTĠM DAĠRESĠ BAġKANLIĞI

advertisement
T.C.
ADALET BAKANLIĞI
EĞĠTĠM DAĠRESĠ BAġKANLIĞI
YARGI MEVZUATI BÜLTENĠ
Bültenin Kapsadığı Tarihler
16-30 Kasım 2013
Yayımlandığı Tarih
30 Kasım 2013
Sayı
2013-22
ĠÇĠNDEK
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Gen
Müdürlüğünden Ġhalelere Katılmaktan Yas
Kararı Düzeltme Ġlanı
(R.G. 16 Kasım 2013 – 28823)
Adalet Bakanlığından Münhal Noterlik Ġlan
(R.G. 17 Kasım 2013 – 28824)
Ġcra Müdür ve Yardımcılarının Sınav, Atam
Nakil Yönetmeliğinde DeğiĢiklik Yapılmas
Yönetmelik
(R.G. 19 Kasım 2013 – 28826)
Mali Suçları AraĢtırma Kurulu Genel Tebli
No: 5)‘nde DeğiĢiklik Yapılmasına ĠliĢkin T
(Sıra No: 10)
(R.G. 19 Kasım 2013 – 28826)
UyuĢmazlık Mahkemesine Ait Kararları
(R.G. 20 Kasım 2013 – 28827 - Mükerrer
Banka Kartları ve Kredi Kartları Hakkında
Yönetmelikte DeğiĢiklik Yapılmasına ĠliĢk
Yönetmelik
(R.G. 21 Kasım 2013 – 28828)
Gümrük Yönetmeliğinde DeğiĢiklik Yapılm
Dair Yönetmelik
22 Kasım 2013 – 28829)
2013/12 Sayılı BaĢbakanlık Genelgesi
(R.G. 22 Kasım 2013 – 28829)
Anayasa Mahkemesinin 31/5/2012 Tarih ve
K: 2012/86 Sayılı Karar
(R.
Kasım 2013 – 28829)
Anayasa Mahkemesinin 31/5/2012 Tarih ve
K: 2012/87 Sayılı Karar
(R
Kasım 2013 – 28829)
Anayasa Mahkemesinin 31/5/2012 Tarih ve
K: 2012/88 Sayılı Karar
(R.
Kasım 2013 – 28829)
Anayasa Mahkemesinin 27/9/2012 Tarih ve
K: 2012/129 Sayılı Karar
(R.G
Kasım 2013 – 28829)
Anayasa Mahkemesinin 11/10/2012 Tarih v
K: 2012/147 Sayılı Karar
(R.G
Kasım 2013 – 28829)
Anayasa Mahkemesinin 8/11/2012 Tarih ve
K: 2012/175 Sayılı Karar
(R.G
Kasım 2013 – 28829)
Anayasa Mahkemesinin 6/6/2013 Tarih ve
K: 2013/73 Sayılı Karar
(R.G
Kasım 2013 – 28829)
Anayasa Mahkemesinin 6/6/2013 Tarih ve
K: 2013/75 Sayılı Karar
(R.G
Kasım 2013 – 28829)
Anayasa Mahkemesinin 18/6/2013 Tarih ve
K: 2013/81 Sayılı Karar
(R
Kasım 2013 – 28829)
Anayasa Mahkemesinin 10/7/2013 Tarih ve
2012/107, K: 2013/90 Sayılı Karar
(R.G. 22 Kasım 2013 – 28829)
Adalet Uzmanlığı Yönetmeliğinde DeğiĢik
Yapılmasına Dair Yönetmelik
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünden Ġhalelere Katılmaktan
Yasaklama Kararı Düzeltme Ġlanı
[R.G. 16 Kasım 2013 – 28823 ]
—— • ——
Adalet Bakanlığından :
MÜNHAL NOTERLĠK
2012 yılı gayri safi geliri 1.971.682,73.-TL. olan birinci sınıf Büyükçekmece Yedinci
Noterliği 10 Ocak 2014 tarihinde yaĢ tahdidi nedeniyle boĢalacaktır.
1512 sayılı Noterlik Kanununun 22 ve müteakip maddeleri gereğince BĠRĠNCĠ SINIF
NOTERLERDEN bu noterliğe atanmaya istekli olanların ilan tarihinden itibaren bir ay içinde
Bakanlığımıza veya bulundukları yer Cumhuriyet BaĢsavcılıklarına baĢvurmaları
gerekmektedir.
Posta ile doğrudan doğruya Bakanlığa gönderilmiĢ olan dilekçeler baĢvurma süresi
içinde Bakanlığa gelmediği takdirde atama iĢleminde nazara alınmaz.
Keyfiyet Noterlik Kanununun 22 nci maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca ilan olunur.
9349/1-1
—————
MÜNHAL NOTERLĠK
2012 yılı gayri safi geliri 441.369,97.-TL. olan ikinci sınıf Marmaris Ġkinci Noterliği
10 Ocak 2014 tarihinde yaĢ tahdidi nedeniyle boĢalacaktır.
1512 sayılı Noterlik Kanununun 22 ve müteakip maddeleri gereğince BĠRĠNCĠ SINIF
VE ĠKĠNCĠ SINIF NOTERLERDEN bu noterliğe atanmaya istekli olanların ilan tarihinden
itibaren bir ay içinde Bakanlığımıza veya bulundukları yer Cumhuriyet BaĢsavcılıklarına
baĢvurmaları gerekmektedir.
Posta ile doğrudan doğruya Bakanlığa gönderilmiĢ olan dilekçeler baĢvurma süresi
içinde Bakanlığa gelmediği takdirde atama iĢleminde nazara alınmaz.
Keyfiyet Noterlik Kanununun 22 nci maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca ilan olunur.
9350/1-1
[R.G. 17 Kasım 2013 – 28824 ]
—— • ——
YÖNETMELĠK
Adalet Bakanlığından:
ĠCRA MÜDÜR VE YARDIMCILARININ SINAV, ATAMA VE
NAKĠL YÖNETMELĠĞĠNDE DEĞĠġĠKLĠK
YAPILMASINA DAĠR YÖNETMELĠK
MADDE 1 – 7/9/1991 tarihli ve 20984 sayılı Resmî Gazete‘de yayımlanan Ġcra Müdür
ve Yardımcılarının Sınav, Atama ve Nakil Yönetmeliğinin adı “ĠCRA MÜDÜR VE
YARDIMCILARI ĠLE ĠCRA KÂTĠPLERĠNĠN SINAV, ATAMA VE NAKĠL
YÖNETMELĠĞĠ” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir.
MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 1 inci maddesi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“Madde 1 – Bu Yönetmeliğin amacı; icra müdürleri ve icra müdür yardımcıları ile icra
kâtiplerinin göreve atanmalarında aranacak Ģartları, tabi olacakları sınavları, görev bölgeleri
ile buralardaki asgari hizmet süreleri, nakil, usul ve esaslarını düzenlemektir.‖
MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 2 nci maddesinden sonra gelmek üzere aĢağıdaki
madde eklenmiĢtir.
“Tanımlar
Madde 2/A – Bu Yönetmelikte geçen;
Bakanlık: Adalet Bakanlığını,
Komisyon: Adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonlarını,
Merkezi Sınav: Ölçme, Seçme ve YerleĢtirme Merkezi tarafından kamu görevlerine ilk
defa atanacaklar için yapılan sınavı,
Sınav Birimi: Bakanlık tarafından icra kâtipliği uygulama ve sözlü sınavını yapmak için
yetki verilen komisyonları,
Sözlü Sınav: Bakanlık veya sınav birimleri tarafından ilgilinin meslekî ve genel kültür
bilgisini ölçmek ve mesleğin gerektirdiği kiĢisel nitelikleri haiz olup olmadığını tespit etmek
için yapılan sözlü sınavı,
Uygulama Sınavı: Ġlgilinin atanacağı kadronun gerektirdiği meslekî becerinin
değerlendirilmesi için yapılacak sınavı,
Yazılı Sınav: Bakanlık tarafından icra müdür ve yardımcılığına giriĢ için yaptırılacak
sınavı,
ifade eder.‖
MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin 3 üncü maddesi baĢlığı ile birlikte aĢağıdaki Ģekilde
değiĢtirilmiĢtir.
“Ġcra müdür ve müdür yardımcılığına atama Ģartları
Madde 3 – Açıktan ilk defa veya naklen atanacaklarda;
a) Türk vatandaĢı olmak,
b) Yazılı sınavın yapıldığı yılın ocak ayının birinci günü itibariyle otuz beĢ yaĢını
doldurmamıĢ olmak,
c) Hukuk fakültesi, adalet meslek yüksek okulu, meslek yüksek okullarının adalet
bölümü veya adalet meslek eğitimi ön lisans programı mezunu olmak, öğrenim yabancı
ülkede yapılmıĢ ise denklik belgesi almıĢ olmak,
d) Görev yapmasına engel olabilecek akıl hastalığı bulunmamak,
e) ArĢiv araĢtırması sonucu olumlu olmak,
f) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiĢ olsa bile; kasten
iĢlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramıĢ olsa
bile devletin güvenliğine karĢı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin iĢleyiĢine karĢı suçlar,
zimmet, irtikâp, rüĢvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli
iflâs, ihaleye fesat karıĢtırma, edimin ifasına fesat karıĢtırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı
değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak,
g) Kamu haklarından mahrum bulunmamak,
h) Askerlikle ilgisi bulunmamak veya askerlik çağına gelmemiĢ olmak ya da askerlik
çağına gelmiĢ ise muvazzaf askerlik hizmetini yapmıĢ yahut ertelenmiĢ veya yedek sınıfa
geçirilmiĢ olmak,
gerekir.
Ġcra kâtipleri arasından yapılacak atamalarda;
a) Ġcra kâtibi olarak fiilen en az üç yıl çalıĢmıĢ olmak,
b) Birinci fıkranın (c) bendindeki eğitim Ģartını taĢımak,
c) Yapılan denetimler sonucunda, hakkında düzenlenen raporların olumlu olması,
gerekir.‖
MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin 3 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aĢağıdaki
madde eklenmiĢtir.
“Ġcra kâtipliğine atama Ģartları
Madde 3/A – Ġcra kâtipliğine açıktan ilk defa veya naklen atanacaklarda;
a) Türk vatandaĢı olmak,
b) Merkezi sınavın yapıldığı yılın ocak ayının birinci günü itibariyle otuz beĢ yaĢını
doldurmamıĢ olmak,
c) Merkezi sınavda en az 70 puan almıĢ olmak,
d) Görev yapmasına engel olabilecek akıl hastalığı bulunmamak,
e) ArĢiv araĢtırması sonucu olumlu olmak,
f) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiĢ olsa bile; kasten
iĢlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramıĢ olsa
bile devletin güvenliğine karĢı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin iĢleyiĢine karĢı suçlar,
zimmet, irtikâp, rüĢvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli
iflâs, ihaleye fesat karıĢtırma, edimin ifasına fesat karıĢtırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı
değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak,
g) Kamu haklarından mahrum bulunmamak,
h) Askerlikle ilgisi bulunmamak veya askerlik çağına gelmemiĢ olmak ya da askerlik
çağına gelmiĢ ise muvazzaf askerlik hizmetini yapmıĢ yahut ertelenmiĢ veya yedek sınıfa
geçirilmiĢ olmak,
ı) En az lise veya dengi okul mezunu olup, örgün öğretim yoluyla verilen daktilo ya da
bilgisayar dersini baĢarıyla tamamladığını belgelemek veya baĢvuru tarihinde Millî Eğitim
Bakanlığınca onaylı veya kamu kurumu ve kuruluĢlarınca düzenlenen kurslar sonucu verilen
daktilo ya da bilgisayar sertifikasına sahip bulunmak,
i) Uygulama sınavından en az bir hafta önce Bakanlık internet sitesinde ilan edilecek
yazılı metinler arasından, sınav sırasında her bir grup için komisyon tarafından çekilecek kura
sonucu belirlenen metinden daktilo veya bilgisayarla; verilen metne sadık kalınmak, imlâ
kurallarına riayet edilmek ve anlam bütünlüğü korunmak suretiyle, kelime ve cümle tekrarına
yer vermeden ve yanlıĢ yazılan kelime sayısı toplam yazılan kelime sayısının yüzde kırkından
fazla olmayacak Ģekilde üç dakikada en az doksan kelime yazmak,
j) Uygulama sınavında ve sözlü sınavda baĢarılı olmak,
gerekir.
Unvan değiĢikliği suretiyle atanacaklarda;
a) Yardımcı hizmetler sınıfında görev yapanlar ile Ceza Ġnfaz Kurumları ve Tutukevleri
personeli hariç olmak üzere, Adalet Bakanlığı merkez ve taĢra teĢkilatı kadrolarında fiilen en
az üç yıldır görev yapıyor olmak,
b) Birinci fıkranın (ı), (i), (j) bentlerindeki Ģartları taĢımak,
c) Yapılan denetimler sonucunda, hakkında düzenlenen raporların olumlu olması,
gerekir.‖
MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğin 4 üncü maddesi baĢlığı ile birlikte aĢağıdaki Ģekilde
değiĢtirilmiĢtir.
“Yazılı ve uygulama sınavlarının ilânı
Madde 4 – Yazılı ve uygulama sınavları, müracaat süresinin bitiminden en az on beĢ
gün önce Bakanlık internet sitesinde ilan olunur.
Bu ilanda;
a) Atama yapılacak kadroların sayısı, derecesi, unvanı, sınıfı,
b) BaĢvurunun baĢlangıç ve bitiĢ tarihi,
c) BaĢvuruda aranacak Ģartlar,
d) BaĢvuru yeri ve Ģekli,
e) Sınav yerine ve zamanına iliĢkin bilgiler,
f) Sınav konuları,
g) Sınavla ilgili diğer hususlar,
belirtilir.‖
MADDE 7 – Aynı Yönetmeliğin 5 inci maddesi yürürlükten kaldırılmıĢtır.
MADDE 8 – Aynı Yönetmeliğin 6 ncı maddesi baĢlığı ile birlikte aĢağıdaki Ģekilde
değiĢtirilmiĢtir.
“BaĢvuru evrakının incelenmesi
Madde 6 – Sınav baĢvuru evrakının incelenmesi sonucunda, baĢvuru Ģartlarını
taĢımadıkları tespit edilenlerin baĢvuruları sınav evrakını alan birim tarafından reddedilir.
BaĢvurusu uygun görülenler için düzenlenecek sınava giriĢ ve kimlik belgeleri sınavı
yapan kurum tarafından elektronik ortamda ilgililerin bilgisine sunulabileceği gibi gerekli
hallerde adaylara gönderilir.
Uygulama sınavına girecek adaylar, sınava giriĢ belgelerini uygulama sınavından önce
ilgili sınav birimlerinden alırlar.‖
MADDE 9 – Aynı Yönetmeliğin 7 nci maddesi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“Sınav Ģekilleri
Madde 7 – Ġcra müdür ve yardımcılığına atanmak isteyenler Ölçme, Seçme ve
YerleĢtirme Merkezi tarafından yapılacak yazılı sınav ile Bakanlık tarafından yapılacak sözlü
sınava tabi tutulurlar.
Ġcra kâtipleri arasından icra müdür ve yardımcılığına geçiĢler için kendi aralarında ayrı
bir yazılı sınav yapılabilir. Bu sınav, Bakanlık tarafından diğer resmi kurumlara da
yaptırılabilir.
Yazılı sınavın yeri ve tarihi ile usul ve esaslarına iliĢkin hususlar Adalet Bakanlığı ile
sınavı yapacak kurum arasında yapılacak bir protokol ile tespit edilir.
Sınav ücreti baĢvuru sırasında adaylardan alınır.
Ġcra kâtipliğine ilk defa açıktan veya naklen atanacaklar, merkezi sınavda baĢarılı
olanlar arasından sınav birimi tarafından yapılacak uygulama sınavı ve sözlü sınava; unvan
değiĢikliği suretiyle atanacaklar ise uygulama sınavına ve sözlü sınava tâbi tutulurlar.‖
MADDE 10 – Aynı Yönetmeliğin 8 inci maddesi baĢlığı ile birlikte aĢağıdaki Ģekilde
değiĢtirilmiĢtir.
“Sınavların açılma zamanı
Madde 8 – Ġcra müdür ve yardımcılığı ile icra kâtipliği ihtiyaçlarını karĢılamak için
Bakanlıkça belirlenecek tarihlerde yılda en çok üçer kez sınav açılabilir.‖
MADDE 11 – Aynı Yönetmeliğin 9 uncu maddesi yürürlükten kaldırılmıĢtır.
MADDE 12 – Aynı Yönetmeliğin 11 inci maddesi baĢlığı ile birlikte aĢağıdaki Ģekilde
değiĢtirilmiĢtir.
“Ġcra müdür ve yardımcılığı yazılı sınav konuları, sınavın değerlendirilmesi ve
sözlü sınava çağrılacakların belirlenmesi
Madde 11 – Yazılı sınav soruları, aĢağıda sayılan genel yetenek ve genel kültür ile alan
bilgisi konularından oluĢur.
(1) Genel yetenek ve genel kültür konuları:
a) Türkçe.
b) Matematik.
c) Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkılâp Tarihi.
d) Türk Kültür ve Medeniyetleri.
e) Temel YurttaĢlık Bilgisi.
(2) Alan bilgisi konuları:
a) Türk Ticaret Kanununun baĢlangıç hükümleri, tacirleri düzenleyen birinci kitabın
birinci kısmı, ticaret Ģirketlerinin genel hükümlerini düzenleyen ikinci kitabın birinci kısmı,
kıymetli evrakı düzenleyen üçüncü kitabı ve deniz ticaretinde cebri icraya iliĢkin özel
hükümleri düzenleyen beĢinci kitabın sekizinci kısmı.
b) Ġcra ve Ġflâs Kanunu, Ġcra ve Ġflâs Kanununun Tatbikatına Dair Nizamname, Ġcra ve
Ġflâs Kanunu Yönetmeliği.
c) Harçlar Kanunu, Damga Vergisi Kanunu ve Katma Değer Vergisi Kanunu.
d) Türk Borçlar Kanununun genel hükümlerini düzenleyen birinci kısmı.
e) Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği, Tebligat
Kanunu ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik.
Yazılı sınavda genel yetenek ve genel kültür soruları yirmi, alan bilgisi soruları seksen
puan ağırlığına sahip olacak Ģekilde değerlendirilir. Bu değerlendirme yapılırken genel
yetenek ve genel kültür konuları ile alan bilgisi konuları kendi aralarında eĢit olarak
puanlanır.
Yazılı sınavda yüz tam puan üzerinden en az yetmiĢ puan almak kaydıyla en yüksek
puan alandan baĢlamak üzere, sınav ilanında belirtilen kadro sayısının bir katı fazlası aday
sözlü sınava çağrılmaya hak kazanır. Yazılı sınavı kazanan en düĢük puana sahip adayla aynı
puanı alanlar da sözlü sınava çağrılır.‖
MADDE 13 – Aynı Yönetmeliğin 11 inci maddesinden sonra gelmek üzere aĢağıdaki
madde eklenmiĢtir.
“Ġcra kâtipliği uygulama ve sözlü sınavlarına çağrılacakların belirlenmesi
Madde 11/A – Ġcra kâtipliği uygulama ve sözlü sınavlarına baĢvurup da bu
Yönetmelikteki Ģartları taĢıyanlardan, ilk defa açıktan veya naklen atanmak için
baĢvuranların, merkezi sınavda aldıkları puana göre en yüksek puandan baĢlayarak ilan edilen
kadronun yirmi katı kadarı; unvan değiĢikliği suretiyle atanmak isteyenlerin ise tamamı
uygulama sınavına çağrılır.
Uygulama sınavında baĢarılı olanlardan, doğru kelime sayısı esas alınmak kaydıyla en
fazla doğru kelime yazandan baĢlayarak ilan edilen kadronun üç katı kadarı sözlü sınava
çağrılır.
Birinci ve ikinci fıkralara göre oluĢturulan listelerde son sıradakilerle aynı sayıda doğru
kelime yazanlar veya aynı puana sahip olanlar da sınavlara girmeye hak kazanırlar.
Ġcra kâtipliği sınavlarına girmek isteyenler, yetki verilen sınav birimlerinden sadece
birine baĢvurabilirler.
Sınav biriminin yetki alanında birden fazla komisyonun bulunması halinde, bunlardan
en çok üç komisyon için ilân edilen kadrolara atanmak üzere müracaat edilebilir. Müracaatlar
değerlendirilirken bu maddeye göre, her bir komisyonun merkez ve mülhakatındaki yerler
için ilan edilen kadroların toplamı dikkate alınmak suretiyle sıralama yapılır.‖
MADDE 14 – Aynı Yönetmeliğin 21 inci maddesi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“Madde 21 – Yazılı sınav sonuçları sınavı yapan kurum tarafından ilgiliye bildirilir.
Ayrıca Bakanlığın internet sitesinde ilân edilir.‖
MADDE 15 – Aynı Yönetmeliğin 22 nci maddesi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“Madde 22 – Yazılı sınava katılanlar, sınav sonucunun Bakanlık internet sitesinden ilan
edildiği tarihten itibaren on gün içinde bir dilekçe ile sınavı yapan kuruma itiraz edebilirler.
Ġtiraz sonucu, ilgililere ve ilgilendirmesi halinde Adalet Bakanlığına bildirilir.‖
MADDE 16 – Aynı Yönetmeliğin 23 üncü maddesi baĢlığı ile birlikte aĢağıdaki Ģekilde
değiĢtirilmiĢtir.
“Ġlgili kiĢi veya kurumlardan istenecek belgeler
Madde 23 – Ġcra müdür ve yardımcılığı yazılı sınavını kazananlar yazılı sınav
sonuçlarının; icra kâtipliği uygulama sınavına katılanlar ise sözlü sınava girmeye hak
kazandıklarının kendilerine bildirimi tarihinden itibaren en geç on beĢ gün içinde, bu
Yönetmelik ekinde yer alan Ek-1 bilgi formu ile birlikte;
a) Diploma veya mezuniyet belgesinin ya da öğrenim yabancı ülkede yapılmıĢ ise
denklik belgesinin aslı, kurumca veya belgenin verildiği yer yüksek öğretim kurumunca
onaylanmıĢ örneği,
b) Ġki adet fotoğraf,
c) Mal bildirimi,
d) ArĢiv araĢtırmasına esas olmak üzere ilgilinin fotoğrafını ve imzasını taĢıyan
Güvenlik SoruĢturması ve ArĢiv AraĢtırması Formu,
e) Sağlıkla ilgili olarak görevini devamlı yapmaya engel bir durumu olmadığına dair
yazılı beyan
ile durumlarını belgelendirerek bu belgeleri icra müdür ve yardımcılığı sınavı için
Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğüne, icra kâtipliği sınavı için ilgili sınav birimine
vermek veya masrafını ödemek Ģartıyla bulundukları yer Cumhuriyet baĢsavcılığı aracılığıyla
göndermek zorundadırlar.
Adayların nüfus ve adlî sicil kaydına iliĢkin bilgi ve belgeler, ilgili kurumlardan temin
edilir.
Naklen atanacaklar açısından ayrıca ilgilinin adlî ve idarî soruĢturma ve cezalarına
iliĢkin bilgiler ve hizmet cetveli ile çalıĢmakta oldukları kurumdan muvafakat yazısı istenir.
Ataması yapılmayanların evrakı sözlü sınav sonucunun ilânından itibaren 6 ay içinde talep
edilmesi halinde kurumlarına iade edilir. Bu süre içerisinde talep edilmeyen evrak imha
edilir.‖
MADDE 17 – Aynı Yönetmeliğin 24 üncü maddesinin baĢlığı “Ġcra müdür ve
yardımcılığı sözlü sınav kurulunun oluĢumu” Ģeklinde değiĢtirilmiĢ ve birinci fıkrası
yürürlükten kaldırılmıĢtır.
MADDE 18 – Aynı Yönetmeliğin 25 inci maddesi baĢlığı ile birlikte aĢağıdaki Ģekilde
değiĢtirilmiĢtir.
“Sözlü sınav yeri ve zamanının bildirilmesi
Madde 25 – Ġcra müdür ve yardımcılığı sözlü sınav yeri ve zamanı Bakanlık internet
sitesinde, icra kâtipliği sözlü sınav yeri ile zamanı ise sınav biriminin bulunduğu adliye
internet sitesinde ilân edilir.‖
MADDE 19 – Aynı Yönetmeliğin 26 ncı maddesi baĢlığı ile birlikte aĢağıdaki Ģekilde
değiĢtirilmiĢtir.
“Mazeret sebebi ile uygulama sınavına ve sözlü sınava katılamayanlar
Madde 26 – Geçerli mazeretleri sebebi ile sözlü veya uygulama sınavına
katılamayanlardan sözlü sınav kurulu veya sınav birimince mazeretlerinin kabulüne karar
verilenler için baĢka bir sınav günü tespit edilerek kendilerine bildirilir.‖
MADDE 20 – Aynı Yönetmeliğin 27 nci maddesi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“Madde 27 – Ġcra müdür ve yardımcılığı sözlü sınavında, 11 inci maddede yazılı olan
alan bilgisi, genel kültür ve genel yetenek konularından; icra kâtipliği sözlü sınavında ise
genel kültür ve genel yetenek konuları ile alan bilgisi olarak genel hukuk bilgisi, icra ve iflâs
hukuku ile kalem mevzuatından soru sorulmak suretiyle adayların;
a) Alan bilgisi,
b) Genel yetenek ve genel kültürü,
c) Bir konuyu kavrayıp özetleme ve ifade yeteneği ile muhakeme gücü,
d) Genel görünümü, davranıĢ ve tepkilerinin mesleğe uygunluğu ile liyakati,
değerlendirilir.
Ġcra müdür ve yardımcılığı sözlü sınavında değerlendirme, birinci fıkranın (a) bendi için
40, diğer bentlerin her biri için 20 puan üzerinden; icra kâtipliği sözlü sınavında
değerlendirme ise birinci fıkranın (a) bendi için 70, diğer bentlerin her biri için 10 puan
üzerinden yapılır.
Sözlü sınav kurulu veya sınav biriminin her bir üyesi tarafından verilen puanlar bu
Yönetmeliğin ekinde yer alan Ek-2 ve Ek-3 Değerlendirme Formuna ayrı ayrı kaydolunur.
Sözlü sınavda baĢarılı sayılmak için, üyelerin yüz tam puan üzerinden verdikleri notların
aritmetik ortalamasının en az yetmiĢ puan olması gerekir.
Sözlü sınav sonucu en yüksek puan alandan baĢlamak üzere sıraya konularak sözlü
sınav baĢarı listesi hazırlanır.‖
MADDE 21 – Aynı Yönetmeliğin 28 inci maddesi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“Madde 28 – Ġcra müdür ve yardımcılığı sınavına katılanların yazılı sınav puanının
yüzde yetmiĢi ile sözlü sınav puanının yüzde otuzunun toplamı tespit edildikten sonra en
yüksek puan alandan baĢlamak üzere nihai baĢarı listesi hazırlanır.
Bu sıralamaya tabi tutulanların nihai puanlarının eĢit olması halinde, yazılı sınavda
alınan puana öncelik tanınır. Yazılı sınav puanlarının da eĢit olması halinde kur‘a çekilmek
suretiyle sıra belirlenir ve bu konuda yapılan iĢlemler sözlü sınav kurulunca düzenlenecek
tutanakta gösterilir.
Ġcra müdür ve yardımcılığı nihai baĢarı listesinde en yüksek puan alandan baĢlamak
üzere adları yazılı olanlardan, sınav ilanında yer alan boĢ kadro sayısı kadar asıl, diğerleri de
yedek olarak kazanmıĢ sayılırlar. Hazırlanan bu liste kurul baĢkan ve üyeleri tarafından
imzalanır ve Personel Genel Müdürlüğüne teslim edilir.
Ġcra kâtipliği kadroları için yapılan sınav sonucu; açıktan ilk defa veya naklen
atanacaklar için merkezi ve sözlü sınavda aldıkları puanların aritmetik ortalamasına, unvan
değiĢikliği suretiyle atanacaklar için sözlü sınav sonucuna göre en yüksek puandan baĢlayarak
nihai baĢarı listesi düzenlenir. Nihai baĢarı listesi düzenlenirken hukuk fakültesi, adalet
meslek yüksekokulu, yüksekokulların adalet programı ile adalet ön lisans programı mezunları
en yüksek puanı alan adaydan baĢlanarak; diğer adaylar ise bu sıralamayı takiben kendi
aralarında en yüksek puandan baĢlayarak sıralanır.‖
MADDE 22 – Aynı Yönetmeliğin 29 uncu maddesi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“Madde 29 – Ġcra müdür ve yardımcılığı sınavlarının nihai sonucu Bakanlık internet
sitesinde; icra kâtipliği sınavlarının nihai sonucu ise sınav biriminin bulunduğu yer adliye
internet sitesinde ilan edilir.‖
MADDE 23 – Aynı Yönetmeliğin 32 nci maddesinin baĢlığı “Atama” olarak ve birinci
ile üçüncü fıkraları aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢ ve aynı maddeye aĢağıdaki fıkra
eklenmiĢtir.
―Ġcra müdür ve yardımcısı ile icra kâtibi ihtiyacı öncelikle sınavları asıl olarak
kazananların atanması suretiyle karĢılanır.‖
―Sınava girip baĢarılı olanların atanma Ģartlarını taĢımadıklarının sonradan anlaĢıldığı
durumlarda sınavları geçersiz sayılarak atamaları yapılmaz. Atamaları yapılmıĢ olsa bile iptal
edilir.‖
―Ġcra müdür ve yardımcıları ile icra kâtiplerinin baĢka kuruma naklen atanabilmeleri
için muvafakat talep edilmesi halinde; Bakanlığın personel ihtiyacı, ilgililerin bu görevlerde
bulundukları süre ve atanmak istedikleri kadroların üst unvanlı olup olmaması ve niteliğine
göre değerlendirme yapılır.‖
MADDE 24 – Aynı Yönetmeliğin 32 nci maddesinden sonra gelmek üzere aĢağıdaki
maddeler eklenmiĢtir.
“Görevlendirme ve vekâlet
Madde 32/A – Ġcra müdür ve yardımcılarının baĢka bir mahalde geçici
görevlendirilmeleri Bakanlık tarafından yapılır.
Birden fazla icra dairesi bulunan yerlerde icra müdür ve yardımcıları ile icra kâtiplerinin
hangi dairede görev yapacağına komisyonlar tarafından karar verilir.
Ġcra müdürünün herhangi bir nedenle görevde bulunamaması halinde yerine aynı
dairede görev yapanlar arasından kimin vekâlet edeceğine icra dairesinin bağlı bulunduğu icra
hâkimi tarafından karar verilir.
Ġcra dairelerinde icra müdürü, icra müdür yardımcısı ve icra kâtibinin bulunmaması
halinde ise komisyon, öncelikle merkez veya mülhakat icra dairelerinde görev yapan icra
kâtiplerini veya yazı iĢleri müdürlerini, bunun mümkün olmaması halinde bu Yönetmeliğin
32/B maddesindeki Ģartları taĢıyan zabıt kâtiplerini bu yerlerde geçici olarak görevlendirir.
Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde icra kâtiplerinin geçici olarak görevlendirilmesi
Bakanlık tarafından da yapılabilir.
Bu maddeye göre komisyon tarafından alınan kararlar Bakanlığa bildirilir.‖
“Ġcra dairelerinde zabıt kâtibi, mübaĢir ve hizmetli görevlendirilmesi
Madde 32/B – Komisyonlar, Bakanlık tarafından belirlenecek esaslar çerçevesinde,
daha önce uyarma ve kınama cezası dıĢında disiplin cezası almayanlar arasından seçilecek
olan zabıt kâtibi, mübaĢir ve hizmetlileri icra dairelerinde görevlendirir.
Ġcra dairelerinde görevlendirilen personel Bakanlığın olumlu görüĢü alınmadan icra
dairesi dıĢında baĢka birimlerde görevlendirilemez. Ancak icra dairelerinde görevlendirilen bu
personelden uyarma veya kınama haricinde disiplin cezası alanlar, komisyon tarafından icra
dairesi dıĢında diğer birimlerde görevlendirilir.
Bu maddeye göre komisyon tarafından alınan kararlar Bakanlığa bildirilir.‖
MADDE 25 – Aynı Yönetmeliğin 35 inci maddesinin baĢlığı “Ġcra müdür ve
yardımcılarının bölgelerdeki hizmet süreleri” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir.
MADDE 26 – Aynı Yönetmeliğin 36 ncı maddesi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“Madde 36 – Ġcra müdür ve yardımcılığı sınavını kazananlar nihai baĢarı listesindeki
sıralamaya göre, kadro ve ihtiyaç durumu dikkate alınarak kur‘a ile atanırlar.
Kur‘a ile icra müdürü olarak atananlar ilk olağan nakle hak kazandıklarında kadro ve
ihtiyaç durumuna göre icra müdür yardımcısı olarak da atanabilirler.
Ġcra kâtipliği sınavını kazananlar, müracaat ettikleri komisyonun merkez ve mülhakatı
için ilân edilen kadro sayısını geçmeyecek Ģekilde nihai baĢarı listesindeki sıraya göre
Bakanlık tarafından atanırlar.
Ataması yapılıp da 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 62 nci maddesinde
belirtilen süre içerisinde göreve baĢlamamaları sebebiyle aynı Kanunun 63 üncü maddesi
gereğince atamaları iptal edilenler ile kur‘a sonucu atamaları yapıldığı halde dilekçe ile
mazeret beyan ederek görevi kabul etmekten sarfınazar edenlerin tekrar atanmaları için
baĢvurmaları halinde atamaları yapılamaz.‖
MADDE 27 – Aynı Yönetmeliğin 37 nci maddesinin ikinci fıkrası yürürlükten
kaldırılmıĢtır.
MADDE 28 – Aynı Yönetmeliğin 38 inci maddesi baĢlığı ile birlikte aĢağıdaki Ģekilde
değiĢtirilmiĢtir.
“Ġcra müdür ve yardımcılarının olağan nakilleri
Madde 38 – Naklen atanmaya hak kazanmak için bölgelerdeki asgari hizmet süresini
tamamlamak esastır. Asgari hizmet süresinin tamamlanması veya kadro ve iĢ durumunun
gerektirmesi halinde ilgililer, talepleri üzerine veya Bakanlıkça baĢka yerlere ihtiyaç
durumuna göre icra müdürü veya icra müdür yardımcısı olarak atanabilirler.
Naklen atama yapılamayan hallerde, üst bölgelerde geçen fazla hizmet süreleri beĢinci
bölgeden baĢlamak suretiyle alt bölgelerde, alt bölgelerde geçen fazla hizmet süresi bir üst
bölgede geçmiĢ sayılır.
Hizmetin gerektirdiği durumlarda bölgelerinde iki yılını dolduranlar aynı bölge
seviyesinde baĢka bir yere veya durumlarına uygun alt veya üst bölgelere icra müdürü veya
yardımcısı olarak atanabilirler.
Kadro, iĢ ve ihtiyaç durumunun gerektirdiği hallerde icra müdür ve yardımcılarından
meslekte iki yılını dolduranlar icra müdür yardımcısı olarak; sekiz yılını dolduranlar ise icra
müdürü olarak birinci bölgelere atanabilirler.‖
MADDE 29 – Aynı Yönetmeliğin 39 uncu maddesinin baĢlığı “Mazeret sebeplerine
dayanarak yapılan nakiller” Ģeklinde değiĢtirilmiĢ ve birinci fıkrasının (c) bendi
yürürlükten kaldırılmıĢ ve aynı maddeye aĢağıdaki fıkra eklenmiĢtir.
―Mazeretleri nedeniyle naklen atama talebinde bulunan icra müdürleri, kadro, iĢ ve
ihtiyaç durumu dikkate alınarak icra müdür yardımcısı olarak da atanabilirler.‖
MADDE 30 – Aynı Yönetmeliğin 42 nci maddesinin baĢlığı “Doğal afetler” Ģeklinde
değiĢtirilmiĢ ve birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmıĢtır.
MADDE 31 – Aynı Yönetmeliğin 43 üncü maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü
fıkraları aĢağıdaki Ģekilde ve ikinci fıkrasında yer alan ―yardımcısı olarak da‖ ibaresi
―yardımcılığına; icra kâtipleri ise müktesebi kadro ve aylığa uygun olarak zabıt kâtipliğine‖
Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir.
―Ġcra müdür ve yardımcıları ile icra kâtipleri;
a) Haklarındaki adlî, idarî veya disiplin soruĢturmaları sonucunda o yerde görev
yapmalarında Cumhuriyet baĢsavcısı, icra hâkimi, adalet müfettiĢi veya komisyon tarafından
sakınca görülmüĢ olması,
b) Son hâl kâğıdının orta olması,
c) Yapılan denetimler sonucunda bulunduğu yerdeki baĢarısızlığı ve hizmet gereklerine
uyumsuzluğu tespit edilip baĢka yere atanmasının teklif edilmesi,
d) Bağlı bulundukları ağır ceza Cumhuriyet baĢsavcısı, görev yaptıkları yer Cumhuriyet
baĢsavcısı, icra hâkimi veya komisyon tarafından tutum ve davranıĢları itibarıyla lüzum
gösterilmesi,
durumlarından birinin varlığı halinde, mazeretlerine ve bulundukları yerdeki görev
sürelerine bakılmaksızın aynı bölgedeki diğer bir yere veya alt bölgelere nakledilebilirler.‖
―Bu maddeye göre hizmet gereği naklen ataması yapılanlar;
a) Atandıkları yerde göreve baĢladığı tarihten itibaren en az üç yıl görev yapması,
b) Atandıkları yerde yapılan teftiĢ sonucu düzenlenen hâl kâğıdının iyi veya pekiyi
olması,
c) Atandıkları yerdeki herhangi bir eylemi ile ilgili olarak son üç yıl içerisinde uyarma
dıĢında disiplin cezası almamıĢ bulunması,
d) Atandıkları yerde kasten iĢlediği bir suçtan dolayı hükümlülüğünün bulunmaması,
e) Talep ettiği yerde durumuna uygun boĢ kadro ve ihtiyaç bulunması,
Ģartıyla naklen atama talebinde bulunabilirler. Ancak açıkta ve aylıksız izinde geçirilen
süreler ile hastalık raporlarının üç aydan fazlası üç yıllık süreden sayılmaz.‖
―Hizmet gereği naklen atananların önceki görev yerinin bağlı olduğu ilin mülki
hudutları ile bağlı olduğu komisyonun yargı çevresi içinde bir yere yeniden atanabilmeleri
için hizmet gereği atamanın yapıldığı tarihten itibaren sekiz yıl geçmesi gerekir.‖
MADDE 32 – Aynı Yönetmeliğin 43 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aĢağıdaki
madde eklenmiĢtir.
“Ġcra kâtiplerinin naklen atanmaları
Madde 43/A – 10/7/2003 tarihli ve 25164 sayılı Resmî Gazete‘de yayımlanan Adalet
Bakanlığı Memur, Sınav-Atama ve Nakil Yönetmeliğinin 29 uncu maddesi hariç naklen
atamaya iliĢkin üçüncü kısmındaki hükümler icra kâtipleri hakkında da uygulanır.‖
MADDE 33 – Aynı Yönetmeliğin ekinde yer alan Ek-1 sayılı Ġcra Müdür ve Ġcra
Müdür Yardımcılığı Sınavı BaĢvuru Formu ile Ek-2 sayılı Ġcra Müdür ve Ġcra Müdür
Yardımcılığı Sözlü Sınavı Aday Değerlendirme Formu ekteki Ģekilde değiĢtirilmiĢ ve aynı
Yönetmeliğin ekine ekte yer alan Ek-3 sayılı Ġcra Kâtipliği Sözlü Sınavı Aday Değerlendirme
Formu, Ek-4 sayılı Ġcra Kâtipliği Sınavı BaĢvuru Formu ile Ek-5 sayılı Ġcra Kâtipliği Sınavına
GiriĢ Belgesi eklenmiĢtir.
MADDE 34 – Aynı Yönetmeliğe aĢağıdaki geçici madde eklenmiĢtir.
“Devam eden iĢler
Geçici Madde 2 – Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte, icra müdür ve müdür
yardımcılığı sınav ve alım sürecine baĢlanmıĢ ve sonuçlandırılmamıĢ icra müdürü ve
yardımcılığı kadrolarına atanma iĢlemleri, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tabi
oldukları mevzuat hükümlerine göre sonuçlandırılır.‖
MADDE 35 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 36 – Bu Yönetmelik hükümlerini Adalet Bakanı yürütür.
Ekleri için tıklayınız.
[R.G. 19 Kasım 2013 – 28826 ]
—— • ——
TEBLĠĞ
Maliye Bakanlığından:
MALĠ SUÇLARI ARAġTIRMA KURULU GENEL TEBLĠĞĠ
(SIRA NO: 5)‟NDE DEĞĠġĠKLĠK YAPILMASINA
ĠLĠġKĠN TEBLĠĞ (SIRA NO: 10)
MADDE 1 – 9/4/2008 tarihli 26842 sayılı Resmî Gazete‘de yayımlanan Mali Suçları
AraĢtırma Kurulu Genel Tebliği (Sıra No:5)‘nin 2.2.7. maddesinin ikinci paragrafından sonra
gelmek üzere aĢağıdaki üçüncü paragraf eklenmiĢtir.
―Emeklilik sözleĢmesinin mesafeli satıĢ kapsamında çağrı merkezi vasıtasıyla
düzenlenmesi halinde, imza örneği aranmamakla birlikte bu sözleĢmelerin onaylanmasında
hizmet riski ile Yönetmeliğin 20 nci maddesinde yer alan tedbirler göz önünde bulundurulur.‖
MADDE 2 – Aynı Tebliğe 2.2.9. maddesinden sonra gelmek üzere aĢağıdaki madde
eklenmiĢtir.
“2.2.10. Faaliyetlerini Münhasıran Elektronik Ortamda GerçekleĢtiren
Yükümlüler
Ticari faaliyetlerinin tamamını fiziki bir iĢyeri bulunmaksızın ve müĢteri ile yüz yüze
olmaksızın münhasıran elektronik ortamda gerçekleĢtiren yükümlülerce;
- Türkiye‘de mukim bankayla, sunulan mal veya hizmete iliĢkin tahsilat ve ödeme
iĢlemlerinin elektronik ortam üzerinden gerçekleĢtirileceğine dair sözleĢme yapılmıĢ olması,
- MüĢterinin elektronik ortamda alınan üyelik baĢvurusunda, kimliğe iliĢkin bilgilerin
(Adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, uyruğu, Türk vatandaĢları için T.C. kimlik numarası,
yabancı uyruklular için yabancı kimlik numarası) ĠçiĢleri Bakanlığı Nüfus ve VatandaĢlık
ĠĢleri Genel Müdürlüğü kimlik paylaĢım sistemi veri tabanı kullanılarak sorgulanması yoluyla
teyit edilmesi,
- Tüm tahsilat ve ödemelerin, kimlik bilgileri teyit edilerek üyeliği kabul edilmiĢ kiĢinin
kimlik bilgileri ile uyumlu bir banka hesabı vasıtasıyla yapılması
koĢuluyla, müĢterinin kimlik bilgilerinin Yönetmeliğin 6 ncı maddesindeki usul
çerçevesinde teyidi ile imza örneği alınması zorunlu değildir.
ġans ve bahis oyunları düzenleme hak ve yetkisini haiz kurum ve kuruluĢlar tarafından
bayilik verilmeksizin, bu faaliyetlerin sanal ortamda bizzat kendilerince gerçekleĢtirilmesi
halinde de bu tedbirler uygulanır.‖
MADDE 3 – Bu Tebliğin 2 nci maddesi 1/1/2014 tarihinde, diğer maddeleri ise yayımı
tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 4 – Bu Tebliğ hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.
[R.G. 19 Kasım 2013 – 28826 ]
—— • ——
UYUġMAZLIK MAHKEMESĠ KARARLARI
UyuĢmazlık Mahkemesine Ait Kararları 20 Kasım 2013 Tarihli ve 28827
Resmi Gazetenin Mükerrer Sayısında YayınlanmıĢtır.
[R.G. 20 Kasım 2013 – 28827 -Mükerrer]
—— • ——
YÖNETMELĠK
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumundan:
BANKA KARTLARI VE KREDĠ KARTLARI HAKKINDA YÖNETMELĠKTE
DEĞĠġĠKLĠK YAPILMASINA ĠLĠġKĠN YÖNETMELĠK
MADDE 1 – 10/3/2007 tarihli ve 26458 sayılı Resmî Gazete‘de yayımlanan Banka
Kartları ve Kredi Kartları Hakkında Yönetmeliğin 27/A maddesinin yedinci fıkrası aĢağıdaki
Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
―(7) Üye iĢyeri anlaĢması yapan kuruluĢlar ve üye iĢyerleri, harcama ve alacak belgesi
düzenleme imkânı olmayan, kart hamili tarafından baĢlatılan ve internet kullanılarak
gerçekleĢtirilen iĢlemler için diğer önlemlerle birlikte 3-D Secure veya asgari olarak 3-D
Secure protokolünün güvenlik önlemlerini karĢılayan kart hamili kimlik doğrulama
teknolojisini içerecek Ģekilde kart kullanım alt yapısı tesis ederler. Veri iĢleme, kaydetme
veya iletiĢiminde asgari seviyede Ödeme Kartı Endüstrisi Veri Güvenliği Standardının
(Payment Card Industry -PCI- Data Security Standard -DSS-) hükümlerini dikkate alırlar.
Üye iĢyeri anlaĢması yapan kuruluĢlar, bu fıkra hükümlerinin üye iĢyerleriyle yapacakları
sözleĢmelerde yer almasını ve uygulanmasını gözetmekle yükümlüdürler. Bu fıkra
kapsamında gerçekleĢtirilecek iĢlemlerde söz konusu altyapının kullanımının zorunlu
tutulması, üye iĢyeri anlaĢması yapan kuruluĢların ve üye iĢyerlerinin tercihlerine bağlı olup,
zorunlu tutulmadığı durumlarda kullanım kart hamilinin tercihine bağlıdır. Kart hamili
dıĢında kalan Kanun kapsamındaki taraflar, bu fıkra ile getirilen yöntem hakkında kart
hamillerini bilgilendirirler.‖
MADDE 2 – Bu Yönetmeliğin 1 inci maddesi ile değiĢtirilen Banka Kartları ve Kredi
Kartları Hakkında Yönetmeliğin 27/A maddesinin yedinci fıkrasının üçüncü cümlesi 1/1/2016
tarihinde, diğer hükümleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu BaĢkanı yürütür.
Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
10/3/2007
26458
Yönetmelikte DeğiĢiklik Yapan Yönetmeliklerin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
123456-
Tarihi
21/12/2008
1/8/2009
17/12/2010
14/1/2011
19/10/2011
8/10/2013
Sayısı
27087
27306
27788
27815
28089
28789 Mükerrer
[R.G. 21 Kasım 2013 – 28828 ]
—— • ——
YÖNETMELĠK
Gümrük ve Ticaret Bakanlığından:
GÜMRÜK YÖNETMELĠĞĠNDE DEĞĠġĠKLĠK YAPILMASINA
DAĠR YÖNETMELĠK
MADDE 1 – 7/10/2009 tarihli ve 27369 mükerrer sayılı Resmî Gazete‘de yayımlanan
Gümrük Yönetmeliğinin 22 nci maddesinin birinci fıkrasına ―Türkiye Gümrük Bölgesinde
yerleĢik‖ ibaresinden sonra gelmek üzere ―ve en az iki yıldır fiilen faaliyette bulunan‖ ibaresi
eklenmiĢtir.
MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 75 inci maddesinin yedinci fıkrası aĢağıdaki Ģekilde
değiĢtirilmiĢtir.
―(7) Dökme gelen eĢyada ortaya çıkan eksiklik ve fazlalıklar ile ilgili olarak, Kanunun
237 nci maddesi uyarınca Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen farklılıklar için özet beyan
eksikliği veya fazlalığı takibatı yapılmaz. Özet beyan eksikliği veya fazlalığı takibatı
gerektiren durumlar için takibat ve varsa cezaî iĢlem, eksiklik veya fazlalığın tamamı için
değil, Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen takibat gerektirmeyen farklılıkları aĢan kısmı için
uygulanır. Takibata konu olmayan miktar için herhangi bir cezaî iĢlem uygulanmaz. Ek-11‘de
yer alan fire oranları, özet beyan eksikliği veya fazlalığı takibatlarında dikkate alınmaz.‖
MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 86 ncı maddesine aĢağıdaki üçüncü fıkra eklenmiĢtir.
―(3) Kara hudut kapılarında, gümrüklü sahaya giriĢ tarihinden itibaren Kanunun 46 ncı
maddesi ve bu Yönetmeliğin 76 ncı maddesinde belirtilen süreler içerisinde gümrükçe
onaylanmıĢ bir iĢlem veya kullanım belirlenerek buna iliĢkin iĢlemlere baĢlanmayan taĢıtlar
hakkında ikinci fıkra hükümleri uygulanır.‖
MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin 169 ve 170 inci maddelerinin birinci fıkralarının (g)
bentlerinde geçen ―167 nci maddesinin üçüncü fıkrası‖ ibareleri ―167 nci maddesinin birinci
fıkrasının (3) numaralı bendi‖ olarak değiĢtirilmiĢtir.
MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin 171 inci maddesinin dördüncü ve altıncı fıkraları
aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
―(4) Dahilde iĢleme rejimine konu olan aĢağıda belirtilen eĢya gümrük idarelerine sözlü
beyan edilebilir.
a) Dahilde iĢleme izni kapsamında, ithalatını müteakip, ihraç ürünlerinin elde
edilmesinde kullanılmak üzere Türkiye Gümrük Bölgesine getirilen elyaf, iplik, ham ve
mamul mensucat (astar dâhil) gibi temel tekstil hammaddeleri ile tekstil ve deri kimyasal
maddeleri dıĢında kalan tela, etiket, düğme, fermuar, çıtçıt, rivet, askı, kuĢgözü, Ģerit, kordela
ve lastik gibi yardımcı maddeler,
b) Dahilde iĢleme izni kapsamında, tamir ve bakım iĢlemine tabi tutulacak gemilere ait
malzeme ve ekipmanlar,
c) Dahilde iĢleme izni kapsamında, tamir ve bakım iĢlemine tabi tutulacak motorlu nakil
vasıtaları, tarım makineleri ve bunların parçaları.‖
―(6) Dahilde iĢleme izni kapsamında sözlü beyan, dördüncü fıkranın (a) bendinde yer
alan eĢyanın sadece Türkiye Gümrük Bölgesine giriĢinde kullanılabilir.‖
MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğin 172 nci maddesinin ikinci fıkrasının (ç) bendi
aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
―ç) Dahilde iĢleme kapsamı geçici ithalatta (b) bendinde, dahilde iĢleme kapsamı
ihracatta ise (a) bendinde yer alan alanlar doldurulur.‖
MADDE 7 – Aynı Yönetmeliğin 197 nci maddesinin birinci fıkrasının sonuna aĢağıdaki
cümle eklenmiĢtir.
―Tahlil ücreti, eĢyanın tahlil masrafları ile bu iĢlemler sonucu ortaya çıkan artık ve atıkların
imha masraflarını da kapsar.‖
MADDE 8 – Aynı Yönetmeliğin 332 nci maddesinin ikinci fıkrasının sonuna aĢağıdaki
cümleler eklenmiĢtir.
―Ancak, aynı sevkiyata konu olmakla birlikte antrepoya birden fazla taĢıtla peyderpey sevk
edilen ve tamamı bir seferde antrepoya alınamayacak eĢya için, eĢya sahibi veya temsilcisi ya
da taĢıyıcı tarafından ilgili gümrük idaresine yazılı talepte bulunulması halinde, gümrük
idaresince, ilk eĢyanın antrepoya giriĢinden itibaren en geç beĢ iĢ günü içinde antrepo
beyannamesinin verilmesi koĢuluyla eĢyanın peyderpey antrepoya alınmasına izin verilebilir.
Ġhtiyaç halinde bu süre gümrük idaresince bir defaya mahsus olmak üzere beĢ iĢ gününe kadar
uzatılabilir.‖
MADDE 9 – Aynı Yönetmeliğin 478 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan ―ve
götürü‖ ifadesi yürürlükten kaldırılmıĢtır.
MADDE 10 – Aynı Yönetmeliğin 493 üncü maddesinin beĢinci ve altıncı fıkraları
aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
―(5) Götürü teminat uygulamasından, onaylanmıĢ kiĢi statü belgesine veya
yetkilendirilmiĢ yükümlü sertifikasına sahip yükümlüler ile Bakanlıkça belirlenen Ģartları
taĢıyan antrepo iĢleticileri yararlanabilir.‖
―(6) Götürü teminat, eĢyanın gümrükçe onaylanmıĢ iĢlem veya kullanıma tabi
tutulmasına iliĢkin tüm kamu alacakları için geçerlidir. Ancak, 4760 sayılı Özel Tüketim
Vergisi Kanununun eki (I) sayılı listede yer alan eĢyaya iliĢkin kamu alacakları için götürü
teminat uygulamasından yararlanılmaz.‖
MADDE 11 – Aynı Yönetmeliğin 494 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi
aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢ ve (c) bendi yürürlükten kaldırılmıĢtır.
―b) Teminatın 2.000.000 Avro‘yu aĢmayan tutarda verilmesi mümkündür.‖
MADDE 12 – Aynı Yönetmeliğin 504 üncü maddesinin ikinci fıkrası aĢağıdaki Ģekilde
değiĢtirilmiĢtir.
―(2) Geri verme veya kaldırma talebi, yetkili gümrük idaresi tarafından incelenerek otuz
gün içerisinde idare amirince karara bağlanır ve kararın tarih ve sayısı baĢvuru formunun 15
numaralı kutusuna yazılır.‖
MADDE 13 – Aynı Yönetmeliğin ek-33‘ünde yer alan ―0803.31‖ ve ―0803.32‖ eĢya
kodları ―0802.31‖ ve ―0802.32‖ olarak değiĢtirilmiĢtir.
MADDE 14 – Aynı Yönetmeliğin 23 üncü maddesinin altıncı fıkrası, 24 üncü
maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinin (3) numaralı alt bendi ve 527 nci maddesinin
üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıĢtır.
MADDE 15 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 16 – Bu Yönetmelik hükümlerini Gümrük ve Ticaret Bakanı yürütür.
Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
7/10/2009
27369 Mükerrer
Yönetmelikte DeğiĢiklik Yapan Yönetmeliklerin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
131/3/2010
27538
22/7/2010
27629
32/12/2010
27773
431/12/2010
27802
526/3/2011
27886
630/4/2011
27920
723/5/2011
27942
816/7/2011
27996
92/11/2011
28103
1028/12/2011
28156
1131/3/2012
28250
1212/6/2012
28321
1320/11/2012
28473
1410/1/2013
28524
157/2/2013
28552
165/4/2013
28609
1715/5/2013
28648
1812/6/2013
28675
193/8/2013
28727
[R.G. 21 Kasım 2013 – 28828 -Mükerrer]
—— • ——
GENELGE
BaĢbakanlıktan:
Konu :
GENELGE
2013/12
Yurt içinde düzenlenen karĢılama ve uğurlama törenleri ile temel atma, açılıĢ ve benzeri
törenlerde; kırmızı halı serilmesi uygulamasına son verilmiĢtir.
CumhurbaĢkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi BaĢkanı ve BaĢbakanın karĢılama ve
uğurlama törenleri dıĢında polis tören mangası çıkarılmayacaktır.
Bilgilerini ve gereğini rica ederim.
Recep Tayyip ERDOĞAN
BaĢbakan
[R.G. 22 Kasım 2013 – 28829]
—— • ——
ANAYASA MAHKEMESĠ KARARLARI
Anayasa Mahkemesi BaĢkanlığından:
Esas Sayısı
: 2010/92
Karar Sayısı : 2012/86
Karar Günü : 31.5.2012
ĠPTAL DAVASINI AÇANLAR : Anamuhalefet Partisi (Cumhuriyet Halk Partisi)
TBMM Grubu adına Grup BaĢkanvekilleri M. Akif HAMZAÇEBĠ ile Muharrem ĠNCE
ĠPTAL DAVASININ KONUSU : 15.7.2010 günlü, 6007 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyetinde Akkuyu
Sahasında Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve ĠĢletimine Dair ĠĢbirliğine ĠliĢkin
AnlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun‘un 1. maddesinin
Anayasa‘nın BaĢlangıç‘ı ile 2., 7., 43., 56., 90. ve 166. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek
iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi istemidir.
I- ĠPTAL ve YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI ĠSTEMĠNĠN GEREKÇESĠ
Dava dilekçesinin gerekçe bölümü Ģöyledir:
―…
II. GEREKÇE
A- Uluslararası AnlaĢmaların Uygun Bulunmasına ĠliĢkin Yasaların Anayasal Denetimi
Dava konusu maddenin yer aldığı 6007 sayılı Yasa, bir uluslararası anlaĢmayı “uygun
bulma” yasasıdır. Konu daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmiĢ ve 27.02.1997
tarihli, E.1996/55, K.1997/33 sayılı kararda;
“Anayasanın “Milletlerarası andlaĢmaları uygun bulma” baĢlığını taĢıyan 90 ıncı
maddesinin birinci fıkrasında, “...andlaĢmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır” denilmekte, maddenin ikinci
ve üçüncü fıkralarında da, kimi durumlarda önceden bir yasa ile uygun bulma zorunluluğu
olmaksızın andlaĢmaları yürürlüğe koyma yetkisi yürütme organına verilmektedir. Maddenin
dördüncü fıkrasında da, “Türk Kanunlarına değiĢiklik getiren her türlü andlaĢmaların
yapılmasında birinci fıkra hükmü uygulanır” denilerek onaydan önce bir yasayla uygun
bulma koĢulu aranmayan andlaĢmalar, yasalarda değiĢiklik gerektiriyorsa bunlar için de
onaylamadan önce TBMM'nden “uygun bulma” yasasının çıkarılması öngörülmektedir.
Anayasanın 90 ıncı maddesinin gerekçesinde, uygulamada iyi iĢlediği ve ihtiyacı
karĢıladığı için 1961 Anayasası'ndaki kuralın aynen alındığı belirtilmiĢtir. Bu nedenle, 1961
Anayasası'nın yasalaĢma evresine bakılarak 1982 Anayasası'nın 90 ıncı maddesinin kabulünü
gerektiren gerekçeleri saptamak olanaklıdır.
Kurucu Meclis tarafından oluĢturulan Anayasa Komisyonu'nca hazırlanan metinde,
andlaĢmaların Anayasaya aykırılığının ileri sürülmesini önleyici bir usul benimsenmiĢ;
madde gerekçesinde de, “... Milletlerarası andlaĢmaların Anayasaya uygunluğunun
murakabesi konusunda, kanunlarla ilgili murakabeye nazaran farklı bir usul getirilmektedir.
Gerçekten bir anlaĢmanın yürürlüğe girmesinden sonra Anayasaya aykırılığı dolayısıyla
iptalinin Devletin milletlerarası sorumluluğunu doğurmaması için, bu murakabenin teĢri
organın tasvibinden geçmeden önce tahkik edilmesi ve sonuçlandırılması zaruridir”
denilmiĢtir.
Millî Birlik Komitesi tarafından yapılan incelemede, tasarının ikinci fıkrasında yer
alan, yukarıda sözü edilen hüküm maddeden çıkarılmıĢ ve maddenin son fıkrası, “usulüne
göre yürürlüğe konulmuĢ milletlerarası andlaĢmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında
149 uncu ve 151 inci maddeler gereğince Anayasa Mahkemesine baĢvurulamaz” biçiminde
düzenlenmiĢtir. Anayasanın 90 ıncı maddesinin aynı olan 1961 Anayasası'nın 65 inci
maddesinin gerekçesinden, milletlerarası iliĢkilerin siyasî yönünün ağır basması nedeniyle dıĢ
iliĢkilerin sürekliliği bakımından doğabilecek sakıncaların önlenmesi amacıyla milletlerarası
andlaĢmaların iptali için Anayasa Mahkemesi'ne baĢvurulmasının engellendiği
anlaĢılmaktadır.
Anayasanın 90 ıncı maddesinin son fıkrasında, “usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ
milletlerarası andlaĢmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası
ile Anayasa Mahkemesine baĢvurulamaz” denilmektedir. Uluslararası iliĢkilerde sürekliliği
sağlama amacı gözeterek getirilen “andlaĢmaların yargı denetimi dıĢında tutulması”na
iliĢkin bu kuralla anayasal denetimin dıĢında tutulmak istenen, yöntemince yürürlüğe
konulmuĢ olan “uluslararası andlaĢmalar”dır. Bu nedenle, andlaĢmadan bağımsız olarak
onay yasalarına karĢı Anayasa Mahkemesi'ne baĢvurulabilir.”
denilmiĢtir. Aynı gerekçeyle, 6007 sayılı Yasanın 1 inci maddesinin Anayasa
Mahkemesi tarafından incelenmesinde bir sorun bulunmamaktadır.
B- 15.07.2010 Tarihli ve 6007 Sayılı “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Ġle Rusya
Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyetinde Akkuyu Sahasında Bir Nükleer Güç
Santralinin Tesisine ve ĠĢletimine Dair ĠĢbirliğine ĠliĢkin AnlaĢmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun”un 1 inci Maddesinin Anayasaya Aykırılığı
6007 sayılı Yasanın 1 inci maddesiyle, 12 Mayıs 2010 tarihinde Ankara‟da imzalanan
“Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye
Cumhuriyeti‟nde Akkuyu Sahası‟nda Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve ĠĢletimine Dair
ĠĢbirliğine ĠliĢkin AnlaĢma”nın (dilekçede “AnlaĢma” olarak gösterilecektir) onaylanması
uygun bulunmuĢtur.
Onaylanması uygun bulunan AnlaĢma;
a)
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti arasında
imzalanmıĢtır.
b)
Bir nükleer güç santralinin tesisini kapsamaktadır.
c)
Söz konusu tesisin kuruluĢ iĢlemi ile birlikte kurulacak tesisin iĢletilmesini de
kapsamaktadır.
d) Tesis yeri Mersin “Akkuyu Sahası” olarak belirlenmiĢtir.
e) Nükleer güç santralinin, üretilen elektrik dahil olmak üzere sahibi, AnlaĢma tarihinde
kurulu olmayan Proje ġirketi olarak belirlenmiĢtir. Nükleer sorumluluk ise AnlaĢmada
gösterilmemiĢ, yapılacak düzenlemelere bırakılmıĢtır.
Onay Yasası'nın, uygun bulduğu anlaĢmanın incelenmesi Anayasanın 90 ıncı maddesine
göre olanaklı olmamakla birlikte, Anayasanın 7 nci maddesine göre TBMM‟de olan yasama
yetkisinin devredilip devredilmediği ve yasama organının kaynağını Anayasadan almayan bir
yetkiyi kullanıp kullanmadığının saptanması da, ancak uygun bulunan anlaĢmanın anlam ve
içeriğinden ortaya çıkacaktır. Yasama organı 90 ıncı maddeye göre uygun bulma yasasını
kabul ederken Anayasa hükümlerine aykırı davranamaz. Anayasa, bu tür yasaların kabulünde
TBMM‟ye Anayasa dıĢına çıkma gibi bir istisnai yetki tanımamıĢtır. AnlaĢmanın içeriğine
bakmadan, yasama organının anayasal sınırlar içinde kalıp kalmadığının saptanması
mümkün değildir. Uygun bulma yasasının amacı, aslında, yasama organının anlaĢma
hükümlerinin anayasal denetimini yapmasıdır. Bu denetimin tamamlayıcısı ise Anayasa
Mahkemesi denetimidir. AnlaĢma hükümleri, burada Anayasaya aykırılığı ileri sürülen norm
değil, Anayasaya aykırılığın denetlenebilmesi için gerekli destek norm niteliğindedir. Bu
destek norm olmadan onay yasası somut ya da soyut olarak denetlenemez. Kaldı ki,
Anayasanın 90 ıncı maddesinin son fıkrasında sözü edilen ve Anayasa aykırılık iddiası ile
Anayasa Mahkemesine baĢvurulamayan anlaĢma, “usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ” olan
anlaĢmadır. Bir anlaĢmanın onaylanmasının, TBMM‟ce onaylamayı bir yasayla uygun
bulması, o anlaĢmanın yürürlüğe girmesi için nihai koĢul değil ön koĢuldur. AnlaĢmalar,
uygun bulma yasasının yürürlüğe girmesiyle, yürürlüğe girmezler. Bu yönüyle de, destek
norm olarak kullanılan anlaĢma hükümlerinin, Anayasanın 90 ıncı maddesi kapsamında
anayasal denetiminin yapılmaması kuralının ihlalinden söz edilemez.
6007 sayılı Yasanın gerekçesinde, enerji ile ilgili konuların hükümet politikası olarak
değil, bir devlet politikası olarak ele alınıp değerlendirileceği, “enerji arz güvenliği”nin
enerji sektörüne iliĢkin gündemin temelini oluĢturduğu, dünyada nükleer enerji kullanımının
enerji karmaları içindeki payının giderek arttığı ve enerji-çevre bağlantısı içinde sorunları
ele almada baĢlıca politikalar arasında olacağı, nükleer enerjinin niteliklerinin devletimizin
enerji stratejileri ve politikalarıyla uyumlu olduğu belirtilmiĢtir.
Bu doğrultuda, 12 Mayıs 2010 tarihinde Ankara‟da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti‟nde Akkuyu
Sahası‟nda Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve ĠĢletimine Dair ĠĢbirliğine ĠliĢkin
AnlaĢma” ile; Mersin Akkuyu nükleer sahasında bir nükleer güç santrali kurulması ve
iĢletilmesiyle, teknoloji transferinden santralin sökümüne kadar uzanan geniĢ bir yelpazede,
iki ülke arasında iĢbirliğine gidilerek ülkemize nükleer enerjinin kazandırılmasının
amaçlandığı açıklanmıĢtır.
Gerekçeye göre, kurulacak santral 60 yıl süreyle iĢletilecek, yapımı Türk Hazinesine
yük getirmeyecek, TETAġ ile Proje ġirketi arasında imzalanması öngörülen “Elektrik Satın
Alma AnlaĢması” dönemi sonrasında santralın net kârının % 20‟si Türk Hazinesine
aktarılacaktır.
6007 sayılı Yasada ve bu Yasayla uygun bulunan AnlaĢmada temel sorunlardan biri,
ihale, yarıĢma ve rekabet kurallarına uyulmaması, tek ülke ve Ģirketin yapım ve iĢletme iĢini
ihalesiz üstlenmesidir.
Ġhalenin amacı, ulusal çıkarlar ve kamu yararı için en uygun koĢulların ve en uygun
teknolojinin bulunmasıdır. Ġhale ve rekabet yöntemi, uluslararası hukuk ve geleneklere de
uygundur. Kaldı ki bu konuda 09.11.2007 tarihinde kabul edilmiĢ bir Yasa da bulunmaktadır.
5710 sayılı “Nükleer Güç Santrallarının Kurulması ve ĠĢletilmesi ile Enerji SatıĢına ĠliĢkin
Kanun”da, enerji plan ve politikalarına uygun biçimde, elektrik enerjisi üretimi
gerçekleĢtirecek nükleer güç santrallerinin kurulması, iĢletilmesi ve enerji satıĢına iliĢkin usul
ve esaslar belirlenmiĢtir.
5710 sayılı Yasanın kimi maddeleri anayasal denetime de tabi tutulmuĢ ve geçici 1 inci
maddesinin ikinci tümcesinin iptali dıĢında, Anayasaya aykırılık savları, 06.03.2008 tarihli,
E.2007/105, K.2008/75 sayılı kararla reddedilmiĢtir. Aynı kararda belirtildiği gibi,
“Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve iĢlemleri hukuka uygun,
insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir
hukuk düzeni kurup bunu geliĢtirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan
kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların
üstünde yasakoyucunun da uyması gereken temel hukuk ilkeleri ve Anayasa bulunduğunun
bilincinde olan devlettir. Hukuk devleti, siyasal iktidarı hukukla sınırlayarak ve devlet
etkinliklerinin düzenli sürdürülebilmesi için gerekli olan hukuksal alt yapıyı oluĢturarak aynı
zamanda istikrara da hizmet eder. Bu istikrarın özü hukuki güvenlik ve öngörülebilirliktir.
Hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik sağlanabilmesi ise, kuralların genel, soyut, açık ve
anlaĢılabilir olmalarına bağlıdır. Hukuk devleti, yasaların kamu yararına dayanması ilkesini
de içerir.”
Ġhale yönteminde, kamu yararı ve kamuya ait taĢınır ve taĢınmaz kaynakların
kullanılması da gözetilerek, kamu ihalelerinde rekabetçi bir ortamın yaratılması ve aynı
zamanda ihaleye katılanlar arasında fırsat eĢitliğinin sağlanması amaçlanmaktadır. Kamu
hizmetlerinin görülmesi ve kamu gücünün kullanılmasında, rekabet koĢulları içinde en uygun
teklifin oluĢması evrensel hukukun temel ilkeleri arasındadır. Hukuk sistemimizde, yakın
tarihte 5710 sayılı Yasa gibi, nükleer güç santrallarının kurulması ve iĢletilmesi usul ve
esaslarını belirleyen bir yasa da kabul edilmiĢ iken, bu usul ve esasları da yok sayarak
ihalesiz bir yöntemle bir ülke ve kurulmamıĢ bir Ģirket esas alınarak anlaĢma yapılması hukuk
devleti ilkesine aykırılık oluĢturur. Hukuk, statik olmamakla birlikte, dinamiklik, Anayasanın
bağlayıcılığı ve üstünlüğü ile evrensel hukuk ilkelerinin sınırları içinde kalmalıdır ki, hukuk
devletinin “hukuksal istikrar” ilkesi de bunu gerektirir.
Hukuk Devleti olabilmenin bir baĢka göstergesi de “genellik” ilkesine uyulmasıdır.
„Yasaların genelliği‟ ilkesi, özel, aktüel ve geçici bir durumu gözetmeyen, belli bir kiĢiyi hedef
almayan, aynı statüde olan herkesi kapsayan kuralların getirilmesini zorunlu kılar. Hukuk
devletinde, devlet erki kullanılarak yapılan tüm kamu iĢlemlerinin nihaî amacının “kamu
yararı” olması gerekir. Bu gereklilik, kamu yararını, yasama organının takdir yetkisi için de
bir sınır konumuna getirir. Nükleer enerji gibi, çok disiplinli iĢlerin uluslararası deneyler ve
rekabet koĢulları gözetilmeden, seçmeci olmayan yöntemle bir ülkeye ya da bir Ģirkete
verilmesi, kamu yararı ve genellik ilkesinin de ihlali anlamına gelir. Ortada imzalanmıĢ bir
ikili anlaĢma olması, uygun bulma yasasını kabul eden yasama organının kamu yararı ve
hukuk devleti ilkelerinin yok saymasını gerektirmez. Uluslararası anlaĢmaların yürürlüğü,
imzalanmasına bağlı değildir.
Ayrıca, 6007 sayılı Yasada, AnlaĢma, çekince konulmadan, tüm maddeleriyle uygun
bulunmuĢtur. Çekince konulmamak suretiyle, AnlaĢmanın Anayasaya aykırı olan kuralları
ayrıma tabi tutulmamıĢ, Türkiye için Anayasaya aykırı olan kuralların yaĢama geçirilmesini
engelleyici önlem alınmamıĢtır. 1969 yılında Viyana'da kabul edilen Milletlerarası
AnlaĢmalar Hukuku Hakkında SözleĢme'nin 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendine
göre çekince, bir devletin anlaĢmayı imza, onaylama, kabul ve uygun bulunması durumunda
anlaĢmanın kimi kurallarının hukuksal etkisini kendisi hakkında kaldırmak veya değiĢtirmek
amacıyla tek taraflı yaptığı bir bildirimdir.
Anayasanın BaĢlangıç bölümünde, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, “dünya milletleri
ailesinin eĢit haklara sahip Ģerefli bir üyesi” olduğu, aynı zamanda da, “millet iradesinin
mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız Ģartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına
kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kiĢi ve kuruluĢun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi
demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiĢ hukuk düzeni dıĢına çıkılamayacağı”
belirtilmiĢtir. Bu ilkeleri, aynı zamanda, Anayasanın BaĢlangıç kısmında “hiçbir faaliyetin
Türk milli menfaatlerinin, ... karĢısında koruma göremeyeceği” ilkesi ile birlikte
değerlendirmek gerekir. Anayasadaki hukuk düzeni, temel ilkeleri 2 nci maddesinde
gösterilen ilkeler olup, 7 nci maddesine göre de yasama yetkisi, “Türk Milleti adına Türkiye
Büyük Millet Meclisinindir” ve “devredilemez”. TBMM‟nin bu yetkisini kullanırken,
kaynağını Anayasadan almayan bir yetki kullanamayacağı da açıktır. Anayasanın 90 ıncı
maddesinde de bu kaynağın ve yetkinin istisnası gösterilmemiĢtir.
Yasama organı, nasıl herhangi bir alanı Anayasaya uygun olmak koĢuluyla
düzenleyebilirse, uygun bulma yasasını da aynı Ģekilde, Anayasaya uygun olmak koĢuluyla
kabul edebilir. Bu bütünlük, aynı zamanda, insan haklarıyla birlikte, kıyılardan toprağa,
çevreden ormana, mülkiyetten tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına kadar ülke
genelindeki bütünlüğü de tanımlar ki, hepsi Devletin güvencesi ve koruması altındadır.
Devletin en önemli unsurlarından biri ülkedir ve ülkede yabancının arazi ve emlak
edinmesi kadar yabancılara arazi tahsisi de salt bir mülkiyet sorunu gibi değerlendirilemez.
Toprak ve kıyılar, devletin vazgeçilmesi olanaksız temel unsuru, egemenlik ve bağımsızlığının
simgesidir. Bu nedenle yabancılara arazi tahsisinin yasalarla güvence altına alınması
gerekir. Uluslararası anlaĢmaları uygun bulma yasaları da bu kapsamdadır.
AnlaĢmanın, “Arazi Tahsisi ve EriĢim” baĢlıklı 7 nci maddesinde, hiçbir çerçeve ve
sınırlama yapılmadan, koĢulsuz ve bedelsiz olarak “saha”nın mevcut lisansı ve mevcut
altyapısı ile birlikte Nükleer Güç Santralinin (NGS) söküm sürecinin sonuna kadar Proje
ġirketine tahsisi öngörülmüĢtür. Proje ġirketi, AnlaĢmanın 5 inci maddesinde de belirtildiği
gibi, Rus Tarafınca yetkilendirilen Ģirketlerin doğrudan veya dolaylı olarak baĢlangıçta %
100 hisse payına sahip olacak Ģekilde kurulacak olan anonim Ģirkettir. AnlaĢmanın 7 nci
maddesindeki araziler, bu kurulu olmayan ġirkete, diğer bir deyiĢle, egemenliğin kayıtsız
Ģartsız sahibi olan Türk Ulusu dıĢındaki yabancılara tahsis edilmiĢ olacaktır. Tahsis,
AnlaĢmanın 1 inci maddesindeki tanımıyla Mersin Ġli sınırları içerisinde Akkuyu‟da bulunan
“saha” ile sınırlı kalmayacak, yine 7 nci maddeye göre, Santralin kurulacağı ve Türk
Devletine ait ilave arazi de Proje ġirketine bedelsiz olarak tahsisi edilecektir. Bununla da
yetinilmeyecek, gerekli olursa, Proje ġirketi, ilave arazi için Orman Fonuna gerekli ödeme
yapacaktır. Ayrıca yine aynı maddeye göre, Türk Tarafı, Proje ġirketine, Proje ile ilgili
olarak ihtiyaç duyulan, özel mülkiyete konu diğer tüm arazilerin kamulaĢtırılması hususunda
kolaylık sağlayacaktır.
Görüldüğü gibi, AnlaĢmaya göre, tanımsız ve sınırları belirsiz bir arazi topluluğunun,
baĢka bir anlatımla, sınırları belirsiz çeĢitli arazinin yabancılara tahsisi söz konusudur.
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin temel unsurlarından birisi de hukuk
güvenliğinin sağlanmasıdır. Hukuk güvenliği, kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik
gerektirir. Temel ilkeleri koymayan, belirlilik ve öngörülebilirlik özellikleri taĢımayan ve
dolayısıyla hukuki güvenlik sağlamayan, sınırsız ve belirsiz bir alanı AnlaĢmanın tarafına
tahsis eden hükmün TBMM tarafından uygun bulunması Anayasanın Türkiye Cumhuriyetinin
bir hukuk devleti olduğunu ifade eden 2 nci ve yasama yetkisini belirleyen 7 nci maddeleri ile
bağdaĢmaz.
Bu belirsizlik, Anayasanın hukuk devleti ve yasama yetkisi ilkelerinin ihlali niteliğinde
olduğu gibi, aynı zamanda AnlaĢmada tanımlanan “Akkuyu” alanının niteliği gereği,
Anayasanın 43 üncü maddesindeki, kıyılardan yararlanma hakkının da ihlali niteliğindedir.
Kaldı ki, söz konusu alan, kıyılardan yararlanma dıĢında, Anayasanın güvence altına aldığı
orman, tarih, kültür ve tabiat varlıkları, tabii servetler ve kaynaklar gibi alanları da koruma
altına almamaktadır. Sahanın, mevcut lisansı ile tahsisi (madde 7) sorunu çözmemektedir.
Lisansın 1976 tarihini taĢıdığı bilinmektedir. Aradan geçen süre, sahanın ve çevresinin
özelliklerinin değiĢmesine neden olacak uzunluktadır. Lisans koĢullarının değiĢip değiĢmediği
belirlenmeden, yeni lisans alınmadan anlaĢma yapılması da hukuk devletinin ihlali anlamına
gelir. Uygun bulma yasasının bu konuları da gözetmesi, belirsizliği giderici önlemleri alması
gerekir.
Bu konuların, uygun bulma Yasasında gözetilmemiĢ olması, ülke bütünlüğü ve
egemenliği ile doğrudan ilgili olduğunda duraksama bulunmayan saha devri iĢlemi
konusunda, yetki devrine yol açacağı gibi yasaların açık, anlaĢılabilir ve sınırları belirli
kurallar içermesi gereğinin hukuk güvenliğinin gerçeklemesi için ön koĢul kabul edildiği
hukuk devleti anlayıĢına da aykırı düĢer.
Anayasanın 43 üncü maddesine göre, deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin
kıyılarını çevreleyen sahil Ģeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilecektir.
Türkiye‟nin enerji gereksinmesi ile söz konusu enerjinin elde edilmesi için gereken alanların
tahsisi arasında yararlar dengesi gözetildiğinde, tahsisin niteliği ve koĢulları önem
kazanmaktadır ki, AnlaĢma kapsamındaki tahsis, bir alan sınırlamasına tabi tutulmadığı gibi,
anayasal güvence altındaki alanlarla ilgili sınırlama ve korumayı da getirmeyerek kamu
yararı ilkesini gözetmemiĢtir. AnlaĢmada, Anayasanın 56 ncı maddesi de dikkate alınmamıĢ,
“sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaĢama hakkı” korunmamıĢtır. Anayasal korumanın, sonraki
lisanslama aĢamasında dikkate alınması ileri sürülse dahi, lisanslama aĢaması, arazi tahsisi
ve eriĢiminde gözetilmesi gereken anayasal kural ve sınırlamaların uygulanması için gecikmiĢ
bir aĢama olacak ve gerekli güvenceyi sağlamayacaktır. Kaldı ki, lisanslama aĢaması
uygulamayla ilgili olup, anayasal denetimin konusunu da oluĢturmamaktadır. Bu konuda
uygun bulma Yasasına herhangi bir uyarıcı ya da sınırlayıcı hüküm ya da çekince
konulmadığından AnlaĢmanın, Anayasa ile çeliĢen kurallarının uygulanmaması söz konusu
olmayacak veya diğer tarafa yapılacak Anayasa hükümlerini uygulama uyarısı da bir anlam
ifade etmeyecektir. Burada sorun, AnlaĢmanın yasa hükmünde olması ve iç hukuk yönünden
iki yasa arasındaki çatıĢma sorunu değil, uygun bulma yasası ile Anayasa arasındaki çatıĢma
sorunudur.
Anayasanın 56 ncı maddesinde “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaĢama hakkına
sahiptir” demekte ve çevreyi geliĢtirmenin, çevre sağlığını korumanın ve çevre kirlenmesini
önlemenin hem Devletin hem de vatandaĢların ödevi olduğu vurgulanmaktadır. Ġnsanların ve
diğer canlıların sağlıklı yaĢamasını sağlayan hava, su, toprak ve tabiat varlıkları çevreyi
oluĢturmaktadır. AnlaĢma, çevresel etki değerlendirmesi sorunu çözümlenmeden imzalanmıĢ
ve uygun bulma yasasında da bu konuda Ģerh konulmamıĢtır. Çevresel etki sorunu, soyut bir
kavram olarak görülmüĢ, sonradan yapılacak değerlendirmenin sonucu her halde olumlu farz
edilerek, olumsuzluk hali gözetilmemiĢtir. Bu durumun, Anayasanın 56 ncı maddesi ile
çevrenin kirlenmesinin önlenmesi konusunda Devlete verilen ödevin yerine getirilmemesi ve
savsaklanması anlamına geldiği açıktır.
Öte yandan, TBMM DıĢiĢleri Komisyonunun 06.07.2010 tarihli raporunda belirtildiği
gibi bir yaklaĢım, hukuk devletinde kabul edilemez. Raporda, “nükleer santrallerin denize
kıyısı olan ülkelerin tamamında soğutma suyu gerekliliği nedeniyle genellikle deniz kenarında
inĢa edildiği, Türkiye gibi yaklaĢık 8400 km sahil Ģeridi olan bir ülkede en fazla 5 km.lik bir
alanı etkileyecek bu Projenin Akkuyu‟da yapılmasında herhangi bir engel görülmediği” ileri
sürülmektedir. Hukukun nesnellik ve genelliği insanları olduğu gibi, toprak ve kıyıyı bütün
olarak görmeyi gerektirir. Büyük içinde küçük feda edilebilir gibi bir yaklaĢım, iyi niyet
ilkesiyle bağdaĢmaz. Ġyi niyet ilkesini ihlal eden böyle bir amaç, kamu yararı ilkesiyle de
açıklanamaz ve devlete olan güven ilkesini sarsar.
AnlaĢma, Mersin Akkuyu Nükleer Sahasında, nükleer güç santralinin kurulması ve
iĢletilmesi ile teknoloji transferinden santralin sökümüne kadar uzanan geniĢ bir alanda iki
ülke arasına iĢbirliğini öngörürken, geniĢ kapsamlı ve belirsiz hükümler içermesine karĢın, bu
Ģekliyle kabul edilmiĢtir. Yukarıda anlatıldığı gibi, ihale ve “arazi tahsisi ve eriĢim”
konularında açık Anayasa ihlalleri yapılırken, kurulacak santralin net kârının % 20‟sinin
Türk Hazinesine aktarılmasının baĢlama tarihi de belirgin olarak gösterilmemiĢtir.
AnlaĢmaya göre, TETAġ ile Proje ġirketi arasında imzalanması öngörülen “Elektrik Satın
Alma AnlaĢması” dönemi sonrasında net kârdan aktarma yapılacaktır. “Elektrik Satın Alma
AnlaĢması” dönemi ve sonrası, belirsizdir. AnlaĢmanın 5 inci maddesinde bu konuda alt sınır
“15 yıldan daha erken olmamak kaydıyla” sözcükleriyle açıklanmıĢ olmasına karĢın dönem
sonrası için bir çerçeve çizilmemiĢtir. Bir baĢka belirsizlik ise, “Proje ġirketi”nin belli
olmamasıdır. Nükleer atıkların imhası konusunda da açıklık getirilmemiĢ, tesisi iĢletmeden
çıkarma belirtilmemiĢtir.
Nükleer güç santralinin, üretilen elektrik dahil olmak üzere sahibi, Proje ġirketi olarak
belirlenmiĢ iken, nükleer sorumluluk AnlaĢmada gösterilmemiĢ, yapılacak düzenlemelere
bırakılmıĢtır. Diğer bir deyiĢle, sorumluluk konusu uygun bulma yasası kapsamına
alınmamıĢ, yasallık ilkesi ihlal edilmiĢtir. Nükleer güç santralinin, nükleer güvenlik ve
radyasyon koruması kapsamında (madde 8) lisanslama ve denetimi AnlaĢma hükmü yapıldığı
halde, AnlaĢmanın uygulanmasıyla ilgili olarak Türk tarafının haklarını koruma yönünde bir
kontrol ve denetim sistemine yer verilmemiĢtir. Proje ġirketinin sahipliği göz önünde
bulundurulduğunda, AnlaĢma, santral sahasında bir çeĢit özel statülü özerk yönetim sistemi
getirmektedir ki, bu konu da yasal güvence altına alınmayarak, Anayasanın BaĢlangıç‟ı ile
hukuk devleti ilkesi ve 7 nci maddesi ihlal edilmiĢtir.
Öte yandan, Anayasanın 166 ncı maddesinde, “ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı,
özellikle sanayiin ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hızla geliĢmesini, ülke
kaynaklarının döküm ve değerlendirilmesini yaparak verimli Ģekilde kullanılmasını
planlamak” Devletin görevleri arasında sayılmıĢtır. Bu planlama anlayıĢının özü, anayasal
ve ülkesel “bütünlük” ilkesine dayanmaktadır. Hukuk devletinin iĢlevlerinin yaĢama
geçirilebilmesi için, ülkenin bütünlüğü, güvenliği, coğrafi özellikleri, stratejik konumu ve
öncelikleri gözetilmek zorundadır. Lisansı ve altyapısı, uygun bulunan AnlaĢmadan yıllar
önceye dayanan, daha önce yargı kararıyla ihale iptaline konu olan bir sahada, mevcut
lisansa bağlı ve ihalesiz olarak nükleer enerji santrali yapılması, bu konuda yürürlükte olan
bir yasanın (5710 sayılı Yasa) yok sayılması, çevresel etki değerlendirmesinin dahi
yapılmaması, sahanın birçok hukuksal belirsizlik içinde Proje ġirketine teslimi, Anayasanın
43 üncü ve 56 ncı maddelerindeki ilkelerin ve 2644 sayılı Tapu Kanununun 35 inci
maddesinin göz önünde bulundurulmaması gibi konular birlikte değerlendirildiğinde,
belirsizliklerle dolu bir AnlaĢmanın uygun bulunmasına iliĢkin 6007 sayılı Yasayla, bütüncül
planlama anlayıĢına uyulmadığı ve Anayasanın 2 nci maddesiyle birlikte 166 ncı maddesinin
gereklerinin de yerine getirilmediği görülmektedir.
Anayasanın 90 ıncı maddesi gereğince, tüm bu anayasal sorunların çözüm yeri uygun
bulma yasasıdır. Anayasal güvencenin uygun bulma yasası ile sağlanması, uygun bulma
yasasının anayasal bütünlük ilkesi gereği Anayasaya aykırılık taĢımaması gerekir. Yasanın 1
inci maddesi bu Ģekliyle, uygun bulma yönünden istisna getirmeyen 90 ıncı maddeye de
aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle, 15.07.2010 tarihli ve 6007 sayılı “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti
Ġle Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyetinde Akkuyu Sahasında Bir
Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve ĠĢletimine Dair ĠĢbirliğine ĠliĢkin AnlaĢmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun”un 1 inci maddesi, Anayasanın
BaĢlangıç‟ının ikinci fıkrası ile 2 nci, 7 nci, 43 üncü, 56 ncı, 90 ıncı ve 166 ncı maddelerine
aykırı olup, iptali gerekmektedir.
III. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA ĠSTEMĠNĠN GEREKÇESĠ
Hukuk devletine aykırı olan, temel hak ve özgürlükleri ölçüsüzce sınırlandıran ve
Anayasaya açıkça aykırı olan bir düzenlemenin, uygulanması halinde, sonradan giderilmesi
olanaksız zararlara yol açacağı çok açıktır.
Öte yandan, Anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması,
hukuk devleti sayılmanın da gereğidir. Anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin, bir hukuk
devletinde sübjektif yararların üstünde, özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini
de zedeleyeceği kuĢkusuzdur. Hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende, kiĢi
hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından, bu ilkenin zedelenmesinin hukuk
devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama
bulunmamaktadır.
Yukarıda Anayasaya aykırılığı ileri sürülen kuralın uygulanması halinde, AnlaĢma
hükümlerinin yürürlüğe girerek uygulanmaya baĢlamasıyla birlikte hukuksal ve ekonomik
anlamda hem ulusal hem de uluslararası alanda tarafların önceden öngöremeyecekleri büyük
kayıplar ortaya çıkabilecektir.
Anayasanın hükümlerine açıkça aykırılık taĢıyan söz konusu düzenlemenin uygulamaya
geçmesi durumunda ise telafisi imkansız zararlar doğacaktır.
Bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla, Anayasaya açıkça aykırı olan
iptali istenen hükmün iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün de durdurulması
istenerek Anayasa Mahkemesine dava açılmıĢtır.
IV. SONUÇ VE ĠSTEM
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, 15.07.2010 tarihli ve 6007 sayılı “Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti Ġle Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyetinde
Akkuyu Sahasında Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve ĠĢletimine Dair ĠĢbirliğine ĠliĢkin
AnlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun”un 1 inci maddesi,
Anayasanın BaĢlangıç‟ının ikinci fıkrası ile 2 nci, 7 nci, 43 üncü, 56 ncı, 90 ıncı ve 166 ncı
maddelerine aykırı olduğundan, iptaline Anayasaya açıkça aykırı olması ve uygulanması
halinde giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için, iptal davası
sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesine iliĢkin istemimizi
saygı ile arz ederiz.‖
II- YASA METĠNLERĠ
A- Ġptali Ġstenilen Yasa Kuralı
6007 sayılı Kanun‘un dava konusu 1. maddesi Ģöyledir:
“MADDE 1- (1) 12 Mayıs 2010 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye
Cumhuriyeti’nde Akkuyu Sahası’nda Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve ĠĢletimine
Dair ĠĢbirliğine ĠliĢkin AnlaĢma”nın onaylanması uygun bulunmuĢtur.”
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Dava dilekçesinde, Anayasa‘nın BaĢlangıç‘ı ile 2., 7., 43., 56., 90. ve 166. maddelerine
dayanılmıĢtır.
III- ĠLK ĠNCELEME
Anayasa Mahkemesi Ġçtüzüğü‘nün 8. maddesi gereğince HaĢim KILIÇ, Osman
Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN,
Fettah OTO, Serdar ÖZGÜLDÜR, Zehra Ayla PERKTAġ, Recep KÖMÜRCÜ, Alparslan
ALTAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECĠPOĞLU, Hicabi DURSUN ve Celal
Mümtaz AKINCI‘nın katılımlarıyla 7.12.2010 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında;
1- 7.5.2010 günlü, 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
DeğiĢiklik Yapılması Hakkında Kanun uyarınca, 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin
KuruluĢu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ile ilgili gerekli düzenlemeler yapılmadan,
Mahkemenin çalıĢıp çalıĢamayacağına iliĢkin ön meselenin incelenmesi sonucunda;
Mahkemenin çalıĢmasına bir engel bulunmadığına, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet
ERTEN, Fettah OTO, Zehra Ayla PERKTAġ ile Celal Mümtaz AKINCI‘nın, gerekçesi
2010/68 esas sayılı dosyada belirtilen karĢıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
2- Dosyada eksiklik bulunmadığından iĢin esasının incelenmesine, OYBĠRLĠĞĠYLE,
3- Yürürlüğü durdurma isteminin esas inceleme aĢamasında karara bağlanmasına,
OYBĠRLĠĞĠYLE,
karar verilmiĢtir.
IV- ESASIN ĠNCELENMESĠ
Dava dilekçesi ve ekleri, Raportör Musa SAĞLAM tarafından hazırlanan iĢin esasına
iliĢkin rapor, iptali istenilen yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri
ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüĢülüp düĢünüldü:
Dava konusu kuralı da içeren Kanun‘un milletlerarası andlaĢmanın onaylanmasını
uygun bulma kanunu olması, Kanun‘un iptali istenen 1. maddesinin söz konusu AnlaĢma
maddelerini tekrar etmeksizin sadece AnlaĢma'nın onaylanmasının uygun bulunduğunu
belirtmekle yetinmesi ve Anayasa‘nın 90. maddesiyle milletlerarası andlaĢmaların
Anayasa‘ya aykırılığı iddiası ile Anayasa Mahkemesine baĢvurulmasının yasaklanması
karĢısında; Anayasa‘ya aykırılık sorununu incelemeden önce milletlerarası andlaĢmaların ve
onların onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanunların yargısal denetimi konusunun
açıklığa kavuĢturulması gerekmektedir.
A- Milletlerarası AndlaĢmaların Yargısal Denetimi
Milletlerarası andlaĢmaların Türk hukuk düzenindeki yeri ve Anayasal denetimi,
Anayasa‘nın 90. maddesinin son fıkrasında, ―Usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ milletlerarası
andlaĢmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa
Mahkemesine baĢvurulamaz.‖ biçiminde düzenlenmiĢtir. Bu hükümde yer alan
―baĢvurulamaz‖ ibaresi, kesin bir önerme olup andlaĢmalara karĢı Anayasa Mahkemesine
baĢvuru yolunu kapatmaktadır. Anayasa, andlaĢmaların denetimine iliĢkin istisnai
düzenlemelere de yer vermemiĢ olduğundan bu hükmün aksine bir uygulamanın da yorum
yoluyla yapılabilmesi mümkün değildir. Ayrıca, anayasanın bütünlüğü ilkesi açısından
bakıldığında, milletlerarası iliĢkilerin niteliği gereği andlaĢmalar üzerindeki tek denetimin
onların onaylanmasını uygun bulmaya dair kanunun görüĢülmesi sırasında TBMM‘nin
yapabileceği siyasal denetim olduğu açıktır.
Anayasa‘nın 90. maddesinin gerekçesinde, ―uygulamada iyi iĢlediği ve ihtiyaca cevap
verdiği için‖ 1961 Anayasası‘nda yer alan andlaĢmaların denetimine iliĢkin kuralın aynen
alındığı belirtilmiĢtir. Bu nedenle, 1961 Anayasası‘nın kabulü süreci incelenerek 1982
Anayasası‘nın 90. maddesinin kabulünü gerektiren gerekçeleri saptamak gerekmektedir.
1961 Anayasası‘nın hazırlık sürecinde Kurucu Meclis tarafından oluĢturulan Anayasa
Komisyonunca hazırlanan metinde, andlaĢmaların, Anayasa‘ya aykırılığının bunların
onaylanması öncesinde ileri sürülebilmesi ve incelenmesi öngörülmüĢ (önleyici denetim);
bunun gerekçesi olarak da “... Milletlerarası andlaĢmaların Anayasaya uygunluğunun
murakabesi konusunda, kanunlarla ilgili murakabeye nazaran farklı bir usul getirilmektedir.
Gerçekten bir anlaĢmanın yürürlüğe girmesinden sonra Anayasaya aykırılığı dolayısıyla
iptalinin Devletin milletlerarası sorumluluğunu doğurmaması için, bu murakabenin teĢri
organın tasvibinden geçmeden önce tahkik edilmesi ve sonuçlandırılması zaruridir.‖
denilmiĢtir. Ancak, Millî Birlik Komitesi tarafından, önleyici denetime iliĢkin hüküm
maddeden çıkarılmıĢ ve maddenin son fıkrası, ―usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ
milletlerarası andlaĢmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında 149 uncu ve 151 inci
maddeler gereğince Anayasa Mahkemesine baĢvurulamaz.‖ biçiminde düzenlenmiĢtir. Buna
göre, milletlerarası iliĢkilerin siyasî yönünün ağır basması nedeniyle dıĢ iliĢkilerin sürekliliği
bakımından doğabilecek sakıncaların önlenmesi amacıyla milletlerarası andlaĢmaların iptali
için Anayasa Mahkemesine baĢvurulmasının engellendiği anlaĢılmaktadır.
Usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ bir milletlerarası andlaĢmanın, Anayasa‘ya aykırı
bulunarak iptal edilmesi, Devletin o andlaĢmayla kabul ettiği yükümlülüklerini yerine
getirememesi neticesini ortaya çıkaracaktır. Bu hâl tartıĢmasız olarak Devleti, uluslararası
hukuk karĢısında zor durumda bırakacak, Devlet andlaĢmanın niteliğine ve kapsamına göre
birtakım yaptırımlara maruz kalabilecek ve uluslararası alandaki saygınlığının zarar görmesi
söz konusu olabilecektir. Bu nedenle, anayasa koyucu, milletlerarası andlaĢmaların
onaylanmalarının ardından iptale konu olabilmesinin uluslararası hukuk açısından Devleti bir
takım ciddi sorumluluklar altına sokabileceğini düĢünmüĢ ve onları Anayasal denetimin
dıĢında tutmuĢtur.
B- Milletlerarası AndlaĢmayı Onaylamayı Uygun Bulma Kanununun Yargısal
Denetimi
Anayasa‘nın 104. maddesine göre, milletlerarası andlaĢmaları onaylama ve yayımlama
yetkisi CumhurbaĢkanı'na aittir. Anayasa‘nın 90. maddesi ise CumhurbaĢkanı'nın
milletlerarası andlaĢmayı onaylamasını, TBMM‘nin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına
bağlamıĢtır. Uygun bulma kanunları diğer kanunlardan temelde farklı olmayıp onlarla aynı
süreci izleyerek kabul edilirler, tarih ve numara alırlar, Resmî Gazete‘de yayımlanırlar.
Ancak, bu kanunlar ilke olarak üç maddeliktir. Ġlk madde, ilgili andlaĢmanın çekince
konularak veya çekincesiz uygun bulunduğunu, ikinci madde, kanunun yürürlüğe giriĢ
tarihini, üçüncü madde ise kanunun yürütülmesini düzenler.
Anayasa‘nın 148. maddesinde, ―Anayasa Mahkemesi, kanunların, … Anayasaya Ģekil ve
esas bakımlarından uygunluğunu denetler.‖ denilmektedir. Anayasa, kanunların Anayasaya
uygunluk denetimine getirdiği istisnalara da aynı maddede ya da farklı maddelerde yer
vermiĢtir. Kanunların Ģekil bakımından denetiminin son oylamanın öngörülen çoğunlukla
yapılıp yapılmadığı ile sınırlı olması ve Anayasa‘nın 174. maddesindeki Türkiye
Cumhuriyeti‘nin laik niteliğini koruma amacını güden inkılâp kanunlarının Anayasa‘ya aykırı
olduğu Ģeklinde anlaĢılamayacağına dair hükümleri bunun istisnalarıdır. Ancak, Anayasa‘da
uygun bulma kanunun denetimini yasaklayan bir kural bulunmamaktadır. Ayrıca, ne 1982
Anayasası‘nın gerekçesinde ne de onun göndermede bulunduğu 1961 Anayasası‘nın
gerekçesinde bunun aksini belirten bir ifadeye de yer verilmemektedir. Öte yandan, belirtilen
anayasal düzenlemeler karĢısında bu denetimin yapılması, devletin bütün etkinliklerinde
hukuka ve Anayasa‘ya uyması, iĢlem ve eylemlerinin bağımsız yargı denetimine tabi olması
anlamına gelen hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Bu nedenle, andlaĢmalardan bağımsız
olarak uygun bulma kanunlarına karĢı Anayasa Mahkemesine baĢvurulabileceği kabul
edilmelidir.
C- Uygun Bulma Kanununun Denetiminin Kapsamı
Bir milletlerarası andlaĢma, doğrudan denetime tabi tutulamamasına rağmen
onaylanmasını uygun bulan kanunun anayasallık denetimi mümkündür. Ancak, Anayasa‘nın
90. maddesindeki emredici hüküm gereği, uygun bulma kanunu denetlenirken andlaĢmanın
denetiminin yapılmasına izin verilmemiĢtir. Anayasa koyucunun milletlerarası andlaĢmaların
Anayasal denetimini açık bir irade ile dıĢarıda bırakmasına rağmen, uygun bulma kanununun
denetimi yoluyla andlaĢmalar hakkında değerlendirme yapmak Anayasa‘nın 90.
maddesindeki yasaklayıcı düzenlemeyi iĢlevsiz hale getirecektir.
Uygun bulma kanununun Ģekil bakımından denetimi, kanunun son oylamasında
öngörülen çoğunlukla kabul edilip edilmediği ile sınırlıdır. ġekil denetimi kapsamında
Anayasa‘nın 90. maddesiyle getirilen yasağı bertaraf edici nitelikte denetim yapılması da söz
konusu olamaz.
Uygun buldukları andlaĢmayı tekrar etmeyen ve ilke olarak üç maddeden oluĢan uygun
bulma kanunlarının esas yönünden denetimini yapmayı kabul etmek, andlaĢmanın içeriğine
iliĢkin çeĢitli değerlendirmelerde bulunmayı gerektirir. Uygun bulma kanununun andlaĢma
kuralları gözetilerek incelenmesi, andlaĢma kurallarının dolaylı olarak denetlenmesi anlamına
gelir. Oysa, Anayasa‘nın 90. maddesi böyle bir incelemeye engeldir.
Bununla beraber, uygun bulma kanununun bazı hükümleri, onaylanmasını uygun
bulduğu andlaĢmadan ayrılabiliyor, bağımsız olarak kendi baĢına hüküm ifade edebiliyor ve
ondan ayrı olarak hukuk düzeninde etki yapabiliyorsa, anılan hükümlerin Anayasa‘ya
aykırılığı iddiasının esas bakımından incelenmesi mümkündür. Buna karĢılık uygun bulma
kanununun ancak andlaĢma ile birlikte anlam ve etki taĢıyan nitelikteki hükümlerinin esas
bakımından denetlenebilmesi söz konusu değildir.
D- Anayasa‟ya Aykırılık Sorunu
Dava dilekçesinde; Anayasa Mahkemesinin E.1996/55, K.1997/33 sayılı kararında
anlaĢmadan bağımsız olarak onay kanunlarına karĢı baĢvuru yapılabileceğinin hükme
bağlandığı, Mahkemenin AnlaĢma'nın içeriğine girmeden yasama organının onay kanununda
anayasal sınırlar içinde kalıp kalmadığını saptamasının mümkün olmadığı, 9.11.2007 günlü,
5710 sayılı Kanun‘un hükümleri dikkate alınmayarak AnlaĢma ile ihale, yarıĢma ve rekabet
kurallarına uyulmadan yapım ve iĢletme iĢinin tek Ģirket ve tek ülkeye ihalesiz verilmesinin
kamu yararı ve genellik ilkesinin ihlali anlamına geldiği, AnlaĢma'ya ―çekince konulmamak
suretiyle AnlaĢmanın Anayasaya aykırı kurallarının ayrıma tabi‖ tutulmadığı ve bunların
yaĢama geçirilmesinin önlenemediği, ―AnlaĢmaya göre tanımsız ve sınırları belirsiz bir arazi
topluluğunun … yabancılara tahsis … (edildiği ve bunun da hukuki güvenliği tesis eden)
hukuk devleti ve yasama yetkisini belirleyen Anayasanın 7. maddesine aykırılık‖ oluĢturduğu,
Anayasa`nın 43. maddesinde kıyılardan yararlanmada öncelikle kamu yararının
gözetileceğinin belirtildiği, fakat ―anayasal güvence altındaki alanlarla ilgili sınırlama ve
korumayı da getirmeyen kuralın kamu yararı‖ ilkesini zedelediği, AnlaĢma'nın çevresel etki
değerlendirmesi sorunu çözümlenmeden imzalandığı ve uygun bulma kanununa da bu konuda
Ģerh konulmadığından Anayasa‘nın 56. maddesinin ihlal edildiği, arazinin kurulu olmayan bir
Ģirkete tahsis edildiği, sorumluluklar konusunda da yeterli düzeyde olmasa da bu kurulmamıĢ
Ģirketin belirlendiği ve bunun da bir hukuki belirsizlik oluĢturduğu, Anayasa‘nın 166.
maddesinin özünün ―anayasal ve ülkesel bütünlük ilkesi‖ olduğu ve AnlaĢma'nın getirdiği
düzenlemelerle ―bütüncül planlama anlayıĢına uymaması‖ nedeniyle Anayasa‘nın 166.
maddesinin de ihlal edildiği belirtilerek kuralın, Anayasa‘nın BaĢlangıç‘ı ile 2., 7., 43., 56.,
90. ve 166. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüĢtür.
Kanun, 12.5.2010 tarihinde Ankara‘da imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile
Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti‘nde Akkuyu Sahası‘nda Bir
Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve ĠĢletimine Dair ĠĢbirliğine ĠliĢkin AnlaĢma'nın
onaylanmasının uygun bulunduğuna dairdir. Üç maddeden oluĢan Kanun‘un iptali istenen 1.
maddesi, AnlaĢma‘nın onaylanmasının uygun bulunduğunu belirtmektedir. Kanun‘un 2.
maddesinde Kanun‘un yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği, son maddesinde ise Kanun‘un
yürütülmesi görevinin Bakanlar Kuruluna ait olduğu hükme bağlanmaktadır.
Kanun‘un dava konusu kural olan 1. maddesi, uygun bulduğu AnlaĢma ile birlikte
anlam taĢımaktadır ve ancak onunla birlikte ele alındığında hukuk düzenimizde etki yapabilir
niteliktedir. Bu nedenle, söz konusu kuralın denetiminin ancak AnlaĢma kuralları gözetilerek
yapılabileceği, bunun da Anayasa‘nın 90. maddesinde yasaklanan andlaĢma kurallarının
denetlenmesi anlamına geleceği açıktır.
Açıklanan nedenlerle, Kanun‘un 1. maddesine yönelik Anayasa‘ya aykırılık iddiası
yerinde görülmediğinden bu konudaki iptal isteminin reddi gerekir.
V- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI ĠSTEMĠ
15.7.2010 günlü, 6007 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu
Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyetinde Akkuyu Sahasında Bir Nükleer Güç Santralinin
Tesisine ve ĠĢletimine Dair ĠĢbirliğine ĠliĢkin AnlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun‘un 1. maddesine yönelik iptal istemi, 31.5.2012 günlü, E.2010/92,
K.2012/86 sayılı kararla reddedildiğinden, bu maddeye iliĢkin yürürlüğün durdurulması
isteminin REDDĠNE, 31.5.2012 gününde OYBĠRLĠĞĠYLE karar verilmiĢtir.
VI- SONUÇ
15.7.2010 günlü, 6007 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu
Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyetinde Akkuyu Sahasında Bir Nükleer Güç Santralinin
Tesisine ve ĠĢletimine Dair ĠĢbirliğine ĠliĢkin AnlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu
Hakkında Kanun‘un 1. maddesi ile ilgili iptal isteminin REDDĠNE, 31.5.2012 gününde
OYBĠRLĠĞĠYLE karar verildi.
BaĢkan
HaĢim KILIÇ
BaĢkanvekili
Serruh KALELĠ
BaĢkanvekili
Alparslan ALTAN
Üye
Fulya KANTARCIOĞLU
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Üye
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Üye
Zehra Ayla PERKTAġ
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
Üye
Burhan ÜSTÜN
Üye
Engin YILDIRIM
Üye
Nuri NECĠPOĞLU
Üye
Hicabi DURSUN
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
Üye
Erdal TERCAN
Üye
Muammer TOPAL
Üye
Zühtü ARSLAN
[R.G. 22 Kasım 2013 – 28829]
—— • ——
Anayasa Mahkemesi BaĢkanlığından:
Esas Sayısı
: 2011/47
Karar Sayısı : 2012/87
Karar Günü : 31.5.2012
ĠPTAL DAVASINI AÇANLAR : Anamuhalefet Partisi (Cumhuriyet Halk Partisi)
TBMM Grubu adına Grup BaĢkanvekilleri Kemal ANADOL ile M. Akif HAMZAÇEBĠ
ĠPTAL DAVASININ KONUSU : 22.2.2011 günlü, 6118 sayılı Uluslararası Ticaret
Finansmanı Ġslami Kurumu Kurucu AntlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun‘un 1. maddesinin Anayasa‘nın BaĢlangıç‘ı ile 2., 4., 7. ve 174. maddelerine aykırılığı
ileri sürülerek iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi istemidir.
I- ĠPTAL ve YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI ĠSTEMĠNĠN GEREKÇESĠ
Dava dilekçesinin gerekçe bölümü Ģöyledir:
―…
II. GEREKÇE
A- Uluslararası AnlaĢmaların Uygun Bulunmasına ĠliĢkin Yasaların Anayasal Denetimi
Dava konusu maddenin yer aldığı 6118 sayılı Yasa, bir uluslararası anlaĢmayı “uygun
bulma” yasasıdır. Konu daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmiĢ ve 27.02.1997
tarihli, E.1996/55, K.1997/33 sayılı kararda;
“Anayasanın “Milletlerarası andlaĢmaları uygun bulma” baĢlığını taĢıyan 90 ıncı
maddesinin birinci fıkrasında, “... andlaĢmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır” denilmekte, maddenin ikinci
ve üçüncü fıkralarında da, kimi durumlarda önceden bir yasa ile uygun bulma zorunluluğu
olmaksızın andlaĢmaları yürürlüğe koyma yetkisi yürütme organına verilmektedir. Maddenin
dördüncü fıkrasında da, “Türk Kanunlarına değiĢiklik getiren her türlü andlaĢmaların
yapılmasında birinci fıkra hükmü uygulanır” denilerek onaydan önce bir yasayla uygun
bulma koĢulu aranmayan andlaĢmalar, yasalarda değiĢiklik gerektiriyorsa bunlar için de
onaylamadan önce TBMM‟nden “uygun bulma” yasasının çıkarılması öngörülmektedir.
Anayasanın 90 ıncı maddesinin gerekçesinde, uygulamada iyi iĢlediği ve ihtiyacı
karĢıladığı için 1961 Anayasası‟ndaki kuralın aynen alındığı belirtilmiĢtir. Bu nedenle, 1961
Anayasası‟nın yasalaĢma evresine bakılarak 1982 Anayasası‟nın 90 ıncı maddesinin
kabulünü gerektiren gerekçeleri saptamak olanaklıdır.
Kurucu Meclis tarafından oluĢturulan Anayasa Komisyonu‟nca hazırlanan metinde,
andlaĢmaların Anayasaya aykırılığının ileri sürülmesini önleyici bir usul benimsenmiĢ;
madde gerekçesinde de, “... Milletlerarası andlaĢmaların Anayasaya uygunluğunun
murakabesi konusunda, kanunlarla ilgili murakabeye nazaran farklı bir usul getirilmektedir.
Gerçekten bir anlaĢmanın yürürlüğe girmesinden sonra Anayasaya aykırılığı dolayısıyla
iptalinin Devletin milletlerarası sorumluluğunu doğurmaması için, bu murakabenin teĢri
organın tasvibinden geçmeden önce tahkik edilmesi ve sonuçlandırılması zaruridir”
denilmiĢtir.
Millî Birlik Komitesi tarafından yapılan incelemede, tasarının ikinci fıkrasında yer
alan, yukarıda sözü edilen hüküm maddeden çıkarılmıĢ ve maddenin son fıkrası, “usulüne
göre yürürlüğe konulmuĢ milletlerarası andlaĢmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında
149 uncu ve 151 inci maddeler gereğince Anayasa Mahkemesine baĢvurulamaz” biçiminde
düzenlenmiĢtir. Anayasanın 90 ıncı maddesinin aynı olan 1961 Anayasası‟nın 65 inci
maddesinin gerekçesinden, milletlerarası iliĢkilerin siyasî yönünün ağır basması nedeniyle dıĢ
iliĢkilerin sürekliliği bakımından doğabilecek sakıncaların önlenmesi amacıyla milletlerarası
andlaĢmaların iptali için Anayasa Mahkemesi‟ne baĢvurulmasının engellendiği
anlaĢılmaktadır.
Anayasanın 90 ıncı maddesinin son fıkrasında, “usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ
milletlerarası andlaĢmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası
ile Anayasa Mahkemesine baĢvurulamaz” denilmektedir. Uluslararası iliĢkilerde sürekliliği
sağlama amacı gözeterek getirilen “andlaĢmaların yargı denetimi dıĢında tutulması”na
iliĢkin bu kuralla anayasal denetimin dıĢında tutulmak istenen, yöntemince yürürlüğe
konulmuĢ olan “uluslararası andlaĢmalar”dır. Bu nedenle, andlaĢmadan bağımsız olarak
onay yasalarına karĢı Anayasa Mahkemesi‟ne baĢvurulabilir.”
DenilmiĢtir. Aynı gerekçeyle, 6118 sayılı Yasanın 1 inci maddesinin Anayasa
Mahkemesi tarafından incelenmesinde bir sorun bulunmamaktadır.
B- 22.02.2011 Tarihli ve 6118 Sayılı “Uluslararası Ticaret Finansmanı Ġslami Kurumu
Kurucu AnlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun”un 1 inci Maddesinin
Anayasaya Aykırılığı
Ġslam Kalkınma Bankası (ĠKB) bünyesinde yer alan ticaretin finansmanı ile ilgili
muhtelif programların birleĢtirilerek ayrı bir tüzel kiĢiliği haiz olmak üzere Uluslararası
Ticaret Finansmanı Ġslami Kurumu adı ile yeni bir kurum kurulmasına iliĢkin kurucu
antlaĢma 2006 yılı baĢında ĠKB tarafından Hazine MüsteĢarlığına iletilerek Türkiye‟nin
oyunu yazılı olarak vermesi istenmiĢtir.
Uluslararası Ticaret Finansmanı Ġslami Kurumu Kurucu AnlaĢması‟nın kabulüne dair
karar taslağına iliĢkin ülkemizin olumlu oyu, Anayasamızın ve taraf olduğumuz uluslararası
anlaĢmaların hükümlerinin saklı tutulduğu, Kurucu AntlaĢmanın bu anlayıĢla imzalanacağı
ve onaylanacağı kaydı konularak 31 Mart 2006 tarihinde ĠKB‟ye iletilmiĢtir. Bahse konu
Kurucu AnlaĢma 30 – 31 Mayıs 2006 tarihlerinde Kuveyt‟te yapılan ĠKB Grubu Yıllık
toplantısı sırasında üye ülkelerin imzasına açılmıĢ, Türkiye Cumhuriyeti adına 30 Mayıs 2006
tarihinde imzalanmıĢ ve iptali istenen Yasa ile de TBMM tarafından “Onaylanması uygun
bulunmuĢtur”.
6118 sayılı Yasanın 1 inci maddesiyle, Türkiye Cumhuriyeti adına 30 Mayıs 2006
tarihinde Kuveyt Ģehrinde imzalanan “Uluslararası Ticaret Finansmanı Ġslami Kurumu
Kurucu AnlaĢma”nın onaylanması; AnlaĢma‟nın giriĢ bölümünün birinci ve üçüncü
paragrafları ile 8 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendi ve 18 inci maddesine
“Anayasamız, kanunlarımız ve bağlı olduğumuz anlaĢmalar hükümlerinin saklı olduğu”
Ģeklinde ihtirazi kayıt derpiĢ olunmak üzere uygun bulunmuĢtur.
Maddeden, hükümetin “Uluslararası Ticaret Finansmanı Ġslami Kurumu Kurucu
AnlaĢma”nın (AnlaĢma) bazı maddelerinde, Anayasaya, yasalara ve Türkiye‟nin bağlı olduğu
uluslararası anlaĢmalara aykırı noktalar gördüğü ve bu nedenle, bu konuda ihtirazi bir kayıt
“derpiĢ etme” gereksinimi duyduğu ortaya çıkmaktadır. Bunun nedeni, “ihtirazi kayıt derpiĢ
olunan” maddeler incelendiğinde anlaĢılmaktadır:
AnlaĢmanın, ihtirazi kayıt derpiĢ olunan;
a) GiriĢ Bölümünün birinci paragrafı; “Ġslam Kalkınma Bankası‟nın hedefinin, ġeriat
ilkelerine uygun olarak, üye ülkelerdeki ekonomik kalkınmayı ve sosyal geliĢmeyi
güçlendirmek olduğunu ONAYLADIĞINDAN,”
b) GiriĢ Bölümünün üçüncü paragrafı; “Ġslam Kalkınma Bankası‟nın üyeleri vasıtasıyla
Ġslamî ticaret finansmanı için geniĢ bir potansiyel piyasanın varlığını ve modern Ġslamî
bankacılık ürünleri vasıtasıyla ticari iĢletmelerini finanse etmek için müĢterilerin isteklerini
DĠKKATE ALDIĞINDAN,”
c) 8 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendi; “Ġslam Konferansı Örgütü üyesi
ülkelerin hükümetleri ve kuruluĢlarından mevduat kabul edebilir ve ġeriat ilkelerine uygun
olarak çeĢitli enstrümanlarla ticaret finansmanı için fon toplayabilir ve toplanan fonların
veya Kurum tarafından verilen garantilerin ödenmemiĢ toplam tutarı, uluslararası geçerli
standartlara ve uygulamalara uygun olarak Yönetim Kurulu tarafından belirlenmek üzere bu
amaçla Kurumun kararlaĢtıracağı Ģekilde teminat veya benzeri garanti sağlayabilir;”
d) 18 inci maddesi; “Kurumun tüm aktiviteleri ve faaliyetleri ġeriat ilkeleri ile uyumlu
olacaktır.”
Ģeklindedir.
Yukarıda sayılan ve çekince koyulan hükümlerin, Türkiye Cumhuriyetinin “lâik devlet”
ilkesini değiĢtirilemeyecek Ģekilde koruyan Anayasa ile çeliĢki içinde olduğu açıktır.
Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü anayasal bir zorunluluk iken, tüm aktiviteleri ve
faaliyetleri Ģeriat ilkeleri ile uyumlu bir Ġslamî Kurumun parçası olmak ve AnlaĢmadaki
hususlar üzerinde anlaĢmak hem hukuksal olarak hem de uygulamada mümkün değildir.
Ancak çekince konulan hükümler, Ġslamî Kurumun temel niteliğini ve özünü oluĢturmaktadır.
Diğer deyiĢle, Kurum, çekince konulmasına bakılmaksızın, AnlaĢmada gösterilen temel
niteliklere bağlı olarak çalıĢacaktır.
Türkiye‟nin imzaladığı AnlaĢmanın niteliğini ve özünü aslında çekince konulan
hükümler oluĢturmaktadır. Uluslararası hukuka göre bir anlaĢmanın özünü oluĢturan
konusuna ve amacına çekince konulması kabul edilmediği için Türkiye tarafından konulan
çekincenin kabul edilmeyerek etkisiz kılınması yanında, çekinceler geçerli kabul edilse dahi
anılan antlaĢmanın fiilen Türkiye Cumhuriyeti‟nin organ, kurum, kuruluĢ ve vatandaĢlarına
Ģeriat ilkeleri uyarınca uygulanmasına mani olmayacağı açıktır.
Bu anlaĢmanın 18 inci maddesinde; sözü edilen Uluslararası Ticaret Finansmanı Ġslami
Kurumunun tüm faaliyetlerinin Ģeriat ilkeleri ile uyumlu olacağı belirtilmektedir. Bu hüküm
yalnız bu madde ile ilgili olmayıp, kurumun tüm faaliyetlerine Ģamil bir nitelik taĢımaktadır.
O nedenle Ģeriat ilkelerinden bahseden bu maddeye ve Ģeriat hukukundan bahseden diğer
maddelerine Türkiye‟nin çekince koyması, kurumun diğer maddelerde öngörülen
faaliyetlerinin Ģeriat hukukuna uygun olmadan yürütülmesi sonucunu doğurmayacaktır. 1969
yılında Viyana‟da kabul edilen Milletlerarası AnlaĢmalar Hukuku Hakkında SözleĢmenin 2
nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendine göre çekince, bir devletin anlaĢmayı imza,
onaylama, kabul ve uygun bulunması durumunda anlaĢmanın kimi kurallarının hukuksal
etkisini kendisi hakkında kaldırmak veya değiĢtirmek amacıyla tek taraflı yaptığı bir
bildirimdir. Oysa dava konusu kuralla kabul edilen AnlaĢmadaki çekince maddeleri, söz
konusu AnlaĢmanın özünü değiĢtirmemekte, kimi kuralların hukuksal etkisini Türkiye
hakkında kaldırma veya değiĢtirme etkisini göstermemektedir. “Tüm aktiviteleri ve
faaliyetleri ġeriat ilkeleri ile uyumlu” bir Kurum ile “Ģeriat ilkelerine” çekince konulduğunu
belirterek karĢılıklı iliĢkide bulunmak, Kurumun niteliğini ve özünü değiĢtirmeyecektir. Bu
durumda, çekince; somut, belirli, öngörülebilir, açık ve net bir sonuç içermemekte, eylemli
olarak uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
Çekince konulan maddeler, özellikle de 18 inci madde, “Uluslararası Ticaret
Finansmanı Ġslami Kurumu”nun niteliğini oluĢturmaktadır. Türkiye‟nin imzaladığı
anlaĢmanın özünü de bu maddeler oluĢturmaktadır. Uluslararası hukuka göre bu anlaĢmanın
özüne Türkiye tarafından konulan çekincenin geçerli olması ya da Türkiye lehine hukuksal
etki doğurması ihtimali fiilen bulunmayacağı için bu anlaĢmanın, çekincelerle de olsa uygun
bulunması Anayasamızın amir hükümlerine aykırılık teĢkil etmektedir. AnlaĢmaya konulan
ihtirazi kayıt, açık ve net olarak anayasal güvenceyi sağlayacak nitelikte olmalıdır.
Dava konusu olan Yasa, uluslararası bir anlaĢmayı uygun bulma yasasıdır. Yasanın
Anayasaya aykırı maddeler taĢıdığı bizzat Hükümet ve TBMM tarafından da kabul edilmiĢ,
bunu önlemek amacıyla „ihtirazi kayıt derpiĢ olunması‟ öngörülmüĢtür. Ġptal davasının temel
nedeni, bu kaydın Anayasaya aykırılığı önleyemeyeceği ve Türkiye‟nin Anayasanın 2 nci
maddesindeki ilkelere karĢın, Ģeriat hükümlerini uygulamak zorunda kalacağıdır. Bazı
maddelerine “ihtirazi kayıt derpiĢ olunan” AnlaĢma ile kurulan “Ġslâmi Kurum”un, Ģer‟i
hükümlere göre faaliyet göstermesini engelleyecek hiçbir hüküm bulunmadığı gibi,
AnlaĢmanın bütünlüğünden, Türkiye tarafından konulan çekincenin Kurum‟un faaliyetleri
yönünden bir anlam ifade etmeyeceği de açıktır. Kaldı ki, çekince konulan hükümler
yönünden, bir boĢluğun ortaya çıkacağı, bu boĢluğun doldurulması konusunda yasal önlemin
alınmadığı da açıktır. Bu açıdan, 6118 sayılı Yasanın, Anayasanın 2 nci maddesinde
açıklanan ve 4 üncü maddesine göre değiĢtirilmesi bile teklif edilemeyecek olan “lâik devlet”
ilkesi ile bağdaĢması olanaksızdır.
Öte yandan, Anayasanın 7 nci maddesi gereğince, yasama yetkisi devredilemez bir yetki
olduğuna göre, TBMM, yürütme organının, kendini yasama organı yerine koyarak
“yorumlayabileceği”, “muğlak” bir düzenleme yapamaz. Çekince konulan hükümlerin ortaya
çıkaracağı boĢluğun kimin tarafından nasıl doldurulacağı, böyle bir iĢlemin AnlaĢma
taraflarınca kabul edilip edilmeyeceği de belli değildir.
Uluslararası anlaĢmaların, Anayasamız açısından taĢıdığı farklılık bilinmektedir.
Usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ bir uluslararası anlaĢmanın Anayasaya aykırılık denetimi
yapılamamaktadır. AnlaĢmanın onaylanması ve yürürlüğe girmesi durumunda Türkiye,
bundan geriye dönemeyecek ve Ġslami Kurum ile iliĢkilerini Anayasaya aykırı olarak devam
ettirmek, yükümlülüklerini yerine getirmek zorunda kalacaktır. AnlaĢmanın, özellikle üye
ülkeler arasındaki ekonomik iliĢkilerde ortak hedefleri belirleyen giriĢ bölümüyle ilgili
çekinceler, doğal olarak bütünü etkileyecek niteliktedir. Bunların sadece ilgili oldukları
hükümlerle sınırlı bir uygulama alanına sahip oldukları düĢünülemez.
Onay Yasasının, uygun bulduğu anlaĢmanın incelenmesi Anayasanın 90 ıncı maddesine
göre olanaklı olmamakla birlikte, Anayasanın 7 nci maddesine göre TBMM‟de olan yasama
yetkisinin devredilip devredilmediği ve yasama organının kaynağını Anayasadan almayan bir
yetkiyi kullanıp kullanmadığının saptanması da, ancak uygun bulunan anlaĢmanın anlam ve
içeriğinden ortaya çıkacaktır. Yasama organı 90 ıncı maddeye göre uygun bulma yasasını
kabul ederken Anayasa hükümlerine aykırı davranamaz. Anayasa, bu tür yasaların kabulünde
TBMM‟ye Anayasa dıĢına çıkma gibi bir istisnai yetki tanımamıĢtır. AnlaĢmanın içeriğine
bakmadan, yasama organının anayasal sınırlar içinde kalıp kalmadığının saptanması
mümkün değildir. Uygun bulma yasasının amacı, aslında, yasama organının anlaĢma
hükümlerinin anayasal denetimini yapmasıdır. Bu denetimin tamamlayıcısı ise Anayasa
Mahkemesi denetimidir. AnlaĢma hükümleri, burada Anayasaya aykırılığı ileri sürülen norm
değil, Anayasaya aykırılığın denetlenebilmesi için gerekli destek norm niteliğindedir. Bu
destek norm olmadan onay yasası somut ya da soyut olarak denetlenemez. Kaldı ki,
Anayasanın 90 ıncı maddesinin son fıkrasında sözü edilen ve Anayasa aykırılık iddiası ile
Anayasa Mahkemesine baĢvurulamayan anlaĢma, “usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ” olan
anlaĢmadır. Bir anlaĢmanın onaylanmasının, TBMM‟ce onaylamayı bir yasayla uygun
bulması, o anlaĢmanın yürürlüğe girmesi için nihai koĢul değil ön koĢuldur. AnlaĢmalar,
uygun bulma yasasının yürürlüğe girmesiyle, yürürlüğe girmezler. Bu yönüyle de, destek
norm olarak kullanılan anlaĢma hükümlerinin, Anayasanın 90 ıncı maddesi kapsamında
anayasal denetiminin yapılmaması kuralının ihlalinden söz edilemez.
Çekince konularak kabul edilen maddeler yönünden inceleme yapabilen Anayasa
mahkemesinin, aynı gerekçeyle çekince konulmayan maddeler yönünden de inceleme yapması
mümkündür. Nitekim, çekince konulan maddeler de uygun bulma Yasasına alınmamıĢ, madde
numaralarına gönderme yapmakla yetinilmiĢtir. Çekince konulmayan maddelerin tek tek
gönderme yapılmadan kabulü ile çekince konulan maddelerin Yasa metninde gösterilmesi
arasında hukuksal yönden fark bulunmamaktadır. Çekince nedeniyle gönderme yapılan
hükümler nasıl, AnlaĢma metnine bakılarak yorumlanıyorsa, çekince konulmayan maddeler
de aynı Ģekilde yorumlanabilir. Çekince konulmayan maddeler, tek tek sayılmasa bile, tıpkı
çekince konulan maddeler gibi, uygun bulma Yasasının içine yerleĢmiĢtir. Çekince konulsa da
konulmasa da, AnlaĢma hükümleri, uygun bulma Yasasının içeriğinin belirlenmesi yönünden
destek normdur. Çekince konulan maddeler, Anayasa mahkemesinin E.1996/55 sayılı
kararında olduğu gibi, destek norm olarak görülebiliyorsa, çekince konulmayan maddeler de
destek norm olarak görülmelidir. Esasen, böyle bir ayrımın yapılması da hukuk devleti
yönünden doğru değildir. Her iki durumda da AnlaĢma maddelerinin dolaylı denetiminden
söz edilemez. Aksi halde, uygun bulma Yasasının denetimi yapılamamıĢ olur ki, bu durum
Anayasa ile bağdaĢmaz. Bu yönden bakıldığında, Anayasa Mahkemesinin, E.1996/55 sayılı
kararında, incelemeyi çekince konulan ya da konulmayan Ģeklinde ayrıma tabi tutması
çeliĢkilidir ve bu çeliĢkinin Anayasanın 148 inci maddesi kapsamında kabul edilmesi mümkün
değildir. AnlaĢma metninden destek norm olarak yararlanılmadığında, uygun bulma
Yasasının denetiminin önü, Anayasaya aykırı olarak, kapatılmıĢ olur. Anayasal denetim
yapılamaz hale gelir.
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve iĢlemleri hukuka uygun,
insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir
hukuk düzeni kurup bunu geliĢtirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan
kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların
üstünde yasakoyucunun da uyması gereken temel hukuk ilkeleri ve Anayasa bulunduğunun
bilincinde olan devlettir. Hukuk devleti, siyasal iktidarı hukukla sınırlayarak ve devlet
etkinliklerinin düzenli sürdürülebilmesi için gerekli olan hukuksal alt yapıyı oluĢturarak aynı
zamanda istikrara da hizmet eder. Bu istikrarın özü hukuki güvenlik ve öngörülebilirliktir.
Hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik sağlanabilmesi ise, kuralların genel, soyut, açık ve
anlaĢılabilir olmalarına bağlıdır. Hukuk devleti, yasaların kamu yararına dayanması ilkesini
de içerir.
Hukuk devleti olabilmenin bir baĢka göstergesi de “genellik” ilkesine uyulmasıdır.
„Yasaların genelliği‟ ilkesi, özel, aktüel ve geçici bir durumu gözetmeyen, belli bir kiĢiyi hedef
almayan, aynı statüde olan herkesi kapsayan kuralların getirilmesini zorunlu kılar. Ortada
imzalanmıĢ bir AnlaĢma olması, uygun bulma yasasını kabul eden yasama organının kamu
yararı ve lâik hukuk devleti ilkelerinin yok saymasını gerektirmez. Uluslararası anlaĢmaların
yürürlüğü, imzalanmasına bağlı değildir.
1969 yılında Viyana‟da kabul edilen Milletlerarası AnlaĢmalar Hukuku Hakkında
SözleĢme‟nin 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendine göre çekince, bir devletin
anlaĢmayı imza, onaylama, kabul ve uygun bulunması durumunda anlaĢmanın kimi
kurallarının hukuksal etkisini kendisi hakkında kaldırmak veya değiĢtirmek amacıyla tek
taraflı yaptığı bir bildirimdir. Ancak, çekincenin, çekince konulmayan maddelerin Anayasaya
aykırılığını ortadan kaldırması halinde anlamı vardır. Çekinceye rağmen aykırılık devam
ediyorsa, uygun bulma yasası da Anayasaya aykırı hale gelir.
Anayasanın BaĢlangıç bölümünde, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, “dünya milletleri
ailesinin eĢit haklara sahip Ģerefli bir üyesi” olduğu, aynı zamanda da, “millet iradesinin
mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız Ģartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına
kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kiĢi ve kuruluĢun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi
demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiĢ hukuk düzeni dıĢına çıkılamayacağı”
belirtilmiĢtir. Bu ilkeleri, aynı zamanda, Anayasanın BaĢlangıç kısmında “hiçbir faaliyetin
Türk milli menfaatlerinin, ... karĢısında koruma göremeyeceği” ilkesi ile birlikte
değerlendirmek gerekir. Anayasadaki hukuk düzeni, temel ilkeleri 2 nci maddesinde
gösterilen esaslar olup, 7 nci maddesine göre de yasama yetkisi, “Türk Milleti adına Türkiye
Büyük Millet Meclisinindir” ve “devredilemez”. TBMM‟nin bu yetkisini kullanırken,
kaynağını Anayasadan almayan bir yetki kullanamayacağı da açıktır. Anayasanın 90 ıncı
maddesinde de bu kaynağın ve yetkinin istisnası gösterilmemiĢtir.
Yasama organı, nasıl herhangi bir alanı Anayasaya uygun olmak koĢuluyla
düzenleyebilirse, uygun bulma yasasını da aynı Ģekilde, Anayasaya uygun olmak koĢuluyla
kabul edebilir. Anayasanın 2 nci maddesindeki “demokratik, lâik hukuk devleti ilkesi” bu
anlamda yasaların olduğu gibi uluslararası anlaĢmaların da çerçevesini çizer. Nasıl yasalar,
lâik hukuk devletine aykırı olamazsa, uluslararası anlaĢmalar da olamaz. Bu değiĢmez,
değiĢtirilmesi teklif dahi edilemez kuralı gözetecek ve yaĢama geçirecek olan mercii “yasama
organı”, kural ise uluslararası anlaĢmayı “uygun bulma yasası”dır.
6118 sayılı Yasayla, AnlaĢmanın kimi hükümlerine çekince konulmasına karĢın, lâik
hukuk devleti ilkesinin ihlali engellenememiĢtir. Lâik hukuk devletini ihlal eden AnlaĢmanın
TBMM tarafından uygun bulunması Anayasanın Türkiye Cumhuriyetinin lâik bir hukuk
devleti olduğunu ifade eden 2 nci ve yasama yetkisini belirleyen 7 nci maddeleri ile
bağdaĢmaz. Lâik hukuk devleti yasal güvence altına alınmayarak, Anayasanın BaĢlangıç‟ı ve
Türk toplumunu çağdaĢ uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin
lâiklik niteliğini koruma amacını güden 174 üncü maddesi de ihlal edilmiĢtir.
Anayasanın 2 nci ve 7 nci maddelerine ve BaĢlangıç Bölümüne aykırılığı açık bir
uluslararası anlaĢmaya konulan “ihtirazi kayıt”, “açık” ve “bağlayıcı” olmadığı, yürütme
organınca değiĢik biçimlerde yorumlanmaya elveriĢli olduğu için, 6118 sayılı Yasanın 1 inci
maddesinin uygulanması olanaksız hale gelmiĢtir.
Açıklanan nedenlerle, 22.02.2011 tarihli ve 6118 sayılı “Uluslararası Ticaret
Finansmanı Ġslami Kurumu Kurucu AnlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun”un 1 inci maddesinin Anayasanın BaĢlangıç‟ı ile 2 nci, 4 üncü, 7 nci ve 174 üncü
maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir.
III. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA ĠSTEMĠNĠN GEREKÇESĠ
Hukuk devletine aykırı olan, temel hak ve özgürlükleri ölçüsüzce sınırlandıran ve
Anayasaya açıkça aykırı olan bir düzenlemenin, uygulanması halinde, sonradan giderilmesi
olanaksız zararlara yol açacağı çok açıktır.
Öte yandan, Anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması,
hukuk devleti sayılmanın da gereğidir. Anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin, bir hukuk
devletinde sübjektif yararların üstünde, özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini
de zedeleyeceği kuĢkusuzdur. Hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende, kiĢi
hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından, bu ilkenin zedelenmesinin hukuk
devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama
bulunmamaktadır.
Dava konusu olan Yasa, uluslararası bir anlaĢmayı uygun bulma yasasıdır. Yasa‟nın
Anayasaya aykırı maddeler taĢıdığı bizzat Hükümet ve TBMM tarafından da kabul edilmiĢ,
bunu önlemek amacıyla „ihtirazi kayıt derpiĢ olunması‟ öngörülmüĢtür. Anayasaya aykırılık
savının temel nedeni de, bu ihtirazi kaydın Anayasaya aykırılığı önleyemeyeceği ve
Türkiye‟nin zaman zaman Anayasanın 2 nci maddesindeki ilkelere karĢın, Ģeriat ilkelerini
uygulamak zorunda kalacak olmasıdır. Anayasal denetim sırasında, AnlaĢma hükümleri
uygulanmaya baĢlarsa Türkiye giderilmesi mümkün olmayan zararlarla karĢılaĢacağı
yükümlülük altına girmiĢ olacaktır.
Bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla, Anayasaya açıkça aykırı olan
iptali istenen hükmün iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün de durdurulması
istenerek Anayasa Mahkemesine dava açılmıĢtır.
IV. SONUÇ VE ĠSTEM
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, 22.02.2011 tarihli ve 6118 sayılı “Uluslararası
Ticaret Finansmanı Ġslami Kurumu Kurucu AnlaĢmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun”un 1 inci maddesinin, Anayasanın BaĢlangıç‟ı ile 2 nci, 4 üncü, 7
nci ve 174 üncü maddelerine aykırı olduğundan iptaline, Anayasaya açıkça aykırı olması ve
uygulanması halinde giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için, iptal
davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesine iliĢkin
istemimizi saygı ile arz ederiz.‖
II- YASA METĠNLERĠ
A- Ġptali Ġstenilen Yasa Kuralı
6118 sayılı Kanun‘un dava konusu 1. maddesi Ģöyledir:
―MADDE 1- (1) Türkiye Cumhuriyeti adına 30 Mayıs 2006 tarihinde Kuveyt Ģehrinde
imzalanan “Uluslararası Ticaret Finansmanı Ġslami Kurumu Kurucu AnlaĢma”nın
onaylanması; AnlaĢma’nın giriĢ bölümünün birinci ve üçüncü paragrafları ile 8 inci
maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendi ve 18 inci maddesine “Anayasamız,
kanunlarımız ve bağlı olduğumuz anlaĢmalar hükümlerinin saklı olduğu” Ģeklinde ihtirazi
kayıt derpiĢ olunmak üzere uygun bulunmuĢtur.‖
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Dava dilekçesinde, Anayasa‘nın BaĢlangıç‘ı ile 2., 4., 7. ve 174. maddelerine
dayanılmıĢtır.
III- ĠLK ĠNCELEME
Anayasa Mahkemesi Ġçtüzüğü‘nün 8. maddesi gereğince HaĢim KILIÇ, Osman
Alifeyyaz PAKSÜT, Serruh KALELĠ, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Fettah
OTO, Serdar ÖZGÜLDÜR, Zehra Ayla PERKTAġ, Recep KÖMÜRCÜ, Alparslan ALTAN,
Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECĠPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz
AKINCI ve Erdal TERCAN‘ın katılımlarıyla 2.6.2011 gününde yapılan ilk inceleme
toplantısında;
1- Dosyada eksiklik bulunmadığından iĢin esasının incelenmesine, HaĢim KILIÇ,
Serdar ÖZGÜLDÜR, Alparslan ALTAN, Engin YILDIRIM, Nuri NECĠPOĞLU, Hicabi
DURSUN ile Celal Mümtaz AKINCI‘nın karĢıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
2- Yürürlüğü durdurma isteminin esas inceleme aĢamasında karara bağlanmasına
OYBĠRLĠĞĠYLE,
karar verilmiĢtir.
IV- ESASIN ĠNCELENMESĠ
Dava dilekçesi ve ekleri, Raportör Musa SAĞLAM tarafından hazırlanan iĢin esasına
iliĢkin rapor, iptali istenilen yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri
ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüĢülüp düĢünüldü:
Dava konusu kuralı da içeren Kanun‘un milletlerarası andlaĢmanın onaylanmasını
uygun bulma kanunu olması, Kanun‘un iptali istenen 1. maddesinin söz konusu AnlaĢma
maddelerini tekrar etmeksizin sadece ihtirazi kayıt derpiĢ olunan maddelerin baĢlıklarını
vermekle yetinmesi ve Anayasa‘nın 90. maddesiyle milletlerarası andlaĢmaların Anayasa‘ya
aykırılığı iddiası ile Anayasa Mahkemesine baĢvurulmasının yasaklanması karĢısında;
Anayasa‘ya aykırılık sorununu incelemeden önce milletlerarası andlaĢmaların ve onların
onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanunların yargısal denetimi konusunun açıklığa
kavuĢturulması gerekmektedir.
A- Milletlerarası AndlaĢmaların Yargısal Denetimi
Milletlerarası andlaĢmaların Türk hukuk düzenindeki yeri ve Anayasal denetimi,
Anayasa‘nın 90. maddesinin son fıkrasında ―Usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ milletlerarası
andlaĢmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa
Mahkemesine baĢvurulamaz‖ biçiminde düzenlenmiĢtir. Bu hükümde yer alan
―baĢvurulamaz‖ ibaresi, kesin bir önerme olup andlaĢmalara karĢı Anayasa Mahkemesine
baĢvuru yolunu kapatmaktadır. Anayasa, andlaĢmaların denetimine iliĢkin istisnai
düzenlemelere de yer vermemiĢ olduğundan bu hükmün aksine bir uygulamanın da yorum
yoluyla yapılabilmesi mümkün değildir. Ayrıca, anayasanın bütünlüğü ilkesi açısından
bakıldığında, milletlerarası iliĢkilerin niteliği gereği andlaĢmalar üzerindeki tek denetimin
onların onaylanmasını uygun bulmaya dair kanunun görüĢülmesi sırasında TBMM‘nin
yapabileceği siyasal denetim olduğu açıktır.
Anayasa‘nın 90. maddesinin gerekçesinde, ―uygulamada iyi iĢlediği ve ihtiyaca cevap
verdiği için‖ 1961 Anayasası‘nda yer alan andlaĢmaların denetimine iliĢkin kuralın aynen
alındığı belirtilmiĢtir. Bu nedenle, 1961 Anayasası‘nın kabulü süreci incelenerek 1982
Anayasası‘nın 90. maddesinin kabulünü gerektiren gerekçeleri saptamak gerekmektedir.
1961 Anayasası‘nın hazırlık sürecinde Kurucu Meclis tarafından oluĢturulan Anayasa
Komisyonunca hazırlanan metinde andlaĢmaların Anayasa‘ya aykırılığının bunların
onaylanması öncesinde ileri sürülebilmesi ve incelenmesi öngörülmüĢ (önleyici denetim);
bunun gerekçesi olarak da “... Milletlerarası andlaĢmaların Anayasaya uygunluğunun
murakabesi konusunda, kanunlarla ilgili murakabeye nazaran farklı bir usul getirilmektedir.
Gerçekten bir anlaĢmanın yürürlüğe girmesinden sonra Anayasaya aykırılığı dolayısıyla
iptalinin Devletin milletlerarası sorumluluğunu doğurmaması için, bu murakabenin teĢri
organın tasvibinden geçmeden önce tahkik edilmesi ve sonuçlandırılması zaruridir.‖
denilmiĢtir. Ancak Millî Birlik Komitesi tarafından, önleyici denetime iliĢkin hüküm
maddeden çıkarılmıĢ ve maddenin son fıkrası, ―usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ
milletlerarası andlaĢmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında 149 uncu ve 151 inci
maddeler gereğince Anayasa Mahkemesine baĢvurulamaz.‖ biçiminde düzenlenmiĢtir. Buna
göre, milletlerarası iliĢkilerin siyasî yönünün ağır basması nedeniyle dıĢ iliĢkilerin sürekliliği
bakımından doğabilecek sakıncaların önlenmesi amacıyla milletlerarası andlaĢmaların iptali
için Anayasa Mahkemesine baĢvurulmasının engellendiği anlaĢılmaktadır.
Usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ bir milletlerarası andlaĢmanın, Anayasa‘ya aykırı
bulunarak iptal edilmesi, Devletin o andlaĢmayla kabul ettiği yükümlülüklerini yerine
getirememesi neticesini ortaya çıkaracaktır. Bu hâl tartıĢmasız Devleti, uluslararası hukuk
karĢısında zor durumda bırakacak, Devlet andlaĢmanın niteliğine ve kapsamına göre birtakım
yaptırımlara maruz kalabilecek ve uluslararası alandaki saygınlığının zarar görmesi söz
konusu olabilecektir. Bu nedenle, anayasa koyucu, milletlerarası andlaĢmaların
onaylanmalarının ardından iptale konu olabilmesinin uluslararası hukuk açısından Devleti bir
takım ciddi sorumluluklar altına sokabileceğini düĢünmüĢ ve onları Anayasal denetimin
dıĢında tutmuĢtur.
B- Milletlerarası AndlaĢmayı Onaylamayı Uygun Bulma Kanununun Yargısal
Denetimi
Anayasa‘nın 104. maddesine göre milletlerarası andlaĢmaları onaylama ve yayımlama
yetkisi CumhurbaĢkanı‘na aittir. Anayasa‘nın 90. maddesi ise CumhurbaĢkanı‘nın
milletlerarası andlaĢmayı onaylanmasını, TBMM‘nin onaylamayı bir kanunla uygun
bulmasına bağlamıĢtır. Uygun bulma kanunları, diğer kanunlardan temelde farklı olmayıp
onlarla aynı süreci izleyerek kabul edilirler, tarih ve numara alırlar, Resmî Gazete‘de
yayımlanırlar. Ancak, bu kanunlar ilke olarak üç maddeliktir. Ġlk madde ilgili andlaĢmanın
çekince konularak veya çekincesiz uygun bulunduğunu, ikinci madde, kanunun yürürlüğe
giriĢ tarihini, üçüncü madde ise kanunun yürütülmesini düzenler.
Anayasa‘nın 148. maddesinde ―Anayasa Mahkemesi, kanunların, … Anayasaya Ģekil ve
esas bakımlarından uygunluğunu denetler‖ denilmektedir. Anayasa, kanunların anayasaya
uygunluk denetimine getirdiği istisnalara da aynı maddede ya da farklı maddelerde yer
vermiĢtir. Kanunların Ģekil bakımından denetiminin son oylamanın öngörülen çoğunlukla
yapılıp yapılmadığı ile sınırlı olması ve Anayasa‘nın 174. maddesindeki Türkiye
Cumhuriyeti‘nin laik niteliğini koruma amacını güden inkılâp kanunlarının Anayasa‘ya aykırı
olduğu Ģeklinde anlaĢılamayacağına dair hükümleri bunun istisnalarıdır. Ancak Anayasa‘da
uygun bulma kanunun denetimini yasaklayan bir kural bulunmamaktadır. Ayrıca, ne 1982
Anayasası‘nın gerekçesinde ne de onun göndermede bulunduğu 1961 Anayasası‘nın
gerekçesinde bunun aksini belirten bir ifadeye de yer verilmemektedir. Öte yandan, belirtilen
anayasal düzenlemeler karĢısında bu denetimin yapılması, devletin bütün etkinliklerinde
hukuka ve Anayasa‘ya uyması, iĢlem ve eylemlerinin bağımsız yargı denetimine tabi olması
anlamına gelen hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Bu nedenle, andlaĢmalardan bağımsız
olarak uygun bulma kanunlarına karĢı Anayasa Mahkemesine baĢvurulabileceği kabul
edilmelidir.
C- Uygun Bulma Kanununun Denetiminin Kapsamı
Bir milletlerarası andlaĢma, doğrudan denetime tabi tutulamamasına rağmen
onaylanmasını uygun bulan kanunun anayasallık denetimi mümkündür. Ancak Anayasa‘nın
90. maddesindeki emredici hüküm gereği, uygun bulma kanunu denetlenirken, andlaĢmanın
denetiminin yapılmasına izin verilmemiĢtir. Anayasa koyucunun milletlerarası andlaĢmaların
Anayasal denetimini açık bir irade ile dıĢarıda bırakmasına rağmen, uygun bulma kanununun
denetimi yoluyla anlaĢmalar hakkında değerlendirme yapmak Anayasa‘nın 90. maddesindeki
yasaklayıcı düzenlemeyi iĢlevsiz hale getirecektir.
Uygun bulma kanununun Ģekil bakımından denetimi, kanunun son oylamasında
öngörülen çoğunlukla kabul edilip edilmediği ile sınırlıdır. ġekil denetimi kapsamında
Anayasa‘nın 90. maddesiyle getirilen yasağı bertaraf edici nitelikte denetim yapılması da söz
konusu olamaz.
Uygun buldukları andlaĢmayı tekrar etmeyen ve ilke olarak üç maddeden oluĢan uygun
bulma kanunlarının esas yönünden denetimini yapmayı kabul etmek, andlaĢmanın içeriğine
iliĢkin çeĢitli değerlendirmelerde bulunmayı gerektirir. Uygun bulma kanununun andlaĢma
kuralları gözetilerek yapılacak bir incelemesi, andlaĢma kurallarının dolaylı olarak
denetlenmesi anlamına gelir. Oysa, Anayasa‘nın 90. maddesi böyle bir incelemeye engeldir.
Bununla beraber, uygun bulma kanununun bazı hükümleri, onaylanmasını uygun
bulduğu andlaĢmadan ayrılabiliyor, bağımsız olarak kendi baĢına hüküm ifade edebiliyor ve
ondan ayrı olarak hukuk düzeninde etki yapabiliyorsa, anılan hükümlerin Anayasa‘ya
aykırılığı iddiasının esas bakımından incelenmesi mümkündür. Buna karĢılık uygun bulma
kanununun ancak andlaĢma ile birlikte anlam ve etki taĢıyan nitelikteki hükümlerinin esas
bakımından denetlenebilmesi söz konusu değildir.
D- Anayasa‟ya Aykırılık Sorunu
Dava dilekçesinde; AnlaĢma'nın kimi hükümlerine çekince konulmasına karĢın, lâik
hukuk devleti ilkesinin ihlalinin engellenemediği, lâik hukuk devletini ihlal eden bir
AnlaĢma'nın TBMM tarafından uygun bulunmasının Anayasa‘nın Türkiye Cumhuriyetinin
lâik bir hukuk devleti olduğunu ifade eden 2. ve yasama yetkisini belirleyen 7. maddeleri ile
bağdaĢmaz olduğu, lâik hukuk devleti yasal güvence altına alınmayarak Anayasa‘nın
BaĢlangıç‘ı, laiklik ilkesinin değiĢtirilmesi teklifini yasaklayan 4. maddesi ve Türk toplumunu
çağdaĢ uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin lâiklik niteliğini
koruma amacını güden 174. maddesinin de ihlal edildiği belirtilerek kuralın, Anayasa‘nın
BaĢlangıç‘ı ile 2., 4., 7. ve 174. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüĢtür.
Kanun, 30.5.2006 tarihinde imzalanan Uluslararası Ticaret Finansmanı Ġslami Kurumu
Kurucu AnlaĢma'nın onaylanmasının uygun bulunduğuna dairdir. Dört maddeden oluĢan
anılan Kanun‘un iptali istenen 1. maddesi, AnlaĢma'nın giriĢ bölümünün birinci ve üçüncü
paragrafları ile 8. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendi ve 18. maddesinin
―Anayasamız, kanunlarımız ve bağlı olduğumuz anlaĢmalar hükümlerinin saklı olduğu‖
Ģeklinde ihtirazi kayıt derpiĢ olunmak Ģartıyla onaylanmasının uygun bulunduğunu
belirtmektedir. Kanun‘un 2. maddesi Türkiye‘nin Kuruma katılım payını düzenlemekte, 3.
maddesi Kanun‘un yayımı tarihinde yürürlüğe gireceğini son maddesi ise Kanun‘un
yürütülmesi görevinin Bakanlar Kuruluna ait olduğunu hükme bağlanmaktadır.
Kanun‘un dava konusu kural olan 1. maddesi, uygun bulduğu AnlaĢma ile birlikte
anlam taĢımaktadır ve ancak onunla birlikte ele alındığında hukuk düzenimizde etki yapabilir
niteliktedir. Bu nedenle söz konusu kuralın denetiminin ancak AnlaĢma kuralları gözetilerek
yapılabileceği, bunun da Anayasa‘nın 90. maddesinde yasaklanan uluslararası andlaĢma
kurallarının denetlenmesi anlamına geleceği açıktır.
Açıklanan nedenlerle, Kanun‘un 1. maddesine yönelik Anayasa‘ya aykırılık iddiası
yerinde görülmediğinden bu konudaki iptal isteminin reddi gerekir.
V- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI ĠSTEMĠ
22.2.2011 günlü, 6118 sayılı Uluslararası Ticaret Finansmanı Ġslami Kurumu Kurucu
AntlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun‘un 1. maddesine yönelik iptal
istemi, 31.5.2012 günlü, E.2011/47, K.2012/87 sayılı kararla reddedildiğinden, bu maddeye
iliĢkin yürürlüğün durdurulması isteminin REDDĠNE, 31.5.2012 gününde OYBĠRLĠĞĠYLE
karar verilmiĢtir.
VI- SONUÇ
22.2.2011 günlü, 6118 sayılı Uluslararası Ticaret Finansmanı Ġslami Kurumu Kurucu
AnlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun‘un 1. maddesi ile ilgili iptal
isteminin REDDĠNE, 31.5.2012 gününde OYBĠRLĠĞĠYLE karar verildi.
BaĢkan
HaĢim KILIÇ
BaĢkanvekili
Serruh KALELĠ
BaĢkanvekili
Alparslan ALTAN
Üye
Fulya KANTARCIOĞLU
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Üye
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Üye
Zehra Ayla PERKTAġ
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
Üye
Burhan ÜSTÜN
Üye
Engin YILDIRIM
Üye
Nuri NECĠPOĞLU
Üye
Hicabi DURSUN
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
Üye
Erdal TERCAN
Üye
Muammer TOPAL
Üye
Zühtü ARSLAN
KARġIOY YAZISI
2.6.2011 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında 22.2.2011 günlü, 6118 sayılı
Uluslararası Ticaret Finansmanı Ġslami Kurumu Kurucu AntlaĢmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun‘un 1. maddesinin iptali istemi ile ilgili olarak çoğunluk kararıyla
iĢin esasının incelenmesine karar verilmiĢtir.
Milletlerarası andlaĢmaların Türk hukuk düzenindeki yeri ve yargısal denetimi,
Anayasa‘nın 90. maddesinin son fıkrasında düzenlenmiĢtir. Buna göre, ―Usulüne göre
yürürlüğe konulmuĢ milletlerarası andlaĢmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında
Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine baĢvurulamaz‖. Bu kuralda yer alan
―baĢvurulamaz‖ ibaresi, kesin bir Ģekilde andlaĢmalara karĢı Anayasa Mahkemesine baĢvuru
yolunu kapatmakta ve bu konuda bir istisnaya da yer vermemektedir.
Bir milletlerarası andlaĢma, belirtilen düzenlemeler nedeniyle doğrudan denetime tabi
tutulamamasına rağmen onun onaylanmasını uygun bulan kanunun anayasallık denetiminin
yapılmasını engelleyen bir kural bulunmamaktadır. Ancak Anayasa Mahkemesinin uygun
bulma kanunu üzerinde denetim yaparken, onun uygun bulduğu andlaĢmayı denetlemesi de
Anayasa‘nın 90. maddesi ile bağdaĢmaz.
Ġptali istenen Kanun, Türkiye Cumhuriyeti adına 30.5.2006 tarihinde imzalanan
Uluslararası Ticaret Finansmanı Ġslami Kurumu Kurucu AnlaĢmanın onaylanmasının uygun
bulunduğuna dairdir. Dört maddeden oluĢan anılan Kanun‘un iptali istenen 1. maddesinde,
AnlaĢmanın giriĢ bölümünün birinci ve üçüncü paragrafları ile 8. maddesinin (2) numaralı
fıkrasının (b) bendi ve 18. maddesinin ―Anayasamız, kanunlarımız ve bağlı olduğumuz
anlaĢmalar hükümlerinin saklı olduğu‖ Ģeklinde ihtirazi kayıt derpiĢ olunmak Ģartıyla
onaylanmasının uygun bulunduğu belirtilmektedir. Kanun‘un 2. maddesi Türkiye‘nin Kuruma
katılım payını düzenlemekte, 3. maddesi Kanun‘un yayımı tarihinde yürürlüğe gireceğini son
maddesi ise Kanun‘un yürütülmesi görevinin Bakanlar Kuruluna ait olduğunu hükme
bağlanmaktadır.
Kanun‘un dava konusu olan 1. maddesi, uygun bulduğu uluslararası andlaĢma ile
birlikte anlam taĢımaktadır ve ancak onunla birlikte ele alındığında hukuk düzenimizde etki
yapabilir niteliktedir. Bu nedenle söz konusu kuralın iptal istemindeki gerekçelere göre
denetimi ancak andlaĢma kuralları gözetilerek yapılabilir. Böyle bir uygulama ise andlaĢma
kurallarının denetlenmesini yasaklayan Anayasa‘nın 90. maddesine aykırı olacaktır.
Belirtilen nedenlerle, itiraz konusu kurallara yönelik iptal isteminin esas inceleme
aĢamasında Anayasa Mahkemesince denetlenebilecek bir husus bulunmadığından ilk
inceleme aĢamasında istemin Anayasa Mahkemesinin yetkisizliği nedeniyle reddine
karar verilmesi gerektiği düĢüncesiyle kuralın esasının incelenmesine yönelik çoğunluk
görüĢüne katılmadık.
BaĢkan
HaĢim KILIÇ
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Üye
Alparslan ALTAN
Üye
Engin YILDIRIM
Üye
Nuri NECĠPOĞLU
Üye
Hicabi DURSUN
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
[R.G. 22 Kasım 2013 – 28829]
—— • ——
Anayasa Mahkemesi BaĢkanlığından:
Esas Sayısı
: 2011/48
Karar Sayısı : 2012/88
Karar Günü : 31.5.2012
ĠPTAL DAVASINI AÇANLAR : Anamuhalefet Partisi (Cumhuriyet Halk Partisi)
TBMM Grubu adına Grup BaĢkanvekilleri Kemal ANADOL ile M. Akif HAMZAÇEBĠ
ĠPTAL DAVASININ KONUSU : 22.2.2011 günlü, 6119 sayılı Özel Sektörün
GeliĢtirilmesi Ġslami Kurumu Kurucu AntlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun‘un 1. maddesinin Anayasa‘nın BaĢlangıç‘ı ile 2., 4., 7. ve 174. maddelerine
aykırılığı ileri sürülerek iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi istemidir.
I- ĠPTAL ve YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI ĠSTEMĠNĠN GEREKÇESĠ
Dava dilekçesinin gerekçe bölümü Ģöyledir:
―…
II. GEREKÇE
A- Uluslararası AnlaĢmaların Uygun Bulunmasına ĠliĢkin Yasaların Anayasal Denetimi
Dava konusu maddenin yer aldığı 6119 sayılı Yasa, bir uluslararası anlaĢmayı “uygun
bulma” yasasıdır. Konu daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmiĢ ve 27.02.1997
tarihli, E.1996/55, K.1997/33 sayılı kararda;
“Anayasanın “Milletlerarası andlaĢmaları uygun bulma” baĢlığını taĢıyan 90 ıncı
maddesinin birinci fıkrasında, “...andlaĢmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır” denilmekte, maddenin ikinci
ve üçüncü fıkralarında da, kimi durumlarda önceden bir yasa ile uygun bulma zorunluluğu
olmaksızın andlaĢmaları yürürlüğe koyma yetkisi yürütme organına verilmektedir. Maddenin
dördüncü fıkrasında da, “Türk Kanunlarına değiĢiklik getiren her türlü andlaĢmaların
yapılmasında birinci fıkra hükmü uygulanır” denilerek onaydan önce bir yasayla uygun
bulma koĢulu aranmayan andlaĢmalar, yasalarda değiĢiklik gerektiriyorsa bunlar için de
onaylamadan önce TBMM‟nden “uygun bulma” yasasının çıkarılması öngörülmektedir.
Anayasanın 90 ıncı maddesinin gerekçesinde, uygulamada iyi iĢlediği ve ihtiyacı
karĢıladığı için 1961 Anayasası‟ndaki kuralın aynen alındığı belirtilmiĢtir. Bu nedenle, 1961
Anayasası‟nın yasalaĢma evresine bakılarak 1982 Anayasası‟nın 90 ıncı maddesinin
kabulünü gerektiren gerekçeleri saptamak olanaklıdır.
Kurucu Meclis tarafından oluĢturulan Anayasa Komisyonu‟nca hazırlanan metinde,
andlaĢmaların Anayasaya aykırılığının ileri sürülmesini önleyici bir usul benimsenmiĢ;
madde gerekçesinde de, “... Milletlerarası andlaĢmaların Anayasaya uygunluğunun
murakabesi konusunda, kanunlarla ilgili murakabeye nazaran farklı bir usul getirilmektedir.
Gerçekten bir anlaĢmanın yürürlüğe girmesinden sonra Anayasaya aykırılığı dolayısıyla
iptalinin Devletin milletlerarası sorumluluğunu doğurmaması için, bu murakabenin teĢri
organın tasvibinden geçmeden önce tahkik edilmesi ve sonuçlandırılması zaruridir”
denilmiĢtir.
Millî Birlik Komitesi tarafından yapılan incelemede, tasarının ikinci fıkrasında yer
alan, yukarıda sözü edilen hüküm maddeden çıkarılmıĢ ve maddenin son fıkrası, “usulüne
göre yürürlüğe konulmuĢ milletlerarası andlaĢmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında
149 uncu ve 151 inci maddeler gereğince Anayasa Mahkemesine baĢvurulamaz” biçiminde
düzenlenmiĢtir. Anayasanın 90 ıncı maddesinin aynı olan 1961 Anayasası‟nın 65 inci
maddesinin gerekçesinden, milletlerarası iliĢkilerin siyasî yönünün ağır basması nedeniyle dıĢ
iliĢkilerin sürekliliği bakımından doğabilecek sakıncaların önlenmesi amacıyla milletlerarası
andlaĢmaların iptali için Anayasa Mahkemesi‟ne baĢvurulmasının engellendiği
anlaĢılmaktadır.
Anayasanın 90 ıncı maddesinin son fıkrasında, “usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ
milletlerarası andlaĢmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası
ile Anayasa Mahkemesine baĢvurulamaz” denilmektedir. Uluslararası iliĢkilerde sürekliliği
sağlama amacı gözeterek getirilen “andlaĢmaların yargı denetimi dıĢında tutulması”na
iliĢkin bu kuralla anayasal denetimin dıĢında tutulmak istenen, yöntemince yürürlüğe
konulmuĢ olan “uluslararası andlaĢmalar”dır. Bu nedenle, andlaĢmadan bağımsız olarak
onay yasalarına karĢı Anayasa Mahkemesi‟ne baĢvurulabilir.”
DenilmiĢtir. Aynı gerekçeyle, 6119 sayılı Yasanın 1 inci maddesinin Anayasa
Mahkemesi tarafından incelenmesinde bir sorun bulunmamaktadır.
B- 22.02.2011 Tarihli ve 6119 Sayılı “Özel Sektörün GeliĢtirilmesi Ġslami Kurumu
Kurucu AnlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun”un 1 inci Maddesinin
Anayasaya Aykırılığı
6119 sayılı Yasanın 1 inci maddesiyle, Türkiye Cumhuriyeti adına 1 Eylül 2003
tarihinde Almatı‟da imzalanan “Özel Sektörün GeliĢtirilmesi Ġslami Kurumu Kurucu
AnlaĢma”nın onaylanması; AnlaĢma‟nın giriĢ bölümünün birinci paragrafı, 3 üncü
maddesinin (1) numaralı fıkrası ve 14 üncü maddesinin (6) numaralı fıkrası ile 18 inci, 29
uncu ve 55 inci maddelerine “Anayasamız, kanunlarımız ve bağlı olduğumuz anlaĢmalar
hükümlerinin saklı olduğu” Ģeklinde ihtirazi kayıt derpiĢ olunmak üzere uygun bulunmuĢtur.
Maddeden, hükümetin “Özel Sektörün GeliĢtirilmesi Ġslami Kurumu Kurucu
AnlaĢma”nın (AnlaĢma) bazı maddelerinde, Anayasaya, yasalara ve Türkiye‟nin bağlı olduğu
uluslararası anlaĢmalara aykırı noktalar gördüğü ve bu nedenle, bu konuda ihtirazi bir kayıt
“derpiĢ etme” gereksinimi duyduğu ortaya çıkmaktadır. Bunun nedeni, “ihtirazi kayıt derpiĢ
olunan” maddeler incelendiğinde anlaĢılmaktadır:
AnlaĢmanın, ihtirazi kayıt derpiĢ olunan;
a) GiriĢ Bölümünün birinci paragrafı; “Ġslam Kalkınma Bankası‟nın hedefinin, Ġslam
Hukuku ilkelerine uygun olarak, Ġslam Kalkınma Bankası‟na üye ülkelerdeki kamu ve özel
sektör teĢebbüslerinin büyümesini teĢvik ederek ekonomik kalkınmayı ve sosyal geliĢmeyi
güçlendirmek olduğunu ONAYLADIĞINDAN,”
b) 3 üncü maddesinin (1) numaralı fıkrası; “Kurumun amacı, Ġslam Hukuku ilkelerine
uygun olarak, Ġslam Kalkınma Bankası‟nın (bundan sonra “Banka” olarak adlandırılacaktır)
faaliyetlerine ilave olarak mal ve hizmet üreten özel teĢebbüslerin kurulmasını, büyümesini ve
modernizasyonunu teĢvik ederek üye ülkelerin ekonomik kalkınmasını desteklemektir.”
c) 14 üncü maddesinin (6) numaralı fıkrası; “Kurum, Madde 29‟da belirtilen Ġslam
Hukuku Komitesi‟nin Ġslam Hukuku‟na göre uygun bulmadığı yatırım kategorisine giren veya
Kurumun bu AnlaĢma veya bu AnlaĢmaya istinaden çıkarılacak Düzenlemeler ile çeliĢkili
olduğunu düĢündüğü faaliyetleri gerçekleĢtirmeyecektir.”
d) 18 inci maddesi; “Kurum, Genel Kurul, Yönetim Kurulu, Ġcra Komitesi, DanıĢma
Kurulu, Ġslam Hukuku Komitesi, Yönetim Kurulu BaĢkanı, Genel Müdür ve Kurumun Yönetim
Kurulunun izin verdiği sınırlar çerçevesinde Kurumun verimli yönetilmesi için gerekebilecek
diğer memur ve personelden oluĢacaktır.”
e) 29 uncu maddesi; “Ġslam Hukuku Komitesi
1. Kurum, finansal konularda deneyimli, geniĢ bilgi sahibi üç Ġslam Bilgininden oluĢan
bir Ġslam Hukuku Komitesine sahip olacaktır. Ġslam Hukuku Komitesinin üyeleri, yenilenebilir
üç yıllık bir dönem için Yönetim Kurulu tarafından atanacaklardır.
2. Ġslam Hukuku Komitesi, belli bir yatırım kategorisinin Ġslam Hukuku‟na uygun olup
olmadığına karar verecek ve Yönetim Kurulu, Ġcra Komitesi veya Kurum Yönetim tarafından
kendisine yöneltilecek soruları değerlendirecektir.
3. Komite, kararını Yönetimin görüĢünü dikkate aldıktan ve isteğine göre, bu konuda bir
uzmana danıĢtıktan sonra verecektir.
4. Ġslam Hukuku Komitesinin kararları üyelerin oy çokluğu ile alınacak ve dayandığı
argümanları ve nedenleri açıklanacaktır.”
f- 55 inci maddesi; “Eğer Kurum ve üyeliği sona eren bir Üye arasında veya Kurum ile
bir Üye arasında Kurumun faaliyetlerini sona erdirme kararı alındıktan sonra bir
anlaĢmazlık çıkarsa, bu anlaĢmazlık üç hakemden oluĢan bir tahkim mahkemesine
sunulacaktır. Hakemlerden biri Kurum tarafından diğeri ilgili Üye tarafından atanacak, her
iki taraf da tahkim talebini takip eden altmıĢ (60) gün içerisinde atama yapacaktır. Üçüncü
hakem, iki tarafın ortak kararı ile atanacaktır. Taraflar 60 gün içerisinde üçüncü hakem
üzerinde anlaĢmaya varamazlarsa Ġslam Adalet Mahkemesi BaĢkanı üçüncü hakemi
atayacaktır. Ġslam Adalet Mahkemesi ayrıca diğer tarafın talebi üzerine karĢı tarafça
yukarıda belirtilen sürede atanmayan hakemi de atayacaktır. Bütün çabalara rağmen
oybirliği ile bir hakem kararı alınamaz ise üç hakemin oy çokluğu ile nihai ve her iki tarafı
bağlayıcı karar verilecektir. Üçüncü hakem tarafların anlaĢmazlığa düĢtükleri usul
meselelerinin çözümlenmesi için yetkilendirilecektir.”
Ģeklindedir.
Yukarıda sayılan ve çekince koyulan hükümlerin, Türkiye Cumhuriyetinin “lâik devlet”
ilkesini değiĢtirilemeyecek Ģekilde koruyan Anayasa ile çeliĢki içinde olduğu açıktır.
Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü anayasal bir zorunluluk iken, Ġslam hukukuyla uyumlu
bir Ġslamî Kurumun parçası olmak ve AnlaĢmadaki hususlar üzerinde anlaĢmak hem hukuksal
olarak hem de uygulamada mümkün değildir. Ancak çekince konulan hükümler, Ġslamî
Kurumun temel niteliğini ve özünü oluĢturmaktadır. Diğer deyiĢle, Kurum, çekince
konulmasına bakılmaksızın, AnlaĢmada gösterilen temel niteliklere bağlı olarak çalıĢacaktır.
Kaldı ki, AnlaĢmanın 1 inci maddesinde, Kurumun, bu AnlaĢmanın 3 üncü maddesinin
çekince konulan (1) numaralı fıkrasında (1 inci paragrafında) belirtilen genel amacı
gerçekleĢtirmek için kurulacağı belirtilmiĢtir. 1 inci maddedeki bu amaç göndermesi, konulan
çekincenin, öze yönelik olduğunun ve çekince konulmasının bir anlam ifade etmeyeceğinin
açık göstergesidir. Ayrıca, söz konusu Kurumun 29 uncu maddede belirtildiği üzere Ġslam
Hukuku Komitesi adında bir organı bulunacaktır. Türkiye‟nin bu maddeye çekince koyması,
Kurumun bir organın çalıĢmalarını durdurmayacağına göre bir anlam ifade etmeyecektir.
Benzer Ģekilde, tahkim maddesine de çekince konulmuĢtur ki, AnlaĢmanın uyuĢmazlık çözme
iĢi yok sayılamayacağına göre bu çekince de anlam ifade etmeyecektir.
Türkiye‟nin imzaladığı AnlaĢmanın niteliğini ve özünü aslında çekince konulan
hükümler oluĢturmaktadır. Uluslararası hukuka göre bir anlaĢmanın özünü oluĢturan
konusuna ve amacına çekince konulması kabul edilmediği için Türkiye tarafından konulan
çekincenin kabul edilmeyerek etkisiz kılınması yanında, çekinceler geçerli kabul edilse dahi
anılan antlaĢmanın fiilen Türkiye Cumhuriyeti‟nin organ, kurum, kuruluĢ ve vatandaĢlarına
Ġslam Hukuku uyarınca ve Ġslami araçlarla uygulanmasına mani olmayacağı açıktır.
Bu AnlaĢmanın 1 inci yalnız gönderme yaptığı 3 üncü maddeyle ilgili olmayıp, kurumun
tüm faaliyetlerine Ģamil bir nitelik taĢımaktadır. O nedenle Ġslam hukukundan bahseden
maddelere Türkiye‟nin çekince koyması, kurumun diğer maddelerde öngörülen faaliyetlerinin
Ġslam hukukuna uygun olmadan yürütülmesi sonucunu doğurmayacaktır. 1969 yılında
Viyana‟da kabul edilen Milletlerarası AnlaĢmalar Hukuku Hakkında SözleĢmenin 2 nci
maddesinin birinci fıkrasının (d) bendine göre çekince, bir devletin anlaĢmayı imza,
onaylama, kabul ve uygun bulunması durumunda anlaĢmanın kimi kurallarının hukuksal
etkisini kendisi hakkında kaldırmak veya değiĢtirmek amacıyla tek taraflı yaptığı bir
bildirimdir. Oysa, dava konusu kuralla kabul edilen AnlaĢmadaki çekince maddeleri, söz
konusu AnlaĢmanın özünü değiĢtirmemekte, kimi kuralların hukuksal etkisini Türkiye
hakkında kaldırma veya değiĢtirme etkisini göstermemektedir. Çekince konulan maddeler,
Kurumun niteliğini ve özünü değiĢtirmeyecektir. Bu durumda, çekince; somut, belirli,
öngörülebilir, açık ve net bir sonuç içermemekte, eylemli olarak uygulanma olanağı
bulunmamaktadır.
Çekince konulan maddeler, “Özel Sektörün GeliĢtirilmesi Ġslami Kurumu”nun niteliğini
oluĢturmaktadır. Türkiye‟nin imzaladığı anlaĢmanın özünü de bu maddeler oluĢturmaktadır.
Konulan çekincenin eylemli olarak uygulama olanağı bulunmamaktadır. SözleĢmenin özü,
Ġslami üretim esaslarına uygun çalıĢan iĢletmelerin krediyle desteklenmesi olduğuna göre,
hiçbir çekince bu sözleĢmeyi laiklik ilkesine uygun duruma getiremez. Çünkü konulan çekince,
anlaĢmayı tümüyle uygulanmaz kılacak niteliktedir.
Uluslararası hukuka göre bu anlaĢmanın özüne Türkiye tarafından konulan çekincenin
geçerli olması ya da Türkiye lehine hukuksal etki doğurması ihtimali fiilen bulunmayacağı
için bu anlaĢmanın, çekincelerle de olsa uygun bulunması Anayasamızın amir hükümlerine
aykırılık teĢkil etmektedir. AnlaĢmaya konulan ihtirazi kayıt, açık ve net olarak anayasal
güvenceyi sağlayacak nitelikte olmalıdır.
Dava konusu olan Yasa, uluslararası bir anlaĢmayı uygun bulma yasasıdır. Yasanın
Anayasaya aykırı maddeler taĢıdığı bizzat Hükümet ve TBMM tarafından da kabul edilmiĢ,
bunu önlemek amacıyla „ihtirazi kayıt derpiĢ olunması‟ öngörülmüĢtür. Ġptal davasının temel
nedeni, bu kaydın Anayasaya aykırılığı önleyemeyeceği ve Türkiye‟nin Anayasanın 2 nci
maddesindeki ilkelere karĢın, Ġslam Hukuku hükümlerini uygulamak zorunda kalacağıdır.
Bazı maddelerine “ihtirazi kayıt derpiĢ olunan” AnlaĢma ile kurulan “Ġslâmi Kurum”un,
Ģer‟i hükümlere göre faaliyet göstermesini engelleyecek hiçbir hüküm bulunmadığı gibi,
AnlaĢmanın bütünlüğünden, Türkiye tarafından konulan çekincenin Kurum‟un faaliyetleri
yönünden bir anlam ifade etmeyeceği de açıktır. Kaldı ki, çekince konulan hükümler
yönünden, bir boĢluğun ortaya çıkacağı, bu boĢluğun doldurulması konusunda yasal önlemin
alınmadığı da açıktır. Bu açıdan, 6119 sayılı Yasanın, Anayasanın 2 nci maddesinde
açıklanan ve 4 üncü maddesine göre değiĢtirilmesi bile teklif edilemeyecek olan “lâik devlet”
ilkesi ile bağdaĢması olanaksızdır.
Öte yandan, Anayasanın 7 nci maddesi gereğince, yasama yetkisi devredilemez bir yetki
olduğuna göre, TBMM, yürütme organının, kendini yasama organı yerine koyarak
“yorumlayabileceği”, “muğlak” bir düzenleme yapamaz. Çekince konulan hükümlerin ortaya
çıkaracağı boĢluğun kimin tarafından nasıl doldurulacağı, böyle bir iĢlemin AnlaĢma
taraflarınca kabul edilip edilmeyeceği de belli değildir.
Uluslararası anlaĢmaların, Anayasamız açısından taĢıdığı farklılık bilinmektedir.
Usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ bir uluslararası anlaĢmanın Anayasaya aykırılık denetimi
yapılamamaktadır. AnlaĢmanın onaylanması ve yürürlüğe girmesi durumunda Türkiye,
bundan geriye dönemeyecek ve Ġslami Kurum ile iliĢkilerini Anayasaya aykırı olarak devam
ettirmek, yükümlülüklerini yerine getirmek zorunda kalacaktır. AnlaĢmanın, özellikle üye
ülkeler arasındaki ekonomik iliĢkilerde ortak hedefleri belirleyen giriĢ bölümüyle ilgili
çekince, doğal olarak bütünü etkileyecek niteliktedir. Çekincelerin, AnlaĢmanın diğer
maddeleriyle bağlantısı ve Ġslami Kurumun yapısını belirleyen niteliği dikkate alındığında,
sadece ilgili oldukları hükümlerle sınırlı bir uygulama alanına sahip oldukları düĢünülemez.
Onay Yasasının, uygun bulduğu anlaĢmanın incelenmesi Anayasanın 90 ıncı maddesine
göre olanaklı olmamakla birlikte, Anayasanın 7 nci maddesine göre TBMM‟de olan yasama
yetkisinin devredilip devredilmediği ve yasama organının kaynağını Anayasadan almayan bir
yetkiyi kullanıp kullanmadığının saptanması da, ancak uygun bulunan anlaĢmanın anlam ve
içeriğinden ortaya çıkacaktır. Yasama organı 90 ıncı maddeye göre uygun bulma yasasını
kabul ederken Anayasa hükümlerine aykırı davranamaz. Anayasa, bu tür yasaların kabulünde
TBMM‟ye Anayasa dıĢına çıkma gibi bir istisnai yetki tanımamıĢtır. AnlaĢmanın içeriğine
bakmadan, yasama organının anayasal sınırlar içinde kalıp kalmadığının saptanması
mümkün değildir. Uygun bulma yasasının amacı, aslında, yasama organının anlaĢma
hükümlerinin anayasal denetimini yapmasıdır. Bu denetimin tamamlayıcısı ise Anayasa
Mahkemesi denetimidir. AnlaĢma hükümleri, burada Anayasaya aykırılığı ileri sürülen norm
değil, Anayasaya aykırılığın denetlenebilmesi için gerekli destek norm niteliğindedir. Bu
destek norm olmadan onay yasası somut ya da soyut olarak denetlenemez. Kaldı ki,
Anayasanın 90 ıncı maddesinin son fıkrasında sözü edilen ve Anayasa aykırılık iddiası ile
Anayasa Mahkemesine baĢvurulamayan anlaĢma, “usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ” olan
anlaĢmadır. Bir anlaĢmanın onaylanmasının, TBMM‟ce onaylamayı bir yasayla uygun
bulması, o anlaĢmanın yürürlüğe girmesi için nihai koĢul değil ön koĢuldur. AnlaĢmalar,
uygun bulma yasasının yürürlüğe girmesiyle, yürürlüğe girmezler. Bu yönüyle de, destek
norm olarak kullanılan anlaĢma hükümlerinin, Anayasanın 90 ıncı maddesi kapsamında
anayasal denetiminin yapılmaması kuralının ihlalinden söz edilemez.
Çekince konularak kabul edilen maddeler yönünden inceleme yapabilen Anayasa
mahkemesinin, aynı gerekçeyle çekince konulmayan maddeler yönünden de inceleme yapması
mümkündür. Nitekim, çekince konulan maddeler de uygun bulma Yasasına alınmamıĢ, madde
numaralarına gönderme yapmakla yetinilmiĢtir. Çekince konulmayan maddelerin tek tek
gönderme yapılmadan kabulü ile çekince konulan maddelerin Yasa metninde gösterilmesi
arasında hukuksal yönden fark bulunmamaktadır. Çekince nedeniyle gönderme yapılan
hükümler nasıl, AnlaĢma metnine bakılarak yorumlanıyorsa, çekince konulmayan maddeler
de aynı Ģekilde yorumlanabilir. Çekince konulmayan maddeler, tek tek sayılmasa bile, tıpkı
çekince konulan maddeler gibi, uygun bulma Yasasının içine yerleĢmiĢtir. Çekince konulsa da
konulmasa da, AnlaĢma hükümleri, uygun bulma Yasasının içeriğinin belirlenmesi yönünden
destek normdur. Çekince konulan maddeler, Anayasa mahkemesinin E.1996/55 sayılı
kararında olduğu gibi, destek norm olarak görülebiliyorsa, çekince konulmayan maddeler de
destek norm olarak görülmelidir. Esasen, böyle bir ayrımın yapılması da hukuk devleti
yönünden doğru değildir. Her iki durumda da AnlaĢma maddelerinin dolaylı denetiminden
söz edilemez. Aksi halde, uygun bulma Yasasının denetimi yapılamamıĢ olur ki, bu durum
Anayasa ile bağdaĢmaz. Bu yönden bakıldığında, Anayasa Mahkemesinin, E.1996/55 sayılı
kararında, incelemeyi çekince konulan ya da konulmayan Ģeklinde ayrıma tabi tutması
çeliĢkilidir ve bu çeliĢkinin Anayasanın 148 inci maddesi kapsamında kabul edilmesi mümkün
değildir. AnlaĢma metninden destek norm olarak yararlanılmadığında, uygun bulma
Yasasının denetiminin önü, Anayasaya aykırı olarak, kapatılmıĢ olur. Anayasal denetim
yapılamaz hale gelir.
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve iĢlemleri hukuka uygun,
insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir
hukuk düzeni kurup bunu geliĢtirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan
kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların
üstünde yasakoyucunun da uyması gereken temel hukuk ilkeleri ve Anayasa bulunduğunun
bilincinde olan devlettir. Hukuk devleti, siyasal iktidarı hukukla sınırlayarak ve devlet
etkinliklerinin düzenli sürdürülebilmesi için gerekli olan hukuksal alt yapıyı oluĢturarak aynı
zamanda istikrara da hizmet eder. Bu istikrarın özü hukuki güvenlik ve öngörülebilirliktir.
Hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik sağlanabilmesi ise, kuralların genel, soyut, açık ve
anlaĢılabilir olmalarına bağlıdır. Hukuk devleti, yasaların kamu yararına dayanması ilkesini
de içerir.
Hukuk devleti olabilmenin bir baĢka göstergesi de “genellik” ilkesine uyulmasıdır.
„Yasaların genelliği‟ ilkesi, özel, aktüel ve geçici bir durumu gözetmeyen, belli bir kiĢiyi hedef
almayan, aynı statüde olan herkesi kapsayan kuralların getirilmesini zorunlu kılar. Ortada
imzalanmıĢ bir AnlaĢma olması, uygun bulma yasasını kabul eden yasama organının kamu
yararı ve lâik hukuk devleti ilkelerinin yok saymasını gerektirmez. Uluslararası anlaĢmaların
yürürlüğü, imzalanmasına bağlı değildir.
1969 yılında Viyana‟da kabul edilen Milletlerarası AnlaĢmalar Hukuku Hakkında
SözleĢme‟nin 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendine göre çekince, bir devletin
anlaĢmayı imza, onaylama, kabul ve uygun bulunması durumunda anlaĢmanın kimi
kurallarının hukuksal etkisini kendisi hakkında kaldırmak veya değiĢtirmek amacıyla tek
taraflı yaptığı bir bildirimdir. Ancak, çekincenin, çekince konulmayan maddelerin Anayasaya
aykırılığını ortadan kaldırması halinde anlamı vardır. Çekinceye rağmen aykırılık devam
ediyorsa, uygun bulma yasası da Anayasaya aykırı hale gelir.
Anayasanın BaĢlangıç bölümünde, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, “dünya milletleri
ailesinin eĢit haklara sahip Ģerefli bir üyesi” olduğu, aynı zamanda da, “millet iradesinin
mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız Ģartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına
kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kiĢi ve kuruluĢun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi
demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiĢ hukuk düzeni dıĢına çıkılamayacağı”
belirtilmiĢtir. Bu ilkeleri, aynı zamanda, Anayasanın BaĢlangıç kısmında “hiçbir faaliyetin
Türk milli menfaatlerinin, ... karĢısında koruma göremeyeceği” ilkesi ile birlikte
değerlendirmek gerekir. Anayasadaki hukuk düzeni, temel ilkeleri 2 nci maddesinde
gösterilen esaslar olup, 7 nci maddesine göre de yasama yetkisi, “Türk Milleti adına Türkiye
Büyük Millet Meclisinindir” ve “devredilemez”. TBMM‟nin bu yetkisini kullanırken,
kaynağını Anayasadan almayan bir yetki kullanamayacağı da açıktır. Anayasanın 90 ıncı
maddesinde de bu kaynağın ve yetkinin istisnası gösterilmemiĢtir.
Yasama organı, nasıl herhangi bir alanı Anayasaya uygun olmak koĢuluyla
düzenleyebilirse, uygun bulma yasasını da aynı Ģekilde, Anayasaya uygun olmak koĢuluyla
kabul edebilir. Anayasanın 2 nci maddesindeki “demokratik, lâik hukuk devleti ilkesi” bu
anlamda yasaların olduğu gibi uluslararası anlaĢmaların da çerçevesini çizer. Nasıl yasalar,
lâik hukuk devletine aykırı olamazsa, uluslararası anlaĢmalar da olamaz. Bu değiĢmez,
değiĢtirilmesi teklif dahi edilemez kuralı gözetecek ve yaĢama geçirecek olan mercii “yasama
organı”, kural ise uluslararası anlaĢmayı “uygun bulma yasası”dır.
6119 sayılı Yasayla, AnlaĢmanın kimi hükümlerine çekince konulmasına karĢın, lâik
hukuk devleti ilkesinin ihlali engellenememiĢtir. Lâik hukuk devletini ihlal eden AnlaĢmanın
TBMM tarafından uygun bulunması Anayasanın Türkiye Cumhuriyetinin lâik bir hukuk
devleti olduğunu ifade eden 2 nci ve yasama yetkisini belirleyen 7 nci maddeleri ile
bağdaĢmaz. Lâik hukuk devleti yasal güvence altına alınmayarak, Anayasanın BaĢlangıç‟ı ve
Türk toplumunu çağdaĢ uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin
lâiklik niteliğini koruma amacını güden 174 üncü maddesi de ihlal edilmiĢtir.
Anayasanın 2 nci ve 7 nci maddelerine ve BaĢlangıç Bölümüne aykırılığı açık bir
uluslararası anlaĢmaya konulan “ihtirazi kayıt”, “açık” ve “bağlayıcı” olmadığı, yürütme
organınca değiĢik biçimlerde yorumlanmaya elveriĢli olduğu için, 6119 sayılı Yasanın 1 inci
maddesinin uygulanması olanaksız hale gelmiĢtir.
Açıklanan nedenlerle, 22.02.2011 tarihli ve 6119 sayılı “Özel Sektörün Ġslami Kurumu
Kurucu AnlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun”un 1 inci maddesinin
Anayasanın BaĢlangıç‟ı ile 2 nci, 4 üncü, 7 nci ve 174 üncü maddelerine aykırı olup, iptali
gerekmektedir.
III. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA ĠSTEMĠNĠN GEREKÇESĠ
Hukuk devletine aykırı olan, temel hak ve özgürlükleri ölçüsüzce sınırlandıran ve
Anayasaya açıkça aykırı olan bir düzenlemenin, uygulanması halinde, sonradan giderilmesi
olanaksız zararlara yol açacağı çok açıktır.
Öte yandan, Anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması,
hukuk devleti sayılmanın da gereğidir. Anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin, bir hukuk
devletinde sübjektif yararların üstünde, özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini
de zedeleyeceği kuĢkusuzdur. Hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende, kiĢi
hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından, bu ilkenin zedelenmesinin hukuk
devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama
bulunmamaktadır.
Dava konusu olan Yasa, uluslararası bir anlaĢmayı uygun bulma yasasıdır. Yasa‟nın
Anayasaya aykırı maddeler taĢıdığı bizzat Hükümet ve TBMM tarafından da kabul edilmiĢ,
bunu önlemek amacıyla „ihtirazi kayıt derpiĢ olunması‟ öngörülmüĢtür. Anayasaya aykırılık
savının temel nedeni de, bu ihtirazi kaydın Anayasaya aykırılığı önleyemeyeceği ve
Türkiye‟nin zaman zaman Anayasanın 2 nci maddesindeki ilkelere karĢın, Ġslam Hukukunu
uygulamak zorunda kalacak olmasıdır. Anayasal denetim sırasında, AnlaĢma hükümleri
uygulanmaya baĢlarsa Türkiye giderilmesi mümkün olmayan zararlarla karĢılaĢacağı
yükümlülük altına girmiĢ olacaktır.
Bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla, Anayasaya açıkça aykırı olan
iptali istenen hükmün iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün de durdurulması
istenerek Anayasa Mahkemesine dava açılmıĢtır.
IV. SONUÇ VE ĠSTEM
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, 22.02.2011 tarihli ve 6119 sayılı “Özel Sektörün
GeliĢtirilmesi Ġslami Kurumu Kurucu AnlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun”un 1 inci maddesinin, Anayasanın BaĢlangıç‟ı ile 2 nci, 4 üncü, 7 nci ve 174 üncü
maddelerine aykırı olduğundan iptaline, Anayasaya açıkça aykırı olması ve uygulanması
halinde giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için, iptal davası
sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesine iliĢkin istemimizi
saygı ile arz ederiz.‖
II- YASA METĠNLERĠ
A- Ġptali Ġstenilen Yasa Kuralı
6119 sayılı Kanun‘un dava konusu 1. maddesi Ģöyledir:
“MADDE 1- (1) Türkiye Cumhuriyeti adına 1 Eylül 2003 tarihinde Almatı'da
imzalanan "Özel Sektörün GeliĢtirilmesi Ġslami Kurumu Kurucu AnlaĢma"nın giriĢ
bölümünün birinci paragrafı, 3 üncü maddesinin (1) numaralı fıkrası ve 14 üncü
maddesinin (6) numaralı fıkrası ile 18 inci, 29 uncu ve 55 inci maddelerine "Anayasamız,
kanunlarımız ve bağlı olduğumuz anlaĢmalar hükümlerinin saklı olduğu" Ģeklinde ihtirazi
kayıt derpiĢ olunmak üzere onaylanması uygun bulunmuĢtur.”
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Dava dilekçesinde, Anayasa‘nın BaĢlangıç‘ı ile 2., 4., 7. ve 174. maddelerine
dayanılmıĢtır.
III- ĠLK ĠNCELEME
Anayasa Mahkemesi Ġçtüzüğü‘nün 8. maddesi gereğince HaĢim KILIÇ, Osman
Alifeyyaz PAKSÜT, Serruh KALELĠ, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Fettah
OTO, Serdar ÖZGÜLDÜR, Zehra Ayla PERKTAġ, Recep KÖMÜRCÜ, Alparslan ALTAN,
Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECĠPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz
AKINCI ve Erdal TERCAN‘ın katılımlarıyla 2.6.2011 gününde yapılan ilk inceleme
toplantısında;
1- Dosyada eksiklik bulunmadığından iĢin esasının incelenmesine, HaĢim KILIÇ,
Serdar ÖZGÜLDÜR, Alparslan ALTAN, Engin YILDIRIM, Nuri NECĠPOĞLU, Hicabi
DURSUN ile Celal Mümtaz AKINCI‘nın karĢıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
2- Yürürlüğü durdurma isteminin esas inceleme aĢamasında karara bağlanmasına
OYBĠRLĠĞĠYLE,
karar verilmiĢtir.
IV- ESASIN ĠNCELENMESĠ
Dava dilekçesi ve ekleri, Raportör Musa SAĞLAM tarafından hazırlanan iĢin esasına
iliĢkin rapor, iptali istenilen yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri
ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüĢülüp düĢünüldü:
Dava konusu kuralı da içeren Kanun‘un, milletlerarası andlaĢmanın onaylanmasını
uygun bulma kanunu olması, Kanun‘un iptali istenen 1. maddesinin söz konusu AnlaĢma
maddelerini tekrar etmeksizin sadece ihtirazi kayıt derpiĢ olunan maddelerin baĢlıklarını
vermekle yetinmesi ve Anayasa‘nın 90. maddesiyle milletlerarası andlaĢmaların Anayasa‘ya
aykırılığı iddiası ile Anayasa Mahkemesine baĢvurulmasının yasaklanması karĢısında;
Anayasa‘ya aykırılık sorununu incelemeden önce milletlerarası andlaĢmaların ve onların
onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanunların yargısal denetimi konusunun açıklığa
kavuĢturulması gerekmektedir.
A- Milletlerarası AndlaĢmaların Yargısal Denetimi
Milletlerarası andlaĢmaların Türk hukuk düzenindeki yeri ve Anayasal denetimi,
Anayasa‘nın 90. maddesinin son fıkrasında, ―Usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ milletlerarası
andlaĢmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa
Mahkemesine baĢvurulamaz.‖ biçiminde düzenlenmiĢtir. Bu hükümde yer alan
―baĢvurulamaz‖ ibaresi, kesin bir önerme olup andlaĢmalara karĢı Anayasa Mahkemesine
baĢvuru yolunu kapatmaktadır. Anayasa, andlaĢmaların denetimine iliĢkin istisnai
düzenlemelere de yer vermemiĢ olduğundan bu hükmün aksine bir uygulamanın da yorum
yoluyla yapılabilmesi mümkün değildir. Ayrıca, anayasanın bütünlüğü ilkesi açısından
bakıldığında, milletlerarası iliĢkilerin niteliği gereği andlaĢmalar üzerindeki tek denetimin
onların onaylanmasını uygun bulmaya dair kanunun görüĢülmesi sırasında TBMM‘nin
yapabileceği siyasal denetim olduğu açıktır.
Anayasa‘nın 90. maddesinin gerekçesinde, ―uygulamada iyi iĢlediği ve ihtiyaca cevap
verdiği için‖ 1961 Anayasası‘nda yer alan andlaĢmaların denetimine iliĢkin kuralın aynen
alındığı belirtilmiĢtir. Bu nedenle, 1961 Anayasası‘nın kabulü süreci incelenerek 1982
Anayasası‘nın 90. maddesinin kabulünü gerektiren gerekçeleri saptamak gerekmektedir.
1961 Anayasası‘nın hazırlık sürecinde Kurucu Meclis tarafından oluĢturulan Anayasa
Komisyonunca hazırlanan metinde andlaĢmaların Anayasa‘ya aykırılığının bunların
onaylanması öncesinde ileri sürülebilmesi ve incelenmesi öngörülmüĢ (önleyici denetim);
bunun gerekçesi olarak da “... Milletlerarası andlaĢmaların Anayasaya uygunluğunun
murakabesi konusunda, kanunlarla ilgili murakabeye nazaran farklı bir usul getirilmektedir.
Gerçekten bir anlaĢmanın yürürlüğe girmesinden sonra Anayasaya aykırılığı dolayısıyla
iptalinin Devletin milletlerarası sorumluluğunu doğurmaması için, bu murakabenin teĢri
organın tasvibinden geçmeden önce tahkik edilmesi ve sonuçlandırılması zaruridir.‖
denilmiĢtir. Ancak, Millî Birlik Komitesi tarafından, önleyici denetime iliĢkin hüküm
maddeden çıkarılmıĢ ve maddenin son fıkrası, ―usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ
milletlerarası andlaĢmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında 149 uncu ve 151 inci
maddeler gereğince Anayasa Mahkemesine baĢvurulamaz.‖ biçiminde düzenlenmiĢtir. Buna
göre, milletlerarası iliĢkilerin siyasî yönünün ağır basması nedeniyle dıĢ iliĢkilerin sürekliliği
bakımından doğabilecek sakıncaların önlenmesi amacıyla milletlerarası andlaĢmaların iptali
için Anayasa Mahkemesi'ne baĢvurulmasının engellendiği anlaĢılmaktadır.
Usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ bir milletlerarası andlaĢmanın, Anayasa‘ya aykırı
bulunarak iptal edilmesi, Devletin o andlaĢmayla kabul ettiği yükümlülüklerini yerine
getirememesi neticesini ortaya çıkaracaktır. Bu hâl tartıĢmasız olarak Devleti uluslararası
hukuk karĢısında zor durumda bırakacak, Devlet andlaĢmanın niteliğine ve kapsamına göre
birtakım yaptırımlara maruz kalabilecek ve uluslararası alandaki saygınlığının zarar görmesi
söz konusu olabilecektir. Bu nedenle, anayasa koyucu, milletlerarası andlaĢmaların
onaylanmalarının ardından iptale konu olabilmesinin uluslararası hukuk açısından Devleti bir
takım ciddi sorumluluklar altına sokabileceğini düĢünmüĢ ve onları Anayasal denetimin
dıĢında tutmuĢtur.
B- Milletlerarası AndlaĢmayı Onaylamayı Uygun Bulma Kanunu‟nun Yargısal
Denetimi
Anayasa‘nın 104. maddesine göre milletlerarası andlaĢmaları onaylama ve yayımlama
yetkisi CumhurbaĢkanı‘na aittir. Anayasa‘nın 90. maddesi ise CumhurbaĢkanı‘nın
milletlerarası andlaĢmayı onaylanmasını, TBMM‘nin onaylamayı bir kanunla uygun
bulmasına bağlamıĢtır. Uygun bulma kanunları, diğer kanunlardan temelde farklı olmayıp
onlarla aynı süreci izleyerek kabul edilirler, tarih ve numara alırlar, Resmî Gazete‘de
yayımlanırlar. Ancak bu kanunlar ilke olarak üç maddeliktir. Ġlk madde ilgili andlaĢmanın
çekince konularak veya çekincesiz uygun bulunduğunu, ikinci madde, kanunun yürürlüğe
giriĢ tarihini, üçüncü madde ise kanunun yürütülmesini düzenler.
Anayasa‘nın 148. maddesinde ―Anayasa Mahkemesi, kanunların, … Anayasaya Ģekil ve
esas bakımlarından uygunluğunu denetler‖ denilmektedir. Anayasa, kanunların anayasaya
uygunluk denetimine getirdiği istisnalara da aynı maddede ya da farklı maddelerde yer
vermiĢtir. Kanunların Ģekil bakımından denetiminin son oylamanın öngörülen çoğunlukla
yapılıp yapılmadığı ile sınırlı olması ve Anayasa‘nın 174. maddesindeki Türkiye
Cumhuriyeti‘nin laik niteliğini koruma amacını güden inkılâp kanunlarının Anayasa‘ya aykırı
olduğu Ģeklinde anlaĢılamayacağına dair hükümleri bunun istisnalarıdır. Ancak Anayasa‘da
uygun bulma kanunun denetimini yasaklayan bir kural bulunmamaktadır. Ayrıca ne 1982
Anayasası‘nın gerekçesinde ne de onun göndermede bulunduğu 1961 Anayasası‘nın
gerekçesinde bunun aksini belirten bir ifadeye de yer verilmemektedir. Öte yandan, belirtilen
anayasal düzenlemeler karĢısında bu denetimin yapılması, devletin bütün etkinliklerinde
hukuka ve Anayasa‘ya uyması, iĢlem ve eylemlerinin bağımsız yargı denetimine tabi olması
anlamına gelen hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Bu nedenle, andlaĢmalardan bağımsız
olarak uygun bulma kanunlarına karĢı Anayasa Mahkemesine baĢvurulabileceği kabul
edilmelidir.
C- Uygun Bulma Kanunu‟nun Denetiminin Kapsamı
Bir milletlerarası andlaĢma, doğrudan denetime tabi tutulamamasına rağmen
onaylanmasını uygun bulan kanunun anayasallık denetimi mümkündür. Ancak Anayasa‘nın
90. maddesindeki emredici hüküm gereği, uygun bulma kanunu denetlenirken, andlaĢmanın
denetiminin yapılmasına izin verilmemiĢtir. Anayasa koyucunun milletlerarası andlaĢmaların
Anayasal denetimini açık bir irade ile dıĢarıda bırakmasına rağmen, uygun bulma kanununun
denetimi yoluyla andlaĢmalar hakkında değerlendirme yapmak Anayasa‘nın 90.
maddesindeki yasaklayıcı düzenlemeyi iĢlevsiz hale getirecektir.
Uygun bulma kanununun Ģekil bakımından denetimi, kanunun son oylamasında
öngörülen çoğunlukla kabul edilip edilmediği ile sınırlıdır. ġekil denetimi kapsamında
Anayasa‘nın 90. maddesiyle getirilen yasağı bertaraf edici nitelikte denetim yapılması da söz
konusu olamaz.
Uygun buldukları andlaĢmayı tekrar etmeyen ve ilke olarak üç maddeden oluĢan uygun
bulma kanunlarının esas yönünden denetimini yapmayı kabul etmek, andlaĢmanın içeriğine
iliĢkin çeĢitli değerlendirmelerde bulunmayı gerektirir. Uygun bulma kanununun andlaĢma
kuralları gözetilerek yapılacak bir incelemesi, andlaĢma kurallarının dolaylı olarak
denetlenmesi anlamına gelir. Oysa Anayasa‘nın 90. maddesi böyle bir incelemeye engeldir.
Bununla beraber, uygun bulma kanununun bazı hükümleri, onaylanmasını uygun
bulduğu andlaĢmadan ayrılabiliyor, bağımsız olarak kendi baĢına hüküm ifade edebiliyor ve
ondan ayrı olarak hukuk düzeninde etki yapabiliyorsa, anılan hükümlerin Anayasa‘ya
aykırılığı iddiasının esas bakımından incelenmesi mümkündür. Buna karĢılık uygun bulma
kanununun ancak andlaĢma ile birlikte anlam ve etki taĢıyan nitelikteki hükümlerinin esas
bakımından denetlenebilmesi söz konusu değildir.
D- Anayasa‟ya Aykırılık Sorunu
Dava dilekçesinde; AnlaĢma'nın kimi hükümlerine çekince konulmasına karĢın, lâik
hukuk devleti ilkesinin ihlalinin engellenemediği, lâik hukuk devletini ihlal eden AnlaĢma'nın
TBMM tarafından uygun bulunmasının Anayasa‘nın Türkiye Cumhuriyetinin lâik bir hukuk
devleti olduğunu ifade eden 2. ve yasama yetkisini belirleyen 7. maddeleri ile bağdaĢmaz
olduğu, lâik hukuk devleti yasal güvence altına alınmayarak Anayasa‘nın BaĢlangıç‘ı, laiklik
ilkesinin değiĢtirilmesi teklifini yasaklayan 4. maddesi ve Türk toplumunu çağdaĢ uygarlık
seviyesinin üstüne çıkarma ve Cumhuriyetin lâiklik niteliğini koruma amacını güden 174.
maddesinin de ihlal edildiği belirtilerek kuralın, Anayasa‘nın BaĢlangıç‘ı ile 2., 4., 7. ve 174.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüĢtür.
Kanun, 1.9.2003 tarihinde Almatı'da imzalanan Özel Sektörün GeliĢtirilmesi Ġslami
Kurumu Kurucu AnlaĢma'nın onaylanmasının uygun bulunduğuna dairdir. Dört maddeden
oluĢan anılan Kanun‘un iptali istenen 1. maddesi, AnlaĢma'nın giriĢ bölümünün birinci
paragrafı, 3. maddesinin (1) numaralı fıkrası ve 14. maddesinin (6) numaralı fıkrası ile 18.,
29. ve 55. maddelerinin ―Anayasamız, kanunlarımız ve bağlı olduğumuz anlaĢmalar
hükümlerinin saklı olduğu‖ Ģeklinde ihtirazi kayıt derpiĢ olunmak üzere onaylanması uygun
bulunduğunu belirtmektedir.. Kanun‘un 2. maddesi Türkiye‘nin Kuruma katılım payını
düzenlenmekte, 3. maddesi Kanun‘un yayımı tarihinde yürürlüğe gireceğini, son maddesi ise
Kanun‘un yürütülmesi görevinin Bakanlar Kuruluna ait olduğunu hükme bağlanmaktadır.
Kanun‘un dava konusu kural olan 1. maddesi, uygun bulduğu AnlaĢma ile birlikte
anlam taĢımaktadır ve ancak onunla birlikte ele alındığında hukuk düzenimizde etki yapabilir
niteliktedir. Bu nedenle, söz konusu kuralın denetiminin ancak AnlaĢma kuralları gözetilerek
yapılabileceği, bunun da Anayasa‘nın 90. maddesinde yasaklanan andlaĢma kurallarının
denetlenmesi anlamına geleceği açıktır.
Açıklanan nedenlerle, Kanun‘un 1. maddesine yönelik Anayasa‘ya aykırılık iddiası
yerinde görülmediğinden bu konudaki iptal isteminin reddi gerekir.
V- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI ĠSTEMĠ
22.2.2011 günlü, 6119 sayılı Özel Sektörün GeliĢtirilmesi Ġslami Kurumu Kurucu
AntlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun‘un 1. maddesine yönelik iptal
istemi, 31.5.2012 günlü, E.2011/48, K.2012/88 sayılı kararla reddedildiğinden, bu maddeye
iliĢkin yürürlüğün durdurulması isteminin REDDĠNE, 31.5.2012 gününde OYBĠRLĠĞĠYLE
karar verilmiĢtir.
VI- SONUÇ
22.2.2011 günlü, 6119 sayılı Özel Sektörün GeliĢtirilmesi Ġslami Kurumu Kurucu
AnlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun‘un 1. maddesi ile ilgili iptal
isteminin REDDĠNE, 31.5.2012 gününde OYBĠRLĠĞĠYLE karar verildi.
BaĢkan
HaĢim KILIÇ
BaĢkanvekili
Serruh KALELĠ
BaĢkanvekili
Alparslan ALTAN
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
Üye
Serdar
ÖZGÜLDÜR
Üye
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
Üye
Zehra Ayla PERKTAġ
Üye
Recep
KÖMÜRCÜ
Üye
Burhan ÜSTÜN
Üye
Engin YILDIRIM
Üye
Nuri
NECĠPOĞLU
Üye
Hicabi DURSUN
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
Üye
Erdal TERCAN
Üye
Muammer TOPAL
Üye
Zühtü ARSLAN
KARġIOY YAZISI
2.6.2011 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında 22.2.2011 günlü, 6119 sayılı Özel
Sektörün GeliĢtirilmesi Ġslami Kurumu Kurucu AntlaĢmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun‘un 1. maddesinin iptali istemi ile ilgili olarak çoğunluk kararıyla
iĢin esasının incelenmesine karar verilmiĢtir.
Milletlerarası andlaĢmaların Türk hukuk düzenindeki yeri ve yargısal denetimi,
Anayasa‘nın 90. maddesinin son fıkrasında düzenlenmiĢtir. Buna göre, ―Usulüne göre
yürürlüğe konulmuĢ milletlerarası andlaĢmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında
Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine baĢvurulamaz‖. Bu kuralda yer alan
―baĢvurulamaz‖ ibaresi, kesin bir Ģekilde andlaĢmalara karĢı Anayasa Mahkemesine baĢvuru
yolunu kapatmakta ve bu konuda bir istisnaya da yer vermemektedir.
Bir milletlerarası andlaĢma, belirtilen düzenlemeler nedeniyle doğrudan denetime tabi
tutulamamasına rağmen onun onaylanmasını uygun bulan kanunun anayasallık denetiminin
yapılmasını engelleyen bir kural bulunmamaktadır. Ancak Anayasa Mahkemesinin uygun
bulma kanunu üzerinde denetim yaparken, onun uygun bulduğu andlaĢmayı denetlemesi de
Anayasa‘nın 90. maddesi ile bağdaĢmaz.
Ġptali istenen Kanun, Türkiye Cumhuriyeti adına 1.9.2003 tarihinde Almatı'da
imzalanan Özel Sektörün GeliĢtirilmesi Ġslami Kurumu Kurucu AnlaĢmanın onaylanmasının
uygun bulunduğuna dairdir. Dört maddeden oluĢan anılan Kanun‘un iptali istenen 1. maddesi,
AnlaĢmanın giriĢ bölümünün birinci paragrafı, 3. maddesinin (1) numaralı fıkrası ve 14.
maddesinin (6) numaralı fıkrası ile 18., 29. ve 55. maddelerinin ―Anayasamız, kanunlarımız
ve bağlı olduğumuz anlaĢmalar hükümlerinin saklı olduğu‖ Ģeklinde ihtirazi kayıt derpiĢ
olunmak üzere onaylanması uygun bulunduğunu belirtmektedir.. Kanun‘un 2. maddesi
Türkiye‘nin Kuruma katılım payını düzenlenmekte, 3. maddesi Kanun‘un yayımı tarihinde
yürürlüğe gireceğini, son maddesi ise Kanun‘un yürütülmesi görevinin Bakanlar Kuruluna ait
olduğunu hükme bağlanmaktadır.
Kanun‘un dava konusu olan 1. maddesi, uygun bulduğu uluslararası andlaĢma ile
birlikte anlam taĢımaktadır ve ancak onunla birlikte ele alındığında hukuk düzenimizde etki
yapabilir niteliktedir. Bu nedenle söz konusu kuralın iptal istemindeki gerekçelere göre
denetimi ancak andlaĢma kuralları gözetilerek yapılabilir. Böyle bir uygulama ise andlaĢma
kurallarının denetlenmesini yasaklayan Anayasa‘nın 90. maddesine aykırı olacaktır.
Belirtilen nedenlerle, itiraz konusu kurallara yönelik iptal isteminin esas inceleme
aĢamasında Anayasa Mahkemesince denetlenebilecek bir husus bulunmadığından ilk
inceleme aĢamasında istemin Anayasa Mahkemesinin yetkisizliği nedeniyle reddine
karar verilmesi gerektiği düĢüncesiyle kuralın esasının incelenmesine yönelik çoğunluk
görüĢüne katılmadık.
BaĢkan
HaĢim KILIÇ
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Üye
Alparslan ALTAN
Üye
Engin YILDIRIM
Üye
Nuri NECĠPOĞLU
Üye
Hicabi DURSUN
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
[R.G. 22 Kasım 2013 – 28829]
—— • ——
Anayasa Mahkemesi BaĢkanlığından:
Esas Sayısı
: 2011/16
Karar Sayısı : 2012/129
Karar Günü : 27.9.2012
ĠPTAL DAVASINI AÇANLAR : Anamuhalefet (Cumhuriyet Halk) Partisi TBMM
Grubu adına Grup BaĢkanvekilleri M. Akif HAMZAÇEBĠ ve Muharrem ĠNCE
ĠPTAL DAVASININ KONUSU : 25.11.2010 günlü, 6083 sayılı Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğü TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanun‘un;
1- 4. maddesinin (2) numaralı fıkrasının,
2- 6. maddesinin (4) numaralı fıkrasının,
3- 8. maddesinin;
a- (1) numaralı fıkrasında yer alan ―…gelir elde etmek üzere…‖ ibaresinin,
b- (5) numaralı fıkrasının,
4- 9. maddesinin;
a- (2) numaralı fıkrasının,
b- (3) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin,
Anayasa‘nın 2., 7., 73. ve 128. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve
yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi istemidir.
I- ĠPTAL VE YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI ĠSTEMĠNĠN GEREKÇESĠ
―…
II. GEREKÇE
a) 25.11.2010 tarihli ve 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü TeĢkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunun 4 üncü Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasının Anayasaya
Aykırılığı
6083 sayılı Yasanın 4 üncü maddesiyle, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne intikal
eden “tapu ve kadastroyla ilgili konular ile bunlara iliĢkin uygulama ve görüĢ farklılıklarını
gidermek üzere” Tapu ve Kadastro Kurulu kurulmuĢtur. Kurul, Genel Müdürün veya
incelenen konunun niteliğine göre görevlendireceği bir genel müdür yardımcısının
baĢkanlığında, TeftiĢ Kurulu BaĢkanı, I. Hukuk MüĢaviri, Tapu Dairesi BaĢkanı ve Kadastro
Dairesi BaĢkanı ile Genel Müdür tarafından görevlendirilecek dört üyeden oluĢacaktır.
Maddenin (1) numaralı fıkrasında Kurul‟un oluĢumunda kimi unvanlar sayılarak
belirlendikten sonra, dört üyenin Genel Müdür tarafından görevlendirileceği belirtilmiĢtir.
(4) sayılı fıkradan, bu üyelerin Genel Müdürlük dıĢından görevlendirileceği anlaĢılmaktadır.
(2) sayılı fıkrada da “Genel Müdür tarafından görevlendirilecek üyelerin ikisi kadastro ve
teknik, ikisi de tapu ve hukuk konularında bilgi ve deneyim sahibi kiĢiler arasından seçilir”
denilmiĢtir.
Tapu ve kadastro iĢ ve iĢlemleri, Devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle
yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerdendir. Anayasanın
128 inci maddesinde, bu görevlerin “memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle” görülmesi
öngörülmüĢtür. Tapu ve Kadastro Kurulunun, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne intikal
eden “tapu ve kadastroyla ilgili konular ile bunlara iliĢkin uygulama ve görüĢ farklılıklarını
giderme” görevi de niteliği itibarıyla Devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle
yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerdendir. Uygulama ve
görüĢ farklılıklarını giderme görevinin istiĢarî nitelikte olduğu söylenemez. Kurul kararı,
fiilen idarî uygulama niteliğindedir. Kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevi
yürüten Tapu ve Kadastro Kurulunu oluĢturan üyelerin de Anayasanın 128 inci maddesi
kapsamında, “memur” veya “diğer kamu görevlisi” olması gerekir.
(2) sayılı fıkrada “Genel Müdür tarafından görevlendirilecek üyelerin ikisi kadastro ve
teknik, ikisi de tapu ve hukuk konularında bilgi ve deneyim sahibi kiĢiler arasından seçilir”
denilmek suretiyle, Genel Müdürlük dıĢından seçilecek üyelerin sadece “bilgi ve deneyim”
sahibi olduğu konular belirtilmiĢtir. Toplam dört üyenin, memur ya da diğer kamu görevlisi
olup olmayacağı, özellikleri, nitelikleri ve deneyim süreleri belirtilmemiĢ, bu konudaki yetki
Genel Müdüre bırakılmıĢtır.
Anayasanın 2 nci maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri
“belirlilik”tir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kiĢiler hem de idare yönünden
herhangi bir duraksamaya ve kuĢkuya yer vermeyecek Ģekilde açık, net, anlaĢılır,
uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karĢı
koruyucu önlem içermesi de gereklidir.
Anayasanın 7 nci maddesinde yasama yetkisinin Türk Milleti adına Türkiye Büyük
Millet Meclisine ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği; 8 inci maddesinde ise yürütme
yetki ve görevinin CumhurbaĢkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve yasalara
uygun olarak kullanılacağı ve yerine getirileceği öngörülmüĢtür. Buna göre, Anayasada
yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir
düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir. Yürütmenin düzenleme yetkisi, sınırlı,
tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir. Bu nedenle, Anayasada öngörülen ayrık durumlar
dıĢında, yasalarla düzenlenmemiĢ bir alanda, yasa ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma
ve yasayla konulan kuralları değiĢtirme yetkisi verilemez. Yasal düzenlemeler ancak yasa
koyucu tarafından kaldırılabilir ya da değiĢtirilebilir.
Yasayla düzenleme ilkesi, düzenlenen konudan yalnız kavram, ad ve kurum olarak söz
edilmesi değil, bunların yasa metninde kurallaĢtırılmasıdır. KurallaĢtırma ise düzenlenen
alanda temel ilkelerin konulmasını ve çerçevenin çizilmiĢ olmasını ifade eder. Ancak bu
koĢulla uzmanlık ve teknik konulara iliĢkin ayrıntıların belirlenmesi yürütme organının
takdirine bırakılabilir.
Dört Kurul üyesinin belirlenmesi, hiçbir esas, ilke ve ölçüt belirlenmeden tamamıyla
Genel Müdürün takdirine bırakılmıĢ, bunların “memur” ya da “diğer kamu görevlisi” olması
hususunda da zorunluluk getirilmemiĢtir.
Ġptali istenen fıkrada yer alan Kurul‟u oluĢturacak kiĢilerin yapacakları görevlerin
Devletin, genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin
gerektirdiği asli ve sürekli görevlerden olması nedeniyle ancak, memurlar ve diğer kamu
görevlileri eliyle yerine getirileceği ve Kurul‟u oluĢturacak görevlilerin de Anayasanın 128
inci maddesinin birinci fıkrasında ifade edilen memurlar ve diğer kamu görevlileri
kapsamında olduğu açıktır.
Açıklanan nedenlerle, 25.11.2010 tarihli ve 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin (2) numaralı fıkrası
Anayasanın 2 nci, 7 nci ve 128 inci maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir.
b) 25.11.2010 tarihli ve 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü TeĢkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunun 6 ncı Maddesinin (4) Numaralı Fıkrasının Anayasaya Aykırılığı
6 ncı maddenin (4) numaralı fıkrasında, Genel Müdürlük merkez teĢkilatında; Genel
Müdür, Genel Müdür Yardımcısı, TeftiĢ Kurulu BaĢkanı, I. Hukuk MüĢaviri, Daire BaĢkanı,
Hukuk MüĢaviri, Tapu ve Kadastro Uzmanı ve Uzman Yardımcısı kadrolarına atananların,
kadroları karĢılık gösterilmek suretiyle, 14.07.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu ve diğer kanunların sözleĢmeli personel çalıĢtırılması hakkındaki hükümlerine bağlı
olmaksızın sözleĢmeli olarak çalıĢtırılabileceği öngörülmüĢtür.
Fıkrada sayılan personel, Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcısı, TeftiĢ Kurulu
BaĢkanı, I. Hukuk MüĢaviri, Daire BaĢkanı, Hukuk MüĢaviri, Tapu ve Kadastro Uzmanı ve
Uzman Yardımcısıdır. Bunlar, kadrolu görevler olmakla birlikte, fıkraya göre “kadroları
karĢılık gösterilmek” suretiyle “sözleĢmeli olarak” çalıĢtırılabileceklerdir. Bu çalıĢtırma, 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer kanunların sözleĢmeli personel çalıĢtırılması
hakkındaki hükümlerine bağlı olmayacaktır.
Mülkiyet hakkını tespit etmek üzere taĢınmazların kadastro çalıĢmalarını yürütmek,
tapu sicillerini oluĢturmak, korumak, harita yapmak gibi görevlerin; devletin, genel idare
esaslarına göre yürütülmesi gereken asli ve sürekli görevler arasında olduğu açıktır. Bu
görevlerin kadroları ve nitelikleri gözetildiğinde Anayasanın 128 inci maddesi kapsamında
devletin genel idare esaslarına göre yükümlü olduğu asli ve sürekli görevleri yürüten kamu
görevlisi oldukları kuĢkusuzdur.
Anayasanın 128 inci maddesinde, “Devletin, kamu iktisadî teĢebbüsleri ve diğer kamu
tüzelkiĢilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin
gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür.
Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri,
hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük iĢleri kanunla düzenlenir”
denilmektedir. 2010 değiĢikliğiyle ikinci fıkranın sonuna ekleme yapılarak, “mali ve sosyal
haklara iliĢkin toplu sözleĢme hükümlerinin saklı” olduğu belirtilmiĢtir. Bu eklemeyle, 128
inci madeninin anayasal ve yasal güvencesi değiĢtirilmemiĢ, bu güvence sadece mali ve
sosyal haklar için geniĢletilmiĢtir. Diğer bir deyiĢle, maddenin ikinci fıkrasında sayılan
konular mutlaka yasayla düzenlenecek; ancak, yasayla düzenlenerek güvence altına alınan bu
konulardan mali ve sosyal haklar için, toplu sözleĢmeyle daha iyi haklar verilebilecektir. Asıl
olan, maddede sayılan konuların her durumda yasayla düzenlenmesidir.
Anayasanın 35 inci maddesindeki mülkiyet hakkının sağlanması, korunması ve
denetlenmesi kapsamındaki faaliyetlerin, kamu düzeni ve kamu güvenliğine iliĢkin olduğu,
Devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetlerinin
gerektirdiği asli ve sürekli görevlerden olması nedeniyle memurlar ve diğer kamu görevlileri
eliyle yürütülmesi gerektiği açıktır.
Anayasanın 128 inci maddesinin birinci fıkrası kapsamındaki görevleri yürüten bütün
personelin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülüklerinin yasayla
düzenlenmesi gerekir.
Anayasada yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda, yürütme organına genel ve
sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir. Yürütmenin düzenleme
yetkisi, sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir. Bu nedenle Anayasada öngörülen ayrık
durumlar dıĢında, yasalarla düzenlenmemiĢ bir alanda, yasa ile yürütmeye genel nitelikte
kural koyma yetkisi verilemez.
Genelde kabul gören tanımı ile sözleĢmeli personel, sözleĢme ile çalıĢan ve iĢçi
statüsünde olmayan personeldir. Bu tür personelin istihdamında “akdî” bir durum söz
konusudur. SözleĢme bireyin hak ve yetkilerini, çalıĢacağı kurumla olan iliĢkilerini gösterecek
ve yönetecek bir takım hükümleri de içerir. Böylece, sözleĢme taraflar için yeni hukuksal
durumlar yaratır. Bu nitelikteki personelin, Devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle
yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerde çalıĢtırılması
olanağının bulunup bulunmadığı, kamu hizmeti görevlileri ile genel ilkeleri saptayan
Anayasanın 128 inci maddesine göre belirlenecektir. Kadro karĢılık gösterilerek çalıĢacak
sözleĢmeli personelin Anayasanın 128 inci maddesindeki “diğer kamu görevlileri”
kapsamında sayılabilmesi için, 128 inci madenin yasal güvencesinin yerine getirilmesi
gerekir.
Ġptali istenilen fıkrada, mülkiyet hakkının sağlanması, korunması ve denetimiyle görevli
kılınan Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcısı, TeftiĢ Kurulu BaĢkanı, I. Hukuk MüĢaviri,
Daire BaĢkanı, Hukuk MüĢaviri, Tapu ve Kadastro Uzmanı ve Uzman Yardımcılarının
nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve
diğer özlük iĢleri kanunla düzenlenmesi gerekir. Yasada, görev ve yetkiler ile atama usulü ve
kadrolar kanunla düzenlenmiĢ, Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde de unvanlar itibarıyla taban ve
tavan ücretleri gösterilmiĢtir. Diğer konular sözleĢmeye bırakılmıĢtır. Fıkrada sayılanlar
hakkında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun da uygulanmayacağı göz önüne
alındığında, Anayasanın öngördüğü güvencenin sağlandığından söz edilemez. Fıkra,
Anayasanın 128 inci maddesiyle güvence altına alınması ve yasayla düzenlenmesi gereken
alanlarda, yasal güvence gerekleri yerine getirilmeden sözleĢme ile istihdam öngördüğünden
Anayasanın 128 inci maddesine aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle, 25.11.2010 tarihli ve 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinin (4) numaralı fıkrası
Anayasanın 128 inci maddesine aykırı olup, iptali gerekmektedir.
c) 25.11.2010 tarihli ve 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü TeĢkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunun 8 inci Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasında Yer Alan “ … gelir
elde etmek üzere …” Sözcüklerinin Anayasaya Aykırılığı
6183 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, Tapu ve kadastro Genel Müdürlüğünün, ürettiği
her türlü tapu, kadastro, harita ve arĢiv bilgi ve belgeleri ile sunduğu hizmetlerden gelir elde
etmek üzere merkez veya bölge müdürlükleri bünyesinde döner sermaye iĢletmeleri kuracağı
belirtilmiĢ, bu iĢletmelere, kendi kaynaklarından karĢılanmak üzere dört milyon Türk Lirası
sermaye tahsis edilmiĢtir. Maddenin (3) numaralı fıkrasında, Genel Müdürlük faaliyetlerinin
gerektirdiği araç, gereç, satın alma, bakım, onarım, yapım, sigorta, kiralama, araĢtırma,
tanıtım, temsil, eğitim giderleri, yurt dıĢında yürütülecek proje giderleri, kadastro
hizmetlerinin yapılması, yenilenmesi, güncelleĢmesi ve her türlü harcamaların döner sermaye
gelirlerinden karĢılanabileceği belirtilmiĢtir.
Kamu hizmetlerinde, kimi kendine özgü alanlarda elde edilen gelirlerin kimi hizmetlere
harcanması ve bunun için döner sermaye iĢletmesi kurulması mümkün olmakla birlikte,
kanunla kurulan döner sermayelerin, Anayasaya ve kanunilik ilkesine uygun olması gerekir.
8 inci maddede sayılan tapu ve kadastro hizmetleri asıl olarak kamu hizmetleridir. (1)
numaralı fıkrada, bu kamu hizmetlerine iliĢkin bilgi ve belgeler ile sunulan hizmetlerden gelir
elde edileceği belirtilmekle yetinilmiĢ, gelirin bu bilgi, belge ve hizmetlerden hangilerinden,
hangi süreçlerde ne miktarda alınacağı tamamıyla Genel Müdürlüğe bırakılmıĢtır.
Fıkrada gelirin niteliği belli değildir. Gelir elde edilecek hizmetler ve bu gelirin
harcanacağı yerler “kamu hizmeti” olup yapılacak harcama da kamu gideridir.
Anayasanın 73 üncü maddesinde, herkesin, kamu giderlerini karĢılamak üzere, vergi
ödemekle yükümlü olduğu; vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin yasayla
konulacağı belirtilmiĢtir.
Verginin, kamu giderlerini karĢılamak üzere alınması ve herkesin bu nedenle vergi
ödemekle yükümlü olası, temel anayasal ilkelerden biridir. “VatandaĢ vazifelerinin en
önemlilerinden biri” olarak tanımlanan vergi yükümünün amacı, kamu hizmetlerinin karĢılığı
olarak kamu giderlerine kaynak oluĢturmaktır. Kamu giderleri, kamu hizmetlerinin
gerektirdiği giderlerdir.
6083 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde sayılan tapu ve kadastro hizmetleri, Anayasanın
Devlete yüklediği görevler arasında olup, kamu hizmeti, bu hizmet karĢılığında yapılacak
harcamalar da kamu gideridir. Bu kamu hizmetinin gerektirdiği giderlerin, vergi, resim, harç
ve benzeri mali yükümlerle karĢılanması zorunludur. Bu durumda, söz konusu giderleri
karĢılamak amacıyla kiĢilerden alınan paranın da vergi ya da vergi benzeri yükümlülük
olması gerekir. Bu hizmetlerin, asıl olarak kiĢilerden alınan ücretle değil Devletin genel
gelirleriyle karĢılanması gerekir.
(1) numaralı fıkrada, “gelir elde etmek” sözcükleri kullanılmak suretiyle, gelirin
niteliği belirtilmemiĢtir. Kural, düzenleniĢ Ģekliyle, Yasa kapsamındaki tüm faaliyet ve
hizmetlerden gelir alınması gibi geniĢ bir yetkiyi Genel Müdürlüğe bırakmıĢtır. Bu durumda,
elde edilecek gelirler, kamu giderlerinin karĢılanması için zorunlu hale gelecek ve kamu
gücüne dayanılarak alınan vergi benzeri mali yükümlülük niteliğine dönüĢecektir.
Kuralın düzenleniĢ Ģekli ve Genel Müdürlüğe verilen yetki, 6083 sayılı Yasa
kapsamındaki kamu giderlerinin vergi ve benzeri yükümlülüklerle karĢılanması ile bunlardan
hangilerinden “ücret” ya da “katkı payı” gibi ayrıca gelir elde edileceğini göstermemektedir.
Kural, vergi gelirleriyle karĢılanamayacak ve belirli hizmetler karĢılığında ücret alınacakları
ayırmamaktadır. Bu yönüyle, Anayasanın 73 üncü maddesindeki, kamu giderlerinin vergi
gelirleriyle karĢılanması ilkesi ihlal edildiği gibi, asıl olarak verginin yasallığı ilkesi de ihlal
edilmiĢtir.
Anayasa koyucunun, her çeĢit mali yükümlerin yasayla konulması, değiĢtirilmesi ve
kaldırılmasını buyururken, keyfi, takdiri ve sınırsız ölçülere dayalı uygulamaları önleyecek
ilkelerin yasada yer alması amacını güttüğünde kuĢku yoktur. Yasa koyucunun, yalnızca
konusunu belli ederek bir mali yükümün ilgililere yükletilmesine izin vermesi, bunun yasayla
konulmuĢ sayılması ve Anayasaya uygunluğunun kabulü için yeterli olmayacağı halde, 6083
sayılı Yasa kapsamındaki tüm faaliyet ve hizmetleri kapsama alan bir yetki devrinin
Anayasaya uygunluğunun kabulü mümkün değildir. Kural, aynı zamanda belirsizlik de
içermekte, sadece yetki vermekle yetinmekte, kiĢilerin hukuk güvenliğini ihlal etmektedir.
Açıklanan nedenlerle, 25.11.2010 tarihli ve 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin (1) numaralı
fıkrasında yer alan “… gelir elde etmek üzere …” sözcükleri Anayasanın 73 üncü maddesine
aykırı olup, iptali gerekmektedir.
d) 25.11.2010 tarihli ve 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü TeĢkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunun 8 inci Maddesinin (5) Numaralı Fıkrasının Anayasaya
Aykırılığı
6083 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, Genel Müdürlüğün, ürettiği her türlü tapu,
kadastro, harita ve arĢiv bilgi ve belgeleri ile sunduğu hizmetlerden gelir elde etmek üzere
döner sermaye iĢletmeleri kuracağı, döner sermaye için sermaye tahsisi, artırılması, kârların
devri, Genel Müdürlük faaliyetlerinin gerektirdiği her türlü harcamaların döner sermayeden
karĢılanabileceği genel ifadelerle anlatıldıktan sonra, (5) numaralı fıkrada döner sermaye
iĢletmelerinin yönetimi, faaliyet alanları, iĢleyiĢi, sermaye kaynakları, her türlü idari ve mali
iĢlemleri ile gelirlerine iliĢkin usul ve esasların Maliye Bakanlığının da görüĢü alınarak
çıkartılacak yönetmelikle belirleneceği belirtilmiĢtir.
Anayasanın 2 nci maddesinde hukuk devletinin ilkeleri; 7 nci maddesinde yasama
yetkisinin Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve bu yetkinin
devredilemeyeceği; 8 inci maddesinde ise yürütme yetki ve görevinin CumhurbaĢkanı ve
Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve yasalara uygun olarak kullanılacağı ve yerine
getirileceği öngörülmüĢtür. Buna göre, Anayasada yasayla düzenlenmesi öngörülen
konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi
olanaklı değildir. Yürütmenin düzenleme yetkisi, sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir.
Bu nedenle, Anayasada öngörülen ayrık durumlar dıĢında, yasalarla düzenlenmemiĢ bir
alanda, yasa ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma yetkisi verilemez.
Kuralda, yönetimi, faaliyet alanları, iĢleyiĢi, sermaye kaynakları, her türlü idari ve mali
iĢlemleri ile gelirleri konusunda yasa ile esasları belirlenmeden, çerçevesi çizilmeden, Genel
Müdürlüğe, döner sermaye kurmayla ilgili çok geniĢ yetkiler verilmektedir. Öyle ki, Devletin
genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu asli ve sürekli görevler, bir nevi kâr
aracı haline getirilmekte, Anayasanın 161 inci maddesinde öngörülen bütçe bütünlüğü ihlal
edilmektedir. 6083 sayılı Yasanın 8 inci maddesine göre kurulacak döner sermaye
iĢletmelerinin hemen her bilgi, belge ve hizmetten gelir elde edeceği, hemen her hizmet için
her türlü harcamayı yapacağı gözönünde bulundurulduğunda, Yasa‟da açıkça sınırları
çizilerek düzenleme yoluna gidilmeden, döner sermayelerin kuruluĢları, çalıĢmaları ve
gelirlerine iliĢkin usul ve esasları belirleme yetkisinin idareye verilmesi, yasama yetkisinin
devri niteliğini taĢımaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 25.11.2010 tarihli ve 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin (5) numaralı fıkrası
Anayasanın 2 nci ve 7 nci maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir.
e) 25.11.2010 tarihli ve 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü TeĢkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunun 9 uncu Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasının Anayasaya
Aykırılığı
6083 sayılı Yasanın 9 uncu maddesinin (2) numaralı fıkrasında, Tapu ve Kadastro
Kurulu ile TeftiĢ Kurulunun çalıĢma usul ve esaslarının yönetmelikle düzenleneceği
belirtilmiĢtir.
Anayasanın 2 nci maddesinde hukuk devletinin ilkeleri belirtilmiĢ, 123 üncü
maddesinde de idarenin bütünlüğü ve yasallığı ilkesi kabul edilmiĢtir. Ġdarenin yasallığı
ilkesinin bir sonucu olarak Anayasanın 128 inci maddesinde de “Devletin, kamu iktisadî
teĢebbüsleri ve diğer kamu tüzelkiĢilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü
oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu
görevlileri eliyle görülür. Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları,
görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük iĢleri kanunla
düzenlenir” denilmiĢtir.
Anayasanın 7 nci maddesindeki “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük
Millet Meclisi‟nindir. Bu yetki devredilemez” kuralına göre, yasa koyucunun temel ilkeleri
koymadan, çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki vermemesi, sınırsız, belirsiz bir alanı,
yönetimin düzenlemesine bırakmaması gerekir. Yasa ile yetkilendirme Anayasanın öngördüğü
biçimde yasa ile düzenleme anlamına gelmez. Yasa koyucu, gerektiğinde sınırlarını
belirlemek koĢuluyla bazı konuların düzenlenmesini idareye bırakabilir.
Tapu ve Kadastro Kurulu ile TeftiĢ Kurulu, idarenin bütünlüğü ve yasallığı ilkeleri
içinde, Devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin
gerektirdiği aslî ve sürekli görevleri yürütmektedir. (2) numaralı fıkrada ise her iki Kurulun
da yasayla düzenlenmesi gereken çalıĢma usul ve esasları yönetmeliğe bırakılmaktadır.
Anayasanın 7 nci maddesi gereğince yasa koyucunun temel ilkeleri koymadan, çerçeveyi
çizmeden yürütmeye yetki vermemesi, sınırsız, belirsiz bir alanı, yönetimin düzenlemesine
bırakmaması gerekir.
Açıklanan nedenlerle, 25.11.2010 tarihli ve 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 9 uncu maddesinin (2) numaralı fıkrası
Anayasanın 2 nci ve 7 nci maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir.
f) 25.11.2010 tarihli ve 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü TeĢkilat ve
Görevleri Hakkında Kanunun 9 uncu Maddesinin (3) Numaralı Fıkrasının Ġkinci Tümcesinin
Anayasaya Aykırılığı
6083 sayılı Yasanın 9 uncu maddesinin (3) numaralı fıkrasında, tapu müdürlükleri, hak
sahibinin talebi üzerine, kendi yetki alanı dıĢında bulunan taĢınmazlarla ilgili tapu
iĢlemlerini, taĢınmazın bulunduğu tapu müdürlüğünden yetki almak ve kanunen bir engel
olmadığını tespit etmek suretiyle yapmaya yetkili kılınmıĢtır. Ancak, bir tapu müdürlüğünce
istenilen ve diğer tapu müdürlüğünce verilecek olan bu yetki isteme ve verme iĢleminin, “hak
sahibinin talebi” ve kanunen bir engel olmadığının tespiti” dıĢında hiçbir usul ve esası
yasayla belirlenmeden, usul ve esasları yönetmeliğe bırakılmıĢtır.
Tapu iĢlemleri, Anayasanın 35 inci maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının
ortaya konulduğu, belgelendiği ve değiĢtirildiği iĢlemlerdir. TaĢınmaz mal mülkiyeti, tapu
iĢlemleriyle belgelenmektedir. Böylesine önemli bir hakkın kullanımında yapılacak iĢlemlerin
idarenin takdirine ve keyfiliğe varacak düzenlemelere bırakılmaması, yasayla düzenlenerek
yasal güvence altına alınması gerekir. Ancak bu yasal çerçeve ve güvenceden sonra, idareye
sınırlı ve tamamlayıcı düzenleme yetkisi verilebilir.
Anayasanın 2 nci maddesinde hukuk devletinin ilkeleri; 7 nci maddesinde yasama
yetkisinin Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve bu yetkinin
devredilemeyeceği; 8 inci maddesinde ise yürütme yetki ve görevinin CumhurbaĢkanı ve
Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve yasalara uygun olarak kullanılacağı ve yerine
getirileceği öngörülmüĢtür. Buna göre, Anayasada yasayla düzenlenmesi öngörülen
konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi
olanaklı değildir. Yürütmenin düzenleme yetkisi, sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir.
Bu nedenle, Anayasada öngörülen ayrık durumlar dıĢında, yasalarla düzenlenmemiĢ bir
alanda, yasa ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma yetkisi verilemez.
Açıklanan nedenlerle, 25.11.2010 tarihli ve 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 9 uncu maddesinin (3) numaralı
fıkrasının, “Bu fıkraya göre yapılacak tapu iĢlemlerine iliĢkin usul ve esaslar yönetmelikle
düzenlenir” Ģeklindeki ikinci tümcesi Anayasanın 2 nci ve 7 nci maddelerine aykırı olup,
iptali gerekmektedir.
III. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA ĠSTEMĠNĠN GEREKÇESĠ
Hukuk devletine aykırı olan, temel hak ve özgürlükleri ölçüsüzce sınırlandıran ve
Anayasaya açıkça aykırı olan bir düzenlemenin uygulanması halinde, sonradan giderilmesi
olanaksız zararlara yol açacağı çok açıktır.
Öte yandan, Anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması,
hukuk devleti sayılmanın da gereğidir. Anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin, bir hukuk
devletinde sübjektif yararların üstünde, özenle korunması gereken evrensel hukuk ilkelerini de
zedeleyeceği kuĢkusuzdur. Hukuk devleti ilkesinin sağlanamadığı bir düzende, kiĢi hak ve
özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından, bu ilkenin zedelenmesinin hukuk devleti
yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama
bulunmamaktadır.
6083 sayılı Yasanın iptali istenilen kuralları, bütünüyle mülkiyet hakkının kullanımı ve
değiĢtirilmesiyle ilgili olup, uygulanmaları halinde, Anayasaya aykırı yöntemle tapu ve
kadastro iĢlemleri yapılmıĢ olacak, öngörülemeyecek ve giderilemeyecek sorunlara ve
zararlara sebebiyet verilebilecektir.
Bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla, Anayasaya açıkça aykırı olan
iptali istenen kuralların iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin de durdurulması
istenerek Anayasa Mahkemesine dava açılmıĢtır.
IV. SONUÇ VE ĠSTEM
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, 25.11.2010 tarihli ve 6083 sayılı Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğü TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun;
1) 4 üncü maddesinin (2) numaralı fıkrasının, Anayasanın 2 nci, 7 nci ve 128 inci
maddelerine,
2) 6 ncı maddesinin (4) numaralı fıkrasının, Anayasanın 128 inci maddesine,
3) 8 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “… gelir elde etmek üzere …”
sözcüklerinin, Anayasanın 73 üncü maddesine,
4) 8 inci maddesinin (5) numaralı fıkrasının, Anayasanın 2 nci ve 7 nci maddelerine,
5) 9 uncu maddesinin (2) numaralı fıkrasının, Anayasanın 2 nci ve 7 nci maddelerine,
6) 9 uncu maddesinin (3) numaralı fıkrasının ikinci tümcesinin, Anayasanın 2 nci ve 7
nci maddelerine,
aykırı olduklarından iptallerine, Anayasaya açıkça aykırı olmaları ve uygulanmaları
halinde giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için, iptal davası
sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine iliĢkin istemimizi
saygı ile arz ederiz.‖
II- YASA METĠNLERĠ
A- Ġptali Ġstenilen Yasa Kuralları
1- Kanun‘un iptali istenilen kuralın da yer aldığı 4. maddesi Ģöyledir:
―Tapu ve Kadastro Kurulu
(1) Genel Müdürlüğe intikal eden tapu ve kadastroyla ilgili konular ile bunlara iliĢkin
uygulama ve görüĢ farklılıklarını gidermek üzere Tapu ve Kadastro Kurulu kurulmuĢtur.
Kurul; Genel Müdürün veya incelenen konunun niteliğine göre görevlendireceği bir genel
müdür yardımcısının baĢkanlığında, TeftiĢ Kurulu BaĢkanı, I. Hukuk MüĢaviri, Tapu Dairesi
BaĢkanı ve Kadastro Dairesi BaĢkanı ile Genel Müdür tarafından görevlendirilecek dört
üyeden oluĢur.
(2) Genel Müdür tarafından görevlendirilecek üyelerin ikisi kadastro ve teknik, ikisi
de tapu ve hukuk konularında bilgi ve deneyim sahibi kiĢiler arasından seçilir.
(3) Kurul, doğrudan Genel Müdüre bağlıdır.
(4) Genel Müdürlük dıĢından görevlendirilen Kurul üyelerine, ayda dört toplantıyı
geçmemek üzere, katıldıkları her toplantı için (3000) gösterge rakamının memur aylık
katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda huzur hakkı ödenir.‖
2- Kanun‘un iptali istenilen kuralın da yer aldığı 6. maddesi Ģöyledir:
―Personele iliĢkin hükümler
(1) 23/4/1981 tarihli ve 2451 sayılı Bakanlıklar ve Bağlı KuruluĢlarda Atama Usulüne
ĠliĢkin Kanun hükümleri dıĢında kalan memurların atamaları Genel Müdür tarafından
yapılır. Ancak Genel Müdür bu yetkisini gerekli gördüğü alt kademelere devredebilir.
(2) Daire BaĢkanı ve üstü görevlere atanmak için en az dört yıllık yükseköğrenim
görmüĢ olmak Ģarttır.
(3) YurtdıĢında yaĢayan Türk vatandaĢları ile yabancı uyruklu gerçek ve tüzel kiĢilerin
ülkemizdeki tapu ve kadastro iĢlemlerini yürütmek üzere, Genel Müdürlükçe önerilen
personel 7/7/2010 tarihli ve 6004 sayılı DıĢiĢleri Bakanlığının KuruluĢ ve Görevleri
Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinin altıncı fıkrasına istinaden görevlendirilebilir.
(4) Genel Müdürlük merkez teĢkilatında; Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcısı,
TeftiĢ Kurulu BaĢkanı, I. Hukuk MüĢaviri, Daire BaĢkanı, Hukuk MüĢaviri, Tapu ve
Kadastro Uzmanı ve Uzman Yardımcısı kadrolarına atananlar, kadroları karĢılık
gösterilmek suretiyle, 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer
kanunların sözleĢmeli personel çalıĢtırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın
sözleĢmeli olarak çalıĢtırılabilir.
(5) Kadro karĢılığı sözleĢmeli olarak Genel Müdürlükte fiilen çalıĢan personele bu
Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde unvanlar itibarıyla yer alan taban ve tavan ücretleri arasında
kalmak üzere, Genel Müdür tarafından belirlenecek tutarda aylık brüt sözleĢme ücreti ödenir.
Söz konusu personele, çalıĢtıkları günlerle orantılı olarak (hastalık ve yıllık izinleri dahil),
ocak, nisan, temmuz ve ekim aylarında birer aylık sözleĢme ücreti tutarında ikramiye ödenir.
Bunlardan üstün gayret ve çalıĢmaları sonucunda emsallerine göre baĢarılı çalıĢma
yaptıkları tespit edilenlere Genel Müdürün teklifi, Bakanın onayı ile haziran ve aralık
aylarında birer aylık sözleĢme ücreti tutarına kadar teĢvik ikramiyesi ödenebilir. Bu fıkranın
uygulanmasına iliĢkin usul ve esaslar ile söz konusu personele yapılacak diğer ödemeler
Bakanlar Kurulunca tespit edilir.‖
3- Kanun‘un iptali istenilen kuralların da yer aldığı 8. maddesi Ģöyledir:
―Döner sermaye iĢletmesi
(1) Genel Müdürlük, ürettiği her türlü tapu, kadastro, harita ve arĢiv bilgi ve belgeleri
ile sunduğu hizmetlerden gelir elde etmek üzere merkez veya bölge müdürlükleri bünyesinde
döner sermaye iĢletmeleri kurar.
(2) Döner sermaye iĢletmeleri için kendi kaynaklarından karĢılanmak üzere dört milyon
Türk Lirası sermaye tahsis edilmiĢtir. Bu miktar Maliye Bakanlığının uygun görüĢü üzerine
Bakanlar Kurulunca beĢ katına kadar artırılabilir. Bu suretle artırılan sermaye elde edilen
kârlarla karĢılanır. ÖdenmiĢ sermaye tutarı tahsis edilen sermaye tutarına ulaĢtıktan sonra
elde edilen kârlar, döner sermaye hizmetlerinde kullanılmak üzere ertesi yılın gelirlerine ilave
edilir.
(3) Genel Müdürlük faaliyetlerinin gerektirdiği araç, gereç, satın alma, bakım, onarım,
yapım, sigorta, kiralama, araĢtırma, tanıtım, temsil, eğitim giderleri, yurtdıĢında yürütülecek
proje giderleri, kadastro hizmetlerinin yapılması, yenilenmesi, güncellenmesi ve her türlü
harcamalar döner sermaye gelirlerinden karĢılanabilir.
(4) Döner sermaye faaliyetlerine iliĢkin hizmetler Genel Müdürlük personeline ek görev
olarak yaptırıldığı takdirde, döner sermaye gelirlerinden ödenmek üzere, kendilerine (100300) rakamlarının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımından elde edilecek
tutardan, yaptıkları hizmetin özelliğine ve güçlüğüne göre Genel Müdürün onayı ile
belirlenecek miktarda aylık ek görev ücreti verilebilir.
(5) Döner sermaye iĢletmelerinin yönetimi, faaliyet alanları, iĢleyiĢi, sermaye
kaynakları, her türlü idari ve mali iĢlemleri ile gelirlerine iliĢkin usul ve esaslar Maliye
Bakanlığının da görüĢü alınarak çıkartılacak yönetmelikle belirlenir.‖
4- Kanun‘un iptali istenilen kuralların da yer aldığı 9. maddesi Ģöyledir:
―Düzenleme görev ve yetkisi, yetki alınarak tapu iĢlemi yapılması
(1) Genel Müdürlük, kanunla yerine getirmekle yükümlü olduğu hizmetleri tüzük,
yönetmelik, tebliğ, genelge ve diğer idari metinlerle düzenlemekle görevli ve yetkilidir.
(2) Tapu ve Kadastro Kurulu ile TeftiĢ Kurulunun çalıĢma usul ve esasları
yönetmelikle düzenlenir.
(3) Tapu Müdürlükleri, hak sahibinin talebi üzerine, kendi yetki alanı dıĢında bulunan
taĢınmazlarla ilgili tapu iĢlemlerini, taĢınmazın bulunduğu tapu müdürlüğünden yetki almak
ve kanunen bir engel olmadığını tespit etmek suretiyle yapmaya yetkilidir. Bu fıkraya göre
yapılacak tapu iĢlemlerine iliĢkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.
(4) Genel Müdürlük, sicillerin ve arĢivin elektronik ortamda tutulmasına karar vermeye
yetkilidir.‖
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Dava dilekçesinde, Anayasa‘nın 2., 7., 73. ve 128. maddelerine dayanılmıĢtır.
III- ĠLK ĠNCELEME
Anayasa Mahkemesi Ġçtüzüğü‘nün 8. maddesi uyarınca HaĢim KILIÇ, Osman
Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN,
Fettah OTO, Serdar ÖZGÜLDÜR, Serruh KALELĠ, Zehra Ayla PERKTAġ, Recep
KÖMÜRCÜ, Alparslan ALTAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECĠPOĞLU,
Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI ve Erdal TERCAN‘nın katılımlarıyla 24.2.2011
günü yapılan ilk inceleme toplantısında;
1- 7.5.2010 günlü, 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
DeğiĢiklik Yapılması Hakkında Kanun uyarınca, 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin
KuruluĢu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ile ilgili gerekli düzenlemeler yapılmadan,
Mahkeme‘nin çalıĢıp çalıĢamayacağına iliĢkin ön meselenin incelenmesi sonucunda;
Mahkeme‘nin çalıĢmasına bir engel bulunmadığına, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet
ERTEN, Fettah OTO, Zehra Ayla PERKTAġ ile Celal Mümtaz AKINCI‘nın, gerekçesi
2010/68 esas sayılı dosyada belirtilen karĢıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
2- Dosyada eksiklik bulunmadığından iĢin esasının incelenmesine, OYBĠRLĠĞĠYLE,
3- Yürürlüğü durdurma isteminin esas inceleme aĢamasında karara bağlanmasına,
OYBĠRLĠĞĠYLE,
karar verilmiĢtir.
IV- ESASIN ĠNCELENMESĠ
Dava dilekçesi ve ekleri, Raportör Hamit YELKEN tarafından hazırlanan iĢin esasına
iliĢkin rapor, dava konusu yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri
ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüĢülüp düĢünüldü:
A- Kanun‟un 4. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasının Ġncelenmesi
Dava dilekçesinde, tapu ve kadastro iĢ ve iĢlemlerinin, Devletin genel idare esaslarına
göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerden
olduğu, Anayasa‘nın 128. maddesi gereği bu görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri
eliyle yürütülmesi gerektiği, dava konusu kuralla bu zorunluluğa aykırı olarak Tapu ve
Kadastro Kurulunda görevlendirilecek bir kısım üyelerin kamu görevlisi olma Ģartına tabi
kılınmaksızın bu Kurulda görev almalarına imkân tanındığı, öte yandan kuralda Genel
Müdürlük dıĢından görevlendirilecek üyelerin sadece bilgi ve deneyim sahibi olduğu
konuların belirtildiği, bunun dıĢında bu üyelerin, memur ya da diğer kamu görevlisi olup
olmayacağına, özelliklerine, niteliklerine ve deneyim sürelerine yer verilmediği, bu durumun
belirlilik ilkesine aykırı olduğu, ayrıca bahsi geçen konularda bir düzenleme yapılmayarak
bunların düzenlenmesinin idareye bırakılmasının yasama yetkisinin devri sonucunu
doğurduğu belirtilerek kuralın, Anayasa‘nın 2., 7. ve 128. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüĢtür.
Kanun‘un 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
nezdinde kurulan Tapu ve Kadastro Kurulunun, Genel Müdürün veya incelenen konunun
niteliğine göre görevlendireceği bir genel müdür yardımcısının baĢkanlığında, TeftiĢ Kurulu
BaĢkanı, I. Hukuk MüĢaviri, Tapu Dairesi BaĢkanı ve Kadastro Dairesi BaĢkanı ile Genel
Müdür tarafından görevlendirilecek dört üyeden oluĢacağı; dava konusu (2) numaralı
fıkrasında ise anılan dört üyenin ikisinin kadastro ve teknik, diğer ikisinin de tapu ve hukuk
konularında bilgi ve deneyim sahibi kiĢiler arasından Genel Müdür tarafından
görevlendirileceği belirtilmiĢtir.
Anayasa‘nın 128. maddesinin birinci fıkrasında, ‖Devletin, kamu iktisadi teĢebbüsleri
ve diğer kamu tüzelkiĢilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları
kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri
eliyle görülür.‖ hükmü yer almaktadır. Bu hüküm uyarınca fıkrada belirtilen nitelikteki
görevlerin memur veya diğer kamu görevlileri dıĢındaki kimseler tarafından yürütülmesi
mümkün değildir.
Kanun‘un 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasıyla Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
nezdinde kurulan Tapu ve Kadastro Kurulu, Genel Müdürlüğe intikal eden tapu ve
kadastroyla ilgili konulara iliĢkin uygulama ve görüĢ farklılıklarını giderme görevine sahip
olup bunun, Devletin genel idare esaslarına göre yürüttüğü kamu hizmetlerinin gerektirdiği
asli ve sürekli görevlerden olduğu açıktır. Dolayısıyla, söz konusu görevin Anayasa‘nın 128.
maddesi uyarınca ancak memur veya diğer kamu görevlileri eliyle yürütülmesi gerekmektedir.
Dava konusu kuralla, kamu hizmetini asli ve sürekli görev olarak genel idare esaslarına
göre yürütmekle görevli Tapu ve Kadastro Genel Kuruluna, memur ya da diğer kamu
görevlisi niteliği taĢımayanların atanabilmesine imkân tanınmakta olduğundan kural,
Anayasa‘nın 128. maddesine aykırıdır. Ġptali gerekir.
Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL ve
Zühtü ARSLAN bu görüĢe katılmamıĢlardır.
Kural, Anayasa‘nın 128. maddesine aykırı bulunarak iptal edildiğinden Anayasa‘nın 2.
ve 7. maddeleri yönünden ayrıca inceleme yapılmasına gerek görülmemiĢtir.
B- Kanun‟un 6. Maddesinin (4) Numaralı Fıkrasının Ġncelenmesi
Dava dilekçesinde, Kanun‘un 6. maddesinin (4) numaralı fıkrasının, Anayasa‘nın 128.
maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüĢtür.
Dava konusu kural, 11.10.2011 günlü, 666 sayılı Kamu Görevlilerinin Mali Haklarının
Düzenlenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde DeğiĢiklik
Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname‘nin 1. maddesiyle 14.1.2012 tarihinden
itibaren geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmıĢtır. Bu nedenle konusu kalmayan iptal
istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına kararı verilmesi gerekir.
C- Kanun‟un 8. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasında Yer Alan “…gelir elde etmek
üzere…” Ġbaresi
Dava dilekçesinde, Kanun‘un 8. maddesinin (1) numaralı fıkrasıyla, Genel Müdürlüğe
ürettiği her türlü tapu, kadastro, harita ve arĢiv bilgi ve belgeleri ile sunduğu hizmetlerden
gelir elde etmek üzere döner sermaye iĢletmeleri kurulması yetkisinin verildiği, gelir elde
etmek üzere sunulan hizmetlerin bir kısmının niteliği dikkate alındığında bu hizmetler
karĢılığı alınacak bedelin vergi benzeri mali yükümlülük niteliği taĢıdığı, vergi benzeri mali
yükümlülüklerin tüm unsurlarının Anayasa‘nın 73. maddesi gereğince kanunla düzenlenmesi
gerektiği fakat anılan fıkrada bu hususların düzenlenmediği belirtilerek kuralın, Anayasa‘nın
73. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüĢtür.
Kanun‘un 8. maddesinin (1) numaralı fıkrası, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün
ürettiği her türlü tapu, kadastro, harita ve arĢiv bilgi ve belgeleri ile sunduğu hizmetlerden
gelir elde etmek üzere, merkez veya bölge müdürlükleri bünyesinde döner sermaye iĢletmeleri
kurulmasını düzenlemektedir.
Anayasa‘nın 73. maddesinin üçüncü fıkrasında, ―Vergi, resim, harç ve benzeri mali
yükümlülükler kanunla konulur, değiĢtirilir veya kaldırılır.‖ hükmüne yer verilmiĢtir.
―Verginin yasallığı ilkesi‖ olarak da nitelendirilen bu kural gereği, kanun koyucunun yalnızca
konusunu belli ederek bir vergi, resim, harç veya benzeri bir mali yükümlülük alınmasına izin
vermesi bunun kanunla konulmuĢ sayılması için yeterli değildir. Getirilen malî yükümlülüğün
miktar ve oranının da kanunda gösterilmesi gerekir. Ancak, vergi, resim, harç veya benzeri
mali yükümlülüklerle ilgili düzenleme yapılırken, bu yükümlülüklere iliĢkin tüm unsurların
aynı kanun, madde veya fıkrada düzenlenmesi zorunlu değildir. Bu çerçevede konuya iliĢkin
kanunla belirlenmesi zorunlu olan unsurlar aynı kanunun farklı hükümlerinde
düzenlenebileceği gibi farklı kanunlarda da düzenlenebilir. Dolayısıyla, bir kural, sırf kanunla
düzenlenmesi gereken unsurların bir kısmını içermediği gerekçesiyle, yasallık ilkesine aykırı
hâle gelmez.
Kanun‘un 8. maddesinin (1) numaralı fıkrasında çeĢitli hizmetler sayılarak, bu hizmetler
karĢılığında gelir elde etmek üzere döner sermaye iĢletmelerinin kurulacağı belirtilmiĢtir.
Kuralda yer alan bazı hizmetlerin niteliği dikkate alındığında bunlar karĢılığında alınacak
bedelin ―harç benzeri mali yükümlülük‖ niteliğini haiz olduğu açık ise de anılan yükümlülük
iliĢkisi kanunla düzenlendiğinden kuralın ―Verginin yasallığı‖ ilkesine aykırı bir yönü
bulunmamaktadır.
Her ne kadar söz konusu mali yükümlülüğün düzenlendiği fıkrada, mali yükümlülüğün
miktar ve oranı belirtilmemiĢse de mali yükümlülüğe iliĢkin unsurların Kanun‘un 8.
maddesinin (5) numaralı fıkrasının konusunu oluĢturduğu anlaĢılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa‘nın 73. maddesine aykırı değildir.
Ġptal isteminin reddi gerekir.
D- 8. Maddesinin (5) Numaralı Fıkrasının Ġncelenmesi
Dava dilekçesinde, dava konusu kuralla Kanun ile kurulmasına karar verilen döner
sermaye iĢletmelerinin yönetimi, faaliyet alanları, iĢleyiĢi, sermaye kaynakları, her türlü idari
ve mali iĢlemleri ile gelirlerine iliĢkin usul ve esasların düzenlemesinin yönetmeliğe
bırakıldığı, bunun Anayasa‘nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devletinin ―belirlilik‖ ve 7.
maddesinde belirtilen ―yasama yetkisinin devredilmezliği‖ ilkelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüĢtür.
Kanun‘un 8. maddesinin dava konusu (5) numaralı fıkrasında, ―Döner sermaye
iĢletmelerinin yönetimi, faaliyet alanları, iĢleyiĢi, sermaye kaynakları, her türlü idari ve mali
iĢlemleri ile gelirlerine iliĢkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının da görüĢü alınarak
çıkartılacak yönetmelikle belirlenir.‖ kuralına yer verilmiĢtir. Kuralda düzenlenmesi
yönetmeliğe bırakılan hususlar arasında yer alan döner sermaye iĢletmelerinin gelirlerine
iliĢkin usul ve esaslar farklı bir hukuki rejime tabi bulunmakta, dolayısıyla bu hususu
düzenleyen ―ile gelirleri‖ ibaresi ile fıkranın kalan bölümünün ayrı olarak incelenmesi
gerekmektedir.
a- Fıkranın “…ile gelirleri…” Ġbaresi DıĢında Kalan Bölümünün Ġncelenmesi
Dava konusu kuralda, 8. maddenin (1) numaralı fıkrası uyarınca kurulacak döner
sermaye iĢletmelerinin yönetimi, faaliyet alanları, iĢleyiĢi, sermaye kaynakları, her türlü idari
ve mali iĢlemlerine iliĢkin usul ve esasların Maliye Bakanlığının da görüĢü alınarak
çıkartılacak yönetmelikle belirleneceği hükmüne yer verilmiĢtir.
Anayasa‘nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri “belirlilik
ilkesi‖dir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kiĢiler hem de idare yönünden herhangi
bir duraksamaya ve kuĢkuya yer vermeyecek Ģekilde açık, net, anlaĢılır ve uygulanabilir
olması ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karĢı koruyucu önlem içermesi
gerekir.
Anayasa‘nın 7. maddesinde ise ―Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet
Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.‖ denilmiĢtir. Buna göre, Anayasa‘da yasa ile
düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme
yetkisinin verilmesi olanaklı değildir.
Ancak, geliĢen koĢul ve durumlara göre sık sık değiĢik önlemler alma, bunları kaldırma
ve süratli biçimde hareket etme zorunluluğunun bulunduğu alanlarda, yasama organının temel
kuralları saptadıktan sonra, uzmanlık ve idare tekniğine iliĢkin hususları yürütmeye
bırakması, yasama yetkisinin devri olarak yorumlanamayacağı gibi yürütme organının yasama
organı tarafından çerçevesi çizilmiĢ alanda genel nitelikte hukuksal tasarruflarda bulunması,
hukuk devletinin belirlilik ilkesine de aykırı değildir.
Kanun‘un 8. maddesinde döner sermaye iĢletmelerinin hangi maksatla, ne tür bir görev
ifa etmek üzere, hangi faaliyet konularında ve nerelerde kurulabileceği, bu iĢletmelere
aktarılan sermayenin miktarı, bunun nereden karĢılanacağı, elde edilen kârların ne zaman
döner sermaye hizmetlerinde kullanılmak üzere döner sermaye gelirlerine aktarılabileceği ve
döner sermaye gelirlerinin nerede kullanılabileceğine iliĢkin kurallar hem kiĢiler hem de idare
yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuĢkuya yer vermeyecek Ģekilde açık, net, anlaĢılır ve
uygulanabilir Ģekilde düzenlenerek konuya iliĢkin temel kurallar belirlenmiĢtir.
Kanun koyucunun bu Ģekilde kural ile düzenlenmesi yönetmeliğe bırakılan hususlarda
konuyla ilgili temel kuralları belirleyip yasal çerçeveyi çizdikten sonra, bu çerçevenin içinde
kalacak ve değiĢen koĢullara göre farklılık gösterebilecek hususların düzenlenmesini
yönetmeliğe bırakmasında, Anayasa‘nın 2. ve 7. maddelerine aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Ġptal isteminin reddi gerekir.
b- Fıkrada Yer Alan “…ile gelirleri…” Ġbaresinin Ġncelenmesi
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin KuruluĢu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun‘un 43. maddesine göre, iptali istenen kural ilgisi nedeniyle, Anayasa‘nın 73. maddesi
yönünden de incelenmiĢtir.
Kanun‘un 8. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, Genel Müdürlüğün ürettiği her türlü
tapu, kadastro, harita ve arĢiv bilgi ve belgeleri ile sunduğu hizmetlerden gelir elde etmek
üzere döner sermaye iĢletmeleri kurulacağı belirtildikten sonra, dava konusu kural ile döner
sermaye iĢletmelerinin gelirlerine iliĢkin usul ve esasların Maliye Bakanlığının da görüĢü
alınarak çıkartılacak yönetmelikle belirleneceği düzenlenmiĢtir.
Anayasa‘nın ―Vergi ödevi” baĢlıklı 73. maddesinin üçüncü fıkrasında, “Vergi, resim,
harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiĢtirilir veya kaldırılır.‖ hükmüne
yer verilmiĢtir.
Anayasa‘nın bu hükmü uyarınca bir inceleme yapılabilmesi için öncelikle hükümde yer
alan vergi, resim, harç ve benzeri yükümlülükler ile ücretin ne olduğunun açıklığa
kavuĢturulması daha sonra ise dava konusu kuralla, usul ve esasları yönetmeliğin
düzenlemesine bırakılan döner sermeye iĢletmelerinin gelirlerini oluĢturacak bedelin,
Anayasa‘nın 73. maddesinde belirtilen yükümlülüklerden olup olmadığının saptanması
gerekmektedir.
Vergi; kamu giderlerini karĢılamak amacıyla kanunlarla gerçek ve tüzelkiĢilere mali
güçlerine göre getirilen bir yükümlülüktür. Belirli bir hizmetten doğrudan yararlanma
karĢılığı olmayan vergi, tüm kamu hizmetleri için yapılan giderlere ortak katılma payıdır.
Harç; kimi kamu hizmetlerinden yararlanmanın karĢılığı olarak tahsil edilen kamu
geliridir. Ödenen vergiler bakımından, vergi mükelleflerinin bireysel bir hizmet ya da karĢılık
talep etme haklarının bulunmamasına karĢın, harçlar belirli bir kamu hizmetinden
yararlanmanın (tapu, pasaport gibi) karĢılığıdır.
Resim; bir iĢ ya da faaliyetin yapılmasına yetkili kuruluĢlar tarafından izin verilmesi
dolayısıyla yapılan ödeme Ģeklinde tanımlanmaktadır.
Benzeri mali yükümlülük; kiĢilerden yapılan kamu hizmetleri karĢılığında ya da bir
hizmet karĢılığı olmaksızın kamu gücüne dayanılarak alınan paralardır. Benzeri mali
yükümlülük kimi zaman vergi, resim ve harcın özelliklerini ayrı ayrı yansıtırken kimi zaman
da bunların unsurlarından bazılarını birlikte taĢıyabilmektedir. Benzeri mali yükümlülüğü
vergi, resim ve harçtan ayıran özellik genel bütçe içinde yer almama niteliğidir. Bu yüküm
nedeniyle elde edilen gelirler, kamu hizmeti gören özel bir takım kuruluĢların ihtiyaçları için
genel bütçe dıĢındaki kaynaklardan elde edilmektedir.
Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin ortak özellikleri, kanunla
konulmaları ve kamu gücüne dayanılarak gerektiğinde zorla alınmalarıdır.
Vergiler dıĢındaki mali yükümlülüklerde, dolaylı da olsa karĢılık ve yararlanma ilkesi
geçerli olur. Çünkü bu yükümlülüklere konu olan hizmetlerden kiĢilerin yararlandırılması, bu
bağlamda mali bir karĢılığa dayandırılabilmesi olanağı vardır.
Ücret ise bir hizmet karĢılığı ödenen para olup, bu yönüyle özel hukuk kurallarına tabi
ve tarafların özgür ve eĢit iradeleriyle kurulan bir hizmet-bedel iliĢkisini ifade etmektedir.
Kanun‘un 8. maddesinde birtakım kamu hizmetleri karĢılığı alınacağı belirtilen bedel,
bir hizmetten doğrudan yararlanma karĢılığı alındığından vergi ve vergi benzeri mali
yükümlülük değildir. Kamu hizmeti gören bir kuruluĢun ihtiyaçları için genel bütçe dıĢındaki
kaynaklardan karĢılandığından harç ve resim olarak da nitelendirilemez. Söz konusu bedel,
bir iznin verilmesine dayalı olarak alınmadığından resim benzeri mali yükümlülük niteliği de
taĢımamaktadır.
Kurala konu bedel karĢılığı sunulan hizmetlerin büyük bir kısmının devlet dıĢında baĢka
hiçbir otorite tarafından üretilmesi mümkün olmayan kamu hizmetlerini içermesi, söz konusu
hizmet-bedel iliĢkisinin hukuksal kaynağının tarafların iradesiyle oluĢturulmuĢ bir sözleĢmeye
değil kamu gücüne dayanması, bedelin kamu gücüne dayanılarak gerektiğinde cebren
alınabilmesi ile miktarının tek taraflı kamu iradesiyle belirlenmesi ve alınan bedelin kamu
giderlerinde kullanılması dikkate alındığında, söz konusu bedelin, ücret olarak
nitelendirilmesi de mümkün değildir.
Belirli kamu hizmetlerinden yararlanmanın karĢılığı olmak üzere kamu gücüne
dayanılarak alınan ve kamu hizmeti gören bir kamu kuruluĢunun ihtiyaçları için genel bütçe
dıĢındaki kaynaklardan karĢılanan bu bedel, açıklanan özellikleri itibariyle ―harç benzeri mali
yükümlülük‖ niteliği taĢımaktadır.
Anayasa‘nın 73. maddesinin üçüncü fıkrasında, ―vergi, resim, harç ve benzeri malî
yükümlülükler kanunla konulur, değiĢtirilir veya kaldırılır‖ denildiğinden, harç benzeri mali
yükümlülük niteliği taĢıyan döner sermeye gelirlerinin kanunla düzenlenmesi gerekmektedir.
Ancak, kanun koyucunun yalnızca konusunu belli ederek bir vergi, resim, harç veya benzeri
mali yükümlülük alınmasına izin vermesi, bunun kanunla konulmuĢ sayılması için yeterli
değildir. Getirilen mali yükümlülüğün miktar ve oranının da kanunda gösterilmesi zorunludur.
Dava konusu kuralla bu zorunluluğa aykırı davranılarak mahiyeti itibariyle ―harç benzeri mali
yükümlülük‖ niteliği taĢıyan döner sermaye iĢletmesi gelirlerinin miktar ve oranına iliĢkin
düzenleme yapma yetkisi yürütmeye bırakılmıĢtır.
Anayasa‘nın 7. maddesinde, yasama yetkisinin Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet
Meclisinin olduğu belirtilerek bu yetkinin devredilemeyeceği öngörülmüĢtür. Anayasa‘nın 73.
maddesinde vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklere iliĢkin olarak, TBMM‘nin
yürütme organına hangi konularda ve koĢullarda düzenleme yetkisi verebileceği
belirlenmiĢtir. Buna göre, yürütme organına ancak vergi, resim, harç ve benzeri mali
yükümlülüklerin muaflık, istisna ve indirimleriyle oranlarına iliĢkin olarak kanunun belirttiği
aĢağı ve yukarı sınırlar içinde değiĢiklik yapma yetkisi verilebilir. Bunlar dıĢında vergi, resim,
harç ve benzeri mali yükümlülüklerin konusunun, miktar ve oranının kanunla düzenlenmesi
gerekmektedir. Kanunda böyle bir düzenleme yapılmaksızın dava konusu kuralla bu
hususlarda yürütme organına subjektif hakları etkileyecek Ģekilde doğrudan kural koyma
yetkisinin verilmesi yasama yetkisinin devri niteliğindedir.
Diğer taraftan, Anayasa‘nın 2. maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan
hukuk devleti, insan haklarına saygılı ve bu hakları koruyucu adaletli bir hukuk düzeni kuran
ve bunu sürdürmekle kendini yükümlü sayan, bütün iĢlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı
olan devlettir. VatandaĢların devlete karĢı güven duyabilmeleri, maddi ve manevi varlıklarını
korkusuzca geliĢtirebilmeleri hukuk güvenliğinin sağlandığı bir sistem içinde olanaklıdır.
Hukuk devletinde, yasa kurallarının adalet ve hakkaniyet ölçütlerine uygun, açık, anlaĢılabilir
ve belirgin olması gerekir.
Kuralda döner sermaye iĢletmelerinin gelirini oluĢturan harç benzeri mali
yükümlülüklerin miktar ve oranını belirleme yetkisi yürütmeye bırakılmıĢtır. Miktar ve oranı
kanunla belirlenmeyen harç benzeri malî yükümlülüğün her an değiĢtirilebilir nitelikte
bulunması hukuk güvenliği ve hukuk devleti anlayıĢıyla bağdaĢmaz.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa‘nın 2., 7. ve 73. maddelerine
aykırıdır. Ġptali gerekir.
E- Kanun‟un 9. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrası ile (3) Numaralı Fıkrasının
Ġkinci Cümlesinin Ġncelenmesi
Dava dilekçesinde, Kanun‘un 9. maddesinin dava konusu (2) numaralı fıkrasında Tapu
ve Kadastro Kurulu ile TeftiĢ Kurulunun çalıĢma usul ve esaslarının; (3) numaralı fıkrasının
dava konusu ikinci cümlesinde ise (3) numaralı fıkraya göre yapılacak tapu iĢlemlerine iliĢkin
usul ve esasların düzenlemesinin yönetmeliğe bırakıldığı, oysa bu düzenlemelerin kanunla
yapılması gerektiği belirtilerek kuralların, Anayasa‘nın 2. maddesinde belirtilen hukuk
devletinin ―belirlilik‖ ve 7. maddesinde belirtilen ―yasama yetkisinin devredilmezliği‖
ilkelerine aykırı olduğu ileri sürülmüĢtür.
Kanun‘un 9. maddesinin dava konusu (2) numaralı fıkrasında, Tapu ve Kadastro Kurulu
ile TeftiĢ Kurulunun çalıĢmalarına iliĢkin usul ve esasların; (3) numaralı fıkrasının dava
konusu ikinci cümlesinde ise tapu müdürlüklerinin yetki alanı dıĢında kalan taĢınmazların
tapu iĢlemlerine iliĢkin usul ve esasların yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiĢtir.
Kanun‘un 4. maddesinde, Tapu Kadastro Kurulunun kuruluĢ amacı, görevi, mahiyeti,
kimlerden oluĢacağı, Kurul üyelerinin niteliği, Kurulun kime bağlı olduğu ve Kurul üyelerinin
yaptıkları görev sebebiyle alacakları ücrete iliĢkin temel kurallar; 5. maddesinin (3) numaralı
fıkrası ve 7. maddesinin (6), (7), (8) ve (9) numaralı fıkralarında ise TeftiĢ Kurulunun yapısı,
görevleri, nitelikleri ve TeftiĢ Kurulu BaĢkanlığı bünyesinde görev alacak müfettiĢ ve müfettiĢ
yardımcılarının atanabilmesi için aranan Ģartlar, hem kiĢiler hem de idare yönünden herhangi
bir duraksamaya yer vermeyecek Ģekilde açık, net, anlaĢılır ve uygulanabilir Ģekilde kurala
bağlanmıĢtır.
Kanun‘un 9. maddesinin (3) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde ise tapu
müdürlüklerine kendi yetki alanı dıĢındaki taĢınmazlarla ilgili tapu iĢlemlerini yapma yetkisi
verilmiĢ ve aynı kuralda bu iĢlemlerin hak sahibinin talebi üzerine, taĢınmazın bulunduğu
tapu müdürlüğünden yetki almak ve kanunen bir engel olmadığını tespit etmek suretiyle
kullanabileceği belirtilerek, tanınan bu yetkinin konusu, sınırları ve kullanma koĢulları
herhangi bir duraksamaya ve kuĢkuya yer vermeyecek biçimde açık, net, anlaĢılır ve
uygulanabilir Ģekilde belirlenmiĢtir.
Kanun koyucunun bu Ģekilde konuya iliĢkin olarak temel kuralları belirleyip yasal
çerçeveyi çizdikten sonra, bu çerçevenin içinde kalacak ve değiĢen koĢullara göre farklılık
gösterebilecek hususların düzenlenmesini dava konusu kurallarla yönetmeliğe bırakmasında,
―belirlilik‖ ve ―yasama yetkisinin devredilmezliği‖ ilkelerine aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kurallar Anayasa‘nın 2. ve 7. maddelerine aykırı
değildir. Ġptal istemlerinin reddi gerekir.
V- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI ĠSTEMĠ
25.11.2010 günlü, 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü TeĢkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun‘un:
A) 4. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile 8. maddesinin (5) numaralı fıkrasında yer alan
“…ile gelirleri…” ibaresine iliĢkin iptal hükümlerinin yürürlüğe girmesinin ertelenmesi
nedeniyle, bu fıkra ve ibarenin YÜRÜRLÜĞÜNÜN DURDURULMASI ĠSTEMĠNĠN
REDDĠNE,
B) 1- 8. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “…gelir elde etmek üzere…”
ibaresi ile (5) numaralı fıkrasının “…ile gelirleri…” ibaresi dıĢında kalan bölümüne,
2- 9. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile (3) numaralı fıkrasının ikinci cümlesine,
yönelik iptal istemleri, 27.9.2012 günlü, E.2011/16, K.2012/129 sayılı kararla
reddedildiğinden, bu fıkra, bölüm, cümle ve ibareye iliĢkin yürürlüğün durdurulması
isteminin REDDĠNE,
C) 6. maddesinin (4) numaralı fıkrası hakkında, 27.9.2012 günlü, E.2011/16,
K.2012/129 sayılı kararla karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğinden, bu fıkraya
iliĢkin yürürlüğün durdurulması istemi hakkında KARAR VERĠLMESĠNE YER
OLMADIĞINA,
27.9.2012 gününde OYBĠRLĠĞĠYLE karar verilmiĢtir.
VI- ĠPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GĠRECEĞĠ GÜN SORUNU
Anayasa‘nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında, ―Kanun, kanun hükmünde kararname
veya Türkiye Büyük Millet Meclisi Ġçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının
Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa
Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaĢtırabilir. Bu tarih,
kararın Resmi Gazetede yayımlandığı günden baĢlayarak bir yılı geçemez.‖ denilmekte, 6216
sayılı Kanun‘un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrasında da bu kural tekrarlanarak,
Mahkemenin gerekli gördüğü hâllerde, Resmî Gazete‘de yayımlandığı günden baĢlayarak
iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihi bir yılı geçmemek üzere ayrıca kararlaĢtırabileceği
belirtilmektedir.
25.11.2010 günlü, 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü TeĢkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun‘un 4. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile 8. maddesinin (5)
numaralı fıkrasında yer alan ―…ile gelirleri…‖ ibaresinin iptal edilmeleri nedeniyle doğacak
hukuksal boĢluk, kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden, Anayasa‘nın 153.
maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun‘un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası
gereğince bu fıkra ve ibareye iliĢkin iptal hükümlerinin, kararın Resmî Gazete‘de
yayımlanmasından baĢlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüĢtür.
VII- SONUÇ
25.11.2010 günlü, 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü TeĢkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun‘un:
A) 4. maddesinin (2) numaralı fıkrasının Anayasa‘ya aykırı olduğuna ve ĠPTALĠNE,
Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL ile Zühtü
ARSLAN‘ın karĢıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
B) 6. maddesinin (4) numaralı fıkrası, 11.10.2011 günlü, 666 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname‘nin 1. maddesiyle 14.1.2012 gününden geçerli olmak üzere yürürlükten
kaldırıldığından, bu fıkraya iliĢkin konusu kalmayan iptal istemi hakkında KARAR
VERĠLMESĠNE YER OLMADIĞINA, OYBĠRLĠĞĠYLE,
C) 8. maddesinin;
1- (1) numaralı fıkrasında yer alan “…gelir elde etmek üzere…” ibaresinin Anayasa‘ya
aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDĠNE,
2- (5) numaralı fıkrasının,
a- “…ile gelirleri…” ibaresinin Anayasa‘ya aykırı olduğuna ve ĠPTALĠNE,
b- Kalan bölümünün Anayasa‘ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDĠNE,
OYBĠRLĠĞĠYLE,
D) 9. maddesinin,
1- (2) numaralı fıkrasının Anayasa‘ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDĠNE,
2- (3) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin Anayasa‘ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin REDDĠNE,
OYBĠRLĠĞĠYLE,
E) 4. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile 8. maddesinin (5) numaralı fıkrasında yer alan
“…ile gelirleri…” ibaresinin iptal edilmesi nedeniyle, Anayasa‘nın 153. maddesinin üçüncü
fıkrasıyla 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin KuruluĢu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun‘un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince ĠPTAL HÜKÜMLERĠNĠN,
KARARIN RESMÎ GAZETE‘DE YAYIMLANMASINDAN BAġLAYARAK ALTI AY
SONRA YÜRÜRLÜĞE GĠRMESĠNE, OYBĠRLĠĞĠYLE,
27.9.2012 gününde karar verildi.
BaĢkanvekili
Serruh KALELĠ
BaĢkanvekili
Alparslan ALTAN
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
Üye
Mehmet ERTEN
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Üye
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
Üye
Zehra Ayla
PERKTAġ
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
Üye
Burhan ÜSTÜN
Üye
Engin YILDIRIM
Üye
Nuri NECĠPOĞLU
Üye
Hicabi DURSUN
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
Üye
Erdal TERCAN
Üye
Muammer TOPAL
Üye
Zühtü ARSLAN
KARġIOY GEREKÇESĠ
25.11.2010 tarihli ve 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü TeĢkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun‘un 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasında Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü nezdinde kurulan Tapu ve Kadastro Kurulunun, Genel Müdürün veya incelenen
konunun niteliğine göre görevlendireceği bir genel müdür yardımcısının baĢkanlığında, TeftiĢ
Kurulu BaĢkanı, I. Hukuk MüĢaviri, Tapu Dairesi BaĢkanı ve Kadastro Dairesi BaĢkanı ile
Genel Müdür tarafından görevlendirilecek dört üyeden oluĢacağı belirtilmiĢ, dava konusu (2)
numaralı fıkrasında ise anılan dört üyenin ikisinin kadastro ve teknik, ikisinin de tapu ve
hukuk konularında bilgi ve deneyim sahibi kiĢiler arasından Genel Müdür tarafından
görevlendirileceği kuralına yer verilmiĢtir. Aynı maddenin (3) numaralı fıkrasında Kurul‘un
doğrudan Genel Müdüre bağlı olduğu, (4) numaralı fıkrasında da Genel Müdürlük dıĢından
görevlendirilen Kurul üyelerine toplantı baĢına huzur hakkı ödeneceği belirtilmiĢtir.
Mahkememiz çoğunluğu, Tapu ve Kadastro Kurulu'nun yürüttüğü görevin devletin
genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli
ve sürekli görevlerden olduğu, dolayısıyla bu Kurul'a memur veya diğer kamu görevlisi
olmayan kiĢilerin görevlendirilmesine imkân tanıyan kuralın, Anayasa‘nın 128. maddesine
aykırı olduğu görüĢündedir.
Anayasa‘nın 128. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ―Devletin, kamu iktisadi
teĢebbüsleri ve diğer kamu tüzelkiĢilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü
oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu
görevlileri eliyle görülür.‖ Buna göre, bir görevin mutlaka memurlar ve diğer kamu
görevlileri eliyle görülmesi için genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken bir kamu
hizmetinin olması ve bu hizmetin gerektirdiği görevin asli ve sürekli nitelikte olması
gerekmektedir.
Genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli bir görev söz konusu ise bunların
kadroya bağlanması, hizmeti yürütenlerin idare ile statüer bir iliĢki içinde olmaları ve devletin
emredici gücünün kullanılması gerekmektedir (E.1992/44, K. 1993/7, K.T: 9.2.1993).
Mahkememiz, buradan hareketle, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün en üst düzeyde karar organı
olan Vakıflar Meclisi‘ne vakıfların da üyeler seçmesini Anayasa‘nın 128. maddesine aykırı
bulmamıĢ; konuya iliĢkin görüĢünü Ģu Ģekilde gerekçelendirmiĢtir: ―Yasakoyucunun Vakıflar
Meclisinde görev yapan üyelerin tümünü asli ve sürekli görev yapanlar statüsünde görmediği
anlaĢılmaktadır. Bu durum, Kanun‟a ekli (I) sayılı listede yalnızca ortak kararname ile
atanacak beĢ üye için “kadro” tahsis edilmesinden ve vakıflarca seçilen üyeler ile idare
arasında statüer bir iliĢki kurulmamasından, söz konusu kiĢilerin Meclis faaliyetleri dıĢında
asıl meslek ve uğraĢlarına devam etmelerinden açıkça anlaĢılmaktadır... Bu durumda,
Vakıflar Meclisine eski ve yeni vakıflarca seçilen üyelerin yaptıkları görevin asli ve sürekli
bir görev olmaması, bir baĢka ifadeyle Anayasa‟nın 128. maddesinde öngörülen koĢulların
söz konusu üyeler bakımından gerçekleĢmemesi nedeniyle, eski ve yeni vakıflarca seçilen
üyelerin yaptıkları görevin, Anayasa‟nın 128. maddesi anlamında Devletin, kamu iktisadi
teĢebbüslerinin ve diğer kamu tüzel kiĢilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle
yükümlü oldukları kamu hizmetinin gerektirdiği asli ve sürekli bir görev olmadığı ortadadır.‖
(E. 2008/22 , K.2010/82, K.T: 17.6.2010).
Dava konusu kuralın yer aldığı 6083 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat incelendiğinde Tapu
ve Kadastro Kurulu‘nun yürüttüğü faaliyetler sonucu verdiği kararların tavsiye niteliğinde
olduğu, Genel Müdürlüğün bu tavsiyeler doğrultusunda hareket etme mecburiyetinin
bulunmadığı, bu yönüyle Kurul‘un aldığı kararların icrai değil istiĢari nitelikte olduğu
görülmektedir. Nitekim, ilgili Bakanlık tarafından çıkarılan Tapu ve Kadastro Kurulunun
Görev, Yetki ve ÇalıĢma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 10. maddesinin (1)
numaralı fıkrasında da Kurul kararlarının ―Genel Müdürlük görüĢünün oluĢturulmasında
tavsiye hükmünde‖ olduğu belirtilmiĢtir.
Kurul‘da yer alacak dört üye yönünden kadro tahsis edilmediği, geçici olarak
görevlendirilen bu üyelere katıldıkları toplantı baĢına huzur hakkı ödeneceği
öngörüldüğünden bu üyeler ile merkezi idare arasında statüer bir iliĢki söz konusu değildir.
Kanun‘da Kurul‘un farklı toplantılarına farklı kiĢilerin üye olarak katılabilmesine imkân
tanınmıĢtır. Dolayısıyla bu üyelerin yaptıkları görevin ifası sırasında devletin emredici
gücünün kullanılmadığı, söz konusu görevin belli bir konuda yürütülen asli ve sürekli
olmayan bir görev olduğu anlaĢılmaktadır.
Bu çerçevede Tapu Kadastro Kurulu‘nun, yürütmekle yükümlü olduğu hizmetin genel
idare esaslarına göre yürütülen bir kamu hizmeti olmaması ve Kurul‘a dıĢarıdan seçilecek
üyelerin yürütecekleri görevin de asli ve sürekli bir görev niteliğini taĢımaması karĢısında, söz
konusu üyelerin kamu görevlisi olma mecburiyetinin bulunmadığı açıktır. Aksi takdirde,
örneğin bilirkiĢilikte olduğu gibi, pek çok konuda kamu görevlisi olmayan kimselerin bilgi ve
tecrübesinden yararlanmak mümkün olmazdı. Bu nedenle kuralın Anayasa‘nın 128.
maddesine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
BaĢvuru kararında, iptali istenen kuralın Anayasa‘nın 2. ve 7. maddelerine de aykırılığı
ileri sürülmüĢse de, dava konusu kuralın da yer aldığı 4. maddede Kurul‘un amacı, oluĢumu,
Genel Müdür tarafından görevlendirilecek kiĢilerin sayısı ve nitelikleri, kurum dıĢından
görevlendirileceklere ödenecek huzur hakkı gibi temel kurallara yer verilmiĢtir. Bu Ģekilde
kanun koyucunun konuyla ilgili temel kuralları belirledikten sonra, değiĢen Ģartlara göre
değiĢiklik gösterebilecek diğer hususların düzenlenmesini yürütmeye bırakmasında
Anayasa‘nın 2. ve 7. maddelerine aykırılık yoktur.
Açıklanan gerekçelerle, çoğunluğun iptal yönündeki görüĢüne katılmıyoruz.
Üye
Hicabi DURSUN
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
Üye
Muammer TOPAL
Üye
Erdal TERCAN
Üye
Zühtü ARSLAN
[R.G. 22 Kasım 2013 – 28829]
—— • ——
Anayasa Mahkemesi BaĢkanlığından:
Esas Sayısı
: 2012/1
Karar Sayısı : 2012/147
Karar Günü : 11.10.2012
ĠTĠRAZ YOLUNA BAġVURAN : Hava Kuvvetleri Komutanlığı Hava Eğitim
Komutanlığı Askeri Mahkemesi
ĠTĠRAZIN KONUSU : 22.5.1930 günlü, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu‘nun 169.
maddesinin Anayasa‘nın 2. ve 19. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar
verilmesi istemidir.
I- OLAY
Sanığın firar suçundan cezalandırılmasına ve tutuklulukta geçirdiği sürenin de
mahsubuna karar verilmesi talebiyle açılan kamu davasında, itiraz konusu kuralın Anayasa‘ya
aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için baĢvurmuĢtur.
II- ĠTĠRAZIN GEREKÇESĠ
BaĢvuru kararının gerekçe bölümü Ģöyledir:
“I- ĠDDĠA:
Hava Eğitim Komutanlığı Askeri Savcılığı‟nın 11.10.2011 tarih ve 2011/563-198 EsasKarar sayılı iddianamesi ile sanığın 03.07.2011-08.09.2011 tarihleri arasında “firar” suçunu
iĢlediğinden bahisle Askeri Ceza Kanunu‟nun 66/1-a madde ve fıkrası gereğince
cezalandırılmasına ve tutukluluk ile gözetimde geçen sürelerin TCK‟nın 63. maddesi uyarınca
mahsubuna karar verilmesi talebiyle kamu davası açılmıĢtır.
Askeri Savcı mütalaasında ; suçun sübut bulması halinde sanık hakkında TCK.nun 63
ncü maddesi bağlamında mahsup iĢlemi yapılabilmesi için As.C.K.nun 169‟ncu maddesinde
düzenlenen “muvakkat tevkifin hukuki mahiyeti irdelendiğinde Ģahsi hürriyeti kısıtlama
sonucu doğurduğu ancak bu durumun Anayasanın 2 ve 19 ncu maddelerine aykırı olduğu;
diğer yandan sanığın beraat etmesi halinde CMK.nun 141/2 nci madde ve fıkrası uyarınca
sanığa tazminat hakkı olduğunun bildirilmesinin gerekeceği, dolayısıyla her iki halde de bu
Yasa maddesinin uygulanmasının gerekeceği, yukarıda açıklandığı üzere As.C.K.nun 169 ncu
maddesinin Anayasanın 2 ve 19 ncu maddelerine aykırılık teĢkil ettiği, iptal istemi ile
Anayasa Mahkemesine baĢvurulmasını talep ve mütalaa etmiĢtir.
II- OLAY
Balıkesir Bkm. Okl. Ve Eğt. Mrk. K.lığı emrinde vatani hizmetini ifa eden sanığın,
03.07.2011-08.09.2011 tarihleri arasında ―firar‖ suçunu iĢlediği iddiasıyla Hava Eğitim K.lığı
Askeri Savcılığında hazır edilmek üzere üç gün süreyle (17/09/2011-20.09.2011) kaçma
ihtimaline binaen ―muvakkat tevkif‘ edildiği (Dz. 7) ve bu karar doğrultusunda sanığın aynı
birliğin ―Disiplin Ceza ve Tutukevi‖nde tutulduğu (Dz. 8) anlaĢılmıĢtır.
III- SAVUNMA
Sanık Savunmasında: “Balıkesir Bkm.Okl.ve Eğt.Mrk.Loj.Des.Bkm.Bl.K.lığı emrinde
askerlik hizmetimi ifa ederken, 03.07.2011 tarihinde çarĢı izninden dönmeyerek ailemin
yanına, Ġstanbul‟a gitmek için Balıkesir otogarına gittim, oradan da Ġstanbul‟a geçtim,
ağabeyim …..ile annem arasında geçimsizlik olduğundan ağabeyim … annemi sürekli olarak
yaraladığından ben de annemi korumak düĢüncesi ile birliğimden firar ettim, babam yaĢlı ve
iĢsizdir, evin geçimine bu süre zarfında katkıda bulundum, 08.09.2011 tarihinde polis
ekiplerince Bağcılar‟daki evimizde yakalandım, polisin eve neden geldiğini bilmiyorum, daha
önce uyuĢturucu kullanmıĢtım ancak o gün polisler bunun için gelmemiĢlerdi, zaten bende
uyuĢturucu kullanmayı bırakmıĢtım, akabinde Merkez K.lığına teslim edildim, 17.09.2011
tarihinde Birlik K.lığıma teslim edildim, on yedi gün boyunca daha önce kısa süreli kaçma
eyleminden dolayı verilen cezanın infazını tamamladım, Askeri Savcılığa gönderilinceye
kadar üç gün gözetimde tutuldum, sivilde ara sıra uyuĢturucu kullanıyordum, askerde iken
bıraktım, belli bir süre tedavi gördüm, ilaç kullandım, ilaçlarım bittikten sonra kontrole
gitmedim, Ģu anda kullanmıyorum, herhangi bir psikolojik rahatsızlığım yoktur, piĢmanım,
tutuksuz yargılanmayı talep ederim” Ģeklinde beyanlarda bulunmuĢtur.
IV- ĠNCELEME ve DEĞERLENDĠRME
A- Anayasaya Aykırı Olduğu Değerlendirilen Hüküm
Askeri Ceza Kanunu‟nun 169. maddesi Ģöyledir:
Disiplinin temini için tevkif salahiyeti:
Madde 169- 168 inci madde hükümlerini bozmamak Ģartıyla, her mafevk emir altında
olmayanları da disiplinin temini için muvakkat olarak tevkif etmeğe veya ettirmeğe
salahiyetlidir. Ancak bu tevkif keyfiyeti gün ve saatiyle derhal mevkufun disiplin amirine
bildirilmelidir.
B- Mahkememizce Dayanılan Anayasa Hükümleri
Anayasa‟nın, 2‟nci maddesinde; Türkiye Cumhuriyeti‟nin bir hukuk Devleti olduğu
hüküm altına alınmıĢtır. “KiĢi Hürriyeti Ve Güvenliği” baĢlıklı 19. maddesi ise Ģöyledir:
“Madde 19- Herkes, kiĢi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
ġekil ve Ģartları kanunda gösterilen:
Mahkemelerce verilmiĢ hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine
getirilmesi; bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak
ilgilinin yakalanması veya tutuklanması; bir küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili merci
önüne çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi; toplum için tehlike teĢkil eden
bir akıl hastası, uyuĢturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık yayabilecek
bir kiĢinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun
olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi; usulüne aykırı Ģekilde ülkeye girmek isteyen veya
giren, ya da hakkında sınır dıĢı etme yahut geri verme kararı verilen bir kiĢinin yakalanması
veya tutuklanması; halleri dıĢında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kiĢiler, ancak kaçmalarını, delillerin
yokedilmesini veya değiĢtirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu
kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hakim kararıyla tutuklanabilir. Hakim kararı
olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde
yapılabilir; bunun Ģartlarını kanun gösterir.
Yakalanan veya tutuklanan kiĢilere, yakalama veya tutuklama sebepleri ve haklarındaki
iddialar herhalde yazılı ve bunun hemen mümkün olmaması halinde sözlü olarak derhal,
toplu suçlarda en geç hakim huzuruna çıkarılıncaya kadar bildirilir.
Yakalanan veya tutuklanan kiĢi, tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için
gerekli süre hariç en geç kırksekiz saat ve toplu olarak iĢlenen suçlarda en çok dört gün
içinde hakim önüne çıkarılır. Kimse, bu süreler geçtikten sonra hakim kararı olmaksızın
hürriyetinden yoksun bırakılamaz. Bu süreler olağanüstü hal, sıkıyönetim ve savaĢ hallerinde
uzatılabilir.
KiĢinin yakalandığı veya tutuklandığı, yakınlarına derhal bildirilir.
Tutuklanan kiĢilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruĢturma veya kovuĢturma
sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama
süresince duruĢmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir
güvenceye bağlanabilir.
Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kiĢi, kısa sürede durumu hakkında
karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını
sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine baĢvurma hakkına sahiptir.
Bu esaslar dıĢında bir iĢleme tabi tutulan kiĢilerin uğradıkları zarar, tazminat
hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe ödenir.”
C- Anayasaya Aykırı Olduğu Değerlendirilen As. Ceza Kanunu’nun 169. Maddesinin
Bu Davada Uygulanacak Bir Kanun Maddesi Olup Olmadığı Sorunu
Bilindiği üzere, itiraz yolunda Anayasa‟nın 152 ve 6216 Sayılı Yasanın 40/1 maddesine
göre, bir davaya bakmakta olan mahkeme, bu davada uygulanacak bir kanun hükmünü
Anayasaya aykırı görürse Anayasa Mahkemesine baĢvurabilir.
Anayasa Mahkemesi itiraz yoluna baĢvuran mahkemenin, bakmakta olduğu davada
uygulayacağı kanun maddeleri, “davanın değiĢik evrelerinde ortaya çıkan sorunların
çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz etki yapabilecek nitelikte
bulunan, tarafların istek ve savunmaları çerçevesinde karara varmakla göz önünde tutulması
gereken kurallardır” (KANADOĞLU, Korkut: Anayasa Mahkemesi, Ġstanbul, 2004).
Anayasa aykırı olduğu değerlendirilen As. Ceza Kanunu‟nun 169. maddesinin bu
davada uygulanacak bir kanun hükmü olup olmadığının anlaĢılması için, daha önce aynı
madde ile ilgili olarak verilmiĢ Anayasa Mahkemesi‟nin 28.06.1966 tarihli ve E. 1965/42, K.
1966/30 sayılı kararının bu hususta ölçü alınması yerinde olacaktır. Sanığın, dosyadaki
belgelerden (Dz.7-8-10) Askeri Ceza Kanununun 169. maddesi gereğince verildiği anlaĢılan
“muvakkat tevkif” kararına istinaden 17/09/2011-20.09.2011 tarihleri arasında gözetimde
geçirdiği sürelerin TCK‟nin 63. maddesi uyarınca mahsubuna karar verilebilmesi için,
“muvakkat tevkif‟ kararının Ģahsî hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bir hal olup
olmadığının araĢtırılması gerekir. Bu bağlamda, Askeri Savcılıkça uygulanması talep edilen
TCK‟nin 63. maddesi ile Askeri Ceza Kanununun 169. maddesini birlikte ele alınmasında
zorunluluk vardır. Anayasa Mahkemesinin yukarıda zikredilen kararında ayrıntıları
belirtildiği üzere, Askeri Ceza Kanunu‟nun 169. maddesinin tek baĢına uygulanma yeri
yoktur. Hal böyle olunca da, bu maddeyi mahkememizce uygulanacak hükümler arasında
saymak gerekir. Bu yorum tarzı ise, temel hak ve hürriyetler aleyhindeki Anayasaya aykırı
durumların Anayasa Mahkemesi vasıtasıyla daha fazla denetlenir hale getirecek ve hak
ihlallerinin önüne bir miktar geçilmiĢ olacaktır. KarĢıtının kabulü, “uygulama” kavramını
son derece daraltmak ve Anayasanın 152. maddesinin uygulama alanını güç iĢler duruma
getirmek olur. Diğer taraftan,
5271 Sayılı CMK‟nın 141/1-2 maddelerine göre, “(1) Suç soruĢturması veya
kovuĢturması sırasında;
…
e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında
kovuĢturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,
…
KiĢiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.
(2) Birinci fıkranın (e) ve (f) bentlerinde belirtilen kararları veren merciler, ilgiliye
tazminat hakları bulunduğunu bildirirler ve bu husus verilen karara geçirilir.”
Somut olayda, sanığın beraat etmesi ipotezinde de, Askeri Ceza Kanununun 169.
maddesi gereğince alınan “muvakkat tevkif‟ kararına istinaden, sanığın 08/09/201117.09.2011 tarihleri arasında gözetimde geçirdiği sürelerin, kanuna uygun “yakalama” veya
“tutuklama” olup olmadığı, sanığa tazminat hakkı bulunduğunun bildirilip bildirilmemesi,
hakkı var ise bu hususun verilen karara geçirilip geçirilmeyeceği hususlarında Askeri Ceza
Kanununun 169. maddesinin hukuki mahiyetinin irdelenmesi ile mümkün olabilecektir.
Dolayısıyla, bu maddenin CMK‟nın 141. maddesiyle birlikte ele alınmasında zorunluluk
bulunduğu; hal böyle olunca da, bu ihtimal yönünden de, As.C.K‟nın 169‟uncu maddesinin
mahkememizce uygulanacak hükümler arasında olduğunda Ģüphe bulunmamaktadır.
D- Anayasaya Aykırılık Durumunun Değerlendirilmesi
Yasaların ceza hukukunun evrensel temel ilkelerine dayanması gereği kuĢkusuz hukuk
devletinin temel değerlerinden birini oluĢturmaktadır.
Hukuk Devleti ilkesi; Anayasa Mahkemesi‟nin bir çok kararıyla kabul edildiği üzere,
“... insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve iĢlemleri
hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliĢtirerek sürdüren,
Anayasa‟ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen
kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlet...” olarak
tanımlanmakta; hukuk devletinde yasa koyucunun, ceza ve ceza muhakemesi hukuku alanında
yasama yetkisini kullanırken, Anayasa‟nın ve ceza hukukunun temel ilkelerine bağlı kalmak
koĢuluyla, yargılama usullerinin belirlenmesi konusunda takdir yetkisine sahip olduğu kabul
edilmektedir. Ayrıca;
Ayrıntıları Anayasa Mahkemesi‟nin 28.01.2004 tarihli ve E.2003/86, K.2004/6 sayılı
kararında belirtildiği üzere; hukuk devleti, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan,
yasaların üstünde Anayasanın ve yasakoyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri
bulunduğu bilincinde olan devlettir.
Burada çözümlenecek mesele, maddede söz konusu edilen “muvakkat tevkif‟ kararının
Anayasanın 19‟uncu maddesinde belirtilen “tutuklama” veya “yakalama” kararları
niteliğinde olup olmadığının tespitinde yatmaktadır.
As.C.K.‟nın 169‟uncu maddesi ile her mafevke (üste) verilen yetki, kiĢiyi hürriyetinden
yoksun kılacak Ģekilde, bir yere veya çoğunlukla da, dosyamız kapsamından da anlaĢılacağı
üzere (Dz. 10), Askeri Disiplin Cezaevine kapatılması sonucunu doğuran Ģahsî hürriyeti
sınırlama neticesini doğuran bir durumdur. Bu yetkinin kullanılması, tutuklamanın
doğuracağı netice ile aynı sonucu meydana getirmektedir. Hal böyle olunca, bu yetkinin de
“kiĢi hürriyeti ve güvenliği” ile ilgili Anayasamızdaki “tutuklama” veya “yakalama” hukuki
iĢlemleri ile birlikte ve aynı nitelikte mütalaa edilmesinde zorunluluk vardır. Anayasamızın
19‟uncu maddesi ile hangi hallerde kiĢi güvenliği ve dokunulmazlığının sınırlanacağı
belirtilmiĢtir. Buna göre, usulüne uygun verilmiĢ hakim kararı olmadıkça kiĢinin hürriyetinin
kısıtlanamayacağı kuralı konulmuĢtur. Halbuki As.C.K.‟nun 169‟uncu maddesi ile Askeri
Savcı veya Cumhuriyet Savcısına dahi verilmemiĢ bir yetki, her üste (mafevke) verilmiĢtir.
“Muvakkat tevkif‟ ile kiĢi hürriyeti hakim kararı olmadan kısıtlanabilmektedir. Bu durumda
söz konusu hükmün; insan haklarına dayanan, hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren,
Anayasa‟ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen
kılmak anlamına gelen “hukuk devleti” ilkesini düzenleyen Anayasamızın 2‟nci maddesi ile
“kiĢi hürriyeti ve güvenliği”ni düzenleyen hakim kararı olmadan yakalamayı dahi, ancak
suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallere indirgeyen 19‟uncu maddesine
aykırılık teĢkil ettiğinde hiçbir Ģüphe yoktur.
Her mafevkin emir altında olmayanları da “disiplinin temini için” muvakkat olarak
tevkif etmeye veya ettirmeye salahiyetli olması; suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan
kiĢilerin, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiĢtirilmesini önlemek
maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde
hakim kararıyla tutuklanabileceğini; hakim kararı olmadan yakalamanın dahi, ancak suçüstü
halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabileceğini öngören Anayasanın
19‟uncu maddesine açıkça aykırıdır. “Hakim” niteliğinde olmayan her üste tanınan,
As.C.K‟nın 169‟uncu maddesinde geçen “tevkif‟ keyfiyetinin, Askeri Yargıtay Kararlarında
da (06/06/2006 tarih ve E: 2006/918, K: 2006/917 sayılı; 03/06/2003 tarih ve E: 2003/684,
K: 2003/681 sayılı) sıkça vurgulandığı üzere, tutuklama ile bir ilgisinin bulunmadığını, bu
iĢlemin disiplin hukukunu ilgilendiren geçici bir yakalamadan ibaret olduğunu, askerlik
hizmetinin özünü oluĢturan “disiplinin” sağlanmasında her üstün olaya elkoyması, eylemi
durdurması ve disiplini yeniden tesisi anlamında olduğunu ve son olarak “hükmün ereğini
aĢmıĢ bir deyim” olduğunu iddia etmek Yasanın açık hükmü ve somut uygulamalar karĢısında
mümkün görülmemektedir. Dizi 7-8-10‟daki belgelerden anlaĢılacağı üzere, Loj. Des. Nöb.
Amiri tarafından verilen karar doğrultusunda üç gün süreyle (17/09/2011- 20.09.2011)
kaçma ihtimaline binaen “muvakkat tevkif‟ edildiği (Dz. 7) ve bu karar doğrultusunda sanığın
aynı birliğin “Disiplin Ceza ve Tutukevi”nde tutulduğu (Dz. 8) anlaĢılmıĢtır.
As.C.K.nın 169‟ncu maddesi üste tanınan yetkiyi “muvakkat tevkif‟ olarak
nitelendirmiĢtir. Aynı maddenin üç yerinde “muvakkat tevkif‟, “bu tevkif keyfiyeti”, “mevkuf‟
terimlerinin tekrar edilerek kullanıldığı, bu itibarla kanun koyucunun bu iĢlemi “tevkif‟
olarak kabul ettiğini açıkça göstermektedir. Yasakoyucu aynı terimi 765 sayılı TCK.nun 104,
170, 184, 285, 289 ve 296‟ncı maddelerinde de kullanmıĢtır. Bu maddeler incelendiğinde
“tevkif”ten, “tutuklama”nın kastedildiği açıkça anlaĢılmaktadır. Yasakoyucu aynı terimi
farklı yasalarda farklı anlamlarda kullanıp abesle iĢtigal edemeyeceğinden ve As.C.K.nın
169‟ncu maddesindeki “muvakkat tevkif‟ tabirinin “tutuklama” anlamında kullanmadığına
dair herhangi bir hukuki dayanak da bulunmadığından, “tevkif”ten, “tutuklama”nın
kastedildiği aĢikardır. Bu itibarla, Anayasa‟nın 19‟ncu maddesinde öngörülmüĢ olan Ģartları
taĢımayan As.C.K.nun 169‟ncu maddesindeki disiplinin temini için asker kiĢiyi geçici de olsa
hürriyetinden yoksun bırakmaya karar verme yetkisini hakim olmayan üste tanınmıĢ olması ve
üst kararı ile tutuklanması Anayasamıza aykırıdır.
Ve nihayet, bu hükmün Anayasa‟da belirtilen “tutuklama” veya “yakalama” ile
ilgisinin olmadığını söylemek ve usule iliĢkin bu maddenin Askeri Ceza Kanununda
düzenlendiğini, usul kanunlarında düzenlenmediğini bu görüĢe delil olarak göstermek, pozitif
hukukumuza uygun düĢmez. Nasıl ki, gülün adı değiĢtirilirse değiĢik kokmayacağından,
maddenin Askeri Ceza Kanunu‟nda düzenlenmiĢ olması ve maddedeki tevkif terimini,
“hükmün ereğini aĢmıĢ bir deyim” olarak görüp yorumlamak, hükmün niteliğini değiĢtirmez.
Mahkememizde oluĢan kanaate göre, As.C.K.nın 169‟ncu maddesinde üste tanınan
yetki, “tevkif‟, diğer bir deyiĢle “tutuklama” yetkisidir ve Anayasa‟nın 2 ve 19‟ncu
maddelerine aykırıdır. Tüm bu nedenlerle, Askeri Ceza Kanunun 169‟ncu maddesinin
Anayasa‟nın 2 ve 19‟ncu maddelerine aykırı olduğu değerlendirilerek, bu maddenin iptali
için Anayasa‟nın 152‟nci maddesi gereğince Anayasa Mahkemesi‟ne baĢvurulmasına karar
verilmiĢtir.”
III- YASA METĠNLERĠ
A- Ġtiraz Konusu Yasa Kuralı
1632 sayılı Kanun‘un itiraz konusu kural olan “Disiplinin Temini Ġçin Tevkif Selahiyeti”
baĢlıklı 169. maddesi Ģöyledir:
“Madde 169- 168 inci madde hükümlerini bozmamak Ģartiyle, her mafevk emir
altında olmayanları da disiplinin temini için muvakkat olarak tevkif etmeğe veya ettirmeğe
salahiyetlidir. Ancak bu tevkif keyfiyeti gün ve saatiyle derhal mevkufun disiplin amirine
bildirilmelidir.”
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
BaĢvuru kararında, Anayasa‘nın 2. ve 19. maddelerine dayanılmıĢtır.
IV- ĠLK ĠNCELEME
Anayasa Mahkemesi Ġçtüzüğü‘nün 8. maddesi hükmü uyarınca Serruh KALELĠ,
Alparslan ALTAN, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR,
Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAġ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN,
Engin YILDIRIM, Nuri NECĠPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI ve Erdal
TERCAN‘ın katılımlarıyla 12.1.2012 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada
eksiklik bulunmadığından iĢin esasının incelenmesine OYBĠRLĠĞĠYLE karar verilmiĢtir.
V- ESASIN ĠNCELENMESĠ
BaĢvuru kararı ve ekleri, Raportör Recep BENLĠ tarafından hazırlanan iĢin esasına
iliĢkin rapor, itiraz konusu yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile
diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüĢülüp düĢünüldü:
BaĢvuru kararında, Kanun‘un 169. maddesiyle üste verilen yetkinin, kiĢiyi
hürriyetinden yoksun kılacak Ģekilde bir yere veya çoğunlukla da askeri disiplin cezaevine
kapatılması sonucunu doğuran Ģahsi hürriyeti sınırlayan bir durum olduğu, bu yetkinin
kullanılmasının tutuklamanın doğuracağı netice ile aynı sonucu meydana getirmesi nedeniyle
“kiĢi hürriyeti ve güvenliği” ile ilgili Anayasa‘daki “tutuklama” veya “yakalama” hukuki
iĢlemleri ile birlikte ve aynı nitelikte mütalaa edilmesi gerektiği, Anayasa‘nın 19. maddesinde
hangi hâllerde kiĢi güvenliği ve dokunulmazlığının sınırlanacağının belirtildiği, usulüne
uygun verilmiĢ hâkim kararı olmadıkça kiĢinin hürriyetinin kısıtlanamayacağı, itiraz konusu
kural uyarınca “muvakkat tevkif” ile kiĢi hürriyetinin hâkim kararı olmadan kısıtlanabildiği,
bu durumun hukuk devleti ilkesini düzenleyen Anayasa‘nın 2. maddesi ile kiĢi hürriyeti ve
güvenliğini düzenleyen Anayasa‘nın 19. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüĢtür.
Kanun‘un 169. maddesinde, disiplinin ihlâl edildiğini gören her üst‘ün ve tabii amirin,
disiplini ihlâl edeni geçici olarak tevkif edebileceği kurala bağlanmıĢtır. Maddede öngörülen
geçici tevkif, disiplini temin için baĢvurulan bir tedbir olmakla birlikte kiĢi hürriyetini
sınırlayan idari bir iĢlem niteliğindedir. Ġtiraz konusu kuralla, disiplin amacıyla kendine özgü
geçici bir kontrol altına alma tedbiri düzenlenmiĢ ancak kuralda kontrol altına alınmanın
süresine iliĢkin bir sınırlama öngörülmemiĢtir.
Anayasa‘nın 19. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, “Herkes, kiĢi hürriyeti ve
güvenliğine sahiptir. ġekil ve Ģartları kanunda gösterilen: Mahkemelerce verilmiĢ hürriyeti
kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; bir mahkeme kararının veya
kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması;
bir küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili merci önüne çıkarılması için verilen bir
kararın yerine getirilmesi; toplum için tehlike teĢkil eden bir akıl hastası, uyuĢturucu madde
veya alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık yayabilecek bir kiĢinin bir müessesede tedavi,
eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine
getirilmesi; usulüne aykırı Ģekilde ülkeye girmek isteyen veya giren, ya da hakkında sınır dıĢı
etme yahut geri verme kararı verilen bir kiĢinin yakalanması veya tutuklanması; halleri
dıĢında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.”; 38. maddesinin onbirinci fıkrasında da
“Ġdare, kiĢi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz. Silahlı
Kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu hükme kanunla istisnalar getirilebilir.” denilmektedir.
Anayasa‘nın 19. maddesinde sayılan ve kiĢi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran
hâller arasında itiraz konusu geçici tevkif tedbiri sayılmamıĢtır. Ancak, Anayasa‘nın 38.
maddesindeki ―Ġdare kiĢi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide
uygulayamaz.‖ genel ilkesinden sonra ―Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu hükme
kanunla istisnalar getirilebilir.‖ denilmiĢtir. Böylelikle Anayasa‘nın 38. maddesinin onbirinci
fıkrasındaki bu kural ile Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından gerekli olan hâllerde
kanunla kiĢi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuracak düzenlemeler yapılmasına imkân
tanınmıĢtır. Bununla birlikte askeri disiplinin müesses hale getirilmesi amacına yönelik itiraz
konusu kuralda yer alan tevkif hâli ile, Anayasa‘nın 19. maddesinde yer alan suçluluk
hâllerine yönelik kiĢi hürriyetine müdahale niteliği taĢıyan tutuklama kurumunun unsurları ve
mahiyetleri itibariyle aynı nitelikte oldukları söylenemez.
Anayasa‘nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve iĢlemleri hukuka uygun,
insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir
hukuk düzeni kurup bunu geliĢtirerek sürdüren, Anayasa‘ya aykırı durum ve tutumlardan
kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık
olan devlettir.
Anayasa‘nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri ―belirlilik
ilkesi‖dir. Belirlilik ilkesi, yasal düzenlemelerin hem kiĢiler hem de idare yönünden herhangi
bir duraksamaya ve kuĢkuya yer vermeyecek Ģekilde açık, net, anlaĢılır ve uygulanabilir
olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karĢı koruyucu önlem içermesini
ifade etmektedir. Bu bakımdan, kanunun metni, bireylerin, gerektiğinde hukuki yardım almak
suretiyle, hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını
belli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkân verecek düzeyde kaleme alınmıĢ
olmalıdır. Dolayısıyla, uygulanması öncesinde kanunun, muhtemel etki ve sonuçlarının yeterli
derecede öngörülebilir olması gereklidir.
Ġtiraz konusu kuralla disiplini temin amacıyla kendine özgü bir kontrol müessesesi
düzenlenmiĢ olmakla birlikte, kuralda üst'ün ve tabii amirin, disiplini ihlâl edeni ne kadar süre
zarfında tutabileceğine dair bir sınırlama bulunmaması kiĢilerin belirsiz süreyle
özgürlüklerinden mahrum bırakılması tehlikesini ortaya çıkarmaktadır. Anayasa‘nın 38.
maddesinin on birinci fıkrasında Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından gerekli olan
hallerde kanunla kiĢi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuracak düzenlemeler yapılmasına
imkân tanınmıĢsa da, idareye geniĢ bir takdir yetkisi tanıyan itiraz konusu kuralın, süre
yönünden öngörülebilir olmadığı gibi ilgiliye idarenin keyfi yorum ve uygulamalarına
karĢı yeterince koruma sağlayacak nitelikte olmadığı da ortadadır. Bu yönüyle kural,
hukuk devleti ilkesinin alt unsuru olan belirlilik ilkesine aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa‘nın 2. maddesine aykırıdır. Ġptali
gerekir.
Kural Anayasa‘nın 2. maddesine aykırı görülerek iptal edildiğinden, Anayasa‘nın 19.
maddesi yönünden incelenmesine gerek görülmemiĢtir.
Mehmet ERTEN bu görüĢe farklı gerekçeyle katılmıĢtır.
Alparslan ALTAN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla
PERKTAġ, Recep KÖMÜRCÜ ve Nuri NECĠPOĞLU bu görüĢe katılmamıĢtır.
VI- ĠPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GĠRECEĞĠ GÜN SORUNU
Anayasa‘nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında, ―Kanun, kanun hükmünde kararname
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Ġçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî
Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi
iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaĢtırabilir. Bu tarih, kararın Resmî
Gazetede yayımlandığı günden baĢlayarak bir yılı geçemez.‖ denilmekte, 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin KuruluĢu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun‘un 66. maddesinin (3)
numaralı fıkrasında da bu kural tekrarlanmaktadır.
1632 sayılı Kanun‘un 169. maddesinin iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal
boĢluk, kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden, Anayasa‘nın 153. maddesinin
üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun‘un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince bu
maddeye iliĢkin iptal hükmünün, kararın Resmî Gazete‘de yayımlanmasından baĢlayarak altı
ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüĢtür.
VII- SONUÇ
1- 22.5.1930 günlü, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu‘nun 169. maddesinin Anayasa‘ya
aykırı olduğuna ve ĠPTALĠNE, Alparslan ALTAN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz
PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAġ, Recep KÖMÜRCÜ ile Nuri NECĠPOĞLU‘nun karĢıoyları
ve OYÇOKLUĞUYLA,
2- 1632 sayılı Kanun‘un 169. maddesinin iptal edilmesi nedeniyle, Anayasa‘nın 153.
maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin KuruluĢu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun‘un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince ĠPTAL
HÜKMÜNÜN,
KARARIN
RESMÎ
GAZETE‘DE
YAYIMLANMASINDAN
BAġLAYARAK ALTI AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GĠRMESĠNE, OYBĠRLĠĞĠYLE,
11.10.2012 gününde karar verildi.
BaĢkan
HaĢim KILIÇ
BaĢkanvekili
Serruh KALELĠ
BaĢkanvekili
Alparslan ALTAN
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
Üye
Mehmet ERTEN
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Üye
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
Üye
Zehra Ayla
PERKTAġ
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
Üye
Burhan ÜSTÜN
Üye
Engin YILDIRIM
Üye
Nuri NECĠPOĞLU
Üye
Hicabi DURSUN
Üye
Celal Mümtaz
Üye
Erdal TERCAN
AKINCI
Üye
Muammer TOPAL
Üye
Zühtü ARSLAN
KARġIOY GEREKÇESĠ
1- Ġtiraz istemine konu 22.5.1930 günlü, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu‘nun
―Disiplinin temini için tevkif salahiyeti‖ baĢlıklı 169. maddesinin iptali istemiyle evvelce iptal
davası ve itiraz yoluyla yapılan iki baĢvuru Anayasa Mahkemesi‘nin 28.6.1966 tarih ve
E.1963/132, K.19636/29; 28.6.1966 tarih ve E.1965/42, K.1966/30 sayılı kararlarıyla
reddedilmiĢtir. Her iki kararda müĢterek mahiyet arzeden gerekçenin ilgili bölümlerinden
alıntı yapmakta yarar bulunmaktadır:
―…Askeri Ceza Kanununa göre disiplin cezasının verilmesinde, önce en yakın ve
gerektiğinde daha yükseği olmak üzere, ancak disiplin âmirleri yetkilidir. (Madde 170) Âmir
olmayan üstlere bu yetki tanınmamıĢtır. Bununla birlikte daima ve her yerde disiplin kurma
ve koruma her rütbeliye düĢen bir görevdir. (4.1.1961 günlü ve 211 sayılı Kanun Madde 75)
Çünkü disiplinin, askerlik hizmetinde ölüm, kalım derecesinde önemi vardır. Ġtiraz konusu
madde iĢte bu görevin yerine getirilme Ģeklini göstermekte; asker disiplinini bozan bir
olayda üstlerin, emirleri altında bulunmayanlara doğrudan doğruya disiplin cezası
vermeğe yetkili olmayıĢlarından doğabilecek sakıncaları gidermektedir. Maddenin
iĢleyebilmesi için disiplinin sağlanmasının gerekli oluĢu ve müdahalede böyle bir maksadın
güdülüĢü Ģarttır. ‗Disiplinin sağlanması için‘ deyimi, hükmün ereğini ve kapsamını açıkça ve
kesinlikle çizmektedir. Bu, disiplini bozan eyleme, olayı gören bir üstün el koyması,
eylemi durdurması ve disiplini yeniden kurması demek olup, disiplin hukuku
kapsamına giren bir davranıĢtır ve Anayasa‟nın 30. maddesinde kabul edilen kavramı
içinde tutuklama ve yakalama ile hiçbir iliĢkisi yoktur. Yine Anayasa‘nın 14. maddesinin
ikinci fıkrasındaki kiĢi dokunulmazlığı ve hürriyeti ile ilgili kurala gelince, askeri disiplin
hukuku alanında bu kuralın 118. maddenin son fıkrası hükmü ile yumuĢatılmıĢ
olduğunu kabul etmek gerekir. Hükmün, Askeri Ceza Kanunu‘nun disiplin cezalarına
iliĢkin 2. Kısmının aynı baĢlığı taĢıyan 2. Babı içinde yer alıĢı ve ceza hukuku kapsamına
giren tutuklamanın 353 sayılı ve 25.10.1963 günlü Askeri Mahkemeler KuruluĢu ve
Yargılama Usulü Kanunu‘nun 1. Kısım 10. Bölümü ile düzenlemekte oluĢu da bu görüĢü
ayrıca desteklemektedir. Bilindiği üzere tutuklamaya ve yakalamaya iliĢkin hükümlerin
yeri, ceza kanunları değil, usul kanunlarıdır. Askeri disiplinin korunmasını sağlamak için
yapılacak tutuklamaların 353 sayılı Kanun‘un 71. maddesinin (c) bendi ve 69. maddesiyle
düzenlenmiĢ ve yetkinin mahkemelere verilmiĢ bulunması ortaya itiraz konusu hükümle bir
çeliĢme çıkarmıĢ değildir. Çünkü 169. maddenin, yukarıda da belirtildiği gibi, tutuklama
ile ilgisi yoktur. Nitekim eski 22.5.1930 günlü ve 1631 sayılı Askeri Mahkeme Usulü
Kanununda da askeri disiplinin korunması için tutuklama hükmüne yer verilmiĢ ve bu konuda
adli amirlere yetki tanınmıĢ bulunuyordu (Sözü geçen kanun: Madde 105/1-c ve 104). 169.
maddede „muvakkat tevkif, mevkuf‟ gibi hükmün ereğini aĢan deyimlerin yer alıĢı,
bunların sadece sözlük anlamları ile kullanılmıĢ olmalarını akla getirir. Aksini
düĢünmek kendini apaçık gösteren bir erek ve anlamı, sözcüklerin dar kalıbına göre
biçime sokmak olur ki böyle bir tutum hukukta olumlu, makûl bir yol değildir. Eğer
169. maddenin niteliği ve kapsamı bakımından yanlıĢ anlamlar ve uygulamalar olmuĢsa,
böyle bir durumun, hükmün gerçek anlam ve kapsamını değiĢtirmesi düĢünülemez.
Özetlenecek olursa: 169. maddenin Anayasa‟ya aykırı bir yönü yoktur; itirazın reddi
gerekir…‖
2- Anayasa Mahkemesi‘nin sözkonusu kararlarının gerekçelerinde temas edilen 1961
Anayasası‘nın ―Memur teminatı‖ baĢlıklı 118. maddesinin ―Asker kiĢiler hakkındaki
hükümler saklıdır.‖ hükmünü öngören son fıkrasına göre, disiplin soruĢturması yönünden
asker kiĢiler için farklı yasal düzenlemeler getirilebilecektir. Paralel bir düzenleme 1982
Anayasası‘nın 129. maddesinin dördüncü fıkrasında yer almakta olup, anılan fıkra ―Silahlı
Kuvvetler mensupları … hakkındaki hükümler saklıdır.‖ Ģeklindedir.
Öte yandan, yine 1982 Anayasası‘nın ―Suç ve cezalara iliĢkin esaslar‖ baĢlıklı 38.
maddesinin onbirinci fıkrası ―Ġdare, kiĢi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir
müeyyide uygulayamaz. Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu hükme kanunla
istisnalar getirilebilir.‖ hükmünü öngörmektedir.
Askeri Ceza Kanunu‘nun iptal istemine konu 169. maddesi, sonucu itibariyle asker
kiĢiler yönünden hürriyetlerinin ―geçici‖ kısıtlanması sonucunu doğurmakla birlikte; askeri
disiplin hukuku alanına özgü bu müeyyidenin, yine Anayasa‘nın yukarıda iĢaret edilen iki
maddesinin tanıdığı yasal istisna kapsamında olduğunda kuĢku bulunmamaktadır. Nitekim
iĢaret olunan Anayasa Mahkemesi‘nin iki kararının gerekçesinde de bu hususa açıkça temas
edilmektedir. Dolayısıyla itiraz istemine konu kuralın Anayasal dayanağı karĢısında, disiplin
hukuku dıĢında bir düzenlemeyi öngören Anayasa‘nın 19. maddesi ile bir ilgisi
bulunmamaktadır. Belirtilen mahiyeti itibariyle de kuralın Anayasa‘nın 19. maddesine aykırı
bir yönü yoktur.
3- Ġtiraza konu kuralın ―Hukuk Devleti‖ yönünden bir belirsizliğe yol açtığı ya da ölçülü
olmadığı da söylenemez. Gerçekten, kural, askeri disiplinin zorunlu kıldığı, müstacel hallere
özgü bir disiplin müeyyidesi mahiyetinde olup; Askeri Ceza Kanunu‘nun disiplin hukukunu
düzenleyen 165-191. maddeleri bir bütün halinde dikkate alındığında ve aynı Ģekilde ―disiplin
suçları‖nı düzenleyen 477 sayılı Kanun‘un ilgili hükümleri göz önünde bulundurulduğunda,
bir keyfiliğe yol açabilmesi mümkün değildir. Her ne kadar bu disiplin müeyyidesinin ne
kadar süre devam ettirileceği madde metninde gösterilmemiĢse de, anılan yasal düzenlemeler
dikkate alındığında bunun cevabının ―en kısa sürede; mümkün olan ilk fırsatta bu tedbirinin
son bulacağı‖ Ģeklinde olduğu çok açıktır. Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni dikkate alınarak
getirilen bu kuralın, izah olunan gerekçelerle belirlilik ve ölçülülük ilkelerini ihlâl etmediği,
dolayısıyla Anayasa‘nın 2. maddesindeki hukuk devleti ilkesine aykırı düĢmediği
görülmektedir.
Açıklanan nedenlerle, kuralın Anayasa‘ya aykırı bir yönü bulunmadığı ve iptal
isteminin reddi gerektiği kanaatine vardığımızdan; çoğunluğun aksi yöndeki kararına
katılmıyoruz.
BaĢkanvekili
Alparslan ALTAN
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Üye
Zehra Ayla PERKTAġ
Üye
Nuri NECĠPOĞLU
FARKLI GEREKÇE
Ġtiraz yoluyla iptali istenen kuralda “168 inci madde hükümlerini bozmamak Ģartiyle,
her mafevk emir altında olmayanları da disiplinin temini için muvakkat olarak tevkif etmeğe
veya ettirmeğe salahiyetlidir. Ancak bu tevkif keyfiyeti gün ve saatiyle derhal mevkufun
disiplin amirine bildirilmelidir.” denilmektedir.
Kural, disiplin amirleri dıĢındaki üstlerin de emri altında olmayan asker kiĢileri
disiplinin temini için, muvakkat olarak tevkif etmeye veya ettirmeye yetkili olduklarını
öngörmektedir.
Kuralda yer alan ―muvakkat tevkif‖ sözcüğü ile ―geçici tutuklama‖nın kastedildiği
açıktır.
Tevkif (Tutuklama), yakalama ve gözaltına alma sözcüklerinin her birinin hukuken
farklı anlamlarının ve buna bağlı olarak da hukuki sonuçlarının bulunduğu kuĢkusuzdur.
Anayasa‘nın 19. maddesinde “Herkes, kiĢi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
…
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kiĢiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok
edilmesini veya değiĢtirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu
kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir. Hâkim kararı
olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde
yapılabilir; bunun Ģartlarını kanun gösterir…” hükmü yer almaktadır.
Tutuklanmanın da yakalama, gözaltına alma ve benzeri haller gibi kiĢi hürriyeti ve
güvenliğini ihlâl eden hukuki bir tasarruf olmasına rağmen, doğuracağı hukuki sonuçları
gözeten anayasa koyucunun, Anayasa‘nın 19. maddesinde yaptığı düzenlemede tutuklamayı
diğerlerinden ayırarak, ancak, hâkim kararıyla gerçekleĢtirilebileceğine iĢaret etmekte ve bu
kurala her hangi bir istisna da getirmemektedir. Söz konusu düzenlemeden, hâkim dıĢında hiç
kimsenin tutuklama kararı verme yetkisinin bulunmadığı sonucu çıkmaktadır.
Ġtiraz konusu kuralla her üste verilen tevkif etme veya ettirme yetkisinin, kiĢiyi
hürriyetinden yoksun edecek Ģekilde bir yere kapatılmasını sağlayacağı, böylece Ģahsi
hürriyeti sınırlayacağı, bu yetkinin kullanılmasının tutuklama ile aynı sonuçları doğuracağı
konusunda duraksama bulunmamaktadır. Bu nedenle sözü edilen yetkinin, Anayasa‘nın ―kiĢi
hürriyeti ve güvenliği‖ ile ilgili düzenlemede yer alan ―tutuklama‖ ile aynı nitelikte
olduğunun kabulü gerekir.
Anayasa‘nın 19. maddesinde usulüne uygun olarak verilmiĢ hâkim kararı olmadıkça
kimsenin tutuklanamayacağı belirtildiği halde, iptali istenen kural gereğince muvakkat tevkif
(geçici tutuklama) suretiyle kiĢi hürriyeti hâkim kararı olmadan da kısıtlanabilecektir. Bu
durum, Anayasa‘nın kiĢi hürriyeti ve güvenliğini düzenleyen 19. maddesine aykırıdır.
Açıklanan nedenle kuralın, kiĢi hürriyeti ve güvenliğini düzenleyen Anayasa kuralına
aykırı olduğu için iptali gerekir.
Ġptal kararına bu gerekçeyle katılıyorum.
Üye
Mehmet ERTEN
KARġIOY YAZISI
Askeri Ceza Kanunu‘nun itiraz konusu 169. maddesinde, her mafevkin, emir altında
olmayanları da disiplinin temini için muvakkat olarak tevkif etmeğe veya ettirmeğe selahiyetli
olduğu, ancak bu tevkif keyfiyetinin gün ve saatiyle derhal mevkufun disiplin amirine
bildirilmesi gerektiği belirtilmiĢtir.
Kuralla, Anayasa‘nın 38. maddesin onuncu fıkrasında yer alan, idarenin kiĢi
hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamayacağı ilkesinin,
fıkranın ikinci cümlesinde silahlı kuvvetler yönünden öngörülen istisnaları kapsamında bir
düzenleme yapıldığı açıktır. Kuralda bu yönüyle Anayasa‘ya aykırılık bulunmadığı muhterem
çoğunlukça da saptanmıĢ olmakla birlikte, kuralın belirsiz süreyle kiĢilerin özgürlüklerinden
mahrum bırakılması tehlikesini ortaya çıkardığı gerekçesiyle iptaline karar verilmiĢtir.
Kural gereğince bir mafevkin yetkili olduğu geçici tevkif –ki, burada yakalama
anlamında kullanıldığında kuĢku yoktur- keyfi ve süresiz olarak kullanılabilecek bir yetki
olmayıp, maddenin içerisinde yer alan “tevkif keyfiyeti gün ve saatiyle derhal mevkufun
disiplin amirine bildirilmelidir” ibaresiyle sınırlandırılmıĢtır. ―Derhal‖ kelimesinin hukuktaki
ve askerlikteki anlamı açık olup, bu konuda geçici tevkifi yapan veya yaptırana her hangi bir
takdir hakkı verilmemiĢtir.
Mevkufun disiplin amirinin keyfiyeti öğrendiği anda, mevkufun özgürlüğünün
kısıtlanmasına iliĢkin tedbirin sorumluluğu da disiplin amirine geçecektir. Disiplin amirinin
gerekli iĢlemleri yapmakta ve koĢulları mevcut değilse tevkifi kaldırmakta gecikmesi halinde
bundan doğacak sorumluluğun kendisine ait olacağında tereddüt yoktur. Bu nedenle, her
hangi bir mafevke geçici tevkif yetkisi veren kuralın, kiĢilerin belirsiz sürelerle
özgürlüklerinden mahrum bırakılmasına yol açacağından söz edilemez.
Bu nedenle belirsizlik içermeyen kuralın Anayasa‘ya aykırı bir yönü bulunmadığından
iptal isteminin reddi gerekir.
Üye
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
[R.G. 22 Kasım 2013 – 28829]
—— • ——
Anayasa Mahkemesi BaĢkanlığından:
Esas Sayısı
: 2011/88
Karar Sayısı
: 2012/175
Karar Günü : 8.11.2012
ĠPTAL DAVASINI AÇANLAR : Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyeleri M. Akif
HAMZAÇEBĠ ve Muharrem ĠNCE ile birlikte 117 milletvekili
ĠPTAL DAVASININ KONUSU : 3.6.2011 günlü, 641 sayılı Kalkınma Bakanlığının
TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname‘nin;
1- 6.4.2011 günlü, 6223 sayılı Kamu Hizmetlerinin Düzenli Etkin ve Verimli Bir
ġekilde Yürütülmesini Sağlamak Üzere Kamu Kurum ve KuruluĢlarının TeĢkilat, Görev ve
Yetkileri ile Kamu Görevlilerine ĠliĢkin Konularda Yetki Kanunu‘nun, Anayasa
Mahkemesince iptal edilmesi hâlinde, yasal dayanağı ortadan kalkacağından, tümünün ve ayrı
ayrı tüm maddeleri ile eklerinin,
2- Tümünün ve ayrı ayrı tüm maddeleri ile eki (I) ve (II) sayılı cetvellerinin,
Anayasa‘nın BaĢlangıç‘ı ile 2., 6., 91., 112. ve 166. maddelerine aykırılığı ileri
sürülerek iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi istemidir.
I- ĠPTAL DAVASI VE YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI ĠSTEMĠNĠN
GEREKÇESĠ
Dava dilekçesinin gerekçe bölümü Ģöyledir:
―…
II. GEREKÇE
1) 03.06.2011 Tarihli ve 641 Sayılı “Kalkınma Bakanlığının TeĢkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”nin Tümü ve Ayrı Ayrı Tüm Maddeleri ile Eklerinin
Anayasaya Usulden Aykırılığı
Parlamenter demokrasi ve kuvvetler ayrılığı ilkesini kabul eden Anayasanın 7 nci
maddesinde “yasama yetkisi”, Türk Ulusu adına TBMM‟ne verilmiĢ ve bu yetkinin
devredilemeyeceği açıkça belirtilmiĢtir. Bunun tek istisnası, Anayasanın 91 inci maddesinde
Bakanlar Kurulu‟na kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilmesidir. Bu istisnai
yetkinin “yetki devri” niteliğine bürünmemesi için, Anayasa Mahkemesi‟nce de belirtildiği
üzere, KHK çıkarma yetkisinin “önemli, ivedi ve zorunlu” durumlarda verilmesi, ayrıca bu
koĢulların birlikte gerçekleĢmesi gerekmektedir.
Her Ģeyden önce, tek parti çoğunluğunun yasama organına egemen olduğu, Ġçtüzük
uyarınca muhalefetin yeterince konuĢamadığı ve bu nedenlerle neredeyse 3-5 günde yasa
çıkarılabildiği bir ortamda, Bakanlar Kurulu‟na KHK çıkarma yetkisi verilmesi, anayasal
kuralın amacı ve özüyle bağdaĢmamaktadır.
641 sayılı KHK, 6 Nisan 2011 günlü, 6223 sayılı Yetki Yasası‟na dayanılarak Bakanlar
Kurulu‟nca kabul edilmiĢtir. 6223 sayılı Yetki Yasası, 3 Mayıs 2011 günlü Resmi Gazete‟de
yayımlanarak yürürlüğe girmiĢtir. Anamuhalefet Partisi (CHP) TBMM Grubu tarafından, bu
Yetki Yasası‟nın iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesi‟ne dava
açılmıĢtır.
Anayasa Mahkemesi, dayandığı yetki yasası Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilen
KHK‟leri, haklarında dava açılması durumunda, içeriğine girmeden, salt yetki yasaları iptal
edildiği için, aĢağıdaki gerekçeyle iptal etmiĢtir.
“Olağanüstü hal KHK‟leri dayanaklarını doğrudan doğruya Anayasadan (m. 121)
alırlar. Bu tür KHK‟lerin bir yetki yasasına dayanması gerekli değildir. Buna karĢılık olağan
dönemlerdeki KHK‟lerin bir yetki yasasına dayanması zorunludur. Bu nedenle, KHK‟ler ile
dayandıkları yetki yasası arasında çok sıkı bir bağ vardır.
(…) KHK‟nin Anayasaya uygun bir yetki yasasına dayanması, geçerliliğinin
önkoĢuludur. Bir yetki yasasına dayanmadan çıkartılan veya dayandığı yetki yasası iptal
edilen bir KHK‟nin kurallarının, içerikleri yönünden Anayasaya aykırılık oluĢturmasalar bile
Anayasaya uygunluğundan söz edilemez.
(…)
Bir yetki yasasına dayanmadan çıkartılan veya yetki yasasının kapsamı dıĢında kalan ya
da dayandığı yetki yasası iptal edilen KHK‟lerin anayasal konumları birbirinden farksızdır.
Böyle durumlarda, KHK‟ler anayasal dayanaktan yoksun bulunduklarından, içerikleri
Anayasaya aykırı bulunmasa bile, dava açıldığında iptalleri gerekir.
Bu nedenlerle, iptaline karar verilen bir yetki yasasına dayanılarak çıkarılan
KHK‟lerin, Anayasanın BaĢlangıcı‟ndaki „hiçbir kiĢi ve kuruluĢun, bu Anayasada gösterilen
hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiĢ hukuk düzeni dıĢına çıkamayacağı‟, 2
nci maddesindeki „hukuk devleti‟ ilkeleriyle 6 ncı maddesindeki „Hiç kimse veya organ
kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz‟ kuralı ve KHK çıkarma
yetkisine iliĢkin 91 inci maddesiyle bağdaĢtırılmaları olanaksızdır.”
Anayasa Mahkemesi, yukarıda yer verilen gerekçelerle, dayandıkları 4588 sayılı Yetki
Yasası 05.10.2000 günlü, E.2000/45, K.2000/27 sayılı kararla iptal edilen 606, 608, 609, 610,
611, 612, 613, 615, 616, 617, 618, 619, 621, 623, 624, 626, 628, 629 sayılı KHK‟leri;
içeriklerine girmeden, salt anayasal dayanaktan yoksun kaldıkları için, Anayasanın
baĢlangıcı ile 6 ncı ve 91 inci maddelerine aykırı duruma geldiklerini belirterek iptal etmiĢtir.
(Sırasıyla kararlar: K.2000/29, K.2000/45, K.2000/37, K.2000/40, K.2000/42, K.2000/44,
K.2000/39, K.2000/46, K.2000/38, K.2000/36, K.2000/35, K.2000/34, K.2000/43, K.2000/41,
K.2000/33, K.2000/32, K.2000/30, K.2000/31)
Bu itibarla, 6223 sayılı Yetki Yasası iptal edildiğinde 641 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname, yasal dayanaktan yoksun kalacağından, 03.06.2011 tarihli ve 641 sayılı
“Kalkınma Bakanlığının TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”nin;
esasa girmeden tümünün ve ayrı ayrı tüm maddeleri ile eklerinin Anayasanın BaĢlangıcı ile 2
nci, 6 ncı ve 91 inci maddelerine göre iptali gerekir.
2) 03.06.2011 Tarihli ve 641 Sayılı “Kalkınma Bakanlığının TeĢkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”nin Tümü ve Ayrı Ayrı Tüm Maddeleri ile Eki (1)
Sayılı Cetvel ve (II) Sayılı Cetvelin Anayasaya Aykırılığı
06.04.2011 tarihli ve 6223 sayılı Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir
ġekilde Yürütülmesini Sağlamak Üzere Kamu Kurum ve KuruluĢlarının TeĢkilat, Görev ve
Yetkileri ile Kamu Görevlilerine ĠliĢkin Konularda Yetki Kanunu‟na dayanılarak Bakanlar
Kurulunca hazırlanan, 03.06.2011 tarihli ve 641 sayılı Kalkınma Bakanlığının TeĢkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname 08.06.2011 tarihli ve 27958 Mükerrer
sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiĢtir.
KHK‟lerin Anayasaya uygunluk denetimleri, yasaların denetimlerinden farklıdır.
Anayasanın 11 inci maddesindeki, “kanunlar Anayasaya aykırı olamaz” hükmü nedeniyle,
yasaların denetiminde, yalnızca Anayasa kurallarına uygun olup olmadıkları saptanırken;
KHK‟ler ise, konu, amaç, kapsam ve ilkeleri yönünden hem dayandıkları yetki yasasına hem
de Anayasaya uygun olmak durumundadır.
Bir yetki yasasına dayanmadan çıkartılan veya yetki yasasının amacı, kapsamı veya
ilkeleri dıĢında kalan ya da dayandığı yetki yasası iptal edilen KHK‟lerin anayasal konumları
birbirinden farksızdır. Böyle durumlarda, KHK‟ler anayasal dayanaktan yoksun
bulunduklarından, içerikleri Anayasaya aykırı bulunmasa bile, dava açıldığında iptalleri
gerekir.
Anayasanın 91 inci maddesinin ikinci fıkrasında, yetki kanununun, çıkarılacak kanun
hükmünde kararnamenin, amacını, kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini ve süresi içinde
birden fazla kararname çıkarılıp çıkarılmayacağını göstereceği hükme bağlanmıĢ; 113 üncü
maddesinin birinci fıkrasında ise, bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri, yetkileri ve
teĢkilatının kanunla düzenleneceği belirtilmiĢtir. Bu bağlamda Bakanlıkları, yasa koyucunun
Anayasaya, hukukun üstün kurallarına, kamu yararına ve bakanlıkların kurulmasına iliĢkin
mevzuata; Bakanlar Kurulunun ise, bunlara ek olarak ayrıca dayandığı yetki kanununa uygun
olmak koĢuluyla istediği gibi kurma konusunda takdir hakkı olduğu açıktır.
06.04.2011 tarihli ve 6223 sayılı Yetki Kanununun “Amaç ve kapsam” baĢlıklı 1 inci
maddesinin (1) numaralı fıkrasında, “Bu Kanunun amacı, kamu hizmetlerinin düzenli, süratli,
etkin, verimli ve ekonomik bir Ģekilde yürütülmesini sağlamak üzere,” ifadesine yer verilerek
Yetki Kanununun amacı ortaya konmuĢ; 3046 sayılı Bakanlıkların KuruluĢ ve Görev Esasları
Hakkında Kanunun amaç baĢlıklı 1 inci maddesinde, Kanunun amacının, kamu hizmetlerinin
düzenli, süratli, etkili, verimli ve ekonomik bir Ģekilde yürütülebilmesi için bakanlıkların
kurulmasını, teĢkilat, görev ve yetkilerine iliĢkin esas ve usulleri düzenlemek olduğu
belirtilmiĢtir.
Öte yandan, Anayasanın sistematiği incelendiğinde, Anayasada ulusal egemenliği
kullanan organlardan baĢka ve yürütme organından ayrı olarak anayasal kurumlara yer
verildiği gözlenmektedir. Bunların Anayasa ile özel ve belirli görevler verilmiĢ Milli Güvenlik
Kurulu, Radyo Televizyon Üst Kurulu, Atatürk Kültür ve Tarih Yüksek Kurulu, Diyanet ĠĢleri
BaĢkanlığı gibi yürütmenin bakanlık örgütlenmesinin dıĢında Anayasal Devlet kurumları
olduğu anlaĢılabilmektedir. Bu durum, Anayasanın özel olarak bizatihi Devlete verdiği
görevleri, yürütmenin hükümet etme ve kamusal hizmetleri yürütme aracı olan bakanlık
örgütlenmesinin dıĢına taĢıdığını göstermektedir.
Anayasanın 166 ncı maddesindeki, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, özellikle
sanayin ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hızla geliĢmesini, ülke
kaynaklarının döküm ve değerlendirilmesini yaparak verimli Ģekilde kullanılmasını
planlamanın ve bu amaçla gerekli teĢkilatı kurmanın Devletin görevi olduğunu belirtilen
kural da Türkiye‟de bu Ģekilde anlaĢılmıĢtır. Nitekim, Anayasanın öngördüğü planlama
teĢkilatı, kurulduğu 30.09.1960 tarihli ve 91 sayılı Devlet Planlama TeĢkilatının Kurulması
Hakkında Kanundan, 03.06.2011 tarihli ve 641 sayılı KHK‟ye kadar kuruluĢ yasası bir çok
kez değiĢmesine rağmen, Devlet kurumu olma özelliği değiĢmemiĢ ve organik olarak
BaĢbakanlığa bağlı fonksiyonel olarak bağımsız MüsteĢarlık statüsü devam etmiĢtir.
DPT‟nin MüsteĢarlık statüsünü devam ettirmesinde, Anayasal görevlerinden
kaynaklanan üç özellik etkili olmuĢtur. Bunlardan birincisi, asli görevleri olan planlama,
programlama, uygulamayı yönlendirme, müĢavirlik ve koordinasyon görevlerinin, bakanlık
teĢkilatı içinde uygulanabilecek “hizmet” görevleri değil, “yönetsel” görevler olması ve
dolayısıyla görevin gereğinin bakanlık örgütlenmesine sığmaması; ikincisi, Hükümetçe
belirlenen amaçlar doğrultusunda kalkınma planlarını ve yıllık programları hazırlayacak,
ekonomik-mali-parasal konularda Hükümete müĢavirlik yapacak, plan ve programların
bakanlıklar tarafından uygulamasını yönlendirecek ve koordinasyonunu sağlayacak görevleri
yürütecek teĢkilatın, bakanlıklarla eĢ düzeyde değil, bakanlıklar ile diğer kamu kurum ve
kuruluĢlarının üzerinde bir konumda kurulmasını ve bir üst iradeye bağlı olarak çalıĢmasını
gerektiriyor olması; üçüncüsü ise, kalkınma stratejisi, uzun süreli plan ve yıllık programların
hazırlanması, uygulaması, yönlendirilmesi ve koordinasyonunun fonksiyonel bağımsızlıktan
geçmesi nedeniyle söz konusu Anayasal görevlerin güncel siyasal kaygı, çatıĢma ve çekiĢme
ortamından uzak tutulması ihtiyacıdır.
Öte yandan, Anayasanın “Görev ve siyasi sorumluluk” baĢlıklı 112 nci maddesinin
birinci fıkrasında, BaĢbakanın Bakanlar Kurulunun baĢkanı olarak, bakanlıklar arasında
iĢbirliğini sağlayacağı ve hükümetin genel siyasetini gözeteceği kuralı getirilmiĢtir.
BaĢbakana verilen bu Anayasal görevin gerekleri, Devletin tüm bakanlıklarını, bağlı, ilgili ve
iliĢkili kuruluĢlarını ortak kesen planlama, eĢgüdüm, iĢbirliği ve müĢavirlik görevlerinin
yürütümünün ihtisaslaĢtığı bir teĢkilatlanmayı zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda, Anayasanın
112 nci ve 166 ncı maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, söz konusu teĢkilatın yukarıda
belirtildiği üzere, bakanlıkların üzerinde kurulmasını ve bir üst idareye bağlı çalıĢmasını
zorunlu kılmaktadır.
Ayrıca, DPT sadece plan ve program yapmak, uygulamasını yönlendirmek ve
koordinasyonunu sağlamak görevlerini yürütmemektedir. Bunun yanında önemsiz gibi
görünmekle birlikte, bir piyasa ekonomisinde karar vericiler için çok önemli iĢlevleri olan,
makro modeller bağlamında uygulanan ekonomik politikaların kamu maliyesi, ödemeler
dengesi, para, banka ve mali piyasalar üzerindeki uzun dönemli etkilerinin tahmin edilmesi,
yayınlanmıĢ istatistiki verilerin bilimsel modeller bağlamında test edilmesi ve bilimsel
esaslara dayalı öngörüler yoluyla karar verici aktörlerin doğru Ģekilde bilgilendirilmesi,
dünyadaki ekonomik, sosyal, kültürel oluĢum ve geliĢmelerin anında değerlendirerek
kamuoyunun bilgisine sunulması gibi bir çok görev yapmaktadır. Bunların yansız ve tarafsız
bir Ģekilde yapılmasının, fonksiyonel bağımsızlığı gerektirdiği açıktır.
641 sayılı KHK ile ise, 19.06.1994 tarihli ve 540 sayılı Devlet Planlama TeĢkilatı
KuruluĢ ve Görevleri Hakkında KHK yürürlükten kaldırılırken, DPT MüsteĢarlığı kapatılarak
Kalkınma Bakanlığına dönüĢtürülmüĢtür.
540 sayılı KHK ile 641 sayılı KHK arasındaki farklar ise; 540 sayılı KHK‟nin 1 inci
maddesinde, “Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin amacı, kaynakların verimli kullanılması
ve kalkınmanın hızlandırılması amacıyla ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel planlama
hizmetlerinin bir bütünlük içerisinde etkin, düzenli ve süratli olarak görülebilmesi için Devlet
Planlama TeĢkilatının kurulmasına, teĢkilat ve görevlerine dair esasları düzenlemektir.”
denilirken; 641 sayılı KHK‟nin 1 inci maddesinde, “Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin
amacı, Kalkınma Bakanlığının kuruluĢ, görev, yetki ve sorumluluklarını düzenlemektir.”
denilmesi; 540 sayılı KHKnin 4 üncü maddesinde, Devlet Planlama TeĢkilatı, karma Yüksek
Planlama Kurulu ve bürokrat ağırlıklı Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu ile Devlet
Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığından oluĢurken; 641 sayılı KHK‟nin 22 nci ve 23 üncü
maddelerinde ise bürokratlardan arındırılmıĢ Yüksek Planlama Kurulu ile Para-Kredi
Koordinasyon Kurulu‟nun, Kalkınma Bakanlığının içindeki kurullara dönüĢtürülerek
planlamanın bütünleyici parçası olmaktan çıkarılması ve 540 sayılı KHK‟de Ana Hizmet
Birimi olarak yer alan Yönetim Bilgi Merkezi Dairesi BaĢkanlığının 641 sayılı KHK‟de yer
almamasıdır.
Bu hususlar dıĢında, 540 sayılı KHK ile 641 sayılı KHK kelimesi kelimesine hemen
hemen aynı olmakla birlikte, DPT MüsteĢarlığının yukarıda belirtilen eksiklikleri de
barındırır bir Ģekilde Kalkınma Bakanlığına dönüĢtürülmesiyle, planlamanın uzmanlığa
dayalı fonksiyonel bağımsızlığı, hizmet bakanlığının yapısal özelliğinden kaynaklanan kamu
hizmeti-siyasal tercih birlikteliği ile bürokratik mekanizmaların çarkları içinde yok edilerek,
Anayasada Devlete yüklenen görevler ile iliĢkisi kesilmiĢ; Kalkınma Bakanlığının bakanlıklar
ile bağlı, ilgili ve iliĢkili kuruluĢlar arasında uygulamayı yönlendirme ve eĢgüdümü sağlama
ile Hükümete müĢavirlik yapma görevlerinin yapılabilirliği ise ortadan kaldırılmıĢtır.
Ekonomik ve sosyal alanlarda kullanıcılara nesnel, tarafsız bilgi üretilmesi de Bakanlık
teĢkilatı içinde Hükümetin uygulamalarını doğrulayan bir niteliğe bürünecektir.
Bu itibarla, DPT MüsteĢarlığının Kalkınma Bakanlığına dönüĢtürülmesi, 6223 sayılı
Yetki Kanununun “Amaç ve kapsam” baĢlıklı 1 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki,
“kamu hizmetlerinin düzenli, süratli, etkin, verimli ve ekonomik bir Ģekilde yürütülmesini
sağlamak” amacıyla bağdaĢmadığından Anayasanın 91 inci maddesine aykırı olmanın
yanında, Anayasanın 112 nci ve 166 ncı maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, Anayasanın
166 ncı maddesiyle Devlete verilen görevlerin bakanlık örgütü eliyle yürütülmesi, Anayasanın
112 nci ve 166 ncı maddeleriyle bağdaĢmamaktadır.
Yukarıda açıklandığı üzere, 03.06.2011 tarihli ve 641 sayılı Kalkınma Bakanlığının
TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin tümü ve ayrı ayrı tüm
maddeleri ile Eki (I) Sayılı Cetvel ile (II) Sayılı Cetvel, Anayasanın 91 inci, 112 nci ve 166 ncı
maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir.
III. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA ĠSTEMĠNĠN GEREKÇESĠ
06.04.2001 günlü ve 6223 sayılı “Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir
ġekilde Yürütülmesini Sağlamak Üzere Kamu Kurum ve KuruluĢlarının TeĢkilat, Görev ve
Yetkileri ile Kamu Görevlilerine ĠliĢkin Yetki Kanunu”nu iptal edildiğinde, 641 sayılı
KHK‟nin Anayasal dayanağı ortadan kalkacağından, , 03.06.2011 tarihli ve 641 sayılı
Kalkınma Bakanlığının TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
tümü ve ayrı ayrı tüm maddeleri ile eki cetvellerin yürürlüğünün durdurulması gerekeceği
değerlendirilmektedir.
Devlet Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığının, bakanlık haline getirilerek Anayasal
görevlerini, Anayasanın öngördüğü Ģekilde yapamaz hale getirilmesinden, toplumun tüm
kesimlerinin telafisi olmayan zararlar göreceği açıktır.
Öte yandan, Anayasal düzenin hukuka aykırı kural ve düzenlemelerden en kısa sürede
arındırılması, hukuk devleti sayılmanın en önemli gerekleri arasında sayılmaktadır.
Anayasaya aykırılıkların sürdürülmesi, özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini
de zedeleyecektir. Hukukun üstünlüğünün sağlanamadığı bir düzende, kiĢi hak ve özgürlükleri
güvence altında sayılamayacağından, bu ilkenin zedelenmesi hukuk devleti yönünden
giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacaktır.
Bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla, Anayasaya açıkça aykırı olan ve
iptali istenen hükümlerin iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin de durdurulması
istenerek Anayasa Mahkemesine dava açılmıĢtır.
IV. SONUÇ VE ĠSTEM
03.06.2011 tarihli ve 641 sayılı “Kalkınma Bakanlığının TeĢkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”nin;
1) Tümü ve ayrı ayrı tüm maddeleri ile ekleri usulden Anayasanın BaĢlangıcı ile 2 nci, 6
ncı ve 91 inci maddelerine;
2) Tümü ve ayrı ayrı tüm maddeleri ile eki (I) Sayılı Cetvel ile (II) Sayılı Cetvel,
Anayasanın 91 inci,112 nci ve 166 ncı maddelerine;
aykırı olduklarından iptallerine ve uygulanmaları halinde giderilmesi güç ya da
olanaksız zarar ve durumlar olacağı için, iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin
durdurulmasına karar verilmesine iliĢkin istemimizi saygı ile arz ederiz.‖
II- YASA METĠNLERĠ
A- Ġptali Ġstenilen Kanun Hükmünde Kararname Kuralları
641 sayılı Kanun Hükmünde Kararname‘nin iptali istenen kuralları ile eki cetveller
Ģöyledir:
MADDE 1- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin amacı, Kalkınma Bakanlığının
kuruluĢ, görev, yetki ve sorumluluklarını düzenlemektir.
MADDE 2- (1) Kalkınma Bakanlığının görevleri Ģunlardır:
a) Ülkenin doğal, beĢeri ve iktisadi her türlü kaynak ve imkânlarını tespit ederek takip
edilecek iktisadi, sosyal ve kültürel politika ve hedeflerin belirlenmesinde Hükümete
müĢavirlik yapmak.
b) Hükümetçe belirlenen amaçlar doğrultusunda makro ekonomik, sektörel (sosyal ve
iktisadi) ve bölgesel geliĢme alanlarında, ulusal ve yerel düzeyde analiz ve çalıĢmalar
yaparak kalkınma planı, orta vadeli program, yıllık programlar, stratejiler ve eylem planları
hazırlamak.
c) Bakanlıkların ve kamu kurum ve kuruluĢlarının iktisadi, sosyal ve kültürel politikayı
ilgilendiren faaliyetlerinde koordinasyonu sağlamak, uygulamayı etkin bir biçimde
yönlendirmek ve bu konularda Hükümete müĢavirlik yapmak.
ç) Uluslararası kuruluĢlarla iletiĢim içerisinde çalıĢarak ileriye dönük stratejiler
geliĢtirmek ve topluma perspektif sağlayan politika önerilerini katılımcı bir yaklaĢımla
belirleyerek özel kesim için orta ve uzun dönemde belirsizlikleri giderici genel bir
yönlendirme görevini yerine getirmek.
d) Kalkınma planlarının ve yıllık programların baĢarı ile uygulanabilmesi için ilgili
kurum ve kuruluĢların ve mahalli idarelerin kuruluĢ ve iĢleyiĢlerinin iyileĢtirilmesi konusunda
görüĢ ve tekliflerde bulunmak; kurumsal kapasiteyi her yönüyle geliĢtirme amacıyla gerekli
her türlü tedbiri almak; kurumsal stratejik yönetim ve planlama konularında merkezi
uyumlaĢtırma ve yönlendirme fonksiyonunu yerine getirmek.
e) Kalkınma planlarının ve yıllık programların uygulanmasını izlemek ve koordine
etmek, değerlendirmek ve gerektiğinde kalkınma planlarında ve yıllık programlarda usulüne
uygun değiĢiklikler yapmak.
f) Maliye, para, dıĢ ticaret ve kambiyo politikalarının kalkınma planı ve yıllık
programların hedefleriyle uyum içinde uygulanması konusunda Hükümete müĢavirlik
yapmak.
g) Özel sektör ve yabancı sermaye faaliyetlerinin plan hedef ve amaçlarına uygun bir
Ģekilde yürütülmesini düzenleyecek teĢvik ve yönlendirme politikaların genel çerçevesini
hazırlamak ve Hükümete teklif etmek.
ğ) Kalkınmada öncelikli yörelerin daha hızlı bir Ģekilde geliĢmesini sağlayacak
tedbirleri tespit ve teklif etmek, uygulamayı izlemek ve koordine etmek.
h) Kalkınma planı ve yıllık programlardaki ilke ve hedeflere uygun olarak, uluslar arası
ekonomik kuruluĢlarla iliĢkilerin geliĢtirilmesinde, temas ve müzakerelerin yürütülmesinde
gerekli görüĢ ve tekliflerde bulunmak.
ı) Bölgesel veya sektörel bazda geliĢme programları hazırlamak,
i) Kalkınma ajanslarının koordinasyonunu sağlamak ve bunlarla ilgili iĢ ve iĢlemleri
yürütmek.
j) Bilgi toplumuna iliĢkin politika, hedef ve stratejileri hazırlamak, bu alanda kamu
kurum ve kuruluĢları, sivil toplum örgütleri ve özel sektör arasındaki koordinasyonu
sağlamak ve uygulamayı etkin bir biçimde yönlendirmek.
k) Mevzuatla Bakanlığa verilen diğer görev ve hizmetleri yapmak.
MADDE 3- (1) Bakanlık, merkez ve yurtdıĢı teĢkilatından oluĢur.
(2) Bakanlık merkez teĢkilatı ekli (I) sayılı cetvelde gösterilmiĢtir.
MADDE 4- (1) Bakanlığın en üst amiri olan Bakan, Bakanlık icraatından ve emri
altındakilerin faaliyet ve iĢlemlerinden BaĢbakana karĢı sorumlu olup aĢağıdaki görev, yetki
ve sorumluluklara sahiptir:
a) Bakanlığı Anayasaya, kanunlara, hükümet programına ve Bakanlar Kurulunca
belirlenen politika ve stratejilere uygun olarak yönetmek.
b) Bakanlığın görev alanına giren hususlarda politika ve stratejiler geliĢtirmek, bunlara
uygun olarak yıllık amaç ve hedefler oluĢturmak, performans ölçütleri belirlemek, Bakanlık
bütçesini hazırlamak, gerekli kanunî ve idarî düzenleme çalıĢmalarım yapmak, belirlenen
stratejiler, amaçlar ve performans ölçütleri doğrultusunda uygulamayı koordine etmek,
izlemek ve değerlendirmek.
c) Bakanlık faaliyetlerini ve iĢlemlerini denetlemek, yönetim sistemlerini gözden
geçirmek, teĢkilat yapısı ve yönetim süreçlerinin etkililiğini gözetmek ve yönetimin
geliĢtirilmesini sağlamak.
ç) Faaliyet alanına giren konularda diğer bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluĢları ile
iĢbirliği ve koordinasyonu sağlamak.
MADDE 5- (1) MüsteĢar, Bakandan sonra gelen en üst düzey kamu görevlisi olup
Bakanlık hizmetlerini, Bakan adına ve onun emir ve yönlendirmesi doğrultusunda, mevzuat
hükümlerine, Bakanlığın amaç ve politikalarına, stratejik planına uygun olarak düzenler ve
yürütür. Bu amaçla, Bakanlık kuruluĢlarına gereken emirleri verir ve bunların uygulanmasını
gözetir ve sağlar. MüsteĢar bu hizmetlerin yürütülmesinden Bakana karĢı sorumludur.
(2) MüsteĢara yardımcı olmak üzere dört MüsteĢar Yardımcısı görevlendirilebilir.
MADDE 6- (1) Bakanlığın hizmet birimleri Ģunlardır:
a) Yıllık Programlar ve Konjonktür Değerlendirme Genel Müdürlüğü.
b) Ekonomik Modeller ve Stratejik AraĢtırmalar Genel Müdürlüğü.
c) Ġktisadi Sektörler ve Koordinasyon Genel Müdürlüğü,
ç) Sosyal Sektörler ve Koordinasyon Genel Müdürlüğü.
d) Bölgesel GeliĢme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü.
e) DıĢ Ekonomik ĠliĢkiler Genel Müdürlüğü.
f) Yatırım Programlama, Ġzleme ve Değerlendirme Genel Müdürlüğü.
g) Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü,
ğ) Hukuk MüĢavirliği.
h) Strateji GeliĢtirme Dairesi BaĢkanlığı.
ı) Kurullar Sekreteryası Dairesi BaĢkanlığı.
i) Basın ve Halkla ĠliĢkiler MüĢavirliği,
j) Özel Kalem Müdürlüğü.
MADDE 7- (1) Yıllık Programlar ve Konjonktür Değerlendirme Genel Müdürlüğünün
görevleri Ģunlardır:
a) Yıllık programların makro dengelerini oluĢturmak.
b) Kalkınma planlarının hazırlanmasına katkıda bulunmak.
c) Konjonktürel geliĢmeleri izlemek ve değerlendirmek.
ç) Kamu maliyesi, ödemeler dengesi, para, banka ve mali piyasalar konularında gerekli
araĢtırmaları yapmak ve bu çerçevede gerekli politika önerilerinde bulunmak.
d) Kurumsal ve hukuki düzenlemeler ile ilgili görüĢ vermek.
e) Uluslararası kuruluĢlarla temas ve müzakerelere iĢtirak etmek.
f) Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
MADDE 8- (1) Ekonomik Modeller ve Stratejik AraĢtırmalar Genel Müdürlüğünün
görevleri Ģunlardır:
a) Kalkınma planlarının makro dengelerini oluĢturmak.
b) Yıllık programların hazırlanmasına katkıda bulunmak ve uzun vadeli stratejiler
oluĢturmak.
c) Ekonomik modeller, dünya ekonomisi, ülke ekonomileri, ulusal ve uluslar arası
stratejiler, sanayileĢme, teknoloji, çevre politikaları ve benzeri konularda araĢtırmalar
yapmak.
ç) GeliĢtirdiği makro modeller ile ekonomik ve sosyal politikaların uzun dönemli
etkilerini tahmin etmek.
d) Bölgesel entegrasyonlarla ilgili geliĢmeleri ve stratejileri izlemek ve bunlara yönelik
alternatifler hazırlamak.
e) Kalkınma planlarının uygulanmasını izlemek ve değerlendirmek, bu konularda
uluslararası kuruluĢlarla temas ve müzakerelere iĢtirak etmek.
f) Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
MADDE 9- (1) Ġktisadi Sektörler ve Koordinasyon Genel Müdürlüğünün görevleri
Ģunlardır:
a) Ġktisadi sektörlerde proje geliĢtirme ve değerlendirme, sanayileĢme, teĢvik ve
yönlendirme, iç ve dıĢ ticaret politikaları konularında çalıĢma ve araĢtırmalar yapmak
suretiyle kalkınma planları ve yıllık programların hazırlanmasına katkıda bulunmak.
b) Ġktisadi sektörlerle ilgili olarak ileriye dönük stratejiler geliĢtirmek.
c) Kamu yatırım programını hazırlamak, kamu projelerini izlemek ve yıl içinde
revizyonu ile ilgili iĢlemleri yapmak, uygulamaya ait dönem raporlarını hazırlamak,
uygulamayı yönlendirmek, kurumsal ve hukuki düzenlemeler ile ilgili görüĢ vermek, plan ve
programların uygulanması sırasında kamu ve özel kesim kuruluĢları arasında gerekli
koordinasyonu sağlamak ve bu amaçla kurum ve kuruluĢların üst düzey yetkili temsilcilerinin
katılacağı komisyonlar kurmak ve uluslararası kuruluĢlarla temas ve müzakerelere iĢtirak
etmek.
ç) Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
MADDE 10- (1) Sosyal Sektörler ve Koordinasyon Genel Müdürlüğünün görevleri
Ģunlardır:
a) Sosyal sektörlerde çalıĢma ve araĢtırmalar yapmak suretiyle kalkınma planları ve
yıllık programların hazırlanmasına katkıda bulunmak.
b) Sosyal sektörlerle ilgili olarak ileriye dönük stratejiler geliĢtirmek, kamu yatırım
programını hazırlamak, kamu projelerini izlemek ve yıl içinde revizyonu ile ilgili iĢlemleri
yapmak, uygulamayı yönlendirmek, kurumsal ve hukuki düzenlemeler ile ilgili görüĢ vermek,
plan ve programların uygulanması sırasında kamu ve özel kesim kuruluĢları arasında gerekli
koordinasyonu sağlamak ve bu amaçla kurum ve kuruluĢların üst düzey yetkili temsilcilerinin
katılacağı muhtelif komisyonlar kurmak, uluslararası kuruluĢlarla temas ve müzakerelere
iĢtirak etmek.
c) Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
MADDE 11- (1) Bölgesel GeliĢme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğünün görevleri
Ģunlardır:
a) Bölge, il ve ilçe bazında araĢtırma ve planlama çalıĢmaları yapmak veya yaptırmak,
diğer kamu kurum ve kuruluĢlarının bu konularda yapacakları çalıĢmaların kalkınma planları
ve yıllık programlarla tutarlılığını sağlamak.
b) Yapısal uyum politikalarının uygulanması sırasında ortaya çıkabilecek sorunların
çözümü amacıyla projeler geliĢtirmek ve bu konularda yapılacak çalıĢmaları koordine etmek,
kalkınma ajanslarının genel koordinasyonunu sağlamak ve bunlarla ilgili iĢ ve iĢlemleri
yürütmek.
c) Yerel istihdamın ve giriĢimciliğin geliĢtirilmesi çerçevesinde küçük ve orta ölçekli
sanayi iĢletmelerinin, esnaf ve sanatkârların ve kırsal kesimin sorunlarına yönelik politikalar
geliĢtirmek, kurumsal ve hukuki düzenlemeler ile ilgili görüĢ vermek, uygulamayı
yönlendirmek.
ç) Kalkınmada öncelikli yöreleri ve ihtiyaçlarını tespit etmek, bu yörelerin özelliklerini
dikkate alarak daha hızlı bir geliĢme sağlanması amacıyla gerekli çalıĢmaları yapmak,
bölgesel kalkınma projeleri ile ilgili koordinasyonu sağlamak ve görev alanına giren
konularda görüĢ vermek ve uluslararası kuruluĢlarla temas ve müzakerelere iĢtirak etmek,
kamu yatırım programının hazırlanmasına katkıda bulunmak ve yatırım programında gerekli
revizyonları yapmak.
d) Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
MADDE 12- (1) DıĢ Ekonomik ĠliĢkiler Genel Müdürlüğünün görevleri Ģunlardır:
a) Bölgesel, çok taraflı ve ikili kalkınma ve ekonomik iliĢkilerin kalkınma planları ve
yıllık programlarda belirtilen ilke, hedef ve politikalarla uyumlu ve etkili bir Ģekilde
yürütülmesi için gerekli çalıĢmaları yapmak.
b) GeliĢmekte olan ülkelerin kalkınma çabalarına yardımcı olmak amacıyla bu ülkelere
yönelik teknik yardım faaliyetlerini yürütmek, geliĢme yolundaki ülkeler ve özellikle Ġslam
ülkeleri arasında ekonomik ve ticari iĢbirliği amacıyla kurulan teĢkilatlarla ilgili gerekli
çalıĢmaları yapmak, bu teĢkilatların daimi nitelikteki kurullarının gerektiğinde sekreterya
hizmetlerini yürütmek.
c) Kalkınma alanında ilgili ulusal ve uluslararası kuruluĢlarla iĢbirliği program ve
projelerini hazırlamak, koordine etmek ve gerektiğinde yürütmek, ülke dıĢ politikasını
destekleyecek Ģekilde dünya ekonomisi, ülke ekonomileri konularında analitik ve stratejik
çalıĢmalar ile politika analizleri yapmak, bu görevlerin gerektirdiği üst düzey koordinasyonu
sağlamak.
ç) Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
MADDE 13- (1) Yatırım Programlama, Ġzleme ve Değerlendirme Genel Müdürlüğünün
görevleri Ģunlardır:
a) Kalkınma planı ve programlar kapsamında belirlenen öncelikler çerçevesinde kamu
yatırım politikalarını oluĢturmak, yatırımlara iliĢkin analiz ve araĢtırmalar yapmak, kamu
kuruluĢlarının yürüteceği proje fikirlerinin geliĢtirilmesine destek vermek, projeleri analiz
etmek ve kamu yatırım programını hazırlamak, izlemek ve değerlendirmek,
b) Kamu yatırımlarının gerçekleĢtirilmesinde uygun finansman modelleri geliĢtirmek,
kamu-özel iĢbirliği projelerini analiz etmek, kamu kurum ve kuruluĢlarının proje planlama ve
izleme-değerlendirme faaliyetlerine iliĢkin esas ve usulleri belirlemek ve bu konularda
kapasite geliĢtirmelerine destek olmak.
c) Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
MADDE 14- (1) Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görevleri Ģunlardır:
a) Bakanlığın insan gücü planlaması ve personel politikasıyla ilgili çalıĢmaları
yapmak; personel sisteminin geliĢtirilmesi ve performans ölçütlerinin oluĢturulması ile ilgili
tekliflerde bulunmak; Bakanlık personelinin atama, özlük, disiplin ve emeklilik ile ilgili
iĢlerini yapmak; Bakanlığın eğitim planını hazırlamak, hizmet öncesi ve hizmet içi eğitim
programlarını düzenlemek ve uygulamak.
b) 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu çerçevesinde, kiralama ve satın
alma iĢlerini yürütmek; temizlik, aydınlatma, ısıtma, onarım ve taĢıma hizmetlerini yapmak;
genel evrak faaliyetlerini düzenlemek ve yürütmek, Bakanlık sivil savunma ve seferberlik
hizmetlerini planlamak ve yürütmek.
c) Bakanlık kütüphane ve arĢiv hizmetlerini yürütmek,
ç) Bakanlığın biliĢim, bilgi iĢlem, bilgi güvenliği ile ilgili her türlü iĢ ve iĢlemi yapmak
veya yaptırmak; kurumsal iletiĢim politikasının oluĢturulmasına ve Bakanlık birimlerinin
buna uygunluk sağlamasına yardımcı olmak, Bakanlık yayınları ile ilgili her türlü iĢlemi
yapmak.
d) Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
MADDE 15- (1) Hukuk MüĢavirliğinin görevleri Ģunlardır:
a) Bakanlığın taraf olduğu adlî ve idarî davalarda, tahkim yargılamasında ve icra
iĢlemlerinde Bakanlığı temsil etmek, dava ve icra iĢlemlerini takip etmek, anlaĢmazlıkları
önleyici hukukî tedbirleri zamanında almak.
b) Bakanlık hizmetleriyle ilgili olarak diğer kamu kurum ve kuruluĢları tarafından
hazırlanan mevzuat taslaklarını, Bakanlık birimleri tarafından düzenlenecek her türlü
sözleĢme ve Ģartname taslaklarını, Bakanlık ile üçüncü kiĢiler arasında çıkan her türlü
uyuĢmazlıklara iliĢkin iĢleri ve Bakanlık birimlerince sorulacak diğer iĢleri inceleyip hukukî
mütalaasını bildirmek.
c) Bakanlıkça hizmet satın alma yoluyla temsil ettirilen dava ve icra takiplerine iliĢkin
usul ve esasları belirlemek, bunları izlemek, koordine etmek ve denetlemek.
ç) Bakanlığın amaçlarını daha iyi gerçekleĢtirmek, mevzuata, plan ve programa uygun
çalıĢmalarını temin etmek amacıyla gerekli hukukî teklifleri hazırlayıp Bakana sunmak.
d) Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
(2) Birinci fıkrada belirtilen her türlü dava ve takip iĢleri ile diğer görevler Bakanlığın
Hukuk MüĢavirleri ile Avukatları aracılığıyla yerine getirilir. Gerekli hallerde dava ve takip
iĢleri Hazine Avukatları aracılığıyla veya ihtiyaç duyulması halinde Bakanlıkça belirlenecek
usul ve esaslar çerçevesinde 4734 sayılı Kamu Ġhale Kanununun 22 nci maddesinde
öngörülen doğrudan temin usulü ile avukatlar veya avukatlık ortaklıkları ile yapılacak
avukatlık sözleĢmeleri yoluyla yürütülür.
(3) Davalarda temsil yetkisi bulunan Hukuk MüĢavirleri ve Avukatların bir listesi
Bakanlıkça ilgili Cumhuriyet BaĢsavcılıklarına ve bölge idare mahkemesi baĢkanlıklarına
verilir. Bu listelerin birer nüshası, Cumhuriyet BaĢsavcılığı tarafından adlî yargı çevresinde,
bölge idare mahkemesi baĢkanlığınca idarî yargı çevresinde bulunan mahkemelere
gönderilir. Yüksek mahkemeler ve bölge adliye mahkemesindeki duruĢmalarda temsil yetkisini
kullanacakların isimleri, ilgili mahkemelerin baĢsavcılıklarına veya baĢkanlıklarına
bildirilir.Listede isimleri yer alan Hukuk MüĢavirleri ve Avukatlar, baroya kayıt ve
vekâletname ibrazı gerekmeksizin temsil yetkilerini kullanırlar. Temsil yetkisi sona erenlerin
isimleri yukarıda yazılı mercilere derhal bildirilir.
(4) Bakanlık lehine sonuçlanan dava ve icra takipleri nedeniyle hükme bağlanarak karĢı
taraftan tahsil edilen vekâlet ücretlerinin Avukatlara dağıtımı hakkında, 1389 sayılı Devlet
Davalarını Ġntaç Eden Avukat ve Saireye Verilecek Ücreti Vekâlet Hakkında Kanun
hükümleri kıyas yoluyla uygulanır.
MADDE 16- (1) Strateji GeliĢtirme Dairesi BaĢkanlığının görevleri Ģunlardır:
a) 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, 22/12/2005 tarihli ve 5436
sayılı Kanunun 15 inci maddesi ve diğer mevzuatla strateji geliĢtirme ve mali hizmetler
birimlerine verilen görevleri yapmak.
b) Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
MADDE 17- (1) Kurullar Sekreteryası Dairesi BaĢkanlığının görevleri Ģunlardır:
a) Yüksek Planlama Kurulu, Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu, Bakanlık bünyesinde
veya koordinasyonunda oluĢturulacak diğer kurullar ve komitelerden Bakan tarafınca
belirlenecek olanların sekreterya hizmetlerini yürütmek ve anılan kurul ve komiteler
tarafından alınan kararların uygulanmasını takip etmek.
b) Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
MADDE 18- (1) Basın ve Halkla ĠliĢkiler MüĢavirliğinin görevleri Ģunlardır:
a) Bakanlığın basın ve halkla iliĢkilerle ilgili faaliyetlerini planlamak ve bu faaliyetlerin
belirlenen usul ve ilkelere göre yürütülmesini sağlamak.
b) 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununa göre yapılacak bilgi edinme baĢvurularını
etkin, süratli ve doğru bir Ģekilde sonuçlandırmak üzere gerekli tedbirleri almak.
c) Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
MADDE 19- (1) Özel Kalem Müdürlüğünün görevleri Ģunlardır:
a) Bakanın çalıĢma programını düzenlemek.
b) Bakanın resmî ve özel yazıĢmalarını, protokol ve tören iĢlerini düzenlemek ve
yürütmek.
c) Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak.
MADDE 20- (1) Bakanlıkta, önem ve öncelik taĢıyan konularda Bakana yardımcı
olmak üzere otuz Bakanlık MüĢaviri atanabilir.
MADDE 21- (1) Bakanlık, 13/12/1983 tarihli ve 189 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname esaslarına uygun olarak yurtdıĢı teĢkilatı kurmaya yetkilidir.
MADDE 22- (1) Yüksek Planlama Kurulu, BaĢbakanın baĢkanlığında, Bakan ile
BaĢbakanın belirleyeceği diğer bakanlardan oluĢur. BaĢbakanın bulunmadığı toplantılara
Bakan veya BaĢbakanın belirleyeceği bir bakan baĢkanlık eder. Kurulun görüĢeceği
konuların mahiyet ve özelliğinin gerektirdiği durumlarda, Kurula BaĢkan tarafından diğer
bakanlar ve kamu görevlileri de çağrılabilir.
(2) Ekonomik, sosyal ve kültürel hedefler ile politikaların belirlenmesine esas teĢkil
edecek hususlar Yüksek Planlama Kurulunda görüĢülerek tespit edilir. Bu suretle tespit edilen
esaslar Bakanlar Kurulunda öncelikle görüĢülerek karara bağlanır.
(3) Yüksek Planlama Kurulunun görevleri Ģunlardır:
a) Ġktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı planlamada ve politika hedeflerin tayininde
Bakanlar Kuruluna yardımcı olmak ve hazırlanacak kalkınma planları ile yıllık programları,
Bakanlar Kuruluna sunulmadan önce, belirlenen amaçlara uygunluk ve yeterlik bakımından
incelemek.
b) Ülkenin yurtiçi ve yurtdıĢı ekonomik hayatıyla ilgili konularda yüksek düzeyde
kararlar almak.
c) Yatırım ve ihracatın teĢvikine iliĢkin esasları tespit etmek,
ç) Toplu Konut Ġdaresi bütçesini onaylamak.
d) Kanunlarla ve diğer mevzuatla yetki verilen konularda karar vermek.
MADDE 23- (1) Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu, BaĢbakanın belirleyeceği
bakanlar ve müsteĢarlar ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası BaĢkanından oluĢur. (Ek
cümle: 7/7/2011 - KHK - 646/12md.) Kurulun baĢkanı BaĢbakan tarafından belirlenir.
(2) Kurul toplantılarına BaĢkan tarafından konuyla ilgili bakanlar davet edilebilir ve
görüĢülecek konuların gerektirdiği hallerde diğer kamu görevlileri de çağrılabilir.
(3) Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulunun görevleri Ģunlardır:
a) Ülkenin yurtiçi ve yurtdıĢı ekonomi, para, kredi ve maliye politikalarını tespit ederek
uygulanmasında koordinasyon sağlamak ve bununla ilgili gerekli tedbirleri ve kararları
almak.
b) Bakanlar Kurulunun veya Yüksek Planlama Kurulunun incelenmesini istediği
konularda görüĢ bildirmek.
c) Destekleme politikalarının esaslarını belirleyerek destekleme fiyatları konusunda
Bakanlar Kuruluna tavsiyelerde bulunmak.
ç) Ödemeler dengesindeki geliĢmeleri takip ederek gerekli tedbirleri almak, ithalattan
alınacak teminat ve fonlar hakkında Bakanlar Kuruluna teklifte bulunmak.
d) Bakanlar Kurulunca verilen diğer görevleri yapmak.
e) Kurul Kararlarının uygulanmasını takip etmek.
MADDE 24- (1) Kalkınma AraĢtırmaları Merkezinin görevleri Ģunlardır:
a) Hükümet programları ve kalkınma planlarında yer alan stratejik öncelikler
doğrultusunda ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınma konuları ile ilgili her türlü araĢtırmayı
yapmak veya yaptırmak.
b) Ülkemizin kalkınma tecrübelerini, baĢta komĢu ülkeler olmak üzere, iĢbirliği içinde
olunan geliĢmekte olan ülkelere aktarılmasına teknik destek vermek.
c) GeliĢmekte olan ülkelerin kalkınma çabalarına yardımcı olmak amacıyla bu ülkelere
yönelik teknik yardım ve iĢbirliği faaliyetlerinin yürütülmesine teknik destek vermek.
ç) Kamu kurum ve kuruluĢlarında planlama, programlama, proje hazırlama ve yönetme
konularında kapasite geliĢtirme amacıyla eğitimler vermek.
d) Yurtiçinde ve yurtdıĢında kamu, özel ve sivil toplum kuruluĢlarıyla ortak çalıĢma ve
araĢtırmalar yapmak, eğitim programları uygulamak.
e) Görev alanıyla ilgili konularda kamu kurum ve kuruluĢlarının ihtiyaç duyacağı
kılavuz ve el kitaplarım hazırlamak veya hazırlatmak.
(2) Merkez, bu görevlerini yürütürken, yerli ve yabancı üniversitelerin, kurumların ve
düĢünce kuruluĢlarının temsilcileri ve uzmanlarıyla iĢbirliği yapabilir, yerli ve yabancı özel
kiĢiler ile tüzel kiĢilere araĢtırma, etüt, analiz ve proje çalıĢmaları yaptırabilir.
(3) Merkezin organları; Ġzleme ve Yönlendirme Kurulu ve BaĢkanlıktır. Ġzleme ve
Yönlendirme Kurulu; MüsteĢar, MüsteĢar Yardımcıları ve Merkez BaĢkanından oluĢur.
Kurula MüsteĢar, bulunmadığı durumlarda görevlendireceği MüsteĢar Yardımcısı baĢkanlık
eder.
(4) Merkezin çalıĢma usul ve esasları Bakanlık tarafından çıkarılan yönetmelikle
belirlenir.
MADDE 25- (1) Bakanlık, görev alanına giren konularla ilgili olarak çalıĢmalarda
bulunmak üzere diğer bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluĢları, meslek odaları, sivil toplum
kuruluĢları, özel sektör temsilcileri ve konu ile ilgili uzmanların katılımı ile çalıĢma grupları
oluĢturabilir.
MADDE 26- (1) Bakanlık bilgi toplamada, plan ve programların hazırlanmasında ve
uygulamanın izlenmesinde, bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluĢları, kamu iktisadi
teĢebbüsleri ve kamu kurumu niteliğindeki kuruluĢlar ve özel kesim üst düzey kuruluĢları ile
yakın iĢbirliği içinde bulunur.
(2) Bakanlık, kalkınma planlarının ve yıllık programların hazırlanması, uygulanması ve
izlenmesi
safhalarında
gerekli
olan
verileri,
bunların
toplanmasında
ve
değerlendirilmesindeki amaç ve zaman aralıkları ile bu verilerin sunulma Ģeklini tespit eder.
(3) Türkiye Ġstatistik Kurumu, plan ve programların hazırlanmasında gerek duyulan
bilgileri zamanında ve yeterli kapsamda sağlamak amacıyla Bakanlık ile yakın iĢbirliği içinde
çalıĢır.
MADDE 27- (1) Bakanlık, görevleri ile ilgili olarak gerekli gördüğü bilgileri bütün
kamu kurum ve kuruluĢlarından ve diğer gerçek ve tüzel kiĢilerden doğrudan istemeye
yetkilidir. Kendilerinden bilgi istenen bütün kamu kurum ve kuruluĢları ile diğer gerçek ve
tüzel kiĢiler bu bilgileri istenilen süre içinde öncelikle ve zamanında vermekle yükümlüdürler.
(2) Bu Ģekilde elde edilen bilgilerden ticari sır niteliğinde olanların gizliliğine uyulur.
MADDE 28- (1) Bakanlık, kabul edilen planların, yıllık programların ve projelerin
uygulanmasındaki uyum ve iĢbirliğini sağlar.
(2) Plan, yıllık program ve proje uygulaması, Bakanlıkça zaman zaman gözden
geçirilerek elde edilen sonuçlar değerlendirilir ve alınması gerekli tamamlayıcı tedbirler,
belirli devrelerde hazırlanacak raporlarla Bakanlar Kuruluna sunulur.
MADDE 29- (1) Ġktisadi, sosyal ve kültürel hedefler ile politikaların belirlenmesine
esas teĢkil edecek hususlar Yüksek Planlama Kurulunda görüĢülerek tespit edilir.
(2) Bu suretle tespit edilen esaslar Bakanlar Kurulunda öncelikle görüĢülerek karara
bağlanır.
MADDE 30- (1) Bakanlık, Bakanlar Kurulunun onayladığı esaslar ve hedefler
çerçevesinde kalkınma planını hazırlar ve Yüksek Planlama Kuruluna sunar.
(2) Kalkınma planının BaĢbakanlığa sunulmasından itibaren bir hafta içinde Yüksek
Planlama Kurulu toplanır. Kurul bu planı inceleyerek, planın kabul edilmiĢ bulunan ana
hedeflere uygun olup olmadığını bir raporla Bakanlar Kuruluna bildirir. Plan Bakanlar
Kurulunda incelenerek kabul edildikten sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına arz
olunur.
MADDE 31- (1) Orta Vadeli Program; Stratejik Planlar, Kalkınma Planları ve genel
ekonomik koĢulların gerekleri doğrultusunda gelecek üç yıla iliĢkin olarak makro politikaları,
ilkeleri, hedef ve gösterge niteliğindeki temel ekonomik büyüklükleri de kapsayacak Ģekilde
Bakanlık tarafından hazırlanarak Bakanlar Kuruluna sunulur.
(2) Orta Vadeli Program Mayıs ayı sonuna kadar Bakanlar Kurulu tarafından
onaylanarak Resmi Gazetede yayımlanır.
MADDE 32- (1) Yıllık Programlar, Bakanlıkça hazırlanarak Yüksek Planlama
Kuruluna sunulur. Bu Kurul programları inceleyerek bir raporla Bakanlar Kuruluna sunar.
Bakanlar Kurulunda kabul edilen Yıllık Programlar kesinleĢmiĢ olur. Yıllık Programlar ile
birlikte orta vadeli tahminler de sunulur.
(2) Yıllık Programlar, bütçeler ile iĢ programlarından önce hazırlanır. Bütçelerle iĢ
programlarının hazırlanmasında Yıllık Programlarda kabul edilmiĢ olan esaslar dikkate
alınır.
(3) Bütçelerin Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda görüĢülmesi
sırasında, birden fazla yılı kapsayan ve Kalkınma Planı ve Yıllık Programların bütünlüğünü
ilgilendiren yatırım projelerinin Programa ilave edilmesinde, 3067 sayılı Kalkınma
Planlarının Yürürlüğe Konması ve Bütünlüğün Korunması Hakkında Kanunun 2nci
maddesinde yer alan esas ve usullere uyulur.
(4) Yıllık Programlarda yer alan makro politikaların uyum içinde yürütülmesini
sağlamak amacıyla Bakanlar Kuruluna değerlendirme raporları sunulur.
MADDE 33- (1) Bakanlık ve Kalkınma AraĢtırmaları Merkezi, görevleri ile ilgili olarak
ihtiyaç duyduğu konularda araĢtırma, etüt ve proje ile uluslararası ikili ve çok taraflı temas
ve toplantılar düzenleme ve bunlarla ilgili her türlü mal ve hizmetlerin sağlanması gibi iĢleri
yerli ve yabancı gerçek ve tüzel kiĢilere sözleĢme veya pazarlık suretiyle yaptırabilir ve bu
konularla ilgili mal ve hizmet satın alabilir.
(2) Bu kapsamdaki faaliyetler ile Bakanlığa teklif edilen projelerin değerlendirilmesi ve
desteklenen projelerin izlenmesine iliĢkin hizmet alımlarında görev alan kamu görevlileri ve
hizmetinden yararlanılacak diğer kiĢiler için ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde yapılacak
harcamalar Bakanlık bütçesinden karĢılanır. Bakanlıkça desteklenen araĢtırma geliĢtirme
projelerinde proje süresi ile sınırlı olmak kaydıyla proje kapsamında görev yapan öğretim
elemanlarına onaylanan projede belirlenen tutarlar üzerinden ödeme yapılabilir. Projede
görev yapan ve kamu görevlisi olmayan diğer personele onaylanan projede belirlenen
tutarlar üzerinden ücret ödenebilir.
MADDE 34- (1) Bakanlığın her kademedeki yöneticileri, görevlerini mevzuata, stratejik
plan ve programlara, performans ölçütlerine ve hizmet kalite standartlarına uygun olarak
yürütmekten üst kademelere karĢı sorumludur.
MADDE 35- (1) Bakan, MüsteĢar ve her kademedeki Bakanlık yöneticileri sınırlarını
açıkça belirtmek ve yazılı olmak Ģartıyla yetkilerinden bir kısmım alt kademelere devredebilir.
Yetki devri, uygun araçlarla ilgililere duyurulur.
MADDE 36- (1) Bakanlık; görev, yetki ve sorumluluk alanına giren ve önceden
kanunla düzenlenmiĢ konularda idarî düzenlemeler yapabilir.
MADDE 37- (1) MüsteĢar, MüsteĢar Yardımcısı, Genel Müdür, Kalkınma
AraĢtırmaları Merkezi BaĢkanı, I. Hukuk MüĢaviri, Genel Müdür Yardımcısı, Daire BaĢkanı,
Bakanlık MüĢaviri, Hukuk MüĢaviri, Planlama Uzmanı, Basın ve Halkla ĠliĢkiler MüĢaviri,
Özel Kalem Müdürü, Planlama Uzman Yardımcısı ile Yönetim Hizmetleri Genel
Müdürlüğünde fiilen görevli Bilgisayar Mühendisi ve Çözümleyici kadroları karĢılık
gösterilmek kaydıyla, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer kanunların sözleĢmeli
personel çalıĢtırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın sözleĢmeli personel istihdam
edilebilir. Bu suretle çalıĢtırılacak personele, bu Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II)
sayılı cetvelde unvanları itibarıyla yer alan taban ve tavan ücretleri arasında kalmak üzere,
Bakan tarafından belirlenecek tutarda aylık brüt sözleĢme ücreti ödenir. Söz konusu
personele, hastalık ve yıllık izinler dâhil, Ocak, Nisan, Temmuz, Ekim aylarında birer aylık
sözleĢme ücreti tutarında ikramiye ödenir. Bunlardan üstün gayret ve çalıĢmaları sonucu
emsallerine göre baĢarılı çalıĢmalar yaptıkları tespit edilenlere, Bakanın onayı ile Haziran ve
Aralık aylarında birer aylık sözleĢme ücreti tutarına kadar teĢvik ikramiyesi ödenebilir. Bu
fıkrada belirtilen kadrolarda fiilen çalıĢanlara, 657 sayılı Kanunda belirtilen en yüksek
Devlet memuru aylığının (ek gösterge dâhil);
a) 9 ila 7 nci derecelerden aylık alanlara % 25'ini,
b) 6 ila 4 üncü derecelerden aylık alanlara % 30'unu,
c) 3 ila 1 inci derecelerden aylık alanlara % 35'ini,
geçmemek üzere, Bakanlıkça tespit edilen usul ve esaslar çerçevesinde her ay aylıkla
birlikte damga vergisi hariç herhangi bir kesintiye tabi olmaksızın peĢin olarak fazla çalıĢma
ücreti ödenir.
(2) Yabancı uzmanlar da sözleĢmeli olarak istihdam edilebilir.
(3) Bu suretle çalıĢtırılacakların sözleĢme usul ve esasları ile ücret miktarı ve her çeĢit
ödemeler Bakanlar Kurulunca tespit edilir.
MADDE 38- (1) Bakanlık, görev alanına giren konularda çalıĢtırılmak üzere Planlama
Uzmanı ve Planlama Uzman Yardımcısı istihdam eder.
(2) Planlama Uzman Yardımcılığına atanabilmek için 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 48 inci maddesinde sayılan genel Ģartlara ek olarak aĢağıdaki Ģartlar aranır:
a) Kalkınma ve planlama hizmetlerinin gerektirdiği niteliklere sahip olmak.
b) En az dört yıllık yükseköğretim kurumlarından veya bunlara denkliği Yükseköğretim
Kurulu tarafından kabul edilen yurtdıĢındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olmak.
c) Yönetmelikle belirlenen yabancı dillerden en az birini iyi derecede bilmek,
ç) Yapılacak yarıĢma sınavında baĢarılı olmak.
(3) Planlama Uzman Yardımcılığına atananlar, en az üç yıl çalıĢmak ve
hazırlayacakları uzmanlık tezinin, oluĢturulacak tez jürisi tarafından kabul edilmesi kaydıyla,
yapılacak yeterlik sınavına girmeye hak kazanırlar. Süresi içinde tezlerini sunmayan veya
tezleri kabul edilmeyenlere tezlerini sunmaları veya yeni bir tez hazırlamaları için altı ayı
aĢmamak üzere ilave süre verilir. Yeterlik sınavında baĢarılı olanların uzman kadrolarına
atanabilmeleri, Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından asgarî (C)
düzeyinde veya dil yeterliği bakımından buna denkliği kabul edilen ve uluslararası geçerliliği
bulunan baĢka bir belgeye yeterlik sınavından itibaren en geç iki yıl içinde sahip olma Ģartına
bağlıdır. Sınavda baĢarılı olamayanlar veya sınava girmeye hak kazandığı halde geçerli
mazereti olmaksızın sınav hakkını kullanmayanlara, bir yıl içinde ikinci kez sınav hakkı
verilir. Verilen ilave süre içinde tezlerini sunmayan veya ikinci defa hazırladıkları tezleri de
kabul edilmeyenler, ikinci sınavda da baĢarı gösteremeyen veya sınav hakkını kullanmayanlar
ile süresi içinde yabancı dil yeterliliği Ģartını yerine getirmeyenler, Planlama Uzman
Yardımcısı unvanını kaybederler ve Bakanlıkta durumlarına uygun kadrolara atanırlar.
(4) Planlama Uzmanı ile Planlama Uzman Yardımcılarının mesleğe alınmaları,
yetiĢtirilmeleri, yarıĢma sınavı, tez hazırlama ve yeterlik sınavı ile diğer hususlar
yönetmelikle düzenlenir.
MADDE 39- (1) Kamu idarelerinde çalıĢanlardan durumları yönetmelikteki Ģartlara
uygun olanlar, kurumlarının muvafakati ile Bakanlıkta sözleĢmeli olarak çalıĢtırılabilirler. Bu
personel kurumundan aylıksız izinli sayılır. Ġzinli oldukları sürece memuriyetleri ile ilgili
özlük hakları devam ettiği gibi, bu süreler kendi kurumlarında çalıĢmıĢ gibi addedilerek terfi
ve emekliliklerinde hesaba katılır ve herhangi bir iĢleme gerek kalmaksızın terfileri süresinde
yapılır.
(2) Birinci fıkrada belirtilen kamu idarelerinde görevli personel; aylık, ödenek, her
türlü zam ve tazminatlar ile diğer sosyal hak ve yardımları kurum veya kuruluĢlarınca
ödenmek kaydıyla geçici olarak Bakanlıkta görevlendirilebilir.
MADDE 40- (1) Bakanlık personeli, mesleki bilgi ve tecrübelerini geliĢtirmek ve ihtisas
yapmak üzere yurtdıĢına gönderilebilir.
MADDE 41- (1) 2451 sayılı Bakanlıklar ve Bağlı KuruluĢlarda Atama Usulüne ĠliĢkin
Kanunun eki cetvellerde sayılanlar dıĢında kalan memurların atamaları Bakan tarafından
yapılır. Bakan bu yetkisini alt kademelere devredebilir.
MADDE 42- (1) Kadroların tespiti, ihdası, kullanımı ve iptali ile kadrolara iliĢkin diğer
hususlar 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
hükümlerine göre düzenlenir.
MADDE 43- (1) Mevzuatta;
a) Devlet Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığının bağlı ya da sorumlu olduğu Bakana
yapılan atıflar Kalkınma Bakanına yapılmıĢ sayılır.
b) Devlet Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığına yapılan atıflar Kalkınma Bakanlığına;
Devlet Planlama TeĢkilatı MüsteĢarına yapılmıĢ olan atıflar Bakanlık MüsteĢarına; Devlet
Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığında diğer birim ve yöneticilerine yapılmıĢ atıflar Bakanlığın
ilgili birim ve yöneticilerine yapılmıĢ sayılır.
(2) 19/6/1994 tarih ve 540 sayılı Devlet Planlama TeĢkilatı KuruluĢ ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, ek 2 nci maddesi hariç, yürürlükten kaldırılmıĢtır.
(3) 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Devlet Planlama
TeĢkilatı MüsteĢarlığına ait bölümleri yürürlükten kaldırılmıĢ ve ekli (1) sayılı listede yer alan
kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvele
Kalkınma Bakanlığı bölümü olarak eklenmiĢtir.
GEÇĠCĠ MADDE 1- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin uygulanmasına iliĢkin
düzenlemeler, bir yıl içinde yürürlüğe konulur. Bu düzenlemeler yürürlüğe girinceye kadar
mevcut düzenlemelerin bu Kanun Hükmünde Kararnameye aykırı olmayan hükümlerinin
uygulanmasına devam olunur.
GEÇĠCĠ MADDE 2- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihte
Devlet Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığı merkez ve yurtdıĢı teĢkilatlarına ait her türlü taĢınır,
taĢıt, araç, gereç ve malzeme, her türlü borç ve alacaklar, yazılı ve elektronik ortamdaki her
türlü kayıtlar ve diğer dokümanlar ile kadro ve pozisyonlarda bulunan personel hiçbir iĢleme
gerek kalmaksızın Kalkınma Bakanlığına devredilmiĢ sayılır. Mülkiyeti Hazineye ait veya
Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taĢınmazlardan Maliye Bakanlığınca, Devlet Planlama
TeĢkilatı MüsteĢarlığına tahsis edilmiĢ taĢınmazlar hiçbir iĢleme gerek kalmaksızın tahsis
amacında kullanılmak üzere Bakanlığa tahsis edilmiĢ sayılır.
(2) Bakanlığın 2011 malî yılı harcamaları, 6091 sayılı 2011 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanununa istinaden Maliye Bakanlığınca yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar, Devlet
Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığının 2011 yılı bütçesinde yer alan bütçe ödeneklerinden
karĢılanır.
(3) Bakanlığın teĢkilatlanması sebebiyle teĢkilat, görev, personel, kadro, demirbaĢ devri
ve benzeri hususlarda ortaya çıkabilecek sorunları gidermeye Bakan yetkilidir.
GEÇĠCĠ MADDE 3- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihte
Devlet Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığında;
a) Genel Sekreter, MüsteĢarlık MüĢaviri, MüsteĢar MüĢaviri, Yönetim Bilgi Merkezi
Dairesi BaĢkanı, Ġdari ve Mali ĠĢler Dairesi BaĢkanı, Personel Dairesi BaĢkanı, Yayın ve
Temsil Dairesi BaĢkanı, Genel Sekreter Yardımcısı unvanlı kadrolarda bulunanların
görevleri bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihte sona erer. Bu fıkra
uyarınca görevleri sona erenler ekli (2) sayılı liste ile ihdas edilen Bakanlık MüĢaviri
kadrolarına halen bulundukları kadro dereceleriyle atanmıĢ sayılırlar. Bu madde uyarınca
ihdas edilen Bakanlık MüĢaviri kadroları, herhangi bir sebeple boĢalması halinde hiçbir
iĢleme gerek kalmaksızın iptal edilmiĢ sayılır.
b) Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihte, Devlet Planlama
TeĢkilatı MüsteĢarlığı kadrolarında bulunanlardan yukarıdaki fıkralarda belirtilenle dıĢında
kalanlar, Bakanlık için ihdas edilen aynı unvanlı kadrolara halen bulundukları kadro
dereceleriyle baĢka bir iĢleme gerek kalmaksızın atanmıĢ sayılır. Yukarıdaki fıkralarda
sayılanlar hariç olmak üzere kadro unvanları değiĢenler veya kaldırılanlar ise altı ay
içerisinde Bakanlıkta kazanılmıĢ hak aylık derecelerine uygun baĢka bir kadroya atanırlar.
Atama iĢlemi yapılıncaya kadar Bakanlıkça ihtiyaç duyulan iĢlerde görevlendirilirler. Bunlar
yeni bir kadroya atanıncaya kadar eski kadrolarına ait aylık, ek gösterge, her türlü zam ve
tazminatları ile diğer malî haklarını almaya devam eder.
(2) Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihte Devlet Planlama
TeĢkilatı MüsteĢarlığının yurtdıĢı teĢkilatında, Daimi Temsilci Yardımcısı, Planlama
MüĢaviri, Planlama MüĢaviri Yardımcısı kadrolarında görev yapanlar, Bakanlığın yurtdıĢı
teĢkilatında Daimi Temsilci Yardımcısı, Kalkınma MüĢaviri ve Kalkınma MüĢaviri Yardımcısı
kadrosuna atanmıĢ sayılırlar ve yurtdıĢı görev sürelerinin sonuna kadar görevlerine devam
eder.
(3) Devlet Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığında 540 sayılı Kanun Hükmüne Kararname
uyarınca kadro karĢılığı sözleĢmeli olarak istihdam edilen personelden bu Kanun Hükmünde
Kararnamenin 37 nci maddesinin birinci fıkrasında kadro unvanları yer almayan personelin
malî ve sosyal hakları hakkında bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği
tarihten önce yürürlükte olan mevzuat hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(4) Bu madde uyarınca atanan veya atanmıĢ sayılan personelin yeni kadrolarına
atandıkları veya atanmıĢ sayıldıkları tarih itibarıyla eski kadrolarına iliĢkin olarak en son
ayda aldıkları sözleĢme ücreti, aylık, ek gösterge, ikramiye (bir aya isabet eden net tutarı),
her türlü zam ve tazminatları, makam tazminatı, temsil tazminatı, görev tazminatı, ek ücret, ek
ödeme ve benzeri adlarla yapılan her türlü ödemelerin (ilgili mevzuatı uyarınca fiili
çalıĢmaya bağlı fazla mesai ücreti hariç) toplam net tutarının (bu tutar sabit bir değer olarak
esas alınır.); yeni atandıkları kadrolara iliĢkin olarak yapılan sözleĢme ücreti, aylık, ek
gösterge, ikramiye (bir aya isabet eden net tutarı), her türlü zam ve tazminatları, makam
tazminatı, temsil tazminatı, görev tazminatı, ek ücret, ek ödeme ve benzeri adlarla yapılan her
türlü ödemelerin (ilgili mevzuatı uyarınca fiili çalıĢmaya bağlı fazla mesai ücreti hariç)
toplam net tutarından fazla olması halinde aradaki fark tutarı, herhangi bir vergi ve kesintiye
tâbi tutulmaksızın fark kapanıncaya kadar ayrıca tazminat olarak ödenir. Atandıkları veya
atanmıĢ sayıldıkları kadro unvanlarında isteğe bağlı olarak herhangi bir değiĢiklik olanlarla,
kendi istekleriyle baĢka kurumlara atananlara fark tazminatı ödenmesine son verilir.
(5) Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet
Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığında geçen hizmetler Bakanlıkta geçmiĢ sayılır.
(6) Maliye Bakanlığı uhdesinde Hazine Avukatları tarafından Devlet Planlama TeĢkilatı
MüsteĢarlığını temsilen takip edilmekte olan dava ve icra takiplerine iliĢkin dosyalar, Maliye
Bakanlığı ve Bakanlıkça müĢtereken belirlenecek esaslara göre bu Kanun Hükmünde
Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde Bakanlığa
devredilir. Bu Ģekilde devredilen dava ve icra takipleri ile ilgili olarak devir tarihine
kadar yapılmıĢ her türlü iĢlem Bakanlık adına yapılmıĢ sayılır.
(7) Mülga 19/6/1994 tarihli ve 540 sayılı Devlet Planlama TeĢkilatı KuruluĢ ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 2 nci maddesi uyarınc sözleĢmeli
olarak çalıĢtırılanların sözleĢmeleri devam eder. Bunların mali ve sosyal hakları
hakkında bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten önce
yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(8) Mülga 28/7/1967 tarihli ve 933 sayılı Kalkınma Planının Uygulanması Esaslarına
Dair Kanun uyarınca sözleĢmeli olarak çalıĢtırılanların sözleĢmeleri devam eder. Bunların
mali ve sosyal hakları hakkında bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği
tarihten önce yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(9) Mülga 19/6/1994 tarihli ve 540 sayılı Devlet Planlama TeĢkilatı KuruluĢ ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 34 üncü maddesi uyarınca görev
yapanların görevlendirilmeleri baĢka bir iĢleme gerek kalmaksızın 39 uncu madde
hükümlerine göre devam eder.
GEÇĠCĠ MADDE 4- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararname ile kurulan Kalkınma
Bakanlığı teĢkilatlanıncaya kadar, Bakanlığın merkez ve yurtdıĢı teĢkilatında değiĢen veya
yeni kurulan birimlere verilen görevler ve hizmetler, Devlet Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığı
tarafından mevcut personel eliyle yürütülmeye devam olunur. Kalkınma Bakanlığı teĢkilat ve
kadrolarını en geç altı ay içinde bu Kanun Hükmünde Kararnameye uygun hale getirir.
GEÇĠCĠ MADDE 5- (1) Devlet Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığının yurtdıĢı teĢkilatı ve
yurtdıĢı birimleri, Kalkınma Bakanlığı yurtdıĢı teĢkilatı olarak faaliyetine devam eder.
Kadro değiĢiklikleri
GEÇĠCĠ MADDE 6- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren bir yıl süreyle 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 9 uncu
maddesindeki sınırlamalara bağlı olmaksızın boĢ kadrolarda sınıf, unvan ve derece, dolu
kadrolarda derece değiĢikliği yapmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.
MADDE 44- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararname yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 45- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür.
(I) SAYILI CETVEL
KALKINMA BAKANLIĞI TEġKĠLATI
MüsteĢar
MüsteĢar
Hizmet Birimleri
Yardımcısı
MüsteĢar
1) Yıllık Programlar ve Konjonktür
MüsteĢar
Yardımcısı
Değerlendirme Genel Müdürlüğü
MüsteĢar
2) Ekonomik Modeller ve Stratejik
Yardımcısı
AraĢtırmalar Genel Müdürlüğü
MüsteĢar
3) iktisadi Sektörler ve Koordinasyon Genel
Yardımcısı
Müdürlüğü
MüsteĢar
4) Sosyal Sektörler ve Koordinasyon Genel
Yardımcısı
Müdürlüğü
5) Bölgesel GeliĢme ve Yapısal Uyum
Genel Müdürlüğü
6) DıĢ Ekonomik ĠliĢkiler Genel Müdürlüğü
7) Yatırım Programlama, Ġzleme ve
Değerlendirme Genel Müdürlüğü
8) Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü
9) Hukuk MüĢavirliği
10) Strateji GeliĢtirme Dairesi BaĢkanlığı
11)
Kurullar
Sekreteryası
Dairesi
BaĢkanlığı
12) Basın ve Halkla ĠliĢkiler MüĢavirliği
13) Özel Kalem Müdürlüğü
(II) SAYILI CETVEL
KALKINMA BAKANLIĞI SÖZLEġME ÜCRET CETVELĠ
(BRÜT TL)
Kadro Unvanı
Taban
Tavan
Ücreti
Ücreti
MüsteĢar
3.006,29 3.311,85
MüsteĢar Yardımcısı
2.891,28 3.041,85
Genel Müdür, Kalkınma AraĢtırmaları Merkezi 2.687,24 2.886,47
BaĢkanı
I. Hukuk MüĢaviri, Genel Müdür Yardımcısı, 1.859,19 2.614,26
Strateji GeliĢtirme Dairesi
BaĢkanı, Bakanlık MüĢaviri
Daire BaĢkanı, Basın ve Halkla ĠliĢkiler 1.804,50 2.541,69
MüĢaviri, Özel Kalem Müdürü
Planlama Uzmanı, Hukuk MüĢaviri
Kadro Derecesi 1
1.786,30 2.487,13
Kadro Derecesi 2
1.758,17 2.426,03
Kadro Derecesi 3
1.739,83 2.407,65
Kadro Derecesi 4
1.721,55 2.389,59
Kadro Derecesi 5
1.703,22 2.371,39
Kadro Derecesi 6
1.684,91 2.353,08
Kadro Derecesi 7
1.666,57 2.334,78
Bilgisayar Mühendisi, Çözümleyici (Yönetim 1.397,20 2.280,48
Hizmetleri Genel
Müdürlüğünde görevli)
Planlama Uzman Yardımcısı
1.403,83 1.876,90
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Dava dilekçesinde, Anayasa‘nın BaĢlangıç‘ı ile 2., 6., 91., 112. ve 166. maddelerine
dayanılmıĢtır.
III- ĠLK ĠNCELEME
Anayasa Mahkemesi Ġçtüzüğü‘nün 8. maddesi uyarınca HaĢim KILIÇ, Osman
Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Fettah OTO, Serdar
ÖZGÜLDÜR, Recep KÖMÜRCÜ, Alparslan ALTAN, Engin YILDIRIM, Nuri
NECĠPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI ve Erdal TERCAN‘ın katılımlarıyla
22.9.2011 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında;
1- Dosyada eksiklik bulunmadığından iĢin esasının incelenmesine,
2- Yürürlüğü durdurma isteminin esas inceleme aĢamasında karara bağlanmasına,
OYBĠRLĠĞĠYLE karar verilmiĢtir.
IV- ESASIN ĠNCELENMESĠ
Dava dilekçesi ve ekleri, Raportör Hamit YELKEN tarafından hazırlanan iĢin esasına
iliĢkin rapor, dava konusu kanun hükmünde kararname kuralları, dayanılan Anayasa kuralları
ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği
görüĢülüp düĢünüldü:
A- Kanun Hükmünde Kararnamelerin Yargısal Denetimi Hakkında Genel
Açıklama
Anayasa‘nın 91. maddesinde düzenlenen kanun hükmünde kararnameler, iĢlevsel
yönden yasama iĢlemi niteliğinde olduğundan yargısal denetimlerinin yapılması görev ve
yetkisi Anayasa‘nın 148. maddesi ile Anayasa Mahkemesine verilmiĢtir. Yargısal denetimde
kanun hükmünde kararnamenin, öncelikle yetki kanununa sonra da Anayasa‘ya uygunluğu
sorunlarının çözümlenmesi gerekir. Her ne kadar, Anayasa‘nın 148. maddesinde kanun
hükmünde kararnamelerin yetki kanunlarına uygunluğunun denetlenmesinden değil, yalnızca
Anayasa‘ya biçim ve esas bakımlarından uygunluğunun denetlenmesinden söz edilmekte ise
de Anayasa‘ya uygunluk denetiminin içerisine öncelikle kanun hükmünde kararnamenin yetki
kanununa uygunluğunun denetimi de girer. Çünkü Anayasa‘da, Bakanlar Kuruluna ancak
yetki kanununda belirtilen sınırlar içerisinde kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi
verilmesi öngörülmüĢtür. Yetkinin dıĢına çıkılması, kanun hükmünde kararnameyi
Anayasa‘ya aykırı duruma getirir.
Dayanaklarını doğrudan doğruya Anayasa‘dan alan olağanüstü hal kanun hükmünde
kararnamelerinden farklı olarak, olağan dönemlerdeki kanun hükmünde kararnamelerin bir
yetki kanununa dayanması zorunludur. Bu nedenle, kanun hükmünde kararnameler ile
dayandıkları yetki kanunu arasında çok sıkı bir bağ vardır. Kanun hükmünde kararnamenin
yetki kanunu ile olan bağı, kanun hükmünde kararnameyi aynen ya da değiĢtirerek kabul eden
kanun ile kesilir. Kanun hükmünde kararnamenin Anayasa‘ya uygun bir yetki kanununa
dayanması, geçerliliğinin ön koĢuludur. Bir yetki kanununa dayanmadan çıkartılan veya
dayandığı yetki kanunu iptal edilen kanun hükmünde kararnamelerin içeriği Anayasa‘ya
aykırılık oluĢturmasa bile bunların Anayasa‘ya uygunluğundan söz edilemez.
Kanun hükmünde kararnamelerin Anayasa‘ya uygunluk denetimi, kanunların
denetiminden farklıdır. Anayasa‘nın 11. maddesinde, ―Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.‖
denilmektedir. Bu nedenle kanunların denetiminde, onların yalnızca Anayasa kurallarına
uygun olup olmadıkları saptanır. Kanun hükmünde kararnameler ise konu, amaç, kapsam ve
ilkeleri yönünden hem dayandıkları yetki kanununa hem de Anayasa‘ya uygun olmak
zorundadırlar.
Anayasa‘da kimi konuların kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenmesi
yasaklanmaktadır. Anayasa‘nın 91. maddesinin birinci fıkrasında ―Sıkıyönetim ve olağanüstü
haller saklı kalmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan
temel haklar, kiĢi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümde yer alan siyasî haklar ve
ödevler...‖in kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceği belirtilmiĢtir. Bu kural
gereğince, Türkiye Büyük Millet Meclisi, ―Bakanlar Kurulu‖na ancak kanun hükmünde
kararnameyle düzenlenmesi yasaklanmıĢ alana girmeyen konularda kanun hükmünde
kararname çıkarma yetkisi verebilir.
Anayasa‘nın herhangi bir maddesinde kanunla düzenleneceği öngörülen bir konunun,
Anayasa‘nın 91. maddesinin birinci fıkrasının açıkça yasakladığı hükümler ile ilgili
olmadıkça ya da Anayasa‘nın 163. maddesinde olduğu gibi kanun hükmünde kararname
çıkarılamayacağı açıkça belirtilmedikçe kanun hükmünde kararname ile düzenlenmesi
Anayasa‘ya aykırılık oluĢturmaz.
Öte yandan, Anayasanın 91. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, yetki kanununda,
çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin, süresi ile süresi içinde birden fazla kararname
çıkarılıp çıkarılamayacağının gösterilmesi gerekmektedir.
B- Kanun Hükmünde Kararname‟nin Tümünün Anayasa‟ya Aykırılığı Ġddiasının
Ġncelenmesi
Dava dilekçesinde, KHK‘nin dayanağı olan 6.4.2011 günlü, 6223 sayılı Yetki
Kanunu‘nun Anayasaya aykırı olduğu ve iptali gerekeceği, iptal edilmesi hâlinde ise
KHK‘nin dayanaktan yoksun kalacağı belirtilerek, KHK‘nin tümünün Anayasa‘nın
BaĢlangıç‘ı ile 2., 6. ve 91. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüĢtür.
Anayasa Mahkemesinin 27.10.2011 günlü, E.2011/60, K.2011/147 sayılı kararı ile 6223
sayılı Yetki Kanunu‘nun Anayasa‘ya aykırılığı iddiasına dayalı iptal isteminin reddine karar
verildiğinden KHK‘nin tümüne yönelik Anayasa‘ya aykırılık iddiası dayanaksız kalmıĢtır.
Ġptal isteminin reddi gerekir.
C- Kanun Hükmünde Kararname‟nin Ayrı Ayrı Tüm Maddeleri ve Eki (I) ve (II)
Sayılı Cetvellerin 6223 Sayılı Yetki Kanunu Kapsamında Olup Olmadığının Ġncelenmesi
Dava dilekçesinde, KHK‘nin ayrı ayrı tüm maddeleri ile eki cetvellerin, 6223 sayılı
Yetki Kanunu kapsamında olmadığı belirtilerek Anayasa‘nın 91. maddesine aykırı oldukları
ileri sürülmüĢtür.
1- KHK‟nin 31. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrası
KHK‘nin 31. maddesinin (2) numaralı fıkrası, 26.9.2011 günlü, 659 sayılı Genel Bütçe
Kapsamındaki Kamu Ġdareleri ve Özel Bütçeli Ġdarelerde Hukuk Hizmetlerinin
Yürütülmesine ĠliĢkin Kanun Hükmünde Kararname‘nin 17. maddesiyle değiĢtirildiğinden,
konusu kalmayan bu fıkraya iliĢkin iptal istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına
karar vermek gerekir.
2- KHK‟nin 37. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrası ve Geçici 3. Maddesinin (3)
Numaralı Fıkrası ile Eki (II) Sayılı Cetvel
KHK‘nin 37. maddesinin (1) numaralı fıkrası, geçici 3. maddesinin (3) numaralı fıkrası
ile eki (II) sayılı Cetvel 11.10.2011 günlü, 666 sayılı Kamu Görevlilerinin Mali Haklarının
Düzenlenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde DeğiĢiklik
Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname‘nin 1. maddesiyle yürürlükten
kaldırıldığından, konusu kalmayan bu fıkralara ve cetvele iliĢkin iptal istemi hakkında karar
verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekir.
3- KHK‟nin Diğer Kuralları
6223 sayılı Yetki Kanunu‘nun amaç ve kapsamını düzenleyen 1. maddesinde, Kanun‘un
amacı, kamu hizmetlerinin düzenli, süratli, etkin, verimli ve ekonomik bir Ģekilde
yürütülmesini sağlamak olarak belirlenmiĢ ve yetkinin kapsamı iki baĢlık altında tespit
edilmiĢtir.
Yetkinin kapsamına ilk olarak kamu hizmetlerinin bakanlıklar arasındaki dağılımının
yeniden belirlenmesi girmektedir. Bu çerçevede gerekli görülmesi hâlinde yeni bakanlıklar
kurulması, var olan bakanlıkların birleĢtirilmesi, bakanlıkların bağlı, ilgili ve iliĢkili
kuruluĢlarının yeniden belirlenmesi için kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi
verilmiĢtir. Bu amaçla;
1- Mevcut bakanlıkların birleĢtirilmesine veya kaldırılmasına, yeni bakanlıklar
kurulmasına, anılan bakanlıkların bağlı, ilgili ve iliĢkili kuruluĢlarıyla hiyerarĢik iliĢkilerine,
2- Mevcut bağlı, ilgili ve iliĢkili kuruluĢların bağlılık ve ilgilerinin yeniden
belirlenmesine veya bunların mevcut, birleĢtirilen veya yeni kurulan bakanlıklar bünyesinde
hizmet birimi olarak yeniden düzenlenmesine,
3- Mevcut bakanlıklar ile birleĢtirilen veya yeni kurulan bakanlıkların görev, yetki,
teĢkilat ve kadrolarının düzenlenmesine, taĢrada ve yurt dıĢında teĢkilatlanma esaslarına,
iliĢkin kanun hükmünde kararname çıkarılabilecektir.
Ġkinci olarak, kamu kurum ve kuruluĢlarında istihdam edilen memurlar, iĢçiler,
sözleĢmeli personel ile diğer kamu görevlilerinin atanma, nakil, görevlendirilme, seçilme,
terfi, yükselme, görevden alınma ve emekliye sevk edilme usul ve esaslarına iliĢkin olarak
değiĢiklikler ve yeni düzenlemeler yapılması için kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi
verilmiĢtir.
Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde yapılan inceleme sonucunda; KHK‘nin, hakkında
karar verilmesine yer olmadığına karar verilenler ile Anayasa‘nın 91. maddesi uyarınca iptal
edilenler dıĢında kalan diğer kuralları, 6223 sayılı Yetki Kanunu kapsamında kaldıklarından
Anayasa‘nın 91. maddesine aykırı değildir. Ġptal istemlerinin reddi gerekir.
KHK‘nin 37. maddesinin (2) ve (3) numaralı fıkraları yönünden Serruh KALELĠ, Fulya
KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT,
Zehra Ayla PERKTAġ ile Burhan ÜSTÜN bu görüĢe katılmamıĢlardır.
D- Kanun Hükmünde Kararname‟nin Tüm Maddelerinin Anayasa‟nın 91.
Maddesi Yönünden Ġncelenmesi
Dava dilekçesinde, KHK‘nin ayrı ayrı tüm maddelerinin ve eki cetvellerin, kanun
hükmünde kararnameyle düzenlenmesi yasaklanmıĢ alanlara iliĢkin düzenleme içerdiği
belirtilerek Anayasa‘nın 91. maddesine aykırı oldukları ileri sürülmüĢtür.
1- KHK‟nin 38. Maddesinin (2), (3) ve (4) Numaralı Fıkraları
KHK‘nin 38. maddesinde, Planlama Uzmanlığı ve Uzman Yardımcılığı kadroları
kurulmuĢ ve bu kadrolarda görev yapacak kiĢilerin atanma usul ve esasları düzenlenmiĢtir.
Anılan maddenin (2) numaralı fıkrasında, Planlama Uzman Yardımcılığına atanmanın
koĢulları; (3) numaralı fıkrasında, Planlama Uzmanlığına atanmanın koĢulları ile bu koĢulları
yerine getiremeyen Uzman Yardımcılarının bu unvanlarını kaybedecekleri ve Bakanlıkta
durumlarına uygun kadrolara atanacakları; (4) numaralı fıkrasında ise Planlama Uzmanı ile
Uzman Yardımcılarının mesleğe alınmaları, yetiĢtirilmeleri, yarıĢma sınavı ve yeterlik sınavı
ile diğer hususların yönetmelikle düzenleneceği kurala bağlanmıĢtır.
Anayasa‘nın 91. maddesinin birinci fıkrasında ―Sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı
kalmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel
haklar, kiĢi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümde yer alan siyasî haklar ve ödevler...‖in
kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceği belirtilmiĢtir. Öte yandan, Anayasa‘nın
―Kamu hizmetlerine girme hakkı‖ baĢlıklı 70. maddesinin birinci fıkrasında, her Türk‘ün,
kamu hizmetlerine girme hakkına sahip olduğu belirtildikten sonra ikinci fıkrasında hizmete
alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden baĢka hiçbir ayırım gözetilemeyeceği kurala
bağlanmıĢtır. Buna göre, Anayasa‘nın ―Siyasi Haklar ve Ödevler‖ baĢlıklı dördüncü
bölümünde yer alan ve 70. maddesinde korunan kamu hizmetlerine girme hakkına iliĢkin
olarak kanun hükmünde kararname ile düzenleme yapılması mümkün değildir.
Planlama Uzmanlığı ve Uzman Yardımcılığı kadrolarına giriĢ koĢullarının belirlenmesi,
Anayasa‘nın 70. maddesine göre kamu hizmetine girme hakkına iliĢkin olduğundan, bu
hususu düzenleyen KHK‘nin 38. maddesinin (2), (3) ve (4) numaralı fıkraları, Anayasa‘nın
91. maddesinin birinci fıkrasına aykırıdır. Ġptalleri gerekir.
Serdar ÖZGÜLDÜR ile Burhan ÜSTÜN bu görüĢlere değiĢik gerekçeyle katılmıĢlardır.
Alparslan ALTAN, Recep KÖMÜRCÜ, Engin YILDIRIM, Nuri NECĠPOĞLU, Hicabi
DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI ile Muammer TOPAL bu görüĢe katılmamıĢlardır.
2- KHK‟nin Diğer Kuralları
KHK‘nin iptal edilen kuralları ile hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar
verilenler dıĢında kalan diğer kurallarında, Anayasa‘nın 91. maddesinin birinci fıkrası
uyarınca kanun hükmünde kararname ile düzenlenmesi yasaklanmıĢ alanlara iliĢkin herhangi
bir aykırılık saptanmadığından bu kurallara iliĢkin iptal isteminin reddi gerekir.
KHK‘nin 27. maddesi yönünden Serruh KALELĠ, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet
ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAġ, Recep
KÖMÜRCÜ ile Erdal TERCAN bu görüĢe katılmamıĢlardır.
E- Ġçeriği Ġtibariyle Anayasa‟ya Aykırılığı Ġleri Sürülen Kanun Hükmünde
Kararname‟nin 43. Maddesinin Ġncelenmesi
Dava dilekçesinde, Devlet Planlama TeĢkilatının, Anayasa‘nın 166. maddesi gereğince
tıpkı Milli Güvenlik Kurulu ve Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı gibi yürütmenin Bakanlık
örgütlenmesinin dıĢında, anayasal bir Devlet kurumu olduğu, bu Kurumun organik olarak
BaĢbakanlığa bağlı fakat fonksiyonel olarak bağımsız bir müsteĢarlık hüviyetinin bulunduğu
ve yürüttüğü görevlerin niteliği sebebiyle herhangi bir bakanlığa bağlı olarak değil,
bakanlıklar arası koordinasyonu sağlayacak ve bakanlıklar üstü bir iradeye bağlı Ģekilde
çalıĢması gerektiği, Anayasa‘nın 112. maddesi gereğince de BaĢbakan‘ın Bakanlar Kurulunun
baĢkanı olarak, bakanlıklar arasında iĢbirliğini sağlaması ve hükümetin genel siyasetini
gözetmesi gerektiği, BaĢbakan‘a verilen bu anayasal görevin Devletin tüm bakanlıklarını,
bağlı, ilgili ve iliĢkili kuruluĢlarını ortak kesen planlama, eĢgüdüm, iĢbirliği ve müĢavirlik
görevlerinin yürütümünün ihtisaslaĢtığı bakanlıklar üstü bir teĢkilatlanmayı zorunlu kıldığı,
bu sebeple Devlet Planlama TeĢkilatının kaldırılarak bu TeĢkilatın yerine getirdiği görevlerin
Kalkınma Bakanlığına verilmesini düzenleyen KHK‘nin Anayasa‘nın 112. ve 166.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüĢtür.
Dava dilekçesinde, KHK‘nin hangi maddesinin Anayasa‘ya aykırı olduğu
belirtilmeksizin tümünün Anayasa‘ya aykırı olduğu ileri sürülmüĢ ise de belirtilen
gerekçelerin KHK‘nin 43. maddesiyle ilgisi olduğu anlaĢıldığından inceleme anılan maddeyle
sınırlı olarak yapılmıĢtır.
Dava konusu kuralda, Devlet Planlama TeĢkilatını düzenleyen 19. 6. 1994 günlü, 540
sayılı Devlet Planlama TeĢkilatı KuruluĢ ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname yürürlükten kaldırılmakta ve daha önce mevzuatta Devlet Planlama TeĢkilatına
veya bu teĢkilat içerisindeki bir birime veya organa yapılan atıflar Kalkınma Bakanlığına veya
onun içindeki organ ve birimlere yapılmıĢ sayılmaktadır.
Kuralda bu değiĢikliklere paralel olarak ayrıca, 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin eki (I) Sayılı Cetvel‘de Devlet Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığına ait bölümler
yürürlükten kaldırılmakta ve KHK‘ye ekli (1) Sayılı Liste‘de yer alan kadroların ihdas
edilerek 190 sayılı KHK‘nin eki (I) Sayılı Cetvel‘e Kalkınma Bakanlığı bölümü olarak
eklendiği hüküm altına alınmaktadır.
Anayasa‘nın ―Planlama; Ekonomik ve Sosyal Konsey‖ baĢlıklı 166. maddesinde,
―Ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, özellikle sanayinin ve tarımın yurt düzeyinde
dengeli ve uyumlu biçimde hızla geliĢmesini, ülke kaynaklarının döküm ve değerlendirilmesini
yaparak verimli Ģekilde kullanılmasını planlamak, bu amaçla gerekli teĢkilatı kurmak
Devletin görevidir.
Planda milli tasarrufu ve üretimi artırıcı, fiyatlarda istikrar ve dıĢ ödemelerde dengeyi
sağlayıcı, yatırım ve istihdamı geliĢtirici tedbirler öngörülür; yatırımlarda toplum yararları
ve gerekleri gözetilir; kaynakların verimli Ģekilde kullanılması hedef alınır. Kalkınma
giriĢimleri, bu plana göre gerçekleĢtirilir.
Kalkınma planlarının hazırlanmasına, Türkiye Büyük Millet Meclisince onaylanmasına,
uygulanmasına, değiĢtirilmesine ve bütünlüğünü bozacak değiĢikliklerin önlenmesine iliĢkin
usul ve esaslar kanunla düzenlenir.
Ekonomik ve sosyal politikaların oluĢturulmasında hükümete istiĢarî nitelikte görüĢ
bildirmek amacıyla Ekonomik ve Sosyal Konsey kurulur. Ekonomik ve Sosyal Konseyin
kuruluĢ ve iĢleyiĢi kanunla düzenlenir. ‖ hükmüne yer verilmiĢtir.
Sosyal devletin önemli ilkelerinden biri olarak kabul edilen planlama, Anayasa‘nın 166.
maddesi uyarınca Devlet tarafından yürütülmesi gereken zorunlu bir görevdir. Yine bu
zorunlu görevi yürütecek bir teĢkilatın kurulması da 166. maddenin amir hükmü gereğidir.
Ancak, bu teĢkilatın türü, niteliği ve yapısıyla ilgili olarak Anayasa‘da herhangi bir belirleme
yapılmamıĢ; bu hususlarda ne tür bir düzenleme yapılacağı kanun koyucunun takdirine
bırakılmıĢtır. Bu çerçevede, daha önce BaĢbakanlığa bağlı bir kuruluĢ olan Devlet Planlama
TeĢkilatı aracılığıyla yerine getirilen planlama görevinin, dava konusu kuralla yeni kurulan
Kalkınma Bakanlığına verilmesinde, Anayasa‘ya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa‘nın 166. maddesine aykırı değildir.
Ġptal isteminin reddi gerekir.
Fulya KANTARCIOĞLU bu görüĢe katılmamıĢtır.
Kuralın, Anayasa‘nın 112. maddesiyle ilgisi görülmemiĢtir.
V- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI ĠSTEMĠ
3.6.2011 günlü, 641 sayılı Kalkınma Bakanlığının TeĢkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname‘nin:
A) 6.4.2011 günlü, 6223 sayılı Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir
ġekilde Yürütülmesini Sağlamak Üzere Kamu Kurum ve KuruluĢlarının TeĢkilat, Görev ve
Yetkileri ile Kamu Görevlilerine ĠliĢkin Konularda Yetki Kanunu‘nun iptal edilmesi hâlinde
dayanaksız hâle geleceği yönünden ileri sürülen iptal istemi, 8.11.2012 günlü, E.2011/88,
K.2012/175 sayılı kararla reddedildiğinden, Kararname‘nin tümünün yürürlüğünün
durdurulması isteminin REDDĠNE,
B) 1) Kapsam yönünden;
a- 1., 2., 3., 4., 5., 6., 7., 8., 9., 10., 11., 12., 13., 14., 15., 16., 17., 18., 19., 20., 21., 22.,
23., 24., 25., 26., 27., 28., 29., 30. maddelerine, 31. maddesinin (1) numaralı fıkrasına, 32.,
33., 34., 35., 36. maddelerine, 37. maddesinin (2) ve (3) numaralı fıkralarına, 38. maddesinin
(1) numaralı fıkrasına, 39., 40., 41., 42., 43., geçici 1., geçici 2. maddelerine, geçici 3.
maddesinin (1), (2), (4), (5), (6), (7), (8) ve (9) numaralı fıkralarına, geçici 4., geçici 5., geçici
6., 44., 45. maddelerine ve eki (I) Sayılı Cetvel‘e yönelik iptal istemleri, 8.11.2012 günlü,
E.2011/88, K.2012/175 sayılı kararla reddedildiğinden, bu maddelere, fıkralara ve cetvele
iliĢkin yürürlüğün durdurulması isteminin REDDĠNE,
b- 31. maddesinin (2) numaralı fıkrası, 37. maddesinin (1) numaralı fıkrası, geçici 3.
maddesinin (3) numaralı fıkrası ile (II) Sayılı Cetvel‘i hakkında, 8.11.2012 günlü, E.2011/88,
K.2012/175 sayılı kararla karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğinden, bu fıkralara
ve cetvele iliĢkin yürürlüğün durdurulması istemi hakkında KARAR VERĠLMESĠNE YER
OLMADIĞINA,
2) Anayasa‘nın 91. maddesinin birinci fıkrası yönünden;
a- 1., 2., 3., 4., 5., 6., 7., 8., 9., 10., 11., 12., 13., 14., 15., 16., 17., 18., 19., 20., 21., 22.,
23., 24., 25., 26., 27., 28., 29., 30. maddelerine, 31. maddesinin (1) numaralı fıkrasına, 32.,
33., 34., 35., 36. maddelerine, 37 maddesinin (2) ve (3) numaralı fıkralarına, 38. maddesinin
(1) numaralı fıkrasına, 39., 40., 41., 42., 43., geçici 1., geçici 2. maddelerine, geçici 3.
maddesinin (1), (2), (4), (5), (6), (7), (8) ve (9) numaralı fıkralarına, geçici 4., geçici 5., geçici
6., 44., 45. maddelerine ve eki (I) Sayılı Cetvel‘e yönelik iptal istemleri, 8.11.2012 günlü,
E.2011/88, K.2012/175 sayılı kararla reddedildiğinden, bu maddelere, fıkralara ve cetvele
iliĢkin yürürlüğün durdurulması isteminin REDDĠNE,
b- 38. maddesinin (2), (3) ve (4) numaralı fıkralarına iliĢkin iptal hükmünün yürürlüğe
girmesinin ertelenmesi nedeniyle bu fıkraların YÜRÜRLÜĞÜNÜN DURDURULMASI
ĠSTEMĠNĠN REDDĠNE,
C) Ġçeriği itibariyle Anayasa‘ya aykırılığı ileri sürülen 43. maddesine yönelik iptal
istemi, 8.11.2012 günlü, E.2011/88, K.2012/175 sayılı kararla reddedildiğinden, bu maddeye
iliĢkin yürürlüğün durdurulması isteminin REDDĠNE,
8.11.2012 gününde OYBĠRLĠĞĠYLE karar verilmiĢtir.
VI- ĠPTAL HÜKMÜNÜN YÜRÜRLÜĞE GĠRECEĞĠ GÜN SORUNU
Anayasa‘nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında, ―Kanun, kanun hükmünde kararname
ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Ġçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî
Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi
iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaĢtırabilir. Bu tarih, kararın Resmî
Gazetede yayımlandığı günden baĢlayarak bir yılı geçemez.‖ denilmekte, 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin KuruluĢu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun‘un 66. maddesinin (3)
numaralı fıkrasında da bu kural tekrarlanmaktadır.
3.6.2011 günlü, 641 sayılı Kalkınma Bakanlığının TeĢkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname‘nin 38. maddesinin (2), (3) ve (4) numaralı fıkralarının iptal
edilmeleri nedeniyle doğacak hukuksal boĢluk kamu yararını ihlal edecek nitelikte
görüldüğünden, Anayasa‘nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun‘un 66.
maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince bu fıkralara iliĢkin iptal hükmünün, kararın Resmî
Gazete‘de yayımlanmasından baĢlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüĢtür.
VII- SONUÇ
3.6.2011 günlü, 641 sayılı Kalkınma Bakanlığının TeĢkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname‘nin:
A) 6.4.2011 günlü, 6223 sayılı Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir
ġekilde Yürütülmesini Sağlamak Üzere Kamu Kurum ve KuruluĢlarının TeĢkilat, Görev ve
Yetkileri ile Kamu Görevlilerine ĠliĢkin Konularda Yetki Kanunu‘na yönelik iptal istemi,
27.10.2011 günlü, E. 2011/60, K. 2011/147 sayılı kararla reddedildiğinden, Kararname‘nin
tümüne yönelik iptal isteminin REDDĠNE, OYBĠRLĠĞĠYLE,
B) 1- a- 1., 2., 3., 4., 5., 6., 7., 8., 9., 10., 11., 12., 13., 14., 15., 16., 17., 18., 19., 20., 21.,
22., 23., 24., 25., 26., 27., 28., 29., 30., 31. maddesinin (1) numaralı fıkrası, 32., 33., 34., 35.,
36., 38. maddesinin (1) numaralı fıkrası, 39., 40., 41., 42., 43., geçici 1., geçici 2., geçici 3.
maddesinin (1), (2), (4), (5), (6), (7), (8) ve (9) numaralı fıkraları , geçici 4., geçici 5., geçici
6., 44. ve 45. maddeleri ve eki (I) Sayılı Cetvel‘i 6223 sayılı Yetki Kanunu kapsamında
olduğundan Anayasa‘ya aykırı olmadığına ve bu maddelere, fıkralara ve cetvele iliĢkin iptal
isteminin REDDĠNE, OYBĠRLĠĞĠYLE,
b- 37. maddesinin (2) ve (3) numaralı fıkraları, 6223 sayılı Kanun kapsamında
olduğundan Anayasa‘ya aykırı olmadığına ve bu fıkralara iliĢkin iptal isteminin REDDĠNE,
Serruh KALELĠ, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman
Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAġ ile Burhan ÜSTÜN‘ün karĢıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA,
2- a- 31. maddesinin (2) numaralı fıkrası, 26.9.2011 günlü, 659 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname‘nin 17. maddesi ile değiĢtirildiğinden,
b- 37. maddesinin (1) numaralı fıkrası, 11.10.2011 günlü, 666 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname‘nin 1. maddesi ile yürürlükten kaldırıldığından,
c- Geçici 3. maddesinin (3) numaralı fıkrası, 666 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname‘nin 1. maddesiyle yürürlükten kaldırıldığından,
d- (II) Sayılı Cetvel‘i, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname‘nin 1. maddesiyle
yürürlükten kaldırıldığından,
konusu kalmayan bu fıkralara ve cetvele iliĢkin iptal istemi hakkında KARAR
VERĠLMESĠNE YER OLMADIĞINA, OYBĠRLĠĞĠYLE,
3- a- 1., 2., 3., 4., 5., 6., 7., 8., 9., 10., 11., 12., 13., 14., 15., 16., 17., 18., 19., 20., 21.,
22., 23., 24., 25., 26., 28., 29., 30., 31. maddesinin (1) numaralı fıkrası, 32., 33., 34., 35., 36.,
37. maddenin (2) ve (3) numaralı fıkraları, 38. maddesinin (1) numaralı fıkrası, 39., 40., 41.,
42., 43., geçici 1., geçici 2., geçici 3. maddesinin (1), (2), (4), (5), (6), (7), (8) ve (9) numaralı
fıkraları , geçici 4., geçici 5., geçici 6., 44. ve 45. maddeleri ve eki (I) Sayılı Cetvel‘in
Anayasa‘nın 91. maddesinin birinci fıkrası uyarınca Anayasa‘ya aykırı olmadığına bu
maddelere, fıkralara ve cetvele iliĢkin iptal isteminin REDDĠNE, OYBĠRLĠĞĠYLE,
b- 27. maddesinin Anayasa‘nın 91. maddesinin birinci fıkrası uyarınca Anayasa‘ya
aykırı olmadığına ve bu maddeye iliĢkin iptal isteminin REDDĠNE, Serruh KALELĠ, Fulya
KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT,
Zehra Ayla PERKTAġ, Recep KÖMÜRCÜ ile Erdal TERCAN‘ın karĢıoyları ve 6216 sayılı
Kanun‘un 65. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince OYÇOKLUĞUYLA,
c- 38. maddesinin (2), (3) ve (4) numaralı fıkralarının, Anayasa‘nın 91. maddesinin
birinci fıkrası uyarınca Anayasa‘ya aykırı olduğuna ve ĠPTALĠNE, Alparslan ALTAN, Recep
KÖMÜRCÜ, Engin YILDIRIM, Nuri NECĠPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz
AKINCI, ile Muammer TOPAL‘ın karĢıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
d- 38. maddesinin (2), (3) ve (4) numaralı fıkralarının iptal edilmeleri nedeniyle,
Anayasa‘nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun‘un 66. maddesinin (3)
numaralı fıkrası gereğince bu fıkralara iliĢkin ĠPTAL HÜKMÜNÜN, KARARIN RESMÎ
GAZETE‘DE YAYIMLANMASINDAN
BAġLAYARAK ALTI AY SONRA
YÜRÜRLÜĞE GĠRMESĠNE, OYBĠRLĠĞĠYLE,
C) Ġçeriği itibariyle Anayasa‘ya aykırılığı ileri sürülen 43. maddesinin Anayasa‘ya
aykırı olmadığına ve bu maddeye iliĢkin iptal isteminin REDDĠNE, Fulya
KANTARCIOĞLU‘nun karĢı oyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
8.11.2012 gününde karar verildi.
BaĢkan
HaĢim KILIÇ
BaĢkanvekili
Serruh KALELĠ
BaĢkanvekili
Alparslan ALTAN
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
Üye
Mehmet ERTEN
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Üye
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
Üye
Zehra Ayla
PERKTAġ
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
Üye
Burhan ÜSTÜN
Üye
Engin YILDIRIM
Üye
Nuri NECĠPOĞLU
Üye
Hicabi DURSUN
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
Üye
Erdal TERCAN
Üye
Muammer TOPAL
KARġIOY GEREKÇESĠ
641 sayılı KHK‘nin ―Mali Haklar‖ baĢlıklı 37. maddesinin (1) numaralı fıkrası 666
sayılı KHK‘nin 1. maddesi ile yürürlükten kaldırıldığından, bu fıkra yönünden Karar
Verilmesine Yer Olmadığına karar verildiğinden; geride (2) ve (3) numaralı fıkralar kalmıĢtır.
Maddenin kalan fıkraları Ģu Ģekildedir:
―(2) Yabancı uzmanlar da sözleĢmeli olarak istihdam edilebilir.
(3) Bu suretle çalıĢtırılacakların sözleĢme usul ve esasları ile ücret miktarı ve her çeĢit
ödemeler Bakanlar Kurulunca tespit edilir.‖
6.4.2011 günlü, 6223 sayılı Yetki Kanunu‘nun 1. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi
―Kamu kurum ve kuruluĢlarında istihdam edilen memurlar iĢçiler, sözleĢmeli personel ile
diğer kamu görevlilerinin çalıĢmalarında etkinliği arttırmak üzere, bunların atanma, nakil
görevlendirme, seçilme, terfi, yükselme, görevden alınma ve emekliye sevk edilme usul ve
esaslarına‖ iliĢkin konularda düzenlemelerde bulunmak üzere, Bakanlar Kurulu‘na Kanun
Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi vermektir. 641 sayılı KHK‘nin 37. maddesinin (2) ve
(3) numaralı fıkralarında ise ―istihdam edilen‖ kamu görevlileri ile ilgili değil; ―yabancı
uzmanlar‖ın sözleĢmeli olarak istihdam edilmesi ile ilgili konular yer almaktadır. Oysa
yabancı uzman istihdamı ile ilgili olarak 6223 sayılı Yetki Kanunu‘nda herhangi bir
düzenleme yapma yetkisi verilmediği görülmektedir. Dolayısıyla yürütme organı tarafından
bu konuda KHK ile bir düzenleme yapılabilmesi imkânı bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenle, söz konusu kuralların iptali gerektiğini değerlendirdiğimizde, aksi
yöndeki çoğunluk kararına katılmıyoruz.
BaĢkanvekili
Serruh KALELĠ
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Üye
Zehra Ayla PERKTAġ
Üye
Burhan ÜSTÜN
KARġIOY GEREKÇESĠ
641 sayılı Kalkınma Bakanlığının TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname‘nin ―Bilgi Toplama‖ baĢlıklı 27. maddesinde aynen ―(1) Bakanlık, görevleri ile
ilgili olarak gerekli gördüğü bilgileri bütün kamu kurum ve kuruluĢlarından ve diğer gerçek
ve tüzelkiĢilerden doğrudan istemeye yetkilidir. Kendilerinden bilgi istenen bütün kamu
kurum ve kuruluĢları ile diğer gerçek ve tüzel kiĢiler bu bilgileri istenilen süre içinde
öncelikle ve zamanında vermekle yükümlüdürler. (2) Bu Ģekilde elde edilen bilgilerden ticari
sır niteliğinde olanların gizliliğine uyulur.‖ denilmektedir.
Anayasa Mahkemesi, 10.11.2005 günlü, 5429 sayılı Türkiye Ġstatistik Kanunu‘nun
―Ġstatistiki birimler, kendilerinden istenen veri veya bilgileri BaĢkanlığın belirleyeceği Ģekil,
süre ve standartlarda eksiksiz veya doğru olarak ücretsiz vermekle yükümlüdürler.‖ hükmünü
öngören 8. maddesinin iptaline iliĢkin 20.3.2008 tarih ve E. 2006/167, K.2008/86 sayılı
kararında Ģu gerekçeye dayanılmıĢtır: ―…Anayasanın 20. maddesinde herkesin özel hayatına
ve aile yaĢayıĢına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu; 25. maddesinde de
herkesin düĢünce ve kanaat özgürlüğüne sahip olduğu, her ne sebep ve amaçla olursa olsun
kimsenin düĢünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacağı hüküm altına alınmıĢtır. 20.
madde gerekçesinde, özel hayatın korunmasının her Ģeyden önce bu hayatın gizliliğinin
korunması, resmi makamların özel hayata müdahale edememesi anlamına geldiği
belirtilmiĢtir. AĠHM kararlarında da belirtildiği gibi, özel hayat bütün unsurlarıyla
tanımlanamayacak kadar geniĢ bir kavram olup devletin yetkili temsilcileri tarafında ilgililer
hakkında rızası olmaksızın bilgi toplanmasının her zaman sözkonusu kiĢinin özel hayatını
ilgilendireceği kuĢkusuzdur. Anket formlarında yer alan bazı sorular özel yaĢamın gizliliği ile
düĢünce ve kanaatin açıklanması sonucunu doğurabilir. Bir ülkede en güçlü veri tekeli
idaredir. Bu gücün sınırlandırılması özel yaĢamın ve düĢünce ve kanaat özgürlüğünün
korunması bakımından önemlidir. Anayasanın 20. ve 25. maddelerinde yer alan güvencelere
rağmen itiraza konu 8. madde hükmüyle kiĢiler, bilgi toplama, saklama, iĢleme ve değiĢtirme
tekeli olan idareye ve diğer kiĢilere karĢı korumasız bırakılmıĢ, veri toplamanın sınırlarına
yasal düzenlemede yer verilmemiĢtir. Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kuralların
Anayasanın 20. ve 25. maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir…‖
Anayasa‘nın 91. maddesinin birinci fıkrasında ―…sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı
kalmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yeralan temel haklar,
kiĢi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yeralan siyasi haklar ve ödevler kanun
hükmünde kararnamelerle düzenlenemez…‖ denilmektedir. Yukarıda iĢaret edilen
Anayasa Mahkemesi kararında da temas edildiği üzere, 641 sayılı KHK‘nin ―Bilgi Toplama‖
baĢlıklı 27. maddesi, mahiyeti itibariyle Anayasa‘nın 20. ve 25. maddelerinde düzenlenen
―özel hayatın gizliliği‖ ve ―düĢünce ve kanaat hürriyeti‖ni doğrudan ilgilendiren bir hüküm
olması itibariyle, Anayasa‘nın 91. maddesinin birinci fıkrasındaki düzenleme yasağının
kapsamı içerisinde bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, KHK ile düzenlenmesi mümkün olmayan söz konusu kuralın
iptali gerektiği kanaatine vardığımızdan; aksi yöndeki karara katılamıyoruz.
BaĢkanvekili
Serruh KALELĠ
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Üye
Zehra Ayla PERKTAġ
Üye
Erdal TERCAN
KARġIOY YAZISI
3.6.2011 günlü, 641 sayılı Kalkınma Bakanlığının TeĢkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname‘nin 38. maddesinin (2), (3) ve (4) numaralı fıkraları çoğunluk
kararıyla Anayasa‘nın 91. maddesine aykırı bulunarak iptal edilmiĢtir.
KHK‘nin 38. maddesinde, Planlama Uzmanlığı ve Planlama Uzman Yardımcılığı
kadroları kurulmuĢ ve bu kadrolarda görev yapacak kiĢilerin atanma usul ve esasları
düzenlenmiĢtir. Anılan maddenin (2) numaralı fıkrasında, Planlama Uzman Yardımcılığına
atanmanın koĢulları; (3) numaralı fıkrasında, Planlama Uzmanlığına atanmanın koĢulları ile
bu koĢulları yerine getiremeyen Uzman Yardımcılarının bu unvanlarını kaybedecekleri ve
Bakanlıkta durumlarına uygun kadrolara atanacakları; (4) numaralı fıkrasında ise Planlama
Uzmanı ile Uzman Yardımcılarının mesleğe alınmaları, yetiĢtirilmeleri, yarıĢma sınavı ve
yeterlik sınavı ile diğer hususların yönetmelikle düzenleneceği kurala bağlanmıĢtır.
6223 sayılı Yetki Kanunu‘nun 1. maddesinin birinci fıkrasının (a-3) bendinde,
Kanun‘un amaçlarından birinin kamu hizmetlerinin Bakanlıklar arasındaki dağılımının
yeniden belirlenerek, mevcut Bakanlıklar ile birleĢtirilen veya yeni kurulan Bakanlıkların
görev, yetki, teĢkilat ve kadrolarının düzenlenmesine, taĢrada ve yurt dıĢında teĢkilatlanma
esaslarına iliĢkin konularda düzenlemelerde bulunmak üzere Bakanlar Kuruluna kanun
hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek olduğu belirtilmiĢ ve aynı Kanun‘un 2‘nci
fıkrasında da ilgili kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değiĢiklik yapılabileceği
belirtilmiĢtir.
KHK‘nin 38. maddesi ile görev alanına giren konularda çalıĢtırılmak üzere Planlama
Uzmanlığı ve Planlama Uzman Yardımcılığı kadrolarının oluĢturulması teĢkilat ve kadroların
belirlenmesine iliĢkin bir husus olduğundan Yetki Kanunu‘na aykırılık bulunmamaktadır.
Kamu görevlilerinin kadrolarının ve bu kadrolara atanacak kiĢilerde bulunması gereken
niteliklerin de kanunla düzenlenmesi gerekmektedir. Ancak, kamu görevlisi olarak atanacak
kiĢilerle ilgili tüm ayrıntıların sadece yasayla düzenlenmesi gerektiği ve bu konuda idarî
düzenlemeler yapılmasının Anayasa‘nın 128. maddesinin ikinci fıkrasına aykırı düĢeceği
iddiası yerinde değildir. Anayasa‘nın bir maddesinin yasayla düzenleneceğini öngördüğü bir
konunun, Anayasa‘nın 91. maddesinin birinci fıkrasının açıkça yasakladığı hükümler ile
doğrudan ilgili olmadıkça, ya da KHK ile düzenlenemeyeceği Anayasa‘da özel olarak
belirtilmedikçe KHK ile düzenlenmesi Anayasa‘ya aykırı değildir.
Anayasa‘nın 70. maddesine göre, “her Türk kamu hizmetine girme hakkına sahiptir.
Hizmete alınmada görevin gerektirdiği niteliklerden baĢka hiçbir ayırım gözetilemez”.
Maddede Türkiye Cumhuriyeti Devletine vatandaĢlık bağı ile bağlı olan herkesin görevin
gerektirdiği nitelikler dıĢında, dil, din, mezhep, renk, siyasi düĢünce, cinsiyet ve benzeri
ayırım gözetilmeksizin kamu hizmetlerine girme hakkına sahip bulundukları belirtilmiĢtir.
Böylece ―kamu hizmetlerine girme hakkı‖ siyasi hak ve ödevler kapsamında, vatandaĢlık
bağına bağlı olarak kullanılabilecek bir hak olarak düzenlenmiĢtir. Düzenlemenin temel hakka
iliĢkin niteliği bundan ibarettir. Yoksa, bunun dıĢında kamu görevlerine giriĢ, atanma, görev
değiĢikliğine iliĢkin tüm düzenleme ve uygulamaların temel hakkın düzenlenmesi ve 91.
madde anlamında yasak alan kapsamında görülmesi yerinde değildir.
Anayasa‘nın 91. maddesinin birinci fıkrasında, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve
ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kiĢi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer
alan siyasî haklar ve ödevlerin kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceği
belirtilmiĢtir. Anayasanın belirtilen bölümlerinde birçok temel hak ve özgürlük düzenlenmiĢ
bulunmaktadır. Sözkonusu temel hak ve özgürlüklerin kapsama alanları ve ilgili oldukları
hususlar geniĢ bir biçimde yorumlandığında KHK‘lerle yapılacak tüm düzenlemelerin bu hak
ve özgürlüklerle bağlantılarının bulunduğu ileri sürülebilecektir. Böyle bir yorumdan hareket
edilmesi halinde yasak alan kapsamı oldukça geniĢleyecek ve KHK ile düzenlenebilecek alan
kalmayacaktır. Nitekim Anayasa Mahkemesinin, 6.1.1987 günlü, E:1986/15 ve K:1987/1
sayılı kararında, dolaylı biçimde kiĢi hak ve özgürlüklerini ilgilendirmeyecek bir düzenleme
düĢünmenin oldukça güç olduğu, bu nedenle de dolaylı bir ilginin varlığına dayanılarak
sonuca gitmenin isabetli sayılamayacağı belirtilmiĢtir. Buna göre, yasak alanın kapsamının,
temel hak ve özgürlüklerle doğrudan ilgili düzenlemeleri kapsayacak, dolaylı olarak ilgili
düzenlemeleri ise kapsam dıĢında bırakacak Ģekilde belirlenmesi gerekir.
Anayasa Mahkemesi, 16.5.1989 günlü, E:1989/4 ve K:1989/24 sayılı kararında,
3.11.1988 günlü, 347 sayılı “233 Sayılı Kamu Ġktisadi TeĢebbüsleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin Bir Maddesinde DeğiĢiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde
Kararname”nin Genel Müdür olarak atanabilmek için, “yükseköğrenim görmüĢ olmak, dört
yılı kamuda, altı yılı özel sektörde geçmek Ģartıyla en az on yıl hizmeti bulunmak, kamu
hizmeti bulunmayanlarda ise özel sektörde asgari onbeĢ yıl çalıĢmıĢ olmak, Genel müdürlük
görevini yerine getirebilecek yetenek, bilgi ve tecrübeye sahip olmak‖ Ģartlarını getiren 1.
maddesine yönelik iptal istemini reddetmiĢtir.
Anayasa‘nın 91. maddesi kapsamına giren alanlarda düzenleme yapılmıĢ olmasından
söz edilebilmesi için 91. maddede belirtilen hak ve alanlarla ilgili doğrudan bir düzenleme
yapılmıĢ olması gerekir.
Ġptaline karar verilen kurallarda Yetki Kanunu kapsamında ilgili Bakanlığın görev
alanına giren konularda çalıĢtırılmak üzere Planlama Uzmanlığı ve Planlama Uzman
Yardımcılığı kadroları oluĢturulduğundan, zorunlu olarak bu kadrolara giriĢin koĢulları da
düzenlenmiĢtir. Bu nedenle anılan kuralların Anayasa‘nın 91‘inci maddesinde belirtilen yasak
alana iliĢkin düzenlemeler içerdiğinden söz etmek mümkün değildir.
Belirtilen nedenlerle, itiraz konusu kurallara yönelik iptal isteminin reddine karar
verilmesi gerektiği düĢüncesiyle kuralın iptaline yönelik çoğunluk görüĢüne katılmadık.
BaĢkanvekili
Alparslan ALTAN
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
Üye
Nuri NECĠPOĞLU
Üye
Hicabi DURSUN
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
Üye
Muammer TOPAL
KARġIOY GEREKÇESĠ
Üye
Engin YILDIRIM
1- 27. Maddenin Ġncelenmesi :
3.6.2011 günlü, 641 sayılı Kalkınma Bakanlığının TeĢkilât ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname (KHK)‘nin 27. maddesinin ilk fıkrasında, ―Bakanlık, görevleri
ile ilgili olarak gerekli gördüğü bilgileri bütün kamu kurum ve kuruluĢlarından ve diğer
gerçek ve tüzel kiĢilerden doğrudan istemeye yetkilidir. Kendilerinden bilgi istenen bütün
kamu kurum ve kuruluĢları ile diğer gerçek ve tüzel kiĢiler bu bilgileri istenilen süre içinde
öncelikle ve zamanında vermekle yükümlüdürler.‖ Ġkinci fıkrasında da ―Bu Ģekilde elde
edilen bilgilerden ticari sır niteliğinde olanların gizliliğine uyulur.‖ denilmektedir.
Anayasa‘nın 91. maddesinin birinci fıkrasına göre, ikinci kısmının birinci ve ikinci
bölümlerinde yer alan temel hakların, kiĢi haklarının ve ödevlerinin KHK‘lerle düzenlenmesi
olanaklı değildir. Herkesin, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini ve kendisiyle
ilgili kiĢisel verilerin korunmasını isteme haklarının düzenlendiği 20. maddeye Anayasa‘nın
ikinci kısmının ikinci bölümünde yer verilmiĢtir. 641 sayılı KHK‘nin dava konusu 27.
maddesinde Bakanlığın kiĢisel verilerle ilgili yetkilerine yer verilerek, Anayasa‘nın özel
hayata saygı gösterilmesini ve kiĢisel verilerin korunmasını isteme hakkıyla ilgili bir
düzenleme yapılmıĢtır. Bu durumun Anayasa‘nın 91. maddesiyle bağdaĢmadığı açıktır.
2- 37. Maddenin (2) ve (3) Numaralı Fıkralarının Ġncelenmesi :
641 sayılı KHK‘nin 37. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ―yabancı uzmanlar da
sözleĢmeli olarak istihdam edilebilir‖ (2) numaralı fıkrasında da ―Bu suretle çalıĢtırılacakların
sözleĢme usul ve esasları ile ücret miktarı ve her çeĢit ödemeler Bakanlar Kurulunca tespit
edilir‖ denilmektedir.
Anayasa‘nın 91. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, Yetki Kanununda çıkarılarak
KHK‘nin, amacının, kapsamının, ilkelerinin, kullanma süresinin ve süresi içinde birden fazla
KHK çıkarılıp çıkarılamayacağının gösterilmesi gerekir. Buna göre, bir KHK‘nin Anayasa‘ya
uygun olduğunun kabulü, öncelikle dayandığı yetki yasasının kapsamı içinde bulunmasına
bağlıdır. Aksi halde Bakanlar Kurulu kaynağını Anayasa‘dan almayan bir yetki kullanmıĢ
olur.
6.4.2011 günlü 6223 sayılı Yetki Yasasının 1. maddesinin (a) fıkrasının (3) numaralı alt
bendinin kapsama iliĢkin (b) alt bendinde, yabancı uzman ve sözleĢmeli personel
çalıĢtırılmasıyla ilgili olarak Bakanlar Kurulu‘na KHK çıkarma yetkisi verilmemiĢtir. Bu
durumda, dayandığı yetki yasasının kapsamı dıĢında kalan dava konusu KHK kuralı,
Anayasa‘ya aykırıdır.
3- 43. Maddenin Ġncelenmesi :
641 sayılı KHK‘nin 43. maddesi, atıflar, değiĢtirilen ve yürürlükten kaldırılan
hükümlere iliĢkindir.
Bakanlar Kurulu‘nun, KHK‘ler konusundaki yetkisi sınırlı olup, yasama yetkisinin
devrine yol açacak biçimde Anayasa‘nın 91. maddesinin getiriliĢ amacına aykırı olarak geniĢ
bir düzenleme yetkisi kullanmasına olanak bulunmadığından Kural, 2011/113 esas sayılı
karardaki karĢıoy gerekçesi doğrultusunda Anayasa‘ya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle yukarıda (1), (2) ve (3) numaralı baĢlıklar altında incelenen
kuralların Anayasa‘ya aykırı olduğu ve iptali gerektiği düĢüncesiyle çoğunluk görüĢüne
katılmıyorum.
Üye
Fulya KANTARCIOĞLU
KARġIOY GEREKÇESĠ
6223 sayılı Yetki Yasası‘na dayanılarak kararlaĢtırılan 641 sayılı (KHK) Kanun
Hükmünde Kararnamenin;
- 27. maddesinin iptali istenilen (1) ve (2) fıkralarında, Kalkınma Bakanlığının
göreviyle ilgili olarak gerekli gördüğü bilgileri gerçek kiĢiler ile diğerlerinden doğrudan
istemeye kendilerinden bilgi istenenler ile gerçek kiĢilerin bu bilgileri istenilen sürede
öncelikle ve zamanında verme yükümlülüğü getirilmiĢ, ticari sır niteliğindeki bilgilerin
gizliliğine uyulacağı öngörülmüĢtür.
- 37. maddesinin iptali istenilen (2) ve (3) fıkralarında, Kalkınma Bakanlığının yabancı
uzmanları sözleĢmeli olarak istihdam edebileceği hüküm altına alınmıĢ, sözleĢmenin usul ve
esasları ile ücret miktarı ve her çeĢit ödemenin Bakanlar Kurulunca tespit edileceği
düzenlenmiĢtir.
- Anayasa‘nın 91. maddesinde, olağan dönemde çıkarılacak kanun hükmünde
kararnameler ile Anayasa‘nın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel
haklar, kiĢi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevlerin
düzenlenemeyeceği öngörülmüĢtür.
Özel hayatın gizliliğinin korunmasıyla ilgili olarak Anayasa‘nın 20. maddesinin birici
fıkrasında “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına
sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.”,
Üçüncü fıkrasında da “Herkes, kendisiyle ilgili kiĢisel verilerin korunmasını isteme
hakkına sahiptir. Bu hak; kiĢinin kendisiyle ilgili kiĢisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu
verilere eriĢme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları
doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. KiĢisel veriler, ancak
kanunda öngörülen hallerde veya kiĢinin açık rızasıyla iĢlenebilir. KiĢisel verilerin
korunmasına iliĢkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.”denilmektedir.
641 sayılı KHK‘nin 27. maddenin iptali istenilen kurallarında, görevle ilgili gerekli
görülen her türlü bilginin gerçek kiĢilerden doğrudan istenebileceği, onlarında bu bilgileri
istenilen sürede öncelikle ve zamanında vermekle yükümlü oldukları öngörülmektedir. Söz
konusu kurallarda her hangi bir sınırlamaya yer verilmediği için istenilen bilgilerin özel
hayatın gizliliğinin korunmasıyla ilgili kiĢisel verileri de kapsayacağı konusunda duraksama
bulunmamaktadır.
Özel hayatın gizliliğinin korunmasına iliĢkin kural, Anayasa‘nın ikinci kısım birinci
bölümünde düzenlenen temel haklar ve ödevler içinde yer almaktadır.
Buna göre, 641 sayılı KHK‘nin 27. maddesi Anayasa ile olağan dönemde çıkarılacak
kanun hükmünde kararnameler için yasaklanan alanı düzenlemekte ve bu haliyle Anayasa‘nın
91. maddesine aykırılık oluĢturmaktadır.
- 641 sayılı KHK‘nin dayanağı olan 6.4.2011 günlü, 6223 sayılı ―Yetki Yasası‖, kamu
hizmetlerinin bakanlıklar arasındaki dağılımının yeniden belirlenerek, bu hizmetlerin düzenli,
süratli, etkin, verimli ve ekonomik bir Ģekilde yürütülmesinin; atanma, nakil, görevlendirilme,
seçilme, terfi, yükselme, görevden alınma ve emekliye sevk edilme konularında düzenlemeler
yapılmak suretiyle de kamu kurum ve kuruluĢlarında istihdam edilen memur, iĢçi, sözleĢmeli
personel ile diğer kamu görevlilerinin çalıĢmalarında etkinliklerinin artırılmasının sağlanması
için, Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname (KHK) çıkarma yetkisi verilmektedir.
641 sayılı KHK‘nin 37. iptali istenilen (2) ve (3) fıkralarında, Kalkınma Bakanlığının
yabancı uzmanları sözleĢmeli olarak istihdam edebileceği ve ücret miktarı ile her türlü
ödemenin Bakanlar Kurulunca tespit edileceği düzenlenmektedir.
6223 sayılı ―Yetki Yasası‖ ile kamu hizmetlerinin düzenli, süratli, etkin, verimli ve
ekonomik bir Ģekilde yürütülmesi için sadece atanma, nakil, görevlendirilme, seçilme, terfi,
yükselme, görevden alınma ve emekliye sevk edilme konularında düzenlemeler yapılmak
suretiyle ve yine sadece istihdam edilen memur, iĢçi, sözleĢmeli personel ile diğer kamu
görevlilerinin çalıĢmalarında etkinliklerinin artırılmasını sağlamak için Bakanlar Kuruluna
KHK çıkarma yetkisi verildiği, yabancı uzmanların sözleĢmeli olarak istihdam edebilecekleri
ve onlara verilecek ücret miktarı ile her türlü ödeme konularında Bakanlar Kuruluna KHK
çıkarma yetkisinin verilmediği, dolayısıyla 641 sayılı KHK‘nin 37. maddesinin (2) ve (3)
fıkralarının 6223 sayılı ―Yetki Yasası‖nın kapsamı dıĢındaki alanı düzenledikleri, böylece
kaynağını Anayasa‘dan almayan bir Devlet yetkisinin Bakanlar Kurulunca kullanılarak
düzenlemenin gerçekleĢtirildiği anlaĢılmaktadır.
Buna göre, 641 sayılı KHK‘nin 37. maddesinin (2) ve (3) fıkraları Anayasa‘nın 6.
maddesine aykırılık oluĢturmaktadır.
Açıklanan nedenlerle kuralların iptali gerektiğinden, redde iliĢkin çoğunluk görüĢüne
katılmadım.
Üye
Mehmet ERTEN
DEĞĠġĠK GEREKÇE
6.4.2011 günlü, 6223 sayılı Yetki Kanunu‘nun 1. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi
―Kamu kurum ve kuruluĢlarında istihdam edilen memurlar, iĢçiler, sözleĢmeli personel ile
diğer kamu görevlilerinin çalıĢmalarında etkinliği arttırmak üzere, bunların atanma, nakil,
görevlendirme, seçilme, terfi, yükselme, görevden alınma ve emekliye sevk edilme usul ve
esaslarına‖ iliĢkin konularda düzenlemelerde bulunmak üzere, Bakanlar Kurulu‘na Kanun
Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi verilmektedir. 641 sayılı KHK‘nin iptali istenen 38.
maddesi memuriyet statüsüne alınmaya iliĢkin bir düzenleme niteliğindedir. Oysa, yukarıda
ifade edildiği üzere, 6223 sayılı Yetki Kanunu‘nun belirtilen hükmü salt ―istihdam edilen‖
kamu görevlileri bakımından bir düzenleme yapılabilmesi konusunda yetki vermektedir.
Diğer bir deyiĢle, iptali istenen düzenleme Yetki Kanunu kapsamı dıĢında kalmakta ve bu
mahiyeti itibariyle de Anayasa‘nın 91. maddesine aykırı düĢmektedir.
Açıklanan nedenle, anılan maddenin iptaline bu gerekçeyle katılıyoruz.
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Üye
Burhan ÜSTÜN
KARġIOY YAZISI
I- Kanun Hükmünde Kararname‟nin 37. maddesinin (2) ve (3) Numaralı
Fıkraları:
Maddenin (2) numaralı fıkrasında yabancı uzmanların da sözleĢmeli olarak Bakanlıkta
istihdam edilebileceği, (3) numaralı fıkrasında sözleĢmeli olarak çalıĢtırılacakların sözleĢme
usul ve esasları ile ücret miktarı ve her çeĢit ödemelerin Bakanlar Kurulunca tespit edileceği
öngörülmüĢtür.
Anayasa‘nın 91. maddesine göre Kanun Hükmünde Kararnamelerin amaç ve
kapsamının yetki kanununda belirtilmesi zorunludur.
Kurallarda yer alan düzenlemeler 6223 sayılı Yetki Kanunu‘nda belirtilen hususlar
arasında olmadığından, Anayasa‘nın 91. maddesine aykırılık nedeniyle iptalleri gerekir.
II- Kanun Hükmünde Kararname‟nin 27. Maddesi:
Ġptali istenen maddenin (1) numaralı fıkrasında Bakanlığın, görevleri ile ilgili olarak
gerekli gördüğü bilgileri bütün kamu kurum ve kuruluĢlarından ve diğer gerçek ve tüzel
kiĢilerden doğrudan istemeye yetkili olduğu, kendilerinden bilgi istenen bütün kamu kurum
ve kuruluĢları ile gerçek ve tüzel kiĢilerin bu bilgileri istenilen süre içinde öncelikle ve
zamanında vermekle yükümlü oldukları belirtilmiĢ; (2) numaralı fıkrasında bu Ģekilde elde
edilen bilgilerden ticari sır niteliğinde olanların gizliliğine uyulacağı öngörülmüĢtür. Kurallar,
kiĢilerin özel yaĢamına iliĢkin bilgilerin Bakanlıkça talep edilebilmesini olanaklı kılmaktadır.
Anayasa‘nın 20. maddesinde özel hayatın gizliliği ilkesi düzenlenmiĢ, özel hayata saygı
gösterilmesini isteme hakkının hangi nedenlerle sınırlandırılabileceği maddede belirtilmiĢtir.
Madde, Anayasa‘nın Ġkinci Kısmının Ġkinci Bölümünde yer almaktadır.
Anayasa‘nın 91. maddesinde, Anayasa‘nın Ġkinci Kısmının Ġkinci Bölümünde yer alan
temel hakların kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenmesi yasaklanmıĢtır. Bu nedenle,
kiĢisel bilgilerin Ġdarenin talebi üzerine verilmesi mecburiyetini getiren bir düzenleme, kanun
hükmünde kararname konusu olamaz. Kuralın Anayasa‘nın 91. maddesine aykırılık nedeniyle
iptali gerekir.
Üye
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
[R.G. 22 Kasım 2013 – 28829]
—— • ——
Anayasa Mahkemesi BaĢkanlığından:
Esas Sayısı
: 2013/22
Karar Sayısı : 2013/73
Karar Günü : 6.6.2013
ĠTĠRAZ YOLUNA BAġVURAN : DanıĢtay Onuncu Dairesi
ĠTĠRAZIN KONUSU : 29.6.2001 günlü, 4706 sayılı Hazineye Ait TaĢınmaz Malların
Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda DeğiĢiklik Yapılması Hakkında
Kanun‘a, 24.7.2008 günlü, 5793 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
DeğiĢiklik Yapılmasına Dair Kanun‘un 29. maddesiyle eklenen geçici 8. maddenin
Anayasa‘nın 2., 10. ve 48. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi
istemidir.
I- OLAY
Davacı Ģirketin, yap-iĢlet-devret modeli ile inĢa ettiği yat limanının sözleĢmeyle
belirlenen 25 yıllık iĢletme süresinin, 4706 sayılı Kanun‘un geçici 8. maddesi uyarınca hakkın
baĢlangıç tarihinden itibaren 49 yıla uzatılması istemiyle yaptığı baĢvurunun reddine iliĢkin
iĢlemin iptaline karar verilmesi ve itiraz konusu kuralın Anayasa‘ya aykırı olduğu ileri
sürülerek iptali için Anayasa Mahkemesine baĢvurulması talebiyle açtığı davanın
reddedilmesi üzerine, davanın temyiz incelemesini yapan ve itiraz konusu kuralın Anayasa‘ya
aykırılığı iddiasını ciddi bulan DanıĢtay Onuncu Dairesi, iptali için baĢvurmuĢtur.
II- ĠTĠRAZIN GEREKÇESĠ
BaĢvuru kararının gerekçe bölümü Ģöyledir:
“...Turizm ve Ticaret A.ġ. vekilleri Av… ve Av… tarafından; müvekkilleri olan Ģirketin
3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-ĠĢlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması
Hakkında Kanun kapsamında Bodrum-Turgutreis‟de inĢa ettiği marinanın (yat limanı)
sözleĢme ile belirlenen 25 yıllık iĢletme süresinin, 6.8.2008 tarih, 26959 sayılı Resmi
Gazete‟de yayımlanan 5793 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
DeğiĢiklik Yapılmasına Dair Kanun‟un 29. maddesi ile 4706 sayılı Hazineye Ait TaĢınmaz
Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda DeğiĢiklik Yapılması
Hakkında Kanun‟a eklenen Geçici 8. maddesi uyarınca, hakkın baĢlangıç tarihinden itibaren
49 yıla kadar uzatılması istemiyle yaptığı baĢvurunun, davacının 5793 sayılı Yasanın Geçici
8. madde kapsamında olmadığı belirtilerek reddi yolunda tesis edilen 11.11.2008 tarih ve
22379 sayılı iĢlemin iptali istemiyle UlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanlığına karĢı
açılan davanın reddi yolunda verilen Muğla 1. Ġdare Mahkemesinin 11.5.2010 tarih ve
E:2009/833, K:2010/1153 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istemi üzerine
oluĢturulan dosya, öncelikle dava konusu iĢlemin dayanağı olan 6.8.2008 tarih ve 26959
sayılı Resmi Gazete‟de yayımlanan 5793 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde DeğiĢiklik Yapılmasına Dair Kanun‟un 29. maddesiyle 4706 sayılı Hazineye
Ait TaĢınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda DeğiĢiklik
Yapılması Hakkında Kanun‟a eklenen Geçici 8. maddenin Anayasa‟ya uygun olup olmadığı
yönünden incelendi, gereği görüĢüldü:
Dava konusu iĢlemin dayanağı olan 4706 sayılı Hazineye Ait TaĢınmaz Malların
Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda DeğiĢiklik Yapılması Hakkında
Kanun‟un, 5793 sayılı Kanun‟un 29. maddesi ile eklenen Geçici 8. maddesinde, “Hazinenin
özel mülkiyetinde bulunan taĢınmazlar ile kıyı kenar çizgisinin deniz yönünde (kıyıda)
bulunan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler ve deniz, göl ve akarsularda
doldurma veya kurutma yoluyla elde edilen alanlar üzerinde, tersane, yat limanı, kurvaziyer
limanı, dolfen, iskele, dolgu, rıhtım, boru hattı, Ģamandıra, platform ve benzeri kıyı yapıları
yapılmak amacıyla, özel düzenlemeler hariç olmak üzere lehlerine kırk dokuz yıldan az süreli
olarak irtifak hakkı tesis edilen veya kullanma izni verilen yatırımcılar tarafından; bu
maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç dört ay içinde baĢvuruda bulunulması ve
sözleĢmeden doğan mali yükümlülüklerin yerine getirilmesi, irtifak hakkından veya kullanma
izninden dolayı Bakanlık aleyhine açılmıĢ davalar var ise bu davalardan tüm yargılama
giderleri üstlenilerek kayıtsız ve Ģartsız feragat edilmesi ve rayiç bedel esas alınarak tespit
edilecek irtifak hakkı veya kullanma izni bedeli üzerinden yeni sözleĢme düzenlenmesi
Ģartıyla, irtifak hakkı ve kullanma izni sözleĢmelerinin süresi hakkın baĢlangıç tarihinden
itibaren kırk dokuz yıl olarak değiĢtirilir.” kuralı yer almıĢtır.
Geçici 8. madde ile Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler ile Hazinenin
özel mülkiyetinde bulunan taĢınmazların üzerindeki kıyı yapısı inĢa edebilmek için, ilgili idare
ile 49 yıldan az süreyle yapılan irtifak hakkı ile kullanma izni sözleĢmelerinin süresinin, özel
düzenlemeler hariç olmak üzere maddede öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmesi
Ģartıyla hakkın baĢlangıç tarihinden itibaren 49 yıl olarak değiĢtirilmesine olanak
tanınmıĢtır.
3621 sayılı Kıyı Kanunu‟nun 5. maddesinde; kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu
altında olduğu; 6. maddesinde ise kıyıda; uygulama imar planı kararı ile iskele, liman,
barınak, yanaĢma yeri, rıhtım, dalgakıran, köprü, menfez, istinat duvarı, fener, çekek yeri,
kayıkhane, tuzla, dalyan, tasfiye ve pompaj istasyonları gibi, kıyının kamu yararına kullanımı
ve kıyıyı korumak amacına yönelik altyapı ve tesislerin yapılabileceği kurala bağlanmıĢtır.
Kıyı yapıları inĢası konusu, baĢta 3621 sayılı Kıyı Kanunu olmak üzere konuyla ilgili
pek çok yasada düzenlenmiĢtir. 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-ĠĢlet-Devret
Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ve 2886 sayılı Devlet Ġhale Kanunu‟nun
74. maddesine de dayanılarak çıkarılan Hazine TaĢınmazlarının Ġdaresi Hakkında
Yönetmeliğin 82. maddesi de kıyı yapılarına iliĢkindir.
3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-ĠĢlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun‟un 7. maddesinde, “Yapılacak sözleĢmelerde sermaye
Ģirketinin veya yabancı Ģirketin yapım ve iĢletmesini üstleneceği yatırım ve hizmetin süresinin
belirlenmesinde yatırım bedelinin (elde edilecek kar dahil) ve yatırım için sağlanan kredilerin
geri ödeme süresi ile projenin mahiyeti, sermayenin miktarı ve iĢletme esasları dikkate alınır.
SözleĢmelerin süresi 49 yıldan fazla olamaz.” kuralı yer almıĢtır.
2886 sayılı Devlet Ġhale Kanunu‟nun 74. maddesine ve 4706 sayılı Hazineye Ait
TaĢınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda DeğiĢiklik
Yapılması Hakkında Kanun ile 178 sayılı Maliye Bakanlığının TeĢkilât ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname‟nin 13. maddesine dayanılarak hazırlanan Hazine
TaĢınmazlarının Ġdaresi Hakkında Yönetmeliğin “Kıyı yapıları” baĢlıklı 82. maddesinde;
“3621 sayılı Kıyı Kanunu ve Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğe uygun olarak
kullanılmak ve ilgili kuruluĢlardan izin alınmak suretiyle; kıyıda deniz turizmi tesisleri,
tersane, liman, barınak, iskele, yanaĢma yeri, rıhtım ve benzeri türde tesis yapan
yatırımcılara azami kırk dokuz yıla kadar kullanma izni verilebilir. Kullanma izni verilmesi ve
bedelinin takdiri, alınacak hasılat payları, sözleĢmenin sona ermesinde ve diğer hususlarda
Yönetmeliğin ilgili hükümleri uygulanır.” kuralı yer almıĢtır.
Yukarıda aktarılan ve halen yürürlükte bulunan mevzuata göre, 3996 sayılı Kanun veya
2886 sayılı Kanun ve ilgili Yönetmelik kapsamında liman ve benzeri kıyı yapılarını inĢa
edecek yatırımcılar arasında herhangi bir ayrım yapılmamıĢtır. Devletin hüküm ve tasarrufu
altında bulunan yerlerde ve Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taĢınmazlarda liman inĢa
edebilmek için, ayrım yapılmaksızın her yatırımcı ile ilgili idare arasında yatırımın bedeli,
projenin mahiyeti, sermaye miktarı ile kamu yararı ve hizmet gerekleri idarece
değerlendirilmek suretiyle azami 49 yıla kadar kullanma izni veya irtifak hakkı sözleĢmesi
yapılmaktadır.
5793 sayılı Kanun‟un 29. maddesiyle 4706 sayılı Kanun‟a eklenen Geçici 8. maddede,
kıyı yapılarının yapımına iliĢkin mevzuatta bir değiĢiklik veya maddenin yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren inĢa edilecek kıyı yapıları ile ilgili olarak bir düzenleme yapılmamasına
karĢın, özel düzenlemelerin hariç tutulduğu belirtilerek sadece bu maddenin yürürlüğe
girmesinden önce kıyı yapıları inĢa edilmesi amacıyla lehlerine irtifak hakkı tesis edilmiĢ veya
kullanma izni verilmiĢ yatırımcıların bir bölümünün sözleĢme süreleri 49 yıla kadar
uzatılmaktadır.
3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-ĠĢlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun kapsamında yat limanı inĢa edip 25 yıllık iĢletme hakkı sahibi
olan davacı Ģirketin, sözleĢme süresinin uzatılması isteminin yetkili UlaĢtırma, Denizcilik ve
HaberleĢme Bakanlığınca reddi yolunda tesis edilen iĢlemin iptali istemiyle açılmıĢ bulunan
bu davada, 4706 sayılı Kanun‟a eklenen Geçici 8. madde uygulanacak kural niteliğini
taĢımaktadır.
Her ne kadar davacı, 4706 sayılı Kanun‟a eklenen Geçici 8. maddenin “özel
düzenlemeler hariç olmak üzere” ibaresinin Anayasa‟ya aykırılığını öne sürmekte ise de,
Kurulumuzca, maddenin tamamının Anayasa‟ya aykırılığının irdelenmesi gerektiği sonucuna
ulaĢılmıĢtır.
Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler ve Hazinenin özel mülkiyetindeki
taĢınmazlar üzerinde kıyı yapıları inĢa eden yatırımcıların bir bölümüne dört ay içinde
baĢvurup rayiç bedeli ödenmek suretiyle idare ile yapılan irtifak hakkı veya kullanma izni
sözleĢmelerinin, ilgili idarenin değerlendirmesi ve onayı aranmaksızın yeni sözleĢme
yapılmak suretiyle irtifak hakkı ve kullanma izni sözleĢmelerinin süresini 49 yıla kadar
uzatma olanağı sağlayan anılan yasa kuralının Anayasa‟ya uygunluğunun; yasama organının
idareyle yatırımcı arasındaki sözleĢmenin süresini yasal düzenlemeyle idareye değerlendirme
ve takdir yetkisi tanımadan değiĢtirip değiĢtiremeyeceği; getirilen yasa kuralının açık ve
belirgin olup olmadığı, aynı tür kıyı yapılarını benzer Ģekilde inĢa eden yatırımcılar arasında
eĢitliğin zedelenip zedelenmediği ve yasaların genelliği ilkesi yönünden irdelenmesi
gerekmektedir.
I- Yasama organının idareyle yatırımcı arasındaki sözleĢmenin süresini yasal
düzenlemeyle idareye değerlendirme ve takdir yetkisi tanımadan değiĢtirip değiĢtiremeyeceği
yönünden yasa kuralının incelenmesi;
Anayasa‟nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve
özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve iĢlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli
bir hukuk düzeni kurup bunu geliĢtirerek sürdüren, Anayasa‟ya aykırı durum ve tutumlardan
kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı
sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.
Kanunların kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması, adil kurallar içermesi
ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir. Anayasa‟nın 7.
maddesine göre, yasama organı Anayasal sınırlar içinde kalmak kaydıyla, herhangi bir alanı
düzenleme yetkisine sahip bulunmaktadır. Yasa koyucunun hukuki düzenlemelerde kendisine
tanınan takdir yetkisini, anayasal sınırlar içinde kalmak kaydıyla adalet, hakkaniyet, kamu
hizmetinin gereklerine uygunluk ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması
gerekir. Yasa koyucu bu yetkiyi kullanırken, Anayasa‟nın ilgili diğer kurallarına da uymak
zorundadır.
Ekonomik olayların niteliği, geliĢen Ģart ve durumlara göre sık sık değiĢik önlemler
alma, bunları kaldırma ve süratli biçimde hareket etme zorunluluğu, yasama organının yapısı
ve iĢleyiĢ biçimi gibi hususlar, yasama organının yürütme organını yetkilendirmesini gerekli
kılabilir. Bu gibi durumlarda yasama organı, temel kuralları saptadıktan sonra, uzmanlık ve
idare tekniğine iliĢkin hususları yürütmeye bırakabilir. Yine yasama organının bir alanı
düzenlerken halen yürürlükte bulunan yasal düzenlemelere göre oluĢturulan hukuksal
durumların varlığını, daha önce düzenlenmiĢ ve tarafların özgür iradeleri sonucunda belli
koĢullara bağlanmıĢ olan sözleĢmelerin ne zaman ve ne Ģekilde sona ereceği, sözleĢme
süresinin uzatılıp uzatılmayacağı gibi konuların sözleĢmenin taraflarınca karar verilebilecek
hususlar olduğunu da göz önünde bulundurması gerekmektedir. Anayasanın 48. maddesiyle
koruma altına alınan sözleĢme özgürlüğü, sözleĢme yapma serbestisi yanında, yapılan
sözleĢmelere dıĢarıdan müdahale yasağını da içermektedir.
Kuvvetler ayrılığı esasını benimseyen Anayasa‟da, yasama, yürütme ve yargı erklerinin
görev ve yetkileri belirtilirken, bu erklerin sınırları da çizilmiĢtir. Anayasa‟da sert bir
kuvvetler ayrılığı sistemi öngörülmemiĢ, bu ayrımın, Devlet organları arasında üstünlük
sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve
bununla sınırlı medeni bir iĢbölümü ve iĢbirliğine dayandığı kabul edilmiĢtir. Anayasa, erkler
arasında bir uyum ve iĢbirliği esasına dayansa da kural olarak, bunlardan birinin haklı ve
makul bir sebep ortaya konulmadan diğerinin görev alanına girecek bir tasarrufta
bulunmasına izin vermemiĢtir.
Halen yürürlükte bulunan mevzuat çerçevesinde Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki
yerler ile Hazinenin özel mülkiyetindeki yerlerde kıyı yapısı inĢası; yetkili idare tarafından
kıyı yapısının yeri, niteliği konusunda değerlendirme yapılıp, inĢa edilecek kıyı yapısının
kamu yararına uygun görülmesi Ģartına bağlıdır. ĠnĢa edilecek kıyı yapısının yerini ve
niteliğini belirleyen idare, yatırımcının durumunu da değerlendirmek suretiyle irtifak hakkı
veya kullanma izni süresini 49 yılı aĢmamak Ģartıyla belirlemektedir.
Yasama organının idare alanına iliĢkin yasal düzenlemeler yapabileceği; yasal
düzenlemelerle daha önce idarece tesis edilen iĢlemleri ve bu iĢlemlerle ortaya çıkan hukuki
sonuçları da kural olarak değiĢtirip kaldırılabileceği konusunda duraksama
bulunmamaktadır. Ancak idarenin, değerlendirme ve takdir yetkisini kullanarak tesis ettiği
iĢlemlerin, yapılacak yasal düzenlemelerle idareye mevcut durumu kamu yararı ve hizmet
gerekleri yönünden değerlendirme olanağı tanınmadan kaldırılması Anayasa‟yla belirlenen
idari rejimle bağdaĢmamaktadır.
Yukarıda yapılan açıklama ıĢığında, 5793 sayılı Kanun‟un 29. maddesiyle 4706 sayılı
Kanun‟a eklenen Geçici 8. madde hükmü irdelendiğinde; Hazinenin özel mülkiyetinde
bulunan taĢınmazlarda veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerde 3996
sayılı veya 2886 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat kapsamında yat limanı ve benzeri kıyı yapıları
inĢa eden ve irtifak hakkı ve kullanma izni sözleĢmeleri devam eden yatırımcıların, mevcut
sözleĢmelerinin süresinin uzatılıp uzatılmayacağı noktasında, bütün eylem ve iĢlemlerinde
kamu yararını ve hizmet gereklerini göz önünde tutmak zorunda olan idareye, haklı ve makul
bir neden ortaya konulmadan, değerlendirme ve takdir yetkisi tanımayan yasa kuralının,
Anayasa‟da öngörülen kuvvetler ayrılığı ilkesine ve sözleĢme özgürlüğüne aykırı olduğu
sonucuna ulaĢılmaktadır
II- Yasa kuralının açık ve belirgin olup olmadığı yönünden incelenmesi;
KiĢilere hukuk güvenliğinin sağlanması, Anayasa‟nın 2. maddesinde belirtilen hukuk
devletinin ön koĢullarındandır. Hukuk devleti, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını,
bireylerin tüm eylem ve iĢlemlerinde Devlete güven duyabilmesini, Devletin de yasal
düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerektirir. Hukuk
güvenliğinin sağlanması, bu doğrultuda yasaların geleceğe yönelik öngörülebilir belirlemeler
yapılabilmesine olanak verecek kurallar içermesini gerekli kılar.
Hukuk devletinin hukuk güvenliği ilkesi belirliliği de gerektirir. Belirlilik ilkesi, hak ve
yükümlülüğün hem kiĢiler hem de idare yönünden belli ve kesin olmasını, yasa kuralının, ilgili
kiĢilerin mevcut Ģartlar altında belirli bir iĢlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini mümkün
kılacak, tereddüde yer vermeyecek Ģekilde açık, net, anlaĢılır, uygulanabilir, nesnel, makul bir
düzeyde öngörülebilecek ve keyfi uygulamalara yol açmayacak biçimde belirlenmiĢ olmasını
gerektirir.
5793 sayılı Kanun‟un 29. maddesiyle 4706 sayılı Kanun‟a eklenen Geçici 8.
maddesinde; kıyı yapıları ile ilgili olarak özel düzenlemeler hariç olmak üzere lehlerine kırk
dokuz yıldan az süreli olarak irtifak hakkı tesis edilen veya kullanma izni verilen
yatırımcıların, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç dört ay içinde
baĢvurmaları ve belli yükümlülükleri yerine getirmeleri Ģartıyla irtifak hakkı veya kullanma
izni sürelerinin 49 yıla çıkarılması öngörülmüĢtür.
Maddede, özel düzenlemelerle neyin kastedildiği ve özel düzenleme kapsamında yapılan
kıyı yapılarına iliĢkin sözleĢmelerin neden hariç tutulduğuna iliĢkin bir açıklık ve belirlilik
bulunmamaktadır.
Her ne kadar maddenin gerekçesinde “Hazinenin özel mülkiyetindeki taĢınmazlar ile
kıyı kenar çizgisinin deniz yönünde (kıyıda) bulunan Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki
yerler ve deniz, göl ve akarsularda doldurma veya kurutma yoluyla elde edilen alanlar
üzerinde tersane, yat limanı, kurvaziyer limanı, dolfen, iskele, dolgu, rıhtım, boru hattı,
Ģamandıra, platform ve benzeri kıyı yapıları yapılmak amacıyla lehlerine kırk dokuz yıldan az
süreli olarak irtifak hakkı tesis edilen veya kullanma izni verilen yatırımcılar tarafından;
4046 sayılı ÖzelleĢtirme Uygulamaları Hakkında Kanun, 3996 sayılı Bazı Yatırım ve
Hizmetlerin Yap-ĠĢlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun, 4628 sayılı
Elektrik Piyasası Kanunu gibi özel düzenlemeler gereği yapılan iĢlemler hariç olmak üzere,”
denilmekte ise de; “gibi” sözcüğü ile sayılanlar dıĢındaki özel düzenlemelerin de hariç
tutulduğu ve böylece özel düzenlemelerin kapsamının sınırlı olmadığı anlaĢılmakta, bu haliyle
özel düzenleme ifadesinin anlam ve kapsamında açıklık ve belirlilik bulunmamaktadır.
Nitekim, maddenin uygulanmasını göstermek üzere çıkarılan ve 14.10.2008 tarih ve
27024 sayılı Resmi Gazete‟de yayımlanan 319 sıra no.lu Milli Emlak Tebliğinde, özel
düzenlemeler kapsamına 2634 sayılı Turizmi TeĢvik Kanunu ilave edilmiĢ ve devamında
aynen yasa maddesinde olduğu gibi özel düzenlemeler gereği yapılan iĢlemler hariç denilmek
suretiyle yasadaki mevcut belirsizlikler devam ettirilmiĢtir. Yasa maddesinin açık ve belirgin
olmaması, bu maddenin uygulanmasını göstermek üzere çıkarılan tebliğe de aynı sorunların
yansımasına sebep olmuĢtur.
Anılan Yasa kuralının, açık ve belirli olmaması yönünden hukuk devleti ilkesine aykırı
olduğu sonucuna ulaĢılmaktadır.
III- Yasa maddesinin, aynı tür kıyı yapılarını benzer Ģekilde inĢa edenler arasında
eĢitliği zedeleyip zedelemediği ve yasaların genelliği ilkesi yönünden irdelenmesi;
Anayasa‟nın 10. maddesinde yer alan eĢitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için
söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil, hukuksal eĢitlik öngörülmüĢtür. EĢitlik ilkesinin
amacı, aynı durumda bulunan kiĢilerin yasalar karĢısında aynı iĢleme bağlı tutulmalarını
sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda
bulunan kimi kiĢi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karĢısında eĢitliğin ihlali
yasaklanmıĢtır. Yasa önünde eĢitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı
anlamına gelmez. Kimi kiĢilerin haklı, makul ve anlaĢılabilir bir neden bulunması koĢulu ile
değiĢik kurallara bağlı tutulmaları eĢitlik ilkesine aykırılık oluĢturmaz. Anayasa
Mahkemesinin birçok kararında da vurgulandığı gibi, aynı hukuki durumda bulunanlardan
bazıları için farklı kurallar konulmasını haklı gösterecek nedenlerin bulunması ve bunların
anlaĢılabilir, amaçla ilgili, makul ve adil olmaları gerekir. Bunun yanında yasa koyucunun
aynı konuda yapmıĢ olduğu düzenlemelerin de birbiri ile çeliĢmemesi gerekir. Aynı hukuksal
durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa‟da öngörülen
eĢitlik ilkesi zedelenmez.
Kıyı yapıları ister yasa koyucunun tabiri ile özel düzenlemeler kapsamında yapılmıĢ
olsun, ister 2886 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat hükümlerine göre yapılmıĢ olsun, kıyı
yapısının yapılacağı yer Devletin hüküm ve tasarrufu altında ise yatırımcı ile ilgili idare
arasında kullanma izni sözleĢmesi; Hazinenin özel mülkiyetinde ise irtifak hakkı sözleĢmesi
yapılmaktadır. Bu sözleĢmelerin yapılması aĢamasında bütün yatırımcılar aynı kurallara tabi
tutulmakta; ayrım yapılmaksızın her bir yatırımcı ile ilgili idare arasında yatırımın bedeli,
projenin mahiyeti, sermaye miktarı ile kamu yararı ve hizmet gerekleri idarece
değerlendirilmek suretiyle azami 49 yıla kadar kullanma izni veya irtifak hakkı sözleĢmesi
imzalanmaktadır. Kıyı yapılarını inĢa eden yatırımcılar arasında ilgili mevzuatta herhangi bir
ayrım yapılmamıĢ olmasına ve yasa kuralında haklı, makul, anlaĢılabilir, uygulanabilir,
belirgin, açık ve somut bir neden gösterilmemesine karĢın, “özel düzenlemeler” gibi açık ve
belirgin olmayan bir sebebe dayanılarak kıyı yapıları inĢa eden yatırımcıların bir bölümünün
sözleĢmelerinin uzatılmamasının, Anayasa‟nın eĢitlik ilkesine aykırı olduğu sonucuna
ulaĢılmaktadır.
Yasaların ve yasalarla getirilen kuralların genel olması, hukuk devleti ve yasa önünde
eĢitlik ilkelerinin bir sonucudur. Yasanın genelliğinden anlaĢılan, belli bir kiĢiyi hedef
almayan, özel, aktüel, geçici bir durumu gözetmeyen, önceden saptanıp, soyut biçimde
herkese uygulanabilecek kurallar içermesidir. Buna göre, yasa kurallarının her Ģeyden önce
genel nitelikte olması, herkes için objektif hukuki durumlar yaratması ve aynı hukuki durumda
bulunan kiĢilere ayırım gözetilmeksizin uygulanabilir olması gerekir.
5793 sayılı Kanun‟un 29. maddesiyle 4706 sayılı Kanun‟a eklenen Geçici 8. maddesiyle
getirilen ve kıyı yapılarının yapımına iliĢkin mevzuatta bir değiĢiklik veya maddenin
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren inĢa edilecek kıyı yapıları ile ilgili olarak bir hüküm
bulunmamasına karĢın, özel düzenlemelerin hariç tutulduğu belirtilerek sadece bu maddenin
yürürlüğe girmesinden önce kıyı yapıları inĢa eden yatırımcıların sözleĢme sürelerinin 49 yıla
kadar uzatılmasına olanak sağlayan 4706 sayılı Kanun‟un Geçici 8. maddesinin, yasaların
genel ve objektif olması gerektiği yönündeki hukuk devleti ilkesine de aykırı olduğu sonucuna
ulaĢılmıĢtır.
IV- SONUÇ ve ĠSTEM
Açıklanan nedenlerle ve bir davaya bakmakta olan mahkemenin, o dava sebebiyle
uygulanacak yasa kuralının Anayasa‟ya aykırı olduğu kanısına götüren görüĢünü açıklayan
kararı ile Anayasa Mahkemesine baĢvurulması gerektiğini düzenleyen 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin KuruluĢu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun‟un 40. maddesinin 1. fıkrası
gereğince, yukarıda açıklanan gerekçelerle; 5793 sayılı Kanun‟un 29. maddesiyle 4706 sayılı
Kanun‟a eklenen Geçici 8. maddenin, Anayasa‟nın 2., 10. ve 48. maddelerine aykırı olduğu
kanısına ulaĢılması nedeniyle Anayasa Mahkemesine baĢvurulmasına; dosyada bulunan
belgelerin onaylı bir örneğinin Anayasa Mahkemesi BaĢkanlığına gönderilmesine 3.12.2012
tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
III- YASA METĠNLERĠ
A- Ġtiraz Konusu Yasa Kuralı
4706 sayılı Kanun‘a 5793 sayılı Kanun‘un 29. maddesiyle eklenen itiraz konusu geçici
8. madde Ģöyledir:
“Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taĢınmazlar ile kıyı kenar çizgisinin deniz
yönünde (kıyıda) bulunan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler ve deniz, göl
ve akarsularda doldurma veya kurutma yoluyla elde edilen alanlar üzerinde, tersane, yat
limanı, kurvaziyer limanı, dolfen, iskele, dolgu, rıhtım, boru hattı, Ģamandıra, platform ve
benzeri kıyı yapıları yapılmak amacıyla, özel düzenlemeler hariç olmak üzere lehlerine
kırkdokuz yıldan az süreli olarak irtifak hakkı tesis edilen veya kullanma izni verilen
yatırımcılar tarafından; bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç dört ay
içinde baĢvuruda bulunulması ve sözleĢmeden doğan mali yükümlülüklerin yerine
getirilmesi, irtifak hakkından veya kullanma izninden dolayı Bakanlık aleyhine açılmıĢ
davalar var ise bu davalardan tüm yargılama giderleri üstlenilerek kayıtsız ve Ģartsız
feragat edilmesi ve rayiç bedel esas alınarak tespit edilecek irtifak hakkı veya kullanma izni
bedeli üzerinden yeni sözleĢme düzenlenmesi Ģartıyla, irtifak hakkı ve kullanma izni
sözleĢmelerinin süresi hakkın baĢlangıç tarihinden itibaren kırkdokuz yıl olarak
değiĢtirilir.”
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
BaĢvuru kararında, Anayasa‘nın 2., 10. ve 48. maddelerine dayanılmıĢtır.
IV- ĠLK ĠNCELEME
Anayasa Mahkemesi Ġçtüzüğü hükümleri uyarınca HaĢim KILIÇ, Serruh KALELĠ,
Alparslan ALTAN, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT,
Zehra Ayla PERKTAġ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri
NECĠPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer
TOPAL ve Zühtü ARSLAN‘ın katılımlarıyla 28.2.2013 gününde yapılan ilk inceleme
toplantısında öncelikle uygulanacak kural sorunu görüĢülmüĢtür.
Anayasa‘nın 152. ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin KuruluĢu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun‘un 40. maddesine göre, mahkemeler, bakmakta oldukları davalarda
uygulayacakları kanun ya da kanun hükmünde kararname kurallarını Anayasa‘ya aykırı
görürler veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık savının ciddi olduğu kanısına
varırlarsa, o hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine baĢvurmaya yetkilidirler. Ancak, bu
kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine baĢvurabilmesi için elinde
yöntemince açılmıĢ ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması ve iptali istenen
kuralların da o davada uygulanacak olması gerekmektedir. Uygulanacak yasa kuralları,
davanın değiĢik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada
olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır.
Ġtiraz yoluna baĢvuran Mahkeme, 4706 sayılı Kanun‘a 5793 sayılı Kanun‘un 29.
maddesiyle eklenen geçici 8. maddenin tamamının iptalini istemiĢtir.
BaĢvuran Mahkemenin bakmakta olduğu dava, yap-iĢlet-devret modeli ile yat limanı
inĢa eden Ģirketin, inĢa ettiği yat limanının sözleĢme ile belirlenen 25 yıllık iĢletme süresinin,
4706 sayılı Kanun‘un geçici 8. maddesi uyarınca hakkın baĢlangıç tarihinden itibaren 49 yıla
uzatılması istemiyle yaptığı baĢvurunun reddine dair iĢleme iliĢkindir. Davacı, baĢvurusunun
reddine iliĢkin iĢlemin iptal edilmesini 4706 sayılı Kanun‘a eklenen geçici 8. maddenin
“…özel düzenlemeler hariç olmak üzere…” ibaresi yönünden talep etmiĢtir. Diğer bir ifadeyle
davacının, geçici 8. maddenin belirtilen ibare dıĢında kalan bölümü ile ilgili bir talebi
bulunmamaktadır. Dolayısıyla, geçici 8. maddenin bu ibare dıĢında kalan bölümü baĢvuruda
bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanacak kural niteliğinde değildir.
Açıklanan nedenlerle;
A- 29.6.2001 günlü, 4706 sayılı Hazineye Ait TaĢınmaz Malların Değerlendirilmesi ve
Katma Değer Vergisi Kanununda DeğiĢiklik Yapılması Hakkında Kanun‘a, 24.7.2008 günlü,
5793 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde DeğiĢiklik Yapılmasına Dair
Kanun‘un 29. maddesiyle eklenen geçici 8. maddenin “…özel düzenlemeler hariç olmak
üzere…” ibaresi dıĢında kalan bölümünün, itiraz baĢvurusunda bulunan Mahkemenin
bakmakta olduğu davada uygulanma olanağı bulunmadığından, bu bölüme iliĢkin baĢvurunun
Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDĠNE,
B- 4706 sayılı Kanun‘a, 5793 sayılı Kanun‘un 29. maddesiyle eklenen geçici 8.
maddede yer alan “…özel düzenlemeler hariç olmak üzere…” ibaresinin esasının
incelenmesine,
OYBĠRLĠĞĠYLE karar verilmiĢtir.
V- ESASIN ĠNCELENMESĠ
BaĢvuru kararı ve ekleri, Raportör Selim ERDEM tarafından hazırlanan iĢin esasına
iliĢkin rapor, itiraz konusu yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile
diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüĢülüp düĢünüldü:
BaĢvuru kararında, itiraz konusu kuralda yer alan “özel düzenlemeler” ile neyin
kastedildiği ve bu kapsamda yapılan kıyı yapılarına iliĢkin sözleĢmelerin neden hariç
tutulduğuna dair bir açıklık ve belirlilik bulunmadığı, madde gerekçesinde “4046, 3996 ve
4628 sayılı kanunlar gibi düzenlemeler gereği yapılan iĢlemler hariç olmak üzere” denilmek
suretiyle özel düzenlemelerden hangi düzenlemelerin anlaĢılması gerektiği belirtilmiĢse de
“gibi” ibaresinin sayılanlar dıĢında bazı düzenlemeleri de kapsadığı ve özel düzenlemelerin
sınırlı olmadığının anlaĢıldığı, kuralın bu yönüyle hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu, kıyı
yapıları hangi düzenleme ile yapılırsa yapılsın yatırımcı ile idare arasında kullanma izni veya
irtifak hakkı sözleĢmesi yapıldığı, bu sözleĢmelerin yapılması aĢamasında bütün yatırımcıların
aynı kurallara tabi tutulduğu, ayrım yapılmaksızın yatırımcı ile ilgili idare arasında yatırımın
bedeli, projenin mahiyeti, sermaye miktarı ile kamu yararı ve hizmet gerekleri
değerlendirilmek suretiyle azami kırk dokuz yıla kadar sözleĢme imzalandığı, “özel
düzenlemeler” gibi açık ve belirgin olmayan bir sebebe dayanılarak yatırımcıların bir
bölümünün sözleĢmelerinin uzatılmamasının Anayasa‘nın eĢitlik ilkesine de aykırı olduğu ve
ayrıca düzenlemenin Anayasa‘da öngörülen sözleĢme özgürlüğünü de ihlal ettiği belirtilerek
kuralın, Anayasa‘nın 2., 10. ve 48. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüĢtür.
4706 sayılı Kanun‘a 5793 sayılı Kanun‘un 29. maddesiyle eklenen ve itiraz konusu
kuralı da içeren geçici 8. maddede, hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taĢınmazlar ile kıyı
kenar çizgisinin deniz yönünde (kıyıda) bulunan devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan
yerler ve deniz, göl ve akarsularda doldurma veya kurutma yoluyla elde edilen alanlar
üzerinde, kıyı yapıları yapılmak amacıyla, özel düzenlemeler hariç olmak üzere lehlerine kırk
dokuz yıldan az süreli olarak irtifak hakkı tesis edilen veya kullanma izni verilen yatırımcılar
tarafından, maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç dört ay içinde baĢvuruda
bulunulması ve sözleĢmeden doğan mali yükümlülüklerin yerine getirilmesi, irtifak hakkından
veya kullanma izninden dolayı bakanlık aleyhine açılmıĢ davalar var ise bu davalardan tüm
yargılama giderleri üstlenilerek kayıtsız ve Ģartsız feragat edilmesi ve rayiç bedel esas
alınarak tespit edilecek irtifak hakkı veya kullanma izni bedeli üzerinden yeni sözleĢme
düzenlenmesi Ģartıyla, irtifak hakkı ve kullanma izni sözleĢmelerinin süresinin hakkın
baĢlangıç tarihinden itibaren kırk dokuz yıl olarak değiĢtirileceği öngörülmüĢtür.
Anayasa‘nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve iĢlemleri hukuka uygun,
insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir
hukuk düzeni kurup bunu geliĢtirerek sürdüren, Anayasa‘ya aykırı durum ve tutumlardan
kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.
Anayasa‘nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri
―belirlilik‖tir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kiĢiler hem de idare yönünden
herhangi bir duraksamaya ya da kuĢkuya yer vermeyecek Ģekilde açık, net, anlaĢılır ve
uygulanabilir olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karĢı koruyucu önlem
içermesi de gereklidir. Belirlilik ilkesi, hukuksal güvenlikle bağlantılı olup bireyin, kanundan,
belirli bir kesinlik içinde, hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya
sonucun bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale yetkisini verdiğini bilmesini zorunlu
kılmaktadır. Birey ancak bu durumda kendisine düĢen yükümlülükleri öngörebilir ve
davranıĢlarını ayarlar. Hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm
eylem ve iĢlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu
güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Bu bakımdan, kanunun
metni, bireylerin, gerektiğinde hukuki yardım almak suretiyle, hangi somut eylem ve olguya
hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belli bir açıklık ve kesinlikte
öngörebilmelerine imkân verecek düzeyde kaleme alınmıĢ olmalıdır. Dolayısıyla,
uygulanması öncesinde kanunun, muhtemel etki ve sonuçlarının yeterli derecede öngörülebilir
olması gereklidir.
Hazine taĢınmazlarının satıĢı, kiraya verilmesi, trampası ve mülkiyetin gayri ayni hak
tesisi, ilgili kanuni düzenlemeler ile yürütülmekte olup buna göre hazine taĢınmazları
üzerinde kullanma izni verilmesi ile irtifak hakkı tesis edilmesi görev ve yetkisi Maliye
Bakanlığına aittir. Maliye Bakanlığı bu yetkisini yatırım yapılacak Hazine taĢınmazı üzerinde
en fazla kırk dokuz yıla kadar irtifak hakkı tesis ederek veya kullanma izni vererek
kullanmaktadır. Yatırım yapılacak yer, hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taĢınmazlardan
ise yatırımcı ile idare arasında irtifak hakkı sözleĢmesi, devletin hüküm ve tasarrufu altında
bulunan yerlerden ise kullanma izni sözleĢmesi yapılmaktadır. Ġdare ile her bir yatırımcı
arasında yatırımın bedeli, projenin mahiyeti, kıyı yapısının yeri ve niteliği, sermaye miktarı
ile kamu yararı ve hizmet gerekleri idarece değerlendirilmek suretiyle azami kırk dokuz yıla
kadar kullanma izni veya irtifak hakkı sözleĢmesi imzalanmaktadır.
Ġtiraz konusu madde, kıyı yapıları yapılması amacıyla, hazinenin özel mülkiyetinde
bulunan taĢınmazlar ile devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler üzerinde, özel
düzenlemeler hariç olmak üzere tesis edilen irtifak hakkı ve kullanma izni sözleĢmelerinin
süresinin uzatılmasını öngörmektedir. Madde ile sözleĢme sürelerinin uzatılmasında özel
düzenlemeler hariç tutulmasına rağmen, madde metninde özel düzenlemelerin nelerden ibaret
olduğu, neden özel düzenleme olarak kabul edildikleri ya da hariç tutuldukları konusunda
herhangi bir açıklama yer almamaktadır. Bu durumda idarenin, özel düzenlemeler kapsamına
nelerin dahil olabileceğinin belirlenmesi hususunda geniĢ bir takdir yetkisine sahip olacağı
açıktır. Bu hâliyle sözleĢmelerden hangilerinin sürelerinin uzatılacağının ilgili kiĢilerce
önceden bilinebilir olduğu söylenemeyecektir.
Hazine taĢınmazları üzerinde kıyı yapıları yapılması amacıyla tesis edilen irtifak hakkı
ve kullanma izni sözleĢmelerinin süresinin uzatılmasında özel düzenlemelerin tespiti
konusunda idareye geniĢ takdir yetkisi tanıyan itiraz konusu kural, yatırımcılar açısından
anlaĢılabilir, bilinebilir ve öngörülebilir değildir. Bu durum kuralın uygulanmasında tereddüt
ve belirsizliklere yol açacağından kural, hukuk devleti ilkesine aykırılık oluĢturmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa‘nın 2. maddesine aykırıdır. Ġptali
gerekir.
Bu görüĢe M. Emin KUZ katılmamıĢtır.
Kural, Anayasa‘nın 2. maddesine aykırı görülerek iptal edildiğinden, Anayasa‘nın 10.
ve 48. maddeleri yönünden incelenmesine gerek görülmemiĢtir.
VI- SONUÇ
29.6.2001 günlü, 4706 sayılı Hazineye Ait TaĢınmaz Malların Değerlendirilmesi ve
Katma Değer Vergisi Kanununda DeğiĢiklik Yapılması Hakkında Kanun‘a, 24.7.2008 günlü,
5793 sayılı Kanun‘un 29. maddesiyle eklenen geçici 8. maddede yer alan “…özel
düzenlemeler hariç olmak üzere…” ibaresinin Anayasa‘ya aykırı olduğuna ve ĠPTALĠNE, M.
Emin KUZ‘un karĢıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA, 6.6.2013 gününde karar verildi.
BaĢkan
HaĢim KILIÇ
BaĢkanvekili
Serruh KALELĠ
BaĢkanvekili
Alparslan ALTAN
Üye
Mehmet ERTEN
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Üye
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
Üye
Zehra Ayla PERKTAġ
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
Üye
Burhan ÜSTÜN
Üye
Engin YILDIRIM
Üye
Nuri NECĠPOĞLU
Üye
Hicabi DURSUN
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
Üye
Zühtü ARSLAN
Üye
Muammer TOPAL
Üye
M. Emin KUZ
KARġIOY GEREKÇESĠ
4706 sayılı Kanunun, Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu
altında bulunan yerlerde kıyı yapıları yapılması amacıyla, özel düzenlemeler hariç olmak
üzere lehlerine irtifak hakkı tesis edilen veya kullanma izni verilen yatırımcıların irtifak hakkı
ve kullanma izni sözleĢme sürelerinin kırkdokuz yıla çıkarılmasını öngören geçici 8.
maddesinde geçen ―özel düzenlemeler‖ ibaresinin açık ve öngörülebilir olmadığı,
belirsizliklere yol açacağı, bu nedenle Anayasanın 2. maddesine aykırı olduğu belirtilerek
―özel düzenlemeler hariç olmak üzere…‖ ibaresinin iptaline hükmedilmiĢtir.
1- Anayasaya aykırı olduğuna hükmedilen ―özel düzenlemeler hariç olmak üzere‖
ibaresi, düzenlemenin yapıldığı 4706 sayılı Kanunun dıĢındaki düzenlemelerin tamamını ifade
ettiğinden yeterince açık ve belirlidir. Madde ile öngörülen imkân sadece 4706 sayılı Kanun
kapsamındaki yatırımcılara sağlandığından, bunu vurgulayan söz konusu ibarede bir
belirsizlik bulunmamaktadır. Madde gerekçesinde de ―4046 sayılı ÖzelleĢtirme Uygulamaları
Hakkında Kanun, 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-ĠĢlet-Devret Modeli
Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu gibi özel
düzenlemeler gereği yapılan iĢlemler hariç olmak üzere‖ denilmek suretiyle söz konusu
hükme daha da açıklık getirilmiĢtir.
Esasen, madde gerekçesinde örnek olarak sayılan ve 4706 sayılı Kanunun dıĢında kalan
bu kanunlara göre idare ile sözleĢme yapan yatırımcılar, farklı hak ve yükümlülükler
öngörülmesi sebebiyle farklı hukukî durumlarda bulunmaktadır. Bu kanunlara göre yapılan
yap-iĢlet-devret veya görevlendirme sözleĢmelerinin süreleri de, 4706 sayılı Kanuna göre
yapılan sözleĢmelerden farklı olarak, yatırımın maliyeti ve yatırımcının bu yatırımdan
sağlayacağı kazanç dikkate alınarak belirlendiğinden, anılan kuralda 4706 sayılı Kanunun
dıĢındaki düzenlemelerin kapsamında bulunan yatırımcılar yönünden hukukî güvenliği
ortadan kaldıracak bir belirsizlik ve öngörülemezlik söz konusu değildir.
2- Anayasanın 153. maddesinin ikinci fıkrasında, Anayasa Mahkemesinin bir kanun
hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak Ģekilde
hüküm tesis edemeyeceği belirtilmektedir. Bu ilke, madde gerekçesinde, ―…Kanunla getirilen
istisnalara iliĢkin kanun hükümlerinin iptali, anakuralın uygulanması sonucunu doğurabilir.
Halbuki kanun koyucu böyle bir sonuç çıkmasını arzu etmediği için istisnayı kabul etmiĢ
durumdadır. Bu istisna hükmünün iptali millî idareye ters düĢeceğinden … hüküm verirken
bu özelliklerin gözönünde bulundurulması zorunludur‖ Ģeklinde açıklanmaktadır.
Geçici 8. maddedeki ―özel düzenlemeler hariç olmak üzere‖ ibaresinin, yani maddede
öngörülen istisna hükmünün iptali, anılan maddenin, baĢka kanunlara dayanılarak kullanma
izni verilen ve lehlerine irtifak hakkı tesis edilen yatırımcılar bakımından da uygulanması
sonucunu doğurmaktadır. Böylece, düzenlemenin kapsamı kanun koyucunun öngörmediği
Ģekilde geniĢletilmiĢ olmaktadır. Oysa 153. maddenin gerekçesinde de belirtildiği üzere,
kanun koyucu böyle bir sonuç çıkmasını arzu etmediği ve geçici 8. madde ile öngörülen
imkânı sadece 4706 sayılı Kanuna göre kullanma izni verilen veya lehlerine irtifak hakkı
tesisi edilen yatırımcılara sağladığı için bu istisnayı kabul etmiĢtir.
Bu sebeplerle, itiraz konusu kurala yönelik iptal talebinin reddine karar verilmesi
gerektiğini düĢündüğümden, iptal yönündeki çoğunluk görüĢüne katılmıyorum.
Üye
M. Emin KUZ
[R.G. 22 Kasım 2013 – 28829]
—— • ——
Anayasa Mahkemesi BaĢkanlığından:
Esas Sayısı
: 2013/35
Karar Sayısı : 2013/75
Karar Günü : 6.6.2013
ĠTĠRAZ YOLUNA BAġVURAN : Ankara 11. Ġcra Hukuk Mahkemesi
ĠTĠRAZIN KONUSU : 21.5.1986 günlü, 3289 sayılı Spor Genel Müdürlüğünün
TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanun‘un ek 9. maddesine, 29.3.2011 günlü, 6215 sayılı
Kanun‘un 10. maddesiyle eklenen ―Kamu kurum ve kuruluĢlarına ait alacaklar hariç olmak
üzere, spor kulüplerinin Spor Toto TeĢkilat BaĢkanlığı nezdindeki isim haklarından doğan
alacakları haczedilemez ve bu alacaklar devir ve temlik edilemez.‖ biçimindeki yirminci
fıkranın Anayasa‘nın 2., 5., 10., 13. ve 125. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline
karar verilmesi istemidir.
I- OLAY
Davacı alacaklı tarafından yapılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibin
kesinleĢmesi üzerine borçlu spor kulübünün Spor Toto TeĢkilat BaĢkanlığında bulunan
haklarına haciz konulması talebinin itiraz konusu kural gerekçe gösterilmek suretiyle icra
müdürlüğünce reddedilmesi üzerine, davacı alacaklı tarafından icra müdürlüğü iĢlemine karĢı
Ģikâyet baĢvurusunda bulunulan davada, itiraz konusu kuralın Anayasa‘ya aykırılık iddiasını
ciddi bulan Mahkeme, iptali için baĢvurmuĢtur.
II- ĠTĠRAZIN GEREKÇESĠ
BaĢvuru kararının gerekçe bölümü Ģöyledir:
―Mahkememize davacı alacaklı ... vekili Av. ... tarafından icra memurluğu iĢlemini
Ģikâyet davasında icra müdürlüğünün 12.12.2012 tarihli borçlunun spor toto teĢkilat
baĢkanlığı nezdinde bulunan isim hakkının haczine iliĢkin talebinin icra müdürlüğünce
reddedilmesi üzerine red kararının kaldırılmasının icra müdürlüğünün karar dayanak teĢkil
eden kanun maddesinin Anayasanın 10, 11, 48, 58 ve 59. maddelerine aykırı olduğunu
Anayasa Mahkemesine itirazen iptal davası açılmasını talep etmiĢtir.
Davalı tarafa yapılan usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruĢmaya gelmediği
gibi cevap dahi vermemiĢtir.
Ġcra takip dosyasının incelenmesinden davacı alacaklı tarafça davalı ... kulübü aleyhine
bonoya dayanılarak kambiyo takibi yapıldığı takibin kesinleĢmesi üzerine borçlunun
malvarlığının bulunmaması nedeniyle 12.12.2012 tarihinde alacaklı vekili borçlunun Spor
Toto TeĢkilat BaĢkanlığında bulunan haklarına haciz konulmasını talep ettiğinde icra
müdürlüğünün “...6215 sayılı kanunla yapılan değiĢikliğin 10. mad. gereğince kamu kurum ve
kuruluĢlarına ait alacaklar hariç olmak üzere spor kulüplerinin Spor Toto TeĢkilat
BaĢkanlığındaki isim ve haklarından doğan alacaklar devir ve temlik edilemez ve
haczedilemez denildiğinden talebin reddine karar verildi” Ģeklinde bir kararla talebi
reddettiği bu red kararının Ģikayete konu edildiği anlaĢılmıĢtır.
KONU ĠLE ĠLGĠLĠ DÜZENLEMELER.
Dava memurun alacaklının talebini reddetmesi nedeniyle ĠĠK l6. maddesine göre
Ģikayet yoluyla mahkememiz önüne getirilmiĢtir.
ĠĠK 16. maddesi aynen: ġĠKAYET VE ġARTLAR baĢlığı altında “(DeğiĢik: 3890 3.7.1940/m.1) Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere icra ve
iflâs dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hâdiseye
uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine Ģikâyet olunabilir. ġikâyet bu
muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır.
Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı
her zaman Ģikâyet olunabilir.” Ģeklinde düzenlenmiĢtir.
Anayasa Mahkemesinin KuruluĢ ve Yargılama Usulleri ĠĢleyiĢi Hakkındaki 2949 sayılı
Kanunun 28. maddesi “Bir davaya bakmakta olan mahkeme:
1. O dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya kanun hükmünde kararnamenin
hükümlerini Anayasaya aykırı görürse, bu yoldaki gerekçeli kararı; veya,
2. Taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varsa
tarafların bu konudaki iddia ve savunmalarını ve kendisini bu kanıya götüren görüĢünü
açıklayan kararı;
Dosya muhtevasını mahkemece bu konu ile ilgili görülen belgelerin tasdikli örnekleri ile
birlikte Anayasa Mahkemesi BaĢkanlığına gönderir. Anayasa Mahkemesi Genel Sekreterliği,
gelen evrakı kaleme havale eder ve keyfiyeti ilgili mahkemeye bir yazı ile bildirir. Evrakın
kayda giriĢinden itibaren on gün içinde noksanlıkları olup olmadığı incelenir.
Anayasa Mahkemesince yapılan bu incelemede, eksikleri olduğu anlaĢılan iĢlerin geri
çevrilmesine, mahkemenin yetkisiz olduğu tespit edilen baĢvurmaların da reddine karar
verilir.
Anayasa Mahkemesi iĢin kendisine noksansız olarak geliĢinden baĢlamak üzere beĢ ay
içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse ilgili mahkeme davayı
yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır.
Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkında karar kesinleĢinceye kadar
gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.
Mahkemenin Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmemesi halinde bu iddia temyiz
merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır.
Anayasa Mahkemesinin iĢin esasına girerek verdiği ret kararının yayımlanmasından
sonra on yıl geçmedikçe, aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar
Anayasa Mahkemesine baĢvurulamaz.” Ģeklinde düzenlenmiĢtir.
Davacı taraf alacağını alabilmek amacıyla haciz talep edince reddedilmesi nedeniyle
yasal düzenlemenin iptalini isteyerek itiraz davasının açılmasını talep etmiĢtir.
ĠPTALĠ ĠSTENEN YASA MADDESĠ
Ġptali istenen yasa maddesi icra müdürlüğünün red kararında dayandığı 3289 sayılı
Gençlik Ve Spor Genel Müdürlüğünün TeĢkilat Ve Görevleri Hakkında Kanunun ek 9.
maddesinin 6215 sayılı Kanunun 10. maddesiyle eklenen 20. fıkrası olup aynen
“(Ek fıkra: 6215 - 29.3.2011/m.10) Kamu kurum ve kuruluĢlarına ait alacaklar hariç
olmak üzere, spor kulüplerinin Spor Toto TeĢkilat BaĢkanlığı nezdindeki isim haklarından
doğan alacakları haczedilemez ve bu alacaklar devir ve temlik edilemez.” Ģeklinde
düzenlenmiĢtir.
Diğer kısımlarında yapılan düzenlemeler değil ise de maddenin son cümlesi mahkemece
2709 sayılı Kanunla kabul edilen Anayasamızın 2, 5, 10, 13, 90, 125, 138. maddelerine aykırı
bulunmuĢ talep üzerine Anayasa Mahkemesine 2949 sayılı Kanunun 28/2. maddesi gereği
itiraz davası açılması gerektiği kanaati oluĢmuĢtur.
ġikayetçi - davacı taraf maddenin uygulanmasını açıkça talep etmiĢ, alacaklı Ģikayet
edilen taraf duruĢmaya gelmemiĢ taraflardan birince Anayasaya aykırılık ileri sürülmesine
rağmen diğer taraf duruĢmaya gelmediği için Anayasaya aykırılık konusunda davalı taraftan
2949 sayılı Kanun 28/1. madde gereği taraflara Anayasaya aykırılık konusunda görüĢ
sorulmamıĢtır.
DAYANILAN ANAYASA MADDELERĠ
II. CUMHURĠYETĠN NĠTELĠKLERĠ
MADDE 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanıĢma ve adalet anlayıĢı
içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, baĢlangıçta belirtilen temel
ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
DEVLETĠN TEMEL AMAÇ VE GÖREVLERĠ
MADDE 5- Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve
bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, iĢlerin toplumun
refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kiĢinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk
devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaĢmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal
engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının geliĢmesi için gerekli Ģartları
hazırlamaya çalıĢmaktır.”
Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti olup adalet ilkelerini hazırlama görevi vardır.
MADDE 10- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düĢünce, felsefî inanç, din, mezhep ve
benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eĢittir.
(Ek fıkra: 5170 - 7.5.2004/m.l) Kadınlar ve erkekler eĢit haklara sahiptir. Devlet, bu
eĢitliğin yaĢama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. (Ek cümle: 5982 - 7.5.2010/m.l) Bu
maksatla alınacak tedbirler eĢitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.
(Ek fıkra: 5982 - 7.5.2010/m.l) Çocuklar, yaĢlılar, özürlüler, harp ve vazife Ģehitlerinin
dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eĢitlik ilkesine aykırı sayılmaz.
Hiçbir kiĢiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün iĢlemlerinde (Ek ibare: 5735 - 9.2.2008/m.l)
(...) (*) kanun önünde eĢitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.”
Devlet kendi kuruluĢu dahi olsa kimseye ayrıcalık tanıyamaz. Herkese genel kuralları
uygulamak ve uygulanmasını sağlamak zorundadır.
MADDE 13- “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın
ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu
sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik
Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz”
MADDE 125- “Ġdarenin her türlü eylem ve iĢlemlerine karĢı yargı yolu açıktır. (Ek
hükümler: 4446 - 13.8.1999) Kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz ĢartlaĢma ve sözleĢmelerinde
bunlardan doğan uyuĢmazlıkların milli veya milletlerarası tahkim yoluyla çözülmesi
öngörülebilir. Milletlerarası tahkime ancak yabancılık unsuru taĢıyan uyuĢmazlıklar için
gidilebilir. CumhurbaĢkanın tek baĢına yapacağı iĢlemler ile Yüksek Askerî ġûranın kararları
yargı denetimi dıĢındadır.(Ek cümle: 5982 - 7.5.2010/m.11) “Ancak, Yüksek Askerî ġûranın
terfi iĢlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma hariç her türlü iliĢik kesme
kararlarına karĢı yargı yolu açıktır.”
Ġdarî iĢlemlere karĢı açılacak davalarda süre, yazılı bildirim tarihinden baĢlar.
Yargı yetkisi, idarî eylem ve iĢlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.
(DeğiĢik 1. cümle: 5982 - 7.5.2010/m.11) “Yargı yetkisi, idarî eylem ve iĢlemlerin hukuka
uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik denetimi Ģeklinde
kullanılamaz.” Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen Ģekil ve esaslara uygun olarak
yerine getirilmesini kısıtlayacak, idarî eylem ve iĢlem niteliğinde veya takdir yetkisini
kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez.
Ġdarî iĢlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve
idarî iĢlemin açıkça hukuka aykırı olması Ģartlarının birlikte gerçekleĢmesi durumunda
gerekçe gösterilerek yürütmenin durdurulmasına karar verilebilir.
Kanun, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim, seferberlik ve savaĢ halinde ayrıca millî
güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık nedenleri ile yürütmenin durdurulması kararı verilmesini
sınırlayabilir.
Ġdare, kendi eylem ve iĢlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.
7. ANAYASAYA AYKIRILIĞIN DĠĞER MAHKEMELERDE ĠLERĠ SÜRÜLMESĠ
MADDE 152- Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun
hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri
sürdüğü aykırılık iddiasının ciddî olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda
vereceği karara kadar davayı geri bırakır.
Mahkeme, Anayasaya aykırılık iddiasını ciddî görmezse bu iddia temyiz merciince esas
hükümle birlikte karara bağlanır.
Anayasa Mahkemesi, iĢin kendisine geliĢinden baĢlamak üzere beĢ ay içinde kararını
verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun
hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki
karar kesinleĢinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.
Anayasa Mahkemesinin iĢin esasına girerek verdiği red kararının Resmî Gazetede
yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı
iddiasıyla tekrar baĢvuruda bulunulamaz.
ANAYASAYA AYKIRILIK SORUNU
Davacı taraf iptalini talep ettiği yasa maddesinin Anayasanın 10, 11, 48, 49 ve 59.
maddelerine aykırı olduğunu öne sürmüĢtür.
Davada uygulanacak ve iptali istenen madde ile Anayasa maddelerinin iliĢkisi;
Ġptali istenen yasa maddesi anayasamızın ikinci maddesindeki insan haklarına saygılı
demokratik bir hukuk devleti ilkesiyle bağdaĢamaz. Kamu kurum ve kuruluĢlarının bazı
durumlarda değil her durumda kesinti yapabilmesi Ģahısların ise hiçbir halde haciz
isteyememesinin ikinci maddeye uymadığı düĢünülmektedir.
Anayasanın 5. maddesindeki sosyal bir hukuk Devletidir ilkesiyle Ģahısların hiçbir
halde haciz yapamaması hak arama özgürlüğünün kullanılmaması sonucunu doğuracağından
uyuĢmadığı aykırı olduğu düĢünülmektedir.
Anayasanın 10. maddesindeki “Devlet organları ve idare makamları bütün iĢlemlerinde
(Ek ibare: 5735 - 9.2.2008/m.l) (...) (*) kanun önünde eĢitlik ilkesine uygun olarak hareket
etmek zorundadırlar.” Devlet kendi kuruluĢu dahi olsa kimseye ayrıcalık tanıyamaz.”
Ġlkelerinde belirtilen kanun önünde eĢitlik ve kimseye ayrıcalık tanınamaz ilkesiyle
çeliĢmektedir. Devlet kendi kuruluĢu olsa dahi kimseye ayrıcalık tanıyamayacakken yasa
maddesinde kamuya hiçbir kısıtlama olmadan alacağını alma imkanı verirken vatandaĢa
hiçbir halde bu hakkı tanımaması 10. maddeye aykırılık oluĢturur.
Anayasanın 13. maddesindeki temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması tabirine de
girmediği yasanın hangi nedenle böyle bir kısıtlama getirdiği isim hakkının veya payının
haczinin hangi kamu düzenini ihlal eder olduğu da gerek yasanın lafzından gerekse de
gerekçesinden anlaĢılamamıĢtır.
Anayasanın 125. maddesi yasanın haczi yasaklayan kuralının idarenin her türlü eylem
ve iĢleminin yargı denetimine tabi olması kuralını da engellediği, yargısal denetim dıĢında
bıraktığı sabittir.
Mahkememiz davacı tarafın öne sürdüğü Anayasa maddelerinin tamamına Anayasaya
aykırılık yönünden katılmamıĢ yukarıda açıklandığı gibi 2, 5, 10, 13 ve 125. maddelere
aykırılık görmüĢtür.
Diğer maddelerle Anayasaya aykırılık konusunda ilgi kurulamamıĢtır.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı ġekilde;
1- 3289 sayılı Gençlik Ve Spor Genel Müdürlüğünün TeĢkilat Ve Görevleri Hakkında
Kanunun ek 9. maddesinin 6215 sayılı Kanunun 10. maddesiyle eklenen 20. fıkrasındaki
“KAMU KURUM VE KURULUġLARINA AĠT ALACAKLAR HARĠÇ OLMAK ÜZERE, SPOR
KULÜPLERĠNĠN SPOR TOTO TEġKĠLAT BAġKANLIĞI NEZDĠNDEKĠ ĠSĠM
HAKLARINDAN DOĞAN ALACAKLARI HACZEDĠLEMEZ VE BU ALACAKLAR DEVĠR VE
TEMLĠK EDĠLEMEZ” Ģeklindeki yasa maddesinin Anayasamızın 2, 5, 10, 13 ve 125.
maddelerine aykırılık iddiası ciddi bulunduğundan 2949 Sayılı Kanunun 28/2. maddesi
gereğince iptal davası açılmasına,
2- Dosyanın bir suretinin çıkarılarak Anayasa Mahkemesi Genel Sekreterliğine kararla
birlikte gönderilmesine,
3- Anayasanın 152. maddesi gereği Anayasa Mahkemesi bir karar verinceye kadar az
beĢ ay müddetle mahkeme kararının beklenilmesine,
Davacı vekilinin yüzüne karĢı davalı tarafın yokluğunda karar verildi.”
III- YASA METĠNLERĠ
A- Ġtiraz Konusu Yasa Kuralı
3289 sayılı Kanun‘un ek 9. maddesinin itiraz konusu yirminci fıkrası Ģöyledir:
―(Ek fıkra: 29/3/2011-6215/10 md.) Kamu kurum ve kuruluĢlarına ait alacaklar hariç
olmak üzere, spor kulüplerinin Spor Toto TeĢkilat BaĢkanlığı nezdindeki isim haklarından
doğan alacakları haczedilemez ve bu alacaklar devir ve temlik edilemez.”
B- Dayanılan ve Ġlgili Görülen Anayasa Kuralları
BaĢvuru kararında, Anayasa‘nın 2., 5., 10., 13. ve 125. maddelerine dayanılmıĢ, 35. ve
36. maddeleri ise ilgili görülmüĢtür.
IV- ĠLK ĠNCELEME
Anayasa Mahkemesi Ġçtüzüğü hükümleri uyarınca HaĢim KILIÇ, Serruh KALELĠ,
Alparslan ALTAN, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT,
Zehra Ayla PERKTAġ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri
NECĠPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer
TOPAL ve Zühtü ARSLAN‘ın katılımlarıyla 3.4.2013 gününde yapılan ilk inceleme
toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından iĢin esasının incelenmesine
OYBĠRLĠĞĠYLE karar verilmiĢtir.
V- ESASIN ĠNCELENMESĠ
BaĢvuru kararı ve ekleri, Raportör Erhan TUTAL tarafından hazırlanan iĢin esasına
iliĢkin rapor, itiraz konusu yasa kuralı, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve
bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüĢülüp
düĢünüldü:
BaĢvuru kararında, itiraz konusu kuralın, insan haklarına saygılı demokratik hukuk
devleti ilkesiyle bağdaĢmadığı, Ģahısların alacakları ile ilgili olarak spor kulüplerinin isim
hakkı gelirlerinin haczedilememesinin hak arama özgürlüğünün kullanılamaması sonucunu
doğurduğu, kamu alacakları yönünden haciz yasağı konulmazken vatandaĢların alacakları
bakımından haciz yasağı getirilmesinin eĢitlik ilkesi ile bağdaĢmadığı belirtilerek kuralın,
Anayasa‘nın 2., 5., 10., 13. ve 125. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüĢtür.
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin KuruluĢu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun‘un 43. maddesine göre, ilgisi nedeniyle itiraz konusu kural, Anayasa‘nın 35. ve 36.
maddeleri yönünden de incelenmiĢtir.
Ġtiraz konusu kural, kamu kurum ve kuruluĢlarına ait alacaklar hariç olmak üzere tescilli
spor kulüplerinin Spor Toto TeĢkilat BaĢkanlığı nezdindeki isim haklarından doğan
alacaklarının haczedilemeyeceğini ve bu alacakların devir ve temlik edilemeyeceğini
düzenlemektedir.
Anayasa‘nın 35. maddesinde, herkesin, mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu, bu
hakların ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği, mülkiyet hakkının
kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı hükme bağlanmıĢtır. Mülkiyet hakkı,
kiĢiye baĢkasının hakkına zarar vermemek ve kanunların koyduğu sınırlamalara uymak
koĢuluyla, sahibi olduğu Ģeyi dilediği gibi kullanma, ürünlerinden yararlanma ve tasarruf
olanağı veren bir haktır.
Anayasa‘nın 13. maddesine göre temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamalar,
demokratik toplum düzeninin ve laik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı
olamayacağı gibi hak ve özgürlüklerin özlerine de dokunamaz.
ÇağdaĢ demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniĢ ölçüde sağlanıp güvence
altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlükleri büyük ölçüde kısıtlayan ve kullanılamaz
hâle getiren sınırlamalar hakkın özüne dokunur. Temel hak ve özgürlüklere getirilen
sınırlamaların yalnız ölçüsü değil, koĢulları, nedeni, yöntemi, kısıtlamaya karĢı öngörülen
kanun yolları gibi güvenceler demokratik toplum düzeni kavramı içinde değerlendirilmelidir.
Bu nedenle, temel hak ve özgürlükler, istisnaî olarak ve özüne dokunmamak koĢuluyla
demokratik toplum düzeninin gerekleri için zorunlu olduğu ölçüde ve ancak kanunla
sınırlandırılabilirler.
Demokratik bir toplumda temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamanın, bu
sınırlamayla güdülen amacın gerektirdiğinden fazla olması düĢünülemez. Demokratik hukuk
devletinde güdülen amaç ne olursa olsun, kısıtlamaların, bu rejimlere özgü olmayan
yöntemlerle yapılmaması ve belli bir özgürlüğün kullanılmasını önemli ölçüde zorlaĢtıracak
ya da ortadan kaldıracak düzeye vardırılmaması gerekir.
Diğer taraftan, Anayasa‘nın 36. maddesinde, hak arama özgürlüğü güvence altına
alınmıĢtır. Hak arama özgürlüğünün temel unsurlarından biri mahkemeye eriĢim hakkıdır.
Mahkemeye eriĢim hakkı, hukuki bir uyuĢmazlığın bu konuda karar verme yetkisine sahip bir
mahkeme önüne götürülmesi hakkını da kapsar. Hak arama özgürlüğü demokratik hukuk
devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olup tüm bireyler açısından mümkün olan en geniĢ
Ģekilde güvence altına alınmalıdır.
Tescilli spor kulüplerinin Spor Toto TeĢkilat BaĢkanlığı nezdindeki isim haklarından
doğan alacaklarının haczedilemeyeceğini düzenleyen kural, spor kulüplerinden alacağı olan
kiĢiler tarafından alacak davası açma ve icra takibi yapma hakkının kullanılmasını
etkisizleĢtirmekte, böylece hak arama özgürlüğünü bu davalar yönünden ortadan
kaldırmaktadır.
Öte yandan, tescilli spor kulüplerinin Spor Toto TeĢkilat BaĢkanlığı nezdindeki isim
haklarından doğan alacaklarının devir ve temlik edilememesi, spor kulüplerinin, alacakları
üzerinde hukuki tasarrufta bulunamamaları sonucunu doğurduğundan, bu niteliği ile itiraz
konusu kural, mülkiyet hakkının ölçüsüz biçimde sınırlandırılmasına, hakkın özüne
dokunarak kullanılamaz hâle gelmesine yol açacak niteliktedir.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa‘nın 13., 35. ve 36. maddelerine
aykırıdır. Ġptali gerekir.
Kural, Anayasa‘nın 13., 35. ve 36. maddelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden,
Anayasa‘nın 2., 5., 10. ve 125. maddeleri yönünden incelenmemiĢtir.
VI- SONUÇ
21.5.1986 günlü, 3289 sayılı Spor Genel Müdürlüğünün TeĢkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun‘un ek 9. maddesine, 29.3.2011 günlü, 6215 sayılı Kanun‘un 10. maddesiyle eklenen
“Kamu kurum ve kuruluĢlarına ait alacaklar hariç olmak üzere, spor kulüplerinin Spor Toto
TeĢkilat BaĢkanlığı nezdindeki isim haklarından doğan alacakları haczedilemez ve bu
alacaklar devir ve temlik edilemez.” biçimindeki yirminci fıkranın Anayasa‘ya aykırı
olduğuna ve ĠPTALĠNE, 6.6.2013 gününde OYBĠRLĠĞĠYLE karar verildi.
BaĢkan
HaĢim KILIÇ
BaĢkanvekili
Serruh KALELĠ
BaĢkanvekili
Alparslan ALTAN
Üye
Mehmet ERTEN
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Üye
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
Üye
Zehra Ayla
PERKTAġ
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
Üye
Burhan ÜSTÜN
Üye
Engin YILDIRIM
Üye
Nuri NECĠPOĞLU
Üye
Hicabi DURSUN
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
Üye
Muammer TOPAL
Üye
Zühtü ARSLAN
Üye
M. Emin KUZ
[R.G. 22 Kasım 2013 – 28829]
—— • ——
Anayasa Mahkemesi BaĢkanlığından:
Esas Sayısı
: 2013/53
Karar Sayısı : 2013/81
Karar Günü : 18.6.2013
ĠTĠRAZ YOLUNA BAġVURAN : Ġstanbul 4. Ġdare Mahkemesi
ĠTĠRAZIN KONUSU : 18.5.2004 günlü, 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar
Birliği Kanunu‘nun 77. maddesinin ikinci fıkrasının Anayasa‘nın 9. maddesine aykırılığı ileri
sürülerek iptaline karar verilmesi istemidir.
I- OLAY
Davacı Ģirketin aidat borcunun 5174 sayılı Kanun‘un 77. maddesi gereğince tahsili ve
icra takibinin yapılması ile mazbata tanzimi hususunda Ġstanbul Ticaret Borsası Genel
Sekreterliğinin yetkili kılınmasına dair Ġstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulunun kararı ile
aidat borcunun tahsiline iliĢkin mazbatanın icra dairesine tevdiine iliĢkin iĢlemin iptali
istemiyle açılan davada, itiraz konusu kuralın Anayasa‘ya aykırı olduğu kanısına varan
Mahkeme, iptali için baĢvurmuĢtur.
II- ĠTĠRAZIN GEREKÇESĠ
BaĢvuru kararının gerekçe bölümü Ģöyledir:
“…
Davacı ... UN SANAYĠ VE TĠC.LTD.ġTĠ. tarafından ĠSTANBUL TĠCARET BORSASI‟na
karĢı açılan davada iĢin gereği düĢünüldü.
Dava, aralarında davacı Ģirketin de bulunduğu firmaların aidat-kaydiye borçlarının
5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu‟nun 77 nci
maddesi gereğince ve 6183 sayılı Kanun uyarınca mezkur firmalardan gecikme zammı ile
birlikte tahsili için icra takibatı yapılması ile bu kapsamda mazbata tanzimi hususunda
Ġstanbul Ticaret Borsası Genel Sekterliği‟nin yetkili kılınmasına dair Ġstanbul Ticaret Borsası
Yönetim Kurulu‟nun 12/3/2009 tarihli ve 3 sayılı kararı ile davacı Ģirkete atfedilen ve 200,00
TL aidat-kaydiye ücretinden kaynaklanan borcun tahsiline iliĢkin Ġstanbul Ticaret Borsası
Yönetim Kurulu‟nun (5174 sayılı Kanun‟un 77 nci maddesi uyarınca) ilâm niteliğinde olan
12/3/2009 tarihli ve 3 sayılı kararının infazı için düzenlenen 01/11/2011 tarihli ve 15933
sayılı mazbatanın Ġstanbul Ġcra Dairesi‟ne tevdiine iliĢkin davalı idare iĢleminin iptali
istemiyle açılmıĢtır.
Anayasa‟nın Yargı yetkisi‟ baĢlıklı 9 uncu maddesinde, “Yargı yetkisi, Türk Milleti
adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.” hükmü yer almıĢtır.
Bununla birlikte, 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar
Kanunu‟nun dava konusu iĢlemlerde belirtilen ve dava konusu iĢlemlere dayanak alınan 77
nci maddesinin 2 nci fıkrasında, “Kayıt ücretleri, yıllık aidat, munzam aidat, navlun
hasılatından alınacak oda payları ve Birlik aidatı ile borsa tescil ücreti ve bunlara ait
kesinleĢen gecikme zamları ile para cezalarının tahsiline iliĢkin olarak oda, borsa ve Birlik
Yönetim Kurulunca verilen kararlar ilâm hükmünde olup, icra dairelerince yerine getirilir.”
kuralı yer almıĢtır.
5174 sayılı Kanun‟un yukarıda belirtilen 77 nci maddesinin 2 nci fıkrasındaki kural ile,
mahkeme değil, kamu tüzel kiĢiliğine sahip bir kamu kurumu olan davalı borsanın yönetim
kuruluna, ancak yargı yetkisinin kullanılması neticesinde ortaya çıkan ve bir davanın
mahkemece nasıl bir hükme bağlandığını gösteren resmi belge olarak tanımlanabilecek „ilâm‟
hükmünde, niteliğinde veya kuvvetinde karar verme yetkisinin tanınmasının, davalı idarenin
yönetim kuruluna „yargı yetkisi‟ kullanma veya bahĢetme anlamına geldiği ve ancak
Anayasa‟nın yukarıda metni yazılı 9 uncu maddesine göre, yargı yetkisi yalnızca
mahkemelerce kullanılabileceğinden, söz konusu kuralın Anayasa‟nın 9 uncu maddesine
aykırı olduğu sonucuna varılmıĢtır.
Açıklanan sebeple, 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve
Borsalar Kanunu‟nun 77 nci maddesinin 2 nci fıkrasında yer alan, “Kayıt ücretleri, yıllık
aidat, munzam aidat, navlun hasılatından alınacak oda payları ve Birlik aidatı ile borsa tescil
ücreti ve bunlara ait kesinleĢen gecikme zamları ile para cezalarının tahsiline iliĢkin olarak
oda, borsa ve Birlik Yönetim Kurulunca verilen kararlar ilâm hükmünde olup, icra
dairelerince yerine getirilir.” kuralının Anayasa‟nın 9 uncu maddesine aykırı olduğu
kanısıyla Anayasa Mahkemesi‟ne baĢvurulmasına, Anayasa‟nın 152 inci maddesi ile 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin KuruluĢu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun‟un 40 ncı
maddesi uyarınca, 24/04/2013 tarihinde karar verildi.”
III- YASA METĠNLERĠ
A- Ġtiraz Konusu Yasa Kuralı
5174 sayılı Kanun‘un itiraz konusu kuralı da içeren 77. maddesi Ģöyledir:
“Süresinde ödenmeyen kayıt ücretleri, yıllık aidat, munzam aidat, navlun hâsılatından
alınacak oda payları, borsa tescil ücreti ve Birlik aidatına 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanun uyarınca günlük gecikme zammı tahakkuk ettirilir.
Kayıt ücretleri, yıllık aidat, munzam aidat, navlun hasılatından alınacak oda payları
ve Birlik aidatı ile borsa tescil ücreti ve bunlara ait kesinleĢen gecikme zamları ile para
cezalarının tahsiline iliĢkin olarak oda, borsa ve Birlik Yönetim Kurulunca verilen kararlar
ilâm hükmünde olup, icra dairelerince yerine getirilir.
Kayıt ücretleri, yıllık aidat, munzam aidat, navlun hasılatından alınacak oda payları ve
Birlik aidatı ile borsa tescil ücreti ve bunlara ait kesinleĢen gecikme zamları ile para
cezalarının tahsil zamanaĢımı süresi beĢ yıldır..‖
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
BaĢvuru kararında, Anayasa‘nın 9. maddesine dayanılmıĢtır.
IV- ĠLK ĠNCELEME
Anayasa Mahkemesi Ġçtüzüğü hükümleri uyarınca Serruh KALELĠ, Alparslan ALTAN,
Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAġ,
Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECĠPOĞLU, Hicabi
DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL, Zühtü ARSLAN ve
M. Emin KUZ‘un katılımlarıyla 22.5.2013 günü yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle
uygulanacak kural sorunu görüĢülmüĢtür.
Anayasa‘nın 152. ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin KuruluĢu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun‘un 40. maddesine göre, mahkemeler, bakmakta oldukları davalarda
uygulayacakları kanun ya da kanun hükmünde kararname kurallarını Anayasa‘ya aykırı
görürler veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık savının ciddi olduğu kanısına
varırlarsa, o hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine baĢvurmaya yetkilidirler. Ancak, bu
kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine baĢvurabilmesi için elinde
yöntemince açılmıĢ ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması ve iptali istenen
kuralların da o davada uygulanacak olması gerekmektedir. Uygulanacak yasa kuralları,
davanın değiĢik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada
olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır.
Ġtiraz yoluna baĢvuran Mahkeme, 5174 sayılı Kanun‘un 77. maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan “Kayıt ücretleri, yıllık aidat, munzam aidat, navlun hasılatından alınacak
oda payları ve Birlik aidatı ile borsa tescil ücreti ve bunlara ait kesinleĢen gecikme zamları
ile para cezalarının tahsiline iliĢkin olarak oda, borsa ve Birlik Yönetim Kurulunca verilen
kararlar ilâm hükmünde olup, icra dairelerince yerine getirilir.” hükmünün iptalini
istemiĢtir.
Bakılmakta olan dava, davacı Ģirketin yıllık aidat borcu ile bu borca iliĢkin gecikme
zammının ödenmemesinden dolayı 5174 sayılı Kanun‘un 77. maddesinin ikinci fıkrasında yer
alan yıllık aidata iliĢkin tesis edilen idari iĢleme iliĢkindir. Davacı Ģirkete ait kayıt ücreti,
navlun hasılatı, Birlik aidatı, borsa tescil ücretine iliĢkin herhangi bir idari iĢlem bulunmadığı
gibi bu konular hakkında açılmıĢ bir dava da bulunmamaktadır. Dolayısıyla, 5174 sayılı
Kanun‘un 77. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan “…yıllık aidat…” ve yıllık aidat
yönünden “…gecikme zamları…” ibareleri dıĢında kalan bölüm davada uygulanacak kural
değildir.
Bu nedenlerle, 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Kanunu‘nun;
A- 77. maddesinin ikinci fıkrasının ―…yıllık aidat…‖ ve ―…gecikme zamları…‖
ibareleri dıĢında kalan bölümünün, itiraz baĢvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta
olduğu davada uygulanma olanağı bulunmadığından, bu bölüme iliĢkin baĢvurunun
Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDĠNE,
B- 77. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan ―…yıllık aidat…‖ ibaresi ile yıllık aidat
yönünden ―…gecikme zamları…‖ ibaresi yönünden esasının incelenmesine,
OYBĠRLĠĞĠYLE karar verilmiĢtir.
V- ESASIN ĠNCELENMESĠ
BaĢvuru kararı ve ekleri, Raportör Erhan TUTAL tarafından hazırlanan iĢin esasına
iliĢkin rapor, itiraz konusu yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralı ve bunların gerekçeleri ile
diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüĢülüp düĢünüldü:
BaĢvuru kararında, kamu tüzel kiĢiliğine sahip bir kamu kurumu olan davalı Borsa
Yönetim Kuruluna, ancak yargı yetkisinin kullanılması neticesinde ortaya çıkan ve bir
davanın mahkemece nasıl hükme bağlandığını gösteren resmi belge olarak tanımlanan ilam
hükmü ve niteliğinde karar verme yetkisinin tanınmasının yargı yetkisi kullanma ve bahĢetme
anlamına geldiği belirtilerek kuralın, Anayasa‘nın 9. maddesine aykırı olduğu ileri
sürülmüĢtür.
Ġtiraz konusu kural, odalar, borsalar ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği yönetim
kurullarınca alınan yıllık aidat ve yıllık aidata iliĢkin gecikme zamları ile ilgili kararların ilâm
hükmünde olduğunu ve ilâmların icrasına iliĢkin yolla takip edileceğini öngörmektedir.
Anayasa‘nın ―Yargı yetkisi‖ baĢlıklı 9. maddesinde, yargı yetkisinin Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelerce kullanılacağı belirtilmektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu‘nun 301. maddesine göre, ilâm, taraflardan
her birine verilen hüküm nüshasını ifade etmekte olup alacaklı taraf bu ilâma dayanarak Ġcra
ve Ġflas Kanunu‘nda yer alan ilâmlı icra yolu ile alacağını elde edebilir. Ancak, icra
hukukunda ilâmlı icra yolu ile takip sadece mahkemeler tarafından verilen kararlarla sınırlı
tutulmamıĢtır. Ġcra ve Ġflas Kanunu‘nun 38. maddesinde ilâm mahiyetini haiz belgeler
belirtildiği gibi özel kanunlarla da bazı belgeler ilâm niteliğinde sayılarak ilâmların icrası
hakkındaki hükümlere tâbi kılınmıĢtır.
Odalar, borsalar ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği yönetim kurulları yargı yetkisine
sahip bulunmadığından, yıllık aidat ile ilgili verdiği kararlar kesin hüküm niteliği taĢımamakta
ve bu kararlara karĢı yargı yoluna baĢvurulabilmektedir. Ġtiraz konusu kuralda, yıllık aidatla
ilgili kararların ilâm hükmünde olmasına bağlanan sonuç, ilâmlar gibi infaz edilmesini ve
ilâmların yerine getirilmesi usulünün uygulanmasını göstermesinden ibarettir. Bu nedenle,
kuralda, yönetim kurullarının yıllık aidat ile ilgili kararlarının ilâm hükmünde olduğunun
belirtilmesi, bu kararların maddi anlamda kesin hüküm niteliği taĢıdığı sonucunu doğurmaz.
Kuralla getirilen düzenlemenin ilâmlı icra yoluyla alacağın tahsilini kolaylaĢtırmak dıĢında bir
özellik içermediği açıktır. Dolayısıyla, itiraz konusu kuralla getirilen düzenleme, Anayasa‘nın
9. maddesinde belirtilen yargı yetkisinin kullanılması anlamına gelmediğinden kuralda,
Anayasa‘ya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa‘nın 9. maddesine aykırı değildir.
Ġtirazın reddi gerekir.
VI- SONUÇ
18.5.2004 günlü, 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar
Kanunu‘nun 77. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “…yıllık aidat,…” ibaresi ile yıllık
aidat yönünden “…gecikme zamları…” ibaresinin Anayasa‘ya aykırı olmadığına ve itirazın
REDDĠNE, 18.6.2013 gününde OYBĠRLĠĞĠYLE karar verildi.
BaĢkan
HaĢim KILIÇ
BaĢkanvekili
Serruh KALELĠ
BaĢkanvekili
Alparslan ALTAN
Üye
Mehmet ERTEN
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Üye
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
Üye
Zehra Ayla PERKTAġ
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
Üye
Burhan ÜSTÜN
Üye
Engin YILDIRIM
Üye
Nuri NECĠPOĞLU
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
Üye
Erdal TERCAN
Üye
Zühtü ARSLAN
Üye
Muammer TOPAL
Üye
M. Emin KUZ
[R.G. 22 Kasım 2013 – 28829]
—— • ——
Anayasa Mahkemesi BaĢkanlığından:
Esas Sayısı
: 2012/107
Karar Sayısı : 2013/90
Karar Günü : 10.7.2013
ĠTĠRAZ YOLUNA BAġVURAN : Ġstanbul 5. Vergi Mahkemesi
ĠTĠRAZIN KONUSU : 6.1.1982 günlü, 2577 sayılı Ġdari Yargılama Usulü
Kanunu‘nun 28. maddesinin, 10.6.1994 günlü, 4001 sayılı Ġdari Yargılama Usulü Kanununun
Bazı Maddelerinin DeğiĢtirilmesi Hakkında Kanun‘un 13. maddesiyle değiĢtirilen (1)
numaralı fıkrasının ―Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen
kararlar hakkında, bu kararların kesinleĢmesinden sonra idarece iĢlem tesis edilir.‖
biçimindeki son cümlesinin Anayasa‘nın 2., 15., 35., 36. ve 125. maddelerine aykırılığı ileri
sürülerek iptaline karar verilmesi istemidir.
I- OLAY
Aracı üzerine konulan ihtiyati haciz iĢleminin mahkeme kararıyla iptal edilmesi ve
yürürlüğünün durdurulması üzerine karar doğrultusunda haczin kaldırılması için idareye
baĢvuran ancak itiraz konusu kural nedeniyle talebi reddedilen davacının mahkeme kararı
doğrultusunda iĢlem yapılması için açtığı davada, itiraz konusu kuralın Anayasa‘ya aykırılığı
iddiasını ciddi bulan Mahkeme, iptali için baĢvurmuĢtur.
II- ĠTĠRAZIN GEREKÇESĠ
BaĢvuru kararının gerekçe bölümü Ģöyledir:
“Karar veren Ġstanbul 5. Vergi Mahkemesi‟nce, davacı tarafın 2577 sayılı Ġdari
Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “Ancak, haciz
veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında bu kararların
kesinleĢmesinden sonra idarece iĢlem tesis edilir.” ibaresinin Anayasa‟ya aykırılık iddiaları
yönünden dava dosyası incelenerek iĢin gereği görüĢüldü:
Anayasa‟nın 152. ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin KuruluĢu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanunun 28. maddesine göre, bir davaya bakmakta olan mahkeme, o dava
sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini
Anayasa‟ya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık savının ciddi
olduğu kanısına varırsa bu hükmün iptali için Anayasa Mahkemesi‟ne baĢvurmaya yetkilidir.
Ancak, bu kurallar uyarınca bir mahkemenin, Anayasa Mahkemesi‟ne baĢvurabilmesi için,
elinde yöntemince açılmıĢ ve görevine giren bir davanın bulunması ve iptali istenen kuralın
da o davada uygulanacak olması gerekir. Uygulanacak yasa kuralları ise, davanın değiĢik
evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da
olumsuz yönde etki yapacak nitelikteki kurallardır.
Dava dosyasının incelenmesinden: davalı Sarıgazi Vergi Dairesi Müdürlüğü‟nün …
vergi kimlik numaralı mükellefi …. A.ġ hakkında 2005 yılı ile ilgili vergi incelemesi yapıldığı,
inceleme neticesinde tanzim edilen 14.12.2010 tarih ve VDENR-2010/64,65 ve 66 Sayılı Vergi
Ġnceleme Raporlarının düzenlendiği, bu raporlarda önerilen tarhiyat ve ceza tutarları dikkate
alınarak Ġstanbul Vergi Dairesi BaĢkanlığı Mükellef Hizmetleri Tahsilat Grup
Müdürlüğünden 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun 17.
maddesi gereğince 18.468.749,02 TL ihtiyati tahakkuk verilmesi ve aynı Kanunun 13/3.
maddesi gereğince amme alacağının korunması için davacı hakkında ihtiyati haciz kararı
alınması için olur talep edildiği, ayrıca davacıdan 6183 Sayılı Kanunun 9. maddesi gereği
17.01.2011 tarih ve 3112 Sayılı Yazı ile teminat istenildiği, BaĢkanlık Makamının 13.01.2011
tarih ve 2011/19 sayılı yazısı üzerine ihtiyati haciz kararının alındığı, bu karar uyarınca da
18.01.2011 ve 154506 sayılı ihtiyati haciz tutanağı ile davacının aracı üzerine haciz
konulduğu, davacı tarafından … Plakalı aracın üzerindeki haczin dayanağı 18.01.2011 tarih
ve 154506 sayılı ihtiyati haciz tutanağı ile uygulanan iĢlemin iptali istemiyle Ġstanbul 10.
Vergi Mahkemesinin E:2011/279 Esas sayısında dava açıldığı; iĢlemin yürütmesinin
durdurulmasının istenildiği, bu istemin 07.03.2011 tarih ve E:2011/279 sayılı karar ile kabul
edildiği, yürütmenin durdurulması yönündeki karara yapılan itirazın da Ġstanbul Bölge Ġdare
Mahkemesince reddedildiği, dava neticesinde verilen 22.06.2011 tarih ve K:2011/1829 Sayılı
karar ile de ihtiyati haciz iĢleminin iptal edildiği, bu kararın temyiz edildiği ve temyiz
sürecinin henüz tamamlanmadığı, ayrıca asıl borçlu Ģirket hakkında yapılan tarhiyatın ve
kesilen cezaların iptali istemiyle Ġstanbul 2. Vergi Mahkemesinin 2011/190 ve 191 Esas
sayılarında dava açıldığı, açılan davalar neticesinde verilen 24.01.2012 tarih ve K.2012/115116 Sayılı kararlar ile yapılan tarhiyatların ve kesilen cezaların iptal edildiği, bununla
birlikte davacıdan teminat isteme iĢleminin iptali istemiyle Ġstanbul 10. Vergi Mahkemesinin
E:2011/280 Esas sayısında dava açıldığı ve bu dava neticesinde verilen 22.06.2011 tarih ve
K.2011/1830 Sayılı karar ile teminat isteme iĢleminin de iptal edildiği, söz konusu Mahkeme
kararları doğrultusunda iĢlem yapılması ve bahsi geçen araç üzerindeki haczin kaldırılması
istemini haiz 17.10.2011 ve 122357 kayıt numaralı baĢvurunun reddine dair 28.11.2011 ve
77068 sayılı iĢlemin davacıya 07.12.2011 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine süresi içerisinde
bakılan davanın açıldığı anlaĢılmaktadır.
2577 sayılı Ġdari Yargılama Usulü Kanununun “Kararların Sonuçları” baĢlıklı 28.
maddesinin (1) numaralı fıkrasında “DanıĢtay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi
mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına iliĢkin kararlarının icaplarına göre
idare, gecikmeksizin iĢlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir
Ģekilde kararın idareye tebliğinden baĢlayarak otuz günü geçemez. Ancak, haciz veya ihtiyati
haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında, bu kararların
kesinleĢmesinden sonra idarece iĢlem tesis edilir.” hükmü yer almaktadır.
Dava konusu olayda, uyuĢmazlığın çözümü için 2577 sayılı Ġdari Yargılama Usulü
Kanununun 28. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “Ancak, haciz veya ihtiyati haciz
uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında bu kararların kesinleĢmesinden
sonra idarece iĢlem tesis edilir.” kuralının uygulanması gerekecektir. Fakat, yapılan
değerlendirme neticesinde, bu kuralın Anayasa‟ya aykırı olduğu kanaatine varılmıĢtır.
ANAYASAYA AYKIRILIK SEBEPLERĠ:
A. ANAYASANIN 2. MADDESĠ YÖNÜNDEN
Anayasa‟nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti, bir hukuk devleti olarak
nitelendirilmiĢtir. Hukuk devleti, eylem ve iĢlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan,
bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu
geliĢtirerek sürdüren, Anayasa‟ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet
organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı
denetimine açık olan devlettir. (Anayasa Mahkemesinin 20.5.2010 tarih ve E:2009/34,
K:2010/72 sayılı kararı)
KiĢilerin, devlete güven duymaları, maddî ve manevî varlıklarını korkusuzca
geliĢtirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve
üstünlüğünün sağlandığı bir hukuk düzeninde gerçekleĢebilir. Hukuk devletinin sağlamakla
yükümlü olduğu hukuk güvenliği, kiĢilerin, hukuk düzeninin koruması altındaki haklarını elde
etmeleri için gereken her türlü önlemin alınmasını zorunlu kılar. Ayrıca, Devletin, yargı
denetimini yaygınlaĢtırarak adaletin gerçekleĢtirilmesini sağlaması hukuk devleti ilkesine yer
veren Anayasa‟nın 5. maddesinin de bir gereğidir. (Anayasa Mahkemesinin 20.5.2010 tarih
ve E:2009/34, K:2010/72 sayılı kararı)
2577 sayılı Ġdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesinin (1) numaralı fıkrasında
yer alan “Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar
hakkında bu kararların kesinleĢmesinden sonra idarece iĢlem tesis edilir.” hükmü, hukuk
düzeninin koruması altında bulunan kiĢilerin hukuki güvencelerini zayıflatmaktadır. Devletin,
yargı denetimine tabi tutulmuĢ ve yine yargı organlarınca hukuka aykırı olduğu yönünde
karar verilmiĢ bir iĢlemi uygulamaya devam etmesi, hukuk devleti ilkesiyle
bağdaĢmamaktadır. Hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek açılan bir dava ile ilgili verilen
yargı kararlarının kesinleĢmesine kadar uygulanmaması, davayı açan ve lehine karar verilen
kiĢiye ait hakkın teslimini engellemektedir. Hukuk devletinde ise adaletli bir hukuk düzeninin
kurulması ve sürdürülebilmesi temel amaçtır. Yine hukuk devleti ile hukukun temel kılınması,
idarenin eylem ve iĢlemlerine karĢı yargı yolunun açık olmasının temel amaçların birisi de,
hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilen bir iĢlemden dolayı kiĢilerin daha fazla zarar
görmemesi ve menfaatlerinin ihlal edilmemesidir.
Ayrıca, hukuk devleti olmanın olmazsa olmaz Ģartlarından biri de, kuvvetler ayrılığı
prensibidir. Bu prensip gereği, yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki dengelerin
bozulmaması gerekmektedir. Ancak, hukuka aykırı olduğu yönünde karar verilen iĢlemin
halen yürürlükte olması ile yargı kararlarının idare tarafından iĢlevsizleĢtirilmesi,
yürütmenin yargı karĢısında üstün bir konuma taĢınması sonucunu ortaya çıkaracaktır.
Halbuki, anılan yasa hükmüyle yürütmenin yargı kararlarını uygulamaması, kuvvetler ayrılığı
prensibine dayalı bir hukuk devletinde mümkün olmamalıdır.
Bu çerçevede, anılan yasa hükmünün Anayasanın 2. maddesinde belirtilen “hukuk
devleti” ilkesine aykırılığı sebebiyle iptali gerekmektedir.
B. ANAYASANIN 15. MADDESĠ YÖNÜNDEN
Anayasanın “Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması” baĢlıklı 15.
maddesinde “SavaĢ, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası
hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel
hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için
Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaĢ hukukuna uygun fiiller sonucu
meydana gelen ölümler (DeğiĢik: 7.5.2004-5170/2 md.) dıĢında, kiĢinin yaĢama hakkına,
maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düĢünce ve
kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmiĢe
yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.”
hükümleri yer almaktadır.
Bu hükümler, temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının hangi hallerde nasıl
durdurulacağını açıkça ortaya koymaktadır. 2577 sayılı Ġdari Yargılama Usulü Kanununun
28. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “Ancak, haciz veya ihtiyati haciz
uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında bu kararların kesinleĢmesinden
sonra idarece iĢlem tesis edilir.” hükmü ise, hukuka aykırı olduğu gerekçesini haiz yargı
kararı ile iptal edilmiĢ bir iĢlemin uygulanmasına devam edilmesi sonucuna neden olmakta,
böylelikle, ancak savaĢ, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde ve sadece durumun
gerektirdiği ölçüde kısmen veya tamamen durdurulabilecek olan temel bir hakkın, yani
mülkiyet hakkının durdurulması durumu ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, anılan yasa
hükmünün Anayasanın 15. maddesine de aykırılığı sebebiyle iptali gerekmektedir.
C. ANAYASANIN 35. MADDESĠ YÖNÜNDEN
Anayasa‟nın “Temel Haklar ve Ödevler” baĢlıklı Ġkinci Kısmının Ġkinci Bölümünde yer
alan “Mülkiyet hakkı” baĢlıklı 35. maddesinde; “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının
kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” hükmüne yer verilmiĢtir.
Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesine ek 1 nolu Protokol‟ün “Mülkiyetin Korunması”
baĢlıklı 1. maddesinde; “Her gerçek ve tüzel kiĢinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı
gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada
öngörülen koĢullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden
yoksun bırakılabilir.” Ģeklindeki hükümle mülkiyet hakkı, SözleĢmenin koruma Ģemsiyesi
altına alınmıĢ, kapsam ve sınırları belirlenmiĢtir.
Anayasa‟nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı birey özgürlüğü ile
doğrudan ilgili olup, bireye emeğinin karĢılığına sahip olma ve geleceğe yönelik planlar
yapma olanağı tanıyan temel bir haktır. Devlet mülkiyet hakkına ancak kamu yararı amacıyla
ve kanuna uygun olarak müdahale edebilir.(Anayasa Mahkemesinin 12.1.2012 tarih ve
E:2011/23, K:2012/3 sayılı kararı)
Ġdarenin haciz veya ihtiyati haciz uygulamalarının, kiĢilerin malvarlıkları üzerinde
etkilerinin bulunduğu açıktır. Yasalarla idareye verilen haciz veya ihtiyati haciz uygulama
yetkisi sınırsız değildir. Ancak yasalarda öngörülen Ģartların gerçekleĢmesi halinde bu
yetkinin kullanılabilmesi mümkündür. Dolayısıyla, haciz veya ihtiyati haciz iĢlemlerinin iptali
istemiyle açılan dava neticesinde verilen karar ile yasalarda öngörülen Ģartların
gerçekleĢmediği veya iĢlemin açıkça hukuka aykırı olduğu sonucuna varılması karĢısında,
haciz veya ihtiyati haciz uygulamalarının devam etmesi halinde Anayasa‟nın 35. maddesinde
güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlali söz konusu olacaktır.
Sonuç olarak, 2577 sayılı Ġdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesinin (1)
numaralı fıkrasında yer alan “Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamalar ile ilgili
davalarda verilen kararlar hakkında bu kararların kesinleĢmesinden sonra idarece iĢlem tesis
edilir.” hükmü, kiĢilerin temel hakkı olan mülkiyet hakkının kullanılmasını engellediğinden,
bu hükmün Anayasanın 35. maddesine de aykırılığı sebebiyle iptali gerekmektedir.
D. ANAYASANIN 36. MADDESĠ YÖNÜNDEN
Anayasanın 36. maddesinde; “Herkes, meĢru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle
yargı merciileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma
hakkına sahiptir” hükmü yer almaktadır.
Anayasamızda yer alan adil yargılanma hakkı, hukuk devletinin egemen olduğu
toplumlarda yer alan bireylerin en önemli haklarından biridir. Bu hakka sahip olan bireyler,
gerek yargılama esnasında gerek yargılama neticesinde verilen yargı kararlarının
uygulanması sürecinde adaletin tecelli etmesini isterler. Yargılamanın devam ettiği süreç
içerisinde, hukuka uygun adil bir kararın verilmesi için gerekli koĢulların oluĢturulmasını
sağlamak kadar, yargılama neticesinde verilen kararın gecikmeksizin uygulanmasını
sağlamakta hukuk devleti olmanın bir gereğidir. Yargılama, aynı zamanda bireylerin hak
arama mücadelesinin zeminidir. Bireylerin haklarının ihlalinin kim tarafından yapıldığının
esas olarak bir önemi yoktur. Dolayısıyla bu ihlali gerçekleĢtirenin idare olması, adil
yargılama hakkının gölgede kalmasına hukuki bir gerekçe olamaz.
Yargılamayı yapan mahkeme tarafından verilen kararın dikkate alınmaması, bu kararın
kesinleĢmesine kadar beklenilmesi adil yargılanma hakkının açıkça ihlalidir. Bu durum,
aleyhine karar verilen idareye birey karĢısında haksız bir üstünlük sağlayacaktır ki, adil
yargılamanın temel Ģartı olan tarafların eĢitliği, yargılama daha baĢlamadan bozulmuĢ
olacaktır.
Sonuç olarak, 2577 sayılı Ġdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesinin (1)
numaralı fıkrasında yer alan “Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili
davalarda verilen kararlar hakkında bu kararların kesinleĢmesinden sonra idarece iĢlem tesis
edilir.” hükmü ile, hakkında haciz veya ihtiyati haciz kararı alınıp uygulanan kiĢilerin iĢleme
karĢı yargı yoluna baĢvurmaları neticesinde iĢlemin yürütmesinin durdurulması veya iptal
edilmesi, kısacası kendisinin haklı, idarenin haksız, iĢlemin de hukuka aykırı olduğu sonucuna
varılması durumlarında dahi bu kiĢilerin mağduriyetleri devam edecek, dolayısıyla kiĢilerin
temel hakkı olan adil yargılanma hakkının kullanılması engellenmiĢ olacağından, bu hükmün
Anayasanın 36. maddesine aykırılığı sebebiyle iptali gerekmektedir.
E. ANAYASANIN 125. MADDESĠ YÖNÜNDEN
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası‟nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti‟nin bir hukuk
devleti olduğu belirtilmekte, aynı Anayasanın 125. maddesinin birinci fıkrasında da,
“idarenin her türlü eylem ve iĢlemlerine karĢı yargı yolu açıktır.” denilmektedir.
Hukuk devleti, kiĢiye tüm hak ve özgürlükleri tanıyıp, bunlara saygı gösteren ve bu
hakları koruyucu, adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan
ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve Anayasa‟ya uyan bir devlet, demektir.
Hukuk devletinin dayandığı hukuki temellerden birisi ve belki de en önemlisi idarenin
hukuka bağlılığının sağlanmasıdır. Bu da ancak Ġdarenin, Ġdare Hukuku sahasında tesis ettiği
iĢlem ve eylemlere karĢı Ġdari Yargı yolunun, Özel Hukuk hükümlerine göre yaptığı
faaliyetlerine karĢı ise Adli Yargı Yolunun açık tutulmasıyla mümkün olabilir.
Anayasanın 125. maddesinin birinci fıkrasındaki “Ġdarenin her türlü eylem ve
iĢlemlerine karĢı yargı yolu açıktır.” hükmü, hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Ancak,
2577 sayılı Ġdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer
alan “Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar
hakkında bu kararların kesinleĢmesinden sonra idarece iĢlem tesis edilir.” hükmü ile, hukuka
aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilen yürürlükteki iĢleme karĢı, mahkeme
tarafından verilen kararın kesinleĢmesine kadar yargı yolu kapalı olacaktır. Bu durumda,
haciz veya ihtiyati haciz uygulamalarına iliĢkin yargı yolunun açık olması sadece Ģekilden
ibaret olacaktır.
Bu nedenle, itiraz konusu kuralın, Anayasanın 125. maddesinde yer alan, idarenin her
türlü iĢlem ve eylemine karĢı yargı yolunun açık olduğu hükmüne aykırı olduğu kanaatine
varılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Anayasanın 152/1. maddesi uyarınca; 2577 sayılı Kanunun 28.
maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları
ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında bu kararların kesinleĢmesinden sonra idarece
iĢlem tesis edilir.” ibaresinin iptali istemiyle dosyanın Anayasa Mahkemesine gönderilmesine
ve anılan yasa hükmünün iptalinin istenilmesine, dava dosyasının tüm belgeleriyle onaylı
suretinin dosya oluĢturularak karar aslı ile birlikte Anayasa Mahkemesine sunulmasına, iĢ bu
karar aslı ile dosya suretinin yüksek mahkemeye tebliğinden itibaren beĢ ay beklenilmesine,
beĢ ay içinde netice gelmezse mevcut mevzuata göre dosyanın görüĢülmesine, 18.06.2012
tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
III- YASA METĠNLERĠ
A- Ġtiraz Konusu Yasa Kuralı
2577 sayılı Kanun‘un itiraz konusu kuralı da içeren ―Kararların sonuçları‖ baĢlıklı 28.
maddesi Ģöyledir:
“1. (DeğiĢik:10/6/1994-4001/13 md.) DanıĢtay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi
mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına iliĢkin kararlarının icaplarına göre
idare, gecikmeksizin iĢlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir
Ģekilde kararın idareye tebliğinden baĢlayarak otuz günü geçemez. Ancak, haciz veya ihtiyati
haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında, bu kararların
kesinleĢmesinden sonra idarece iĢlem tesis edilir.
2. (DeğiĢik: 2/7/2012 - 6352/58 md.) Konusu belli bir miktar paranın ödenmesini
gerektiren davalarda hükmedilen miktar ile her türlü davalarda hükmedilen vekalet ücreti ve
yargılama giderleri, davacının veya vekilinin davalı idareye yazılı Ģekilde bildireceği banka
hesap numarasına, bu bildirim tarihinden itibaren, birinci fıkrada belirtilen usul ve esaslar
çerçevesinde yatırılır. Birinci fıkrada belirtilen süreler içinde ödeme yapılmaması halinde,
genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur.
3. DanıĢtay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre
iĢlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine DanıĢtay ve ilgili
idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabilir.
4. Mahkeme kararlarının (otuz) (1) gün içinde kamu görevlilerince kasten yerine
getirilmemesi halinde ilgili, idare aleyhine dava açabileceği gibi, kararı yerine getirmeyen
kamu görevlisi aleyhine de tazminat davası açılabilir.
5. Vergi uyuĢmazlıklarına iliĢkin mahkeme kararlarının idareye tebliğinden sonra bu
kararlara göre tespit edilecek vergi, resim, harçlar ve benzeri mali yükümler ile zam ve
cezaların miktarı ilgili idarece mükellefe bildirilir.
6. (DeğiĢik: 2/7/2012 - 6352/58 md.) Tazminat ve vergi davalarında idarece, mahkeme
kararının tebliğ tarihi ile ödeme tarihi arasındaki süreye 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesine göre belirlenen tecil
faizi oranında hesaplanacak faiz ödenir. Ancak mahkeme kararının davacıya tebliği ile banka
hesap numarasının idareye bildirildiği tarih arasında geçecek süre için faiz iĢlemez.”
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
BaĢvuru kararında, Anayasa‘nın 2., 15., 35., 36. ve 125. maddelerine dayanılmıĢtır.
IV- ĠLK ĠNCELEME
Anayasa Mahkemesi Ġçtüzüğü hükümleri uyarınca HaĢim KILIÇ, Serruh KALELĠ,
Alparslan ALTAN, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR,
Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri
NECĠPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer
TOPAL ve Zühtü ARSLAN‘ın katılımlarıyla 3.10.2012 günü yapılan ilk inceleme
toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından iĢin esasının incelenmesine
OYBĠRLĠĞĠYLE karar verilmiĢtir.
V- ESASIN ĠNCELENMESĠ
BaĢvuru kararı ve ekleri, Raportör Hamit YELKEN tarafından hazırlanan iĢin esasına
iliĢkin rapor, itiraz konusu yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile
diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüĢülüp düĢünüldü:
BaĢvuru kararında itiraz konusu kuralla, idarenin tek taraflı iradesiyle tesis edilen
ihtiyati haciz ve haciz iĢlemlerinin, idari yargı yerlerince hukuka aykırı bulunarak iptal
edilmesine rağmen bu kararların gereğinin yerine getirilmeyerek söz konusu hukuka aykırı
uygulamaların kararın kesinleĢmesine kadar devam etmesine olanak tanındığı, bu durumun
Anayasa‘nın 2., 15., 35., 36. ve 125. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüĢtür.
2577 sayılı Kanun‘un 28. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci ve ikinci
cümlelerinde, DanıĢtay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve
yürütmenin durdurulmasına iliĢkin kararlarının, kesinleĢmesi beklenmeksizin ve en geç otuz
gün içinde uygulanacağı belirtilmiĢ, itiraz konusu üçüncü cümlesinde ise bu kurallara bir
istisna getirilerek haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararların
kesinleĢtikten sonra uygulanacağı hükme bağlanmıĢtır.
Anayasa‘nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti, bir hukuk devleti olarak
nitelendirilmiĢtir. Hukuk devleti, eylem ve iĢlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan,
bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu
geliĢtirerek sürdüren, Anayasa‘ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet
organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı
denetimine açık olan devlettir.
KiĢilerin, devlete güven duymaları, maddi ve manevi varlıklarını korkusuzca
geliĢtirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve
üstünlüğünün sağlandığı bir hukuk düzeninde gerçekleĢebilir. Hukuk güvenliği ve hukukun
üstünlüğünün sağlanabilmesi için ise devletin her türlü iĢlem ve eyleminin yargı denetimine
açık olması gerekir. Nitekim, Anayasa‘nın 125. maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde
―Ġdarenin her türlü eylem ve iĢlemlerine karĢı yargı yolu açıktır.‖ denilmek suretiyle bu husus
anayasal güvenceye kavuĢturulmuĢtur. Ancak, hukuk güvenliğinin ve hukukun üstünlüğünün
sağlanması için devletin iĢlem ve eylemlerine karĢı yargı yolunun açık tutulması yeterli
olmayıp yargı mercileri tarafından verilen kararların gecikmeksizin uygulanması da gerekir.
Bir iĢlemin hukuka aykırı olduğu yapılan yargısal denetim neticesinde tespit edilmesine
rağmen iĢlemin iptali yönündeki yargısal kararın uygulanmaması, devletin iĢlem ve
eylemlerine karĢı yargı yolunun açık tutulmasını anlamsız hâle getirir. Zira, hukuk güvenliği
ve hukukun üstünlüğü sadece hukuka aykırılıkların tespit edilmesiyle değil bunların tüm
sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasıyla sağlanabilir.
2577 sayılı Kanun‘un 28. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci ve ikinci
cümlelerinde, ―DanıĢtay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve
yürütmenin durdurulmasına iliĢkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin iĢlem
tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir Ģekilde kararın idareye
tebliğinden baĢlayarak otuz günü geçemez.‖ kuralına yer verildiği, dolayısıyla idari iĢlemlere
iliĢkin mahkeme kararlarının gecikmeksizin uygulanması prensibinin yasal düzeyde de
benimsendiği görülmektedir. Ancak, itiraz konusu kuralda, bu prensibe bir istisna getirilmiĢ,
ihtiyati haciz ve haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında ancak kararın
kesinleĢmesinden sonra idarece iĢlem tesis edileceği belirtilmiĢtir. Buna göre bir kamu
borçlusunun malvarlığı üzerindeki tasarruf yetkisinin hukuka aykırı bir haciz veya ihtiyati
haciz iĢlemiyle sınırlandırılması nedeniyle mahkemelerce iĢlemin iptali ve yürütmesinin
durdurulması kararı verildiğinde, bu karar uygulanmayacak ve kararın kesinleĢmesine kadar
idarenin tek taraflı iradesiyle tesis ettiği hukuka aykırı iĢlem varlığını sürdürecektir.
Bu yönüyle itiraz konusu kural, idarenin tüm iĢlem ve eylemlerine karĢı yargı yolunun
açık olması yolundaki anayasal hükmü etkisiz hâle getirerek bireyin hukuk güvenliğini açık
Ģekilde zedelemekte ve yargısal denetim aracılığıyla hukukun üstünlüğünün sağlanması
amacına zarar vermektedir.
Hukuk devletinde kiĢilerin temel hak ve özgürlüklerinin sağlanması ve korunması esas
olduğundan, kiĢilere etkili hak arama imkânı sağlayan güvencelerin de tanınması
gerekmektedir. Bu çerçevede Anayasa‘nın ―Hak arama hürriyeti‖ baĢlıklı 36. maddesinin
birinci fıkrasında, ―Herkes, meĢru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri
önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.‖
denilerek, herkese, adaleti bulma, hakkı olanı elde etme ve haksızlığı giderme imkânı
sağlanmıĢ, böylece kiĢilerin hukuki güvenlikleri etkin bir koruma mekanizmasına
kavuĢturulmuĢtur.
Anayasa‘nın 125. maddesinin beĢinci fıkrasında ise idari iĢlemin uygulanmasıyla
telafisi güç veya imkânsız zararların doğacağı durumlarda, mahkemelere yürütmenin
durdurulması kararı verme yetkisi tanınarak kiĢilere hak arama özgürlüklerini daha etkili
biçimde kullanabilme olanağı sağlanmıĢtır.
Ġtiraz konusu kuralla, haciz ve ihtiyati hacze iliĢkin idari iĢlemlerin yürütmesinin
durdurulmasına iliĢkin mahkeme kararlarının derhal uygulama zorunluluğunun ortadan
kaldırılması, kiĢilerin telafisi imkânsız veya zor zararlarla karĢılaĢmalarına yol açacak
niteliktedir. Ġdari yargıda yürütmenin durdurulması kararıyla güdülen amacın kiĢilerin hak
arama özgürlüklerini daha etkili biçimde kullanabilmelerini sağlamak olduğu gözetildiğinde,
böyle bir durumun yürütmenin durdurulması kararlarıyla gerçekleĢtirilmek istenen hukuksal
yararı olumsuz yönde etkileyeceği ve hak arama özgürlüğünü zedeleyeceği açıktır.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa‘nın 2., 36. ve 125. maddelerine
aykırıdır. Ġptali gerekir.
Kural, Anayasa‘nın 2., 36. ve 125. maddelerine aykırı bulunarak iptal edildiğinden
Anayasa‘nın 35. maddesi yönünden ayrıca inceleme yapılmasına gerek görülmemiĢtir.
Kuralın Anayasa‘nın 15. maddesiyle ilgisi görülmemiĢtir.
VI- SONUÇ
6.1.1982 günlü, 2577 sayılı Ġdari Yargılama Usulü Kanunu‘nun 28. maddesinin,
10.6.1994 günlü, 4001 sayılı Ġdari Yargılama Usulü Kanununun Bazı Maddelerinin
DeğiĢtirilmesi Hakkında Kanun‘un 13. maddesiyle değiĢtirilen (1) numaralı fıkrasının
“Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında,
bu kararların kesinleĢmesinden sonra idarece iĢlem tesis edilir.” biçimindeki son cümlesinin
Anayasa‘ya aykırı olduğuna ve ĠPTALĠNE, 10.7.2013 gününde OYBĠRLĠĞĠYLE karar
verildi.
BaĢkan
HaĢim KILIÇ
BaĢkanvekili
Serruh KALELĠ
BaĢkanvekili
Alparslan ALTAN
Üye
Mehmet ERTEN
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Üye
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
Üye
Zehra Ayla PERKTAġ
Üye
Recep KÖMÜRCÜ
Üye
Burhan ÜSTÜN
Üye
Engin YILDIRIM
Üye
Nuri NECĠPOĞLU
Üye
Hicabi DURSUN
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
Üye
Erdal TERCAN
Üye
Muammer TOPAL
Üye
Üye
Zühtü ARSLAN
M. Emin KUZ
[R.G. 22 Kasım 2013 – 28829]
—— • ——
YÖNETMELĠK
Adalet Bakanlığından:
ADALET UZMANLIĞI YÖNETMELĠĞĠNDE DEĞĠġĠKLĠK
YAPILMASINA DAĠR YÖNETMELĠK
MADDE 1 – 4/7/2012 tarihli ve 28343 sayılı Resmî Gazete‘de yayımlanan Adalet
Uzmanlığı Yönetmeliğinin 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi aĢağıdaki Ģekilde
değiĢtirilmiĢtir.
―c) GiriĢ sınavının yapıldığı yılın ocak ayının birinci günü itibarıyla otuz beĢ yaĢını
doldurmamıĢ olmak,‖
MADDE 2 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Adalet Bakanı yürütür.
Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
4/7/2012
28343
[R.G. 23 Kasım 2013 – 28830]
—— • ——
ANAYASA MAHKEMESĠ KARARLARI
Anayasa Mahkemesi BaĢkanlığından:
Esas Sayısı
: 2013/24
Karar Sayısı : 2013/43 (Yürürlüğü Durdurma)
Karar Günü : 14.11.2013
YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI ĠSTEMĠNDE BULUNANLAR : Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyeleri M. Akif HAMZAÇEBĠ ve Muharrem ĠNCE ile birlikte 127
milletvekili
YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI ĠSTEMĠNĠN KONUSU : 6.12.2012 günlü,
6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu‘nun;
1- 110. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde yer alan “…gibi...” ibaresinin,
2- 123. maddesinin (7) numaralı fıkrasında yer alan “…ile Kurul Karar Organının
çalıĢma usul ve esaslarına iliĢkin diğer hususlar…” ibaresinin,
3- 126. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerinin,
4- 129. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “…raporun ait olduğu dönemi
izleyen yılın haziran ayı sonuna kadar…” ve “…ilgili Bakana…” ibarelerinin,
5- 130. maddesinin (5) numaralı fıkrasında yer alan “…her yılın haziran ayı sonuna
kadar…” ibaresi ile (6) numaralı fıkrasının,
6- 137. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan “…grev ve…” ibaresinin,
7- 138. maddesinin;
a- (6) numaralı fıkrasının ilk paragrafı ile (a), (b) ve (c) bentlerinin,
b- (11) numaralı fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinin,
c- (12) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin,
d- (13) numaralı fıkrasının,
Anayasa‘nın 2., 5., 7., 8., 11., 13., 38., 49., 54., 87., 90., 153., 160. ve 165. maddelerine
aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi
istemidir.
YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI ĠSTEMĠNĠN ĠNCELENMESĠ
Yürürlüklerinin durdurulması istemini de içeren iptali istenilen kuralların yer aldığı
dava dilekçesi ve ekleri, bu konudaki Raportör AyĢegül ATALAY tarafından hazırlanan
yürürlüğü durdurma ve esas inceleme raporu, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların
gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüĢülüp
düĢünüldü:
6.12.2012 günlü, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu‘nun;
A- 110. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde yer alan “…gibi...” ibaresi,
14.11.2013 günlü, E.2013/24, K.2013/133 sayılı kararla iptal edildiğinden, bu ibarenin,
uygulanmasından doğacak sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların
önlenmesi ve iptal kararının sonuçsuz kalmaması için kararın Resmî Gazete‘de yayımlanacağı
güne kadar YÜRÜRLÜĞÜNÜN DURDURULMASINA, Engin YILDIRIM, Hicabi
DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL, Zühtü ARSLAN ile
M. Emin KUZ‘un karĢıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
B- 138. maddesinin (13) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin yürürlüğünün
durdurulması isteminin koĢulları oluĢmadığından REDDĠNE, OYBĠRLĠĞĠYLE,
C- 1- 123. maddesinin (7) numaralı fıkrasında yer alan “…ile Kurul Karar Organının
çalıĢma usul ve esaslarına iliĢkin diğer hususlar…” ibaresine,
2- 126. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerine,
3- 129. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “…raporun ait olduğu dönemi
izleyen yılın haziran ayı sonuna kadar…” ve “…ilgili Bakana…” ibarelerine,
4- 130. maddesinin (5) numaralı fıkrasında yer alan “…her yılın haziran ayı sonuna
kadar…” ibaresi ile (6) numaralı fıkrasına,
5- 137. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan “…grev ve…” ibaresine,
6- 138. maddesinin;
a- (6) numaralı fıkrasının ilk paragrafı ile (a), (b) ve (c) bentlerine,
b- (11) numaralı fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerine,
c- (12) numaralı fıkrasının birinci cümlesine,
d- (13) numaralı fıkrasının,
yönelik iptal istemleri, 14.11.2013 günlü, E.2013/24, K.2013/133 sayılı kararla
reddedildiğinden, bu fıkraya, bentlere, cümlelere ve ibarelere iliĢkin yürürlüğün durdurulması
istemlerinin REDDĠNE, OYBĠRLĠĞĠYLE,
14.11.2013 gününde karar verildi.
BaĢkan
HaĢim KILIÇ
BaĢkanvekili
Serruh KALELĠ
BaĢkanvekili
Alparslan ALTAN
Üye
Mehmet ERTEN
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Üye
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
Üye
Üye
Üye
Zehra Ayla PERKTAġ
Recep KÖMÜRCÜ
Burhan ÜSTÜN
Üye
Engin YILDIRIM
Üye
Nuri NECĠPOĞLU
Üye
Hicabi DURSUN
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
Üye
Erdal TERCAN
Üye
Muammer TOPAL
Üye
Zühtü ARSLAN
Üye
M. Emin KUZ
[R.G. 23 Kasım 2013 – 28830]
—— • ——
ANAYASA MAHKEMESĠ KARARI
Anayasa Mahkemesinin 6/6/2013 Tarih ve E: 2011/145 ,K: 2013/70 Sayılı
Kararı 23 Kasım 2013Tarihli ve 28830 Sayılı Resmi Gazetede
YayınlanmıĢtır.
[R.G. 23 Kasım 2013 – 28830]
—— • ——
ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:
ĠġKOLU TESPĠT KARARI
Karar No. : 2013/52
ĠĢyeri
: Barla Peyzaj Temz. ĠnĢ. Oto. Kira. Nak. Gıda San. Tur. Ltd. ġti.
BağlarbaĢı Mah. Huzurevleri Mah. 77155 Sok. No:6
Necmiye Hanım Apt. 1/1 Çukurova/ADANA
SGK Sicil No. :
1137775.001-1144752.001-1039421.052-1044948.052
1197199.006-1045333.052-1074898.001
Tespiti Ġsteyen :
Tümtis Sendikası
Ġnceleme
: Barla Peyzaj Temz. ĠnĢ. Oto. Kira. Nak. Gıda San. Tur. Ltd. ġti.‘de
Bakanlığımızca yapılan incelemede; adı geçen Ģirketin hizmet alım ihalesi ile Adana ili
Çukurova Belediyesi ilçe sınırları dahilindeki park ve bahçelerin bakımı, çimlerin biçilmesi,
ağaçlandırılmıĢ alanlar ile sokaklardaki ağaçların sulanması, ağaç diplerinin çapalanması,
ilaçlanması, budanması ve gübreleme iĢlerinin, Adana ili Seyhan Belediyesi ilçe sınırları
dahilindeki fidanlık, park-bahçeler ile spor tesislerinde bakım ve temizlik hizmetlerinin,
ayrıca Ordu Devlet Hastanesinde, Ordu ilçe hastanelerinde, Ankara Bölge Ġdare
Mahkemesinde ve Ordu ili Ünye Belediyesi Park-Bahçeler Müdürlüğü iĢyerlerinde temizlik
iĢlerini yürüttüğü, merkez iĢyerinde yapılan iĢlerin ise Ģirketin esas faaliyeti olan iĢlere
yardımcı iĢler olduğu, bu nedenle söz konusu iĢyerlerinde yapılan iĢlerin ĠĢkolları
Yönetmeliğinin 20 sıra numaralı ―Genel iĢler‖ iĢkolunda yer aldığı tespit edilmiĢtir.
Karar : Barla Peyzaj Temz. ĠnĢ. Oto. Kira. Nak. Gıda San. Tur. Ltd. ġti.‘ye bağlı
iĢyerlerinde yürütülen iĢlerin niteliği itibariyle ĠĢkolları Yönetmeliği‘nin 20 sıra numaralı
―Genel iĢler‖ iĢkoluna girdiğine ve yapılan bu tespitin Resmî Gazete‘de yayımlanmasına 6356
sayılı Sendikalar ve Toplu ĠĢ SözleĢmesi Kanununun 5‘inci maddesi gereğince karar
verilmiĢtir.
[R.G. 25 Kasım 2013 – 28832]
—— • ——
ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:
ĠġKOLU TESPĠT KARARI
Karar No. : 2013/53
ĠĢyeri
: UCS Hizmet Yön San. ve Tic. A.ġ.
Zeytinoğlu Cad. No: 55/l
Akatlar-BeĢiktaĢ/ĠSTANBUL
SGK Sicil No. :
1190694.034-1195446.034
Tespiti Ġsteyen :
Tümtis Sendikası
Ġnceleme
: UCS Hizmet Yön San. ve Tic. A.ġ.‘de Bakanlığımızca yapılan
incelemede; adı geçen Ģirketin ĠSPARK-Ġstanbul Otopark ĠĢletmeleri Ticaret A.ġ. üst
iĢverenliğinden aldığı ihale ile Ġstanbul ili Avrupa Yakası 1. Bölge (Sarıyer-BeĢiktaĢBeyoğlu-Kağıthane-Maslak-4. Levent-ġiĢli) ve Avrupa Yakası 2. Bölge (Eminönü-Silivri
arası) park alanlarında (kapalı park, yol üzeri, açık park alanı) ―otopark araç hizmet personeli‖
olarak hizmet verdiği, bu nedenle yapılan iĢlerin ĠĢkolları Yönetmeliğinin 15 sıra numaralı
―TaĢımacılık‖ iĢkolunda yer aldığı tespit edilmiĢtir.
Karar : UCS Hizmet Yön San. ve Tic. A.ġ. iĢyerlerinde yürütülen iĢlerin niteliği
itibariyle ĠĢkolları Yönetmeliği‘nin 15 sıra numaralı ―TaĢımacılık‖ iĢkoluna girdiğine ve
yapılan bu tespitin Resmî Gazete‘de yayımlanmasına 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu ĠĢ
SözleĢmesi Kanununun 5‘inci maddesi gereğince karar verilmiĢtir.
[R.G. 25 Kasım 2013 – 28832]
—— • ——
YÖNETMELĠKLER
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Maliye
Bakanlığından:
KORUMALI ĠġYERLERĠ HAKKINDA YÖNETMELĠK
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç ve kapsam
MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, korumalı iĢyeri statüsünün kazanılması,
korumalı iĢyerlerinin iĢleyiĢi ve denetlenmesine iliĢkin usul ve esasları düzenlemektir.
(2) Bu Yönetmelik, iĢgücü piyasasına kazandırılmaları güç olan engelli bireylere
istihdam oluĢturmak amacıyla gerçek ve tüzel kiĢilerce açılan ve açılacak olan iĢyerlerini
kapsar.
Dayanak
MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, 1/7/2005 tarihli ve 5378 sayılı Engelliler Hakkında
Kanunun 14 üncü maddesi hükümlerine dayanılarak hazırlanmıĢtır.
Tanımlar
MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;
a) ĠĢveren: Sahip olduğu iĢyeri için korumalı iĢyeri statüsü almak üzere baĢvuruda
bulunan gerçek veya tüzel kiĢiyi,
b) Komisyon: Ġllerde Valilik bünyesinde, Aile ve Sosyal Politikalar Ġl Müdürlüğü,
ÇalıĢma ve ĠĢ Kurumu Ġl Müdürlüğü, Ġl Milli Eğitim Müdürlüğü, Ġl Sağlık Müdürlüğü ve
gerekli hallerde Valilikçe görevlendirilen diğer kamu kurum ve kuruluĢları temsilcilerinden
oluĢan, sekretaryası Aile ve Sosyal Politikalar Ġl Müdürlüğü tarafından yürütülen ve çalıĢma
usul ve esasları Engelli ve YaĢlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından belirlenecek olan
komisyonu,
c) Korumalı iĢyeri: ĠĢgücü piyasasına kazandırılmaları güç olan zihinsel veya ruhsal
engelli bireylere istihdam oluĢturmak amacıyla Devlet tarafından teknik ve mali yönden
desteklenen ve çalıĢma ortamı özel olarak düzenlenen iĢyerini,
ç) Korumalı iĢyeri yöneticisi: Korumalı iĢyerinin iĢleyiĢinden sorumlu olan kiĢiyi
ifade eder.
ĠKĠNCĠ BÖLÜM
Korumalı ĠĢyeri Statüsünün Kazanılması
Korumalı iĢyeri statüsü için baĢvuruda bulunma
MADDE 4 – (1) Bu Yönetmeliğin 14 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen
nitelikleri haiz engelli en az sekiz bireyin çalıĢtığı iĢyerinin iĢvereni, korumalı iĢyeri
statüsünün kazanılması için Aile ve Sosyal Politikalar Ġl Müdürlüğüne baĢvuruda bulunur.
Korumalı iĢyerlerinde çalıĢacak engelli bireylerin sayısının toplam iĢçi sayısına oranı yüzde
yetmiĢ beĢten az olamaz. Bu kapsamda çalıĢtırılacak iĢçi sayısının tespitinde, belirsiz süreli iĢ
sözleĢmesine ve belirli süreli iĢ sözleĢmesine göre çalıĢtırılan iĢçiler esas alınır. Kısmi süreli
iĢ sözleĢmesine göre çalıĢanlar, çalıĢma süreleri dikkate alınarak tam süreli çalıĢmaya
dönüĢtürülür.
(2) Oranların hesaplanmasında yarıma kadar kesirler dikkate alınmaz, yarım ve daha
fazla olanlar tama dönüĢtürülür.
BaĢvuruda iĢverenden istenecek belgeler
MADDE 5 – (1) Gerçek veya tüzel kiĢiler, iĢyerinin üretim faaliyetini veya
faaliyetlerini, iĢyerinde çalıĢan veya çalıĢacak toplam iĢçi sayısını, çalıĢan veya çalıĢacak
engelli birey sayısını, engel durumlarını ve iĢyerinde yaptığı veya yapacağı iĢler ile iĢyerinin
adresini belirten ve iĢyerine korumalı iĢyeri statüsü kazandırma talebini içeren dilekçe ile bu
maddenin ikinci fıkrası ve 6 ncı maddede belirtilen belgelerle birlikte Aile ve Sosyal
Politikalar Ġl Müdürlüğüne baĢvururlar.
(2) Korumalı iĢyeri açmak isteyen gerçek kiĢiden veya tüzel kiĢi temsilcisinden;
a) T.C. Kimlik numarası beyanı,
b) Adli sicil kaydına iliĢkin yazılı beyanı,
c) Tüzel kiĢinin temsilcisinin yetki belgesi,
ç) Dernek ve vakıflar için, vakıf senedi veya dernek tüzüğünde amaçlar arasında eğitim
ve üretim faaliyetlerinin yer aldığını gösteren belge,
d) Yıllık gelir ve yıllık kurumlar, katma değer, özel tüketim, özel iletiĢim ve banka ve
sigorta muameleleri vergileri, gelir ve kurumlar vergisine iliĢkin tevkifatlar ve geçici vergiye
iliĢkin vergi asılları ile bu vergi türlerine ait vergi ziyaı cezaları, gecikme zam ve faizleri
bağlamında vergi borcu ile sosyal güvenlik kurumlarından alınacak prim borcu olmadığına
dair belge,
e) Ġlgili mevzuatı uyarınca alınması gereken izin ve belgeler
istenir.
Korumalı iĢyeri yöneticisinden istenecek belgeler
MADDE 6 – (1) Korumalı iĢyeri yöneticisinden;
a) T.C. Kimlik numarası beyanı,
b) Adli sicil kaydına iliĢkin yazılı beyanı,
c) BulaĢıcı bir hastalığı bulunmadığına iliĢkin yazılı beyanı,
ç) Eğitim durumuna iliĢkin yazılı beyan
istenir.
Taleplerin komisyonca değerlendirilmesi ve korumalı iĢyeri statüsü belgesinin
düzenlenmesi
MADDE 7 – (1) Korumalı iĢyeri statüsü almak üzere Aile ve Sosyal Politikalar Ġl
Müdürlüğüne baĢvuran gerçek veya tüzel kiĢilerin talepleri iĢyerinde gerekli tespit ve
incelemeleri yapmak suretiyle en geç otuz gün içinde Komisyonca değerlendirilir. BaĢvurusu
yapılanlardan Komisyonca yapılacak değerlendirme sonucunda uygun görülen iĢyerlerine
Valilikçe, Korumalı ĠĢyeri Statüsü Belgesi düzenlenir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Korumalı ĠĢyerinde ÇalıĢtırılacak Personelin Nitelikleri
Korumalı iĢyerinde çalıĢtırılacak personel
MADDE 8 – (1) Korumalı iĢyerinde; iĢyeri yöneticisi ile mesleki ve teknik eğitim
alanında yükseköğrenim görmüĢ veya usta öğreticilik yeterliliğini haiz eğitici personel
istihdamı zorunludur.
(2) ĠĢyeri yöneticisi, birden fazla korumalı iĢyerinin yöneticisi olamaz. Ancak,
nitelikleri haiz olmak kaydıyla, aynı iĢ yerinde eğitici personel görevini yürütebilir.
(3) Korumalı iĢyerinde, iĢyerinin kapasitesine göre ayrıca teknik, idari ve yardımcı
personel ile ihtiyaç duyulabilecek diğer personel çalıĢtırılabilir.
Personel desteği
MADDE 9 – (1) Korumalı iĢyerlerine Komisyon tarafından gerekli görülmesi halinde
Valilikçe ilgili il müdürlüklerinden görevlendirme yoluyla uzman personel desteği
sağlanabilir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Fiziksel KoĢullar ve Donanım
Emniyet ve trafik güvenliği
MADDE 10 – (1) Korumalı iĢyeri binasının bulunduğu yerin, engelli bireylerin geliĢ ve
gidiĢlerinde trafik yönünden uygun ve emniyetli olması Ģartı aranır.
Yangından korunma ve elektrik tertibatı
MADDE 11 – (1) Korumalı iĢyerinde yangından korunma için yeterli sayıda yangın
söndürme cihazı ve malzemesi, sesli ve ıĢıklı alarm sistemi ile engelli bireylerin kullanımına
uygun yangın tahliye sistemi bulundurulması zorunludur.
(2) Korumalı iĢyerinde elektrik anahtarı, priz, lamba gibi elektrikli aletler, kesici delici
aletler ile yanıcı ve yakıcı maddelerin engelli bireyler için tehlike oluĢturmasını önleyecek
tedbirler alınır.
(3) Korumalı iĢyeri binası çevresinde patlayıcı ve yanıcı madde satan veya depolayan
kuruluĢlar bulunması hâlinde, 27/11/2007 tarihli ve 2007/12937 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
ile yürürlüğe konulan Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik hükümlerine
uygun mesafelerin korunması ve tedbirlerin alınması sağlanır.
Korumalı iĢyerinin fiziksel koĢulları
MADDE 12 – (1) Korumalı iĢyerinin fiziksel koĢulları aĢağıdaki özellikleri taĢımalıdır:
a) Türk Standartları Enstitüsü tarafından iĢyerleri için belirlenen fiziksel standartlar,
korumalı iĢyerlerinde de geçerlidir. Korumalı iĢyerinin müstakil bir binada olması tercih
nedenidir. Korumalı iĢyerinin çok katlı bir binada olması halinde, yangın merdiveni ve
asansör Ģartı aranır. Asansörün kapısı, geniĢliği ve düğmeleri engelli bireylerin kullanımına
uygun olmalıdır.
b) Korumalı iĢyeri rutubetli ortamda olmamalı, gün ıĢığı almalı ve uygun elektrik ıĢığı
ile aydınlatılmalıdır.
c) Korumalı iĢyeri tabanı sağlığa zarar vermeyecek ve kolay temizlenen bir malzeme ile
kaplanmalıdır.
ç) Merdivenlerin geniĢliği ve yüksekliği iniĢ ve çıkıĢlarda kolaylık sağlayacak Ģekilde
olmalı, emniyet korkulukları bulunmalıdır.
d) Kapılar geniĢ olmalı, tekerlekli sandalye kullananlar için giriĢte ve katlarda rampalar
olmalıdır.
e) Atölyeler ve diğer bölümlerin arası duvarla bölünmeli, sesli makinelerin kullanıldığı
yerlerde ses geçirmez materyaller tercih edilmelidir.
f) Korumalı iĢyerinin tuvaletleri ve duĢ alanları engelli bireylerin kullanımına uygun
olmalıdır.
BEġĠNCĠ BÖLÜM
Korumalı ĠĢyerinin ĠĢleyiĢine ĠliĢkin Esaslar
Korumalı iĢyerine engelli bireylerin kabulü
MADDE 13 – (1) Türkiye ĠĢ Kurumuna kayıtlı ve korumalı iĢyerinde çalıĢmak isteyen
engelli bireyler bireysel olarak veya ÇalıĢma ve ĠĢ Kurumu Ġl Müdürlükleri aracılığı ile
iĢyerlerine baĢvururlar. ĠĢyeri, iĢe aldığı engelli bireyleri en geç bir ay içinde ÇalıĢma ve ĠĢ
Kurumu Ġl Müdürlüğü ve Aile ve Sosyal Politikalar Ġl Müdürlüğüne bildirmekle yükümlüdür.
Korumalı iĢyerine kabul edilecek engelli bireyler ve istenecek belgeler
MADDE 14 – (1) Korumalı iĢyerinde istihdam edilebilmek için;
a) En az % 40 oranında zihinsel veya ruhsal engelli olmak,
b) Türkiye ĠĢ Kurumuna kayıtlı olmak,
c) 15 yaĢını bitirmiĢ olmak
gerekir.
(2) Kabulde;
a) T.C. Kimlik Numarası beyanı,
b) Engelliler için Sağlık Kurulu Raporunun aslı veya onaylı örneği,
c) Ġki adet fotoğraf,
ç) Var ise öğrenim belgesinin veya çıkıĢ belgesinin aslı veya aslı ibraz edildiğinde Aile
ve Sosyal Politikalar Ġl Müdürlüğünce onaylanan örneği
istenir.
Korumalı iĢyerinde çalıĢan engelli bireyin iĢten ayrılması
MADDE 15 – (1) Korumalı iĢyerleri, aylık personel durum çizelgesini takip eden ayın
ilk haftasında düzenleyerek Aile ve Sosyal Politikalar Ġl Müdürlüğüne gönderir. ĠĢyeri
herhangi bir sebeple iĢ sözleĢmesi sona eren engelli bireyin ayrılıĢ nedenlerini on beĢ gün
içinde Aile ve Sosyal Politikalar Ġl Müdürlüğüne bildirmekle yükümlüdür.
ALTINCI BÖLÜM
ÇeĢitli ve Son Hükümler
Denetim
MADDE 16 – (1) Korumalı iĢyerleri, bu Yönetmelikte belirlenen hususlarla sınırlı
olmak ve diğer mevzuatın denetime iliĢkin hükümleri saklı kalmak kaydıyla, yılda en az bir
kez Aile ve Sosyal Politikalar Ġl Müdürlüğü tarafından, gerekli görüldüğü hallerde Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı denetim elemanlarınca denetlenir.
Defter ve belgelerin ibrazı
MADDE 17 – (1) Korumalı iĢyerleri, denetimlerde ilgili her türlü bilgiyi vermek ve bu
bilgilerin doğruluğunu ispata yarayan defter, kayıt ve belgeleri ibraz etmek zorundadır.
Yıllık faaliyet raporunun düzenlenmesi
MADDE 18 – (1) Korumalı iĢyerleri, bir yıllık üretim, istihdam, satıĢ, bağıĢ, yatırım,
pazarlama, stok, istihdam ettiği personel gibi bilgileri içeren faaliyet raporunu her yılın Mart
ayı içerisinde Aile ve Sosyal Politikalar Ġl Müdürlüğüne iletir.
Korumalı iĢyeri statüsünün sona erdirilmesi
MADDE 19 – (1) Korumalı iĢyerleri, bu Yönetmelikte belirtilen koĢulların bir veya
birkaçını yerine getirmediği denetim raporları ile tespit edildiği takdirde Aile ve Sosyal
Politikalar Ġl Müdürlüğü tarafından yazılı olarak uyarılır. Otuz gün içinde belirtilen
eksiklikleri tamamlamadığı tespit edilen iĢverenlerin korumalı iĢyeri statüsü belgesi
Komisyonun görüĢü alınarak Valilikçe iptal edilir.
(2) Korumalı iĢyerleri, taĢınma, devir ve kapanma durumlarını on beĢ gün öncesinden
Aile ve Sosyal Politikalar Ġl Müdürlüğüne bildirmek zorundadır.
(3) Korumalı iĢyerinin taĢınması durumunda, taĢınılan yerin bu Yönetmelikte öngörülen
Ģartları taĢıdığının Komisyon tarafından tespiti halinde iĢyerinin, korumalı iĢyeri statüsü
devam eder.
Komisyon kararlarına itiraz
MADDE 20 – (1) Korumalı iĢyeri statüsü kazanma talebinin reddi ve korumalı iĢyeri
statüsünün sona erdirilmesi kararlarına karĢı kararın tebliğ tarihinden itibaren on beĢ gün
içinde Aile ve Sosyal Politikalar Ġl Müdürlüğüne itiraz edilebilir. Ġtirazlar Komisyonca
değerlendirilerek otuz gün içerisinde sonuçlandırılır. Ġtiraz yoluna baĢvurulmuĢ olması
ilgililerin yargı yoluna baĢvurma hakkını ortadan kaldırmaz.
Yürürlükten kaldırılan yönetmelik
MADDE 21 – (1) 30/5/2006 tarihli ve 26183 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
Korumalı ĠĢyerleri Hakkında Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıĢtır.
Yürürlük
MADDE 22 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 23 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı,
ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile Maliye Bakanı birlikte yürütür.
[R.G. 26 Kasım 2013 – 28833]
—— • ——
ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:
SENDĠKA VE KONFEDERASYONLARIN DENETĠM ESASLARI VE
TUTACAKLARI DEFTERLER ĠLE TOPLU Ġġ SÖZLEġMESĠ
SĠCĠLĠ HAKKINDA YÖNETMELĠK
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
Amaç ve kapsam
MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, sendika ve konfederasyonların iç ve dıĢ
denetimi, tutmak zorunda oldukları dosya, üye kayıt ve üyelik sona erme listeleri, defter ve
kayıtlar ile toplu iĢ sözleĢmesi sicilinin tutulmasına iliĢkin usul ve esasları düzenlemektir.
Dayanak
MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu
ĠĢ SözleĢmesi Kanununun 29, 30 ve 77 nci maddelerine dayanılarak hazırlanmıĢtır.
Tanımlar
MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;
a) Bakanlık: ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığını,
b) Kanun: 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu ĠĢ SözleĢmesi
Kanununu,
c) Konfederasyon: DeğiĢik iĢkollarında en az beĢ sendikanın bir araya gelerek
oluĢturdukları tüzel kiĢiliğe sahip kuruluĢu,
ç) Sendika: ĠĢçilerin veya iĢverenlerin çalıĢma iliĢkilerinde, ortak ekonomik ve sosyal
hak ve çıkarlarını korumak ve geliĢtirmek için en az yedi iĢçi veya iĢverenin bir araya gelerek
bir iĢkolunda faaliyette bulunmak üzere oluĢturdukları tüzel kiĢiliğe sahip kuruluĢları,
d) Toplu iĢ sözleĢmesi: ĠĢ sözleĢmesinin yapılması, içeriği ve sona ermesine iliĢkin
hususları düzenlemek üzere iĢçi sendikası ile iĢveren sendikası veya sendika üyesi olmayan
iĢveren arasında yapılan sözleĢmeyi,
ifade eder.
ĠKĠNCĠ BÖLÜM
Ġç Denetim Esasları
Genel esas
MADDE 4 – (1) Sendika ve konfederasyonların idari ve mali denetimleri, 6356 sayılı
Kanunda belirtilen esaslar çerçevesinde bu kuruluĢların tüzük hükümleri ile genel kurul
kararlarına uygun olarak denetleme kurulları tarafından yapılır.
Ġdari denetim
MADDE 5 – (1) Denetleme kurulu, idari denetim kapsamında sendika ve
konfederasyonların;
a) Yönetim ve iĢleyiĢlerinin 6356 sayılı Kanuna, tüzüklerine ve genel kurul kararlarına
uygun olup olmadığını,
b) Gelen ve giden evrak defterlerinin düzenli bir Ģekilde tutulup tutulmadığını, evrak
numaralarının sıra takip edip etmediğini ve evrak arĢivinin düzenli olup olmadığını,
c) Üye kayıt ve üyelik sona erme listelerini,
ç) Yönetim ve çalıĢmalarına iliĢkin diğer hususları,
denetler.
Mali denetim
MADDE 6 – (1) Denetleme kurulu, mali denetim kapsamında sendika ve
konfederasyonların;
a) Gelir ve giderlerinin 6356 sayılı Kanuna, tüzüklerine, genel kurul kararlarına, bütçe
esasları ile yönetim kurulu kararlarına uygun olup olmadığını,
b) Mali iĢlemlerinin 6356 sayılı Kanuna göre tutulması zorunlu olan defterlere
mevzuata uygun olarak yasal süreleri içinde iĢlenip iĢlenmediğini,
c) Vergi, sigorta ve buna benzer yasal yükümlülüklere iliĢkin beyanname ve
bildirimlerinin süresinde verilip verilmediğini, bunlarla ilgili ödemelerin süresinde yapılıp
yapılmadığını,
ç) Gelir makbuzları ile gider evrakının mevzuata uygun olup olmadığını,
d) Yönetim Kurulu üyeleri ile personele verilen avansların mevzuata, tüzüklerine ve
yönetim kurulu kararlarına uygun olup olmadığını,
e) Mali yönetimlerine iliĢkin diğer hususları,
denetler.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
DıĢ Denetim Esasları
DıĢ denetim
MADDE 7 – (1) Sendika ve konfederasyonların gelir ve giderlerine iliĢkin mali
denetimleri en geç iki yılda bir denetleme kurulunca belirlenecek yeminli mali müĢavirlerce
yapılır. Aynı yeminli mali müĢavir arka arkaya en fazla iki defa mali denetim faaliyetinde
bulunabilir. Bu denetimin yapılmıĢ olması, denetleme kurulunun yükümlülüğünü ortadan
kaldırmaz.
(2) Bağımsız denetim sözleĢmesinin hazırlanarak denetim sürecinin baĢlatılması ve
yeminli mali müĢavirin her aĢamadaki çalıĢmaları denetleme kurullarının gözetiminde
gerçekleĢtirilir.
(3) Yeminli mali müĢavirler, denetimlerini 26/12/2012 tarihli ve 28509 sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanan Bağımsız Denetim Yönetmeliğinin 21 inci maddesinde belirtilen
mesleki etik ilkelerine ve aynı Yönetmeliğin 22 nci maddesinde düzenlenen bağımsızlık ve
bağımsızlığın korunmasına uygun olarak gerçekleĢtirir.
(4) Yeminli mali müĢavirlerin yapacakları iĢ ve iĢlemler karĢılığında alacakları ücretler,
Maliye Bakanlığınca hazırlanan serbest muhasebecilik, serbest muhasebeci mali müĢavirlik
ve yeminli mali müĢavirlik asgari ücret tarifesine göre ödenir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Denetime ĠliĢkin Yükümlülükler
Denetim raporları
MADDE 8 – (1) Denetleme kurulu ve yeminli mali müĢavirler tarafından yapılan her
denetleme faaliyeti sonucunda denetim raporu düzenlenir.
(2) Denetleme kurulu ve yeminli mali müĢavirler tarafından hazırlanan denetim
raporlarında, denetimin konusu ve denetlenen hususlar ile görüĢler ayrı ayrı belirtilir. Ancak
yeminli mali müĢavir raporu, Bağımsız Denetim Yönetmeliğinin 30 uncu maddesinde
belirtilen rapor düzenleme ve görüĢ bildirme yükümlülüğüne göre hazırlanır.
(3) Denetleme kurulu ve yeminli mali müĢavirler tarafından hazırlanan denetim
raporlarının sonucu, denetleme kurulu karar defterine yazılarak denetimi yapanlar tarafından
imzalanır.
(4) Denetleme kurulu ve yeminli mali müĢavirler tarafından hazırlanan denetim
raporları sendika ve konfederasyonların genel kurullarına sunulur.
Ġlan
MADDE 9 – (1) Sendika ve konfederasyonların faaliyet, dıĢ denetim ve denetleme
kurulu raporları ile genel kurul kararları, genel kurul tarafından belirlenen uygun vasıtalarla
derhal yayımlanır.
(2) Genel kurul kararlarıyla uygun vasıtaların belirlenmediği durumlarda; faaliyet, dıĢ
denetim ve denetleme kurulu raporları ile genel kurul kararları, sendika ve konfederasyonların
kurumsal resmi internet sitelerinin ana sayfasında veya ülke genelinde dağıtımı yapılan
günlük bir gazetede derhal yayımlanır.
ĠĢlemlerde usulsüzlük veya yolsuzluk
MADDE 10 – (1) Denetleme kurulu ve yeminli mali müĢavirler tarafından yapılan
denetimler sonucu iĢlemlerde usulsüzlük veya yolsuzluk tespit edildiğinde; 6356 sayılı
Kanun, 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve diğer kanunlar ile sendika ve
konfederasyonların tüzük hükümlerine göre yapılması gereken iĢlemler denetimi yapanlar
tarafından on beĢ gün içinde yerine getirilir.
BEġĠNCĠ BÖLÜM
Tutulacak Defter ve Kayıtlar
Defter ve belgeler için uygulanacak esaslar
MADDE 11 – (1) Sendika ve konfederasyonlar; üye kayıt ve üyelik sona erme listeleri,
genel kurul, yönetim kurulu, denetleme kurulu ve disiplin kurulu karar defterleri, gelen ve
giden evrak kayıt defterleri ile zimmet defteri, aidat kayıtları, yevmiye ve envanter defterleri
ile defterikebir ve gelirlere iliĢkin kayıt ve defterleri tutmak zorundadır. Tutulan bu defter ve
kayıtlar, 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre demirbaĢ sınıfına giren her
türlü eĢya veya malzeme demirbaĢ defterine kaydedilir.
(2) Tutulması zorunlu defterler her olağan genel kurulu izleyen on beĢ gün içinde
31/3/2005 tarihli ve 25772 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Dernekler Yönetmeliğinin 36
ncı maddesinin birinci fıkrasına göre notere veya Ġl Dernekler Müdürlüğüne onaylatılır.
(3) Sendika ve konfederasyonlar tutmakla yükümlü oldukları defter ve kayıtlar dıĢında
yardımcı defterler de tutabilir.
(4) Defterlerde kayıtlar arasında boĢ satır ve sayfa bırakılamaz ve atlanamaz. Yapılan
yanlıĢlıklar okunacak biçimde üstü çizilmek, üst ya da yan tarafına doğrusu yazılmak ve
onaylanmak suretiyle düzeltilir. Defterlere geçirilen kayıtlar kazınamaz ve okunamaz hale
getirilemez.
(5) Muhasebe kayıtlarındaki yanlıĢlıklar muhasebe kurallarına uygun olarak düzeltilir.
(6) Sendika ve konfederasyonlar için hesap dönemi takvim yılıdır.
(7) Sendika ve konfederasyonlar bütün defter ve belgeler ile bunların dayanak ve
eklerini hizmet binasında bulundurur ve ilgili oldukları yılı izleyen takvim yılından
baĢlayarak on yıl süreyle saklar.
ĠĢlemlerin kayıt zamanı
MADDE 12 – (1) Genel kurul, yönetim kurulu, denetleme kurulu ve disiplin kurulu
kararları defterlere en geç bir hafta içinde yazılır.
(2) Genel kurul kararları divan üyelerince iki gün içinde, diğer kurul kararları ise
gelecek ilk toplantı zamanı aĢılmamak üzere en geç bir ay içinde katılan üyelerce imzalanır.
(3) Mali iĢlemler genel kabul görmüĢ muhasebe prensiplerine uygun olarak bir ay içinde
kaydedilir. Ancak kasa hesabını ilgilendiren iĢlemler günlük kaydedilir.
Gelir makbuzları
MADDE 13 – (1) Sendika ve konfederasyonların gelirlerini makbuz karĢılığında tahsil
etmeleri esastır. Makbuzlara sıra numarası, sendika ve konfederasyonların açık unvanı, tahsil
olunan paranın miktarıyla dayanağı, parayı veren ve tahsil edenin kimlik bilgileri yazılır. Bir
nüshası makbuz cildinde kalmak üzere en az iki nüsha olarak düzenlenir. Doğrudan sendika
ve konfederasyonların kasasına veya banka hesaplarına yapılan ödemelerde kasa fiĢi veya
banka dekontu yeterlidir.
ALTINCI BÖLÜM
Toplu ĠĢ SözleĢmesi Sicilleri
Sicillerin tutulması
MADDE 14 – (1) Taraflar arasında yapılan toplu görüĢmenin anlaĢma ile sonuçlanması
durumunda toplu iĢ sözleĢmesi taraf temsilcilerince imzalanır ve iki nüshası ÇalıĢma ve ĠĢ
Kurumu Ġl Müdürlüğüne tevdi edilir. ÇalıĢma ve ĠĢ Kurumu Ġl Müdürlüğü kendisine tevdi
edilen sözleĢmenin bir nüshasını üç iĢgünü içinde Bakanlığa gönderir.
(2) Bakanlık, kendisine gönderilen toplu iĢ sözleĢmeleri için ÇalıĢma Ġstatistikleri Bilgi
Sistemi üzerinden bir sicil tutar.
(3) Toplu iĢ sözleĢmesinin metni üzerinde anlaĢmazlık çıktığı takdirde, Bakanlıkça
sicile kaydedilmiĢ metin esas alınır.
YEDĠNCĠ BÖLÜM
Son Hükümler
Yürürlük
MADDE 15 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 16 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
yürütür.
[R.G. 26 Kasım 2013 – 28833]
—— • ——
Adalet Bakanlığından :
MÜNHAL NOTERLĠKLER
AĢağıda 2012 yılı gayrisafı gelirleri ve isimleri yazılı olan ÜÇÜNCÜ SINIF
NOTERLĠKLER münhaldir.
1512 sayılı Noterlik Kanununun 22 ve müteakip maddeleri gereğince BĠRĠNCĠ SINIF,
ĠKĠNCĠ SINIF, ÜÇÜNCÜ SINIF NOTERLERDEN VE NOTERLĠK BELGESĠ
SAHĠPLERĠNDEN bu noterliklere atanmaya istekli olanların ilan tarihinden itibaren bir ay
içinde ve istekli oldukları her noterlik için ayrı dilekçe vermek suretiyle Bakanlığımıza veya
bulundukları yer Cumhuriyet BaĢsavcılıklarına baĢvurmaları gerekmektedir.
BaĢvuruda bulunan ve belge numarası 9000'in altında olan belge sahiplerinin baĢvuru
dilekçelerine 1512 sayılı Noterlik Kanununun 23 üncü maddesi gereğince sabıka kaydı, sağlık
raporu, mal bildirimi, kayıtlı olunan barodan hakkında soruĢturma ya da disiplin cezası olup
olmadığına iliĢkin belge, vukuatlı nüfus kayıt örneği ve Cumhuriyet BaĢsavcılıklarından
temin edilebilecek beyannameyi eklemeleri gerekmektedir. Eksik belgelerini ilan tarihinden
itibaren bir ay içinde tamamlamayan kiĢilerin istemi dikkate alınmaz.
Posta ile doğrudan doğruya Bakanlığa gönderilmiĢ olan dilekçeler ve ekleri baĢvurma
süresi içinde Bakanlığa gelmediği takdirde atama iĢleminde dikkate alınmaz.
Aynı kanunun değiĢik 30 uncu maddesi uyarınca, atanma emrinin tebellüğünden sonra
vazgeçme halinde noterlik belgesi sahipleri de noterler gibi istifa etmiĢ sayılacaktır.
Ġlan olunur.
SIRA
NO NOTERLĠĞĠN ADI
1
AKINCILAR
NOTERLĠĞĠ
2
AKSEKĠ
NOTERLĠĞĠ
3
AZDAVAY
NOTERLĠĞĠ
4
BAġKALE
NOTERLĠĞĠ
5
BEġĠRĠ
NOTERLĠĞĠ
6
ÇINARCIK
NOTERLĠĞĠ
7
DEMĠRCĠ
NOTERLĠĞĠ
8
ELEġKĠRT
NOTERLĠĞĠ
9
ERMENEK
NOTERLĠĞĠ
10
GÖYNÜCEK
NOTERLĠĞĠ
11
HANAK
NOTERLĠĞĠ
12
HOZAT
NOTERLĠĞĠ
13
KARACASU
NOTERLĠĞĠ
14
KEMAH
SĠVAS
2012 YILI
GAYRĠSAFĠ
GELĠRĠ
42.423,97.-TL.
ANTALYA
59.392,22.-TL.
KASTAMONU
43.366,97.-TL.
VAN
66.212,36.-TL.
BATMAN
42.131,51.-TL.
YALOVA
208.526,77.TL.
182.493,66.TL.
63.451.28.-TL.
ĠLĠ
MANĠSA
AĞRI
KARAMAN
AMASYA
ARDAHAN
TUNCELĠ
AYDIN
ERZĠNCAN
195.456,11.TL.
39.231,80.-TL.
45.241,95.-TL.
22.539,14.-TL.
91.874,67.-TL.
26.871,17.-TL.
15
16
17
18
19
20
21
22
NOTERLĠĞĠ
KEġAP
NOTERLĠĞĠ
KIBRISÇIK
NOTERLĠĞĠ
KÖSE
NOTERLĠĞĠ
SĠNANPAġA
NOTERLĠĞĠ
TAġKÖPRÜ
NOTERLĠĞĠ
TAġLIÇAY
NOTERLĠĞĠ
VĠRANġEHĠR
ĠKĠNCĠ
NOTERLĠĞĠ
YENĠPAZAR
NOTERLĠĞĠ
GĠRESUN
87.835,37.-TL.
BOLU
14.322,08.-TL.
GÜMÜġHANE
36.169,97.-TL.
AFYONKARAHĠSAR
KASTAMONU
AĞRI
ġANLIURFA
AYDIN
96.467.99.-TL.
220.126.40.TL.
39.356.56.-TL.
271.018,04.TL.
83.119,82,-TL
9594/1-1
—————
MÜNHAL NOTERLĠKLER
AĢağıda 2012 yılı gayrisafı gelirleri ve isimleri yazılı olan ĠKĠNCĠ SINIF noterlikler
münhaldir.
1512 sayılı Noterlik Kanununun 22 ve müteakip maddeleri gereğince BĠRĠNCĠ SINIF
VE ĠKĠNCĠ SINIF noterlerden bu noterliklere atanmaya istekli olanların ilan tarihinden
itibaren bir ay içinde Bakanlığımıza veya bulundukları yer Cumhuriyet BaĢsavcılıklarına
baĢvurmaları gerekmektedir.
Posta ile doğrudan doğruya Bakanlığa gönderilmiĢ olan dilekçeler baĢvuru süresi içinde
Bakanlığa gelmediği takdirde atama iĢleminde nazara alınmaz.
Ġlan olunur.
SIRA
NO
NOTERLĠĞĠN ADI
1 ADIYAMAN ÜÇÜNCÜ
NOTERLĠĞĠ
2 BEYPAZARI NOTERLĠĞĠ
3 BODRUM YEDĠNCĠ NOTERLĠĞĠ
4 BOLU BĠRĠNCĠ NOTERLĠĞĠ
5 BOZÜYÜK NOTERLĠĞĠ
6 DÜZCE ALTINCI NOTERLĠĞĠ
7 EDĠRNE ALTINCI NOTERLĠĞĠ
8 EDREMĠT DÖRDÜNCÜ
NOTERLĠĞĠ
9 ERZĠNCAN ĠKĠNCĠ NOTERLĠĞĠ
10 FETHĠYE ÜÇÜNCÜ NOTERLĠĞĠ
11 GAZĠPAġA NOTERLĠĞĠ
12 GÖLCÜK DÖRDÜNCÜ
NOTERLĠĞĠ
13 ILGIN NOTERLĠĞĠ
2012 YILI GAYRĠSAFĠ
GELĠRĠ
299.333,63,-TL.
354.481,84,-TL.
495.708,38,-TL.
260.461,90,-TL.
414.135,29,-TL.
328.776,19,-TL.
300.069,58,-TL.
246.010,35,-TL.
410.238,50,-TL.
500.542,41,-TL.
376.555,26,-TL.
279.059,16,-TL.
343.989,02,-TL.
14
15
16
17
18
19
20
21
22
KARAMAN BĠRĠNCĠ NOTERLĠĞĠ
KASTAMONU DÖRDÜNCÜ
NOTERLĠĞĠ
KÖRFEZ DÖRDÜNCÜ
NOTERLĠĞĠ
LÜLEBURGAZ ÜÇÜNCÜ
NOTERLĠĞĠ
NĠĞDE DÖRDÜNCÜ NOTERLĠĞĠ
POLATLI BĠRĠNCĠ NOTERLĠĞĠ
TARSUS ĠKĠNCĠ NOTERLĠĞĠ
TARSUS BEġĠNCĠ NOTERLĠĞĠ
UġAK ĠKĠNCĠ NOTERLĠĞĠ
463.933,27,-TL.
263.023,18,-TL.
343.457,62,-TL.
395.901,18.-TL.
408.369,64.-TL.
329.198,22.-TL.
438.545,51 .-TL.
345.256,47.-TL.
300.905,63.-TL.
9595/1-1
—————
MÜNHAL NOTERLĠKLER
AĢağıda 2012 yılı gayrisafi gelirleri ve isimleri yazılı olan BĠRĠNCĠ SINIF
NOTERLĠKLER münhaldir.
1512 sayılı Noterlik Kanununun 22 ve müteakip maddeleri gereğince BĠRĠNCĠ SINIF
NOTERLERDEN BU NOTERLĠKLERE atanmaya istekli olanların ilan tarihinden itibaren
bir ay içinde Bakanlığımıza veya bulundukları yer Cumhuriyet BaĢsavcılıklarına baĢvurmaları
gerekmektedir.
Posta ile doğrudan doğruya Bakanlığa gönderilmiĢ olan dilekçeler baĢvuru süresi içinde
Bakanlığa gelmediği takdirde atama iĢleminde nazara alınmaz.
Ġlan olunur.
SIRA
NOTERLĠĞĠN ADI
2012 YILI GAYRĠSAFĠ
NO
GELĠRĠ
1
ADANA
DÖRDÜNCÜ
1.123.749,56.-TL.
NOTERLĠĞĠ
2
ANKARA
OTUZĠKĠNCĠ
1.285.110,54.-TL.
NOTERLĠĞĠ
3
ANTALYA
ÜÇÜNCÜ
971.647,89.-TL.
NOTERLĠĞĠ
4
ANTALYA
ALTINCI
765.264,03.-TL.
NOTERLĠĞĠ
5
BEġĠKTAġ YĠRMĠSEKĠZĠNCĠ
548.932,38.-TL.
NOTERLĠĞĠ
6
ERZURUM
DÖRDÜNCÜ
567.524,11.-TL.
NOTERLĠĞĠ
7
HATAY BĠRĠNCĠ NOTERLĠĞĠ
660.638,05.-TL.
8
KADIKÖY
SEKĠZĠNCĠ
1.137.546,79-TL.
NOTERLĠĞĠ
9
ZONGULDAK
ĠKĠNCĠ
685.408,50.-TL.
NOTERLĠĞĠ
9596/1-1
—————
Ġzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2002/1003 Esas sayılı dosyasının içinde
bulunması gereken evraktan, tutanakta belirtilen 31 adet duruĢma zaptının kaybolduğu
anlaĢıldığından, 4473 sayılı Yangın, Yersarsıntısı, Seylâp veya Heyelan Sebebiyle Mahkeme
ve Adliye Dairelerinde Ziyaa Uğrayan Dosyalar Hakkında Yapılacak Muamelelere Dair
Kanun hükümlerinin söz konusu dosya için uygulanmasına ve anılan Kanun hükümleri
gereğince iĢlem yapılmasına karar verildiği ilan olunur.
9587/1-1
—————
Van 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1965/337 Esas, 1978/292 Karar sayılı dosyasının
kaybolduğu anlaĢıldığından, 4473 sayılı Yangın, Yersarsıntısı, Seylâp veya Heyelan
Sebebiyle Mahkeme ve Adliye Dairelerinde Ziyaa Uğrayan Dosyalar Hakkında Yapılacak
Muamelelere Dair Kanun hükümlerinin söz konusu dosya için uygulanmasına ve anılan
Kanun hükümleri gereğince iĢlem yapılmasına karar verildiği ilan olunur.
9588/1-1
—————
Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1981/60 Esas, 1981/140 Karar sayılı
dosyasının zayi olduğu anlaĢıldığından, 4473 sayılı Yangın, Yersarsıntısı, Seylâp veya
Heyelan Sebebiyle Mahkeme ve Adliye Dairelerinde Ziyaa Uğrayan Dosyalar Hakkında
Yapılacak Muamelelere Dair Kanun hükümlerinin söz konusu dosya için uygulanmasına ve
anılan Kanun hükümleri gereğince iĢlem yapılmasına karar verildiği ilan olunur.
9589/1-1
—————
MÜNHAL NOTERLĠKLER
AĢağıda 2012 yılı gayri safi gelirleri ve isimleri yazılı olan birinci sınıf Beyoğlu
Otuzdördüncü Noterliği 17.01.2014, Gebze Üçüncü Noterliği 21.01.2014, Kartal Ġkinci
Noterliği 23.01.2014 ve Üsküdar Sekizinci Noterliği 25.01.2014 tarihlerinde yaĢ tahdidi
nedeniyle boĢalacaktır.
1512 sayılı Noterlik Kanununun 22 ve müteakip maddeleri gereğince BĠRĠNCĠ SINIF
NOTERLERDEN bu noterliklere atanmaya istekli olanların ilan tarihinden itibaren bir ay
içinde Bakanlığımıza veya bulundukları yer Cumhuriyet BaĢsavcılıklarına baĢvurmaları
gerekmektedir.
Posta ile doğrudan doğruya Bakanlığa gönderilmiĢ olan dilekçeler baĢvurma süresi
içinde Bakanlığa gelmediği takdirde atama iĢleminde nazara alınmaz.
Keyfiyet Noterlik Kanununun 22 nci maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca ilan olunur.
SIRA
NO
1234-
NOTERLĠĞĠN ADI
BEYOĞLU OTUZDÖRDÜNCÜ
NOTERLĠĞĠ
GEBZE ÜÇÜNCÜ NOTERLĠĞĠ
KARTAL ĠKĠNCĠ NOTERLĠĞĠ
ÜSKÜDAR
SEKĠZĠNCĠ
NOTERLĠĞĠ
2012 YILI
GAYRĠSAFĠ
GELĠRLERĠ
1.764.992,01.-TL.
1.959.047,78.-TL.
1.738.769,36.-TL.
824.539,50.-TL.
9590/1-1
[R.G. 27 Kasım 2013 – 28834]
—— • ——
KANUNLAR
TÜKETĠCĠNĠN KORUNMASI HAKKINDA KANUN
Kanun No. 6502
Kabul Tarihi: 7/11/2013
BĠRĠNCĠ KISIM
Amaç, Kapsam ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Kanunun amacı; kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve
güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden
korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin
kendilerini koruyucu giriĢimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların
oluĢturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teĢvik etmeye iliĢkin hususları düzenlemektir.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Kanun, her türlü tüketici iĢlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları
kapsar.
Tanımlar
MADDE 3 – (1) Bu Kanunun uygulanmasında;
a) Bakan: Gümrük ve Ticaret Bakanını,
b) Bakanlık: Gümrük ve Ticaret Bakanlığını,
c) Genel Müdür: Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürünü,
ç) Genel Müdürlük: Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğünü,
d) Hizmet: Bir ücret veya menfaat karĢılığında yapılan ya da yapılması taahhüt edilen
mal sağlama dıĢındaki her türlü tüketici iĢleminin konusunu,
e) Ġthalatçı: Kamu tüzel kiĢileri de dâhil olmak üzere mal veya hizmetleri ya da bu
malların hammaddelerini yahut ara mallarını ticari veya mesleki amaçlarla ithal ederek satım,
kira, finansal kiralama veya benzeri bir yolla piyasaya süren gerçek veya tüzel kiĢiyi,
f) Kalıcı veri saklayıcısı: Tüketicinin gönderdiği veya kendisine gönderilen bilgiyi, bu
bilginin amacına uygun olarak makul bir süre incelemesine elverecek Ģekilde kaydedilmesini
ve değiĢtirilmeden kopyalanmasını sağlayan ve bu bilgiye aynen ulaĢılmasına imkân veren
kısa mesaj, elektronik posta, internet, disk, CD, DVD, hafıza kartı ve benzeri her türlü araç
veya ortamı,
g) Konut finansmanı kuruluĢu: Konut finansmanı kapsamında doğrudan tüketiciye kredi
kullandıran ya da finansal kiralama yapan bankalar ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurulu tarafından konut finansmanı faaliyetinde bulunması uygun görülen finansal kiralama
Ģirketleri ve finansman Ģirketlerini,
ğ) Kredi veren: Mevzuatı gereği tüketicilere kredi vermeye yetkili olan gerçek veya
tüzel kiĢiyi,
h) Mal: AlıĢveriĢe konu olan; taĢınır eĢya, konut veya tatil amaçlı taĢınmaz mallar ile
elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri her türlü
gayri maddi malları,
ı) Sağlayıcı: Kamu tüzel kiĢileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla
tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya
tüzel kiĢiyi,
i) Satıcı: Kamu tüzel kiĢileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla
tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel
kiĢiyi,
j) Teknik düzenleme: 29/6/2001 tarihli ve 4703 sayılı Ürünlere ĠliĢkin Teknik
Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanunda yer alan tanımı,
k) Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel
kiĢiyi,
l) Tüketici iĢlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kiĢileri de dâhil olmak
üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden
gerçek veya tüzel kiĢiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taĢıma, simsarlık, sigorta,
vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleĢmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleĢme ve hukuki
iĢlemi,
m) Tüketici örgütleri: Tüketicinin korunması amacıyla kurulan dernek, vakıf veya
bunların üst kuruluĢlarını,
n) Üretici: Kamu tüzel kiĢileri de dâhil olmak üzere tüketiciye sunulmuĢ olan mal ya da
bu malların hammaddelerini yahut ara mallarını üretenler ile mal üzerine markasını, unvanını
veya herhangi bir ayırt edici iĢaretini koyarak kendisini üretici olarak gösteren gerçek veya
tüzel kiĢiyi,
ifade eder.
ĠKĠNCĠ KISIM
Genel Esaslar
Temel ilkeler
MADDE 4 – (1) Bu Kanunda yazılı olarak düzenlenmesi öngörülen sözleĢmeler ile
bilgilendirmeler en az on iki punto büyüklüğünde, anlaĢılabilir bir dilde, açık, sade ve
okunabilir bir Ģekilde düzenlenir ve bunların bir nüshası kâğıt üzerinde veya kalıcı veri
saklayıcısı ile tüketiciye verilir. SözleĢmede bulunması gereken Ģartlardan bir veya birkaçının
bulunmaması durumunda, eksiklik sözleĢmenin geçerliliğini etkilemez. Bu eksiklik
sözleĢmeyi düzenleyen tarafından derhâl giderilir.
(2) SözleĢmede öngörülen koĢullar, sözleĢme süresi içinde tüketici aleyhine
değiĢtirilemez.
(3) Tüketiciden; kendisine sunulan mal veya hizmet kapsamında haklı olarak
yapılmasını beklediği ve sözleĢmeyi düzenleyenin yasal yükümlülükleri arasında yer alan
edimler ile sözleĢmeyi düzenleyenin kendi menfaati doğrultusunda yapmıĢ olduğu masraflar
için ek bir bedel talep edilemez. Bankalar, tüketici kredisi veren finansal kuruluĢlar ve kart
çıkaran kuruluĢlar tarafından tüketiciye sunulan ürün veya hizmetlerde ise tüketiciden faiz
dıĢında alınacak her türlü ücret, komisyon ve masraf türleri ile bunlara iliĢkin usul ve esaslar
Bakanlığın görüĢü alınarak bu Kanunun ruhuna uygun olarak ve tüketiciyi koruyacak Ģekilde
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından belirlenir.
(4) Bu Kanunda düzenlenen sözleĢmelere istinaden tüketiciden talep edilecek her türlü
ücret ve masrafa iliĢkin bilgilerin, sözleĢmenin eki olarak kâğıt üzerinde yazılı Ģekilde
tüketiciye verilmesi zorunludur. Uzaktan iletiĢim aracıyla kurulan sözleĢmelerde ise, bu
bilgiler kullanılan uzaktan iletiĢim aracına uygun Ģekilde verilir. Bu bilgilerin tüketiciye
verildiğinin ispatı sözleĢmeyi düzenleyene aittir.
(5) Tüketicinin yapmıĢ olduğu iĢlemler nedeniyle kıymetli evrak niteliğinde sadece
nama yazılı ve her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak Ģekilde senet düzenlenebilir. Bu
fıkra hükümlerine aykırı olarak düzenlenen senetler tüketici yönünden geçersizdir.
(6) Tüketici iĢlemlerinde, tüketicinin edimlerine karĢılık olarak alınan Ģahsi teminatlar,
her ne isim altında olursa olsun adi kefalet sayılır. Tüketicinin alacaklarına iliĢkin karĢı
tarafça verilen Ģahsi teminatlar diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmadıkça müteselsil
kefalet sayılır.
(7) Temerrüt hâli de dâhil olmak üzere, tüketici iĢlemlerinde bileĢik faiz uygulanmaz.
(8) Bu Kanun tüm düzenlemeleri yönünden katılım bankalarını da kapsar. Uygulama,
kâr payı dikkate alınarak yapılır.
Tüketici sözleĢmelerindeki haksız Ģartlar
MADDE 5 – (1) Haksız Ģart; tüketiciyle müzakere edilmeden sözleĢmeye dâhil edilen
ve tarafların sözleĢmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düĢecek
biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleĢme Ģartlarıdır.
(2) Tüketiciyle akdedilen sözleĢmelerde yer alan haksız Ģartlar kesin olarak
hükümsüzdür. SözleĢmenin haksız Ģartlar dıĢındaki hükümleri geçerliliğini korur. Bu
durumda sözleĢmeyi düzenleyen, kesin olarak hükümsüz sayılan Ģartlar olmasaydı diğer
hükümlerle sözleĢmeyi yapmayacak olduğunu ileri süremez.
(3) Bir sözleĢme Ģartı önceden hazırlanmıĢ ve standart sözleĢmede yer alması nedeniyle
tüketici içeriğine etki edememiĢse, o sözleĢme Ģartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul
edilir. SözleĢmeyi düzenleyen, bir standart Ģartın münferiden müzakere edildiğini iddia
ediyorsa bunu ispatla yükümlüdür. SözleĢmenin bütün olarak değerlendirilmesinden standart
sözleĢme olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleĢmedeki bir Ģartın belirli unsurlarının veya
münferit bir hükmünün müzakere edilmiĢ olması, sözleĢmenin kalan kısmına bu maddenin
uygulanmasını engellemez.
(4) SözleĢme Ģartlarının yazılı olması hâlinde, tüketicinin anlayabileceği açık ve
anlaĢılır bir dilin kullanılmıĢ olması gerekir. SözleĢmede yer alan bir hükmün açık ve anlaĢılır
olmaması veya birden çok anlama gelmesi hâlinde; bu hüküm, tüketicinin lehine yorumlanır.
(5) Faaliyetlerini, kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütmekte
olan kiĢi veya kuruluĢların hazırladıkları sözleĢmelere de niteliklerine bakılmaksızın bu
madde hükümleri uygulanır.
(6) Bir sözleĢme Ģartının haksızlığı; sözleĢme konusu olan mal veya hizmetin niteliği,
sözleĢmenin kuruluĢunda var olan Ģartlar ve sözleĢmenin diğer hükümleri veya haksız Ģartın
ilgili olduğu diğer bir sözleĢmenin hükümleri dikkate alınmak suretiyle sözleĢmenin kuruluĢ
anına göre belirlenir.
(7) SözleĢme Ģartlarının haksızlığının takdirinde, bu Ģartlar açık ve anlaĢılır bir dille
yazılmıĢ olmak koĢuluyla, hem sözleĢmeden doğan asli edim yükümlülükleri arasındaki hem
de mal veya hizmetin piyasa değeri ile sözleĢmede belirlenen fiyat arasındaki dengeye iliĢkin
bir değerlendirme yapılamaz.
(8) Bakanlık, genel olarak kullanılmak üzere hazırlanmıĢ sözleĢmelerde yer alan haksız
Ģartların, sözleĢme metinlerinden çıkarılması veya kullanılmasının önlenmesi için gerekli
tedbirleri alır.
(9) Haksız Ģartların tespit edilmesi ve denetlenmesine iliĢkin usul ve esaslar ile
sınırlayıcı olmamak üzere haksız Ģart olduğu kabul edilen sözleĢme Ģartları yönetmelikle
belirlenir.
SatıĢtan kaçınma
MADDE 6 – (1) Vitrinde, rafta, elektronik ortamda veya açıkça görülebilir herhangi bir
yerde teĢhir edilen malın, satılık olmadığı belirtilen bir ibareye yer verilmedikçe satıĢından
kaçınılamaz.
(2) Hizmet sağlamaktan haklı bir sebep olmaksızın kaçınılamaz.
(3) Ticari veya mesleki amaçlarla hareket edenler; aksine bir teamül, ticari örf veya adet
ya da haklı bir sebep yoksa; bir mal veya hizmetin satıĢını o mal veya hizmetin, kendisi
tarafından belirlenen miktar, sayı, ebat gibi koĢullara ya da baĢka bir mal veya hizmetin satın
alınması Ģartına bağlayamaz.
(4) Bakanlık ve belediyeler, bu madde hükümlerinin uygulanması ve izlenmesine iliĢkin
iĢleri yürütmekle görevlidir.
SipariĢ edilmeyen mal veya hizmetler
MADDE 7 – (1) SipariĢ edilmeyen malların gönderilmesi ya da hizmetlerin sunulması
durumunda, tüketiciye karĢı herhangi bir hak ileri sürülemez. Bu hâllerde, tüketicinin sessiz
kalması ya da mal veya hizmeti kullanmıĢ olması, sözleĢmenin kurulmasına yönelik kabul
beyanı olarak yorumlanamaz. Tüketicinin malı geri göndermek veya muhafaza etmek gibi bir
yükümlülüğü yoktur.
(2) Bir mal veya hizmetin sipariĢ edildiğini iddia eden bu iddiasını ispatla yükümlüdür.
ÜÇÜNCÜ KISIM
Ayıplı Mal ve Hizmetler
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
Ayıplı Mallar
Ayıplı mal
MADDE 8 – (1) Ayıplı mal, tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaĢtırılmıĢ olan
örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri
taĢımaması nedeniyle sözleĢmeye aykırı olan maldır.
(2) Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda, internet portalında ya da
reklam ve ilanlarında yer alan özelliklerinden bir veya birden fazlasını taĢımayan; satıcı
tarafından bildirilen veya teknik düzenlemesinde tespit edilen niteliğe aykırı olan; muadili
olan malların kullanım amacını karĢılamayan, tüketicinin makul olarak beklediği faydaları
azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar da
ayıplı olarak kabul edilir.
(3) SözleĢmeye konu olan malın, sözleĢmede kararlaĢtırılan süre içinde teslim
edilmemesi veya montajının satıcı tarafından veya onun sorumluluğu altında gerçekleĢtirildiği
durumlarda gereği gibi monte edilmemesi sözleĢmeye aykırı ifa olarak değerlendirilir. Malın
montajının tüketici tarafından yapılmasının öngörüldüğü hâllerde, montaj talimatındaki
yanlıĢlık veya eksiklik nedeniyle montaj hatalı yapılmıĢsa, sözleĢmeye aykırı ifa söz konusu
olur.
Ayıplı maldan sorumluluk
MADDE 9 – (1) Satıcı, malı satıĢ sözleĢmesine uygun olarak tüketiciye teslim etmekle
yükümlüdür.
(2) Satıcı, kendisinden kaynaklanmayan reklam yoluyla yapılan açıklamalardan
haberdar olmadığını ve haberdar olmasının da kendisinden beklenemeyeceğini veya yapılan
açıklamanın içeriğinin satıĢ sözleĢmesinin akdi anında düzeltilmiĢ olduğunu veya satıĢ
sözleĢmesi kurulma kararının bu açıklama ile nedensellik bağı içinde olmadığını ispatladığı
takdirde açıklamanın içeriği ile bağlı olmaz.
Ġspat yükü
MADDE 10 – (1) Teslim tarihinden itibaren altı ay içinde ortaya çıkan ayıpların, teslim
tarihinde var olduğu kabul edilir. Bu durumda malın ayıplı olmadığının ispatı satıcıya aittir.
Bu karine, malın veya ayıbın niteliği ile bağdaĢmıyor ise uygulanmaz.
(2) Tüketicinin, sözleĢmenin kurulduğu tarihte ayıptan haberdar olduğu veya haberdar
olmasının kendisinden beklendiği hâllerde, sözleĢmeye aykırılık söz konusu olmaz. Bunların
dıĢındaki ayıplara karĢı tüketicinin seçimlik hakları saklıdır.
(3) SatıĢa sunulacak ayıplı mal üzerine ya da ambalajına, üretici, ithalatçı veya satıcı
tarafından tüketicinin kolaylıkla okuyabileceği Ģekilde malın ayıbına iliĢkin açıklayıcı bilgiyi
içeren bir etiket konulur. Bu etiketin tüketiciye verilmesi veya ayıba iliĢkin açıklayıcı bilginin
tüketiciye verilen fatura, fiĢ veya satıĢ belgesi üzerinde açıkça gösterilmesi zorunludur.
Teknik düzenlemesine uygun olmayan ürünler ise hiçbir Ģekilde piyasaya arz edilemez. Bu
ürünlere, Ürünlere ĠliĢkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun ve
ilgili diğer mevzuat hükümleri uygulanır.
Tüketicinin seçimlik hakları
MADDE 11 – (1) Malın ayıplı olduğunun anlaĢılması durumunda tüketici;
a) Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleĢmeden dönme,
b) Satılanı alıkoyup ayıp oranında satıĢ bedelinden indirim isteme,
c) AĢırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere
satılanın ücretsiz onarılmasını isteme,
ç) Ġmkân varsa, satılanın ayıpsız bir misli ile değiĢtirilmesini isteme,
seçimlik haklarından birini kullanabilir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine
getirmekle yükümlüdür.
(2) Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiĢtirilmesi hakları üretici veya
ithalatçıya karĢı da kullanılabilir. Bu fıkradaki hakların yerine getirilmesi konusunda satıcı,
üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur. Üretici veya ithalatçı, malın kendisi tarafından
piyasaya sürülmesinden sonra ayıbın doğduğunu ispat ettiği takdirde sorumlu tutulmaz.
(3) Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiĢtirilmesinin satıcı için orantısız
güçlükleri beraberinde getirecek olması hâlinde tüketici, sözleĢmeden dönme veya ayıp
oranında bedelden indirim haklarından birini kullanabilir. Orantısızlığın tayininde malın
ayıpsız değeri, ayıbın önemi ve diğer seçimlik haklara baĢvurmanın tüketici açısından sorun
teĢkil edip etmeyeceği gibi hususlar dikkate alınır.
(4) Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiĢtirilmesi haklarından birinin
seçilmesi durumunda bu talebin satıcıya, üreticiye veya ithalatçıya yöneltilmesinden itibaren
azami otuz iĢ günü, konut ve tatil amaçlı taĢınmazlarda ise altmıĢ iĢ günü içinde yerine
getirilmesi zorunludur. Ancak, bu Kanunun 58 inci maddesi uyarınca çıkarılan yönetmelik eki
listede yer alan mallara iliĢkin, tüketicinin ücretsiz onarım talebi, yönetmelikte belirlenen
azami tamir süresi içinde yerine getirilir. Aksi hâlde tüketici diğer seçimlik haklarını
kullanmakta serbesttir.
(5) Tüketicinin sözleĢmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim hakkını seçtiği
durumlarda, ödemiĢ olduğu bedelin tümü veya bedelden yapılan indirim tutarı derhâl
tüketiciye iade edilir.
(6) Seçimlik hakların kullanılması nedeniyle ortaya çıkan tüm masraflar, tüketicinin
seçtiği hakkı yerine getiren tarafça karĢılanır. Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte
11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca tazminat da talep
edebilir.
ZamanaĢımı
MADDE 12 – (1) Kanunlarda veya taraflar arasındaki sözleĢmede daha uzun bir süre
belirlenmediği takdirde, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmıĢ olsa bile,
malın tüketiciye teslim tarihinden itibaren iki yıllık zamanaĢımına tabidir. Bu süre konut veya
tatil amaçlı taĢınmaz mallarda taĢınmazın teslim tarihinden itibaren beĢ yıldır.
(2) Bu Kanunun 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrası saklı olmak üzere ikinci el
satıĢlarda satıcının ayıplı maldan sorumluluğu bir yıldan, konut veya tatil amaçlı taĢınmaz
mallarda ise üç yıldan az olamaz.
(3) Ayıp, ağır kusur ya da hile ile gizlenmiĢse zamanaĢımı hükümleri uygulanmaz.
ĠKĠNCĠ BÖLÜM
Ayıplı Hizmetler
Ayıplı hizmet
MADDE 13 – (1) Ayıplı hizmet, sözleĢmede belirlenen süre içinde baĢlamaması veya
taraflarca kararlaĢtırılmıĢ olan ve objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taĢımaması
nedeniyle sözleĢmeye aykırı olan hizmettir.
(2) Hizmet sağlayıcısı tarafından bildirilen, internet portalında veya reklam ve
ilanlarında yer alan özellikleri taĢımayan ya da yararlanma amacı bakımından değerini veya
tüketicinin ondan makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi,
hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren hizmetler ayıplıdır.
Ayıplı hizmetten sorumluluk
MADDE 14 – (1) Sağlayıcı, hizmeti sözleĢmeye uygun olarak ifa etmekle yükümlüdür.
(2) Sağlayıcı, kendisinden kaynaklanmayan reklam yoluyla yapılan açıklamalardan
haberdar olmadığını ve haberdar olmasının da kendisinden beklenemeyeceğini veya yapılan
açıklamanın içeriğinin hizmet sözleĢmesinin kurulduğu tarihte düzeltilmiĢ olduğunu veya
hizmet sözleĢmesinin kurulması kararının bu açıklama ile nedensellik bağı içermediğini
ispatladığı takdirde açıklamanın içeriği ile bağlı olmaz.
Tüketicinin seçimlik hakları
MADDE 15 – (1) Hizmetin ayıplı ifa edildiği durumlarda tüketici, hizmetin yeniden
görülmesi, hizmet sonucu ortaya çıkan eserin ücretsiz onarımı, ayıp oranında bedelden
indirim veya sözleĢmeden dönme haklarından birini sağlayıcıya karĢı kullanmakta serbesttir.
Sağlayıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Seçimlik hakların
kullanılması nedeniyle ortaya çıkan tüm masraflar sağlayıcı tarafından karĢılanır. Tüketici, bu
seçimlik haklarından biri ile birlikte Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca tazminat da
talep edebilir.
(2) Ücretsiz onarım veya hizmetin yeniden görülmesinin sağlayıcı için orantısız
güçlükleri beraberinde getirecek olması hâlinde tüketici bu hakları kullanamaz. Orantısızlığın
tayininde hizmetin ayıpsız değeri, ayıbın önemi ve diğer seçimlik haklara baĢvurmanın
tüketici açısından sorun teĢkil edip etmeyeceği gibi hususlar dikkate alınır.
(3) Tüketicinin sözleĢmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim hakkını seçtiği
durumlarda, ödemiĢ olduğu bedelin tümü veya bedelden indirim yapılan tutar derhâl
tüketiciye iade edilir.
(4) Ücretsiz onarım veya hizmetin yeniden görülmesinin seçildiği hâllerde, hizmetin
niteliği ve tüketicinin bu hizmetten yararlanma amacı dikkate alındığında, makul
sayılabilecek bir süre içinde ve tüketici için ciddi sorunlar doğurmayacak Ģekilde bu talep
sağlayıcı tarafından yerine getirilir. Her hâlükârda bu süre talebin sağlayıcıya
yöneltilmesinden itibaren otuz iĢ gününü geçemez. Aksi takdirde tüketici diğer seçimlik
haklarını kullanmakta serbesttir.
ZamanaĢımı
MADDE 16 – (1) Kanunlarda veya taraflar arasındaki sözleĢmede daha uzun bir süre
belirlenmediği takdirde, ayıplı hizmetten sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmıĢ olsa bile,
hizmetin ifası tarihinden itibaren iki yıllık zamanaĢımına tabidir.
(2) Ayıp, ağır kusur ya da hile ile gizlenmiĢse zamanaĢımı hükümleri uygulanmaz.
DÖRDÜNCÜ KISIM
Tüketici SözleĢmeleri
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
Taksitle SatıĢ
Taksitle satıĢ sözleĢmeleri
MADDE 17 – (1) Taksitle satıĢ sözleĢmesi, satıcı veya sağlayıcının malın teslimi veya
hizmetin ifasını üstlendiği, tüketicinin de bedeli kısım kısım ödediği sözleĢmelerdir.
(2) Tüketicinin, kira süresi sonunda bir malın mülkiyetini edinme zorunluluğunun
bulunduğu finansal kiralama sözleĢmeleri hakkında da bu Bölüm hükümleri uygulanır.
(3) Taksitle satıĢ sözleĢmesi yazılı olarak kurulmadıkça geçerli olmaz. Geçerli bir
sözleĢme yapmamıĢ olan satıcı veya sağlayıcı, sonradan sözleĢmenin geçersizliğini tüketicinin
aleyhine olacak Ģekilde ileri süremez.
Cayma hakkı
MADDE 18 – (1) Tüketici, yedi gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve
cezai Ģart ödemeksizin taksitle satıĢ sözleĢmesinden cayma hakkına sahiptir.
(2) Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin bu süre içinde satıcı veya sağlayıcıya
yöneltilmiĢ olması yeterlidir. Satıcı veya sağlayıcı, cayma hakkı konusunda tüketicinin
bilgilendirildiğini ispat etmekle yükümlüdür.
(3) Satıcı cayma süresi içinde malı tüketiciye teslim etmiĢse tüketici, malı ancak olağan
bir gözden geçirmenin gerektirdiği ölçüde kullanabilir; aksi takdirde tüketici cayma hakkını
kullanamaz. Cayma hakkı süresi sona ermeden önce, tüketicinin onayı ile hizmetin ifasına
baĢlanan hizmet sözleĢmelerinde de tüketici cayma hakkını kullanamaz.
(4) Tüketicinin satıcıyı bulduğu finansal kiralama iĢlemlerinde cayma hakkı
kullanılamaz.
Temerrüt
MADDE 19 – (1) Taksitle satıĢ sözleĢmelerinde tüketicinin taksitleri ödemede
temerrüde düĢmesi durumunda, satıcı veya sağlayıcı, kalan borcun tümünün ifasını talep etme
hakkını saklı tutmuĢsa, bu hak ancak satıcı veya sağlayıcının bütün edimlerini ifa etmiĢ
olması, tüketicinin de kalan borcun en az onda birini oluĢturan ve birbirini izleyen en az iki
taksidi veya kalan borcun en az dörtte birini oluĢturan bir taksidi ödemede temerrüde düĢmesi
hâlinde kullanılabilir. Satıcı veya sağlayıcının bu hakkı kullanabilmesi için tüketiciye en az
otuz gün süre vererek muacceliyet uyarısında bulunması zorunludur.
(2) Muaccel kılınan taksitlerin hesaplanmasında faiz, komisyon ve benzeri masraflar
dikkate alınmaz.
Erken ödeme
MADDE 20 – (1) Tüketici, borçlandığı toplam miktarı önceden ödeyebileceği gibi
vadesi gelmemiĢ bir ya da birden çok taksit ödemesinde de bulunabilir. Her iki durumda da
satıcı veya sağlayıcı, faiz veya komisyon aldığı durumlarda ödenen miktara göre gerekli tüm
faiz ve komisyon indirimini yapmakla yükümlüdür.
Diğer hususlar
MADDE 21 – (1) Tüketicinin taĢınır bir malın satıĢ bedelini önceden kısım kısım
ödemeyi, satıcının da bedelin tamamen ödenmesinden sonra satılanı tüketiciye teslim etmeyi
üstlendikleri ve ödeme süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan sözleĢmeler hakkında
Türk Borçlar Kanununun ön ödemeli taksitle satıĢ hükümleri uygulanır.
(2) SözleĢmenin zorunlu içeriği, tüketici ile satıcı ve sağlayıcının hak ve
yükümlülükleri, cayma hakkı, erken ödeme ile diğer hususlara iliĢkin usul ve esaslar
yönetmelikle belirlenir.
ĠKĠNCĠ BÖLÜM
Tüketici Kredileri
Tüketici kredisi sözleĢmeleri
MADDE 22 – (1) Tüketici kredisi sözleĢmesi, kredi verenin tüketiciye faiz veya benzeri
bir menfaat karĢılığında ödemenin ertelenmesi, ödünç veya benzeri finansman Ģekilleri
aracılığıyla kredi verdiği veya kredi vermeyi taahhüt ettiği sözleĢmeyi ifade eder.
(2) Kredi kartı sözleĢmeleri, faiz veya benzeri bir menfaat karĢılığında, ödemenin üç
aydan daha uzun süre ertelenmesi veya benzer Ģekilde taksitle ödeme imkânı sağlanması
hâlinde tüketici kredisi sözleĢmesi olarak değerlendirilir. Ancak bu durumda uygulanacak faiz
oranı kredi kartı sözleĢmesi uyarınca belirlenen orandan fazla olamaz.
(3) Tüketici kredisi sözleĢmesi yazılı olarak kurulmadıkça geçerli olmaz. Geçerli bir
sözleĢme yapmamıĢ olan kredi veren, sonradan sözleĢmenin geçersizliğini tüketicinin
aleyhine olacak Ģekilde ileri süremez.
SözleĢme öncesi bilgilendirme yükümlülüğü
MADDE 23 – (1) Kredi verenin ve varsa kredi aracısının, tüketiciye, teklif ettikleri
kredi sözleĢmesinin koĢullarını içeren sözleĢme öncesi bilgi formunu, sözleĢmenin
kurulmasından makul bir süre önce vermesi zorunludur.
Cayma hakkı
MADDE 24 – (1) Tüketici, on dört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve
cezai Ģart ödemeksizin tüketici kredisi sözleĢmesinden cayma hakkına sahiptir.
(2) Kredi veren, cayma hakkı olduğu konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini ispat
etmekle yükümlüdür. Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin cayma hakkı süresi
içinde kredi verene yöneltilmiĢ olması yeterlidir.
(3) Cayma hakkını kullanan tüketicinin krediden faydalandığı hâllerde, tüketici,
anaparayı ve kredinin kullanıldığı tarihten anaparanın geri ödendiği tarihe kadar olan sürede
tahakkuk eden faizi en geç cayma bildirimini kredi verene göndermesinden sonra otuz gün
içinde geri öder. Bu süre içinde ödeme yapılmaması hâlinde tüketici kredisinden cayılmamıĢ
sayılır. Faiz, akdî faiz oranına göre hesaplanır. Tüketiciden, hesaplanan akdî faiz ve bir kamu
kurum veya kuruluĢuna veya üçüncü kiĢilere ödenmiĢ olan masraflar dıĢında herhangi bir
bedel talep edilemez.
Faiz oranı
MADDE 25 – (1) Belirli süreli tüketici kredisi sözleĢmelerinde faiz oranı sabit olarak
belirlenir. SözleĢmenin kurulduğu tarihte belirlenen bu oran tüketici aleyhine değiĢtirilemez.
(2) Tüketici kredisi sözleĢmelerinde, akdî faiz, efektif yıllık faiz veya kredinin toplam
maliyetinin yer almaması durumunda, kredi tutarı faizsiz olarak sözleĢme süresinin sonuna
kadar kullanılır. Efektif faiz oranı, olduğundan düĢük gösterilmiĢse, kredinin toplam
maliyetinin hesaplanmasında esas alınacak akdî faiz oranı, düĢük gösterilen efektif faiz
oranına uyacak Ģekilde yeniden belirlenir. Bu hâllerde ödeme planı, yapılan değiĢikliklere
göre yeniden düzenlenir.
SözleĢmede değiĢiklik yapılması
MADDE 26 – (1) Belirli süreli kredi sözleĢmesinin Ģartları, tüketici aleyhine
değiĢtirilemez.
(2) Belirsiz süreli kredi sözleĢmelerinde faiz oranında değiĢiklik yapılması hâlinde, bu
değiĢikliğin yürürlüğe girmesinden otuz gün önce, tüketiciye kâğıt üzerinde veya kalıcı veri
saklayıcısı aracılığıyla yazılı olarak bildirilmesi zorunludur. Bu bildirimde, yeni faiz oranının
yürürlüğe girmesinden sonra yapılacak ödemelerin tutarı, sayısı ile aralıklarının değiĢmesine
iliĢkin ayrıntılara yer verilir. Faiz oranının artırılması hâlinde, yeni faiz oranı geriye dönük
olarak uygulanamaz. Tüketici, bildirim tarihinden itibaren en geç altmıĢ gün içinde borcun
tamamını ödediği ve kredi kullanmaya son verdiği takdirde faiz artıĢından etkilenmez.
Erken ödeme
MADDE 27 – (1) Tüketici, vadesi gelmemiĢ bir veya birden çok taksit ödemesinde
bulunabilir veya kredi borcunun tamamını erken ödeyebilir. Bu hâllerde kredi veren, erken
ödenen miktara göre gerekli tüm faiz ve diğer maliyet unsurlarına iliĢkin indirim yapmakla
yükümlüdür.
Temerrüt
MADDE 28 – (1) Belirli süreli kredi sözleĢmelerinde tüketicinin taksitleri ödemede
temerrüde düĢmesi durumunda, kredi veren, borcun tamamının ifasını talep etme hakkını saklı
tutmuĢsa, bu hak ancak kredi verenin bütün edimlerini ifa etmiĢ olması, tüketicinin de
birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde düĢmesi hâlinde kullanılabilir. Kredi
verenin bu hakkı kullanabilmesi için tüketiciye en az otuz gün süre vererek muacceliyet
uyarısında bulunması zorunludur.
(2) Muaccel kılınan taksitlerin hesaplanmasında faiz, komisyon ve benzeri masraflar
dikkate alınmaz.
Sigorta yaptırılması
MADDE 29 – (1) Tüketicinin yazılı veya kalıcı veri saklayıcısı aracılığıyla açık talebi
olmaksızın kredi ile ilgili sigorta yaptırılamaz. Tüketicinin sigorta yaptırmak istemesi hâlinde,
istediği sigorta Ģirketinden sağladığı teminat, kredi veren tarafından kabul edilmek
zorundadır. Bu sigortanın kredi konusuyla, meblağ sigortalarında kalan borç tutarıyla ve
vadesiyle uyumlu olması gerekir.
Bağlı krediler
MADDE 30 – (1) Bağlı kredi sözleĢmesi; tüketici kredisinin münhasıran belirli bir
malın veya hizmetin tedarikine iliĢkin bir sözleĢmenin finansmanı için verildiği ve bu iki
sözleĢmenin objektif açıdan ekonomik birlik oluĢturduğu sözleĢmedir.
(2) Ekonomik birliğin varlığı;
a) Satıcı veya sağlayıcının tüketici için krediyi finanse ettiği,
b) Üçüncü bir tarafça finanse edilmesi durumunda, kredi verenin kredi sözleĢmesinin
imzalanması veya hazırlanması ile ilgili olarak satıcı veya sağlayıcının hizmetlerinden
yararlandığı,
c) Belirli bir mal veya hizmetin verilmesinin kredi sözleĢmesinde açıkça belirtildiği,
durumlarından en az birinin varlığı hâlinde kabul edilir.
(3) Tüketicinin mal veya hizmet tedarikine iliĢkin sözleĢmeden cayması ve buna iliĢkin
bildirimin cayma süresi içinde ayrıca kredi verene de yöneltilmesi hâlinde, bağlı kredi
sözleĢmesi de herhangi bir tazminat veya cezai Ģart ödeme yükümlülüğü olmaksızın sona erer.
(4) Bağlı kredilerde, mal veya hizmet hiç ya da gereği gibi teslim veya ifa edilmez ise
satıcı, sağlayıcı ve kredi veren, tüketicinin satıĢ sözleĢmesinden dönme veya bedelden indirim
hakkını kullanması hâlinde müteselsilen sorumludur. Tüketicinin bedelden indirim hakkını
kullanması hâlinde bağlı kredi de bu oranda indirilir ve ödeme planı buna göre değiĢtirilir.
Tüketicinin sözleĢmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, o güne kadar yapmıĢ olduğu
ödemenin iadesi hususunda satıcı, sağlayıcı ve kredi veren müteselsilen sorumludur. Ancak,
kredi verenin sorumluluğu; malın teslim veya hizmetin ifa edilmediği durumlarda satıĢ
sözleĢmesinde veya bağlı kredi sözleĢmesinde belirtilen malın teslim veya hizmetin ifa edilme
tarihinden, malın teslim veya hizmetin ifa edildiği durumlarda malın teslim veya hizmetin ifa
edildiği tarihten itibaren, kullanılan kredi miktarı ile sınırlı olmak üzere bir yıldır.
(5) Kredi veren ile satıcı veya sağlayıcı arasında belirli bir malın veya hizmetin
tedarikine iliĢkin bir sözleĢme olmaksızın, tüketicinin kendisi tarafından belirlenen malın
veya hizmetin bedelinin kredi veren tarafından ödenmesi suretiyle kullandırılan krediler bağlı
kredi sayılmaz.
Diğer hususlar
MADDE 31 – (1) Belirli süreli kredi sözleĢmesine iliĢkin bir hesap açılması ve bu
hesaptan sadece kredi ile ilgili iĢlemler yapılması durumunda, tüketiciden bu hesaba iliĢkin
herhangi bir isim altında ücret veya masraf talep edilemez. Bu hesap, tüketicinin aksine yazılı
talebi olmaması hâlinde kredinin ödenmesi ile kapanır.
(2) Tüketicinin açık talimatı olmaksızın, belirli süreli kredi sözleĢmesi ile iliĢkili bir
kredili mevduat sözleĢmesi yapılamaz.
(3) Kart çıkaran kuruluĢlar, tüketicilere yıllık üyelik aidatı ve benzeri isim altında ücret
tahsil etmedikleri bir kredi kartı türü sunmak zorundadır.
(4) SözleĢme öncesi bilgilendirme, sözleĢmenin zorunlu içeriği, kapsam dıĢı
sözleĢmeler, tüketici ile kredi verenin hak ve yükümlülükleri, cayma hakkı, erken ödeme,
efektif yıllık faizin hesaplanması, tüketici kredilerine iliĢkin reklamların zorunlu içeriği, fesih
hakkının kullanılması, temerrüt, kredinin devri, bağlı kredi ile diğer hususlara iliĢkin usul ve
esaslar yönetmelikle belirlenir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Konut Finansmanı
Konut finansmanı sözleĢmeleri
MADDE 32 – (1) Konut finansmanı sözleĢmesi, konut edinmeleri amacıyla; tüketicilere
kredi kullandırılması, konutların finansal kiralama yoluyla tüketicilere kiralanması, sahip
oldukları konutların teminatı altında tüketicilere kredi kullandırılması ve bu kredilerin
yeniden finansmanı amacıyla kredi kullandırılmasına yönelik sözleĢmedir.
(2) Konut finansmanı sözleĢmesi yazılı olarak kurulmadıkça geçerli olmaz. Geçerli bir
sözleĢme yapmamıĢ olan konut finansmanı kuruluĢu, sonradan sözleĢmenin geçersizliğini
tüketicinin aleyhine olacak Ģekilde ileri süremez.
SözleĢme öncesi bilgilendirme yükümlülüğü
MADDE 33 – (1) Konut finansmanı kuruluĢları, tüketiciye, konut finansmanı
sözleĢmesinin koĢullarını içeren sözleĢme öncesi bilgi formunu, sözleĢmenin kurulmasından
makul bir süre önce vermek zorundadır.
Temerrüt
MADDE 34 – (1) Tüketicinin taksitleri ödemede temerrüde düĢmesi durumunda konut
finansmanı kuruluĢu, kalan borcun tamamının ifasını talep etme hakkını saklı tutmuĢsa, bu
hak ancak konut finansmanı kuruluĢunun bütün edimlerini ifa etmiĢ olması ve tüketicinin de
birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde düĢmesi hâlinde kullanılabilir. Konut
finansmanı kuruluĢunun bu hakkını kullanabilmesi için tüketiciye en az otuz gün süre vererek
muacceliyet uyarısında bulunması gerekir.
(2) Muaccel kılınan taksitlerin hesaplanmasında faiz, komisyon ve benzeri masraflar
dikkate alınmaz.
(3) Finansal kiralama iĢlemlerinde, muacceliyet uyarısında verilen süre içinde
tüketicinin edimini yerine getirmemesi hâlinde, bu sürenin sona ermesini takiben konut
finansmanı kuruluĢu kalan borcun tamamını ifa etme hakkını kullanmak üzere konut
finansmanı sözleĢmesini feshettiği takdirde, konutu derhâl satıĢa çıkarmakla yükümlüdür.
Konut finansmanı kuruluĢu satıĢ öncesinde konut için 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı
Sermaye Piyasası Kanunu uyarınca yetki verilmiĢ olan kiĢi veya kurumlara kıymet takdiri
yaptırır. Takdir edilen kıymet, satıĢtan en az on iĢ günü önce tüketiciye bildirilir. Konut
finansmanı kuruluĢu takdir edilen kıymeti dikkate alarak basiretli bir tacir gibi davranmak
suretiyle konutun satıĢını gerçekleĢtirir. Konutun satıĢından elde edilen bedelin, kalan borcu
aĢması hâlinde aĢan kısım tüketiciye derhâl ödenir. Konut finansmanına yönelik finansal
kiralama iĢlemlerinde 21/11/2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve
Finansman ġirketleri Kanununun 33 üncü maddesi uygulanmaz.
(4) Konutun satıĢının bu maddenin üçüncü fıkrası kapsamında gerçekleĢtirilmesi ve
varsa elde edilen bedelin kalan borcu aĢan kısmının tüketiciye ödenmesini takiben tüketici
veya zilyetliğin devredilmiĢ olması hâlinde zilyetliği elinde bulunduran üçüncü Ģahıslar
konutu tahliye etmekle yükümlüdür. Konutun tahliye edilmemesi hâlinde konut sahibi,
9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı Ġcra ve Ġflâs Kanununun 26 ncı ve 27 nci maddeleri uyarınca
tüketici veya zilyetliği elinde bulunduran üçüncü Ģahıslar aleyhine icra yoluna baĢvurabilir.
Bağlı krediler
MADDE 35 – (1) Bağlı kredi sözleĢmesi; konut finansmanı kredisinin münhasıran
belirli bir konutun satın alınması durumunda bir sözleĢmenin finansmanı için verildiği ve bu
iki sözleĢmenin objektif açıdan ekonomik bir birlik oluĢturduğu sözleĢmedir.
(2) Bağlı kredilerde, konutun hiç ya da gereği gibi teslim edilmemesi nedeniyle
tüketicinin bu Kanunun 11 inci maddesinde belirtilen seçimlik haklarından birini kullanması
hâlinde, satıcı ve konut finansmanı kuruluĢu müteselsilen sorumludur. Ancak, konut
finansmanı kuruluĢunun sorumluluğu; konutun teslim edilmemesi durumunda konut satıĢ
sözleĢmesinde veya bağlı kredi sözleĢmesinde belirtilen konut teslim tarihinden, konutun
teslim edilmesi durumunda konutun teslim edildiği tarihten itibaren, kullanılan kredi miktarı
ile sınırlı olmak üzere bir yıldır.
(3) Konut finansmanı kuruluĢları tarafından verilen kredilerin ipotek finansmanı
kuruluĢlarına, konut finansmanı fonlarına veya ipotek teminatlı menkul kıymet teminat
havuzlarına devrolması hâlinde dahi, kredi veren konut finansmanı kuruluĢunun sorumluluğu
devam eder. Krediyi devralan kuruluĢ bu madde kapsamında sorumlu olmaz.
(4) Konut finansmanı kuruluĢu ile satıcı arasında belirli bir konutun tedarikine iliĢkin
bir sözleĢme olmaksızın, tüketicinin kendisi tarafından belirlenen konutun bedelinin kredi
veren konut finansmanı kuruluĢu tarafından ödenmesi suretiyle kullandırılan krediler bağlı
kredi sayılmaz.
Faiz oranı
MADDE 36 – (1) Kredilerde geri ödeme tutarlarının, finansal kiralama iĢlemlerinde ise
kira bedellerinin anaparayı aĢan kısmı bu madde kapsamında faiz olarak kabul edilir.
(2) SözleĢmede belirtilmek suretiyle konut finansmanına yönelik kredilerde ve finansal
kiralama iĢlemlerinde faiz oranı sabit veya değiĢken olarak ya da aynı kredi için her iki
yöntem esas alınmak suretiyle belirlenebilir. Faiz oranının sabit olarak belirlenmesi hâlinde,
sözleĢmenin kurulduğu tarihte belirlenen oran tarafların rızası dıĢında değiĢtirilemez. Oranın
değiĢken olarak belirlenmesi hâlinde ise, baĢlangıçta sözleĢmede belirlenen oran, dönemsel
geri ödeme tutarı baĢlangıçta sözleĢmede belirlenen azami dönemsel geri ödeme tutarını
aĢmamak koĢuluyla ve sözleĢmede belirlenecek yurt içinde veya yurt dıĢında genel kabul
görmüĢ ve yaygın olarak kullanılan endekslerden en düĢük olanı baz alınarak değiĢtirilebilir.
Oranların değiĢken olarak belirlenmesi hâlinde bu yöntemin muhtemel etkileri konusunda
tüketicilerin bilgilendirilmesi Ģarttır. Bu amaçlarla kullanılabilecek referans faizler ve
endeksler Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından belirlenir.
Erken ödeme
MADDE 37 – (1) Tüketici, vadesi gelmemiĢ bir veya birden çok taksit ödemesinde
bulunabileceği gibi, konut finansmanı borcunun tamamını erken ödeyebilir. Bu hâllerde,
konut finansmanı kuruluĢu, erken ödenen miktara göre gerekli tüm faiz ve diğer maliyet
unsurlarına iliĢkin indirim yapmakla yükümlüdür.
(2) Faiz oranının sabit olarak belirlenmesi hâlinde, sözleĢmede yer verilmek suretiyle,
bir ya da birden fazla ödemenin vadesinden önce yapılması durumunda, konut finansmanı
kuruluĢu tarafından tüketiciden erken ödeme tazminatı talep edilebilir. Erken ödeme tazminatı
gerekli faiz indirimi yapılarak hesaplanan ve tüketici tarafından konut finansmanı kuruluĢuna
erken ödenen tutarın kalan vadesi otuz altı ayı aĢmayan kredilerde yüzde birini, kalan vadesi
otuz altı ayı aĢan kredilerde ise yüzde ikisini geçemez. Oranların değiĢken olarak belirlenmesi
hâlinde tüketiciden erken ödeme tazminatı talep edilemez.
Sigorta yaptırılması
MADDE 38 – (1) Tüketicinin yazılı veya kalıcı veri saklayıcısı aracılığıyla açık talebi
olmaksızın kredi ile ilgili sigorta yaptırılamaz. Tüketicinin sigorta yaptırmak istemesi hâlinde,
istediği sigorta Ģirketinden sağladığı teminat, konut finansmanı kuruluĢu tarafından kabul
edilmek zorundadır. Bu sigortanın kredi konusuyla, meblağ sigortalarında kalan borç tutarıyla
ve vadesiyle uyumlu olması gerekir.
Diğer hususlar
MADDE 39 – (1) Konut finansmanı sözleĢmesine iliĢkin bir hesap açılması ve bu
hesaptan sadece kredi ile ilgili iĢlemler yapılması durumunda, tüketiciden bu hesaba iliĢkin
herhangi bir isim altında ücret veya masraf talep edilemez. Bu hesap, tüketicinin aksine yazılı
talebi olmaması hâlinde kredinin ödenmesi ile kapanır.
(2) Tüketicinin açık talimatı olmaksızın konut finansmanı sözleĢmesi ile iliĢkili bir
kredili mevduat sözleĢmesi yapılamaz.
(3) Bu Bölüm hükümlerinin uygulanmasında, konut yapı kooperatiflerinin gerçek kiĢi
ortakları da tüketici olarak kabul edilir.
(4) SözleĢme öncesi bilgilendirme, tüketici ile konut finansmanı kuruluĢunun hak ve
yükümlülükleri, sözleĢmenin zorunlu içeriği, konut finansmanı reklamları, yeniden
finansman, bağlı kredi, temerrüt, erken ödeme ve yıllık maliyet oranının hesaplanması ile
diğer hususlara iliĢkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Ön Ödemeli Konut SatıĢı
Ön ödemeli konut satıĢ sözleĢmeleri
MADDE 40 – (1) Ön ödemeli konut satıĢ sözleĢmesi, tüketicinin konut amaçlı bir
taĢınmazın satıĢ bedelini önceden peĢin veya taksitle ödemeyi, satıcının da bedelin tamamen
veya kısmen ödenmesinden sonra taĢınmazı tüketiciye devir veya teslim etmeyi üstlendiği
sözleĢmedir.
(2) Tüketicilere sözleĢmenin kurulmasından en az bir gün önce, Bakanlıkça belirlenen
hususları içeren ön bilgilendirme formu verilmek zorundadır.
(3) Yapı ruhsatı alınmadan, tüketicilerle ön ödemeli konut satıĢ sözleĢmesi yapılamaz.
ġekil Ģartı
MADDE 41 – (1) Ön ödemeli konut satıĢının tapu siciline tescil edilmesi, satıĢ vaadi
sözleĢmesinin ise noterde düzenleme Ģeklinde yapılması zorunludur. Aksi hâlde satıcı,
sonradan sözleĢmenin geçersizliğini tüketicinin aleyhine olacak Ģekilde ileri süremez.
(2) Satıcı, geçerli bir sözleĢme yapılmıĢ olmadıkça tüketiciden herhangi bir isim altında
ödeme yapmasını veya tüketiciyi borç altına sokan herhangi bir belge vermesini isteyemez.
Teminat
MADDE 42 – (1) Bakanlıkça projedeki konut adedi ya da projenin toplam bedeli
kriterine göre belirlenecek büyüklüğün üzerindeki projeler için satıcının ön ödemeli konut
satıĢına baĢlamadan önce; kapsamı, koĢulları ve uygulama esasları Hazine MüsteĢarlığınca
belirlenen bina tamamlama sigortası yaptırması veya Bakanlıkça belirlenen diğer teminat ve
Ģartları sağlaması zorunludur.
(2) Bina tamamlama sigortası kapsamında sağlanan tazminat, teminat ve benzeri
güvenceler iflas veya tasfiye masasına dâhil edilemez, haczolunamaz, üzerlerine ihtiyati
tedbir ve ihtiyati haciz konulamaz.
Cayma hakkı
MADDE 43 – (1) Tüketici, on dört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve
cezai Ģart ödemeksizin ön ödemeli konut satıĢ sözleĢmesinden cayma hakkına sahiptir. Cayma
hakkının kullanıldığına dair bildirimin bu süre içinde satıcıya yöneltilmiĢ olması yeterlidir.
Satıcı, cayma hakkı konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini ispat etmekle yükümlüdür.
(2) TaĢınmazın kısmen veya tamamen bağlı krediyle alınması durumunda bağlı kredi
sözleĢmesi, sözleĢmenin kurulduğu tarihte hüküm doğurmak üzere bu maddede öngörülen
cayma hakkı süresi sonunda yürürlüğe girer. Konut finansmanı kuruluĢu cayma hakkı süresi
içinde tüketiciden faiz, komisyon, yasal yükümlülük ve benzeri isimler altında hiçbir masraf
talep edemez.
(3) Satıcının aldığı bedeli ve tüketiciyi borç altına sokan her türlü belgeyi iade ettiği
tarihten itibaren, tüketici on gün içinde edinimlerini iade eder.
Konutun teslimi
MADDE 44 – (1) Ön ödemeli konut satıĢında devir veya teslim süresi sözleĢme
tarihinden itibaren otuz altı ayı geçemez. Kat irtifakının tüketici adına tapu siciline tescil
edilmesiyle birlikte zilyetliğin devri hâlinde de devir ve teslim yapılmıĢ sayılır.
SözleĢmeden dönme
MADDE 45 – (1) Ön ödemeli konut satıĢında, devir veya teslim tarihine kadar
tüketicinin herhangi bir gerekçe göstermeden sözleĢmeden dönme hakkı vardır. SözleĢmeden
dönülmesi durumunda satıcı; konutun satıĢı veya satıĢ vaadi sözleĢmesi nedeniyle oluĢan
vergi, harç ve benzeri yasal yükümlülüklerden doğan masraflar ile sözleĢme bedelinin yüzde
ikisine kadar tazminatın ödenmesini isteyebilir.
(2) Satıcı, yükümlülüklerini hiç ya da gereği gibi yerine getirmezse tüketiciden herhangi
bir bedel talep edemez. Tüketicinin ölmesi veya kazanç elde etmekten sürekli olarak yoksun
kalması sebebiyle ön ödemeleri yapamayacak duruma düĢmesi ya da sözleĢmenin yerine
olağan koĢullarla yapılacak bir taksitle satıĢ sözleĢmesinin konulmasına iliĢkin önerisinin
satıcı tarafından kabul edilmemesi yüzünden sözleĢmeden dönülmesi hâllerinde tüketiciden
herhangi bir bedel talep edilemez.
(3) SözleĢmeden dönülmesi durumunda, tüketiciye iade edilmesi gereken tutar ve
tüketiciyi borç altına sokan her türlü belge, dönme bildiriminin satıcıya ulaĢtığı tarihten
itibaren en geç doksan gün içinde tüketiciye geri verilir. Satıcının aldığı bedeli ve tüketiciyi
borç altına sokan her türlü belgeyi iade ettiği tarihten itibaren, tüketici on gün içinde
edinimlerini iade eder.
Diğer hususlar
MADDE 46 – (1) SözleĢme öncesi bilgilendirme, sözleĢmenin zorunlu içeriği, tüketici
ile satıcının hak ve yükümlülükleri, cayma hakkı ve sözleĢmeden dönme ile diğer uygulama
usul ve esasları yönetmelikle belirlenir.
BEġĠNCĠ BÖLÜM
Diğer Tüketici SözleĢmeleri
ĠĢ yeri dıĢında kurulan sözleĢmeler
MADDE 47 – (1) Satıcı veya sağlayıcı ile tüketici arasında;
a) Teklifin tüketici ya da satıcı veya sağlayıcı tarafından yapılmasına bakılmaksızın iĢ
yeri dıĢında, tarafların eĢ zamanlı fiziksel varlığında kurulan,
b) Tarafların eĢ zamanlı fiziksel varlığında tüketiciyle iĢ yeri dıĢında görüĢülmesinin
hemen sonrasında, satıcı veya sağlayıcının iĢ yerinde ya da herhangi bir uzaktan iletiĢim
aracıyla kurulan,
c) Mal ve hizmetlerin tüketiciye tanıtımı ya da satıĢı amacıyla satıcı veya sağlayıcı
tarafından düzenlenen bir gezi esnasında kurulan,
sözleĢmeler iĢ yeri dıĢında kurulan sözleĢmeler olarak kabul edilir.
(2) ĠĢ yeri dıĢında kurulan sözleĢmeler, Bakanlık tarafından yetkilendirilmiĢ satıcı veya
sağlayıcı tarafından kurulur.
(3) Tüketicinin, iĢ yeri dıĢında kurulan sözleĢme ya da buna karĢılık gelen herhangi bir
öneri ile bağlanmadan önce ayrıntıları yönetmelikte belirlenen hususlarda açık ve anlaĢılır
Ģekilde bilgilendirilmesi zorunludur. Tüketicinin bilgilendirildiğine iliĢkin ispat yükü satıcı
veya sağlayıcıya aittir.
(4) ĠĢ yeri dıĢında kurulan sözleĢmeler yazılı olarak kurulmadıkça geçerli olmaz. Geçerli
bir sözleĢme kurmamıĢ olan satıcı veya sağlayıcı, sonradan sözleĢmenin geçersizliğini
tüketicinin aleyhine olacak Ģekilde ileri süremez. Satıcı veya sağlayıcı; tüketicinin kendi el
yazısı ile sözleĢme tarihini yazmasını ve sözleĢmeyi imzalamasını sağlamak, sözleĢmenin bir
nüshasını tüketiciye vermek ve mal veya hizmeti tüketiciye sunmakla yükümlüdür.
SözleĢmenin tüketiciye teslim edildiğinin ve mal veya hizmetin sunulduğunun ispatı satıcı
veya sağlayıcıya aittir.
(5) Tüketici, on dört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai Ģart
ödemeksizin sözleĢmeden cayma hakkına sahiptir. Cayma hakkının kullanıldığına dair
bildirimin bu süre içinde satıcı veya sağlayıcıya yöneltilmiĢ olması yeterlidir. Cayma süresi
içinde satıcı veya sağlayıcı sözleĢmeye konu mal veya hizmet karĢılığında tüketiciden
herhangi bir isim altında ödeme yapmasını veya tüketiciyi borç altına sokan herhangi bir
belge vermesini isteyemez. Satıcı veya sağlayıcı, cayma hakkı konusunda tüketicinin
bilgilendirildiğini ispat etmekle yükümlüdür. Tüketici, cayma süresi içinde malın mutat
kullanımı sebebiyle meydana gelen değiĢiklik ve bozulmalardan sorumlu değildir.
(6) Satıcı veya sağlayıcının bu maddede belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket etmesi
veya tüketiciyi cayma hakkı konusunda gerektiği Ģekilde bilgilendirmemesi durumunda,
tüketici cayma hakkını kullanmak için on dört günlük süreyle bağlı değildir. Her hâlükârda bu
süre cayma süresinin bittiği tarihten itibaren bir yıl sonra sona erer.
(7) SözleĢmenin zorunlu içeriği, kapsam dıĢı sözleĢmeler, doğrudan satıĢlar, tüketici ile
satıcı ve sağlayıcının hak ve yükümlülükleri, cayma hakkı, bilgilendirme yükümlülüğü,
teslimat, satıĢ yapacaklarda aranacak nitelikler ile diğer uygulama usul ve esasları
yönetmelikle belirlenir.
Mesafeli sözleĢmeler
MADDE 48 – (1) Mesafeli sözleĢme, satıcı veya sağlayıcı ile tüketicinin eĢ zamanlı
fiziksel varlığı olmaksızın, mal veya hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak
oluĢturulmuĢ bir sistem çerçevesinde, taraflar arasında sözleĢmenin kurulduğu ana kadar ve
kurulduğu an da dâhil olmak üzere uzaktan iletiĢim araçlarının kullanılması suretiyle kurulan
sözleĢmelerdir.
(2) Tüketici, mesafeli sözleĢmeyi ya da buna karĢılık gelen herhangi bir teklifi kabul
etmeden önce ayrıntıları yönetmelikte belirlenen hususlarda ve sipariĢi onaylandığı takdirde
ödeme yükümlülüğü altına gireceği konusunda açık ve anlaĢılır Ģekilde satıcı veya sağlayıcı
tarafından bilgilendirilir. Tüketicinin bilgilendirildiğine iliĢkin ispat yükü satıcı veya
sağlayıcıya aittir.
(3) Satıcı veya sağlayıcı, tüketicinin sipariĢinin kendisine ulaĢtığı andan itibaren taahhüt
edilen süre içinde edimini yerine getirir. Mal satıĢlarında bu süre her hâlükârda otuz günü
geçemez. Satıcı veya sağlayıcının bu süre içinde edimini yerine getirmemesi durumunda
tüketici sözleĢmeyi feshedebilir.
(4) Tüketici, on dört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai Ģart
ödemeksizin sözleĢmeden cayma hakkına sahiptir. Cayma hakkının kullanıldığına dair
bildirimin bu süre içinde satıcı veya sağlayıcıya yöneltilmiĢ olması yeterlidir. Satıcı veya
sağlayıcı, cayma hakkı konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini ispat etmekle yükümlüdür.
Tüketici, cayma hakkı konusunda gerektiği Ģekilde bilgilendirilmezse, cayma hakkını
kullanmak için on dört günlük süreyle bağlı değildir. Her hâlükârda bu süre cayma süresinin
bittiği tarihten itibaren bir yıl sonra sona erer. Tüketici, cayma hakkı süresi içinde malın mutat
kullanımı sebebiyle meydana gelen değiĢiklik ve bozulmalardan sorumlu değildir.
(5) OluĢturdukları sistem çerçevesinde, uzaktan iletiĢim araçlarını kullanmak veya
kullandırmak suretiyle satıcı veya sağlayıcı adına mesafeli sözleĢme kurulmasına aracılık
edenler, bu maddede yer alan hususlardan dolayı satıcı veya sağlayıcı ile yapılan iĢlemlere
iliĢkin kayıtları tutmak ve istenilmesi hâlinde bu bilgileri ilgili kurum, kuruluĢ ve tüketicilere
vermekle yükümlüdür. Ancak bu fıkra kapsamında aracılık edenler, satıcı veya sağlayıcı ile
yaptıkları sözleĢmeye aykırı fiillerinden dolayı sorumludur.
(6) Mesafeli sözleĢmelerde, kapsam dıĢı sözleĢmeler, tüketici ile satıcı ve sağlayıcının
hak ve yükümlülükleri, cayma hakkı, bilgilendirme yükümlülüğü, teslimat ile diğer uygulama
usul ve esasları yönetmelikle belirlenir.
Finansal hizmetlere iliĢkin mesafeli sözleĢmeler
MADDE 49 – (1) Finansal hizmetler, her türlü banka hizmeti, kredi, sigorta, bireysel
emeklilik, yatırım ve ödeme ile ilgili hizmetleri ifade eder. Finansal hizmetlere iliĢkin
mesafeli sözleĢme, finansal hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluĢturulmuĢ
bir sistem çerçevesinde, sağlayıcı ile tüketici arasında uzaktan iletiĢim araçlarının
kullanılması suretiyle kurulan sözleĢmelerdir.
(2) Finansal hizmetlere iliĢkin mesafeli sözleĢmelerde, tüketicinin sözleĢmenin
kurulmasına iliĢkin iradesini açıklamadan önce, cayma hakkı, tüketicinin kabul beyanı
vermesi hâlinde yükümlülük altına gireceği ve ayrıntıları Bakanlıkça belirlenen diğer
hususlarda, açık, anlaĢılır ve kullanılan iletiĢim araçlarına uygun bir Ģekilde bilgilendirilmesi
zorunludur. Bu bilgilendirmenin ticari amaçla yapıldığı anlaĢılır olmalı ve sesli iletiĢim
araçlarının kullanıldığı hâllerde sağlayıcının kimliği ile görüĢme talebinin sebebi her
görüĢmenin baĢında belirtilmelidir. Tüketicinin sözleĢmenin kurulmasına dair kabul beyanı
kullanılan iletiĢim araçlarına uygun olarak fiziki veya elektronik ortamda tespit veya kayıt
edilir. Sağlayıcı, cayma hakkının iletilmesi ile fiziki veya elektronik ortamda yapılacak tespit
veya kayıtlar için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.
(3) Sağlayıcının, sözleĢmenin bütün Ģartlarını ve Bakanlıkça belirlenen diğer hususları,
kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı aracılığıyla tüketiciye iletmesi zorunludur. Bu
yükümlülük, tüketicinin sözleĢmeyi kuran iradesini yöneltmesinden önce veya tüketicinin
talebi üzerine yazılı bilgilendirmeye elveriĢli olmayan bir uzaktan iletiĢim aracı kullanılarak
sözleĢmenin kurulması hâlinde sözleĢmenin kurulmasından hemen sonra yerine getirilir.
(4) Tüketici, sözleĢme iliĢkisinin devam ettiği süre içinde herhangi bir ücret
ödemeksizin sözleĢmenin kâğıt üzerinde yazılı bir örneğini talep edebilir. Ayrıca tüketici,
finansal hizmetin niteliğiyle bağdaĢması hâlinde kullanılan uzaktan iletiĢim aracını değiĢtirme
hakkına sahiptir.
(5) Tüketici, finansal hizmetlere iliĢkin mesafeli sözleĢmelerden on dört gün içinde
herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai Ģart ödemeksizin cayma hakkına sahiptir.
Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin bu süre içinde sağlayıcıya yöneltilmiĢ olması
yeterlidir. Sağlayıcı, cayma hakkı konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini ispatla
yükümlüdür. Sigorta sözleĢmelerine ve bireysel emekliliğe iliĢkin sözleĢmelerde ise cayma
süresi hakkında diğer mevzuatta yer alan tüketici lehine olan hükümler uygulanır.
(6) Finansal hizmetlere iliĢkin mesafeli sözleĢmelerde, tüketicinin sözleĢmeyi sona
erdirmesine iliĢkin talebini herhangi bir uzaktan iletiĢim aracıyla iletmesi yeterlidir. Tüketici,
sözleĢmeyi sona erdirmek için sözleĢmenin tesis edilmesini sağlayan yöntemden daha ağır
koĢullar içeren bir yöntem kullanmak zorunda bırakılamaz.
(7) Finansal hizmetlere iliĢkin mesafeli sözleĢmelerde, uzaktan iletiĢim araçlarının
kullanılması, kapsam dıĢı sözleĢmeler, kartla ödeme, tüketici ile sağlayıcının hak ve
yükümlülükleri, cayma hakkı ile diğer uygulama usul ve esasları yönetmelikle belirlenir.
Devre tatil ve uzun süreli tatil hizmeti sözleĢmeleri
MADDE 50 – (1) Devre tatil sözleĢmesi, bir yıldan uzun süre için kurulan ve tüketiciye
bu süre zarfında birden fazla dönem için bir veya daha fazla sayıda gecelik konaklama imkânı
veren sözleĢmelerdir.
(2) Devre tatil sözleĢmeleri ile sağlanan hakkın Ģahsi veya ayni bir hak olması bu
maddenin uygulanmasını engellemez. Devre tatile konu taĢınmazın inĢa edileceği arsa için
yapı ruhsatı alınmadan tüketicilerle ön ödemeli devre tatil sözleĢmesi yapılamaz.
(3) Uzun süreli tatil hizmeti sözleĢmesi, bir yıldan uzun süre için kurulan ve tüketiciye,
belirlenen süre zarfında konaklamaya veya konaklama ile birlikte seyahat ya da diğer
hizmetlerin beraber sunulduğu durumlara iliĢkin indirim yahut diğer menfaatlerden
faydalanma hakkı verilen sözleĢmelerdir.
(4) Tüketicilere aĢağıdaki sözleĢmelerin kurulmasından en az bir gün önce, Bakanlıkça
belirlenen hususları içeren ön bilgilendirme formu verilmesi zorunludur:
a) Devre tatil sözleĢmeleri
b) Uzun süreli tatil hizmeti sözleĢmeleri
c) DeğiĢim sözleĢmeleri
ç) Satıcı veya sağlayıcının, devre tatil veya uzun süreli tatil hizmetinin alınıp satılması
hususunda tüketiciye yardımcı olduğu yeniden satıĢ sözleĢmeleri.
(5) Mesafeli satıĢ yöntemiyle kurulan sözleĢmeler hariç olmak üzere satıcı veya
sağlayıcı, tüketicinin kendi el yazısıyla sözleĢme tarihini yazmasını ve sözleĢmeyi
imzalamasını sağlamakla yükümlüdür. Yazılı veya mesafeli olarak kurulan bu sözleĢmelerin
bir nüshasının kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı ile tüketiciye verilmesi zorunludur.
Daha ağır Ģekil Ģartları öngören kanun hükümleri saklıdır.
(6) Tüketici, on dört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai Ģart
ödemeksizin sözleĢmeden cayma hakkına sahiptir. Devre mülk hakkı veren sözleĢmeler hariç
olmak üzere, cayma süresi dolmadan satıcı veya sağlayıcı, tüketiciden herhangi bir isim
altında ödeme yapmasını veya tüketiciyi borç altına sokan herhangi bir belge vermesini
isteyemez. Devre tatil, uzun süreli tatil hizmeti sözleĢmeleri ve bu sözleĢmelerle birlikte
düzenlenmiĢ olan yeniden satım, değiĢim ve ilgili diğer tüm sözleĢmeler cayma hakkının
kullanılması ile birlikte kendiliğinden sona erer.
(7) Tüketicinin ödeyeceği bedel, kısmen veya tamamen satıcı veya sağlayıcı ile kredi
veren arasındaki anlaĢmaya dayanılarak bir kredi veren tarafından karĢılanıyorsa, tüketicinin
sözleĢmeden cayması ve buna iliĢkin bildirimin cayma süresi içinde ayrıca kredi verene de
yöneltilmesi hâlinde, bağlı kredi sözleĢmesi de herhangi bir tazminat veya cezai Ģart ödeme
yükümlülüğü olmaksızın sona erer.
(8) Bakanlıkça projedeki devre sayısı ya da projenin toplam bedeli kriterlerine göre
belirlenecek büyüklüğün üzerindeki projeler için satıcı veya sağlayıcının ön ödemeli devre
tatile konu taĢınmazın satıĢına baĢlamadan önce kapsamı, koĢulları ve uygulama esasları
Hazine MüsteĢarlığınca belirlenen bina tamamlama sigortası yaptırması veya Bakanlıkça
belirlenen diğer teminat veya Ģartları sağlaması zorunludur. Bina tamamlama sigortası
kapsamında sağlanan tazminat, teminat ve benzeri güvenceler iflas veya tasfiye masasına
dâhil edilemez, haczolunamaz, üzerlerine ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz konulamaz.
(9) Devre tatile konu taĢınmazın ön ödemeli satılması durumunda, devir veya teslim
tarihine kadar tüketicinin herhangi bir gerekçe göstermeden sözleĢmeden dönme hakkı vardır.
SözleĢmeden dönülmesi durumunda satıcı, sözleĢme bedelinin yüzde ikisine kadar tazminat
talep edebilir. Satıcı, yükümlülüklerini hiç ya da gereği gibi yerine getirmezse tüketiciden
herhangi bir bedel talep edemez. SözleĢmeden dönülmesi durumunda, tüketiciye iade edilmesi
gereken tutar ve tüketiciyi borç altına sokan her türlü belge, dönme bildiriminin satıcıya
ulaĢtığı tarihten itibaren en geç doksan gün içinde tüketiciye geri verilir. Satıcının aldığı
bedeli ve tüketiciyi borç altına sokan her türlü belgeyi iade ettiği tarihten itibaren, tüketici on
gün içinde edinimlerini iade eder.
(10) Devre tatil amaçlı taĢınmazın ön ödemeli satıĢında devir ve teslim süresi sözleĢme
tarihinden itibaren otuz altı ayı geçemez.
(11) Devre tatil, uzun süreli tatil hizmeti, yeniden satım, değiĢim sözleĢmeleri ve ön
bilgilendirmenin içeriği, tüketici ile satıcı ve sağlayıcının hak ve yükümlülükleri, cayma
hakkı, ön ödemeli satıĢlar ile diğer uygulama usul ve esasları yönetmelikle belirlenir.
Paket tur sözleĢmeleri
MADDE 51 – (1) Paket tur sözleĢmesi, paket tur düzenleyicileri veya aracıları
tarafından aĢağıdaki hizmetlerden en az ikisinin birlikte, her Ģeyin dâhil olduğu fiyatla
satıldığı veya satımının vaat edildiği ve hizmetin yirmi dört saatten uzun bir süreyi kapsadığı
veya gecelik konaklamayı içerdiği sözleĢmelerdir:
a) UlaĢtırma
b) Konaklama
c) UlaĢtırma ve konaklama hizmetlerine bağlı olmayan baĢka turizm hizmetleri.
(2) Turun ayrıntılarının, paket tur düzenleyicisi, aracısı veya tüketici tarafından
belirlenmiĢ olması veya aynı paket tur içindeki hizmetlerin ayrı ayrı faturalandırılması
hâllerinde de bu madde hükümleri uygulanır.
(3) Paket tur düzenleyicisinin Türkiye‘de temsilcisinin bulunmadığı hâllerde paket tur
aracısı paket tur düzenleyicisi gibi sorumlu olur.
(4) Paket tur sözleĢmesinin kurulmasından önce tüketiciye ön bilgilendirme amaçlı
broĢür verilmesi zorunludur.
(5) Paket tur düzenleyicileri veya aracıları, yazılı veya mesafeli olarak kurulan paket tur
sözleĢmelerinin bir nüshasını kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı aracılığıyla tüketiciye
vermek zorundadır.
(6) Tüketici, kendisinden kaynaklanmayan nedenlerle paket tur sözleĢmesinin esaslı
unsurlarından birisinin değiĢmesi veya turun baĢlamadan önce iptal edilmesi hâllerinde bu
değiĢikliği veya paket tur düzenleyicisi tarafından sunulan alternatif bir turu kabul edebileceği
gibi sözleĢmeden dönme hakkına da sahiptir. SözleĢmeden dönülmesi hâlinde paket tur
düzenleyicisi veya aracısının, dönme bildiriminin kendisine ulaĢtığı tarihten itibaren
tüketicinin ödemiĢ olduğu tüm bedeli herhangi bir kesinti yapmaksızın derhâl iade etmesi
zorunludur.
(7) Tüketicinin, sözleĢmenin ifası sürecinde ortaya çıkan her türlü eksiklik nedeniyle
bedelin indirilmesini talep etme hakkı vardır. Paket tur düzenleyicisinin, tur baĢladıktan sonra
önemli bir yükümlülüğünü yerine getirmediği veya getiremeyeceği tespit edildiğinde tüketici
sözleĢmeden dönebilir. Bu hâllerde paket tur düzenleyicisi veya aracısının ücret talep etme
hakkı sona erer. YapılmıĢ olan ödemelerin sözleĢmeden dönüldüğü tarihten itibaren tüketiciye
derhâl iade edilmesi zorunludur. Ancak paket tur düzenleyicisi o ana kadar ifa etmiĢ olduğu
edimler için tüketiciden hizmetten faydalandığı oranda uygun bir karĢılık talep edebilir.
(8) 14/9/1972 tarihli ve 1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği
Kanununun zorunlu sigorta ile ilgili hükümleri saklı olmak üzere, paket tur düzenleyicisi
sözleĢmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle tüketicinin uğradığı her türlü
zarardan sorumludur. Tüketici boĢa harcanan tatil zamanı için de uygun bir tazminat talep
edebilir.
(9) Ticari veya mesleki faaliyetleri çerçevesinde paket tur hizmetinden faydalanan
kiĢiler de tüketici olarak kabul edilir.
(10) Ön bilgilendirme, sözleĢmenin içeriği, paket turun devri, sözleĢmede değiĢiklik
yapılmasının koĢulları ve bu hâllerde tüketicinin hakları, paket turun iptal edilmesinin
sonuçları, paket tur düzenleyicisinin ve aracısının sorumlulukları, tüketicinin hangi hâllerde
tazminat talep edebileceği, sözleĢmeden dönme ve sonuçları ile diğer uygulama usul ve
esasları yönetmelikle belirlenir.
Abonelik sözleĢmeleri
MADDE 52 – (1) Abonelik sözleĢmesi, tüketicinin, belirli bir mal veya hizmeti sürekli
veya düzenli aralıklarla edinmesini sağlayan sözleĢmelerdir.
(2) Yazılı veya mesafeli olarak kurulan bu sözleĢmelerin bir nüshasının kâğıt üzerinde
veya kalıcı veri saklayıcısı ile tüketiciye verilmesi zorunludur.
(3) Belirli süreli abonelik sözleĢmelerine sözleĢmenin belirlenen süre kadar uzayacağına
iliĢkin hükümler konulamaz; ancak abonelik sözleĢmesinin kurulmasından sonra, sözleĢmenin
sona ereceği tarihe kadar tüketicinin talepte bulunması veya onay vermesi hâlinde abonelik
sözleĢmesi uzatılabilir.
(4) Tüketici, belirsiz süreli veya süresi bir yıldan daha uzun olan belirli süreli abonelik
sözleĢmesini herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai Ģart ödemeksizin istediği zaman
feshetme hakkına sahiptir. Süresi bir yıldan az olan belirli süreli abonelik sözleĢmesinde satıcı
veya sağlayıcı tarafından sözleĢme koĢullarında değiĢiklik yapılması hâlinde de tüketici
sözleĢmeyi feshedebilir. Fesih bildiriminin kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı ile satıcı
veya sağlayıcıya yöneltilmiĢ olması yeterlidir. Satıcı veya sağlayıcı, abonelik sözleĢmesinin
feshi için sözleĢmenin tesis edilmesini sağlayan yöntemden daha ağır koĢullar içeren bir
yöntem belirleyemez.
(5) Satıcı veya sağlayıcı, tüketicinin aboneliğe son verme isteğini yönetmelikle
belirlenen süreler içinde yerine getirmekle yükümlüdür. Aboneliğin belirlenen süreler içinde
sona erdirilmediği durumlarda, bu sürelerin bitiminden itibaren mal veya hizmetten
yararlanılmıĢ olsa dahi, tüketiciden herhangi bir bedel talep edilemez. Satıcı veya sağlayıcı,
fesih bildiriminin hüküm ifade etmesinden itibaren on beĢ gün içinde tüketici tarafından
ödenmiĢ olan ücretin geri kalan kısmını kesinti yapmaksızın iade etmekle yükümlüdür.
(6) Satıcı veya sağlayıcı, abonelik sözleĢmesinin feshedilmesi ile ilgili bildirim ve
taleplere iliĢkin iĢlemleri yerine getirmek üzere gerekli tedbirleri almak ve gerektiğinde uygun
bir sistem kurup bu sistemi kesintisiz olarak açık tutmakla yükümlüdür.
(7) SözleĢmenin zorunlu içeriği, tüketici ile satıcı ve sağlayıcının hak ve yükümlülükleri
ile diğer uygulama usul ve esasları yönetmelikle belirlenir.
Süreli yayın kuruluĢlarınca düzenlenen promosyon uygulamaları
MADDE 53 – (1) Süreli yayın kuruluĢlarınca düzenlenen ve her ne amaç ve Ģekilde
olursa olsun, bilet, kupon, iĢtirak numarası, oyun, çekiliĢ ve benzeri yollarla süreli yayın
dıĢında ikinci bir mal veya hizmetin verilmesinin taahhüt edildiği veya verildiği promosyon
uygulamalarında, yönetmelikle belirlenen süreli yayıncılık amaçlarına uygun kültürel mal
veya hizmetler dıĢında baĢka bir mal veya hizmet verilemez.
(2) Süreli yayının birden fazla sayıda satın alınmasını gerektiren ve belirli bir zamana
yayılan promosyon uygulamalarının süresi; günlük süreli yayınlarda yetmiĢ beĢ günü, haftalık
süreli yayınlarda on sekiz haftayı, daha uzun süreli yayınlarda ise on iki ayı geçemez.
(3) Süreli yayın kuruluĢu, promosyon uygulamasına ait reklamlarda uygulamaya konu
olan mal veya hizmetin Türkiye genelinde teslim ve ifa tarihlerine iliĢkin programını ilan
etmek ve bu mal veya hizmetin teslim ve ifasını, promosyon uygulamasının bitiminden
itibaren kırk beĢ gün içinde yerine getirmek zorundadır.
(4) Promosyon uygulaması süresince, süreli yayının satıĢ fiyatı, ikinci ürün olarak
verilmesi taahhüt edilen mal veya hizmetin yol açtığı maliyet artıĢı nedeniyle artırılamaz.
Promosyon uygulamasına konu olan mal veya hizmet bedelinin tamamının veya bir
bölümünün tüketici tarafından karĢılanması istenemez.
(5) Promosyon uygulamasına konu olan mal veya hizmet taahhüdü ve dağıtımı
bölünerek yapılamaz ve bu mal veya hizmetin ayrılmaz ya da tamamlayıcı parçaları da ayrı
bir promosyon konusu hâline getirilemez. Bu Kanunun uygulanmasında ikinci ürün olarak
verilmesi taahhüt edilen her bir mal veya hizmete iliĢkin iĢlemler bağımsız bir promosyon
uygulaması olarak kabul edilir.
(6) Süreli yayın kuruluĢları tarafından düzenlenmeyen ancak süreli yayınla doğrudan
veya dolaylı iliĢkilendirilen promosyon uygulamaları da bu madde hükümlerine tabidir.
(7) Promosyon uygulamalarına iliĢkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
BEġĠNCĠ KISIM
Tüketicinin Bilgilendirilmesi ve Menfaatlerinin Korunması
Fiyat etiketi
MADDE 54 – (1) Perakende satıĢa arz edilen malların veya ambalajlarının yahut
kaplarının üzerine kolaylıkla görülebilir ve okunabilir Ģekilde tüketicinin ödeyeceği tüm
vergiler dâhil satıĢ fiyatı ve birim fiyatını gösteren, üretim yeri ve ayırıcı özelliklerini içeren
etiket konulması; etiket konulması mümkün olmayan hâllerde aynı bilgileri kapsayan
listelerin görülebilecek Ģekilde uygun yerlere asılması zorunludur. Hizmetlerin tarife ve
fiyatlarını gösteren listeler de bu madde hükmüne göre düzenlenerek asılır.
(2) Etiket, tarife ve fiyat listelerinde belirtilen fiyat ile kasa fiyatı arasında fark olması
durumunda tüketici lehine olan fiyat uygulanır.
(3) Ġndirimli satıĢa konu edilen mal veya hizmetlerin indirimli satıĢ fiyatı, indirimden
önceki fiyatı, tarife ve fiyat listeleri ile etiketlerinde gösterilir. Ġndirimli satıĢa konu edilen mal
veya hizmetlerin indirimden önceki fiyattan daha düĢük fiyatla satıĢa sunulduğunun ispatı
satıcı veya sağlayıcıya aittir.
(4) Bakanlık, belediyeler ve ilgili odalar, bu madde hükümlerinin uygulanması ve
izlenmesine iliĢkin iĢleri yürütmekle görevlidirler.
(5) Etiket, tarife ve fiyat listeleri, indirimli satıĢlara iliĢkin süre ile diğer uygulama usul
ve esasları yönetmelikle belirlenir.
Tanıtma ve kullanma kılavuzu
MADDE 55 – (1) Tüketicinin kullanımına sunulan malların tanıtım, kullanım, kurulum,
bakım ve basit onarımına iliĢkin Türkçe tanıtma ve kullanma kılavuzuyla, gerektiğinde
uluslararası sembol ve iĢaretleri kapsayan etiketle satıĢa sunulması zorunludur.
(2) Malın güvenli kullanımına iliĢkin hususların malın üzerinde yer alması hâlinde
yazılı ve sesli ifadelerin Türkçe olması zorunludur.
(3) Malların ilgili teknik düzenlemesi uyarınca kiĢinin sağlığı ile çevreye zararlı veya
tehlikeli olabilmesi durumunda, bu malın güvenli kullanılabilmesi için malın üzerine veya
tanıtma ve kullanma kılavuzuna bu durumla ilgili açıklayıcı bilgi ve uyarılar açıkça görülecek
ve okunacak Ģekilde konulur veya yazılır.
(4) Türkçe tanıtma ve kullanma kılavuzlarının hazırlanması sorumluluğu üretici ve
ithalatçıya; tüketiciye verilmesi ve teslim edildiğinin ispat sorumluluğu ise satıcıya aittir.
(5) Hangi malların tanıtma ve kullanma kılavuzu ve etiket ile satılmak zorunda olduğu
ve bunlarda bulunması gereken asgari unsurlar ile diğer uygulama usul ve esasları
yönetmelikle belirlenir.
Garanti belgesi
MADDE 56 – (1) Üretici ve ithalatçılar, tüketiciye yönelik üretilen veya ithal edilen
mallar için içeriği yönetmelikle belirlenen bir garanti belgesi düzenlemek zorundadır. Bu
belgenin tekemmül ettirilerek tüketiciye verilmesi sorumluluğu satıcıya aittir.
(2) Garanti süresi malın teslim tarihinden itibaren baĢlamak üzere asgari iki yıldır.
Ancak, özelliği nedeniyle bazı malların garanti Ģartları Bakanlıkça baĢka bir ölçü birimi ile
belirlenebilir.
(3) Tüketici bu Kanunun 11 inci maddesinde belirtilen seçimlik haklarından onarım
hakkını kullanmıĢsa, malın garanti süresi içinde tekrar arızalanması veya tamiri için gereken
azami sürenin aĢılması veya tamirinin mümkün bulunmadığının anlaĢılması hâllerinde 11 inci
maddede yer alan diğer seçimlik haklarını kullanabilir. Satıcı tüketicinin talebini reddedemez.
Bu talebin yerine getirilmemesi durumunda satıcı, üretici ve ithalatçı müteselsilen
sorumludur.
(4) Hangi malların garanti belgesi ile satılmak zorunda olduğu ile diğer uygulama usul
ve esasları yönetmelikle belirlenir.
Ġhtiyari garanti
MADDE 57 – (1) Ġhtiyari garanti, tüketicinin yasal hakları saklı kalmak kaydıyla mal
veya hizmetle ilgili; değiĢim, onarım, bakım, bedel iadesi ve benzeri hususlarda satıcı,
sağlayıcı, üretici veya ithalatçı tarafından verilen ilave taahhüdü ifade eder.
(2) Ġhtiyari garanti taahhüdü süresince, taahhüt edilen hakların kullanılması nedeniyle
tüketiciden masraf talep edilemez.
(3) Taahhütte bulunan, taahhüdünün yanı sıra ilgili reklam ve ilanlarında yer alan
ifadelerle de bağlıdır. Bu taahhütte, tüketicinin yasal haklarının saklı olduğu, garantiden
faydalanma koĢulları, süresi, garanti verenin adı ile iletiĢim bilgileri yer almak zorundadır.
(4) Ġhtiyari garanti taahhüdünün tüketiciye yazılı olarak veya kalıcı veri saklayıcısı ile
verilmesi zorunludur.
(5) Ġhtiyari garanti taahhüdü, bu maddede öngörülen özellikleri taĢımasa bile taahhütte
bulunanı bağlar.
SatıĢ sonrası hizmetler
MADDE 58 – (1) Üretici veya ithalatçılar, ürettikleri veya ithal ettikleri mallar için
Bakanlıkça belirlenen kullanım ömrü süresince, satıĢ sonrası bakım ve onarım hizmetlerini
sağlamak zorundadır.
(2) Üretici veya ithalatçılar, yönetmelikle belirlenen mallar için Bakanlıkça onaylı satıĢ
sonrası hizmet yeterlilik belgesi almak zorundadır.
(3) Bir malın yetkili servis istasyonlarındaki tamir süresi, yönetmelikle belirlenen azami
süreyi geçemez.
(4) Üretici veya ithalatçılar, yetkili servis istasyonlarını kendileri kurabileceği gibi
servis istasyonlarının verdiği hizmetlerden sorumlu olmak Ģartıyla kurulu bulunan servis
istasyonlarından veya servis organizasyonlarından da faydalanabilir.
(5) Herhangi bir üretici veya ithalatçıya bağlı olmaksızın faaliyette bulunan servis
istasyonları da verdikleri hizmetten dolayı tüketiciye karĢı sorumludur.
(6) Ġthalatçının herhangi bir Ģekilde ticari faaliyetinin sona ermesi hâlinde bakım ve
onarım hizmetlerinin sunulmasından garanti süresi boyunca satıcı, üretici ve yeni ithalatçı
müteselsilen sorumludur. Garanti süresi geçtikten sonra ise kullanım ömrü süresince bakım ve
onarım hizmetlerini üretici veya yeni ithalatçı sunmak zorundadır.
(7) Servis istasyonlarının kuruluĢu, iĢleyiĢi, sayısı, özellikleri ile diğer uygulama usul ve
esasları yönetmelikle belirlenir.
Tüketicinin bilinçlendirilmesi
MADDE 59 – (1) Tüketicinin bilinçlendirilmesi konusunda örgün ve yaygın eğitim
kurumlarının ders programlarına, Bakanlığın görüĢü alınarak Millî Eğitim Bakanlığınca
gerekli ilaveler yapılır.
(2) Ülke genelinde yayın yapan radyo ve televizyon kuruluĢları 08.00-22.00 saatleri
arasında, ayda on beĢ dakikadan az olmamak üzere tüketicinin bilinçlendirilmesi amacıyla
yayınlar yapmak zorundadır. Yapılan yayınların tarih, saat, süre ve içerik bilgileri liste
hâlinde her ay düzenli olarak Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna bildirilir. Bu saatler dıĢında
yapılan yayınlar, aylık on beĢ dakikalık süreye dâhil edilmez. Bu süreler, Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu tarafından denetlenir ve sonuçları Bakanlığa bildirilir.
Tüketici ödülleri
MADDE 60 – (1) Tüketici ödülleri, tüketicinin korunması ve bilinçlendirilmesi ile
yasal haklarını kullanmaları konusunda özendirilmesi amaçlarına yönelik olarak verilen
ödüllerdir.
(2) Tüketici ödülü ve benzeri isimler altında verilen ödüllerin herhangi bir menfaat
temin edilmeksizin verilmesi ve bu ödüllerin önceden ilan edilen objektif kriterlere dayanması
esastır.
(3) Tüketici ödülü verilmesine iliĢkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
ALTINCI KISIM
Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar
Ticari reklam
MADDE 61 – (1) Ticari reklam, ticaret, iĢ, zanaat veya bir meslekle bağlantılı olarak;
bir mal veya hizmetin satıĢını ya da kiralanmasını sağlamak, hedef kitleyi oluĢturanları
bilgilendirmek veya ikna etmek amacıyla reklam verenler tarafından herhangi bir mecrada
yazılı, görsel, iĢitsel ve benzeri yollarla gerçekleĢtirilen pazarlama iletiĢimi niteliğindeki
duyurulardır.
(2) Ticari reklamların Reklam Kurulunca belirlenen ilkelere, genel ahlaka, kamu
düzenine, kiĢilik haklarına uygun, doğru ve dürüst olmaları esastır.
(3) Tüketiciyi aldatıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici, can ve
mal güvenliğini tehlikeye düĢürücü, Ģiddet hareketlerini ve suç iĢlemeyi özendirici, kamu
sağlığını bozucu, hastaları, yaĢlıları, çocukları ve engellileri istismar edici ticari reklam
yapılamaz.
(4) Reklam olduğu açıkça belirtilmeksizin yazı, haber, yayın ve programlarda, mal veya
hizmetlere iliĢkin isim, marka, logo veya diğer ayırt edici Ģekil veya ifadelerle ticari unvan
veya iĢletme adlarının reklam yapmak amacıyla yer alması ve tanıtıcı mahiyette sunulması
örtülü reklam olarak kabul edilir. Her türlü iletiĢim aracında sesli, yazılı ve görsel olarak
örtülü reklam yapılması yasaktır.
(5) Aynı ihtiyaçları karĢılayan ya da aynı amaca yönelik rakip mal veya hizmetlerin
karĢılaĢtırmalı reklamı yapılabilir.
(6) Reklam verenler ticari reklamlarında yer alan iddiaların doğruluğunu ispatla
yükümlüdür.
(7) Reklam verenler, reklam ajansları ve mecra kuruluĢları bu madde hükümlerine
uymakla yükümlüdür.
(8) Ticari reklamlara iliĢkin getirilecek sınırlamalar ile bu reklamlarda uyulması gereken
usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
Haksız ticari uygulamalar
MADDE 62 – (1) Bir ticari uygulamanın; mesleki özenin gereklerine uymaması ve
ulaĢtığı ortalama tüketicinin ya da yöneldiği grubun ortalama üyesinin mal veya hizmete
iliĢkin ekonomik davranıĢ biçimini önemli ölçüde bozması veya önemli ölçüde bozma
ihtimalinin olması durumunda haksız olduğu kabul edilir. Özellikle aldatıcı veya saldırgan
nitelikte olan uygulamalar ile yönetmelik ekinde yer alan uygulamalar haksız ticari uygulama
olarak kabul edilir. Tüketiciye yönelik haksız ticari uygulamalar yasaktır.
(2) Ticari uygulamanın haksız olduğunun iddia edilmesi hâlinde, ticari uygulamada
bulunan, bu uygulamasının haksız ticari uygulama olmadığını ispatla yükümlüdür.
(3) Haksız ticari uygulamanın reklam yoluyla gerçekleĢtirildiği hâllerde bu Kanunun 61
inci maddesi hükümleri uygulanır.
(4) Haksız ticari uygulamaların tespit edilmesine ve bunların denetlenmesine iliĢkin
usul ve esaslar ile her hâlükârda haksız ticari uygulama olarak kabul edilecek uygulamalar
yönetmelikle belirlenir.
Reklam Kurulu
MADDE 63 – (1) Ticari reklamlarda uyulması gereken ilkeleri belirleme ve haksız
ticari uygulamalara karĢı tüketiciyi korumaya yönelik düzenlemeleri yapma, bu hususlar
çerçevesinde inceleme ve gerektiğinde denetim yapma, inceleme ve denetim sonucuna göre
durdurma veya aynı yöntemle düzeltme veya idari para cezası veya gerekli görülen hâllerde
de üç aya kadar tedbiren durdurma cezası verme hususlarında görevli bir Reklam Kurulu
oluĢturulur. Kurul tedbiren durdurma kararı verme yetkisini Reklam Kurulu BaĢkanına
devredebilir. Kurulun kararları Bakanlıkça uygulanır.
(2) BaĢkanlığı, Bakanın görevlendireceği ilgili Genel Müdür tarafından yürütülen
Reklam Kurulu;
a) Bakanlığın ilgili Genel Müdür yardımcıları arasından görevlendireceği bir üye,
b) Adalet Bakanlığının, bu Bakanlıkta idari görevlerde çalıĢan hâkim veya savcılar
arasından görevlendireceği bir üye,
c) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının görevlendireceği bir üye,
ç) Sağlık Bakanlığının görevlendireceği bir üye,
d) Kültür ve Turizm Bakanlığının görevlendireceği bir üye,
e) Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun görevlendireceği bir üye,
f) Türk Standartları Enstitüsünden bir üye,
g) Ankara, Ġstanbul ve Ġzmir büyükĢehir belediyelerinin kendi aralarından seçeceği bir
üye,
ğ) Yükseköğretim Kurulunun, reklamcılık, iletiĢim veya ticaret hukuku alanında uzman
öğretim üyeleri arasından görevlendireceği bir üye,
h) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin, Türkiye Medya ve ĠletiĢim Meclisi üyeleri
arasından görevlendireceği bir üye,
ı) Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonunun görevlendireceği bir üye,
i) Tüketici Konseyinin Konseye katılan tüketici örgütü temsilcileri arasından seçeceği
bir üye,
j) Reklam verenler derneklerinin veya varsa üst kuruluĢlarının seçeceği bir üye,
k) Reklamcılar derneklerinin veya varsa üst kuruluĢlarının seçeceği bir üye,
l) Türk Eczacıları Birliğinin görevlendireceği eczacı bir üye,
m) Türk DiĢ Hekimleri Birliğinin görevlendireceği diĢ hekimi bir üye,
n) Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyinin görevlendireceği doktor bir üye,
o) Türkiye Barolar Birliğinin görevlendireceği avukat bir üye,
olmak üzere baĢkan dâhil on dokuz üyeden oluĢur.
(3) Kurul üyelerinin görev süreleri üç yıldır. Süresi bitenler yeniden görevlendirilebilir
veya seçilebilir. Üyelikler herhangi bir sebeple boĢaldığı takdirde boĢalan üyeliklere ikinci
fıkra esasları dâhilinde bir ay içinde görevlendirme veya seçim yapılır. Süresi dolan üyenin
görevi, yeni üye görevine baĢlayıncaya kadar devam eder.
(4) Kurul ayda en az bir defa veya ihtiyaç duyulduğu her zaman BaĢkanın çağrısı
üzerine toplanır.
(5) Kurul, BaĢkan dâhil en az on bir üyenin hazır bulunması ile toplanır ve toplantıya
katılanların salt çoğunluğu ile karar verir. Oyların eĢit olması hâlinde BaĢkanın oy kullandığı
taraf çoğunluğu sağlar.
(6) Bakanlıkça, Kurulun karar vermesine yardımcı olmak üzere sektörel alanlarda
ihtisas komisyonları kurulur. Komisyonlar, baĢkan dâhil en az üç en fazla beĢ kiĢiden oluĢur.
(7) Kurul BaĢkan ve üyeleri ile ihtisas komisyonu baĢkan ve üyelerine ödenecek huzur
hakkı ve huzur ücreti ile buna iliĢkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüĢü
alınarak Bakanlıkça belirlenir.
(8) Kurul, incelemesini ilgili belgelerin yer aldığı dosya üzerinden yapar. Kurulun
sekretarya hizmetleri Genel Müdürlük tarafından yerine getirilir.
(9) Kurul, gerekli gördüğü takdirde özel uzmanlık gerektiren hususlarla ilgili olarak
ihtisas sahibi üniversiteler, özel hukuk tüzel kiĢileri ile gerçek kiĢilerin görüĢlerine
baĢvurabilir.
(10) Kurul kararları, tüketicilerin bilgilendirilmesi, aydınlatılması ve ekonomik
çıkarlarının korunması amacıyla Bakanlıkça açıklanır.
(11) Reklam Kurulunun ve ihtisas komisyonlarının kuruluĢu, görevleri, çalıĢma usul ve
esasları ile sekretarya hizmetleri ve diğer hususlar yönetmelikle belirlenir.
YEDĠNCĠ KISIM
Tüketici KuruluĢları
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
Tüketici Konseyi ve Reklam Konseyi
Tüketici Konseyi
MADDE 64 – (1) Tüketici sorunlarının ve ihtiyaçlarının belirlenmesi ile çıkarlarının
korunmasına iliĢkin gerekli tedbirleri araĢtırmak ve bu Kanunun uygulanmasına yönelik
tedbirlere dair görüĢleri öncelikle ele alınmak üzere ilgili mercilere iletmek amacıyla yılda en
az bir kez Bakanlığın koordinatörlüğünde Tüketici Konseyi toplanır.
(2) Tüketici Konseyine kamu kurum ve kuruluĢlarından gelen temsilcilerin sayısı, hiçbir
Ģekilde Konseyin toplam üye sayısının yüzde ellisinden fazla olamaz.
(3) Tüketici Konseyinin üyeleri, çalıĢma usul ve esasları ile diğer hususlar yönetmelikle
belirlenir.
Reklam Konseyi
MADDE 65 – (1) Reklam politikalarının oluĢturulması ve uygulanması ile ilgili olarak
çağdaĢ iletiĢim uygulamalarını takip etmek, reklam sektörünün ve reklam denetim iĢlevinin
geliĢtirilmesine yönelik araĢtırma ve çalıĢmalar yapmak, bu alanda görüĢ ve önerilerde
bulunmak ve bu görüĢ ve önerileri ilgili mercilere iletmek amacıyla yılda en az bir kez
Bakanlığın koordinatörlüğünde Reklam Konseyi toplanır.
(2) Reklam Konseyine kamu kurum ve kuruluĢlarından gelen temsilcilerin sayısı, hiçbir
Ģekilde Konseyin toplam üye sayısının yüzde ellisinden fazla olamaz.
(3) Reklam Konseyinin üyeleri, çalıĢma usul ve esasları ile diğer hususlar yönetmelikle
belirlenir.
ĠKĠNCĠ BÖLÜM
Tüketici Hakem Heyeti
KuruluĢu ve görev alanı
MADDE 66 – (1) Bakanlık, tüketici iĢlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan
doğabilecek uyuĢmazlıklara çözüm bulmak amacıyla il merkezlerinde ve yeterlilik Ģartları
yönetmelikle belirlenen ilçe merkezlerinde en az bir tüketici hakem heyeti oluĢturmakla
görevlidir.
(2) BaĢkanlığı illerde ticaret il müdürü, ilçelerde ise kaymakam veya bunların
görevlendireceği bir memur tarafından yürütülen tüketici hakem heyeti;
a) Belediye baĢkanının konunun uzmanı belediye personeli arasından görevlendireceği
bir üye,
b) Baronun, mensupları arasından görevlendireceği bir üye,
c) Satıcının tacir olduğu uyuĢmazlıklarda ticaret ve sanayi odasının ya da bunların ayrı
ayrı örgütlendiği yerlerde ticaret odasının; satıcının esnaf ve sanatkâr olduğu
uyuĢmazlıklarda, illerde esnaf ve sanatkârlar odaları birliğinin, ilçelerde ise en fazla üyeye
sahip esnaf ve sanatkârlar odasının görevlendireceği bir üye,
ç) Tüketici örgütlerinin kendi aralarından seçecekleri bir üye,
olmak üzere baĢkan dâhil beĢ üyeden oluĢur. BaĢkan ve üyelerin bu fıkrada yer alan
niteliklere sahip yedekleri de ayrıca belirlenir.
(3) Tüketici hakem heyetinin oluĢumunun sağlanamadığı yerlerde noksan üyelikler,
yönetmelikle belirlenen üyelik niteliklerine sahip Devlet memurları arasından illerde ticaret il
müdürü, ilçelerde ise kaymakam tarafından tamamlanır.
Raportör
MADDE 67 – (1) Raportörler il ve ilçe merkezlerinde kurulu bulunan tüketici hakem
heyetlerinde istihdam edilebilir. Raportör sayısının yeterli olmadığı illerde ticaret il müdürü
tarafından ticaret il müdürlüğü personeli arasından, ilçelerde ise kaymakam tarafından ilçede
görevli Devlet memurları arasından yeterli sayıda raportör görevlendirilir.
(2) Tüketici hakem heyeti raportörleri, heyetin çalıĢmalarına ve kararlarına esas olacak
dosyaları hazırlamak ve uyuĢmazlığa iliĢkin raporu sunmakla görevlidir.
BaĢvuru
MADDE 68 – (1) Değeri iki bin Türk Lirasının altında bulunan uyuĢmazlıklarda ilçe
tüketici hakem heyetlerine, üç bin Türk Lirasının altında bulunan uyuĢmazlıklarda il tüketici
hakem heyetlerine, büyükĢehir statüsünde bulunan illerde ise iki bin Türk Lirası ile üç bin
Türk Lirası arasındaki uyuĢmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine baĢvuru zorunludur. Bu
değerlerin üzerindeki uyuĢmazlıklar için tüketici hakem heyetlerine baĢvuru yapılamaz.
(2) Tüketici hakem heyetleri kendilerine yapılan baĢvuruları gereğini yapmak üzere
kabul etmek zorundadır.
(3) BaĢvurular, tüketicinin yerleĢim yerinin bulunduğu veya tüketici iĢleminin yapıldığı
yerdeki tüketici hakem heyetine yapılabilir. Tüketici hakem heyetinin bulunmadığı yerlerde
ise baĢvuruların nerelere yapılacağı ve bu baĢvuruların hangi tüketici hakem heyetince karara
bağlanacağı yönetmelikle belirlenir.
(4) Bu maddede belirtilen parasal sınırlar her takvim yılı baĢından itibaren geçerli olmak
üzere, o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci
maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılarak
uygulanır. Bu artıĢların hesabında on Türk Lirasının küsuru dikkate alınmaz.
(5) Bu madde tüketicilerin ilgili mevzuatına göre alternatif uyuĢmazlık çözüm
mercilerine baĢvurmasına engel değildir.
Ġnceleme
MADDE 69 – (1) Tüketici hakem heyetleri uyuĢmazlık konusuna iliĢkin her türlü bilgi
ve belgeyi taraflardan, ilgili kurum veya kuruluĢlardan isteyebilir.
Karar ve karara itiraz
MADDE 70 – (1) Ġl ve ilçe tüketici hakem heyetinin verdiği kararlar tarafları bağlar.
(2) Tüketici hakem heyeti kararları 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu
hükümlerine göre taraflara tebliğ edilir. Tüketici hakem heyetinin kararları, Ġcra ve Ġflâs
Kanununun ilamların yerine getirilmesi hakkındaki hükümlerine göre yerine getirilir.
(3) Taraflar, tüketici hakem heyetinin kararlarına karĢı tebliğ tarihinden itibaren on beĢ
gün içinde tüketici hakem heyetinin bulunduğu yerdeki tüketici mahkemesine itiraz edebilir.
Ġtiraz, tüketici hakem heyeti kararının icrasını durdurmaz. Ancak talep edilmesi Ģartıyla
hâkim, tüketici hakem heyeti kararının icrasını tedbir yoluyla durdurabilir.
(4) Ġtiraz olunan kararın, esas yönünden kanuna uygun olup da, kanunun olaya
uygulanmasında hata edilmiĢ olmasından dolayı itirazın kabul edilmesi gerektiği veya kanuna
uymayan husus hakkında yeniden yargılamayı gerektirmediği takdirde tüketici mahkemesi
evrak üzerinde, kararı değiĢtirerek veya düzelterek onama kararı verebilir. Tarafların
kimliklerine, ticari unvanlarına ait yanlıĢlıklarla, yazı, hesap veya diğer açık ifade yanlıĢlıkları
hakkında da bu hüküm uygulanır. Karar, usule ve kanuna uygun olup da gösterilen gerekçe
doğru bulunmazsa, gerekçe değiĢtirilerek veya düzeltilerek onanır.
(5) Tüketici hakem heyeti kararlarına karĢı yapılan itiraz üzerine tüketici mahkemesinin
vereceği karar kesindir.
(6) Tüketici hakem heyetlerinin tüketici lehine verdiği kararlara karĢı açılan itiraz
davalarında, kararın iptali durumunda tüketici aleyhine, avukatlık asgari ücret tarifesine göre
nisbi tarife üzerinden vekâlet ücretine hükmedilir.
(7) UyuĢmazlıkla ilgili olarak tüketici hakem heyeti tarafından tüketici aleyhine verilen
kararlarda tebligat ve bilirkiĢi ücretleri Bakanlıkça karĢılanır. UyuĢmazlığın tüketicinin lehine
sonuçlanması durumunda ise, tebligat ve bilirkiĢi ücretleri 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre karĢı taraftan tahsil
olunarak bütçeye gelir kaydedilir.
Huzur hakkı ve ücreti
MADDE 71 – (1) Tüketici hakem heyeti baĢkan ve üyelerine, raportör olarak
görevlendirilen diğer kamu personeline ödenecek huzur hakkı ve huzur ücreti ile bilirkiĢi
ücreti ve bu ödemelere iliĢkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüĢü alınarak
Bakanlıkça belirlenir.
Diğer hususlar
MADDE 72 – (1) Tüketici hakem heyetlerinin kurulması, çalıĢma usul ve esasları,
raportörlerin nitelikleri ile bilirkiĢilik müessesesine iliĢkin usul ve esaslar ile diğer hususlar
yönetmelikle belirlenir.
SEKĠZĠNCĠ KISIM
Yargılama, Denetim ve Cezaya ĠliĢkin Hükümler
Tüketici mahkemeleri
MADDE 73 – (1) Tüketici iĢlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek
uyuĢmazlıklara iliĢkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.
(2) Tüketici mahkemeleri nezdinde Bakanlık, tüketiciler ve tüketici örgütleri tarafından
açılan davalar 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununda düzenlenen harçlardan
muaftır.
(3) Tüketici örgütleri üst kuruluĢlarınca açılacak davalarda bilirkiĢi ücreti ve davanın
davacı aleyhine sonuçlanması durumunda, hükmedilen vekâlet ücreti Bakanlıkça karĢılanır.
Davanın, davalı aleyhine sonuçlanması durumunda, bilirkiĢi ücreti Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre davalıdan tahsil olunarak bütçeye gelir
kaydedilir.
(4) Tüketici mahkemelerinde görülecek davalar 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanununun Altıncı Kısım hükümlerine göre yürütülür.
(5) Tüketici davaları, tüketicinin yerleĢim yerinin bulunduğu yerdeki tüketici
mahkemesinde de açılabilir.
(6) Tüketici örgütleri, ilgili kamu kurum ve kuruluĢları ile Bakanlık; haksız ticari
uygulamalar ve ticari reklamlara iliĢkin hükümler dıĢında, genel olarak tüketicileri
ilgilendiren ve bu Kanuna aykırı bir durumun doğma tehlikesi olan hâllerde bunun
önlenmesine veya durdurulmasına iliĢkin ihtiyati tedbir kararı alınması veya hukuka aykırı
durumun tespiti, önlenmesi veya durdurulması amacıyla tüketici mahkemelerinde dava
açabilir.
(7) Genel olarak tüketicileri ilgilendiren davalarda davacı, verilen kararların
yayımlanmasını talep edebilir. Talebin mahkemece kabul edilmesi hâlinde bu karar,
masrafları davalıdan alınmak üzere ülke düzeyinde yayımlanan gazetelerden en az üçünde
derhâl ilan edilir.
(8) Tüketici mahkemelerince verilen kesinleĢmiĢ kararlar, Ulusal Yargı Ağı BiliĢim
Sistemi üzerinden Bakanlığa iletilir. Tüketici hakem heyetleri kararlarına karĢı yapılan itiraz
sonucu verilen kararlar, kararı veren mahkeme tarafından ilgili tüketici hakem heyetine
gönderilir.
Üretimin veya satıĢın durdurulması ve malın toplatılması
MADDE 74 – (1) SatıĢa sunulan bir seri malın ayıplı olduğunun tespiti, üretiminin veya
satıĢının durdurulması, ayıbın ortadan kaldırılması ve satıĢ amacıyla elinde bulunduranlardan
toplatılması için Bakanlık, tüketiciler veya tüketici örgütleri dava açabilir.
(2) SatıĢa sunulan seri malın ayıplı olduğunun mahkeme kararı ile tespit edilmesi
hâlinde, mahkeme ayıbın niteliğine göre malın satıĢını geçici olarak durdurma veya ayıbı
giderme kararları verebilir. Üretici veya ithalatçı mahkeme kararının tebliğ tarihinden itibaren
en geç üç ay içinde malın ayıbını ortadan kaldırmakla yükümlüdür. Malın ayıbının ortadan
kalkmasının imkânsız olması hâlinde mal, üretici veya ithalatçı tarafından toplanır veya
toplattırılır. Toplatılan mallar taĢıdıkları risklere göre kısmen veya tamamen imha edilir veya
ettirilir. Ġmha edilen malla ilgili tüketicinin dava ve tazminat hakları saklıdır.
(3) SatıĢa sunulan bir seri malın, tüketicinin güvenliğini tehlikeye sokan bir ayıp
taĢıması durumunda Ürünlere ĠliĢkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair
Kanun hükümleri saklıdır.
Denetim
MADDE 75 – (1) Bu Kanunun uygulanmasında, Bakanlık müfettiĢleri, gümrük ve
ticaret denetmenleri ile Bakanlıkça görevlendirilecek personel, mal veya hizmet sunulan her
yerde denetleme, inceleme ve araĢtırma yapmaya yetkilidir.
(2) Bu Kanun kapsamına giren hususlarda, yetkili ve görevli kiĢi veya kuruluĢlara her
türlü bilgi ve belgenin doğru olarak gösterilmesi veya istenmesi hâlinde belgelerin aslının
veya onaylı kopyalarının verilmesi zorunludur.
Tüketici ürünü ve hizmet denetimi
MADDE 76 – (1) Tüketici ürünü; hizmet sektöründe kullanılanlar dâhil olmak üzere
tüketicilerin kullanması için tasarlanan veya makul koĢullarda tüketiciler tarafından
kullanılması öngörülen, gerek ticari faaliyetler sonucunda gerekse baĢka yollarla tedarik
edilen veya kullanılabilir hâle getirilen yeni, kullanılmıĢ veya ıslah edilmiĢ her türlü üründür.
(2) Üretici veya dağıtıcının, tüketiciye açıkça bilgi vermesi kaydıyla antika olan veya
kullanılmadan önce tamir veya ıslah edilmesi gereken ikinci el ürünler birinci fıkra
kapsamında değerlendirilmez.
(3) Tüketici ürünleri ile tüketiciye sunulan hizmetler; can ve mal güvenliğine ve çevreye
zarar vermemeli, uygulanması zorunlu her türlü idari ve teknik düzenlemeye uygun olmalıdır.
(4) Bakanlık sorumlu olduğu tüketici ürünlerinin piyasa gözetimi ve denetimini
Ürünlere ĠliĢkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun hükümlerine
göre yerine getirmekle görevlidir.
Ceza hükümleri
MADDE 77 – (1) Bu Kanunun 4 üncü, 6 ncı, 7 nci, 18 inci, 19 uncu, 20 nci, 21 inci, 23
üncü, 26 ncı, 30 uncu, 33 üncü, 35 inci, 48 inci, 49 uncu, 51 inci, 52 nci, 54 üncü ve 57 nci
maddelerinde belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenler hakkında aykırılığı tespit
edilen her bir iĢlem veya sözleĢme için iki yüz Türk Lirası idari para cezası uygulanır.
(2) Bu Kanunun 5 inci maddesi uyarınca belirlenen haksız Ģartların tüketici
sözleĢmelerinde kullanılması durumunda, Bakanlıkça verilecek süre içinde bu haksız Ģartın
sözleĢme metninden çıkarılmaması hâlinde, aykırılığın tespit edildiği her bir sözleĢme için iki
yüz Türk Lirası idari para cezası uygulanır.
(3) Bu Kanunun 24 üncü, 25 inci, 27 nci, 28 inci, 29 uncu, 34 üncü, 36 ncı, 37 nci, 38
inci, 39 uncu, 41 inci, 43 üncü, 45 inci, 46 ncı maddeleri ile 31 inci maddesinin birinci, ikinci
ve dördüncü, 40 ıncı maddesinin ikinci, 47 nci maddesinin üçüncü, dördüncü, beĢinci, yedinci
ve 50 nci maddesinin dördüncü, beĢinci, altıncı, yedinci, dokuzuncu ve on birinci fıkralarında
belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenler hakkında aykırılığı tespit edilen her bir iĢlem
veya sözleĢme için bin Türk Lirası idari para cezası uygulanır.
(4) Bu Kanunun 44 üncü maddesinde belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenler
hakkında teslim edilmeyen her konut için yirmi bin Türk Lirası, 50 nci maddesinin onuncu
fıkrasına aykırı hareket edenler hakkında aykırılığı tespit edilen her bir iĢlem veya sözleĢme
için bin Türk Lirası idari para cezası uygulanır.
(5) Bu Kanunun 40 ıncı maddesinin üçüncü fıkrası ile 47 nci ve 50 nci maddelerinin
ikinci fıkralarında belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenler hakkında yüz bin Türk
Lirası idari para cezası uygulanır.
(6) Bu Kanunun 55 inci ve 56 ncı maddelerinde belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket
eden üretici ve ithalatçı hakkında piyasaya arz edilen; satıcı hakkında tüketiciye satıĢı yapılan
her bir mal için iki yüz Türk Lirası idari para cezası uygulanır.
(7) Bu Kanunun 60 ıncı maddesinde belirtilen hususlara aykırı olarak ödül verenler
hakkında yüz bin Türk Lirası idari para cezası uygulanır.
(8) Bu Kanunun 31 inci maddesinin üçüncü fıkrasında, 42 nci maddesinde ve 50 nci
maddesinin sekizinci fıkrasında belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenlere bu
aykırılığın giderilmesi için bir ay süre verilir. Bu süre sonunda aykırılığın giderilmemesi
hâlinde 31 inci maddenin üçüncü fıkrasına aykırı hareket eden kart çıkaran kuruluĢlara beĢ
milyon Türk Lirası, 42 nci maddeye ve 50 nci maddenin sekizinci fıkrasına aykırı hareket
edenler hakkında beĢ yüz bin Türk Lirası idari para cezası uygulanır.
(9) Bu Kanunun 53 üncü maddesinde belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket eden
süreli yayın kuruluĢları hakkında beĢ bin Türk Lirası; aykırılık ülke genelinde dağıtımı
yapılan süreli yayın ile gerçekleĢtirilmiĢ ise yüz bin Türk Lirası idari para cezası uygulanır.
Süreli yayın kuruluĢu, kampanyayı ve kampanyaya iliĢkin her türlü reklam ve ilanı da
durdurur. Aykırılığın devamı hâlinde, reklam ve ilanın durdurma zorunluluğunun doğduğu
tarihten itibaren her sayı/gün için on bin Türk Lirası idari para cezası uygulanır.
(10) Bu Kanunun 58 inci maddesine aykırı davranan üretici ve ithalatçılar hakkında,
satıĢ sonrası hizmet yeterlilik belgesinin alınmaması durumunda yüz bin Türk Lirası;
kurulmayan her bir servis istasyonu için on bin Türk Lirası; servis istasyonlarında tespit
edilen eksiklik ve aykırılıklarla ilgili olarak her bir servis istasyonu için bin Türk Lirası idari
para cezası uygulanır.
(11) Bu Kanunun 59 uncu maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen yükümlülüklere aykırı
hareket eden radyo ve televizyonlar hakkında on bin Türk Lirası idari para cezası uygulanır.
(12) Bu Kanunun 61 inci maddesinde belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket eden
reklam verenler, reklam ajansları ve mecra kuruluĢları hakkında durdurma veya aynı
yöntemle düzeltme veya idari para cezası ve gerekli görülen hâllerde de üç aya kadar tedbiren
durdurma cezası uygulanır. Reklam Kurulu, ihlalin niteliğine göre bu cezaları birlikte veya
ayrı ayrı verebilir. Aykırılık;
a) Yerel düzeyde yayın yapan televizyon kanalı aracılığı ile gerçekleĢmiĢ ise on bin
Türk Lirası,
b) Ülke genelinde yayın yapan televizyon kanalı aracılığı ile gerçekleĢmiĢ ise iki yüz
bin Türk Lirası,
c) Süreli yayınlar aracılığıyla gerçekleĢmiĢ ise (a) ve (b) bentlerinde belirtilen cezaların
yarısı,
ç) Yerel düzeyde yayın yapan radyo kanalı aracılığı ile gerçekleĢmiĢ ise beĢ bin Türk
Lirası,
d) Ülke genelinde yayın yapan radyo kanalı aracılığı ile gerçekleĢmiĢ ise elli bin Türk
Lirası,
e) Ġnternet aracılığı ile gerçekleĢmiĢ ise elli bin Türk Lirası,
f) Kısa mesaj aracılığı ile gerçekleĢmiĢ ise yirmi beĢ bin Türk Lirası,
g) Diğer mecralar aracılığı ile gerçekleĢmiĢ ise beĢ bin Türk Lirası,
idari para cezası verilir. Reklam Kurulu, idari iĢleme konu ihlalin bir yıl içinde tekrar
edilmesi hâlinde yukarıda belirtilen idari para cezalarını on katına kadar uygulayabilir.
(13) Bu Kanunun 62 nci maddesinde belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenler
hakkında haksız ticari uygulamanın üç aya kadar tedbiren durdurulması veya durdurulması
yaptırımı veya beĢ bin Türk Lirası idari para cezası uygulanır. Kurul, ihlalin niteliğine göre bu
cezaları birlikte veya ayrı ayrı verebilir. Ġdari para cezası, aykırılık ülke genelinde
gerçekleĢmiĢ ise elli bin Türk Lirası olarak uygulanır. Aykırılığın reklam yoluyla
gerçekleĢtirildiğinin tespiti hâlinde bu maddenin on ikinci fıkra hükümleri uygulanır.
(14) Bu Kanunun 74 üncü maddesinde belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket eden
üretici veya ithalatçılar hakkında yüz bin Türk Lirası; 79 uncu maddesinin birinci fıkrasında
belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenler hakkında beĢ bin Türk Lirası idari para cezası
uygulanır.
(15) Bu Kanunun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen yükümlülüklere aykırı
hareket edenler hakkında yedi gün içinde bilgi ve belgelerin doğru olarak verilmesi veya
yerinde inceleme imkânının sağlanması ihtar edilir. Ġhtara rağmen aykırılığın devamı hâlinde
yirmi beĢ bin Türk Lirasından az olmamak üzere aykırılığın tespitinden bir önceki mali yıl
sonunda oluĢan yıllık gayrisafi gelirlerinin yüzde birine kadar idari para cezası verilir. Aykırı
fiilin bir yıl içinde tekrar edilmesi hâlinde idari para cezası iki misli olarak uygulanır.
(16) Bu Kanunun 76 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen yükümlülüklere aykırı
hizmet sağlayan sağlayıcılar hakkında her bir iĢlem için iki yüz Türk Lirası idari para cezası
uygulanır.
(17) Bu Kanunun 80 inci maddesine aykırı olarak piramit satıĢ sistemini baĢlatan,
düzenleyen veya toplantı, elektronik posta veya diğer birçok kimsenin de katılımını
sağlamaya elveriĢli yöntemlerle yayan veya böyle bir sistemin diğer bir Ģekilde yayılmasını
ticari amaçlarla destekleyenler hakkında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza
Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.
(18) Yukarıda belirtilenlerin dıĢında kalan ancak bu Kanunun getirdiği yükümlülükler
ile Bakanlıkça yönetmelik veya tebliğle belirlenen tedbirlere uymayanlar hakkında bin Türk
Lirasından elli bin Türk Lirasına kadar idari para cezası verilir.
(19) Bu maddenin sekizinci, dokuzuncu, on ikinci ve on üçüncü fıkralarındaki idari para
cezaları hariç olmak üzere, aykırılığın tespit edildiği tarih itibarıyla bir takvim yılında
uygulanan toplam idari para cezası tutarının yirmi beĢ bin Türk Lirasını aĢtığı durumlarda, bu
miktardan az olmamak ve yüz milyon Türk Lirasını geçmemek üzere toplam idari para cezası
tutarı;
a) Cezaya muhatap gerçek ya da tüzel kiĢinin, aykırılığın tespitinden bir önceki mali yıl
sonunda oluĢan yıllık gayrisafi gelirlerinin yüzde beĢini aĢamaz. Bir önceki yıl gayrisafi
gelirinin oluĢmaması hâlinde, tespit tarihi itibarıyla oluĢan gayrisafi geliri dikkate alınır.
Gayrisafi gelirlerinin bildirilmediği veya yanlıĢ bildirildiği durumlarda bu bent hükmü
uygulanmaz.
b) Bankalar, tüketici kredisi veren finansal kuruluĢlar ve kart çıkaran kuruluĢlar için,
kamuya açıklanan en son finansal tablolarda yayınlanan öz kaynağının binde beĢini aĢamaz.
(20) Bu Kanuna göre idari yaptırım uygulanması, diğer kanunlar gereği yapılacak
iĢlemleri engellemez. Bakanlık, bu maddenin uygulanmasında oluĢacak tereddütleri
gidermeye yetkilidir.
Cezalarda yetki ve itiraz
MADDE 78 – (1) Bu Kanunun 77 nci maddesinin ikinci, yedinci, sekizinci, dokuzuncu
ve on birinci fıkralarındaki idari yaptırımlar Bakanlık tarafından verilir; on ikinci ve on
üçüncü fıkraları uyarınca Reklam Kurulu tarafından karar verilen idari yaptırımlar Bakanlık
tarafından uygulanır. Diğer fıkralarındaki idari yaptırımlar ise yaptırım uygulananın
merkezinin bulunduğu valilik tarafından verilir.
(2) Bu Kanun hükümlerine göre verilen idari yaptırım kararlarına karĢı 6/1/1982 tarihli
ve 2577 sayılı Ġdari Yargılama Usulü Kanunu hükümlerine göre idari yargı yoluna
baĢvurulabilir. Ancak, idare mahkemesinde dava, iĢlemin tebliğini izleyen günden itibaren
otuz gün içinde açılır. Ġdare mahkemesinde iptal davası açılmıĢ olması, kararın yerine
getirilmesini durdurmaz.
(3) Bu Kanuna göre verilen idari para cezalarının, tebliğinden itibaren bir ay içinde
ödenmesi zorunludur.
DOKUZUNCU KISIM
ÇeĢitli Hükümler
Yiyecek taklidi ürünler
MADDE 79 – (1) Gıda ürünü olmamalarına rağmen, sahip oldukları Ģekil, koku, renk,
görünüm, ambalaj, etiket, hacim veya boyutları nedeniyle olduklarından farklı görünen ve bu
sebeple tüketiciler, özellikle çocuklar tarafından, gıda ürünleriyle karıĢtırılarak tüketicilerin
sağlığını ve güvenliğini tehlikeye atan ürünlerin üretilmesi, pazarlanması, ithalatı ve ihracatı
yasaktır. Gıda ürünü olmamalarına rağmen geleneksel el sanatı ürünü olarak gıda ürünü
Ģeklinde üretilen ve sağlığa zarar vermeyen ürünler, üzerinde uyarı iĢareti ve yazısı bulunması
Ģartıyla bu hükmün dıĢındadır.
(2) Bakanlık, olduklarından farklı görünerek tüketicilerin sağlığını ve güvenliğini
tehlikeye atan bu ürünlere karĢı gerekli tedbirleri almaya ve düzenlemeleri yapmaya
yetkilidir.
(3) Piyasaya arz edilmiĢ olan bu ürünlerin güvensizliğinin tespit edilmesi hâlinde
alınacak önlemler ile bu önlemlerin Avrupa Komisyonuna bildirilmesi hususunda Ürünlere
ĠliĢkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun hükümleri uygulanır.
(4) Bakanlık, bu kapsamdaki ürünlerin piyasa gözetimi ve denetimini yapmakla
görevlidir.
(5) Yiyecek taklidi ürünleri satın alan tüketicilerin uğradıkları maddi ve manevi zararlar
nedeniyle dava açma hakları saklıdır.
Piramit satıĢ sistemleri
MADDE 80 – (1) Piramit satıĢ; katılımcılarına bir miktar para veya malvarlığı ortaya
koymak karĢılığında, sisteme aynı Ģartlar altında baĢka katılımcılar bulma koĢuluyla bir para
veya malvarlığı kazancı olanağı ümidi veren ve malvarlığı kazancının elde edilmesini
tamamen veya kısmen diğer katılımcıların da koĢullara uygun davranmasına bağlı kılan,
gerçekçi olmayan veya gerçekleĢmesi çok güç olan kazanç beklentisi sistemidir.
(2) Piramit satıĢ sisteminin kurulması, yayılması veya tavsiye edilmesi yasaktır.
(3) Bakanlık, piramit satıĢ sistemleri ile ilgili gerekli incelemeleri yapmaya ve varsa
elektronik sistemin ülkemizde durdurulması dâhil ilgili kamu kurum veya kuruluĢlarıyla iĢ
birliği içinde gerekli önlemleri almaya yetkilidir.
Test, muayene ve analizler
MADDE 81 – (1) Bakanlık, bu Kanunun uygulaması için resmi veya özel kuruluĢların
laboratuvarlarından yararlanabilir. Test ve muayene ücretleri Bakanlık bütçesinden karĢılanır.
(2) Test ve muayene sonuçlarının ilgili idari ve teknik düzenlemesine aykırı çıkması
hâlinde buna iliĢkin tüm giderler üretici veya ithalatçıdan Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur. Tahsil olunan test ve muayene ücretleri
bütçeye gelir kaydedilir.
Ödenek
MADDE 82 – (1) Reklam Kurulu, Reklam Konseyi, Tüketici Konseyi ve tüketici
hakem heyetlerinin faaliyetlerine iliĢkin masraflar, Bakanlığın tüketicinin korunması amacına
yönelik masrafları ve sair harcamalar Bakanlık bütçesine konulacak ödenekten karĢılanır.
Diğer hükümler
MADDE 83 – (1) Bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde genel hükümler uygulanır.
(2) Taraflardan birini tüketicinin oluĢturduğu iĢlemler ile ilgili diğer kanunlarda
düzenleme olması, bu iĢlemin tüketici iĢlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye
iliĢkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.
Yönetmelikler ve diğer düzenleyici iĢlemler
MADDE 84 – (1) Bakanlık, bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak mevzuat
çerçevesinde gerekli tedbirleri almaya ve düzenlemeleri yapmaya yetkilidir.
(2) Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
altı ay içinde Bakanlık tarafından çıkarılır.
(3) Bakanlıkça çıkarılacak ikincil düzenlemelerde ilgili kamu kurum ve kuruluĢlarının,
kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluĢlarının, sivil toplum kuruluĢlarının ve meslek
örgütlerinin görüĢleri alınır.
Kadro ihdası
MADDE 85 – (1) Ekli listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 13/12/1983 tarihli ve 190
sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin
Gümrük ve Ticaret Bakanlığına ait bölümüne eklenmiĢtir.
Yürürlükten kaldırılan hükümler
MADDE 86 – (1) 23/2/1995 tarihli ve 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında
Kanun yürürlükten kaldırılmıĢtır. Diğer mevzuatta Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna
yapılan atıflar bu Kanuna yapılmıĢ sayılır.
GeçiĢ hükümleri
GEÇĠCĠ MADDE 1 – (1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmıĢ olan
davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder.
(2) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki tüketici iĢlemlerine, bunların hukuken
bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına bu iĢlemler hangi kanun yürürlükte iken
gerçekleĢmiĢ ise kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak:
a) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce kurulan ve hâlen geçerli sözleĢmelerin
bu Kanuna aykırı hükümleri yürürlük tarihinden itibaren uygulanmaz.
b) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce iĢlemeye baĢlamıĢ hak düĢürücü süreler
ile zamanaĢımı süreleri dolmamıĢ ise bu Kanunda öngörülen sürenin geçmesiyle hak
düĢürücü süre veya zamanaĢımı süresi dolmuĢ olur.
(3) Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler yürürlüğe girinceye kadar, bu Kanunla
yürürlükten kaldırılan Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna dayanılarak çıkartılan
yönetmelik ve diğer mevzuatın, bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.
Yürürlük
MADDE 87 – (1) Bu Kanun yayımı tarihinden itibaren altı ay sonra yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 88 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
27/11/2013
KURUMU : GÜMRÜK VE TĠCARET BAKANLIĞI
TEġKĠLATI : TAġRA
ĠHDAS EDĠLEN KADROLARIN
SERBEST
KADRO
SINIFI
UNVANI
DERECESĠ
ADEDĠ
GĠH
Tüketici Hakem Heyeti
1
25
Raportörü
GĠH
Tüketici Hakem Heyeti
2
25
Raportörü
GĠH
Tüketici Hakem Heyeti
3
25
Raportörü
GĠH
Tüketici Hakem Heyeti
4
25
Raportörü
GĠH
Tüketici Hakem Heyeti
5
25
Raportörü
GĠH
Tüketici Hakem Heyeti
6
25
Raportörü
GĠH
Tüketici Hakem Heyeti
7
50
Raportörü
GĠH
Tüketici Hakem Heyeti
8
100
Raportörü
GĠH
Tüketici Hakem Heyeti
9
100
Raportörü
GĠH
Tüketici Hakem Heyeti
10
100
Raportörü
TOPLAM
500
TOPLAM
25
25
25
25
25
25
50
100
100
100
500
[R.G. 28 Kasım 2013 – 28835]
—— • ——
T.C. BAġBAKANLIK TÜRK ĠġBĠRLĠĞĠ VE KALKINMA ĠDARESĠ BAġKANLIĞI
ĠLE AZERBAYCAN CUMHURĠYETĠ HABERLEġME VE ENFORMASYON
TEKNOLOJĠLERĠ BAKANLIĞI VE AZERBAYCAN CUMHURĠYETĠ
MĠLLĠ TELEVĠZYON VE RADYO ġURASI ARASINDA TELEVĠZYON
YAYINCILIĞI ALANINDA ĠġBĠRLĠĞĠNE DAĠR PROTOKOL ĠLE
TEKNĠK HĠZMET SÖZLEġMESĠNĠN ONAYLANMASININ
UYGUN BULUNDUĞUNA DAĠR KANUN
Kanun No. 6503
Kabul Tarihi: 19/11/2013
MADDE 1 – (1) 24 Ocak 2008 tarihinde Bakü‘de imzalanan ―T.C. BaĢbakanlık Türk
ĠĢbirliği ve Kalkınma Ġdaresi BaĢkanlığı ile Azerbaycan Cumhuriyeti HaberleĢme ve
Enformasyon Teknolojileri Bakanlığı ve Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Televizyon ve Radyo
ġurası Arasında Televizyon Yayıncılığı Alanında ĠĢbirliğine Dair Protokol ile Teknik Hizmet
SözleĢmesi‖nin onaylanması uygun bulunmuĢtur.
MADDE 2 – (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
27/11/2013
[R.G. 28 Kasım 2013 – 28835]
—— • ——
KAMU ĠHALE KANUNUNDA DEĞĠġĠKLĠK YAPILMASINA DAĠR KANUN
Kanun No. 6504
Kabul Tarihi: 19/11/2013
MADDE 1 – 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu Ġhale Kanununun 22 nci maddesinin
birinci fıkrasının (i) bendi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
―i) CumhurbaĢkanının halk tarafından seçilmesi, Anayasa değiĢikliklerine iliĢkin
kanunların halkoyuna sunulması, milletvekili genel ve ara seçimleri, mahalli idareler ile
mahalle muhtarlıkları ve ihtiyar heyetleri genel ve ara seçimi dönemlerinde Yüksek Seçim
Kurulunun ihtiyacı için yapılacak filigranlı oy pusulası kâğıdı ile filigranlı oy zarfı kâğıdı
alımı, oy pusulası basımı, oy zarfı yapımı hizmetleri ile bu seçimlere yönelik her türlü seçim
malzemelerinin alımı ile yurt dıĢı seçim harcamaları, il seçim kurulu baĢkanlıkları tarafından
alınacak oy pusulası basım hizmeti alımı.‖
MADDE 2 – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
27/11/2013
[R.G. 28 Kasım 2013 – 28835]
—— • ——
BAKANLAR KURULU KARARI
Karar Sayısı : 2013/5571
6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına
Orman Sınırları DıĢına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım
Arazilerinin SatıĢı Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinin altıncı fıkrasında yer alan hak
sahiplerine satıĢ iĢlemlerinin Ġdarece sonuçlandırılmasına iliĢkin sürenin uzatılması
hakkındaki ekli Kararın yürürlüğe konulması; Maliye Bakanlığının 22/10/2013 tarihli ve
39623 sayılı yazısı üzerine, anılan Kanunun 6 ncı maddesine göre, Bakanlar Kurulu‘nca
4/11/2013 tarihinde kararlaĢtırılmıĢtır.
Abdullah GÜL
CUMHURBAġKANI
Recep Tayyip ERDOĞAN
BaĢbakan
B. ARINÇ
A. BABACAN
B. ATALAY
B. BOZDAĞ
BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan YardımcısıBaĢbakan Yardımcısı
S. ERGĠN
F. ġAHĠN
E. BAĞIġ
N. ERGÜN
Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı
F. ÇELĠK
E. BAYRAKTAR
A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN
ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Çevre ve ġehircilik BakanıDıĢiĢleri
Bakanı
Ekonomi Bakanı
T. YILDIZ
S. KILIÇ
M. M. EKER
H. YAZICI
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Gençlik ve Spor BakanıGıda,
Tarım
Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı
M. GÜLER
C. YILMAZ
F. ġAHĠN
M. ġĠMġEK
ĠçiĢleri Bakanı
Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı V.Maliye Bakanı
N. AVCI
Ġ. YILMAZ
V. EROĞLU
Millî Eğitim Bakanı Millî Savunma BakanıOrman ve Su ĠĢleri Bakanı
M. MÜEZZĠNOĞLU
B. YILDIRIM
Sağlık BakanıUlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanı
ve
4/11/2013 TARĠHLĠ VE 2013/5571 SAYILI
KARARNAMENĠN EKĠ
KARAR
Süre uzatımı
MADDE 1 – (1) 19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları DıĢına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi
ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin SatıĢı Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinin altıncı
fıkrasında belirtilen hak sahiplerine satıĢ iĢlemlerinin Ġdarece sonuçlandırılmasına iliĢkin süre
altı ay uzatılmıĢtır.
Yürürlük
MADDE 2 – (1) Bu Karar, 26/8/2013 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 3 – (1) Bu Karar hükümlerini Maliye Bakanı yürütür.
[R.G. 28 Kasım 2013 – 28835]
—— • ——
YÖNETMELĠKLER
Kamu Ġhale Kurumundan:
ÇERÇEVE ANLAġMA ĠHALELERĠ UYGULAMA YÖNETMELĠĞĠNDE
DEĞĠġĠKLĠK YAPILMASINA DAĠR YÖNETMELĠK
MADDE 1 – 4/3/2009 tarihli ve 27159 Mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
Çerçeve AnlaĢma Ġhaleleri Uygulama Yönetmeliğinin 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a)
bendinin sonuna “elektrik, doğalgaz, petrol ürünleri ve sıvılaĢtırılmıĢ petrol gazı ürünleri, her
türlü kimyasal gaz ve madde,” ibaresi ile aynı fıkranın (b) bendinin sonuna “elektronik
haberleĢme hizmetleri, arama amaçlı sondaj hizmetleri,” ibaresi eklenmiĢtir.
MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin
sonuna aĢağıdaki cümle eklenmiĢtir.
“Ancak iĢ artıĢı yapılması, mücbir sebep veya idareden kaynaklanan nedenlerle süre uzatımı
verilmesi hallerinde ya da gecikme cezasının uygulandığı durumlarda münferit sözleĢmenin
ifası çerçeve anlaĢma süresi aĢılarak gerçekleĢtirilebilir.”
MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 23 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan
“istekliler” ibaresi yürürlükten kaldırılmıĢ ve aynı fıkradaki “edebilir” ibaresi “edilebilir”
Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir.
MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin 43 üncü maddesinin birinci fıkrasının üçüncü cümlesi
aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢ, ikinci fıkrasına aĢağıdaki cümleler eklenmiĢ ve aynı maddeye
aĢağıdaki on üçüncü fıkra eklenmiĢtir.
“Teklif vermeye davet yazısında, alım konusu mal veya hizmetin veya yapım iĢinin miktarı,
son teklif verme tarih ve saati, tekliflerin geçerlilik süresi ve itirazen Ģikâyet baĢvuru bedeli
ile yürürlükte bulunan ilgili fiyat farkına iliĢkin esasların kapsamında yer alan
alımlarda/iĢlerde, isteklinin ilgili fiyat farkına iliĢkin esaslara göre güncellenen birim fiyat
teklif bedeli belirtilir.”
“Teklif zarfı içinde sunulması istenilen belgeler ve bu belgelere ilgili mevzuat gereğince
eklenmesi zorunlu olan eklerden herhangi birinin isteklilerce sunulmaması halinde, bu eksik
belgeler ve ekleri idarelerce tamamlatılamaz. Teklifin esasını değiĢtirecek nitelikte olmaması
kaydıyla, sunulan belgelerde bilgi eksikliği bulunması halinde idarece belirlenen sürede bu
eksik bilgilerin tamamlanması yazılı olarak istenir. Bu çerçevede, tamamlatılması istenen
bilgi eksikliklerinin giderilmesine iliĢkin belgelerin niteliği dikkate alınarak idare tarafından
iki iĢ gününden az olmamak üzere makul bir tamamlama süresi verilir. Belirlenen sürede
eksik bilgileri tamamlamayanların teklifleri değerlendirme dıĢı bırakılır. Ġdare tarafından bilgi
eksikliklerinin tamamlatılması amacıyla verilen süre içinde isteklilerce sunulan belgelerin,
son teklif verme tarihinden sonraki bir tarihte düzenlenmesi halinde, bu belgelerin isteklinin
son teklif verme tarihinde ihaleye katılım Ģartlarını sağladığını tevsik etmesi durumunda kabul
edilir. Birim fiyat teklif cetvellerinde aritmetik hata bulunup bulunmadığı incelenir. Birim
fiyat teklif cetvellerinde aritmetik hata bulunduğu tespit edilen teklifler değerlendirme dıĢı
bırakılır.”
“(13) Çerçeve anlaĢma kapsamında gerçekleĢtirilecek mal alımlarında malın münferit
sözleĢme yapma süresi içinde teslim edilmesi, bunun idarece uygun görülmesi ve kesin
kabulünün gerçekleĢtirilmesi halinde, sözleĢme yapılması ve kesin teminat alınması zorunlu
değildir. Ancak ihale üzerinde bırakılan istekliden kesin teminat alınması veya alım konusu
malın satıĢ sonrası servis, bakım ve onarım hizmetleri ile garantisine yönelik düzenleme
yapılması durumunda idare tarafından sözleĢme imzalanması zorunludur.”
MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin Ek-2’sinde yer alan Çerçeve AnlaĢma Ġhalelerinde
Uygulanacak Tip Ġdari ġartnamenin 1.2 nci maddesinin (2) numaralı dipnotu ile 2.1 inci
maddesinin (3) numaralı dipnotunda yer alan “Çerçeve anlaĢmanın bakanlık veya il
düzeyinde yapılacak olması halinde” ibareleri “Birden fazla idarenin bir araya gelerek çerçeve
anlaĢma ihalesini gerçekleĢtirdiği durumlarda” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir.
MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğin Ek-2’sinde yer alan Çerçeve AnlaĢma Ġhalelerinde
Uygulanacak Tip Ġdari ġartnamenin 38.1 inci maddesinin üçüncü cümlesi aĢağıdaki Ģekilde
değiĢtirilmiĢ ve 38.2 nci maddesinin sonuna aĢağıdaki cümleler eklenmiĢtir.
“Teklif vermeye davet yazısında, alım konusu mal veya hizmetin veya yapım iĢinin miktarı,
son teklif verme tarih ve saati, tekliflerin geçerlilik süresi ve itirazen Ģikâyet baĢvuru bedeli
ile yürürlükte bulunan ilgili fiyat farkına iliĢkin esasların kapsamında yer alan
alımlarda/iĢlerde, isteklinin ilgili fiyat farkına iliĢkin esaslara göre güncellenen birim fiyat
teklif bedeli belirtilir.”
“Teklif zarfı içinde sunulması istenilen belgeler ve bu belgelere ilgili mevzuat gereğince
eklenmesi zorunlu olan eklerden herhangi birinin isteklilerce sunulmaması halinde, bu eksik
belgeler ve ekleri idarelerce tamamlatılamaz. Teklifin esasını değiĢtirecek nitelikte olmaması
kaydıyla, sunulan belgelerde bilgi eksikliği bulunması halinde idarece belirlenen sürede bu
eksik bilgilerin tamamlanması yazılı olarak istenir. Bu çerçevede, tamamlatılması istenen
bilgi eksikliklerinin giderilmesine iliĢkin belgelerin niteliği dikkate alınarak idare tarafından
iki iĢ gününden az olmamak üzere makul bir tamamlama süresi verilir. Belirlenen sürede
eksik bilgileri tamamlamayanların teklifleri değerlendirme dıĢı bırakılır. Ġdare tarafından bilgi
eksikliklerinin tamamlatılması amacıyla verilen süre içinde isteklilerce sunulan belgelerin,
son teklif verme tarihinden sonraki bir tarihte düzenlenmesi halinde, bu belgelerin isteklinin
son teklif verme tarihinde ihaleye katılım Ģartlarını sağladığını tevsik etmesi durumunda kabul
edilir. Birim fiyat teklif cetvellerinde aritmetik hata bulunup bulunmadığı incelenir. Birim
fiyat teklif cetvellerinde aritmetik hata bulunduğu tespit edilen teklifler değerlendirme dıĢı
bırakılır.”
MADDE 7 – Aynı Yönetmeliğin Ek-2’sinde yer alan Çerçeve AnlaĢma Ġhalelerinde
Uygulanacak Tip Ġdari ġartnamenin 39.3 üncü maddesinin (39) numaralı dipnotunda yer alan
açıklamaya aĢağıdaki cümleler eklenmiĢtir.
“Ayrıca çerçeve anlaĢma kapsamında gerçekleĢtirilecek mal alımlarında malın sözleĢme
yapma süresi içinde teslim edilmesi ve kesin kabulünün yapılması durumunda idare
tarafından sözleĢme imzalanmayacak ise “Malın sözleĢme yapma süresi içinde teslim
edilmesi ve kesin kabulünün yapılması durumunda sözleĢme imzalanmayacaktır. Ancak bu
durumda malın tesliminden önce son teklif verme tarihinde 4734 sayılı Kanunun 10 uncu
maddesinin dördüncü fıkrasının (a), (b), (c), (d), (e) ve (g) bentlerinde sayılan durumlarda
olunmadığına dair belgelerin sunulması ile diğer yasal yükümlülüklerin yerine getirilmesi
zorunludur.” açıklamasına yer verilecektir. Ancak ihale üzerinde bırakılan istekliden kesin
teminat alınması veya alım konusu malın satıĢ sonrası servis, bakım ve onarım hizmetleri ile
garantisine yönelik düzenleme yapılması durumunda idare tarafından sözleĢme imzalanması
zorunludur.”
MADDE 8 – Aynı Yönetmeliğin Ek-2’sinde yer alan Çerçeve AnlaĢma Ġhalelerinde
Uygulanacak Tip Ġdari ġartnamenin 40 ıncı maddesine “40.2…………….40.1”maddesi ile
aĢağıdaki (40.1) numaralı dipnot eklenmiĢtir.
“40.1Çerçeve anlaĢma kapsamında gerçekleĢtirilecek mal alımlarında idare tarafından
alımın niteliği esas alınarak aĢağıdaki metne yer verilebilir:
“40.2. Malın sözleĢme yapma süresi içinde teslim edilmesi ve kesin kabulünün
gerçekleĢtirilmesi halinde kesin teminat alınmayacaktır.””
MADDE 9 – Aynı Yönetmeliğin Ek-2’sinde yer alan Çerçeve AnlaĢma Ġhalelerinde
Uygulanacak Tip Ġdari ġartnamenin 44 üncü maddesinin (44) numaralı dipnotunun (1)
numaralı açıklamasında yer alan “Fiyat farkı hesaplanmayacaktır.” cümlesinden sonra gelmek
üzere aĢağıdaki cümle eklenmiĢ ve aynı dipnotun (2), (3) ve (4) numaralı açıklamaları
aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre
uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde, yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar
dikkate alınarak fiyat farkı hesaplanacaktır.”
“(2) Ġdare, çerçeve anlaĢma kapsamında yapılan mal ve hizmet alımlarında münferit
sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörüyor ise madde metnine
“Fiyat farkı hesaplanacaktır.” yazacaktır. Ayrıca ihalenin mal veya hizmet alımı olmasına
göre idare tarafından yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat
farkı düzenlemesi bu maddede yapılacaktır.
(3) Ġdare, çerçeve anlaĢma kapsamında yapılan yapım iĢlerinde münferit sözleĢmenin
yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörmüyor ise madde metnine “Fiyat farkı
hesaplanmayacaktır.” yazacaktır. Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan
nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde fiyat farkı
hesaplanması öngörülecek ise yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esasların “Fiyat farkı
hesaplanması öngörülmeyen iĢler” baĢlıklı maddesindeki hükümler dikkate alınarak bu
maddede düzenleme yapılacaktır.
(4) Ġdare, çerçeve anlaĢma kapsamında yapılan yapım iĢlerinde münferit sözleĢmenin
yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörüyor ise madde metnine “Fiyat farkı
hesaplanacaktır.” yazacaktır. Ayrıca idare tarafından yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin
esaslar dikkate alınarak fiyat farkı düzenlemesi bu maddede yapılacaktır.”
MADDE 10 – Aynı Yönetmeliğin Ek-4’ünde yer alan “Mal Alımlarına Ait Tip
Münferit SözleĢme” baĢlığı “Mal Alımlarına Ait Tip Münferit SözleĢme*” Ģeklinde
değiĢtirilmiĢ ve dipnot kısmında aĢağıdaki açıklamaya yer verilmiĢtir.
“*Ġdare tarafından sözleĢmenin hazırlanmasında, bazı maddelere yer verilmemesi
durumunda, madde numaraları yapılan değiĢikliğe uygun olarak değiĢtirilecektir. Ġdare
tarafından sözleĢmede yer alan bazı maddelere yer verilmemesi durumunda “Bu madde boĢ
bırakılmıĢtır.” yazılmak suretiyle de madde numaraları değiĢtirilmeden düzenleme yapılması
mümkündür.”
MADDE 11 – Aynı Yönetmeliğin Ek-4’ünde yer alan Mal Alımlarına Ait Tip Münferit
SözleĢmenin 14 üncü maddesinde yer alan (22) numaralı dipnotun (1) ve (2) numaralı
açıklamaları aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“(1) Ġdare, sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörmüyor ise
madde metnine “Fiyat farkı hesaplanmayacaktır. Ancak, mücbir sebepler veya idareden
kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde,
yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı hesaplanacaktır.”
yazacaktır.
(2) Ġdare, sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörüyor ise
madde metnine “Fiyat farkı hesaplanacaktır.” yazacaktır. Ayrıca idare tarafından yürürlükte
bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak gerekli düzenleme bu maddede
yapılacaktır.”
MADDE 12 – Aynı Yönetmeliğin Ek-5’inde yer alan Hizmet Alımlarına Ait Tip
Münferit SözleĢmenin 14.2 nci maddesinde yer alan (23) numaralı dipnotun (1) ve (2)
numaralı açıklamaları aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“(1) Ġdare, sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörmüyor ise
madde metnine “Fiyat farkı hesaplanmayacaktır. Ancak, mücbir sebepler veya idareden
kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde,
yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı hesaplanacaktır.”
yazacaktır.
(2) Ġdare, sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörüyor ise
madde metnine “Fiyat farkı hesaplanacaktır.” yazacaktır. Ayrıca idare tarafından yürürlükte
bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak gerekli düzenleme bu maddede
yapılacaktır.”
MADDE 13 – Aynı Yönetmeliğin Ek-6’sında yer alan Yapım ĠĢlerine Ait Tip Münferit
SözleĢmenin 14.2 nci maddesinde yer alan (13) numaralı dipnotun (1) ve (2) numaralı
açıklamaları aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“(1) Ġdare, sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörmüyor ise
madde metnine “Fiyat farkı hesaplanmayacaktır.” yazacaktır. Ancak, mücbir sebepler veya
idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle
uzatılması halinde fiyat farkı hesaplanması öngörülecek ise yürürlükte bulunan fiyat farkına
iliĢkin esasların “Fiyat farkı hesaplanması öngörülmeyen iĢler” baĢlıklı maddesindeki
hükümler dikkate alınarak bu maddede düzenleme yapılacaktır.
(2) Ġdare, fiyat farkı hesaplanmasını öngörüyor ise madde metnine “Fiyat farkı
hesaplanacaktır.” yazacaktır. Ayrıca idare tarafından yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin
esaslar dikkate alınarak fiyat farkı düzenlemesi bu maddede yapılacaktır.”
MADDE 14 – Aynı Yönetmeliğin Ek-1’inde yer alan standart formlardan Standart
Form-KĠK001.0/Ç Çerçeve AnlaĢma Ġçin Ġhale Onay Belgesinin (1) numaralı dipnotunda yer
alan açıklama “Birden fazla idarenin bir araya gelerek çerçeve anlaĢma ihalesi gerçekleĢtirdiği
durumlarda, çerçeve anlaĢma kapsamında münferit sözleĢme yapabilecek idareler onay
belgesi ekinde yer alacaktır.” Ģeklinde; Standart Form-KĠK002.M/Ç Çerçeve AnlaĢma Ġhalesi
ile Yapılacak Mal Alımları Ġçin Ġhale Ġlan Formunda yer alan “Çerçeve anlaĢma … … …
düzeyinde yapılacak olup” ibaresi “Birden fazla idarenin bir araya gelmesiyle çerçeve
anlaĢma yapılacak olup” Ģeklinde ve aynı standart formun tek yıldızlı açıklamasında yer alan
açıklama “Birden fazla idarenin bir araya gelerek çerçeve anlaĢma ihalesi gerçekleĢtirdiği
durumlarda bu kısma yer verilecektir.” Ģeklinde; Standart Form-KĠK002.H/Ç Çerçeve
AnlaĢma Ġhalesi ile Yapılacak Hizmet Alımları Ġçin Ġhale Ġlan Formunda yer alan “Çerçeve
anlaĢma … … … düzeyinde yapılacak olup” ibaresi “Birden fazla idarenin bir araya
gelmesiyle çerçeve anlaĢma yapılacak olup” Ģeklinde ve aynı standart formun tek yıldızlı
açıklamasında yer alan açıklama “Birden fazla idarenin bir araya gelerek çerçeve anlaĢma
ihalesi gerçekleĢtirdiği durumlarda bu kısma yer verilecektir.” Ģeklinde; Standart FormKĠK002.Y/Ç Çerçeve AnlaĢma Ġhalesi ile Yapılacak Yapım ĠĢleri Ġçin Ġhale Ġlan Formunda
yer alan “Çerçeve anlaĢma … … … düzeyinde yapılacak olup” ibaresi “Birden fazla idarenin
bir araya gelmesiyle çerçeve anlaĢma yapılacak olup” Ģeklinde ve aynı standart formun tek
yıldızlı açıklamasında yer alan açıklama “Birden fazla idarenin bir araya gelerek çerçeve
anlaĢma ihalesi gerçekleĢtirdiği durumlarda bu kısma yer verilecektir.” Ģeklinde değiĢtirilmiĢ;
Standart Form-KĠK018.0/Ç Münferit SözleĢme AĢamasında Teklif Vermeye Davet Formuna
“1.3………..4” maddesi ile “Yürürlükte bulunan ilgili fiyat farkına iliĢkin esasların
kapsamında yer alan alımlarda/iĢlerde, isteklinin ilgili fiyat farkına iliĢkin esaslara göre
güncellenen birim fiyat teklif bedeli bu maddede belirtilecektir.” açıklamasını içeren (4)
numaralı dipnot eklenmiĢ; Standart Form-KĠK018.1/Ç Tekliflerin Elektronik Ortamda
Alındığı Münferit SözleĢmelerde Teklif Vermeye Davet Formuna “1.3……….. 2” maddesi ile
“Yürürlükte bulunan ilgili fiyat farkına iliĢkin esasların kapsamında yer alan
alımlarda/iĢlerde, isteklinin ilgili fiyat farkına iliĢkin esaslara göre güncellenen birim fiyat
teklif bedeli bu maddede belirtilecektir.” açıklamasını içeren (2) numaralı dipnot eklenmiĢ;
Standart Form-KĠK019.0/Ç-Münferit SözleĢmeye Davet Formunun birinci paragrafının ikinci
cümlesinde yer alan (2) numaralı dipnot cümlenin sonuna taĢınmıĢ ve aynı dipnota “Çerçeve
anlaĢma kapsamında gerçekleĢtirilen mal alımlarında, malın münferit sözleĢme yapma süresi
içinde teslim edilmesi ve idarece kesin kabulünün yapılması durumunda sözleĢme
yapılmaması ve kesin teminat alınmamasına yönelik ihale dokümanında düzenleme yapılması
durumunda sözleĢmeye davet yazısında bu durum belirtilecektir.” açıklaması eklenmiĢ;
Standart Form-KĠK019.1/Ç Tekliflerin Elektronik Ortamda Alındığı Münferit SözleĢmelerde
SözleĢme Ġmzalamaya Davet Formunun birinci paragrafının sonuna “Çerçeve anlaĢma
kapsamında gerçekleĢtirilen mal alımlarında, malın münferit sözleĢme yapma süresi içinde
teslim edilmesi ve idarece kesin kabulünün yapılması durumunda sözleĢme yapılmaması ve
kesin teminat alınmamasına yönelik ihale dokümanında düzenleme yapılması durumunda
sözleĢmeye davet yazısında bu durum belirtilecektir.” açıklamasını içeren (1) numaralı dipnot
eklenmiĢtir.
MADDE 15 – Aynı Yönetmeliğe aĢağıdaki geçici 5 inci madde eklenmiĢtir.
“BaĢlamıĢ olan ihaleler
GEÇĠCĠ MADDE 5 – (1) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ilanı veya
duyurusu yapılmıĢ olan ihaleler, ilanın veya duyurunun yapıldığı tarihte yürürlükte olan
yönetmelik hükümlerine göre sonuçlandırılır.
MADDE 16 – Bu Yönetmelik 29/11/2013 tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 17 – Bu Yönetmelik hükümlerini Kamu Ġhale Kurumu BaĢkanı yürütür.
Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
4/3/2009
27159 (Mükerrer)
Yönetmelikte DeğiĢiklik Yapan Yönetmeliklerin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
13/7/2009
27277
216/3/2011
27876
38/9/2011
28048
414/11/2012
28467
513/4/2013
28617
6-
24/9/2013
28775
[R.G. 28 Kasım 2013 – 28835]
—— • ——
Kamu Ġhale Kurumundan:
DANIġMANLIK HĠZMET ALIMI ĠHALELERĠ UYGULAMA YÖNETMELĠĞĠNDE
DEĞĠġĠKLĠK YAPILMASINA DAĠR YÖNETMELĠK
MADDE 1 – 4/3/2009 tarihli ve 27159 Mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
DanıĢmanlık Hizmet Alımı Ġhaleleri Uygulama Yönetmeliğinin 54 üncü maddesinin on
birinci fıkrasının son iki cümlesi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“ĠĢ ortaklığında hisse oranına bakılmaksızın pilot ortağın, konsorsiyumda ise koordinatör
ortağın tek sözleĢmeye iliĢkin iĢ deneyim tutarı göz önünde bulundurulur.”
MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 64 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin ilk
cümlesi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“Ġsteklilerin teknik teklif belgeleri her üye tarafından tek tek incelenerek idari
Ģartnamede belirtilen kriterlere göre her istekliye gerekçeli olarak ayrı ayrı puan verilir ve bu
teknik puanlar ile gerekçeleri Teknik Teklif Üye Değerlendirme Standart Formuna yazılarak
imzalanır.”
MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 71 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen “Kanunun
44 üncü maddesi hükümlerine göre, ikinci en yüksek toplam puana sahip isteklinin teklif
fiyatının, ihale yetkilisince uygun görülmesi kaydıyla, bu teklif sahibi istekliyle sözleĢme
imzalanabilir.” ibaresi, “Kanunun 52 nci maddesi hükümlerine göre, ikinci en yüksek toplam
puana sahip isteklinin teklif fiyatının ihale yetkilisince uygun görülmesi kaydıyla, bu teklif
sahibi istekli ile de görüĢme yapmak suretiyle sözleĢme imzalanır.” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir.
MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin Ek-1’inde yer alan standart formlardan “Standart
Form- KĠK017.3/D- Teknik Teklif Üye Değerlendirme Formu” ekteki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin Ek-2’sinde yer alan “DanıĢmanlık Hizmet
Alımlarında Uygulanacak Tip Ön Yeterlik ġartnamesi”nin “Ön yeterlik değerlendirmesinin
sonuçlandırılması, kısa listenin oluĢturulması ve ihaleye davet” baĢlıklı 21.2. nci maddesinin
son iki cümlesi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“ĠĢ ortaklığında hisse oranına bakılmaksızın pilot ortağın, konsorsiyumda ise koordinatör
ortağın tek sözleĢmeye iliĢkin iĢ deneyim tutarı göz önünde bulundurulur.”
MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğin Ek-3’ünde yer alan “DanıĢmanlık Hizmet Alımlarında
Uygulanacak Tip Ġdari ġartname”nin 42.1. inci maddesinin birinci cümlesinde geçen “bu
teklif sahibi istekliyle sözleĢme imzalanabilir.” ibaresi, “bu teklif sahibi istekli ile de görüĢme
yapmak suretiyle sözleĢme imzalanır.” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir.
MADDE 7 – Aynı Yönetmeliğin Ek-3’ünde yer alan “DanıĢmanlık Hizmet Alımlarında
Uygulanacak Tip Ġdari ġartname”nin 46.1. inci maddesinin 32 numaralı dipnotunun (2)
numaralı açıklamasının sonuna aĢağıdaki cümle eklenmiĢ, 46.1.1. inci maddesinin 33
numaralı dipnotunun (1) numaralı açıklamasında geçen “yürürlükteki fiyat farkı
kararnamesinin ekinde yer alan esasların ilgili hükümleri ve Kamu Ġhale Genel Tebliğindeki
açıklamalar” ibaresi “yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar” Ģeklinde değiĢtirilmiĢ ve
(2) numaralı açıklamasının sonuna “yazılacaktır.” ibaresi eklenmiĢtir.
“Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre
uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar
dikkate alınarak fiyat farkı hesaplanacaktır.”
MADDE 8 – Aynı Yönetmeliğin Ek-4’ünde yer alan “DanıĢmanlık Hizmet Alımlarına
Ait Tip SözleĢmesi”nin 15.1. inci maddesinin 25 numaralı dipnotunun (2) numaralı
açıklamasının sonuna aĢağıdaki cümle eklenmiĢ, 15.1.1. inci maddesinin 25.1 numaralı
dipnotunun (1) numaralı açıklamasında geçen “yürürlükteki fiyat farkı kararnamesinin ekinde
yer alan esasların ilgili hükümleri ve Kamu Ġhale Genel Tebliğindeki açıklamalar” ibaresi
“yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar” Ģeklinde değiĢtirilmiĢ ve (2) numaralı
açıklamasının sonuna “yazılacaktır.” ibaresi eklenmiĢtir.
“Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre
uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde, yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar
dikkate alınarak fiyat farkı hesaplanacaktır.”
MADDE 9 – Aynı Yönetmeliğe aĢağıdaki geçici madde eklenmiĢtir.
“BaĢlamıĢ olan ihaleler
GEÇĠCĠ MADDE 11 – (1) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ilanı veya
duyurusu yapılmıĢ olan ihaleler, ilanın veya duyurunun yapıldığı tarihte yürürlükte olan
yönetmelik hükümlerine göre sonuçlandırılır.”
MADDE 10 – Bu Yönetmelik 29/11/2013 tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 11 – Bu Yönetmelik hükümlerini Kamu Ġhale Kurumu BaĢkanı yürütür.
Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
4/3/2009
27159 (Mükerrer)
Yönetmelikte DeğiĢiklik Yapan Yönetmeliklerin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
13/7/2009
27277
210/1/2010
27458
34/3/2010
27511
416/3/2011
27876
520/4/2011
27911
616/7/2011
27996
715/7/2012
28354
813/4/2013
28617
924/9/2013
28775
Teknik Teklif Üye Değerlendirme Formu
[R.G. 28 Kasım 2013 – 28835]
—— • ——
Kamu Ġhale Kurumundan:
HĠZMET ALIMI ĠHALELERĠ UYGULAMA YÖNETMELĠĞĠNDE
DEĞĠġĠKLĠK YAPILMASINA DAĠR YÖNETMELĠK
MADDE 1 – 4/3/2009 tarihli ve 27159 Mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
Hizmet Alımı Ġhaleleri Uygulama Yönetmeliğinin Ek-2’sinde yer alan “Açık Ġhale Usulü Ġle
Ġhale Edilen Hizmet Alımlarında Uygulanacak Tip Ġdari ġartname”nin 46.1. inci maddesinin
39 numaralı dipnotunun (2) numaralı açıklamasının sonuna aĢağıdaki cümle eklenmiĢ, 46.1.1.
inci maddesinin 40 numaralı dipnotunun (1) numaralı açıklamasında geçen “yürürlükteki fiyat
farkı kararnamesinin ekinde yer alan esasların ilgili hükümleri ve Kamu Ġhale Genel
Tebliğindeki açıklamalar” ibaresi “yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar” Ģeklinde
değiĢtirilmiĢtir.
“Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre
uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde, yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar
dikkate alınarak fiyat farkı hesaplanacaktır.”
MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin Ek-4’ünde yer alan “Belli Ġstekliler Arasında Ġhale
Usulü Ġle Ġhale Edilen Hizmet Alımlarında Uygulanacak Tip Ġdari ġartname”nin 46.1. inci
maddesinin 34 numaralı dipnotunun (2) numaralı açıklamasının sonuna aĢağıdaki cümle
eklenmiĢ, 46.1.1. inci maddesinin 35 numaralı dipnotunun (1) numaralı açıklamasında geçen
“yürürlükteki fiyat farkı kararnamesinin ekinde yer alan esasların ilgili hükümleri ve Kamu
Ġhale Genel Tebliğindeki açıklamalar” ibaresi “yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin
esaslar” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir.
“Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre
uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde, yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar
dikkate alınarak fiyat farkı hesaplanacaktır.”
MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin Ek-5’inde yer alan “4734 Sayılı Kanunun 21 inci
Maddesinin (b), (c), (f) Bentlerine Göre Pazarlık Usulü Ġle Ġhale Edilen Hizmet Alımlarında
Uygulanacak Tip Ġdari ġartname”nin 47.1. inci maddesinin 39 numaralı dipnotunun (2)
numaralı açıklamasının sonuna aĢağıdaki cümle eklenmiĢ, 47.1.1. inci maddesinin 40
numaralı dipnotunun (1) numaralı açıklamasında geçen “yürürlükteki fiyat farkı
kararnamesinin ekinde yer alan esasların ilgili hükümleri ve Kamu Ġhale Genel Tebliğindeki
açıklamalar” ibaresi “yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir.
“Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre
uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde, yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar
dikkate alınarak fiyat farkı hesaplanacaktır.”
MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin Ek-6’sında yer alan “4734 Sayılı Kanunun 21 inci
Maddesinin (a), (d), (e) Bentlerine Göre Pazarlık Usulü Ġle Ġhale Edilen Hizmet Alımlarında
Uygulanacak Tip Ġdari ġartname”nin 51.1. inci maddesinin 39 numaralı dipnotunun (2)
numaralı açıklamasının sonuna aĢağıdaki cümle eklenmiĢ, 51.1.1. inci maddesinin 40
numaralı dipnotunun (1) numaralı açıklamasında geçen “yürürlükteki fiyat farkı
kararnamesinin ekinde yer alan esasların ilgili hükümleri ve Kamu Ġhale Genel Tebliğindeki
açıklamalar” ibaresi “yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir.
“Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre
uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde, yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar
dikkate alınarak fiyat farkı hesaplanacaktır.”
MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin Ek-7’sinde yer alan “Hizmet Alımların Ait Tip
SözleĢme”nin 14.2. nci maddesinin 24 numaralı dipnotunun (1) numaralı açıklamasında geçen
“yürürlükteki fiyat farkı kararnamesi hükümlerine göre fiyat farkı hesaplanacağı belirtilecek
ve fiyat farkı kararnamesinin ekinde yer alan esasların ilgili hükümleri ve Kamu Ġhale Genel
Tebliğindeki açıklamalar çerçevesinde” ibaresi “yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin
esaslar dikkate alınarak” Ģeklinde değiĢtirilmiĢ, (2) numaralı açıklamasında yer alan “Bu
sözleĢme kapsamında yapılacak iĢler için fiyat farkı hesaplanmayacaktır.” ibaresinden sonra
gelmek üzere aĢağıdaki cümle eklenmiĢtir.
“Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre
uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde, yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar
dikkate alınarak fiyat farkı hesaplanacaktır.”
MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğe aĢağıdaki geçici madde eklenmiĢtir.
“BaĢlamıĢ olan ihaleler
GEÇĠCĠ MADDE 11 – (1) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ilanı veya
duyurusu yapılmıĢ olan ihaleler, ilanın veya duyurunun yapıldığı tarihte yürürlükte olan
yönetmelik hükümlerine göre sonuçlandırılır.”
MADDE 7 – Bu Yönetmelik 29/11/2013 tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 8 – Bu Yönetmelik hükümlerini Kamu Ġhale Kurumu BaĢkanı yürütür.
Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
4/3/2009
27159 (Mükerrer)
Yönetmelikte DeğiĢiklik Yapan Yönetmeliklerin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
13/7/2009
27277
210/1/2010
27458
34/3/2010
27511
416/12/2010
27787
516/3/2011
27876
620/4/2011
27911
716/7/2011
27996
815/7/2012
28354
913/4/2013
28617
1024/9/2013
28775
[R.G. 28 Kasım 2013 – 28835]
—— • ——
Kamu Ġhale Kurumundan:
MAL ALIMI ĠHALELERĠ UYGULAMA YÖNETMELĠĞĠNDE DEĞĠġĠKLĠK
YAPILMASINA DAĠR YÖNETMELĠK
MADDE 1 – 4/3/2009 tarihli ve 27159 Mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
Mal Alımı Ġhaleleri Uygulama Yönetmeliğinin Ek-2’sinde yer alan Açık Ġhale Usulü ile Ġhale
Edilen Mal Alımlarında Uygulanacak Tip Ġdari ġartnamenin 45.1 inci maddesinin (40)
numaralı dipnotunun (2) numaralı açıklamasının sonuna aĢağıdaki cümle eklenmiĢ, 45.1.1
inci maddesinin (41) numaralı dipnotunun (1) numaralı açıklamasında geçen “yürürlükteki
Fiyat Farkı Kararnamesinin ekinde yer alan esasların ilgili hükümlerine göre
düzenlenecektir.” ibaresi “yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak
idare tarafından düzenlenecektir.” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir.
“Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre
uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde, yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar
dikkate alınarak fiyat farkı hesaplanacaktır.”
MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin Ek-4’ünde yer alan Belli Ġstekliler Arasında Ġhale
Usulü ile Ġhale Edilen Mal Alımlarında Uygulanacak Tip Ġdari ġartnamenin 45.1 inci
maddesinin (35) numaralı dipnotunun (2) numaralı açıklamasının sonuna aĢağıdaki cümle
eklenmiĢ, 45.1.1 inci maddesinin (36) numaralı dipnotunun (1) numaralı açıklamasında geçen
“yürürlükteki Fiyat Farkı Kararnamesinin ekinde yer alan esasların ilgili hükümlerine göre
düzenlenecektir.” ibaresi “yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak
idare tarafından düzenlenecektir.” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir.
“Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre
uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde, yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar
dikkate alınarak fiyat farkı hesaplanacaktır.”
MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin Ek-5’inde yer alan 4734 sayılı Kanunun 21 inci
Maddesinin (b), (c), (f) Bendine Göre Pazarlık Usulü ile Ġhale Edilen Mal Alımlarında
Uygulanacak Tip Ġdari ġartnamenin 46.1 inci maddesinin (41) numaralı dipnotunun (2)
numaralı açıklamasının sonuna aĢağıdaki cümle eklenmiĢ, 46.1.1 inci maddesinin (42)
numaralı dipnotunun (1) numaralı açıklamasında geçen “yürürlükteki Fiyat Farkı
Kararnamesinin ekinde yer alan esasların ilgili hükümlerine göre düzenlenecektir.” ibaresi
“yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak idare tarafından
düzenlenecektir.” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir.
“Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre
uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde, yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar
dikkate alınarak fiyat farkı hesaplanacaktır.”
MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin Ek-6’sında yer alan 4734 sayılı Kanunun 21 inci
Maddesinin (a), (d) ve (e) Bendine Göre Pazarlık Usulü ile Ġhale Edilen Mal Alımlarında
Uygulanacak Tip Ġdari ġartnamenin 50.1 inci maddesinin (40) numaralı dipnotunun (2)
numaralı açıklamasının sonuna aĢağıdaki cümle eklenmiĢ, 50.1.1 inci maddesinin (41)
numaralı dipnotunun (1) numaralı açıklamasında geçen “yürürlükteki Fiyat Farkı
Kararnamesinin ekinde yer alan esasların ilgili hükümlerine göre düzenlenecektir.” ibaresi
“yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak idare tarafından
düzenlenecektir.” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir.
“Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre
uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde, yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar
dikkate alınarak fiyat farkı hesaplanacaktır.”
MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin Ek-7’sinde yer alan Mal Alımlarına Ait Tip
SözleĢmenin 14 üncü maddesindeki (27) numaralı dipnot bu sözleĢmenin 14.1 inci maddesine
aktarılmıĢ ve aynı dipnotun (1) ve (2) numaralı açıklamaları aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“(1) Ġdare, sözleĢmenin uygulanması sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörmüyor
ise madde metnine “14.1. Fiyat farkı hesaplanmayacaktır. Ancak, mücbir sebepler veya
idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle
uzatılması halinde, yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı
hesaplanacaktır.” yazacaktır.”
“(2) Ġdare, sözleĢmenin uygulanması sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörüyor ise
madde metnine “14.1 Fiyat farkı hesaplanacaktır.” yazacaktır. Ayrıca idare tarafından
yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak gerekli düzenleme bu
maddede yapılacaktır.”
MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğe aĢağıdaki geçici 7 nci madde eklenmiĢtir.
“BaĢlamıĢ olan ihaleler
GEÇĠCĠ MADDE 7 – (1) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ilanı veya
duyurusu yapılmıĢ olan ihaleler, ilanın veya duyurunun yapıldığı tarihte yürürlükte olan
yönetmelik hükümlerine göre sonuçlandırılır.”
MADDE 7 – Bu Yönetmelik 29/11/2013 tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 8 – Bu Yönetmelik hükümlerini Kamu Ġhale Kurumu BaĢkanı yürütür.
Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
4/3/2009
27159 (Mükerrer)
Yönetmelikte DeğiĢiklik Yapan Yönetmeliklerin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
13/7/2009
27277
24/3/2010
27511
316/3/2011
27876
416/7/2011
27996
513/4/2013
28617
624/9/2013
28775
[R.G. 28 Kasım 2013 – 28835]
—— • ——
Kamu Ġhale Kurumundan:
YAPIM ĠġLERĠ ĠHALELERĠ UYGULAMA YÖNETMELĠĞĠNDE DEĞĠġĠKLĠK
YAPILMASINA DAĠR YÖNETMELĠK
MADDE 1 – 4/3/2009 tarihli ve 27159 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan
Yapım ĠĢleri Ġhaleleri Uygulama Yönetmeliğinin Ek-2’sinde yer alan “Açık Ġhale Usulü Ġle
Ġhale Edilen Yapım ĠĢlerinde Uygulanacak Tip Ġdari ġartname”nin 45.3.1 inci maddesinin 36
numaralı dipnotunun (1) ve (2) numaralı açıklamaları aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“(1) Ġdare, sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörmüyor ise
madde metnine “45.3.1. Fiyat farkı hesaplanmayacaktır.” yazacaktır. Ancak, mücbir sebepler
veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle
uzatılması halinde fiyat farkı hesaplanması öngörülecek ise yürürlükte bulunan fiyat farkına
iliĢkin esasların “Fiyat farkı hesaplanması öngörülmeyen iĢler” baĢlıklı maddesindeki
hükümler dikkate alınarak bu maddede düzenleme yapılacaktır.
(2) Ġdare, sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörüyor ise
madde metnine “45.3.1. Fiyat farkı hesaplanacaktır.” yazacaktır. Ayrıca Ġdare tarafından
yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı düzenlemesi bu
maddede yapılacaktır.”
MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin Ek-4’ünde yer alan “Belli Ġstekliler Arasında Ġhale
Usulü Ġle Ġhale Edilen Yapım ĠĢlerinde Uygulanacak Tip Ġdari ġartname”nin 45.3.1 inci
maddesinin 30 numaralı dipnotunun (1) ve (2) numaralı açıklamaları aĢağıdaki Ģekilde
değiĢtirilmiĢtir.
“(1) Ġdare, sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörmüyor ise
madde metnine “45.3.1. Fiyat farkı hesaplanmayacaktır.” yazacaktır. Ancak, mücbir sebepler
veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle
uzatılması halinde fiyat farkı hesaplanması öngörülecek ise yürürlükte bulunan fiyat farkına
iliĢkin esasların “Fiyat farkı hesaplanması öngörülmeyen iĢler” baĢlıklı maddesindeki
hükümler dikkate alınarak bu maddede düzenleme yapılacaktır.
(2) Ġdare, sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörüyor ise
madde metnine “45.3.1. Fiyat farkı hesaplanacaktır.” yazacaktır. Ayrıca Ġdare tarafından
yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı düzenlemesi bu
maddede yapılacaktır.”
MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin Ek-5’inde yer alan “4734 Sayılı Kanunun 21 inci
Maddesinin (b), (c) Bentlerine Göre Pazarlık Usulü Ġle Ġhale Edilen Yapım ĠĢlerinde
Uygulanacak Tip Ġdari ġartname”nin 46.3.1 inci maddesinin 36 numaralı dipnotunun (1) ve
(2) numaralı açıklamaları aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“(1) Ġdare, sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörmüyor ise
madde metnine “46.3.1. Fiyat farkı hesaplanmayacaktır.” yazacaktır. Ancak, mücbir sebepler
veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle
uzatılması halinde fiyat farkı hesaplanması öngörülecek ise yürürlükte bulunan fiyat farkına
iliĢkin esasların “Fiyat farkı hesaplanması öngörülmeyen iĢler” baĢlıklı maddesindeki
hükümler dikkate alınarak bu maddede düzenleme yapılacaktır.
(2) Ġdare, sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörüyor ise
madde metnine “46.3.1. Fiyat farkı hesaplanacaktır.” yazacaktır. Ayrıca Ġdare tarafından
yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı düzenlemesi bu
maddede yapılacaktır.”
MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin Ek-6’sında yer alan “4734 Sayılı Kanunun 21 inci
Maddesinin (a), (d), (e) Bentlerine Göre Pazarlık Usulü Ġle Ġhale Edilen Yapım ĠĢlerinde
Uygulanacak Tip Ġdari ġartname”nin 50.3.1 inci maddesinin 35 numaralı dipnotunun (1) ve
(2) numaralı açıklamaları aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“(1) Ġdare, sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörmüyor ise
madde metnine “50.3.1. Fiyat farkı hesaplanmayacaktır.” yazacaktır. Ancak, mücbir sebepler
veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle
uzatılması halinde fiyat farkı hesaplanması öngörülecek ise yürürlükte bulunan fiyat farkına
iliĢkin esasların “Fiyat farkı hesaplanması öngörülmeyen iĢler” baĢlıklı maddesindeki
hükümler dikkate alınarak bu maddede düzenleme yapılacaktır.
(2) Ġdare, sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörüyor ise
madde metnine “50.3.1. Fiyat farkı hesaplanacaktır.” yazacaktır. Ayrıca Ġdare tarafından
yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı düzenlemesi bu
maddede yapılacaktır.”
MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin Ek-7’sinde yer alan “Yapım ĠĢlerine Ait Tip
SözleĢme”nin 14.2 nci maddesinin 16 numaralı dipnotunun (1) ve (2) numaralı açıklamaları
aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“(1) Ġdare, sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörmüyor ise
madde metnine “14.2. Fiyat farkı hesaplanmayacaktır.” yazacaktır. Ancak, mücbir sebepler
veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle
uzatılması halinde fiyat farkı hesaplanması öngörülecek ise yürürlükte bulunan fiyat farkına
iliĢkin esasların “Fiyat farkı hesaplanması öngörülmeyen iĢler” baĢlıklı maddesindeki
hükümler dikkate alınarak bu maddede düzenleme yapılacaktır.
(2) Ġdare, sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörüyor ise
madde metnine “14.2. Fiyat farkı hesaplanacaktır.” yazacaktır. Ayrıca Ġdare tarafından
yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı düzenlemesi bu
maddede yapılacaktır.”
MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğin Ek-7’sinde yer alan “Yapım ĠĢlerine Ait Tip
SözleĢme”nin 30 uncu maddesinin 25 numaralı dipnotunun (1) ve (3) numaralı
açıklamalarında yer alan “TEFE (Türkiye Ġstatistik Kurumu tarafından yayımlanan Toptan
EĢya Fiyatları Endeksi)” ibareleri “Türkiye Ġstatistik Kurumu tarafından aylık yayımlanan
2003=100 Temel Yıllı Üretici Fiyatları Alt Sektörlere Göre Endeks Sonuçları Tablosunun
“ÜFE Genel” sütunundaki sayı” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir.
MADDE 7 – Aynı Yönetmeliğe aĢağıdaki geçici madde eklenmiĢtir.
“BaĢlamıĢ olan ihaleler
GEÇĠCĠ MADDE 12 – Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ilanı veya
duyurusu yapılmıĢ olan ihaleler, ilanın veya duyurunun yapıldığı tarihte yürürlükte olan
yönetmelik hükümlerine göre sonuçlandırılır.”
Yürürlük
MADDE 8 – Bu Yönetmelik 29/11/2013 tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 9 – Bu Yönetmelik hükümlerini Kamu Ġhale Kurumu BaĢkanı yürütür.
Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
4/3/2009
27159 (Mükerrer)
Yönetmelikte DeğiĢiklik Yapan Yönetmeliklerin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
13/7/2009
27277
28/9/2009
27343
34/3/2010
27511
42/4/2010
27540
56789101112-
26/6/2010
16/3/2011
16/7/2011
30/7/2011
2/10/2011
13/8/2012
13/4/2013
24/9/2013
27623
27876
27996
28010
28072
28383
28617
28775
[R.G. 28 Kasım 2013 – 28835]
—— • ——
TEBLĠĞLER
Maliye Bakanlığından:
ÖZEL TÜKETĠM VERGĠSĠ GENEL TEBLĠĞĠ SERĠ NO: 1’DE
DEĞĠġĠKLĠK YAPILMASINA DAĠR TEBLĠĞ
(SERĠ NO: 27)
4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu1 uygulamasına iliĢkin 1 Seri No.lu Özel
Tüketim Vergisi (ÖTV) Genel Tebliğinde aĢağıda yer verilen değiĢiklikler yapılmıĢtır.
a) 1 Seri No.lu ÖTV Genel Tebliğinin2 “4.3. MÜTESELSĠL SORUMLULUK VE
CEZA UYGULAMASI” baĢlıklı bölümü aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“4.3. MÜTESELSĠL SORUMLULUK VE CEZA UYGULAMASI
4.3.1. Fason Olarak Rafine Ettirilen Ham Petrolden Elde Edilen (I) Sayılı
Listedeki Petrol Ürünlerinin Teslimi
Özel Tüketim Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin 1 numaralı fıkrası ile rafineriler,
kendilerine fason olarak rafine ettirilen ham petrolden elde edilen (I) sayılı listedeki petrol
ürünlerinin tesliminde doğacak olan ÖTV’nin ödenmesinden, ham petrolü ithal edenlerle
birlikte müteselsilen sorumlu tutulmuĢlardır.
4.3.2. (I) Sayılı Listedeki Malların Daha Yüksek Tutarda Vergiye Tabi Bir Mal
Olarak Kullanılması veya Üçüncü KiĢilere Satılması
Özel Tüketim Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin 2 numaralı fıkrasına göre, (I)
sayılı listedeki malları teslim alanların, bu malları daha yüksek tutarda vergiye tabi bir mal
olarak kullanmak veya üçüncü kiĢilere satmak suretiyle vergi ziyaına sebebiyet vermeleri
halinde, ziyaa uğratılan vergi kendilerinden 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 344 üncü
maddesi uyarınca vergi ziyaı cezası uygulanmak suretiyle tahsil edilir.
4.3.3. (II) Sayılı Listedeki Malların Ġlk Ġktisabı, Teslimi veya Ġthaline ĠliĢkin
ĠĢlemleri GerçekleĢtirenlerin Sorumluluğu
Özel Tüketim Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin 3 numaralı fıkrası, vergi
güvenliğinin sağlanması amacıyla (II) sayılı listedeki malların ilk iktisabı, teslimi veya
ithaline iliĢkin iĢlemleri gerçekleĢtirenlerin, bu iĢlemlerden önce ÖTV’nin ödendiğini
gösteren belgeleri aramak zorunda olduklarını hükme bağlamıĢtır.
Ayrıca, ilk iktisabında istisna uygulanan bu malların istisnadan yararlanmayan kiĢi veya
kuruluĢlarca iktisabında da, bu Tebliğin (15.2.) bölümünde açıklandığı Ģekilde verginin beyan
edilip ödendiği aranılacaktır.
Bu sorumluluğu yerine getirmemek suretiyle gerekli verginin ödenmesinden önce iĢlem
yapan gümrük memurları, kayıt ve tescile yetkili memurlar, motorlu araç ticareti yapanlar, bu
malların müzayede yoluyla satıĢını gerçekleĢtirenler ile icra memurları ziyaa uğratılan vergi,
vergi cezası ve gecikme faizinden mükellefle birlikte müteselsilen sorumlu tutulacaktır.
Bu kiĢiler ödemek zorunda oldukları vergi, ceza ve faizler için mükellefe rücu hakkına
sahip bulunmaktadırlar.
4.3.4. Ulusal Markeri Bulunmayan veya Standartlara Uygun Markeri Olmayan
Malların Bulundurulması
Özel Tüketim Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin, 6455 sayılı Kanunun3 33 üncü
maddesiyle değiĢik 4 numaralı fıkrası uyarınca, 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanununun4 18
inci maddesine istinaden Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunca çıkarılan Petrol Piyasasında
Ulusal Marker Uygulamasına ĠliĢkin Yönetmelik hükümleri çerçevesinde ulusal marker
eklenme zorunluluğu getirilen mallarda ulusal marker bulunmadığı veya standartlara uygun
markeri olmadığının tespiti halinde, bu malları aracında, iĢyerinde veya herhangi bir yerde
bulunduranlar adına malların tespit tarihindeki miktarı üzerinden Kanunun 11 inci
maddesindeki esaslara göre re’sen ÖTV tarh edilecek ve bu tarhiyata ayrıca vergi ziyaı cezası
uygulanacaktır.
4.3.5. Özel Etiketi veya ĠĢareti Olmayan Malların Bulundurulması
Özel Tüketim Vergisi Kanununun 13 üncü maddesine 6455 sayılı Kanunun 33 üncü
maddesiyle eklenen 5 numaralı fıkrasına göre, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer
257 nci maddesinin verdiği yetki uyarınca kullanılma zorunluluğu getirilen özel etiketi veya
iĢareti olmayan ÖTV’ye tabi malların bulundurulduğunun tespit edilmesi halinde, bu malları
aracında, iĢyerinde veya herhangi bir yerde bulunduranlar adına; her bir tespit için bu Kanuna
ekli (III) sayılı listenin (A) cetvelinde yer alan malların 50 litreyi, (B) cetvelinde yer alan
2402.20 ve 2402.90.00.00.00 (yalnız tütün yerine geçen maddelerden yapılmıĢ sigaralar)
G.T.Ġ.P. numaralı malların 5.000 adedi (20 adet sigaradan oluĢan 250 paketi) aĢması halinde
ise müteselsilen sorumlu olmak üzere, bu malları bulunduranlar ile ithal veya imal edenlerden
herhangi biri adına; malların tespit tarihindeki emsal bedeli veya miktarı üzerinden Kanunun
11 inci maddesindeki esaslara göre ÖTV res’en tarh edilecek ve bu tarhiyata ayrıca vergi ziyaı
cezası uygulanacaktır.
Bu düzenleme kapsamında aĢağıda belirtilen Ģekilde iĢlem tesis edilmesi uygun
görülmüĢtür.
i. Söz konusu malların tespit edilmesi üzerine, yakalama/el koyma iĢlemini
gerçekleĢtiren ilgili kolluk birimleri tarafından; yakalama/el koyma iĢlemine iliĢkin olarak
düzenlenen tutanağın (bu tutanakta yakalanan/el konulan malın miktar ve marka bilgileri ile
bulunması halinde ayırt edici ibarelerine iliĢkin bilgileri asgari olarak yer alacaktır) bir örneği
ile yakalanan/el konulan tüm mallardan alınan yeterli sayıda numune, söz konusu malların
hangi ithalatçı ya da imalatçıya ait olduğunun tespiti için, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme
Kurumuna (TAPDK) gönderilecektir. Ancak yakalanan/el konulan malların her bir tespit için
toplamda bahsi geçen maddede belirtilen miktarların altında olması halinde, ilgili kolluk
birimleri tarafından hazırlanacak tutanağın bir örneği numune olmaksızın doğrudan
yakalamanın/el koymanın gerçekleĢtiği yerdeki Vergi Dairesi BaĢkanlığına (bulunmayan
yerlerde Defterdarlığa) gönderilecektir.
ii. TAPDK, numuneler üzerinde yapacağı analiz sonucunda malların emsal bedellerini
de içeren bir değerlendirme raporu düzenleyecektir. (III) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan
mallar için düzenlenecek değerlendirme raporunda, emsal bedel olarak bu malların perakende
satıĢ fiyatları dikkate alınacaktır. Raporda ayrıca yakalanan/el konulan malların ithalatçı veya
imalatçı bazında ayrımı ile aynı ithalatçı ya da imalatçıya ait malların miktar ve marka
bilgileriyle, bulunması halinde ayırt edici ibare bilgileri itibariyle tasnifi yapılacak ve
Kanunda belirtilen miktarların aĢılıp aĢılmadığı belirtilecektir. TAPDK tarafından 30 gün
içerisinde düzenlenecek bu rapor yakalama/el koyma iĢlemine iliĢkin olarak düzenlenen
tutanak ile birlikte aynı süre içerisinde yakalamanın/el koymanın gerçekleĢtiği yerdeki Vergi
Dairesi BaĢkanlığına (bulunmayan yerlerde Defterdarlığa) gönderilecektir. Söz konusu
inceleme neticesinde numuneler TAPDK tarafından imha edilir ve yakalama/el koyma
iĢlemini gerçekleĢtiren ilgili kolluk birimine bilgi verilir.
iii. Ġlgili kolluk birimleri tarafından yakalanıp/el konulup, analiz edilerek rapor
düzenlenmek üzere TAPDK’ya gönderilen mallara iliĢkin olarak TAPDK tarafından üçer
aylık dönemler halinde Gelir Ġdaresi BaĢkanlığına bilgi verilecektir.
iv. Yakalamanın/el koymanın gerçekleĢtiği yer Vergi Dairesi BaĢkanlığı (bulunmayan
yerlerde Defterdarlık), TAPDK tarafından gönderilen rapor ile yakalama/el koyma iĢlemine
iliĢkin tutanağı veya yakalanan/el konulan malların her bir tespit için toplamda Kanunda
belirtilen miktarların altında olması halinde ilgili kolluk birimleri tarafından gönderilen
tutanağı; bu mallara iliĢkin matrahın tespiti ve bunları bulunduranlar adına tarhiyat yapılması
için, söz konusu malları bulunduranların faal mükellef olması durumunda bunların bağlı
bulunduğu vergi dairesine, faal mükellef olmaması durumunda ise ikametgâhlarının,
iĢyerlerinin, kanuni veya iĢ merkezlerinin bulunduğu yer vergi dairesine gönderecektir.
v. Söz konusu mallara ait ÖTV, tespit tarihindeki emsal bedeli ve miktarı üzerinden
Kanunun 11 inci maddesindeki esaslara göre, bulunduranlar adına ilgili vergi dairesince
re’sen tarh edilecektir. Bu tarhiyata ayrıca vergi ziyaı cezası da uygulanacaktır. Bununla
birlikte bahsi geçen malların her bir tespit için ithalatçı veya imalatçı bazında miktarlarının
Kanunda belirtilen miktarların üzerinde olması ve ithalatçısının veya Türkiye’de üretildiğinin
belirlenmesi durumunda, söz konusu vergi ve kesilen ceza bu ithalatçı veya imalatçılardan
müteselsil sorumluluk kapsamında tahsil edilecektir. Dolayısıyla yakalamalarda/el
koymalarda birden fazla ithalatçı veya imalatçıya ait malların ele geçirilmesi durumunda
müteselsil sorumluluk, her bir ithalatçı veya imalatçıya ait mallar bazında Kanunda belirtilen
miktarları aĢması halinde uygulanacaktır.”
b) Aynı Genel Tebliğin “12.2. Beyan Esası” baĢlıklı bölümünün ikinci paragrafı
aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“(II) sayılı listedeki kayıt ve tescile tabi olan malların mükellefleri hariç olmak üzere
ÖTV mükellefleri, bir vergilendirme döneminde vergiye tabi iĢlemleri bulunmasa dahi bu
dönemlerle ilgili olarak beyanname vermek zorundadırlar. Ancak, müzayede suretiyle satıĢ
yapanlar, kendilerine Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca vergi sorumluluğu yüklenenler ile
faal mükellefiyeti bulunmayanlardan Kanunun 13 üncü maddesinin 4 ve 5 numaralı fıkrası
uyarınca mükellefiyet tesis ettirilenlerin, vergiye tabi iĢlemlerin bulunmadığı vergilendirme
dönemlerine iliĢkin olarak beyanname verme zorunlulukları yoktur.”
c) Aynı Genel Tebliğin “16.3. (I) Sayılı Listedeki Mallar Ġçin Gümrükte Alınacak
Teminat” baĢlıklı bölümünün dördüncü paragrafı yürürlükten kaldırılmıĢtır.
Tebliğ olunur.
—————————————————
1
12/6/2002 tarihli ve 24783 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıĢtır.
2
30/7/2002 tarihli ve 24831 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıĢtır.
3
11/4/2013 tarihli ve 28615 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıĢtır.
4
20/12/2003 tarihli ve 25322 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıĢtır.
[R.G. 28 Kasım 2013 – 28835]
—— • ——
Maliye Bakanlığından:
ÖZEL TÜKETĠM VERGĠSĠ GENEL TEBLĠĞĠ SERĠ NO: 14’TE
DEĞĠġĠKLĠK YAPILMASINA DAĠR TEBLĠĞ
(SERĠ NO: 28)
4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu1 uygulamasına iliĢkin 14 Seri No.lu Özel
Tüketim Vergisi Genel Tebliğinin2 “7. TAġIT ARAÇLARINDA VERGĠ MATRAHI”
bölümü aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“7. TAġIT ARAÇLARINDA VERGĠ MATRAHI
4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin 3 numaralı fıkrasına
göre, Kanuna ekli (II) sayılı listedeki mallar için verginin matrahı, bunların ilk iktisabında
hesaplanacak ÖTV hariç katma değer vergisi (KDV) matrahını oluĢturan unsurlardan teĢekkül
etmektedir.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun3 20 nci maddesine göre teslim ve hizmet
iĢlemlerinde matrah bu iĢlemler karĢılığında her ne suretle olursa olsun alınan veya bunlarca
borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat,
hizmet veya değerler toplamını ifade etmektedir. Katma Değer Vergisi Kanununun 24 üncü
maddesinde belirtilen unsurlar matraha dahil edilmekte, Kanunun 25 inci maddesinin (a)
bendine göre mükellefin düzenlediği fatura veya benzeri vesikalarda gösterilen ticari
teamüllere uygun iskontolar ise matrahtan indirilebilmektedir.
Bu hükümler uyarınca, Özel Tüketim Vergisi Kanunu eki (II) sayılı listedeki araçların
ÖTV mükelleflerince ilk iktisap kapsamındaki teslimlerinde hesaplanacak ÖTV matrahı,
teslim iĢleminin karĢılığını teĢkil eden bedel olup, bu bedelden, mükellefin düzenlediği
faturada ayrıca gösterdiği ticari teamüllere uygun iskontonun düĢülmesi mümkün
bulunmaktadır.
Ancak, Özel Tüketim Vergisi Kanununun 12 nci maddesinin 6487 sayılı Kanunun4 28
inci maddesi ile değiĢik (1) numaralı fıkrası uyarınca, (II) sayılı listedeki mallardan alınacak
vergi, mükellefin bu malı alıĢ bedeli ile her halükârda bu malların imalatçısının satıĢ bedeli
veya ithalatta hesaplanan KDV matrahı üzerinden malın tabi olduğu orana göre hesaplanan
vergi tutarından az olamayacaktır.
Buna göre, söz konusu mallar için, mükellefin bu malı satıĢ bedeli ve alıĢ bedeli ile mal
ithal edilmiĢ ise ithalatta hesaplanan KDV matrahı, yurt içinde imal edilmiĢ ise imalatçının
satıĢ bedeli üzerinden hesaplanacak vergi tutarlarından en fazla olan tutar ÖTV olarak beyan
edilip ödenecektir. Ġthalatçı veya imalatçı firma ile ÖTV mükellefi arasında birden fazla
safhanın bulunup bulunmaması yukarıda belirtilen doğrultuda ÖTV matrahının tespitini
etkilemeyecektir.
Mükellefin malı alıcıya teslim ettiği tarihe kadar, bu malı mükellefe teslim eden
tarafından iskonto yapılmıĢ olması halinde, alıĢ bedelinin yüzde 10’unu geçmemek üzere
yapılan iskonto tutarı indirilmek suretiyle mükellefin alıĢ bedeli hesaplanabilecektir. Ancak
bu indirimler sonrası kalan tutar da malın imalatçısının satıĢ bedelinden veya ithalatta
hesaplanan KDV matrahından düĢük olamayacaktır.
Örnek: Distribütör (A) firmasının ithal ettiği silindir hacmi 1.600 cm³’ün altında olan
bir otomobil için ithalattaki KDV matrahı 42.000 TL olup, bu mal (A) tarafından, otomobil
bayi olan (B) firmasına KDV hariç 45.000 TL’ye teslim edilmiĢtir.
a) (A), bu otomobille ilgili olarak (B)’ye %15 iskonto (indirim) yapmıĢtır. Daha sonra
(B), bu otomobili müĢterisi (C)’ye ilk iktisap kapsamında, ÖTV ve KDV hariç 40.000 TL’ye
satmıĢtır. Bu durumda (B), (C) adına düzenleyeceği satıĢ faturasında ÖTV’yi aĢağıdaki gibi
hesaplayacaktır.
Otomobilin vergisiz satıĢ bedeli
: 40.000 TL
AlıĢ bedeli
:45.000 TL
Ġskonto tutarı (45.000 x 0,15 =)
: 6.750 TL
AlıĢ bedelinden indirilebilecek iskonto tutarı (45.000 x 0,10 =)
: 4.500 TL
AlıĢ bedelinden %10 iskonto tutarı düĢülmüĢ tutar (45.000 – 4.500 =) :
40.500 TL
Ġthalattaki KDV matrahı
:42.000 TL
ÖTV matrahı
Hesaplanan ÖTV (42.000 x 0,40 =)
: 42.000 TL
: 16.800 TL
b) (A)’nın söz konusu malın ilk iktisap kapsamında satılıncaya kadar mükellef (B)’ye
yaptığı iskonto (indirim) tutarının %5 olması halinde ise (B), (C) adına düzenleyeceği satıĢ
faturasında ÖTV’yi aĢağıdaki gibi hesaplayacaktır.
Otomobilin vergisiz satıĢ bedeli
: 40.000 TL
AlıĢ bedeli
:45.000 TL
Ġskonto tutarı (45.000 x 0,05 =)
: 2.250 TL
AlıĢ bedelinden iskonto tutarı düĢülmüĢ tutar (45.000 – 2.250 =)
: 42.750 TL
Ġthalattaki KDV matrahı
:42.000 TL
ÖTV matrahı
:42.750 TL
Hesaplanan ÖTV (42.750 x 0,40 =)
: 17.100 TL
Öte yandan, mükellefin alıĢ bedeli olarak, bu malı mükellefe satanın düzenlediği fatura
ve benzeri vesika üzerinde gösterilen tutar esas alınacaktır. AlıĢ bedeli üzerinden yapılacak
indirimlerin matrahın tespitinde dikkate alınabilmesi için Vergi Usul Kanunu hükümleri
kapsamında belgelendirilmesi gerekmektedir.”
Tebliğ olunur.
————————————————
1
12/6/2002 tarihli ve 24783 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıĢtır.
2
8/7/2008 tarihli ve 26930 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıĢtır.
3
2/11/1984 tarihli ve 18563 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıĢtır.
4
11/6/2013 tarihli ve 28674 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıĢtır.
[R.G. 28 Kasım 2013 – 28835]
—— • ——
Sosyal Güvenlik Kurumu BaĢkanlığından:
ĠġVEREN UYGULAMA TEBLĠĞĠNDE DEĞĠġĠKLĠK
YAPILMASINA DAĠR TEBLĠĞ
MADDE 1 ‒ 1/9/2012 tarihli ve 28398 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan ĠĢveren
Uygulama Tebliğinin 2.1.2.6 numaralı maddesinin “a) Eksik Gün Nedenlerinin Bildirilmesi”
baĢlıklı fıkrasının üçüncü ve dördüncü bentlerinde yer alan “30” ibareleri “10” olarak
değiĢtirilmiĢtir.
MADDE 2 ‒ Aynı Tebliğin 2.2 numaralı maddesinin üçüncü fıkrasının (d) ve (h)
bentleri aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“d) 4857 sayılı ĠĢ Kanununun 21 inci maddesine istinaden iĢ mahkemelerince veya özel
hakem tarafından verilen kararlar uyarınca, göreve iadesine karar verilen sigortalı personelin
kesinleĢen mahkeme veya özel hakem kararının tebliğinden itibaren on iĢgünü içinde iĢe
baĢlamak için iĢverene baĢvuruda bulunması ve iĢverenin usulüne uygun daveti üzerine iĢe
baĢlaması halinde, davete iliĢkin tebligatın alındığı tarihin veya iĢverenin iĢçiyi iĢe
baĢlatmaması halinde, sigortalı personelin iĢe baĢlamak için iĢverene yaptığı baĢvurusuna
iliĢkin tebligatın alındığı tarihi,’’
“h) Kamu kurumlarında Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi
kapsamında çalıĢan sigortalılar için mahkeme kararları veya idarece verilen kararlar gereğince
geriye yönelik ücret ve ücret niteliğinde ödeme yapılması halinde, mahkeme kararının idareye
tebliğ edildiği tarihi takip eden günden veya idarenin karar tarihini,”
MADDE 3 ‒ Aynı Tebliğin 2.4 numaralı maddesinin üçüncü fıkrasının (d) ve (h)
bentleri aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“d) 4857 sayılı ĠĢ Kanununun 21 inci maddesine istinaden iĢ mahkemelerince veya özel
hakem tarafından verilen kararlar uyarınca, göreve iadesine karar verilen sigortalı personelin
kesinleĢen mahkeme veya özel hakem kararının tebliğinden itibaren on iĢgünü içinde iĢe
baĢlamak için iĢverene baĢvuruda bulunması ve iĢverenin usulüne uygun daveti üzerine iĢe
baĢlaması halinde, davete iliĢkin tebligatın alındığı tarihin veya iĢverenin iĢçiyi iĢe
baĢlatmaması halinde, sigortalı personelin iĢe baĢlamak için iĢverene yaptığı baĢvurusuna
iliĢkin tebligatın alındığı tarihi,’’
“h) Kamu kurumlarında Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi
kapsamında çalıĢan sigortalılar için mahkeme kararları veya idarece verilen kararlar gereğince
geriye yönelik ücret ve ücret niteliğinde ödeme yapılması halinde, mahkeme kararının idareye
tebliğ edildiği tarihi takip eden günden veya idarenin karar tarihini,”
MADDE 4 ‒ Aynı Tebliğin 3.1 numaralı maddesinin üçüncü fıkrasına “e-Devlet
üzerinden yapılan prime esas günlük kazanç beyanları da Kuruma verilmiĢ beyan olarak kabul
edilir.” cümlesi eklenmiĢ ve dördüncü fıkrası aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“Sigortalıların prime esas kazançları ile ilgili olarak yapacakları beyanlarının dikkate
alınma tarihi; yazılı olarak yapılan beyanda, beyanın Kuruma intikal ettiği tarih, e-Devlet
üzerinden internet aracılığı ile yapılan beyanda ise sisteme girildiği tarihtir. Prime esas kazanç
beyanı ay içinde bir kez verilebilir. Belirtilen Ģekillerde yapılan ve baĢlangıcı gösterilen bu
beyan, değiĢtirilmediği sürece sonraki aylar için de yapılmıĢ sayılır. Yapılan beyana istinaden
üst üste oniki aydan fazla prim ödemesinde bulunulmaması halinde, bu oniki aylık sürenin
sonundan itibaren beyanın geçerliliği ortadan kalkar.”
MADDE 5 ‒ Aynı Tebliğin 3.3 numaralı maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
“Ancak tüzel kiĢiliği haiz kuruluĢların ortakları hakkında bu fıkra hükmü 1/10/2008
tarihinden itibaren geçerli olmak üzere uygulanmaz.” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir.
MADDE 6 ‒ Aynı Tebliğin 4.6.1.3. numaralı maddesinin son fıkrası aĢağıdaki Ģekilde
değiĢtirilmiĢtir.
“Yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı geçmiĢe yönelik olarak düzenlenecek ek
mahiyetteki fiili hizmet süresi zammı prim belgelerinin, aylık, ücret veya tahsisatın
ödemesinin yapıldığı tarihi takip eden günden baĢlayarak 15 inci günün sonuna kadar,
mahkeme kararıyla fiili hizmet süresi zammından yararlandırılmasına karar verilenler için
ilgili iĢverene tebliğ edilen mahkeme kararının uygulanması gereken sürenin son gününü
takip eden günden baĢlayarak 15 inci günün sonuna kadar, asaleti tasdik olunan emniyet
mensuplarının adaylık sürelerine iliĢkin geçmiĢe dönük olarak hesap edilecek fiili hizmet
süresi zammı primleri ise asaletin tasdik edildiğinin ilgiliye tebliğ edildiği tarihi takip eden
günden baĢlayarak 15 inci günün sonuna kadar Kuruma verilecek ve muhteviyatı prim
tutarları aynı sürelerde ödenecektir.”
MADDE 7 ‒ Aynı Tebliğin 4.6.2.1 numaralı maddesinde yer alan örnekler sırasıyla
aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“Örnek ‒ 15/3/2012-14/4/2012 tarihleri arasındaki Mart ayı maaĢı 15/3/2012 tarihinde
peĢin ödendikten sonra 20/3/2012 tarihinde görevinden ayrılan bir sigortalının Kanunun 40
ıncı maddesindeki tablonun (13) ve (14) numaralı sıralarında belirtilen iĢyerleri ile birlikte
belirtilen iĢlerde çalıĢması halinde 15/1/2012-14/4/2012 tarihleri arasındaki süreye, bunların
dıĢındaki sıralarda belirtilen iĢyerleri ile birlikte belirtilen iĢlerde çalıĢması halinde ise
15/1/2012-20/3/2012 tarihleri arasındaki süreye iliĢkin fiili hizmet zammı prim belgesinin
maaĢ döneminin son gününe (14/4/2012) ait ay olan Nisan ayının sonuna kadar (30/4/2012)
gönderilmesi gerekmektedir.”
“Örnek ‒ 1/4/2012-30/4/2012 tarihleri arasındaki Nisan ayı maaĢı 1/4/2012 tarihinde
peĢin ödendikten sonra 18/4/2012 tarihinde görevinden ayrılan bir sigortalının Kanunun 40
ıncı maddesindeki tablonun (13) ve (14) numaralı sıralarında belirtilen iĢyerleri ile birlikte
belirtilen iĢlerde çalıĢması halinde 1/1/2012-30/4/2012 tarihleri arasındaki süreye, bunların
dıĢındaki sıralarda belirtilen iĢyerleri ile birlikte belirtilen iĢlerde çalıĢması halinde ise
1/1/2012-18/4/2012 tarihleri arasındaki süreye iliĢkin fiili hizmet zammı prim belgesinin
Nisan ayının sonundan itibaren on beĢinci günün sonu olan 15/5/2012 tarihine kadar
gönderilmesi gerekmektedir.”
MADDE 8 ‒ Aynı Tebliğin 6 numaralı maddesi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“Prim borçlarının katma değer vergisi iade alacağından mahsup suretiyle ödenmesinin
talep edilmesi durumunda, primin en geç ödenmesi gereken yasal süre; Kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine tabi sigortalı çalıĢtıran iĢverenlerden; sigortalılara ait
ücretleri her ayın 1’i ila sonu arasına iliĢkin olarak ödeyen iĢverenler yönünden, primin iliĢkin
olduğu ayı takip eden ayın sonu (vade) yerine, vadeyi izleyen yirminci, sigortalılara ait
ücretlerin her ayın 15’inden, ertesi ayın 14’üne kadarki döneme iliĢkin olarak ödendiği
iĢverenler yönünden ise, primin iliĢkin olduğu dönemi takip eden dönemin sonu (vade) yerine,
vadeyi takip eden yirminci gün olacaktır.
Örnek ‒ Ücretlerin her ayın 1’i ila sonu arasında geçen süreye iliĢkin ödendiği özel
sektöre ait bir iĢyerinde çalıĢtırılan sigortalılara iliĢkin bulunan 2014/Nisan ayına ait prim
borcunun, katma değer vergisi (KDV) iadesi alacağından mahsup suretiyle ödenmesinin talep
edilmesi halinde, KDV iadesi alacağından mahsup talep edilmemiĢ olması durumunda prim
borcu en geç ait olduğu 2014/Nisan ayını takip eden 2014/Mayıs ayı sonuna, diğer bir
ifadeyle 31/5/2014 tarihine kadar ödenmesi gerekmekte iken, prim borcunun KDV iadesi
alacağından mahsubu suretiyle ödenmesinin talep edilmiĢ olması nedeniyle söz konusu
sigorta primine denk gelecek iade tutarının, ilgili vergi dairesince 20/6/2014 tarihine kadar
(bu tarih dahil) Kuruma aktarılması halinde, bahse konu aya ait primler yasal süresi içinde
ödenmiĢ kabul edilecektir. Yirminci günün resmi tatile rastlaması ve bu nedenle prim
borçlarının yirminci günü takip eden ilk iĢ günü içinde mahsup edilmesi halinde de yine
primler yasal süresi içinde ödenmiĢ kabul edilecektir.
Örnek ‒ Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı
çalıĢtıran resmi nitelikteki (B) Kamu Kurumu, 15/1/2014-14/2/2014 döneminde çalıĢtırmıĢ
olduğu sigortalıların primlerini en geç 14/3/2014 tarihine kadar ödemesi gerekmekte iken,
prim borcunun KDV iadesi alacağından mahsubu suretiyle ödenmesinin talep edilmiĢ olması
halinde, söz konusu sigorta primine denk gelecek iade tutarının ilgili vergi dairesince
3/4/2014 tarihine kadar (bu tarih dahil) Kuruma aktarılması halinde, bahse konu döneme ait
primler yasal süresi içinde ödenmiĢ kabul edilecektir.
Cari aya iliĢkin prim borçlarının yasal ödeme süresinin sona erdiği tarihi izleyen yirmi
günlük süre içinde katma değer vergisi iade alacağından mahsup suretiyle ödenmesi sırasında,
mahsup edilen tutarın prim borcunun tamamını karĢılamaması durumunda, mahsup edilen
kısım yasal süresi içinde ödenmiĢ sayılacak, buna karĢın ödenmemiĢ kısmı, yirmi günlük süre
dikkate alınmaksızın, yasal ödeme süresinin sona erdiği tarihten ödemenin yapılacağı tarihe
kadar gecikme cezası ve gecikme zammı uygulanmak suretiyle ödenecektir.
Cari aya iliĢkin prim borçlarının yasal ödeme süresinin sona erdiği tarihi izleyen yirmi
günlük süre geçirildikten sonra katma değer vergisi iade alacağından mahsup suretiyle
ödenmesi halinde ise, söz konusu borçlara, yine yirmi günlük süre dikkate alınmaksızın, yasal
ödeme süresinin sona erdiği tarihten ödemenin yapılacağı tarihe kadar gecikme cezası ve
gecikme zammı uygulanacaktır.
Örnek ‒ Ücretleri her ayın 1’i ila 30’u arasında ödenen özel sektöre ait bir iĢyerinde
çalıĢtırılan sigortalılara iliĢkin 2014/Mart ayına ait prim borcunun, katma değer vergisi (KDV)
iadesi alacağından mahsup suretiyle ödenmesinin talep edilmesi halinde, söz konusu sigorta
primine denk gelecek iade tutarının, ilgili vergi dairesince 20/5/2014 tarihine kadar Kuruma
aktarılmaması halinde, bahse konu aya ait primler yasal süresi içinde ödenmiĢ kabul
edilmeyeceğinden, yasal ödeme süresinin sona erdiği 30/4/2014 tarihini takip eden günden,
ödemenin yapıldığı tarihe kadar gecikme cezası ve gecikme zammı hesaplanacaktır.”
MADDE 9 ‒ Aynı Tebliğin 7.2 numaralı maddesinin ikinci fıkrasının üçüncü bendi
aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“Kamu kurumlarında Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi
kapsamında çalıĢan sigortalılar için mahkeme kararları veya idarece verilen kararlar gereğince
geriye yönelik ücret ödenmesi halinde bu ücretler iliĢkin oldukları ayların,”
MADDE 10 ‒ Bu Tebliğin;
a) 5 inci maddesi 1/10/2008 tarihinden,
b) Diğer maddeleri 21/8/2013 tarihinden,
geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 11 ‒ Bu Tebliğ hükümlerini Sosyal Güvenlik Kurumu BaĢkanı yürütür.
[R.G. 28 Kasım 2013 – 28835]
—— • ——
Kamu Ġhale Kurumundan:
KAMU ĠHALE GENEL TEBLĠĞĠNDE DEĞĠġĠKLĠK
YAPILMASINA DAĠR TEBLĠĞ
MADDE 1 – 22/8/2009 tarihli ve 27327 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Kamu
Ġhale Genel Tebliğinin 22.1.1.4 üncü maddesinin sonuna aĢağıdaki cümle eklenmiĢtir.
“Ancak doğrudan temin kapsamında yapılan alımlarda fiyat farkı hesaplanmasının
öngörülmesi halinde, piyasa araĢtırması yapılması aĢamasında bu hususun belirtilerek fiyat
tekliflerinin alınması gerekmektedir.”
MADDE 2 – Aynı Tebliğin 61.10 uncu maddesi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“61.10. 31/8/2013 tarihli ve 28751 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 4734 sayılı
Kamu Ġhale Kanununa Göre Ġhale Edilen Mal Alımlarında Uygulanacak Fiyat Farkına ĠliĢkin
Esaslarda elektrik, doğal gaz, ilaç, petrol ürünleri ve sıvılaĢtırılmıĢ petrol gazı (LPG)
ürünlerinin alımlarında uygulanacak fiyat farkına iliĢkin esaslar düzenlenmiĢtir. Ancak
Esasların 4 üncü maddesinde yer alan tanımlar uyarınca, EPDK tarafından fiyatları
yayımlanmayan petrol ve LPG ürünleri için fiyat farkı hesaplanması mümkün
bulunmamaktadır.”
MADDE 3 – Aynı Tebliğin 81.1 inci maddesi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir.
“81.1. Personel çalıĢtırılmasına dayalı hizmet alımı ihaleleri ile personel çalıĢtırılmasına
dayalı olmamakla birlikte ihale dokümanında personel sayısının belirlendiği ve haftalık
çalıĢma saatinin tamamının idarede kullanıldığı hizmet alımlarında iĢçilik maliyetlerine iliĢkin
fiyat farkı hesaplanacağının ihale dokümanında belirtilmesi gerekmektedir.”
MADDE 4 – Aynı Tebliğin 82 nci maddesi yürürlükten kaldırılmıĢtır.
MADDE 5 – Aynı Tebliğin 83 üncü maddesi baĢlığı ile birlikte aĢağıdaki Ģekilde
değiĢtirilmiĢtir.
“Madde 83-ĠĢçilik maliyetleri ile ilgili fiyat farkı hesabı
83.1. 31/8/2013 tarihli ve 28751 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 4734 sayılı Kamu
Ġhale Kanununa Göre Ġhalesi Yapılacak Olan Hizmet Alımlarında Uygulanacak Fiyat Farkına
ĠliĢkin Esaslar kapsamında iĢçilik maliyetlerine iliĢkin geçen brüt maliyet, ihale dokümanında
yer alan düzenlemeler çerçevesinde hesaplanan asgari ücret veya idari Ģartnamede asgari
ücretin yüzde (%) fazlası olarak belirlenen ücret (ulusal bayram ve genel tatil günleri ile fazla
çalıĢma saatlerine iliĢkin ücretler dahil) ve ilgili sosyal güvenlik mevzuatı gereği iĢveren
tarafından karĢılanması gereken primler toplamından oluĢmaktadır.
83.2. Anılan Esasların 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası gereğince brüt asgari ücretin belli
bir yüzde fazlası oranında ücret alan personel için fiyat farkı, temel asgari ücretin yüzde
fazlası ile güncel asgari ücretin yüzde fazlası arasındaki farkın iĢverene maliyeti kadar
hesaplanır. Örneğin ihale tarihindeki temel asgari ücretin 100 TL olması durumunda yüzde 30
fazla ücret alan iĢçi için yüzde 5’lik asgari ücret artıĢına göre ödenecek fiyat farkı;
Temel asgari ücret döneminde brüt maliyet= 130 TL (temel asgari ücretin yüzde 30
fazlası) +30 TL (ilgili sosyal güvenlik mevzuatı gereği iĢveren tarafından karĢılanması
gereken primler toplamının varsayımsal tutarı)= 160 TL
Güncel asgari ücret döneminde brüt maliyet= 136,5 TL (güncel asgari ücretin yüzde 30
fazlası) +31,5 TL (ilgili sosyal güvenlik mevzuatı gereği iĢveren tarafından karĢılanması
gereken primler toplamının varsayımsal tutarı)= 168 TL
Fiyat Farkı= 168 TL-160 TL=8 TL olarak hesaplanır.
83.3. Anılan Esasların 5 inci maddesinin uygulandığı iĢlerde, a1 olarak belirlenen
iĢçiliğin fiyat farkı 6 ncı maddeye göre hesaplanacak, 5 inci maddeye göre hesaplanan fiyat
farkı formülünde a1’e yer verilmekle birlikte formül gereği a1 için herhangi bir artıĢ katsayısı
uygulanmayacağından fiyat farkı hesabına herhangi bir etkisi olmayacak ve 5 ve 6 ncı
maddeler gereği ayrı ayrı hesaplanacak tutarların toplamı, ödenecek veya kesilecek toplam
fiyat farkını oluĢturacaktır. Ġdari Ģartnamede hem a1 hem de a2 için katsayı belirlenmiĢse bu
durumda toplam fiyat farkı 5 ve 6 ncı maddeye göre hesaplanan fiyat farklarının toplamından
oluĢacaktır.”
MADDE 6 – Aynı Tebliğin 91.2.1 inci maddesinde yer alan “ihale katılmaktan” ibaresi
“ihalelere katılmaktan” Ģeklinde değiĢtirilmiĢ ve aĢağıdaki madde 91 inci maddeye
eklenmiĢtir.
“91.5. Çerçeve anlaĢma kapsamında gerçekleĢtirilen münferit alımlarda isteklilerin son
teklif verme tarihi itibarıyla ihalelere katılmaktan yasaklı olup olmadığının sorgulanması ve
Kurumdan teyit ettirilmesi zorunludur. Ancak ihale kararı ihale yetkilisince onaylanmadan
önce ihale üzerinde kalan isteklinin ihalelere katılmaktan yasaklı olup olmadığının
sorgulaması yapılmaz.”
MADDE 7 – Aynı Tebliğin 92.2 nci maddesinde yer alan “diğer yasal yükümlülükleri
yerine getirmekle birlikte,” ibaresi yürürlükten kaldırılmıĢtır.
MADDE 8 – Aynı Tebliğin 93.1 inci maddesinin birinci cümlesinde yer alan “bakanlık
veya il düzeyinde” ibaresi “birden fazla idarenin bir araya gelerek” Ģeklinde değiĢtirilmiĢ ve
aĢağıdaki madde 93 üncü maddeye eklenmiĢtir.
“93.2. Çerçeve AnlaĢma Ġhaleleri Uygulama Yönetmeliğinin 6 ncı maddesinin yedinci
fıkrasında, münferit sözleĢme aĢamasında teklif edilen birim fiyat teklif bedelinin çerçeve
anlaĢmada yazılı birim fiyat teklif bedelini aĢamayacağı hüküm altına alınmıĢtır. Bu itibarla,
çerçeve anlaĢmaya konu olan alımlarda/iĢlerde, yürürlükte bulunan ilgili fiyat farkına iliĢkin
esaslar uyarınca birim fiyat teklif bedelinin güncellemesinin söz konusu olması halinde,
isteklilerin münferit sözleĢme aĢamasında teklif ettikleri birim fiyat teklif bedellerinin çerçeve
anlaĢmada yazılı olan birim fiyat teklif bedelinin güncellenmiĢ olan halini aĢmaması
gerekmektedir.”
MADDE 9 – Aynı Tebliğin 95 inci maddesi baĢlığıyla birlikte aĢağıdaki Ģekilde
değiĢtirilmiĢtir.
“Madde 95 – Birden fazla idarenin bir araya gelerek çerçeve anlaĢma ihalesi
gerçekleĢtirmesi
95.1 Birden fazla idarenin bir araya gelerek çerçeve anlaĢma ihalesi yapabilmesi için
aralarında yapmıĢ oldukları protokolde çerçeve anlaĢma ihalesini yapacak olan idare ile
çerçeve anlaĢmadan yararlanarak münferit sözleĢme yapacak olan idareleri belirlemeleri
gerekmektedir.”
MADDE 10 – Aynı Tebliğin 96 ncı maddesi baĢlığıyla birlikte aĢağıdaki Ģekilde
değiĢtirilmiĢtir.
“Madde 96 – Birden fazla idarenin bir araya gelerek çerçeve anlaĢma ihalesi
gerçekleĢtirmesi durumunda çerçeve anlaĢmanın feshine iliĢkin iĢlemler
96.1. Çerçeve anlaĢmanın sona erme halleri “Mal ve Hizmet Alımları ile Yapım ĠĢlerine
Ait Tip Çerçeve AnlaĢma” metninin 11 inci maddesinde ayrıntılı olarak belirtilmiĢtir. Tip
Çerçeve AnlaĢmanın 12 nci maddesinde ise çerçeve anlaĢmanın feshedildiğinin makul bir
süre içerisinde istekliye bildirileceği hüküm altına alınmıĢtır. Birden fazla idarenin bir araya
gelerek çerçeve anlaĢma ihalesi gerçekleĢtirdiği durumlarda, çerçeve anlaĢma kapsamında
münferit alım gerçekleĢtiren idarelerin çerçeve anlaĢmanın feshini gerektiren bir durumla
karĢılaĢtıkları zaman bu durumu gecikmeksizin çerçeve anlaĢmayı imzalayan idareye
bildirmeleri gerekmektedir. Bu bildirim 4734 sayılı Kanunun 65 inci maddesinde yer alan
yöntemlerden herhangi biriyle gerçekleĢtirilebilir. Çerçeve anlaĢmayı imzalayan idarenin
çerçeve anlaĢmanın feshine iliĢkin olarak münferit alımı gerçekleĢtiren idare tarafından
kendisine yapılan bildirimde belirtilen hususların çerçeve anlaĢmanın feshini gerektirdiğini
tespit etmesi durumunda, bildirim tarihinden itibaren makul bir süre içerisinde çerçeve
anlaĢmayı feshetmesi ve çerçeve anlaĢmanın feshedildiğini de yine makul bir süre içerisinde
hem çerçeve anlaĢması feshedilen istekliye hem de çerçeve anlaĢma kapsamında münferit
alım gerçekleĢtirecek olan idarelerin tamamına bildirmesi gerekmektedir.”
MADDE 11 – Aynı Tebliğe aĢağıdaki geçici madde eklenmiĢtir.
“BaĢlamıĢ olan ihaleler
GEÇĠCĠ MADDE 3 – Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ilanı veya
duyurusu yapılmıĢ olan ihaleler, ilanın veya duyurunun yapıldığı tarihte yürürlükte olan
Tebliğ hükümlerine göre sonuçlandırılır.”
Yürürlük
MADDE 12 – Bu Tebliğ 29/11/2013 tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 13 – Bu Tebliğ hükümlerini Kamu Ġhale Kurumu BaĢkanı yürütür.
Tebliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
22/8/2009
27327
Tebliğde DeğiĢiklik Yapan Tebliğlerin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
14/3/2010
27511
230/7/2010
27657
329/12/2010
27800 (6. Mükerrer)
49/2/2011
27841
520/4/2011
27911
620/8/2011
28031
715/7/2012
28354
813/8/2012
28383
913/4/2013
28617
1023/8/2013
28744
1124/9/2013
28775
[R.G. 28 Kasım 2013 – 28835]
—— • ——
HÂKĠMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU KARARLARI
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna Ait Kararlar 29 Kasım 2013 Tarihli ve
28836 Sayılı Resmi Gazetede YayınlanmıĢtır.
[R.G. 29 Kasım 2013 – 28836]
—— • ——
ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:
ĠġKOLU TESPĠT KARARI
Karar No. : 2013/54
ĠĢyeri
: Sözkur Turizm Otomotiv Petrol Ürünleri ĠnĢaat
Temizlik Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. ġti.
Levent Mah. Figen Sok. No: 2
1. Levent-BeĢiktaĢ/ĠSTANBUL (Merkez)
SGK Sicil No. :
1198499.034-1189756.034
Tespiti Ġsteyen :
Genel-ĠĢ Sendikası
Ġnceleme
: Sözkur Turizm Otomotiv Petrol Ürünleri ĠnĢaat Temizlik Hizmetleri
San. ve Tic. Ltd. ġti.‘nde Bakanlığımızca yapılan incelemede; adı geçen Ģirketin ÇayırbaĢı
Mah. Bahçeköy Cad. No: 96 Sarıyer/ĠSTANBUL adresinde bulunan iĢyerinde Sarıyer
Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü ile yapmıĢ olduğu ―Belediye Hizmetlerinde
Kullanılmak Üzere Muhtelif Cins ve Miktarlarda Sürücü Personelli Hizmet Aracı Kiralama
Hizmeti Alımına Ait SözleĢme‖ kapsamında belediye hizmetlerinde kullanılmak üzere Ģoförlü
hizmet aracı kiralama iĢini yürüttüğü, Ģirket merkezinde ise idari, mali, insan kaynakları ve
operasyonel faaliyetlerin yürütüldüğü, bu nedenle yapılan iĢlerin ĠĢkolları Yönetmeliğinin 10
sıra numaralı "Ticaret, büro, eğitim ve güzel sanatlar‖ iĢkolunda yer aldığı tespit edilmiĢtir.
Karar : Sözkur Turizm Otomotiv Petrol Ürünleri ĠnĢaat Temizlik Hizmetleri San. ve
Tic. Ltd. ġti. iĢyerlerinde yürütülen iĢlerin niteliği itibariyle ĠĢkolları Yönetmeliğinin 10 sıra
numaralı ―Ticaret, büro, eğitim ve güzel sanatlar‖ iĢkoluna girdiğine ve yapılan bu tespitin
Resmî Gazete‘de yayımlanmasına 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu ĠĢ SözleĢmesi Kanununun
5‘inci maddesi gereğince karar verilmiĢtir.
[R.G. 29 Kasım 2013 – 28836]
—— • ——
BAKANLAR KURULU KARARLARI
Karar Sayısı : 2013/5555
Adana Ġlinde tesis edilecek Karakuz Barajı ve Hidroelektrik Santrali üretim tesisinin
yapımı amacıyla ekli listede bulunduğu yer ile ada ve parsel numaraları belirtilen
taĢınmazların Hazine adına tescil edilmek üzere Maliye Bakanlığı tarafından acele
kamulaĢtırılması; anılan Bakanlığın 22/10/2013 tarihli ve 39551 sayılı yazısı üzerine, 2942
sayılı KamulaĢtırma Kanununun 27 nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu‘nca 4/11/2013
tarihinde kararlaĢtırılmıĢtır.
Abdullah GÜL
CUMHURBAġKANI
Recep Tayyip ERDOĞAN
BaĢbakan
B. ARINÇ
A. BABACAN
B. ATALAY
B. BOZDAĞ
BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan YardımcısıBaĢbakan Yardımcısı
S. ERGĠN
F. ġAHĠN
E. BAĞIġ
N. ERGÜN
Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı
F. ÇELĠK
E. BAYRAKTAR
A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN
ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Çevre ve ġehircilik BakanıDıĢiĢleri
Bakanı
Ekonomi Bakanı
T. YILDIZ
S. KILIÇ
M. M. EKER
H. YAZICI
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Gençlik ve Spor BakanıGıda,
Tarım
ve
Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı
M. GÜLER
C. YILMAZ
F. ġAHĠN
M. ġĠMġEK
ĠçiĢleri Bakanı
Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı V.Maliye Bakanı
N. AVCI
Ġ. YILMAZ
V. EROĞLU
Millî Eğitim Bakanı Millî Savunma BakanıOrman ve Su ĠĢleri Bakanı
M. MÜEZZĠNOĞLU
B. YILDIRIM
Sağlık BakanıUlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanı
Kararın Eki Liste
[R.G. 30 Kasım 2013 – 28837]
—— • ——
Karar Sayısı : 2013/5557
Ekli listede ili, ilçesi, köyü ve sınırları belirtilen yerlerde arazi toplulaĢtırması
yapılması; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 11/10/2013 tarihli ve 16717 sayılı yazısı
üzerine, 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Kanunun 17 nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu‘nca
4/11/2013 tarihinde kararlaĢtırılmıĢtır.
Abdullah GÜL
CUMHURBAġKANI
Recep Tayyip ERDOĞAN
BaĢbakan
B. ARINÇ
A. BABACAN
B. ATALAY
B. BOZDAĞ
BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan YardımcısıBaĢbakan Yardımcısı
S. ERGĠN
F. ġAHĠN
E. BAĞIġ
N. ERGÜN
Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı
F. ÇELĠK
E. BAYRAKTAR
A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN
ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Çevre ve ġehircilik BakanıDıĢiĢleri
Bakanı
Ekonomi Bakanı
T. YILDIZ
S. KILIÇ
M. M. EKER
H. YAZICI
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Gençlik ve Spor BakanıGıda,
Tarım
ve
Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı
M. GÜLER
C. YILMAZ
F. ġAHĠN
M. ġĠMġEK
ĠçiĢleri Bakanı
Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı V.Maliye Bakanı
N. AVCI
Ġ. YILMAZ
V. EROĞLU
Millî Eğitim Bakanı
Millî Savunma BakanıOrman ve Su ĠĢleri Bakanı
M. MÜEZZĠNOĞLU
B. YILDIRIM
Sağlık BakanıUlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanı
Kararın Eki Liste
[R.G. 30 Kasım 2013 – 28837]
—— • ——
Karar Sayısı : 2013/5559
Türkiye Elektrik Ġletim Anonim ġirketi Genel Müdürlüğüne ait ―380 kV Osmanca Ada 2 DGKÇS Enerji Ġletim Hattı Projesi‖ kapsamında ekli haritada gösterilen güzergâha
isabet eden taĢınmazlarda direk yerlerinin mülkiyet Ģeklinde, iletken salınım gabarisinin ise
irtifak hakkı kurulmak suretiyle anılan Genel Müdürlük tarafından acele kamulaĢtırılması;
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 9/10/2013 tarihli ve 1465 sayılı yazısı üzerine, 2942
sayılı KamulaĢtırma Kanununun 27 nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu‘nca 4/11/2013
tarihinde kararlaĢtırılmıĢtır.
Abdullah GÜL
CUMHURBAġKANI
Recep Tayyip ERDOĞAN
BaĢbakan
B. ARINÇ
A. BABACAN
B. ATALAY
B. BOZDAĞ
BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan YardımcısıBaĢbakan Yardımcısı
S. ERGĠN
F. ġAHĠN
E. BAĞIġ
N. ERGÜN
Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı
F. ÇELĠK
E. BAYRAKTAR
A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN
ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Çevre ve ġehircilik BakanıDıĢiĢleri
Bakanı
Ekonomi Bakanı
T. YILDIZ
S. KILIÇ
M. M. EKER
H. YAZICI
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Gençlik ve Spor BakanıGıda,
Tarım
ve
Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı
M. GÜLER
C. YILMAZ
F. ġAHĠN
M. ġĠMġEK
ĠçiĢleri Bakanı
Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı V.Maliye Bakanı
N. AVCI
Ġ. YILMAZ
V. EROĞLU
Millî Eğitim Bakanı Millî Savunma BakanıOrman ve Su ĠĢleri Bakanı
M. MÜEZZĠNOĞLU
B. YILDIRIM
Sağlık BakanıUlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanı
Kararın Eki Harita
[R.G. 30 Kasım 2013 – 28837]
—— • ——
Karar Sayısı : 2013/5560
Artvin Ġlinde tesis edilecek BarıĢ Regülatörü ve Hidroelektrik Santralinin yapımı
amacıyla, ekli listede bulunduğu yer ile ada ve parsel numaraları belirtilen taĢınmazların
Hazine adına tescil edilmek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından acele
kamulaĢtırılması; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 9/10/2013 tarihli ve 1458 sayılı
yazısı üzerine, 2942 sayılı KamulaĢtırma Kanununun 27 nci maddesine göre,
Bakanlar Kurulu‘nca 4/11/2013 tarihinde kararlaĢtırılmıĢtır.
Abdullah GÜL
CUMHURBAġKANI
Recep Tayyip ERDOĞAN
BaĢbakan
B. ARINÇ
A. BABACAN
B. ATALAY
B. BOZDAĞ
BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan YardımcısıBaĢbakan Yardımcısı
S. ERGĠN
F. ġAHĠN
E. BAĞIġ
N. ERGÜN
Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı
F. ÇELĠK
E. BAYRAKTAR
A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN
ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Çevre ve ġehircilik BakanıDıĢiĢleri
Bakanı
Ekonomi Bakanı
T. YILDIZ
S. KILIÇ
M. M. EKER
H. YAZICI
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Gençlik ve Spor BakanıGıda,
Tarım
ve
Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı
M. GÜLER
C. YILMAZ
F. ġAHĠN
M. ġĠMġEK
ĠçiĢleri Bakanı
Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı V.Maliye Bakanı
N. AVCI
Ġ. YILMAZ
V. EROĞLU
Millî Eğitim Bakanı Millî Savunma Bakanı Orman ve Su ĠĢleri Bakanı
M. MÜEZZĠNOĞLU
B. YILDIRIM
Sağlık BakanıUlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanı
Kararın Eki Liste
[R.G. 30 Kasım 2013 – 28837]
—— • ——
Karar Sayısı : 2013/5561
Türkiye Elektrik Ġletim Anonim ġirketi Genel Müdürlüğüne ait ―154 kV Kastamonu-AraçSafranbolu Enerji Ġletim Hattı Projesi‖ kapsamında ekli haritada gösterilen güzergâha isabet
eden taĢınmazlarda direk yerlerinin mülkiyet Ģeklinde, iletken salınım gabarisinin ise irtifak
hakkı kurulmak suretiyle anılan Genel Müdürlük tarafından acele kamulaĢtırılması; Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanlığının 9/10/2013 tarihli ve 1461 sayılı yazısı üzerine, 2942 sayılı
KamulaĢtırma Kanununun 27 nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu‘nca 4/11/2013 tarihinde
kararlaĢtırılmıĢtır.
Abdullah GÜL
CUMHURBAġKANI
Recep Tayyip ERDOĞAN
BaĢbakan
B. ARINÇ
A. BABACAN
B. ATALAY B. BOZDAĞ
BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan
Yardımcısı
S. ERGĠN
F. ġAHĠN
E. BAĞIġ
N. ERGÜN
Adalet Bakanı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği Bakanı
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
F. ÇELĠK
E. BAYRAKTAR
A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN
ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çevre ve ġehircilik Bakanı DıĢiĢleri Bakanı
Ekonomi Bakanı
T. YILDIZ S. KILIÇ
M. M. EKER H. YAZICI
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Gençlik ve Spor Bakanı
Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Gümrük ve Ticaret Bakanı
M. GÜLER C. YILMAZ F. ġAHĠN
M. ġĠMġEK
ĠçiĢleri Bakanı Kalkınma Bakanı
Kültür ve Turizm Bakanı V. Maliye Bakanı
N. AVCI
Ġ. YILMAZ V. EROĞLU
Millî Eğitim Bakanı Millî Savunma Bakanı
Orman ve Su ĠĢleri Bakanı
M. MÜEZZĠNOĞLU B. YILDIRIM
Sağlık Bakanı UlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanı
Kararın Eki Harita
[R.G. 30 Kasım 2013 – 28837]
—— • ——
Karar Sayısı : 2013/5562
Türkiye Elektrik Ġletim Anonim ġirketi Genel Müdürlüğüne ait ―154 kV OymapınarAlanya 2 Enerji Ġletim Hattı Projesi‖ kapsamında ekli haritada gösterilen güzergâha isabet
eden taĢınmazlarda direk yerlerinin mülkiyet Ģeklinde, iletken salınım gabarisinin ise irtifak
hakkı kurulmak suretiyle adı geçen Genel Müdürlük tarafından acele kamulaĢtırılması; Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 9/10/2013 tarihli ve 1459 sayılı yazısı üzerine, 2942 sayılı
KamulaĢtırma Kanununun 27 nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu‘nca 4/11/2013 tarihinde
kararlaĢtırılmıĢtır.
Abdullah GÜL
CUMHURBAġKANI
Recep Tayyip ERDOĞAN
BaĢbakan
B. ARINÇ
A. BABACAN
B. ATALAY
B. BOZDAĞ
BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan YardımcısıBaĢbakan Yardımcısı
S. ERGĠN
F. ġAHĠN
E. BAĞIġ
N. ERGÜN
Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı
F. ÇELĠK
E. BAYRAKTAR
A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN
ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Çevre ve ġehircilik BakanıDıĢiĢleri
Bakanı
Ekonomi Bakanı
T. YILDIZ
S. KILIÇ
M. M. EKER
H. YAZICI
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Gençlik ve Spor BakanıGıda,
Tarım
ve
Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı
M. GÜLER
C. YILMAZ
F. ġAHĠN
M. ġĠMġEK
ĠçiĢleri Bakanı
Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı V.Maliye Bakanı
N. AVCI
Ġ. YILMAZ
V. EROĞLU
Millî Eğitim Bakanı Millî Savunma BakanıOrman ve Su ĠĢleri Bakanı
M. MÜEZZĠNOĞLU
B. YILDIRIM
Sağlık BakanıUlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanı
Kararın Eki Harita
[R.G. 30 Kasım 2013 – 28837]
—— • ——
Karar Sayısı : 2013/5563
Ankara Ġlinde tesis edilecek Yenice Hidroelektrik Santrali-Nallıhan Dağıtım Merkezi
Enerji Nakil Hattının yapımı amacıyla ekli listede bulunduğu yer ile ada ve parsel numaraları
belirtilen taĢınmazların Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim ġirketi adına tescil edilmek üzere
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından acele kamulaĢtırılması; Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığının 9/10/2013 tarihli ve 1463 sayılı yazısı üzerine, 2942 sayılı
KamulaĢtırma Kanununun 27 nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu‘nca 4/11/2013 tarihinde
kararlaĢtırılmıĢtır.
Abdullah GÜL
CUMHURBAġKANI
Recep Tayyip ERDOĞAN
BaĢbakan
B. ARINÇ
A. BABACAN
B. ATALAY
B. BOZDAĞ
BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan YardımcısıBaĢbakan Yardımcısı
S. ERGĠN
F. ġAHĠN
E. BAĞIġ
N. ERGÜN
Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı
F. ÇELĠK
E. BAYRAKTAR
A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN
ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Çevre ve ġehircilik BakanıDıĢiĢleri
Bakanı
Ekonomi Bakanı
T. YILDIZ
S. KILIÇ
M. M. EKER
H. YAZICI
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Gençlik ve Spor BakanıGıda,
Tarım
ve
Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı
M. GÜLER
C. YILMAZ
F. ġAHĠN
M. ġĠMġEK
ĠçiĢleri Bakanı
Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı V.Maliye Bakanı
N. AVCI
Ġ. YILMAZ
V. EROĞLU
Millî Eğitim Bakanı Millî Savunma BakanıOrman ve Su ĠĢleri Bakanı
M. MÜEZZĠNOĞLU
B. YILDIRIM
Sağlık BakanıUlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanı
Kararın Eki Liste
[R.G. 30 Kasım 2013 – 28837]
—— • ——
Karar Sayısı : 2013/5564
Bağlantı anlaĢması uyarınca tesis edilecek ―154 kV Çanta RES TM-(Silivri TM-Trakya
DGKÇS) Dr. 186 Ġrtibatı Enerji Ġletim Hattı Projesi‖ kapsamında ekli haritada gösterilen
güzergâha isabet eden taĢınmazlarda direk yerlerinin mülkiyet Ģeklinde, iletken salınım
gabarisinin ise irtifak hakkı kurulmak suretiyle Türkiye Elektrik Ġletim Anonim ġirketi Genel
Müdürlüğü tarafından acele kamulaĢtırılması; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının
9/10/2013 tarihli ve 1460 sayılı yazısı üzerine, 2942 sayılı KamulaĢtırma Kanununun 27 nci
maddesine göre, Bakanlar Kurulu‘nca 4/11/2013 tarihinde kararlaĢtırılmıĢtır.
Abdullah GÜL
CUMHURBAġKANI
Recep Tayyip ERDOĞAN
BaĢbakan
B. ARINÇ
A. BABACAN
B. ATALAY
B. BOZDAĞ
BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan YardımcısıBaĢbakan Yardımcısı
S. ERGĠN
F. ġAHĠN
E. BAĞIġ
N. ERGÜN
Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı
F. ÇELĠK
E. BAYRAKTAR
A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN
ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Çevre ve ġehircilik BakanıDıĢiĢleri
Bakanı
Ekonomi Bakanı
T. YILDIZ
S. KILIÇ
M. M. EKER
H. YAZICI
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Gençlik ve Spor BakanıGıda,
Tarım
ve
Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı
M. GÜLER
C. YILMAZ
F. ġAHĠN
M. ġĠMġEK
ĠçiĢleri Bakanı
Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı V.Maliye Bakanı
N. AVCI
Ġ. YILMAZ
V. EROĞLU
Millî Eğitim Bakanı Millî Savunma BakanıOrman ve Su ĠĢleri Bakanı
M. MÜEZZĠNOĞLU
B. YILDIRIM
Sağlık BakanıUlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanı
Kararın Eki Harita
[R.G. 30 Kasım 2013 – 28837]
—— • ——
Karar Sayısı : 2013/5577
2013 Yılı Yatırım Programında 2013E010010 proje numarasıyla yer alan Yol
Yenilemeleri ve ĠyileĢtirmeleri Projesi kapsamında Akhisar Demiryolu GeçiĢinin yapımı
amacıyla ekli krokide gösterilen güzergâha isabet eden taĢınmazlar ile üzerindeki muhdesatın
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları ĠĢletmesi Genel Müdürlüğü tarafından acele
kamulaĢtırılması; UlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanlığının 8/10/2013 tarihli ve
3321 sayılı yazısı üzerine, 2942 sayılı KamulaĢtırma Kanununun 27 nci maddesine göre,
Bakanlar Kurulu‘nca 4/11/2013 tarihinde kararlaĢtırılmıĢtır.
Abdullah GÜL
CUMHURBAġKANI
Recep Tayyip ERDOĞAN
BaĢbakan
B. ARINÇ
A. BABACAN
B. ATALAY
B. BOZDAĞ
BaĢbakan YardımcısıBaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan YardımcısıBaĢbakan Yardımcısı
S. ERGĠN
F. ġAHĠN
E. BAĞIġ
N. ERGÜN
Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı
F. ÇELĠK
E. BAYRAKTAR
A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN
ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Çevre ve ġehircilik BakanıDıĢiĢleri
Bakanı
Ekonomi Bakanı
T. YILDIZ
S. KILIÇ
M. M. EKER
H. YAZICI
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Gençlik ve Spor BakanıGıda,
Tarım
ve
Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı
M. GÜLER
C. YILMAZ
F. ġAHĠN
M. ġĠMġEK
ĠçiĢleri Bakanı
Kalkınma Bakanı Kültür ve Turizm Bakanı V.Maliye Bakanı
N. AVCI
Ġ. YILMAZ
V. EROĞLU
Millî Eğitim Bakanı Millî Savunma BakanıOrman ve Su ĠĢleri Bakanı
M. MÜEZZĠNOĞLU
B. YILDIRIM
Sağlık BakanıUlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanı
Kararın Eki Kroki
[R.G. 30 Kasım 2013 – 28837]
—— • ——
Karar Sayısı : 2013/5589
24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Kanun ile ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye (V) sayılı cetvel olarak eklenen kadroların dağılımının ekli listede gösterildiği
Ģekilde yeniden belirlenmesi ve aynı Kanun Hükmünde Kararnameye bağlı cetvellerin ilgili
bölümlerine eklenmesi; ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (Devlet Personel
BaĢkanlığı)‘nın 11/10/2013 tarihli ve 20842 sayılı yazısı üzerine, 4046 sayılı Kanunun 25 inci
maddesine göre, Bakanlar Kurulu‘nca 30/10/2013 tarihinde kararlaĢtırılmıĢtır.
Abdullah GÜL
CUMHURBAġKANI
Recep Tayyip ERDOĞAN
BaĢbakan
B. ARINÇ
A. BABACAN
B. ARINÇ
B. BOZDAĞ
BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan YardımcısıBaĢbakan Yardımcısı V.BaĢbakan Yardımcısı
S. ERGĠN
F. ġAHĠN
E. BAĞIġ
N. ERGÜN
Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı
F. ÇELĠK
E. BAYRAKTAR
T. YILDIZ
M. Z. ÇAĞLAYAN
ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Çevre ve ġehircilik BakanıDıĢiĢleri Bakanı V.
Ekonomi Bakanı
T. YILDIZ
S. KILIÇ
M. M. EKER
H. YAZICI
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Gençlik ve Spor BakanıGıda,
Tarım
ve
Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı
M. GÜLER
C. YILMAZ
Ö. ÇELĠK
M. ġĠMġEK
ĠçiĢleri Bakanı
Kalkınma Bakanı Kültür ve Turizm Bakanı Maliye Bakanı
N. AVCI
Ġ. YILMAZ
V. EROĞLU
Millî Eğitim Bakanı Millî Savunma BakanıOrman ve Su ĠĢleri Bakanı
M. MÜEZZĠNOĞLU
B. YILDIRIM
Sağlık BakanıUlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanı
Kararın Eki Liste
[R.G. 30 Kasım 2013 – 28837]
—— • ——
Karar Sayısı : 2013/5591
Bağlantı AnlaĢması uyarınca tesis edilecek ―380 kV (Gökçekaya-Adapazarı) BrĢ. N.Aksa TES Enerji Ġletim Hattı Projesi‖ kapsamında ekli haritada gösterilen güzergâha isabet
eden taĢınmazlarda direk yerlerinin mülkiyet Ģeklinde, iletken salınım gabarisinin ise irtifak
hakkı kurulmak suretiyle Türkiye Elektrik Ġletim Anonim ġirketi Genel Müdürlüğü tarafından
acele kamulaĢtırılması; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 9/10/2013 tarihli ve 1457
sayılı yazısı üzerine, 2942 sayılı KamulaĢtırma Kanununun 27 nci maddesine göre,
Bakanlar Kurulu‘nca 4/11/2013 tarihinde kararlaĢtırılmıĢtır.
Abdullah GÜL
CUMHURBAġKANI
Recep Tayyip ERDOĞAN
BaĢbakan
B. ARINÇ
A. BABACAN
B. ATALAY
B. BOZDAĞ
BaĢbakan YardımcısıBaĢbakan YardımcısıBaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan Yardımcısı
S. ERGĠN
F. ġAHĠN
E. BAĞIġ
N. ERGÜN
Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanı
F. ÇELĠK
E. BAYRAKTAR
A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN
ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Çevre ve ġehircilik BakanıDıĢiĢleri
Bakanı
Ekonomi Bakanı
T. YILDIZ
S. KILIÇ
M. M. EKER
H. YAZICI
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve Hayvancılık
BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı
M. GÜLER
C. YILMAZ
F. ġAHĠN
M. ġĠMġEK
ĠçiĢleri Bakanı
Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı V. Maliye Bakanı
N. AVCI
Ġ. YILMAZ
V. EROĞLU
Millî Eğitim Bakanı Millî Savunma Bakanı Orman ve Su ĠĢleri Bakanı
M. MÜEZZĠNOĞLU
B. YILDIRIM
Sağlık BakanıUlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanı
Kararın Eki Harita
[R.G. 30 Kasım 2013 – 28837]
—— • ——
YÖNETMELĠK
Çevre ve ġehircilik Bakanlığından:
EGZOZ GAZI EMĠSYONU KONTROLÜ ĠLE BENZĠN VE
MOTORĠN KALĠTESĠ YÖNETMELĠĞĠ
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak, Tanımlar ve Kısaltmalar
Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, trafikte seyreden motorlu kara taĢıtlardan
kaynaklanan egzoz gazlarının neden olduğu hava kirliliğinin etkilerinden canlıları ve çevreyi
korumak, egzoz gazı kirleticilerinin azaltılmasını sağlamak, ölçümler yaparak kontrol etmek
ve motorlu araçlarda kullanılacak benzin ve motorin türlerinin teknik özellikleri ile
uygulamaya iliĢkin usul ve esasları belirlemektir.
Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, iĢ makineleri, tarım ve orman traktörleri, iki, üç veya
dört tekerlekli motosikletler ve mopetler dıĢında, bu Yönetmeliğin 5 inci maddesinde yer alan
kategorilerde ve kamuya ait taĢıtlar dahil olmak üzere trafikte bulunan dört ve daha fazla
tekerlekli yolcu ve yük taĢımaya mahsus motorlu taĢıtların egzoz gazı emisyonlarının
belirlenmesi esasları ile çevre ve insan sağlığının korunması açısından iç su taĢıtları, karayolu
dıĢındaki hareketli makineler, tarım ve orman traktörleri dahil olmak üzere pozitif ateĢlemeli
ve sıkıĢtırma ateĢlemeli içten yanmalı motorlu araçlarda kullanılacak olan yakıtların teknik
özelliklerini kapsar.
(2) Elektrikli ve hibrit elektrikli araçlar ile hidrojen yakıtlı araçlar ve hava alanlarında
bulunan özel kullanıma haiz plakasız araçlar bu Yönetmelik kapsamı dıĢındadır.
Dayanak
MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik, 9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanununun Ek-4
üncü maddesine, 29/6/2011 tarihli ve 644 sayılı Çevre ve ġehircilik Bakanlığı TeĢkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 8 inci maddesine, 29/6/2001 tarihli ve
4703 sayılı Ürünlere ĠliĢkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanuna
ve 4/12/2003 tarihli ve 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanununa dayanılarak hazırlanmıĢtır.
Tanımlar ve kısaltmalar
MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;
a) AB: Avrupa Birliğini,
b) Absorbsiyon katsayısı: Duman koyuluğunu gösteren ve egzoz gazı içinden geçen
ıĢığın soğurması ile ölçülen katsayıyı,
c) Araç muayene istasyonu: Araçların niteliklerinin tespit ve kontrol edildiği, bunun için
gerekli cihaz ve personeli bulunan, araç muayenesinin yapıldığı ve muayene kanallarının
olduğu tesisleri,
ç) AT: Avrupa Topluluğunu,
d) Bakanlık: Çevre ve ġehircilik Bakanlığını,
e) Benzin: EPDK tarafından ilgili mevzuatı uyarınca belirlenen tanımı,
f) CNG: SıkıĢtırılmıĢ doğal gazı,
g) Denetim yetkilisi: Çevre Kanununun 12 nci maddesinin birinci fıkrasına göre
Bakanlık veya Ġl Müdürlüğü veya yetki devri yapılan kamu kurum ve kuruluĢlarının yetkili
personelini,
ğ) Duman: TaĢıtın egzoz borusundan çıkan, tam yanmıĢ veya yanmamıĢ yakıt
zerrelerinin meydana getirdiği siyah, gri-beyaz veya mavi renkli aerosolü,
h) Duman koyuluğu: Tam Ģeffaf gaz için duman koyuluğu % 0, ıĢığı tamamen absorbe
eden geçirgen olmayan gaz için ise % 100 olmak üzere, egzoz gazı içerisinde bulunan Ģeffaf
olmayan parçacıkların gazdan geçen ıĢığın aydınlatma Ģiddetini, yani aydınlanan birim yüzey
için ıĢık akıĢını azaltma yüzdesini,
ı) Egzoz gazı: Bir motorlu taĢıtın egzoz borusundan çıkan gazı,
i) Egzoz gazı kirleticileri: Egzoz gazında bulunan ve çevreyi kirleten bileĢenleri,
j) Egzoz gazı emisyon ölçüm pulu: Trafikte seyreden taĢıtlar için yapılan egzoz gazı
ölçümü sonunda, ölçüm sonucu uygun olan taĢıtlara verilen pulu,
k) Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi: Formatı Bakanlıkça belirlenen ve
yayımlanan egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonlarına egzoz gazı emisyon ölçüm yapabilme
yetkisi veren ve Ġl Müdürlükleri tarafından düzenlenen belgeyi,
l) EPDK: Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunu,
m) Geçici iĢletme yetki belgesi: Her bir araç muayene istasyonu için UlaĢtırma,
Denizcilik ve HaberleĢme Bakanlığı tarafından iĢleticiye verilen bir yıl süre ile geçerli
belgeyi,
n) Ġç su: Tabii ve suni göller, baraj gölleri dalyan ve nehirleri,
o) Ġç su aracı: Ġç sularda yük ve yolcu taĢımak için kullanılan her türlü tekne ile balıkçı
tekneleri,
ö) Ġç su araçları dahil, karayolu dıĢında kullanılan hareketli makineler tarım ve orman
traktörlerinde kullanılan yakıt (gaz/petrol yağı): EPDK tarafından ilgili mevzuatı uyarınca
belirlenen tanımı,
p) Ġl müdürlüğü: Çevre ve ġehircilik Ġl Müdürlüğünü,
r) ĠĢletme yetki belgesi: Her bir araç muayene istasyonu için iĢleticinin geçici iĢletme
yetki belgesini almasını müteakip en geç bir yıl içinde ilgili muayene istasyonunun Türk
Akreditasyon Kurumuna akredite ettirilmesi halinde, UlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme
Bakanlığı tarafından verilecek belgeyi,
s) Karayolu: Trafik için kamunun yararlanmasına açık olan arazi Ģeridi, yol, otoyol,
köprüler ve benzeri yapı ve alanları,
Ģ) Katalitik dönüĢtürücü: Egzoz gazındaki kirleticileri zararsız veya daha az zararlı
bileĢenlere dönüĢtürmek amacıyla bir taĢıtın egzoz sistemine yerleĢtirilen reaktörü,
t) Lambda değeri: Gerçek hava/yakıt oranının, teorik hava/yakıt oranına bölünmesi ile
bulunan değeri,
u) LNG: SıvılaĢtırılmıĢ doğal gazı,
ü) LPG: SıvılaĢtırılmıĢ petrol gazını,
v) LPG veya NG yakıt kullanan taĢıt: Tahrik sisteminde LPG veya CNG, LNG
kullanımı için özel teçhizat ile donatılmıĢ bir taĢıtı,
y) Motorin (Dizel Yakıt): EPDK tarafından ilgili mevzuatı uyarınca belirlenen tanımı,
z) Motorlu taĢıt: Karayolunda insan, hayvan ve yük taĢımaya yarayan ve makine
gücüyle yürütülen aracı/taĢıtı,
aa) Motorlu taĢıt egzoz gazı emisyon ruhsatı: Trafikte seyreden taĢıtlar için yapılan
egzoz gazı ölçümü sonunda, ölçüm sonucu uygun olan taĢıtlara verilen egzoz gazı emisyon
ölçüm pulunun yapıĢtırıldığı ruhsat belgesini,
bb) NG: Doğal gazı,
cc) OBD sistemi: Bilgisayar hafızasında bulunan arıza kodları vasıtasıyla muhtemel
hata alanını tanımlayabilen, emisyon kontrolü için kullanılan araç üzerindeki teĢhis sistemini,
çç) Pozitif ateĢlemeli benzin motorlu taĢıt: Benzin ile çalıĢan, buji ateĢlemeli motora
sahip taĢıtı,
dd) Protokol: Ġçeriği Bakanlıkça belirlenen Çevre ve ġehircilik Ġl Müdürü ile egzoz
emisyon ölçümünü gerçekleĢtirecek istasyon yetkilisi arasında imzalanan sözleĢmeyi,
ee) SıkıĢtırma ateĢlemeli dizel motorlu taĢıt: Dizel yakıtı ile çalıĢan, sıkıĢtırma ile
ateĢlemeli motora sahip taĢıtı,
ff) TaĢıt sahibi: TaĢıt için adına yetkili idarece tescil belgesi verilmiĢ veya sahiplik veya
satıĢ belgesi düzenlenmiĢ kiĢiyi veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satıĢta alıcı sıfatıyla sicilde
kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet
veya rehin alan kiĢi ile ilgili tarafından baĢka bir kiĢinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi
kendisine ait olmak üzere iĢlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilen
kiĢiyi,
gg) Trafik zabıtası: 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda
trafik zabıtası olarak belirtilen görevlileri,
ğğ) Yetkili egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonu: Bakanlıktan egzoz gazı emisyon
ölçüm yetki belgesi alınarak motorlu taĢıtların egzoz gazı emisyon ölçümlerinin yapıldığı; TS
12047 Yetkili Servisler-Motorlu Araçlar Ġçin-Kurallarını sağladığını Türk Standartları
Enstitüsünce verilen Hizmet Yeterlilik Belgesi ile belgeleyen sabit yetkili servis istasyonları
ile TS EN ISO/IEC 17020 ÇeĢitli Tipteki Muayene KuruluĢların ÇalıĢtırılmaları Ġçin Genel
Kriterler Standardını sağladığını Akreditasyon Sertifikası ve kapsamı ile belgeleyen ve
UlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanlığının yetki verdiği sabit veya sabit istasyona
bağlı çalıĢan seyyar araç muayene istasyonlarını,
ifade eder.
ĠKĠNCĠ BÖLÜM
TaĢıt Kategorileri ve Egzoz Gazı Emisyon Ölçümleri
TaĢıt kategorileri
MADDE 5 – (1) TaĢıt kategorileri aĢağıdaki gibidir:
a) Yolcu taĢımak için kullanılan ve sürücü koltuğu haricinde sekizden fazla koltuğu
olan dört tekerlekli motorlu taĢıtlar.
b) Yük taĢımak için kullanılan ve müsaade edilebilir maksimum ağırlığı 3500 kg’dan
fazla olan motorlu taĢıtlar.
c) Taksiler ve ambulanslar.
ç) Normal olarak karayolunda yük taĢımak için kullanılan ve azami müsaade edilebilir
ağırlığı 3500 kg’dan az olan tarım ve orman traktörleri haricindeki en az dört tekerlekli
motorlu taĢıtlar.
d) Yolcu taĢımak için kullanılan ve sürücü koltuğu haricinde en fazla sekiz koltuğu olan
en az dört tekerlekli motorlu taĢıtlar.
(2) Birinci fıkranın (a) ve (b) bentlerinde yer alan taĢıtlar ağır araçlar; (c), (ç) ve (d)
bentlerinde yer alan taĢıtlar ise hafif araçlar sınıfına girer.
Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesinin verilmesi ve kullanılmasına iliĢkin
kriterler
MADDE 6 – (1) Bu Yönetmelikte belirlenen Ģartları sağlayan egzoz gazı emisyon
ölçüm istasyonlarına il müdürlüklerince düzenlenmiĢ egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi
verilir. Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi, yalnızca yetki belgesi üzerinde belirtilen
adresteki ölçüm istasyonu için geçerlidir. Yetki belgesi verilmiĢ olan araç muayene
istasyonları dıĢındaki sabit istasyon yetkilileri seyyar araçlarla egzoz gazı emisyon ölçümü
yapamazlar.
(2) Sabit bir araç muayene istasyonuna bağlı olarak çalıĢan ve ayrı olarak egzoz gazı
emisyon ölçüm yetki belgesi verilmiĢ seyyar araç muayene istasyonları, sabit yetkili egzoz
gazı emisyon ölçüm istasyonu bulunmayan ilçe, bucak, belde ve köylerde egzoz gazı emisyon
ölçümü yaparlar.
Egzoz gazı emisyon ölçümü yaptırma periyotları
MADDE 7 – (1) TaĢıtlar, bu Yönetmeliğin 5 inci maddesinde belirtilen kategoriler esas
alınmak kaydıyla cinslerine, kullanım amaç ve Ģekillerine uygun olarak aĢağıda belirtilen
periyotlarda egzoz gazı emisyon ölçümüne tabi tutulur:
a) Hususi ve resmi otomobiller ilk üç yaĢ sonunda ve devamında her iki yılda bir.
b) Diğer motorlu taĢıtlar ilk bir yaĢ sonunda ve devamında yılda bir.
Egzoz gazı emisyon ölçüm esasları ve sınır değerleri
MADDE 8 – (1) Pozitif ateĢlemeli benzin motorlu taĢıtların egzoz gazı emisyon
ölçümünde aĢağıdaki usul ve esaslar ile sınır değerler uygulanır:
a) GeliĢmiĢ bir emisyon kontrol sistemi ile kontrol edilmeyen egzoz gazı
emisyonlarında;
1) Sızdırma olup olmadığının kontrolü için motorlu taĢıtın egzoz sisteminin ilgili
parçalarının gözle muayenesi yapılır.
2) Motor yüksüz rölanti devrinde iken ölçülen egzoz gazındaki karbonmonoksit miktarı
Ek-1’ de verilen Tablo-1’ deki sınır değeri geçemez.
b) GeliĢmiĢ bir emisyon kontrol sistemi ile kontrol edilen egzoz gazı emisyonlarında:
1) Sızdırma olup olmadığının kontrolü için motorlu taĢıtın egzoz sisteminin ilgili
parçalarının gözle muayenesi yapılır.
2) Egzoz gazında lambda değeri ve karbonmonoksit miktarı ölçülür. Lambda değeri
1±0,03 aralığında olmak kaydıyla ölçülen karbonmonoksit miktarı Ek-1’de verilen Tablo-1
deki sınır değeri geçemez.
c) Bu fıkrada belirtilen gruba giren yanma sisteminde LPG, CNG veya LNG kullanan
ve egzoz sisteminde katalitik dönüĢtürücü ve benzeri emisyon kontrol donanımı olan/olmayan
pozitif ateĢlemeli motorlu taĢıtların egzoz gazı emisyonu ölçümü LPG, CNG veya LNG ile de
tekrarlanmalı ve lambda değeri 1±0,03 aralığında olmak kaydıyla karbonmonoksit miktarı Ek1’de verilen Tablo-1 deki sınır değeri geçemez.
(2) SıkıĢtırma ateĢlemeli dizel motorlu taĢıtların egzoz gazı emisyon ölçümünde
aĢağıdaki usul ve esaslar ile sınır değerler uygulanır:
a) Vites boĢta ve debriyaj kavramadayken serbest ivme süresince yani yüksüz rölantiden
kesme hızına kadar gaza basılarak egzoz gazının duman koyuluğu ölçümü yapılır. Mekanik
pompalı taĢıtlarda, ölçümler öncesinde taĢıtın püskürtme pompasında bulunması gereken
mühür kontrol edilir.
b) Ölçüm, taĢıtın ön hazırlığı olmaksızın da yapılabilir, ancak güvenlik nedeniyle
motorun ısınmıĢ ve mekanik durumunun tatmin edici durumda olduğu kontrol edilir. TaĢıtın
ön hazırlığı aĢağıdaki gibi yapılır:
1) Motor tamamen ısınmıĢ olmalıdır, motor ısınmamıĢ ise, motorun normal çalıĢma
sıcaklığına eriĢmesi beklenir.
2) Egzoz sistemi, en az üç serbest ivme çevrimi veya eĢ değer bir yöntem ile temizlenir.
c) Ölçümler yapılırken:
1) Sızdırma olup olmadığının kontrolü için motorlu taĢıtın egzoz sisteminin ilgili
parçalarının gözle muayenesi yapılır.
2) Motorun ve takılmıĢ herhangi bir turbo-beslenme (turbo-Ģarj) tertibatının, her bir
serbest ivme çevrimi baĢlatılmadan önce rölantide olması gerekir. Ağır tonajlı dizel araçlar
için ise bu durum, gaz pedalının serbest bırakılmasından sonra en az 10 saniyelik bir bekleme
yapılmasını gerektirir.
3) Her bir serbest ivme çevrimini baĢlatmak için, püskürtme pompasından azami
besleme sağlamak amacıyla gaz pedalına, tam ve devamlı olarak, fakat sert olmayacak bir
Ģekilde basılır.
4) Her bir serbest ivme çevrimi sırasında, gaz pedalı serbest bırakılmadan önce, motor,
kesme hızına eriĢmiĢ olmalıdır. Otomatik vitesli taĢıtlarda ise, motor üreticisi tarafından
belirlenmiĢ hıza veya böyle bir bilgi yoksa kesme hızının üçte ikisine eriĢmiĢ olmalıdır.
Motorun kesme hızına ulaĢtığı, motor hızı gözlenerek veya gaz pedalına ilk basma ile serbest
bırakma arasında yeterli bir süre geçmesine izin verilerek kontrol edilir. Bu Yönetmeliğin 5
inci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde belirtilen taĢıt kategorileri için bu süre
en az iki saniyedir.
ç) Dizel motorlu taĢıtlarda, absorpsiyon katsayısı Ek-1’de verilen Tablo-2’deki sınır
değeri geçemez.
d) En son üç serbest ivme çevriminin aritmetik ortalaması sınır değeri aĢıyorsa, taĢıtlar
baĢarısız kabul edilir.
Egzoz gazı emisyon ölçüm sonuçları
MADDE 9 – (1) Egzoz gazı emisyon ölçüm yöntemleri ve sonuçları bu Yönetmelikte
tanımlanan standartlara ve sınır değerlere uygun olmak zorundadır. Egzoz gazı emisyon
ölçüm sonucu uygun olan taĢıt sahibine, sadece Bakanlık tarafından bastırılan egzoz gazı
emisyon ölçüm pulu ve egzoz gazı emisyon ruhsatı, bedeli karĢılığında verilir. Egzoz gazı
emisyon ölçümü yapılmayan veya sınır değerleri sağlamayan hiçbir araca egzoz gazı emisyon
ölçüm pulu verilmez ve motorlu taĢıt egzoz gazı emisyon ruhsatı onaylanmaz.
Egzoz gazı emisyon ölçüm pulu ve motorlu taĢıt egzoz gazı emisyon ruhsatı
MADDE 10 – (1) Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi verilen egzoz gazı emisyon
ölçüm istasyonlarına egzoz gazı emisyon ölçüm pulu ve motorlu taĢıt egzoz gazı emisyon
ruhsatı il müdürlüklerince verilir.
(2) Egzoz gazı emisyon ölçüm pulu bedeli ve motorlu taĢıt egzoz gazı emisyon ruhsatı
bedeli her yılın Aralık ayında Bakanlıkça belirlenir. Bakanlığın belirlediği bedelden farklı bir
bedel uygulanamaz. Egzoz gazı emisyon ölçüm pulu bedelinin Bakanlığa ait olan kısmı
Bakanlığa ait döner sermaye bütçesine gelir kaydedilir. Motorlu taĢıt egzoz gazı emisyon
ruhsatı ilk kez verildiğinde veya yenilendiğinde bedeli karĢılığı verilir ve bedelinin tamamı
Bakanlığa ait döner sermaye bütçesine gelir kaydedilir.
(3) TaĢıtın el değiĢtirmesi durumunda egzoz gazı emisyon ölçüm pulunun geçerlilik
süresi değiĢmez. Aracın plakasının da değiĢtirildiği durumlarda eski plakaya ait ruhsatın
fotokopisi denetim görevlisine beyan edilir.
(4) Yıl sonu itibariyle istasyon yetkilisine ait iĢlem görmemiĢ pul ve ruhsatların takip
eden yılda kullanılabilmesi için, fark bedelinin her yıl Ocak ayında belirlenmesi gerekir. Fark
bedeli belirlenirken; istasyon yetkilileri bir önceki yıl aldıkları egzoz gazı emisyon ölçüm
pulları ve ruhsatlarına iliĢkin makbuz, iĢlem görmemiĢ egzoz gazı emisyon ölçüm pulları ve
ruhsatları, Aralık ayına ait egzoz gazı emisyon ölçüm izleme çizelgesi ile birlikte il
müdürlüğüne müracaat eder. Belirlenen fark bedeli istasyon yetkilisi tarafından Bakanlığın
Döner Sermaye ĠĢletmesi Müdürlüğü hesabına yatırılır.
(5) Olası bir pul kaybı halinde, kaybolan pulların seri numaraları yetkili egzoz gazı
emisyon ölçüm istasyonları tarafından il müdürlüğüne bildirilir. Kaybolan pulların seri
numaraları il müdürlüğü internet sayfasında yayımlanır.
(6) Ölçüm sonucu uygun çıkmayan taĢıt için ayrılan ve otuz gün içinde alınmayan pullar
ile pul yapıĢtırılacak yeri kalmayan ruhsatlar, il müdürlüğü tarafından en az biri Ģube müdürü,
biri teknik personel olmak üzere toplam 3 personel huzurunda yakılarak veya kesilerek imha
edilir, tutanak altına alınır ve tutanak il müdürlüklerinde saklanır.
Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi
MADDE 11 – (1) Egzoz gazı emisyonu ölçüm istasyonu yetkilisince; TS 12047 Hizmet
Yeterlilik Belgesi veya TS EN ISO/IEC 17020 Akreditasyon Sertifikası ve kapsamı ile
UlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanlığının verdiği ĠĢletme Yetki Belgesi ve ĠĢyeri
Açma ve ÇalıĢma Ruhsatının kurumca veya noter onaylı bir sureti, imza sirkülerinin noter
onaylı sureti, egzoz gazı emisyon ölçümünde çalıĢtırılacak personelin eğitim belgeleri sureti,
görev tanımı ve ölçüm talimatı, egzoz gazı emisyon ölçüm cihazının teknik özellikleri ile
muayenesine yönelik belgeler ile birlikte istasyonun bulunduğu yerdeki il müdürlüğüne
müracaat edilir. Müracaatı takiben il müdürlüğü tarafından istasyon yerinde incelenir. Bu
Yönetmelikte belirtilen Ģartların sağlanması halinde, istasyon yetkilisi ve il müdürü arasında
bir yıl süreli protokol imzalanır. Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi ücretinin Bakanlığın
Döner Sermaye ĠĢletmesi Müdürlüğü hesabına yatırılmasından sonra, egzoz gazı emisyon
ölçüm yetki belgesi düzenlenir. Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi il müdürü tarafından
imzalanır. Belgenin geçerlilik süresi düzenlendiği tarihten itibaren üç yıldır.
(2) Protokoller, egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesinin geçerlilik süresi dikkate
alınarak, her yıl Ocak ayında yeniden düzenlenir. Ocak ayında protokolün yenilenmemesi
durumunda istasyonun mevcut yetki belgesi iptal olur.
(3) Egzoz gazı emisyon ölçümü yapmak isteyen sabit veya sabit istasyona bağlı çalıĢan
seyyar araç muayene istasyonları, UlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanlığınca verilen
ĠĢletme Yetki Belgesini alıncaya kadar, Geçici ĠĢletme Yetki Belgesinin verildiği kurumca
veya noter onaylı bir sureti ile il müdürlüğüne baĢvurdukları takdirde egzoz gazı emisyon
ölçüm yetki belgesi düzenleme iĢlemleri bu maddeye göre yürütülür. Ġlgili akreditasyon
sağlandıktan sonra, istasyona verilen Egzoz Gazı Emisyon Ölçüm Yetki Belgesinin
geçerliliğinin devamı için, ĠĢletme Yetki Belgesi ve TS EN ISO/IEC 17020 Akreditasyon
Sertifikası ve kapsamının verildiği kurumca veya noter onaylı suretleri en geç yirmi gün
içerisinde Ġl müdürlüğüne sunulmak zorundadır. Geçici ĠĢletme Yetki Belgesi iptal edilen ve
ĠĢletme Yetki Belgesi alamayan araç muayene istasyonlarının egzoz gazı emisyon ölçüm
yetki belgesi iptal iĢlemleri bu maddeye göre yürütülür.
(4) Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi sadece bir istasyon için geçerlidir.
(5) Süresi biten egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgeleri, istasyon yetkilisinin talebi
doğrultusunda ve bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen esaslar dikkate alınarak, bu
Yönetmelikte belirtilen Ģartların sağlanması halinde, bedeli karĢılığında yeniden düzenlenir.
Egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonlarındaki faaliyetlerin sürekliliğinin sağlanması için
yeniden egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi düzenlenmesi talepleri geçerlilik süresi
bitmeden en az otuz gün önceden il müdürlüğüne yapılır. Ġstasyon yetkilisi yeniden belge
düzenlenmesi için müracaat etmemesi durumunda, yeniden egzoz gazı emisyon ölçüm yetki
belgesi düzenleninceye kadar faaliyetini durdurur, istasyon yetkilisi elinde bulunan pul ve
ruhsatları kullanmayacağına dair taahhüdü ve yetki belgesi talebi ile birlikte il müdürlüğüne
müracaat eder. Yetki belgesi yeniden düzenlenmeyecek ise pul ve ruhsatlar il müdürlüğüne
teslim edilir.
(6) ġirket sahibi aynı kalmak suretiyle yetkili istasyonun isim veya adresinde değiĢiklik
yapılması durumunda, yeniden protokol yapılır ve yeni egzoz gazı emisyon ölçüm yetki
belgesi düzenlenir.
(7) Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesinin, istasyondan ayrı olarak tek baĢına
devredilmesi mümkün değildir. Yetkili egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonunun satıĢ veya
kiralama yoluyla el değiĢtirmesi halinde, değiĢiklik en geç yirmi gün içinde istasyonun
bulunduğu yerdeki il müdürlüğüne bildirilir. Ġl müdürlüğünce mevcut belge iptal edilir ve
yeni malik veya zilyet ile il müdürü arasında yeniden protokol yapılır ve egzoz gazı emisyon
ölçüm yetki belgesi düzenlenir.
(8) Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesinin tahrip olması durumunda tahrip olan
yetki belgesi ile, kaybolması veya çalınması durumunda ise cumhuriyet baĢsavcılığından
alınmıĢ müĢteki ifade tutanağı ve yerel veya ulusal bir gazeteye verilen kayıp ilanı ile birlikte
en geç yirmi gün içinde istasyonun bulunduğu yerdeki il müdürlüğüne baĢvurulur. Ġl
müdürlüğü tarafından, tahrip olan veya kaybolan, çalınan yetki belgesi süresi kadar, aynı
numara ile yetki belgesi düzenlenir ve belge bedeli alınmaz.
(9) Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi bedeli her yılın Aralık ayında Bakanlıkça
belirlenir ve ilan edilir. Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi bedelleri Bakanlık döner
sermaye bütçesine gelir kaydedilir.
(10) Yetki belgesi iptal olan istasyonların yetki belgeleri ile iĢlem görmemiĢ ölçüm pulu
ve ruhsatları istasyonun bulunduğu yerdeki il müdürlüğüne teslim edilir. ĠĢlem görmemiĢ pul
ve ruhsat bedeli istasyon yetkilisine iade edilir.
(11) Bu Yönetmelikte belirtilen esaslar çerçevesinde yetki belgesi verilen, yetki belgesi
yenilenen, faaliyeti durdurulan ve yetki belgesi iptal edilen istasyonların isim ve iletiĢim
bilgileri il müdürlüğünce Bakanlığa bildirilir.
Yetkili servis istasyonlarına akreditasyon Ģartı
MADDE 12 – (1) Bu Yönetmeliğin 11 inci maddesinde belirtilen gerçek ve tüzel
kiĢilerin çalıĢtırdığı sabit yetkili servis istasyonlarından 31/12/2016 tarihinden sonra, TS
12047 standardına göre Türk Standardları Enstitüsünden alınan Hizmet Yeterlilik Belgesi
yerine, egzoz emisyon ölçüm prosedürünü de içine alacak Ģekilde TS EN ISO/IEC 17020
Standardına göre Türk Akreditasyon Kurumundan alınmıĢ akreditasyon belgesi ve kapsamı
istenir.
Egzoz gazı emisyon ölçüm cihazları kriterleri
MADDE 13 – (1) Pozitif ateĢlemeli benzin motorlu taĢıtların egzoz gazı emisyon
ölçümünde kullanılan egzoz gazı analiz cihazları ile sıkıĢtırma ateĢlemeli dizel motorlu
taĢıtların egzoz gazı duman koyuluğu ölçümünde kullanılan cihazların Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığınca yayımlanmıĢ bulunan yasal metroloji mevzuatı kapsamında; ilgili
teknik düzenlemesine göre tip onayları alınmıĢ, muayene iĢlemleri, muayene iĢaretleri
ve/veya damgalama iĢlemleri yapılmıĢ ve onaylanmıĢ veya muayene kuruluĢu ile iĢlemleri
tamamlanmıĢ olarak piyasaya arz edilmiĢ olmaları gerekir.
(2) Piyasaya arz edilen ve/veya kullanıma sunulan birinci fıkrada belirtilen cihazların
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca yayımlanan yasal metroloji mevzuatı kapsamında
muayenelerinin yaptırılarak damgalattırılması gerekmektedir.
(3) Ölçüm cihazına üreticisinin belirlediği ekipman dıĢında; ek ekipman, hortum, filtre
gibi emiĢ hattını bozacak ve egzoz gazına ilaveten hava çekecek herhangi bir ek düzenleme
yapılamaz.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Yükümlülükler
Motorlu kara taĢıt sahibinin yükümlülüğü
MADDE 14 – (1) Çevre Kanununun Ek-4 üncü maddesi uyarınca, motorlu taĢıt sahibi,
taĢıtının egzoz gazı emisyon ölçümlerini bu Yönetmeliğin 7 nci maddesinde belirtilen
periyotlarda yaptırmak ve taĢıtının egzoz gazı emisyonlarının bu Yönetmeliğin 8 inci
maddesinde belirtilen sınır değerlere uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür.
(2) Egzoz gazı emisyon ölçüm sonucu, sınır değerlere uygun çıkmayan taĢıt sahibi,
taĢıtının gerekli bakımını ve egzoz gazı emisyon ölçümünü otuz gün içerisinde yaptırmakla ve
bu Yönetmelikle belirlenen standartları sağlamakla yükümlüdür. TaĢıt sahibi otuz gün
içerisinde aynı istasyonda ilk ölçümden sonra yapılacak en fazla 2 ölçüm için ücret ödemez. 3
üncü ölçümden sonra ölçüm ücreti tam olarak alınır.
(3) TaĢıt sahibi, egzoz gazı emisyon ölçüm pulunun ilgili bölüme yapıĢtırıldığı motorlu
taĢıt egzoz emisyon ruhsatını taĢıtında bulundurmak ve istenildiğinde denetim yetkilisine
ibraz etmek zorundadır. Egzoz gazı emisyon ölçümlerinin devamının takibi amacıyla, ruhsatın
üzerinde egzoz gazı emisyon ölçüm pulu yapıĢtırma yeri dolana kadar tahrifat olmaksızın
saklanması ve denetimlerde ibraz edilmesi zorunludur.
Yetkili egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonu yetkilisinin yükümlülüğü
MADDE 15 – (1) Ġstasyon yetkilisi:
a) Egzoz gazı emisyon ölçümü iĢlemlerini bu Yönetmeliğin 8 inci ve 9 uncu
maddelerindeki hükümlere göre yürütmekle yükümlüdür.
b) Egzoz gazı emisyon ölçümünü yaptıktan sonra sonuçları bu Yönetmeliğin 8 inci
maddesinde belirtilen sınır değerlere uygun çıkan taĢıt sahibine, mevcut motorlu taĢıt egzoz
gazı emisyon ruhsatında pul için ayrılan yere egzoz gazı emisyon ölçüm pulunu yapıĢtırıp,
Ģirket kaĢesiyle onayladıktan sonra, egzoz gazı emisyon ölçüm cihazı çıktısı ile birlikte
vermekle yükümlüdür. Ölçüm sonucu uygun çıkmayan taĢıtlara ve/veya ölçüm yapmadığı
periyotlara ait egzoz gazı emisyon ölçüm pul ve ruhsatı düzenleyemez. Ölçüm sonucu uygun
çıkmayan taĢıtlar için otuz gün içinde ilk ölçümden sonra yapılacak en fazla 2 ölçüm için
ücret almaz. TaĢıt sahibi için ayrılan pulların otuz günlük süre içinde alınmaması halinde
pulları il müdürlüğüne teslim eder.
c) Motorlu taĢıt egzoz gazı emisyon ruhsatında egzoz gazı emisyon ölçüm pulu
yapıĢtırılacak yer kalmadıysa, bedeli karĢılığında yeni motorlu taĢıt egzoz gazı emisyon
ruhsatı düzenlemekle yükümlüdür.
ç) Pul yapıĢtırılacak yeri kalmayan ruhsatları, araç sahibinden alır, otuz günlük
periyotlar halinde il müdürlüğüne iade eder. TaĢıt sahiplerince ruhsatların teslim edilememesi
durumunda, istasyon yetkilisi, taĢıt sahibi ile arasında tutanak tanzim eder, tutanakları otuz
günlük periyotlar halinde il müdürlüğüne teslim eder.
d) Egzoz gazı emisyon ölçüm cihazından iki çıktı alarak yazılı sonuçların bir nüshasını
taĢıt sahibine verir. Ölçüm cihazlarından alınan çıktılarda ölçüm sonuçlarının yanı sıra bu
Yönetmelikte belirlenmiĢ sınır değerler, verilen pul seri numarası, ruhsat seri numarası, ölçüm
tarihi, ölçüm saati, aracın plakası, yaĢı, ölçüm istasyonunun adı ve adresine iliĢkin bilgilerin
bulunması ve bu bilgilerin tamamının bilgisayar ortamında hazırlanmıĢ olması zorunludur.
Egzoz gazı emisyon ölçüm cihazından aldığı çıktının diğer nüshasını, ölçüm istasyonunda
bilgisayar ve yazılı ortamda iki yıl süre ile saklamakla yükümlüdür.
e) Çift yakıt kullanan motorlu taĢıtlarda egzoz gazı emisyon ölçümünü her iki yakıta
göre yapar ve tek bir ölçüm ücreti alır. Her iki yakıta ait ölçüm sonuçlarının bu Yönetmeliğe
uygun çıkması halinde pul verir.
f) Egzoz gazı emisyon ölçümü yaptığı taĢıtlara iliĢkin Bakanlıkça istenen bilgileri aylık
olarak il müdürlüğüne göndermekle yükümlüdür.
g) Egzoz gazı emisyon ölçüm cihazlarının bu Yönetmeliğin 13 üncü maddesinde
tanımlanan esaslara uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür. Bunun yanı sıra, egzoz gazı
emisyon ölçümünde kullandığı cihazların teknik özellikleri ile ilgili belgeler ve cihazların
periyodik bakım ve muayenelerinin yaptırıldığına dair raporları, il müdürlüğüne bildirmek ve
yapılacak denetimlerde denetim yetkililerine ibraz etmek zorundadır.
ğ) Kendisine ait yetki belgesini baĢka bir iĢletmeye veremez, kullandıramaz veya baĢka
bir iĢletmeye ait pulları kullanamaz.
h) Ġstasyonunun isim değiĢikliğini, devrini, adres değiĢikliğini, yetkili servis firmasıyla
anlaĢmasının bittiğini veya TS 12047/TS EN ISO/IEC 17020 Belgeleri üzerinde yapılan her
türlü değiĢikliği ve bahsi geçen değiĢikliklerin yapıldığı güncellenmiĢ TS 12047/TS EN
ISO/IEC 17020 Belgelerini il müdürlüğüne en geç yirmi gün içinde bildirmek zorundadır.
Gerekli iĢlemler bu Yönetmeliğin 11 inci maddesi çerçevesinde yürütülür.
ı) TS EN ISO/IEC 17020 Akreditasyon Sertifikasını haiz araç muayene istasyonunun
faaliyetinin geçici/daimi olarak durdurulması halinde, bu durumu il müdürlüğüne derhal
bildirir.
i) TS 12047 kapsamında Türk Standardları Enstitüsü tarafından verilen Hizmet
Yeterlilik Belgesi veya TS EN ISO/IEC 17020 Akreditasyon Sertifikası ve kapsamı ve/veya
bu belge kapsamında UlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanlığı tarafından verilen
ĠĢletme Yetki Belgesinin iptal edilmesi halinde il müdürlüğüne derhal bildirir.
j) Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesinin tahrip olması, kaybolması veya çalınması
durumunda en geç yirmi gün içinde il müdürlüğüne baĢvurmak zorundadır.
k) Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesini ve egzoz gazı emisyon ölçüm pulu ve
motorlu taĢıt egzoz gazı emisyon ruhsat bedelini istasyon içerisinde görülebilecek bir yere
asmakla yükümlüdür.
l) Bakanlıkça Ģablonu belirlenen “Çevre ve ġehircilik Bakanlığından Yetkili Egzoz Gazı
Emisyon Ölçüm Ġstasyonu” ibaresinin yer aldığı bir tabelayı istasyon dıĢında motorlu taĢıt
sahiplerinin görebileceği bir yere koymakla/asmakla yükümlüdür. Egzoz gazı emisyon
ölçümlerine yönelik olarak bu ibarenin dıĢında, herhangi bir ifade içeren tabela, ilan, reklam
veya afiĢ koyamaz/asamaz.
m) Egzoz gazı emisyon ölçümü için, yetkili her egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonunda
en az iki ölçüm personeli çalıĢtırmak zorundadır. Egzoz gazı emisyon ölçümünde çalıĢtırılan
personelin; en az meslek liselerinin teknik eğitim veren motor, makine, elektrik, elektronik,
kimya veya fizik bölümlerinden veya yüksekokulların teknik eğitim veren bölümlerinden
mezun olması veya en az lise mezunu ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından verilen motor,
makine, elektrik, elektronik, kimya veya fizik konularındaki teknik eğitimleri almıĢ olması
gerekir. Ayrıca, her iki personelin de egzoz gazı emisyon ölçümü konusunda eğitim
aldıklarına dair belgeye sahip olması gerekir.
n) Egzoz gazı emisyon ölçümü yapan personelin görev tanımı ile ölçüm talimatını
hazırlamakla yükümlüdür.
o) Yetkili egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonunun, konumu itibariyle araç giriĢ çıkıĢına
uygun olarak iĢletilmesini sağlar.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan yükümlülüklerin yerine getirilmediğinin tespiti halinde
bu Yönetmeliğin 17 nci maddesine göre iĢlem yapılır.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Denetim ve Yaptırımlar
TaĢıtların denetimi ve uygulanacak cezalar
MADDE 16 – (1) Bu Yönetmeliğin 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde
tanımlanan denetim yetkilileri; taĢıtların egzoz gazı emisyon ölçüm pulu olup olmadığını ve
gerektiğinde ölçüm cihazları ile taĢıtın egzoz gazı emisyon ölçümünü yaparak sınır değerlerin
sağlanıp sağlanmadığını trafik zabıtaları ile müĢterek denetler.
(2) Trafik zabıtası kendi mevzuatı kapsamında yaptığı denetimler sırasında taĢıtların
egzoz gazı emisyon ölçüm pulu olup olmadığını da denetler. Denetim sonuçları il
müdürlüğüne bildirilir.
(3) Denetimlerde; egzoz gazı emisyon ölçümü yaptırılmadığının ve/veya egzoz gazı
emisyon ölçüm sonuçlarının bu Yönetmelikte belirtilen sınır değerlere aykırı emisyona sebep
olduğunun tespiti halinde, taĢıt sahibine Çevre Kanununun 20 nci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendine göre idari para cezası verilir. Ġdari yaptırım kararı ve ilgili tebligat
iĢlemleri 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanununa göre denetimin yapıldığı il
müdürlüğünce yürütülür.
(4) Denetim yetkililerince yapılan denetim sonuçları altı aylık periyotlarla Bakanlığa
bildirilir.
(5) Personel ve ölçüm cihazı açısından gerekli alt yapıya sahip il müdürlüklerince,
belediyeler ile kamu kurum ve kuruluĢlarından talep gelmesi ve gerekli görülmesi halinde bu
Yönetmeliğin 7 nci maddesinde belirtilen periyotlarda egzoz gazı emisyon ölçümü yapılır,
egzoz gazı emisyon ölçüm sonucu uygun olan taĢıt sahiplerine bu Yönetmeliğin 9 uncu
maddesinde belirtilen egzoz gazı emisyon ölçüm pulu ve egzoz gazı emisyon ruhsatı bedeli
karĢılığında verilir. Elde edilen gelir Bakanlığın Döner Sermaye ĠĢletmesi Müdürlüğü
hesabına yatırılır.
Yetkili egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonlarının denetimi
MADDE 17 – (1) Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi verilen istasyonlar bu
Yönetmelik hükümleri kapsamında Bakanlıkça veya il müdürlüğünce denetlenir. Ġl
müdürlüğünce yapılan denetim sonuçları yılda en az bir defa Bakanlığa bildirilir.
(2) Ölçüm istasyonlarında yapılacak denetim ve tespitlerde:
a) AĢağıda belirtilen;
1) Egzoz gazı emisyon ölçümü yapmadan egzoz gazı emisyon ölçüm pulu verilmesi,
2) Emisyon ölçüm sonuçları bu Yönetmelikte belirtilen sınır değerlere uygun çıkmadığı
halde egzoz gazı emisyon ölçüm pulu verilmesi,
3) Ölçüm cihazına ölçüm sonuçlarını etkileyecek Ģekilde müdahalede bulunulması,
4) Bakanlığın bastırmıĢ olduğu egzoz gazı emisyon ölçüm pulu/ruhsatı dıĢında
pul/ruhsat verilmesi,
5) Bakanlığın belirlediği pul bedelinden, farklı bir bedel uygulanması,
6) Egzoz gazı emisyon ölçüm pulu vermeksizin yerine firma kaĢesinin
kullanılması/kullandırılması,
7) Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi bulunan sabit istasyon tarafından seyyar
araçla ölçüm yapıldığı/yaptırıldığı ve/veya egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesinde
belirtilen adresten farklı bir adreste ölçüm yapılması,
8) Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesinde yer alan bilgilerde tahrifat yapılması,
9) Bu Yönetmeliğin 10 uncu maddesinin dördüncü fıkrasında belirtilen fark bedelinin
istasyon yetkilisi tarafından Bakanlığın Döner Sermaye ĠĢletmesi Müdürlüğü hesabına
yatırılmadan ölçümlerin yapılıp pul verilmeye devam edilmesi durumlarında,
yetkili istasyonların egzoz gazı emisyon ölçüm iĢlemleri derhal durdurulur, protokol il
müdürlüğünce tek taraflı olarak feshedilir ve yetki belgesi iptal edilir. Yetki belgesi iptal
edilen istasyona ait pul ve ruhsatlar ile bedellerine ait iĢlemler bu Yönetmeliğin 11 inci
maddesine göre yürütülür. Bu kapsamda, egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi iptal edilen
ölçüm istasyonlarına, yeniden egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi düzenlenmez.
b) Yazılı ölçüm sonucunun taĢıt sahibine verilmemesi, çift yakıt kullanan motorlu
taĢıtlarda her iki yakıta göre de egzoz gazı emisyon ölçümünün yapılmaması, egzoz gazı
emisyon ölçüm cihazlarına yönelik bu Yönetmeliğin 13 üncü maddesinin birinci fıkrasında
belirtilen esaslara uyulmadığının tespit edilmesi, araç muayene istasyonu faaliyetinin
daimi/geçici olarak durdurulduğu halde il müdürlüğüne bildirimde bulunulmaması ve
ölçümlere devam edilmesi, bu Yönetmeliğin 11 inci maddesinde belirtilen belgelerden
herhangi birinin iptal edilmesi ve il müdürlüğüne bildirimde bulunulmaması durumlarında,
istasyon yetkilisinin egzoz gazı emisyon ölçüm iĢlemleri derhal durdurulur, protokol il
müdürlüğünce tek taraflı olarak feshedilir ve yetki belgesi iptal edilir. Yetki belgesi iptal
edilen istasyona ait pul ve ruhsatlar ile bedellerine ait iĢlemler bu Yönetmeliğin 11 inci
maddesine göre yürütülür. Bu kapsamda, egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi iptal edilen
ölçüm istasyonlarına, yetki belgesinin iptal edildiği tarihten itibaren doksan gün boyunca
yeniden egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi düzenlenmez.
c) Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi verilen ölçüm istasyonuna ait egzoz gazı
emisyon pul ve/veya ruhsatların yetki verilen veya verilmeyen baĢka bir ölçüm istasyonu
tarafından kullanılması yasaktır. Bu durumların tespiti halinde:
1) Yetki belgesi olan her iki istasyonun da yetki belgesi doksan gün süre ile askıya
alınır. Ġstasyonun elinde bulunan pul ve ruhsatların kullanılmayacağına dair taahhüt alınır.
Taahhüdün yerine getirilmediğinin tespit edilmesi halinde, egzoz gazı emisyon ölçüm yetki
belgesi iptal edilir ve istasyonun yetki belgesi baĢvurusu bir yıl süre ile değerlendirmeye
alınmaz.
2) Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi bulunan bir istasyonun, yetki belgesi
olmayan bir istasyona ölçüm pulu veya ruhsatı vermesi halinde yetki belgesi iptal edilir ve her
iki istasyonun da yetki belgesi baĢvuruları değerlendirmeye alınmaz.
ç) Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi süresi dolduğu halde yetki belgesi
yenilenmemiĢ ve ölçümlere devam ettiği tespit edilen egzoz gazı emisyon ölçüm
istasyonlarına, tespit tarihinden itibaren doksan gün süre ile yetki belgesi düzenlenmez ve
yetki belgesi düzenleninceye kadar istasyona ait pul ve ruhsatlar il müdürlüğünce tutanakla
teslim alınır. Doksan günün sonunda bu Yönetmeliğin 11 inci maddesinde belirtilen esaslar
dikkate alınarak, bu Yönetmelikte belirtilen Ģartların sağlanması halinde, bedeli karĢılığında
yeniden egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi düzenlenir.
d) Bu Yönetmeliğin 15 inci maddesinin birinci fıkrasının (f), (j), (k), (l) ve (n)
bentlerinde belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi, yetki belgesi düzenlendikten
sonra; bu Yönetmeliğin 13 üncü maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen ölçüm cihazlarının
muayenesinin zamanında yaptırılmaması, bu Yönetmeliğin 11 inci maddesinde belirtilen
belgelerden herhangi birinin süresi dolduğu halde yenilenmemesi, yetkili ölçüm istasyonunun
isim, el değiĢtirme bilgilerinde olan değiĢikliklerin il müdürlüğüne bildirilmemesi, egzoz gazı
emisyon ölçümü yapan personelin sayı veya niteliklerinde Bakanlıkça belirlenen Ģartlara
uyulmadığının tespit edilmesi ve bu maddede tanımlanmayan ancak bu Yönetmelikte yer alan
diğer yükümlülüklere uyulmaması durumlarında, yetkili egzoz gazı emisyon ölçüm
istasyonunun faaliyeti il müdürlüğünce geçici olarak durdurulur ve yetkili istasyona verilmiĢ
olan egzoz gazı emisyon ölçüm pulları ve motorlu taĢıt egzoz gazı emisyon ruhsatları
tutanakla teslim alınır. Bu kusurların düzeltilmesi için istasyon yetkilisine yirmi gün süre
tanınır. Ġstasyon yetkilisi, bu süre içinde anılan hususları yerine getiremeyeceğini gerekçeli
olarak il müdürlüğüne bildirmesi ve uygun görülmesi halinde bir defaya mahsus olmak üzere
il müdürlüğünce yirmi gün ek süre verilir. Verilen süreler içinde kusurun düzeltilmesi halinde
tutanakla teslim alınan egzoz emisyon ölçüm pulları ve motorlu taĢıt egzoz gazı emisyon
ruhsatları istasyon yetkilisine iade edilir. Verilen sürelerin sonunda kusurun devamı halinde
bu Yönetmeliğin 11 inci maddesinde tanımlanan iĢlemler doğrultusunda yetki belgesi iptal
edilir, iĢlem görmemiĢ pul ve ruhsat bedelleri iĢlemleri ise yine aynı maddeye göre yürütülür.
Ġptal edilen yetki belgeleri gerekli koĢullar tekrar sağlanarak anılan belgeler yenilendiğinde, il
müdürlüğüne baĢvurulması halinde bedeli karĢılığında yeniden yetki belgesi düzenleme
iĢlemleri yürütülür.
e) TS EN ISO/IEC 17020 Akreditasyon Sertifikasını haiz araç muayene istasyonunun
faaliyetinin geçici olarak durdurulduğunun il müdürlüğüne bildirilmesi halinde, araç muayene
istasyonunun egzoz gazı emisyon ölçümleri il müdürlüğünce durdurulur, istasyona verilmiĢ
olan egzoz gazı emisyon ölçüm pulları ve motorlu taĢıt egzoz gazı emisyon ruhsatları
tutanakla teslim alınır. Faaliyetin devamına izin verilmesi halinde pullar ve motorlu taĢıt
egzoz gazı emisyon ruhsatları iade edilir. Faaliyetin sonlandırılması halinde ise egzoz gazı
emisyon ölçüm yetki belgesi iptal edilir ve bu Yönetmeliğin 11 inci maddesine göre iĢlem
yapılır.
f) Ġl müdürlüğü tarafından faaliyeti durdurulan yetkili egzoz gazı emisyon ölçüm
istasyonunun ölçümlere devam etmesi durumunda egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi
baĢvuruları dikkate alınmaz.
Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde bulunan taĢıtlar
MADDE 18 – (1) Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde bulunan motorlu kara
taĢıtlarının egzoz gazı emisyon ölçümleri, bu Yönetmeliğin 7 nci maddesinde tanımlanan
periyotlar dikkate alınarak ve bu Yönetmeliğin 8 inci maddesindeki egzoz gazı emisyon
ölçüm esasları ve sınır değerlerine göre Türk Silahlı Kuvvetlerine ait egzoz gazı emisyon
ölçüm cihazları ile yapılır. Sonuçlar garnizon komutanlarınca yılda bir kez il müdürlüğüne
gönderilir. Egzoz gazı emisyon ölçüm bilgileri, ölçümü yapılan her taĢıt için il
müdürlüklerinden bedelsiz olarak temin edilen motorlu taĢıt egzoz emisyon ruhsatına iĢlenir.
Ayrıca, egzoz gazı emisyon ölçüm pulu verilmez.
BEġĠNCĠ BÖLÜM
Motorlu TaĢıtlarda Kullanılan Benzin ve Motorin Kalitesi Uygulama Esasları
Uygulama
MADDE 19 – (1) Bu Yönetmelik kapsamına giren motorlu araçlarda kullanılan benzin
ve motorin ile ilgili uygulama aĢağıda belirtilmiĢtir:
a) Bu Yönetmeliğin yayımı tarihinden itibaren Ek-2’de belirtilen benzinin ithalat, temin
ve sunumuna müsaade edilir.
b) Bu Yönetmeliğin yayımı tarihinden itibaren Ek-3’te belirtilen çevresel koĢullara
uygun motorinin ithalat, temin ve sunumuna müsaade edilir.
c) Ġç su araçları dahil, karayolu dıĢında kullanılan hareketli makineler, tarım ve orman
traktörlerinde azami kükürt miktarı 10 mg/kg olan yakıtın (gaz/petrol yağı) ithalat, temin ve
sunumuna müsaade edilir.
(2) Bu Yönetmelik kapsamında tanımlanan yakıtlara yönelik uygulamaya iliĢkin
düzenlemeler 5015 sayılı Kanun çerçevesinde EPDK tarafından yapılır.
Piyasa gözetimi ve denetimi
MADDE 20 – (1) Akaryakıtın, bu Yönetmelik ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu
tarafından yürürlüğe konulan ilgili teknik düzenlemelere uygun olup olmadığı konusunda
piyasa gözetimi ve denetimi, 4703 sayılı Kanun ve 13/11/2001 tarihli ve 2001/3529 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Ürünlerin Piyasa Gözetimi ve Denetimine Dair
Yönetmelik hükümleri gereğince EPDK tarafından gerçekleĢtirilir.
Uygunluğun izlenmesi ve bildirim
MADDE 21 – (1) EPDK, TS EN 228 ve TS 3082 EN 590’da belirtilen analitik
yöntemlere dayanarak bu Yönetmeliğin 20 nci maddesinde yer alan esaslara uyulup
uyulmadığını izlemekle yükümlüdür. EPDK tarafından yapılacak ve/veya yaptırılacak
akaryakıt denetimlerinde çevre ile ilgili saptanan hususlar Bakanlığa bildirilir.
(2) Avrupa Birliğinin 2011/63/AB, 2009/30/AT, 2003/17/AT ve 98/70/AT
direktiflerinin bazı maddeleri esas alınarak düzenlenen bu Yönetmeliğin ilgili maddelerinin
uygulanmasına yönelik, AB mevzuatına uygunluğun izlenmesi çalıĢmaları kapsamında her yıl
Uyum Tablosu ve Uygulama Anketinde istenen bilgiler EPDK tarafından Bakanlığa
gönderilir.
ALTINCI BÖLÜM
ÇeĢitli ve Son Hükümler
Mevcut belgelerin geçerlilik süresi
GEÇĠCĠ MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin yürürlük tarihinden önce verilmiĢ olan
Egzoz Gazı Emisyon Ölçüm Yetki Belgeleri ve imzalanmıĢ protokoller süresi doluncaya
kadar geçerlidir.
(2) Bu Yönetmelik ile yetki belgesi baĢvurularında ilave olarak getirilen; iĢyeri açma ve
çalıĢma ruhsatı, imza sirküleri, egzoz gazı emisyon ölçümünde çalıĢtırılacak personelin sayısı,
görev tanımı ve ölçüm talimatına yönelik esaslar ile ölçüm cihazlarından alınan çıktılarda
istenen ilave hususlar, bu Yönetmeliğin yürürlük tarihinden itibaren istasyon yetkilisi
tarafından yüz seksen gün içinde sağlanır ve il müdürlüklerine bildirilir.
(3) Bu Yönetmeliğin 15 inci maddesinin birinci fıkrasının (l) bendi ile yetkili egzoz gazı
emisyon ölçüm istasyonları için getirilen tabela Ģartı bu Yönetmeliğin yürürlük tarihinden
itibaren doksan gün içinde sağlanır.
1979 model yılı ve öncesi dizel motorlu taĢıtlar
GEÇĠCĠ MADDE 2 – (1) Model yılı 1979 ve öncesi olan dizel motorlu taĢıtlar bu
Yönetmeliğin 8 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmünden muaftır.
Ġptal edilmiĢ yetki belgelerinin yeniden düzenlenme Ģartı
GEÇĠCĠ MADDE 3 – (1) 4/4/2009 tarihli ve 27190 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Egzoz Gazı Emisyonu Kontrolü Yönetmeliği çerçevesinde, egzoz gazı emisyon
ölçüm yetki belgesi süresi dolduğu halde belgesini yenilemeyen ve egzoz gazı emisyon
ölçümünü yapmaya devam ederek pul veren ve bu nedenle yetki belgesi iptal edilen ölçüm
istasyonları, bu Yönetmeliğin 17 nci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde belirtilen
esaslar çerçevesinde değerlendirilir.
Mevcut egzoz gazı emisyon ölçüm cihazları kriterleri
GEÇĠCĠ MADDE 4 – (1) Egzoz gazı emisyon ölçüm cihazları Bilim, Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı tarafından yayımlanan 19/7/2013 tarihli ve 28712 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Egzoz Gazı Emisyon Ölçme Cihazları Muayene Yönetmeliğine tabidir. Ancak
söz konusu Yönetmeliğin ilgili maddeleri yürürlüğe girinceye kadar egzoz gazı emisyon
ölçüm cihazlarının kalibrasyonu TS 12361’de belirtilen veya Türk Standardları Enstitüsü
tarafından kabul edilen diğer kalibrasyon usullerinden birisi ile yılda en az bir kere yapılır.
(2) Ölçüm cihazlarının kalibrasyonunun Türk Standardları Enstitüsü, Türkiye Bilimsel
ve Teknolojik AraĢtırma Kurumu Ulusal Metroloji Enstitüsü veya bu konuda yetkili
kuruluĢlardan alınan Kalibrasyon Sertifikalarına sahip laboratuvar/kuruluĢlar veya bu konuda
yetkili kuruluĢlardan alınan eğitim sertifikasına sahip Ģahıslar tarafından yapılması ve bu
sertifikaların geçerlilik süresi bitiminden önce yenilenmesi gerekmektedir.
Yürürlükten kaldırılan yönetmelik
MADDE 22 – (1) 4/4/2009 tarihli ve 27190 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Egzoz
Gazı Emisyonu Kontrolü Yönetmeliği ve 11/6/2004 tarihli ve 25489 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan Benzin ve Motorin Kalitesi Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmıĢtır.
Yürürlük
MADDE 23 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 24 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Çevre ve ġehircilik Bakanı yürütür.
EK-1
EGZOZ GAZI EMĠSYON SINIR DEĞERĠ
Tablo-1: Trafikte kullanılmakta olan benzin motorlu taĢıtlarda karbonmonoksit sınır değerleri:
TAġITA AĠT BĠLGĠ
Karbonmonoksit (CO)
( hacimce % )
Egzoz sisteminde katalitik dönüĢtürücü ve benzeri
emisyon kontrol donanımı olmayan taĢıtlar
Rölantide
1/10/1975 den öncekiler
6
1/10/1975-1/10/1986 arasındakiler
4,5
1/10/1986 sonrakiler
3,5
Egzoz sisteminde katalitik dönüĢtürücü ve benzeri
emisyon kontrol donanımı olan taĢıtlar *
Rölantide (<2000 dakika–1)
-TaĢıt üreticisinin belirlediği bir CO miktarı yok ise
En fazla 0,5
-2003 model yılından itibaren
En fazla 0,3
–1
Yüksek Rölantide (≥ 2000 dakika )**
-TaĢıt üreticisinin belirlediği bir CO miktarı yok ise
En fazla 0,3
-2003 model yılından itibaren
En fazla 0,2
*Tip onayındaki gereksinimlere uyumlu olarak egzoz gazı analiz cihazı ile ölçüm yapılır.
OBD sistemi olan araçlarda, emisyon sistemlerinin uygun çalıĢıp çalıĢmadığı, OBD cihazı
göstergelerinin uygun olma durumuna göre kontrol edilir.
** Lambda değeri, üreticisinin belirlediği Ģartlara göre yüksek rölantide 1± 0,03'dür.
Tablo- 2: Trafikte kullanılmakta olan dizel motorlu taĢıtlarda absorpsiyon katsayısı
sınır değerleri
TAġITA AĠT BĠLGĠ
-Normal emiĢli dizel motorlarda
-AĢırı doldurmalı dizel motorlarda ( Turbo ġarjlı )
ABSORPSĠYON KATSAYISI
m-1
2,5
3,0
-2010 yılından sonra üretilmiĢ dizel motorlarda
1,5
EK-2
POZĠTĠF ATEġLEMELĠ MOTORLA TEÇHĠZ EDĠLEN ARAÇLARDA
KULLANILACAK
OLAN PĠYASA YAKITLARINA ĠLĠġKĠN ÇEVRESEL NĠTELĠKLER
Cinsi: Benzin
Limitler(2)
Parametre(1)
Birim
Minimum
Maksimum
(3)
AraĢtırma Oktan Sayısı
95
Motor Oktan Sayısı
85
(4)
Reid Buhar Basıncı, Yaz Dönemi
kPa
60,0(5)
Distilasyon:
- 100oC‘de buharlaĢma
%v/v
46,0
- 150oC‘de buharlaĢma
%v/v
75,0
Hidrokarbon Analizi
- Olefinler
%v/v
18,0
- Aromatikler
%v/v
35,0
- Benzen
%v/v
1,0
Oksijen Ġçeriği
%m/m
3,7
Oksijenli BileĢikler
- Metanol
%v/v
3,0
- Ethanol (stabilazör maddeler gerekli
%v/v
10,0
olabilir)
- Izo-propil alkol
%v/v
12,0
- Tersiyer-butil alkol
%v/v
15,0
- Izo-butil alkol
%v/v
15,0
- Eterler (Beher molekülde 5 ve ya daha fazla
%v/v
22,0
karbon atomlu)
(6)
- Diğer oksijenli bileĢikler
%v/v
15,0
Kükürt Ġçeriği
mg/kg
10,0
KurĢun Ġçeriği
g/l
0,005
Notlar:
(1)
EN 228:2008‘ de test Ģartları açıkça belirtilmektedir. EPDK, EN 228:2008 ile en azından
aynı hassasiyette ve doğrulukta sonuçlar vermesi durumunda farklı bir analitik test metodu
benimseyebilir.
(2)
ġartnamede verilen değerler ―doğru değerlerdir‖. Bunların limit sınırlarını tayin ederken
ISO 4259:2006 ―Petrol Ürünleri- Test Metotlarına iliĢkin kesin verilerin tespiti ve
uygulanması‖ esasları uygulanmıĢtır ve bir minimum değerin tespit edilmesinde sıfır
üzerindeki 2R‘ lik minimum bir fark dikkate alınmıĢtır (R: reproducibility- tekrarlanabilirlik).
Münferit ölçümlerin sonuçları ISO 4259:2006‘da belirlenen kriterler esas alınarak
yorumlanacaktır.
(3)
Bakanlık ve EPDK koordinasyon ve iĢbirliği içinde minimum motor oktan sayısı 81 ve
minimum araĢtırma oktan sayısı 91 olan kurĢunsuz benzinin piyasaya sürülmesi için izin
verilmesinin devam edilmesine karar verebilir.
(4)
Yaz dönemi en geç 1 Mayıs ‘da baĢlayacak ve 30 Eylül‘den önce sona ermeyecektir. DüĢük
ortam yaz sıcaklıkları olan yerlerde yaz dönemi en geç 1 Haziran‘da baĢlayacak ve 31
Ağustos‘ dan önce sona ermeyecektir.
(5)
DüĢük ortam yaz sıcaklıkları olan ve 2009/30/EC Direktifinin 3 üncü maddesinin (4) ve (5)
bölümleri için istisna olan yerlerde maksimum buhar basıncı 70 kPa olacaktır.
(6)
Son kaynama noktası EN 228:2008‘ de belirtilen değerden yüksek olmayan diğer mono
alkoller ve eterler.
EK-3
SIKIġTIRMA ATEġLEMELĠ MOTORLARLA TEÇHĠZ EDĠLEN ARAÇLARDA
KULLANILACAK OLAN PĠYASA YAKITLARINA ĠLĠġKĠN
ÇEVRESEL NĠTELĠKLER
Cinsi:Motorin (Dizel Yakıt)
Parametre(1)
Birim
Limitler(2)
Minimum
Maksimum
51,0
845,0
Setan Sayısı
15oC‘de yoğunluk
kg/m3
Distilasyon:
o
- % 95(v/v) geri kazanıldığı noktada
C
360,0
Polisiklikaromatik hidrokarbonlar
%m/m
8,0
Kükürt içeriği
mg/kg
10,0
FAME (yağ asidi metil ester) içeriği – EN
% v/v
7,0(3)
14078
Notlar:
(1)
Test metotları EN 590:2009‘ da belirtilenlerdir. EPDK, EN 590:2009 ile en azından aynı
hassasiyette ve doğrulukta sonuçlar vermesi durumunda farklı bir analitik test metodu
benimseyebilirler.
(2)
Niteliklerde verilen değerler ―doğru değerlerdir‖. Bunların limit sınırlarını tayin ederken
ISO 4259:2006 ―Petrol Ürünleri- Test Metotlarına iliĢkin kesin verilerin tespiti ve
uygulanması‖ esasları uygulanmıĢtır ve bir minimum değerin tespit edilmesinde sıfır
üzerindeki 2R‘ lik minimum bir fark dikkate alınmıĢtır (R: reproducibility - tekrarlanabilirlik).
Münferit ölçümlerin sonuçları ISO 4259:2006‘da belirlenen kriterler esas alınarak
yorumlanacaktır.
(3)
FAME (fattyacidmethyl ester - yağ asidi metil ester) EN 14214‘e uyacaktır.
[R.G. 30 Kasım 2013 – 28837]
—— • ——
TEBLĠĞ
ÖzelleĢtirme Ġdaresi BaĢkanlığından:
ÖZELLEġTĠRME YÜKSEK KURULU KARARI
Tarih
:
25/11/2013
Karar No :
2013/181
Konu : Maliye Hazinesine ait taĢınmazların
özelleĢtirme kapsam ve programına alınması.
Kurulumuzca;
ÖzelleĢtirme Ġdaresi BaĢkanlığının 8/10/2013 tarih ve 8957 sayılı yazısına istinaden,
1. Maliye Hazinesine ait;
 Ġstanbul ili, Maltepe ilçesi, Cumhuriyet Mahallesi 1306 ada 8 parsel numaralı 430,00
2
m , (Marmaray Projesi kamulaĢtırma alanında kalan 18,50 m2’lik kısmın daha sonra ifraz
edilerek özelleĢtirme kapsamı dıĢında tutulması kaydıyla)
 Ġstanbul ili, Maltepe ilçesi, Cumhuriyet Mahallesi 290 ada 48 parsel numaralı 918,00
m2 yüzölçümlü taĢınmazların özelleĢtirme kapsam ve programına alınmasına,
Söz konusu taĢınmazların satıĢ yöntemiyle özelleĢtirilmesine ve satıĢın varlık satıĢı
suretiyle gerçekleĢtirilmesine,
2. ÖzelleĢtirme iĢlemleri tamamlanıncaya kadar söz konusu taĢınmazların her türlü
bakım, onarım ve iĢletilmesi ile bu taĢınmazlardan doğan her türlü yükümlülükler ve
iĢletilmelerinden elde edilecek gelirlerin Maliye Hazinesine bırakılmasına,
3. Bu Kararın uygulanması ile ilgili hususların gerek görülmesi halinde Maliye
Bakanlığı ve ÖzelleĢtirme Ġdaresi BaĢkanlığı arasında yapılacak protokol/protokollerle
belirlenmesine,
4. ÖzelleĢtirme iĢlemlerinin 2 (iki) yıl içinde tamamlanmasına
karar verilmiĢtir.
[R.G. 30 Kasım 2013 – 28837]
—— • ——
KURUL KARARI
Ġç Denetim Koordinasyon Kurulundan:
5018 SAYILI KAMU MALÎ YÖNETĠMĠ VE KONTROL KANUNUNUN
GEÇĠCĠ 21 ĠNCĠ MADDESĠNĠN BEġĠNCĠ FIKRASI KAPSAMINDAKĠ
SERTĠFĠKA EĞĠTĠMLERĠ VE SINAVLARINA ĠLĠġKĠN
ESAS VE USULLERĠN BELĠRLENMESĠNE
DAĠR KARAR
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
Amaç, Dayanak ve Tanımlar
Amaç
MADDE 1 – Bu Esas ve Usullerin amacı, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol
Kanununun geçici 21 inci maddesinin beĢinci fıkrası kapsamındaki iç denetçi adaylarına
yönelik düzenlenecek sertifika eğitimleri ve sertifika sınavlarına iliĢkin iĢlemleri
düzenlemektir.
Kapsam
MADDE 2 – Bu Esas ve Usuller, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol
Kanununun geçici 21 inci maddesinin beĢinci fıkrası kapsamındaki iç denetçi adaylarını
kapsar.
Dayanak
MADDE 3 – Bu Esas ve Usuller, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol
Kanununun geçici 21 inci maddesi uyarınca hazırlanmıĢtır.
Tanımlar
MADDE 4 – Bu Esas ve Usullerde geçen;
Aday: 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun geçici 21 inci
maddesinin beĢinci fıkrası kapsamındaki iç denetçi adaylarını,
Kurul: Ġç Denetim Koordinasyon Kurulunu,
Kanun: 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununu,
Madde: 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun geçici 21 inci
maddesini,
Sertifika: Kamu iç denetçi sertifikasını,
ifade eder.
ĠKĠNCĠ BÖLÜM
Eğitime Alınacak KiĢilerin Belirlenmesi
Sertifika eğitimine baĢvuru
MADDE 5 – Adaylar, 15.04.2013 tarih ve 4 sayılı Kurul Kararı ile kabul edilen ve
24/5/2013 tarihli ve 28656 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Esas ve Usuller kapsamında
Kurula baĢvuru yaparlar. BaĢvuru Ģartlarını sağladığı anlaĢılan adaylar, Kurul tarafından
belirli zamanlarda düzenlenecek sertifika eğitimlerine katılırlar. Kurul, eğitim programına
kabul edilecek aday sayısının yüzde 10’u kadar adayı baĢvuru sırasına göre yedek olarak
belirler.
Kurul, bilgi teknolojileri denetimi uzmanlık alanıyla doğrudan iliĢkili mühendislik
bölümlerine yönelik ayrı sertifika eğitimleri düzenleyebilir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Adayların Eğitimi
Eğitim yeri
MADDE 6 – Kurul tarafından belirlenen eğitim yeri ve zamanı, eğitim programının
baĢlamasından en az bir ay önce adaylara bildirilir ve Kurulun internet sitesinde duyurulur.
Eğitimde yer verilecek konular
MADDE 7 – Adaylar, Kurul tarafından belirlenen müfredat ve programa göre, aĢağıda
gösterilen dört bölümdeki konuları da kapsayacak Ģekilde, Maliye Bakanlığınca sertifika
eğitimine tabi tutulur.
a) Kurumsal yönetim, risk yönetimi ve iç kontrol;
1) Kurumsal yönetim ve ilkeleri,
2) Kurumsal risk yönetimi,
3) Uluslararası iç kontrol standartları ve iç kontrol modelleri,
4) Kamu iç kontrol standartları,
5) DıĢ denetim (SayıĢtay denetimi).
b) Denetim yöntemi ve uygulamaları;
1) Ġç denetim standartları ve mesleki etik kuralları,
2) Ġç denetim türleri ve teknikleri,
3) Ġç denetim planlaması,
4) Saha çalıĢması,
5) Sonuçların raporlanması ve izleme,
6) Ġstatistiki yöntemler,
7) ĠletiĢim yönetimi ve becerileri,
8) Ġç denetim vaka çalıĢması.
c) Muhasebe;
1) Devlet muhasebe standartları,
2) Kamu muhasebesi,
3) Mali tablolar analizi,
4) Kamu muhasebe yönetmelikleri.
d) Mevzuat;
1) 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve ilgili mevzuatı,
2) Bütçe mevzuatı,
3) Kamu ihale mevzuatı,
4) Kamu taĢınmaz hukuku,
5) Kamu harcama mevzuatı,
6) Kamu personel mevzuatı,
7) Anayasa ve idare hukuku.
Eğitim süresi
MADDE 8 – Eğitim süresi iki aydan az olmamak üzere Kurul tarafından belirlenir.
Eğitime kabul edilen adaylar eğitim süresince kurumlarından izinli sayılır.
Sertifika sınavı
MADDE 9 – Eğitim tamamlandıktan sonra adaylar, Kurulun belirlediği yer ve tarihte
sertifika sınavına tabi tutulur. Sınava iliĢkin ilan Kurulun internet sitesinden duyurulur.
Eğitim programına mazeretsiz beĢ günden fazla süreyle katılmayanlar sertifika sınavına kabul
edilmez.
Sertifika sınavı, Ġç Denetçi Adayları Belirleme, Eğitim ve Sertifika Yönetmeliği
kapsamında yapılacak sertifika sınavlarıyla birleĢtirilebilir. Böyle bir durumda sertifika
sınavına iliĢkin iĢ ve iĢlemler tek bir sınav komisyonu tarafından yürütülür.
Sınav komisyonu
MADDE 10 – Sınav komisyonu biri baĢkan olmak üzere beĢ asıl ve iki yedek üyeden
oluĢacak Ģekilde Kurul tarafından belirlenir. Komisyon üyeleri, kamuda daire baĢkanı veya
daha üst görevlerde bulunanlar ile iç denetim birimi baĢkanları ve iç denetçilerden oluĢur.
Gerek görülmesi halinde sınav komisyonlarında öğretim üyelerine de yer verilebilir.
Sertifika sınav konuları ve sınav usulü
MADDE 11 – Kurul, eğiticilerin, konuyla ilgili akademisyenlerin ve denetim
konusunda uzman kiĢilerin katılımıyla sınav sorusu hazırlama komisyonu oluĢturur ve cevap
anahtarını da içerecek Ģekilde bir soru bankası hazırlatır.
Sınav komisyonu, soruları Kurulun belirleyeceği usule uygun olarak soru bankasından
seçer. Sınav, test usulüyle yapılır.
Sınav sonuçlarının değerlendirilmesi
MADDE 12 – Sınav komisyonu, önceden belirlenmiĢ cevap anahtarına göre cevap
kâğıtlarını değerlendirerek yüz tam puan üzerinden puanlama yapar. Sınavda baĢarılı
sayılabilmek için her bir bölümden en az altmıĢ puan alınması ve dört bölüm ortalamasının
yetmiĢ puan ve üzerinde olması gereklidir.
Sınav sonuçlarının duyurulması ve itiraz
MADDE 13 – Sınav sonuçları en geç 15 iĢgünü içerisinde okunup değerlendirilmek
suretiyle tüm adayların almıĢ oldukları puanlar Kurulun internet sitesinde ilan edilir.
Sınav sonuçlarına ilandan itibaren 5 iĢgünü içinde itiraz edilebilir. Ġtiraz, Kurul
tarafından en geç 15 iĢgünü içinde değerlendirilerek sonuçlandırılır ve adaya bildirilir.
Sınavda baĢarısız olan adayların durumu
MADDE 14 – Sınavda baĢarısız olan adaylar, 15/4/2013 tarih ve 4 sayılı Kurul Kararı
ile kabul edilen ve 24/5/2013 tarih ve 28656 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Esas ve
Usullerle belirlenen yabancı dil Ģartını muhafaza etmeleri kaydıyla tekrar eğitime tabi
tutulmadan izleyen iki sınava daha katılabilirler.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
ÇeĢitli ve Son Hükümler
Sertifikanın verilmesi
MADDE 15 – Kurul tarafından, sertifika sınavında baĢarılı olanlara aldıkları puanı da
gösteren sertifika verilir.
Bu sertifika, iç denetçiliğe atandıkları tarihten itibaren Ġç Denetçilerin ÇalıĢma Usul ve
Esasları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre derecelendirilir.
Yürürlük
MADDE 16 – Bu Esas ve Usuller yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 17 – Bu Esas ve Usulleri Ġç Denetim Koordinasyon Kurulu yürütür.
[R.G. 30 Kasım 2013 – 28837]
—— • ——
2013 KASIM AYINDA YAġ HADDĠNDEN VE ĠSTEĞĠ ÜZERĠNE EMEKLĠYE
AYRILAN HÂKĠM VE SAVCILARI BELĠRTĠR LĠSTE
KASIM/ 2 0 13
A) YAġ HADDĠNDEN EMEKLĠYE AYRILAN HÂKĠM VE SAVCILAR
12-
19405 Nihat KÖSEOĞLU
19881 Mehmet MENCET
Ġstanbul Ağır Ceza Mahkemesi BĢk.
Antalya Hâkimi
B) ĠSTEĞĠ ÜZERĠNE EMEKLĠYE AYRILAN HÂKĠM VE SAVCILAR
24662 Ahmet Hilmi SÖKMEN
Sivas Hâkimi
1Bakırköy Hâkimi
2- 29193 Adil Giray HANCILAR
Ankara Hâkimi
3- 30159 Yıldıray SARIKAYA
Bursa Bölge Ġdare Mahkemesi Üyesi
4- 38439 Uğur ġAHĠN
[ 30 Kasım 2013 ]
—— • ——
Download