T.C. ADALET BAKANLIĞI EĞĠTĠM DAĠRESĠ BAġKANLIĞI YARGI MEVZUATI BÜLTENĠ Bültenin Kapsadığı Tarihler 16-30 Kasım 2013 Yayımlandığı Tarih 30 Kasım 2013 Sayı 2013-22 ĠÇĠNDEK - - - - - - - - - - - - - - - - Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Gen Müdürlüğünden Ġhalelere Katılmaktan Yas Kararı Düzeltme Ġlanı (R.G. 16 Kasım 2013 – 28823) Adalet Bakanlığından Münhal Noterlik Ġlan (R.G. 17 Kasım 2013 – 28824) Ġcra Müdür ve Yardımcılarının Sınav, Atam Nakil Yönetmeliğinde DeğiĢiklik Yapılmas Yönetmelik (R.G. 19 Kasım 2013 – 28826) Mali Suçları AraĢtırma Kurulu Genel Tebli No: 5)‘nde DeğiĢiklik Yapılmasına ĠliĢkin T (Sıra No: 10) (R.G. 19 Kasım 2013 – 28826) UyuĢmazlık Mahkemesine Ait Kararları (R.G. 20 Kasım 2013 – 28827 - Mükerrer Banka Kartları ve Kredi Kartları Hakkında Yönetmelikte DeğiĢiklik Yapılmasına ĠliĢk Yönetmelik (R.G. 21 Kasım 2013 – 28828) Gümrük Yönetmeliğinde DeğiĢiklik Yapılm Dair Yönetmelik 22 Kasım 2013 – 28829) 2013/12 Sayılı BaĢbakanlık Genelgesi (R.G. 22 Kasım 2013 – 28829) Anayasa Mahkemesinin 31/5/2012 Tarih ve K: 2012/86 Sayılı Karar (R. Kasım 2013 – 28829) Anayasa Mahkemesinin 31/5/2012 Tarih ve K: 2012/87 Sayılı Karar (R Kasım 2013 – 28829) Anayasa Mahkemesinin 31/5/2012 Tarih ve K: 2012/88 Sayılı Karar (R. Kasım 2013 – 28829) Anayasa Mahkemesinin 27/9/2012 Tarih ve K: 2012/129 Sayılı Karar (R.G Kasım 2013 – 28829) Anayasa Mahkemesinin 11/10/2012 Tarih v K: 2012/147 Sayılı Karar (R.G Kasım 2013 – 28829) Anayasa Mahkemesinin 8/11/2012 Tarih ve K: 2012/175 Sayılı Karar (R.G Kasım 2013 – 28829) Anayasa Mahkemesinin 6/6/2013 Tarih ve K: 2013/73 Sayılı Karar (R.G Kasım 2013 – 28829) Anayasa Mahkemesinin 6/6/2013 Tarih ve K: 2013/75 Sayılı Karar (R.G Kasım 2013 – 28829) Anayasa Mahkemesinin 18/6/2013 Tarih ve K: 2013/81 Sayılı Karar (R Kasım 2013 – 28829) Anayasa Mahkemesinin 10/7/2013 Tarih ve 2012/107, K: 2013/90 Sayılı Karar (R.G. 22 Kasım 2013 – 28829) Adalet Uzmanlığı Yönetmeliğinde DeğiĢik Yapılmasına Dair Yönetmelik Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünden Ġhalelere Katılmaktan Yasaklama Kararı Düzeltme Ġlanı [R.G. 16 Kasım 2013 – 28823 ] —— • —— Adalet Bakanlığından : MÜNHAL NOTERLĠK 2012 yılı gayri safi geliri 1.971.682,73.-TL. olan birinci sınıf Büyükçekmece Yedinci Noterliği 10 Ocak 2014 tarihinde yaĢ tahdidi nedeniyle boĢalacaktır. 1512 sayılı Noterlik Kanununun 22 ve müteakip maddeleri gereğince BĠRĠNCĠ SINIF NOTERLERDEN bu noterliğe atanmaya istekli olanların ilan tarihinden itibaren bir ay içinde Bakanlığımıza veya bulundukları yer Cumhuriyet BaĢsavcılıklarına baĢvurmaları gerekmektedir. Posta ile doğrudan doğruya Bakanlığa gönderilmiĢ olan dilekçeler baĢvurma süresi içinde Bakanlığa gelmediği takdirde atama iĢleminde nazara alınmaz. Keyfiyet Noterlik Kanununun 22 nci maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca ilan olunur. 9349/1-1 ————— MÜNHAL NOTERLĠK 2012 yılı gayri safi geliri 441.369,97.-TL. olan ikinci sınıf Marmaris Ġkinci Noterliği 10 Ocak 2014 tarihinde yaĢ tahdidi nedeniyle boĢalacaktır. 1512 sayılı Noterlik Kanununun 22 ve müteakip maddeleri gereğince BĠRĠNCĠ SINIF VE ĠKĠNCĠ SINIF NOTERLERDEN bu noterliğe atanmaya istekli olanların ilan tarihinden itibaren bir ay içinde Bakanlığımıza veya bulundukları yer Cumhuriyet BaĢsavcılıklarına baĢvurmaları gerekmektedir. Posta ile doğrudan doğruya Bakanlığa gönderilmiĢ olan dilekçeler baĢvurma süresi içinde Bakanlığa gelmediği takdirde atama iĢleminde nazara alınmaz. Keyfiyet Noterlik Kanununun 22 nci maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca ilan olunur. 9350/1-1 [R.G. 17 Kasım 2013 – 28824 ] —— • —— YÖNETMELĠK Adalet Bakanlığından: ĠCRA MÜDÜR VE YARDIMCILARININ SINAV, ATAMA VE NAKĠL YÖNETMELĠĞĠNDE DEĞĠġĠKLĠK YAPILMASINA DAĠR YÖNETMELĠK MADDE 1 – 7/9/1991 tarihli ve 20984 sayılı Resmî Gazete‘de yayımlanan Ġcra Müdür ve Yardımcılarının Sınav, Atama ve Nakil Yönetmeliğinin adı “ĠCRA MÜDÜR VE YARDIMCILARI ĠLE ĠCRA KÂTĠPLERĠNĠN SINAV, ATAMA VE NAKĠL YÖNETMELĠĞĠ” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir. MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 1 inci maddesi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “Madde 1 – Bu Yönetmeliğin amacı; icra müdürleri ve icra müdür yardımcıları ile icra kâtiplerinin göreve atanmalarında aranacak Ģartları, tabi olacakları sınavları, görev bölgeleri ile buralardaki asgari hizmet süreleri, nakil, usul ve esaslarını düzenlemektir.‖ MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 2 nci maddesinden sonra gelmek üzere aĢağıdaki madde eklenmiĢtir. “Tanımlar Madde 2/A – Bu Yönetmelikte geçen; Bakanlık: Adalet Bakanlığını, Komisyon: Adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonlarını, Merkezi Sınav: Ölçme, Seçme ve YerleĢtirme Merkezi tarafından kamu görevlerine ilk defa atanacaklar için yapılan sınavı, Sınav Birimi: Bakanlık tarafından icra kâtipliği uygulama ve sözlü sınavını yapmak için yetki verilen komisyonları, Sözlü Sınav: Bakanlık veya sınav birimleri tarafından ilgilinin meslekî ve genel kültür bilgisini ölçmek ve mesleğin gerektirdiği kiĢisel nitelikleri haiz olup olmadığını tespit etmek için yapılan sözlü sınavı, Uygulama Sınavı: Ġlgilinin atanacağı kadronun gerektirdiği meslekî becerinin değerlendirilmesi için yapılacak sınavı, Yazılı Sınav: Bakanlık tarafından icra müdür ve yardımcılığına giriĢ için yaptırılacak sınavı, ifade eder.‖ MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin 3 üncü maddesi baĢlığı ile birlikte aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “Ġcra müdür ve müdür yardımcılığına atama Ģartları Madde 3 – Açıktan ilk defa veya naklen atanacaklarda; a) Türk vatandaĢı olmak, b) Yazılı sınavın yapıldığı yılın ocak ayının birinci günü itibariyle otuz beĢ yaĢını doldurmamıĢ olmak, c) Hukuk fakültesi, adalet meslek yüksek okulu, meslek yüksek okullarının adalet bölümü veya adalet meslek eğitimi ön lisans programı mezunu olmak, öğrenim yabancı ülkede yapılmıĢ ise denklik belgesi almıĢ olmak, d) Görev yapmasına engel olabilecek akıl hastalığı bulunmamak, e) ArĢiv araĢtırması sonucu olumlu olmak, f) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiĢ olsa bile; kasten iĢlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramıĢ olsa bile devletin güvenliğine karĢı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin iĢleyiĢine karĢı suçlar, zimmet, irtikâp, rüĢvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflâs, ihaleye fesat karıĢtırma, edimin ifasına fesat karıĢtırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak, g) Kamu haklarından mahrum bulunmamak, h) Askerlikle ilgisi bulunmamak veya askerlik çağına gelmemiĢ olmak ya da askerlik çağına gelmiĢ ise muvazzaf askerlik hizmetini yapmıĢ yahut ertelenmiĢ veya yedek sınıfa geçirilmiĢ olmak, gerekir. Ġcra kâtipleri arasından yapılacak atamalarda; a) Ġcra kâtibi olarak fiilen en az üç yıl çalıĢmıĢ olmak, b) Birinci fıkranın (c) bendindeki eğitim Ģartını taĢımak, c) Yapılan denetimler sonucunda, hakkında düzenlenen raporların olumlu olması, gerekir.‖ MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin 3 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aĢağıdaki madde eklenmiĢtir. “Ġcra kâtipliğine atama Ģartları Madde 3/A – Ġcra kâtipliğine açıktan ilk defa veya naklen atanacaklarda; a) Türk vatandaĢı olmak, b) Merkezi sınavın yapıldığı yılın ocak ayının birinci günü itibariyle otuz beĢ yaĢını doldurmamıĢ olmak, c) Merkezi sınavda en az 70 puan almıĢ olmak, d) Görev yapmasına engel olabilecek akıl hastalığı bulunmamak, e) ArĢiv araĢtırması sonucu olumlu olmak, f) Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiĢ olsa bile; kasten iĢlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramıĢ olsa bile devletin güvenliğine karĢı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin iĢleyiĢine karĢı suçlar, zimmet, irtikâp, rüĢvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflâs, ihaleye fesat karıĢtırma, edimin ifasına fesat karıĢtırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak, g) Kamu haklarından mahrum bulunmamak, h) Askerlikle ilgisi bulunmamak veya askerlik çağına gelmemiĢ olmak ya da askerlik çağına gelmiĢ ise muvazzaf askerlik hizmetini yapmıĢ yahut ertelenmiĢ veya yedek sınıfa geçirilmiĢ olmak, ı) En az lise veya dengi okul mezunu olup, örgün öğretim yoluyla verilen daktilo ya da bilgisayar dersini baĢarıyla tamamladığını belgelemek veya baĢvuru tarihinde Millî Eğitim Bakanlığınca onaylı veya kamu kurumu ve kuruluĢlarınca düzenlenen kurslar sonucu verilen daktilo ya da bilgisayar sertifikasına sahip bulunmak, i) Uygulama sınavından en az bir hafta önce Bakanlık internet sitesinde ilan edilecek yazılı metinler arasından, sınav sırasında her bir grup için komisyon tarafından çekilecek kura sonucu belirlenen metinden daktilo veya bilgisayarla; verilen metne sadık kalınmak, imlâ kurallarına riayet edilmek ve anlam bütünlüğü korunmak suretiyle, kelime ve cümle tekrarına yer vermeden ve yanlıĢ yazılan kelime sayısı toplam yazılan kelime sayısının yüzde kırkından fazla olmayacak Ģekilde üç dakikada en az doksan kelime yazmak, j) Uygulama sınavında ve sözlü sınavda baĢarılı olmak, gerekir. Unvan değiĢikliği suretiyle atanacaklarda; a) Yardımcı hizmetler sınıfında görev yapanlar ile Ceza Ġnfaz Kurumları ve Tutukevleri personeli hariç olmak üzere, Adalet Bakanlığı merkez ve taĢra teĢkilatı kadrolarında fiilen en az üç yıldır görev yapıyor olmak, b) Birinci fıkranın (ı), (i), (j) bentlerindeki Ģartları taĢımak, c) Yapılan denetimler sonucunda, hakkında düzenlenen raporların olumlu olması, gerekir.‖ MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğin 4 üncü maddesi baĢlığı ile birlikte aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “Yazılı ve uygulama sınavlarının ilânı Madde 4 – Yazılı ve uygulama sınavları, müracaat süresinin bitiminden en az on beĢ gün önce Bakanlık internet sitesinde ilan olunur. Bu ilanda; a) Atama yapılacak kadroların sayısı, derecesi, unvanı, sınıfı, b) BaĢvurunun baĢlangıç ve bitiĢ tarihi, c) BaĢvuruda aranacak Ģartlar, d) BaĢvuru yeri ve Ģekli, e) Sınav yerine ve zamanına iliĢkin bilgiler, f) Sınav konuları, g) Sınavla ilgili diğer hususlar, belirtilir.‖ MADDE 7 – Aynı Yönetmeliğin 5 inci maddesi yürürlükten kaldırılmıĢtır. MADDE 8 – Aynı Yönetmeliğin 6 ncı maddesi baĢlığı ile birlikte aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “BaĢvuru evrakının incelenmesi Madde 6 – Sınav baĢvuru evrakının incelenmesi sonucunda, baĢvuru Ģartlarını taĢımadıkları tespit edilenlerin baĢvuruları sınav evrakını alan birim tarafından reddedilir. BaĢvurusu uygun görülenler için düzenlenecek sınava giriĢ ve kimlik belgeleri sınavı yapan kurum tarafından elektronik ortamda ilgililerin bilgisine sunulabileceği gibi gerekli hallerde adaylara gönderilir. Uygulama sınavına girecek adaylar, sınava giriĢ belgelerini uygulama sınavından önce ilgili sınav birimlerinden alırlar.‖ MADDE 9 – Aynı Yönetmeliğin 7 nci maddesi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “Sınav Ģekilleri Madde 7 – Ġcra müdür ve yardımcılığına atanmak isteyenler Ölçme, Seçme ve YerleĢtirme Merkezi tarafından yapılacak yazılı sınav ile Bakanlık tarafından yapılacak sözlü sınava tabi tutulurlar. Ġcra kâtipleri arasından icra müdür ve yardımcılığına geçiĢler için kendi aralarında ayrı bir yazılı sınav yapılabilir. Bu sınav, Bakanlık tarafından diğer resmi kurumlara da yaptırılabilir. Yazılı sınavın yeri ve tarihi ile usul ve esaslarına iliĢkin hususlar Adalet Bakanlığı ile sınavı yapacak kurum arasında yapılacak bir protokol ile tespit edilir. Sınav ücreti baĢvuru sırasında adaylardan alınır. Ġcra kâtipliğine ilk defa açıktan veya naklen atanacaklar, merkezi sınavda baĢarılı olanlar arasından sınav birimi tarafından yapılacak uygulama sınavı ve sözlü sınava; unvan değiĢikliği suretiyle atanacaklar ise uygulama sınavına ve sözlü sınava tâbi tutulurlar.‖ MADDE 10 – Aynı Yönetmeliğin 8 inci maddesi baĢlığı ile birlikte aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “Sınavların açılma zamanı Madde 8 – Ġcra müdür ve yardımcılığı ile icra kâtipliği ihtiyaçlarını karĢılamak için Bakanlıkça belirlenecek tarihlerde yılda en çok üçer kez sınav açılabilir.‖ MADDE 11 – Aynı Yönetmeliğin 9 uncu maddesi yürürlükten kaldırılmıĢtır. MADDE 12 – Aynı Yönetmeliğin 11 inci maddesi baĢlığı ile birlikte aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “Ġcra müdür ve yardımcılığı yazılı sınav konuları, sınavın değerlendirilmesi ve sözlü sınava çağrılacakların belirlenmesi Madde 11 – Yazılı sınav soruları, aĢağıda sayılan genel yetenek ve genel kültür ile alan bilgisi konularından oluĢur. (1) Genel yetenek ve genel kültür konuları: a) Türkçe. b) Matematik. c) Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkılâp Tarihi. d) Türk Kültür ve Medeniyetleri. e) Temel YurttaĢlık Bilgisi. (2) Alan bilgisi konuları: a) Türk Ticaret Kanununun baĢlangıç hükümleri, tacirleri düzenleyen birinci kitabın birinci kısmı, ticaret Ģirketlerinin genel hükümlerini düzenleyen ikinci kitabın birinci kısmı, kıymetli evrakı düzenleyen üçüncü kitabı ve deniz ticaretinde cebri icraya iliĢkin özel hükümleri düzenleyen beĢinci kitabın sekizinci kısmı. b) Ġcra ve Ġflâs Kanunu, Ġcra ve Ġflâs Kanununun Tatbikatına Dair Nizamname, Ġcra ve Ġflâs Kanunu Yönetmeliği. c) Harçlar Kanunu, Damga Vergisi Kanunu ve Katma Değer Vergisi Kanunu. d) Türk Borçlar Kanununun genel hükümlerini düzenleyen birinci kısmı. e) Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği, Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik. Yazılı sınavda genel yetenek ve genel kültür soruları yirmi, alan bilgisi soruları seksen puan ağırlığına sahip olacak Ģekilde değerlendirilir. Bu değerlendirme yapılırken genel yetenek ve genel kültür konuları ile alan bilgisi konuları kendi aralarında eĢit olarak puanlanır. Yazılı sınavda yüz tam puan üzerinden en az yetmiĢ puan almak kaydıyla en yüksek puan alandan baĢlamak üzere, sınav ilanında belirtilen kadro sayısının bir katı fazlası aday sözlü sınava çağrılmaya hak kazanır. Yazılı sınavı kazanan en düĢük puana sahip adayla aynı puanı alanlar da sözlü sınava çağrılır.‖ MADDE 13 – Aynı Yönetmeliğin 11 inci maddesinden sonra gelmek üzere aĢağıdaki madde eklenmiĢtir. “Ġcra kâtipliği uygulama ve sözlü sınavlarına çağrılacakların belirlenmesi Madde 11/A – Ġcra kâtipliği uygulama ve sözlü sınavlarına baĢvurup da bu Yönetmelikteki Ģartları taĢıyanlardan, ilk defa açıktan veya naklen atanmak için baĢvuranların, merkezi sınavda aldıkları puana göre en yüksek puandan baĢlayarak ilan edilen kadronun yirmi katı kadarı; unvan değiĢikliği suretiyle atanmak isteyenlerin ise tamamı uygulama sınavına çağrılır. Uygulama sınavında baĢarılı olanlardan, doğru kelime sayısı esas alınmak kaydıyla en fazla doğru kelime yazandan baĢlayarak ilan edilen kadronun üç katı kadarı sözlü sınava çağrılır. Birinci ve ikinci fıkralara göre oluĢturulan listelerde son sıradakilerle aynı sayıda doğru kelime yazanlar veya aynı puana sahip olanlar da sınavlara girmeye hak kazanırlar. Ġcra kâtipliği sınavlarına girmek isteyenler, yetki verilen sınav birimlerinden sadece birine baĢvurabilirler. Sınav biriminin yetki alanında birden fazla komisyonun bulunması halinde, bunlardan en çok üç komisyon için ilân edilen kadrolara atanmak üzere müracaat edilebilir. Müracaatlar değerlendirilirken bu maddeye göre, her bir komisyonun merkez ve mülhakatındaki yerler için ilan edilen kadroların toplamı dikkate alınmak suretiyle sıralama yapılır.‖ MADDE 14 – Aynı Yönetmeliğin 21 inci maddesi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “Madde 21 – Yazılı sınav sonuçları sınavı yapan kurum tarafından ilgiliye bildirilir. Ayrıca Bakanlığın internet sitesinde ilân edilir.‖ MADDE 15 – Aynı Yönetmeliğin 22 nci maddesi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “Madde 22 – Yazılı sınava katılanlar, sınav sonucunun Bakanlık internet sitesinden ilan edildiği tarihten itibaren on gün içinde bir dilekçe ile sınavı yapan kuruma itiraz edebilirler. Ġtiraz sonucu, ilgililere ve ilgilendirmesi halinde Adalet Bakanlığına bildirilir.‖ MADDE 16 – Aynı Yönetmeliğin 23 üncü maddesi baĢlığı ile birlikte aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “Ġlgili kiĢi veya kurumlardan istenecek belgeler Madde 23 – Ġcra müdür ve yardımcılığı yazılı sınavını kazananlar yazılı sınav sonuçlarının; icra kâtipliği uygulama sınavına katılanlar ise sözlü sınava girmeye hak kazandıklarının kendilerine bildirimi tarihinden itibaren en geç on beĢ gün içinde, bu Yönetmelik ekinde yer alan Ek-1 bilgi formu ile birlikte; a) Diploma veya mezuniyet belgesinin ya da öğrenim yabancı ülkede yapılmıĢ ise denklik belgesinin aslı, kurumca veya belgenin verildiği yer yüksek öğretim kurumunca onaylanmıĢ örneği, b) Ġki adet fotoğraf, c) Mal bildirimi, d) ArĢiv araĢtırmasına esas olmak üzere ilgilinin fotoğrafını ve imzasını taĢıyan Güvenlik SoruĢturması ve ArĢiv AraĢtırması Formu, e) Sağlıkla ilgili olarak görevini devamlı yapmaya engel bir durumu olmadığına dair yazılı beyan ile durumlarını belgelendirerek bu belgeleri icra müdür ve yardımcılığı sınavı için Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğüne, icra kâtipliği sınavı için ilgili sınav birimine vermek veya masrafını ödemek Ģartıyla bulundukları yer Cumhuriyet baĢsavcılığı aracılığıyla göndermek zorundadırlar. Adayların nüfus ve adlî sicil kaydına iliĢkin bilgi ve belgeler, ilgili kurumlardan temin edilir. Naklen atanacaklar açısından ayrıca ilgilinin adlî ve idarî soruĢturma ve cezalarına iliĢkin bilgiler ve hizmet cetveli ile çalıĢmakta oldukları kurumdan muvafakat yazısı istenir. Ataması yapılmayanların evrakı sözlü sınav sonucunun ilânından itibaren 6 ay içinde talep edilmesi halinde kurumlarına iade edilir. Bu süre içerisinde talep edilmeyen evrak imha edilir.‖ MADDE 17 – Aynı Yönetmeliğin 24 üncü maddesinin baĢlığı “Ġcra müdür ve yardımcılığı sözlü sınav kurulunun oluĢumu” Ģeklinde değiĢtirilmiĢ ve birinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıĢtır. MADDE 18 – Aynı Yönetmeliğin 25 inci maddesi baĢlığı ile birlikte aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “Sözlü sınav yeri ve zamanının bildirilmesi Madde 25 – Ġcra müdür ve yardımcılığı sözlü sınav yeri ve zamanı Bakanlık internet sitesinde, icra kâtipliği sözlü sınav yeri ile zamanı ise sınav biriminin bulunduğu adliye internet sitesinde ilân edilir.‖ MADDE 19 – Aynı Yönetmeliğin 26 ncı maddesi baĢlığı ile birlikte aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “Mazeret sebebi ile uygulama sınavına ve sözlü sınava katılamayanlar Madde 26 – Geçerli mazeretleri sebebi ile sözlü veya uygulama sınavına katılamayanlardan sözlü sınav kurulu veya sınav birimince mazeretlerinin kabulüne karar verilenler için baĢka bir sınav günü tespit edilerek kendilerine bildirilir.‖ MADDE 20 – Aynı Yönetmeliğin 27 nci maddesi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “Madde 27 – Ġcra müdür ve yardımcılığı sözlü sınavında, 11 inci maddede yazılı olan alan bilgisi, genel kültür ve genel yetenek konularından; icra kâtipliği sözlü sınavında ise genel kültür ve genel yetenek konuları ile alan bilgisi olarak genel hukuk bilgisi, icra ve iflâs hukuku ile kalem mevzuatından soru sorulmak suretiyle adayların; a) Alan bilgisi, b) Genel yetenek ve genel kültürü, c) Bir konuyu kavrayıp özetleme ve ifade yeteneği ile muhakeme gücü, d) Genel görünümü, davranıĢ ve tepkilerinin mesleğe uygunluğu ile liyakati, değerlendirilir. Ġcra müdür ve yardımcılığı sözlü sınavında değerlendirme, birinci fıkranın (a) bendi için 40, diğer bentlerin her biri için 20 puan üzerinden; icra kâtipliği sözlü sınavında değerlendirme ise birinci fıkranın (a) bendi için 70, diğer bentlerin her biri için 10 puan üzerinden yapılır. Sözlü sınav kurulu veya sınav biriminin her bir üyesi tarafından verilen puanlar bu Yönetmeliğin ekinde yer alan Ek-2 ve Ek-3 Değerlendirme Formuna ayrı ayrı kaydolunur. Sözlü sınavda baĢarılı sayılmak için, üyelerin yüz tam puan üzerinden verdikleri notların aritmetik ortalamasının en az yetmiĢ puan olması gerekir. Sözlü sınav sonucu en yüksek puan alandan baĢlamak üzere sıraya konularak sözlü sınav baĢarı listesi hazırlanır.‖ MADDE 21 – Aynı Yönetmeliğin 28 inci maddesi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “Madde 28 – Ġcra müdür ve yardımcılığı sınavına katılanların yazılı sınav puanının yüzde yetmiĢi ile sözlü sınav puanının yüzde otuzunun toplamı tespit edildikten sonra en yüksek puan alandan baĢlamak üzere nihai baĢarı listesi hazırlanır. Bu sıralamaya tabi tutulanların nihai puanlarının eĢit olması halinde, yazılı sınavda alınan puana öncelik tanınır. Yazılı sınav puanlarının da eĢit olması halinde kur‘a çekilmek suretiyle sıra belirlenir ve bu konuda yapılan iĢlemler sözlü sınav kurulunca düzenlenecek tutanakta gösterilir. Ġcra müdür ve yardımcılığı nihai baĢarı listesinde en yüksek puan alandan baĢlamak üzere adları yazılı olanlardan, sınav ilanında yer alan boĢ kadro sayısı kadar asıl, diğerleri de yedek olarak kazanmıĢ sayılırlar. Hazırlanan bu liste kurul baĢkan ve üyeleri tarafından imzalanır ve Personel Genel Müdürlüğüne teslim edilir. Ġcra kâtipliği kadroları için yapılan sınav sonucu; açıktan ilk defa veya naklen atanacaklar için merkezi ve sözlü sınavda aldıkları puanların aritmetik ortalamasına, unvan değiĢikliği suretiyle atanacaklar için sözlü sınav sonucuna göre en yüksek puandan baĢlayarak nihai baĢarı listesi düzenlenir. Nihai baĢarı listesi düzenlenirken hukuk fakültesi, adalet meslek yüksekokulu, yüksekokulların adalet programı ile adalet ön lisans programı mezunları en yüksek puanı alan adaydan baĢlanarak; diğer adaylar ise bu sıralamayı takiben kendi aralarında en yüksek puandan baĢlayarak sıralanır.‖ MADDE 22 – Aynı Yönetmeliğin 29 uncu maddesi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “Madde 29 – Ġcra müdür ve yardımcılığı sınavlarının nihai sonucu Bakanlık internet sitesinde; icra kâtipliği sınavlarının nihai sonucu ise sınav biriminin bulunduğu yer adliye internet sitesinde ilan edilir.‖ MADDE 23 – Aynı Yönetmeliğin 32 nci maddesinin baĢlığı “Atama” olarak ve birinci ile üçüncü fıkraları aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢ ve aynı maddeye aĢağıdaki fıkra eklenmiĢtir. ―Ġcra müdür ve yardımcısı ile icra kâtibi ihtiyacı öncelikle sınavları asıl olarak kazananların atanması suretiyle karĢılanır.‖ ―Sınava girip baĢarılı olanların atanma Ģartlarını taĢımadıklarının sonradan anlaĢıldığı durumlarda sınavları geçersiz sayılarak atamaları yapılmaz. Atamaları yapılmıĢ olsa bile iptal edilir.‖ ―Ġcra müdür ve yardımcıları ile icra kâtiplerinin baĢka kuruma naklen atanabilmeleri için muvafakat talep edilmesi halinde; Bakanlığın personel ihtiyacı, ilgililerin bu görevlerde bulundukları süre ve atanmak istedikleri kadroların üst unvanlı olup olmaması ve niteliğine göre değerlendirme yapılır.‖ MADDE 24 – Aynı Yönetmeliğin 32 nci maddesinden sonra gelmek üzere aĢağıdaki maddeler eklenmiĢtir. “Görevlendirme ve vekâlet Madde 32/A – Ġcra müdür ve yardımcılarının baĢka bir mahalde geçici görevlendirilmeleri Bakanlık tarafından yapılır. Birden fazla icra dairesi bulunan yerlerde icra müdür ve yardımcıları ile icra kâtiplerinin hangi dairede görev yapacağına komisyonlar tarafından karar verilir. Ġcra müdürünün herhangi bir nedenle görevde bulunamaması halinde yerine aynı dairede görev yapanlar arasından kimin vekâlet edeceğine icra dairesinin bağlı bulunduğu icra hâkimi tarafından karar verilir. Ġcra dairelerinde icra müdürü, icra müdür yardımcısı ve icra kâtibinin bulunmaması halinde ise komisyon, öncelikle merkez veya mülhakat icra dairelerinde görev yapan icra kâtiplerini veya yazı iĢleri müdürlerini, bunun mümkün olmaması halinde bu Yönetmeliğin 32/B maddesindeki Ģartları taĢıyan zabıt kâtiplerini bu yerlerde geçici olarak görevlendirir. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde icra kâtiplerinin geçici olarak görevlendirilmesi Bakanlık tarafından da yapılabilir. Bu maddeye göre komisyon tarafından alınan kararlar Bakanlığa bildirilir.‖ “Ġcra dairelerinde zabıt kâtibi, mübaĢir ve hizmetli görevlendirilmesi Madde 32/B – Komisyonlar, Bakanlık tarafından belirlenecek esaslar çerçevesinde, daha önce uyarma ve kınama cezası dıĢında disiplin cezası almayanlar arasından seçilecek olan zabıt kâtibi, mübaĢir ve hizmetlileri icra dairelerinde görevlendirir. Ġcra dairelerinde görevlendirilen personel Bakanlığın olumlu görüĢü alınmadan icra dairesi dıĢında baĢka birimlerde görevlendirilemez. Ancak icra dairelerinde görevlendirilen bu personelden uyarma veya kınama haricinde disiplin cezası alanlar, komisyon tarafından icra dairesi dıĢında diğer birimlerde görevlendirilir. Bu maddeye göre komisyon tarafından alınan kararlar Bakanlığa bildirilir.‖ MADDE 25 – Aynı Yönetmeliğin 35 inci maddesinin baĢlığı “Ġcra müdür ve yardımcılarının bölgelerdeki hizmet süreleri” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir. MADDE 26 – Aynı Yönetmeliğin 36 ncı maddesi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “Madde 36 – Ġcra müdür ve yardımcılığı sınavını kazananlar nihai baĢarı listesindeki sıralamaya göre, kadro ve ihtiyaç durumu dikkate alınarak kur‘a ile atanırlar. Kur‘a ile icra müdürü olarak atananlar ilk olağan nakle hak kazandıklarında kadro ve ihtiyaç durumuna göre icra müdür yardımcısı olarak da atanabilirler. Ġcra kâtipliği sınavını kazananlar, müracaat ettikleri komisyonun merkez ve mülhakatı için ilân edilen kadro sayısını geçmeyecek Ģekilde nihai baĢarı listesindeki sıraya göre Bakanlık tarafından atanırlar. Ataması yapılıp da 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 62 nci maddesinde belirtilen süre içerisinde göreve baĢlamamaları sebebiyle aynı Kanunun 63 üncü maddesi gereğince atamaları iptal edilenler ile kur‘a sonucu atamaları yapıldığı halde dilekçe ile mazeret beyan ederek görevi kabul etmekten sarfınazar edenlerin tekrar atanmaları için baĢvurmaları halinde atamaları yapılamaz.‖ MADDE 27 – Aynı Yönetmeliğin 37 nci maddesinin ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıĢtır. MADDE 28 – Aynı Yönetmeliğin 38 inci maddesi baĢlığı ile birlikte aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “Ġcra müdür ve yardımcılarının olağan nakilleri Madde 38 – Naklen atanmaya hak kazanmak için bölgelerdeki asgari hizmet süresini tamamlamak esastır. Asgari hizmet süresinin tamamlanması veya kadro ve iĢ durumunun gerektirmesi halinde ilgililer, talepleri üzerine veya Bakanlıkça baĢka yerlere ihtiyaç durumuna göre icra müdürü veya icra müdür yardımcısı olarak atanabilirler. Naklen atama yapılamayan hallerde, üst bölgelerde geçen fazla hizmet süreleri beĢinci bölgeden baĢlamak suretiyle alt bölgelerde, alt bölgelerde geçen fazla hizmet süresi bir üst bölgede geçmiĢ sayılır. Hizmetin gerektirdiği durumlarda bölgelerinde iki yılını dolduranlar aynı bölge seviyesinde baĢka bir yere veya durumlarına uygun alt veya üst bölgelere icra müdürü veya yardımcısı olarak atanabilirler. Kadro, iĢ ve ihtiyaç durumunun gerektirdiği hallerde icra müdür ve yardımcılarından meslekte iki yılını dolduranlar icra müdür yardımcısı olarak; sekiz yılını dolduranlar ise icra müdürü olarak birinci bölgelere atanabilirler.‖ MADDE 29 – Aynı Yönetmeliğin 39 uncu maddesinin baĢlığı “Mazeret sebeplerine dayanarak yapılan nakiller” Ģeklinde değiĢtirilmiĢ ve birinci fıkrasının (c) bendi yürürlükten kaldırılmıĢ ve aynı maddeye aĢağıdaki fıkra eklenmiĢtir. ―Mazeretleri nedeniyle naklen atama talebinde bulunan icra müdürleri, kadro, iĢ ve ihtiyaç durumu dikkate alınarak icra müdür yardımcısı olarak da atanabilirler.‖ MADDE 30 – Aynı Yönetmeliğin 42 nci maddesinin baĢlığı “Doğal afetler” Ģeklinde değiĢtirilmiĢ ve birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmıĢtır. MADDE 31 – Aynı Yönetmeliğin 43 üncü maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları aĢağıdaki Ģekilde ve ikinci fıkrasında yer alan ―yardımcısı olarak da‖ ibaresi ―yardımcılığına; icra kâtipleri ise müktesebi kadro ve aylığa uygun olarak zabıt kâtipliğine‖ Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir. ―Ġcra müdür ve yardımcıları ile icra kâtipleri; a) Haklarındaki adlî, idarî veya disiplin soruĢturmaları sonucunda o yerde görev yapmalarında Cumhuriyet baĢsavcısı, icra hâkimi, adalet müfettiĢi veya komisyon tarafından sakınca görülmüĢ olması, b) Son hâl kâğıdının orta olması, c) Yapılan denetimler sonucunda bulunduğu yerdeki baĢarısızlığı ve hizmet gereklerine uyumsuzluğu tespit edilip baĢka yere atanmasının teklif edilmesi, d) Bağlı bulundukları ağır ceza Cumhuriyet baĢsavcısı, görev yaptıkları yer Cumhuriyet baĢsavcısı, icra hâkimi veya komisyon tarafından tutum ve davranıĢları itibarıyla lüzum gösterilmesi, durumlarından birinin varlığı halinde, mazeretlerine ve bulundukları yerdeki görev sürelerine bakılmaksızın aynı bölgedeki diğer bir yere veya alt bölgelere nakledilebilirler.‖ ―Bu maddeye göre hizmet gereği naklen ataması yapılanlar; a) Atandıkları yerde göreve baĢladığı tarihten itibaren en az üç yıl görev yapması, b) Atandıkları yerde yapılan teftiĢ sonucu düzenlenen hâl kâğıdının iyi veya pekiyi olması, c) Atandıkları yerdeki herhangi bir eylemi ile ilgili olarak son üç yıl içerisinde uyarma dıĢında disiplin cezası almamıĢ bulunması, d) Atandıkları yerde kasten iĢlediği bir suçtan dolayı hükümlülüğünün bulunmaması, e) Talep ettiği yerde durumuna uygun boĢ kadro ve ihtiyaç bulunması, Ģartıyla naklen atama talebinde bulunabilirler. Ancak açıkta ve aylıksız izinde geçirilen süreler ile hastalık raporlarının üç aydan fazlası üç yıllık süreden sayılmaz.‖ ―Hizmet gereği naklen atananların önceki görev yerinin bağlı olduğu ilin mülki hudutları ile bağlı olduğu komisyonun yargı çevresi içinde bir yere yeniden atanabilmeleri için hizmet gereği atamanın yapıldığı tarihten itibaren sekiz yıl geçmesi gerekir.‖ MADDE 32 – Aynı Yönetmeliğin 43 üncü maddesinden sonra gelmek üzere aĢağıdaki madde eklenmiĢtir. “Ġcra kâtiplerinin naklen atanmaları Madde 43/A – 10/7/2003 tarihli ve 25164 sayılı Resmî Gazete‘de yayımlanan Adalet Bakanlığı Memur, Sınav-Atama ve Nakil Yönetmeliğinin 29 uncu maddesi hariç naklen atamaya iliĢkin üçüncü kısmındaki hükümler icra kâtipleri hakkında da uygulanır.‖ MADDE 33 – Aynı Yönetmeliğin ekinde yer alan Ek-1 sayılı Ġcra Müdür ve Ġcra Müdür Yardımcılığı Sınavı BaĢvuru Formu ile Ek-2 sayılı Ġcra Müdür ve Ġcra Müdür Yardımcılığı Sözlü Sınavı Aday Değerlendirme Formu ekteki Ģekilde değiĢtirilmiĢ ve aynı Yönetmeliğin ekine ekte yer alan Ek-3 sayılı Ġcra Kâtipliği Sözlü Sınavı Aday Değerlendirme Formu, Ek-4 sayılı Ġcra Kâtipliği Sınavı BaĢvuru Formu ile Ek-5 sayılı Ġcra Kâtipliği Sınavına GiriĢ Belgesi eklenmiĢtir. MADDE 34 – Aynı Yönetmeliğe aĢağıdaki geçici madde eklenmiĢtir. “Devam eden iĢler Geçici Madde 2 – Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte, icra müdür ve müdür yardımcılığı sınav ve alım sürecine baĢlanmıĢ ve sonuçlandırılmamıĢ icra müdürü ve yardımcılığı kadrolarına atanma iĢlemleri, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tabi oldukları mevzuat hükümlerine göre sonuçlandırılır.‖ MADDE 35 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 36 – Bu Yönetmelik hükümlerini Adalet Bakanı yürütür. Ekleri için tıklayınız. [R.G. 19 Kasım 2013 – 28826 ] —— • —— TEBLĠĞ Maliye Bakanlığından: MALĠ SUÇLARI ARAġTIRMA KURULU GENEL TEBLĠĞĠ (SIRA NO: 5)‟NDE DEĞĠġĠKLĠK YAPILMASINA ĠLĠġKĠN TEBLĠĞ (SIRA NO: 10) MADDE 1 – 9/4/2008 tarihli 26842 sayılı Resmî Gazete‘de yayımlanan Mali Suçları AraĢtırma Kurulu Genel Tebliği (Sıra No:5)‘nin 2.2.7. maddesinin ikinci paragrafından sonra gelmek üzere aĢağıdaki üçüncü paragraf eklenmiĢtir. ―Emeklilik sözleĢmesinin mesafeli satıĢ kapsamında çağrı merkezi vasıtasıyla düzenlenmesi halinde, imza örneği aranmamakla birlikte bu sözleĢmelerin onaylanmasında hizmet riski ile Yönetmeliğin 20 nci maddesinde yer alan tedbirler göz önünde bulundurulur.‖ MADDE 2 – Aynı Tebliğe 2.2.9. maddesinden sonra gelmek üzere aĢağıdaki madde eklenmiĢtir. “2.2.10. Faaliyetlerini Münhasıran Elektronik Ortamda GerçekleĢtiren Yükümlüler Ticari faaliyetlerinin tamamını fiziki bir iĢyeri bulunmaksızın ve müĢteri ile yüz yüze olmaksızın münhasıran elektronik ortamda gerçekleĢtiren yükümlülerce; - Türkiye‘de mukim bankayla, sunulan mal veya hizmete iliĢkin tahsilat ve ödeme iĢlemlerinin elektronik ortam üzerinden gerçekleĢtirileceğine dair sözleĢme yapılmıĢ olması, - MüĢterinin elektronik ortamda alınan üyelik baĢvurusunda, kimliğe iliĢkin bilgilerin (Adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, uyruğu, Türk vatandaĢları için T.C. kimlik numarası, yabancı uyruklular için yabancı kimlik numarası) ĠçiĢleri Bakanlığı Nüfus ve VatandaĢlık ĠĢleri Genel Müdürlüğü kimlik paylaĢım sistemi veri tabanı kullanılarak sorgulanması yoluyla teyit edilmesi, - Tüm tahsilat ve ödemelerin, kimlik bilgileri teyit edilerek üyeliği kabul edilmiĢ kiĢinin kimlik bilgileri ile uyumlu bir banka hesabı vasıtasıyla yapılması koĢuluyla, müĢterinin kimlik bilgilerinin Yönetmeliğin 6 ncı maddesindeki usul çerçevesinde teyidi ile imza örneği alınması zorunlu değildir. ġans ve bahis oyunları düzenleme hak ve yetkisini haiz kurum ve kuruluĢlar tarafından bayilik verilmeksizin, bu faaliyetlerin sanal ortamda bizzat kendilerince gerçekleĢtirilmesi halinde de bu tedbirler uygulanır.‖ MADDE 3 – Bu Tebliğin 2 nci maddesi 1/1/2014 tarihinde, diğer maddeleri ise yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 4 – Bu Tebliğ hükümlerini Maliye Bakanı yürütür. [R.G. 19 Kasım 2013 – 28826 ] —— • —— UYUġMAZLIK MAHKEMESĠ KARARLARI UyuĢmazlık Mahkemesine Ait Kararları 20 Kasım 2013 Tarihli ve 28827 Resmi Gazetenin Mükerrer Sayısında YayınlanmıĢtır. [R.G. 20 Kasım 2013 – 28827 -Mükerrer] —— • —— YÖNETMELĠK Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumundan: BANKA KARTLARI VE KREDĠ KARTLARI HAKKINDA YÖNETMELĠKTE DEĞĠġĠKLĠK YAPILMASINA ĠLĠġKĠN YÖNETMELĠK MADDE 1 – 10/3/2007 tarihli ve 26458 sayılı Resmî Gazete‘de yayımlanan Banka Kartları ve Kredi Kartları Hakkında Yönetmeliğin 27/A maddesinin yedinci fıkrası aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. ―(7) Üye iĢyeri anlaĢması yapan kuruluĢlar ve üye iĢyerleri, harcama ve alacak belgesi düzenleme imkânı olmayan, kart hamili tarafından baĢlatılan ve internet kullanılarak gerçekleĢtirilen iĢlemler için diğer önlemlerle birlikte 3-D Secure veya asgari olarak 3-D Secure protokolünün güvenlik önlemlerini karĢılayan kart hamili kimlik doğrulama teknolojisini içerecek Ģekilde kart kullanım alt yapısı tesis ederler. Veri iĢleme, kaydetme veya iletiĢiminde asgari seviyede Ödeme Kartı Endüstrisi Veri Güvenliği Standardının (Payment Card Industry -PCI- Data Security Standard -DSS-) hükümlerini dikkate alırlar. Üye iĢyeri anlaĢması yapan kuruluĢlar, bu fıkra hükümlerinin üye iĢyerleriyle yapacakları sözleĢmelerde yer almasını ve uygulanmasını gözetmekle yükümlüdürler. Bu fıkra kapsamında gerçekleĢtirilecek iĢlemlerde söz konusu altyapının kullanımının zorunlu tutulması, üye iĢyeri anlaĢması yapan kuruluĢların ve üye iĢyerlerinin tercihlerine bağlı olup, zorunlu tutulmadığı durumlarda kullanım kart hamilinin tercihine bağlıdır. Kart hamili dıĢında kalan Kanun kapsamındaki taraflar, bu fıkra ile getirilen yöntem hakkında kart hamillerini bilgilendirirler.‖ MADDE 2 – Bu Yönetmeliğin 1 inci maddesi ile değiĢtirilen Banka Kartları ve Kredi Kartları Hakkında Yönetmeliğin 27/A maddesinin yedinci fıkrasının üçüncü cümlesi 1/1/2016 tarihinde, diğer hükümleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu BaĢkanı yürütür. Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin Tarihi Sayısı 10/3/2007 26458 Yönetmelikte DeğiĢiklik Yapan Yönetmeliklerin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin 123456- Tarihi 21/12/2008 1/8/2009 17/12/2010 14/1/2011 19/10/2011 8/10/2013 Sayısı 27087 27306 27788 27815 28089 28789 Mükerrer [R.G. 21 Kasım 2013 – 28828 ] —— • —— YÖNETMELĠK Gümrük ve Ticaret Bakanlığından: GÜMRÜK YÖNETMELĠĞĠNDE DEĞĠġĠKLĠK YAPILMASINA DAĠR YÖNETMELĠK MADDE 1 – 7/10/2009 tarihli ve 27369 mükerrer sayılı Resmî Gazete‘de yayımlanan Gümrük Yönetmeliğinin 22 nci maddesinin birinci fıkrasına ―Türkiye Gümrük Bölgesinde yerleĢik‖ ibaresinden sonra gelmek üzere ―ve en az iki yıldır fiilen faaliyette bulunan‖ ibaresi eklenmiĢtir. MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 75 inci maddesinin yedinci fıkrası aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. ―(7) Dökme gelen eĢyada ortaya çıkan eksiklik ve fazlalıklar ile ilgili olarak, Kanunun 237 nci maddesi uyarınca Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen farklılıklar için özet beyan eksikliği veya fazlalığı takibatı yapılmaz. Özet beyan eksikliği veya fazlalığı takibatı gerektiren durumlar için takibat ve varsa cezaî iĢlem, eksiklik veya fazlalığın tamamı için değil, Bakanlar Kurulu kararı ile belirlenen takibat gerektirmeyen farklılıkları aĢan kısmı için uygulanır. Takibata konu olmayan miktar için herhangi bir cezaî iĢlem uygulanmaz. Ek-11‘de yer alan fire oranları, özet beyan eksikliği veya fazlalığı takibatlarında dikkate alınmaz.‖ MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 86 ncı maddesine aĢağıdaki üçüncü fıkra eklenmiĢtir. ―(3) Kara hudut kapılarında, gümrüklü sahaya giriĢ tarihinden itibaren Kanunun 46 ncı maddesi ve bu Yönetmeliğin 76 ncı maddesinde belirtilen süreler içerisinde gümrükçe onaylanmıĢ bir iĢlem veya kullanım belirlenerek buna iliĢkin iĢlemlere baĢlanmayan taĢıtlar hakkında ikinci fıkra hükümleri uygulanır.‖ MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin 169 ve 170 inci maddelerinin birinci fıkralarının (g) bentlerinde geçen ―167 nci maddesinin üçüncü fıkrası‖ ibareleri ―167 nci maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendi‖ olarak değiĢtirilmiĢtir. MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin 171 inci maddesinin dördüncü ve altıncı fıkraları aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. ―(4) Dahilde iĢleme rejimine konu olan aĢağıda belirtilen eĢya gümrük idarelerine sözlü beyan edilebilir. a) Dahilde iĢleme izni kapsamında, ithalatını müteakip, ihraç ürünlerinin elde edilmesinde kullanılmak üzere Türkiye Gümrük Bölgesine getirilen elyaf, iplik, ham ve mamul mensucat (astar dâhil) gibi temel tekstil hammaddeleri ile tekstil ve deri kimyasal maddeleri dıĢında kalan tela, etiket, düğme, fermuar, çıtçıt, rivet, askı, kuĢgözü, Ģerit, kordela ve lastik gibi yardımcı maddeler, b) Dahilde iĢleme izni kapsamında, tamir ve bakım iĢlemine tabi tutulacak gemilere ait malzeme ve ekipmanlar, c) Dahilde iĢleme izni kapsamında, tamir ve bakım iĢlemine tabi tutulacak motorlu nakil vasıtaları, tarım makineleri ve bunların parçaları.‖ ―(6) Dahilde iĢleme izni kapsamında sözlü beyan, dördüncü fıkranın (a) bendinde yer alan eĢyanın sadece Türkiye Gümrük Bölgesine giriĢinde kullanılabilir.‖ MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğin 172 nci maddesinin ikinci fıkrasının (ç) bendi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. ―ç) Dahilde iĢleme kapsamı geçici ithalatta (b) bendinde, dahilde iĢleme kapsamı ihracatta ise (a) bendinde yer alan alanlar doldurulur.‖ MADDE 7 – Aynı Yönetmeliğin 197 nci maddesinin birinci fıkrasının sonuna aĢağıdaki cümle eklenmiĢtir. ―Tahlil ücreti, eĢyanın tahlil masrafları ile bu iĢlemler sonucu ortaya çıkan artık ve atıkların imha masraflarını da kapsar.‖ MADDE 8 – Aynı Yönetmeliğin 332 nci maddesinin ikinci fıkrasının sonuna aĢağıdaki cümleler eklenmiĢtir. ―Ancak, aynı sevkiyata konu olmakla birlikte antrepoya birden fazla taĢıtla peyderpey sevk edilen ve tamamı bir seferde antrepoya alınamayacak eĢya için, eĢya sahibi veya temsilcisi ya da taĢıyıcı tarafından ilgili gümrük idaresine yazılı talepte bulunulması halinde, gümrük idaresince, ilk eĢyanın antrepoya giriĢinden itibaren en geç beĢ iĢ günü içinde antrepo beyannamesinin verilmesi koĢuluyla eĢyanın peyderpey antrepoya alınmasına izin verilebilir. Ġhtiyaç halinde bu süre gümrük idaresince bir defaya mahsus olmak üzere beĢ iĢ gününe kadar uzatılabilir.‖ MADDE 9 – Aynı Yönetmeliğin 478 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan ―ve götürü‖ ifadesi yürürlükten kaldırılmıĢtır. MADDE 10 – Aynı Yönetmeliğin 493 üncü maddesinin beĢinci ve altıncı fıkraları aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. ―(5) Götürü teminat uygulamasından, onaylanmıĢ kiĢi statü belgesine veya yetkilendirilmiĢ yükümlü sertifikasına sahip yükümlüler ile Bakanlıkça belirlenen Ģartları taĢıyan antrepo iĢleticileri yararlanabilir.‖ ―(6) Götürü teminat, eĢyanın gümrükçe onaylanmıĢ iĢlem veya kullanıma tabi tutulmasına iliĢkin tüm kamu alacakları için geçerlidir. Ancak, 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun eki (I) sayılı listede yer alan eĢyaya iliĢkin kamu alacakları için götürü teminat uygulamasından yararlanılmaz.‖ MADDE 11 – Aynı Yönetmeliğin 494 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢ ve (c) bendi yürürlükten kaldırılmıĢtır. ―b) Teminatın 2.000.000 Avro‘yu aĢmayan tutarda verilmesi mümkündür.‖ MADDE 12 – Aynı Yönetmeliğin 504 üncü maddesinin ikinci fıkrası aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. ―(2) Geri verme veya kaldırma talebi, yetkili gümrük idaresi tarafından incelenerek otuz gün içerisinde idare amirince karara bağlanır ve kararın tarih ve sayısı baĢvuru formunun 15 numaralı kutusuna yazılır.‖ MADDE 13 – Aynı Yönetmeliğin ek-33‘ünde yer alan ―0803.31‖ ve ―0803.32‖ eĢya kodları ―0802.31‖ ve ―0802.32‖ olarak değiĢtirilmiĢtir. MADDE 14 – Aynı Yönetmeliğin 23 üncü maddesinin altıncı fıkrası, 24 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinin (3) numaralı alt bendi ve 527 nci maddesinin üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıĢtır. MADDE 15 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 16 – Bu Yönetmelik hükümlerini Gümrük ve Ticaret Bakanı yürütür. Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin Tarihi Sayısı 7/10/2009 27369 Mükerrer Yönetmelikte DeğiĢiklik Yapan Yönetmeliklerin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin Tarihi Sayısı 131/3/2010 27538 22/7/2010 27629 32/12/2010 27773 431/12/2010 27802 526/3/2011 27886 630/4/2011 27920 723/5/2011 27942 816/7/2011 27996 92/11/2011 28103 1028/12/2011 28156 1131/3/2012 28250 1212/6/2012 28321 1320/11/2012 28473 1410/1/2013 28524 157/2/2013 28552 165/4/2013 28609 1715/5/2013 28648 1812/6/2013 28675 193/8/2013 28727 [R.G. 21 Kasım 2013 – 28828 -Mükerrer] —— • —— GENELGE BaĢbakanlıktan: Konu : GENELGE 2013/12 Yurt içinde düzenlenen karĢılama ve uğurlama törenleri ile temel atma, açılıĢ ve benzeri törenlerde; kırmızı halı serilmesi uygulamasına son verilmiĢtir. CumhurbaĢkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi BaĢkanı ve BaĢbakanın karĢılama ve uğurlama törenleri dıĢında polis tören mangası çıkarılmayacaktır. Bilgilerini ve gereğini rica ederim. Recep Tayyip ERDOĞAN BaĢbakan [R.G. 22 Kasım 2013 – 28829] —— • —— ANAYASA MAHKEMESĠ KARARLARI Anayasa Mahkemesi BaĢkanlığından: Esas Sayısı : 2010/92 Karar Sayısı : 2012/86 Karar Günü : 31.5.2012 ĠPTAL DAVASINI AÇANLAR : Anamuhalefet Partisi (Cumhuriyet Halk Partisi) TBMM Grubu adına Grup BaĢkanvekilleri M. Akif HAMZAÇEBĠ ile Muharrem ĠNCE ĠPTAL DAVASININ KONUSU : 15.7.2010 günlü, 6007 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyetinde Akkuyu Sahasında Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve ĠĢletimine Dair ĠĢbirliğine ĠliĢkin AnlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun‘un 1. maddesinin Anayasa‘nın BaĢlangıç‘ı ile 2., 7., 43., 56., 90. ve 166. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi istemidir. I- ĠPTAL ve YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI ĠSTEMĠNĠN GEREKÇESĠ Dava dilekçesinin gerekçe bölümü Ģöyledir: ―… II. GEREKÇE A- Uluslararası AnlaĢmaların Uygun Bulunmasına ĠliĢkin Yasaların Anayasal Denetimi Dava konusu maddenin yer aldığı 6007 sayılı Yasa, bir uluslararası anlaĢmayı “uygun bulma” yasasıdır. Konu daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmiĢ ve 27.02.1997 tarihli, E.1996/55, K.1997/33 sayılı kararda; “Anayasanın “Milletlerarası andlaĢmaları uygun bulma” baĢlığını taĢıyan 90 ıncı maddesinin birinci fıkrasında, “...andlaĢmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır” denilmekte, maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında da, kimi durumlarda önceden bir yasa ile uygun bulma zorunluluğu olmaksızın andlaĢmaları yürürlüğe koyma yetkisi yürütme organına verilmektedir. Maddenin dördüncü fıkrasında da, “Türk Kanunlarına değiĢiklik getiren her türlü andlaĢmaların yapılmasında birinci fıkra hükmü uygulanır” denilerek onaydan önce bir yasayla uygun bulma koĢulu aranmayan andlaĢmalar, yasalarda değiĢiklik gerektiriyorsa bunlar için de onaylamadan önce TBMM'nden “uygun bulma” yasasının çıkarılması öngörülmektedir. Anayasanın 90 ıncı maddesinin gerekçesinde, uygulamada iyi iĢlediği ve ihtiyacı karĢıladığı için 1961 Anayasası'ndaki kuralın aynen alındığı belirtilmiĢtir. Bu nedenle, 1961 Anayasası'nın yasalaĢma evresine bakılarak 1982 Anayasası'nın 90 ıncı maddesinin kabulünü gerektiren gerekçeleri saptamak olanaklıdır. Kurucu Meclis tarafından oluĢturulan Anayasa Komisyonu'nca hazırlanan metinde, andlaĢmaların Anayasaya aykırılığının ileri sürülmesini önleyici bir usul benimsenmiĢ; madde gerekçesinde de, “... Milletlerarası andlaĢmaların Anayasaya uygunluğunun murakabesi konusunda, kanunlarla ilgili murakabeye nazaran farklı bir usul getirilmektedir. Gerçekten bir anlaĢmanın yürürlüğe girmesinden sonra Anayasaya aykırılığı dolayısıyla iptalinin Devletin milletlerarası sorumluluğunu doğurmaması için, bu murakabenin teĢri organın tasvibinden geçmeden önce tahkik edilmesi ve sonuçlandırılması zaruridir” denilmiĢtir. Millî Birlik Komitesi tarafından yapılan incelemede, tasarının ikinci fıkrasında yer alan, yukarıda sözü edilen hüküm maddeden çıkarılmıĢ ve maddenin son fıkrası, “usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ milletlerarası andlaĢmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında 149 uncu ve 151 inci maddeler gereğince Anayasa Mahkemesine baĢvurulamaz” biçiminde düzenlenmiĢtir. Anayasanın 90 ıncı maddesinin aynı olan 1961 Anayasası'nın 65 inci maddesinin gerekçesinden, milletlerarası iliĢkilerin siyasî yönünün ağır basması nedeniyle dıĢ iliĢkilerin sürekliliği bakımından doğabilecek sakıncaların önlenmesi amacıyla milletlerarası andlaĢmaların iptali için Anayasa Mahkemesi'ne baĢvurulmasının engellendiği anlaĢılmaktadır. Anayasanın 90 ıncı maddesinin son fıkrasında, “usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ milletlerarası andlaĢmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine baĢvurulamaz” denilmektedir. Uluslararası iliĢkilerde sürekliliği sağlama amacı gözeterek getirilen “andlaĢmaların yargı denetimi dıĢında tutulması”na iliĢkin bu kuralla anayasal denetimin dıĢında tutulmak istenen, yöntemince yürürlüğe konulmuĢ olan “uluslararası andlaĢmalar”dır. Bu nedenle, andlaĢmadan bağımsız olarak onay yasalarına karĢı Anayasa Mahkemesi'ne baĢvurulabilir.” denilmiĢtir. Aynı gerekçeyle, 6007 sayılı Yasanın 1 inci maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmesinde bir sorun bulunmamaktadır. B- 15.07.2010 Tarihli ve 6007 Sayılı “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Ġle Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyetinde Akkuyu Sahasında Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve ĠĢletimine Dair ĠĢbirliğine ĠliĢkin AnlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun”un 1 inci Maddesinin Anayasaya Aykırılığı 6007 sayılı Yasanın 1 inci maddesiyle, 12 Mayıs 2010 tarihinde Ankara‟da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti‟nde Akkuyu Sahası‟nda Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve ĠĢletimine Dair ĠĢbirliğine ĠliĢkin AnlaĢma”nın (dilekçede “AnlaĢma” olarak gösterilecektir) onaylanması uygun bulunmuĢtur. Onaylanması uygun bulunan AnlaĢma; a) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti arasında imzalanmıĢtır. b) Bir nükleer güç santralinin tesisini kapsamaktadır. c) Söz konusu tesisin kuruluĢ iĢlemi ile birlikte kurulacak tesisin iĢletilmesini de kapsamaktadır. d) Tesis yeri Mersin “Akkuyu Sahası” olarak belirlenmiĢtir. e) Nükleer güç santralinin, üretilen elektrik dahil olmak üzere sahibi, AnlaĢma tarihinde kurulu olmayan Proje ġirketi olarak belirlenmiĢtir. Nükleer sorumluluk ise AnlaĢmada gösterilmemiĢ, yapılacak düzenlemelere bırakılmıĢtır. Onay Yasası'nın, uygun bulduğu anlaĢmanın incelenmesi Anayasanın 90 ıncı maddesine göre olanaklı olmamakla birlikte, Anayasanın 7 nci maddesine göre TBMM‟de olan yasama yetkisinin devredilip devredilmediği ve yasama organının kaynağını Anayasadan almayan bir yetkiyi kullanıp kullanmadığının saptanması da, ancak uygun bulunan anlaĢmanın anlam ve içeriğinden ortaya çıkacaktır. Yasama organı 90 ıncı maddeye göre uygun bulma yasasını kabul ederken Anayasa hükümlerine aykırı davranamaz. Anayasa, bu tür yasaların kabulünde TBMM‟ye Anayasa dıĢına çıkma gibi bir istisnai yetki tanımamıĢtır. AnlaĢmanın içeriğine bakmadan, yasama organının anayasal sınırlar içinde kalıp kalmadığının saptanması mümkün değildir. Uygun bulma yasasının amacı, aslında, yasama organının anlaĢma hükümlerinin anayasal denetimini yapmasıdır. Bu denetimin tamamlayıcısı ise Anayasa Mahkemesi denetimidir. AnlaĢma hükümleri, burada Anayasaya aykırılığı ileri sürülen norm değil, Anayasaya aykırılığın denetlenebilmesi için gerekli destek norm niteliğindedir. Bu destek norm olmadan onay yasası somut ya da soyut olarak denetlenemez. Kaldı ki, Anayasanın 90 ıncı maddesinin son fıkrasında sözü edilen ve Anayasa aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine baĢvurulamayan anlaĢma, “usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ” olan anlaĢmadır. Bir anlaĢmanın onaylanmasının, TBMM‟ce onaylamayı bir yasayla uygun bulması, o anlaĢmanın yürürlüğe girmesi için nihai koĢul değil ön koĢuldur. AnlaĢmalar, uygun bulma yasasının yürürlüğe girmesiyle, yürürlüğe girmezler. Bu yönüyle de, destek norm olarak kullanılan anlaĢma hükümlerinin, Anayasanın 90 ıncı maddesi kapsamında anayasal denetiminin yapılmaması kuralının ihlalinden söz edilemez. 6007 sayılı Yasanın gerekçesinde, enerji ile ilgili konuların hükümet politikası olarak değil, bir devlet politikası olarak ele alınıp değerlendirileceği, “enerji arz güvenliği”nin enerji sektörüne iliĢkin gündemin temelini oluĢturduğu, dünyada nükleer enerji kullanımının enerji karmaları içindeki payının giderek arttığı ve enerji-çevre bağlantısı içinde sorunları ele almada baĢlıca politikalar arasında olacağı, nükleer enerjinin niteliklerinin devletimizin enerji stratejileri ve politikalarıyla uyumlu olduğu belirtilmiĢtir. Bu doğrultuda, 12 Mayıs 2010 tarihinde Ankara‟da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti‟nde Akkuyu Sahası‟nda Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve ĠĢletimine Dair ĠĢbirliğine ĠliĢkin AnlaĢma” ile; Mersin Akkuyu nükleer sahasında bir nükleer güç santrali kurulması ve iĢletilmesiyle, teknoloji transferinden santralin sökümüne kadar uzanan geniĢ bir yelpazede, iki ülke arasında iĢbirliğine gidilerek ülkemize nükleer enerjinin kazandırılmasının amaçlandığı açıklanmıĢtır. Gerekçeye göre, kurulacak santral 60 yıl süreyle iĢletilecek, yapımı Türk Hazinesine yük getirmeyecek, TETAġ ile Proje ġirketi arasında imzalanması öngörülen “Elektrik Satın Alma AnlaĢması” dönemi sonrasında santralın net kârının % 20‟si Türk Hazinesine aktarılacaktır. 6007 sayılı Yasada ve bu Yasayla uygun bulunan AnlaĢmada temel sorunlardan biri, ihale, yarıĢma ve rekabet kurallarına uyulmaması, tek ülke ve Ģirketin yapım ve iĢletme iĢini ihalesiz üstlenmesidir. Ġhalenin amacı, ulusal çıkarlar ve kamu yararı için en uygun koĢulların ve en uygun teknolojinin bulunmasıdır. Ġhale ve rekabet yöntemi, uluslararası hukuk ve geleneklere de uygundur. Kaldı ki bu konuda 09.11.2007 tarihinde kabul edilmiĢ bir Yasa da bulunmaktadır. 5710 sayılı “Nükleer Güç Santrallarının Kurulması ve ĠĢletilmesi ile Enerji SatıĢına ĠliĢkin Kanun”da, enerji plan ve politikalarına uygun biçimde, elektrik enerjisi üretimi gerçekleĢtirecek nükleer güç santrallerinin kurulması, iĢletilmesi ve enerji satıĢına iliĢkin usul ve esaslar belirlenmiĢtir. 5710 sayılı Yasanın kimi maddeleri anayasal denetime de tabi tutulmuĢ ve geçici 1 inci maddesinin ikinci tümcesinin iptali dıĢında, Anayasaya aykırılık savları, 06.03.2008 tarihli, E.2007/105, K.2008/75 sayılı kararla reddedilmiĢtir. Aynı kararda belirtildiği gibi, “Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve iĢlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliĢtirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasakoyucunun da uyması gereken temel hukuk ilkeleri ve Anayasa bulunduğunun bilincinde olan devlettir. Hukuk devleti, siyasal iktidarı hukukla sınırlayarak ve devlet etkinliklerinin düzenli sürdürülebilmesi için gerekli olan hukuksal alt yapıyı oluĢturarak aynı zamanda istikrara da hizmet eder. Bu istikrarın özü hukuki güvenlik ve öngörülebilirliktir. Hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik sağlanabilmesi ise, kuralların genel, soyut, açık ve anlaĢılabilir olmalarına bağlıdır. Hukuk devleti, yasaların kamu yararına dayanması ilkesini de içerir.” Ġhale yönteminde, kamu yararı ve kamuya ait taĢınır ve taĢınmaz kaynakların kullanılması da gözetilerek, kamu ihalelerinde rekabetçi bir ortamın yaratılması ve aynı zamanda ihaleye katılanlar arasında fırsat eĢitliğinin sağlanması amaçlanmaktadır. Kamu hizmetlerinin görülmesi ve kamu gücünün kullanılmasında, rekabet koĢulları içinde en uygun teklifin oluĢması evrensel hukukun temel ilkeleri arasındadır. Hukuk sistemimizde, yakın tarihte 5710 sayılı Yasa gibi, nükleer güç santrallarının kurulması ve iĢletilmesi usul ve esaslarını belirleyen bir yasa da kabul edilmiĢ iken, bu usul ve esasları da yok sayarak ihalesiz bir yöntemle bir ülke ve kurulmamıĢ bir Ģirket esas alınarak anlaĢma yapılması hukuk devleti ilkesine aykırılık oluĢturur. Hukuk, statik olmamakla birlikte, dinamiklik, Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ile evrensel hukuk ilkelerinin sınırları içinde kalmalıdır ki, hukuk devletinin “hukuksal istikrar” ilkesi de bunu gerektirir. Hukuk Devleti olabilmenin bir baĢka göstergesi de “genellik” ilkesine uyulmasıdır. „Yasaların genelliği‟ ilkesi, özel, aktüel ve geçici bir durumu gözetmeyen, belli bir kiĢiyi hedef almayan, aynı statüde olan herkesi kapsayan kuralların getirilmesini zorunlu kılar. Hukuk devletinde, devlet erki kullanılarak yapılan tüm kamu iĢlemlerinin nihaî amacının “kamu yararı” olması gerekir. Bu gereklilik, kamu yararını, yasama organının takdir yetkisi için de bir sınır konumuna getirir. Nükleer enerji gibi, çok disiplinli iĢlerin uluslararası deneyler ve rekabet koĢulları gözetilmeden, seçmeci olmayan yöntemle bir ülkeye ya da bir Ģirkete verilmesi, kamu yararı ve genellik ilkesinin de ihlali anlamına gelir. Ortada imzalanmıĢ bir ikili anlaĢma olması, uygun bulma yasasını kabul eden yasama organının kamu yararı ve hukuk devleti ilkelerinin yok saymasını gerektirmez. Uluslararası anlaĢmaların yürürlüğü, imzalanmasına bağlı değildir. Ayrıca, 6007 sayılı Yasada, AnlaĢma, çekince konulmadan, tüm maddeleriyle uygun bulunmuĢtur. Çekince konulmamak suretiyle, AnlaĢmanın Anayasaya aykırı olan kuralları ayrıma tabi tutulmamıĢ, Türkiye için Anayasaya aykırı olan kuralların yaĢama geçirilmesini engelleyici önlem alınmamıĢtır. 1969 yılında Viyana'da kabul edilen Milletlerarası AnlaĢmalar Hukuku Hakkında SözleĢme'nin 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendine göre çekince, bir devletin anlaĢmayı imza, onaylama, kabul ve uygun bulunması durumunda anlaĢmanın kimi kurallarının hukuksal etkisini kendisi hakkında kaldırmak veya değiĢtirmek amacıyla tek taraflı yaptığı bir bildirimdir. Anayasanın BaĢlangıç bölümünde, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, “dünya milletleri ailesinin eĢit haklara sahip Ģerefli bir üyesi” olduğu, aynı zamanda da, “millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız Ģartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kiĢi ve kuruluĢun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiĢ hukuk düzeni dıĢına çıkılamayacağı” belirtilmiĢtir. Bu ilkeleri, aynı zamanda, Anayasanın BaĢlangıç kısmında “hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin, ... karĢısında koruma göremeyeceği” ilkesi ile birlikte değerlendirmek gerekir. Anayasadaki hukuk düzeni, temel ilkeleri 2 nci maddesinde gösterilen ilkeler olup, 7 nci maddesine göre de yasama yetkisi, “Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir” ve “devredilemez”. TBMM‟nin bu yetkisini kullanırken, kaynağını Anayasadan almayan bir yetki kullanamayacağı da açıktır. Anayasanın 90 ıncı maddesinde de bu kaynağın ve yetkinin istisnası gösterilmemiĢtir. Yasama organı, nasıl herhangi bir alanı Anayasaya uygun olmak koĢuluyla düzenleyebilirse, uygun bulma yasasını da aynı Ģekilde, Anayasaya uygun olmak koĢuluyla kabul edebilir. Bu bütünlük, aynı zamanda, insan haklarıyla birlikte, kıyılardan toprağa, çevreden ormana, mülkiyetten tarih, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına kadar ülke genelindeki bütünlüğü de tanımlar ki, hepsi Devletin güvencesi ve koruması altındadır. Devletin en önemli unsurlarından biri ülkedir ve ülkede yabancının arazi ve emlak edinmesi kadar yabancılara arazi tahsisi de salt bir mülkiyet sorunu gibi değerlendirilemez. Toprak ve kıyılar, devletin vazgeçilmesi olanaksız temel unsuru, egemenlik ve bağımsızlığının simgesidir. Bu nedenle yabancılara arazi tahsisinin yasalarla güvence altına alınması gerekir. Uluslararası anlaĢmaları uygun bulma yasaları da bu kapsamdadır. AnlaĢmanın, “Arazi Tahsisi ve EriĢim” baĢlıklı 7 nci maddesinde, hiçbir çerçeve ve sınırlama yapılmadan, koĢulsuz ve bedelsiz olarak “saha”nın mevcut lisansı ve mevcut altyapısı ile birlikte Nükleer Güç Santralinin (NGS) söküm sürecinin sonuna kadar Proje ġirketine tahsisi öngörülmüĢtür. Proje ġirketi, AnlaĢmanın 5 inci maddesinde de belirtildiği gibi, Rus Tarafınca yetkilendirilen Ģirketlerin doğrudan veya dolaylı olarak baĢlangıçta % 100 hisse payına sahip olacak Ģekilde kurulacak olan anonim Ģirkettir. AnlaĢmanın 7 nci maddesindeki araziler, bu kurulu olmayan ġirkete, diğer bir deyiĢle, egemenliğin kayıtsız Ģartsız sahibi olan Türk Ulusu dıĢındaki yabancılara tahsis edilmiĢ olacaktır. Tahsis, AnlaĢmanın 1 inci maddesindeki tanımıyla Mersin Ġli sınırları içerisinde Akkuyu‟da bulunan “saha” ile sınırlı kalmayacak, yine 7 nci maddeye göre, Santralin kurulacağı ve Türk Devletine ait ilave arazi de Proje ġirketine bedelsiz olarak tahsisi edilecektir. Bununla da yetinilmeyecek, gerekli olursa, Proje ġirketi, ilave arazi için Orman Fonuna gerekli ödeme yapacaktır. Ayrıca yine aynı maddeye göre, Türk Tarafı, Proje ġirketine, Proje ile ilgili olarak ihtiyaç duyulan, özel mülkiyete konu diğer tüm arazilerin kamulaĢtırılması hususunda kolaylık sağlayacaktır. Görüldüğü gibi, AnlaĢmaya göre, tanımsız ve sınırları belirsiz bir arazi topluluğunun, baĢka bir anlatımla, sınırları belirsiz çeĢitli arazinin yabancılara tahsisi söz konusudur. Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin temel unsurlarından birisi de hukuk güvenliğinin sağlanmasıdır. Hukuk güvenliği, kurallarda belirlilik ve öngörülebilirlik gerektirir. Temel ilkeleri koymayan, belirlilik ve öngörülebilirlik özellikleri taĢımayan ve dolayısıyla hukuki güvenlik sağlamayan, sınırsız ve belirsiz bir alanı AnlaĢmanın tarafına tahsis eden hükmün TBMM tarafından uygun bulunması Anayasanın Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğunu ifade eden 2 nci ve yasama yetkisini belirleyen 7 nci maddeleri ile bağdaĢmaz. Bu belirsizlik, Anayasanın hukuk devleti ve yasama yetkisi ilkelerinin ihlali niteliğinde olduğu gibi, aynı zamanda AnlaĢmada tanımlanan “Akkuyu” alanının niteliği gereği, Anayasanın 43 üncü maddesindeki, kıyılardan yararlanma hakkının da ihlali niteliğindedir. Kaldı ki, söz konusu alan, kıyılardan yararlanma dıĢında, Anayasanın güvence altına aldığı orman, tarih, kültür ve tabiat varlıkları, tabii servetler ve kaynaklar gibi alanları da koruma altına almamaktadır. Sahanın, mevcut lisansı ile tahsisi (madde 7) sorunu çözmemektedir. Lisansın 1976 tarihini taĢıdığı bilinmektedir. Aradan geçen süre, sahanın ve çevresinin özelliklerinin değiĢmesine neden olacak uzunluktadır. Lisans koĢullarının değiĢip değiĢmediği belirlenmeden, yeni lisans alınmadan anlaĢma yapılması da hukuk devletinin ihlali anlamına gelir. Uygun bulma yasasının bu konuları da gözetmesi, belirsizliği giderici önlemleri alması gerekir. Bu konuların, uygun bulma Yasasında gözetilmemiĢ olması, ülke bütünlüğü ve egemenliği ile doğrudan ilgili olduğunda duraksama bulunmayan saha devri iĢlemi konusunda, yetki devrine yol açacağı gibi yasaların açık, anlaĢılabilir ve sınırları belirli kurallar içermesi gereğinin hukuk güvenliğinin gerçeklemesi için ön koĢul kabul edildiği hukuk devleti anlayıĢına da aykırı düĢer. Anayasanın 43 üncü maddesine göre, deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil Ģeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilecektir. Türkiye‟nin enerji gereksinmesi ile söz konusu enerjinin elde edilmesi için gereken alanların tahsisi arasında yararlar dengesi gözetildiğinde, tahsisin niteliği ve koĢulları önem kazanmaktadır ki, AnlaĢma kapsamındaki tahsis, bir alan sınırlamasına tabi tutulmadığı gibi, anayasal güvence altındaki alanlarla ilgili sınırlama ve korumayı da getirmeyerek kamu yararı ilkesini gözetmemiĢtir. AnlaĢmada, Anayasanın 56 ncı maddesi de dikkate alınmamıĢ, “sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaĢama hakkı” korunmamıĢtır. Anayasal korumanın, sonraki lisanslama aĢamasında dikkate alınması ileri sürülse dahi, lisanslama aĢaması, arazi tahsisi ve eriĢiminde gözetilmesi gereken anayasal kural ve sınırlamaların uygulanması için gecikmiĢ bir aĢama olacak ve gerekli güvenceyi sağlamayacaktır. Kaldı ki, lisanslama aĢaması uygulamayla ilgili olup, anayasal denetimin konusunu da oluĢturmamaktadır. Bu konuda uygun bulma Yasasına herhangi bir uyarıcı ya da sınırlayıcı hüküm ya da çekince konulmadığından AnlaĢmanın, Anayasa ile çeliĢen kurallarının uygulanmaması söz konusu olmayacak veya diğer tarafa yapılacak Anayasa hükümlerini uygulama uyarısı da bir anlam ifade etmeyecektir. Burada sorun, AnlaĢmanın yasa hükmünde olması ve iç hukuk yönünden iki yasa arasındaki çatıĢma sorunu değil, uygun bulma yasası ile Anayasa arasındaki çatıĢma sorunudur. Anayasanın 56 ncı maddesinde “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaĢama hakkına sahiptir” demekte ve çevreyi geliĢtirmenin, çevre sağlığını korumanın ve çevre kirlenmesini önlemenin hem Devletin hem de vatandaĢların ödevi olduğu vurgulanmaktadır. Ġnsanların ve diğer canlıların sağlıklı yaĢamasını sağlayan hava, su, toprak ve tabiat varlıkları çevreyi oluĢturmaktadır. AnlaĢma, çevresel etki değerlendirmesi sorunu çözümlenmeden imzalanmıĢ ve uygun bulma yasasında da bu konuda Ģerh konulmamıĢtır. Çevresel etki sorunu, soyut bir kavram olarak görülmüĢ, sonradan yapılacak değerlendirmenin sonucu her halde olumlu farz edilerek, olumsuzluk hali gözetilmemiĢtir. Bu durumun, Anayasanın 56 ncı maddesi ile çevrenin kirlenmesinin önlenmesi konusunda Devlete verilen ödevin yerine getirilmemesi ve savsaklanması anlamına geldiği açıktır. Öte yandan, TBMM DıĢiĢleri Komisyonunun 06.07.2010 tarihli raporunda belirtildiği gibi bir yaklaĢım, hukuk devletinde kabul edilemez. Raporda, “nükleer santrallerin denize kıyısı olan ülkelerin tamamında soğutma suyu gerekliliği nedeniyle genellikle deniz kenarında inĢa edildiği, Türkiye gibi yaklaĢık 8400 km sahil Ģeridi olan bir ülkede en fazla 5 km.lik bir alanı etkileyecek bu Projenin Akkuyu‟da yapılmasında herhangi bir engel görülmediği” ileri sürülmektedir. Hukukun nesnellik ve genelliği insanları olduğu gibi, toprak ve kıyıyı bütün olarak görmeyi gerektirir. Büyük içinde küçük feda edilebilir gibi bir yaklaĢım, iyi niyet ilkesiyle bağdaĢmaz. Ġyi niyet ilkesini ihlal eden böyle bir amaç, kamu yararı ilkesiyle de açıklanamaz ve devlete olan güven ilkesini sarsar. AnlaĢma, Mersin Akkuyu Nükleer Sahasında, nükleer güç santralinin kurulması ve iĢletilmesi ile teknoloji transferinden santralin sökümüne kadar uzanan geniĢ bir alanda iki ülke arasına iĢbirliğini öngörürken, geniĢ kapsamlı ve belirsiz hükümler içermesine karĢın, bu Ģekliyle kabul edilmiĢtir. Yukarıda anlatıldığı gibi, ihale ve “arazi tahsisi ve eriĢim” konularında açık Anayasa ihlalleri yapılırken, kurulacak santralin net kârının % 20‟sinin Türk Hazinesine aktarılmasının baĢlama tarihi de belirgin olarak gösterilmemiĢtir. AnlaĢmaya göre, TETAġ ile Proje ġirketi arasında imzalanması öngörülen “Elektrik Satın Alma AnlaĢması” dönemi sonrasında net kârdan aktarma yapılacaktır. “Elektrik Satın Alma AnlaĢması” dönemi ve sonrası, belirsizdir. AnlaĢmanın 5 inci maddesinde bu konuda alt sınır “15 yıldan daha erken olmamak kaydıyla” sözcükleriyle açıklanmıĢ olmasına karĢın dönem sonrası için bir çerçeve çizilmemiĢtir. Bir baĢka belirsizlik ise, “Proje ġirketi”nin belli olmamasıdır. Nükleer atıkların imhası konusunda da açıklık getirilmemiĢ, tesisi iĢletmeden çıkarma belirtilmemiĢtir. Nükleer güç santralinin, üretilen elektrik dahil olmak üzere sahibi, Proje ġirketi olarak belirlenmiĢ iken, nükleer sorumluluk AnlaĢmada gösterilmemiĢ, yapılacak düzenlemelere bırakılmıĢtır. Diğer bir deyiĢle, sorumluluk konusu uygun bulma yasası kapsamına alınmamıĢ, yasallık ilkesi ihlal edilmiĢtir. Nükleer güç santralinin, nükleer güvenlik ve radyasyon koruması kapsamında (madde 8) lisanslama ve denetimi AnlaĢma hükmü yapıldığı halde, AnlaĢmanın uygulanmasıyla ilgili olarak Türk tarafının haklarını koruma yönünde bir kontrol ve denetim sistemine yer verilmemiĢtir. Proje ġirketinin sahipliği göz önünde bulundurulduğunda, AnlaĢma, santral sahasında bir çeĢit özel statülü özerk yönetim sistemi getirmektedir ki, bu konu da yasal güvence altına alınmayarak, Anayasanın BaĢlangıç‟ı ile hukuk devleti ilkesi ve 7 nci maddesi ihlal edilmiĢtir. Öte yandan, Anayasanın 166 ncı maddesinde, “ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, özellikle sanayiin ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hızla geliĢmesini, ülke kaynaklarının döküm ve değerlendirilmesini yaparak verimli Ģekilde kullanılmasını planlamak” Devletin görevleri arasında sayılmıĢtır. Bu planlama anlayıĢının özü, anayasal ve ülkesel “bütünlük” ilkesine dayanmaktadır. Hukuk devletinin iĢlevlerinin yaĢama geçirilebilmesi için, ülkenin bütünlüğü, güvenliği, coğrafi özellikleri, stratejik konumu ve öncelikleri gözetilmek zorundadır. Lisansı ve altyapısı, uygun bulunan AnlaĢmadan yıllar önceye dayanan, daha önce yargı kararıyla ihale iptaline konu olan bir sahada, mevcut lisansa bağlı ve ihalesiz olarak nükleer enerji santrali yapılması, bu konuda yürürlükte olan bir yasanın (5710 sayılı Yasa) yok sayılması, çevresel etki değerlendirmesinin dahi yapılmaması, sahanın birçok hukuksal belirsizlik içinde Proje ġirketine teslimi, Anayasanın 43 üncü ve 56 ncı maddelerindeki ilkelerin ve 2644 sayılı Tapu Kanununun 35 inci maddesinin göz önünde bulundurulmaması gibi konular birlikte değerlendirildiğinde, belirsizliklerle dolu bir AnlaĢmanın uygun bulunmasına iliĢkin 6007 sayılı Yasayla, bütüncül planlama anlayıĢına uyulmadığı ve Anayasanın 2 nci maddesiyle birlikte 166 ncı maddesinin gereklerinin de yerine getirilmediği görülmektedir. Anayasanın 90 ıncı maddesi gereğince, tüm bu anayasal sorunların çözüm yeri uygun bulma yasasıdır. Anayasal güvencenin uygun bulma yasası ile sağlanması, uygun bulma yasasının anayasal bütünlük ilkesi gereği Anayasaya aykırılık taĢımaması gerekir. Yasanın 1 inci maddesi bu Ģekliyle, uygun bulma yönünden istisna getirmeyen 90 ıncı maddeye de aykırıdır. Açıklanan nedenlerle, 15.07.2010 tarihli ve 6007 sayılı “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Ġle Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyetinde Akkuyu Sahasında Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve ĠĢletimine Dair ĠĢbirliğine ĠliĢkin AnlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun”un 1 inci maddesi, Anayasanın BaĢlangıç‟ının ikinci fıkrası ile 2 nci, 7 nci, 43 üncü, 56 ncı, 90 ıncı ve 166 ncı maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir. III. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA ĠSTEMĠNĠN GEREKÇESĠ Hukuk devletine aykırı olan, temel hak ve özgürlükleri ölçüsüzce sınırlandıran ve Anayasaya açıkça aykırı olan bir düzenlemenin, uygulanması halinde, sonradan giderilmesi olanaksız zararlara yol açacağı çok açıktır. Öte yandan, Anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması, hukuk devleti sayılmanın da gereğidir. Anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin, bir hukuk devletinde sübjektif yararların üstünde, özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyeceği kuĢkusuzdur. Hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende, kiĢi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından, bu ilkenin zedelenmesinin hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadır. Yukarıda Anayasaya aykırılığı ileri sürülen kuralın uygulanması halinde, AnlaĢma hükümlerinin yürürlüğe girerek uygulanmaya baĢlamasıyla birlikte hukuksal ve ekonomik anlamda hem ulusal hem de uluslararası alanda tarafların önceden öngöremeyecekleri büyük kayıplar ortaya çıkabilecektir. Anayasanın hükümlerine açıkça aykırılık taĢıyan söz konusu düzenlemenin uygulamaya geçmesi durumunda ise telafisi imkansız zararlar doğacaktır. Bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla, Anayasaya açıkça aykırı olan iptali istenen hükmün iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün de durdurulması istenerek Anayasa Mahkemesine dava açılmıĢtır. IV. SONUÇ VE ĠSTEM Yukarıda açıklanan gerekçelerle, 15.07.2010 tarihli ve 6007 sayılı “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Ġle Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyetinde Akkuyu Sahasında Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve ĠĢletimine Dair ĠĢbirliğine ĠliĢkin AnlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun”un 1 inci maddesi, Anayasanın BaĢlangıç‟ının ikinci fıkrası ile 2 nci, 7 nci, 43 üncü, 56 ncı, 90 ıncı ve 166 ncı maddelerine aykırı olduğundan, iptaline Anayasaya açıkça aykırı olması ve uygulanması halinde giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için, iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesine iliĢkin istemimizi saygı ile arz ederiz.‖ II- YASA METĠNLERĠ A- Ġptali Ġstenilen Yasa Kuralı 6007 sayılı Kanun‘un dava konusu 1. maddesi Ģöyledir: “MADDE 1- (1) 12 Mayıs 2010 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti’nde Akkuyu Sahası’nda Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve ĠĢletimine Dair ĠĢbirliğine ĠliĢkin AnlaĢma”nın onaylanması uygun bulunmuĢtur.” B- Dayanılan Anayasa Kuralları Dava dilekçesinde, Anayasa‘nın BaĢlangıç‘ı ile 2., 7., 43., 56., 90. ve 166. maddelerine dayanılmıĢtır. III- ĠLK ĠNCELEME Anayasa Mahkemesi Ġçtüzüğü‘nün 8. maddesi gereğince HaĢim KILIÇ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Fettah OTO, Serdar ÖZGÜLDÜR, Zehra Ayla PERKTAġ, Recep KÖMÜRCÜ, Alparslan ALTAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECĠPOĞLU, Hicabi DURSUN ve Celal Mümtaz AKINCI‘nın katılımlarıyla 7.12.2010 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında; 1- 7.5.2010 günlü, 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde DeğiĢiklik Yapılması Hakkında Kanun uyarınca, 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin KuruluĢu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ile ilgili gerekli düzenlemeler yapılmadan, Mahkemenin çalıĢıp çalıĢamayacağına iliĢkin ön meselenin incelenmesi sonucunda; Mahkemenin çalıĢmasına bir engel bulunmadığına, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Fettah OTO, Zehra Ayla PERKTAġ ile Celal Mümtaz AKINCI‘nın, gerekçesi 2010/68 esas sayılı dosyada belirtilen karĢıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 2- Dosyada eksiklik bulunmadığından iĢin esasının incelenmesine, OYBĠRLĠĞĠYLE, 3- Yürürlüğü durdurma isteminin esas inceleme aĢamasında karara bağlanmasına, OYBĠRLĠĞĠYLE, karar verilmiĢtir. IV- ESASIN ĠNCELENMESĠ Dava dilekçesi ve ekleri, Raportör Musa SAĞLAM tarafından hazırlanan iĢin esasına iliĢkin rapor, iptali istenilen yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüĢülüp düĢünüldü: Dava konusu kuralı da içeren Kanun‘un milletlerarası andlaĢmanın onaylanmasını uygun bulma kanunu olması, Kanun‘un iptali istenen 1. maddesinin söz konusu AnlaĢma maddelerini tekrar etmeksizin sadece AnlaĢma'nın onaylanmasının uygun bulunduğunu belirtmekle yetinmesi ve Anayasa‘nın 90. maddesiyle milletlerarası andlaĢmaların Anayasa‘ya aykırılığı iddiası ile Anayasa Mahkemesine baĢvurulmasının yasaklanması karĢısında; Anayasa‘ya aykırılık sorununu incelemeden önce milletlerarası andlaĢmaların ve onların onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanunların yargısal denetimi konusunun açıklığa kavuĢturulması gerekmektedir. A- Milletlerarası AndlaĢmaların Yargısal Denetimi Milletlerarası andlaĢmaların Türk hukuk düzenindeki yeri ve Anayasal denetimi, Anayasa‘nın 90. maddesinin son fıkrasında, ―Usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ milletlerarası andlaĢmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine baĢvurulamaz.‖ biçiminde düzenlenmiĢtir. Bu hükümde yer alan ―baĢvurulamaz‖ ibaresi, kesin bir önerme olup andlaĢmalara karĢı Anayasa Mahkemesine baĢvuru yolunu kapatmaktadır. Anayasa, andlaĢmaların denetimine iliĢkin istisnai düzenlemelere de yer vermemiĢ olduğundan bu hükmün aksine bir uygulamanın da yorum yoluyla yapılabilmesi mümkün değildir. Ayrıca, anayasanın bütünlüğü ilkesi açısından bakıldığında, milletlerarası iliĢkilerin niteliği gereği andlaĢmalar üzerindeki tek denetimin onların onaylanmasını uygun bulmaya dair kanunun görüĢülmesi sırasında TBMM‘nin yapabileceği siyasal denetim olduğu açıktır. Anayasa‘nın 90. maddesinin gerekçesinde, ―uygulamada iyi iĢlediği ve ihtiyaca cevap verdiği için‖ 1961 Anayasası‘nda yer alan andlaĢmaların denetimine iliĢkin kuralın aynen alındığı belirtilmiĢtir. Bu nedenle, 1961 Anayasası‘nın kabulü süreci incelenerek 1982 Anayasası‘nın 90. maddesinin kabulünü gerektiren gerekçeleri saptamak gerekmektedir. 1961 Anayasası‘nın hazırlık sürecinde Kurucu Meclis tarafından oluĢturulan Anayasa Komisyonunca hazırlanan metinde, andlaĢmaların, Anayasa‘ya aykırılığının bunların onaylanması öncesinde ileri sürülebilmesi ve incelenmesi öngörülmüĢ (önleyici denetim); bunun gerekçesi olarak da “... Milletlerarası andlaĢmaların Anayasaya uygunluğunun murakabesi konusunda, kanunlarla ilgili murakabeye nazaran farklı bir usul getirilmektedir. Gerçekten bir anlaĢmanın yürürlüğe girmesinden sonra Anayasaya aykırılığı dolayısıyla iptalinin Devletin milletlerarası sorumluluğunu doğurmaması için, bu murakabenin teĢri organın tasvibinden geçmeden önce tahkik edilmesi ve sonuçlandırılması zaruridir.‖ denilmiĢtir. Ancak, Millî Birlik Komitesi tarafından, önleyici denetime iliĢkin hüküm maddeden çıkarılmıĢ ve maddenin son fıkrası, ―usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ milletlerarası andlaĢmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında 149 uncu ve 151 inci maddeler gereğince Anayasa Mahkemesine baĢvurulamaz.‖ biçiminde düzenlenmiĢtir. Buna göre, milletlerarası iliĢkilerin siyasî yönünün ağır basması nedeniyle dıĢ iliĢkilerin sürekliliği bakımından doğabilecek sakıncaların önlenmesi amacıyla milletlerarası andlaĢmaların iptali için Anayasa Mahkemesine baĢvurulmasının engellendiği anlaĢılmaktadır. Usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ bir milletlerarası andlaĢmanın, Anayasa‘ya aykırı bulunarak iptal edilmesi, Devletin o andlaĢmayla kabul ettiği yükümlülüklerini yerine getirememesi neticesini ortaya çıkaracaktır. Bu hâl tartıĢmasız olarak Devleti, uluslararası hukuk karĢısında zor durumda bırakacak, Devlet andlaĢmanın niteliğine ve kapsamına göre birtakım yaptırımlara maruz kalabilecek ve uluslararası alandaki saygınlığının zarar görmesi söz konusu olabilecektir. Bu nedenle, anayasa koyucu, milletlerarası andlaĢmaların onaylanmalarının ardından iptale konu olabilmesinin uluslararası hukuk açısından Devleti bir takım ciddi sorumluluklar altına sokabileceğini düĢünmüĢ ve onları Anayasal denetimin dıĢında tutmuĢtur. B- Milletlerarası AndlaĢmayı Onaylamayı Uygun Bulma Kanununun Yargısal Denetimi Anayasa‘nın 104. maddesine göre, milletlerarası andlaĢmaları onaylama ve yayımlama yetkisi CumhurbaĢkanı'na aittir. Anayasa‘nın 90. maddesi ise CumhurbaĢkanı'nın milletlerarası andlaĢmayı onaylamasını, TBMM‘nin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlamıĢtır. Uygun bulma kanunları diğer kanunlardan temelde farklı olmayıp onlarla aynı süreci izleyerek kabul edilirler, tarih ve numara alırlar, Resmî Gazete‘de yayımlanırlar. Ancak, bu kanunlar ilke olarak üç maddeliktir. Ġlk madde, ilgili andlaĢmanın çekince konularak veya çekincesiz uygun bulunduğunu, ikinci madde, kanunun yürürlüğe giriĢ tarihini, üçüncü madde ise kanunun yürütülmesini düzenler. Anayasa‘nın 148. maddesinde, ―Anayasa Mahkemesi, kanunların, … Anayasaya Ģekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler.‖ denilmektedir. Anayasa, kanunların Anayasaya uygunluk denetimine getirdiği istisnalara da aynı maddede ya da farklı maddelerde yer vermiĢtir. Kanunların Ģekil bakımından denetiminin son oylamanın öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı ile sınırlı olması ve Anayasa‘nın 174. maddesindeki Türkiye Cumhuriyeti‘nin laik niteliğini koruma amacını güden inkılâp kanunlarının Anayasa‘ya aykırı olduğu Ģeklinde anlaĢılamayacağına dair hükümleri bunun istisnalarıdır. Ancak, Anayasa‘da uygun bulma kanunun denetimini yasaklayan bir kural bulunmamaktadır. Ayrıca, ne 1982 Anayasası‘nın gerekçesinde ne de onun göndermede bulunduğu 1961 Anayasası‘nın gerekçesinde bunun aksini belirten bir ifadeye de yer verilmemektedir. Öte yandan, belirtilen anayasal düzenlemeler karĢısında bu denetimin yapılması, devletin bütün etkinliklerinde hukuka ve Anayasa‘ya uyması, iĢlem ve eylemlerinin bağımsız yargı denetimine tabi olması anlamına gelen hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Bu nedenle, andlaĢmalardan bağımsız olarak uygun bulma kanunlarına karĢı Anayasa Mahkemesine baĢvurulabileceği kabul edilmelidir. C- Uygun Bulma Kanununun Denetiminin Kapsamı Bir milletlerarası andlaĢma, doğrudan denetime tabi tutulamamasına rağmen onaylanmasını uygun bulan kanunun anayasallık denetimi mümkündür. Ancak, Anayasa‘nın 90. maddesindeki emredici hüküm gereği, uygun bulma kanunu denetlenirken andlaĢmanın denetiminin yapılmasına izin verilmemiĢtir. Anayasa koyucunun milletlerarası andlaĢmaların Anayasal denetimini açık bir irade ile dıĢarıda bırakmasına rağmen, uygun bulma kanununun denetimi yoluyla andlaĢmalar hakkında değerlendirme yapmak Anayasa‘nın 90. maddesindeki yasaklayıcı düzenlemeyi iĢlevsiz hale getirecektir. Uygun bulma kanununun Ģekil bakımından denetimi, kanunun son oylamasında öngörülen çoğunlukla kabul edilip edilmediği ile sınırlıdır. ġekil denetimi kapsamında Anayasa‘nın 90. maddesiyle getirilen yasağı bertaraf edici nitelikte denetim yapılması da söz konusu olamaz. Uygun buldukları andlaĢmayı tekrar etmeyen ve ilke olarak üç maddeden oluĢan uygun bulma kanunlarının esas yönünden denetimini yapmayı kabul etmek, andlaĢmanın içeriğine iliĢkin çeĢitli değerlendirmelerde bulunmayı gerektirir. Uygun bulma kanununun andlaĢma kuralları gözetilerek incelenmesi, andlaĢma kurallarının dolaylı olarak denetlenmesi anlamına gelir. Oysa, Anayasa‘nın 90. maddesi böyle bir incelemeye engeldir. Bununla beraber, uygun bulma kanununun bazı hükümleri, onaylanmasını uygun bulduğu andlaĢmadan ayrılabiliyor, bağımsız olarak kendi baĢına hüküm ifade edebiliyor ve ondan ayrı olarak hukuk düzeninde etki yapabiliyorsa, anılan hükümlerin Anayasa‘ya aykırılığı iddiasının esas bakımından incelenmesi mümkündür. Buna karĢılık uygun bulma kanununun ancak andlaĢma ile birlikte anlam ve etki taĢıyan nitelikteki hükümlerinin esas bakımından denetlenebilmesi söz konusu değildir. D- Anayasa‟ya Aykırılık Sorunu Dava dilekçesinde; Anayasa Mahkemesinin E.1996/55, K.1997/33 sayılı kararında anlaĢmadan bağımsız olarak onay kanunlarına karĢı baĢvuru yapılabileceğinin hükme bağlandığı, Mahkemenin AnlaĢma'nın içeriğine girmeden yasama organının onay kanununda anayasal sınırlar içinde kalıp kalmadığını saptamasının mümkün olmadığı, 9.11.2007 günlü, 5710 sayılı Kanun‘un hükümleri dikkate alınmayarak AnlaĢma ile ihale, yarıĢma ve rekabet kurallarına uyulmadan yapım ve iĢletme iĢinin tek Ģirket ve tek ülkeye ihalesiz verilmesinin kamu yararı ve genellik ilkesinin ihlali anlamına geldiği, AnlaĢma'ya ―çekince konulmamak suretiyle AnlaĢmanın Anayasaya aykırı kurallarının ayrıma tabi‖ tutulmadığı ve bunların yaĢama geçirilmesinin önlenemediği, ―AnlaĢmaya göre tanımsız ve sınırları belirsiz bir arazi topluluğunun … yabancılara tahsis … (edildiği ve bunun da hukuki güvenliği tesis eden) hukuk devleti ve yasama yetkisini belirleyen Anayasanın 7. maddesine aykırılık‖ oluĢturduğu, Anayasa`nın 43. maddesinde kıyılardan yararlanmada öncelikle kamu yararının gözetileceğinin belirtildiği, fakat ―anayasal güvence altındaki alanlarla ilgili sınırlama ve korumayı da getirmeyen kuralın kamu yararı‖ ilkesini zedelediği, AnlaĢma'nın çevresel etki değerlendirmesi sorunu çözümlenmeden imzalandığı ve uygun bulma kanununa da bu konuda Ģerh konulmadığından Anayasa‘nın 56. maddesinin ihlal edildiği, arazinin kurulu olmayan bir Ģirkete tahsis edildiği, sorumluluklar konusunda da yeterli düzeyde olmasa da bu kurulmamıĢ Ģirketin belirlendiği ve bunun da bir hukuki belirsizlik oluĢturduğu, Anayasa‘nın 166. maddesinin özünün ―anayasal ve ülkesel bütünlük ilkesi‖ olduğu ve AnlaĢma'nın getirdiği düzenlemelerle ―bütüncül planlama anlayıĢına uymaması‖ nedeniyle Anayasa‘nın 166. maddesinin de ihlal edildiği belirtilerek kuralın, Anayasa‘nın BaĢlangıç‘ı ile 2., 7., 43., 56., 90. ve 166. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüĢtür. Kanun, 12.5.2010 tarihinde Ankara‘da imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti‘nde Akkuyu Sahası‘nda Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve ĠĢletimine Dair ĠĢbirliğine ĠliĢkin AnlaĢma'nın onaylanmasının uygun bulunduğuna dairdir. Üç maddeden oluĢan Kanun‘un iptali istenen 1. maddesi, AnlaĢma‘nın onaylanmasının uygun bulunduğunu belirtmektedir. Kanun‘un 2. maddesinde Kanun‘un yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği, son maddesinde ise Kanun‘un yürütülmesi görevinin Bakanlar Kuruluna ait olduğu hükme bağlanmaktadır. Kanun‘un dava konusu kural olan 1. maddesi, uygun bulduğu AnlaĢma ile birlikte anlam taĢımaktadır ve ancak onunla birlikte ele alındığında hukuk düzenimizde etki yapabilir niteliktedir. Bu nedenle, söz konusu kuralın denetiminin ancak AnlaĢma kuralları gözetilerek yapılabileceği, bunun da Anayasa‘nın 90. maddesinde yasaklanan andlaĢma kurallarının denetlenmesi anlamına geleceği açıktır. Açıklanan nedenlerle, Kanun‘un 1. maddesine yönelik Anayasa‘ya aykırılık iddiası yerinde görülmediğinden bu konudaki iptal isteminin reddi gerekir. V- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI ĠSTEMĠ 15.7.2010 günlü, 6007 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyetinde Akkuyu Sahasında Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve ĠĢletimine Dair ĠĢbirliğine ĠliĢkin AnlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun‘un 1. maddesine yönelik iptal istemi, 31.5.2012 günlü, E.2010/92, K.2012/86 sayılı kararla reddedildiğinden, bu maddeye iliĢkin yürürlüğün durdurulması isteminin REDDĠNE, 31.5.2012 gününde OYBĠRLĠĞĠYLE karar verilmiĢtir. VI- SONUÇ 15.7.2010 günlü, 6007 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyetinde Akkuyu Sahasında Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve ĠĢletimine Dair ĠĢbirliğine ĠliĢkin AnlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun‘un 1. maddesi ile ilgili iptal isteminin REDDĠNE, 31.5.2012 gününde OYBĠRLĠĞĠYLE karar verildi. BaĢkan HaĢim KILIÇ BaĢkanvekili Serruh KALELĠ BaĢkanvekili Alparslan ALTAN Üye Fulya KANTARCIOĞLU Üye Serdar ÖZGÜLDÜR Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT Üye Zehra Ayla PERKTAġ Üye Recep KÖMÜRCÜ Üye Burhan ÜSTÜN Üye Engin YILDIRIM Üye Nuri NECĠPOĞLU Üye Hicabi DURSUN Üye Celal Mümtaz AKINCI Üye Erdal TERCAN Üye Muammer TOPAL Üye Zühtü ARSLAN [R.G. 22 Kasım 2013 – 28829] —— • —— Anayasa Mahkemesi BaĢkanlığından: Esas Sayısı : 2011/47 Karar Sayısı : 2012/87 Karar Günü : 31.5.2012 ĠPTAL DAVASINI AÇANLAR : Anamuhalefet Partisi (Cumhuriyet Halk Partisi) TBMM Grubu adına Grup BaĢkanvekilleri Kemal ANADOL ile M. Akif HAMZAÇEBĠ ĠPTAL DAVASININ KONUSU : 22.2.2011 günlü, 6118 sayılı Uluslararası Ticaret Finansmanı Ġslami Kurumu Kurucu AntlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun‘un 1. maddesinin Anayasa‘nın BaĢlangıç‘ı ile 2., 4., 7. ve 174. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi istemidir. I- ĠPTAL ve YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI ĠSTEMĠNĠN GEREKÇESĠ Dava dilekçesinin gerekçe bölümü Ģöyledir: ―… II. GEREKÇE A- Uluslararası AnlaĢmaların Uygun Bulunmasına ĠliĢkin Yasaların Anayasal Denetimi Dava konusu maddenin yer aldığı 6118 sayılı Yasa, bir uluslararası anlaĢmayı “uygun bulma” yasasıdır. Konu daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmiĢ ve 27.02.1997 tarihli, E.1996/55, K.1997/33 sayılı kararda; “Anayasanın “Milletlerarası andlaĢmaları uygun bulma” baĢlığını taĢıyan 90 ıncı maddesinin birinci fıkrasında, “... andlaĢmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır” denilmekte, maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında da, kimi durumlarda önceden bir yasa ile uygun bulma zorunluluğu olmaksızın andlaĢmaları yürürlüğe koyma yetkisi yürütme organına verilmektedir. Maddenin dördüncü fıkrasında da, “Türk Kanunlarına değiĢiklik getiren her türlü andlaĢmaların yapılmasında birinci fıkra hükmü uygulanır” denilerek onaydan önce bir yasayla uygun bulma koĢulu aranmayan andlaĢmalar, yasalarda değiĢiklik gerektiriyorsa bunlar için de onaylamadan önce TBMM‟nden “uygun bulma” yasasının çıkarılması öngörülmektedir. Anayasanın 90 ıncı maddesinin gerekçesinde, uygulamada iyi iĢlediği ve ihtiyacı karĢıladığı için 1961 Anayasası‟ndaki kuralın aynen alındığı belirtilmiĢtir. Bu nedenle, 1961 Anayasası‟nın yasalaĢma evresine bakılarak 1982 Anayasası‟nın 90 ıncı maddesinin kabulünü gerektiren gerekçeleri saptamak olanaklıdır. Kurucu Meclis tarafından oluĢturulan Anayasa Komisyonu‟nca hazırlanan metinde, andlaĢmaların Anayasaya aykırılığının ileri sürülmesini önleyici bir usul benimsenmiĢ; madde gerekçesinde de, “... Milletlerarası andlaĢmaların Anayasaya uygunluğunun murakabesi konusunda, kanunlarla ilgili murakabeye nazaran farklı bir usul getirilmektedir. Gerçekten bir anlaĢmanın yürürlüğe girmesinden sonra Anayasaya aykırılığı dolayısıyla iptalinin Devletin milletlerarası sorumluluğunu doğurmaması için, bu murakabenin teĢri organın tasvibinden geçmeden önce tahkik edilmesi ve sonuçlandırılması zaruridir” denilmiĢtir. Millî Birlik Komitesi tarafından yapılan incelemede, tasarının ikinci fıkrasında yer alan, yukarıda sözü edilen hüküm maddeden çıkarılmıĢ ve maddenin son fıkrası, “usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ milletlerarası andlaĢmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında 149 uncu ve 151 inci maddeler gereğince Anayasa Mahkemesine baĢvurulamaz” biçiminde düzenlenmiĢtir. Anayasanın 90 ıncı maddesinin aynı olan 1961 Anayasası‟nın 65 inci maddesinin gerekçesinden, milletlerarası iliĢkilerin siyasî yönünün ağır basması nedeniyle dıĢ iliĢkilerin sürekliliği bakımından doğabilecek sakıncaların önlenmesi amacıyla milletlerarası andlaĢmaların iptali için Anayasa Mahkemesi‟ne baĢvurulmasının engellendiği anlaĢılmaktadır. Anayasanın 90 ıncı maddesinin son fıkrasında, “usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ milletlerarası andlaĢmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine baĢvurulamaz” denilmektedir. Uluslararası iliĢkilerde sürekliliği sağlama amacı gözeterek getirilen “andlaĢmaların yargı denetimi dıĢında tutulması”na iliĢkin bu kuralla anayasal denetimin dıĢında tutulmak istenen, yöntemince yürürlüğe konulmuĢ olan “uluslararası andlaĢmalar”dır. Bu nedenle, andlaĢmadan bağımsız olarak onay yasalarına karĢı Anayasa Mahkemesi‟ne baĢvurulabilir.” DenilmiĢtir. Aynı gerekçeyle, 6118 sayılı Yasanın 1 inci maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmesinde bir sorun bulunmamaktadır. B- 22.02.2011 Tarihli ve 6118 Sayılı “Uluslararası Ticaret Finansmanı Ġslami Kurumu Kurucu AnlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun”un 1 inci Maddesinin Anayasaya Aykırılığı Ġslam Kalkınma Bankası (ĠKB) bünyesinde yer alan ticaretin finansmanı ile ilgili muhtelif programların birleĢtirilerek ayrı bir tüzel kiĢiliği haiz olmak üzere Uluslararası Ticaret Finansmanı Ġslami Kurumu adı ile yeni bir kurum kurulmasına iliĢkin kurucu antlaĢma 2006 yılı baĢında ĠKB tarafından Hazine MüsteĢarlığına iletilerek Türkiye‟nin oyunu yazılı olarak vermesi istenmiĢtir. Uluslararası Ticaret Finansmanı Ġslami Kurumu Kurucu AnlaĢması‟nın kabulüne dair karar taslağına iliĢkin ülkemizin olumlu oyu, Anayasamızın ve taraf olduğumuz uluslararası anlaĢmaların hükümlerinin saklı tutulduğu, Kurucu AntlaĢmanın bu anlayıĢla imzalanacağı ve onaylanacağı kaydı konularak 31 Mart 2006 tarihinde ĠKB‟ye iletilmiĢtir. Bahse konu Kurucu AnlaĢma 30 – 31 Mayıs 2006 tarihlerinde Kuveyt‟te yapılan ĠKB Grubu Yıllık toplantısı sırasında üye ülkelerin imzasına açılmıĢ, Türkiye Cumhuriyeti adına 30 Mayıs 2006 tarihinde imzalanmıĢ ve iptali istenen Yasa ile de TBMM tarafından “Onaylanması uygun bulunmuĢtur”. 6118 sayılı Yasanın 1 inci maddesiyle, Türkiye Cumhuriyeti adına 30 Mayıs 2006 tarihinde Kuveyt Ģehrinde imzalanan “Uluslararası Ticaret Finansmanı Ġslami Kurumu Kurucu AnlaĢma”nın onaylanması; AnlaĢma‟nın giriĢ bölümünün birinci ve üçüncü paragrafları ile 8 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendi ve 18 inci maddesine “Anayasamız, kanunlarımız ve bağlı olduğumuz anlaĢmalar hükümlerinin saklı olduğu” Ģeklinde ihtirazi kayıt derpiĢ olunmak üzere uygun bulunmuĢtur. Maddeden, hükümetin “Uluslararası Ticaret Finansmanı Ġslami Kurumu Kurucu AnlaĢma”nın (AnlaĢma) bazı maddelerinde, Anayasaya, yasalara ve Türkiye‟nin bağlı olduğu uluslararası anlaĢmalara aykırı noktalar gördüğü ve bu nedenle, bu konuda ihtirazi bir kayıt “derpiĢ etme” gereksinimi duyduğu ortaya çıkmaktadır. Bunun nedeni, “ihtirazi kayıt derpiĢ olunan” maddeler incelendiğinde anlaĢılmaktadır: AnlaĢmanın, ihtirazi kayıt derpiĢ olunan; a) GiriĢ Bölümünün birinci paragrafı; “Ġslam Kalkınma Bankası‟nın hedefinin, ġeriat ilkelerine uygun olarak, üye ülkelerdeki ekonomik kalkınmayı ve sosyal geliĢmeyi güçlendirmek olduğunu ONAYLADIĞINDAN,” b) GiriĢ Bölümünün üçüncü paragrafı; “Ġslam Kalkınma Bankası‟nın üyeleri vasıtasıyla Ġslamî ticaret finansmanı için geniĢ bir potansiyel piyasanın varlığını ve modern Ġslamî bankacılık ürünleri vasıtasıyla ticari iĢletmelerini finanse etmek için müĢterilerin isteklerini DĠKKATE ALDIĞINDAN,” c) 8 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendi; “Ġslam Konferansı Örgütü üyesi ülkelerin hükümetleri ve kuruluĢlarından mevduat kabul edebilir ve ġeriat ilkelerine uygun olarak çeĢitli enstrümanlarla ticaret finansmanı için fon toplayabilir ve toplanan fonların veya Kurum tarafından verilen garantilerin ödenmemiĢ toplam tutarı, uluslararası geçerli standartlara ve uygulamalara uygun olarak Yönetim Kurulu tarafından belirlenmek üzere bu amaçla Kurumun kararlaĢtıracağı Ģekilde teminat veya benzeri garanti sağlayabilir;” d) 18 inci maddesi; “Kurumun tüm aktiviteleri ve faaliyetleri ġeriat ilkeleri ile uyumlu olacaktır.” Ģeklindedir. Yukarıda sayılan ve çekince koyulan hükümlerin, Türkiye Cumhuriyetinin “lâik devlet” ilkesini değiĢtirilemeyecek Ģekilde koruyan Anayasa ile çeliĢki içinde olduğu açıktır. Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü anayasal bir zorunluluk iken, tüm aktiviteleri ve faaliyetleri Ģeriat ilkeleri ile uyumlu bir Ġslamî Kurumun parçası olmak ve AnlaĢmadaki hususlar üzerinde anlaĢmak hem hukuksal olarak hem de uygulamada mümkün değildir. Ancak çekince konulan hükümler, Ġslamî Kurumun temel niteliğini ve özünü oluĢturmaktadır. Diğer deyiĢle, Kurum, çekince konulmasına bakılmaksızın, AnlaĢmada gösterilen temel niteliklere bağlı olarak çalıĢacaktır. Türkiye‟nin imzaladığı AnlaĢmanın niteliğini ve özünü aslında çekince konulan hükümler oluĢturmaktadır. Uluslararası hukuka göre bir anlaĢmanın özünü oluĢturan konusuna ve amacına çekince konulması kabul edilmediği için Türkiye tarafından konulan çekincenin kabul edilmeyerek etkisiz kılınması yanında, çekinceler geçerli kabul edilse dahi anılan antlaĢmanın fiilen Türkiye Cumhuriyeti‟nin organ, kurum, kuruluĢ ve vatandaĢlarına Ģeriat ilkeleri uyarınca uygulanmasına mani olmayacağı açıktır. Bu anlaĢmanın 18 inci maddesinde; sözü edilen Uluslararası Ticaret Finansmanı Ġslami Kurumunun tüm faaliyetlerinin Ģeriat ilkeleri ile uyumlu olacağı belirtilmektedir. Bu hüküm yalnız bu madde ile ilgili olmayıp, kurumun tüm faaliyetlerine Ģamil bir nitelik taĢımaktadır. O nedenle Ģeriat ilkelerinden bahseden bu maddeye ve Ģeriat hukukundan bahseden diğer maddelerine Türkiye‟nin çekince koyması, kurumun diğer maddelerde öngörülen faaliyetlerinin Ģeriat hukukuna uygun olmadan yürütülmesi sonucunu doğurmayacaktır. 1969 yılında Viyana‟da kabul edilen Milletlerarası AnlaĢmalar Hukuku Hakkında SözleĢmenin 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendine göre çekince, bir devletin anlaĢmayı imza, onaylama, kabul ve uygun bulunması durumunda anlaĢmanın kimi kurallarının hukuksal etkisini kendisi hakkında kaldırmak veya değiĢtirmek amacıyla tek taraflı yaptığı bir bildirimdir. Oysa dava konusu kuralla kabul edilen AnlaĢmadaki çekince maddeleri, söz konusu AnlaĢmanın özünü değiĢtirmemekte, kimi kuralların hukuksal etkisini Türkiye hakkında kaldırma veya değiĢtirme etkisini göstermemektedir. “Tüm aktiviteleri ve faaliyetleri ġeriat ilkeleri ile uyumlu” bir Kurum ile “Ģeriat ilkelerine” çekince konulduğunu belirterek karĢılıklı iliĢkide bulunmak, Kurumun niteliğini ve özünü değiĢtirmeyecektir. Bu durumda, çekince; somut, belirli, öngörülebilir, açık ve net bir sonuç içermemekte, eylemli olarak uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Çekince konulan maddeler, özellikle de 18 inci madde, “Uluslararası Ticaret Finansmanı Ġslami Kurumu”nun niteliğini oluĢturmaktadır. Türkiye‟nin imzaladığı anlaĢmanın özünü de bu maddeler oluĢturmaktadır. Uluslararası hukuka göre bu anlaĢmanın özüne Türkiye tarafından konulan çekincenin geçerli olması ya da Türkiye lehine hukuksal etki doğurması ihtimali fiilen bulunmayacağı için bu anlaĢmanın, çekincelerle de olsa uygun bulunması Anayasamızın amir hükümlerine aykırılık teĢkil etmektedir. AnlaĢmaya konulan ihtirazi kayıt, açık ve net olarak anayasal güvenceyi sağlayacak nitelikte olmalıdır. Dava konusu olan Yasa, uluslararası bir anlaĢmayı uygun bulma yasasıdır. Yasanın Anayasaya aykırı maddeler taĢıdığı bizzat Hükümet ve TBMM tarafından da kabul edilmiĢ, bunu önlemek amacıyla „ihtirazi kayıt derpiĢ olunması‟ öngörülmüĢtür. Ġptal davasının temel nedeni, bu kaydın Anayasaya aykırılığı önleyemeyeceği ve Türkiye‟nin Anayasanın 2 nci maddesindeki ilkelere karĢın, Ģeriat hükümlerini uygulamak zorunda kalacağıdır. Bazı maddelerine “ihtirazi kayıt derpiĢ olunan” AnlaĢma ile kurulan “Ġslâmi Kurum”un, Ģer‟i hükümlere göre faaliyet göstermesini engelleyecek hiçbir hüküm bulunmadığı gibi, AnlaĢmanın bütünlüğünden, Türkiye tarafından konulan çekincenin Kurum‟un faaliyetleri yönünden bir anlam ifade etmeyeceği de açıktır. Kaldı ki, çekince konulan hükümler yönünden, bir boĢluğun ortaya çıkacağı, bu boĢluğun doldurulması konusunda yasal önlemin alınmadığı da açıktır. Bu açıdan, 6118 sayılı Yasanın, Anayasanın 2 nci maddesinde açıklanan ve 4 üncü maddesine göre değiĢtirilmesi bile teklif edilemeyecek olan “lâik devlet” ilkesi ile bağdaĢması olanaksızdır. Öte yandan, Anayasanın 7 nci maddesi gereğince, yasama yetkisi devredilemez bir yetki olduğuna göre, TBMM, yürütme organının, kendini yasama organı yerine koyarak “yorumlayabileceği”, “muğlak” bir düzenleme yapamaz. Çekince konulan hükümlerin ortaya çıkaracağı boĢluğun kimin tarafından nasıl doldurulacağı, böyle bir iĢlemin AnlaĢma taraflarınca kabul edilip edilmeyeceği de belli değildir. Uluslararası anlaĢmaların, Anayasamız açısından taĢıdığı farklılık bilinmektedir. Usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ bir uluslararası anlaĢmanın Anayasaya aykırılık denetimi yapılamamaktadır. AnlaĢmanın onaylanması ve yürürlüğe girmesi durumunda Türkiye, bundan geriye dönemeyecek ve Ġslami Kurum ile iliĢkilerini Anayasaya aykırı olarak devam ettirmek, yükümlülüklerini yerine getirmek zorunda kalacaktır. AnlaĢmanın, özellikle üye ülkeler arasındaki ekonomik iliĢkilerde ortak hedefleri belirleyen giriĢ bölümüyle ilgili çekinceler, doğal olarak bütünü etkileyecek niteliktedir. Bunların sadece ilgili oldukları hükümlerle sınırlı bir uygulama alanına sahip oldukları düĢünülemez. Onay Yasasının, uygun bulduğu anlaĢmanın incelenmesi Anayasanın 90 ıncı maddesine göre olanaklı olmamakla birlikte, Anayasanın 7 nci maddesine göre TBMM‟de olan yasama yetkisinin devredilip devredilmediği ve yasama organının kaynağını Anayasadan almayan bir yetkiyi kullanıp kullanmadığının saptanması da, ancak uygun bulunan anlaĢmanın anlam ve içeriğinden ortaya çıkacaktır. Yasama organı 90 ıncı maddeye göre uygun bulma yasasını kabul ederken Anayasa hükümlerine aykırı davranamaz. Anayasa, bu tür yasaların kabulünde TBMM‟ye Anayasa dıĢına çıkma gibi bir istisnai yetki tanımamıĢtır. AnlaĢmanın içeriğine bakmadan, yasama organının anayasal sınırlar içinde kalıp kalmadığının saptanması mümkün değildir. Uygun bulma yasasının amacı, aslında, yasama organının anlaĢma hükümlerinin anayasal denetimini yapmasıdır. Bu denetimin tamamlayıcısı ise Anayasa Mahkemesi denetimidir. AnlaĢma hükümleri, burada Anayasaya aykırılığı ileri sürülen norm değil, Anayasaya aykırılığın denetlenebilmesi için gerekli destek norm niteliğindedir. Bu destek norm olmadan onay yasası somut ya da soyut olarak denetlenemez. Kaldı ki, Anayasanın 90 ıncı maddesinin son fıkrasında sözü edilen ve Anayasa aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine baĢvurulamayan anlaĢma, “usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ” olan anlaĢmadır. Bir anlaĢmanın onaylanmasının, TBMM‟ce onaylamayı bir yasayla uygun bulması, o anlaĢmanın yürürlüğe girmesi için nihai koĢul değil ön koĢuldur. AnlaĢmalar, uygun bulma yasasının yürürlüğe girmesiyle, yürürlüğe girmezler. Bu yönüyle de, destek norm olarak kullanılan anlaĢma hükümlerinin, Anayasanın 90 ıncı maddesi kapsamında anayasal denetiminin yapılmaması kuralının ihlalinden söz edilemez. Çekince konularak kabul edilen maddeler yönünden inceleme yapabilen Anayasa mahkemesinin, aynı gerekçeyle çekince konulmayan maddeler yönünden de inceleme yapması mümkündür. Nitekim, çekince konulan maddeler de uygun bulma Yasasına alınmamıĢ, madde numaralarına gönderme yapmakla yetinilmiĢtir. Çekince konulmayan maddelerin tek tek gönderme yapılmadan kabulü ile çekince konulan maddelerin Yasa metninde gösterilmesi arasında hukuksal yönden fark bulunmamaktadır. Çekince nedeniyle gönderme yapılan hükümler nasıl, AnlaĢma metnine bakılarak yorumlanıyorsa, çekince konulmayan maddeler de aynı Ģekilde yorumlanabilir. Çekince konulmayan maddeler, tek tek sayılmasa bile, tıpkı çekince konulan maddeler gibi, uygun bulma Yasasının içine yerleĢmiĢtir. Çekince konulsa da konulmasa da, AnlaĢma hükümleri, uygun bulma Yasasının içeriğinin belirlenmesi yönünden destek normdur. Çekince konulan maddeler, Anayasa mahkemesinin E.1996/55 sayılı kararında olduğu gibi, destek norm olarak görülebiliyorsa, çekince konulmayan maddeler de destek norm olarak görülmelidir. Esasen, böyle bir ayrımın yapılması da hukuk devleti yönünden doğru değildir. Her iki durumda da AnlaĢma maddelerinin dolaylı denetiminden söz edilemez. Aksi halde, uygun bulma Yasasının denetimi yapılamamıĢ olur ki, bu durum Anayasa ile bağdaĢmaz. Bu yönden bakıldığında, Anayasa Mahkemesinin, E.1996/55 sayılı kararında, incelemeyi çekince konulan ya da konulmayan Ģeklinde ayrıma tabi tutması çeliĢkilidir ve bu çeliĢkinin Anayasanın 148 inci maddesi kapsamında kabul edilmesi mümkün değildir. AnlaĢma metninden destek norm olarak yararlanılmadığında, uygun bulma Yasasının denetiminin önü, Anayasaya aykırı olarak, kapatılmıĢ olur. Anayasal denetim yapılamaz hale gelir. Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve iĢlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliĢtirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasakoyucunun da uyması gereken temel hukuk ilkeleri ve Anayasa bulunduğunun bilincinde olan devlettir. Hukuk devleti, siyasal iktidarı hukukla sınırlayarak ve devlet etkinliklerinin düzenli sürdürülebilmesi için gerekli olan hukuksal alt yapıyı oluĢturarak aynı zamanda istikrara da hizmet eder. Bu istikrarın özü hukuki güvenlik ve öngörülebilirliktir. Hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik sağlanabilmesi ise, kuralların genel, soyut, açık ve anlaĢılabilir olmalarına bağlıdır. Hukuk devleti, yasaların kamu yararına dayanması ilkesini de içerir. Hukuk devleti olabilmenin bir baĢka göstergesi de “genellik” ilkesine uyulmasıdır. „Yasaların genelliği‟ ilkesi, özel, aktüel ve geçici bir durumu gözetmeyen, belli bir kiĢiyi hedef almayan, aynı statüde olan herkesi kapsayan kuralların getirilmesini zorunlu kılar. Ortada imzalanmıĢ bir AnlaĢma olması, uygun bulma yasasını kabul eden yasama organının kamu yararı ve lâik hukuk devleti ilkelerinin yok saymasını gerektirmez. Uluslararası anlaĢmaların yürürlüğü, imzalanmasına bağlı değildir. 1969 yılında Viyana‟da kabul edilen Milletlerarası AnlaĢmalar Hukuku Hakkında SözleĢme‟nin 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendine göre çekince, bir devletin anlaĢmayı imza, onaylama, kabul ve uygun bulunması durumunda anlaĢmanın kimi kurallarının hukuksal etkisini kendisi hakkında kaldırmak veya değiĢtirmek amacıyla tek taraflı yaptığı bir bildirimdir. Ancak, çekincenin, çekince konulmayan maddelerin Anayasaya aykırılığını ortadan kaldırması halinde anlamı vardır. Çekinceye rağmen aykırılık devam ediyorsa, uygun bulma yasası da Anayasaya aykırı hale gelir. Anayasanın BaĢlangıç bölümünde, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, “dünya milletleri ailesinin eĢit haklara sahip Ģerefli bir üyesi” olduğu, aynı zamanda da, “millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız Ģartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kiĢi ve kuruluĢun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiĢ hukuk düzeni dıĢına çıkılamayacağı” belirtilmiĢtir. Bu ilkeleri, aynı zamanda, Anayasanın BaĢlangıç kısmında “hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin, ... karĢısında koruma göremeyeceği” ilkesi ile birlikte değerlendirmek gerekir. Anayasadaki hukuk düzeni, temel ilkeleri 2 nci maddesinde gösterilen esaslar olup, 7 nci maddesine göre de yasama yetkisi, “Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir” ve “devredilemez”. TBMM‟nin bu yetkisini kullanırken, kaynağını Anayasadan almayan bir yetki kullanamayacağı da açıktır. Anayasanın 90 ıncı maddesinde de bu kaynağın ve yetkinin istisnası gösterilmemiĢtir. Yasama organı, nasıl herhangi bir alanı Anayasaya uygun olmak koĢuluyla düzenleyebilirse, uygun bulma yasasını da aynı Ģekilde, Anayasaya uygun olmak koĢuluyla kabul edebilir. Anayasanın 2 nci maddesindeki “demokratik, lâik hukuk devleti ilkesi” bu anlamda yasaların olduğu gibi uluslararası anlaĢmaların da çerçevesini çizer. Nasıl yasalar, lâik hukuk devletine aykırı olamazsa, uluslararası anlaĢmalar da olamaz. Bu değiĢmez, değiĢtirilmesi teklif dahi edilemez kuralı gözetecek ve yaĢama geçirecek olan mercii “yasama organı”, kural ise uluslararası anlaĢmayı “uygun bulma yasası”dır. 6118 sayılı Yasayla, AnlaĢmanın kimi hükümlerine çekince konulmasına karĢın, lâik hukuk devleti ilkesinin ihlali engellenememiĢtir. Lâik hukuk devletini ihlal eden AnlaĢmanın TBMM tarafından uygun bulunması Anayasanın Türkiye Cumhuriyetinin lâik bir hukuk devleti olduğunu ifade eden 2 nci ve yasama yetkisini belirleyen 7 nci maddeleri ile bağdaĢmaz. Lâik hukuk devleti yasal güvence altına alınmayarak, Anayasanın BaĢlangıç‟ı ve Türk toplumunu çağdaĢ uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin lâiklik niteliğini koruma amacını güden 174 üncü maddesi de ihlal edilmiĢtir. Anayasanın 2 nci ve 7 nci maddelerine ve BaĢlangıç Bölümüne aykırılığı açık bir uluslararası anlaĢmaya konulan “ihtirazi kayıt”, “açık” ve “bağlayıcı” olmadığı, yürütme organınca değiĢik biçimlerde yorumlanmaya elveriĢli olduğu için, 6118 sayılı Yasanın 1 inci maddesinin uygulanması olanaksız hale gelmiĢtir. Açıklanan nedenlerle, 22.02.2011 tarihli ve 6118 sayılı “Uluslararası Ticaret Finansmanı Ġslami Kurumu Kurucu AnlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun”un 1 inci maddesinin Anayasanın BaĢlangıç‟ı ile 2 nci, 4 üncü, 7 nci ve 174 üncü maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir. III. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA ĠSTEMĠNĠN GEREKÇESĠ Hukuk devletine aykırı olan, temel hak ve özgürlükleri ölçüsüzce sınırlandıran ve Anayasaya açıkça aykırı olan bir düzenlemenin, uygulanması halinde, sonradan giderilmesi olanaksız zararlara yol açacağı çok açıktır. Öte yandan, Anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması, hukuk devleti sayılmanın da gereğidir. Anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin, bir hukuk devletinde sübjektif yararların üstünde, özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyeceği kuĢkusuzdur. Hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende, kiĢi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından, bu ilkenin zedelenmesinin hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadır. Dava konusu olan Yasa, uluslararası bir anlaĢmayı uygun bulma yasasıdır. Yasa‟nın Anayasaya aykırı maddeler taĢıdığı bizzat Hükümet ve TBMM tarafından da kabul edilmiĢ, bunu önlemek amacıyla „ihtirazi kayıt derpiĢ olunması‟ öngörülmüĢtür. Anayasaya aykırılık savının temel nedeni de, bu ihtirazi kaydın Anayasaya aykırılığı önleyemeyeceği ve Türkiye‟nin zaman zaman Anayasanın 2 nci maddesindeki ilkelere karĢın, Ģeriat ilkelerini uygulamak zorunda kalacak olmasıdır. Anayasal denetim sırasında, AnlaĢma hükümleri uygulanmaya baĢlarsa Türkiye giderilmesi mümkün olmayan zararlarla karĢılaĢacağı yükümlülük altına girmiĢ olacaktır. Bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla, Anayasaya açıkça aykırı olan iptali istenen hükmün iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün de durdurulması istenerek Anayasa Mahkemesine dava açılmıĢtır. IV. SONUÇ VE ĠSTEM Yukarıda açıklanan gerekçelerle, 22.02.2011 tarihli ve 6118 sayılı “Uluslararası Ticaret Finansmanı Ġslami Kurumu Kurucu AnlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun”un 1 inci maddesinin, Anayasanın BaĢlangıç‟ı ile 2 nci, 4 üncü, 7 nci ve 174 üncü maddelerine aykırı olduğundan iptaline, Anayasaya açıkça aykırı olması ve uygulanması halinde giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için, iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesine iliĢkin istemimizi saygı ile arz ederiz.‖ II- YASA METĠNLERĠ A- Ġptali Ġstenilen Yasa Kuralı 6118 sayılı Kanun‘un dava konusu 1. maddesi Ģöyledir: ―MADDE 1- (1) Türkiye Cumhuriyeti adına 30 Mayıs 2006 tarihinde Kuveyt Ģehrinde imzalanan “Uluslararası Ticaret Finansmanı Ġslami Kurumu Kurucu AnlaĢma”nın onaylanması; AnlaĢma’nın giriĢ bölümünün birinci ve üçüncü paragrafları ile 8 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendi ve 18 inci maddesine “Anayasamız, kanunlarımız ve bağlı olduğumuz anlaĢmalar hükümlerinin saklı olduğu” Ģeklinde ihtirazi kayıt derpiĢ olunmak üzere uygun bulunmuĢtur.‖ B- Dayanılan Anayasa Kuralları Dava dilekçesinde, Anayasa‘nın BaĢlangıç‘ı ile 2., 4., 7. ve 174. maddelerine dayanılmıĢtır. III- ĠLK ĠNCELEME Anayasa Mahkemesi Ġçtüzüğü‘nün 8. maddesi gereğince HaĢim KILIÇ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Serruh KALELĠ, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Fettah OTO, Serdar ÖZGÜLDÜR, Zehra Ayla PERKTAġ, Recep KÖMÜRCÜ, Alparslan ALTAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECĠPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI ve Erdal TERCAN‘ın katılımlarıyla 2.6.2011 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında; 1- Dosyada eksiklik bulunmadığından iĢin esasının incelenmesine, HaĢim KILIÇ, Serdar ÖZGÜLDÜR, Alparslan ALTAN, Engin YILDIRIM, Nuri NECĠPOĞLU, Hicabi DURSUN ile Celal Mümtaz AKINCI‘nın karĢıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 2- Yürürlüğü durdurma isteminin esas inceleme aĢamasında karara bağlanmasına OYBĠRLĠĞĠYLE, karar verilmiĢtir. IV- ESASIN ĠNCELENMESĠ Dava dilekçesi ve ekleri, Raportör Musa SAĞLAM tarafından hazırlanan iĢin esasına iliĢkin rapor, iptali istenilen yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüĢülüp düĢünüldü: Dava konusu kuralı da içeren Kanun‘un milletlerarası andlaĢmanın onaylanmasını uygun bulma kanunu olması, Kanun‘un iptali istenen 1. maddesinin söz konusu AnlaĢma maddelerini tekrar etmeksizin sadece ihtirazi kayıt derpiĢ olunan maddelerin baĢlıklarını vermekle yetinmesi ve Anayasa‘nın 90. maddesiyle milletlerarası andlaĢmaların Anayasa‘ya aykırılığı iddiası ile Anayasa Mahkemesine baĢvurulmasının yasaklanması karĢısında; Anayasa‘ya aykırılık sorununu incelemeden önce milletlerarası andlaĢmaların ve onların onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanunların yargısal denetimi konusunun açıklığa kavuĢturulması gerekmektedir. A- Milletlerarası AndlaĢmaların Yargısal Denetimi Milletlerarası andlaĢmaların Türk hukuk düzenindeki yeri ve Anayasal denetimi, Anayasa‘nın 90. maddesinin son fıkrasında ―Usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ milletlerarası andlaĢmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine baĢvurulamaz‖ biçiminde düzenlenmiĢtir. Bu hükümde yer alan ―baĢvurulamaz‖ ibaresi, kesin bir önerme olup andlaĢmalara karĢı Anayasa Mahkemesine baĢvuru yolunu kapatmaktadır. Anayasa, andlaĢmaların denetimine iliĢkin istisnai düzenlemelere de yer vermemiĢ olduğundan bu hükmün aksine bir uygulamanın da yorum yoluyla yapılabilmesi mümkün değildir. Ayrıca, anayasanın bütünlüğü ilkesi açısından bakıldığında, milletlerarası iliĢkilerin niteliği gereği andlaĢmalar üzerindeki tek denetimin onların onaylanmasını uygun bulmaya dair kanunun görüĢülmesi sırasında TBMM‘nin yapabileceği siyasal denetim olduğu açıktır. Anayasa‘nın 90. maddesinin gerekçesinde, ―uygulamada iyi iĢlediği ve ihtiyaca cevap verdiği için‖ 1961 Anayasası‘nda yer alan andlaĢmaların denetimine iliĢkin kuralın aynen alındığı belirtilmiĢtir. Bu nedenle, 1961 Anayasası‘nın kabulü süreci incelenerek 1982 Anayasası‘nın 90. maddesinin kabulünü gerektiren gerekçeleri saptamak gerekmektedir. 1961 Anayasası‘nın hazırlık sürecinde Kurucu Meclis tarafından oluĢturulan Anayasa Komisyonunca hazırlanan metinde andlaĢmaların Anayasa‘ya aykırılığının bunların onaylanması öncesinde ileri sürülebilmesi ve incelenmesi öngörülmüĢ (önleyici denetim); bunun gerekçesi olarak da “... Milletlerarası andlaĢmaların Anayasaya uygunluğunun murakabesi konusunda, kanunlarla ilgili murakabeye nazaran farklı bir usul getirilmektedir. Gerçekten bir anlaĢmanın yürürlüğe girmesinden sonra Anayasaya aykırılığı dolayısıyla iptalinin Devletin milletlerarası sorumluluğunu doğurmaması için, bu murakabenin teĢri organın tasvibinden geçmeden önce tahkik edilmesi ve sonuçlandırılması zaruridir.‖ denilmiĢtir. Ancak Millî Birlik Komitesi tarafından, önleyici denetime iliĢkin hüküm maddeden çıkarılmıĢ ve maddenin son fıkrası, ―usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ milletlerarası andlaĢmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında 149 uncu ve 151 inci maddeler gereğince Anayasa Mahkemesine baĢvurulamaz.‖ biçiminde düzenlenmiĢtir. Buna göre, milletlerarası iliĢkilerin siyasî yönünün ağır basması nedeniyle dıĢ iliĢkilerin sürekliliği bakımından doğabilecek sakıncaların önlenmesi amacıyla milletlerarası andlaĢmaların iptali için Anayasa Mahkemesine baĢvurulmasının engellendiği anlaĢılmaktadır. Usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ bir milletlerarası andlaĢmanın, Anayasa‘ya aykırı bulunarak iptal edilmesi, Devletin o andlaĢmayla kabul ettiği yükümlülüklerini yerine getirememesi neticesini ortaya çıkaracaktır. Bu hâl tartıĢmasız Devleti, uluslararası hukuk karĢısında zor durumda bırakacak, Devlet andlaĢmanın niteliğine ve kapsamına göre birtakım yaptırımlara maruz kalabilecek ve uluslararası alandaki saygınlığının zarar görmesi söz konusu olabilecektir. Bu nedenle, anayasa koyucu, milletlerarası andlaĢmaların onaylanmalarının ardından iptale konu olabilmesinin uluslararası hukuk açısından Devleti bir takım ciddi sorumluluklar altına sokabileceğini düĢünmüĢ ve onları Anayasal denetimin dıĢında tutmuĢtur. B- Milletlerarası AndlaĢmayı Onaylamayı Uygun Bulma Kanununun Yargısal Denetimi Anayasa‘nın 104. maddesine göre milletlerarası andlaĢmaları onaylama ve yayımlama yetkisi CumhurbaĢkanı‘na aittir. Anayasa‘nın 90. maddesi ise CumhurbaĢkanı‘nın milletlerarası andlaĢmayı onaylanmasını, TBMM‘nin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlamıĢtır. Uygun bulma kanunları, diğer kanunlardan temelde farklı olmayıp onlarla aynı süreci izleyerek kabul edilirler, tarih ve numara alırlar, Resmî Gazete‘de yayımlanırlar. Ancak, bu kanunlar ilke olarak üç maddeliktir. Ġlk madde ilgili andlaĢmanın çekince konularak veya çekincesiz uygun bulunduğunu, ikinci madde, kanunun yürürlüğe giriĢ tarihini, üçüncü madde ise kanunun yürütülmesini düzenler. Anayasa‘nın 148. maddesinde ―Anayasa Mahkemesi, kanunların, … Anayasaya Ģekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler‖ denilmektedir. Anayasa, kanunların anayasaya uygunluk denetimine getirdiği istisnalara da aynı maddede ya da farklı maddelerde yer vermiĢtir. Kanunların Ģekil bakımından denetiminin son oylamanın öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı ile sınırlı olması ve Anayasa‘nın 174. maddesindeki Türkiye Cumhuriyeti‘nin laik niteliğini koruma amacını güden inkılâp kanunlarının Anayasa‘ya aykırı olduğu Ģeklinde anlaĢılamayacağına dair hükümleri bunun istisnalarıdır. Ancak Anayasa‘da uygun bulma kanunun denetimini yasaklayan bir kural bulunmamaktadır. Ayrıca, ne 1982 Anayasası‘nın gerekçesinde ne de onun göndermede bulunduğu 1961 Anayasası‘nın gerekçesinde bunun aksini belirten bir ifadeye de yer verilmemektedir. Öte yandan, belirtilen anayasal düzenlemeler karĢısında bu denetimin yapılması, devletin bütün etkinliklerinde hukuka ve Anayasa‘ya uyması, iĢlem ve eylemlerinin bağımsız yargı denetimine tabi olması anlamına gelen hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Bu nedenle, andlaĢmalardan bağımsız olarak uygun bulma kanunlarına karĢı Anayasa Mahkemesine baĢvurulabileceği kabul edilmelidir. C- Uygun Bulma Kanununun Denetiminin Kapsamı Bir milletlerarası andlaĢma, doğrudan denetime tabi tutulamamasına rağmen onaylanmasını uygun bulan kanunun anayasallık denetimi mümkündür. Ancak Anayasa‘nın 90. maddesindeki emredici hüküm gereği, uygun bulma kanunu denetlenirken, andlaĢmanın denetiminin yapılmasına izin verilmemiĢtir. Anayasa koyucunun milletlerarası andlaĢmaların Anayasal denetimini açık bir irade ile dıĢarıda bırakmasına rağmen, uygun bulma kanununun denetimi yoluyla anlaĢmalar hakkında değerlendirme yapmak Anayasa‘nın 90. maddesindeki yasaklayıcı düzenlemeyi iĢlevsiz hale getirecektir. Uygun bulma kanununun Ģekil bakımından denetimi, kanunun son oylamasında öngörülen çoğunlukla kabul edilip edilmediği ile sınırlıdır. ġekil denetimi kapsamında Anayasa‘nın 90. maddesiyle getirilen yasağı bertaraf edici nitelikte denetim yapılması da söz konusu olamaz. Uygun buldukları andlaĢmayı tekrar etmeyen ve ilke olarak üç maddeden oluĢan uygun bulma kanunlarının esas yönünden denetimini yapmayı kabul etmek, andlaĢmanın içeriğine iliĢkin çeĢitli değerlendirmelerde bulunmayı gerektirir. Uygun bulma kanununun andlaĢma kuralları gözetilerek yapılacak bir incelemesi, andlaĢma kurallarının dolaylı olarak denetlenmesi anlamına gelir. Oysa, Anayasa‘nın 90. maddesi böyle bir incelemeye engeldir. Bununla beraber, uygun bulma kanununun bazı hükümleri, onaylanmasını uygun bulduğu andlaĢmadan ayrılabiliyor, bağımsız olarak kendi baĢına hüküm ifade edebiliyor ve ondan ayrı olarak hukuk düzeninde etki yapabiliyorsa, anılan hükümlerin Anayasa‘ya aykırılığı iddiasının esas bakımından incelenmesi mümkündür. Buna karĢılık uygun bulma kanununun ancak andlaĢma ile birlikte anlam ve etki taĢıyan nitelikteki hükümlerinin esas bakımından denetlenebilmesi söz konusu değildir. D- Anayasa‟ya Aykırılık Sorunu Dava dilekçesinde; AnlaĢma'nın kimi hükümlerine çekince konulmasına karĢın, lâik hukuk devleti ilkesinin ihlalinin engellenemediği, lâik hukuk devletini ihlal eden bir AnlaĢma'nın TBMM tarafından uygun bulunmasının Anayasa‘nın Türkiye Cumhuriyetinin lâik bir hukuk devleti olduğunu ifade eden 2. ve yasama yetkisini belirleyen 7. maddeleri ile bağdaĢmaz olduğu, lâik hukuk devleti yasal güvence altına alınmayarak Anayasa‘nın BaĢlangıç‘ı, laiklik ilkesinin değiĢtirilmesi teklifini yasaklayan 4. maddesi ve Türk toplumunu çağdaĢ uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin lâiklik niteliğini koruma amacını güden 174. maddesinin de ihlal edildiği belirtilerek kuralın, Anayasa‘nın BaĢlangıç‘ı ile 2., 4., 7. ve 174. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüĢtür. Kanun, 30.5.2006 tarihinde imzalanan Uluslararası Ticaret Finansmanı Ġslami Kurumu Kurucu AnlaĢma'nın onaylanmasının uygun bulunduğuna dairdir. Dört maddeden oluĢan anılan Kanun‘un iptali istenen 1. maddesi, AnlaĢma'nın giriĢ bölümünün birinci ve üçüncü paragrafları ile 8. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendi ve 18. maddesinin ―Anayasamız, kanunlarımız ve bağlı olduğumuz anlaĢmalar hükümlerinin saklı olduğu‖ Ģeklinde ihtirazi kayıt derpiĢ olunmak Ģartıyla onaylanmasının uygun bulunduğunu belirtmektedir. Kanun‘un 2. maddesi Türkiye‘nin Kuruma katılım payını düzenlemekte, 3. maddesi Kanun‘un yayımı tarihinde yürürlüğe gireceğini son maddesi ise Kanun‘un yürütülmesi görevinin Bakanlar Kuruluna ait olduğunu hükme bağlanmaktadır. Kanun‘un dava konusu kural olan 1. maddesi, uygun bulduğu AnlaĢma ile birlikte anlam taĢımaktadır ve ancak onunla birlikte ele alındığında hukuk düzenimizde etki yapabilir niteliktedir. Bu nedenle söz konusu kuralın denetiminin ancak AnlaĢma kuralları gözetilerek yapılabileceği, bunun da Anayasa‘nın 90. maddesinde yasaklanan uluslararası andlaĢma kurallarının denetlenmesi anlamına geleceği açıktır. Açıklanan nedenlerle, Kanun‘un 1. maddesine yönelik Anayasa‘ya aykırılık iddiası yerinde görülmediğinden bu konudaki iptal isteminin reddi gerekir. V- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI ĠSTEMĠ 22.2.2011 günlü, 6118 sayılı Uluslararası Ticaret Finansmanı Ġslami Kurumu Kurucu AntlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun‘un 1. maddesine yönelik iptal istemi, 31.5.2012 günlü, E.2011/47, K.2012/87 sayılı kararla reddedildiğinden, bu maddeye iliĢkin yürürlüğün durdurulması isteminin REDDĠNE, 31.5.2012 gününde OYBĠRLĠĞĠYLE karar verilmiĢtir. VI- SONUÇ 22.2.2011 günlü, 6118 sayılı Uluslararası Ticaret Finansmanı Ġslami Kurumu Kurucu AnlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun‘un 1. maddesi ile ilgili iptal isteminin REDDĠNE, 31.5.2012 gününde OYBĠRLĠĞĠYLE karar verildi. BaĢkan HaĢim KILIÇ BaĢkanvekili Serruh KALELĠ BaĢkanvekili Alparslan ALTAN Üye Fulya KANTARCIOĞLU Üye Serdar ÖZGÜLDÜR Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT Üye Zehra Ayla PERKTAġ Üye Recep KÖMÜRCÜ Üye Burhan ÜSTÜN Üye Engin YILDIRIM Üye Nuri NECĠPOĞLU Üye Hicabi DURSUN Üye Celal Mümtaz AKINCI Üye Erdal TERCAN Üye Muammer TOPAL Üye Zühtü ARSLAN KARġIOY YAZISI 2.6.2011 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında 22.2.2011 günlü, 6118 sayılı Uluslararası Ticaret Finansmanı Ġslami Kurumu Kurucu AntlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun‘un 1. maddesinin iptali istemi ile ilgili olarak çoğunluk kararıyla iĢin esasının incelenmesine karar verilmiĢtir. Milletlerarası andlaĢmaların Türk hukuk düzenindeki yeri ve yargısal denetimi, Anayasa‘nın 90. maddesinin son fıkrasında düzenlenmiĢtir. Buna göre, ―Usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ milletlerarası andlaĢmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine baĢvurulamaz‖. Bu kuralda yer alan ―baĢvurulamaz‖ ibaresi, kesin bir Ģekilde andlaĢmalara karĢı Anayasa Mahkemesine baĢvuru yolunu kapatmakta ve bu konuda bir istisnaya da yer vermemektedir. Bir milletlerarası andlaĢma, belirtilen düzenlemeler nedeniyle doğrudan denetime tabi tutulamamasına rağmen onun onaylanmasını uygun bulan kanunun anayasallık denetiminin yapılmasını engelleyen bir kural bulunmamaktadır. Ancak Anayasa Mahkemesinin uygun bulma kanunu üzerinde denetim yaparken, onun uygun bulduğu andlaĢmayı denetlemesi de Anayasa‘nın 90. maddesi ile bağdaĢmaz. Ġptali istenen Kanun, Türkiye Cumhuriyeti adına 30.5.2006 tarihinde imzalanan Uluslararası Ticaret Finansmanı Ġslami Kurumu Kurucu AnlaĢmanın onaylanmasının uygun bulunduğuna dairdir. Dört maddeden oluĢan anılan Kanun‘un iptali istenen 1. maddesinde, AnlaĢmanın giriĢ bölümünün birinci ve üçüncü paragrafları ile 8. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendi ve 18. maddesinin ―Anayasamız, kanunlarımız ve bağlı olduğumuz anlaĢmalar hükümlerinin saklı olduğu‖ Ģeklinde ihtirazi kayıt derpiĢ olunmak Ģartıyla onaylanmasının uygun bulunduğu belirtilmektedir. Kanun‘un 2. maddesi Türkiye‘nin Kuruma katılım payını düzenlemekte, 3. maddesi Kanun‘un yayımı tarihinde yürürlüğe gireceğini son maddesi ise Kanun‘un yürütülmesi görevinin Bakanlar Kuruluna ait olduğunu hükme bağlanmaktadır. Kanun‘un dava konusu olan 1. maddesi, uygun bulduğu uluslararası andlaĢma ile birlikte anlam taĢımaktadır ve ancak onunla birlikte ele alındığında hukuk düzenimizde etki yapabilir niteliktedir. Bu nedenle söz konusu kuralın iptal istemindeki gerekçelere göre denetimi ancak andlaĢma kuralları gözetilerek yapılabilir. Böyle bir uygulama ise andlaĢma kurallarının denetlenmesini yasaklayan Anayasa‘nın 90. maddesine aykırı olacaktır. Belirtilen nedenlerle, itiraz konusu kurallara yönelik iptal isteminin esas inceleme aĢamasında Anayasa Mahkemesince denetlenebilecek bir husus bulunmadığından ilk inceleme aĢamasında istemin Anayasa Mahkemesinin yetkisizliği nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği düĢüncesiyle kuralın esasının incelenmesine yönelik çoğunluk görüĢüne katılmadık. BaĢkan HaĢim KILIÇ Üye Serdar ÖZGÜLDÜR Üye Alparslan ALTAN Üye Engin YILDIRIM Üye Nuri NECĠPOĞLU Üye Hicabi DURSUN Üye Celal Mümtaz AKINCI [R.G. 22 Kasım 2013 – 28829] —— • —— Anayasa Mahkemesi BaĢkanlığından: Esas Sayısı : 2011/48 Karar Sayısı : 2012/88 Karar Günü : 31.5.2012 ĠPTAL DAVASINI AÇANLAR : Anamuhalefet Partisi (Cumhuriyet Halk Partisi) TBMM Grubu adına Grup BaĢkanvekilleri Kemal ANADOL ile M. Akif HAMZAÇEBĠ ĠPTAL DAVASININ KONUSU : 22.2.2011 günlü, 6119 sayılı Özel Sektörün GeliĢtirilmesi Ġslami Kurumu Kurucu AntlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun‘un 1. maddesinin Anayasa‘nın BaĢlangıç‘ı ile 2., 4., 7. ve 174. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi istemidir. I- ĠPTAL ve YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI ĠSTEMĠNĠN GEREKÇESĠ Dava dilekçesinin gerekçe bölümü Ģöyledir: ―… II. GEREKÇE A- Uluslararası AnlaĢmaların Uygun Bulunmasına ĠliĢkin Yasaların Anayasal Denetimi Dava konusu maddenin yer aldığı 6119 sayılı Yasa, bir uluslararası anlaĢmayı “uygun bulma” yasasıdır. Konu daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmiĢ ve 27.02.1997 tarihli, E.1996/55, K.1997/33 sayılı kararda; “Anayasanın “Milletlerarası andlaĢmaları uygun bulma” baĢlığını taĢıyan 90 ıncı maddesinin birinci fıkrasında, “...andlaĢmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır” denilmekte, maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında da, kimi durumlarda önceden bir yasa ile uygun bulma zorunluluğu olmaksızın andlaĢmaları yürürlüğe koyma yetkisi yürütme organına verilmektedir. Maddenin dördüncü fıkrasında da, “Türk Kanunlarına değiĢiklik getiren her türlü andlaĢmaların yapılmasında birinci fıkra hükmü uygulanır” denilerek onaydan önce bir yasayla uygun bulma koĢulu aranmayan andlaĢmalar, yasalarda değiĢiklik gerektiriyorsa bunlar için de onaylamadan önce TBMM‟nden “uygun bulma” yasasının çıkarılması öngörülmektedir. Anayasanın 90 ıncı maddesinin gerekçesinde, uygulamada iyi iĢlediği ve ihtiyacı karĢıladığı için 1961 Anayasası‟ndaki kuralın aynen alındığı belirtilmiĢtir. Bu nedenle, 1961 Anayasası‟nın yasalaĢma evresine bakılarak 1982 Anayasası‟nın 90 ıncı maddesinin kabulünü gerektiren gerekçeleri saptamak olanaklıdır. Kurucu Meclis tarafından oluĢturulan Anayasa Komisyonu‟nca hazırlanan metinde, andlaĢmaların Anayasaya aykırılığının ileri sürülmesini önleyici bir usul benimsenmiĢ; madde gerekçesinde de, “... Milletlerarası andlaĢmaların Anayasaya uygunluğunun murakabesi konusunda, kanunlarla ilgili murakabeye nazaran farklı bir usul getirilmektedir. Gerçekten bir anlaĢmanın yürürlüğe girmesinden sonra Anayasaya aykırılığı dolayısıyla iptalinin Devletin milletlerarası sorumluluğunu doğurmaması için, bu murakabenin teĢri organın tasvibinden geçmeden önce tahkik edilmesi ve sonuçlandırılması zaruridir” denilmiĢtir. Millî Birlik Komitesi tarafından yapılan incelemede, tasarının ikinci fıkrasında yer alan, yukarıda sözü edilen hüküm maddeden çıkarılmıĢ ve maddenin son fıkrası, “usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ milletlerarası andlaĢmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında 149 uncu ve 151 inci maddeler gereğince Anayasa Mahkemesine baĢvurulamaz” biçiminde düzenlenmiĢtir. Anayasanın 90 ıncı maddesinin aynı olan 1961 Anayasası‟nın 65 inci maddesinin gerekçesinden, milletlerarası iliĢkilerin siyasî yönünün ağır basması nedeniyle dıĢ iliĢkilerin sürekliliği bakımından doğabilecek sakıncaların önlenmesi amacıyla milletlerarası andlaĢmaların iptali için Anayasa Mahkemesi‟ne baĢvurulmasının engellendiği anlaĢılmaktadır. Anayasanın 90 ıncı maddesinin son fıkrasında, “usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ milletlerarası andlaĢmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine baĢvurulamaz” denilmektedir. Uluslararası iliĢkilerde sürekliliği sağlama amacı gözeterek getirilen “andlaĢmaların yargı denetimi dıĢında tutulması”na iliĢkin bu kuralla anayasal denetimin dıĢında tutulmak istenen, yöntemince yürürlüğe konulmuĢ olan “uluslararası andlaĢmalar”dır. Bu nedenle, andlaĢmadan bağımsız olarak onay yasalarına karĢı Anayasa Mahkemesi‟ne baĢvurulabilir.” DenilmiĢtir. Aynı gerekçeyle, 6119 sayılı Yasanın 1 inci maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmesinde bir sorun bulunmamaktadır. B- 22.02.2011 Tarihli ve 6119 Sayılı “Özel Sektörün GeliĢtirilmesi Ġslami Kurumu Kurucu AnlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun”un 1 inci Maddesinin Anayasaya Aykırılığı 6119 sayılı Yasanın 1 inci maddesiyle, Türkiye Cumhuriyeti adına 1 Eylül 2003 tarihinde Almatı‟da imzalanan “Özel Sektörün GeliĢtirilmesi Ġslami Kurumu Kurucu AnlaĢma”nın onaylanması; AnlaĢma‟nın giriĢ bölümünün birinci paragrafı, 3 üncü maddesinin (1) numaralı fıkrası ve 14 üncü maddesinin (6) numaralı fıkrası ile 18 inci, 29 uncu ve 55 inci maddelerine “Anayasamız, kanunlarımız ve bağlı olduğumuz anlaĢmalar hükümlerinin saklı olduğu” Ģeklinde ihtirazi kayıt derpiĢ olunmak üzere uygun bulunmuĢtur. Maddeden, hükümetin “Özel Sektörün GeliĢtirilmesi Ġslami Kurumu Kurucu AnlaĢma”nın (AnlaĢma) bazı maddelerinde, Anayasaya, yasalara ve Türkiye‟nin bağlı olduğu uluslararası anlaĢmalara aykırı noktalar gördüğü ve bu nedenle, bu konuda ihtirazi bir kayıt “derpiĢ etme” gereksinimi duyduğu ortaya çıkmaktadır. Bunun nedeni, “ihtirazi kayıt derpiĢ olunan” maddeler incelendiğinde anlaĢılmaktadır: AnlaĢmanın, ihtirazi kayıt derpiĢ olunan; a) GiriĢ Bölümünün birinci paragrafı; “Ġslam Kalkınma Bankası‟nın hedefinin, Ġslam Hukuku ilkelerine uygun olarak, Ġslam Kalkınma Bankası‟na üye ülkelerdeki kamu ve özel sektör teĢebbüslerinin büyümesini teĢvik ederek ekonomik kalkınmayı ve sosyal geliĢmeyi güçlendirmek olduğunu ONAYLADIĞINDAN,” b) 3 üncü maddesinin (1) numaralı fıkrası; “Kurumun amacı, Ġslam Hukuku ilkelerine uygun olarak, Ġslam Kalkınma Bankası‟nın (bundan sonra “Banka” olarak adlandırılacaktır) faaliyetlerine ilave olarak mal ve hizmet üreten özel teĢebbüslerin kurulmasını, büyümesini ve modernizasyonunu teĢvik ederek üye ülkelerin ekonomik kalkınmasını desteklemektir.” c) 14 üncü maddesinin (6) numaralı fıkrası; “Kurum, Madde 29‟da belirtilen Ġslam Hukuku Komitesi‟nin Ġslam Hukuku‟na göre uygun bulmadığı yatırım kategorisine giren veya Kurumun bu AnlaĢma veya bu AnlaĢmaya istinaden çıkarılacak Düzenlemeler ile çeliĢkili olduğunu düĢündüğü faaliyetleri gerçekleĢtirmeyecektir.” d) 18 inci maddesi; “Kurum, Genel Kurul, Yönetim Kurulu, Ġcra Komitesi, DanıĢma Kurulu, Ġslam Hukuku Komitesi, Yönetim Kurulu BaĢkanı, Genel Müdür ve Kurumun Yönetim Kurulunun izin verdiği sınırlar çerçevesinde Kurumun verimli yönetilmesi için gerekebilecek diğer memur ve personelden oluĢacaktır.” e) 29 uncu maddesi; “Ġslam Hukuku Komitesi 1. Kurum, finansal konularda deneyimli, geniĢ bilgi sahibi üç Ġslam Bilgininden oluĢan bir Ġslam Hukuku Komitesine sahip olacaktır. Ġslam Hukuku Komitesinin üyeleri, yenilenebilir üç yıllık bir dönem için Yönetim Kurulu tarafından atanacaklardır. 2. Ġslam Hukuku Komitesi, belli bir yatırım kategorisinin Ġslam Hukuku‟na uygun olup olmadığına karar verecek ve Yönetim Kurulu, Ġcra Komitesi veya Kurum Yönetim tarafından kendisine yöneltilecek soruları değerlendirecektir. 3. Komite, kararını Yönetimin görüĢünü dikkate aldıktan ve isteğine göre, bu konuda bir uzmana danıĢtıktan sonra verecektir. 4. Ġslam Hukuku Komitesinin kararları üyelerin oy çokluğu ile alınacak ve dayandığı argümanları ve nedenleri açıklanacaktır.” f- 55 inci maddesi; “Eğer Kurum ve üyeliği sona eren bir Üye arasında veya Kurum ile bir Üye arasında Kurumun faaliyetlerini sona erdirme kararı alındıktan sonra bir anlaĢmazlık çıkarsa, bu anlaĢmazlık üç hakemden oluĢan bir tahkim mahkemesine sunulacaktır. Hakemlerden biri Kurum tarafından diğeri ilgili Üye tarafından atanacak, her iki taraf da tahkim talebini takip eden altmıĢ (60) gün içerisinde atama yapacaktır. Üçüncü hakem, iki tarafın ortak kararı ile atanacaktır. Taraflar 60 gün içerisinde üçüncü hakem üzerinde anlaĢmaya varamazlarsa Ġslam Adalet Mahkemesi BaĢkanı üçüncü hakemi atayacaktır. Ġslam Adalet Mahkemesi ayrıca diğer tarafın talebi üzerine karĢı tarafça yukarıda belirtilen sürede atanmayan hakemi de atayacaktır. Bütün çabalara rağmen oybirliği ile bir hakem kararı alınamaz ise üç hakemin oy çokluğu ile nihai ve her iki tarafı bağlayıcı karar verilecektir. Üçüncü hakem tarafların anlaĢmazlığa düĢtükleri usul meselelerinin çözümlenmesi için yetkilendirilecektir.” Ģeklindedir. Yukarıda sayılan ve çekince koyulan hükümlerin, Türkiye Cumhuriyetinin “lâik devlet” ilkesini değiĢtirilemeyecek Ģekilde koruyan Anayasa ile çeliĢki içinde olduğu açıktır. Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü anayasal bir zorunluluk iken, Ġslam hukukuyla uyumlu bir Ġslamî Kurumun parçası olmak ve AnlaĢmadaki hususlar üzerinde anlaĢmak hem hukuksal olarak hem de uygulamada mümkün değildir. Ancak çekince konulan hükümler, Ġslamî Kurumun temel niteliğini ve özünü oluĢturmaktadır. Diğer deyiĢle, Kurum, çekince konulmasına bakılmaksızın, AnlaĢmada gösterilen temel niteliklere bağlı olarak çalıĢacaktır. Kaldı ki, AnlaĢmanın 1 inci maddesinde, Kurumun, bu AnlaĢmanın 3 üncü maddesinin çekince konulan (1) numaralı fıkrasında (1 inci paragrafında) belirtilen genel amacı gerçekleĢtirmek için kurulacağı belirtilmiĢtir. 1 inci maddedeki bu amaç göndermesi, konulan çekincenin, öze yönelik olduğunun ve çekince konulmasının bir anlam ifade etmeyeceğinin açık göstergesidir. Ayrıca, söz konusu Kurumun 29 uncu maddede belirtildiği üzere Ġslam Hukuku Komitesi adında bir organı bulunacaktır. Türkiye‟nin bu maddeye çekince koyması, Kurumun bir organın çalıĢmalarını durdurmayacağına göre bir anlam ifade etmeyecektir. Benzer Ģekilde, tahkim maddesine de çekince konulmuĢtur ki, AnlaĢmanın uyuĢmazlık çözme iĢi yok sayılamayacağına göre bu çekince de anlam ifade etmeyecektir. Türkiye‟nin imzaladığı AnlaĢmanın niteliğini ve özünü aslında çekince konulan hükümler oluĢturmaktadır. Uluslararası hukuka göre bir anlaĢmanın özünü oluĢturan konusuna ve amacına çekince konulması kabul edilmediği için Türkiye tarafından konulan çekincenin kabul edilmeyerek etkisiz kılınması yanında, çekinceler geçerli kabul edilse dahi anılan antlaĢmanın fiilen Türkiye Cumhuriyeti‟nin organ, kurum, kuruluĢ ve vatandaĢlarına Ġslam Hukuku uyarınca ve Ġslami araçlarla uygulanmasına mani olmayacağı açıktır. Bu AnlaĢmanın 1 inci yalnız gönderme yaptığı 3 üncü maddeyle ilgili olmayıp, kurumun tüm faaliyetlerine Ģamil bir nitelik taĢımaktadır. O nedenle Ġslam hukukundan bahseden maddelere Türkiye‟nin çekince koyması, kurumun diğer maddelerde öngörülen faaliyetlerinin Ġslam hukukuna uygun olmadan yürütülmesi sonucunu doğurmayacaktır. 1969 yılında Viyana‟da kabul edilen Milletlerarası AnlaĢmalar Hukuku Hakkında SözleĢmenin 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendine göre çekince, bir devletin anlaĢmayı imza, onaylama, kabul ve uygun bulunması durumunda anlaĢmanın kimi kurallarının hukuksal etkisini kendisi hakkında kaldırmak veya değiĢtirmek amacıyla tek taraflı yaptığı bir bildirimdir. Oysa, dava konusu kuralla kabul edilen AnlaĢmadaki çekince maddeleri, söz konusu AnlaĢmanın özünü değiĢtirmemekte, kimi kuralların hukuksal etkisini Türkiye hakkında kaldırma veya değiĢtirme etkisini göstermemektedir. Çekince konulan maddeler, Kurumun niteliğini ve özünü değiĢtirmeyecektir. Bu durumda, çekince; somut, belirli, öngörülebilir, açık ve net bir sonuç içermemekte, eylemli olarak uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Çekince konulan maddeler, “Özel Sektörün GeliĢtirilmesi Ġslami Kurumu”nun niteliğini oluĢturmaktadır. Türkiye‟nin imzaladığı anlaĢmanın özünü de bu maddeler oluĢturmaktadır. Konulan çekincenin eylemli olarak uygulama olanağı bulunmamaktadır. SözleĢmenin özü, Ġslami üretim esaslarına uygun çalıĢan iĢletmelerin krediyle desteklenmesi olduğuna göre, hiçbir çekince bu sözleĢmeyi laiklik ilkesine uygun duruma getiremez. Çünkü konulan çekince, anlaĢmayı tümüyle uygulanmaz kılacak niteliktedir. Uluslararası hukuka göre bu anlaĢmanın özüne Türkiye tarafından konulan çekincenin geçerli olması ya da Türkiye lehine hukuksal etki doğurması ihtimali fiilen bulunmayacağı için bu anlaĢmanın, çekincelerle de olsa uygun bulunması Anayasamızın amir hükümlerine aykırılık teĢkil etmektedir. AnlaĢmaya konulan ihtirazi kayıt, açık ve net olarak anayasal güvenceyi sağlayacak nitelikte olmalıdır. Dava konusu olan Yasa, uluslararası bir anlaĢmayı uygun bulma yasasıdır. Yasanın Anayasaya aykırı maddeler taĢıdığı bizzat Hükümet ve TBMM tarafından da kabul edilmiĢ, bunu önlemek amacıyla „ihtirazi kayıt derpiĢ olunması‟ öngörülmüĢtür. Ġptal davasının temel nedeni, bu kaydın Anayasaya aykırılığı önleyemeyeceği ve Türkiye‟nin Anayasanın 2 nci maddesindeki ilkelere karĢın, Ġslam Hukuku hükümlerini uygulamak zorunda kalacağıdır. Bazı maddelerine “ihtirazi kayıt derpiĢ olunan” AnlaĢma ile kurulan “Ġslâmi Kurum”un, Ģer‟i hükümlere göre faaliyet göstermesini engelleyecek hiçbir hüküm bulunmadığı gibi, AnlaĢmanın bütünlüğünden, Türkiye tarafından konulan çekincenin Kurum‟un faaliyetleri yönünden bir anlam ifade etmeyeceği de açıktır. Kaldı ki, çekince konulan hükümler yönünden, bir boĢluğun ortaya çıkacağı, bu boĢluğun doldurulması konusunda yasal önlemin alınmadığı da açıktır. Bu açıdan, 6119 sayılı Yasanın, Anayasanın 2 nci maddesinde açıklanan ve 4 üncü maddesine göre değiĢtirilmesi bile teklif edilemeyecek olan “lâik devlet” ilkesi ile bağdaĢması olanaksızdır. Öte yandan, Anayasanın 7 nci maddesi gereğince, yasama yetkisi devredilemez bir yetki olduğuna göre, TBMM, yürütme organının, kendini yasama organı yerine koyarak “yorumlayabileceği”, “muğlak” bir düzenleme yapamaz. Çekince konulan hükümlerin ortaya çıkaracağı boĢluğun kimin tarafından nasıl doldurulacağı, böyle bir iĢlemin AnlaĢma taraflarınca kabul edilip edilmeyeceği de belli değildir. Uluslararası anlaĢmaların, Anayasamız açısından taĢıdığı farklılık bilinmektedir. Usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ bir uluslararası anlaĢmanın Anayasaya aykırılık denetimi yapılamamaktadır. AnlaĢmanın onaylanması ve yürürlüğe girmesi durumunda Türkiye, bundan geriye dönemeyecek ve Ġslami Kurum ile iliĢkilerini Anayasaya aykırı olarak devam ettirmek, yükümlülüklerini yerine getirmek zorunda kalacaktır. AnlaĢmanın, özellikle üye ülkeler arasındaki ekonomik iliĢkilerde ortak hedefleri belirleyen giriĢ bölümüyle ilgili çekince, doğal olarak bütünü etkileyecek niteliktedir. Çekincelerin, AnlaĢmanın diğer maddeleriyle bağlantısı ve Ġslami Kurumun yapısını belirleyen niteliği dikkate alındığında, sadece ilgili oldukları hükümlerle sınırlı bir uygulama alanına sahip oldukları düĢünülemez. Onay Yasasının, uygun bulduğu anlaĢmanın incelenmesi Anayasanın 90 ıncı maddesine göre olanaklı olmamakla birlikte, Anayasanın 7 nci maddesine göre TBMM‟de olan yasama yetkisinin devredilip devredilmediği ve yasama organının kaynağını Anayasadan almayan bir yetkiyi kullanıp kullanmadığının saptanması da, ancak uygun bulunan anlaĢmanın anlam ve içeriğinden ortaya çıkacaktır. Yasama organı 90 ıncı maddeye göre uygun bulma yasasını kabul ederken Anayasa hükümlerine aykırı davranamaz. Anayasa, bu tür yasaların kabulünde TBMM‟ye Anayasa dıĢına çıkma gibi bir istisnai yetki tanımamıĢtır. AnlaĢmanın içeriğine bakmadan, yasama organının anayasal sınırlar içinde kalıp kalmadığının saptanması mümkün değildir. Uygun bulma yasasının amacı, aslında, yasama organının anlaĢma hükümlerinin anayasal denetimini yapmasıdır. Bu denetimin tamamlayıcısı ise Anayasa Mahkemesi denetimidir. AnlaĢma hükümleri, burada Anayasaya aykırılığı ileri sürülen norm değil, Anayasaya aykırılığın denetlenebilmesi için gerekli destek norm niteliğindedir. Bu destek norm olmadan onay yasası somut ya da soyut olarak denetlenemez. Kaldı ki, Anayasanın 90 ıncı maddesinin son fıkrasında sözü edilen ve Anayasa aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine baĢvurulamayan anlaĢma, “usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ” olan anlaĢmadır. Bir anlaĢmanın onaylanmasının, TBMM‟ce onaylamayı bir yasayla uygun bulması, o anlaĢmanın yürürlüğe girmesi için nihai koĢul değil ön koĢuldur. AnlaĢmalar, uygun bulma yasasının yürürlüğe girmesiyle, yürürlüğe girmezler. Bu yönüyle de, destek norm olarak kullanılan anlaĢma hükümlerinin, Anayasanın 90 ıncı maddesi kapsamında anayasal denetiminin yapılmaması kuralının ihlalinden söz edilemez. Çekince konularak kabul edilen maddeler yönünden inceleme yapabilen Anayasa mahkemesinin, aynı gerekçeyle çekince konulmayan maddeler yönünden de inceleme yapması mümkündür. Nitekim, çekince konulan maddeler de uygun bulma Yasasına alınmamıĢ, madde numaralarına gönderme yapmakla yetinilmiĢtir. Çekince konulmayan maddelerin tek tek gönderme yapılmadan kabulü ile çekince konulan maddelerin Yasa metninde gösterilmesi arasında hukuksal yönden fark bulunmamaktadır. Çekince nedeniyle gönderme yapılan hükümler nasıl, AnlaĢma metnine bakılarak yorumlanıyorsa, çekince konulmayan maddeler de aynı Ģekilde yorumlanabilir. Çekince konulmayan maddeler, tek tek sayılmasa bile, tıpkı çekince konulan maddeler gibi, uygun bulma Yasasının içine yerleĢmiĢtir. Çekince konulsa da konulmasa da, AnlaĢma hükümleri, uygun bulma Yasasının içeriğinin belirlenmesi yönünden destek normdur. Çekince konulan maddeler, Anayasa mahkemesinin E.1996/55 sayılı kararında olduğu gibi, destek norm olarak görülebiliyorsa, çekince konulmayan maddeler de destek norm olarak görülmelidir. Esasen, böyle bir ayrımın yapılması da hukuk devleti yönünden doğru değildir. Her iki durumda da AnlaĢma maddelerinin dolaylı denetiminden söz edilemez. Aksi halde, uygun bulma Yasasının denetimi yapılamamıĢ olur ki, bu durum Anayasa ile bağdaĢmaz. Bu yönden bakıldığında, Anayasa Mahkemesinin, E.1996/55 sayılı kararında, incelemeyi çekince konulan ya da konulmayan Ģeklinde ayrıma tabi tutması çeliĢkilidir ve bu çeliĢkinin Anayasanın 148 inci maddesi kapsamında kabul edilmesi mümkün değildir. AnlaĢma metninden destek norm olarak yararlanılmadığında, uygun bulma Yasasının denetiminin önü, Anayasaya aykırı olarak, kapatılmıĢ olur. Anayasal denetim yapılamaz hale gelir. Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve iĢlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliĢtirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasakoyucunun da uyması gereken temel hukuk ilkeleri ve Anayasa bulunduğunun bilincinde olan devlettir. Hukuk devleti, siyasal iktidarı hukukla sınırlayarak ve devlet etkinliklerinin düzenli sürdürülebilmesi için gerekli olan hukuksal alt yapıyı oluĢturarak aynı zamanda istikrara da hizmet eder. Bu istikrarın özü hukuki güvenlik ve öngörülebilirliktir. Hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik sağlanabilmesi ise, kuralların genel, soyut, açık ve anlaĢılabilir olmalarına bağlıdır. Hukuk devleti, yasaların kamu yararına dayanması ilkesini de içerir. Hukuk devleti olabilmenin bir baĢka göstergesi de “genellik” ilkesine uyulmasıdır. „Yasaların genelliği‟ ilkesi, özel, aktüel ve geçici bir durumu gözetmeyen, belli bir kiĢiyi hedef almayan, aynı statüde olan herkesi kapsayan kuralların getirilmesini zorunlu kılar. Ortada imzalanmıĢ bir AnlaĢma olması, uygun bulma yasasını kabul eden yasama organının kamu yararı ve lâik hukuk devleti ilkelerinin yok saymasını gerektirmez. Uluslararası anlaĢmaların yürürlüğü, imzalanmasına bağlı değildir. 1969 yılında Viyana‟da kabul edilen Milletlerarası AnlaĢmalar Hukuku Hakkında SözleĢme‟nin 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendine göre çekince, bir devletin anlaĢmayı imza, onaylama, kabul ve uygun bulunması durumunda anlaĢmanın kimi kurallarının hukuksal etkisini kendisi hakkında kaldırmak veya değiĢtirmek amacıyla tek taraflı yaptığı bir bildirimdir. Ancak, çekincenin, çekince konulmayan maddelerin Anayasaya aykırılığını ortadan kaldırması halinde anlamı vardır. Çekinceye rağmen aykırılık devam ediyorsa, uygun bulma yasası da Anayasaya aykırı hale gelir. Anayasanın BaĢlangıç bölümünde, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, “dünya milletleri ailesinin eĢit haklara sahip Ģerefli bir üyesi” olduğu, aynı zamanda da, “millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız Ģartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kiĢi ve kuruluĢun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiĢ hukuk düzeni dıĢına çıkılamayacağı” belirtilmiĢtir. Bu ilkeleri, aynı zamanda, Anayasanın BaĢlangıç kısmında “hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin, ... karĢısında koruma göremeyeceği” ilkesi ile birlikte değerlendirmek gerekir. Anayasadaki hukuk düzeni, temel ilkeleri 2 nci maddesinde gösterilen esaslar olup, 7 nci maddesine göre de yasama yetkisi, “Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir” ve “devredilemez”. TBMM‟nin bu yetkisini kullanırken, kaynağını Anayasadan almayan bir yetki kullanamayacağı da açıktır. Anayasanın 90 ıncı maddesinde de bu kaynağın ve yetkinin istisnası gösterilmemiĢtir. Yasama organı, nasıl herhangi bir alanı Anayasaya uygun olmak koĢuluyla düzenleyebilirse, uygun bulma yasasını da aynı Ģekilde, Anayasaya uygun olmak koĢuluyla kabul edebilir. Anayasanın 2 nci maddesindeki “demokratik, lâik hukuk devleti ilkesi” bu anlamda yasaların olduğu gibi uluslararası anlaĢmaların da çerçevesini çizer. Nasıl yasalar, lâik hukuk devletine aykırı olamazsa, uluslararası anlaĢmalar da olamaz. Bu değiĢmez, değiĢtirilmesi teklif dahi edilemez kuralı gözetecek ve yaĢama geçirecek olan mercii “yasama organı”, kural ise uluslararası anlaĢmayı “uygun bulma yasası”dır. 6119 sayılı Yasayla, AnlaĢmanın kimi hükümlerine çekince konulmasına karĢın, lâik hukuk devleti ilkesinin ihlali engellenememiĢtir. Lâik hukuk devletini ihlal eden AnlaĢmanın TBMM tarafından uygun bulunması Anayasanın Türkiye Cumhuriyetinin lâik bir hukuk devleti olduğunu ifade eden 2 nci ve yasama yetkisini belirleyen 7 nci maddeleri ile bağdaĢmaz. Lâik hukuk devleti yasal güvence altına alınmayarak, Anayasanın BaĢlangıç‟ı ve Türk toplumunu çağdaĢ uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin lâiklik niteliğini koruma amacını güden 174 üncü maddesi de ihlal edilmiĢtir. Anayasanın 2 nci ve 7 nci maddelerine ve BaĢlangıç Bölümüne aykırılığı açık bir uluslararası anlaĢmaya konulan “ihtirazi kayıt”, “açık” ve “bağlayıcı” olmadığı, yürütme organınca değiĢik biçimlerde yorumlanmaya elveriĢli olduğu için, 6119 sayılı Yasanın 1 inci maddesinin uygulanması olanaksız hale gelmiĢtir. Açıklanan nedenlerle, 22.02.2011 tarihli ve 6119 sayılı “Özel Sektörün Ġslami Kurumu Kurucu AnlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun”un 1 inci maddesinin Anayasanın BaĢlangıç‟ı ile 2 nci, 4 üncü, 7 nci ve 174 üncü maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir. III. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA ĠSTEMĠNĠN GEREKÇESĠ Hukuk devletine aykırı olan, temel hak ve özgürlükleri ölçüsüzce sınırlandıran ve Anayasaya açıkça aykırı olan bir düzenlemenin, uygulanması halinde, sonradan giderilmesi olanaksız zararlara yol açacağı çok açıktır. Öte yandan, Anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması, hukuk devleti sayılmanın da gereğidir. Anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin, bir hukuk devletinde sübjektif yararların üstünde, özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyeceği kuĢkusuzdur. Hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir düzende, kiĢi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından, bu ilkenin zedelenmesinin hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadır. Dava konusu olan Yasa, uluslararası bir anlaĢmayı uygun bulma yasasıdır. Yasa‟nın Anayasaya aykırı maddeler taĢıdığı bizzat Hükümet ve TBMM tarafından da kabul edilmiĢ, bunu önlemek amacıyla „ihtirazi kayıt derpiĢ olunması‟ öngörülmüĢtür. Anayasaya aykırılık savının temel nedeni de, bu ihtirazi kaydın Anayasaya aykırılığı önleyemeyeceği ve Türkiye‟nin zaman zaman Anayasanın 2 nci maddesindeki ilkelere karĢın, Ġslam Hukukunu uygulamak zorunda kalacak olmasıdır. Anayasal denetim sırasında, AnlaĢma hükümleri uygulanmaya baĢlarsa Türkiye giderilmesi mümkün olmayan zararlarla karĢılaĢacağı yükümlülük altına girmiĢ olacaktır. Bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla, Anayasaya açıkça aykırı olan iptali istenen hükmün iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün de durdurulması istenerek Anayasa Mahkemesine dava açılmıĢtır. IV. SONUÇ VE ĠSTEM Yukarıda açıklanan gerekçelerle, 22.02.2011 tarihli ve 6119 sayılı “Özel Sektörün GeliĢtirilmesi Ġslami Kurumu Kurucu AnlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun”un 1 inci maddesinin, Anayasanın BaĢlangıç‟ı ile 2 nci, 4 üncü, 7 nci ve 174 üncü maddelerine aykırı olduğundan iptaline, Anayasaya açıkça aykırı olması ve uygulanması halinde giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için, iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesine iliĢkin istemimizi saygı ile arz ederiz.‖ II- YASA METĠNLERĠ A- Ġptali Ġstenilen Yasa Kuralı 6119 sayılı Kanun‘un dava konusu 1. maddesi Ģöyledir: “MADDE 1- (1) Türkiye Cumhuriyeti adına 1 Eylül 2003 tarihinde Almatı'da imzalanan "Özel Sektörün GeliĢtirilmesi Ġslami Kurumu Kurucu AnlaĢma"nın giriĢ bölümünün birinci paragrafı, 3 üncü maddesinin (1) numaralı fıkrası ve 14 üncü maddesinin (6) numaralı fıkrası ile 18 inci, 29 uncu ve 55 inci maddelerine "Anayasamız, kanunlarımız ve bağlı olduğumuz anlaĢmalar hükümlerinin saklı olduğu" Ģeklinde ihtirazi kayıt derpiĢ olunmak üzere onaylanması uygun bulunmuĢtur.” B- Dayanılan Anayasa Kuralları Dava dilekçesinde, Anayasa‘nın BaĢlangıç‘ı ile 2., 4., 7. ve 174. maddelerine dayanılmıĢtır. III- ĠLK ĠNCELEME Anayasa Mahkemesi Ġçtüzüğü‘nün 8. maddesi gereğince HaĢim KILIÇ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Serruh KALELĠ, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Fettah OTO, Serdar ÖZGÜLDÜR, Zehra Ayla PERKTAġ, Recep KÖMÜRCÜ, Alparslan ALTAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECĠPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI ve Erdal TERCAN‘ın katılımlarıyla 2.6.2011 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında; 1- Dosyada eksiklik bulunmadığından iĢin esasının incelenmesine, HaĢim KILIÇ, Serdar ÖZGÜLDÜR, Alparslan ALTAN, Engin YILDIRIM, Nuri NECĠPOĞLU, Hicabi DURSUN ile Celal Mümtaz AKINCI‘nın karĢıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 2- Yürürlüğü durdurma isteminin esas inceleme aĢamasında karara bağlanmasına OYBĠRLĠĞĠYLE, karar verilmiĢtir. IV- ESASIN ĠNCELENMESĠ Dava dilekçesi ve ekleri, Raportör Musa SAĞLAM tarafından hazırlanan iĢin esasına iliĢkin rapor, iptali istenilen yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüĢülüp düĢünüldü: Dava konusu kuralı da içeren Kanun‘un, milletlerarası andlaĢmanın onaylanmasını uygun bulma kanunu olması, Kanun‘un iptali istenen 1. maddesinin söz konusu AnlaĢma maddelerini tekrar etmeksizin sadece ihtirazi kayıt derpiĢ olunan maddelerin baĢlıklarını vermekle yetinmesi ve Anayasa‘nın 90. maddesiyle milletlerarası andlaĢmaların Anayasa‘ya aykırılığı iddiası ile Anayasa Mahkemesine baĢvurulmasının yasaklanması karĢısında; Anayasa‘ya aykırılık sorununu incelemeden önce milletlerarası andlaĢmaların ve onların onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanunların yargısal denetimi konusunun açıklığa kavuĢturulması gerekmektedir. A- Milletlerarası AndlaĢmaların Yargısal Denetimi Milletlerarası andlaĢmaların Türk hukuk düzenindeki yeri ve Anayasal denetimi, Anayasa‘nın 90. maddesinin son fıkrasında, ―Usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ milletlerarası andlaĢmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine baĢvurulamaz.‖ biçiminde düzenlenmiĢtir. Bu hükümde yer alan ―baĢvurulamaz‖ ibaresi, kesin bir önerme olup andlaĢmalara karĢı Anayasa Mahkemesine baĢvuru yolunu kapatmaktadır. Anayasa, andlaĢmaların denetimine iliĢkin istisnai düzenlemelere de yer vermemiĢ olduğundan bu hükmün aksine bir uygulamanın da yorum yoluyla yapılabilmesi mümkün değildir. Ayrıca, anayasanın bütünlüğü ilkesi açısından bakıldığında, milletlerarası iliĢkilerin niteliği gereği andlaĢmalar üzerindeki tek denetimin onların onaylanmasını uygun bulmaya dair kanunun görüĢülmesi sırasında TBMM‘nin yapabileceği siyasal denetim olduğu açıktır. Anayasa‘nın 90. maddesinin gerekçesinde, ―uygulamada iyi iĢlediği ve ihtiyaca cevap verdiği için‖ 1961 Anayasası‘nda yer alan andlaĢmaların denetimine iliĢkin kuralın aynen alındığı belirtilmiĢtir. Bu nedenle, 1961 Anayasası‘nın kabulü süreci incelenerek 1982 Anayasası‘nın 90. maddesinin kabulünü gerektiren gerekçeleri saptamak gerekmektedir. 1961 Anayasası‘nın hazırlık sürecinde Kurucu Meclis tarafından oluĢturulan Anayasa Komisyonunca hazırlanan metinde andlaĢmaların Anayasa‘ya aykırılığının bunların onaylanması öncesinde ileri sürülebilmesi ve incelenmesi öngörülmüĢ (önleyici denetim); bunun gerekçesi olarak da “... Milletlerarası andlaĢmaların Anayasaya uygunluğunun murakabesi konusunda, kanunlarla ilgili murakabeye nazaran farklı bir usul getirilmektedir. Gerçekten bir anlaĢmanın yürürlüğe girmesinden sonra Anayasaya aykırılığı dolayısıyla iptalinin Devletin milletlerarası sorumluluğunu doğurmaması için, bu murakabenin teĢri organın tasvibinden geçmeden önce tahkik edilmesi ve sonuçlandırılması zaruridir.‖ denilmiĢtir. Ancak, Millî Birlik Komitesi tarafından, önleyici denetime iliĢkin hüküm maddeden çıkarılmıĢ ve maddenin son fıkrası, ―usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ milletlerarası andlaĢmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında 149 uncu ve 151 inci maddeler gereğince Anayasa Mahkemesine baĢvurulamaz.‖ biçiminde düzenlenmiĢtir. Buna göre, milletlerarası iliĢkilerin siyasî yönünün ağır basması nedeniyle dıĢ iliĢkilerin sürekliliği bakımından doğabilecek sakıncaların önlenmesi amacıyla milletlerarası andlaĢmaların iptali için Anayasa Mahkemesi'ne baĢvurulmasının engellendiği anlaĢılmaktadır. Usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ bir milletlerarası andlaĢmanın, Anayasa‘ya aykırı bulunarak iptal edilmesi, Devletin o andlaĢmayla kabul ettiği yükümlülüklerini yerine getirememesi neticesini ortaya çıkaracaktır. Bu hâl tartıĢmasız olarak Devleti uluslararası hukuk karĢısında zor durumda bırakacak, Devlet andlaĢmanın niteliğine ve kapsamına göre birtakım yaptırımlara maruz kalabilecek ve uluslararası alandaki saygınlığının zarar görmesi söz konusu olabilecektir. Bu nedenle, anayasa koyucu, milletlerarası andlaĢmaların onaylanmalarının ardından iptale konu olabilmesinin uluslararası hukuk açısından Devleti bir takım ciddi sorumluluklar altına sokabileceğini düĢünmüĢ ve onları Anayasal denetimin dıĢında tutmuĢtur. B- Milletlerarası AndlaĢmayı Onaylamayı Uygun Bulma Kanunu‟nun Yargısal Denetimi Anayasa‘nın 104. maddesine göre milletlerarası andlaĢmaları onaylama ve yayımlama yetkisi CumhurbaĢkanı‘na aittir. Anayasa‘nın 90. maddesi ise CumhurbaĢkanı‘nın milletlerarası andlaĢmayı onaylanmasını, TBMM‘nin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlamıĢtır. Uygun bulma kanunları, diğer kanunlardan temelde farklı olmayıp onlarla aynı süreci izleyerek kabul edilirler, tarih ve numara alırlar, Resmî Gazete‘de yayımlanırlar. Ancak bu kanunlar ilke olarak üç maddeliktir. Ġlk madde ilgili andlaĢmanın çekince konularak veya çekincesiz uygun bulunduğunu, ikinci madde, kanunun yürürlüğe giriĢ tarihini, üçüncü madde ise kanunun yürütülmesini düzenler. Anayasa‘nın 148. maddesinde ―Anayasa Mahkemesi, kanunların, … Anayasaya Ģekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler‖ denilmektedir. Anayasa, kanunların anayasaya uygunluk denetimine getirdiği istisnalara da aynı maddede ya da farklı maddelerde yer vermiĢtir. Kanunların Ģekil bakımından denetiminin son oylamanın öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı ile sınırlı olması ve Anayasa‘nın 174. maddesindeki Türkiye Cumhuriyeti‘nin laik niteliğini koruma amacını güden inkılâp kanunlarının Anayasa‘ya aykırı olduğu Ģeklinde anlaĢılamayacağına dair hükümleri bunun istisnalarıdır. Ancak Anayasa‘da uygun bulma kanunun denetimini yasaklayan bir kural bulunmamaktadır. Ayrıca ne 1982 Anayasası‘nın gerekçesinde ne de onun göndermede bulunduğu 1961 Anayasası‘nın gerekçesinde bunun aksini belirten bir ifadeye de yer verilmemektedir. Öte yandan, belirtilen anayasal düzenlemeler karĢısında bu denetimin yapılması, devletin bütün etkinliklerinde hukuka ve Anayasa‘ya uyması, iĢlem ve eylemlerinin bağımsız yargı denetimine tabi olması anlamına gelen hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Bu nedenle, andlaĢmalardan bağımsız olarak uygun bulma kanunlarına karĢı Anayasa Mahkemesine baĢvurulabileceği kabul edilmelidir. C- Uygun Bulma Kanunu‟nun Denetiminin Kapsamı Bir milletlerarası andlaĢma, doğrudan denetime tabi tutulamamasına rağmen onaylanmasını uygun bulan kanunun anayasallık denetimi mümkündür. Ancak Anayasa‘nın 90. maddesindeki emredici hüküm gereği, uygun bulma kanunu denetlenirken, andlaĢmanın denetiminin yapılmasına izin verilmemiĢtir. Anayasa koyucunun milletlerarası andlaĢmaların Anayasal denetimini açık bir irade ile dıĢarıda bırakmasına rağmen, uygun bulma kanununun denetimi yoluyla andlaĢmalar hakkında değerlendirme yapmak Anayasa‘nın 90. maddesindeki yasaklayıcı düzenlemeyi iĢlevsiz hale getirecektir. Uygun bulma kanununun Ģekil bakımından denetimi, kanunun son oylamasında öngörülen çoğunlukla kabul edilip edilmediği ile sınırlıdır. ġekil denetimi kapsamında Anayasa‘nın 90. maddesiyle getirilen yasağı bertaraf edici nitelikte denetim yapılması da söz konusu olamaz. Uygun buldukları andlaĢmayı tekrar etmeyen ve ilke olarak üç maddeden oluĢan uygun bulma kanunlarının esas yönünden denetimini yapmayı kabul etmek, andlaĢmanın içeriğine iliĢkin çeĢitli değerlendirmelerde bulunmayı gerektirir. Uygun bulma kanununun andlaĢma kuralları gözetilerek yapılacak bir incelemesi, andlaĢma kurallarının dolaylı olarak denetlenmesi anlamına gelir. Oysa Anayasa‘nın 90. maddesi böyle bir incelemeye engeldir. Bununla beraber, uygun bulma kanununun bazı hükümleri, onaylanmasını uygun bulduğu andlaĢmadan ayrılabiliyor, bağımsız olarak kendi baĢına hüküm ifade edebiliyor ve ondan ayrı olarak hukuk düzeninde etki yapabiliyorsa, anılan hükümlerin Anayasa‘ya aykırılığı iddiasının esas bakımından incelenmesi mümkündür. Buna karĢılık uygun bulma kanununun ancak andlaĢma ile birlikte anlam ve etki taĢıyan nitelikteki hükümlerinin esas bakımından denetlenebilmesi söz konusu değildir. D- Anayasa‟ya Aykırılık Sorunu Dava dilekçesinde; AnlaĢma'nın kimi hükümlerine çekince konulmasına karĢın, lâik hukuk devleti ilkesinin ihlalinin engellenemediği, lâik hukuk devletini ihlal eden AnlaĢma'nın TBMM tarafından uygun bulunmasının Anayasa‘nın Türkiye Cumhuriyetinin lâik bir hukuk devleti olduğunu ifade eden 2. ve yasama yetkisini belirleyen 7. maddeleri ile bağdaĢmaz olduğu, lâik hukuk devleti yasal güvence altına alınmayarak Anayasa‘nın BaĢlangıç‘ı, laiklik ilkesinin değiĢtirilmesi teklifini yasaklayan 4. maddesi ve Türk toplumunu çağdaĢ uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Cumhuriyetin lâiklik niteliğini koruma amacını güden 174. maddesinin de ihlal edildiği belirtilerek kuralın, Anayasa‘nın BaĢlangıç‘ı ile 2., 4., 7. ve 174. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüĢtür. Kanun, 1.9.2003 tarihinde Almatı'da imzalanan Özel Sektörün GeliĢtirilmesi Ġslami Kurumu Kurucu AnlaĢma'nın onaylanmasının uygun bulunduğuna dairdir. Dört maddeden oluĢan anılan Kanun‘un iptali istenen 1. maddesi, AnlaĢma'nın giriĢ bölümünün birinci paragrafı, 3. maddesinin (1) numaralı fıkrası ve 14. maddesinin (6) numaralı fıkrası ile 18., 29. ve 55. maddelerinin ―Anayasamız, kanunlarımız ve bağlı olduğumuz anlaĢmalar hükümlerinin saklı olduğu‖ Ģeklinde ihtirazi kayıt derpiĢ olunmak üzere onaylanması uygun bulunduğunu belirtmektedir.. Kanun‘un 2. maddesi Türkiye‘nin Kuruma katılım payını düzenlenmekte, 3. maddesi Kanun‘un yayımı tarihinde yürürlüğe gireceğini, son maddesi ise Kanun‘un yürütülmesi görevinin Bakanlar Kuruluna ait olduğunu hükme bağlanmaktadır. Kanun‘un dava konusu kural olan 1. maddesi, uygun bulduğu AnlaĢma ile birlikte anlam taĢımaktadır ve ancak onunla birlikte ele alındığında hukuk düzenimizde etki yapabilir niteliktedir. Bu nedenle, söz konusu kuralın denetiminin ancak AnlaĢma kuralları gözetilerek yapılabileceği, bunun da Anayasa‘nın 90. maddesinde yasaklanan andlaĢma kurallarının denetlenmesi anlamına geleceği açıktır. Açıklanan nedenlerle, Kanun‘un 1. maddesine yönelik Anayasa‘ya aykırılık iddiası yerinde görülmediğinden bu konudaki iptal isteminin reddi gerekir. V- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI ĠSTEMĠ 22.2.2011 günlü, 6119 sayılı Özel Sektörün GeliĢtirilmesi Ġslami Kurumu Kurucu AntlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun‘un 1. maddesine yönelik iptal istemi, 31.5.2012 günlü, E.2011/48, K.2012/88 sayılı kararla reddedildiğinden, bu maddeye iliĢkin yürürlüğün durdurulması isteminin REDDĠNE, 31.5.2012 gününde OYBĠRLĠĞĠYLE karar verilmiĢtir. VI- SONUÇ 22.2.2011 günlü, 6119 sayılı Özel Sektörün GeliĢtirilmesi Ġslami Kurumu Kurucu AnlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun‘un 1. maddesi ile ilgili iptal isteminin REDDĠNE, 31.5.2012 gününde OYBĠRLĠĞĠYLE karar verildi. BaĢkan HaĢim KILIÇ BaĢkanvekili Serruh KALELĠ BaĢkanvekili Alparslan ALTAN Üye Fulya KANTARCIOĞLU Üye Serdar ÖZGÜLDÜR Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT Üye Zehra Ayla PERKTAġ Üye Recep KÖMÜRCÜ Üye Burhan ÜSTÜN Üye Engin YILDIRIM Üye Nuri NECĠPOĞLU Üye Hicabi DURSUN Üye Celal Mümtaz AKINCI Üye Erdal TERCAN Üye Muammer TOPAL Üye Zühtü ARSLAN KARġIOY YAZISI 2.6.2011 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında 22.2.2011 günlü, 6119 sayılı Özel Sektörün GeliĢtirilmesi Ġslami Kurumu Kurucu AntlaĢmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun‘un 1. maddesinin iptali istemi ile ilgili olarak çoğunluk kararıyla iĢin esasının incelenmesine karar verilmiĢtir. Milletlerarası andlaĢmaların Türk hukuk düzenindeki yeri ve yargısal denetimi, Anayasa‘nın 90. maddesinin son fıkrasında düzenlenmiĢtir. Buna göre, ―Usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ milletlerarası andlaĢmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine baĢvurulamaz‖. Bu kuralda yer alan ―baĢvurulamaz‖ ibaresi, kesin bir Ģekilde andlaĢmalara karĢı Anayasa Mahkemesine baĢvuru yolunu kapatmakta ve bu konuda bir istisnaya da yer vermemektedir. Bir milletlerarası andlaĢma, belirtilen düzenlemeler nedeniyle doğrudan denetime tabi tutulamamasına rağmen onun onaylanmasını uygun bulan kanunun anayasallık denetiminin yapılmasını engelleyen bir kural bulunmamaktadır. Ancak Anayasa Mahkemesinin uygun bulma kanunu üzerinde denetim yaparken, onun uygun bulduğu andlaĢmayı denetlemesi de Anayasa‘nın 90. maddesi ile bağdaĢmaz. Ġptali istenen Kanun, Türkiye Cumhuriyeti adına 1.9.2003 tarihinde Almatı'da imzalanan Özel Sektörün GeliĢtirilmesi Ġslami Kurumu Kurucu AnlaĢmanın onaylanmasının uygun bulunduğuna dairdir. Dört maddeden oluĢan anılan Kanun‘un iptali istenen 1. maddesi, AnlaĢmanın giriĢ bölümünün birinci paragrafı, 3. maddesinin (1) numaralı fıkrası ve 14. maddesinin (6) numaralı fıkrası ile 18., 29. ve 55. maddelerinin ―Anayasamız, kanunlarımız ve bağlı olduğumuz anlaĢmalar hükümlerinin saklı olduğu‖ Ģeklinde ihtirazi kayıt derpiĢ olunmak üzere onaylanması uygun bulunduğunu belirtmektedir.. Kanun‘un 2. maddesi Türkiye‘nin Kuruma katılım payını düzenlenmekte, 3. maddesi Kanun‘un yayımı tarihinde yürürlüğe gireceğini, son maddesi ise Kanun‘un yürütülmesi görevinin Bakanlar Kuruluna ait olduğunu hükme bağlanmaktadır. Kanun‘un dava konusu olan 1. maddesi, uygun bulduğu uluslararası andlaĢma ile birlikte anlam taĢımaktadır ve ancak onunla birlikte ele alındığında hukuk düzenimizde etki yapabilir niteliktedir. Bu nedenle söz konusu kuralın iptal istemindeki gerekçelere göre denetimi ancak andlaĢma kuralları gözetilerek yapılabilir. Böyle bir uygulama ise andlaĢma kurallarının denetlenmesini yasaklayan Anayasa‘nın 90. maddesine aykırı olacaktır. Belirtilen nedenlerle, itiraz konusu kurallara yönelik iptal isteminin esas inceleme aĢamasında Anayasa Mahkemesince denetlenebilecek bir husus bulunmadığından ilk inceleme aĢamasında istemin Anayasa Mahkemesinin yetkisizliği nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği düĢüncesiyle kuralın esasının incelenmesine yönelik çoğunluk görüĢüne katılmadık. BaĢkan HaĢim KILIÇ Üye Serdar ÖZGÜLDÜR Üye Alparslan ALTAN Üye Engin YILDIRIM Üye Nuri NECĠPOĞLU Üye Hicabi DURSUN Üye Celal Mümtaz AKINCI [R.G. 22 Kasım 2013 – 28829] —— • —— Anayasa Mahkemesi BaĢkanlığından: Esas Sayısı : 2011/16 Karar Sayısı : 2012/129 Karar Günü : 27.9.2012 ĠPTAL DAVASINI AÇANLAR : Anamuhalefet (Cumhuriyet Halk) Partisi TBMM Grubu adına Grup BaĢkanvekilleri M. Akif HAMZAÇEBĠ ve Muharrem ĠNCE ĠPTAL DAVASININ KONUSU : 25.11.2010 günlü, 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanun‘un; 1- 4. maddesinin (2) numaralı fıkrasının, 2- 6. maddesinin (4) numaralı fıkrasının, 3- 8. maddesinin; a- (1) numaralı fıkrasında yer alan ―…gelir elde etmek üzere…‖ ibaresinin, b- (5) numaralı fıkrasının, 4- 9. maddesinin; a- (2) numaralı fıkrasının, b- (3) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin, Anayasa‘nın 2., 7., 73. ve 128. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi istemidir. I- ĠPTAL VE YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI ĠSTEMĠNĠN GEREKÇESĠ ―… II. GEREKÇE a) 25.11.2010 tarihli ve 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 4 üncü Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasının Anayasaya Aykırılığı 6083 sayılı Yasanın 4 üncü maddesiyle, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne intikal eden “tapu ve kadastroyla ilgili konular ile bunlara iliĢkin uygulama ve görüĢ farklılıklarını gidermek üzere” Tapu ve Kadastro Kurulu kurulmuĢtur. Kurul, Genel Müdürün veya incelenen konunun niteliğine göre görevlendireceği bir genel müdür yardımcısının baĢkanlığında, TeftiĢ Kurulu BaĢkanı, I. Hukuk MüĢaviri, Tapu Dairesi BaĢkanı ve Kadastro Dairesi BaĢkanı ile Genel Müdür tarafından görevlendirilecek dört üyeden oluĢacaktır. Maddenin (1) numaralı fıkrasında Kurul‟un oluĢumunda kimi unvanlar sayılarak belirlendikten sonra, dört üyenin Genel Müdür tarafından görevlendirileceği belirtilmiĢtir. (4) sayılı fıkradan, bu üyelerin Genel Müdürlük dıĢından görevlendirileceği anlaĢılmaktadır. (2) sayılı fıkrada da “Genel Müdür tarafından görevlendirilecek üyelerin ikisi kadastro ve teknik, ikisi de tapu ve hukuk konularında bilgi ve deneyim sahibi kiĢiler arasından seçilir” denilmiĢtir. Tapu ve kadastro iĢ ve iĢlemleri, Devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerdendir. Anayasanın 128 inci maddesinde, bu görevlerin “memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle” görülmesi öngörülmüĢtür. Tapu ve Kadastro Kurulunun, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne intikal eden “tapu ve kadastroyla ilgili konular ile bunlara iliĢkin uygulama ve görüĢ farklılıklarını giderme” görevi de niteliği itibarıyla Devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerdendir. Uygulama ve görüĢ farklılıklarını giderme görevinin istiĢarî nitelikte olduğu söylenemez. Kurul kararı, fiilen idarî uygulama niteliğindedir. Kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevi yürüten Tapu ve Kadastro Kurulunu oluĢturan üyelerin de Anayasanın 128 inci maddesi kapsamında, “memur” veya “diğer kamu görevlisi” olması gerekir. (2) sayılı fıkrada “Genel Müdür tarafından görevlendirilecek üyelerin ikisi kadastro ve teknik, ikisi de tapu ve hukuk konularında bilgi ve deneyim sahibi kiĢiler arasından seçilir” denilmek suretiyle, Genel Müdürlük dıĢından seçilecek üyelerin sadece “bilgi ve deneyim” sahibi olduğu konular belirtilmiĢtir. Toplam dört üyenin, memur ya da diğer kamu görevlisi olup olmayacağı, özellikleri, nitelikleri ve deneyim süreleri belirtilmemiĢ, bu konudaki yetki Genel Müdüre bırakılmıĢtır. Anayasanın 2 nci maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri “belirlilik”tir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kiĢiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuĢkuya yer vermeyecek Ģekilde açık, net, anlaĢılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karĢı koruyucu önlem içermesi de gereklidir. Anayasanın 7 nci maddesinde yasama yetkisinin Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği; 8 inci maddesinde ise yürütme yetki ve görevinin CumhurbaĢkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve yasalara uygun olarak kullanılacağı ve yerine getirileceği öngörülmüĢtür. Buna göre, Anayasada yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir. Yürütmenin düzenleme yetkisi, sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir. Bu nedenle, Anayasada öngörülen ayrık durumlar dıĢında, yasalarla düzenlenmemiĢ bir alanda, yasa ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma ve yasayla konulan kuralları değiĢtirme yetkisi verilemez. Yasal düzenlemeler ancak yasa koyucu tarafından kaldırılabilir ya da değiĢtirilebilir. Yasayla düzenleme ilkesi, düzenlenen konudan yalnız kavram, ad ve kurum olarak söz edilmesi değil, bunların yasa metninde kurallaĢtırılmasıdır. KurallaĢtırma ise düzenlenen alanda temel ilkelerin konulmasını ve çerçevenin çizilmiĢ olmasını ifade eder. Ancak bu koĢulla uzmanlık ve teknik konulara iliĢkin ayrıntıların belirlenmesi yürütme organının takdirine bırakılabilir. Dört Kurul üyesinin belirlenmesi, hiçbir esas, ilke ve ölçüt belirlenmeden tamamıyla Genel Müdürün takdirine bırakılmıĢ, bunların “memur” ya da “diğer kamu görevlisi” olması hususunda da zorunluluk getirilmemiĢtir. Ġptali istenen fıkrada yer alan Kurul‟u oluĢturacak kiĢilerin yapacakları görevlerin Devletin, genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerden olması nedeniyle ancak, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yerine getirileceği ve Kurul‟u oluĢturacak görevlilerin de Anayasanın 128 inci maddesinin birinci fıkrasında ifade edilen memurlar ve diğer kamu görevlileri kapsamında olduğu açıktır. Açıklanan nedenlerle, 25.11.2010 tarihli ve 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin (2) numaralı fıkrası Anayasanın 2 nci, 7 nci ve 128 inci maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir. b) 25.11.2010 tarihli ve 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 6 ncı Maddesinin (4) Numaralı Fıkrasının Anayasaya Aykırılığı 6 ncı maddenin (4) numaralı fıkrasında, Genel Müdürlük merkez teĢkilatında; Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcısı, TeftiĢ Kurulu BaĢkanı, I. Hukuk MüĢaviri, Daire BaĢkanı, Hukuk MüĢaviri, Tapu ve Kadastro Uzmanı ve Uzman Yardımcısı kadrolarına atananların, kadroları karĢılık gösterilmek suretiyle, 14.07.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer kanunların sözleĢmeli personel çalıĢtırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın sözleĢmeli olarak çalıĢtırılabileceği öngörülmüĢtür. Fıkrada sayılan personel, Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcısı, TeftiĢ Kurulu BaĢkanı, I. Hukuk MüĢaviri, Daire BaĢkanı, Hukuk MüĢaviri, Tapu ve Kadastro Uzmanı ve Uzman Yardımcısıdır. Bunlar, kadrolu görevler olmakla birlikte, fıkraya göre “kadroları karĢılık gösterilmek” suretiyle “sözleĢmeli olarak” çalıĢtırılabileceklerdir. Bu çalıĢtırma, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer kanunların sözleĢmeli personel çalıĢtırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmayacaktır. Mülkiyet hakkını tespit etmek üzere taĢınmazların kadastro çalıĢmalarını yürütmek, tapu sicillerini oluĢturmak, korumak, harita yapmak gibi görevlerin; devletin, genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken asli ve sürekli görevler arasında olduğu açıktır. Bu görevlerin kadroları ve nitelikleri gözetildiğinde Anayasanın 128 inci maddesi kapsamında devletin genel idare esaslarına göre yükümlü olduğu asli ve sürekli görevleri yürüten kamu görevlisi oldukları kuĢkusuzdur. Anayasanın 128 inci maddesinde, “Devletin, kamu iktisadî teĢebbüsleri ve diğer kamu tüzelkiĢilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür. Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük iĢleri kanunla düzenlenir” denilmektedir. 2010 değiĢikliğiyle ikinci fıkranın sonuna ekleme yapılarak, “mali ve sosyal haklara iliĢkin toplu sözleĢme hükümlerinin saklı” olduğu belirtilmiĢtir. Bu eklemeyle, 128 inci madeninin anayasal ve yasal güvencesi değiĢtirilmemiĢ, bu güvence sadece mali ve sosyal haklar için geniĢletilmiĢtir. Diğer bir deyiĢle, maddenin ikinci fıkrasında sayılan konular mutlaka yasayla düzenlenecek; ancak, yasayla düzenlenerek güvence altına alınan bu konulardan mali ve sosyal haklar için, toplu sözleĢmeyle daha iyi haklar verilebilecektir. Asıl olan, maddede sayılan konuların her durumda yasayla düzenlenmesidir. Anayasanın 35 inci maddesindeki mülkiyet hakkının sağlanması, korunması ve denetlenmesi kapsamındaki faaliyetlerin, kamu düzeni ve kamu güvenliğine iliĢkin olduğu, Devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerden olması nedeniyle memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülmesi gerektiği açıktır. Anayasanın 128 inci maddesinin birinci fıkrası kapsamındaki görevleri yürüten bütün personelin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülüklerinin yasayla düzenlenmesi gerekir. Anayasada yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda, yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir. Yürütmenin düzenleme yetkisi, sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir. Bu nedenle Anayasada öngörülen ayrık durumlar dıĢında, yasalarla düzenlenmemiĢ bir alanda, yasa ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma yetkisi verilemez. Genelde kabul gören tanımı ile sözleĢmeli personel, sözleĢme ile çalıĢan ve iĢçi statüsünde olmayan personeldir. Bu tür personelin istihdamında “akdî” bir durum söz konusudur. SözleĢme bireyin hak ve yetkilerini, çalıĢacağı kurumla olan iliĢkilerini gösterecek ve yönetecek bir takım hükümleri de içerir. Böylece, sözleĢme taraflar için yeni hukuksal durumlar yaratır. Bu nitelikteki personelin, Devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerde çalıĢtırılması olanağının bulunup bulunmadığı, kamu hizmeti görevlileri ile genel ilkeleri saptayan Anayasanın 128 inci maddesine göre belirlenecektir. Kadro karĢılık gösterilerek çalıĢacak sözleĢmeli personelin Anayasanın 128 inci maddesindeki “diğer kamu görevlileri” kapsamında sayılabilmesi için, 128 inci madenin yasal güvencesinin yerine getirilmesi gerekir. Ġptali istenilen fıkrada, mülkiyet hakkının sağlanması, korunması ve denetimiyle görevli kılınan Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcısı, TeftiĢ Kurulu BaĢkanı, I. Hukuk MüĢaviri, Daire BaĢkanı, Hukuk MüĢaviri, Tapu ve Kadastro Uzmanı ve Uzman Yardımcılarının nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük iĢleri kanunla düzenlenmesi gerekir. Yasada, görev ve yetkiler ile atama usulü ve kadrolar kanunla düzenlenmiĢ, Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde de unvanlar itibarıyla taban ve tavan ücretleri gösterilmiĢtir. Diğer konular sözleĢmeye bırakılmıĢtır. Fıkrada sayılanlar hakkında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun da uygulanmayacağı göz önüne alındığında, Anayasanın öngördüğü güvencenin sağlandığından söz edilemez. Fıkra, Anayasanın 128 inci maddesiyle güvence altına alınması ve yasayla düzenlenmesi gereken alanlarda, yasal güvence gerekleri yerine getirilmeden sözleĢme ile istihdam öngördüğünden Anayasanın 128 inci maddesine aykırıdır. Açıklanan nedenlerle, 25.11.2010 tarihli ve 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinin (4) numaralı fıkrası Anayasanın 128 inci maddesine aykırı olup, iptali gerekmektedir. c) 25.11.2010 tarihli ve 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 8 inci Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasında Yer Alan “ … gelir elde etmek üzere …” Sözcüklerinin Anayasaya Aykırılığı 6183 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, Tapu ve kadastro Genel Müdürlüğünün, ürettiği her türlü tapu, kadastro, harita ve arĢiv bilgi ve belgeleri ile sunduğu hizmetlerden gelir elde etmek üzere merkez veya bölge müdürlükleri bünyesinde döner sermaye iĢletmeleri kuracağı belirtilmiĢ, bu iĢletmelere, kendi kaynaklarından karĢılanmak üzere dört milyon Türk Lirası sermaye tahsis edilmiĢtir. Maddenin (3) numaralı fıkrasında, Genel Müdürlük faaliyetlerinin gerektirdiği araç, gereç, satın alma, bakım, onarım, yapım, sigorta, kiralama, araĢtırma, tanıtım, temsil, eğitim giderleri, yurt dıĢında yürütülecek proje giderleri, kadastro hizmetlerinin yapılması, yenilenmesi, güncelleĢmesi ve her türlü harcamaların döner sermaye gelirlerinden karĢılanabileceği belirtilmiĢtir. Kamu hizmetlerinde, kimi kendine özgü alanlarda elde edilen gelirlerin kimi hizmetlere harcanması ve bunun için döner sermaye iĢletmesi kurulması mümkün olmakla birlikte, kanunla kurulan döner sermayelerin, Anayasaya ve kanunilik ilkesine uygun olması gerekir. 8 inci maddede sayılan tapu ve kadastro hizmetleri asıl olarak kamu hizmetleridir. (1) numaralı fıkrada, bu kamu hizmetlerine iliĢkin bilgi ve belgeler ile sunulan hizmetlerden gelir elde edileceği belirtilmekle yetinilmiĢ, gelirin bu bilgi, belge ve hizmetlerden hangilerinden, hangi süreçlerde ne miktarda alınacağı tamamıyla Genel Müdürlüğe bırakılmıĢtır. Fıkrada gelirin niteliği belli değildir. Gelir elde edilecek hizmetler ve bu gelirin harcanacağı yerler “kamu hizmeti” olup yapılacak harcama da kamu gideridir. Anayasanın 73 üncü maddesinde, herkesin, kamu giderlerini karĢılamak üzere, vergi ödemekle yükümlü olduğu; vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin yasayla konulacağı belirtilmiĢtir. Verginin, kamu giderlerini karĢılamak üzere alınması ve herkesin bu nedenle vergi ödemekle yükümlü olası, temel anayasal ilkelerden biridir. “VatandaĢ vazifelerinin en önemlilerinden biri” olarak tanımlanan vergi yükümünün amacı, kamu hizmetlerinin karĢılığı olarak kamu giderlerine kaynak oluĢturmaktır. Kamu giderleri, kamu hizmetlerinin gerektirdiği giderlerdir. 6083 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde sayılan tapu ve kadastro hizmetleri, Anayasanın Devlete yüklediği görevler arasında olup, kamu hizmeti, bu hizmet karĢılığında yapılacak harcamalar da kamu gideridir. Bu kamu hizmetinin gerektirdiği giderlerin, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlerle karĢılanması zorunludur. Bu durumda, söz konusu giderleri karĢılamak amacıyla kiĢilerden alınan paranın da vergi ya da vergi benzeri yükümlülük olması gerekir. Bu hizmetlerin, asıl olarak kiĢilerden alınan ücretle değil Devletin genel gelirleriyle karĢılanması gerekir. (1) numaralı fıkrada, “gelir elde etmek” sözcükleri kullanılmak suretiyle, gelirin niteliği belirtilmemiĢtir. Kural, düzenleniĢ Ģekliyle, Yasa kapsamındaki tüm faaliyet ve hizmetlerden gelir alınması gibi geniĢ bir yetkiyi Genel Müdürlüğe bırakmıĢtır. Bu durumda, elde edilecek gelirler, kamu giderlerinin karĢılanması için zorunlu hale gelecek ve kamu gücüne dayanılarak alınan vergi benzeri mali yükümlülük niteliğine dönüĢecektir. Kuralın düzenleniĢ Ģekli ve Genel Müdürlüğe verilen yetki, 6083 sayılı Yasa kapsamındaki kamu giderlerinin vergi ve benzeri yükümlülüklerle karĢılanması ile bunlardan hangilerinden “ücret” ya da “katkı payı” gibi ayrıca gelir elde edileceğini göstermemektedir. Kural, vergi gelirleriyle karĢılanamayacak ve belirli hizmetler karĢılığında ücret alınacakları ayırmamaktadır. Bu yönüyle, Anayasanın 73 üncü maddesindeki, kamu giderlerinin vergi gelirleriyle karĢılanması ilkesi ihlal edildiği gibi, asıl olarak verginin yasallığı ilkesi de ihlal edilmiĢtir. Anayasa koyucunun, her çeĢit mali yükümlerin yasayla konulması, değiĢtirilmesi ve kaldırılmasını buyururken, keyfi, takdiri ve sınırsız ölçülere dayalı uygulamaları önleyecek ilkelerin yasada yer alması amacını güttüğünde kuĢku yoktur. Yasa koyucunun, yalnızca konusunu belli ederek bir mali yükümün ilgililere yükletilmesine izin vermesi, bunun yasayla konulmuĢ sayılması ve Anayasaya uygunluğunun kabulü için yeterli olmayacağı halde, 6083 sayılı Yasa kapsamındaki tüm faaliyet ve hizmetleri kapsama alan bir yetki devrinin Anayasaya uygunluğunun kabulü mümkün değildir. Kural, aynı zamanda belirsizlik de içermekte, sadece yetki vermekle yetinmekte, kiĢilerin hukuk güvenliğini ihlal etmektedir. Açıklanan nedenlerle, 25.11.2010 tarihli ve 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “… gelir elde etmek üzere …” sözcükleri Anayasanın 73 üncü maddesine aykırı olup, iptali gerekmektedir. d) 25.11.2010 tarihli ve 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 8 inci Maddesinin (5) Numaralı Fıkrasının Anayasaya Aykırılığı 6083 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, Genel Müdürlüğün, ürettiği her türlü tapu, kadastro, harita ve arĢiv bilgi ve belgeleri ile sunduğu hizmetlerden gelir elde etmek üzere döner sermaye iĢletmeleri kuracağı, döner sermaye için sermaye tahsisi, artırılması, kârların devri, Genel Müdürlük faaliyetlerinin gerektirdiği her türlü harcamaların döner sermayeden karĢılanabileceği genel ifadelerle anlatıldıktan sonra, (5) numaralı fıkrada döner sermaye iĢletmelerinin yönetimi, faaliyet alanları, iĢleyiĢi, sermaye kaynakları, her türlü idari ve mali iĢlemleri ile gelirlerine iliĢkin usul ve esasların Maliye Bakanlığının da görüĢü alınarak çıkartılacak yönetmelikle belirleneceği belirtilmiĢtir. Anayasanın 2 nci maddesinde hukuk devletinin ilkeleri; 7 nci maddesinde yasama yetkisinin Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği; 8 inci maddesinde ise yürütme yetki ve görevinin CumhurbaĢkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve yasalara uygun olarak kullanılacağı ve yerine getirileceği öngörülmüĢtür. Buna göre, Anayasada yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir. Yürütmenin düzenleme yetkisi, sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir. Bu nedenle, Anayasada öngörülen ayrık durumlar dıĢında, yasalarla düzenlenmemiĢ bir alanda, yasa ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma yetkisi verilemez. Kuralda, yönetimi, faaliyet alanları, iĢleyiĢi, sermaye kaynakları, her türlü idari ve mali iĢlemleri ile gelirleri konusunda yasa ile esasları belirlenmeden, çerçevesi çizilmeden, Genel Müdürlüğe, döner sermaye kurmayla ilgili çok geniĢ yetkiler verilmektedir. Öyle ki, Devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu asli ve sürekli görevler, bir nevi kâr aracı haline getirilmekte, Anayasanın 161 inci maddesinde öngörülen bütçe bütünlüğü ihlal edilmektedir. 6083 sayılı Yasanın 8 inci maddesine göre kurulacak döner sermaye iĢletmelerinin hemen her bilgi, belge ve hizmetten gelir elde edeceği, hemen her hizmet için her türlü harcamayı yapacağı gözönünde bulundurulduğunda, Yasa‟da açıkça sınırları çizilerek düzenleme yoluna gidilmeden, döner sermayelerin kuruluĢları, çalıĢmaları ve gelirlerine iliĢkin usul ve esasları belirleme yetkisinin idareye verilmesi, yasama yetkisinin devri niteliğini taĢımaktadır. Açıklanan nedenlerle, 25.11.2010 tarihli ve 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin (5) numaralı fıkrası Anayasanın 2 nci ve 7 nci maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir. e) 25.11.2010 tarihli ve 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 9 uncu Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasının Anayasaya Aykırılığı 6083 sayılı Yasanın 9 uncu maddesinin (2) numaralı fıkrasında, Tapu ve Kadastro Kurulu ile TeftiĢ Kurulunun çalıĢma usul ve esaslarının yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiĢtir. Anayasanın 2 nci maddesinde hukuk devletinin ilkeleri belirtilmiĢ, 123 üncü maddesinde de idarenin bütünlüğü ve yasallığı ilkesi kabul edilmiĢtir. Ġdarenin yasallığı ilkesinin bir sonucu olarak Anayasanın 128 inci maddesinde de “Devletin, kamu iktisadî teĢebbüsleri ve diğer kamu tüzelkiĢilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür. Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük iĢleri kanunla düzenlenir” denilmiĢtir. Anayasanın 7 nci maddesindeki “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisi‟nindir. Bu yetki devredilemez” kuralına göre, yasa koyucunun temel ilkeleri koymadan, çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki vermemesi, sınırsız, belirsiz bir alanı, yönetimin düzenlemesine bırakmaması gerekir. Yasa ile yetkilendirme Anayasanın öngördüğü biçimde yasa ile düzenleme anlamına gelmez. Yasa koyucu, gerektiğinde sınırlarını belirlemek koĢuluyla bazı konuların düzenlenmesini idareye bırakabilir. Tapu ve Kadastro Kurulu ile TeftiĢ Kurulu, idarenin bütünlüğü ve yasallığı ilkeleri içinde, Devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevleri yürütmektedir. (2) numaralı fıkrada ise her iki Kurulun da yasayla düzenlenmesi gereken çalıĢma usul ve esasları yönetmeliğe bırakılmaktadır. Anayasanın 7 nci maddesi gereğince yasa koyucunun temel ilkeleri koymadan, çerçeveyi çizmeden yürütmeye yetki vermemesi, sınırsız, belirsiz bir alanı, yönetimin düzenlemesine bırakmaması gerekir. Açıklanan nedenlerle, 25.11.2010 tarihli ve 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 9 uncu maddesinin (2) numaralı fıkrası Anayasanın 2 nci ve 7 nci maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir. f) 25.11.2010 tarihli ve 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 9 uncu Maddesinin (3) Numaralı Fıkrasının Ġkinci Tümcesinin Anayasaya Aykırılığı 6083 sayılı Yasanın 9 uncu maddesinin (3) numaralı fıkrasında, tapu müdürlükleri, hak sahibinin talebi üzerine, kendi yetki alanı dıĢında bulunan taĢınmazlarla ilgili tapu iĢlemlerini, taĢınmazın bulunduğu tapu müdürlüğünden yetki almak ve kanunen bir engel olmadığını tespit etmek suretiyle yapmaya yetkili kılınmıĢtır. Ancak, bir tapu müdürlüğünce istenilen ve diğer tapu müdürlüğünce verilecek olan bu yetki isteme ve verme iĢleminin, “hak sahibinin talebi” ve kanunen bir engel olmadığının tespiti” dıĢında hiçbir usul ve esası yasayla belirlenmeden, usul ve esasları yönetmeliğe bırakılmıĢtır. Tapu iĢlemleri, Anayasanın 35 inci maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ortaya konulduğu, belgelendiği ve değiĢtirildiği iĢlemlerdir. TaĢınmaz mal mülkiyeti, tapu iĢlemleriyle belgelenmektedir. Böylesine önemli bir hakkın kullanımında yapılacak iĢlemlerin idarenin takdirine ve keyfiliğe varacak düzenlemelere bırakılmaması, yasayla düzenlenerek yasal güvence altına alınması gerekir. Ancak bu yasal çerçeve ve güvenceden sonra, idareye sınırlı ve tamamlayıcı düzenleme yetkisi verilebilir. Anayasanın 2 nci maddesinde hukuk devletinin ilkeleri; 7 nci maddesinde yasama yetkisinin Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği; 8 inci maddesinde ise yürütme yetki ve görevinin CumhurbaĢkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve yasalara uygun olarak kullanılacağı ve yerine getirileceği öngörülmüĢtür. Buna göre, Anayasada yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir. Yürütmenin düzenleme yetkisi, sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir yetkidir. Bu nedenle, Anayasada öngörülen ayrık durumlar dıĢında, yasalarla düzenlenmemiĢ bir alanda, yasa ile yürütmeye genel nitelikte kural koyma yetkisi verilemez. Açıklanan nedenlerle, 25.11.2010 tarihli ve 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 9 uncu maddesinin (3) numaralı fıkrasının, “Bu fıkraya göre yapılacak tapu iĢlemlerine iliĢkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir” Ģeklindeki ikinci tümcesi Anayasanın 2 nci ve 7 nci maddelerine aykırı olup, iptali gerekmektedir. III. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA ĠSTEMĠNĠN GEREKÇESĠ Hukuk devletine aykırı olan, temel hak ve özgürlükleri ölçüsüzce sınırlandıran ve Anayasaya açıkça aykırı olan bir düzenlemenin uygulanması halinde, sonradan giderilmesi olanaksız zararlara yol açacağı çok açıktır. Öte yandan, Anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması, hukuk devleti sayılmanın da gereğidir. Anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin, bir hukuk devletinde sübjektif yararların üstünde, özenle korunması gereken evrensel hukuk ilkelerini de zedeleyeceği kuĢkusuzdur. Hukuk devleti ilkesinin sağlanamadığı bir düzende, kiĢi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından, bu ilkenin zedelenmesinin hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadır. 6083 sayılı Yasanın iptali istenilen kuralları, bütünüyle mülkiyet hakkının kullanımı ve değiĢtirilmesiyle ilgili olup, uygulanmaları halinde, Anayasaya aykırı yöntemle tapu ve kadastro iĢlemleri yapılmıĢ olacak, öngörülemeyecek ve giderilemeyecek sorunlara ve zararlara sebebiyet verilebilecektir. Bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla, Anayasaya açıkça aykırı olan iptali istenen kuralların iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin de durdurulması istenerek Anayasa Mahkemesine dava açılmıĢtır. IV. SONUÇ VE ĠSTEM Yukarıda açıklanan gerekçelerle, 25.11.2010 tarihli ve 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun; 1) 4 üncü maddesinin (2) numaralı fıkrasının, Anayasanın 2 nci, 7 nci ve 128 inci maddelerine, 2) 6 ncı maddesinin (4) numaralı fıkrasının, Anayasanın 128 inci maddesine, 3) 8 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “… gelir elde etmek üzere …” sözcüklerinin, Anayasanın 73 üncü maddesine, 4) 8 inci maddesinin (5) numaralı fıkrasının, Anayasanın 2 nci ve 7 nci maddelerine, 5) 9 uncu maddesinin (2) numaralı fıkrasının, Anayasanın 2 nci ve 7 nci maddelerine, 6) 9 uncu maddesinin (3) numaralı fıkrasının ikinci tümcesinin, Anayasanın 2 nci ve 7 nci maddelerine, aykırı olduklarından iptallerine, Anayasaya açıkça aykırı olmaları ve uygulanmaları halinde giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar doğacağı için, iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine iliĢkin istemimizi saygı ile arz ederiz.‖ II- YASA METĠNLERĠ A- Ġptali Ġstenilen Yasa Kuralları 1- Kanun‘un iptali istenilen kuralın da yer aldığı 4. maddesi Ģöyledir: ―Tapu ve Kadastro Kurulu (1) Genel Müdürlüğe intikal eden tapu ve kadastroyla ilgili konular ile bunlara iliĢkin uygulama ve görüĢ farklılıklarını gidermek üzere Tapu ve Kadastro Kurulu kurulmuĢtur. Kurul; Genel Müdürün veya incelenen konunun niteliğine göre görevlendireceği bir genel müdür yardımcısının baĢkanlığında, TeftiĢ Kurulu BaĢkanı, I. Hukuk MüĢaviri, Tapu Dairesi BaĢkanı ve Kadastro Dairesi BaĢkanı ile Genel Müdür tarafından görevlendirilecek dört üyeden oluĢur. (2) Genel Müdür tarafından görevlendirilecek üyelerin ikisi kadastro ve teknik, ikisi de tapu ve hukuk konularında bilgi ve deneyim sahibi kiĢiler arasından seçilir. (3) Kurul, doğrudan Genel Müdüre bağlıdır. (4) Genel Müdürlük dıĢından görevlendirilen Kurul üyelerine, ayda dört toplantıyı geçmemek üzere, katıldıkları her toplantı için (3000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda huzur hakkı ödenir.‖ 2- Kanun‘un iptali istenilen kuralın da yer aldığı 6. maddesi Ģöyledir: ―Personele iliĢkin hükümler (1) 23/4/1981 tarihli ve 2451 sayılı Bakanlıklar ve Bağlı KuruluĢlarda Atama Usulüne ĠliĢkin Kanun hükümleri dıĢında kalan memurların atamaları Genel Müdür tarafından yapılır. Ancak Genel Müdür bu yetkisini gerekli gördüğü alt kademelere devredebilir. (2) Daire BaĢkanı ve üstü görevlere atanmak için en az dört yıllık yükseköğrenim görmüĢ olmak Ģarttır. (3) YurtdıĢında yaĢayan Türk vatandaĢları ile yabancı uyruklu gerçek ve tüzel kiĢilerin ülkemizdeki tapu ve kadastro iĢlemlerini yürütmek üzere, Genel Müdürlükçe önerilen personel 7/7/2010 tarihli ve 6004 sayılı DıĢiĢleri Bakanlığının KuruluĢ ve Görevleri Hakkında Kanunun 10 uncu maddesinin altıncı fıkrasına istinaden görevlendirilebilir. (4) Genel Müdürlük merkez teĢkilatında; Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcısı, TeftiĢ Kurulu BaĢkanı, I. Hukuk MüĢaviri, Daire BaĢkanı, Hukuk MüĢaviri, Tapu ve Kadastro Uzmanı ve Uzman Yardımcısı kadrolarına atananlar, kadroları karĢılık gösterilmek suretiyle, 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer kanunların sözleĢmeli personel çalıĢtırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın sözleĢmeli olarak çalıĢtırılabilir. (5) Kadro karĢılığı sözleĢmeli olarak Genel Müdürlükte fiilen çalıĢan personele bu Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde unvanlar itibarıyla yer alan taban ve tavan ücretleri arasında kalmak üzere, Genel Müdür tarafından belirlenecek tutarda aylık brüt sözleĢme ücreti ödenir. Söz konusu personele, çalıĢtıkları günlerle orantılı olarak (hastalık ve yıllık izinleri dahil), ocak, nisan, temmuz ve ekim aylarında birer aylık sözleĢme ücreti tutarında ikramiye ödenir. Bunlardan üstün gayret ve çalıĢmaları sonucunda emsallerine göre baĢarılı çalıĢma yaptıkları tespit edilenlere Genel Müdürün teklifi, Bakanın onayı ile haziran ve aralık aylarında birer aylık sözleĢme ücreti tutarına kadar teĢvik ikramiyesi ödenebilir. Bu fıkranın uygulanmasına iliĢkin usul ve esaslar ile söz konusu personele yapılacak diğer ödemeler Bakanlar Kurulunca tespit edilir.‖ 3- Kanun‘un iptali istenilen kuralların da yer aldığı 8. maddesi Ģöyledir: ―Döner sermaye iĢletmesi (1) Genel Müdürlük, ürettiği her türlü tapu, kadastro, harita ve arĢiv bilgi ve belgeleri ile sunduğu hizmetlerden gelir elde etmek üzere merkez veya bölge müdürlükleri bünyesinde döner sermaye iĢletmeleri kurar. (2) Döner sermaye iĢletmeleri için kendi kaynaklarından karĢılanmak üzere dört milyon Türk Lirası sermaye tahsis edilmiĢtir. Bu miktar Maliye Bakanlığının uygun görüĢü üzerine Bakanlar Kurulunca beĢ katına kadar artırılabilir. Bu suretle artırılan sermaye elde edilen kârlarla karĢılanır. ÖdenmiĢ sermaye tutarı tahsis edilen sermaye tutarına ulaĢtıktan sonra elde edilen kârlar, döner sermaye hizmetlerinde kullanılmak üzere ertesi yılın gelirlerine ilave edilir. (3) Genel Müdürlük faaliyetlerinin gerektirdiği araç, gereç, satın alma, bakım, onarım, yapım, sigorta, kiralama, araĢtırma, tanıtım, temsil, eğitim giderleri, yurtdıĢında yürütülecek proje giderleri, kadastro hizmetlerinin yapılması, yenilenmesi, güncellenmesi ve her türlü harcamalar döner sermaye gelirlerinden karĢılanabilir. (4) Döner sermaye faaliyetlerine iliĢkin hizmetler Genel Müdürlük personeline ek görev olarak yaptırıldığı takdirde, döner sermaye gelirlerinden ödenmek üzere, kendilerine (100300) rakamlarının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımından elde edilecek tutardan, yaptıkları hizmetin özelliğine ve güçlüğüne göre Genel Müdürün onayı ile belirlenecek miktarda aylık ek görev ücreti verilebilir. (5) Döner sermaye iĢletmelerinin yönetimi, faaliyet alanları, iĢleyiĢi, sermaye kaynakları, her türlü idari ve mali iĢlemleri ile gelirlerine iliĢkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının da görüĢü alınarak çıkartılacak yönetmelikle belirlenir.‖ 4- Kanun‘un iptali istenilen kuralların da yer aldığı 9. maddesi Ģöyledir: ―Düzenleme görev ve yetkisi, yetki alınarak tapu iĢlemi yapılması (1) Genel Müdürlük, kanunla yerine getirmekle yükümlü olduğu hizmetleri tüzük, yönetmelik, tebliğ, genelge ve diğer idari metinlerle düzenlemekle görevli ve yetkilidir. (2) Tapu ve Kadastro Kurulu ile TeftiĢ Kurulunun çalıĢma usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir. (3) Tapu Müdürlükleri, hak sahibinin talebi üzerine, kendi yetki alanı dıĢında bulunan taĢınmazlarla ilgili tapu iĢlemlerini, taĢınmazın bulunduğu tapu müdürlüğünden yetki almak ve kanunen bir engel olmadığını tespit etmek suretiyle yapmaya yetkilidir. Bu fıkraya göre yapılacak tapu iĢlemlerine iliĢkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir. (4) Genel Müdürlük, sicillerin ve arĢivin elektronik ortamda tutulmasına karar vermeye yetkilidir.‖ B- Dayanılan Anayasa Kuralları Dava dilekçesinde, Anayasa‘nın 2., 7., 73. ve 128. maddelerine dayanılmıĢtır. III- ĠLK ĠNCELEME Anayasa Mahkemesi Ġçtüzüğü‘nün 8. maddesi uyarınca HaĢim KILIÇ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Fettah OTO, Serdar ÖZGÜLDÜR, Serruh KALELĠ, Zehra Ayla PERKTAġ, Recep KÖMÜRCÜ, Alparslan ALTAN, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECĠPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI ve Erdal TERCAN‘nın katılımlarıyla 24.2.2011 günü yapılan ilk inceleme toplantısında; 1- 7.5.2010 günlü, 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde DeğiĢiklik Yapılması Hakkında Kanun uyarınca, 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin KuruluĢu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ile ilgili gerekli düzenlemeler yapılmadan, Mahkeme‘nin çalıĢıp çalıĢamayacağına iliĢkin ön meselenin incelenmesi sonucunda; Mahkeme‘nin çalıĢmasına bir engel bulunmadığına, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Fettah OTO, Zehra Ayla PERKTAġ ile Celal Mümtaz AKINCI‘nın, gerekçesi 2010/68 esas sayılı dosyada belirtilen karĢıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 2- Dosyada eksiklik bulunmadığından iĢin esasının incelenmesine, OYBĠRLĠĞĠYLE, 3- Yürürlüğü durdurma isteminin esas inceleme aĢamasında karara bağlanmasına, OYBĠRLĠĞĠYLE, karar verilmiĢtir. IV- ESASIN ĠNCELENMESĠ Dava dilekçesi ve ekleri, Raportör Hamit YELKEN tarafından hazırlanan iĢin esasına iliĢkin rapor, dava konusu yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüĢülüp düĢünüldü: A- Kanun‟un 4. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrasının Ġncelenmesi Dava dilekçesinde, tapu ve kadastro iĢ ve iĢlemlerinin, Devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerden olduğu, Anayasa‘nın 128. maddesi gereği bu görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülmesi gerektiği, dava konusu kuralla bu zorunluluğa aykırı olarak Tapu ve Kadastro Kurulunda görevlendirilecek bir kısım üyelerin kamu görevlisi olma Ģartına tabi kılınmaksızın bu Kurulda görev almalarına imkân tanındığı, öte yandan kuralda Genel Müdürlük dıĢından görevlendirilecek üyelerin sadece bilgi ve deneyim sahibi olduğu konuların belirtildiği, bunun dıĢında bu üyelerin, memur ya da diğer kamu görevlisi olup olmayacağına, özelliklerine, niteliklerine ve deneyim sürelerine yer verilmediği, bu durumun belirlilik ilkesine aykırı olduğu, ayrıca bahsi geçen konularda bir düzenleme yapılmayarak bunların düzenlenmesinin idareye bırakılmasının yasama yetkisinin devri sonucunu doğurduğu belirtilerek kuralın, Anayasa‘nın 2., 7. ve 128. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüĢtür. Kanun‘un 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü nezdinde kurulan Tapu ve Kadastro Kurulunun, Genel Müdürün veya incelenen konunun niteliğine göre görevlendireceği bir genel müdür yardımcısının baĢkanlığında, TeftiĢ Kurulu BaĢkanı, I. Hukuk MüĢaviri, Tapu Dairesi BaĢkanı ve Kadastro Dairesi BaĢkanı ile Genel Müdür tarafından görevlendirilecek dört üyeden oluĢacağı; dava konusu (2) numaralı fıkrasında ise anılan dört üyenin ikisinin kadastro ve teknik, diğer ikisinin de tapu ve hukuk konularında bilgi ve deneyim sahibi kiĢiler arasından Genel Müdür tarafından görevlendirileceği belirtilmiĢtir. Anayasa‘nın 128. maddesinin birinci fıkrasında, ‖Devletin, kamu iktisadi teĢebbüsleri ve diğer kamu tüzelkiĢilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür.‖ hükmü yer almaktadır. Bu hüküm uyarınca fıkrada belirtilen nitelikteki görevlerin memur veya diğer kamu görevlileri dıĢındaki kimseler tarafından yürütülmesi mümkün değildir. Kanun‘un 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasıyla Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü nezdinde kurulan Tapu ve Kadastro Kurulu, Genel Müdürlüğe intikal eden tapu ve kadastroyla ilgili konulara iliĢkin uygulama ve görüĢ farklılıklarını giderme görevine sahip olup bunun, Devletin genel idare esaslarına göre yürüttüğü kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerden olduğu açıktır. Dolayısıyla, söz konusu görevin Anayasa‘nın 128. maddesi uyarınca ancak memur veya diğer kamu görevlileri eliyle yürütülmesi gerekmektedir. Dava konusu kuralla, kamu hizmetini asli ve sürekli görev olarak genel idare esaslarına göre yürütmekle görevli Tapu ve Kadastro Genel Kuruluna, memur ya da diğer kamu görevlisi niteliği taĢımayanların atanabilmesine imkân tanınmakta olduğundan kural, Anayasa‘nın 128. maddesine aykırıdır. Ġptali gerekir. Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL ve Zühtü ARSLAN bu görüĢe katılmamıĢlardır. Kural, Anayasa‘nın 128. maddesine aykırı bulunarak iptal edildiğinden Anayasa‘nın 2. ve 7. maddeleri yönünden ayrıca inceleme yapılmasına gerek görülmemiĢtir. B- Kanun‟un 6. Maddesinin (4) Numaralı Fıkrasının Ġncelenmesi Dava dilekçesinde, Kanun‘un 6. maddesinin (4) numaralı fıkrasının, Anayasa‘nın 128. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüĢtür. Dava konusu kural, 11.10.2011 günlü, 666 sayılı Kamu Görevlilerinin Mali Haklarının Düzenlenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde DeğiĢiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname‘nin 1. maddesiyle 14.1.2012 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmıĢtır. Bu nedenle konusu kalmayan iptal istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına kararı verilmesi gerekir. C- Kanun‟un 8. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrasında Yer Alan “…gelir elde etmek üzere…” Ġbaresi Dava dilekçesinde, Kanun‘un 8. maddesinin (1) numaralı fıkrasıyla, Genel Müdürlüğe ürettiği her türlü tapu, kadastro, harita ve arĢiv bilgi ve belgeleri ile sunduğu hizmetlerden gelir elde etmek üzere döner sermaye iĢletmeleri kurulması yetkisinin verildiği, gelir elde etmek üzere sunulan hizmetlerin bir kısmının niteliği dikkate alındığında bu hizmetler karĢılığı alınacak bedelin vergi benzeri mali yükümlülük niteliği taĢıdığı, vergi benzeri mali yükümlülüklerin tüm unsurlarının Anayasa‘nın 73. maddesi gereğince kanunla düzenlenmesi gerektiği fakat anılan fıkrada bu hususların düzenlenmediği belirtilerek kuralın, Anayasa‘nın 73. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüĢtür. Kanun‘un 8. maddesinin (1) numaralı fıkrası, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün ürettiği her türlü tapu, kadastro, harita ve arĢiv bilgi ve belgeleri ile sunduğu hizmetlerden gelir elde etmek üzere, merkez veya bölge müdürlükleri bünyesinde döner sermaye iĢletmeleri kurulmasını düzenlemektedir. Anayasa‘nın 73. maddesinin üçüncü fıkrasında, ―Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiĢtirilir veya kaldırılır.‖ hükmüne yer verilmiĢtir. ―Verginin yasallığı ilkesi‖ olarak da nitelendirilen bu kural gereği, kanun koyucunun yalnızca konusunu belli ederek bir vergi, resim, harç veya benzeri bir mali yükümlülük alınmasına izin vermesi bunun kanunla konulmuĢ sayılması için yeterli değildir. Getirilen malî yükümlülüğün miktar ve oranının da kanunda gösterilmesi gerekir. Ancak, vergi, resim, harç veya benzeri mali yükümlülüklerle ilgili düzenleme yapılırken, bu yükümlülüklere iliĢkin tüm unsurların aynı kanun, madde veya fıkrada düzenlenmesi zorunlu değildir. Bu çerçevede konuya iliĢkin kanunla belirlenmesi zorunlu olan unsurlar aynı kanunun farklı hükümlerinde düzenlenebileceği gibi farklı kanunlarda da düzenlenebilir. Dolayısıyla, bir kural, sırf kanunla düzenlenmesi gereken unsurların bir kısmını içermediği gerekçesiyle, yasallık ilkesine aykırı hâle gelmez. Kanun‘un 8. maddesinin (1) numaralı fıkrasında çeĢitli hizmetler sayılarak, bu hizmetler karĢılığında gelir elde etmek üzere döner sermaye iĢletmelerinin kurulacağı belirtilmiĢtir. Kuralda yer alan bazı hizmetlerin niteliği dikkate alındığında bunlar karĢılığında alınacak bedelin ―harç benzeri mali yükümlülük‖ niteliğini haiz olduğu açık ise de anılan yükümlülük iliĢkisi kanunla düzenlendiğinden kuralın ―Verginin yasallığı‖ ilkesine aykırı bir yönü bulunmamaktadır. Her ne kadar söz konusu mali yükümlülüğün düzenlendiği fıkrada, mali yükümlülüğün miktar ve oranı belirtilmemiĢse de mali yükümlülüğe iliĢkin unsurların Kanun‘un 8. maddesinin (5) numaralı fıkrasının konusunu oluĢturduğu anlaĢılmaktadır. Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa‘nın 73. maddesine aykırı değildir. Ġptal isteminin reddi gerekir. D- 8. Maddesinin (5) Numaralı Fıkrasının Ġncelenmesi Dava dilekçesinde, dava konusu kuralla Kanun ile kurulmasına karar verilen döner sermaye iĢletmelerinin yönetimi, faaliyet alanları, iĢleyiĢi, sermaye kaynakları, her türlü idari ve mali iĢlemleri ile gelirlerine iliĢkin usul ve esasların düzenlemesinin yönetmeliğe bırakıldığı, bunun Anayasa‘nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devletinin ―belirlilik‖ ve 7. maddesinde belirtilen ―yasama yetkisinin devredilmezliği‖ ilkelerine aykırı olduğu ileri sürülmüĢtür. Kanun‘un 8. maddesinin dava konusu (5) numaralı fıkrasında, ―Döner sermaye iĢletmelerinin yönetimi, faaliyet alanları, iĢleyiĢi, sermaye kaynakları, her türlü idari ve mali iĢlemleri ile gelirlerine iliĢkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının da görüĢü alınarak çıkartılacak yönetmelikle belirlenir.‖ kuralına yer verilmiĢtir. Kuralda düzenlenmesi yönetmeliğe bırakılan hususlar arasında yer alan döner sermaye iĢletmelerinin gelirlerine iliĢkin usul ve esaslar farklı bir hukuki rejime tabi bulunmakta, dolayısıyla bu hususu düzenleyen ―ile gelirleri‖ ibaresi ile fıkranın kalan bölümünün ayrı olarak incelenmesi gerekmektedir. a- Fıkranın “…ile gelirleri…” Ġbaresi DıĢında Kalan Bölümünün Ġncelenmesi Dava konusu kuralda, 8. maddenin (1) numaralı fıkrası uyarınca kurulacak döner sermaye iĢletmelerinin yönetimi, faaliyet alanları, iĢleyiĢi, sermaye kaynakları, her türlü idari ve mali iĢlemlerine iliĢkin usul ve esasların Maliye Bakanlığının da görüĢü alınarak çıkartılacak yönetmelikle belirleneceği hükmüne yer verilmiĢtir. Anayasa‘nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri “belirlilik ilkesi‖dir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kiĢiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuĢkuya yer vermeyecek Ģekilde açık, net, anlaĢılır ve uygulanabilir olması ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karĢı koruyucu önlem içermesi gerekir. Anayasa‘nın 7. maddesinde ise ―Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.‖ denilmiĢtir. Buna göre, Anayasa‘da yasa ile düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesi olanaklı değildir. Ancak, geliĢen koĢul ve durumlara göre sık sık değiĢik önlemler alma, bunları kaldırma ve süratli biçimde hareket etme zorunluluğunun bulunduğu alanlarda, yasama organının temel kuralları saptadıktan sonra, uzmanlık ve idare tekniğine iliĢkin hususları yürütmeye bırakması, yasama yetkisinin devri olarak yorumlanamayacağı gibi yürütme organının yasama organı tarafından çerçevesi çizilmiĢ alanda genel nitelikte hukuksal tasarruflarda bulunması, hukuk devletinin belirlilik ilkesine de aykırı değildir. Kanun‘un 8. maddesinde döner sermaye iĢletmelerinin hangi maksatla, ne tür bir görev ifa etmek üzere, hangi faaliyet konularında ve nerelerde kurulabileceği, bu iĢletmelere aktarılan sermayenin miktarı, bunun nereden karĢılanacağı, elde edilen kârların ne zaman döner sermaye hizmetlerinde kullanılmak üzere döner sermaye gelirlerine aktarılabileceği ve döner sermaye gelirlerinin nerede kullanılabileceğine iliĢkin kurallar hem kiĢiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuĢkuya yer vermeyecek Ģekilde açık, net, anlaĢılır ve uygulanabilir Ģekilde düzenlenerek konuya iliĢkin temel kurallar belirlenmiĢtir. Kanun koyucunun bu Ģekilde kural ile düzenlenmesi yönetmeliğe bırakılan hususlarda konuyla ilgili temel kuralları belirleyip yasal çerçeveyi çizdikten sonra, bu çerçevenin içinde kalacak ve değiĢen koĢullara göre farklılık gösterebilecek hususların düzenlenmesini yönetmeliğe bırakmasında, Anayasa‘nın 2. ve 7. maddelerine aykırı bir yön bulunmamaktadır. Ġptal isteminin reddi gerekir. b- Fıkrada Yer Alan “…ile gelirleri…” Ġbaresinin Ġncelenmesi 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin KuruluĢu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun‘un 43. maddesine göre, iptali istenen kural ilgisi nedeniyle, Anayasa‘nın 73. maddesi yönünden de incelenmiĢtir. Kanun‘un 8. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, Genel Müdürlüğün ürettiği her türlü tapu, kadastro, harita ve arĢiv bilgi ve belgeleri ile sunduğu hizmetlerden gelir elde etmek üzere döner sermaye iĢletmeleri kurulacağı belirtildikten sonra, dava konusu kural ile döner sermaye iĢletmelerinin gelirlerine iliĢkin usul ve esasların Maliye Bakanlığının da görüĢü alınarak çıkartılacak yönetmelikle belirleneceği düzenlenmiĢtir. Anayasa‘nın ―Vergi ödevi” baĢlıklı 73. maddesinin üçüncü fıkrasında, “Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiĢtirilir veya kaldırılır.‖ hükmüne yer verilmiĢtir. Anayasa‘nın bu hükmü uyarınca bir inceleme yapılabilmesi için öncelikle hükümde yer alan vergi, resim, harç ve benzeri yükümlülükler ile ücretin ne olduğunun açıklığa kavuĢturulması daha sonra ise dava konusu kuralla, usul ve esasları yönetmeliğin düzenlemesine bırakılan döner sermeye iĢletmelerinin gelirlerini oluĢturacak bedelin, Anayasa‘nın 73. maddesinde belirtilen yükümlülüklerden olup olmadığının saptanması gerekmektedir. Vergi; kamu giderlerini karĢılamak amacıyla kanunlarla gerçek ve tüzelkiĢilere mali güçlerine göre getirilen bir yükümlülüktür. Belirli bir hizmetten doğrudan yararlanma karĢılığı olmayan vergi, tüm kamu hizmetleri için yapılan giderlere ortak katılma payıdır. Harç; kimi kamu hizmetlerinden yararlanmanın karĢılığı olarak tahsil edilen kamu geliridir. Ödenen vergiler bakımından, vergi mükelleflerinin bireysel bir hizmet ya da karĢılık talep etme haklarının bulunmamasına karĢın, harçlar belirli bir kamu hizmetinden yararlanmanın (tapu, pasaport gibi) karĢılığıdır. Resim; bir iĢ ya da faaliyetin yapılmasına yetkili kuruluĢlar tarafından izin verilmesi dolayısıyla yapılan ödeme Ģeklinde tanımlanmaktadır. Benzeri mali yükümlülük; kiĢilerden yapılan kamu hizmetleri karĢılığında ya da bir hizmet karĢılığı olmaksızın kamu gücüne dayanılarak alınan paralardır. Benzeri mali yükümlülük kimi zaman vergi, resim ve harcın özelliklerini ayrı ayrı yansıtırken kimi zaman da bunların unsurlarından bazılarını birlikte taĢıyabilmektedir. Benzeri mali yükümlülüğü vergi, resim ve harçtan ayıran özellik genel bütçe içinde yer almama niteliğidir. Bu yüküm nedeniyle elde edilen gelirler, kamu hizmeti gören özel bir takım kuruluĢların ihtiyaçları için genel bütçe dıĢındaki kaynaklardan elde edilmektedir. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin ortak özellikleri, kanunla konulmaları ve kamu gücüne dayanılarak gerektiğinde zorla alınmalarıdır. Vergiler dıĢındaki mali yükümlülüklerde, dolaylı da olsa karĢılık ve yararlanma ilkesi geçerli olur. Çünkü bu yükümlülüklere konu olan hizmetlerden kiĢilerin yararlandırılması, bu bağlamda mali bir karĢılığa dayandırılabilmesi olanağı vardır. Ücret ise bir hizmet karĢılığı ödenen para olup, bu yönüyle özel hukuk kurallarına tabi ve tarafların özgür ve eĢit iradeleriyle kurulan bir hizmet-bedel iliĢkisini ifade etmektedir. Kanun‘un 8. maddesinde birtakım kamu hizmetleri karĢılığı alınacağı belirtilen bedel, bir hizmetten doğrudan yararlanma karĢılığı alındığından vergi ve vergi benzeri mali yükümlülük değildir. Kamu hizmeti gören bir kuruluĢun ihtiyaçları için genel bütçe dıĢındaki kaynaklardan karĢılandığından harç ve resim olarak da nitelendirilemez. Söz konusu bedel, bir iznin verilmesine dayalı olarak alınmadığından resim benzeri mali yükümlülük niteliği de taĢımamaktadır. Kurala konu bedel karĢılığı sunulan hizmetlerin büyük bir kısmının devlet dıĢında baĢka hiçbir otorite tarafından üretilmesi mümkün olmayan kamu hizmetlerini içermesi, söz konusu hizmet-bedel iliĢkisinin hukuksal kaynağının tarafların iradesiyle oluĢturulmuĢ bir sözleĢmeye değil kamu gücüne dayanması, bedelin kamu gücüne dayanılarak gerektiğinde cebren alınabilmesi ile miktarının tek taraflı kamu iradesiyle belirlenmesi ve alınan bedelin kamu giderlerinde kullanılması dikkate alındığında, söz konusu bedelin, ücret olarak nitelendirilmesi de mümkün değildir. Belirli kamu hizmetlerinden yararlanmanın karĢılığı olmak üzere kamu gücüne dayanılarak alınan ve kamu hizmeti gören bir kamu kuruluĢunun ihtiyaçları için genel bütçe dıĢındaki kaynaklardan karĢılanan bu bedel, açıklanan özellikleri itibariyle ―harç benzeri mali yükümlülük‖ niteliği taĢımaktadır. Anayasa‘nın 73. maddesinin üçüncü fıkrasında, ―vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülükler kanunla konulur, değiĢtirilir veya kaldırılır‖ denildiğinden, harç benzeri mali yükümlülük niteliği taĢıyan döner sermeye gelirlerinin kanunla düzenlenmesi gerekmektedir. Ancak, kanun koyucunun yalnızca konusunu belli ederek bir vergi, resim, harç veya benzeri mali yükümlülük alınmasına izin vermesi, bunun kanunla konulmuĢ sayılması için yeterli değildir. Getirilen mali yükümlülüğün miktar ve oranının da kanunda gösterilmesi zorunludur. Dava konusu kuralla bu zorunluluğa aykırı davranılarak mahiyeti itibariyle ―harç benzeri mali yükümlülük‖ niteliği taĢıyan döner sermaye iĢletmesi gelirlerinin miktar ve oranına iliĢkin düzenleme yapma yetkisi yürütmeye bırakılmıĢtır. Anayasa‘nın 7. maddesinde, yasama yetkisinin Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinin olduğu belirtilerek bu yetkinin devredilemeyeceği öngörülmüĢtür. Anayasa‘nın 73. maddesinde vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklere iliĢkin olarak, TBMM‘nin yürütme organına hangi konularda ve koĢullarda düzenleme yetkisi verebileceği belirlenmiĢtir. Buna göre, yürütme organına ancak vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisna ve indirimleriyle oranlarına iliĢkin olarak kanunun belirttiği aĢağı ve yukarı sınırlar içinde değiĢiklik yapma yetkisi verilebilir. Bunlar dıĢında vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin konusunun, miktar ve oranının kanunla düzenlenmesi gerekmektedir. Kanunda böyle bir düzenleme yapılmaksızın dava konusu kuralla bu hususlarda yürütme organına subjektif hakları etkileyecek Ģekilde doğrudan kural koyma yetkisinin verilmesi yasama yetkisinin devri niteliğindedir. Diğer taraftan, Anayasa‘nın 2. maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti, insan haklarına saygılı ve bu hakları koruyucu adaletli bir hukuk düzeni kuran ve bunu sürdürmekle kendini yükümlü sayan, bütün iĢlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlettir. VatandaĢların devlete karĢı güven duyabilmeleri, maddi ve manevi varlıklarını korkusuzca geliĢtirebilmeleri hukuk güvenliğinin sağlandığı bir sistem içinde olanaklıdır. Hukuk devletinde, yasa kurallarının adalet ve hakkaniyet ölçütlerine uygun, açık, anlaĢılabilir ve belirgin olması gerekir. Kuralda döner sermaye iĢletmelerinin gelirini oluĢturan harç benzeri mali yükümlülüklerin miktar ve oranını belirleme yetkisi yürütmeye bırakılmıĢtır. Miktar ve oranı kanunla belirlenmeyen harç benzeri malî yükümlülüğün her an değiĢtirilebilir nitelikte bulunması hukuk güvenliği ve hukuk devleti anlayıĢıyla bağdaĢmaz. Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa‘nın 2., 7. ve 73. maddelerine aykırıdır. Ġptali gerekir. E- Kanun‟un 9. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrası ile (3) Numaralı Fıkrasının Ġkinci Cümlesinin Ġncelenmesi Dava dilekçesinde, Kanun‘un 9. maddesinin dava konusu (2) numaralı fıkrasında Tapu ve Kadastro Kurulu ile TeftiĢ Kurulunun çalıĢma usul ve esaslarının; (3) numaralı fıkrasının dava konusu ikinci cümlesinde ise (3) numaralı fıkraya göre yapılacak tapu iĢlemlerine iliĢkin usul ve esasların düzenlemesinin yönetmeliğe bırakıldığı, oysa bu düzenlemelerin kanunla yapılması gerektiği belirtilerek kuralların, Anayasa‘nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devletinin ―belirlilik‖ ve 7. maddesinde belirtilen ―yasama yetkisinin devredilmezliği‖ ilkelerine aykırı olduğu ileri sürülmüĢtür. Kanun‘un 9. maddesinin dava konusu (2) numaralı fıkrasında, Tapu ve Kadastro Kurulu ile TeftiĢ Kurulunun çalıĢmalarına iliĢkin usul ve esasların; (3) numaralı fıkrasının dava konusu ikinci cümlesinde ise tapu müdürlüklerinin yetki alanı dıĢında kalan taĢınmazların tapu iĢlemlerine iliĢkin usul ve esasların yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiĢtir. Kanun‘un 4. maddesinde, Tapu Kadastro Kurulunun kuruluĢ amacı, görevi, mahiyeti, kimlerden oluĢacağı, Kurul üyelerinin niteliği, Kurulun kime bağlı olduğu ve Kurul üyelerinin yaptıkları görev sebebiyle alacakları ücrete iliĢkin temel kurallar; 5. maddesinin (3) numaralı fıkrası ve 7. maddesinin (6), (7), (8) ve (9) numaralı fıkralarında ise TeftiĢ Kurulunun yapısı, görevleri, nitelikleri ve TeftiĢ Kurulu BaĢkanlığı bünyesinde görev alacak müfettiĢ ve müfettiĢ yardımcılarının atanabilmesi için aranan Ģartlar, hem kiĢiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya yer vermeyecek Ģekilde açık, net, anlaĢılır ve uygulanabilir Ģekilde kurala bağlanmıĢtır. Kanun‘un 9. maddesinin (3) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde ise tapu müdürlüklerine kendi yetki alanı dıĢındaki taĢınmazlarla ilgili tapu iĢlemlerini yapma yetkisi verilmiĢ ve aynı kuralda bu iĢlemlerin hak sahibinin talebi üzerine, taĢınmazın bulunduğu tapu müdürlüğünden yetki almak ve kanunen bir engel olmadığını tespit etmek suretiyle kullanabileceği belirtilerek, tanınan bu yetkinin konusu, sınırları ve kullanma koĢulları herhangi bir duraksamaya ve kuĢkuya yer vermeyecek biçimde açık, net, anlaĢılır ve uygulanabilir Ģekilde belirlenmiĢtir. Kanun koyucunun bu Ģekilde konuya iliĢkin olarak temel kuralları belirleyip yasal çerçeveyi çizdikten sonra, bu çerçevenin içinde kalacak ve değiĢen koĢullara göre farklılık gösterebilecek hususların düzenlenmesini dava konusu kurallarla yönetmeliğe bırakmasında, ―belirlilik‖ ve ―yasama yetkisinin devredilmezliği‖ ilkelerine aykırı bir yön bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, dava konusu kurallar Anayasa‘nın 2. ve 7. maddelerine aykırı değildir. Ġptal istemlerinin reddi gerekir. V- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI ĠSTEMĠ 25.11.2010 günlü, 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanun‘un: A) 4. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile 8. maddesinin (5) numaralı fıkrasında yer alan “…ile gelirleri…” ibaresine iliĢkin iptal hükümlerinin yürürlüğe girmesinin ertelenmesi nedeniyle, bu fıkra ve ibarenin YÜRÜRLÜĞÜNÜN DURDURULMASI ĠSTEMĠNĠN REDDĠNE, B) 1- 8. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “…gelir elde etmek üzere…” ibaresi ile (5) numaralı fıkrasının “…ile gelirleri…” ibaresi dıĢında kalan bölümüne, 2- 9. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile (3) numaralı fıkrasının ikinci cümlesine, yönelik iptal istemleri, 27.9.2012 günlü, E.2011/16, K.2012/129 sayılı kararla reddedildiğinden, bu fıkra, bölüm, cümle ve ibareye iliĢkin yürürlüğün durdurulması isteminin REDDĠNE, C) 6. maddesinin (4) numaralı fıkrası hakkında, 27.9.2012 günlü, E.2011/16, K.2012/129 sayılı kararla karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğinden, bu fıkraya iliĢkin yürürlüğün durdurulması istemi hakkında KARAR VERĠLMESĠNE YER OLMADIĞINA, 27.9.2012 gününde OYBĠRLĠĞĠYLE karar verilmiĢtir. VI- ĠPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GĠRECEĞĠ GÜN SORUNU Anayasa‘nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında, ―Kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi Ġçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaĢtırabilir. Bu tarih, kararın Resmi Gazetede yayımlandığı günden baĢlayarak bir yılı geçemez.‖ denilmekte, 6216 sayılı Kanun‘un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrasında da bu kural tekrarlanarak, Mahkemenin gerekli gördüğü hâllerde, Resmî Gazete‘de yayımlandığı günden baĢlayarak iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihi bir yılı geçmemek üzere ayrıca kararlaĢtırabileceği belirtilmektedir. 25.11.2010 günlü, 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanun‘un 4. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile 8. maddesinin (5) numaralı fıkrasında yer alan ―…ile gelirleri…‖ ibaresinin iptal edilmeleri nedeniyle doğacak hukuksal boĢluk, kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden, Anayasa‘nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun‘un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince bu fıkra ve ibareye iliĢkin iptal hükümlerinin, kararın Resmî Gazete‘de yayımlanmasından baĢlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüĢtür. VII- SONUÇ 25.11.2010 günlü, 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanun‘un: A) 4. maddesinin (2) numaralı fıkrasının Anayasa‘ya aykırı olduğuna ve ĠPTALĠNE, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL ile Zühtü ARSLAN‘ın karĢıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, B) 6. maddesinin (4) numaralı fıkrası, 11.10.2011 günlü, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname‘nin 1. maddesiyle 14.1.2012 gününden geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırıldığından, bu fıkraya iliĢkin konusu kalmayan iptal istemi hakkında KARAR VERĠLMESĠNE YER OLMADIĞINA, OYBĠRLĠĞĠYLE, C) 8. maddesinin; 1- (1) numaralı fıkrasında yer alan “…gelir elde etmek üzere…” ibaresinin Anayasa‘ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDĠNE, 2- (5) numaralı fıkrasının, a- “…ile gelirleri…” ibaresinin Anayasa‘ya aykırı olduğuna ve ĠPTALĠNE, b- Kalan bölümünün Anayasa‘ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDĠNE, OYBĠRLĠĞĠYLE, D) 9. maddesinin, 1- (2) numaralı fıkrasının Anayasa‘ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDĠNE, 2- (3) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin Anayasa‘ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDĠNE, OYBĠRLĠĞĠYLE, E) 4. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile 8. maddesinin (5) numaralı fıkrasında yer alan “…ile gelirleri…” ibaresinin iptal edilmesi nedeniyle, Anayasa‘nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin KuruluĢu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun‘un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince ĠPTAL HÜKÜMLERĠNĠN, KARARIN RESMÎ GAZETE‘DE YAYIMLANMASINDAN BAġLAYARAK ALTI AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GĠRMESĠNE, OYBĠRLĠĞĠYLE, 27.9.2012 gününde karar verildi. BaĢkanvekili Serruh KALELĠ BaĢkanvekili Alparslan ALTAN Üye Fulya KANTARCIOĞLU Üye Mehmet ERTEN Üye Serdar ÖZGÜLDÜR Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT Üye Zehra Ayla PERKTAġ Üye Recep KÖMÜRCÜ Üye Burhan ÜSTÜN Üye Engin YILDIRIM Üye Nuri NECĠPOĞLU Üye Hicabi DURSUN Üye Celal Mümtaz AKINCI Üye Erdal TERCAN Üye Muammer TOPAL Üye Zühtü ARSLAN KARġIOY GEREKÇESĠ 25.11.2010 tarihli ve 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanun‘un 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasında Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü nezdinde kurulan Tapu ve Kadastro Kurulunun, Genel Müdürün veya incelenen konunun niteliğine göre görevlendireceği bir genel müdür yardımcısının baĢkanlığında, TeftiĢ Kurulu BaĢkanı, I. Hukuk MüĢaviri, Tapu Dairesi BaĢkanı ve Kadastro Dairesi BaĢkanı ile Genel Müdür tarafından görevlendirilecek dört üyeden oluĢacağı belirtilmiĢ, dava konusu (2) numaralı fıkrasında ise anılan dört üyenin ikisinin kadastro ve teknik, ikisinin de tapu ve hukuk konularında bilgi ve deneyim sahibi kiĢiler arasından Genel Müdür tarafından görevlendirileceği kuralına yer verilmiĢtir. Aynı maddenin (3) numaralı fıkrasında Kurul‘un doğrudan Genel Müdüre bağlı olduğu, (4) numaralı fıkrasında da Genel Müdürlük dıĢından görevlendirilen Kurul üyelerine toplantı baĢına huzur hakkı ödeneceği belirtilmiĢtir. Mahkememiz çoğunluğu, Tapu ve Kadastro Kurulu'nun yürüttüğü görevin devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevlerden olduğu, dolayısıyla bu Kurul'a memur veya diğer kamu görevlisi olmayan kiĢilerin görevlendirilmesine imkân tanıyan kuralın, Anayasa‘nın 128. maddesine aykırı olduğu görüĢündedir. Anayasa‘nın 128. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ―Devletin, kamu iktisadi teĢebbüsleri ve diğer kamu tüzelkiĢilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür.‖ Buna göre, bir görevin mutlaka memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülmesi için genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken bir kamu hizmetinin olması ve bu hizmetin gerektirdiği görevin asli ve sürekli nitelikte olması gerekmektedir. Genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli bir görev söz konusu ise bunların kadroya bağlanması, hizmeti yürütenlerin idare ile statüer bir iliĢki içinde olmaları ve devletin emredici gücünün kullanılması gerekmektedir (E.1992/44, K. 1993/7, K.T: 9.2.1993). Mahkememiz, buradan hareketle, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün en üst düzeyde karar organı olan Vakıflar Meclisi‘ne vakıfların da üyeler seçmesini Anayasa‘nın 128. maddesine aykırı bulmamıĢ; konuya iliĢkin görüĢünü Ģu Ģekilde gerekçelendirmiĢtir: ―Yasakoyucunun Vakıflar Meclisinde görev yapan üyelerin tümünü asli ve sürekli görev yapanlar statüsünde görmediği anlaĢılmaktadır. Bu durum, Kanun‟a ekli (I) sayılı listede yalnızca ortak kararname ile atanacak beĢ üye için “kadro” tahsis edilmesinden ve vakıflarca seçilen üyeler ile idare arasında statüer bir iliĢki kurulmamasından, söz konusu kiĢilerin Meclis faaliyetleri dıĢında asıl meslek ve uğraĢlarına devam etmelerinden açıkça anlaĢılmaktadır... Bu durumda, Vakıflar Meclisine eski ve yeni vakıflarca seçilen üyelerin yaptıkları görevin asli ve sürekli bir görev olmaması, bir baĢka ifadeyle Anayasa‟nın 128. maddesinde öngörülen koĢulların söz konusu üyeler bakımından gerçekleĢmemesi nedeniyle, eski ve yeni vakıflarca seçilen üyelerin yaptıkları görevin, Anayasa‟nın 128. maddesi anlamında Devletin, kamu iktisadi teĢebbüslerinin ve diğer kamu tüzel kiĢilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetinin gerektirdiği asli ve sürekli bir görev olmadığı ortadadır.‖ (E. 2008/22 , K.2010/82, K.T: 17.6.2010). Dava konusu kuralın yer aldığı 6083 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat incelendiğinde Tapu ve Kadastro Kurulu‘nun yürüttüğü faaliyetler sonucu verdiği kararların tavsiye niteliğinde olduğu, Genel Müdürlüğün bu tavsiyeler doğrultusunda hareket etme mecburiyetinin bulunmadığı, bu yönüyle Kurul‘un aldığı kararların icrai değil istiĢari nitelikte olduğu görülmektedir. Nitekim, ilgili Bakanlık tarafından çıkarılan Tapu ve Kadastro Kurulunun Görev, Yetki ve ÇalıĢma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 10. maddesinin (1) numaralı fıkrasında da Kurul kararlarının ―Genel Müdürlük görüĢünün oluĢturulmasında tavsiye hükmünde‖ olduğu belirtilmiĢtir. Kurul‘da yer alacak dört üye yönünden kadro tahsis edilmediği, geçici olarak görevlendirilen bu üyelere katıldıkları toplantı baĢına huzur hakkı ödeneceği öngörüldüğünden bu üyeler ile merkezi idare arasında statüer bir iliĢki söz konusu değildir. Kanun‘da Kurul‘un farklı toplantılarına farklı kiĢilerin üye olarak katılabilmesine imkân tanınmıĢtır. Dolayısıyla bu üyelerin yaptıkları görevin ifası sırasında devletin emredici gücünün kullanılmadığı, söz konusu görevin belli bir konuda yürütülen asli ve sürekli olmayan bir görev olduğu anlaĢılmaktadır. Bu çerçevede Tapu Kadastro Kurulu‘nun, yürütmekle yükümlü olduğu hizmetin genel idare esaslarına göre yürütülen bir kamu hizmeti olmaması ve Kurul‘a dıĢarıdan seçilecek üyelerin yürütecekleri görevin de asli ve sürekli bir görev niteliğini taĢımaması karĢısında, söz konusu üyelerin kamu görevlisi olma mecburiyetinin bulunmadığı açıktır. Aksi takdirde, örneğin bilirkiĢilikte olduğu gibi, pek çok konuda kamu görevlisi olmayan kimselerin bilgi ve tecrübesinden yararlanmak mümkün olmazdı. Bu nedenle kuralın Anayasa‘nın 128. maddesine aykırı bir yönü bulunmamaktadır. BaĢvuru kararında, iptali istenen kuralın Anayasa‘nın 2. ve 7. maddelerine de aykırılığı ileri sürülmüĢse de, dava konusu kuralın da yer aldığı 4. maddede Kurul‘un amacı, oluĢumu, Genel Müdür tarafından görevlendirilecek kiĢilerin sayısı ve nitelikleri, kurum dıĢından görevlendirileceklere ödenecek huzur hakkı gibi temel kurallara yer verilmiĢtir. Bu Ģekilde kanun koyucunun konuyla ilgili temel kuralları belirledikten sonra, değiĢen Ģartlara göre değiĢiklik gösterebilecek diğer hususların düzenlenmesini yürütmeye bırakmasında Anayasa‘nın 2. ve 7. maddelerine aykırılık yoktur. Açıklanan gerekçelerle, çoğunluğun iptal yönündeki görüĢüne katılmıyoruz. Üye Hicabi DURSUN Üye Celal Mümtaz AKINCI Üye Muammer TOPAL Üye Erdal TERCAN Üye Zühtü ARSLAN [R.G. 22 Kasım 2013 – 28829] —— • —— Anayasa Mahkemesi BaĢkanlığından: Esas Sayısı : 2012/1 Karar Sayısı : 2012/147 Karar Günü : 11.10.2012 ĠTĠRAZ YOLUNA BAġVURAN : Hava Kuvvetleri Komutanlığı Hava Eğitim Komutanlığı Askeri Mahkemesi ĠTĠRAZIN KONUSU : 22.5.1930 günlü, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu‘nun 169. maddesinin Anayasa‘nın 2. ve 19. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi istemidir. I- OLAY Sanığın firar suçundan cezalandırılmasına ve tutuklulukta geçirdiği sürenin de mahsubuna karar verilmesi talebiyle açılan kamu davasında, itiraz konusu kuralın Anayasa‘ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için baĢvurmuĢtur. II- ĠTĠRAZIN GEREKÇESĠ BaĢvuru kararının gerekçe bölümü Ģöyledir: “I- ĠDDĠA: Hava Eğitim Komutanlığı Askeri Savcılığı‟nın 11.10.2011 tarih ve 2011/563-198 EsasKarar sayılı iddianamesi ile sanığın 03.07.2011-08.09.2011 tarihleri arasında “firar” suçunu iĢlediğinden bahisle Askeri Ceza Kanunu‟nun 66/1-a madde ve fıkrası gereğince cezalandırılmasına ve tutukluluk ile gözetimde geçen sürelerin TCK‟nın 63. maddesi uyarınca mahsubuna karar verilmesi talebiyle kamu davası açılmıĢtır. Askeri Savcı mütalaasında ; suçun sübut bulması halinde sanık hakkında TCK.nun 63 ncü maddesi bağlamında mahsup iĢlemi yapılabilmesi için As.C.K.nun 169‟ncu maddesinde düzenlenen “muvakkat tevkifin hukuki mahiyeti irdelendiğinde Ģahsi hürriyeti kısıtlama sonucu doğurduğu ancak bu durumun Anayasanın 2 ve 19 ncu maddelerine aykırı olduğu; diğer yandan sanığın beraat etmesi halinde CMK.nun 141/2 nci madde ve fıkrası uyarınca sanığa tazminat hakkı olduğunun bildirilmesinin gerekeceği, dolayısıyla her iki halde de bu Yasa maddesinin uygulanmasının gerekeceği, yukarıda açıklandığı üzere As.C.K.nun 169 ncu maddesinin Anayasanın 2 ve 19 ncu maddelerine aykırılık teĢkil ettiği, iptal istemi ile Anayasa Mahkemesine baĢvurulmasını talep ve mütalaa etmiĢtir. II- OLAY Balıkesir Bkm. Okl. Ve Eğt. Mrk. K.lığı emrinde vatani hizmetini ifa eden sanığın, 03.07.2011-08.09.2011 tarihleri arasında ―firar‖ suçunu iĢlediği iddiasıyla Hava Eğitim K.lığı Askeri Savcılığında hazır edilmek üzere üç gün süreyle (17/09/2011-20.09.2011) kaçma ihtimaline binaen ―muvakkat tevkif‘ edildiği (Dz. 7) ve bu karar doğrultusunda sanığın aynı birliğin ―Disiplin Ceza ve Tutukevi‖nde tutulduğu (Dz. 8) anlaĢılmıĢtır. III- SAVUNMA Sanık Savunmasında: “Balıkesir Bkm.Okl.ve Eğt.Mrk.Loj.Des.Bkm.Bl.K.lığı emrinde askerlik hizmetimi ifa ederken, 03.07.2011 tarihinde çarĢı izninden dönmeyerek ailemin yanına, Ġstanbul‟a gitmek için Balıkesir otogarına gittim, oradan da Ġstanbul‟a geçtim, ağabeyim …..ile annem arasında geçimsizlik olduğundan ağabeyim … annemi sürekli olarak yaraladığından ben de annemi korumak düĢüncesi ile birliğimden firar ettim, babam yaĢlı ve iĢsizdir, evin geçimine bu süre zarfında katkıda bulundum, 08.09.2011 tarihinde polis ekiplerince Bağcılar‟daki evimizde yakalandım, polisin eve neden geldiğini bilmiyorum, daha önce uyuĢturucu kullanmıĢtım ancak o gün polisler bunun için gelmemiĢlerdi, zaten bende uyuĢturucu kullanmayı bırakmıĢtım, akabinde Merkez K.lığına teslim edildim, 17.09.2011 tarihinde Birlik K.lığıma teslim edildim, on yedi gün boyunca daha önce kısa süreli kaçma eyleminden dolayı verilen cezanın infazını tamamladım, Askeri Savcılığa gönderilinceye kadar üç gün gözetimde tutuldum, sivilde ara sıra uyuĢturucu kullanıyordum, askerde iken bıraktım, belli bir süre tedavi gördüm, ilaç kullandım, ilaçlarım bittikten sonra kontrole gitmedim, Ģu anda kullanmıyorum, herhangi bir psikolojik rahatsızlığım yoktur, piĢmanım, tutuksuz yargılanmayı talep ederim” Ģeklinde beyanlarda bulunmuĢtur. IV- ĠNCELEME ve DEĞERLENDĠRME A- Anayasaya Aykırı Olduğu Değerlendirilen Hüküm Askeri Ceza Kanunu‟nun 169. maddesi Ģöyledir: Disiplinin temini için tevkif salahiyeti: Madde 169- 168 inci madde hükümlerini bozmamak Ģartıyla, her mafevk emir altında olmayanları da disiplinin temini için muvakkat olarak tevkif etmeğe veya ettirmeğe salahiyetlidir. Ancak bu tevkif keyfiyeti gün ve saatiyle derhal mevkufun disiplin amirine bildirilmelidir. B- Mahkememizce Dayanılan Anayasa Hükümleri Anayasa‟nın, 2‟nci maddesinde; Türkiye Cumhuriyeti‟nin bir hukuk Devleti olduğu hüküm altına alınmıĢtır. “KiĢi Hürriyeti Ve Güvenliği” baĢlıklı 19. maddesi ise Ģöyledir: “Madde 19- Herkes, kiĢi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir. ġekil ve Ģartları kanunda gösterilen: Mahkemelerce verilmiĢ hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması; bir küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili merci önüne çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi; toplum için tehlike teĢkil eden bir akıl hastası, uyuĢturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık yayabilecek bir kiĢinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi; usulüne aykırı Ģekilde ülkeye girmek isteyen veya giren, ya da hakkında sınır dıĢı etme yahut geri verme kararı verilen bir kiĢinin yakalanması veya tutuklanması; halleri dıĢında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz. Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kiĢiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiĢtirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hakim kararıyla tutuklanabilir. Hakim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun Ģartlarını kanun gösterir. Yakalanan veya tutuklanan kiĢilere, yakalama veya tutuklama sebepleri ve haklarındaki iddialar herhalde yazılı ve bunun hemen mümkün olmaması halinde sözlü olarak derhal, toplu suçlarda en geç hakim huzuruna çıkarılıncaya kadar bildirilir. Yakalanan veya tutuklanan kiĢi, tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç en geç kırksekiz saat ve toplu olarak iĢlenen suçlarda en çok dört gün içinde hakim önüne çıkarılır. Kimse, bu süreler geçtikten sonra hakim kararı olmaksızın hürriyetinden yoksun bırakılamaz. Bu süreler olağanüstü hal, sıkıyönetim ve savaĢ hallerinde uzatılabilir. KiĢinin yakalandığı veya tutuklandığı, yakınlarına derhal bildirilir. Tutuklanan kiĢilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruĢturma veya kovuĢturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruĢmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir. Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kiĢi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine baĢvurma hakkına sahiptir. Bu esaslar dıĢında bir iĢleme tabi tutulan kiĢilerin uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe ödenir.” C- Anayasaya Aykırı Olduğu Değerlendirilen As. Ceza Kanunu’nun 169. Maddesinin Bu Davada Uygulanacak Bir Kanun Maddesi Olup Olmadığı Sorunu Bilindiği üzere, itiraz yolunda Anayasa‟nın 152 ve 6216 Sayılı Yasanın 40/1 maddesine göre, bir davaya bakmakta olan mahkeme, bu davada uygulanacak bir kanun hükmünü Anayasaya aykırı görürse Anayasa Mahkemesine baĢvurabilir. Anayasa Mahkemesi itiraz yoluna baĢvuran mahkemenin, bakmakta olduğu davada uygulayacağı kanun maddeleri, “davanın değiĢik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz etki yapabilecek nitelikte bulunan, tarafların istek ve savunmaları çerçevesinde karara varmakla göz önünde tutulması gereken kurallardır” (KANADOĞLU, Korkut: Anayasa Mahkemesi, Ġstanbul, 2004). Anayasa aykırı olduğu değerlendirilen As. Ceza Kanunu‟nun 169. maddesinin bu davada uygulanacak bir kanun hükmü olup olmadığının anlaĢılması için, daha önce aynı madde ile ilgili olarak verilmiĢ Anayasa Mahkemesi‟nin 28.06.1966 tarihli ve E. 1965/42, K. 1966/30 sayılı kararının bu hususta ölçü alınması yerinde olacaktır. Sanığın, dosyadaki belgelerden (Dz.7-8-10) Askeri Ceza Kanununun 169. maddesi gereğince verildiği anlaĢılan “muvakkat tevkif” kararına istinaden 17/09/2011-20.09.2011 tarihleri arasında gözetimde geçirdiği sürelerin TCK‟nin 63. maddesi uyarınca mahsubuna karar verilebilmesi için, “muvakkat tevkif‟ kararının Ģahsî hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bir hal olup olmadığının araĢtırılması gerekir. Bu bağlamda, Askeri Savcılıkça uygulanması talep edilen TCK‟nin 63. maddesi ile Askeri Ceza Kanununun 169. maddesini birlikte ele alınmasında zorunluluk vardır. Anayasa Mahkemesinin yukarıda zikredilen kararında ayrıntıları belirtildiği üzere, Askeri Ceza Kanunu‟nun 169. maddesinin tek baĢına uygulanma yeri yoktur. Hal böyle olunca da, bu maddeyi mahkememizce uygulanacak hükümler arasında saymak gerekir. Bu yorum tarzı ise, temel hak ve hürriyetler aleyhindeki Anayasaya aykırı durumların Anayasa Mahkemesi vasıtasıyla daha fazla denetlenir hale getirecek ve hak ihlallerinin önüne bir miktar geçilmiĢ olacaktır. KarĢıtının kabulü, “uygulama” kavramını son derece daraltmak ve Anayasanın 152. maddesinin uygulama alanını güç iĢler duruma getirmek olur. Diğer taraftan, 5271 Sayılı CMK‟nın 141/1-2 maddelerine göre, “(1) Suç soruĢturması veya kovuĢturması sırasında; … e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuĢturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen, … KiĢiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler. (2) Birinci fıkranın (e) ve (f) bentlerinde belirtilen kararları veren merciler, ilgiliye tazminat hakları bulunduğunu bildirirler ve bu husus verilen karara geçirilir.” Somut olayda, sanığın beraat etmesi ipotezinde de, Askeri Ceza Kanununun 169. maddesi gereğince alınan “muvakkat tevkif‟ kararına istinaden, sanığın 08/09/201117.09.2011 tarihleri arasında gözetimde geçirdiği sürelerin, kanuna uygun “yakalama” veya “tutuklama” olup olmadığı, sanığa tazminat hakkı bulunduğunun bildirilip bildirilmemesi, hakkı var ise bu hususun verilen karara geçirilip geçirilmeyeceği hususlarında Askeri Ceza Kanununun 169. maddesinin hukuki mahiyetinin irdelenmesi ile mümkün olabilecektir. Dolayısıyla, bu maddenin CMK‟nın 141. maddesiyle birlikte ele alınmasında zorunluluk bulunduğu; hal böyle olunca da, bu ihtimal yönünden de, As.C.K‟nın 169‟uncu maddesinin mahkememizce uygulanacak hükümler arasında olduğunda Ģüphe bulunmamaktadır. D- Anayasaya Aykırılık Durumunun Değerlendirilmesi Yasaların ceza hukukunun evrensel temel ilkelerine dayanması gereği kuĢkusuz hukuk devletinin temel değerlerinden birini oluĢturmaktadır. Hukuk Devleti ilkesi; Anayasa Mahkemesi‟nin bir çok kararıyla kabul edildiği üzere, “... insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve iĢlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliĢtirerek sürdüren, Anayasa‟ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlet...” olarak tanımlanmakta; hukuk devletinde yasa koyucunun, ceza ve ceza muhakemesi hukuku alanında yasama yetkisini kullanırken, Anayasa‟nın ve ceza hukukunun temel ilkelerine bağlı kalmak koĢuluyla, yargılama usullerinin belirlenmesi konusunda takdir yetkisine sahip olduğu kabul edilmektedir. Ayrıca; Ayrıntıları Anayasa Mahkemesi‟nin 28.01.2004 tarihli ve E.2003/86, K.2004/6 sayılı kararında belirtildiği üzere; hukuk devleti, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, yasaların üstünde Anayasanın ve yasakoyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlettir. Burada çözümlenecek mesele, maddede söz konusu edilen “muvakkat tevkif‟ kararının Anayasanın 19‟uncu maddesinde belirtilen “tutuklama” veya “yakalama” kararları niteliğinde olup olmadığının tespitinde yatmaktadır. As.C.K.‟nın 169‟uncu maddesi ile her mafevke (üste) verilen yetki, kiĢiyi hürriyetinden yoksun kılacak Ģekilde, bir yere veya çoğunlukla da, dosyamız kapsamından da anlaĢılacağı üzere (Dz. 10), Askeri Disiplin Cezaevine kapatılması sonucunu doğuran Ģahsî hürriyeti sınırlama neticesini doğuran bir durumdur. Bu yetkinin kullanılması, tutuklamanın doğuracağı netice ile aynı sonucu meydana getirmektedir. Hal böyle olunca, bu yetkinin de “kiĢi hürriyeti ve güvenliği” ile ilgili Anayasamızdaki “tutuklama” veya “yakalama” hukuki iĢlemleri ile birlikte ve aynı nitelikte mütalaa edilmesinde zorunluluk vardır. Anayasamızın 19‟uncu maddesi ile hangi hallerde kiĢi güvenliği ve dokunulmazlığının sınırlanacağı belirtilmiĢtir. Buna göre, usulüne uygun verilmiĢ hakim kararı olmadıkça kiĢinin hürriyetinin kısıtlanamayacağı kuralı konulmuĢtur. Halbuki As.C.K.‟nun 169‟uncu maddesi ile Askeri Savcı veya Cumhuriyet Savcısına dahi verilmemiĢ bir yetki, her üste (mafevke) verilmiĢtir. “Muvakkat tevkif‟ ile kiĢi hürriyeti hakim kararı olmadan kısıtlanabilmektedir. Bu durumda söz konusu hükmün; insan haklarına dayanan, hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, Anayasa‟ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılmak anlamına gelen “hukuk devleti” ilkesini düzenleyen Anayasamızın 2‟nci maddesi ile “kiĢi hürriyeti ve güvenliği”ni düzenleyen hakim kararı olmadan yakalamayı dahi, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallere indirgeyen 19‟uncu maddesine aykırılık teĢkil ettiğinde hiçbir Ģüphe yoktur. Her mafevkin emir altında olmayanları da “disiplinin temini için” muvakkat olarak tevkif etmeye veya ettirmeye salahiyetli olması; suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kiĢilerin, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiĢtirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hakim kararıyla tutuklanabileceğini; hakim kararı olmadan yakalamanın dahi, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabileceğini öngören Anayasanın 19‟uncu maddesine açıkça aykırıdır. “Hakim” niteliğinde olmayan her üste tanınan, As.C.K‟nın 169‟uncu maddesinde geçen “tevkif‟ keyfiyetinin, Askeri Yargıtay Kararlarında da (06/06/2006 tarih ve E: 2006/918, K: 2006/917 sayılı; 03/06/2003 tarih ve E: 2003/684, K: 2003/681 sayılı) sıkça vurgulandığı üzere, tutuklama ile bir ilgisinin bulunmadığını, bu iĢlemin disiplin hukukunu ilgilendiren geçici bir yakalamadan ibaret olduğunu, askerlik hizmetinin özünü oluĢturan “disiplinin” sağlanmasında her üstün olaya elkoyması, eylemi durdurması ve disiplini yeniden tesisi anlamında olduğunu ve son olarak “hükmün ereğini aĢmıĢ bir deyim” olduğunu iddia etmek Yasanın açık hükmü ve somut uygulamalar karĢısında mümkün görülmemektedir. Dizi 7-8-10‟daki belgelerden anlaĢılacağı üzere, Loj. Des. Nöb. Amiri tarafından verilen karar doğrultusunda üç gün süreyle (17/09/2011- 20.09.2011) kaçma ihtimaline binaen “muvakkat tevkif‟ edildiği (Dz. 7) ve bu karar doğrultusunda sanığın aynı birliğin “Disiplin Ceza ve Tutukevi”nde tutulduğu (Dz. 8) anlaĢılmıĢtır. As.C.K.nın 169‟ncu maddesi üste tanınan yetkiyi “muvakkat tevkif‟ olarak nitelendirmiĢtir. Aynı maddenin üç yerinde “muvakkat tevkif‟, “bu tevkif keyfiyeti”, “mevkuf‟ terimlerinin tekrar edilerek kullanıldığı, bu itibarla kanun koyucunun bu iĢlemi “tevkif‟ olarak kabul ettiğini açıkça göstermektedir. Yasakoyucu aynı terimi 765 sayılı TCK.nun 104, 170, 184, 285, 289 ve 296‟ncı maddelerinde de kullanmıĢtır. Bu maddeler incelendiğinde “tevkif”ten, “tutuklama”nın kastedildiği açıkça anlaĢılmaktadır. Yasakoyucu aynı terimi farklı yasalarda farklı anlamlarda kullanıp abesle iĢtigal edemeyeceğinden ve As.C.K.nın 169‟ncu maddesindeki “muvakkat tevkif‟ tabirinin “tutuklama” anlamında kullanmadığına dair herhangi bir hukuki dayanak da bulunmadığından, “tevkif”ten, “tutuklama”nın kastedildiği aĢikardır. Bu itibarla, Anayasa‟nın 19‟ncu maddesinde öngörülmüĢ olan Ģartları taĢımayan As.C.K.nun 169‟ncu maddesindeki disiplinin temini için asker kiĢiyi geçici de olsa hürriyetinden yoksun bırakmaya karar verme yetkisini hakim olmayan üste tanınmıĢ olması ve üst kararı ile tutuklanması Anayasamıza aykırıdır. Ve nihayet, bu hükmün Anayasa‟da belirtilen “tutuklama” veya “yakalama” ile ilgisinin olmadığını söylemek ve usule iliĢkin bu maddenin Askeri Ceza Kanununda düzenlendiğini, usul kanunlarında düzenlenmediğini bu görüĢe delil olarak göstermek, pozitif hukukumuza uygun düĢmez. Nasıl ki, gülün adı değiĢtirilirse değiĢik kokmayacağından, maddenin Askeri Ceza Kanunu‟nda düzenlenmiĢ olması ve maddedeki tevkif terimini, “hükmün ereğini aĢmıĢ bir deyim” olarak görüp yorumlamak, hükmün niteliğini değiĢtirmez. Mahkememizde oluĢan kanaate göre, As.C.K.nın 169‟ncu maddesinde üste tanınan yetki, “tevkif‟, diğer bir deyiĢle “tutuklama” yetkisidir ve Anayasa‟nın 2 ve 19‟ncu maddelerine aykırıdır. Tüm bu nedenlerle, Askeri Ceza Kanunun 169‟ncu maddesinin Anayasa‟nın 2 ve 19‟ncu maddelerine aykırı olduğu değerlendirilerek, bu maddenin iptali için Anayasa‟nın 152‟nci maddesi gereğince Anayasa Mahkemesi‟ne baĢvurulmasına karar verilmiĢtir.” III- YASA METĠNLERĠ A- Ġtiraz Konusu Yasa Kuralı 1632 sayılı Kanun‘un itiraz konusu kural olan “Disiplinin Temini Ġçin Tevkif Selahiyeti” baĢlıklı 169. maddesi Ģöyledir: “Madde 169- 168 inci madde hükümlerini bozmamak Ģartiyle, her mafevk emir altında olmayanları da disiplinin temini için muvakkat olarak tevkif etmeğe veya ettirmeğe salahiyetlidir. Ancak bu tevkif keyfiyeti gün ve saatiyle derhal mevkufun disiplin amirine bildirilmelidir.” B- Dayanılan Anayasa Kuralları BaĢvuru kararında, Anayasa‘nın 2. ve 19. maddelerine dayanılmıĢtır. IV- ĠLK ĠNCELEME Anayasa Mahkemesi Ġçtüzüğü‘nün 8. maddesi hükmü uyarınca Serruh KALELĠ, Alparslan ALTAN, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAġ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECĠPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI ve Erdal TERCAN‘ın katılımlarıyla 12.1.2012 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından iĢin esasının incelenmesine OYBĠRLĠĞĠYLE karar verilmiĢtir. V- ESASIN ĠNCELENMESĠ BaĢvuru kararı ve ekleri, Raportör Recep BENLĠ tarafından hazırlanan iĢin esasına iliĢkin rapor, itiraz konusu yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüĢülüp düĢünüldü: BaĢvuru kararında, Kanun‘un 169. maddesiyle üste verilen yetkinin, kiĢiyi hürriyetinden yoksun kılacak Ģekilde bir yere veya çoğunlukla da askeri disiplin cezaevine kapatılması sonucunu doğuran Ģahsi hürriyeti sınırlayan bir durum olduğu, bu yetkinin kullanılmasının tutuklamanın doğuracağı netice ile aynı sonucu meydana getirmesi nedeniyle “kiĢi hürriyeti ve güvenliği” ile ilgili Anayasa‘daki “tutuklama” veya “yakalama” hukuki iĢlemleri ile birlikte ve aynı nitelikte mütalaa edilmesi gerektiği, Anayasa‘nın 19. maddesinde hangi hâllerde kiĢi güvenliği ve dokunulmazlığının sınırlanacağının belirtildiği, usulüne uygun verilmiĢ hâkim kararı olmadıkça kiĢinin hürriyetinin kısıtlanamayacağı, itiraz konusu kural uyarınca “muvakkat tevkif” ile kiĢi hürriyetinin hâkim kararı olmadan kısıtlanabildiği, bu durumun hukuk devleti ilkesini düzenleyen Anayasa‘nın 2. maddesi ile kiĢi hürriyeti ve güvenliğini düzenleyen Anayasa‘nın 19. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüĢtür. Kanun‘un 169. maddesinde, disiplinin ihlâl edildiğini gören her üst‘ün ve tabii amirin, disiplini ihlâl edeni geçici olarak tevkif edebileceği kurala bağlanmıĢtır. Maddede öngörülen geçici tevkif, disiplini temin için baĢvurulan bir tedbir olmakla birlikte kiĢi hürriyetini sınırlayan idari bir iĢlem niteliğindedir. Ġtiraz konusu kuralla, disiplin amacıyla kendine özgü geçici bir kontrol altına alma tedbiri düzenlenmiĢ ancak kuralda kontrol altına alınmanın süresine iliĢkin bir sınırlama öngörülmemiĢtir. Anayasa‘nın 19. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, “Herkes, kiĢi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir. ġekil ve Ģartları kanunda gösterilen: Mahkemelerce verilmiĢ hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması; bir küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili merci önüne çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi; toplum için tehlike teĢkil eden bir akıl hastası, uyuĢturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık yayabilecek bir kiĢinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi; usulüne aykırı Ģekilde ülkeye girmek isteyen veya giren, ya da hakkında sınır dıĢı etme yahut geri verme kararı verilen bir kiĢinin yakalanması veya tutuklanması; halleri dıĢında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.”; 38. maddesinin onbirinci fıkrasında da “Ġdare, kiĢi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz. Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu hükme kanunla istisnalar getirilebilir.” denilmektedir. Anayasa‘nın 19. maddesinde sayılan ve kiĢi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran hâller arasında itiraz konusu geçici tevkif tedbiri sayılmamıĢtır. Ancak, Anayasa‘nın 38. maddesindeki ―Ġdare kiĢi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz.‖ genel ilkesinden sonra ―Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu hükme kanunla istisnalar getirilebilir.‖ denilmiĢtir. Böylelikle Anayasa‘nın 38. maddesinin onbirinci fıkrasındaki bu kural ile Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından gerekli olan hâllerde kanunla kiĢi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuracak düzenlemeler yapılmasına imkân tanınmıĢtır. Bununla birlikte askeri disiplinin müesses hale getirilmesi amacına yönelik itiraz konusu kuralda yer alan tevkif hâli ile, Anayasa‘nın 19. maddesinde yer alan suçluluk hâllerine yönelik kiĢi hürriyetine müdahale niteliği taĢıyan tutuklama kurumunun unsurları ve mahiyetleri itibariyle aynı nitelikte oldukları söylenemez. Anayasa‘nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve iĢlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliĢtirerek sürdüren, Anayasa‘ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir. Anayasa‘nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri ―belirlilik ilkesi‖dir. Belirlilik ilkesi, yasal düzenlemelerin hem kiĢiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuĢkuya yer vermeyecek Ģekilde açık, net, anlaĢılır ve uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karĢı koruyucu önlem içermesini ifade etmektedir. Bu bakımdan, kanunun metni, bireylerin, gerektiğinde hukuki yardım almak suretiyle, hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkân verecek düzeyde kaleme alınmıĢ olmalıdır. Dolayısıyla, uygulanması öncesinde kanunun, muhtemel etki ve sonuçlarının yeterli derecede öngörülebilir olması gereklidir. Ġtiraz konusu kuralla disiplini temin amacıyla kendine özgü bir kontrol müessesesi düzenlenmiĢ olmakla birlikte, kuralda üst'ün ve tabii amirin, disiplini ihlâl edeni ne kadar süre zarfında tutabileceğine dair bir sınırlama bulunmaması kiĢilerin belirsiz süreyle özgürlüklerinden mahrum bırakılması tehlikesini ortaya çıkarmaktadır. Anayasa‘nın 38. maddesinin on birinci fıkrasında Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından gerekli olan hallerde kanunla kiĢi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuracak düzenlemeler yapılmasına imkân tanınmıĢsa da, idareye geniĢ bir takdir yetkisi tanıyan itiraz konusu kuralın, süre yönünden öngörülebilir olmadığı gibi ilgiliye idarenin keyfi yorum ve uygulamalarına karĢı yeterince koruma sağlayacak nitelikte olmadığı da ortadadır. Bu yönüyle kural, hukuk devleti ilkesinin alt unsuru olan belirlilik ilkesine aykırıdır. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa‘nın 2. maddesine aykırıdır. Ġptali gerekir. Kural Anayasa‘nın 2. maddesine aykırı görülerek iptal edildiğinden, Anayasa‘nın 19. maddesi yönünden incelenmesine gerek görülmemiĢtir. Mehmet ERTEN bu görüĢe farklı gerekçeyle katılmıĢtır. Alparslan ALTAN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAġ, Recep KÖMÜRCÜ ve Nuri NECĠPOĞLU bu görüĢe katılmamıĢtır. VI- ĠPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GĠRECEĞĠ GÜN SORUNU Anayasa‘nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında, ―Kanun, kanun hükmünde kararname ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Ġçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaĢtırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden baĢlayarak bir yılı geçemez.‖ denilmekte, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin KuruluĢu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun‘un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrasında da bu kural tekrarlanmaktadır. 1632 sayılı Kanun‘un 169. maddesinin iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boĢluk, kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden, Anayasa‘nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun‘un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince bu maddeye iliĢkin iptal hükmünün, kararın Resmî Gazete‘de yayımlanmasından baĢlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüĢtür. VII- SONUÇ 1- 22.5.1930 günlü, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu‘nun 169. maddesinin Anayasa‘ya aykırı olduğuna ve ĠPTALĠNE, Alparslan ALTAN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAġ, Recep KÖMÜRCÜ ile Nuri NECĠPOĞLU‘nun karĢıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 2- 1632 sayılı Kanun‘un 169. maddesinin iptal edilmesi nedeniyle, Anayasa‘nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin KuruluĢu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun‘un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince ĠPTAL HÜKMÜNÜN, KARARIN RESMÎ GAZETE‘DE YAYIMLANMASINDAN BAġLAYARAK ALTI AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GĠRMESĠNE, OYBĠRLĠĞĠYLE, 11.10.2012 gününde karar verildi. BaĢkan HaĢim KILIÇ BaĢkanvekili Serruh KALELĠ BaĢkanvekili Alparslan ALTAN Üye Fulya KANTARCIOĞLU Üye Mehmet ERTEN Üye Serdar ÖZGÜLDÜR Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT Üye Zehra Ayla PERKTAġ Üye Recep KÖMÜRCÜ Üye Burhan ÜSTÜN Üye Engin YILDIRIM Üye Nuri NECĠPOĞLU Üye Hicabi DURSUN Üye Celal Mümtaz Üye Erdal TERCAN AKINCI Üye Muammer TOPAL Üye Zühtü ARSLAN KARġIOY GEREKÇESĠ 1- Ġtiraz istemine konu 22.5.1930 günlü, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu‘nun ―Disiplinin temini için tevkif salahiyeti‖ baĢlıklı 169. maddesinin iptali istemiyle evvelce iptal davası ve itiraz yoluyla yapılan iki baĢvuru Anayasa Mahkemesi‘nin 28.6.1966 tarih ve E.1963/132, K.19636/29; 28.6.1966 tarih ve E.1965/42, K.1966/30 sayılı kararlarıyla reddedilmiĢtir. Her iki kararda müĢterek mahiyet arzeden gerekçenin ilgili bölümlerinden alıntı yapmakta yarar bulunmaktadır: ―…Askeri Ceza Kanununa göre disiplin cezasının verilmesinde, önce en yakın ve gerektiğinde daha yükseği olmak üzere, ancak disiplin âmirleri yetkilidir. (Madde 170) Âmir olmayan üstlere bu yetki tanınmamıĢtır. Bununla birlikte daima ve her yerde disiplin kurma ve koruma her rütbeliye düĢen bir görevdir. (4.1.1961 günlü ve 211 sayılı Kanun Madde 75) Çünkü disiplinin, askerlik hizmetinde ölüm, kalım derecesinde önemi vardır. Ġtiraz konusu madde iĢte bu görevin yerine getirilme Ģeklini göstermekte; asker disiplinini bozan bir olayda üstlerin, emirleri altında bulunmayanlara doğrudan doğruya disiplin cezası vermeğe yetkili olmayıĢlarından doğabilecek sakıncaları gidermektedir. Maddenin iĢleyebilmesi için disiplinin sağlanmasının gerekli oluĢu ve müdahalede böyle bir maksadın güdülüĢü Ģarttır. ‗Disiplinin sağlanması için‘ deyimi, hükmün ereğini ve kapsamını açıkça ve kesinlikle çizmektedir. Bu, disiplini bozan eyleme, olayı gören bir üstün el koyması, eylemi durdurması ve disiplini yeniden kurması demek olup, disiplin hukuku kapsamına giren bir davranıĢtır ve Anayasa‟nın 30. maddesinde kabul edilen kavramı içinde tutuklama ve yakalama ile hiçbir iliĢkisi yoktur. Yine Anayasa‘nın 14. maddesinin ikinci fıkrasındaki kiĢi dokunulmazlığı ve hürriyeti ile ilgili kurala gelince, askeri disiplin hukuku alanında bu kuralın 118. maddenin son fıkrası hükmü ile yumuĢatılmıĢ olduğunu kabul etmek gerekir. Hükmün, Askeri Ceza Kanunu‘nun disiplin cezalarına iliĢkin 2. Kısmının aynı baĢlığı taĢıyan 2. Babı içinde yer alıĢı ve ceza hukuku kapsamına giren tutuklamanın 353 sayılı ve 25.10.1963 günlü Askeri Mahkemeler KuruluĢu ve Yargılama Usulü Kanunu‘nun 1. Kısım 10. Bölümü ile düzenlemekte oluĢu da bu görüĢü ayrıca desteklemektedir. Bilindiği üzere tutuklamaya ve yakalamaya iliĢkin hükümlerin yeri, ceza kanunları değil, usul kanunlarıdır. Askeri disiplinin korunmasını sağlamak için yapılacak tutuklamaların 353 sayılı Kanun‘un 71. maddesinin (c) bendi ve 69. maddesiyle düzenlenmiĢ ve yetkinin mahkemelere verilmiĢ bulunması ortaya itiraz konusu hükümle bir çeliĢme çıkarmıĢ değildir. Çünkü 169. maddenin, yukarıda da belirtildiği gibi, tutuklama ile ilgisi yoktur. Nitekim eski 22.5.1930 günlü ve 1631 sayılı Askeri Mahkeme Usulü Kanununda da askeri disiplinin korunması için tutuklama hükmüne yer verilmiĢ ve bu konuda adli amirlere yetki tanınmıĢ bulunuyordu (Sözü geçen kanun: Madde 105/1-c ve 104). 169. maddede „muvakkat tevkif, mevkuf‟ gibi hükmün ereğini aĢan deyimlerin yer alıĢı, bunların sadece sözlük anlamları ile kullanılmıĢ olmalarını akla getirir. Aksini düĢünmek kendini apaçık gösteren bir erek ve anlamı, sözcüklerin dar kalıbına göre biçime sokmak olur ki böyle bir tutum hukukta olumlu, makûl bir yol değildir. Eğer 169. maddenin niteliği ve kapsamı bakımından yanlıĢ anlamlar ve uygulamalar olmuĢsa, böyle bir durumun, hükmün gerçek anlam ve kapsamını değiĢtirmesi düĢünülemez. Özetlenecek olursa: 169. maddenin Anayasa‟ya aykırı bir yönü yoktur; itirazın reddi gerekir…‖ 2- Anayasa Mahkemesi‘nin sözkonusu kararlarının gerekçelerinde temas edilen 1961 Anayasası‘nın ―Memur teminatı‖ baĢlıklı 118. maddesinin ―Asker kiĢiler hakkındaki hükümler saklıdır.‖ hükmünü öngören son fıkrasına göre, disiplin soruĢturması yönünden asker kiĢiler için farklı yasal düzenlemeler getirilebilecektir. Paralel bir düzenleme 1982 Anayasası‘nın 129. maddesinin dördüncü fıkrasında yer almakta olup, anılan fıkra ―Silahlı Kuvvetler mensupları … hakkındaki hükümler saklıdır.‖ Ģeklindedir. Öte yandan, yine 1982 Anayasası‘nın ―Suç ve cezalara iliĢkin esaslar‖ baĢlıklı 38. maddesinin onbirinci fıkrası ―Ġdare, kiĢi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz. Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu hükme kanunla istisnalar getirilebilir.‖ hükmünü öngörmektedir. Askeri Ceza Kanunu‘nun iptal istemine konu 169. maddesi, sonucu itibariyle asker kiĢiler yönünden hürriyetlerinin ―geçici‖ kısıtlanması sonucunu doğurmakla birlikte; askeri disiplin hukuku alanına özgü bu müeyyidenin, yine Anayasa‘nın yukarıda iĢaret edilen iki maddesinin tanıdığı yasal istisna kapsamında olduğunda kuĢku bulunmamaktadır. Nitekim iĢaret olunan Anayasa Mahkemesi‘nin iki kararının gerekçesinde de bu hususa açıkça temas edilmektedir. Dolayısıyla itiraz istemine konu kuralın Anayasal dayanağı karĢısında, disiplin hukuku dıĢında bir düzenlemeyi öngören Anayasa‘nın 19. maddesi ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Belirtilen mahiyeti itibariyle de kuralın Anayasa‘nın 19. maddesine aykırı bir yönü yoktur. 3- Ġtiraza konu kuralın ―Hukuk Devleti‖ yönünden bir belirsizliğe yol açtığı ya da ölçülü olmadığı da söylenemez. Gerçekten, kural, askeri disiplinin zorunlu kıldığı, müstacel hallere özgü bir disiplin müeyyidesi mahiyetinde olup; Askeri Ceza Kanunu‘nun disiplin hukukunu düzenleyen 165-191. maddeleri bir bütün halinde dikkate alındığında ve aynı Ģekilde ―disiplin suçları‖nı düzenleyen 477 sayılı Kanun‘un ilgili hükümleri göz önünde bulundurulduğunda, bir keyfiliğe yol açabilmesi mümkün değildir. Her ne kadar bu disiplin müeyyidesinin ne kadar süre devam ettirileceği madde metninde gösterilmemiĢse de, anılan yasal düzenlemeler dikkate alındığında bunun cevabının ―en kısa sürede; mümkün olan ilk fırsatta bu tedbirinin son bulacağı‖ Ģeklinde olduğu çok açıktır. Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni dikkate alınarak getirilen bu kuralın, izah olunan gerekçelerle belirlilik ve ölçülülük ilkelerini ihlâl etmediği, dolayısıyla Anayasa‘nın 2. maddesindeki hukuk devleti ilkesine aykırı düĢmediği görülmektedir. Açıklanan nedenlerle, kuralın Anayasa‘ya aykırı bir yönü bulunmadığı ve iptal isteminin reddi gerektiği kanaatine vardığımızdan; çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyoruz. BaĢkanvekili Alparslan ALTAN Üye Recep KÖMÜRCÜ Üye Serdar ÖZGÜLDÜR Üye Zehra Ayla PERKTAġ Üye Nuri NECĠPOĞLU FARKLI GEREKÇE Ġtiraz yoluyla iptali istenen kuralda “168 inci madde hükümlerini bozmamak Ģartiyle, her mafevk emir altında olmayanları da disiplinin temini için muvakkat olarak tevkif etmeğe veya ettirmeğe salahiyetlidir. Ancak bu tevkif keyfiyeti gün ve saatiyle derhal mevkufun disiplin amirine bildirilmelidir.” denilmektedir. Kural, disiplin amirleri dıĢındaki üstlerin de emri altında olmayan asker kiĢileri disiplinin temini için, muvakkat olarak tevkif etmeye veya ettirmeye yetkili olduklarını öngörmektedir. Kuralda yer alan ―muvakkat tevkif‖ sözcüğü ile ―geçici tutuklama‖nın kastedildiği açıktır. Tevkif (Tutuklama), yakalama ve gözaltına alma sözcüklerinin her birinin hukuken farklı anlamlarının ve buna bağlı olarak da hukuki sonuçlarının bulunduğu kuĢkusuzdur. Anayasa‘nın 19. maddesinde “Herkes, kiĢi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir. … Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kiĢiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiĢtirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir. Hâkim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun Ģartlarını kanun gösterir…” hükmü yer almaktadır. Tutuklanmanın da yakalama, gözaltına alma ve benzeri haller gibi kiĢi hürriyeti ve güvenliğini ihlâl eden hukuki bir tasarruf olmasına rağmen, doğuracağı hukuki sonuçları gözeten anayasa koyucunun, Anayasa‘nın 19. maddesinde yaptığı düzenlemede tutuklamayı diğerlerinden ayırarak, ancak, hâkim kararıyla gerçekleĢtirilebileceğine iĢaret etmekte ve bu kurala her hangi bir istisna da getirmemektedir. Söz konusu düzenlemeden, hâkim dıĢında hiç kimsenin tutuklama kararı verme yetkisinin bulunmadığı sonucu çıkmaktadır. Ġtiraz konusu kuralla her üste verilen tevkif etme veya ettirme yetkisinin, kiĢiyi hürriyetinden yoksun edecek Ģekilde bir yere kapatılmasını sağlayacağı, böylece Ģahsi hürriyeti sınırlayacağı, bu yetkinin kullanılmasının tutuklama ile aynı sonuçları doğuracağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Bu nedenle sözü edilen yetkinin, Anayasa‘nın ―kiĢi hürriyeti ve güvenliği‖ ile ilgili düzenlemede yer alan ―tutuklama‖ ile aynı nitelikte olduğunun kabulü gerekir. Anayasa‘nın 19. maddesinde usulüne uygun olarak verilmiĢ hâkim kararı olmadıkça kimsenin tutuklanamayacağı belirtildiği halde, iptali istenen kural gereğince muvakkat tevkif (geçici tutuklama) suretiyle kiĢi hürriyeti hâkim kararı olmadan da kısıtlanabilecektir. Bu durum, Anayasa‘nın kiĢi hürriyeti ve güvenliğini düzenleyen 19. maddesine aykırıdır. Açıklanan nedenle kuralın, kiĢi hürriyeti ve güvenliğini düzenleyen Anayasa kuralına aykırı olduğu için iptali gerekir. Ġptal kararına bu gerekçeyle katılıyorum. Üye Mehmet ERTEN KARġIOY YAZISI Askeri Ceza Kanunu‘nun itiraz konusu 169. maddesinde, her mafevkin, emir altında olmayanları da disiplinin temini için muvakkat olarak tevkif etmeğe veya ettirmeğe selahiyetli olduğu, ancak bu tevkif keyfiyetinin gün ve saatiyle derhal mevkufun disiplin amirine bildirilmesi gerektiği belirtilmiĢtir. Kuralla, Anayasa‘nın 38. maddesin onuncu fıkrasında yer alan, idarenin kiĢi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamayacağı ilkesinin, fıkranın ikinci cümlesinde silahlı kuvvetler yönünden öngörülen istisnaları kapsamında bir düzenleme yapıldığı açıktır. Kuralda bu yönüyle Anayasa‘ya aykırılık bulunmadığı muhterem çoğunlukça da saptanmıĢ olmakla birlikte, kuralın belirsiz süreyle kiĢilerin özgürlüklerinden mahrum bırakılması tehlikesini ortaya çıkardığı gerekçesiyle iptaline karar verilmiĢtir. Kural gereğince bir mafevkin yetkili olduğu geçici tevkif –ki, burada yakalama anlamında kullanıldığında kuĢku yoktur- keyfi ve süresiz olarak kullanılabilecek bir yetki olmayıp, maddenin içerisinde yer alan “tevkif keyfiyeti gün ve saatiyle derhal mevkufun disiplin amirine bildirilmelidir” ibaresiyle sınırlandırılmıĢtır. ―Derhal‖ kelimesinin hukuktaki ve askerlikteki anlamı açık olup, bu konuda geçici tevkifi yapan veya yaptırana her hangi bir takdir hakkı verilmemiĢtir. Mevkufun disiplin amirinin keyfiyeti öğrendiği anda, mevkufun özgürlüğünün kısıtlanmasına iliĢkin tedbirin sorumluluğu da disiplin amirine geçecektir. Disiplin amirinin gerekli iĢlemleri yapmakta ve koĢulları mevcut değilse tevkifi kaldırmakta gecikmesi halinde bundan doğacak sorumluluğun kendisine ait olacağında tereddüt yoktur. Bu nedenle, her hangi bir mafevke geçici tevkif yetkisi veren kuralın, kiĢilerin belirsiz sürelerle özgürlüklerinden mahrum bırakılmasına yol açacağından söz edilemez. Bu nedenle belirsizlik içermeyen kuralın Anayasa‘ya aykırı bir yönü bulunmadığından iptal isteminin reddi gerekir. Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT [R.G. 22 Kasım 2013 – 28829] —— • —— Anayasa Mahkemesi BaĢkanlığından: Esas Sayısı : 2011/88 Karar Sayısı : 2012/175 Karar Günü : 8.11.2012 ĠPTAL DAVASINI AÇANLAR : Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyeleri M. Akif HAMZAÇEBĠ ve Muharrem ĠNCE ile birlikte 117 milletvekili ĠPTAL DAVASININ KONUSU : 3.6.2011 günlü, 641 sayılı Kalkınma Bakanlığının TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname‘nin; 1- 6.4.2011 günlü, 6223 sayılı Kamu Hizmetlerinin Düzenli Etkin ve Verimli Bir ġekilde Yürütülmesini Sağlamak Üzere Kamu Kurum ve KuruluĢlarının TeĢkilat, Görev ve Yetkileri ile Kamu Görevlilerine ĠliĢkin Konularda Yetki Kanunu‘nun, Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi hâlinde, yasal dayanağı ortadan kalkacağından, tümünün ve ayrı ayrı tüm maddeleri ile eklerinin, 2- Tümünün ve ayrı ayrı tüm maddeleri ile eki (I) ve (II) sayılı cetvellerinin, Anayasa‘nın BaĢlangıç‘ı ile 2., 6., 91., 112. ve 166. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi istemidir. I- ĠPTAL DAVASI VE YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI ĠSTEMĠNĠN GEREKÇESĠ Dava dilekçesinin gerekçe bölümü Ģöyledir: ―… II. GEREKÇE 1) 03.06.2011 Tarihli ve 641 Sayılı “Kalkınma Bakanlığının TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”nin Tümü ve Ayrı Ayrı Tüm Maddeleri ile Eklerinin Anayasaya Usulden Aykırılığı Parlamenter demokrasi ve kuvvetler ayrılığı ilkesini kabul eden Anayasanın 7 nci maddesinde “yasama yetkisi”, Türk Ulusu adına TBMM‟ne verilmiĢ ve bu yetkinin devredilemeyeceği açıkça belirtilmiĢtir. Bunun tek istisnası, Anayasanın 91 inci maddesinde Bakanlar Kurulu‟na kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilmesidir. Bu istisnai yetkinin “yetki devri” niteliğine bürünmemesi için, Anayasa Mahkemesi‟nce de belirtildiği üzere, KHK çıkarma yetkisinin “önemli, ivedi ve zorunlu” durumlarda verilmesi, ayrıca bu koĢulların birlikte gerçekleĢmesi gerekmektedir. Her Ģeyden önce, tek parti çoğunluğunun yasama organına egemen olduğu, Ġçtüzük uyarınca muhalefetin yeterince konuĢamadığı ve bu nedenlerle neredeyse 3-5 günde yasa çıkarılabildiği bir ortamda, Bakanlar Kurulu‟na KHK çıkarma yetkisi verilmesi, anayasal kuralın amacı ve özüyle bağdaĢmamaktadır. 641 sayılı KHK, 6 Nisan 2011 günlü, 6223 sayılı Yetki Yasası‟na dayanılarak Bakanlar Kurulu‟nca kabul edilmiĢtir. 6223 sayılı Yetki Yasası, 3 Mayıs 2011 günlü Resmi Gazete‟de yayımlanarak yürürlüğe girmiĢtir. Anamuhalefet Partisi (CHP) TBMM Grubu tarafından, bu Yetki Yasası‟nın iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesi‟ne dava açılmıĢtır. Anayasa Mahkemesi, dayandığı yetki yasası Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilen KHK‟leri, haklarında dava açılması durumunda, içeriğine girmeden, salt yetki yasaları iptal edildiği için, aĢağıdaki gerekçeyle iptal etmiĢtir. “Olağanüstü hal KHK‟leri dayanaklarını doğrudan doğruya Anayasadan (m. 121) alırlar. Bu tür KHK‟lerin bir yetki yasasına dayanması gerekli değildir. Buna karĢılık olağan dönemlerdeki KHK‟lerin bir yetki yasasına dayanması zorunludur. Bu nedenle, KHK‟ler ile dayandıkları yetki yasası arasında çok sıkı bir bağ vardır. (…) KHK‟nin Anayasaya uygun bir yetki yasasına dayanması, geçerliliğinin önkoĢuludur. Bir yetki yasasına dayanmadan çıkartılan veya dayandığı yetki yasası iptal edilen bir KHK‟nin kurallarının, içerikleri yönünden Anayasaya aykırılık oluĢturmasalar bile Anayasaya uygunluğundan söz edilemez. (…) Bir yetki yasasına dayanmadan çıkartılan veya yetki yasasının kapsamı dıĢında kalan ya da dayandığı yetki yasası iptal edilen KHK‟lerin anayasal konumları birbirinden farksızdır. Böyle durumlarda, KHK‟ler anayasal dayanaktan yoksun bulunduklarından, içerikleri Anayasaya aykırı bulunmasa bile, dava açıldığında iptalleri gerekir. Bu nedenlerle, iptaline karar verilen bir yetki yasasına dayanılarak çıkarılan KHK‟lerin, Anayasanın BaĢlangıcı‟ndaki „hiçbir kiĢi ve kuruluĢun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiĢ hukuk düzeni dıĢına çıkamayacağı‟, 2 nci maddesindeki „hukuk devleti‟ ilkeleriyle 6 ncı maddesindeki „Hiç kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz‟ kuralı ve KHK çıkarma yetkisine iliĢkin 91 inci maddesiyle bağdaĢtırılmaları olanaksızdır.” Anayasa Mahkemesi, yukarıda yer verilen gerekçelerle, dayandıkları 4588 sayılı Yetki Yasası 05.10.2000 günlü, E.2000/45, K.2000/27 sayılı kararla iptal edilen 606, 608, 609, 610, 611, 612, 613, 615, 616, 617, 618, 619, 621, 623, 624, 626, 628, 629 sayılı KHK‟leri; içeriklerine girmeden, salt anayasal dayanaktan yoksun kaldıkları için, Anayasanın baĢlangıcı ile 6 ncı ve 91 inci maddelerine aykırı duruma geldiklerini belirterek iptal etmiĢtir. (Sırasıyla kararlar: K.2000/29, K.2000/45, K.2000/37, K.2000/40, K.2000/42, K.2000/44, K.2000/39, K.2000/46, K.2000/38, K.2000/36, K.2000/35, K.2000/34, K.2000/43, K.2000/41, K.2000/33, K.2000/32, K.2000/30, K.2000/31) Bu itibarla, 6223 sayılı Yetki Yasası iptal edildiğinde 641 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, yasal dayanaktan yoksun kalacağından, 03.06.2011 tarihli ve 641 sayılı “Kalkınma Bakanlığının TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”nin; esasa girmeden tümünün ve ayrı ayrı tüm maddeleri ile eklerinin Anayasanın BaĢlangıcı ile 2 nci, 6 ncı ve 91 inci maddelerine göre iptali gerekir. 2) 03.06.2011 Tarihli ve 641 Sayılı “Kalkınma Bakanlığının TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”nin Tümü ve Ayrı Ayrı Tüm Maddeleri ile Eki (1) Sayılı Cetvel ve (II) Sayılı Cetvelin Anayasaya Aykırılığı 06.04.2011 tarihli ve 6223 sayılı Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir ġekilde Yürütülmesini Sağlamak Üzere Kamu Kurum ve KuruluĢlarının TeĢkilat, Görev ve Yetkileri ile Kamu Görevlilerine ĠliĢkin Konularda Yetki Kanunu‟na dayanılarak Bakanlar Kurulunca hazırlanan, 03.06.2011 tarihli ve 641 sayılı Kalkınma Bakanlığının TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname 08.06.2011 tarihli ve 27958 Mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiĢtir. KHK‟lerin Anayasaya uygunluk denetimleri, yasaların denetimlerinden farklıdır. Anayasanın 11 inci maddesindeki, “kanunlar Anayasaya aykırı olamaz” hükmü nedeniyle, yasaların denetiminde, yalnızca Anayasa kurallarına uygun olup olmadıkları saptanırken; KHK‟ler ise, konu, amaç, kapsam ve ilkeleri yönünden hem dayandıkları yetki yasasına hem de Anayasaya uygun olmak durumundadır. Bir yetki yasasına dayanmadan çıkartılan veya yetki yasasının amacı, kapsamı veya ilkeleri dıĢında kalan ya da dayandığı yetki yasası iptal edilen KHK‟lerin anayasal konumları birbirinden farksızdır. Böyle durumlarda, KHK‟ler anayasal dayanaktan yoksun bulunduklarından, içerikleri Anayasaya aykırı bulunmasa bile, dava açıldığında iptalleri gerekir. Anayasanın 91 inci maddesinin ikinci fıkrasında, yetki kanununun, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin, amacını, kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp çıkarılmayacağını göstereceği hükme bağlanmıĢ; 113 üncü maddesinin birinci fıkrasında ise, bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri, yetkileri ve teĢkilatının kanunla düzenleneceği belirtilmiĢtir. Bu bağlamda Bakanlıkları, yasa koyucunun Anayasaya, hukukun üstün kurallarına, kamu yararına ve bakanlıkların kurulmasına iliĢkin mevzuata; Bakanlar Kurulunun ise, bunlara ek olarak ayrıca dayandığı yetki kanununa uygun olmak koĢuluyla istediği gibi kurma konusunda takdir hakkı olduğu açıktır. 06.04.2011 tarihli ve 6223 sayılı Yetki Kanununun “Amaç ve kapsam” baĢlıklı 1 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasında, “Bu Kanunun amacı, kamu hizmetlerinin düzenli, süratli, etkin, verimli ve ekonomik bir Ģekilde yürütülmesini sağlamak üzere,” ifadesine yer verilerek Yetki Kanununun amacı ortaya konmuĢ; 3046 sayılı Bakanlıkların KuruluĢ ve Görev Esasları Hakkında Kanunun amaç baĢlıklı 1 inci maddesinde, Kanunun amacının, kamu hizmetlerinin düzenli, süratli, etkili, verimli ve ekonomik bir Ģekilde yürütülebilmesi için bakanlıkların kurulmasını, teĢkilat, görev ve yetkilerine iliĢkin esas ve usulleri düzenlemek olduğu belirtilmiĢtir. Öte yandan, Anayasanın sistematiği incelendiğinde, Anayasada ulusal egemenliği kullanan organlardan baĢka ve yürütme organından ayrı olarak anayasal kurumlara yer verildiği gözlenmektedir. Bunların Anayasa ile özel ve belirli görevler verilmiĢ Milli Güvenlik Kurulu, Radyo Televizyon Üst Kurulu, Atatürk Kültür ve Tarih Yüksek Kurulu, Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı gibi yürütmenin bakanlık örgütlenmesinin dıĢında Anayasal Devlet kurumları olduğu anlaĢılabilmektedir. Bu durum, Anayasanın özel olarak bizatihi Devlete verdiği görevleri, yürütmenin hükümet etme ve kamusal hizmetleri yürütme aracı olan bakanlık örgütlenmesinin dıĢına taĢıdığını göstermektedir. Anayasanın 166 ncı maddesindeki, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, özellikle sanayin ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hızla geliĢmesini, ülke kaynaklarının döküm ve değerlendirilmesini yaparak verimli Ģekilde kullanılmasını planlamanın ve bu amaçla gerekli teĢkilatı kurmanın Devletin görevi olduğunu belirtilen kural da Türkiye‟de bu Ģekilde anlaĢılmıĢtır. Nitekim, Anayasanın öngördüğü planlama teĢkilatı, kurulduğu 30.09.1960 tarihli ve 91 sayılı Devlet Planlama TeĢkilatının Kurulması Hakkında Kanundan, 03.06.2011 tarihli ve 641 sayılı KHK‟ye kadar kuruluĢ yasası bir çok kez değiĢmesine rağmen, Devlet kurumu olma özelliği değiĢmemiĢ ve organik olarak BaĢbakanlığa bağlı fonksiyonel olarak bağımsız MüsteĢarlık statüsü devam etmiĢtir. DPT‟nin MüsteĢarlık statüsünü devam ettirmesinde, Anayasal görevlerinden kaynaklanan üç özellik etkili olmuĢtur. Bunlardan birincisi, asli görevleri olan planlama, programlama, uygulamayı yönlendirme, müĢavirlik ve koordinasyon görevlerinin, bakanlık teĢkilatı içinde uygulanabilecek “hizmet” görevleri değil, “yönetsel” görevler olması ve dolayısıyla görevin gereğinin bakanlık örgütlenmesine sığmaması; ikincisi, Hükümetçe belirlenen amaçlar doğrultusunda kalkınma planlarını ve yıllık programları hazırlayacak, ekonomik-mali-parasal konularda Hükümete müĢavirlik yapacak, plan ve programların bakanlıklar tarafından uygulamasını yönlendirecek ve koordinasyonunu sağlayacak görevleri yürütecek teĢkilatın, bakanlıklarla eĢ düzeyde değil, bakanlıklar ile diğer kamu kurum ve kuruluĢlarının üzerinde bir konumda kurulmasını ve bir üst iradeye bağlı olarak çalıĢmasını gerektiriyor olması; üçüncüsü ise, kalkınma stratejisi, uzun süreli plan ve yıllık programların hazırlanması, uygulaması, yönlendirilmesi ve koordinasyonunun fonksiyonel bağımsızlıktan geçmesi nedeniyle söz konusu Anayasal görevlerin güncel siyasal kaygı, çatıĢma ve çekiĢme ortamından uzak tutulması ihtiyacıdır. Öte yandan, Anayasanın “Görev ve siyasi sorumluluk” baĢlıklı 112 nci maddesinin birinci fıkrasında, BaĢbakanın Bakanlar Kurulunun baĢkanı olarak, bakanlıklar arasında iĢbirliğini sağlayacağı ve hükümetin genel siyasetini gözeteceği kuralı getirilmiĢtir. BaĢbakana verilen bu Anayasal görevin gerekleri, Devletin tüm bakanlıklarını, bağlı, ilgili ve iliĢkili kuruluĢlarını ortak kesen planlama, eĢgüdüm, iĢbirliği ve müĢavirlik görevlerinin yürütümünün ihtisaslaĢtığı bir teĢkilatlanmayı zorunlu kılmaktadır. Bu bağlamda, Anayasanın 112 nci ve 166 ncı maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, söz konusu teĢkilatın yukarıda belirtildiği üzere, bakanlıkların üzerinde kurulmasını ve bir üst idareye bağlı çalıĢmasını zorunlu kılmaktadır. Ayrıca, DPT sadece plan ve program yapmak, uygulamasını yönlendirmek ve koordinasyonunu sağlamak görevlerini yürütmemektedir. Bunun yanında önemsiz gibi görünmekle birlikte, bir piyasa ekonomisinde karar vericiler için çok önemli iĢlevleri olan, makro modeller bağlamında uygulanan ekonomik politikaların kamu maliyesi, ödemeler dengesi, para, banka ve mali piyasalar üzerindeki uzun dönemli etkilerinin tahmin edilmesi, yayınlanmıĢ istatistiki verilerin bilimsel modeller bağlamında test edilmesi ve bilimsel esaslara dayalı öngörüler yoluyla karar verici aktörlerin doğru Ģekilde bilgilendirilmesi, dünyadaki ekonomik, sosyal, kültürel oluĢum ve geliĢmelerin anında değerlendirerek kamuoyunun bilgisine sunulması gibi bir çok görev yapmaktadır. Bunların yansız ve tarafsız bir Ģekilde yapılmasının, fonksiyonel bağımsızlığı gerektirdiği açıktır. 641 sayılı KHK ile ise, 19.06.1994 tarihli ve 540 sayılı Devlet Planlama TeĢkilatı KuruluĢ ve Görevleri Hakkında KHK yürürlükten kaldırılırken, DPT MüsteĢarlığı kapatılarak Kalkınma Bakanlığına dönüĢtürülmüĢtür. 540 sayılı KHK ile 641 sayılı KHK arasındaki farklar ise; 540 sayılı KHK‟nin 1 inci maddesinde, “Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin amacı, kaynakların verimli kullanılması ve kalkınmanın hızlandırılması amacıyla ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel planlama hizmetlerinin bir bütünlük içerisinde etkin, düzenli ve süratli olarak görülebilmesi için Devlet Planlama TeĢkilatının kurulmasına, teĢkilat ve görevlerine dair esasları düzenlemektir.” denilirken; 641 sayılı KHK‟nin 1 inci maddesinde, “Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin amacı, Kalkınma Bakanlığının kuruluĢ, görev, yetki ve sorumluluklarını düzenlemektir.” denilmesi; 540 sayılı KHKnin 4 üncü maddesinde, Devlet Planlama TeĢkilatı, karma Yüksek Planlama Kurulu ve bürokrat ağırlıklı Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu ile Devlet Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığından oluĢurken; 641 sayılı KHK‟nin 22 nci ve 23 üncü maddelerinde ise bürokratlardan arındırılmıĢ Yüksek Planlama Kurulu ile Para-Kredi Koordinasyon Kurulu‟nun, Kalkınma Bakanlığının içindeki kurullara dönüĢtürülerek planlamanın bütünleyici parçası olmaktan çıkarılması ve 540 sayılı KHK‟de Ana Hizmet Birimi olarak yer alan Yönetim Bilgi Merkezi Dairesi BaĢkanlığının 641 sayılı KHK‟de yer almamasıdır. Bu hususlar dıĢında, 540 sayılı KHK ile 641 sayılı KHK kelimesi kelimesine hemen hemen aynı olmakla birlikte, DPT MüsteĢarlığının yukarıda belirtilen eksiklikleri de barındırır bir Ģekilde Kalkınma Bakanlığına dönüĢtürülmesiyle, planlamanın uzmanlığa dayalı fonksiyonel bağımsızlığı, hizmet bakanlığının yapısal özelliğinden kaynaklanan kamu hizmeti-siyasal tercih birlikteliği ile bürokratik mekanizmaların çarkları içinde yok edilerek, Anayasada Devlete yüklenen görevler ile iliĢkisi kesilmiĢ; Kalkınma Bakanlığının bakanlıklar ile bağlı, ilgili ve iliĢkili kuruluĢlar arasında uygulamayı yönlendirme ve eĢgüdümü sağlama ile Hükümete müĢavirlik yapma görevlerinin yapılabilirliği ise ortadan kaldırılmıĢtır. Ekonomik ve sosyal alanlarda kullanıcılara nesnel, tarafsız bilgi üretilmesi de Bakanlık teĢkilatı içinde Hükümetin uygulamalarını doğrulayan bir niteliğe bürünecektir. Bu itibarla, DPT MüsteĢarlığının Kalkınma Bakanlığına dönüĢtürülmesi, 6223 sayılı Yetki Kanununun “Amaç ve kapsam” baĢlıklı 1 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki, “kamu hizmetlerinin düzenli, süratli, etkin, verimli ve ekonomik bir Ģekilde yürütülmesini sağlamak” amacıyla bağdaĢmadığından Anayasanın 91 inci maddesine aykırı olmanın yanında, Anayasanın 112 nci ve 166 ncı maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, Anayasanın 166 ncı maddesiyle Devlete verilen görevlerin bakanlık örgütü eliyle yürütülmesi, Anayasanın 112 nci ve 166 ncı maddeleriyle bağdaĢmamaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere, 03.06.2011 tarihli ve 641 sayılı Kalkınma Bakanlığının TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin tümü ve ayrı ayrı tüm maddeleri ile Eki (I) Sayılı Cetvel ile (II) Sayılı Cetvel, Anayasanın 91 inci, 112 nci ve 166 ncı maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir. III. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA ĠSTEMĠNĠN GEREKÇESĠ 06.04.2001 günlü ve 6223 sayılı “Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir ġekilde Yürütülmesini Sağlamak Üzere Kamu Kurum ve KuruluĢlarının TeĢkilat, Görev ve Yetkileri ile Kamu Görevlilerine ĠliĢkin Yetki Kanunu”nu iptal edildiğinde, 641 sayılı KHK‟nin Anayasal dayanağı ortadan kalkacağından, , 03.06.2011 tarihli ve 641 sayılı Kalkınma Bakanlığının TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin tümü ve ayrı ayrı tüm maddeleri ile eki cetvellerin yürürlüğünün durdurulması gerekeceği değerlendirilmektedir. Devlet Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığının, bakanlık haline getirilerek Anayasal görevlerini, Anayasanın öngördüğü Ģekilde yapamaz hale getirilmesinden, toplumun tüm kesimlerinin telafisi olmayan zararlar göreceği açıktır. Öte yandan, Anayasal düzenin hukuka aykırı kural ve düzenlemelerden en kısa sürede arındırılması, hukuk devleti sayılmanın en önemli gerekleri arasında sayılmaktadır. Anayasaya aykırılıkların sürdürülmesi, özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de zedeleyecektir. Hukukun üstünlüğünün sağlanamadığı bir düzende, kiĢi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından, bu ilkenin zedelenmesi hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol açacaktır. Bu zarar ve durumların doğmasını önlemek amacıyla, Anayasaya açıkça aykırı olan ve iptali istenen hükümlerin iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin de durdurulması istenerek Anayasa Mahkemesine dava açılmıĢtır. IV. SONUÇ VE ĠSTEM 03.06.2011 tarihli ve 641 sayılı “Kalkınma Bakanlığının TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”nin; 1) Tümü ve ayrı ayrı tüm maddeleri ile ekleri usulden Anayasanın BaĢlangıcı ile 2 nci, 6 ncı ve 91 inci maddelerine; 2) Tümü ve ayrı ayrı tüm maddeleri ile eki (I) Sayılı Cetvel ile (II) Sayılı Cetvel, Anayasanın 91 inci,112 nci ve 166 ncı maddelerine; aykırı olduklarından iptallerine ve uygulanmaları halinde giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve durumlar olacağı için, iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesine iliĢkin istemimizi saygı ile arz ederiz.‖ II- YASA METĠNLERĠ A- Ġptali Ġstenilen Kanun Hükmünde Kararname Kuralları 641 sayılı Kanun Hükmünde Kararname‘nin iptali istenen kuralları ile eki cetveller Ģöyledir: MADDE 1- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin amacı, Kalkınma Bakanlığının kuruluĢ, görev, yetki ve sorumluluklarını düzenlemektir. MADDE 2- (1) Kalkınma Bakanlığının görevleri Ģunlardır: a) Ülkenin doğal, beĢeri ve iktisadi her türlü kaynak ve imkânlarını tespit ederek takip edilecek iktisadi, sosyal ve kültürel politika ve hedeflerin belirlenmesinde Hükümete müĢavirlik yapmak. b) Hükümetçe belirlenen amaçlar doğrultusunda makro ekonomik, sektörel (sosyal ve iktisadi) ve bölgesel geliĢme alanlarında, ulusal ve yerel düzeyde analiz ve çalıĢmalar yaparak kalkınma planı, orta vadeli program, yıllık programlar, stratejiler ve eylem planları hazırlamak. c) Bakanlıkların ve kamu kurum ve kuruluĢlarının iktisadi, sosyal ve kültürel politikayı ilgilendiren faaliyetlerinde koordinasyonu sağlamak, uygulamayı etkin bir biçimde yönlendirmek ve bu konularda Hükümete müĢavirlik yapmak. ç) Uluslararası kuruluĢlarla iletiĢim içerisinde çalıĢarak ileriye dönük stratejiler geliĢtirmek ve topluma perspektif sağlayan politika önerilerini katılımcı bir yaklaĢımla belirleyerek özel kesim için orta ve uzun dönemde belirsizlikleri giderici genel bir yönlendirme görevini yerine getirmek. d) Kalkınma planlarının ve yıllık programların baĢarı ile uygulanabilmesi için ilgili kurum ve kuruluĢların ve mahalli idarelerin kuruluĢ ve iĢleyiĢlerinin iyileĢtirilmesi konusunda görüĢ ve tekliflerde bulunmak; kurumsal kapasiteyi her yönüyle geliĢtirme amacıyla gerekli her türlü tedbiri almak; kurumsal stratejik yönetim ve planlama konularında merkezi uyumlaĢtırma ve yönlendirme fonksiyonunu yerine getirmek. e) Kalkınma planlarının ve yıllık programların uygulanmasını izlemek ve koordine etmek, değerlendirmek ve gerektiğinde kalkınma planlarında ve yıllık programlarda usulüne uygun değiĢiklikler yapmak. f) Maliye, para, dıĢ ticaret ve kambiyo politikalarının kalkınma planı ve yıllık programların hedefleriyle uyum içinde uygulanması konusunda Hükümete müĢavirlik yapmak. g) Özel sektör ve yabancı sermaye faaliyetlerinin plan hedef ve amaçlarına uygun bir Ģekilde yürütülmesini düzenleyecek teĢvik ve yönlendirme politikaların genel çerçevesini hazırlamak ve Hükümete teklif etmek. ğ) Kalkınmada öncelikli yörelerin daha hızlı bir Ģekilde geliĢmesini sağlayacak tedbirleri tespit ve teklif etmek, uygulamayı izlemek ve koordine etmek. h) Kalkınma planı ve yıllık programlardaki ilke ve hedeflere uygun olarak, uluslar arası ekonomik kuruluĢlarla iliĢkilerin geliĢtirilmesinde, temas ve müzakerelerin yürütülmesinde gerekli görüĢ ve tekliflerde bulunmak. ı) Bölgesel veya sektörel bazda geliĢme programları hazırlamak, i) Kalkınma ajanslarının koordinasyonunu sağlamak ve bunlarla ilgili iĢ ve iĢlemleri yürütmek. j) Bilgi toplumuna iliĢkin politika, hedef ve stratejileri hazırlamak, bu alanda kamu kurum ve kuruluĢları, sivil toplum örgütleri ve özel sektör arasındaki koordinasyonu sağlamak ve uygulamayı etkin bir biçimde yönlendirmek. k) Mevzuatla Bakanlığa verilen diğer görev ve hizmetleri yapmak. MADDE 3- (1) Bakanlık, merkez ve yurtdıĢı teĢkilatından oluĢur. (2) Bakanlık merkez teĢkilatı ekli (I) sayılı cetvelde gösterilmiĢtir. MADDE 4- (1) Bakanlığın en üst amiri olan Bakan, Bakanlık icraatından ve emri altındakilerin faaliyet ve iĢlemlerinden BaĢbakana karĢı sorumlu olup aĢağıdaki görev, yetki ve sorumluluklara sahiptir: a) Bakanlığı Anayasaya, kanunlara, hükümet programına ve Bakanlar Kurulunca belirlenen politika ve stratejilere uygun olarak yönetmek. b) Bakanlığın görev alanına giren hususlarda politika ve stratejiler geliĢtirmek, bunlara uygun olarak yıllık amaç ve hedefler oluĢturmak, performans ölçütleri belirlemek, Bakanlık bütçesini hazırlamak, gerekli kanunî ve idarî düzenleme çalıĢmalarım yapmak, belirlenen stratejiler, amaçlar ve performans ölçütleri doğrultusunda uygulamayı koordine etmek, izlemek ve değerlendirmek. c) Bakanlık faaliyetlerini ve iĢlemlerini denetlemek, yönetim sistemlerini gözden geçirmek, teĢkilat yapısı ve yönetim süreçlerinin etkililiğini gözetmek ve yönetimin geliĢtirilmesini sağlamak. ç) Faaliyet alanına giren konularda diğer bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluĢları ile iĢbirliği ve koordinasyonu sağlamak. MADDE 5- (1) MüsteĢar, Bakandan sonra gelen en üst düzey kamu görevlisi olup Bakanlık hizmetlerini, Bakan adına ve onun emir ve yönlendirmesi doğrultusunda, mevzuat hükümlerine, Bakanlığın amaç ve politikalarına, stratejik planına uygun olarak düzenler ve yürütür. Bu amaçla, Bakanlık kuruluĢlarına gereken emirleri verir ve bunların uygulanmasını gözetir ve sağlar. MüsteĢar bu hizmetlerin yürütülmesinden Bakana karĢı sorumludur. (2) MüsteĢara yardımcı olmak üzere dört MüsteĢar Yardımcısı görevlendirilebilir. MADDE 6- (1) Bakanlığın hizmet birimleri Ģunlardır: a) Yıllık Programlar ve Konjonktür Değerlendirme Genel Müdürlüğü. b) Ekonomik Modeller ve Stratejik AraĢtırmalar Genel Müdürlüğü. c) Ġktisadi Sektörler ve Koordinasyon Genel Müdürlüğü, ç) Sosyal Sektörler ve Koordinasyon Genel Müdürlüğü. d) Bölgesel GeliĢme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü. e) DıĢ Ekonomik ĠliĢkiler Genel Müdürlüğü. f) Yatırım Programlama, Ġzleme ve Değerlendirme Genel Müdürlüğü. g) Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü, ğ) Hukuk MüĢavirliği. h) Strateji GeliĢtirme Dairesi BaĢkanlığı. ı) Kurullar Sekreteryası Dairesi BaĢkanlığı. i) Basın ve Halkla ĠliĢkiler MüĢavirliği, j) Özel Kalem Müdürlüğü. MADDE 7- (1) Yıllık Programlar ve Konjonktür Değerlendirme Genel Müdürlüğünün görevleri Ģunlardır: a) Yıllık programların makro dengelerini oluĢturmak. b) Kalkınma planlarının hazırlanmasına katkıda bulunmak. c) Konjonktürel geliĢmeleri izlemek ve değerlendirmek. ç) Kamu maliyesi, ödemeler dengesi, para, banka ve mali piyasalar konularında gerekli araĢtırmaları yapmak ve bu çerçevede gerekli politika önerilerinde bulunmak. d) Kurumsal ve hukuki düzenlemeler ile ilgili görüĢ vermek. e) Uluslararası kuruluĢlarla temas ve müzakerelere iĢtirak etmek. f) Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak. MADDE 8- (1) Ekonomik Modeller ve Stratejik AraĢtırmalar Genel Müdürlüğünün görevleri Ģunlardır: a) Kalkınma planlarının makro dengelerini oluĢturmak. b) Yıllık programların hazırlanmasına katkıda bulunmak ve uzun vadeli stratejiler oluĢturmak. c) Ekonomik modeller, dünya ekonomisi, ülke ekonomileri, ulusal ve uluslar arası stratejiler, sanayileĢme, teknoloji, çevre politikaları ve benzeri konularda araĢtırmalar yapmak. ç) GeliĢtirdiği makro modeller ile ekonomik ve sosyal politikaların uzun dönemli etkilerini tahmin etmek. d) Bölgesel entegrasyonlarla ilgili geliĢmeleri ve stratejileri izlemek ve bunlara yönelik alternatifler hazırlamak. e) Kalkınma planlarının uygulanmasını izlemek ve değerlendirmek, bu konularda uluslararası kuruluĢlarla temas ve müzakerelere iĢtirak etmek. f) Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak. MADDE 9- (1) Ġktisadi Sektörler ve Koordinasyon Genel Müdürlüğünün görevleri Ģunlardır: a) Ġktisadi sektörlerde proje geliĢtirme ve değerlendirme, sanayileĢme, teĢvik ve yönlendirme, iç ve dıĢ ticaret politikaları konularında çalıĢma ve araĢtırmalar yapmak suretiyle kalkınma planları ve yıllık programların hazırlanmasına katkıda bulunmak. b) Ġktisadi sektörlerle ilgili olarak ileriye dönük stratejiler geliĢtirmek. c) Kamu yatırım programını hazırlamak, kamu projelerini izlemek ve yıl içinde revizyonu ile ilgili iĢlemleri yapmak, uygulamaya ait dönem raporlarını hazırlamak, uygulamayı yönlendirmek, kurumsal ve hukuki düzenlemeler ile ilgili görüĢ vermek, plan ve programların uygulanması sırasında kamu ve özel kesim kuruluĢları arasında gerekli koordinasyonu sağlamak ve bu amaçla kurum ve kuruluĢların üst düzey yetkili temsilcilerinin katılacağı komisyonlar kurmak ve uluslararası kuruluĢlarla temas ve müzakerelere iĢtirak etmek. ç) Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak. MADDE 10- (1) Sosyal Sektörler ve Koordinasyon Genel Müdürlüğünün görevleri Ģunlardır: a) Sosyal sektörlerde çalıĢma ve araĢtırmalar yapmak suretiyle kalkınma planları ve yıllık programların hazırlanmasına katkıda bulunmak. b) Sosyal sektörlerle ilgili olarak ileriye dönük stratejiler geliĢtirmek, kamu yatırım programını hazırlamak, kamu projelerini izlemek ve yıl içinde revizyonu ile ilgili iĢlemleri yapmak, uygulamayı yönlendirmek, kurumsal ve hukuki düzenlemeler ile ilgili görüĢ vermek, plan ve programların uygulanması sırasında kamu ve özel kesim kuruluĢları arasında gerekli koordinasyonu sağlamak ve bu amaçla kurum ve kuruluĢların üst düzey yetkili temsilcilerinin katılacağı muhtelif komisyonlar kurmak, uluslararası kuruluĢlarla temas ve müzakerelere iĢtirak etmek. c) Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak. MADDE 11- (1) Bölgesel GeliĢme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğünün görevleri Ģunlardır: a) Bölge, il ve ilçe bazında araĢtırma ve planlama çalıĢmaları yapmak veya yaptırmak, diğer kamu kurum ve kuruluĢlarının bu konularda yapacakları çalıĢmaların kalkınma planları ve yıllık programlarla tutarlılığını sağlamak. b) Yapısal uyum politikalarının uygulanması sırasında ortaya çıkabilecek sorunların çözümü amacıyla projeler geliĢtirmek ve bu konularda yapılacak çalıĢmaları koordine etmek, kalkınma ajanslarının genel koordinasyonunu sağlamak ve bunlarla ilgili iĢ ve iĢlemleri yürütmek. c) Yerel istihdamın ve giriĢimciliğin geliĢtirilmesi çerçevesinde küçük ve orta ölçekli sanayi iĢletmelerinin, esnaf ve sanatkârların ve kırsal kesimin sorunlarına yönelik politikalar geliĢtirmek, kurumsal ve hukuki düzenlemeler ile ilgili görüĢ vermek, uygulamayı yönlendirmek. ç) Kalkınmada öncelikli yöreleri ve ihtiyaçlarını tespit etmek, bu yörelerin özelliklerini dikkate alarak daha hızlı bir geliĢme sağlanması amacıyla gerekli çalıĢmaları yapmak, bölgesel kalkınma projeleri ile ilgili koordinasyonu sağlamak ve görev alanına giren konularda görüĢ vermek ve uluslararası kuruluĢlarla temas ve müzakerelere iĢtirak etmek, kamu yatırım programının hazırlanmasına katkıda bulunmak ve yatırım programında gerekli revizyonları yapmak. d) Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak. MADDE 12- (1) DıĢ Ekonomik ĠliĢkiler Genel Müdürlüğünün görevleri Ģunlardır: a) Bölgesel, çok taraflı ve ikili kalkınma ve ekonomik iliĢkilerin kalkınma planları ve yıllık programlarda belirtilen ilke, hedef ve politikalarla uyumlu ve etkili bir Ģekilde yürütülmesi için gerekli çalıĢmaları yapmak. b) GeliĢmekte olan ülkelerin kalkınma çabalarına yardımcı olmak amacıyla bu ülkelere yönelik teknik yardım faaliyetlerini yürütmek, geliĢme yolundaki ülkeler ve özellikle Ġslam ülkeleri arasında ekonomik ve ticari iĢbirliği amacıyla kurulan teĢkilatlarla ilgili gerekli çalıĢmaları yapmak, bu teĢkilatların daimi nitelikteki kurullarının gerektiğinde sekreterya hizmetlerini yürütmek. c) Kalkınma alanında ilgili ulusal ve uluslararası kuruluĢlarla iĢbirliği program ve projelerini hazırlamak, koordine etmek ve gerektiğinde yürütmek, ülke dıĢ politikasını destekleyecek Ģekilde dünya ekonomisi, ülke ekonomileri konularında analitik ve stratejik çalıĢmalar ile politika analizleri yapmak, bu görevlerin gerektirdiği üst düzey koordinasyonu sağlamak. ç) Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak. MADDE 13- (1) Yatırım Programlama, Ġzleme ve Değerlendirme Genel Müdürlüğünün görevleri Ģunlardır: a) Kalkınma planı ve programlar kapsamında belirlenen öncelikler çerçevesinde kamu yatırım politikalarını oluĢturmak, yatırımlara iliĢkin analiz ve araĢtırmalar yapmak, kamu kuruluĢlarının yürüteceği proje fikirlerinin geliĢtirilmesine destek vermek, projeleri analiz etmek ve kamu yatırım programını hazırlamak, izlemek ve değerlendirmek, b) Kamu yatırımlarının gerçekleĢtirilmesinde uygun finansman modelleri geliĢtirmek, kamu-özel iĢbirliği projelerini analiz etmek, kamu kurum ve kuruluĢlarının proje planlama ve izleme-değerlendirme faaliyetlerine iliĢkin esas ve usulleri belirlemek ve bu konularda kapasite geliĢtirmelerine destek olmak. c) Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak. MADDE 14- (1) Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görevleri Ģunlardır: a) Bakanlığın insan gücü planlaması ve personel politikasıyla ilgili çalıĢmaları yapmak; personel sisteminin geliĢtirilmesi ve performans ölçütlerinin oluĢturulması ile ilgili tekliflerde bulunmak; Bakanlık personelinin atama, özlük, disiplin ve emeklilik ile ilgili iĢlerini yapmak; Bakanlığın eğitim planını hazırlamak, hizmet öncesi ve hizmet içi eğitim programlarını düzenlemek ve uygulamak. b) 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu çerçevesinde, kiralama ve satın alma iĢlerini yürütmek; temizlik, aydınlatma, ısıtma, onarım ve taĢıma hizmetlerini yapmak; genel evrak faaliyetlerini düzenlemek ve yürütmek, Bakanlık sivil savunma ve seferberlik hizmetlerini planlamak ve yürütmek. c) Bakanlık kütüphane ve arĢiv hizmetlerini yürütmek, ç) Bakanlığın biliĢim, bilgi iĢlem, bilgi güvenliği ile ilgili her türlü iĢ ve iĢlemi yapmak veya yaptırmak; kurumsal iletiĢim politikasının oluĢturulmasına ve Bakanlık birimlerinin buna uygunluk sağlamasına yardımcı olmak, Bakanlık yayınları ile ilgili her türlü iĢlemi yapmak. d) Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak. MADDE 15- (1) Hukuk MüĢavirliğinin görevleri Ģunlardır: a) Bakanlığın taraf olduğu adlî ve idarî davalarda, tahkim yargılamasında ve icra iĢlemlerinde Bakanlığı temsil etmek, dava ve icra iĢlemlerini takip etmek, anlaĢmazlıkları önleyici hukukî tedbirleri zamanında almak. b) Bakanlık hizmetleriyle ilgili olarak diğer kamu kurum ve kuruluĢları tarafından hazırlanan mevzuat taslaklarını, Bakanlık birimleri tarafından düzenlenecek her türlü sözleĢme ve Ģartname taslaklarını, Bakanlık ile üçüncü kiĢiler arasında çıkan her türlü uyuĢmazlıklara iliĢkin iĢleri ve Bakanlık birimlerince sorulacak diğer iĢleri inceleyip hukukî mütalaasını bildirmek. c) Bakanlıkça hizmet satın alma yoluyla temsil ettirilen dava ve icra takiplerine iliĢkin usul ve esasları belirlemek, bunları izlemek, koordine etmek ve denetlemek. ç) Bakanlığın amaçlarını daha iyi gerçekleĢtirmek, mevzuata, plan ve programa uygun çalıĢmalarını temin etmek amacıyla gerekli hukukî teklifleri hazırlayıp Bakana sunmak. d) Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak. (2) Birinci fıkrada belirtilen her türlü dava ve takip iĢleri ile diğer görevler Bakanlığın Hukuk MüĢavirleri ile Avukatları aracılığıyla yerine getirilir. Gerekli hallerde dava ve takip iĢleri Hazine Avukatları aracılığıyla veya ihtiyaç duyulması halinde Bakanlıkça belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde 4734 sayılı Kamu Ġhale Kanununun 22 nci maddesinde öngörülen doğrudan temin usulü ile avukatlar veya avukatlık ortaklıkları ile yapılacak avukatlık sözleĢmeleri yoluyla yürütülür. (3) Davalarda temsil yetkisi bulunan Hukuk MüĢavirleri ve Avukatların bir listesi Bakanlıkça ilgili Cumhuriyet BaĢsavcılıklarına ve bölge idare mahkemesi baĢkanlıklarına verilir. Bu listelerin birer nüshası, Cumhuriyet BaĢsavcılığı tarafından adlî yargı çevresinde, bölge idare mahkemesi baĢkanlığınca idarî yargı çevresinde bulunan mahkemelere gönderilir. Yüksek mahkemeler ve bölge adliye mahkemesindeki duruĢmalarda temsil yetkisini kullanacakların isimleri, ilgili mahkemelerin baĢsavcılıklarına veya baĢkanlıklarına bildirilir.Listede isimleri yer alan Hukuk MüĢavirleri ve Avukatlar, baroya kayıt ve vekâletname ibrazı gerekmeksizin temsil yetkilerini kullanırlar. Temsil yetkisi sona erenlerin isimleri yukarıda yazılı mercilere derhal bildirilir. (4) Bakanlık lehine sonuçlanan dava ve icra takipleri nedeniyle hükme bağlanarak karĢı taraftan tahsil edilen vekâlet ücretlerinin Avukatlara dağıtımı hakkında, 1389 sayılı Devlet Davalarını Ġntaç Eden Avukat ve Saireye Verilecek Ücreti Vekâlet Hakkında Kanun hükümleri kıyas yoluyla uygulanır. MADDE 16- (1) Strateji GeliĢtirme Dairesi BaĢkanlığının görevleri Ģunlardır: a) 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, 22/12/2005 tarihli ve 5436 sayılı Kanunun 15 inci maddesi ve diğer mevzuatla strateji geliĢtirme ve mali hizmetler birimlerine verilen görevleri yapmak. b) Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak. MADDE 17- (1) Kurullar Sekreteryası Dairesi BaĢkanlığının görevleri Ģunlardır: a) Yüksek Planlama Kurulu, Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu, Bakanlık bünyesinde veya koordinasyonunda oluĢturulacak diğer kurullar ve komitelerden Bakan tarafınca belirlenecek olanların sekreterya hizmetlerini yürütmek ve anılan kurul ve komiteler tarafından alınan kararların uygulanmasını takip etmek. b) Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak. MADDE 18- (1) Basın ve Halkla ĠliĢkiler MüĢavirliğinin görevleri Ģunlardır: a) Bakanlığın basın ve halkla iliĢkilerle ilgili faaliyetlerini planlamak ve bu faaliyetlerin belirlenen usul ve ilkelere göre yürütülmesini sağlamak. b) 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununa göre yapılacak bilgi edinme baĢvurularını etkin, süratli ve doğru bir Ģekilde sonuçlandırmak üzere gerekli tedbirleri almak. c) Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak. MADDE 19- (1) Özel Kalem Müdürlüğünün görevleri Ģunlardır: a) Bakanın çalıĢma programını düzenlemek. b) Bakanın resmî ve özel yazıĢmalarını, protokol ve tören iĢlerini düzenlemek ve yürütmek. c) Bakan tarafından verilen benzeri görevleri yapmak. MADDE 20- (1) Bakanlıkta, önem ve öncelik taĢıyan konularda Bakana yardımcı olmak üzere otuz Bakanlık MüĢaviri atanabilir. MADDE 21- (1) Bakanlık, 13/12/1983 tarihli ve 189 sayılı Kanun Hükmünde Kararname esaslarına uygun olarak yurtdıĢı teĢkilatı kurmaya yetkilidir. MADDE 22- (1) Yüksek Planlama Kurulu, BaĢbakanın baĢkanlığında, Bakan ile BaĢbakanın belirleyeceği diğer bakanlardan oluĢur. BaĢbakanın bulunmadığı toplantılara Bakan veya BaĢbakanın belirleyeceği bir bakan baĢkanlık eder. Kurulun görüĢeceği konuların mahiyet ve özelliğinin gerektirdiği durumlarda, Kurula BaĢkan tarafından diğer bakanlar ve kamu görevlileri de çağrılabilir. (2) Ekonomik, sosyal ve kültürel hedefler ile politikaların belirlenmesine esas teĢkil edecek hususlar Yüksek Planlama Kurulunda görüĢülerek tespit edilir. Bu suretle tespit edilen esaslar Bakanlar Kurulunda öncelikle görüĢülerek karara bağlanır. (3) Yüksek Planlama Kurulunun görevleri Ģunlardır: a) Ġktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı planlamada ve politika hedeflerin tayininde Bakanlar Kuruluna yardımcı olmak ve hazırlanacak kalkınma planları ile yıllık programları, Bakanlar Kuruluna sunulmadan önce, belirlenen amaçlara uygunluk ve yeterlik bakımından incelemek. b) Ülkenin yurtiçi ve yurtdıĢı ekonomik hayatıyla ilgili konularda yüksek düzeyde kararlar almak. c) Yatırım ve ihracatın teĢvikine iliĢkin esasları tespit etmek, ç) Toplu Konut Ġdaresi bütçesini onaylamak. d) Kanunlarla ve diğer mevzuatla yetki verilen konularda karar vermek. MADDE 23- (1) Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu, BaĢbakanın belirleyeceği bakanlar ve müsteĢarlar ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası BaĢkanından oluĢur. (Ek cümle: 7/7/2011 - KHK - 646/12md.) Kurulun baĢkanı BaĢbakan tarafından belirlenir. (2) Kurul toplantılarına BaĢkan tarafından konuyla ilgili bakanlar davet edilebilir ve görüĢülecek konuların gerektirdiği hallerde diğer kamu görevlileri de çağrılabilir. (3) Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulunun görevleri Ģunlardır: a) Ülkenin yurtiçi ve yurtdıĢı ekonomi, para, kredi ve maliye politikalarını tespit ederek uygulanmasında koordinasyon sağlamak ve bununla ilgili gerekli tedbirleri ve kararları almak. b) Bakanlar Kurulunun veya Yüksek Planlama Kurulunun incelenmesini istediği konularda görüĢ bildirmek. c) Destekleme politikalarının esaslarını belirleyerek destekleme fiyatları konusunda Bakanlar Kuruluna tavsiyelerde bulunmak. ç) Ödemeler dengesindeki geliĢmeleri takip ederek gerekli tedbirleri almak, ithalattan alınacak teminat ve fonlar hakkında Bakanlar Kuruluna teklifte bulunmak. d) Bakanlar Kurulunca verilen diğer görevleri yapmak. e) Kurul Kararlarının uygulanmasını takip etmek. MADDE 24- (1) Kalkınma AraĢtırmaları Merkezinin görevleri Ģunlardır: a) Hükümet programları ve kalkınma planlarında yer alan stratejik öncelikler doğrultusunda ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınma konuları ile ilgili her türlü araĢtırmayı yapmak veya yaptırmak. b) Ülkemizin kalkınma tecrübelerini, baĢta komĢu ülkeler olmak üzere, iĢbirliği içinde olunan geliĢmekte olan ülkelere aktarılmasına teknik destek vermek. c) GeliĢmekte olan ülkelerin kalkınma çabalarına yardımcı olmak amacıyla bu ülkelere yönelik teknik yardım ve iĢbirliği faaliyetlerinin yürütülmesine teknik destek vermek. ç) Kamu kurum ve kuruluĢlarında planlama, programlama, proje hazırlama ve yönetme konularında kapasite geliĢtirme amacıyla eğitimler vermek. d) Yurtiçinde ve yurtdıĢında kamu, özel ve sivil toplum kuruluĢlarıyla ortak çalıĢma ve araĢtırmalar yapmak, eğitim programları uygulamak. e) Görev alanıyla ilgili konularda kamu kurum ve kuruluĢlarının ihtiyaç duyacağı kılavuz ve el kitaplarım hazırlamak veya hazırlatmak. (2) Merkez, bu görevlerini yürütürken, yerli ve yabancı üniversitelerin, kurumların ve düĢünce kuruluĢlarının temsilcileri ve uzmanlarıyla iĢbirliği yapabilir, yerli ve yabancı özel kiĢiler ile tüzel kiĢilere araĢtırma, etüt, analiz ve proje çalıĢmaları yaptırabilir. (3) Merkezin organları; Ġzleme ve Yönlendirme Kurulu ve BaĢkanlıktır. Ġzleme ve Yönlendirme Kurulu; MüsteĢar, MüsteĢar Yardımcıları ve Merkez BaĢkanından oluĢur. Kurula MüsteĢar, bulunmadığı durumlarda görevlendireceği MüsteĢar Yardımcısı baĢkanlık eder. (4) Merkezin çalıĢma usul ve esasları Bakanlık tarafından çıkarılan yönetmelikle belirlenir. MADDE 25- (1) Bakanlık, görev alanına giren konularla ilgili olarak çalıĢmalarda bulunmak üzere diğer bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluĢları, meslek odaları, sivil toplum kuruluĢları, özel sektör temsilcileri ve konu ile ilgili uzmanların katılımı ile çalıĢma grupları oluĢturabilir. MADDE 26- (1) Bakanlık bilgi toplamada, plan ve programların hazırlanmasında ve uygulamanın izlenmesinde, bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluĢları, kamu iktisadi teĢebbüsleri ve kamu kurumu niteliğindeki kuruluĢlar ve özel kesim üst düzey kuruluĢları ile yakın iĢbirliği içinde bulunur. (2) Bakanlık, kalkınma planlarının ve yıllık programların hazırlanması, uygulanması ve izlenmesi safhalarında gerekli olan verileri, bunların toplanmasında ve değerlendirilmesindeki amaç ve zaman aralıkları ile bu verilerin sunulma Ģeklini tespit eder. (3) Türkiye Ġstatistik Kurumu, plan ve programların hazırlanmasında gerek duyulan bilgileri zamanında ve yeterli kapsamda sağlamak amacıyla Bakanlık ile yakın iĢbirliği içinde çalıĢır. MADDE 27- (1) Bakanlık, görevleri ile ilgili olarak gerekli gördüğü bilgileri bütün kamu kurum ve kuruluĢlarından ve diğer gerçek ve tüzel kiĢilerden doğrudan istemeye yetkilidir. Kendilerinden bilgi istenen bütün kamu kurum ve kuruluĢları ile diğer gerçek ve tüzel kiĢiler bu bilgileri istenilen süre içinde öncelikle ve zamanında vermekle yükümlüdürler. (2) Bu Ģekilde elde edilen bilgilerden ticari sır niteliğinde olanların gizliliğine uyulur. MADDE 28- (1) Bakanlık, kabul edilen planların, yıllık programların ve projelerin uygulanmasındaki uyum ve iĢbirliğini sağlar. (2) Plan, yıllık program ve proje uygulaması, Bakanlıkça zaman zaman gözden geçirilerek elde edilen sonuçlar değerlendirilir ve alınması gerekli tamamlayıcı tedbirler, belirli devrelerde hazırlanacak raporlarla Bakanlar Kuruluna sunulur. MADDE 29- (1) Ġktisadi, sosyal ve kültürel hedefler ile politikaların belirlenmesine esas teĢkil edecek hususlar Yüksek Planlama Kurulunda görüĢülerek tespit edilir. (2) Bu suretle tespit edilen esaslar Bakanlar Kurulunda öncelikle görüĢülerek karara bağlanır. MADDE 30- (1) Bakanlık, Bakanlar Kurulunun onayladığı esaslar ve hedefler çerçevesinde kalkınma planını hazırlar ve Yüksek Planlama Kuruluna sunar. (2) Kalkınma planının BaĢbakanlığa sunulmasından itibaren bir hafta içinde Yüksek Planlama Kurulu toplanır. Kurul bu planı inceleyerek, planın kabul edilmiĢ bulunan ana hedeflere uygun olup olmadığını bir raporla Bakanlar Kuruluna bildirir. Plan Bakanlar Kurulunda incelenerek kabul edildikten sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına arz olunur. MADDE 31- (1) Orta Vadeli Program; Stratejik Planlar, Kalkınma Planları ve genel ekonomik koĢulların gerekleri doğrultusunda gelecek üç yıla iliĢkin olarak makro politikaları, ilkeleri, hedef ve gösterge niteliğindeki temel ekonomik büyüklükleri de kapsayacak Ģekilde Bakanlık tarafından hazırlanarak Bakanlar Kuruluna sunulur. (2) Orta Vadeli Program Mayıs ayı sonuna kadar Bakanlar Kurulu tarafından onaylanarak Resmi Gazetede yayımlanır. MADDE 32- (1) Yıllık Programlar, Bakanlıkça hazırlanarak Yüksek Planlama Kuruluna sunulur. Bu Kurul programları inceleyerek bir raporla Bakanlar Kuruluna sunar. Bakanlar Kurulunda kabul edilen Yıllık Programlar kesinleĢmiĢ olur. Yıllık Programlar ile birlikte orta vadeli tahminler de sunulur. (2) Yıllık Programlar, bütçeler ile iĢ programlarından önce hazırlanır. Bütçelerle iĢ programlarının hazırlanmasında Yıllık Programlarda kabul edilmiĢ olan esaslar dikkate alınır. (3) Bütçelerin Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda görüĢülmesi sırasında, birden fazla yılı kapsayan ve Kalkınma Planı ve Yıllık Programların bütünlüğünü ilgilendiren yatırım projelerinin Programa ilave edilmesinde, 3067 sayılı Kalkınma Planlarının Yürürlüğe Konması ve Bütünlüğün Korunması Hakkında Kanunun 2nci maddesinde yer alan esas ve usullere uyulur. (4) Yıllık Programlarda yer alan makro politikaların uyum içinde yürütülmesini sağlamak amacıyla Bakanlar Kuruluna değerlendirme raporları sunulur. MADDE 33- (1) Bakanlık ve Kalkınma AraĢtırmaları Merkezi, görevleri ile ilgili olarak ihtiyaç duyduğu konularda araĢtırma, etüt ve proje ile uluslararası ikili ve çok taraflı temas ve toplantılar düzenleme ve bunlarla ilgili her türlü mal ve hizmetlerin sağlanması gibi iĢleri yerli ve yabancı gerçek ve tüzel kiĢilere sözleĢme veya pazarlık suretiyle yaptırabilir ve bu konularla ilgili mal ve hizmet satın alabilir. (2) Bu kapsamdaki faaliyetler ile Bakanlığa teklif edilen projelerin değerlendirilmesi ve desteklenen projelerin izlenmesine iliĢkin hizmet alımlarında görev alan kamu görevlileri ve hizmetinden yararlanılacak diğer kiĢiler için ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde yapılacak harcamalar Bakanlık bütçesinden karĢılanır. Bakanlıkça desteklenen araĢtırma geliĢtirme projelerinde proje süresi ile sınırlı olmak kaydıyla proje kapsamında görev yapan öğretim elemanlarına onaylanan projede belirlenen tutarlar üzerinden ödeme yapılabilir. Projede görev yapan ve kamu görevlisi olmayan diğer personele onaylanan projede belirlenen tutarlar üzerinden ücret ödenebilir. MADDE 34- (1) Bakanlığın her kademedeki yöneticileri, görevlerini mevzuata, stratejik plan ve programlara, performans ölçütlerine ve hizmet kalite standartlarına uygun olarak yürütmekten üst kademelere karĢı sorumludur. MADDE 35- (1) Bakan, MüsteĢar ve her kademedeki Bakanlık yöneticileri sınırlarını açıkça belirtmek ve yazılı olmak Ģartıyla yetkilerinden bir kısmım alt kademelere devredebilir. Yetki devri, uygun araçlarla ilgililere duyurulur. MADDE 36- (1) Bakanlık; görev, yetki ve sorumluluk alanına giren ve önceden kanunla düzenlenmiĢ konularda idarî düzenlemeler yapabilir. MADDE 37- (1) MüsteĢar, MüsteĢar Yardımcısı, Genel Müdür, Kalkınma AraĢtırmaları Merkezi BaĢkanı, I. Hukuk MüĢaviri, Genel Müdür Yardımcısı, Daire BaĢkanı, Bakanlık MüĢaviri, Hukuk MüĢaviri, Planlama Uzmanı, Basın ve Halkla ĠliĢkiler MüĢaviri, Özel Kalem Müdürü, Planlama Uzman Yardımcısı ile Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğünde fiilen görevli Bilgisayar Mühendisi ve Çözümleyici kadroları karĢılık gösterilmek kaydıyla, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer kanunların sözleĢmeli personel çalıĢtırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın sözleĢmeli personel istihdam edilebilir. Bu suretle çalıĢtırılacak personele, bu Kanun Hükmünde Kararnameye ekli (II) sayılı cetvelde unvanları itibarıyla yer alan taban ve tavan ücretleri arasında kalmak üzere, Bakan tarafından belirlenecek tutarda aylık brüt sözleĢme ücreti ödenir. Söz konusu personele, hastalık ve yıllık izinler dâhil, Ocak, Nisan, Temmuz, Ekim aylarında birer aylık sözleĢme ücreti tutarında ikramiye ödenir. Bunlardan üstün gayret ve çalıĢmaları sonucu emsallerine göre baĢarılı çalıĢmalar yaptıkları tespit edilenlere, Bakanın onayı ile Haziran ve Aralık aylarında birer aylık sözleĢme ücreti tutarına kadar teĢvik ikramiyesi ödenebilir. Bu fıkrada belirtilen kadrolarda fiilen çalıĢanlara, 657 sayılı Kanunda belirtilen en yüksek Devlet memuru aylığının (ek gösterge dâhil); a) 9 ila 7 nci derecelerden aylık alanlara % 25'ini, b) 6 ila 4 üncü derecelerden aylık alanlara % 30'unu, c) 3 ila 1 inci derecelerden aylık alanlara % 35'ini, geçmemek üzere, Bakanlıkça tespit edilen usul ve esaslar çerçevesinde her ay aylıkla birlikte damga vergisi hariç herhangi bir kesintiye tabi olmaksızın peĢin olarak fazla çalıĢma ücreti ödenir. (2) Yabancı uzmanlar da sözleĢmeli olarak istihdam edilebilir. (3) Bu suretle çalıĢtırılacakların sözleĢme usul ve esasları ile ücret miktarı ve her çeĢit ödemeler Bakanlar Kurulunca tespit edilir. MADDE 38- (1) Bakanlık, görev alanına giren konularda çalıĢtırılmak üzere Planlama Uzmanı ve Planlama Uzman Yardımcısı istihdam eder. (2) Planlama Uzman Yardımcılığına atanabilmek için 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinde sayılan genel Ģartlara ek olarak aĢağıdaki Ģartlar aranır: a) Kalkınma ve planlama hizmetlerinin gerektirdiği niteliklere sahip olmak. b) En az dört yıllık yükseköğretim kurumlarından veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen yurtdıĢındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olmak. c) Yönetmelikle belirlenen yabancı dillerden en az birini iyi derecede bilmek, ç) Yapılacak yarıĢma sınavında baĢarılı olmak. (3) Planlama Uzman Yardımcılığına atananlar, en az üç yıl çalıĢmak ve hazırlayacakları uzmanlık tezinin, oluĢturulacak tez jürisi tarafından kabul edilmesi kaydıyla, yapılacak yeterlik sınavına girmeye hak kazanırlar. Süresi içinde tezlerini sunmayan veya tezleri kabul edilmeyenlere tezlerini sunmaları veya yeni bir tez hazırlamaları için altı ayı aĢmamak üzere ilave süre verilir. Yeterlik sınavında baĢarılı olanların uzman kadrolarına atanabilmeleri, Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından asgarî (C) düzeyinde veya dil yeterliği bakımından buna denkliği kabul edilen ve uluslararası geçerliliği bulunan baĢka bir belgeye yeterlik sınavından itibaren en geç iki yıl içinde sahip olma Ģartına bağlıdır. Sınavda baĢarılı olamayanlar veya sınava girmeye hak kazandığı halde geçerli mazereti olmaksızın sınav hakkını kullanmayanlara, bir yıl içinde ikinci kez sınav hakkı verilir. Verilen ilave süre içinde tezlerini sunmayan veya ikinci defa hazırladıkları tezleri de kabul edilmeyenler, ikinci sınavda da baĢarı gösteremeyen veya sınav hakkını kullanmayanlar ile süresi içinde yabancı dil yeterliliği Ģartını yerine getirmeyenler, Planlama Uzman Yardımcısı unvanını kaybederler ve Bakanlıkta durumlarına uygun kadrolara atanırlar. (4) Planlama Uzmanı ile Planlama Uzman Yardımcılarının mesleğe alınmaları, yetiĢtirilmeleri, yarıĢma sınavı, tez hazırlama ve yeterlik sınavı ile diğer hususlar yönetmelikle düzenlenir. MADDE 39- (1) Kamu idarelerinde çalıĢanlardan durumları yönetmelikteki Ģartlara uygun olanlar, kurumlarının muvafakati ile Bakanlıkta sözleĢmeli olarak çalıĢtırılabilirler. Bu personel kurumundan aylıksız izinli sayılır. Ġzinli oldukları sürece memuriyetleri ile ilgili özlük hakları devam ettiği gibi, bu süreler kendi kurumlarında çalıĢmıĢ gibi addedilerek terfi ve emekliliklerinde hesaba katılır ve herhangi bir iĢleme gerek kalmaksızın terfileri süresinde yapılır. (2) Birinci fıkrada belirtilen kamu idarelerinde görevli personel; aylık, ödenek, her türlü zam ve tazminatlar ile diğer sosyal hak ve yardımları kurum veya kuruluĢlarınca ödenmek kaydıyla geçici olarak Bakanlıkta görevlendirilebilir. MADDE 40- (1) Bakanlık personeli, mesleki bilgi ve tecrübelerini geliĢtirmek ve ihtisas yapmak üzere yurtdıĢına gönderilebilir. MADDE 41- (1) 2451 sayılı Bakanlıklar ve Bağlı KuruluĢlarda Atama Usulüne ĠliĢkin Kanunun eki cetvellerde sayılanlar dıĢında kalan memurların atamaları Bakan tarafından yapılır. Bakan bu yetkisini alt kademelere devredebilir. MADDE 42- (1) Kadroların tespiti, ihdası, kullanımı ve iptali ile kadrolara iliĢkin diğer hususlar 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre düzenlenir. MADDE 43- (1) Mevzuatta; a) Devlet Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığının bağlı ya da sorumlu olduğu Bakana yapılan atıflar Kalkınma Bakanına yapılmıĢ sayılır. b) Devlet Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığına yapılan atıflar Kalkınma Bakanlığına; Devlet Planlama TeĢkilatı MüsteĢarına yapılmıĢ olan atıflar Bakanlık MüsteĢarına; Devlet Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığında diğer birim ve yöneticilerine yapılmıĢ atıflar Bakanlığın ilgili birim ve yöneticilerine yapılmıĢ sayılır. (2) 19/6/1994 tarih ve 540 sayılı Devlet Planlama TeĢkilatı KuruluĢ ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, ek 2 nci maddesi hariç, yürürlükten kaldırılmıĢtır. (3) 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Devlet Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığına ait bölümleri yürürlükten kaldırılmıĢ ve ekli (1) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvele Kalkınma Bakanlığı bölümü olarak eklenmiĢtir. GEÇĠCĠ MADDE 1- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin uygulanmasına iliĢkin düzenlemeler, bir yıl içinde yürürlüğe konulur. Bu düzenlemeler yürürlüğe girinceye kadar mevcut düzenlemelerin bu Kanun Hükmünde Kararnameye aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. GEÇĠCĠ MADDE 2- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihte Devlet Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığı merkez ve yurtdıĢı teĢkilatlarına ait her türlü taĢınır, taĢıt, araç, gereç ve malzeme, her türlü borç ve alacaklar, yazılı ve elektronik ortamdaki her türlü kayıtlar ve diğer dokümanlar ile kadro ve pozisyonlarda bulunan personel hiçbir iĢleme gerek kalmaksızın Kalkınma Bakanlığına devredilmiĢ sayılır. Mülkiyeti Hazineye ait veya Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taĢınmazlardan Maliye Bakanlığınca, Devlet Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığına tahsis edilmiĢ taĢınmazlar hiçbir iĢleme gerek kalmaksızın tahsis amacında kullanılmak üzere Bakanlığa tahsis edilmiĢ sayılır. (2) Bakanlığın 2011 malî yılı harcamaları, 6091 sayılı 2011 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa istinaden Maliye Bakanlığınca yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar, Devlet Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığının 2011 yılı bütçesinde yer alan bütçe ödeneklerinden karĢılanır. (3) Bakanlığın teĢkilatlanması sebebiyle teĢkilat, görev, personel, kadro, demirbaĢ devri ve benzeri hususlarda ortaya çıkabilecek sorunları gidermeye Bakan yetkilidir. GEÇĠCĠ MADDE 3- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihte Devlet Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığında; a) Genel Sekreter, MüsteĢarlık MüĢaviri, MüsteĢar MüĢaviri, Yönetim Bilgi Merkezi Dairesi BaĢkanı, Ġdari ve Mali ĠĢler Dairesi BaĢkanı, Personel Dairesi BaĢkanı, Yayın ve Temsil Dairesi BaĢkanı, Genel Sekreter Yardımcısı unvanlı kadrolarda bulunanların görevleri bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihte sona erer. Bu fıkra uyarınca görevleri sona erenler ekli (2) sayılı liste ile ihdas edilen Bakanlık MüĢaviri kadrolarına halen bulundukları kadro dereceleriyle atanmıĢ sayılırlar. Bu madde uyarınca ihdas edilen Bakanlık MüĢaviri kadroları, herhangi bir sebeple boĢalması halinde hiçbir iĢleme gerek kalmaksızın iptal edilmiĢ sayılır. b) Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihte, Devlet Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığı kadrolarında bulunanlardan yukarıdaki fıkralarda belirtilenle dıĢında kalanlar, Bakanlık için ihdas edilen aynı unvanlı kadrolara halen bulundukları kadro dereceleriyle baĢka bir iĢleme gerek kalmaksızın atanmıĢ sayılır. Yukarıdaki fıkralarda sayılanlar hariç olmak üzere kadro unvanları değiĢenler veya kaldırılanlar ise altı ay içerisinde Bakanlıkta kazanılmıĢ hak aylık derecelerine uygun baĢka bir kadroya atanırlar. Atama iĢlemi yapılıncaya kadar Bakanlıkça ihtiyaç duyulan iĢlerde görevlendirilirler. Bunlar yeni bir kadroya atanıncaya kadar eski kadrolarına ait aylık, ek gösterge, her türlü zam ve tazminatları ile diğer malî haklarını almaya devam eder. (2) Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihte Devlet Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığının yurtdıĢı teĢkilatında, Daimi Temsilci Yardımcısı, Planlama MüĢaviri, Planlama MüĢaviri Yardımcısı kadrolarında görev yapanlar, Bakanlığın yurtdıĢı teĢkilatında Daimi Temsilci Yardımcısı, Kalkınma MüĢaviri ve Kalkınma MüĢaviri Yardımcısı kadrosuna atanmıĢ sayılırlar ve yurtdıĢı görev sürelerinin sonuna kadar görevlerine devam eder. (3) Devlet Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığında 540 sayılı Kanun Hükmüne Kararname uyarınca kadro karĢılığı sözleĢmeli olarak istihdam edilen personelden bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 37 nci maddesinin birinci fıkrasında kadro unvanları yer almayan personelin malî ve sosyal hakları hakkında bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte olan mevzuat hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. (4) Bu madde uyarınca atanan veya atanmıĢ sayılan personelin yeni kadrolarına atandıkları veya atanmıĢ sayıldıkları tarih itibarıyla eski kadrolarına iliĢkin olarak en son ayda aldıkları sözleĢme ücreti, aylık, ek gösterge, ikramiye (bir aya isabet eden net tutarı), her türlü zam ve tazminatları, makam tazminatı, temsil tazminatı, görev tazminatı, ek ücret, ek ödeme ve benzeri adlarla yapılan her türlü ödemelerin (ilgili mevzuatı uyarınca fiili çalıĢmaya bağlı fazla mesai ücreti hariç) toplam net tutarının (bu tutar sabit bir değer olarak esas alınır.); yeni atandıkları kadrolara iliĢkin olarak yapılan sözleĢme ücreti, aylık, ek gösterge, ikramiye (bir aya isabet eden net tutarı), her türlü zam ve tazminatları, makam tazminatı, temsil tazminatı, görev tazminatı, ek ücret, ek ödeme ve benzeri adlarla yapılan her türlü ödemelerin (ilgili mevzuatı uyarınca fiili çalıĢmaya bağlı fazla mesai ücreti hariç) toplam net tutarından fazla olması halinde aradaki fark tutarı, herhangi bir vergi ve kesintiye tâbi tutulmaksızın fark kapanıncaya kadar ayrıca tazminat olarak ödenir. Atandıkları veya atanmıĢ sayıldıkları kadro unvanlarında isteğe bağlı olarak herhangi bir değiĢiklik olanlarla, kendi istekleriyle baĢka kurumlara atananlara fark tazminatı ödenmesine son verilir. (5) Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar Devlet Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığında geçen hizmetler Bakanlıkta geçmiĢ sayılır. (6) Maliye Bakanlığı uhdesinde Hazine Avukatları tarafından Devlet Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığını temsilen takip edilmekte olan dava ve icra takiplerine iliĢkin dosyalar, Maliye Bakanlığı ve Bakanlıkça müĢtereken belirlenecek esaslara göre bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde Bakanlığa devredilir. Bu Ģekilde devredilen dava ve icra takipleri ile ilgili olarak devir tarihine kadar yapılmıĢ her türlü iĢlem Bakanlık adına yapılmıĢ sayılır. (7) Mülga 19/6/1994 tarihli ve 540 sayılı Devlet Planlama TeĢkilatı KuruluĢ ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin geçici 2 nci maddesi uyarınc sözleĢmeli olarak çalıĢtırılanların sözleĢmeleri devam eder. Bunların mali ve sosyal hakları hakkında bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. (8) Mülga 28/7/1967 tarihli ve 933 sayılı Kalkınma Planının Uygulanması Esaslarına Dair Kanun uyarınca sözleĢmeli olarak çalıĢtırılanların sözleĢmeleri devam eder. Bunların mali ve sosyal hakları hakkında bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. (9) Mülga 19/6/1994 tarihli ve 540 sayılı Devlet Planlama TeĢkilatı KuruluĢ ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 34 üncü maddesi uyarınca görev yapanların görevlendirilmeleri baĢka bir iĢleme gerek kalmaksızın 39 uncu madde hükümlerine göre devam eder. GEÇĠCĠ MADDE 4- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararname ile kurulan Kalkınma Bakanlığı teĢkilatlanıncaya kadar, Bakanlığın merkez ve yurtdıĢı teĢkilatında değiĢen veya yeni kurulan birimlere verilen görevler ve hizmetler, Devlet Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığı tarafından mevcut personel eliyle yürütülmeye devam olunur. Kalkınma Bakanlığı teĢkilat ve kadrolarını en geç altı ay içinde bu Kanun Hükmünde Kararnameye uygun hale getirir. GEÇĠCĠ MADDE 5- (1) Devlet Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığının yurtdıĢı teĢkilatı ve yurtdıĢı birimleri, Kalkınma Bakanlığı yurtdıĢı teĢkilatı olarak faaliyetine devam eder. Kadro değiĢiklikleri GEÇĠCĠ MADDE 6- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl süreyle 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 9 uncu maddesindeki sınırlamalara bağlı olmaksızın boĢ kadrolarda sınıf, unvan ve derece, dolu kadrolarda derece değiĢikliği yapmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir. MADDE 44- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararname yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 45- (1) Bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. (I) SAYILI CETVEL KALKINMA BAKANLIĞI TEġKĠLATI MüsteĢar MüsteĢar Hizmet Birimleri Yardımcısı MüsteĢar 1) Yıllık Programlar ve Konjonktür MüsteĢar Yardımcısı Değerlendirme Genel Müdürlüğü MüsteĢar 2) Ekonomik Modeller ve Stratejik Yardımcısı AraĢtırmalar Genel Müdürlüğü MüsteĢar 3) iktisadi Sektörler ve Koordinasyon Genel Yardımcısı Müdürlüğü MüsteĢar 4) Sosyal Sektörler ve Koordinasyon Genel Yardımcısı Müdürlüğü 5) Bölgesel GeliĢme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü 6) DıĢ Ekonomik ĠliĢkiler Genel Müdürlüğü 7) Yatırım Programlama, Ġzleme ve Değerlendirme Genel Müdürlüğü 8) Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü 9) Hukuk MüĢavirliği 10) Strateji GeliĢtirme Dairesi BaĢkanlığı 11) Kurullar Sekreteryası Dairesi BaĢkanlığı 12) Basın ve Halkla ĠliĢkiler MüĢavirliği 13) Özel Kalem Müdürlüğü (II) SAYILI CETVEL KALKINMA BAKANLIĞI SÖZLEġME ÜCRET CETVELĠ (BRÜT TL) Kadro Unvanı Taban Tavan Ücreti Ücreti MüsteĢar 3.006,29 3.311,85 MüsteĢar Yardımcısı 2.891,28 3.041,85 Genel Müdür, Kalkınma AraĢtırmaları Merkezi 2.687,24 2.886,47 BaĢkanı I. Hukuk MüĢaviri, Genel Müdür Yardımcısı, 1.859,19 2.614,26 Strateji GeliĢtirme Dairesi BaĢkanı, Bakanlık MüĢaviri Daire BaĢkanı, Basın ve Halkla ĠliĢkiler 1.804,50 2.541,69 MüĢaviri, Özel Kalem Müdürü Planlama Uzmanı, Hukuk MüĢaviri Kadro Derecesi 1 1.786,30 2.487,13 Kadro Derecesi 2 1.758,17 2.426,03 Kadro Derecesi 3 1.739,83 2.407,65 Kadro Derecesi 4 1.721,55 2.389,59 Kadro Derecesi 5 1.703,22 2.371,39 Kadro Derecesi 6 1.684,91 2.353,08 Kadro Derecesi 7 1.666,57 2.334,78 Bilgisayar Mühendisi, Çözümleyici (Yönetim 1.397,20 2.280,48 Hizmetleri Genel Müdürlüğünde görevli) Planlama Uzman Yardımcısı 1.403,83 1.876,90 B- Dayanılan Anayasa Kuralları Dava dilekçesinde, Anayasa‘nın BaĢlangıç‘ı ile 2., 6., 91., 112. ve 166. maddelerine dayanılmıĢtır. III- ĠLK ĠNCELEME Anayasa Mahkemesi Ġçtüzüğü‘nün 8. maddesi uyarınca HaĢim KILIÇ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Fettah OTO, Serdar ÖZGÜLDÜR, Recep KÖMÜRCÜ, Alparslan ALTAN, Engin YILDIRIM, Nuri NECĠPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI ve Erdal TERCAN‘ın katılımlarıyla 22.9.2011 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında; 1- Dosyada eksiklik bulunmadığından iĢin esasının incelenmesine, 2- Yürürlüğü durdurma isteminin esas inceleme aĢamasında karara bağlanmasına, OYBĠRLĠĞĠYLE karar verilmiĢtir. IV- ESASIN ĠNCELENMESĠ Dava dilekçesi ve ekleri, Raportör Hamit YELKEN tarafından hazırlanan iĢin esasına iliĢkin rapor, dava konusu kanun hükmünde kararname kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüĢülüp düĢünüldü: A- Kanun Hükmünde Kararnamelerin Yargısal Denetimi Hakkında Genel Açıklama Anayasa‘nın 91. maddesinde düzenlenen kanun hükmünde kararnameler, iĢlevsel yönden yasama iĢlemi niteliğinde olduğundan yargısal denetimlerinin yapılması görev ve yetkisi Anayasa‘nın 148. maddesi ile Anayasa Mahkemesine verilmiĢtir. Yargısal denetimde kanun hükmünde kararnamenin, öncelikle yetki kanununa sonra da Anayasa‘ya uygunluğu sorunlarının çözümlenmesi gerekir. Her ne kadar, Anayasa‘nın 148. maddesinde kanun hükmünde kararnamelerin yetki kanunlarına uygunluğunun denetlenmesinden değil, yalnızca Anayasa‘ya biçim ve esas bakımlarından uygunluğunun denetlenmesinden söz edilmekte ise de Anayasa‘ya uygunluk denetiminin içerisine öncelikle kanun hükmünde kararnamenin yetki kanununa uygunluğunun denetimi de girer. Çünkü Anayasa‘da, Bakanlar Kuruluna ancak yetki kanununda belirtilen sınırlar içerisinde kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilmesi öngörülmüĢtür. Yetkinin dıĢına çıkılması, kanun hükmünde kararnameyi Anayasa‘ya aykırı duruma getirir. Dayanaklarını doğrudan doğruya Anayasa‘dan alan olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamelerinden farklı olarak, olağan dönemlerdeki kanun hükmünde kararnamelerin bir yetki kanununa dayanması zorunludur. Bu nedenle, kanun hükmünde kararnameler ile dayandıkları yetki kanunu arasında çok sıkı bir bağ vardır. Kanun hükmünde kararnamenin yetki kanunu ile olan bağı, kanun hükmünde kararnameyi aynen ya da değiĢtirerek kabul eden kanun ile kesilir. Kanun hükmünde kararnamenin Anayasa‘ya uygun bir yetki kanununa dayanması, geçerliliğinin ön koĢuludur. Bir yetki kanununa dayanmadan çıkartılan veya dayandığı yetki kanunu iptal edilen kanun hükmünde kararnamelerin içeriği Anayasa‘ya aykırılık oluĢturmasa bile bunların Anayasa‘ya uygunluğundan söz edilemez. Kanun hükmünde kararnamelerin Anayasa‘ya uygunluk denetimi, kanunların denetiminden farklıdır. Anayasa‘nın 11. maddesinde, ―Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.‖ denilmektedir. Bu nedenle kanunların denetiminde, onların yalnızca Anayasa kurallarına uygun olup olmadıkları saptanır. Kanun hükmünde kararnameler ise konu, amaç, kapsam ve ilkeleri yönünden hem dayandıkları yetki kanununa hem de Anayasa‘ya uygun olmak zorundadırlar. Anayasa‘da kimi konuların kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenmesi yasaklanmaktadır. Anayasa‘nın 91. maddesinin birinci fıkrasında ―Sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kiĢi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümde yer alan siyasî haklar ve ödevler...‖in kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceği belirtilmiĢtir. Bu kural gereğince, Türkiye Büyük Millet Meclisi, ―Bakanlar Kurulu‖na ancak kanun hükmünde kararnameyle düzenlenmesi yasaklanmıĢ alana girmeyen konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir. Anayasa‘nın herhangi bir maddesinde kanunla düzenleneceği öngörülen bir konunun, Anayasa‘nın 91. maddesinin birinci fıkrasının açıkça yasakladığı hükümler ile ilgili olmadıkça ya da Anayasa‘nın 163. maddesinde olduğu gibi kanun hükmünde kararname çıkarılamayacağı açıkça belirtilmedikçe kanun hükmünde kararname ile düzenlenmesi Anayasa‘ya aykırılık oluĢturmaz. Öte yandan, Anayasanın 91. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, yetki kanununda, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin, süresi ile süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp çıkarılamayacağının gösterilmesi gerekmektedir. B- Kanun Hükmünde Kararname‟nin Tümünün Anayasa‟ya Aykırılığı Ġddiasının Ġncelenmesi Dava dilekçesinde, KHK‘nin dayanağı olan 6.4.2011 günlü, 6223 sayılı Yetki Kanunu‘nun Anayasaya aykırı olduğu ve iptali gerekeceği, iptal edilmesi hâlinde ise KHK‘nin dayanaktan yoksun kalacağı belirtilerek, KHK‘nin tümünün Anayasa‘nın BaĢlangıç‘ı ile 2., 6. ve 91. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüĢtür. Anayasa Mahkemesinin 27.10.2011 günlü, E.2011/60, K.2011/147 sayılı kararı ile 6223 sayılı Yetki Kanunu‘nun Anayasa‘ya aykırılığı iddiasına dayalı iptal isteminin reddine karar verildiğinden KHK‘nin tümüne yönelik Anayasa‘ya aykırılık iddiası dayanaksız kalmıĢtır. Ġptal isteminin reddi gerekir. C- Kanun Hükmünde Kararname‟nin Ayrı Ayrı Tüm Maddeleri ve Eki (I) ve (II) Sayılı Cetvellerin 6223 Sayılı Yetki Kanunu Kapsamında Olup Olmadığının Ġncelenmesi Dava dilekçesinde, KHK‘nin ayrı ayrı tüm maddeleri ile eki cetvellerin, 6223 sayılı Yetki Kanunu kapsamında olmadığı belirtilerek Anayasa‘nın 91. maddesine aykırı oldukları ileri sürülmüĢtür. 1- KHK‟nin 31. Maddesinin (2) Numaralı Fıkrası KHK‘nin 31. maddesinin (2) numaralı fıkrası, 26.9.2011 günlü, 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu Ġdareleri ve Özel Bütçeli Ġdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine ĠliĢkin Kanun Hükmünde Kararname‘nin 17. maddesiyle değiĢtirildiğinden, konusu kalmayan bu fıkraya iliĢkin iptal istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekir. 2- KHK‟nin 37. Maddesinin (1) Numaralı Fıkrası ve Geçici 3. Maddesinin (3) Numaralı Fıkrası ile Eki (II) Sayılı Cetvel KHK‘nin 37. maddesinin (1) numaralı fıkrası, geçici 3. maddesinin (3) numaralı fıkrası ile eki (II) sayılı Cetvel 11.10.2011 günlü, 666 sayılı Kamu Görevlilerinin Mali Haklarının Düzenlenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde DeğiĢiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname‘nin 1. maddesiyle yürürlükten kaldırıldığından, konusu kalmayan bu fıkralara ve cetvele iliĢkin iptal istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekir. 3- KHK‟nin Diğer Kuralları 6223 sayılı Yetki Kanunu‘nun amaç ve kapsamını düzenleyen 1. maddesinde, Kanun‘un amacı, kamu hizmetlerinin düzenli, süratli, etkin, verimli ve ekonomik bir Ģekilde yürütülmesini sağlamak olarak belirlenmiĢ ve yetkinin kapsamı iki baĢlık altında tespit edilmiĢtir. Yetkinin kapsamına ilk olarak kamu hizmetlerinin bakanlıklar arasındaki dağılımının yeniden belirlenmesi girmektedir. Bu çerçevede gerekli görülmesi hâlinde yeni bakanlıklar kurulması, var olan bakanlıkların birleĢtirilmesi, bakanlıkların bağlı, ilgili ve iliĢkili kuruluĢlarının yeniden belirlenmesi için kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilmiĢtir. Bu amaçla; 1- Mevcut bakanlıkların birleĢtirilmesine veya kaldırılmasına, yeni bakanlıklar kurulmasına, anılan bakanlıkların bağlı, ilgili ve iliĢkili kuruluĢlarıyla hiyerarĢik iliĢkilerine, 2- Mevcut bağlı, ilgili ve iliĢkili kuruluĢların bağlılık ve ilgilerinin yeniden belirlenmesine veya bunların mevcut, birleĢtirilen veya yeni kurulan bakanlıklar bünyesinde hizmet birimi olarak yeniden düzenlenmesine, 3- Mevcut bakanlıklar ile birleĢtirilen veya yeni kurulan bakanlıkların görev, yetki, teĢkilat ve kadrolarının düzenlenmesine, taĢrada ve yurt dıĢında teĢkilatlanma esaslarına, iliĢkin kanun hükmünde kararname çıkarılabilecektir. Ġkinci olarak, kamu kurum ve kuruluĢlarında istihdam edilen memurlar, iĢçiler, sözleĢmeli personel ile diğer kamu görevlilerinin atanma, nakil, görevlendirilme, seçilme, terfi, yükselme, görevden alınma ve emekliye sevk edilme usul ve esaslarına iliĢkin olarak değiĢiklikler ve yeni düzenlemeler yapılması için kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilmiĢtir. Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde yapılan inceleme sonucunda; KHK‘nin, hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilenler ile Anayasa‘nın 91. maddesi uyarınca iptal edilenler dıĢında kalan diğer kuralları, 6223 sayılı Yetki Kanunu kapsamında kaldıklarından Anayasa‘nın 91. maddesine aykırı değildir. Ġptal istemlerinin reddi gerekir. KHK‘nin 37. maddesinin (2) ve (3) numaralı fıkraları yönünden Serruh KALELĠ, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAġ ile Burhan ÜSTÜN bu görüĢe katılmamıĢlardır. D- Kanun Hükmünde Kararname‟nin Tüm Maddelerinin Anayasa‟nın 91. Maddesi Yönünden Ġncelenmesi Dava dilekçesinde, KHK‘nin ayrı ayrı tüm maddelerinin ve eki cetvellerin, kanun hükmünde kararnameyle düzenlenmesi yasaklanmıĢ alanlara iliĢkin düzenleme içerdiği belirtilerek Anayasa‘nın 91. maddesine aykırı oldukları ileri sürülmüĢtür. 1- KHK‟nin 38. Maddesinin (2), (3) ve (4) Numaralı Fıkraları KHK‘nin 38. maddesinde, Planlama Uzmanlığı ve Uzman Yardımcılığı kadroları kurulmuĢ ve bu kadrolarda görev yapacak kiĢilerin atanma usul ve esasları düzenlenmiĢtir. Anılan maddenin (2) numaralı fıkrasında, Planlama Uzman Yardımcılığına atanmanın koĢulları; (3) numaralı fıkrasında, Planlama Uzmanlığına atanmanın koĢulları ile bu koĢulları yerine getiremeyen Uzman Yardımcılarının bu unvanlarını kaybedecekleri ve Bakanlıkta durumlarına uygun kadrolara atanacakları; (4) numaralı fıkrasında ise Planlama Uzmanı ile Uzman Yardımcılarının mesleğe alınmaları, yetiĢtirilmeleri, yarıĢma sınavı ve yeterlik sınavı ile diğer hususların yönetmelikle düzenleneceği kurala bağlanmıĢtır. Anayasa‘nın 91. maddesinin birinci fıkrasında ―Sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kiĢi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümde yer alan siyasî haklar ve ödevler...‖in kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceği belirtilmiĢtir. Öte yandan, Anayasa‘nın ―Kamu hizmetlerine girme hakkı‖ baĢlıklı 70. maddesinin birinci fıkrasında, her Türk‘ün, kamu hizmetlerine girme hakkına sahip olduğu belirtildikten sonra ikinci fıkrasında hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden baĢka hiçbir ayırım gözetilemeyeceği kurala bağlanmıĢtır. Buna göre, Anayasa‘nın ―Siyasi Haklar ve Ödevler‖ baĢlıklı dördüncü bölümünde yer alan ve 70. maddesinde korunan kamu hizmetlerine girme hakkına iliĢkin olarak kanun hükmünde kararname ile düzenleme yapılması mümkün değildir. Planlama Uzmanlığı ve Uzman Yardımcılığı kadrolarına giriĢ koĢullarının belirlenmesi, Anayasa‘nın 70. maddesine göre kamu hizmetine girme hakkına iliĢkin olduğundan, bu hususu düzenleyen KHK‘nin 38. maddesinin (2), (3) ve (4) numaralı fıkraları, Anayasa‘nın 91. maddesinin birinci fıkrasına aykırıdır. Ġptalleri gerekir. Serdar ÖZGÜLDÜR ile Burhan ÜSTÜN bu görüĢlere değiĢik gerekçeyle katılmıĢlardır. Alparslan ALTAN, Recep KÖMÜRCÜ, Engin YILDIRIM, Nuri NECĠPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI ile Muammer TOPAL bu görüĢe katılmamıĢlardır. 2- KHK‟nin Diğer Kuralları KHK‘nin iptal edilen kuralları ile hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilenler dıĢında kalan diğer kurallarında, Anayasa‘nın 91. maddesinin birinci fıkrası uyarınca kanun hükmünde kararname ile düzenlenmesi yasaklanmıĢ alanlara iliĢkin herhangi bir aykırılık saptanmadığından bu kurallara iliĢkin iptal isteminin reddi gerekir. KHK‘nin 27. maddesi yönünden Serruh KALELĠ, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAġ, Recep KÖMÜRCÜ ile Erdal TERCAN bu görüĢe katılmamıĢlardır. E- Ġçeriği Ġtibariyle Anayasa‟ya Aykırılığı Ġleri Sürülen Kanun Hükmünde Kararname‟nin 43. Maddesinin Ġncelenmesi Dava dilekçesinde, Devlet Planlama TeĢkilatının, Anayasa‘nın 166. maddesi gereğince tıpkı Milli Güvenlik Kurulu ve Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı gibi yürütmenin Bakanlık örgütlenmesinin dıĢında, anayasal bir Devlet kurumu olduğu, bu Kurumun organik olarak BaĢbakanlığa bağlı fakat fonksiyonel olarak bağımsız bir müsteĢarlık hüviyetinin bulunduğu ve yürüttüğü görevlerin niteliği sebebiyle herhangi bir bakanlığa bağlı olarak değil, bakanlıklar arası koordinasyonu sağlayacak ve bakanlıklar üstü bir iradeye bağlı Ģekilde çalıĢması gerektiği, Anayasa‘nın 112. maddesi gereğince de BaĢbakan‘ın Bakanlar Kurulunun baĢkanı olarak, bakanlıklar arasında iĢbirliğini sağlaması ve hükümetin genel siyasetini gözetmesi gerektiği, BaĢbakan‘a verilen bu anayasal görevin Devletin tüm bakanlıklarını, bağlı, ilgili ve iliĢkili kuruluĢlarını ortak kesen planlama, eĢgüdüm, iĢbirliği ve müĢavirlik görevlerinin yürütümünün ihtisaslaĢtığı bakanlıklar üstü bir teĢkilatlanmayı zorunlu kıldığı, bu sebeple Devlet Planlama TeĢkilatının kaldırılarak bu TeĢkilatın yerine getirdiği görevlerin Kalkınma Bakanlığına verilmesini düzenleyen KHK‘nin Anayasa‘nın 112. ve 166. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüĢtür. Dava dilekçesinde, KHK‘nin hangi maddesinin Anayasa‘ya aykırı olduğu belirtilmeksizin tümünün Anayasa‘ya aykırı olduğu ileri sürülmüĢ ise de belirtilen gerekçelerin KHK‘nin 43. maddesiyle ilgisi olduğu anlaĢıldığından inceleme anılan maddeyle sınırlı olarak yapılmıĢtır. Dava konusu kuralda, Devlet Planlama TeĢkilatını düzenleyen 19. 6. 1994 günlü, 540 sayılı Devlet Planlama TeĢkilatı KuruluĢ ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname yürürlükten kaldırılmakta ve daha önce mevzuatta Devlet Planlama TeĢkilatına veya bu teĢkilat içerisindeki bir birime veya organa yapılan atıflar Kalkınma Bakanlığına veya onun içindeki organ ve birimlere yapılmıĢ sayılmaktadır. Kuralda bu değiĢikliklere paralel olarak ayrıca, 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) Sayılı Cetvel‘de Devlet Planlama TeĢkilatı MüsteĢarlığına ait bölümler yürürlükten kaldırılmakta ve KHK‘ye ekli (1) Sayılı Liste‘de yer alan kadroların ihdas edilerek 190 sayılı KHK‘nin eki (I) Sayılı Cetvel‘e Kalkınma Bakanlığı bölümü olarak eklendiği hüküm altına alınmaktadır. Anayasa‘nın ―Planlama; Ekonomik ve Sosyal Konsey‖ baĢlıklı 166. maddesinde, ―Ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, özellikle sanayinin ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hızla geliĢmesini, ülke kaynaklarının döküm ve değerlendirilmesini yaparak verimli Ģekilde kullanılmasını planlamak, bu amaçla gerekli teĢkilatı kurmak Devletin görevidir. Planda milli tasarrufu ve üretimi artırıcı, fiyatlarda istikrar ve dıĢ ödemelerde dengeyi sağlayıcı, yatırım ve istihdamı geliĢtirici tedbirler öngörülür; yatırımlarda toplum yararları ve gerekleri gözetilir; kaynakların verimli Ģekilde kullanılması hedef alınır. Kalkınma giriĢimleri, bu plana göre gerçekleĢtirilir. Kalkınma planlarının hazırlanmasına, Türkiye Büyük Millet Meclisince onaylanmasına, uygulanmasına, değiĢtirilmesine ve bütünlüğünü bozacak değiĢikliklerin önlenmesine iliĢkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir. Ekonomik ve sosyal politikaların oluĢturulmasında hükümete istiĢarî nitelikte görüĢ bildirmek amacıyla Ekonomik ve Sosyal Konsey kurulur. Ekonomik ve Sosyal Konseyin kuruluĢ ve iĢleyiĢi kanunla düzenlenir. ‖ hükmüne yer verilmiĢtir. Sosyal devletin önemli ilkelerinden biri olarak kabul edilen planlama, Anayasa‘nın 166. maddesi uyarınca Devlet tarafından yürütülmesi gereken zorunlu bir görevdir. Yine bu zorunlu görevi yürütecek bir teĢkilatın kurulması da 166. maddenin amir hükmü gereğidir. Ancak, bu teĢkilatın türü, niteliği ve yapısıyla ilgili olarak Anayasa‘da herhangi bir belirleme yapılmamıĢ; bu hususlarda ne tür bir düzenleme yapılacağı kanun koyucunun takdirine bırakılmıĢtır. Bu çerçevede, daha önce BaĢbakanlığa bağlı bir kuruluĢ olan Devlet Planlama TeĢkilatı aracılığıyla yerine getirilen planlama görevinin, dava konusu kuralla yeni kurulan Kalkınma Bakanlığına verilmesinde, Anayasa‘ya aykırı bir yön bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa‘nın 166. maddesine aykırı değildir. Ġptal isteminin reddi gerekir. Fulya KANTARCIOĞLU bu görüĢe katılmamıĢtır. Kuralın, Anayasa‘nın 112. maddesiyle ilgisi görülmemiĢtir. V- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI ĠSTEMĠ 3.6.2011 günlü, 641 sayılı Kalkınma Bakanlığının TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname‘nin: A) 6.4.2011 günlü, 6223 sayılı Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir ġekilde Yürütülmesini Sağlamak Üzere Kamu Kurum ve KuruluĢlarının TeĢkilat, Görev ve Yetkileri ile Kamu Görevlilerine ĠliĢkin Konularda Yetki Kanunu‘nun iptal edilmesi hâlinde dayanaksız hâle geleceği yönünden ileri sürülen iptal istemi, 8.11.2012 günlü, E.2011/88, K.2012/175 sayılı kararla reddedildiğinden, Kararname‘nin tümünün yürürlüğünün durdurulması isteminin REDDĠNE, B) 1) Kapsam yönünden; a- 1., 2., 3., 4., 5., 6., 7., 8., 9., 10., 11., 12., 13., 14., 15., 16., 17., 18., 19., 20., 21., 22., 23., 24., 25., 26., 27., 28., 29., 30. maddelerine, 31. maddesinin (1) numaralı fıkrasına, 32., 33., 34., 35., 36. maddelerine, 37. maddesinin (2) ve (3) numaralı fıkralarına, 38. maddesinin (1) numaralı fıkrasına, 39., 40., 41., 42., 43., geçici 1., geçici 2. maddelerine, geçici 3. maddesinin (1), (2), (4), (5), (6), (7), (8) ve (9) numaralı fıkralarına, geçici 4., geçici 5., geçici 6., 44., 45. maddelerine ve eki (I) Sayılı Cetvel‘e yönelik iptal istemleri, 8.11.2012 günlü, E.2011/88, K.2012/175 sayılı kararla reddedildiğinden, bu maddelere, fıkralara ve cetvele iliĢkin yürürlüğün durdurulması isteminin REDDĠNE, b- 31. maddesinin (2) numaralı fıkrası, 37. maddesinin (1) numaralı fıkrası, geçici 3. maddesinin (3) numaralı fıkrası ile (II) Sayılı Cetvel‘i hakkında, 8.11.2012 günlü, E.2011/88, K.2012/175 sayılı kararla karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğinden, bu fıkralara ve cetvele iliĢkin yürürlüğün durdurulması istemi hakkında KARAR VERĠLMESĠNE YER OLMADIĞINA, 2) Anayasa‘nın 91. maddesinin birinci fıkrası yönünden; a- 1., 2., 3., 4., 5., 6., 7., 8., 9., 10., 11., 12., 13., 14., 15., 16., 17., 18., 19., 20., 21., 22., 23., 24., 25., 26., 27., 28., 29., 30. maddelerine, 31. maddesinin (1) numaralı fıkrasına, 32., 33., 34., 35., 36. maddelerine, 37 maddesinin (2) ve (3) numaralı fıkralarına, 38. maddesinin (1) numaralı fıkrasına, 39., 40., 41., 42., 43., geçici 1., geçici 2. maddelerine, geçici 3. maddesinin (1), (2), (4), (5), (6), (7), (8) ve (9) numaralı fıkralarına, geçici 4., geçici 5., geçici 6., 44., 45. maddelerine ve eki (I) Sayılı Cetvel‘e yönelik iptal istemleri, 8.11.2012 günlü, E.2011/88, K.2012/175 sayılı kararla reddedildiğinden, bu maddelere, fıkralara ve cetvele iliĢkin yürürlüğün durdurulması isteminin REDDĠNE, b- 38. maddesinin (2), (3) ve (4) numaralı fıkralarına iliĢkin iptal hükmünün yürürlüğe girmesinin ertelenmesi nedeniyle bu fıkraların YÜRÜRLÜĞÜNÜN DURDURULMASI ĠSTEMĠNĠN REDDĠNE, C) Ġçeriği itibariyle Anayasa‘ya aykırılığı ileri sürülen 43. maddesine yönelik iptal istemi, 8.11.2012 günlü, E.2011/88, K.2012/175 sayılı kararla reddedildiğinden, bu maddeye iliĢkin yürürlüğün durdurulması isteminin REDDĠNE, 8.11.2012 gününde OYBĠRLĠĞĠYLE karar verilmiĢtir. VI- ĠPTAL HÜKMÜNÜN YÜRÜRLÜĞE GĠRECEĞĠ GÜN SORUNU Anayasa‘nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında, ―Kanun, kanun hükmünde kararname ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Ġçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaĢtırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden baĢlayarak bir yılı geçemez.‖ denilmekte, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin KuruluĢu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun‘un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrasında da bu kural tekrarlanmaktadır. 3.6.2011 günlü, 641 sayılı Kalkınma Bakanlığının TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname‘nin 38. maddesinin (2), (3) ve (4) numaralı fıkralarının iptal edilmeleri nedeniyle doğacak hukuksal boĢluk kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden, Anayasa‘nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun‘un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince bu fıkralara iliĢkin iptal hükmünün, kararın Resmî Gazete‘de yayımlanmasından baĢlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüĢtür. VII- SONUÇ 3.6.2011 günlü, 641 sayılı Kalkınma Bakanlığının TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname‘nin: A) 6.4.2011 günlü, 6223 sayılı Kamu Hizmetlerinin Düzenli, Etkin ve Verimli Bir ġekilde Yürütülmesini Sağlamak Üzere Kamu Kurum ve KuruluĢlarının TeĢkilat, Görev ve Yetkileri ile Kamu Görevlilerine ĠliĢkin Konularda Yetki Kanunu‘na yönelik iptal istemi, 27.10.2011 günlü, E. 2011/60, K. 2011/147 sayılı kararla reddedildiğinden, Kararname‘nin tümüne yönelik iptal isteminin REDDĠNE, OYBĠRLĠĞĠYLE, B) 1- a- 1., 2., 3., 4., 5., 6., 7., 8., 9., 10., 11., 12., 13., 14., 15., 16., 17., 18., 19., 20., 21., 22., 23., 24., 25., 26., 27., 28., 29., 30., 31. maddesinin (1) numaralı fıkrası, 32., 33., 34., 35., 36., 38. maddesinin (1) numaralı fıkrası, 39., 40., 41., 42., 43., geçici 1., geçici 2., geçici 3. maddesinin (1), (2), (4), (5), (6), (7), (8) ve (9) numaralı fıkraları , geçici 4., geçici 5., geçici 6., 44. ve 45. maddeleri ve eki (I) Sayılı Cetvel‘i 6223 sayılı Yetki Kanunu kapsamında olduğundan Anayasa‘ya aykırı olmadığına ve bu maddelere, fıkralara ve cetvele iliĢkin iptal isteminin REDDĠNE, OYBĠRLĠĞĠYLE, b- 37. maddesinin (2) ve (3) numaralı fıkraları, 6223 sayılı Kanun kapsamında olduğundan Anayasa‘ya aykırı olmadığına ve bu fıkralara iliĢkin iptal isteminin REDDĠNE, Serruh KALELĠ, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAġ ile Burhan ÜSTÜN‘ün karĢıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 2- a- 31. maddesinin (2) numaralı fıkrası, 26.9.2011 günlü, 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname‘nin 17. maddesi ile değiĢtirildiğinden, b- 37. maddesinin (1) numaralı fıkrası, 11.10.2011 günlü, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname‘nin 1. maddesi ile yürürlükten kaldırıldığından, c- Geçici 3. maddesinin (3) numaralı fıkrası, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname‘nin 1. maddesiyle yürürlükten kaldırıldığından, d- (II) Sayılı Cetvel‘i, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname‘nin 1. maddesiyle yürürlükten kaldırıldığından, konusu kalmayan bu fıkralara ve cetvele iliĢkin iptal istemi hakkında KARAR VERĠLMESĠNE YER OLMADIĞINA, OYBĠRLĠĞĠYLE, 3- a- 1., 2., 3., 4., 5., 6., 7., 8., 9., 10., 11., 12., 13., 14., 15., 16., 17., 18., 19., 20., 21., 22., 23., 24., 25., 26., 28., 29., 30., 31. maddesinin (1) numaralı fıkrası, 32., 33., 34., 35., 36., 37. maddenin (2) ve (3) numaralı fıkraları, 38. maddesinin (1) numaralı fıkrası, 39., 40., 41., 42., 43., geçici 1., geçici 2., geçici 3. maddesinin (1), (2), (4), (5), (6), (7), (8) ve (9) numaralı fıkraları , geçici 4., geçici 5., geçici 6., 44. ve 45. maddeleri ve eki (I) Sayılı Cetvel‘in Anayasa‘nın 91. maddesinin birinci fıkrası uyarınca Anayasa‘ya aykırı olmadığına bu maddelere, fıkralara ve cetvele iliĢkin iptal isteminin REDDĠNE, OYBĠRLĠĞĠYLE, b- 27. maddesinin Anayasa‘nın 91. maddesinin birinci fıkrası uyarınca Anayasa‘ya aykırı olmadığına ve bu maddeye iliĢkin iptal isteminin REDDĠNE, Serruh KALELĠ, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAġ, Recep KÖMÜRCÜ ile Erdal TERCAN‘ın karĢıoyları ve 6216 sayılı Kanun‘un 65. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince OYÇOKLUĞUYLA, c- 38. maddesinin (2), (3) ve (4) numaralı fıkralarının, Anayasa‘nın 91. maddesinin birinci fıkrası uyarınca Anayasa‘ya aykırı olduğuna ve ĠPTALĠNE, Alparslan ALTAN, Recep KÖMÜRCÜ, Engin YILDIRIM, Nuri NECĠPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, ile Muammer TOPAL‘ın karĢıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, d- 38. maddesinin (2), (3) ve (4) numaralı fıkralarının iptal edilmeleri nedeniyle, Anayasa‘nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun‘un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince bu fıkralara iliĢkin ĠPTAL HÜKMÜNÜN, KARARIN RESMÎ GAZETE‘DE YAYIMLANMASINDAN BAġLAYARAK ALTI AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GĠRMESĠNE, OYBĠRLĠĞĠYLE, C) Ġçeriği itibariyle Anayasa‘ya aykırılığı ileri sürülen 43. maddesinin Anayasa‘ya aykırı olmadığına ve bu maddeye iliĢkin iptal isteminin REDDĠNE, Fulya KANTARCIOĞLU‘nun karĢı oyu ve OYÇOKLUĞUYLA, 8.11.2012 gününde karar verildi. BaĢkan HaĢim KILIÇ BaĢkanvekili Serruh KALELĠ BaĢkanvekili Alparslan ALTAN Üye Fulya KANTARCIOĞLU Üye Mehmet ERTEN Üye Serdar ÖZGÜLDÜR Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT Üye Zehra Ayla PERKTAġ Üye Recep KÖMÜRCÜ Üye Burhan ÜSTÜN Üye Engin YILDIRIM Üye Nuri NECĠPOĞLU Üye Hicabi DURSUN Üye Celal Mümtaz AKINCI Üye Erdal TERCAN Üye Muammer TOPAL KARġIOY GEREKÇESĠ 641 sayılı KHK‘nin ―Mali Haklar‖ baĢlıklı 37. maddesinin (1) numaralı fıkrası 666 sayılı KHK‘nin 1. maddesi ile yürürlükten kaldırıldığından, bu fıkra yönünden Karar Verilmesine Yer Olmadığına karar verildiğinden; geride (2) ve (3) numaralı fıkralar kalmıĢtır. Maddenin kalan fıkraları Ģu Ģekildedir: ―(2) Yabancı uzmanlar da sözleĢmeli olarak istihdam edilebilir. (3) Bu suretle çalıĢtırılacakların sözleĢme usul ve esasları ile ücret miktarı ve her çeĢit ödemeler Bakanlar Kurulunca tespit edilir.‖ 6.4.2011 günlü, 6223 sayılı Yetki Kanunu‘nun 1. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi ―Kamu kurum ve kuruluĢlarında istihdam edilen memurlar iĢçiler, sözleĢmeli personel ile diğer kamu görevlilerinin çalıĢmalarında etkinliği arttırmak üzere, bunların atanma, nakil görevlendirme, seçilme, terfi, yükselme, görevden alınma ve emekliye sevk edilme usul ve esaslarına‖ iliĢkin konularda düzenlemelerde bulunmak üzere, Bakanlar Kurulu‘na Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi vermektir. 641 sayılı KHK‘nin 37. maddesinin (2) ve (3) numaralı fıkralarında ise ―istihdam edilen‖ kamu görevlileri ile ilgili değil; ―yabancı uzmanlar‖ın sözleĢmeli olarak istihdam edilmesi ile ilgili konular yer almaktadır. Oysa yabancı uzman istihdamı ile ilgili olarak 6223 sayılı Yetki Kanunu‘nda herhangi bir düzenleme yapma yetkisi verilmediği görülmektedir. Dolayısıyla yürütme organı tarafından bu konuda KHK ile bir düzenleme yapılabilmesi imkânı bulunmamaktadır. Açıklanan nedenle, söz konusu kuralların iptali gerektiğini değerlendirdiğimizde, aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyoruz. BaĢkanvekili Serruh KALELĠ Üye Serdar ÖZGÜLDÜR Üye Zehra Ayla PERKTAġ Üye Burhan ÜSTÜN KARġIOY GEREKÇESĠ 641 sayılı Kalkınma Bakanlığının TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname‘nin ―Bilgi Toplama‖ baĢlıklı 27. maddesinde aynen ―(1) Bakanlık, görevleri ile ilgili olarak gerekli gördüğü bilgileri bütün kamu kurum ve kuruluĢlarından ve diğer gerçek ve tüzelkiĢilerden doğrudan istemeye yetkilidir. Kendilerinden bilgi istenen bütün kamu kurum ve kuruluĢları ile diğer gerçek ve tüzel kiĢiler bu bilgileri istenilen süre içinde öncelikle ve zamanında vermekle yükümlüdürler. (2) Bu Ģekilde elde edilen bilgilerden ticari sır niteliğinde olanların gizliliğine uyulur.‖ denilmektedir. Anayasa Mahkemesi, 10.11.2005 günlü, 5429 sayılı Türkiye Ġstatistik Kanunu‘nun ―Ġstatistiki birimler, kendilerinden istenen veri veya bilgileri BaĢkanlığın belirleyeceği Ģekil, süre ve standartlarda eksiksiz veya doğru olarak ücretsiz vermekle yükümlüdürler.‖ hükmünü öngören 8. maddesinin iptaline iliĢkin 20.3.2008 tarih ve E. 2006/167, K.2008/86 sayılı kararında Ģu gerekçeye dayanılmıĢtır: ―…Anayasanın 20. maddesinde herkesin özel hayatına ve aile yaĢayıĢına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu; 25. maddesinde de herkesin düĢünce ve kanaat özgürlüğüne sahip olduğu, her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimsenin düĢünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacağı hüküm altına alınmıĢtır. 20. madde gerekçesinde, özel hayatın korunmasının her Ģeyden önce bu hayatın gizliliğinin korunması, resmi makamların özel hayata müdahale edememesi anlamına geldiği belirtilmiĢtir. AĠHM kararlarında da belirtildiği gibi, özel hayat bütün unsurlarıyla tanımlanamayacak kadar geniĢ bir kavram olup devletin yetkili temsilcileri tarafında ilgililer hakkında rızası olmaksızın bilgi toplanmasının her zaman sözkonusu kiĢinin özel hayatını ilgilendireceği kuĢkusuzdur. Anket formlarında yer alan bazı sorular özel yaĢamın gizliliği ile düĢünce ve kanaatin açıklanması sonucunu doğurabilir. Bir ülkede en güçlü veri tekeli idaredir. Bu gücün sınırlandırılması özel yaĢamın ve düĢünce ve kanaat özgürlüğünün korunması bakımından önemlidir. Anayasanın 20. ve 25. maddelerinde yer alan güvencelere rağmen itiraza konu 8. madde hükmüyle kiĢiler, bilgi toplama, saklama, iĢleme ve değiĢtirme tekeli olan idareye ve diğer kiĢilere karĢı korumasız bırakılmıĢ, veri toplamanın sınırlarına yasal düzenlemede yer verilmemiĢtir. Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kuralların Anayasanın 20. ve 25. maddelerine aykırı olduğundan iptali gerekir…‖ Anayasa‘nın 91. maddesinin birinci fıkrasında ―…sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yeralan temel haklar, kiĢi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yeralan siyasi haklar ve ödevler kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemez…‖ denilmektedir. Yukarıda iĢaret edilen Anayasa Mahkemesi kararında da temas edildiği üzere, 641 sayılı KHK‘nin ―Bilgi Toplama‖ baĢlıklı 27. maddesi, mahiyeti itibariyle Anayasa‘nın 20. ve 25. maddelerinde düzenlenen ―özel hayatın gizliliği‖ ve ―düĢünce ve kanaat hürriyeti‖ni doğrudan ilgilendiren bir hüküm olması itibariyle, Anayasa‘nın 91. maddesinin birinci fıkrasındaki düzenleme yasağının kapsamı içerisinde bulunmaktadır. Açıklanan nedenlerle, KHK ile düzenlenmesi mümkün olmayan söz konusu kuralın iptali gerektiği kanaatine vardığımızdan; aksi yöndeki karara katılamıyoruz. BaĢkanvekili Serruh KALELĠ Üye Recep KÖMÜRCÜ Üye Serdar ÖZGÜLDÜR Üye Zehra Ayla PERKTAġ Üye Erdal TERCAN KARġIOY YAZISI 3.6.2011 günlü, 641 sayılı Kalkınma Bakanlığının TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname‘nin 38. maddesinin (2), (3) ve (4) numaralı fıkraları çoğunluk kararıyla Anayasa‘nın 91. maddesine aykırı bulunarak iptal edilmiĢtir. KHK‘nin 38. maddesinde, Planlama Uzmanlığı ve Planlama Uzman Yardımcılığı kadroları kurulmuĢ ve bu kadrolarda görev yapacak kiĢilerin atanma usul ve esasları düzenlenmiĢtir. Anılan maddenin (2) numaralı fıkrasında, Planlama Uzman Yardımcılığına atanmanın koĢulları; (3) numaralı fıkrasında, Planlama Uzmanlığına atanmanın koĢulları ile bu koĢulları yerine getiremeyen Uzman Yardımcılarının bu unvanlarını kaybedecekleri ve Bakanlıkta durumlarına uygun kadrolara atanacakları; (4) numaralı fıkrasında ise Planlama Uzmanı ile Uzman Yardımcılarının mesleğe alınmaları, yetiĢtirilmeleri, yarıĢma sınavı ve yeterlik sınavı ile diğer hususların yönetmelikle düzenleneceği kurala bağlanmıĢtır. 6223 sayılı Yetki Kanunu‘nun 1. maddesinin birinci fıkrasının (a-3) bendinde, Kanun‘un amaçlarından birinin kamu hizmetlerinin Bakanlıklar arasındaki dağılımının yeniden belirlenerek, mevcut Bakanlıklar ile birleĢtirilen veya yeni kurulan Bakanlıkların görev, yetki, teĢkilat ve kadrolarının düzenlenmesine, taĢrada ve yurt dıĢında teĢkilatlanma esaslarına iliĢkin konularda düzenlemelerde bulunmak üzere Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek olduğu belirtilmiĢ ve aynı Kanun‘un 2‘nci fıkrasında da ilgili kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değiĢiklik yapılabileceği belirtilmiĢtir. KHK‘nin 38. maddesi ile görev alanına giren konularda çalıĢtırılmak üzere Planlama Uzmanlığı ve Planlama Uzman Yardımcılığı kadrolarının oluĢturulması teĢkilat ve kadroların belirlenmesine iliĢkin bir husus olduğundan Yetki Kanunu‘na aykırılık bulunmamaktadır. Kamu görevlilerinin kadrolarının ve bu kadrolara atanacak kiĢilerde bulunması gereken niteliklerin de kanunla düzenlenmesi gerekmektedir. Ancak, kamu görevlisi olarak atanacak kiĢilerle ilgili tüm ayrıntıların sadece yasayla düzenlenmesi gerektiği ve bu konuda idarî düzenlemeler yapılmasının Anayasa‘nın 128. maddesinin ikinci fıkrasına aykırı düĢeceği iddiası yerinde değildir. Anayasa‘nın bir maddesinin yasayla düzenleneceğini öngördüğü bir konunun, Anayasa‘nın 91. maddesinin birinci fıkrasının açıkça yasakladığı hükümler ile doğrudan ilgili olmadıkça, ya da KHK ile düzenlenemeyeceği Anayasa‘da özel olarak belirtilmedikçe KHK ile düzenlenmesi Anayasa‘ya aykırı değildir. Anayasa‘nın 70. maddesine göre, “her Türk kamu hizmetine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada görevin gerektirdiği niteliklerden baĢka hiçbir ayırım gözetilemez”. Maddede Türkiye Cumhuriyeti Devletine vatandaĢlık bağı ile bağlı olan herkesin görevin gerektirdiği nitelikler dıĢında, dil, din, mezhep, renk, siyasi düĢünce, cinsiyet ve benzeri ayırım gözetilmeksizin kamu hizmetlerine girme hakkına sahip bulundukları belirtilmiĢtir. Böylece ―kamu hizmetlerine girme hakkı‖ siyasi hak ve ödevler kapsamında, vatandaĢlık bağına bağlı olarak kullanılabilecek bir hak olarak düzenlenmiĢtir. Düzenlemenin temel hakka iliĢkin niteliği bundan ibarettir. Yoksa, bunun dıĢında kamu görevlerine giriĢ, atanma, görev değiĢikliğine iliĢkin tüm düzenleme ve uygulamaların temel hakkın düzenlenmesi ve 91. madde anlamında yasak alan kapsamında görülmesi yerinde değildir. Anayasa‘nın 91. maddesinin birinci fıkrasında, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kiĢi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasî haklar ve ödevlerin kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceği belirtilmiĢtir. Anayasanın belirtilen bölümlerinde birçok temel hak ve özgürlük düzenlenmiĢ bulunmaktadır. Sözkonusu temel hak ve özgürlüklerin kapsama alanları ve ilgili oldukları hususlar geniĢ bir biçimde yorumlandığında KHK‘lerle yapılacak tüm düzenlemelerin bu hak ve özgürlüklerle bağlantılarının bulunduğu ileri sürülebilecektir. Böyle bir yorumdan hareket edilmesi halinde yasak alan kapsamı oldukça geniĢleyecek ve KHK ile düzenlenebilecek alan kalmayacaktır. Nitekim Anayasa Mahkemesinin, 6.1.1987 günlü, E:1986/15 ve K:1987/1 sayılı kararında, dolaylı biçimde kiĢi hak ve özgürlüklerini ilgilendirmeyecek bir düzenleme düĢünmenin oldukça güç olduğu, bu nedenle de dolaylı bir ilginin varlığına dayanılarak sonuca gitmenin isabetli sayılamayacağı belirtilmiĢtir. Buna göre, yasak alanın kapsamının, temel hak ve özgürlüklerle doğrudan ilgili düzenlemeleri kapsayacak, dolaylı olarak ilgili düzenlemeleri ise kapsam dıĢında bırakacak Ģekilde belirlenmesi gerekir. Anayasa Mahkemesi, 16.5.1989 günlü, E:1989/4 ve K:1989/24 sayılı kararında, 3.11.1988 günlü, 347 sayılı “233 Sayılı Kamu Ġktisadi TeĢebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bir Maddesinde DeğiĢiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname”nin Genel Müdür olarak atanabilmek için, “yükseköğrenim görmüĢ olmak, dört yılı kamuda, altı yılı özel sektörde geçmek Ģartıyla en az on yıl hizmeti bulunmak, kamu hizmeti bulunmayanlarda ise özel sektörde asgari onbeĢ yıl çalıĢmıĢ olmak, Genel müdürlük görevini yerine getirebilecek yetenek, bilgi ve tecrübeye sahip olmak‖ Ģartlarını getiren 1. maddesine yönelik iptal istemini reddetmiĢtir. Anayasa‘nın 91. maddesi kapsamına giren alanlarda düzenleme yapılmıĢ olmasından söz edilebilmesi için 91. maddede belirtilen hak ve alanlarla ilgili doğrudan bir düzenleme yapılmıĢ olması gerekir. Ġptaline karar verilen kurallarda Yetki Kanunu kapsamında ilgili Bakanlığın görev alanına giren konularda çalıĢtırılmak üzere Planlama Uzmanlığı ve Planlama Uzman Yardımcılığı kadroları oluĢturulduğundan, zorunlu olarak bu kadrolara giriĢin koĢulları da düzenlenmiĢtir. Bu nedenle anılan kuralların Anayasa‘nın 91‘inci maddesinde belirtilen yasak alana iliĢkin düzenlemeler içerdiğinden söz etmek mümkün değildir. Belirtilen nedenlerle, itiraz konusu kurallara yönelik iptal isteminin reddine karar verilmesi gerektiği düĢüncesiyle kuralın iptaline yönelik çoğunluk görüĢüne katılmadık. BaĢkanvekili Alparslan ALTAN Üye Recep KÖMÜRCÜ Üye Nuri NECĠPOĞLU Üye Hicabi DURSUN Üye Celal Mümtaz AKINCI Üye Muammer TOPAL KARġIOY GEREKÇESĠ Üye Engin YILDIRIM 1- 27. Maddenin Ġncelenmesi : 3.6.2011 günlü, 641 sayılı Kalkınma Bakanlığının TeĢkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (KHK)‘nin 27. maddesinin ilk fıkrasında, ―Bakanlık, görevleri ile ilgili olarak gerekli gördüğü bilgileri bütün kamu kurum ve kuruluĢlarından ve diğer gerçek ve tüzel kiĢilerden doğrudan istemeye yetkilidir. Kendilerinden bilgi istenen bütün kamu kurum ve kuruluĢları ile diğer gerçek ve tüzel kiĢiler bu bilgileri istenilen süre içinde öncelikle ve zamanında vermekle yükümlüdürler.‖ Ġkinci fıkrasında da ―Bu Ģekilde elde edilen bilgilerden ticari sır niteliğinde olanların gizliliğine uyulur.‖ denilmektedir. Anayasa‘nın 91. maddesinin birinci fıkrasına göre, ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel hakların, kiĢi haklarının ve ödevlerinin KHK‘lerle düzenlenmesi olanaklı değildir. Herkesin, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini ve kendisiyle ilgili kiĢisel verilerin korunmasını isteme haklarının düzenlendiği 20. maddeye Anayasa‘nın ikinci kısmının ikinci bölümünde yer verilmiĢtir. 641 sayılı KHK‘nin dava konusu 27. maddesinde Bakanlığın kiĢisel verilerle ilgili yetkilerine yer verilerek, Anayasa‘nın özel hayata saygı gösterilmesini ve kiĢisel verilerin korunmasını isteme hakkıyla ilgili bir düzenleme yapılmıĢtır. Bu durumun Anayasa‘nın 91. maddesiyle bağdaĢmadığı açıktır. 2- 37. Maddenin (2) ve (3) Numaralı Fıkralarının Ġncelenmesi : 641 sayılı KHK‘nin 37. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ―yabancı uzmanlar da sözleĢmeli olarak istihdam edilebilir‖ (2) numaralı fıkrasında da ―Bu suretle çalıĢtırılacakların sözleĢme usul ve esasları ile ücret miktarı ve her çeĢit ödemeler Bakanlar Kurulunca tespit edilir‖ denilmektedir. Anayasa‘nın 91. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, Yetki Kanununda çıkarılarak KHK‘nin, amacının, kapsamının, ilkelerinin, kullanma süresinin ve süresi içinde birden fazla KHK çıkarılıp çıkarılamayacağının gösterilmesi gerekir. Buna göre, bir KHK‘nin Anayasa‘ya uygun olduğunun kabulü, öncelikle dayandığı yetki yasasının kapsamı içinde bulunmasına bağlıdır. Aksi halde Bakanlar Kurulu kaynağını Anayasa‘dan almayan bir yetki kullanmıĢ olur. 6.4.2011 günlü 6223 sayılı Yetki Yasasının 1. maddesinin (a) fıkrasının (3) numaralı alt bendinin kapsama iliĢkin (b) alt bendinde, yabancı uzman ve sözleĢmeli personel çalıĢtırılmasıyla ilgili olarak Bakanlar Kurulu‘na KHK çıkarma yetkisi verilmemiĢtir. Bu durumda, dayandığı yetki yasasının kapsamı dıĢında kalan dava konusu KHK kuralı, Anayasa‘ya aykırıdır. 3- 43. Maddenin Ġncelenmesi : 641 sayılı KHK‘nin 43. maddesi, atıflar, değiĢtirilen ve yürürlükten kaldırılan hükümlere iliĢkindir. Bakanlar Kurulu‘nun, KHK‘ler konusundaki yetkisi sınırlı olup, yasama yetkisinin devrine yol açacak biçimde Anayasa‘nın 91. maddesinin getiriliĢ amacına aykırı olarak geniĢ bir düzenleme yetkisi kullanmasına olanak bulunmadığından Kural, 2011/113 esas sayılı karardaki karĢıoy gerekçesi doğrultusunda Anayasa‘ya aykırıdır. Açıklanan nedenlerle yukarıda (1), (2) ve (3) numaralı baĢlıklar altında incelenen kuralların Anayasa‘ya aykırı olduğu ve iptali gerektiği düĢüncesiyle çoğunluk görüĢüne katılmıyorum. Üye Fulya KANTARCIOĞLU KARġIOY GEREKÇESĠ 6223 sayılı Yetki Yasası‘na dayanılarak kararlaĢtırılan 641 sayılı (KHK) Kanun Hükmünde Kararnamenin; - 27. maddesinin iptali istenilen (1) ve (2) fıkralarında, Kalkınma Bakanlığının göreviyle ilgili olarak gerekli gördüğü bilgileri gerçek kiĢiler ile diğerlerinden doğrudan istemeye kendilerinden bilgi istenenler ile gerçek kiĢilerin bu bilgileri istenilen sürede öncelikle ve zamanında verme yükümlülüğü getirilmiĢ, ticari sır niteliğindeki bilgilerin gizliliğine uyulacağı öngörülmüĢtür. - 37. maddesinin iptali istenilen (2) ve (3) fıkralarında, Kalkınma Bakanlığının yabancı uzmanları sözleĢmeli olarak istihdam edebileceği hüküm altına alınmıĢ, sözleĢmenin usul ve esasları ile ücret miktarı ve her çeĢit ödemenin Bakanlar Kurulunca tespit edileceği düzenlenmiĢtir. - Anayasa‘nın 91. maddesinde, olağan dönemde çıkarılacak kanun hükmünde kararnameler ile Anayasa‘nın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kiĢi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevlerin düzenlenemeyeceği öngörülmüĢtür. Özel hayatın gizliliğinin korunmasıyla ilgili olarak Anayasa‘nın 20. maddesinin birici fıkrasında “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.”, Üçüncü fıkrasında da “Herkes, kendisiyle ilgili kiĢisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kiĢinin kendisiyle ilgili kiĢisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere eriĢme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. KiĢisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kiĢinin açık rızasıyla iĢlenebilir. KiĢisel verilerin korunmasına iliĢkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.”denilmektedir. 641 sayılı KHK‘nin 27. maddenin iptali istenilen kurallarında, görevle ilgili gerekli görülen her türlü bilginin gerçek kiĢilerden doğrudan istenebileceği, onlarında bu bilgileri istenilen sürede öncelikle ve zamanında vermekle yükümlü oldukları öngörülmektedir. Söz konusu kurallarda her hangi bir sınırlamaya yer verilmediği için istenilen bilgilerin özel hayatın gizliliğinin korunmasıyla ilgili kiĢisel verileri de kapsayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Özel hayatın gizliliğinin korunmasına iliĢkin kural, Anayasa‘nın ikinci kısım birinci bölümünde düzenlenen temel haklar ve ödevler içinde yer almaktadır. Buna göre, 641 sayılı KHK‘nin 27. maddesi Anayasa ile olağan dönemde çıkarılacak kanun hükmünde kararnameler için yasaklanan alanı düzenlemekte ve bu haliyle Anayasa‘nın 91. maddesine aykırılık oluĢturmaktadır. - 641 sayılı KHK‘nin dayanağı olan 6.4.2011 günlü, 6223 sayılı ―Yetki Yasası‖, kamu hizmetlerinin bakanlıklar arasındaki dağılımının yeniden belirlenerek, bu hizmetlerin düzenli, süratli, etkin, verimli ve ekonomik bir Ģekilde yürütülmesinin; atanma, nakil, görevlendirilme, seçilme, terfi, yükselme, görevden alınma ve emekliye sevk edilme konularında düzenlemeler yapılmak suretiyle de kamu kurum ve kuruluĢlarında istihdam edilen memur, iĢçi, sözleĢmeli personel ile diğer kamu görevlilerinin çalıĢmalarında etkinliklerinin artırılmasının sağlanması için, Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname (KHK) çıkarma yetkisi verilmektedir. 641 sayılı KHK‘nin 37. iptali istenilen (2) ve (3) fıkralarında, Kalkınma Bakanlığının yabancı uzmanları sözleĢmeli olarak istihdam edebileceği ve ücret miktarı ile her türlü ödemenin Bakanlar Kurulunca tespit edileceği düzenlenmektedir. 6223 sayılı ―Yetki Yasası‖ ile kamu hizmetlerinin düzenli, süratli, etkin, verimli ve ekonomik bir Ģekilde yürütülmesi için sadece atanma, nakil, görevlendirilme, seçilme, terfi, yükselme, görevden alınma ve emekliye sevk edilme konularında düzenlemeler yapılmak suretiyle ve yine sadece istihdam edilen memur, iĢçi, sözleĢmeli personel ile diğer kamu görevlilerinin çalıĢmalarında etkinliklerinin artırılmasını sağlamak için Bakanlar Kuruluna KHK çıkarma yetkisi verildiği, yabancı uzmanların sözleĢmeli olarak istihdam edebilecekleri ve onlara verilecek ücret miktarı ile her türlü ödeme konularında Bakanlar Kuruluna KHK çıkarma yetkisinin verilmediği, dolayısıyla 641 sayılı KHK‘nin 37. maddesinin (2) ve (3) fıkralarının 6223 sayılı ―Yetki Yasası‖nın kapsamı dıĢındaki alanı düzenledikleri, böylece kaynağını Anayasa‘dan almayan bir Devlet yetkisinin Bakanlar Kurulunca kullanılarak düzenlemenin gerçekleĢtirildiği anlaĢılmaktadır. Buna göre, 641 sayılı KHK‘nin 37. maddesinin (2) ve (3) fıkraları Anayasa‘nın 6. maddesine aykırılık oluĢturmaktadır. Açıklanan nedenlerle kuralların iptali gerektiğinden, redde iliĢkin çoğunluk görüĢüne katılmadım. Üye Mehmet ERTEN DEĞĠġĠK GEREKÇE 6.4.2011 günlü, 6223 sayılı Yetki Kanunu‘nun 1. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi ―Kamu kurum ve kuruluĢlarında istihdam edilen memurlar, iĢçiler, sözleĢmeli personel ile diğer kamu görevlilerinin çalıĢmalarında etkinliği arttırmak üzere, bunların atanma, nakil, görevlendirme, seçilme, terfi, yükselme, görevden alınma ve emekliye sevk edilme usul ve esaslarına‖ iliĢkin konularda düzenlemelerde bulunmak üzere, Bakanlar Kurulu‘na Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi verilmektedir. 641 sayılı KHK‘nin iptali istenen 38. maddesi memuriyet statüsüne alınmaya iliĢkin bir düzenleme niteliğindedir. Oysa, yukarıda ifade edildiği üzere, 6223 sayılı Yetki Kanunu‘nun belirtilen hükmü salt ―istihdam edilen‖ kamu görevlileri bakımından bir düzenleme yapılabilmesi konusunda yetki vermektedir. Diğer bir deyiĢle, iptali istenen düzenleme Yetki Kanunu kapsamı dıĢında kalmakta ve bu mahiyeti itibariyle de Anayasa‘nın 91. maddesine aykırı düĢmektedir. Açıklanan nedenle, anılan maddenin iptaline bu gerekçeyle katılıyoruz. Üye Serdar ÖZGÜLDÜR Üye Burhan ÜSTÜN KARġIOY YAZISI I- Kanun Hükmünde Kararname‟nin 37. maddesinin (2) ve (3) Numaralı Fıkraları: Maddenin (2) numaralı fıkrasında yabancı uzmanların da sözleĢmeli olarak Bakanlıkta istihdam edilebileceği, (3) numaralı fıkrasında sözleĢmeli olarak çalıĢtırılacakların sözleĢme usul ve esasları ile ücret miktarı ve her çeĢit ödemelerin Bakanlar Kurulunca tespit edileceği öngörülmüĢtür. Anayasa‘nın 91. maddesine göre Kanun Hükmünde Kararnamelerin amaç ve kapsamının yetki kanununda belirtilmesi zorunludur. Kurallarda yer alan düzenlemeler 6223 sayılı Yetki Kanunu‘nda belirtilen hususlar arasında olmadığından, Anayasa‘nın 91. maddesine aykırılık nedeniyle iptalleri gerekir. II- Kanun Hükmünde Kararname‟nin 27. Maddesi: Ġptali istenen maddenin (1) numaralı fıkrasında Bakanlığın, görevleri ile ilgili olarak gerekli gördüğü bilgileri bütün kamu kurum ve kuruluĢlarından ve diğer gerçek ve tüzel kiĢilerden doğrudan istemeye yetkili olduğu, kendilerinden bilgi istenen bütün kamu kurum ve kuruluĢları ile gerçek ve tüzel kiĢilerin bu bilgileri istenilen süre içinde öncelikle ve zamanında vermekle yükümlü oldukları belirtilmiĢ; (2) numaralı fıkrasında bu Ģekilde elde edilen bilgilerden ticari sır niteliğinde olanların gizliliğine uyulacağı öngörülmüĢtür. Kurallar, kiĢilerin özel yaĢamına iliĢkin bilgilerin Bakanlıkça talep edilebilmesini olanaklı kılmaktadır. Anayasa‘nın 20. maddesinde özel hayatın gizliliği ilkesi düzenlenmiĢ, özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkının hangi nedenlerle sınırlandırılabileceği maddede belirtilmiĢtir. Madde, Anayasa‘nın Ġkinci Kısmının Ġkinci Bölümünde yer almaktadır. Anayasa‘nın 91. maddesinde, Anayasa‘nın Ġkinci Kısmının Ġkinci Bölümünde yer alan temel hakların kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenmesi yasaklanmıĢtır. Bu nedenle, kiĢisel bilgilerin Ġdarenin talebi üzerine verilmesi mecburiyetini getiren bir düzenleme, kanun hükmünde kararname konusu olamaz. Kuralın Anayasa‘nın 91. maddesine aykırılık nedeniyle iptali gerekir. Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT [R.G. 22 Kasım 2013 – 28829] —— • —— Anayasa Mahkemesi BaĢkanlığından: Esas Sayısı : 2013/22 Karar Sayısı : 2013/73 Karar Günü : 6.6.2013 ĠTĠRAZ YOLUNA BAġVURAN : DanıĢtay Onuncu Dairesi ĠTĠRAZIN KONUSU : 29.6.2001 günlü, 4706 sayılı Hazineye Ait TaĢınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda DeğiĢiklik Yapılması Hakkında Kanun‘a, 24.7.2008 günlü, 5793 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde DeğiĢiklik Yapılmasına Dair Kanun‘un 29. maddesiyle eklenen geçici 8. maddenin Anayasa‘nın 2., 10. ve 48. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi istemidir. I- OLAY Davacı Ģirketin, yap-iĢlet-devret modeli ile inĢa ettiği yat limanının sözleĢmeyle belirlenen 25 yıllık iĢletme süresinin, 4706 sayılı Kanun‘un geçici 8. maddesi uyarınca hakkın baĢlangıç tarihinden itibaren 49 yıla uzatılması istemiyle yaptığı baĢvurunun reddine iliĢkin iĢlemin iptaline karar verilmesi ve itiraz konusu kuralın Anayasa‘ya aykırı olduğu ileri sürülerek iptali için Anayasa Mahkemesine baĢvurulması talebiyle açtığı davanın reddedilmesi üzerine, davanın temyiz incelemesini yapan ve itiraz konusu kuralın Anayasa‘ya aykırılığı iddiasını ciddi bulan DanıĢtay Onuncu Dairesi, iptali için baĢvurmuĢtur. II- ĠTĠRAZIN GEREKÇESĠ BaĢvuru kararının gerekçe bölümü Ģöyledir: “...Turizm ve Ticaret A.ġ. vekilleri Av… ve Av… tarafından; müvekkilleri olan Ģirketin 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-ĠĢlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun kapsamında Bodrum-Turgutreis‟de inĢa ettiği marinanın (yat limanı) sözleĢme ile belirlenen 25 yıllık iĢletme süresinin, 6.8.2008 tarih, 26959 sayılı Resmi Gazete‟de yayımlanan 5793 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde DeğiĢiklik Yapılmasına Dair Kanun‟un 29. maddesi ile 4706 sayılı Hazineye Ait TaĢınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda DeğiĢiklik Yapılması Hakkında Kanun‟a eklenen Geçici 8. maddesi uyarınca, hakkın baĢlangıç tarihinden itibaren 49 yıla kadar uzatılması istemiyle yaptığı baĢvurunun, davacının 5793 sayılı Yasanın Geçici 8. madde kapsamında olmadığı belirtilerek reddi yolunda tesis edilen 11.11.2008 tarih ve 22379 sayılı iĢlemin iptali istemiyle UlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanlığına karĢı açılan davanın reddi yolunda verilen Muğla 1. Ġdare Mahkemesinin 11.5.2010 tarih ve E:2009/833, K:2010/1153 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istemi üzerine oluĢturulan dosya, öncelikle dava konusu iĢlemin dayanağı olan 6.8.2008 tarih ve 26959 sayılı Resmi Gazete‟de yayımlanan 5793 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde DeğiĢiklik Yapılmasına Dair Kanun‟un 29. maddesiyle 4706 sayılı Hazineye Ait TaĢınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda DeğiĢiklik Yapılması Hakkında Kanun‟a eklenen Geçici 8. maddenin Anayasa‟ya uygun olup olmadığı yönünden incelendi, gereği görüĢüldü: Dava konusu iĢlemin dayanağı olan 4706 sayılı Hazineye Ait TaĢınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda DeğiĢiklik Yapılması Hakkında Kanun‟un, 5793 sayılı Kanun‟un 29. maddesi ile eklenen Geçici 8. maddesinde, “Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taĢınmazlar ile kıyı kenar çizgisinin deniz yönünde (kıyıda) bulunan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler ve deniz, göl ve akarsularda doldurma veya kurutma yoluyla elde edilen alanlar üzerinde, tersane, yat limanı, kurvaziyer limanı, dolfen, iskele, dolgu, rıhtım, boru hattı, Ģamandıra, platform ve benzeri kıyı yapıları yapılmak amacıyla, özel düzenlemeler hariç olmak üzere lehlerine kırk dokuz yıldan az süreli olarak irtifak hakkı tesis edilen veya kullanma izni verilen yatırımcılar tarafından; bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç dört ay içinde baĢvuruda bulunulması ve sözleĢmeden doğan mali yükümlülüklerin yerine getirilmesi, irtifak hakkından veya kullanma izninden dolayı Bakanlık aleyhine açılmıĢ davalar var ise bu davalardan tüm yargılama giderleri üstlenilerek kayıtsız ve Ģartsız feragat edilmesi ve rayiç bedel esas alınarak tespit edilecek irtifak hakkı veya kullanma izni bedeli üzerinden yeni sözleĢme düzenlenmesi Ģartıyla, irtifak hakkı ve kullanma izni sözleĢmelerinin süresi hakkın baĢlangıç tarihinden itibaren kırk dokuz yıl olarak değiĢtirilir.” kuralı yer almıĢtır. Geçici 8. madde ile Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler ile Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taĢınmazların üzerindeki kıyı yapısı inĢa edebilmek için, ilgili idare ile 49 yıldan az süreyle yapılan irtifak hakkı ile kullanma izni sözleĢmelerinin süresinin, özel düzenlemeler hariç olmak üzere maddede öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmesi Ģartıyla hakkın baĢlangıç tarihinden itibaren 49 yıl olarak değiĢtirilmesine olanak tanınmıĢtır. 3621 sayılı Kıyı Kanunu‟nun 5. maddesinde; kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu; 6. maddesinde ise kıyıda; uygulama imar planı kararı ile iskele, liman, barınak, yanaĢma yeri, rıhtım, dalgakıran, köprü, menfez, istinat duvarı, fener, çekek yeri, kayıkhane, tuzla, dalyan, tasfiye ve pompaj istasyonları gibi, kıyının kamu yararına kullanımı ve kıyıyı korumak amacına yönelik altyapı ve tesislerin yapılabileceği kurala bağlanmıĢtır. Kıyı yapıları inĢası konusu, baĢta 3621 sayılı Kıyı Kanunu olmak üzere konuyla ilgili pek çok yasada düzenlenmiĢtir. 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-ĠĢlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ve 2886 sayılı Devlet Ġhale Kanunu‟nun 74. maddesine de dayanılarak çıkarılan Hazine TaĢınmazlarının Ġdaresi Hakkında Yönetmeliğin 82. maddesi de kıyı yapılarına iliĢkindir. 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-ĠĢlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun‟un 7. maddesinde, “Yapılacak sözleĢmelerde sermaye Ģirketinin veya yabancı Ģirketin yapım ve iĢletmesini üstleneceği yatırım ve hizmetin süresinin belirlenmesinde yatırım bedelinin (elde edilecek kar dahil) ve yatırım için sağlanan kredilerin geri ödeme süresi ile projenin mahiyeti, sermayenin miktarı ve iĢletme esasları dikkate alınır. SözleĢmelerin süresi 49 yıldan fazla olamaz.” kuralı yer almıĢtır. 2886 sayılı Devlet Ġhale Kanunu‟nun 74. maddesine ve 4706 sayılı Hazineye Ait TaĢınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda DeğiĢiklik Yapılması Hakkında Kanun ile 178 sayılı Maliye Bakanlığının TeĢkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname‟nin 13. maddesine dayanılarak hazırlanan Hazine TaĢınmazlarının Ġdaresi Hakkında Yönetmeliğin “Kıyı yapıları” baĢlıklı 82. maddesinde; “3621 sayılı Kıyı Kanunu ve Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğe uygun olarak kullanılmak ve ilgili kuruluĢlardan izin alınmak suretiyle; kıyıda deniz turizmi tesisleri, tersane, liman, barınak, iskele, yanaĢma yeri, rıhtım ve benzeri türde tesis yapan yatırımcılara azami kırk dokuz yıla kadar kullanma izni verilebilir. Kullanma izni verilmesi ve bedelinin takdiri, alınacak hasılat payları, sözleĢmenin sona ermesinde ve diğer hususlarda Yönetmeliğin ilgili hükümleri uygulanır.” kuralı yer almıĢtır. Yukarıda aktarılan ve halen yürürlükte bulunan mevzuata göre, 3996 sayılı Kanun veya 2886 sayılı Kanun ve ilgili Yönetmelik kapsamında liman ve benzeri kıyı yapılarını inĢa edecek yatırımcılar arasında herhangi bir ayrım yapılmamıĢtır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerde ve Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taĢınmazlarda liman inĢa edebilmek için, ayrım yapılmaksızın her yatırımcı ile ilgili idare arasında yatırımın bedeli, projenin mahiyeti, sermaye miktarı ile kamu yararı ve hizmet gerekleri idarece değerlendirilmek suretiyle azami 49 yıla kadar kullanma izni veya irtifak hakkı sözleĢmesi yapılmaktadır. 5793 sayılı Kanun‟un 29. maddesiyle 4706 sayılı Kanun‟a eklenen Geçici 8. maddede, kıyı yapılarının yapımına iliĢkin mevzuatta bir değiĢiklik veya maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren inĢa edilecek kıyı yapıları ile ilgili olarak bir düzenleme yapılmamasına karĢın, özel düzenlemelerin hariç tutulduğu belirtilerek sadece bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce kıyı yapıları inĢa edilmesi amacıyla lehlerine irtifak hakkı tesis edilmiĢ veya kullanma izni verilmiĢ yatırımcıların bir bölümünün sözleĢme süreleri 49 yıla kadar uzatılmaktadır. 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-ĠĢlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun kapsamında yat limanı inĢa edip 25 yıllık iĢletme hakkı sahibi olan davacı Ģirketin, sözleĢme süresinin uzatılması isteminin yetkili UlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanlığınca reddi yolunda tesis edilen iĢlemin iptali istemiyle açılmıĢ bulunan bu davada, 4706 sayılı Kanun‟a eklenen Geçici 8. madde uygulanacak kural niteliğini taĢımaktadır. Her ne kadar davacı, 4706 sayılı Kanun‟a eklenen Geçici 8. maddenin “özel düzenlemeler hariç olmak üzere” ibaresinin Anayasa‟ya aykırılığını öne sürmekte ise de, Kurulumuzca, maddenin tamamının Anayasa‟ya aykırılığının irdelenmesi gerektiği sonucuna ulaĢılmıĢtır. Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler ve Hazinenin özel mülkiyetindeki taĢınmazlar üzerinde kıyı yapıları inĢa eden yatırımcıların bir bölümüne dört ay içinde baĢvurup rayiç bedeli ödenmek suretiyle idare ile yapılan irtifak hakkı veya kullanma izni sözleĢmelerinin, ilgili idarenin değerlendirmesi ve onayı aranmaksızın yeni sözleĢme yapılmak suretiyle irtifak hakkı ve kullanma izni sözleĢmelerinin süresini 49 yıla kadar uzatma olanağı sağlayan anılan yasa kuralının Anayasa‟ya uygunluğunun; yasama organının idareyle yatırımcı arasındaki sözleĢmenin süresini yasal düzenlemeyle idareye değerlendirme ve takdir yetkisi tanımadan değiĢtirip değiĢtiremeyeceği; getirilen yasa kuralının açık ve belirgin olup olmadığı, aynı tür kıyı yapılarını benzer Ģekilde inĢa eden yatırımcılar arasında eĢitliğin zedelenip zedelenmediği ve yasaların genelliği ilkesi yönünden irdelenmesi gerekmektedir. I- Yasama organının idareyle yatırımcı arasındaki sözleĢmenin süresini yasal düzenlemeyle idareye değerlendirme ve takdir yetkisi tanımadan değiĢtirip değiĢtiremeyeceği yönünden yasa kuralının incelenmesi; Anayasa‟nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve iĢlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliĢtirerek sürdüren, Anayasa‟ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir. Kanunların kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir. Anayasa‟nın 7. maddesine göre, yasama organı Anayasal sınırlar içinde kalmak kaydıyla, herhangi bir alanı düzenleme yetkisine sahip bulunmaktadır. Yasa koyucunun hukuki düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini, anayasal sınırlar içinde kalmak kaydıyla adalet, hakkaniyet, kamu hizmetinin gereklerine uygunluk ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir. Yasa koyucu bu yetkiyi kullanırken, Anayasa‟nın ilgili diğer kurallarına da uymak zorundadır. Ekonomik olayların niteliği, geliĢen Ģart ve durumlara göre sık sık değiĢik önlemler alma, bunları kaldırma ve süratli biçimde hareket etme zorunluluğu, yasama organının yapısı ve iĢleyiĢ biçimi gibi hususlar, yasama organının yürütme organını yetkilendirmesini gerekli kılabilir. Bu gibi durumlarda yasama organı, temel kuralları saptadıktan sonra, uzmanlık ve idare tekniğine iliĢkin hususları yürütmeye bırakabilir. Yine yasama organının bir alanı düzenlerken halen yürürlükte bulunan yasal düzenlemelere göre oluĢturulan hukuksal durumların varlığını, daha önce düzenlenmiĢ ve tarafların özgür iradeleri sonucunda belli koĢullara bağlanmıĢ olan sözleĢmelerin ne zaman ve ne Ģekilde sona ereceği, sözleĢme süresinin uzatılıp uzatılmayacağı gibi konuların sözleĢmenin taraflarınca karar verilebilecek hususlar olduğunu da göz önünde bulundurması gerekmektedir. Anayasanın 48. maddesiyle koruma altına alınan sözleĢme özgürlüğü, sözleĢme yapma serbestisi yanında, yapılan sözleĢmelere dıĢarıdan müdahale yasağını da içermektedir. Kuvvetler ayrılığı esasını benimseyen Anayasa‟da, yasama, yürütme ve yargı erklerinin görev ve yetkileri belirtilirken, bu erklerin sınırları da çizilmiĢtir. Anayasa‟da sert bir kuvvetler ayrılığı sistemi öngörülmemiĢ, bu ayrımın, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir iĢbölümü ve iĢbirliğine dayandığı kabul edilmiĢtir. Anayasa, erkler arasında bir uyum ve iĢbirliği esasına dayansa da kural olarak, bunlardan birinin haklı ve makul bir sebep ortaya konulmadan diğerinin görev alanına girecek bir tasarrufta bulunmasına izin vermemiĢtir. Halen yürürlükte bulunan mevzuat çerçevesinde Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler ile Hazinenin özel mülkiyetindeki yerlerde kıyı yapısı inĢası; yetkili idare tarafından kıyı yapısının yeri, niteliği konusunda değerlendirme yapılıp, inĢa edilecek kıyı yapısının kamu yararına uygun görülmesi Ģartına bağlıdır. ĠnĢa edilecek kıyı yapısının yerini ve niteliğini belirleyen idare, yatırımcının durumunu da değerlendirmek suretiyle irtifak hakkı veya kullanma izni süresini 49 yılı aĢmamak Ģartıyla belirlemektedir. Yasama organının idare alanına iliĢkin yasal düzenlemeler yapabileceği; yasal düzenlemelerle daha önce idarece tesis edilen iĢlemleri ve bu iĢlemlerle ortaya çıkan hukuki sonuçları da kural olarak değiĢtirip kaldırılabileceği konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak idarenin, değerlendirme ve takdir yetkisini kullanarak tesis ettiği iĢlemlerin, yapılacak yasal düzenlemelerle idareye mevcut durumu kamu yararı ve hizmet gerekleri yönünden değerlendirme olanağı tanınmadan kaldırılması Anayasa‟yla belirlenen idari rejimle bağdaĢmamaktadır. Yukarıda yapılan açıklama ıĢığında, 5793 sayılı Kanun‟un 29. maddesiyle 4706 sayılı Kanun‟a eklenen Geçici 8. madde hükmü irdelendiğinde; Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taĢınmazlarda veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerde 3996 sayılı veya 2886 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat kapsamında yat limanı ve benzeri kıyı yapıları inĢa eden ve irtifak hakkı ve kullanma izni sözleĢmeleri devam eden yatırımcıların, mevcut sözleĢmelerinin süresinin uzatılıp uzatılmayacağı noktasında, bütün eylem ve iĢlemlerinde kamu yararını ve hizmet gereklerini göz önünde tutmak zorunda olan idareye, haklı ve makul bir neden ortaya konulmadan, değerlendirme ve takdir yetkisi tanımayan yasa kuralının, Anayasa‟da öngörülen kuvvetler ayrılığı ilkesine ve sözleĢme özgürlüğüne aykırı olduğu sonucuna ulaĢılmaktadır II- Yasa kuralının açık ve belirgin olup olmadığı yönünden incelenmesi; KiĢilere hukuk güvenliğinin sağlanması, Anayasa‟nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devletinin ön koĢullarındandır. Hukuk devleti, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve iĢlemlerinde Devlete güven duyabilmesini, Devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerektirir. Hukuk güvenliğinin sağlanması, bu doğrultuda yasaların geleceğe yönelik öngörülebilir belirlemeler yapılabilmesine olanak verecek kurallar içermesini gerekli kılar. Hukuk devletinin hukuk güvenliği ilkesi belirliliği de gerektirir. Belirlilik ilkesi, hak ve yükümlülüğün hem kiĢiler hem de idare yönünden belli ve kesin olmasını, yasa kuralının, ilgili kiĢilerin mevcut Ģartlar altında belirli bir iĢlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini mümkün kılacak, tereddüde yer vermeyecek Ģekilde açık, net, anlaĢılır, uygulanabilir, nesnel, makul bir düzeyde öngörülebilecek ve keyfi uygulamalara yol açmayacak biçimde belirlenmiĢ olmasını gerektirir. 5793 sayılı Kanun‟un 29. maddesiyle 4706 sayılı Kanun‟a eklenen Geçici 8. maddesinde; kıyı yapıları ile ilgili olarak özel düzenlemeler hariç olmak üzere lehlerine kırk dokuz yıldan az süreli olarak irtifak hakkı tesis edilen veya kullanma izni verilen yatırımcıların, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç dört ay içinde baĢvurmaları ve belli yükümlülükleri yerine getirmeleri Ģartıyla irtifak hakkı veya kullanma izni sürelerinin 49 yıla çıkarılması öngörülmüĢtür. Maddede, özel düzenlemelerle neyin kastedildiği ve özel düzenleme kapsamında yapılan kıyı yapılarına iliĢkin sözleĢmelerin neden hariç tutulduğuna iliĢkin bir açıklık ve belirlilik bulunmamaktadır. Her ne kadar maddenin gerekçesinde “Hazinenin özel mülkiyetindeki taĢınmazlar ile kıyı kenar çizgisinin deniz yönünde (kıyıda) bulunan Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler ve deniz, göl ve akarsularda doldurma veya kurutma yoluyla elde edilen alanlar üzerinde tersane, yat limanı, kurvaziyer limanı, dolfen, iskele, dolgu, rıhtım, boru hattı, Ģamandıra, platform ve benzeri kıyı yapıları yapılmak amacıyla lehlerine kırk dokuz yıldan az süreli olarak irtifak hakkı tesis edilen veya kullanma izni verilen yatırımcılar tarafından; 4046 sayılı ÖzelleĢtirme Uygulamaları Hakkında Kanun, 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-ĠĢlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu gibi özel düzenlemeler gereği yapılan iĢlemler hariç olmak üzere,” denilmekte ise de; “gibi” sözcüğü ile sayılanlar dıĢındaki özel düzenlemelerin de hariç tutulduğu ve böylece özel düzenlemelerin kapsamının sınırlı olmadığı anlaĢılmakta, bu haliyle özel düzenleme ifadesinin anlam ve kapsamında açıklık ve belirlilik bulunmamaktadır. Nitekim, maddenin uygulanmasını göstermek üzere çıkarılan ve 14.10.2008 tarih ve 27024 sayılı Resmi Gazete‟de yayımlanan 319 sıra no.lu Milli Emlak Tebliğinde, özel düzenlemeler kapsamına 2634 sayılı Turizmi TeĢvik Kanunu ilave edilmiĢ ve devamında aynen yasa maddesinde olduğu gibi özel düzenlemeler gereği yapılan iĢlemler hariç denilmek suretiyle yasadaki mevcut belirsizlikler devam ettirilmiĢtir. Yasa maddesinin açık ve belirgin olmaması, bu maddenin uygulanmasını göstermek üzere çıkarılan tebliğe de aynı sorunların yansımasına sebep olmuĢtur. Anılan Yasa kuralının, açık ve belirli olmaması yönünden hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu sonucuna ulaĢılmaktadır. III- Yasa maddesinin, aynı tür kıyı yapılarını benzer Ģekilde inĢa edenler arasında eĢitliği zedeleyip zedelemediği ve yasaların genelliği ilkesi yönünden irdelenmesi; Anayasa‟nın 10. maddesinde yer alan eĢitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil, hukuksal eĢitlik öngörülmüĢtür. EĢitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kiĢilerin yasalar karĢısında aynı iĢleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kiĢi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karĢısında eĢitliğin ihlali yasaklanmıĢtır. Yasa önünde eĢitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Kimi kiĢilerin haklı, makul ve anlaĢılabilir bir neden bulunması koĢulu ile değiĢik kurallara bağlı tutulmaları eĢitlik ilkesine aykırılık oluĢturmaz. Anayasa Mahkemesinin birçok kararında da vurgulandığı gibi, aynı hukuki durumda bulunanlardan bazıları için farklı kurallar konulmasını haklı gösterecek nedenlerin bulunması ve bunların anlaĢılabilir, amaçla ilgili, makul ve adil olmaları gerekir. Bunun yanında yasa koyucunun aynı konuda yapmıĢ olduğu düzenlemelerin de birbiri ile çeliĢmemesi gerekir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa‟da öngörülen eĢitlik ilkesi zedelenmez. Kıyı yapıları ister yasa koyucunun tabiri ile özel düzenlemeler kapsamında yapılmıĢ olsun, ister 2886 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat hükümlerine göre yapılmıĢ olsun, kıyı yapısının yapılacağı yer Devletin hüküm ve tasarrufu altında ise yatırımcı ile ilgili idare arasında kullanma izni sözleĢmesi; Hazinenin özel mülkiyetinde ise irtifak hakkı sözleĢmesi yapılmaktadır. Bu sözleĢmelerin yapılması aĢamasında bütün yatırımcılar aynı kurallara tabi tutulmakta; ayrım yapılmaksızın her bir yatırımcı ile ilgili idare arasında yatırımın bedeli, projenin mahiyeti, sermaye miktarı ile kamu yararı ve hizmet gerekleri idarece değerlendirilmek suretiyle azami 49 yıla kadar kullanma izni veya irtifak hakkı sözleĢmesi imzalanmaktadır. Kıyı yapılarını inĢa eden yatırımcılar arasında ilgili mevzuatta herhangi bir ayrım yapılmamıĢ olmasına ve yasa kuralında haklı, makul, anlaĢılabilir, uygulanabilir, belirgin, açık ve somut bir neden gösterilmemesine karĢın, “özel düzenlemeler” gibi açık ve belirgin olmayan bir sebebe dayanılarak kıyı yapıları inĢa eden yatırımcıların bir bölümünün sözleĢmelerinin uzatılmamasının, Anayasa‟nın eĢitlik ilkesine aykırı olduğu sonucuna ulaĢılmaktadır. Yasaların ve yasalarla getirilen kuralların genel olması, hukuk devleti ve yasa önünde eĢitlik ilkelerinin bir sonucudur. Yasanın genelliğinden anlaĢılan, belli bir kiĢiyi hedef almayan, özel, aktüel, geçici bir durumu gözetmeyen, önceden saptanıp, soyut biçimde herkese uygulanabilecek kurallar içermesidir. Buna göre, yasa kurallarının her Ģeyden önce genel nitelikte olması, herkes için objektif hukuki durumlar yaratması ve aynı hukuki durumda bulunan kiĢilere ayırım gözetilmeksizin uygulanabilir olması gerekir. 5793 sayılı Kanun‟un 29. maddesiyle 4706 sayılı Kanun‟a eklenen Geçici 8. maddesiyle getirilen ve kıyı yapılarının yapımına iliĢkin mevzuatta bir değiĢiklik veya maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren inĢa edilecek kıyı yapıları ile ilgili olarak bir hüküm bulunmamasına karĢın, özel düzenlemelerin hariç tutulduğu belirtilerek sadece bu maddenin yürürlüğe girmesinden önce kıyı yapıları inĢa eden yatırımcıların sözleĢme sürelerinin 49 yıla kadar uzatılmasına olanak sağlayan 4706 sayılı Kanun‟un Geçici 8. maddesinin, yasaların genel ve objektif olması gerektiği yönündeki hukuk devleti ilkesine de aykırı olduğu sonucuna ulaĢılmıĢtır. IV- SONUÇ ve ĠSTEM Açıklanan nedenlerle ve bir davaya bakmakta olan mahkemenin, o dava sebebiyle uygulanacak yasa kuralının Anayasa‟ya aykırı olduğu kanısına götüren görüĢünü açıklayan kararı ile Anayasa Mahkemesine baĢvurulması gerektiğini düzenleyen 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin KuruluĢu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun‟un 40. maddesinin 1. fıkrası gereğince, yukarıda açıklanan gerekçelerle; 5793 sayılı Kanun‟un 29. maddesiyle 4706 sayılı Kanun‟a eklenen Geçici 8. maddenin, Anayasa‟nın 2., 10. ve 48. maddelerine aykırı olduğu kanısına ulaĢılması nedeniyle Anayasa Mahkemesine baĢvurulmasına; dosyada bulunan belgelerin onaylı bir örneğinin Anayasa Mahkemesi BaĢkanlığına gönderilmesine 3.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” III- YASA METĠNLERĠ A- Ġtiraz Konusu Yasa Kuralı 4706 sayılı Kanun‘a 5793 sayılı Kanun‘un 29. maddesiyle eklenen itiraz konusu geçici 8. madde Ģöyledir: “Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taĢınmazlar ile kıyı kenar çizgisinin deniz yönünde (kıyıda) bulunan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler ve deniz, göl ve akarsularda doldurma veya kurutma yoluyla elde edilen alanlar üzerinde, tersane, yat limanı, kurvaziyer limanı, dolfen, iskele, dolgu, rıhtım, boru hattı, Ģamandıra, platform ve benzeri kıyı yapıları yapılmak amacıyla, özel düzenlemeler hariç olmak üzere lehlerine kırkdokuz yıldan az süreli olarak irtifak hakkı tesis edilen veya kullanma izni verilen yatırımcılar tarafından; bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç dört ay içinde baĢvuruda bulunulması ve sözleĢmeden doğan mali yükümlülüklerin yerine getirilmesi, irtifak hakkından veya kullanma izninden dolayı Bakanlık aleyhine açılmıĢ davalar var ise bu davalardan tüm yargılama giderleri üstlenilerek kayıtsız ve Ģartsız feragat edilmesi ve rayiç bedel esas alınarak tespit edilecek irtifak hakkı veya kullanma izni bedeli üzerinden yeni sözleĢme düzenlenmesi Ģartıyla, irtifak hakkı ve kullanma izni sözleĢmelerinin süresi hakkın baĢlangıç tarihinden itibaren kırkdokuz yıl olarak değiĢtirilir.” B- Dayanılan Anayasa Kuralları BaĢvuru kararında, Anayasa‘nın 2., 10. ve 48. maddelerine dayanılmıĢtır. IV- ĠLK ĠNCELEME Anayasa Mahkemesi Ġçtüzüğü hükümleri uyarınca HaĢim KILIÇ, Serruh KALELĠ, Alparslan ALTAN, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAġ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECĠPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL ve Zühtü ARSLAN‘ın katılımlarıyla 28.2.2013 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle uygulanacak kural sorunu görüĢülmüĢtür. Anayasa‘nın 152. ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin KuruluĢu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun‘un 40. maddesine göre, mahkemeler, bakmakta oldukları davalarda uygulayacakları kanun ya da kanun hükmünde kararname kurallarını Anayasa‘ya aykırı görürler veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık savının ciddi olduğu kanısına varırlarsa, o hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine baĢvurmaya yetkilidirler. Ancak, bu kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine baĢvurabilmesi için elinde yöntemince açılmıĢ ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması ve iptali istenen kuralların da o davada uygulanacak olması gerekmektedir. Uygulanacak yasa kuralları, davanın değiĢik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır. Ġtiraz yoluna baĢvuran Mahkeme, 4706 sayılı Kanun‘a 5793 sayılı Kanun‘un 29. maddesiyle eklenen geçici 8. maddenin tamamının iptalini istemiĢtir. BaĢvuran Mahkemenin bakmakta olduğu dava, yap-iĢlet-devret modeli ile yat limanı inĢa eden Ģirketin, inĢa ettiği yat limanının sözleĢme ile belirlenen 25 yıllık iĢletme süresinin, 4706 sayılı Kanun‘un geçici 8. maddesi uyarınca hakkın baĢlangıç tarihinden itibaren 49 yıla uzatılması istemiyle yaptığı baĢvurunun reddine dair iĢleme iliĢkindir. Davacı, baĢvurusunun reddine iliĢkin iĢlemin iptal edilmesini 4706 sayılı Kanun‘a eklenen geçici 8. maddenin “…özel düzenlemeler hariç olmak üzere…” ibaresi yönünden talep etmiĢtir. Diğer bir ifadeyle davacının, geçici 8. maddenin belirtilen ibare dıĢında kalan bölümü ile ilgili bir talebi bulunmamaktadır. Dolayısıyla, geçici 8. maddenin bu ibare dıĢında kalan bölümü baĢvuruda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanacak kural niteliğinde değildir. Açıklanan nedenlerle; A- 29.6.2001 günlü, 4706 sayılı Hazineye Ait TaĢınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda DeğiĢiklik Yapılması Hakkında Kanun‘a, 24.7.2008 günlü, 5793 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde DeğiĢiklik Yapılmasına Dair Kanun‘un 29. maddesiyle eklenen geçici 8. maddenin “…özel düzenlemeler hariç olmak üzere…” ibaresi dıĢında kalan bölümünün, itiraz baĢvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma olanağı bulunmadığından, bu bölüme iliĢkin baĢvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDĠNE, B- 4706 sayılı Kanun‘a, 5793 sayılı Kanun‘un 29. maddesiyle eklenen geçici 8. maddede yer alan “…özel düzenlemeler hariç olmak üzere…” ibaresinin esasının incelenmesine, OYBĠRLĠĞĠYLE karar verilmiĢtir. V- ESASIN ĠNCELENMESĠ BaĢvuru kararı ve ekleri, Raportör Selim ERDEM tarafından hazırlanan iĢin esasına iliĢkin rapor, itiraz konusu yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüĢülüp düĢünüldü: BaĢvuru kararında, itiraz konusu kuralda yer alan “özel düzenlemeler” ile neyin kastedildiği ve bu kapsamda yapılan kıyı yapılarına iliĢkin sözleĢmelerin neden hariç tutulduğuna dair bir açıklık ve belirlilik bulunmadığı, madde gerekçesinde “4046, 3996 ve 4628 sayılı kanunlar gibi düzenlemeler gereği yapılan iĢlemler hariç olmak üzere” denilmek suretiyle özel düzenlemelerden hangi düzenlemelerin anlaĢılması gerektiği belirtilmiĢse de “gibi” ibaresinin sayılanlar dıĢında bazı düzenlemeleri de kapsadığı ve özel düzenlemelerin sınırlı olmadığının anlaĢıldığı, kuralın bu yönüyle hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu, kıyı yapıları hangi düzenleme ile yapılırsa yapılsın yatırımcı ile idare arasında kullanma izni veya irtifak hakkı sözleĢmesi yapıldığı, bu sözleĢmelerin yapılması aĢamasında bütün yatırımcıların aynı kurallara tabi tutulduğu, ayrım yapılmaksızın yatırımcı ile ilgili idare arasında yatırımın bedeli, projenin mahiyeti, sermaye miktarı ile kamu yararı ve hizmet gerekleri değerlendirilmek suretiyle azami kırk dokuz yıla kadar sözleĢme imzalandığı, “özel düzenlemeler” gibi açık ve belirgin olmayan bir sebebe dayanılarak yatırımcıların bir bölümünün sözleĢmelerinin uzatılmamasının Anayasa‘nın eĢitlik ilkesine de aykırı olduğu ve ayrıca düzenlemenin Anayasa‘da öngörülen sözleĢme özgürlüğünü de ihlal ettiği belirtilerek kuralın, Anayasa‘nın 2., 10. ve 48. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüĢtür. 4706 sayılı Kanun‘a 5793 sayılı Kanun‘un 29. maddesiyle eklenen ve itiraz konusu kuralı da içeren geçici 8. maddede, hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taĢınmazlar ile kıyı kenar çizgisinin deniz yönünde (kıyıda) bulunan devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler ve deniz, göl ve akarsularda doldurma veya kurutma yoluyla elde edilen alanlar üzerinde, kıyı yapıları yapılmak amacıyla, özel düzenlemeler hariç olmak üzere lehlerine kırk dokuz yıldan az süreli olarak irtifak hakkı tesis edilen veya kullanma izni verilen yatırımcılar tarafından, maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç dört ay içinde baĢvuruda bulunulması ve sözleĢmeden doğan mali yükümlülüklerin yerine getirilmesi, irtifak hakkından veya kullanma izninden dolayı bakanlık aleyhine açılmıĢ davalar var ise bu davalardan tüm yargılama giderleri üstlenilerek kayıtsız ve Ģartsız feragat edilmesi ve rayiç bedel esas alınarak tespit edilecek irtifak hakkı veya kullanma izni bedeli üzerinden yeni sözleĢme düzenlenmesi Ģartıyla, irtifak hakkı ve kullanma izni sözleĢmelerinin süresinin hakkın baĢlangıç tarihinden itibaren kırk dokuz yıl olarak değiĢtirileceği öngörülmüĢtür. Anayasa‘nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve iĢlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliĢtirerek sürdüren, Anayasa‘ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir. Anayasa‘nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri ―belirlilik‖tir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kiĢiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ya da kuĢkuya yer vermeyecek Ģekilde açık, net, anlaĢılır ve uygulanabilir olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karĢı koruyucu önlem içermesi de gereklidir. Belirlilik ilkesi, hukuksal güvenlikle bağlantılı olup bireyin, kanundan, belirli bir kesinlik içinde, hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale yetkisini verdiğini bilmesini zorunlu kılmaktadır. Birey ancak bu durumda kendisine düĢen yükümlülükleri öngörebilir ve davranıĢlarını ayarlar. Hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve iĢlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Bu bakımdan, kanunun metni, bireylerin, gerektiğinde hukuki yardım almak suretiyle, hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkân verecek düzeyde kaleme alınmıĢ olmalıdır. Dolayısıyla, uygulanması öncesinde kanunun, muhtemel etki ve sonuçlarının yeterli derecede öngörülebilir olması gereklidir. Hazine taĢınmazlarının satıĢı, kiraya verilmesi, trampası ve mülkiyetin gayri ayni hak tesisi, ilgili kanuni düzenlemeler ile yürütülmekte olup buna göre hazine taĢınmazları üzerinde kullanma izni verilmesi ile irtifak hakkı tesis edilmesi görev ve yetkisi Maliye Bakanlığına aittir. Maliye Bakanlığı bu yetkisini yatırım yapılacak Hazine taĢınmazı üzerinde en fazla kırk dokuz yıla kadar irtifak hakkı tesis ederek veya kullanma izni vererek kullanmaktadır. Yatırım yapılacak yer, hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taĢınmazlardan ise yatırımcı ile idare arasında irtifak hakkı sözleĢmesi, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden ise kullanma izni sözleĢmesi yapılmaktadır. Ġdare ile her bir yatırımcı arasında yatırımın bedeli, projenin mahiyeti, kıyı yapısının yeri ve niteliği, sermaye miktarı ile kamu yararı ve hizmet gerekleri idarece değerlendirilmek suretiyle azami kırk dokuz yıla kadar kullanma izni veya irtifak hakkı sözleĢmesi imzalanmaktadır. Ġtiraz konusu madde, kıyı yapıları yapılması amacıyla, hazinenin özel mülkiyetinde bulunan taĢınmazlar ile devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler üzerinde, özel düzenlemeler hariç olmak üzere tesis edilen irtifak hakkı ve kullanma izni sözleĢmelerinin süresinin uzatılmasını öngörmektedir. Madde ile sözleĢme sürelerinin uzatılmasında özel düzenlemeler hariç tutulmasına rağmen, madde metninde özel düzenlemelerin nelerden ibaret olduğu, neden özel düzenleme olarak kabul edildikleri ya da hariç tutuldukları konusunda herhangi bir açıklama yer almamaktadır. Bu durumda idarenin, özel düzenlemeler kapsamına nelerin dahil olabileceğinin belirlenmesi hususunda geniĢ bir takdir yetkisine sahip olacağı açıktır. Bu hâliyle sözleĢmelerden hangilerinin sürelerinin uzatılacağının ilgili kiĢilerce önceden bilinebilir olduğu söylenemeyecektir. Hazine taĢınmazları üzerinde kıyı yapıları yapılması amacıyla tesis edilen irtifak hakkı ve kullanma izni sözleĢmelerinin süresinin uzatılmasında özel düzenlemelerin tespiti konusunda idareye geniĢ takdir yetkisi tanıyan itiraz konusu kural, yatırımcılar açısından anlaĢılabilir, bilinebilir ve öngörülebilir değildir. Bu durum kuralın uygulanmasında tereddüt ve belirsizliklere yol açacağından kural, hukuk devleti ilkesine aykırılık oluĢturmaktadır. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa‘nın 2. maddesine aykırıdır. Ġptali gerekir. Bu görüĢe M. Emin KUZ katılmamıĢtır. Kural, Anayasa‘nın 2. maddesine aykırı görülerek iptal edildiğinden, Anayasa‘nın 10. ve 48. maddeleri yönünden incelenmesine gerek görülmemiĢtir. VI- SONUÇ 29.6.2001 günlü, 4706 sayılı Hazineye Ait TaĢınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda DeğiĢiklik Yapılması Hakkında Kanun‘a, 24.7.2008 günlü, 5793 sayılı Kanun‘un 29. maddesiyle eklenen geçici 8. maddede yer alan “…özel düzenlemeler hariç olmak üzere…” ibaresinin Anayasa‘ya aykırı olduğuna ve ĠPTALĠNE, M. Emin KUZ‘un karĢıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA, 6.6.2013 gününde karar verildi. BaĢkan HaĢim KILIÇ BaĢkanvekili Serruh KALELĠ BaĢkanvekili Alparslan ALTAN Üye Mehmet ERTEN Üye Serdar ÖZGÜLDÜR Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT Üye Zehra Ayla PERKTAġ Üye Recep KÖMÜRCÜ Üye Burhan ÜSTÜN Üye Engin YILDIRIM Üye Nuri NECĠPOĞLU Üye Hicabi DURSUN Üye Celal Mümtaz AKINCI Üye Zühtü ARSLAN Üye Muammer TOPAL Üye M. Emin KUZ KARġIOY GEREKÇESĠ 4706 sayılı Kanunun, Hazinenin özel mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerde kıyı yapıları yapılması amacıyla, özel düzenlemeler hariç olmak üzere lehlerine irtifak hakkı tesis edilen veya kullanma izni verilen yatırımcıların irtifak hakkı ve kullanma izni sözleĢme sürelerinin kırkdokuz yıla çıkarılmasını öngören geçici 8. maddesinde geçen ―özel düzenlemeler‖ ibaresinin açık ve öngörülebilir olmadığı, belirsizliklere yol açacağı, bu nedenle Anayasanın 2. maddesine aykırı olduğu belirtilerek ―özel düzenlemeler hariç olmak üzere…‖ ibaresinin iptaline hükmedilmiĢtir. 1- Anayasaya aykırı olduğuna hükmedilen ―özel düzenlemeler hariç olmak üzere‖ ibaresi, düzenlemenin yapıldığı 4706 sayılı Kanunun dıĢındaki düzenlemelerin tamamını ifade ettiğinden yeterince açık ve belirlidir. Madde ile öngörülen imkân sadece 4706 sayılı Kanun kapsamındaki yatırımcılara sağlandığından, bunu vurgulayan söz konusu ibarede bir belirsizlik bulunmamaktadır. Madde gerekçesinde de ―4046 sayılı ÖzelleĢtirme Uygulamaları Hakkında Kanun, 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-ĠĢlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu gibi özel düzenlemeler gereği yapılan iĢlemler hariç olmak üzere‖ denilmek suretiyle söz konusu hükme daha da açıklık getirilmiĢtir. Esasen, madde gerekçesinde örnek olarak sayılan ve 4706 sayılı Kanunun dıĢında kalan bu kanunlara göre idare ile sözleĢme yapan yatırımcılar, farklı hak ve yükümlülükler öngörülmesi sebebiyle farklı hukukî durumlarda bulunmaktadır. Bu kanunlara göre yapılan yap-iĢlet-devret veya görevlendirme sözleĢmelerinin süreleri de, 4706 sayılı Kanuna göre yapılan sözleĢmelerden farklı olarak, yatırımın maliyeti ve yatırımcının bu yatırımdan sağlayacağı kazanç dikkate alınarak belirlendiğinden, anılan kuralda 4706 sayılı Kanunun dıĢındaki düzenlemelerin kapsamında bulunan yatırımcılar yönünden hukukî güvenliği ortadan kaldıracak bir belirsizlik ve öngörülemezlik söz konusu değildir. 2- Anayasanın 153. maddesinin ikinci fıkrasında, Anayasa Mahkemesinin bir kanun hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak Ģekilde hüküm tesis edemeyeceği belirtilmektedir. Bu ilke, madde gerekçesinde, ―…Kanunla getirilen istisnalara iliĢkin kanun hükümlerinin iptali, anakuralın uygulanması sonucunu doğurabilir. Halbuki kanun koyucu böyle bir sonuç çıkmasını arzu etmediği için istisnayı kabul etmiĢ durumdadır. Bu istisna hükmünün iptali millî idareye ters düĢeceğinden … hüküm verirken bu özelliklerin gözönünde bulundurulması zorunludur‖ Ģeklinde açıklanmaktadır. Geçici 8. maddedeki ―özel düzenlemeler hariç olmak üzere‖ ibaresinin, yani maddede öngörülen istisna hükmünün iptali, anılan maddenin, baĢka kanunlara dayanılarak kullanma izni verilen ve lehlerine irtifak hakkı tesis edilen yatırımcılar bakımından da uygulanması sonucunu doğurmaktadır. Böylece, düzenlemenin kapsamı kanun koyucunun öngörmediği Ģekilde geniĢletilmiĢ olmaktadır. Oysa 153. maddenin gerekçesinde de belirtildiği üzere, kanun koyucu böyle bir sonuç çıkmasını arzu etmediği ve geçici 8. madde ile öngörülen imkânı sadece 4706 sayılı Kanuna göre kullanma izni verilen veya lehlerine irtifak hakkı tesisi edilen yatırımcılara sağladığı için bu istisnayı kabul etmiĢtir. Bu sebeplerle, itiraz konusu kurala yönelik iptal talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini düĢündüğümden, iptal yönündeki çoğunluk görüĢüne katılmıyorum. Üye M. Emin KUZ [R.G. 22 Kasım 2013 – 28829] —— • —— Anayasa Mahkemesi BaĢkanlığından: Esas Sayısı : 2013/35 Karar Sayısı : 2013/75 Karar Günü : 6.6.2013 ĠTĠRAZ YOLUNA BAġVURAN : Ankara 11. Ġcra Hukuk Mahkemesi ĠTĠRAZIN KONUSU : 21.5.1986 günlü, 3289 sayılı Spor Genel Müdürlüğünün TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanun‘un ek 9. maddesine, 29.3.2011 günlü, 6215 sayılı Kanun‘un 10. maddesiyle eklenen ―Kamu kurum ve kuruluĢlarına ait alacaklar hariç olmak üzere, spor kulüplerinin Spor Toto TeĢkilat BaĢkanlığı nezdindeki isim haklarından doğan alacakları haczedilemez ve bu alacaklar devir ve temlik edilemez.‖ biçimindeki yirminci fıkranın Anayasa‘nın 2., 5., 10., 13. ve 125. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi istemidir. I- OLAY Davacı alacaklı tarafından yapılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibin kesinleĢmesi üzerine borçlu spor kulübünün Spor Toto TeĢkilat BaĢkanlığında bulunan haklarına haciz konulması talebinin itiraz konusu kural gerekçe gösterilmek suretiyle icra müdürlüğünce reddedilmesi üzerine, davacı alacaklı tarafından icra müdürlüğü iĢlemine karĢı Ģikâyet baĢvurusunda bulunulan davada, itiraz konusu kuralın Anayasa‘ya aykırılık iddiasını ciddi bulan Mahkeme, iptali için baĢvurmuĢtur. II- ĠTĠRAZIN GEREKÇESĠ BaĢvuru kararının gerekçe bölümü Ģöyledir: ―Mahkememize davacı alacaklı ... vekili Av. ... tarafından icra memurluğu iĢlemini Ģikâyet davasında icra müdürlüğünün 12.12.2012 tarihli borçlunun spor toto teĢkilat baĢkanlığı nezdinde bulunan isim hakkının haczine iliĢkin talebinin icra müdürlüğünce reddedilmesi üzerine red kararının kaldırılmasının icra müdürlüğünün karar dayanak teĢkil eden kanun maddesinin Anayasanın 10, 11, 48, 58 ve 59. maddelerine aykırı olduğunu Anayasa Mahkemesine itirazen iptal davası açılmasını talep etmiĢtir. Davalı tarafa yapılan usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruĢmaya gelmediği gibi cevap dahi vermemiĢtir. Ġcra takip dosyasının incelenmesinden davacı alacaklı tarafça davalı ... kulübü aleyhine bonoya dayanılarak kambiyo takibi yapıldığı takibin kesinleĢmesi üzerine borçlunun malvarlığının bulunmaması nedeniyle 12.12.2012 tarihinde alacaklı vekili borçlunun Spor Toto TeĢkilat BaĢkanlığında bulunan haklarına haciz konulmasını talep ettiğinde icra müdürlüğünün “...6215 sayılı kanunla yapılan değiĢikliğin 10. mad. gereğince kamu kurum ve kuruluĢlarına ait alacaklar hariç olmak üzere spor kulüplerinin Spor Toto TeĢkilat BaĢkanlığındaki isim ve haklarından doğan alacaklar devir ve temlik edilemez ve haczedilemez denildiğinden talebin reddine karar verildi” Ģeklinde bir kararla talebi reddettiği bu red kararının Ģikayete konu edildiği anlaĢılmıĢtır. KONU ĠLE ĠLGĠLĠ DÜZENLEMELER. Dava memurun alacaklının talebini reddetmesi nedeniyle ĠĠK l6. maddesine göre Ģikayet yoluyla mahkememiz önüne getirilmiĢtir. ĠĠK 16. maddesi aynen: ġĠKAYET VE ġARTLAR baĢlığı altında “(DeğiĢik: 3890 3.7.1940/m.1) Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere icra ve iflâs dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hâdiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine Ģikâyet olunabilir. ġikâyet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır. Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman Ģikâyet olunabilir.” Ģeklinde düzenlenmiĢtir. Anayasa Mahkemesinin KuruluĢ ve Yargılama Usulleri ĠĢleyiĢi Hakkındaki 2949 sayılı Kanunun 28. maddesi “Bir davaya bakmakta olan mahkeme: 1. O dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse, bu yoldaki gerekçeli kararı; veya, 2. Taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varsa tarafların bu konudaki iddia ve savunmalarını ve kendisini bu kanıya götüren görüĢünü açıklayan kararı; Dosya muhtevasını mahkemece bu konu ile ilgili görülen belgelerin tasdikli örnekleri ile birlikte Anayasa Mahkemesi BaĢkanlığına gönderir. Anayasa Mahkemesi Genel Sekreterliği, gelen evrakı kaleme havale eder ve keyfiyeti ilgili mahkemeye bir yazı ile bildirir. Evrakın kayda giriĢinden itibaren on gün içinde noksanlıkları olup olmadığı incelenir. Anayasa Mahkemesince yapılan bu incelemede, eksikleri olduğu anlaĢılan iĢlerin geri çevrilmesine, mahkemenin yetkisiz olduğu tespit edilen baĢvurmaların da reddine karar verilir. Anayasa Mahkemesi iĢin kendisine noksansız olarak geliĢinden baĢlamak üzere beĢ ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse ilgili mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkında karar kesinleĢinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır. Mahkemenin Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmemesi halinde bu iddia temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır. Anayasa Mahkemesinin iĢin esasına girerek verdiği ret kararının yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe, aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar Anayasa Mahkemesine baĢvurulamaz.” Ģeklinde düzenlenmiĢtir. Davacı taraf alacağını alabilmek amacıyla haciz talep edince reddedilmesi nedeniyle yasal düzenlemenin iptalini isteyerek itiraz davasının açılmasını talep etmiĢtir. ĠPTALĠ ĠSTENEN YASA MADDESĠ Ġptali istenen yasa maddesi icra müdürlüğünün red kararında dayandığı 3289 sayılı Gençlik Ve Spor Genel Müdürlüğünün TeĢkilat Ve Görevleri Hakkında Kanunun ek 9. maddesinin 6215 sayılı Kanunun 10. maddesiyle eklenen 20. fıkrası olup aynen “(Ek fıkra: 6215 - 29.3.2011/m.10) Kamu kurum ve kuruluĢlarına ait alacaklar hariç olmak üzere, spor kulüplerinin Spor Toto TeĢkilat BaĢkanlığı nezdindeki isim haklarından doğan alacakları haczedilemez ve bu alacaklar devir ve temlik edilemez.” Ģeklinde düzenlenmiĢtir. Diğer kısımlarında yapılan düzenlemeler değil ise de maddenin son cümlesi mahkemece 2709 sayılı Kanunla kabul edilen Anayasamızın 2, 5, 10, 13, 90, 125, 138. maddelerine aykırı bulunmuĢ talep üzerine Anayasa Mahkemesine 2949 sayılı Kanunun 28/2. maddesi gereği itiraz davası açılması gerektiği kanaati oluĢmuĢtur. ġikayetçi - davacı taraf maddenin uygulanmasını açıkça talep etmiĢ, alacaklı Ģikayet edilen taraf duruĢmaya gelmemiĢ taraflardan birince Anayasaya aykırılık ileri sürülmesine rağmen diğer taraf duruĢmaya gelmediği için Anayasaya aykırılık konusunda davalı taraftan 2949 sayılı Kanun 28/1. madde gereği taraflara Anayasaya aykırılık konusunda görüĢ sorulmamıĢtır. DAYANILAN ANAYASA MADDELERĠ II. CUMHURĠYETĠN NĠTELĠKLERĠ MADDE 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanıĢma ve adalet anlayıĢı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, baĢlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir. DEVLETĠN TEMEL AMAÇ VE GÖREVLERĠ MADDE 5- Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, iĢlerin toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kiĢinin temel hak ve hürriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaĢmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının geliĢmesi için gerekli Ģartları hazırlamaya çalıĢmaktır.” Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti olup adalet ilkelerini hazırlama görevi vardır. MADDE 10- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düĢünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eĢittir. (Ek fıkra: 5170 - 7.5.2004/m.l) Kadınlar ve erkekler eĢit haklara sahiptir. Devlet, bu eĢitliğin yaĢama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. (Ek cümle: 5982 - 7.5.2010/m.l) Bu maksatla alınacak tedbirler eĢitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz. (Ek fıkra: 5982 - 7.5.2010/m.l) Çocuklar, yaĢlılar, özürlüler, harp ve vazife Ģehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eĢitlik ilkesine aykırı sayılmaz. Hiçbir kiĢiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün iĢlemlerinde (Ek ibare: 5735 - 9.2.2008/m.l) (...) (*) kanun önünde eĢitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” Devlet kendi kuruluĢu dahi olsa kimseye ayrıcalık tanıyamaz. Herkese genel kuralları uygulamak ve uygulanmasını sağlamak zorundadır. MADDE 13- “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz” MADDE 125- “Ġdarenin her türlü eylem ve iĢlemlerine karĢı yargı yolu açıktır. (Ek hükümler: 4446 - 13.8.1999) Kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz ĢartlaĢma ve sözleĢmelerinde bunlardan doğan uyuĢmazlıkların milli veya milletlerarası tahkim yoluyla çözülmesi öngörülebilir. Milletlerarası tahkime ancak yabancılık unsuru taĢıyan uyuĢmazlıklar için gidilebilir. CumhurbaĢkanın tek baĢına yapacağı iĢlemler ile Yüksek Askerî ġûranın kararları yargı denetimi dıĢındadır.(Ek cümle: 5982 - 7.5.2010/m.11) “Ancak, Yüksek Askerî ġûranın terfi iĢlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma hariç her türlü iliĢik kesme kararlarına karĢı yargı yolu açıktır.” Ġdarî iĢlemlere karĢı açılacak davalarda süre, yazılı bildirim tarihinden baĢlar. Yargı yetkisi, idarî eylem ve iĢlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. (DeğiĢik 1. cümle: 5982 - 7.5.2010/m.11) “Yargı yetkisi, idarî eylem ve iĢlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik denetimi Ģeklinde kullanılamaz.” Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen Ģekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idarî eylem ve iĢlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez. Ġdarî iĢlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idarî iĢlemin açıkça hukuka aykırı olması Ģartlarının birlikte gerçekleĢmesi durumunda gerekçe gösterilerek yürütmenin durdurulmasına karar verilebilir. Kanun, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim, seferberlik ve savaĢ halinde ayrıca millî güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık nedenleri ile yürütmenin durdurulması kararı verilmesini sınırlayabilir. Ġdare, kendi eylem ve iĢlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür. 7. ANAYASAYA AYKIRILIĞIN DĠĞER MAHKEMELERDE ĠLERĠ SÜRÜLMESĠ MADDE 152- Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddî olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır. Mahkeme, Anayasaya aykırılık iddiasını ciddî görmezse bu iddia temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır. Anayasa Mahkemesi, iĢin kendisine geliĢinden baĢlamak üzere beĢ ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleĢinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır. Anayasa Mahkemesinin iĢin esasına girerek verdiği red kararının Resmî Gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar baĢvuruda bulunulamaz. ANAYASAYA AYKIRILIK SORUNU Davacı taraf iptalini talep ettiği yasa maddesinin Anayasanın 10, 11, 48, 49 ve 59. maddelerine aykırı olduğunu öne sürmüĢtür. Davada uygulanacak ve iptali istenen madde ile Anayasa maddelerinin iliĢkisi; Ġptali istenen yasa maddesi anayasamızın ikinci maddesindeki insan haklarına saygılı demokratik bir hukuk devleti ilkesiyle bağdaĢamaz. Kamu kurum ve kuruluĢlarının bazı durumlarda değil her durumda kesinti yapabilmesi Ģahısların ise hiçbir halde haciz isteyememesinin ikinci maddeye uymadığı düĢünülmektedir. Anayasanın 5. maddesindeki sosyal bir hukuk Devletidir ilkesiyle Ģahısların hiçbir halde haciz yapamaması hak arama özgürlüğünün kullanılmaması sonucunu doğuracağından uyuĢmadığı aykırı olduğu düĢünülmektedir. Anayasanın 10. maddesindeki “Devlet organları ve idare makamları bütün iĢlemlerinde (Ek ibare: 5735 - 9.2.2008/m.l) (...) (*) kanun önünde eĢitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” Devlet kendi kuruluĢu dahi olsa kimseye ayrıcalık tanıyamaz.” Ġlkelerinde belirtilen kanun önünde eĢitlik ve kimseye ayrıcalık tanınamaz ilkesiyle çeliĢmektedir. Devlet kendi kuruluĢu olsa dahi kimseye ayrıcalık tanıyamayacakken yasa maddesinde kamuya hiçbir kısıtlama olmadan alacağını alma imkanı verirken vatandaĢa hiçbir halde bu hakkı tanımaması 10. maddeye aykırılık oluĢturur. Anayasanın 13. maddesindeki temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması tabirine de girmediği yasanın hangi nedenle böyle bir kısıtlama getirdiği isim hakkının veya payının haczinin hangi kamu düzenini ihlal eder olduğu da gerek yasanın lafzından gerekse de gerekçesinden anlaĢılamamıĢtır. Anayasanın 125. maddesi yasanın haczi yasaklayan kuralının idarenin her türlü eylem ve iĢleminin yargı denetimine tabi olması kuralını da engellediği, yargısal denetim dıĢında bıraktığı sabittir. Mahkememiz davacı tarafın öne sürdüğü Anayasa maddelerinin tamamına Anayasaya aykırılık yönünden katılmamıĢ yukarıda açıklandığı gibi 2, 5, 10, 13 ve 125. maddelere aykırılık görmüĢtür. Diğer maddelerle Anayasaya aykırılık konusunda ilgi kurulamamıĢtır. HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı ġekilde; 1- 3289 sayılı Gençlik Ve Spor Genel Müdürlüğünün TeĢkilat Ve Görevleri Hakkında Kanunun ek 9. maddesinin 6215 sayılı Kanunun 10. maddesiyle eklenen 20. fıkrasındaki “KAMU KURUM VE KURULUġLARINA AĠT ALACAKLAR HARĠÇ OLMAK ÜZERE, SPOR KULÜPLERĠNĠN SPOR TOTO TEġKĠLAT BAġKANLIĞI NEZDĠNDEKĠ ĠSĠM HAKLARINDAN DOĞAN ALACAKLARI HACZEDĠLEMEZ VE BU ALACAKLAR DEVĠR VE TEMLĠK EDĠLEMEZ” Ģeklindeki yasa maddesinin Anayasamızın 2, 5, 10, 13 ve 125. maddelerine aykırılık iddiası ciddi bulunduğundan 2949 Sayılı Kanunun 28/2. maddesi gereğince iptal davası açılmasına, 2- Dosyanın bir suretinin çıkarılarak Anayasa Mahkemesi Genel Sekreterliğine kararla birlikte gönderilmesine, 3- Anayasanın 152. maddesi gereği Anayasa Mahkemesi bir karar verinceye kadar az beĢ ay müddetle mahkeme kararının beklenilmesine, Davacı vekilinin yüzüne karĢı davalı tarafın yokluğunda karar verildi.” III- YASA METĠNLERĠ A- Ġtiraz Konusu Yasa Kuralı 3289 sayılı Kanun‘un ek 9. maddesinin itiraz konusu yirminci fıkrası Ģöyledir: ―(Ek fıkra: 29/3/2011-6215/10 md.) Kamu kurum ve kuruluĢlarına ait alacaklar hariç olmak üzere, spor kulüplerinin Spor Toto TeĢkilat BaĢkanlığı nezdindeki isim haklarından doğan alacakları haczedilemez ve bu alacaklar devir ve temlik edilemez.” B- Dayanılan ve Ġlgili Görülen Anayasa Kuralları BaĢvuru kararında, Anayasa‘nın 2., 5., 10., 13. ve 125. maddelerine dayanılmıĢ, 35. ve 36. maddeleri ise ilgili görülmüĢtür. IV- ĠLK ĠNCELEME Anayasa Mahkemesi Ġçtüzüğü hükümleri uyarınca HaĢim KILIÇ, Serruh KALELĠ, Alparslan ALTAN, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAġ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECĠPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL ve Zühtü ARSLAN‘ın katılımlarıyla 3.4.2013 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından iĢin esasının incelenmesine OYBĠRLĠĞĠYLE karar verilmiĢtir. V- ESASIN ĠNCELENMESĠ BaĢvuru kararı ve ekleri, Raportör Erhan TUTAL tarafından hazırlanan iĢin esasına iliĢkin rapor, itiraz konusu yasa kuralı, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüĢülüp düĢünüldü: BaĢvuru kararında, itiraz konusu kuralın, insan haklarına saygılı demokratik hukuk devleti ilkesiyle bağdaĢmadığı, Ģahısların alacakları ile ilgili olarak spor kulüplerinin isim hakkı gelirlerinin haczedilememesinin hak arama özgürlüğünün kullanılamaması sonucunu doğurduğu, kamu alacakları yönünden haciz yasağı konulmazken vatandaĢların alacakları bakımından haciz yasağı getirilmesinin eĢitlik ilkesi ile bağdaĢmadığı belirtilerek kuralın, Anayasa‘nın 2., 5., 10., 13. ve 125. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüĢtür. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin KuruluĢu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun‘un 43. maddesine göre, ilgisi nedeniyle itiraz konusu kural, Anayasa‘nın 35. ve 36. maddeleri yönünden de incelenmiĢtir. Ġtiraz konusu kural, kamu kurum ve kuruluĢlarına ait alacaklar hariç olmak üzere tescilli spor kulüplerinin Spor Toto TeĢkilat BaĢkanlığı nezdindeki isim haklarından doğan alacaklarının haczedilemeyeceğini ve bu alacakların devir ve temlik edilemeyeceğini düzenlemektedir. Anayasa‘nın 35. maddesinde, herkesin, mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu, bu hakların ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği, mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı hükme bağlanmıĢtır. Mülkiyet hakkı, kiĢiye baĢkasının hakkına zarar vermemek ve kanunların koyduğu sınırlamalara uymak koĢuluyla, sahibi olduğu Ģeyi dilediği gibi kullanma, ürünlerinden yararlanma ve tasarruf olanağı veren bir haktır. Anayasa‘nın 13. maddesine göre temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamalar, demokratik toplum düzeninin ve laik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı gibi hak ve özgürlüklerin özlerine de dokunamaz. ÇağdaĢ demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniĢ ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlükleri büyük ölçüde kısıtlayan ve kullanılamaz hâle getiren sınırlamalar hakkın özüne dokunur. Temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamaların yalnız ölçüsü değil, koĢulları, nedeni, yöntemi, kısıtlamaya karĢı öngörülen kanun yolları gibi güvenceler demokratik toplum düzeni kavramı içinde değerlendirilmelidir. Bu nedenle, temel hak ve özgürlükler, istisnaî olarak ve özüne dokunmamak koĢuluyla demokratik toplum düzeninin gerekleri için zorunlu olduğu ölçüde ve ancak kanunla sınırlandırılabilirler. Demokratik bir toplumda temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamanın, bu sınırlamayla güdülen amacın gerektirdiğinden fazla olması düĢünülemez. Demokratik hukuk devletinde güdülen amaç ne olursa olsun, kısıtlamaların, bu rejimlere özgü olmayan yöntemlerle yapılmaması ve belli bir özgürlüğün kullanılmasını önemli ölçüde zorlaĢtıracak ya da ortadan kaldıracak düzeye vardırılmaması gerekir. Diğer taraftan, Anayasa‘nın 36. maddesinde, hak arama özgürlüğü güvence altına alınmıĢtır. Hak arama özgürlüğünün temel unsurlarından biri mahkemeye eriĢim hakkıdır. Mahkemeye eriĢim hakkı, hukuki bir uyuĢmazlığın bu konuda karar verme yetkisine sahip bir mahkeme önüne götürülmesi hakkını da kapsar. Hak arama özgürlüğü demokratik hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olup tüm bireyler açısından mümkün olan en geniĢ Ģekilde güvence altına alınmalıdır. Tescilli spor kulüplerinin Spor Toto TeĢkilat BaĢkanlığı nezdindeki isim haklarından doğan alacaklarının haczedilemeyeceğini düzenleyen kural, spor kulüplerinden alacağı olan kiĢiler tarafından alacak davası açma ve icra takibi yapma hakkının kullanılmasını etkisizleĢtirmekte, böylece hak arama özgürlüğünü bu davalar yönünden ortadan kaldırmaktadır. Öte yandan, tescilli spor kulüplerinin Spor Toto TeĢkilat BaĢkanlığı nezdindeki isim haklarından doğan alacaklarının devir ve temlik edilememesi, spor kulüplerinin, alacakları üzerinde hukuki tasarrufta bulunamamaları sonucunu doğurduğundan, bu niteliği ile itiraz konusu kural, mülkiyet hakkının ölçüsüz biçimde sınırlandırılmasına, hakkın özüne dokunarak kullanılamaz hâle gelmesine yol açacak niteliktedir. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa‘nın 13., 35. ve 36. maddelerine aykırıdır. Ġptali gerekir. Kural, Anayasa‘nın 13., 35. ve 36. maddelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden, Anayasa‘nın 2., 5., 10. ve 125. maddeleri yönünden incelenmemiĢtir. VI- SONUÇ 21.5.1986 günlü, 3289 sayılı Spor Genel Müdürlüğünün TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanun‘un ek 9. maddesine, 29.3.2011 günlü, 6215 sayılı Kanun‘un 10. maddesiyle eklenen “Kamu kurum ve kuruluĢlarına ait alacaklar hariç olmak üzere, spor kulüplerinin Spor Toto TeĢkilat BaĢkanlığı nezdindeki isim haklarından doğan alacakları haczedilemez ve bu alacaklar devir ve temlik edilemez.” biçimindeki yirminci fıkranın Anayasa‘ya aykırı olduğuna ve ĠPTALĠNE, 6.6.2013 gününde OYBĠRLĠĞĠYLE karar verildi. BaĢkan HaĢim KILIÇ BaĢkanvekili Serruh KALELĠ BaĢkanvekili Alparslan ALTAN Üye Mehmet ERTEN Üye Serdar ÖZGÜLDÜR Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT Üye Zehra Ayla PERKTAġ Üye Recep KÖMÜRCÜ Üye Burhan ÜSTÜN Üye Engin YILDIRIM Üye Nuri NECĠPOĞLU Üye Hicabi DURSUN Üye Celal Mümtaz AKINCI Üye Muammer TOPAL Üye Zühtü ARSLAN Üye M. Emin KUZ [R.G. 22 Kasım 2013 – 28829] —— • —— Anayasa Mahkemesi BaĢkanlığından: Esas Sayısı : 2013/53 Karar Sayısı : 2013/81 Karar Günü : 18.6.2013 ĠTĠRAZ YOLUNA BAġVURAN : Ġstanbul 4. Ġdare Mahkemesi ĠTĠRAZIN KONUSU : 18.5.2004 günlü, 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Kanunu‘nun 77. maddesinin ikinci fıkrasının Anayasa‘nın 9. maddesine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi istemidir. I- OLAY Davacı Ģirketin aidat borcunun 5174 sayılı Kanun‘un 77. maddesi gereğince tahsili ve icra takibinin yapılması ile mazbata tanzimi hususunda Ġstanbul Ticaret Borsası Genel Sekreterliğinin yetkili kılınmasına dair Ġstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulunun kararı ile aidat borcunun tahsiline iliĢkin mazbatanın icra dairesine tevdiine iliĢkin iĢlemin iptali istemiyle açılan davada, itiraz konusu kuralın Anayasa‘ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için baĢvurmuĢtur. II- ĠTĠRAZIN GEREKÇESĠ BaĢvuru kararının gerekçe bölümü Ģöyledir: “… Davacı ... UN SANAYĠ VE TĠC.LTD.ġTĠ. tarafından ĠSTANBUL TĠCARET BORSASI‟na karĢı açılan davada iĢin gereği düĢünüldü. Dava, aralarında davacı Ģirketin de bulunduğu firmaların aidat-kaydiye borçlarının 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu‟nun 77 nci maddesi gereğince ve 6183 sayılı Kanun uyarınca mezkur firmalardan gecikme zammı ile birlikte tahsili için icra takibatı yapılması ile bu kapsamda mazbata tanzimi hususunda Ġstanbul Ticaret Borsası Genel Sekterliği‟nin yetkili kılınmasına dair Ġstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulu‟nun 12/3/2009 tarihli ve 3 sayılı kararı ile davacı Ģirkete atfedilen ve 200,00 TL aidat-kaydiye ücretinden kaynaklanan borcun tahsiline iliĢkin Ġstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulu‟nun (5174 sayılı Kanun‟un 77 nci maddesi uyarınca) ilâm niteliğinde olan 12/3/2009 tarihli ve 3 sayılı kararının infazı için düzenlenen 01/11/2011 tarihli ve 15933 sayılı mazbatanın Ġstanbul Ġcra Dairesi‟ne tevdiine iliĢkin davalı idare iĢleminin iptali istemiyle açılmıĢtır. Anayasa‟nın Yargı yetkisi‟ baĢlıklı 9 uncu maddesinde, “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.” hükmü yer almıĢtır. Bununla birlikte, 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu‟nun dava konusu iĢlemlerde belirtilen ve dava konusu iĢlemlere dayanak alınan 77 nci maddesinin 2 nci fıkrasında, “Kayıt ücretleri, yıllık aidat, munzam aidat, navlun hasılatından alınacak oda payları ve Birlik aidatı ile borsa tescil ücreti ve bunlara ait kesinleĢen gecikme zamları ile para cezalarının tahsiline iliĢkin olarak oda, borsa ve Birlik Yönetim Kurulunca verilen kararlar ilâm hükmünde olup, icra dairelerince yerine getirilir.” kuralı yer almıĢtır. 5174 sayılı Kanun‟un yukarıda belirtilen 77 nci maddesinin 2 nci fıkrasındaki kural ile, mahkeme değil, kamu tüzel kiĢiliğine sahip bir kamu kurumu olan davalı borsanın yönetim kuruluna, ancak yargı yetkisinin kullanılması neticesinde ortaya çıkan ve bir davanın mahkemece nasıl bir hükme bağlandığını gösteren resmi belge olarak tanımlanabilecek „ilâm‟ hükmünde, niteliğinde veya kuvvetinde karar verme yetkisinin tanınmasının, davalı idarenin yönetim kuruluna „yargı yetkisi‟ kullanma veya bahĢetme anlamına geldiği ve ancak Anayasa‟nın yukarıda metni yazılı 9 uncu maddesine göre, yargı yetkisi yalnızca mahkemelerce kullanılabileceğinden, söz konusu kuralın Anayasa‟nın 9 uncu maddesine aykırı olduğu sonucuna varılmıĢtır. Açıklanan sebeple, 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu‟nun 77 nci maddesinin 2 nci fıkrasında yer alan, “Kayıt ücretleri, yıllık aidat, munzam aidat, navlun hasılatından alınacak oda payları ve Birlik aidatı ile borsa tescil ücreti ve bunlara ait kesinleĢen gecikme zamları ile para cezalarının tahsiline iliĢkin olarak oda, borsa ve Birlik Yönetim Kurulunca verilen kararlar ilâm hükmünde olup, icra dairelerince yerine getirilir.” kuralının Anayasa‟nın 9 uncu maddesine aykırı olduğu kanısıyla Anayasa Mahkemesi‟ne baĢvurulmasına, Anayasa‟nın 152 inci maddesi ile 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin KuruluĢu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun‟un 40 ncı maddesi uyarınca, 24/04/2013 tarihinde karar verildi.” III- YASA METĠNLERĠ A- Ġtiraz Konusu Yasa Kuralı 5174 sayılı Kanun‘un itiraz konusu kuralı da içeren 77. maddesi Ģöyledir: “Süresinde ödenmeyen kayıt ücretleri, yıllık aidat, munzam aidat, navlun hâsılatından alınacak oda payları, borsa tescil ücreti ve Birlik aidatına 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun uyarınca günlük gecikme zammı tahakkuk ettirilir. Kayıt ücretleri, yıllık aidat, munzam aidat, navlun hasılatından alınacak oda payları ve Birlik aidatı ile borsa tescil ücreti ve bunlara ait kesinleĢen gecikme zamları ile para cezalarının tahsiline iliĢkin olarak oda, borsa ve Birlik Yönetim Kurulunca verilen kararlar ilâm hükmünde olup, icra dairelerince yerine getirilir. Kayıt ücretleri, yıllık aidat, munzam aidat, navlun hasılatından alınacak oda payları ve Birlik aidatı ile borsa tescil ücreti ve bunlara ait kesinleĢen gecikme zamları ile para cezalarının tahsil zamanaĢımı süresi beĢ yıldır..‖ B- Dayanılan Anayasa Kuralları BaĢvuru kararında, Anayasa‘nın 9. maddesine dayanılmıĢtır. IV- ĠLK ĠNCELEME Anayasa Mahkemesi Ġçtüzüğü hükümleri uyarınca Serruh KALELĠ, Alparslan ALTAN, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAġ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECĠPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL, Zühtü ARSLAN ve M. Emin KUZ‘un katılımlarıyla 22.5.2013 günü yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle uygulanacak kural sorunu görüĢülmüĢtür. Anayasa‘nın 152. ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin KuruluĢu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun‘un 40. maddesine göre, mahkemeler, bakmakta oldukları davalarda uygulayacakları kanun ya da kanun hükmünde kararname kurallarını Anayasa‘ya aykırı görürler veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık savının ciddi olduğu kanısına varırlarsa, o hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine baĢvurmaya yetkilidirler. Ancak, bu kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine baĢvurabilmesi için elinde yöntemince açılmıĢ ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması ve iptali istenen kuralların da o davada uygulanacak olması gerekmektedir. Uygulanacak yasa kuralları, davanın değiĢik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır. Ġtiraz yoluna baĢvuran Mahkeme, 5174 sayılı Kanun‘un 77. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Kayıt ücretleri, yıllık aidat, munzam aidat, navlun hasılatından alınacak oda payları ve Birlik aidatı ile borsa tescil ücreti ve bunlara ait kesinleĢen gecikme zamları ile para cezalarının tahsiline iliĢkin olarak oda, borsa ve Birlik Yönetim Kurulunca verilen kararlar ilâm hükmünde olup, icra dairelerince yerine getirilir.” hükmünün iptalini istemiĢtir. Bakılmakta olan dava, davacı Ģirketin yıllık aidat borcu ile bu borca iliĢkin gecikme zammının ödenmemesinden dolayı 5174 sayılı Kanun‘un 77. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan yıllık aidata iliĢkin tesis edilen idari iĢleme iliĢkindir. Davacı Ģirkete ait kayıt ücreti, navlun hasılatı, Birlik aidatı, borsa tescil ücretine iliĢkin herhangi bir idari iĢlem bulunmadığı gibi bu konular hakkında açılmıĢ bir dava da bulunmamaktadır. Dolayısıyla, 5174 sayılı Kanun‘un 77. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan “…yıllık aidat…” ve yıllık aidat yönünden “…gecikme zamları…” ibareleri dıĢında kalan bölüm davada uygulanacak kural değildir. Bu nedenlerle, 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Kanunu‘nun; A- 77. maddesinin ikinci fıkrasının ―…yıllık aidat…‖ ve ―…gecikme zamları…‖ ibareleri dıĢında kalan bölümünün, itiraz baĢvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma olanağı bulunmadığından, bu bölüme iliĢkin baĢvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDĠNE, B- 77. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan ―…yıllık aidat…‖ ibaresi ile yıllık aidat yönünden ―…gecikme zamları…‖ ibaresi yönünden esasının incelenmesine, OYBĠRLĠĞĠYLE karar verilmiĢtir. V- ESASIN ĠNCELENMESĠ BaĢvuru kararı ve ekleri, Raportör Erhan TUTAL tarafından hazırlanan iĢin esasına iliĢkin rapor, itiraz konusu yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralı ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüĢülüp düĢünüldü: BaĢvuru kararında, kamu tüzel kiĢiliğine sahip bir kamu kurumu olan davalı Borsa Yönetim Kuruluna, ancak yargı yetkisinin kullanılması neticesinde ortaya çıkan ve bir davanın mahkemece nasıl hükme bağlandığını gösteren resmi belge olarak tanımlanan ilam hükmü ve niteliğinde karar verme yetkisinin tanınmasının yargı yetkisi kullanma ve bahĢetme anlamına geldiği belirtilerek kuralın, Anayasa‘nın 9. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüĢtür. Ġtiraz konusu kural, odalar, borsalar ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği yönetim kurullarınca alınan yıllık aidat ve yıllık aidata iliĢkin gecikme zamları ile ilgili kararların ilâm hükmünde olduğunu ve ilâmların icrasına iliĢkin yolla takip edileceğini öngörmektedir. Anayasa‘nın ―Yargı yetkisi‖ baĢlıklı 9. maddesinde, yargı yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı belirtilmektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu‘nun 301. maddesine göre, ilâm, taraflardan her birine verilen hüküm nüshasını ifade etmekte olup alacaklı taraf bu ilâma dayanarak Ġcra ve Ġflas Kanunu‘nda yer alan ilâmlı icra yolu ile alacağını elde edebilir. Ancak, icra hukukunda ilâmlı icra yolu ile takip sadece mahkemeler tarafından verilen kararlarla sınırlı tutulmamıĢtır. Ġcra ve Ġflas Kanunu‘nun 38. maddesinde ilâm mahiyetini haiz belgeler belirtildiği gibi özel kanunlarla da bazı belgeler ilâm niteliğinde sayılarak ilâmların icrası hakkındaki hükümlere tâbi kılınmıĢtır. Odalar, borsalar ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği yönetim kurulları yargı yetkisine sahip bulunmadığından, yıllık aidat ile ilgili verdiği kararlar kesin hüküm niteliği taĢımamakta ve bu kararlara karĢı yargı yoluna baĢvurulabilmektedir. Ġtiraz konusu kuralda, yıllık aidatla ilgili kararların ilâm hükmünde olmasına bağlanan sonuç, ilâmlar gibi infaz edilmesini ve ilâmların yerine getirilmesi usulünün uygulanmasını göstermesinden ibarettir. Bu nedenle, kuralda, yönetim kurullarının yıllık aidat ile ilgili kararlarının ilâm hükmünde olduğunun belirtilmesi, bu kararların maddi anlamda kesin hüküm niteliği taĢıdığı sonucunu doğurmaz. Kuralla getirilen düzenlemenin ilâmlı icra yoluyla alacağın tahsilini kolaylaĢtırmak dıĢında bir özellik içermediği açıktır. Dolayısıyla, itiraz konusu kuralla getirilen düzenleme, Anayasa‘nın 9. maddesinde belirtilen yargı yetkisinin kullanılması anlamına gelmediğinden kuralda, Anayasa‘ya aykırı bir yön bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa‘nın 9. maddesine aykırı değildir. Ġtirazın reddi gerekir. VI- SONUÇ 18.5.2004 günlü, 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu‘nun 77. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “…yıllık aidat,…” ibaresi ile yıllık aidat yönünden “…gecikme zamları…” ibaresinin Anayasa‘ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDĠNE, 18.6.2013 gününde OYBĠRLĠĞĠYLE karar verildi. BaĢkan HaĢim KILIÇ BaĢkanvekili Serruh KALELĠ BaĢkanvekili Alparslan ALTAN Üye Mehmet ERTEN Üye Serdar ÖZGÜLDÜR Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT Üye Zehra Ayla PERKTAġ Üye Recep KÖMÜRCÜ Üye Burhan ÜSTÜN Üye Engin YILDIRIM Üye Nuri NECĠPOĞLU Üye Celal Mümtaz AKINCI Üye Erdal TERCAN Üye Zühtü ARSLAN Üye Muammer TOPAL Üye M. Emin KUZ [R.G. 22 Kasım 2013 – 28829] —— • —— Anayasa Mahkemesi BaĢkanlığından: Esas Sayısı : 2012/107 Karar Sayısı : 2013/90 Karar Günü : 10.7.2013 ĠTĠRAZ YOLUNA BAġVURAN : Ġstanbul 5. Vergi Mahkemesi ĠTĠRAZIN KONUSU : 6.1.1982 günlü, 2577 sayılı Ġdari Yargılama Usulü Kanunu‘nun 28. maddesinin, 10.6.1994 günlü, 4001 sayılı Ġdari Yargılama Usulü Kanununun Bazı Maddelerinin DeğiĢtirilmesi Hakkında Kanun‘un 13. maddesiyle değiĢtirilen (1) numaralı fıkrasının ―Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında, bu kararların kesinleĢmesinden sonra idarece iĢlem tesis edilir.‖ biçimindeki son cümlesinin Anayasa‘nın 2., 15., 35., 36. ve 125. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi istemidir. I- OLAY Aracı üzerine konulan ihtiyati haciz iĢleminin mahkeme kararıyla iptal edilmesi ve yürürlüğünün durdurulması üzerine karar doğrultusunda haczin kaldırılması için idareye baĢvuran ancak itiraz konusu kural nedeniyle talebi reddedilen davacının mahkeme kararı doğrultusunda iĢlem yapılması için açtığı davada, itiraz konusu kuralın Anayasa‘ya aykırılığı iddiasını ciddi bulan Mahkeme, iptali için baĢvurmuĢtur. II- ĠTĠRAZIN GEREKÇESĠ BaĢvuru kararının gerekçe bölümü Ģöyledir: “Karar veren Ġstanbul 5. Vergi Mahkemesi‟nce, davacı tarafın 2577 sayılı Ġdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında bu kararların kesinleĢmesinden sonra idarece iĢlem tesis edilir.” ibaresinin Anayasa‟ya aykırılık iddiaları yönünden dava dosyası incelenerek iĢin gereği görüĢüldü: Anayasa‟nın 152. ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin KuruluĢu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 28. maddesine göre, bir davaya bakmakta olan mahkeme, o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa‟ya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık savının ciddi olduğu kanısına varırsa bu hükmün iptali için Anayasa Mahkemesi‟ne baĢvurmaya yetkilidir. Ancak, bu kurallar uyarınca bir mahkemenin, Anayasa Mahkemesi‟ne baĢvurabilmesi için, elinde yöntemince açılmıĢ ve görevine giren bir davanın bulunması ve iptali istenen kuralın da o davada uygulanacak olması gerekir. Uygulanacak yasa kuralları ise, davanın değiĢik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikteki kurallardır. Dava dosyasının incelenmesinden: davalı Sarıgazi Vergi Dairesi Müdürlüğü‟nün … vergi kimlik numaralı mükellefi …. A.ġ hakkında 2005 yılı ile ilgili vergi incelemesi yapıldığı, inceleme neticesinde tanzim edilen 14.12.2010 tarih ve VDENR-2010/64,65 ve 66 Sayılı Vergi Ġnceleme Raporlarının düzenlendiği, bu raporlarda önerilen tarhiyat ve ceza tutarları dikkate alınarak Ġstanbul Vergi Dairesi BaĢkanlığı Mükellef Hizmetleri Tahsilat Grup Müdürlüğünden 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun 17. maddesi gereğince 18.468.749,02 TL ihtiyati tahakkuk verilmesi ve aynı Kanunun 13/3. maddesi gereğince amme alacağının korunması için davacı hakkında ihtiyati haciz kararı alınması için olur talep edildiği, ayrıca davacıdan 6183 Sayılı Kanunun 9. maddesi gereği 17.01.2011 tarih ve 3112 Sayılı Yazı ile teminat istenildiği, BaĢkanlık Makamının 13.01.2011 tarih ve 2011/19 sayılı yazısı üzerine ihtiyati haciz kararının alındığı, bu karar uyarınca da 18.01.2011 ve 154506 sayılı ihtiyati haciz tutanağı ile davacının aracı üzerine haciz konulduğu, davacı tarafından … Plakalı aracın üzerindeki haczin dayanağı 18.01.2011 tarih ve 154506 sayılı ihtiyati haciz tutanağı ile uygulanan iĢlemin iptali istemiyle Ġstanbul 10. Vergi Mahkemesinin E:2011/279 Esas sayısında dava açıldığı; iĢlemin yürütmesinin durdurulmasının istenildiği, bu istemin 07.03.2011 tarih ve E:2011/279 sayılı karar ile kabul edildiği, yürütmenin durdurulması yönündeki karara yapılan itirazın da Ġstanbul Bölge Ġdare Mahkemesince reddedildiği, dava neticesinde verilen 22.06.2011 tarih ve K:2011/1829 Sayılı karar ile de ihtiyati haciz iĢleminin iptal edildiği, bu kararın temyiz edildiği ve temyiz sürecinin henüz tamamlanmadığı, ayrıca asıl borçlu Ģirket hakkında yapılan tarhiyatın ve kesilen cezaların iptali istemiyle Ġstanbul 2. Vergi Mahkemesinin 2011/190 ve 191 Esas sayılarında dava açıldığı, açılan davalar neticesinde verilen 24.01.2012 tarih ve K.2012/115116 Sayılı kararlar ile yapılan tarhiyatların ve kesilen cezaların iptal edildiği, bununla birlikte davacıdan teminat isteme iĢleminin iptali istemiyle Ġstanbul 10. Vergi Mahkemesinin E:2011/280 Esas sayısında dava açıldığı ve bu dava neticesinde verilen 22.06.2011 tarih ve K.2011/1830 Sayılı karar ile teminat isteme iĢleminin de iptal edildiği, söz konusu Mahkeme kararları doğrultusunda iĢlem yapılması ve bahsi geçen araç üzerindeki haczin kaldırılması istemini haiz 17.10.2011 ve 122357 kayıt numaralı baĢvurunun reddine dair 28.11.2011 ve 77068 sayılı iĢlemin davacıya 07.12.2011 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine süresi içerisinde bakılan davanın açıldığı anlaĢılmaktadır. 2577 sayılı Ġdari Yargılama Usulü Kanununun “Kararların Sonuçları” baĢlıklı 28. maddesinin (1) numaralı fıkrasında “DanıĢtay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına iliĢkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin iĢlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir Ģekilde kararın idareye tebliğinden baĢlayarak otuz günü geçemez. Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında, bu kararların kesinleĢmesinden sonra idarece iĢlem tesis edilir.” hükmü yer almaktadır. Dava konusu olayda, uyuĢmazlığın çözümü için 2577 sayılı Ġdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında bu kararların kesinleĢmesinden sonra idarece iĢlem tesis edilir.” kuralının uygulanması gerekecektir. Fakat, yapılan değerlendirme neticesinde, bu kuralın Anayasa‟ya aykırı olduğu kanaatine varılmıĢtır. ANAYASAYA AYKIRILIK SEBEPLERĠ: A. ANAYASANIN 2. MADDESĠ YÖNÜNDEN Anayasa‟nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti, bir hukuk devleti olarak nitelendirilmiĢtir. Hukuk devleti, eylem ve iĢlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliĢtirerek sürdüren, Anayasa‟ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan devlettir. (Anayasa Mahkemesinin 20.5.2010 tarih ve E:2009/34, K:2010/72 sayılı kararı) KiĢilerin, devlete güven duymaları, maddî ve manevî varlıklarını korkusuzca geliĢtirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğünün sağlandığı bir hukuk düzeninde gerçekleĢebilir. Hukuk devletinin sağlamakla yükümlü olduğu hukuk güvenliği, kiĢilerin, hukuk düzeninin koruması altındaki haklarını elde etmeleri için gereken her türlü önlemin alınmasını zorunlu kılar. Ayrıca, Devletin, yargı denetimini yaygınlaĢtırarak adaletin gerçekleĢtirilmesini sağlaması hukuk devleti ilkesine yer veren Anayasa‟nın 5. maddesinin de bir gereğidir. (Anayasa Mahkemesinin 20.5.2010 tarih ve E:2009/34, K:2010/72 sayılı kararı) 2577 sayılı Ġdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında bu kararların kesinleĢmesinden sonra idarece iĢlem tesis edilir.” hükmü, hukuk düzeninin koruması altında bulunan kiĢilerin hukuki güvencelerini zayıflatmaktadır. Devletin, yargı denetimine tabi tutulmuĢ ve yine yargı organlarınca hukuka aykırı olduğu yönünde karar verilmiĢ bir iĢlemi uygulamaya devam etmesi, hukuk devleti ilkesiyle bağdaĢmamaktadır. Hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek açılan bir dava ile ilgili verilen yargı kararlarının kesinleĢmesine kadar uygulanmaması, davayı açan ve lehine karar verilen kiĢiye ait hakkın teslimini engellemektedir. Hukuk devletinde ise adaletli bir hukuk düzeninin kurulması ve sürdürülebilmesi temel amaçtır. Yine hukuk devleti ile hukukun temel kılınması, idarenin eylem ve iĢlemlerine karĢı yargı yolunun açık olmasının temel amaçların birisi de, hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilen bir iĢlemden dolayı kiĢilerin daha fazla zarar görmemesi ve menfaatlerinin ihlal edilmemesidir. Ayrıca, hukuk devleti olmanın olmazsa olmaz Ģartlarından biri de, kuvvetler ayrılığı prensibidir. Bu prensip gereği, yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki dengelerin bozulmaması gerekmektedir. Ancak, hukuka aykırı olduğu yönünde karar verilen iĢlemin halen yürürlükte olması ile yargı kararlarının idare tarafından iĢlevsizleĢtirilmesi, yürütmenin yargı karĢısında üstün bir konuma taĢınması sonucunu ortaya çıkaracaktır. Halbuki, anılan yasa hükmüyle yürütmenin yargı kararlarını uygulamaması, kuvvetler ayrılığı prensibine dayalı bir hukuk devletinde mümkün olmamalıdır. Bu çerçevede, anılan yasa hükmünün Anayasanın 2. maddesinde belirtilen “hukuk devleti” ilkesine aykırılığı sebebiyle iptali gerekmektedir. B. ANAYASANIN 15. MADDESĠ YÖNÜNDEN Anayasanın “Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması” baĢlıklı 15. maddesinde “SavaĢ, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir. Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaĢ hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler (DeğiĢik: 7.5.2004-5170/2 md.) dıĢında, kiĢinin yaĢama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düĢünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmiĢe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.” hükümleri yer almaktadır. Bu hükümler, temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının hangi hallerde nasıl durdurulacağını açıkça ortaya koymaktadır. 2577 sayılı Ġdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında bu kararların kesinleĢmesinden sonra idarece iĢlem tesis edilir.” hükmü ise, hukuka aykırı olduğu gerekçesini haiz yargı kararı ile iptal edilmiĢ bir iĢlemin uygulanmasına devam edilmesi sonucuna neden olmakta, böylelikle, ancak savaĢ, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde ve sadece durumun gerektirdiği ölçüde kısmen veya tamamen durdurulabilecek olan temel bir hakkın, yani mülkiyet hakkının durdurulması durumu ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, anılan yasa hükmünün Anayasanın 15. maddesine de aykırılığı sebebiyle iptali gerekmektedir. C. ANAYASANIN 35. MADDESĠ YÖNÜNDEN Anayasa‟nın “Temel Haklar ve Ödevler” baĢlıklı Ġkinci Kısmının Ġkinci Bölümünde yer alan “Mülkiyet hakkı” baĢlıklı 35. maddesinde; “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” hükmüne yer verilmiĢtir. Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesine ek 1 nolu Protokol‟ün “Mülkiyetin Korunması” baĢlıklı 1. maddesinde; “Her gerçek ve tüzel kiĢinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koĢullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.” Ģeklindeki hükümle mülkiyet hakkı, SözleĢmenin koruma Ģemsiyesi altına alınmıĢ, kapsam ve sınırları belirlenmiĢtir. Anayasa‟nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı birey özgürlüğü ile doğrudan ilgili olup, bireye emeğinin karĢılığına sahip olma ve geleceğe yönelik planlar yapma olanağı tanıyan temel bir haktır. Devlet mülkiyet hakkına ancak kamu yararı amacıyla ve kanuna uygun olarak müdahale edebilir.(Anayasa Mahkemesinin 12.1.2012 tarih ve E:2011/23, K:2012/3 sayılı kararı) Ġdarenin haciz veya ihtiyati haciz uygulamalarının, kiĢilerin malvarlıkları üzerinde etkilerinin bulunduğu açıktır. Yasalarla idareye verilen haciz veya ihtiyati haciz uygulama yetkisi sınırsız değildir. Ancak yasalarda öngörülen Ģartların gerçekleĢmesi halinde bu yetkinin kullanılabilmesi mümkündür. Dolayısıyla, haciz veya ihtiyati haciz iĢlemlerinin iptali istemiyle açılan dava neticesinde verilen karar ile yasalarda öngörülen Ģartların gerçekleĢmediği veya iĢlemin açıkça hukuka aykırı olduğu sonucuna varılması karĢısında, haciz veya ihtiyati haciz uygulamalarının devam etmesi halinde Anayasa‟nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlali söz konusu olacaktır. Sonuç olarak, 2577 sayılı Ġdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamalar ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında bu kararların kesinleĢmesinden sonra idarece iĢlem tesis edilir.” hükmü, kiĢilerin temel hakkı olan mülkiyet hakkının kullanılmasını engellediğinden, bu hükmün Anayasanın 35. maddesine de aykırılığı sebebiyle iptali gerekmektedir. D. ANAYASANIN 36. MADDESĠ YÖNÜNDEN Anayasanın 36. maddesinde; “Herkes, meĢru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” hükmü yer almaktadır. Anayasamızda yer alan adil yargılanma hakkı, hukuk devletinin egemen olduğu toplumlarda yer alan bireylerin en önemli haklarından biridir. Bu hakka sahip olan bireyler, gerek yargılama esnasında gerek yargılama neticesinde verilen yargı kararlarının uygulanması sürecinde adaletin tecelli etmesini isterler. Yargılamanın devam ettiği süreç içerisinde, hukuka uygun adil bir kararın verilmesi için gerekli koĢulların oluĢturulmasını sağlamak kadar, yargılama neticesinde verilen kararın gecikmeksizin uygulanmasını sağlamakta hukuk devleti olmanın bir gereğidir. Yargılama, aynı zamanda bireylerin hak arama mücadelesinin zeminidir. Bireylerin haklarının ihlalinin kim tarafından yapıldığının esas olarak bir önemi yoktur. Dolayısıyla bu ihlali gerçekleĢtirenin idare olması, adil yargılama hakkının gölgede kalmasına hukuki bir gerekçe olamaz. Yargılamayı yapan mahkeme tarafından verilen kararın dikkate alınmaması, bu kararın kesinleĢmesine kadar beklenilmesi adil yargılanma hakkının açıkça ihlalidir. Bu durum, aleyhine karar verilen idareye birey karĢısında haksız bir üstünlük sağlayacaktır ki, adil yargılamanın temel Ģartı olan tarafların eĢitliği, yargılama daha baĢlamadan bozulmuĢ olacaktır. Sonuç olarak, 2577 sayılı Ġdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında bu kararların kesinleĢmesinden sonra idarece iĢlem tesis edilir.” hükmü ile, hakkında haciz veya ihtiyati haciz kararı alınıp uygulanan kiĢilerin iĢleme karĢı yargı yoluna baĢvurmaları neticesinde iĢlemin yürütmesinin durdurulması veya iptal edilmesi, kısacası kendisinin haklı, idarenin haksız, iĢlemin de hukuka aykırı olduğu sonucuna varılması durumlarında dahi bu kiĢilerin mağduriyetleri devam edecek, dolayısıyla kiĢilerin temel hakkı olan adil yargılanma hakkının kullanılması engellenmiĢ olacağından, bu hükmün Anayasanın 36. maddesine aykırılığı sebebiyle iptali gerekmektedir. E. ANAYASANIN 125. MADDESĠ YÖNÜNDEN Türkiye Cumhuriyeti Anayasası‟nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti‟nin bir hukuk devleti olduğu belirtilmekte, aynı Anayasanın 125. maddesinin birinci fıkrasında da, “idarenin her türlü eylem ve iĢlemlerine karĢı yargı yolu açıktır.” denilmektedir. Hukuk devleti, kiĢiye tüm hak ve özgürlükleri tanıyıp, bunlara saygı gösteren ve bu hakları koruyucu, adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve Anayasa‟ya uyan bir devlet, demektir. Hukuk devletinin dayandığı hukuki temellerden birisi ve belki de en önemlisi idarenin hukuka bağlılığının sağlanmasıdır. Bu da ancak Ġdarenin, Ġdare Hukuku sahasında tesis ettiği iĢlem ve eylemlere karĢı Ġdari Yargı yolunun, Özel Hukuk hükümlerine göre yaptığı faaliyetlerine karĢı ise Adli Yargı Yolunun açık tutulmasıyla mümkün olabilir. Anayasanın 125. maddesinin birinci fıkrasındaki “Ġdarenin her türlü eylem ve iĢlemlerine karĢı yargı yolu açıktır.” hükmü, hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Ancak, 2577 sayılı Ġdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında bu kararların kesinleĢmesinden sonra idarece iĢlem tesis edilir.” hükmü ile, hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilen yürürlükteki iĢleme karĢı, mahkeme tarafından verilen kararın kesinleĢmesine kadar yargı yolu kapalı olacaktır. Bu durumda, haciz veya ihtiyati haciz uygulamalarına iliĢkin yargı yolunun açık olması sadece Ģekilden ibaret olacaktır. Bu nedenle, itiraz konusu kuralın, Anayasanın 125. maddesinde yer alan, idarenin her türlü iĢlem ve eylemine karĢı yargı yolunun açık olduğu hükmüne aykırı olduğu kanaatine varılmaktadır. Açıklanan nedenlerle, Anayasanın 152/1. maddesi uyarınca; 2577 sayılı Kanunun 28. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında bu kararların kesinleĢmesinden sonra idarece iĢlem tesis edilir.” ibaresinin iptali istemiyle dosyanın Anayasa Mahkemesine gönderilmesine ve anılan yasa hükmünün iptalinin istenilmesine, dava dosyasının tüm belgeleriyle onaylı suretinin dosya oluĢturularak karar aslı ile birlikte Anayasa Mahkemesine sunulmasına, iĢ bu karar aslı ile dosya suretinin yüksek mahkemeye tebliğinden itibaren beĢ ay beklenilmesine, beĢ ay içinde netice gelmezse mevcut mevzuata göre dosyanın görüĢülmesine, 18.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” III- YASA METĠNLERĠ A- Ġtiraz Konusu Yasa Kuralı 2577 sayılı Kanun‘un itiraz konusu kuralı da içeren ―Kararların sonuçları‖ baĢlıklı 28. maddesi Ģöyledir: “1. (DeğiĢik:10/6/1994-4001/13 md.) DanıĢtay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına iliĢkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin iĢlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir Ģekilde kararın idareye tebliğinden baĢlayarak otuz günü geçemez. Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında, bu kararların kesinleĢmesinden sonra idarece iĢlem tesis edilir. 2. (DeğiĢik: 2/7/2012 - 6352/58 md.) Konusu belli bir miktar paranın ödenmesini gerektiren davalarda hükmedilen miktar ile her türlü davalarda hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderleri, davacının veya vekilinin davalı idareye yazılı Ģekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirim tarihinden itibaren, birinci fıkrada belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yatırılır. Birinci fıkrada belirtilen süreler içinde ödeme yapılmaması halinde, genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur. 3. DanıĢtay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre iĢlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine DanıĢtay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabilir. 4. Mahkeme kararlarının (otuz) (1) gün içinde kamu görevlilerince kasten yerine getirilmemesi halinde ilgili, idare aleyhine dava açabileceği gibi, kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine de tazminat davası açılabilir. 5. Vergi uyuĢmazlıklarına iliĢkin mahkeme kararlarının idareye tebliğinden sonra bu kararlara göre tespit edilecek vergi, resim, harçlar ve benzeri mali yükümler ile zam ve cezaların miktarı ilgili idarece mükellefe bildirilir. 6. (DeğiĢik: 2/7/2012 - 6352/58 md.) Tazminat ve vergi davalarında idarece, mahkeme kararının tebliğ tarihi ile ödeme tarihi arasındaki süreye 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesine göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanacak faiz ödenir. Ancak mahkeme kararının davacıya tebliği ile banka hesap numarasının idareye bildirildiği tarih arasında geçecek süre için faiz iĢlemez.” B- Dayanılan Anayasa Kuralları BaĢvuru kararında, Anayasa‘nın 2., 15., 35., 36. ve 125. maddelerine dayanılmıĢtır. IV- ĠLK ĠNCELEME Anayasa Mahkemesi Ġçtüzüğü hükümleri uyarınca HaĢim KILIÇ, Serruh KALELĠ, Alparslan ALTAN, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECĠPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL ve Zühtü ARSLAN‘ın katılımlarıyla 3.10.2012 günü yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından iĢin esasının incelenmesine OYBĠRLĠĞĠYLE karar verilmiĢtir. V- ESASIN ĠNCELENMESĠ BaĢvuru kararı ve ekleri, Raportör Hamit YELKEN tarafından hazırlanan iĢin esasına iliĢkin rapor, itiraz konusu yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüĢülüp düĢünüldü: BaĢvuru kararında itiraz konusu kuralla, idarenin tek taraflı iradesiyle tesis edilen ihtiyati haciz ve haciz iĢlemlerinin, idari yargı yerlerince hukuka aykırı bulunarak iptal edilmesine rağmen bu kararların gereğinin yerine getirilmeyerek söz konusu hukuka aykırı uygulamaların kararın kesinleĢmesine kadar devam etmesine olanak tanındığı, bu durumun Anayasa‘nın 2., 15., 35., 36. ve 125. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüĢtür. 2577 sayılı Kanun‘un 28. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinde, DanıĢtay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına iliĢkin kararlarının, kesinleĢmesi beklenmeksizin ve en geç otuz gün içinde uygulanacağı belirtilmiĢ, itiraz konusu üçüncü cümlesinde ise bu kurallara bir istisna getirilerek haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararların kesinleĢtikten sonra uygulanacağı hükme bağlanmıĢtır. Anayasa‘nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti, bir hukuk devleti olarak nitelendirilmiĢtir. Hukuk devleti, eylem ve iĢlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliĢtirerek sürdüren, Anayasa‘ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan devlettir. KiĢilerin, devlete güven duymaları, maddi ve manevi varlıklarını korkusuzca geliĢtirebilmeleri, temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğünün sağlandığı bir hukuk düzeninde gerçekleĢebilir. Hukuk güvenliği ve hukukun üstünlüğünün sağlanabilmesi için ise devletin her türlü iĢlem ve eyleminin yargı denetimine açık olması gerekir. Nitekim, Anayasa‘nın 125. maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde ―Ġdarenin her türlü eylem ve iĢlemlerine karĢı yargı yolu açıktır.‖ denilmek suretiyle bu husus anayasal güvenceye kavuĢturulmuĢtur. Ancak, hukuk güvenliğinin ve hukukun üstünlüğünün sağlanması için devletin iĢlem ve eylemlerine karĢı yargı yolunun açık tutulması yeterli olmayıp yargı mercileri tarafından verilen kararların gecikmeksizin uygulanması da gerekir. Bir iĢlemin hukuka aykırı olduğu yapılan yargısal denetim neticesinde tespit edilmesine rağmen iĢlemin iptali yönündeki yargısal kararın uygulanmaması, devletin iĢlem ve eylemlerine karĢı yargı yolunun açık tutulmasını anlamsız hâle getirir. Zira, hukuk güvenliği ve hukukun üstünlüğü sadece hukuka aykırılıkların tespit edilmesiyle değil bunların tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasıyla sağlanabilir. 2577 sayılı Kanun‘un 28. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinde, ―DanıĢtay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına iliĢkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin iĢlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir Ģekilde kararın idareye tebliğinden baĢlayarak otuz günü geçemez.‖ kuralına yer verildiği, dolayısıyla idari iĢlemlere iliĢkin mahkeme kararlarının gecikmeksizin uygulanması prensibinin yasal düzeyde de benimsendiği görülmektedir. Ancak, itiraz konusu kuralda, bu prensibe bir istisna getirilmiĢ, ihtiyati haciz ve haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında ancak kararın kesinleĢmesinden sonra idarece iĢlem tesis edileceği belirtilmiĢtir. Buna göre bir kamu borçlusunun malvarlığı üzerindeki tasarruf yetkisinin hukuka aykırı bir haciz veya ihtiyati haciz iĢlemiyle sınırlandırılması nedeniyle mahkemelerce iĢlemin iptali ve yürütmesinin durdurulması kararı verildiğinde, bu karar uygulanmayacak ve kararın kesinleĢmesine kadar idarenin tek taraflı iradesiyle tesis ettiği hukuka aykırı iĢlem varlığını sürdürecektir. Bu yönüyle itiraz konusu kural, idarenin tüm iĢlem ve eylemlerine karĢı yargı yolunun açık olması yolundaki anayasal hükmü etkisiz hâle getirerek bireyin hukuk güvenliğini açık Ģekilde zedelemekte ve yargısal denetim aracılığıyla hukukun üstünlüğünün sağlanması amacına zarar vermektedir. Hukuk devletinde kiĢilerin temel hak ve özgürlüklerinin sağlanması ve korunması esas olduğundan, kiĢilere etkili hak arama imkânı sağlayan güvencelerin de tanınması gerekmektedir. Bu çerçevede Anayasa‘nın ―Hak arama hürriyeti‖ baĢlıklı 36. maddesinin birinci fıkrasında, ―Herkes, meĢru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.‖ denilerek, herkese, adaleti bulma, hakkı olanı elde etme ve haksızlığı giderme imkânı sağlanmıĢ, böylece kiĢilerin hukuki güvenlikleri etkin bir koruma mekanizmasına kavuĢturulmuĢtur. Anayasa‘nın 125. maddesinin beĢinci fıkrasında ise idari iĢlemin uygulanmasıyla telafisi güç veya imkânsız zararların doğacağı durumlarda, mahkemelere yürütmenin durdurulması kararı verme yetkisi tanınarak kiĢilere hak arama özgürlüklerini daha etkili biçimde kullanabilme olanağı sağlanmıĢtır. Ġtiraz konusu kuralla, haciz ve ihtiyati hacze iliĢkin idari iĢlemlerin yürütmesinin durdurulmasına iliĢkin mahkeme kararlarının derhal uygulama zorunluluğunun ortadan kaldırılması, kiĢilerin telafisi imkânsız veya zor zararlarla karĢılaĢmalarına yol açacak niteliktedir. Ġdari yargıda yürütmenin durdurulması kararıyla güdülen amacın kiĢilerin hak arama özgürlüklerini daha etkili biçimde kullanabilmelerini sağlamak olduğu gözetildiğinde, böyle bir durumun yürütmenin durdurulması kararlarıyla gerçekleĢtirilmek istenen hukuksal yararı olumsuz yönde etkileyeceği ve hak arama özgürlüğünü zedeleyeceği açıktır. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa‘nın 2., 36. ve 125. maddelerine aykırıdır. Ġptali gerekir. Kural, Anayasa‘nın 2., 36. ve 125. maddelerine aykırı bulunarak iptal edildiğinden Anayasa‘nın 35. maddesi yönünden ayrıca inceleme yapılmasına gerek görülmemiĢtir. Kuralın Anayasa‘nın 15. maddesiyle ilgisi görülmemiĢtir. VI- SONUÇ 6.1.1982 günlü, 2577 sayılı Ġdari Yargılama Usulü Kanunu‘nun 28. maddesinin, 10.6.1994 günlü, 4001 sayılı Ġdari Yargılama Usulü Kanununun Bazı Maddelerinin DeğiĢtirilmesi Hakkında Kanun‘un 13. maddesiyle değiĢtirilen (1) numaralı fıkrasının “Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında, bu kararların kesinleĢmesinden sonra idarece iĢlem tesis edilir.” biçimindeki son cümlesinin Anayasa‘ya aykırı olduğuna ve ĠPTALĠNE, 10.7.2013 gününde OYBĠRLĠĞĠYLE karar verildi. BaĢkan HaĢim KILIÇ BaĢkanvekili Serruh KALELĠ BaĢkanvekili Alparslan ALTAN Üye Mehmet ERTEN Üye Serdar ÖZGÜLDÜR Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT Üye Zehra Ayla PERKTAġ Üye Recep KÖMÜRCÜ Üye Burhan ÜSTÜN Üye Engin YILDIRIM Üye Nuri NECĠPOĞLU Üye Hicabi DURSUN Üye Celal Mümtaz AKINCI Üye Erdal TERCAN Üye Muammer TOPAL Üye Üye Zühtü ARSLAN M. Emin KUZ [R.G. 22 Kasım 2013 – 28829] —— • —— YÖNETMELĠK Adalet Bakanlığından: ADALET UZMANLIĞI YÖNETMELĠĞĠNDE DEĞĠġĠKLĠK YAPILMASINA DAĠR YÖNETMELĠK MADDE 1 – 4/7/2012 tarihli ve 28343 sayılı Resmî Gazete‘de yayımlanan Adalet Uzmanlığı Yönetmeliğinin 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. ―c) GiriĢ sınavının yapıldığı yılın ocak ayının birinci günü itibarıyla otuz beĢ yaĢını doldurmamıĢ olmak,‖ MADDE 2 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Adalet Bakanı yürütür. Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin Tarihi Sayısı 4/7/2012 28343 [R.G. 23 Kasım 2013 – 28830] —— • —— ANAYASA MAHKEMESĠ KARARLARI Anayasa Mahkemesi BaĢkanlığından: Esas Sayısı : 2013/24 Karar Sayısı : 2013/43 (Yürürlüğü Durdurma) Karar Günü : 14.11.2013 YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI ĠSTEMĠNDE BULUNANLAR : Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri M. Akif HAMZAÇEBĠ ve Muharrem ĠNCE ile birlikte 127 milletvekili YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI ĠSTEMĠNĠN KONUSU : 6.12.2012 günlü, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu‘nun; 1- 110. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde yer alan “…gibi...” ibaresinin, 2- 123. maddesinin (7) numaralı fıkrasında yer alan “…ile Kurul Karar Organının çalıĢma usul ve esaslarına iliĢkin diğer hususlar…” ibaresinin, 3- 126. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerinin, 4- 129. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “…raporun ait olduğu dönemi izleyen yılın haziran ayı sonuna kadar…” ve “…ilgili Bakana…” ibarelerinin, 5- 130. maddesinin (5) numaralı fıkrasında yer alan “…her yılın haziran ayı sonuna kadar…” ibaresi ile (6) numaralı fıkrasının, 6- 137. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan “…grev ve…” ibaresinin, 7- 138. maddesinin; a- (6) numaralı fıkrasının ilk paragrafı ile (a), (b) ve (c) bentlerinin, b- (11) numaralı fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinin, c- (12) numaralı fıkrasının birinci cümlesinin, d- (13) numaralı fıkrasının, Anayasa‘nın 2., 5., 7., 8., 11., 13., 38., 49., 54., 87., 90., 153., 160. ve 165. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi istemidir. YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI ĠSTEMĠNĠN ĠNCELENMESĠ Yürürlüklerinin durdurulması istemini de içeren iptali istenilen kuralların yer aldığı dava dilekçesi ve ekleri, bu konudaki Raportör AyĢegül ATALAY tarafından hazırlanan yürürlüğü durdurma ve esas inceleme raporu, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüĢülüp düĢünüldü: 6.12.2012 günlü, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu‘nun; A- 110. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde yer alan “…gibi...” ibaresi, 14.11.2013 günlü, E.2013/24, K.2013/133 sayılı kararla iptal edildiğinden, bu ibarenin, uygulanmasından doğacak sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların önlenmesi ve iptal kararının sonuçsuz kalmaması için kararın Resmî Gazete‘de yayımlanacağı güne kadar YÜRÜRLÜĞÜNÜN DURDURULMASINA, Engin YILDIRIM, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL, Zühtü ARSLAN ile M. Emin KUZ‘un karĢıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, B- 138. maddesinin (13) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinin yürürlüğünün durdurulması isteminin koĢulları oluĢmadığından REDDĠNE, OYBĠRLĠĞĠYLE, C- 1- 123. maddesinin (7) numaralı fıkrasında yer alan “…ile Kurul Karar Organının çalıĢma usul ve esaslarına iliĢkin diğer hususlar…” ibaresine, 2- 126. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerine, 3- 129. maddesinin (1) numaralı fıkrasında yer alan “…raporun ait olduğu dönemi izleyen yılın haziran ayı sonuna kadar…” ve “…ilgili Bakana…” ibarelerine, 4- 130. maddesinin (5) numaralı fıkrasında yer alan “…her yılın haziran ayı sonuna kadar…” ibaresi ile (6) numaralı fıkrasına, 5- 137. maddesinin (2) numaralı fıkrasında yer alan “…grev ve…” ibaresine, 6- 138. maddesinin; a- (6) numaralı fıkrasının ilk paragrafı ile (a), (b) ve (c) bentlerine, b- (11) numaralı fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerine, c- (12) numaralı fıkrasının birinci cümlesine, d- (13) numaralı fıkrasının, yönelik iptal istemleri, 14.11.2013 günlü, E.2013/24, K.2013/133 sayılı kararla reddedildiğinden, bu fıkraya, bentlere, cümlelere ve ibarelere iliĢkin yürürlüğün durdurulması istemlerinin REDDĠNE, OYBĠRLĠĞĠYLE, 14.11.2013 gününde karar verildi. BaĢkan HaĢim KILIÇ BaĢkanvekili Serruh KALELĠ BaĢkanvekili Alparslan ALTAN Üye Mehmet ERTEN Üye Serdar ÖZGÜLDÜR Üye Osman Alifeyyaz PAKSÜT Üye Üye Üye Zehra Ayla PERKTAġ Recep KÖMÜRCÜ Burhan ÜSTÜN Üye Engin YILDIRIM Üye Nuri NECĠPOĞLU Üye Hicabi DURSUN Üye Celal Mümtaz AKINCI Üye Erdal TERCAN Üye Muammer TOPAL Üye Zühtü ARSLAN Üye M. Emin KUZ [R.G. 23 Kasım 2013 – 28830] —— • —— ANAYASA MAHKEMESĠ KARARI Anayasa Mahkemesinin 6/6/2013 Tarih ve E: 2011/145 ,K: 2013/70 Sayılı Kararı 23 Kasım 2013Tarihli ve 28830 Sayılı Resmi Gazetede YayınlanmıĢtır. [R.G. 23 Kasım 2013 – 28830] —— • —— ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından: ĠġKOLU TESPĠT KARARI Karar No. : 2013/52 ĠĢyeri : Barla Peyzaj Temz. ĠnĢ. Oto. Kira. Nak. Gıda San. Tur. Ltd. ġti. BağlarbaĢı Mah. Huzurevleri Mah. 77155 Sok. No:6 Necmiye Hanım Apt. 1/1 Çukurova/ADANA SGK Sicil No. : 1137775.001-1144752.001-1039421.052-1044948.052 1197199.006-1045333.052-1074898.001 Tespiti Ġsteyen : Tümtis Sendikası Ġnceleme : Barla Peyzaj Temz. ĠnĢ. Oto. Kira. Nak. Gıda San. Tur. Ltd. ġti.‘de Bakanlığımızca yapılan incelemede; adı geçen Ģirketin hizmet alım ihalesi ile Adana ili Çukurova Belediyesi ilçe sınırları dahilindeki park ve bahçelerin bakımı, çimlerin biçilmesi, ağaçlandırılmıĢ alanlar ile sokaklardaki ağaçların sulanması, ağaç diplerinin çapalanması, ilaçlanması, budanması ve gübreleme iĢlerinin, Adana ili Seyhan Belediyesi ilçe sınırları dahilindeki fidanlık, park-bahçeler ile spor tesislerinde bakım ve temizlik hizmetlerinin, ayrıca Ordu Devlet Hastanesinde, Ordu ilçe hastanelerinde, Ankara Bölge Ġdare Mahkemesinde ve Ordu ili Ünye Belediyesi Park-Bahçeler Müdürlüğü iĢyerlerinde temizlik iĢlerini yürüttüğü, merkez iĢyerinde yapılan iĢlerin ise Ģirketin esas faaliyeti olan iĢlere yardımcı iĢler olduğu, bu nedenle söz konusu iĢyerlerinde yapılan iĢlerin ĠĢkolları Yönetmeliğinin 20 sıra numaralı ―Genel iĢler‖ iĢkolunda yer aldığı tespit edilmiĢtir. Karar : Barla Peyzaj Temz. ĠnĢ. Oto. Kira. Nak. Gıda San. Tur. Ltd. ġti.‘ye bağlı iĢyerlerinde yürütülen iĢlerin niteliği itibariyle ĠĢkolları Yönetmeliği‘nin 20 sıra numaralı ―Genel iĢler‖ iĢkoluna girdiğine ve yapılan bu tespitin Resmî Gazete‘de yayımlanmasına 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu ĠĢ SözleĢmesi Kanununun 5‘inci maddesi gereğince karar verilmiĢtir. [R.G. 25 Kasım 2013 – 28832] —— • —— ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından: ĠġKOLU TESPĠT KARARI Karar No. : 2013/53 ĠĢyeri : UCS Hizmet Yön San. ve Tic. A.ġ. Zeytinoğlu Cad. No: 55/l Akatlar-BeĢiktaĢ/ĠSTANBUL SGK Sicil No. : 1190694.034-1195446.034 Tespiti Ġsteyen : Tümtis Sendikası Ġnceleme : UCS Hizmet Yön San. ve Tic. A.ġ.‘de Bakanlığımızca yapılan incelemede; adı geçen Ģirketin ĠSPARK-Ġstanbul Otopark ĠĢletmeleri Ticaret A.ġ. üst iĢverenliğinden aldığı ihale ile Ġstanbul ili Avrupa Yakası 1. Bölge (Sarıyer-BeĢiktaĢBeyoğlu-Kağıthane-Maslak-4. Levent-ġiĢli) ve Avrupa Yakası 2. Bölge (Eminönü-Silivri arası) park alanlarında (kapalı park, yol üzeri, açık park alanı) ―otopark araç hizmet personeli‖ olarak hizmet verdiği, bu nedenle yapılan iĢlerin ĠĢkolları Yönetmeliğinin 15 sıra numaralı ―TaĢımacılık‖ iĢkolunda yer aldığı tespit edilmiĢtir. Karar : UCS Hizmet Yön San. ve Tic. A.ġ. iĢyerlerinde yürütülen iĢlerin niteliği itibariyle ĠĢkolları Yönetmeliği‘nin 15 sıra numaralı ―TaĢımacılık‖ iĢkoluna girdiğine ve yapılan bu tespitin Resmî Gazete‘de yayımlanmasına 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu ĠĢ SözleĢmesi Kanununun 5‘inci maddesi gereğince karar verilmiĢtir. [R.G. 25 Kasım 2013 – 28832] —— • —— YÖNETMELĠKLER Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Maliye Bakanlığından: KORUMALI ĠġYERLERĠ HAKKINDA YÖNETMELĠK BĠRĠNCĠ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç ve kapsam MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, korumalı iĢyeri statüsünün kazanılması, korumalı iĢyerlerinin iĢleyiĢi ve denetlenmesine iliĢkin usul ve esasları düzenlemektir. (2) Bu Yönetmelik, iĢgücü piyasasına kazandırılmaları güç olan engelli bireylere istihdam oluĢturmak amacıyla gerçek ve tüzel kiĢilerce açılan ve açılacak olan iĢyerlerini kapsar. Dayanak MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, 1/7/2005 tarihli ve 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanunun 14 üncü maddesi hükümlerine dayanılarak hazırlanmıĢtır. Tanımlar MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelikte geçen; a) ĠĢveren: Sahip olduğu iĢyeri için korumalı iĢyeri statüsü almak üzere baĢvuruda bulunan gerçek veya tüzel kiĢiyi, b) Komisyon: Ġllerde Valilik bünyesinde, Aile ve Sosyal Politikalar Ġl Müdürlüğü, ÇalıĢma ve ĠĢ Kurumu Ġl Müdürlüğü, Ġl Milli Eğitim Müdürlüğü, Ġl Sağlık Müdürlüğü ve gerekli hallerde Valilikçe görevlendirilen diğer kamu kurum ve kuruluĢları temsilcilerinden oluĢan, sekretaryası Aile ve Sosyal Politikalar Ġl Müdürlüğü tarafından yürütülen ve çalıĢma usul ve esasları Engelli ve YaĢlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından belirlenecek olan komisyonu, c) Korumalı iĢyeri: ĠĢgücü piyasasına kazandırılmaları güç olan zihinsel veya ruhsal engelli bireylere istihdam oluĢturmak amacıyla Devlet tarafından teknik ve mali yönden desteklenen ve çalıĢma ortamı özel olarak düzenlenen iĢyerini, ç) Korumalı iĢyeri yöneticisi: Korumalı iĢyerinin iĢleyiĢinden sorumlu olan kiĢiyi ifade eder. ĠKĠNCĠ BÖLÜM Korumalı ĠĢyeri Statüsünün Kazanılması Korumalı iĢyeri statüsü için baĢvuruda bulunma MADDE 4 – (1) Bu Yönetmeliğin 14 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nitelikleri haiz engelli en az sekiz bireyin çalıĢtığı iĢyerinin iĢvereni, korumalı iĢyeri statüsünün kazanılması için Aile ve Sosyal Politikalar Ġl Müdürlüğüne baĢvuruda bulunur. Korumalı iĢyerlerinde çalıĢacak engelli bireylerin sayısının toplam iĢçi sayısına oranı yüzde yetmiĢ beĢten az olamaz. Bu kapsamda çalıĢtırılacak iĢçi sayısının tespitinde, belirsiz süreli iĢ sözleĢmesine ve belirli süreli iĢ sözleĢmesine göre çalıĢtırılan iĢçiler esas alınır. Kısmi süreli iĢ sözleĢmesine göre çalıĢanlar, çalıĢma süreleri dikkate alınarak tam süreli çalıĢmaya dönüĢtürülür. (2) Oranların hesaplanmasında yarıma kadar kesirler dikkate alınmaz, yarım ve daha fazla olanlar tama dönüĢtürülür. BaĢvuruda iĢverenden istenecek belgeler MADDE 5 – (1) Gerçek veya tüzel kiĢiler, iĢyerinin üretim faaliyetini veya faaliyetlerini, iĢyerinde çalıĢan veya çalıĢacak toplam iĢçi sayısını, çalıĢan veya çalıĢacak engelli birey sayısını, engel durumlarını ve iĢyerinde yaptığı veya yapacağı iĢler ile iĢyerinin adresini belirten ve iĢyerine korumalı iĢyeri statüsü kazandırma talebini içeren dilekçe ile bu maddenin ikinci fıkrası ve 6 ncı maddede belirtilen belgelerle birlikte Aile ve Sosyal Politikalar Ġl Müdürlüğüne baĢvururlar. (2) Korumalı iĢyeri açmak isteyen gerçek kiĢiden veya tüzel kiĢi temsilcisinden; a) T.C. Kimlik numarası beyanı, b) Adli sicil kaydına iliĢkin yazılı beyanı, c) Tüzel kiĢinin temsilcisinin yetki belgesi, ç) Dernek ve vakıflar için, vakıf senedi veya dernek tüzüğünde amaçlar arasında eğitim ve üretim faaliyetlerinin yer aldığını gösteren belge, d) Yıllık gelir ve yıllık kurumlar, katma değer, özel tüketim, özel iletiĢim ve banka ve sigorta muameleleri vergileri, gelir ve kurumlar vergisine iliĢkin tevkifatlar ve geçici vergiye iliĢkin vergi asılları ile bu vergi türlerine ait vergi ziyaı cezaları, gecikme zam ve faizleri bağlamında vergi borcu ile sosyal güvenlik kurumlarından alınacak prim borcu olmadığına dair belge, e) Ġlgili mevzuatı uyarınca alınması gereken izin ve belgeler istenir. Korumalı iĢyeri yöneticisinden istenecek belgeler MADDE 6 – (1) Korumalı iĢyeri yöneticisinden; a) T.C. Kimlik numarası beyanı, b) Adli sicil kaydına iliĢkin yazılı beyanı, c) BulaĢıcı bir hastalığı bulunmadığına iliĢkin yazılı beyanı, ç) Eğitim durumuna iliĢkin yazılı beyan istenir. Taleplerin komisyonca değerlendirilmesi ve korumalı iĢyeri statüsü belgesinin düzenlenmesi MADDE 7 – (1) Korumalı iĢyeri statüsü almak üzere Aile ve Sosyal Politikalar Ġl Müdürlüğüne baĢvuran gerçek veya tüzel kiĢilerin talepleri iĢyerinde gerekli tespit ve incelemeleri yapmak suretiyle en geç otuz gün içinde Komisyonca değerlendirilir. BaĢvurusu yapılanlardan Komisyonca yapılacak değerlendirme sonucunda uygun görülen iĢyerlerine Valilikçe, Korumalı ĠĢyeri Statüsü Belgesi düzenlenir. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Korumalı ĠĢyerinde ÇalıĢtırılacak Personelin Nitelikleri Korumalı iĢyerinde çalıĢtırılacak personel MADDE 8 – (1) Korumalı iĢyerinde; iĢyeri yöneticisi ile mesleki ve teknik eğitim alanında yükseköğrenim görmüĢ veya usta öğreticilik yeterliliğini haiz eğitici personel istihdamı zorunludur. (2) ĠĢyeri yöneticisi, birden fazla korumalı iĢyerinin yöneticisi olamaz. Ancak, nitelikleri haiz olmak kaydıyla, aynı iĢ yerinde eğitici personel görevini yürütebilir. (3) Korumalı iĢyerinde, iĢyerinin kapasitesine göre ayrıca teknik, idari ve yardımcı personel ile ihtiyaç duyulabilecek diğer personel çalıĢtırılabilir. Personel desteği MADDE 9 – (1) Korumalı iĢyerlerine Komisyon tarafından gerekli görülmesi halinde Valilikçe ilgili il müdürlüklerinden görevlendirme yoluyla uzman personel desteği sağlanabilir. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Fiziksel KoĢullar ve Donanım Emniyet ve trafik güvenliği MADDE 10 – (1) Korumalı iĢyeri binasının bulunduğu yerin, engelli bireylerin geliĢ ve gidiĢlerinde trafik yönünden uygun ve emniyetli olması Ģartı aranır. Yangından korunma ve elektrik tertibatı MADDE 11 – (1) Korumalı iĢyerinde yangından korunma için yeterli sayıda yangın söndürme cihazı ve malzemesi, sesli ve ıĢıklı alarm sistemi ile engelli bireylerin kullanımına uygun yangın tahliye sistemi bulundurulması zorunludur. (2) Korumalı iĢyerinde elektrik anahtarı, priz, lamba gibi elektrikli aletler, kesici delici aletler ile yanıcı ve yakıcı maddelerin engelli bireyler için tehlike oluĢturmasını önleyecek tedbirler alınır. (3) Korumalı iĢyeri binası çevresinde patlayıcı ve yanıcı madde satan veya depolayan kuruluĢlar bulunması hâlinde, 27/11/2007 tarihli ve 2007/12937 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun mesafelerin korunması ve tedbirlerin alınması sağlanır. Korumalı iĢyerinin fiziksel koĢulları MADDE 12 – (1) Korumalı iĢyerinin fiziksel koĢulları aĢağıdaki özellikleri taĢımalıdır: a) Türk Standartları Enstitüsü tarafından iĢyerleri için belirlenen fiziksel standartlar, korumalı iĢyerlerinde de geçerlidir. Korumalı iĢyerinin müstakil bir binada olması tercih nedenidir. Korumalı iĢyerinin çok katlı bir binada olması halinde, yangın merdiveni ve asansör Ģartı aranır. Asansörün kapısı, geniĢliği ve düğmeleri engelli bireylerin kullanımına uygun olmalıdır. b) Korumalı iĢyeri rutubetli ortamda olmamalı, gün ıĢığı almalı ve uygun elektrik ıĢığı ile aydınlatılmalıdır. c) Korumalı iĢyeri tabanı sağlığa zarar vermeyecek ve kolay temizlenen bir malzeme ile kaplanmalıdır. ç) Merdivenlerin geniĢliği ve yüksekliği iniĢ ve çıkıĢlarda kolaylık sağlayacak Ģekilde olmalı, emniyet korkulukları bulunmalıdır. d) Kapılar geniĢ olmalı, tekerlekli sandalye kullananlar için giriĢte ve katlarda rampalar olmalıdır. e) Atölyeler ve diğer bölümlerin arası duvarla bölünmeli, sesli makinelerin kullanıldığı yerlerde ses geçirmez materyaller tercih edilmelidir. f) Korumalı iĢyerinin tuvaletleri ve duĢ alanları engelli bireylerin kullanımına uygun olmalıdır. BEġĠNCĠ BÖLÜM Korumalı ĠĢyerinin ĠĢleyiĢine ĠliĢkin Esaslar Korumalı iĢyerine engelli bireylerin kabulü MADDE 13 – (1) Türkiye ĠĢ Kurumuna kayıtlı ve korumalı iĢyerinde çalıĢmak isteyen engelli bireyler bireysel olarak veya ÇalıĢma ve ĠĢ Kurumu Ġl Müdürlükleri aracılığı ile iĢyerlerine baĢvururlar. ĠĢyeri, iĢe aldığı engelli bireyleri en geç bir ay içinde ÇalıĢma ve ĠĢ Kurumu Ġl Müdürlüğü ve Aile ve Sosyal Politikalar Ġl Müdürlüğüne bildirmekle yükümlüdür. Korumalı iĢyerine kabul edilecek engelli bireyler ve istenecek belgeler MADDE 14 – (1) Korumalı iĢyerinde istihdam edilebilmek için; a) En az % 40 oranında zihinsel veya ruhsal engelli olmak, b) Türkiye ĠĢ Kurumuna kayıtlı olmak, c) 15 yaĢını bitirmiĢ olmak gerekir. (2) Kabulde; a) T.C. Kimlik Numarası beyanı, b) Engelliler için Sağlık Kurulu Raporunun aslı veya onaylı örneği, c) Ġki adet fotoğraf, ç) Var ise öğrenim belgesinin veya çıkıĢ belgesinin aslı veya aslı ibraz edildiğinde Aile ve Sosyal Politikalar Ġl Müdürlüğünce onaylanan örneği istenir. Korumalı iĢyerinde çalıĢan engelli bireyin iĢten ayrılması MADDE 15 – (1) Korumalı iĢyerleri, aylık personel durum çizelgesini takip eden ayın ilk haftasında düzenleyerek Aile ve Sosyal Politikalar Ġl Müdürlüğüne gönderir. ĠĢyeri herhangi bir sebeple iĢ sözleĢmesi sona eren engelli bireyin ayrılıĢ nedenlerini on beĢ gün içinde Aile ve Sosyal Politikalar Ġl Müdürlüğüne bildirmekle yükümlüdür. ALTINCI BÖLÜM ÇeĢitli ve Son Hükümler Denetim MADDE 16 – (1) Korumalı iĢyerleri, bu Yönetmelikte belirlenen hususlarla sınırlı olmak ve diğer mevzuatın denetime iliĢkin hükümleri saklı kalmak kaydıyla, yılda en az bir kez Aile ve Sosyal Politikalar Ġl Müdürlüğü tarafından, gerekli görüldüğü hallerde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı denetim elemanlarınca denetlenir. Defter ve belgelerin ibrazı MADDE 17 – (1) Korumalı iĢyerleri, denetimlerde ilgili her türlü bilgiyi vermek ve bu bilgilerin doğruluğunu ispata yarayan defter, kayıt ve belgeleri ibraz etmek zorundadır. Yıllık faaliyet raporunun düzenlenmesi MADDE 18 – (1) Korumalı iĢyerleri, bir yıllık üretim, istihdam, satıĢ, bağıĢ, yatırım, pazarlama, stok, istihdam ettiği personel gibi bilgileri içeren faaliyet raporunu her yılın Mart ayı içerisinde Aile ve Sosyal Politikalar Ġl Müdürlüğüne iletir. Korumalı iĢyeri statüsünün sona erdirilmesi MADDE 19 – (1) Korumalı iĢyerleri, bu Yönetmelikte belirtilen koĢulların bir veya birkaçını yerine getirmediği denetim raporları ile tespit edildiği takdirde Aile ve Sosyal Politikalar Ġl Müdürlüğü tarafından yazılı olarak uyarılır. Otuz gün içinde belirtilen eksiklikleri tamamlamadığı tespit edilen iĢverenlerin korumalı iĢyeri statüsü belgesi Komisyonun görüĢü alınarak Valilikçe iptal edilir. (2) Korumalı iĢyerleri, taĢınma, devir ve kapanma durumlarını on beĢ gün öncesinden Aile ve Sosyal Politikalar Ġl Müdürlüğüne bildirmek zorundadır. (3) Korumalı iĢyerinin taĢınması durumunda, taĢınılan yerin bu Yönetmelikte öngörülen Ģartları taĢıdığının Komisyon tarafından tespiti halinde iĢyerinin, korumalı iĢyeri statüsü devam eder. Komisyon kararlarına itiraz MADDE 20 – (1) Korumalı iĢyeri statüsü kazanma talebinin reddi ve korumalı iĢyeri statüsünün sona erdirilmesi kararlarına karĢı kararın tebliğ tarihinden itibaren on beĢ gün içinde Aile ve Sosyal Politikalar Ġl Müdürlüğüne itiraz edilebilir. Ġtirazlar Komisyonca değerlendirilerek otuz gün içerisinde sonuçlandırılır. Ġtiraz yoluna baĢvurulmuĢ olması ilgililerin yargı yoluna baĢvurma hakkını ortadan kaldırmaz. Yürürlükten kaldırılan yönetmelik MADDE 21 – (1) 30/5/2006 tarihli ve 26183 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Korumalı ĠĢyerleri Hakkında Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıĢtır. Yürürlük MADDE 22 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 23 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile Maliye Bakanı birlikte yürütür. [R.G. 26 Kasım 2013 – 28833] —— • —— ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından: SENDĠKA VE KONFEDERASYONLARIN DENETĠM ESASLARI VE TUTACAKLARI DEFTERLER ĠLE TOPLU Ġġ SÖZLEġMESĠ SĠCĠLĠ HAKKINDA YÖNETMELĠK BĠRĠNCĠ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç ve kapsam MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, sendika ve konfederasyonların iç ve dıĢ denetimi, tutmak zorunda oldukları dosya, üye kayıt ve üyelik sona erme listeleri, defter ve kayıtlar ile toplu iĢ sözleĢmesi sicilinin tutulmasına iliĢkin usul ve esasları düzenlemektir. Dayanak MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu ĠĢ SözleĢmesi Kanununun 29, 30 ve 77 nci maddelerine dayanılarak hazırlanmıĢtır. Tanımlar MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelikte geçen; a) Bakanlık: ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığını, b) Kanun: 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu ĠĢ SözleĢmesi Kanununu, c) Konfederasyon: DeğiĢik iĢkollarında en az beĢ sendikanın bir araya gelerek oluĢturdukları tüzel kiĢiliğe sahip kuruluĢu, ç) Sendika: ĠĢçilerin veya iĢverenlerin çalıĢma iliĢkilerinde, ortak ekonomik ve sosyal hak ve çıkarlarını korumak ve geliĢtirmek için en az yedi iĢçi veya iĢverenin bir araya gelerek bir iĢkolunda faaliyette bulunmak üzere oluĢturdukları tüzel kiĢiliğe sahip kuruluĢları, d) Toplu iĢ sözleĢmesi: ĠĢ sözleĢmesinin yapılması, içeriği ve sona ermesine iliĢkin hususları düzenlemek üzere iĢçi sendikası ile iĢveren sendikası veya sendika üyesi olmayan iĢveren arasında yapılan sözleĢmeyi, ifade eder. ĠKĠNCĠ BÖLÜM Ġç Denetim Esasları Genel esas MADDE 4 – (1) Sendika ve konfederasyonların idari ve mali denetimleri, 6356 sayılı Kanunda belirtilen esaslar çerçevesinde bu kuruluĢların tüzük hükümleri ile genel kurul kararlarına uygun olarak denetleme kurulları tarafından yapılır. Ġdari denetim MADDE 5 – (1) Denetleme kurulu, idari denetim kapsamında sendika ve konfederasyonların; a) Yönetim ve iĢleyiĢlerinin 6356 sayılı Kanuna, tüzüklerine ve genel kurul kararlarına uygun olup olmadığını, b) Gelen ve giden evrak defterlerinin düzenli bir Ģekilde tutulup tutulmadığını, evrak numaralarının sıra takip edip etmediğini ve evrak arĢivinin düzenli olup olmadığını, c) Üye kayıt ve üyelik sona erme listelerini, ç) Yönetim ve çalıĢmalarına iliĢkin diğer hususları, denetler. Mali denetim MADDE 6 – (1) Denetleme kurulu, mali denetim kapsamında sendika ve konfederasyonların; a) Gelir ve giderlerinin 6356 sayılı Kanuna, tüzüklerine, genel kurul kararlarına, bütçe esasları ile yönetim kurulu kararlarına uygun olup olmadığını, b) Mali iĢlemlerinin 6356 sayılı Kanuna göre tutulması zorunlu olan defterlere mevzuata uygun olarak yasal süreleri içinde iĢlenip iĢlenmediğini, c) Vergi, sigorta ve buna benzer yasal yükümlülüklere iliĢkin beyanname ve bildirimlerinin süresinde verilip verilmediğini, bunlarla ilgili ödemelerin süresinde yapılıp yapılmadığını, ç) Gelir makbuzları ile gider evrakının mevzuata uygun olup olmadığını, d) Yönetim Kurulu üyeleri ile personele verilen avansların mevzuata, tüzüklerine ve yönetim kurulu kararlarına uygun olup olmadığını, e) Mali yönetimlerine iliĢkin diğer hususları, denetler. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM DıĢ Denetim Esasları DıĢ denetim MADDE 7 – (1) Sendika ve konfederasyonların gelir ve giderlerine iliĢkin mali denetimleri en geç iki yılda bir denetleme kurulunca belirlenecek yeminli mali müĢavirlerce yapılır. Aynı yeminli mali müĢavir arka arkaya en fazla iki defa mali denetim faaliyetinde bulunabilir. Bu denetimin yapılmıĢ olması, denetleme kurulunun yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. (2) Bağımsız denetim sözleĢmesinin hazırlanarak denetim sürecinin baĢlatılması ve yeminli mali müĢavirin her aĢamadaki çalıĢmaları denetleme kurullarının gözetiminde gerçekleĢtirilir. (3) Yeminli mali müĢavirler, denetimlerini 26/12/2012 tarihli ve 28509 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bağımsız Denetim Yönetmeliğinin 21 inci maddesinde belirtilen mesleki etik ilkelerine ve aynı Yönetmeliğin 22 nci maddesinde düzenlenen bağımsızlık ve bağımsızlığın korunmasına uygun olarak gerçekleĢtirir. (4) Yeminli mali müĢavirlerin yapacakları iĢ ve iĢlemler karĢılığında alacakları ücretler, Maliye Bakanlığınca hazırlanan serbest muhasebecilik, serbest muhasebeci mali müĢavirlik ve yeminli mali müĢavirlik asgari ücret tarifesine göre ödenir. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Denetime ĠliĢkin Yükümlülükler Denetim raporları MADDE 8 – (1) Denetleme kurulu ve yeminli mali müĢavirler tarafından yapılan her denetleme faaliyeti sonucunda denetim raporu düzenlenir. (2) Denetleme kurulu ve yeminli mali müĢavirler tarafından hazırlanan denetim raporlarında, denetimin konusu ve denetlenen hususlar ile görüĢler ayrı ayrı belirtilir. Ancak yeminli mali müĢavir raporu, Bağımsız Denetim Yönetmeliğinin 30 uncu maddesinde belirtilen rapor düzenleme ve görüĢ bildirme yükümlülüğüne göre hazırlanır. (3) Denetleme kurulu ve yeminli mali müĢavirler tarafından hazırlanan denetim raporlarının sonucu, denetleme kurulu karar defterine yazılarak denetimi yapanlar tarafından imzalanır. (4) Denetleme kurulu ve yeminli mali müĢavirler tarafından hazırlanan denetim raporları sendika ve konfederasyonların genel kurullarına sunulur. Ġlan MADDE 9 – (1) Sendika ve konfederasyonların faaliyet, dıĢ denetim ve denetleme kurulu raporları ile genel kurul kararları, genel kurul tarafından belirlenen uygun vasıtalarla derhal yayımlanır. (2) Genel kurul kararlarıyla uygun vasıtaların belirlenmediği durumlarda; faaliyet, dıĢ denetim ve denetleme kurulu raporları ile genel kurul kararları, sendika ve konfederasyonların kurumsal resmi internet sitelerinin ana sayfasında veya ülke genelinde dağıtımı yapılan günlük bir gazetede derhal yayımlanır. ĠĢlemlerde usulsüzlük veya yolsuzluk MADDE 10 – (1) Denetleme kurulu ve yeminli mali müĢavirler tarafından yapılan denetimler sonucu iĢlemlerde usulsüzlük veya yolsuzluk tespit edildiğinde; 6356 sayılı Kanun, 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve diğer kanunlar ile sendika ve konfederasyonların tüzük hükümlerine göre yapılması gereken iĢlemler denetimi yapanlar tarafından on beĢ gün içinde yerine getirilir. BEġĠNCĠ BÖLÜM Tutulacak Defter ve Kayıtlar Defter ve belgeler için uygulanacak esaslar MADDE 11 – (1) Sendika ve konfederasyonlar; üye kayıt ve üyelik sona erme listeleri, genel kurul, yönetim kurulu, denetleme kurulu ve disiplin kurulu karar defterleri, gelen ve giden evrak kayıt defterleri ile zimmet defteri, aidat kayıtları, yevmiye ve envanter defterleri ile defterikebir ve gelirlere iliĢkin kayıt ve defterleri tutmak zorundadır. Tutulan bu defter ve kayıtlar, 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre demirbaĢ sınıfına giren her türlü eĢya veya malzeme demirbaĢ defterine kaydedilir. (2) Tutulması zorunlu defterler her olağan genel kurulu izleyen on beĢ gün içinde 31/3/2005 tarihli ve 25772 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Dernekler Yönetmeliğinin 36 ncı maddesinin birinci fıkrasına göre notere veya Ġl Dernekler Müdürlüğüne onaylatılır. (3) Sendika ve konfederasyonlar tutmakla yükümlü oldukları defter ve kayıtlar dıĢında yardımcı defterler de tutabilir. (4) Defterlerde kayıtlar arasında boĢ satır ve sayfa bırakılamaz ve atlanamaz. Yapılan yanlıĢlıklar okunacak biçimde üstü çizilmek, üst ya da yan tarafına doğrusu yazılmak ve onaylanmak suretiyle düzeltilir. Defterlere geçirilen kayıtlar kazınamaz ve okunamaz hale getirilemez. (5) Muhasebe kayıtlarındaki yanlıĢlıklar muhasebe kurallarına uygun olarak düzeltilir. (6) Sendika ve konfederasyonlar için hesap dönemi takvim yılıdır. (7) Sendika ve konfederasyonlar bütün defter ve belgeler ile bunların dayanak ve eklerini hizmet binasında bulundurur ve ilgili oldukları yılı izleyen takvim yılından baĢlayarak on yıl süreyle saklar. ĠĢlemlerin kayıt zamanı MADDE 12 – (1) Genel kurul, yönetim kurulu, denetleme kurulu ve disiplin kurulu kararları defterlere en geç bir hafta içinde yazılır. (2) Genel kurul kararları divan üyelerince iki gün içinde, diğer kurul kararları ise gelecek ilk toplantı zamanı aĢılmamak üzere en geç bir ay içinde katılan üyelerce imzalanır. (3) Mali iĢlemler genel kabul görmüĢ muhasebe prensiplerine uygun olarak bir ay içinde kaydedilir. Ancak kasa hesabını ilgilendiren iĢlemler günlük kaydedilir. Gelir makbuzları MADDE 13 – (1) Sendika ve konfederasyonların gelirlerini makbuz karĢılığında tahsil etmeleri esastır. Makbuzlara sıra numarası, sendika ve konfederasyonların açık unvanı, tahsil olunan paranın miktarıyla dayanağı, parayı veren ve tahsil edenin kimlik bilgileri yazılır. Bir nüshası makbuz cildinde kalmak üzere en az iki nüsha olarak düzenlenir. Doğrudan sendika ve konfederasyonların kasasına veya banka hesaplarına yapılan ödemelerde kasa fiĢi veya banka dekontu yeterlidir. ALTINCI BÖLÜM Toplu ĠĢ SözleĢmesi Sicilleri Sicillerin tutulması MADDE 14 – (1) Taraflar arasında yapılan toplu görüĢmenin anlaĢma ile sonuçlanması durumunda toplu iĢ sözleĢmesi taraf temsilcilerince imzalanır ve iki nüshası ÇalıĢma ve ĠĢ Kurumu Ġl Müdürlüğüne tevdi edilir. ÇalıĢma ve ĠĢ Kurumu Ġl Müdürlüğü kendisine tevdi edilen sözleĢmenin bir nüshasını üç iĢgünü içinde Bakanlığa gönderir. (2) Bakanlık, kendisine gönderilen toplu iĢ sözleĢmeleri için ÇalıĢma Ġstatistikleri Bilgi Sistemi üzerinden bir sicil tutar. (3) Toplu iĢ sözleĢmesinin metni üzerinde anlaĢmazlık çıktığı takdirde, Bakanlıkça sicile kaydedilmiĢ metin esas alınır. YEDĠNCĠ BÖLÜM Son Hükümler Yürürlük MADDE 15 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 16 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yürütür. [R.G. 26 Kasım 2013 – 28833] —— • —— Adalet Bakanlığından : MÜNHAL NOTERLĠKLER AĢağıda 2012 yılı gayrisafı gelirleri ve isimleri yazılı olan ÜÇÜNCÜ SINIF NOTERLĠKLER münhaldir. 1512 sayılı Noterlik Kanununun 22 ve müteakip maddeleri gereğince BĠRĠNCĠ SINIF, ĠKĠNCĠ SINIF, ÜÇÜNCÜ SINIF NOTERLERDEN VE NOTERLĠK BELGESĠ SAHĠPLERĠNDEN bu noterliklere atanmaya istekli olanların ilan tarihinden itibaren bir ay içinde ve istekli oldukları her noterlik için ayrı dilekçe vermek suretiyle Bakanlığımıza veya bulundukları yer Cumhuriyet BaĢsavcılıklarına baĢvurmaları gerekmektedir. BaĢvuruda bulunan ve belge numarası 9000'in altında olan belge sahiplerinin baĢvuru dilekçelerine 1512 sayılı Noterlik Kanununun 23 üncü maddesi gereğince sabıka kaydı, sağlık raporu, mal bildirimi, kayıtlı olunan barodan hakkında soruĢturma ya da disiplin cezası olup olmadığına iliĢkin belge, vukuatlı nüfus kayıt örneği ve Cumhuriyet BaĢsavcılıklarından temin edilebilecek beyannameyi eklemeleri gerekmektedir. Eksik belgelerini ilan tarihinden itibaren bir ay içinde tamamlamayan kiĢilerin istemi dikkate alınmaz. Posta ile doğrudan doğruya Bakanlığa gönderilmiĢ olan dilekçeler ve ekleri baĢvurma süresi içinde Bakanlığa gelmediği takdirde atama iĢleminde dikkate alınmaz. Aynı kanunun değiĢik 30 uncu maddesi uyarınca, atanma emrinin tebellüğünden sonra vazgeçme halinde noterlik belgesi sahipleri de noterler gibi istifa etmiĢ sayılacaktır. Ġlan olunur. SIRA NO NOTERLĠĞĠN ADI 1 AKINCILAR NOTERLĠĞĠ 2 AKSEKĠ NOTERLĠĞĠ 3 AZDAVAY NOTERLĠĞĠ 4 BAġKALE NOTERLĠĞĠ 5 BEġĠRĠ NOTERLĠĞĠ 6 ÇINARCIK NOTERLĠĞĠ 7 DEMĠRCĠ NOTERLĠĞĠ 8 ELEġKĠRT NOTERLĠĞĠ 9 ERMENEK NOTERLĠĞĠ 10 GÖYNÜCEK NOTERLĠĞĠ 11 HANAK NOTERLĠĞĠ 12 HOZAT NOTERLĠĞĠ 13 KARACASU NOTERLĠĞĠ 14 KEMAH SĠVAS 2012 YILI GAYRĠSAFĠ GELĠRĠ 42.423,97.-TL. ANTALYA 59.392,22.-TL. KASTAMONU 43.366,97.-TL. VAN 66.212,36.-TL. BATMAN 42.131,51.-TL. YALOVA 208.526,77.TL. 182.493,66.TL. 63.451.28.-TL. ĠLĠ MANĠSA AĞRI KARAMAN AMASYA ARDAHAN TUNCELĠ AYDIN ERZĠNCAN 195.456,11.TL. 39.231,80.-TL. 45.241,95.-TL. 22.539,14.-TL. 91.874,67.-TL. 26.871,17.-TL. 15 16 17 18 19 20 21 22 NOTERLĠĞĠ KEġAP NOTERLĠĞĠ KIBRISÇIK NOTERLĠĞĠ KÖSE NOTERLĠĞĠ SĠNANPAġA NOTERLĠĞĠ TAġKÖPRÜ NOTERLĠĞĠ TAġLIÇAY NOTERLĠĞĠ VĠRANġEHĠR ĠKĠNCĠ NOTERLĠĞĠ YENĠPAZAR NOTERLĠĞĠ GĠRESUN 87.835,37.-TL. BOLU 14.322,08.-TL. GÜMÜġHANE 36.169,97.-TL. AFYONKARAHĠSAR KASTAMONU AĞRI ġANLIURFA AYDIN 96.467.99.-TL. 220.126.40.TL. 39.356.56.-TL. 271.018,04.TL. 83.119,82,-TL 9594/1-1 ————— MÜNHAL NOTERLĠKLER AĢağıda 2012 yılı gayrisafı gelirleri ve isimleri yazılı olan ĠKĠNCĠ SINIF noterlikler münhaldir. 1512 sayılı Noterlik Kanununun 22 ve müteakip maddeleri gereğince BĠRĠNCĠ SINIF VE ĠKĠNCĠ SINIF noterlerden bu noterliklere atanmaya istekli olanların ilan tarihinden itibaren bir ay içinde Bakanlığımıza veya bulundukları yer Cumhuriyet BaĢsavcılıklarına baĢvurmaları gerekmektedir. Posta ile doğrudan doğruya Bakanlığa gönderilmiĢ olan dilekçeler baĢvuru süresi içinde Bakanlığa gelmediği takdirde atama iĢleminde nazara alınmaz. Ġlan olunur. SIRA NO NOTERLĠĞĠN ADI 1 ADIYAMAN ÜÇÜNCÜ NOTERLĠĞĠ 2 BEYPAZARI NOTERLĠĞĠ 3 BODRUM YEDĠNCĠ NOTERLĠĞĠ 4 BOLU BĠRĠNCĠ NOTERLĠĞĠ 5 BOZÜYÜK NOTERLĠĞĠ 6 DÜZCE ALTINCI NOTERLĠĞĠ 7 EDĠRNE ALTINCI NOTERLĠĞĠ 8 EDREMĠT DÖRDÜNCÜ NOTERLĠĞĠ 9 ERZĠNCAN ĠKĠNCĠ NOTERLĠĞĠ 10 FETHĠYE ÜÇÜNCÜ NOTERLĠĞĠ 11 GAZĠPAġA NOTERLĠĞĠ 12 GÖLCÜK DÖRDÜNCÜ NOTERLĠĞĠ 13 ILGIN NOTERLĠĞĠ 2012 YILI GAYRĠSAFĠ GELĠRĠ 299.333,63,-TL. 354.481,84,-TL. 495.708,38,-TL. 260.461,90,-TL. 414.135,29,-TL. 328.776,19,-TL. 300.069,58,-TL. 246.010,35,-TL. 410.238,50,-TL. 500.542,41,-TL. 376.555,26,-TL. 279.059,16,-TL. 343.989,02,-TL. 14 15 16 17 18 19 20 21 22 KARAMAN BĠRĠNCĠ NOTERLĠĞĠ KASTAMONU DÖRDÜNCÜ NOTERLĠĞĠ KÖRFEZ DÖRDÜNCÜ NOTERLĠĞĠ LÜLEBURGAZ ÜÇÜNCÜ NOTERLĠĞĠ NĠĞDE DÖRDÜNCÜ NOTERLĠĞĠ POLATLI BĠRĠNCĠ NOTERLĠĞĠ TARSUS ĠKĠNCĠ NOTERLĠĞĠ TARSUS BEġĠNCĠ NOTERLĠĞĠ UġAK ĠKĠNCĠ NOTERLĠĞĠ 463.933,27,-TL. 263.023,18,-TL. 343.457,62,-TL. 395.901,18.-TL. 408.369,64.-TL. 329.198,22.-TL. 438.545,51 .-TL. 345.256,47.-TL. 300.905,63.-TL. 9595/1-1 ————— MÜNHAL NOTERLĠKLER AĢağıda 2012 yılı gayrisafi gelirleri ve isimleri yazılı olan BĠRĠNCĠ SINIF NOTERLĠKLER münhaldir. 1512 sayılı Noterlik Kanununun 22 ve müteakip maddeleri gereğince BĠRĠNCĠ SINIF NOTERLERDEN BU NOTERLĠKLERE atanmaya istekli olanların ilan tarihinden itibaren bir ay içinde Bakanlığımıza veya bulundukları yer Cumhuriyet BaĢsavcılıklarına baĢvurmaları gerekmektedir. Posta ile doğrudan doğruya Bakanlığa gönderilmiĢ olan dilekçeler baĢvuru süresi içinde Bakanlığa gelmediği takdirde atama iĢleminde nazara alınmaz. Ġlan olunur. SIRA NOTERLĠĞĠN ADI 2012 YILI GAYRĠSAFĠ NO GELĠRĠ 1 ADANA DÖRDÜNCÜ 1.123.749,56.-TL. NOTERLĠĞĠ 2 ANKARA OTUZĠKĠNCĠ 1.285.110,54.-TL. NOTERLĠĞĠ 3 ANTALYA ÜÇÜNCÜ 971.647,89.-TL. NOTERLĠĞĠ 4 ANTALYA ALTINCI 765.264,03.-TL. NOTERLĠĞĠ 5 BEġĠKTAġ YĠRMĠSEKĠZĠNCĠ 548.932,38.-TL. NOTERLĠĞĠ 6 ERZURUM DÖRDÜNCÜ 567.524,11.-TL. NOTERLĠĞĠ 7 HATAY BĠRĠNCĠ NOTERLĠĞĠ 660.638,05.-TL. 8 KADIKÖY SEKĠZĠNCĠ 1.137.546,79-TL. NOTERLĠĞĠ 9 ZONGULDAK ĠKĠNCĠ 685.408,50.-TL. NOTERLĠĞĠ 9596/1-1 ————— Ġzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2002/1003 Esas sayılı dosyasının içinde bulunması gereken evraktan, tutanakta belirtilen 31 adet duruĢma zaptının kaybolduğu anlaĢıldığından, 4473 sayılı Yangın, Yersarsıntısı, Seylâp veya Heyelan Sebebiyle Mahkeme ve Adliye Dairelerinde Ziyaa Uğrayan Dosyalar Hakkında Yapılacak Muamelelere Dair Kanun hükümlerinin söz konusu dosya için uygulanmasına ve anılan Kanun hükümleri gereğince iĢlem yapılmasına karar verildiği ilan olunur. 9587/1-1 ————— Van 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1965/337 Esas, 1978/292 Karar sayılı dosyasının kaybolduğu anlaĢıldığından, 4473 sayılı Yangın, Yersarsıntısı, Seylâp veya Heyelan Sebebiyle Mahkeme ve Adliye Dairelerinde Ziyaa Uğrayan Dosyalar Hakkında Yapılacak Muamelelere Dair Kanun hükümlerinin söz konusu dosya için uygulanmasına ve anılan Kanun hükümleri gereğince iĢlem yapılmasına karar verildiği ilan olunur. 9588/1-1 ————— Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1981/60 Esas, 1981/140 Karar sayılı dosyasının zayi olduğu anlaĢıldığından, 4473 sayılı Yangın, Yersarsıntısı, Seylâp veya Heyelan Sebebiyle Mahkeme ve Adliye Dairelerinde Ziyaa Uğrayan Dosyalar Hakkında Yapılacak Muamelelere Dair Kanun hükümlerinin söz konusu dosya için uygulanmasına ve anılan Kanun hükümleri gereğince iĢlem yapılmasına karar verildiği ilan olunur. 9589/1-1 ————— MÜNHAL NOTERLĠKLER AĢağıda 2012 yılı gayri safi gelirleri ve isimleri yazılı olan birinci sınıf Beyoğlu Otuzdördüncü Noterliği 17.01.2014, Gebze Üçüncü Noterliği 21.01.2014, Kartal Ġkinci Noterliği 23.01.2014 ve Üsküdar Sekizinci Noterliği 25.01.2014 tarihlerinde yaĢ tahdidi nedeniyle boĢalacaktır. 1512 sayılı Noterlik Kanununun 22 ve müteakip maddeleri gereğince BĠRĠNCĠ SINIF NOTERLERDEN bu noterliklere atanmaya istekli olanların ilan tarihinden itibaren bir ay içinde Bakanlığımıza veya bulundukları yer Cumhuriyet BaĢsavcılıklarına baĢvurmaları gerekmektedir. Posta ile doğrudan doğruya Bakanlığa gönderilmiĢ olan dilekçeler baĢvurma süresi içinde Bakanlığa gelmediği takdirde atama iĢleminde nazara alınmaz. Keyfiyet Noterlik Kanununun 22 nci maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca ilan olunur. SIRA NO 1234- NOTERLĠĞĠN ADI BEYOĞLU OTUZDÖRDÜNCÜ NOTERLĠĞĠ GEBZE ÜÇÜNCÜ NOTERLĠĞĠ KARTAL ĠKĠNCĠ NOTERLĠĞĠ ÜSKÜDAR SEKĠZĠNCĠ NOTERLĠĞĠ 2012 YILI GAYRĠSAFĠ GELĠRLERĠ 1.764.992,01.-TL. 1.959.047,78.-TL. 1.738.769,36.-TL. 824.539,50.-TL. 9590/1-1 [R.G. 27 Kasım 2013 – 28834] —— • —— KANUNLAR TÜKETĠCĠNĠN KORUNMASI HAKKINDA KANUN Kanun No. 6502 Kabul Tarihi: 7/11/2013 BĠRĠNCĠ KISIM Amaç, Kapsam ve Tanımlar Amaç MADDE 1 – (1) Bu Kanunun amacı; kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu giriĢimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluĢturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teĢvik etmeye iliĢkin hususları düzenlemektir. Kapsam MADDE 2 – (1) Bu Kanun, her türlü tüketici iĢlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar. Tanımlar MADDE 3 – (1) Bu Kanunun uygulanmasında; a) Bakan: Gümrük ve Ticaret Bakanını, b) Bakanlık: Gümrük ve Ticaret Bakanlığını, c) Genel Müdür: Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürünü, ç) Genel Müdürlük: Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğünü, d) Hizmet: Bir ücret veya menfaat karĢılığında yapılan ya da yapılması taahhüt edilen mal sağlama dıĢındaki her türlü tüketici iĢleminin konusunu, e) Ġthalatçı: Kamu tüzel kiĢileri de dâhil olmak üzere mal veya hizmetleri ya da bu malların hammaddelerini yahut ara mallarını ticari veya mesleki amaçlarla ithal ederek satım, kira, finansal kiralama veya benzeri bir yolla piyasaya süren gerçek veya tüzel kiĢiyi, f) Kalıcı veri saklayıcısı: Tüketicinin gönderdiği veya kendisine gönderilen bilgiyi, bu bilginin amacına uygun olarak makul bir süre incelemesine elverecek Ģekilde kaydedilmesini ve değiĢtirilmeden kopyalanmasını sağlayan ve bu bilgiye aynen ulaĢılmasına imkân veren kısa mesaj, elektronik posta, internet, disk, CD, DVD, hafıza kartı ve benzeri her türlü araç veya ortamı, g) Konut finansmanı kuruluĢu: Konut finansmanı kapsamında doğrudan tüketiciye kredi kullandıran ya da finansal kiralama yapan bankalar ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından konut finansmanı faaliyetinde bulunması uygun görülen finansal kiralama Ģirketleri ve finansman Ģirketlerini, ğ) Kredi veren: Mevzuatı gereği tüketicilere kredi vermeye yetkili olan gerçek veya tüzel kiĢiyi, h) Mal: AlıĢveriĢe konu olan; taĢınır eĢya, konut veya tatil amaçlı taĢınmaz mallar ile elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri her türlü gayri maddi malları, ı) Sağlayıcı: Kamu tüzel kiĢileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kiĢiyi, i) Satıcı: Kamu tüzel kiĢileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kiĢiyi, j) Teknik düzenleme: 29/6/2001 tarihli ve 4703 sayılı Ürünlere ĠliĢkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanunda yer alan tanımı, k) Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kiĢiyi, l) Tüketici iĢlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kiĢileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kiĢiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taĢıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleĢmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleĢme ve hukuki iĢlemi, m) Tüketici örgütleri: Tüketicinin korunması amacıyla kurulan dernek, vakıf veya bunların üst kuruluĢlarını, n) Üretici: Kamu tüzel kiĢileri de dâhil olmak üzere tüketiciye sunulmuĢ olan mal ya da bu malların hammaddelerini yahut ara mallarını üretenler ile mal üzerine markasını, unvanını veya herhangi bir ayırt edici iĢaretini koyarak kendisini üretici olarak gösteren gerçek veya tüzel kiĢiyi, ifade eder. ĠKĠNCĠ KISIM Genel Esaslar Temel ilkeler MADDE 4 – (1) Bu Kanunda yazılı olarak düzenlenmesi öngörülen sözleĢmeler ile bilgilendirmeler en az on iki punto büyüklüğünde, anlaĢılabilir bir dilde, açık, sade ve okunabilir bir Ģekilde düzenlenir ve bunların bir nüshası kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı ile tüketiciye verilir. SözleĢmede bulunması gereken Ģartlardan bir veya birkaçının bulunmaması durumunda, eksiklik sözleĢmenin geçerliliğini etkilemez. Bu eksiklik sözleĢmeyi düzenleyen tarafından derhâl giderilir. (2) SözleĢmede öngörülen koĢullar, sözleĢme süresi içinde tüketici aleyhine değiĢtirilemez. (3) Tüketiciden; kendisine sunulan mal veya hizmet kapsamında haklı olarak yapılmasını beklediği ve sözleĢmeyi düzenleyenin yasal yükümlülükleri arasında yer alan edimler ile sözleĢmeyi düzenleyenin kendi menfaati doğrultusunda yapmıĢ olduğu masraflar için ek bir bedel talep edilemez. Bankalar, tüketici kredisi veren finansal kuruluĢlar ve kart çıkaran kuruluĢlar tarafından tüketiciye sunulan ürün veya hizmetlerde ise tüketiciden faiz dıĢında alınacak her türlü ücret, komisyon ve masraf türleri ile bunlara iliĢkin usul ve esaslar Bakanlığın görüĢü alınarak bu Kanunun ruhuna uygun olarak ve tüketiciyi koruyacak Ģekilde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından belirlenir. (4) Bu Kanunda düzenlenen sözleĢmelere istinaden tüketiciden talep edilecek her türlü ücret ve masrafa iliĢkin bilgilerin, sözleĢmenin eki olarak kâğıt üzerinde yazılı Ģekilde tüketiciye verilmesi zorunludur. Uzaktan iletiĢim aracıyla kurulan sözleĢmelerde ise, bu bilgiler kullanılan uzaktan iletiĢim aracına uygun Ģekilde verilir. Bu bilgilerin tüketiciye verildiğinin ispatı sözleĢmeyi düzenleyene aittir. (5) Tüketicinin yapmıĢ olduğu iĢlemler nedeniyle kıymetli evrak niteliğinde sadece nama yazılı ve her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak Ģekilde senet düzenlenebilir. Bu fıkra hükümlerine aykırı olarak düzenlenen senetler tüketici yönünden geçersizdir. (6) Tüketici iĢlemlerinde, tüketicinin edimlerine karĢılık olarak alınan Ģahsi teminatlar, her ne isim altında olursa olsun adi kefalet sayılır. Tüketicinin alacaklarına iliĢkin karĢı tarafça verilen Ģahsi teminatlar diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmadıkça müteselsil kefalet sayılır. (7) Temerrüt hâli de dâhil olmak üzere, tüketici iĢlemlerinde bileĢik faiz uygulanmaz. (8) Bu Kanun tüm düzenlemeleri yönünden katılım bankalarını da kapsar. Uygulama, kâr payı dikkate alınarak yapılır. Tüketici sözleĢmelerindeki haksız Ģartlar MADDE 5 – (1) Haksız Ģart; tüketiciyle müzakere edilmeden sözleĢmeye dâhil edilen ve tarafların sözleĢmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düĢecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleĢme Ģartlarıdır. (2) Tüketiciyle akdedilen sözleĢmelerde yer alan haksız Ģartlar kesin olarak hükümsüzdür. SözleĢmenin haksız Ģartlar dıĢındaki hükümleri geçerliliğini korur. Bu durumda sözleĢmeyi düzenleyen, kesin olarak hükümsüz sayılan Ģartlar olmasaydı diğer hükümlerle sözleĢmeyi yapmayacak olduğunu ileri süremez. (3) Bir sözleĢme Ģartı önceden hazırlanmıĢ ve standart sözleĢmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememiĢse, o sözleĢme Ģartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir. SözleĢmeyi düzenleyen, bir standart Ģartın münferiden müzakere edildiğini iddia ediyorsa bunu ispatla yükümlüdür. SözleĢmenin bütün olarak değerlendirilmesinden standart sözleĢme olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleĢmedeki bir Ģartın belirli unsurlarının veya münferit bir hükmünün müzakere edilmiĢ olması, sözleĢmenin kalan kısmına bu maddenin uygulanmasını engellemez. (4) SözleĢme Ģartlarının yazılı olması hâlinde, tüketicinin anlayabileceği açık ve anlaĢılır bir dilin kullanılmıĢ olması gerekir. SözleĢmede yer alan bir hükmün açık ve anlaĢılır olmaması veya birden çok anlama gelmesi hâlinde; bu hüküm, tüketicinin lehine yorumlanır. (5) Faaliyetlerini, kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütmekte olan kiĢi veya kuruluĢların hazırladıkları sözleĢmelere de niteliklerine bakılmaksızın bu madde hükümleri uygulanır. (6) Bir sözleĢme Ģartının haksızlığı; sözleĢme konusu olan mal veya hizmetin niteliği, sözleĢmenin kuruluĢunda var olan Ģartlar ve sözleĢmenin diğer hükümleri veya haksız Ģartın ilgili olduğu diğer bir sözleĢmenin hükümleri dikkate alınmak suretiyle sözleĢmenin kuruluĢ anına göre belirlenir. (7) SözleĢme Ģartlarının haksızlığının takdirinde, bu Ģartlar açık ve anlaĢılır bir dille yazılmıĢ olmak koĢuluyla, hem sözleĢmeden doğan asli edim yükümlülükleri arasındaki hem de mal veya hizmetin piyasa değeri ile sözleĢmede belirlenen fiyat arasındaki dengeye iliĢkin bir değerlendirme yapılamaz. (8) Bakanlık, genel olarak kullanılmak üzere hazırlanmıĢ sözleĢmelerde yer alan haksız Ģartların, sözleĢme metinlerinden çıkarılması veya kullanılmasının önlenmesi için gerekli tedbirleri alır. (9) Haksız Ģartların tespit edilmesi ve denetlenmesine iliĢkin usul ve esaslar ile sınırlayıcı olmamak üzere haksız Ģart olduğu kabul edilen sözleĢme Ģartları yönetmelikle belirlenir. SatıĢtan kaçınma MADDE 6 – (1) Vitrinde, rafta, elektronik ortamda veya açıkça görülebilir herhangi bir yerde teĢhir edilen malın, satılık olmadığı belirtilen bir ibareye yer verilmedikçe satıĢından kaçınılamaz. (2) Hizmet sağlamaktan haklı bir sebep olmaksızın kaçınılamaz. (3) Ticari veya mesleki amaçlarla hareket edenler; aksine bir teamül, ticari örf veya adet ya da haklı bir sebep yoksa; bir mal veya hizmetin satıĢını o mal veya hizmetin, kendisi tarafından belirlenen miktar, sayı, ebat gibi koĢullara ya da baĢka bir mal veya hizmetin satın alınması Ģartına bağlayamaz. (4) Bakanlık ve belediyeler, bu madde hükümlerinin uygulanması ve izlenmesine iliĢkin iĢleri yürütmekle görevlidir. SipariĢ edilmeyen mal veya hizmetler MADDE 7 – (1) SipariĢ edilmeyen malların gönderilmesi ya da hizmetlerin sunulması durumunda, tüketiciye karĢı herhangi bir hak ileri sürülemez. Bu hâllerde, tüketicinin sessiz kalması ya da mal veya hizmeti kullanmıĢ olması, sözleĢmenin kurulmasına yönelik kabul beyanı olarak yorumlanamaz. Tüketicinin malı geri göndermek veya muhafaza etmek gibi bir yükümlülüğü yoktur. (2) Bir mal veya hizmetin sipariĢ edildiğini iddia eden bu iddiasını ispatla yükümlüdür. ÜÇÜNCÜ KISIM Ayıplı Mal ve Hizmetler BĠRĠNCĠ BÖLÜM Ayıplı Mallar Ayıplı mal MADDE 8 – (1) Ayıplı mal, tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaĢtırılmıĢ olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taĢımaması nedeniyle sözleĢmeye aykırı olan maldır. (2) Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda, internet portalında ya da reklam ve ilanlarında yer alan özelliklerinden bir veya birden fazlasını taĢımayan; satıcı tarafından bildirilen veya teknik düzenlemesinde tespit edilen niteliğe aykırı olan; muadili olan malların kullanım amacını karĢılamayan, tüketicinin makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar da ayıplı olarak kabul edilir. (3) SözleĢmeye konu olan malın, sözleĢmede kararlaĢtırılan süre içinde teslim edilmemesi veya montajının satıcı tarafından veya onun sorumluluğu altında gerçekleĢtirildiği durumlarda gereği gibi monte edilmemesi sözleĢmeye aykırı ifa olarak değerlendirilir. Malın montajının tüketici tarafından yapılmasının öngörüldüğü hâllerde, montaj talimatındaki yanlıĢlık veya eksiklik nedeniyle montaj hatalı yapılmıĢsa, sözleĢmeye aykırı ifa söz konusu olur. Ayıplı maldan sorumluluk MADDE 9 – (1) Satıcı, malı satıĢ sözleĢmesine uygun olarak tüketiciye teslim etmekle yükümlüdür. (2) Satıcı, kendisinden kaynaklanmayan reklam yoluyla yapılan açıklamalardan haberdar olmadığını ve haberdar olmasının da kendisinden beklenemeyeceğini veya yapılan açıklamanın içeriğinin satıĢ sözleĢmesinin akdi anında düzeltilmiĢ olduğunu veya satıĢ sözleĢmesi kurulma kararının bu açıklama ile nedensellik bağı içinde olmadığını ispatladığı takdirde açıklamanın içeriği ile bağlı olmaz. Ġspat yükü MADDE 10 – (1) Teslim tarihinden itibaren altı ay içinde ortaya çıkan ayıpların, teslim tarihinde var olduğu kabul edilir. Bu durumda malın ayıplı olmadığının ispatı satıcıya aittir. Bu karine, malın veya ayıbın niteliği ile bağdaĢmıyor ise uygulanmaz. (2) Tüketicinin, sözleĢmenin kurulduğu tarihte ayıptan haberdar olduğu veya haberdar olmasının kendisinden beklendiği hâllerde, sözleĢmeye aykırılık söz konusu olmaz. Bunların dıĢındaki ayıplara karĢı tüketicinin seçimlik hakları saklıdır. (3) SatıĢa sunulacak ayıplı mal üzerine ya da ambalajına, üretici, ithalatçı veya satıcı tarafından tüketicinin kolaylıkla okuyabileceği Ģekilde malın ayıbına iliĢkin açıklayıcı bilgiyi içeren bir etiket konulur. Bu etiketin tüketiciye verilmesi veya ayıba iliĢkin açıklayıcı bilginin tüketiciye verilen fatura, fiĢ veya satıĢ belgesi üzerinde açıkça gösterilmesi zorunludur. Teknik düzenlemesine uygun olmayan ürünler ise hiçbir Ģekilde piyasaya arz edilemez. Bu ürünlere, Ürünlere ĠliĢkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun ve ilgili diğer mevzuat hükümleri uygulanır. Tüketicinin seçimlik hakları MADDE 11 – (1) Malın ayıplı olduğunun anlaĢılması durumunda tüketici; a) Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleĢmeden dönme, b) Satılanı alıkoyup ayıp oranında satıĢ bedelinden indirim isteme, c) AĢırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme, ç) Ġmkân varsa, satılanın ayıpsız bir misli ile değiĢtirilmesini isteme, seçimlik haklarından birini kullanabilir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. (2) Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiĢtirilmesi hakları üretici veya ithalatçıya karĢı da kullanılabilir. Bu fıkradaki hakların yerine getirilmesi konusunda satıcı, üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur. Üretici veya ithalatçı, malın kendisi tarafından piyasaya sürülmesinden sonra ayıbın doğduğunu ispat ettiği takdirde sorumlu tutulmaz. (3) Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiĢtirilmesinin satıcı için orantısız güçlükleri beraberinde getirecek olması hâlinde tüketici, sözleĢmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim haklarından birini kullanabilir. Orantısızlığın tayininde malın ayıpsız değeri, ayıbın önemi ve diğer seçimlik haklara baĢvurmanın tüketici açısından sorun teĢkil edip etmeyeceği gibi hususlar dikkate alınır. (4) Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiĢtirilmesi haklarından birinin seçilmesi durumunda bu talebin satıcıya, üreticiye veya ithalatçıya yöneltilmesinden itibaren azami otuz iĢ günü, konut ve tatil amaçlı taĢınmazlarda ise altmıĢ iĢ günü içinde yerine getirilmesi zorunludur. Ancak, bu Kanunun 58 inci maddesi uyarınca çıkarılan yönetmelik eki listede yer alan mallara iliĢkin, tüketicinin ücretsiz onarım talebi, yönetmelikte belirlenen azami tamir süresi içinde yerine getirilir. Aksi hâlde tüketici diğer seçimlik haklarını kullanmakta serbesttir. (5) Tüketicinin sözleĢmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim hakkını seçtiği durumlarda, ödemiĢ olduğu bedelin tümü veya bedelden yapılan indirim tutarı derhâl tüketiciye iade edilir. (6) Seçimlik hakların kullanılması nedeniyle ortaya çıkan tüm masraflar, tüketicinin seçtiği hakkı yerine getiren tarafça karĢılanır. Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca tazminat da talep edebilir. ZamanaĢımı MADDE 12 – (1) Kanunlarda veya taraflar arasındaki sözleĢmede daha uzun bir süre belirlenmediği takdirde, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmıĢ olsa bile, malın tüketiciye teslim tarihinden itibaren iki yıllık zamanaĢımına tabidir. Bu süre konut veya tatil amaçlı taĢınmaz mallarda taĢınmazın teslim tarihinden itibaren beĢ yıldır. (2) Bu Kanunun 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrası saklı olmak üzere ikinci el satıĢlarda satıcının ayıplı maldan sorumluluğu bir yıldan, konut veya tatil amaçlı taĢınmaz mallarda ise üç yıldan az olamaz. (3) Ayıp, ağır kusur ya da hile ile gizlenmiĢse zamanaĢımı hükümleri uygulanmaz. ĠKĠNCĠ BÖLÜM Ayıplı Hizmetler Ayıplı hizmet MADDE 13 – (1) Ayıplı hizmet, sözleĢmede belirlenen süre içinde baĢlamaması veya taraflarca kararlaĢtırılmıĢ olan ve objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taĢımaması nedeniyle sözleĢmeye aykırı olan hizmettir. (2) Hizmet sağlayıcısı tarafından bildirilen, internet portalında veya reklam ve ilanlarında yer alan özellikleri taĢımayan ya da yararlanma amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren hizmetler ayıplıdır. Ayıplı hizmetten sorumluluk MADDE 14 – (1) Sağlayıcı, hizmeti sözleĢmeye uygun olarak ifa etmekle yükümlüdür. (2) Sağlayıcı, kendisinden kaynaklanmayan reklam yoluyla yapılan açıklamalardan haberdar olmadığını ve haberdar olmasının da kendisinden beklenemeyeceğini veya yapılan açıklamanın içeriğinin hizmet sözleĢmesinin kurulduğu tarihte düzeltilmiĢ olduğunu veya hizmet sözleĢmesinin kurulması kararının bu açıklama ile nedensellik bağı içermediğini ispatladığı takdirde açıklamanın içeriği ile bağlı olmaz. Tüketicinin seçimlik hakları MADDE 15 – (1) Hizmetin ayıplı ifa edildiği durumlarda tüketici, hizmetin yeniden görülmesi, hizmet sonucu ortaya çıkan eserin ücretsiz onarımı, ayıp oranında bedelden indirim veya sözleĢmeden dönme haklarından birini sağlayıcıya karĢı kullanmakta serbesttir. Sağlayıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Seçimlik hakların kullanılması nedeniyle ortaya çıkan tüm masraflar sağlayıcı tarafından karĢılanır. Tüketici, bu seçimlik haklarından biri ile birlikte Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca tazminat da talep edebilir. (2) Ücretsiz onarım veya hizmetin yeniden görülmesinin sağlayıcı için orantısız güçlükleri beraberinde getirecek olması hâlinde tüketici bu hakları kullanamaz. Orantısızlığın tayininde hizmetin ayıpsız değeri, ayıbın önemi ve diğer seçimlik haklara baĢvurmanın tüketici açısından sorun teĢkil edip etmeyeceği gibi hususlar dikkate alınır. (3) Tüketicinin sözleĢmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim hakkını seçtiği durumlarda, ödemiĢ olduğu bedelin tümü veya bedelden indirim yapılan tutar derhâl tüketiciye iade edilir. (4) Ücretsiz onarım veya hizmetin yeniden görülmesinin seçildiği hâllerde, hizmetin niteliği ve tüketicinin bu hizmetten yararlanma amacı dikkate alındığında, makul sayılabilecek bir süre içinde ve tüketici için ciddi sorunlar doğurmayacak Ģekilde bu talep sağlayıcı tarafından yerine getirilir. Her hâlükârda bu süre talebin sağlayıcıya yöneltilmesinden itibaren otuz iĢ gününü geçemez. Aksi takdirde tüketici diğer seçimlik haklarını kullanmakta serbesttir. ZamanaĢımı MADDE 16 – (1) Kanunlarda veya taraflar arasındaki sözleĢmede daha uzun bir süre belirlenmediği takdirde, ayıplı hizmetten sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmıĢ olsa bile, hizmetin ifası tarihinden itibaren iki yıllık zamanaĢımına tabidir. (2) Ayıp, ağır kusur ya da hile ile gizlenmiĢse zamanaĢımı hükümleri uygulanmaz. DÖRDÜNCÜ KISIM Tüketici SözleĢmeleri BĠRĠNCĠ BÖLÜM Taksitle SatıĢ Taksitle satıĢ sözleĢmeleri MADDE 17 – (1) Taksitle satıĢ sözleĢmesi, satıcı veya sağlayıcının malın teslimi veya hizmetin ifasını üstlendiği, tüketicinin de bedeli kısım kısım ödediği sözleĢmelerdir. (2) Tüketicinin, kira süresi sonunda bir malın mülkiyetini edinme zorunluluğunun bulunduğu finansal kiralama sözleĢmeleri hakkında da bu Bölüm hükümleri uygulanır. (3) Taksitle satıĢ sözleĢmesi yazılı olarak kurulmadıkça geçerli olmaz. Geçerli bir sözleĢme yapmamıĢ olan satıcı veya sağlayıcı, sonradan sözleĢmenin geçersizliğini tüketicinin aleyhine olacak Ģekilde ileri süremez. Cayma hakkı MADDE 18 – (1) Tüketici, yedi gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai Ģart ödemeksizin taksitle satıĢ sözleĢmesinden cayma hakkına sahiptir. (2) Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin bu süre içinde satıcı veya sağlayıcıya yöneltilmiĢ olması yeterlidir. Satıcı veya sağlayıcı, cayma hakkı konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini ispat etmekle yükümlüdür. (3) Satıcı cayma süresi içinde malı tüketiciye teslim etmiĢse tüketici, malı ancak olağan bir gözden geçirmenin gerektirdiği ölçüde kullanabilir; aksi takdirde tüketici cayma hakkını kullanamaz. Cayma hakkı süresi sona ermeden önce, tüketicinin onayı ile hizmetin ifasına baĢlanan hizmet sözleĢmelerinde de tüketici cayma hakkını kullanamaz. (4) Tüketicinin satıcıyı bulduğu finansal kiralama iĢlemlerinde cayma hakkı kullanılamaz. Temerrüt MADDE 19 – (1) Taksitle satıĢ sözleĢmelerinde tüketicinin taksitleri ödemede temerrüde düĢmesi durumunda, satıcı veya sağlayıcı, kalan borcun tümünün ifasını talep etme hakkını saklı tutmuĢsa, bu hak ancak satıcı veya sağlayıcının bütün edimlerini ifa etmiĢ olması, tüketicinin de kalan borcun en az onda birini oluĢturan ve birbirini izleyen en az iki taksidi veya kalan borcun en az dörtte birini oluĢturan bir taksidi ödemede temerrüde düĢmesi hâlinde kullanılabilir. Satıcı veya sağlayıcının bu hakkı kullanabilmesi için tüketiciye en az otuz gün süre vererek muacceliyet uyarısında bulunması zorunludur. (2) Muaccel kılınan taksitlerin hesaplanmasında faiz, komisyon ve benzeri masraflar dikkate alınmaz. Erken ödeme MADDE 20 – (1) Tüketici, borçlandığı toplam miktarı önceden ödeyebileceği gibi vadesi gelmemiĢ bir ya da birden çok taksit ödemesinde de bulunabilir. Her iki durumda da satıcı veya sağlayıcı, faiz veya komisyon aldığı durumlarda ödenen miktara göre gerekli tüm faiz ve komisyon indirimini yapmakla yükümlüdür. Diğer hususlar MADDE 21 – (1) Tüketicinin taĢınır bir malın satıĢ bedelini önceden kısım kısım ödemeyi, satıcının da bedelin tamamen ödenmesinden sonra satılanı tüketiciye teslim etmeyi üstlendikleri ve ödeme süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan sözleĢmeler hakkında Türk Borçlar Kanununun ön ödemeli taksitle satıĢ hükümleri uygulanır. (2) SözleĢmenin zorunlu içeriği, tüketici ile satıcı ve sağlayıcının hak ve yükümlülükleri, cayma hakkı, erken ödeme ile diğer hususlara iliĢkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir. ĠKĠNCĠ BÖLÜM Tüketici Kredileri Tüketici kredisi sözleĢmeleri MADDE 22 – (1) Tüketici kredisi sözleĢmesi, kredi verenin tüketiciye faiz veya benzeri bir menfaat karĢılığında ödemenin ertelenmesi, ödünç veya benzeri finansman Ģekilleri aracılığıyla kredi verdiği veya kredi vermeyi taahhüt ettiği sözleĢmeyi ifade eder. (2) Kredi kartı sözleĢmeleri, faiz veya benzeri bir menfaat karĢılığında, ödemenin üç aydan daha uzun süre ertelenmesi veya benzer Ģekilde taksitle ödeme imkânı sağlanması hâlinde tüketici kredisi sözleĢmesi olarak değerlendirilir. Ancak bu durumda uygulanacak faiz oranı kredi kartı sözleĢmesi uyarınca belirlenen orandan fazla olamaz. (3) Tüketici kredisi sözleĢmesi yazılı olarak kurulmadıkça geçerli olmaz. Geçerli bir sözleĢme yapmamıĢ olan kredi veren, sonradan sözleĢmenin geçersizliğini tüketicinin aleyhine olacak Ģekilde ileri süremez. SözleĢme öncesi bilgilendirme yükümlülüğü MADDE 23 – (1) Kredi verenin ve varsa kredi aracısının, tüketiciye, teklif ettikleri kredi sözleĢmesinin koĢullarını içeren sözleĢme öncesi bilgi formunu, sözleĢmenin kurulmasından makul bir süre önce vermesi zorunludur. Cayma hakkı MADDE 24 – (1) Tüketici, on dört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai Ģart ödemeksizin tüketici kredisi sözleĢmesinden cayma hakkına sahiptir. (2) Kredi veren, cayma hakkı olduğu konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini ispat etmekle yükümlüdür. Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin cayma hakkı süresi içinde kredi verene yöneltilmiĢ olması yeterlidir. (3) Cayma hakkını kullanan tüketicinin krediden faydalandığı hâllerde, tüketici, anaparayı ve kredinin kullanıldığı tarihten anaparanın geri ödendiği tarihe kadar olan sürede tahakkuk eden faizi en geç cayma bildirimini kredi verene göndermesinden sonra otuz gün içinde geri öder. Bu süre içinde ödeme yapılmaması hâlinde tüketici kredisinden cayılmamıĢ sayılır. Faiz, akdî faiz oranına göre hesaplanır. Tüketiciden, hesaplanan akdî faiz ve bir kamu kurum veya kuruluĢuna veya üçüncü kiĢilere ödenmiĢ olan masraflar dıĢında herhangi bir bedel talep edilemez. Faiz oranı MADDE 25 – (1) Belirli süreli tüketici kredisi sözleĢmelerinde faiz oranı sabit olarak belirlenir. SözleĢmenin kurulduğu tarihte belirlenen bu oran tüketici aleyhine değiĢtirilemez. (2) Tüketici kredisi sözleĢmelerinde, akdî faiz, efektif yıllık faiz veya kredinin toplam maliyetinin yer almaması durumunda, kredi tutarı faizsiz olarak sözleĢme süresinin sonuna kadar kullanılır. Efektif faiz oranı, olduğundan düĢük gösterilmiĢse, kredinin toplam maliyetinin hesaplanmasında esas alınacak akdî faiz oranı, düĢük gösterilen efektif faiz oranına uyacak Ģekilde yeniden belirlenir. Bu hâllerde ödeme planı, yapılan değiĢikliklere göre yeniden düzenlenir. SözleĢmede değiĢiklik yapılması MADDE 26 – (1) Belirli süreli kredi sözleĢmesinin Ģartları, tüketici aleyhine değiĢtirilemez. (2) Belirsiz süreli kredi sözleĢmelerinde faiz oranında değiĢiklik yapılması hâlinde, bu değiĢikliğin yürürlüğe girmesinden otuz gün önce, tüketiciye kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı aracılığıyla yazılı olarak bildirilmesi zorunludur. Bu bildirimde, yeni faiz oranının yürürlüğe girmesinden sonra yapılacak ödemelerin tutarı, sayısı ile aralıklarının değiĢmesine iliĢkin ayrıntılara yer verilir. Faiz oranının artırılması hâlinde, yeni faiz oranı geriye dönük olarak uygulanamaz. Tüketici, bildirim tarihinden itibaren en geç altmıĢ gün içinde borcun tamamını ödediği ve kredi kullanmaya son verdiği takdirde faiz artıĢından etkilenmez. Erken ödeme MADDE 27 – (1) Tüketici, vadesi gelmemiĢ bir veya birden çok taksit ödemesinde bulunabilir veya kredi borcunun tamamını erken ödeyebilir. Bu hâllerde kredi veren, erken ödenen miktara göre gerekli tüm faiz ve diğer maliyet unsurlarına iliĢkin indirim yapmakla yükümlüdür. Temerrüt MADDE 28 – (1) Belirli süreli kredi sözleĢmelerinde tüketicinin taksitleri ödemede temerrüde düĢmesi durumunda, kredi veren, borcun tamamının ifasını talep etme hakkını saklı tutmuĢsa, bu hak ancak kredi verenin bütün edimlerini ifa etmiĢ olması, tüketicinin de birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde düĢmesi hâlinde kullanılabilir. Kredi verenin bu hakkı kullanabilmesi için tüketiciye en az otuz gün süre vererek muacceliyet uyarısında bulunması zorunludur. (2) Muaccel kılınan taksitlerin hesaplanmasında faiz, komisyon ve benzeri masraflar dikkate alınmaz. Sigorta yaptırılması MADDE 29 – (1) Tüketicinin yazılı veya kalıcı veri saklayıcısı aracılığıyla açık talebi olmaksızın kredi ile ilgili sigorta yaptırılamaz. Tüketicinin sigorta yaptırmak istemesi hâlinde, istediği sigorta Ģirketinden sağladığı teminat, kredi veren tarafından kabul edilmek zorundadır. Bu sigortanın kredi konusuyla, meblağ sigortalarında kalan borç tutarıyla ve vadesiyle uyumlu olması gerekir. Bağlı krediler MADDE 30 – (1) Bağlı kredi sözleĢmesi; tüketici kredisinin münhasıran belirli bir malın veya hizmetin tedarikine iliĢkin bir sözleĢmenin finansmanı için verildiği ve bu iki sözleĢmenin objektif açıdan ekonomik birlik oluĢturduğu sözleĢmedir. (2) Ekonomik birliğin varlığı; a) Satıcı veya sağlayıcının tüketici için krediyi finanse ettiği, b) Üçüncü bir tarafça finanse edilmesi durumunda, kredi verenin kredi sözleĢmesinin imzalanması veya hazırlanması ile ilgili olarak satıcı veya sağlayıcının hizmetlerinden yararlandığı, c) Belirli bir mal veya hizmetin verilmesinin kredi sözleĢmesinde açıkça belirtildiği, durumlarından en az birinin varlığı hâlinde kabul edilir. (3) Tüketicinin mal veya hizmet tedarikine iliĢkin sözleĢmeden cayması ve buna iliĢkin bildirimin cayma süresi içinde ayrıca kredi verene de yöneltilmesi hâlinde, bağlı kredi sözleĢmesi de herhangi bir tazminat veya cezai Ģart ödeme yükümlülüğü olmaksızın sona erer. (4) Bağlı kredilerde, mal veya hizmet hiç ya da gereği gibi teslim veya ifa edilmez ise satıcı, sağlayıcı ve kredi veren, tüketicinin satıĢ sözleĢmesinden dönme veya bedelden indirim hakkını kullanması hâlinde müteselsilen sorumludur. Tüketicinin bedelden indirim hakkını kullanması hâlinde bağlı kredi de bu oranda indirilir ve ödeme planı buna göre değiĢtirilir. Tüketicinin sözleĢmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, o güne kadar yapmıĢ olduğu ödemenin iadesi hususunda satıcı, sağlayıcı ve kredi veren müteselsilen sorumludur. Ancak, kredi verenin sorumluluğu; malın teslim veya hizmetin ifa edilmediği durumlarda satıĢ sözleĢmesinde veya bağlı kredi sözleĢmesinde belirtilen malın teslim veya hizmetin ifa edilme tarihinden, malın teslim veya hizmetin ifa edildiği durumlarda malın teslim veya hizmetin ifa edildiği tarihten itibaren, kullanılan kredi miktarı ile sınırlı olmak üzere bir yıldır. (5) Kredi veren ile satıcı veya sağlayıcı arasında belirli bir malın veya hizmetin tedarikine iliĢkin bir sözleĢme olmaksızın, tüketicinin kendisi tarafından belirlenen malın veya hizmetin bedelinin kredi veren tarafından ödenmesi suretiyle kullandırılan krediler bağlı kredi sayılmaz. Diğer hususlar MADDE 31 – (1) Belirli süreli kredi sözleĢmesine iliĢkin bir hesap açılması ve bu hesaptan sadece kredi ile ilgili iĢlemler yapılması durumunda, tüketiciden bu hesaba iliĢkin herhangi bir isim altında ücret veya masraf talep edilemez. Bu hesap, tüketicinin aksine yazılı talebi olmaması hâlinde kredinin ödenmesi ile kapanır. (2) Tüketicinin açık talimatı olmaksızın, belirli süreli kredi sözleĢmesi ile iliĢkili bir kredili mevduat sözleĢmesi yapılamaz. (3) Kart çıkaran kuruluĢlar, tüketicilere yıllık üyelik aidatı ve benzeri isim altında ücret tahsil etmedikleri bir kredi kartı türü sunmak zorundadır. (4) SözleĢme öncesi bilgilendirme, sözleĢmenin zorunlu içeriği, kapsam dıĢı sözleĢmeler, tüketici ile kredi verenin hak ve yükümlülükleri, cayma hakkı, erken ödeme, efektif yıllık faizin hesaplanması, tüketici kredilerine iliĢkin reklamların zorunlu içeriği, fesih hakkının kullanılması, temerrüt, kredinin devri, bağlı kredi ile diğer hususlara iliĢkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Konut Finansmanı Konut finansmanı sözleĢmeleri MADDE 32 – (1) Konut finansmanı sözleĢmesi, konut edinmeleri amacıyla; tüketicilere kredi kullandırılması, konutların finansal kiralama yoluyla tüketicilere kiralanması, sahip oldukları konutların teminatı altında tüketicilere kredi kullandırılması ve bu kredilerin yeniden finansmanı amacıyla kredi kullandırılmasına yönelik sözleĢmedir. (2) Konut finansmanı sözleĢmesi yazılı olarak kurulmadıkça geçerli olmaz. Geçerli bir sözleĢme yapmamıĢ olan konut finansmanı kuruluĢu, sonradan sözleĢmenin geçersizliğini tüketicinin aleyhine olacak Ģekilde ileri süremez. SözleĢme öncesi bilgilendirme yükümlülüğü MADDE 33 – (1) Konut finansmanı kuruluĢları, tüketiciye, konut finansmanı sözleĢmesinin koĢullarını içeren sözleĢme öncesi bilgi formunu, sözleĢmenin kurulmasından makul bir süre önce vermek zorundadır. Temerrüt MADDE 34 – (1) Tüketicinin taksitleri ödemede temerrüde düĢmesi durumunda konut finansmanı kuruluĢu, kalan borcun tamamının ifasını talep etme hakkını saklı tutmuĢsa, bu hak ancak konut finansmanı kuruluĢunun bütün edimlerini ifa etmiĢ olması ve tüketicinin de birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde düĢmesi hâlinde kullanılabilir. Konut finansmanı kuruluĢunun bu hakkını kullanabilmesi için tüketiciye en az otuz gün süre vererek muacceliyet uyarısında bulunması gerekir. (2) Muaccel kılınan taksitlerin hesaplanmasında faiz, komisyon ve benzeri masraflar dikkate alınmaz. (3) Finansal kiralama iĢlemlerinde, muacceliyet uyarısında verilen süre içinde tüketicinin edimini yerine getirmemesi hâlinde, bu sürenin sona ermesini takiben konut finansmanı kuruluĢu kalan borcun tamamını ifa etme hakkını kullanmak üzere konut finansmanı sözleĢmesini feshettiği takdirde, konutu derhâl satıĢa çıkarmakla yükümlüdür. Konut finansmanı kuruluĢu satıĢ öncesinde konut için 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu uyarınca yetki verilmiĢ olan kiĢi veya kurumlara kıymet takdiri yaptırır. Takdir edilen kıymet, satıĢtan en az on iĢ günü önce tüketiciye bildirilir. Konut finansmanı kuruluĢu takdir edilen kıymeti dikkate alarak basiretli bir tacir gibi davranmak suretiyle konutun satıĢını gerçekleĢtirir. Konutun satıĢından elde edilen bedelin, kalan borcu aĢması hâlinde aĢan kısım tüketiciye derhâl ödenir. Konut finansmanına yönelik finansal kiralama iĢlemlerinde 21/11/2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman ġirketleri Kanununun 33 üncü maddesi uygulanmaz. (4) Konutun satıĢının bu maddenin üçüncü fıkrası kapsamında gerçekleĢtirilmesi ve varsa elde edilen bedelin kalan borcu aĢan kısmının tüketiciye ödenmesini takiben tüketici veya zilyetliğin devredilmiĢ olması hâlinde zilyetliği elinde bulunduran üçüncü Ģahıslar konutu tahliye etmekle yükümlüdür. Konutun tahliye edilmemesi hâlinde konut sahibi, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı Ġcra ve Ġflâs Kanununun 26 ncı ve 27 nci maddeleri uyarınca tüketici veya zilyetliği elinde bulunduran üçüncü Ģahıslar aleyhine icra yoluna baĢvurabilir. Bağlı krediler MADDE 35 – (1) Bağlı kredi sözleĢmesi; konut finansmanı kredisinin münhasıran belirli bir konutun satın alınması durumunda bir sözleĢmenin finansmanı için verildiği ve bu iki sözleĢmenin objektif açıdan ekonomik bir birlik oluĢturduğu sözleĢmedir. (2) Bağlı kredilerde, konutun hiç ya da gereği gibi teslim edilmemesi nedeniyle tüketicinin bu Kanunun 11 inci maddesinde belirtilen seçimlik haklarından birini kullanması hâlinde, satıcı ve konut finansmanı kuruluĢu müteselsilen sorumludur. Ancak, konut finansmanı kuruluĢunun sorumluluğu; konutun teslim edilmemesi durumunda konut satıĢ sözleĢmesinde veya bağlı kredi sözleĢmesinde belirtilen konut teslim tarihinden, konutun teslim edilmesi durumunda konutun teslim edildiği tarihten itibaren, kullanılan kredi miktarı ile sınırlı olmak üzere bir yıldır. (3) Konut finansmanı kuruluĢları tarafından verilen kredilerin ipotek finansmanı kuruluĢlarına, konut finansmanı fonlarına veya ipotek teminatlı menkul kıymet teminat havuzlarına devrolması hâlinde dahi, kredi veren konut finansmanı kuruluĢunun sorumluluğu devam eder. Krediyi devralan kuruluĢ bu madde kapsamında sorumlu olmaz. (4) Konut finansmanı kuruluĢu ile satıcı arasında belirli bir konutun tedarikine iliĢkin bir sözleĢme olmaksızın, tüketicinin kendisi tarafından belirlenen konutun bedelinin kredi veren konut finansmanı kuruluĢu tarafından ödenmesi suretiyle kullandırılan krediler bağlı kredi sayılmaz. Faiz oranı MADDE 36 – (1) Kredilerde geri ödeme tutarlarının, finansal kiralama iĢlemlerinde ise kira bedellerinin anaparayı aĢan kısmı bu madde kapsamında faiz olarak kabul edilir. (2) SözleĢmede belirtilmek suretiyle konut finansmanına yönelik kredilerde ve finansal kiralama iĢlemlerinde faiz oranı sabit veya değiĢken olarak ya da aynı kredi için her iki yöntem esas alınmak suretiyle belirlenebilir. Faiz oranının sabit olarak belirlenmesi hâlinde, sözleĢmenin kurulduğu tarihte belirlenen oran tarafların rızası dıĢında değiĢtirilemez. Oranın değiĢken olarak belirlenmesi hâlinde ise, baĢlangıçta sözleĢmede belirlenen oran, dönemsel geri ödeme tutarı baĢlangıçta sözleĢmede belirlenen azami dönemsel geri ödeme tutarını aĢmamak koĢuluyla ve sözleĢmede belirlenecek yurt içinde veya yurt dıĢında genel kabul görmüĢ ve yaygın olarak kullanılan endekslerden en düĢük olanı baz alınarak değiĢtirilebilir. Oranların değiĢken olarak belirlenmesi hâlinde bu yöntemin muhtemel etkileri konusunda tüketicilerin bilgilendirilmesi Ģarttır. Bu amaçlarla kullanılabilecek referans faizler ve endeksler Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından belirlenir. Erken ödeme MADDE 37 – (1) Tüketici, vadesi gelmemiĢ bir veya birden çok taksit ödemesinde bulunabileceği gibi, konut finansmanı borcunun tamamını erken ödeyebilir. Bu hâllerde, konut finansmanı kuruluĢu, erken ödenen miktara göre gerekli tüm faiz ve diğer maliyet unsurlarına iliĢkin indirim yapmakla yükümlüdür. (2) Faiz oranının sabit olarak belirlenmesi hâlinde, sözleĢmede yer verilmek suretiyle, bir ya da birden fazla ödemenin vadesinden önce yapılması durumunda, konut finansmanı kuruluĢu tarafından tüketiciden erken ödeme tazminatı talep edilebilir. Erken ödeme tazminatı gerekli faiz indirimi yapılarak hesaplanan ve tüketici tarafından konut finansmanı kuruluĢuna erken ödenen tutarın kalan vadesi otuz altı ayı aĢmayan kredilerde yüzde birini, kalan vadesi otuz altı ayı aĢan kredilerde ise yüzde ikisini geçemez. Oranların değiĢken olarak belirlenmesi hâlinde tüketiciden erken ödeme tazminatı talep edilemez. Sigorta yaptırılması MADDE 38 – (1) Tüketicinin yazılı veya kalıcı veri saklayıcısı aracılığıyla açık talebi olmaksızın kredi ile ilgili sigorta yaptırılamaz. Tüketicinin sigorta yaptırmak istemesi hâlinde, istediği sigorta Ģirketinden sağladığı teminat, konut finansmanı kuruluĢu tarafından kabul edilmek zorundadır. Bu sigortanın kredi konusuyla, meblağ sigortalarında kalan borç tutarıyla ve vadesiyle uyumlu olması gerekir. Diğer hususlar MADDE 39 – (1) Konut finansmanı sözleĢmesine iliĢkin bir hesap açılması ve bu hesaptan sadece kredi ile ilgili iĢlemler yapılması durumunda, tüketiciden bu hesaba iliĢkin herhangi bir isim altında ücret veya masraf talep edilemez. Bu hesap, tüketicinin aksine yazılı talebi olmaması hâlinde kredinin ödenmesi ile kapanır. (2) Tüketicinin açık talimatı olmaksızın konut finansmanı sözleĢmesi ile iliĢkili bir kredili mevduat sözleĢmesi yapılamaz. (3) Bu Bölüm hükümlerinin uygulanmasında, konut yapı kooperatiflerinin gerçek kiĢi ortakları da tüketici olarak kabul edilir. (4) SözleĢme öncesi bilgilendirme, tüketici ile konut finansmanı kuruluĢunun hak ve yükümlülükleri, sözleĢmenin zorunlu içeriği, konut finansmanı reklamları, yeniden finansman, bağlı kredi, temerrüt, erken ödeme ve yıllık maliyet oranının hesaplanması ile diğer hususlara iliĢkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Ön Ödemeli Konut SatıĢı Ön ödemeli konut satıĢ sözleĢmeleri MADDE 40 – (1) Ön ödemeli konut satıĢ sözleĢmesi, tüketicinin konut amaçlı bir taĢınmazın satıĢ bedelini önceden peĢin veya taksitle ödemeyi, satıcının da bedelin tamamen veya kısmen ödenmesinden sonra taĢınmazı tüketiciye devir veya teslim etmeyi üstlendiği sözleĢmedir. (2) Tüketicilere sözleĢmenin kurulmasından en az bir gün önce, Bakanlıkça belirlenen hususları içeren ön bilgilendirme formu verilmek zorundadır. (3) Yapı ruhsatı alınmadan, tüketicilerle ön ödemeli konut satıĢ sözleĢmesi yapılamaz. ġekil Ģartı MADDE 41 – (1) Ön ödemeli konut satıĢının tapu siciline tescil edilmesi, satıĢ vaadi sözleĢmesinin ise noterde düzenleme Ģeklinde yapılması zorunludur. Aksi hâlde satıcı, sonradan sözleĢmenin geçersizliğini tüketicinin aleyhine olacak Ģekilde ileri süremez. (2) Satıcı, geçerli bir sözleĢme yapılmıĢ olmadıkça tüketiciden herhangi bir isim altında ödeme yapmasını veya tüketiciyi borç altına sokan herhangi bir belge vermesini isteyemez. Teminat MADDE 42 – (1) Bakanlıkça projedeki konut adedi ya da projenin toplam bedeli kriterine göre belirlenecek büyüklüğün üzerindeki projeler için satıcının ön ödemeli konut satıĢına baĢlamadan önce; kapsamı, koĢulları ve uygulama esasları Hazine MüsteĢarlığınca belirlenen bina tamamlama sigortası yaptırması veya Bakanlıkça belirlenen diğer teminat ve Ģartları sağlaması zorunludur. (2) Bina tamamlama sigortası kapsamında sağlanan tazminat, teminat ve benzeri güvenceler iflas veya tasfiye masasına dâhil edilemez, haczolunamaz, üzerlerine ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz konulamaz. Cayma hakkı MADDE 43 – (1) Tüketici, on dört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai Ģart ödemeksizin ön ödemeli konut satıĢ sözleĢmesinden cayma hakkına sahiptir. Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin bu süre içinde satıcıya yöneltilmiĢ olması yeterlidir. Satıcı, cayma hakkı konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini ispat etmekle yükümlüdür. (2) TaĢınmazın kısmen veya tamamen bağlı krediyle alınması durumunda bağlı kredi sözleĢmesi, sözleĢmenin kurulduğu tarihte hüküm doğurmak üzere bu maddede öngörülen cayma hakkı süresi sonunda yürürlüğe girer. Konut finansmanı kuruluĢu cayma hakkı süresi içinde tüketiciden faiz, komisyon, yasal yükümlülük ve benzeri isimler altında hiçbir masraf talep edemez. (3) Satıcının aldığı bedeli ve tüketiciyi borç altına sokan her türlü belgeyi iade ettiği tarihten itibaren, tüketici on gün içinde edinimlerini iade eder. Konutun teslimi MADDE 44 – (1) Ön ödemeli konut satıĢında devir veya teslim süresi sözleĢme tarihinden itibaren otuz altı ayı geçemez. Kat irtifakının tüketici adına tapu siciline tescil edilmesiyle birlikte zilyetliğin devri hâlinde de devir ve teslim yapılmıĢ sayılır. SözleĢmeden dönme MADDE 45 – (1) Ön ödemeli konut satıĢında, devir veya teslim tarihine kadar tüketicinin herhangi bir gerekçe göstermeden sözleĢmeden dönme hakkı vardır. SözleĢmeden dönülmesi durumunda satıcı; konutun satıĢı veya satıĢ vaadi sözleĢmesi nedeniyle oluĢan vergi, harç ve benzeri yasal yükümlülüklerden doğan masraflar ile sözleĢme bedelinin yüzde ikisine kadar tazminatın ödenmesini isteyebilir. (2) Satıcı, yükümlülüklerini hiç ya da gereği gibi yerine getirmezse tüketiciden herhangi bir bedel talep edemez. Tüketicinin ölmesi veya kazanç elde etmekten sürekli olarak yoksun kalması sebebiyle ön ödemeleri yapamayacak duruma düĢmesi ya da sözleĢmenin yerine olağan koĢullarla yapılacak bir taksitle satıĢ sözleĢmesinin konulmasına iliĢkin önerisinin satıcı tarafından kabul edilmemesi yüzünden sözleĢmeden dönülmesi hâllerinde tüketiciden herhangi bir bedel talep edilemez. (3) SözleĢmeden dönülmesi durumunda, tüketiciye iade edilmesi gereken tutar ve tüketiciyi borç altına sokan her türlü belge, dönme bildiriminin satıcıya ulaĢtığı tarihten itibaren en geç doksan gün içinde tüketiciye geri verilir. Satıcının aldığı bedeli ve tüketiciyi borç altına sokan her türlü belgeyi iade ettiği tarihten itibaren, tüketici on gün içinde edinimlerini iade eder. Diğer hususlar MADDE 46 – (1) SözleĢme öncesi bilgilendirme, sözleĢmenin zorunlu içeriği, tüketici ile satıcının hak ve yükümlülükleri, cayma hakkı ve sözleĢmeden dönme ile diğer uygulama usul ve esasları yönetmelikle belirlenir. BEġĠNCĠ BÖLÜM Diğer Tüketici SözleĢmeleri ĠĢ yeri dıĢında kurulan sözleĢmeler MADDE 47 – (1) Satıcı veya sağlayıcı ile tüketici arasında; a) Teklifin tüketici ya da satıcı veya sağlayıcı tarafından yapılmasına bakılmaksızın iĢ yeri dıĢında, tarafların eĢ zamanlı fiziksel varlığında kurulan, b) Tarafların eĢ zamanlı fiziksel varlığında tüketiciyle iĢ yeri dıĢında görüĢülmesinin hemen sonrasında, satıcı veya sağlayıcının iĢ yerinde ya da herhangi bir uzaktan iletiĢim aracıyla kurulan, c) Mal ve hizmetlerin tüketiciye tanıtımı ya da satıĢı amacıyla satıcı veya sağlayıcı tarafından düzenlenen bir gezi esnasında kurulan, sözleĢmeler iĢ yeri dıĢında kurulan sözleĢmeler olarak kabul edilir. (2) ĠĢ yeri dıĢında kurulan sözleĢmeler, Bakanlık tarafından yetkilendirilmiĢ satıcı veya sağlayıcı tarafından kurulur. (3) Tüketicinin, iĢ yeri dıĢında kurulan sözleĢme ya da buna karĢılık gelen herhangi bir öneri ile bağlanmadan önce ayrıntıları yönetmelikte belirlenen hususlarda açık ve anlaĢılır Ģekilde bilgilendirilmesi zorunludur. Tüketicinin bilgilendirildiğine iliĢkin ispat yükü satıcı veya sağlayıcıya aittir. (4) ĠĢ yeri dıĢında kurulan sözleĢmeler yazılı olarak kurulmadıkça geçerli olmaz. Geçerli bir sözleĢme kurmamıĢ olan satıcı veya sağlayıcı, sonradan sözleĢmenin geçersizliğini tüketicinin aleyhine olacak Ģekilde ileri süremez. Satıcı veya sağlayıcı; tüketicinin kendi el yazısı ile sözleĢme tarihini yazmasını ve sözleĢmeyi imzalamasını sağlamak, sözleĢmenin bir nüshasını tüketiciye vermek ve mal veya hizmeti tüketiciye sunmakla yükümlüdür. SözleĢmenin tüketiciye teslim edildiğinin ve mal veya hizmetin sunulduğunun ispatı satıcı veya sağlayıcıya aittir. (5) Tüketici, on dört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai Ģart ödemeksizin sözleĢmeden cayma hakkına sahiptir. Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin bu süre içinde satıcı veya sağlayıcıya yöneltilmiĢ olması yeterlidir. Cayma süresi içinde satıcı veya sağlayıcı sözleĢmeye konu mal veya hizmet karĢılığında tüketiciden herhangi bir isim altında ödeme yapmasını veya tüketiciyi borç altına sokan herhangi bir belge vermesini isteyemez. Satıcı veya sağlayıcı, cayma hakkı konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini ispat etmekle yükümlüdür. Tüketici, cayma süresi içinde malın mutat kullanımı sebebiyle meydana gelen değiĢiklik ve bozulmalardan sorumlu değildir. (6) Satıcı veya sağlayıcının bu maddede belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket etmesi veya tüketiciyi cayma hakkı konusunda gerektiği Ģekilde bilgilendirmemesi durumunda, tüketici cayma hakkını kullanmak için on dört günlük süreyle bağlı değildir. Her hâlükârda bu süre cayma süresinin bittiği tarihten itibaren bir yıl sonra sona erer. (7) SözleĢmenin zorunlu içeriği, kapsam dıĢı sözleĢmeler, doğrudan satıĢlar, tüketici ile satıcı ve sağlayıcının hak ve yükümlülükleri, cayma hakkı, bilgilendirme yükümlülüğü, teslimat, satıĢ yapacaklarda aranacak nitelikler ile diğer uygulama usul ve esasları yönetmelikle belirlenir. Mesafeli sözleĢmeler MADDE 48 – (1) Mesafeli sözleĢme, satıcı veya sağlayıcı ile tüketicinin eĢ zamanlı fiziksel varlığı olmaksızın, mal veya hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluĢturulmuĢ bir sistem çerçevesinde, taraflar arasında sözleĢmenin kurulduğu ana kadar ve kurulduğu an da dâhil olmak üzere uzaktan iletiĢim araçlarının kullanılması suretiyle kurulan sözleĢmelerdir. (2) Tüketici, mesafeli sözleĢmeyi ya da buna karĢılık gelen herhangi bir teklifi kabul etmeden önce ayrıntıları yönetmelikte belirlenen hususlarda ve sipariĢi onaylandığı takdirde ödeme yükümlülüğü altına gireceği konusunda açık ve anlaĢılır Ģekilde satıcı veya sağlayıcı tarafından bilgilendirilir. Tüketicinin bilgilendirildiğine iliĢkin ispat yükü satıcı veya sağlayıcıya aittir. (3) Satıcı veya sağlayıcı, tüketicinin sipariĢinin kendisine ulaĢtığı andan itibaren taahhüt edilen süre içinde edimini yerine getirir. Mal satıĢlarında bu süre her hâlükârda otuz günü geçemez. Satıcı veya sağlayıcının bu süre içinde edimini yerine getirmemesi durumunda tüketici sözleĢmeyi feshedebilir. (4) Tüketici, on dört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai Ģart ödemeksizin sözleĢmeden cayma hakkına sahiptir. Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin bu süre içinde satıcı veya sağlayıcıya yöneltilmiĢ olması yeterlidir. Satıcı veya sağlayıcı, cayma hakkı konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini ispat etmekle yükümlüdür. Tüketici, cayma hakkı konusunda gerektiği Ģekilde bilgilendirilmezse, cayma hakkını kullanmak için on dört günlük süreyle bağlı değildir. Her hâlükârda bu süre cayma süresinin bittiği tarihten itibaren bir yıl sonra sona erer. Tüketici, cayma hakkı süresi içinde malın mutat kullanımı sebebiyle meydana gelen değiĢiklik ve bozulmalardan sorumlu değildir. (5) OluĢturdukları sistem çerçevesinde, uzaktan iletiĢim araçlarını kullanmak veya kullandırmak suretiyle satıcı veya sağlayıcı adına mesafeli sözleĢme kurulmasına aracılık edenler, bu maddede yer alan hususlardan dolayı satıcı veya sağlayıcı ile yapılan iĢlemlere iliĢkin kayıtları tutmak ve istenilmesi hâlinde bu bilgileri ilgili kurum, kuruluĢ ve tüketicilere vermekle yükümlüdür. Ancak bu fıkra kapsamında aracılık edenler, satıcı veya sağlayıcı ile yaptıkları sözleĢmeye aykırı fiillerinden dolayı sorumludur. (6) Mesafeli sözleĢmelerde, kapsam dıĢı sözleĢmeler, tüketici ile satıcı ve sağlayıcının hak ve yükümlülükleri, cayma hakkı, bilgilendirme yükümlülüğü, teslimat ile diğer uygulama usul ve esasları yönetmelikle belirlenir. Finansal hizmetlere iliĢkin mesafeli sözleĢmeler MADDE 49 – (1) Finansal hizmetler, her türlü banka hizmeti, kredi, sigorta, bireysel emeklilik, yatırım ve ödeme ile ilgili hizmetleri ifade eder. Finansal hizmetlere iliĢkin mesafeli sözleĢme, finansal hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluĢturulmuĢ bir sistem çerçevesinde, sağlayıcı ile tüketici arasında uzaktan iletiĢim araçlarının kullanılması suretiyle kurulan sözleĢmelerdir. (2) Finansal hizmetlere iliĢkin mesafeli sözleĢmelerde, tüketicinin sözleĢmenin kurulmasına iliĢkin iradesini açıklamadan önce, cayma hakkı, tüketicinin kabul beyanı vermesi hâlinde yükümlülük altına gireceği ve ayrıntıları Bakanlıkça belirlenen diğer hususlarda, açık, anlaĢılır ve kullanılan iletiĢim araçlarına uygun bir Ģekilde bilgilendirilmesi zorunludur. Bu bilgilendirmenin ticari amaçla yapıldığı anlaĢılır olmalı ve sesli iletiĢim araçlarının kullanıldığı hâllerde sağlayıcının kimliği ile görüĢme talebinin sebebi her görüĢmenin baĢında belirtilmelidir. Tüketicinin sözleĢmenin kurulmasına dair kabul beyanı kullanılan iletiĢim araçlarına uygun olarak fiziki veya elektronik ortamda tespit veya kayıt edilir. Sağlayıcı, cayma hakkının iletilmesi ile fiziki veya elektronik ortamda yapılacak tespit veya kayıtlar için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. (3) Sağlayıcının, sözleĢmenin bütün Ģartlarını ve Bakanlıkça belirlenen diğer hususları, kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı aracılığıyla tüketiciye iletmesi zorunludur. Bu yükümlülük, tüketicinin sözleĢmeyi kuran iradesini yöneltmesinden önce veya tüketicinin talebi üzerine yazılı bilgilendirmeye elveriĢli olmayan bir uzaktan iletiĢim aracı kullanılarak sözleĢmenin kurulması hâlinde sözleĢmenin kurulmasından hemen sonra yerine getirilir. (4) Tüketici, sözleĢme iliĢkisinin devam ettiği süre içinde herhangi bir ücret ödemeksizin sözleĢmenin kâğıt üzerinde yazılı bir örneğini talep edebilir. Ayrıca tüketici, finansal hizmetin niteliğiyle bağdaĢması hâlinde kullanılan uzaktan iletiĢim aracını değiĢtirme hakkına sahiptir. (5) Tüketici, finansal hizmetlere iliĢkin mesafeli sözleĢmelerden on dört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai Ģart ödemeksizin cayma hakkına sahiptir. Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin bu süre içinde sağlayıcıya yöneltilmiĢ olması yeterlidir. Sağlayıcı, cayma hakkı konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini ispatla yükümlüdür. Sigorta sözleĢmelerine ve bireysel emekliliğe iliĢkin sözleĢmelerde ise cayma süresi hakkında diğer mevzuatta yer alan tüketici lehine olan hükümler uygulanır. (6) Finansal hizmetlere iliĢkin mesafeli sözleĢmelerde, tüketicinin sözleĢmeyi sona erdirmesine iliĢkin talebini herhangi bir uzaktan iletiĢim aracıyla iletmesi yeterlidir. Tüketici, sözleĢmeyi sona erdirmek için sözleĢmenin tesis edilmesini sağlayan yöntemden daha ağır koĢullar içeren bir yöntem kullanmak zorunda bırakılamaz. (7) Finansal hizmetlere iliĢkin mesafeli sözleĢmelerde, uzaktan iletiĢim araçlarının kullanılması, kapsam dıĢı sözleĢmeler, kartla ödeme, tüketici ile sağlayıcının hak ve yükümlülükleri, cayma hakkı ile diğer uygulama usul ve esasları yönetmelikle belirlenir. Devre tatil ve uzun süreli tatil hizmeti sözleĢmeleri MADDE 50 – (1) Devre tatil sözleĢmesi, bir yıldan uzun süre için kurulan ve tüketiciye bu süre zarfında birden fazla dönem için bir veya daha fazla sayıda gecelik konaklama imkânı veren sözleĢmelerdir. (2) Devre tatil sözleĢmeleri ile sağlanan hakkın Ģahsi veya ayni bir hak olması bu maddenin uygulanmasını engellemez. Devre tatile konu taĢınmazın inĢa edileceği arsa için yapı ruhsatı alınmadan tüketicilerle ön ödemeli devre tatil sözleĢmesi yapılamaz. (3) Uzun süreli tatil hizmeti sözleĢmesi, bir yıldan uzun süre için kurulan ve tüketiciye, belirlenen süre zarfında konaklamaya veya konaklama ile birlikte seyahat ya da diğer hizmetlerin beraber sunulduğu durumlara iliĢkin indirim yahut diğer menfaatlerden faydalanma hakkı verilen sözleĢmelerdir. (4) Tüketicilere aĢağıdaki sözleĢmelerin kurulmasından en az bir gün önce, Bakanlıkça belirlenen hususları içeren ön bilgilendirme formu verilmesi zorunludur: a) Devre tatil sözleĢmeleri b) Uzun süreli tatil hizmeti sözleĢmeleri c) DeğiĢim sözleĢmeleri ç) Satıcı veya sağlayıcının, devre tatil veya uzun süreli tatil hizmetinin alınıp satılması hususunda tüketiciye yardımcı olduğu yeniden satıĢ sözleĢmeleri. (5) Mesafeli satıĢ yöntemiyle kurulan sözleĢmeler hariç olmak üzere satıcı veya sağlayıcı, tüketicinin kendi el yazısıyla sözleĢme tarihini yazmasını ve sözleĢmeyi imzalamasını sağlamakla yükümlüdür. Yazılı veya mesafeli olarak kurulan bu sözleĢmelerin bir nüshasının kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı ile tüketiciye verilmesi zorunludur. Daha ağır Ģekil Ģartları öngören kanun hükümleri saklıdır. (6) Tüketici, on dört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai Ģart ödemeksizin sözleĢmeden cayma hakkına sahiptir. Devre mülk hakkı veren sözleĢmeler hariç olmak üzere, cayma süresi dolmadan satıcı veya sağlayıcı, tüketiciden herhangi bir isim altında ödeme yapmasını veya tüketiciyi borç altına sokan herhangi bir belge vermesini isteyemez. Devre tatil, uzun süreli tatil hizmeti sözleĢmeleri ve bu sözleĢmelerle birlikte düzenlenmiĢ olan yeniden satım, değiĢim ve ilgili diğer tüm sözleĢmeler cayma hakkının kullanılması ile birlikte kendiliğinden sona erer. (7) Tüketicinin ödeyeceği bedel, kısmen veya tamamen satıcı veya sağlayıcı ile kredi veren arasındaki anlaĢmaya dayanılarak bir kredi veren tarafından karĢılanıyorsa, tüketicinin sözleĢmeden cayması ve buna iliĢkin bildirimin cayma süresi içinde ayrıca kredi verene de yöneltilmesi hâlinde, bağlı kredi sözleĢmesi de herhangi bir tazminat veya cezai Ģart ödeme yükümlülüğü olmaksızın sona erer. (8) Bakanlıkça projedeki devre sayısı ya da projenin toplam bedeli kriterlerine göre belirlenecek büyüklüğün üzerindeki projeler için satıcı veya sağlayıcının ön ödemeli devre tatile konu taĢınmazın satıĢına baĢlamadan önce kapsamı, koĢulları ve uygulama esasları Hazine MüsteĢarlığınca belirlenen bina tamamlama sigortası yaptırması veya Bakanlıkça belirlenen diğer teminat veya Ģartları sağlaması zorunludur. Bina tamamlama sigortası kapsamında sağlanan tazminat, teminat ve benzeri güvenceler iflas veya tasfiye masasına dâhil edilemez, haczolunamaz, üzerlerine ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz konulamaz. (9) Devre tatile konu taĢınmazın ön ödemeli satılması durumunda, devir veya teslim tarihine kadar tüketicinin herhangi bir gerekçe göstermeden sözleĢmeden dönme hakkı vardır. SözleĢmeden dönülmesi durumunda satıcı, sözleĢme bedelinin yüzde ikisine kadar tazminat talep edebilir. Satıcı, yükümlülüklerini hiç ya da gereği gibi yerine getirmezse tüketiciden herhangi bir bedel talep edemez. SözleĢmeden dönülmesi durumunda, tüketiciye iade edilmesi gereken tutar ve tüketiciyi borç altına sokan her türlü belge, dönme bildiriminin satıcıya ulaĢtığı tarihten itibaren en geç doksan gün içinde tüketiciye geri verilir. Satıcının aldığı bedeli ve tüketiciyi borç altına sokan her türlü belgeyi iade ettiği tarihten itibaren, tüketici on gün içinde edinimlerini iade eder. (10) Devre tatil amaçlı taĢınmazın ön ödemeli satıĢında devir ve teslim süresi sözleĢme tarihinden itibaren otuz altı ayı geçemez. (11) Devre tatil, uzun süreli tatil hizmeti, yeniden satım, değiĢim sözleĢmeleri ve ön bilgilendirmenin içeriği, tüketici ile satıcı ve sağlayıcının hak ve yükümlülükleri, cayma hakkı, ön ödemeli satıĢlar ile diğer uygulama usul ve esasları yönetmelikle belirlenir. Paket tur sözleĢmeleri MADDE 51 – (1) Paket tur sözleĢmesi, paket tur düzenleyicileri veya aracıları tarafından aĢağıdaki hizmetlerden en az ikisinin birlikte, her Ģeyin dâhil olduğu fiyatla satıldığı veya satımının vaat edildiği ve hizmetin yirmi dört saatten uzun bir süreyi kapsadığı veya gecelik konaklamayı içerdiği sözleĢmelerdir: a) UlaĢtırma b) Konaklama c) UlaĢtırma ve konaklama hizmetlerine bağlı olmayan baĢka turizm hizmetleri. (2) Turun ayrıntılarının, paket tur düzenleyicisi, aracısı veya tüketici tarafından belirlenmiĢ olması veya aynı paket tur içindeki hizmetlerin ayrı ayrı faturalandırılması hâllerinde de bu madde hükümleri uygulanır. (3) Paket tur düzenleyicisinin Türkiye‘de temsilcisinin bulunmadığı hâllerde paket tur aracısı paket tur düzenleyicisi gibi sorumlu olur. (4) Paket tur sözleĢmesinin kurulmasından önce tüketiciye ön bilgilendirme amaçlı broĢür verilmesi zorunludur. (5) Paket tur düzenleyicileri veya aracıları, yazılı veya mesafeli olarak kurulan paket tur sözleĢmelerinin bir nüshasını kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı aracılığıyla tüketiciye vermek zorundadır. (6) Tüketici, kendisinden kaynaklanmayan nedenlerle paket tur sözleĢmesinin esaslı unsurlarından birisinin değiĢmesi veya turun baĢlamadan önce iptal edilmesi hâllerinde bu değiĢikliği veya paket tur düzenleyicisi tarafından sunulan alternatif bir turu kabul edebileceği gibi sözleĢmeden dönme hakkına da sahiptir. SözleĢmeden dönülmesi hâlinde paket tur düzenleyicisi veya aracısının, dönme bildiriminin kendisine ulaĢtığı tarihten itibaren tüketicinin ödemiĢ olduğu tüm bedeli herhangi bir kesinti yapmaksızın derhâl iade etmesi zorunludur. (7) Tüketicinin, sözleĢmenin ifası sürecinde ortaya çıkan her türlü eksiklik nedeniyle bedelin indirilmesini talep etme hakkı vardır. Paket tur düzenleyicisinin, tur baĢladıktan sonra önemli bir yükümlülüğünü yerine getirmediği veya getiremeyeceği tespit edildiğinde tüketici sözleĢmeden dönebilir. Bu hâllerde paket tur düzenleyicisi veya aracısının ücret talep etme hakkı sona erer. YapılmıĢ olan ödemelerin sözleĢmeden dönüldüğü tarihten itibaren tüketiciye derhâl iade edilmesi zorunludur. Ancak paket tur düzenleyicisi o ana kadar ifa etmiĢ olduğu edimler için tüketiciden hizmetten faydalandığı oranda uygun bir karĢılık talep edebilir. (8) 14/9/1972 tarihli ve 1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanununun zorunlu sigorta ile ilgili hükümleri saklı olmak üzere, paket tur düzenleyicisi sözleĢmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle tüketicinin uğradığı her türlü zarardan sorumludur. Tüketici boĢa harcanan tatil zamanı için de uygun bir tazminat talep edebilir. (9) Ticari veya mesleki faaliyetleri çerçevesinde paket tur hizmetinden faydalanan kiĢiler de tüketici olarak kabul edilir. (10) Ön bilgilendirme, sözleĢmenin içeriği, paket turun devri, sözleĢmede değiĢiklik yapılmasının koĢulları ve bu hâllerde tüketicinin hakları, paket turun iptal edilmesinin sonuçları, paket tur düzenleyicisinin ve aracısının sorumlulukları, tüketicinin hangi hâllerde tazminat talep edebileceği, sözleĢmeden dönme ve sonuçları ile diğer uygulama usul ve esasları yönetmelikle belirlenir. Abonelik sözleĢmeleri MADDE 52 – (1) Abonelik sözleĢmesi, tüketicinin, belirli bir mal veya hizmeti sürekli veya düzenli aralıklarla edinmesini sağlayan sözleĢmelerdir. (2) Yazılı veya mesafeli olarak kurulan bu sözleĢmelerin bir nüshasının kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı ile tüketiciye verilmesi zorunludur. (3) Belirli süreli abonelik sözleĢmelerine sözleĢmenin belirlenen süre kadar uzayacağına iliĢkin hükümler konulamaz; ancak abonelik sözleĢmesinin kurulmasından sonra, sözleĢmenin sona ereceği tarihe kadar tüketicinin talepte bulunması veya onay vermesi hâlinde abonelik sözleĢmesi uzatılabilir. (4) Tüketici, belirsiz süreli veya süresi bir yıldan daha uzun olan belirli süreli abonelik sözleĢmesini herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai Ģart ödemeksizin istediği zaman feshetme hakkına sahiptir. Süresi bir yıldan az olan belirli süreli abonelik sözleĢmesinde satıcı veya sağlayıcı tarafından sözleĢme koĢullarında değiĢiklik yapılması hâlinde de tüketici sözleĢmeyi feshedebilir. Fesih bildiriminin kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı ile satıcı veya sağlayıcıya yöneltilmiĢ olması yeterlidir. Satıcı veya sağlayıcı, abonelik sözleĢmesinin feshi için sözleĢmenin tesis edilmesini sağlayan yöntemden daha ağır koĢullar içeren bir yöntem belirleyemez. (5) Satıcı veya sağlayıcı, tüketicinin aboneliğe son verme isteğini yönetmelikle belirlenen süreler içinde yerine getirmekle yükümlüdür. Aboneliğin belirlenen süreler içinde sona erdirilmediği durumlarda, bu sürelerin bitiminden itibaren mal veya hizmetten yararlanılmıĢ olsa dahi, tüketiciden herhangi bir bedel talep edilemez. Satıcı veya sağlayıcı, fesih bildiriminin hüküm ifade etmesinden itibaren on beĢ gün içinde tüketici tarafından ödenmiĢ olan ücretin geri kalan kısmını kesinti yapmaksızın iade etmekle yükümlüdür. (6) Satıcı veya sağlayıcı, abonelik sözleĢmesinin feshedilmesi ile ilgili bildirim ve taleplere iliĢkin iĢlemleri yerine getirmek üzere gerekli tedbirleri almak ve gerektiğinde uygun bir sistem kurup bu sistemi kesintisiz olarak açık tutmakla yükümlüdür. (7) SözleĢmenin zorunlu içeriği, tüketici ile satıcı ve sağlayıcının hak ve yükümlülükleri ile diğer uygulama usul ve esasları yönetmelikle belirlenir. Süreli yayın kuruluĢlarınca düzenlenen promosyon uygulamaları MADDE 53 – (1) Süreli yayın kuruluĢlarınca düzenlenen ve her ne amaç ve Ģekilde olursa olsun, bilet, kupon, iĢtirak numarası, oyun, çekiliĢ ve benzeri yollarla süreli yayın dıĢında ikinci bir mal veya hizmetin verilmesinin taahhüt edildiği veya verildiği promosyon uygulamalarında, yönetmelikle belirlenen süreli yayıncılık amaçlarına uygun kültürel mal veya hizmetler dıĢında baĢka bir mal veya hizmet verilemez. (2) Süreli yayının birden fazla sayıda satın alınmasını gerektiren ve belirli bir zamana yayılan promosyon uygulamalarının süresi; günlük süreli yayınlarda yetmiĢ beĢ günü, haftalık süreli yayınlarda on sekiz haftayı, daha uzun süreli yayınlarda ise on iki ayı geçemez. (3) Süreli yayın kuruluĢu, promosyon uygulamasına ait reklamlarda uygulamaya konu olan mal veya hizmetin Türkiye genelinde teslim ve ifa tarihlerine iliĢkin programını ilan etmek ve bu mal veya hizmetin teslim ve ifasını, promosyon uygulamasının bitiminden itibaren kırk beĢ gün içinde yerine getirmek zorundadır. (4) Promosyon uygulaması süresince, süreli yayının satıĢ fiyatı, ikinci ürün olarak verilmesi taahhüt edilen mal veya hizmetin yol açtığı maliyet artıĢı nedeniyle artırılamaz. Promosyon uygulamasına konu olan mal veya hizmet bedelinin tamamının veya bir bölümünün tüketici tarafından karĢılanması istenemez. (5) Promosyon uygulamasına konu olan mal veya hizmet taahhüdü ve dağıtımı bölünerek yapılamaz ve bu mal veya hizmetin ayrılmaz ya da tamamlayıcı parçaları da ayrı bir promosyon konusu hâline getirilemez. Bu Kanunun uygulanmasında ikinci ürün olarak verilmesi taahhüt edilen her bir mal veya hizmete iliĢkin iĢlemler bağımsız bir promosyon uygulaması olarak kabul edilir. (6) Süreli yayın kuruluĢları tarafından düzenlenmeyen ancak süreli yayınla doğrudan veya dolaylı iliĢkilendirilen promosyon uygulamaları da bu madde hükümlerine tabidir. (7) Promosyon uygulamalarına iliĢkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir. BEġĠNCĠ KISIM Tüketicinin Bilgilendirilmesi ve Menfaatlerinin Korunması Fiyat etiketi MADDE 54 – (1) Perakende satıĢa arz edilen malların veya ambalajlarının yahut kaplarının üzerine kolaylıkla görülebilir ve okunabilir Ģekilde tüketicinin ödeyeceği tüm vergiler dâhil satıĢ fiyatı ve birim fiyatını gösteren, üretim yeri ve ayırıcı özelliklerini içeren etiket konulması; etiket konulması mümkün olmayan hâllerde aynı bilgileri kapsayan listelerin görülebilecek Ģekilde uygun yerlere asılması zorunludur. Hizmetlerin tarife ve fiyatlarını gösteren listeler de bu madde hükmüne göre düzenlenerek asılır. (2) Etiket, tarife ve fiyat listelerinde belirtilen fiyat ile kasa fiyatı arasında fark olması durumunda tüketici lehine olan fiyat uygulanır. (3) Ġndirimli satıĢa konu edilen mal veya hizmetlerin indirimli satıĢ fiyatı, indirimden önceki fiyatı, tarife ve fiyat listeleri ile etiketlerinde gösterilir. Ġndirimli satıĢa konu edilen mal veya hizmetlerin indirimden önceki fiyattan daha düĢük fiyatla satıĢa sunulduğunun ispatı satıcı veya sağlayıcıya aittir. (4) Bakanlık, belediyeler ve ilgili odalar, bu madde hükümlerinin uygulanması ve izlenmesine iliĢkin iĢleri yürütmekle görevlidirler. (5) Etiket, tarife ve fiyat listeleri, indirimli satıĢlara iliĢkin süre ile diğer uygulama usul ve esasları yönetmelikle belirlenir. Tanıtma ve kullanma kılavuzu MADDE 55 – (1) Tüketicinin kullanımına sunulan malların tanıtım, kullanım, kurulum, bakım ve basit onarımına iliĢkin Türkçe tanıtma ve kullanma kılavuzuyla, gerektiğinde uluslararası sembol ve iĢaretleri kapsayan etiketle satıĢa sunulması zorunludur. (2) Malın güvenli kullanımına iliĢkin hususların malın üzerinde yer alması hâlinde yazılı ve sesli ifadelerin Türkçe olması zorunludur. (3) Malların ilgili teknik düzenlemesi uyarınca kiĢinin sağlığı ile çevreye zararlı veya tehlikeli olabilmesi durumunda, bu malın güvenli kullanılabilmesi için malın üzerine veya tanıtma ve kullanma kılavuzuna bu durumla ilgili açıklayıcı bilgi ve uyarılar açıkça görülecek ve okunacak Ģekilde konulur veya yazılır. (4) Türkçe tanıtma ve kullanma kılavuzlarının hazırlanması sorumluluğu üretici ve ithalatçıya; tüketiciye verilmesi ve teslim edildiğinin ispat sorumluluğu ise satıcıya aittir. (5) Hangi malların tanıtma ve kullanma kılavuzu ve etiket ile satılmak zorunda olduğu ve bunlarda bulunması gereken asgari unsurlar ile diğer uygulama usul ve esasları yönetmelikle belirlenir. Garanti belgesi MADDE 56 – (1) Üretici ve ithalatçılar, tüketiciye yönelik üretilen veya ithal edilen mallar için içeriği yönetmelikle belirlenen bir garanti belgesi düzenlemek zorundadır. Bu belgenin tekemmül ettirilerek tüketiciye verilmesi sorumluluğu satıcıya aittir. (2) Garanti süresi malın teslim tarihinden itibaren baĢlamak üzere asgari iki yıldır. Ancak, özelliği nedeniyle bazı malların garanti Ģartları Bakanlıkça baĢka bir ölçü birimi ile belirlenebilir. (3) Tüketici bu Kanunun 11 inci maddesinde belirtilen seçimlik haklarından onarım hakkını kullanmıĢsa, malın garanti süresi içinde tekrar arızalanması veya tamiri için gereken azami sürenin aĢılması veya tamirinin mümkün bulunmadığının anlaĢılması hâllerinde 11 inci maddede yer alan diğer seçimlik haklarını kullanabilir. Satıcı tüketicinin talebini reddedemez. Bu talebin yerine getirilmemesi durumunda satıcı, üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur. (4) Hangi malların garanti belgesi ile satılmak zorunda olduğu ile diğer uygulama usul ve esasları yönetmelikle belirlenir. Ġhtiyari garanti MADDE 57 – (1) Ġhtiyari garanti, tüketicinin yasal hakları saklı kalmak kaydıyla mal veya hizmetle ilgili; değiĢim, onarım, bakım, bedel iadesi ve benzeri hususlarda satıcı, sağlayıcı, üretici veya ithalatçı tarafından verilen ilave taahhüdü ifade eder. (2) Ġhtiyari garanti taahhüdü süresince, taahhüt edilen hakların kullanılması nedeniyle tüketiciden masraf talep edilemez. (3) Taahhütte bulunan, taahhüdünün yanı sıra ilgili reklam ve ilanlarında yer alan ifadelerle de bağlıdır. Bu taahhütte, tüketicinin yasal haklarının saklı olduğu, garantiden faydalanma koĢulları, süresi, garanti verenin adı ile iletiĢim bilgileri yer almak zorundadır. (4) Ġhtiyari garanti taahhüdünün tüketiciye yazılı olarak veya kalıcı veri saklayıcısı ile verilmesi zorunludur. (5) Ġhtiyari garanti taahhüdü, bu maddede öngörülen özellikleri taĢımasa bile taahhütte bulunanı bağlar. SatıĢ sonrası hizmetler MADDE 58 – (1) Üretici veya ithalatçılar, ürettikleri veya ithal ettikleri mallar için Bakanlıkça belirlenen kullanım ömrü süresince, satıĢ sonrası bakım ve onarım hizmetlerini sağlamak zorundadır. (2) Üretici veya ithalatçılar, yönetmelikle belirlenen mallar için Bakanlıkça onaylı satıĢ sonrası hizmet yeterlilik belgesi almak zorundadır. (3) Bir malın yetkili servis istasyonlarındaki tamir süresi, yönetmelikle belirlenen azami süreyi geçemez. (4) Üretici veya ithalatçılar, yetkili servis istasyonlarını kendileri kurabileceği gibi servis istasyonlarının verdiği hizmetlerden sorumlu olmak Ģartıyla kurulu bulunan servis istasyonlarından veya servis organizasyonlarından da faydalanabilir. (5) Herhangi bir üretici veya ithalatçıya bağlı olmaksızın faaliyette bulunan servis istasyonları da verdikleri hizmetten dolayı tüketiciye karĢı sorumludur. (6) Ġthalatçının herhangi bir Ģekilde ticari faaliyetinin sona ermesi hâlinde bakım ve onarım hizmetlerinin sunulmasından garanti süresi boyunca satıcı, üretici ve yeni ithalatçı müteselsilen sorumludur. Garanti süresi geçtikten sonra ise kullanım ömrü süresince bakım ve onarım hizmetlerini üretici veya yeni ithalatçı sunmak zorundadır. (7) Servis istasyonlarının kuruluĢu, iĢleyiĢi, sayısı, özellikleri ile diğer uygulama usul ve esasları yönetmelikle belirlenir. Tüketicinin bilinçlendirilmesi MADDE 59 – (1) Tüketicinin bilinçlendirilmesi konusunda örgün ve yaygın eğitim kurumlarının ders programlarına, Bakanlığın görüĢü alınarak Millî Eğitim Bakanlığınca gerekli ilaveler yapılır. (2) Ülke genelinde yayın yapan radyo ve televizyon kuruluĢları 08.00-22.00 saatleri arasında, ayda on beĢ dakikadan az olmamak üzere tüketicinin bilinçlendirilmesi amacıyla yayınlar yapmak zorundadır. Yapılan yayınların tarih, saat, süre ve içerik bilgileri liste hâlinde her ay düzenli olarak Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna bildirilir. Bu saatler dıĢında yapılan yayınlar, aylık on beĢ dakikalık süreye dâhil edilmez. Bu süreler, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından denetlenir ve sonuçları Bakanlığa bildirilir. Tüketici ödülleri MADDE 60 – (1) Tüketici ödülleri, tüketicinin korunması ve bilinçlendirilmesi ile yasal haklarını kullanmaları konusunda özendirilmesi amaçlarına yönelik olarak verilen ödüllerdir. (2) Tüketici ödülü ve benzeri isimler altında verilen ödüllerin herhangi bir menfaat temin edilmeksizin verilmesi ve bu ödüllerin önceden ilan edilen objektif kriterlere dayanması esastır. (3) Tüketici ödülü verilmesine iliĢkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir. ALTINCI KISIM Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Ticari reklam MADDE 61 – (1) Ticari reklam, ticaret, iĢ, zanaat veya bir meslekle bağlantılı olarak; bir mal veya hizmetin satıĢını ya da kiralanmasını sağlamak, hedef kitleyi oluĢturanları bilgilendirmek veya ikna etmek amacıyla reklam verenler tarafından herhangi bir mecrada yazılı, görsel, iĢitsel ve benzeri yollarla gerçekleĢtirilen pazarlama iletiĢimi niteliğindeki duyurulardır. (2) Ticari reklamların Reklam Kurulunca belirlenen ilkelere, genel ahlaka, kamu düzenine, kiĢilik haklarına uygun, doğru ve dürüst olmaları esastır. (3) Tüketiciyi aldatıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici, can ve mal güvenliğini tehlikeye düĢürücü, Ģiddet hareketlerini ve suç iĢlemeyi özendirici, kamu sağlığını bozucu, hastaları, yaĢlıları, çocukları ve engellileri istismar edici ticari reklam yapılamaz. (4) Reklam olduğu açıkça belirtilmeksizin yazı, haber, yayın ve programlarda, mal veya hizmetlere iliĢkin isim, marka, logo veya diğer ayırt edici Ģekil veya ifadelerle ticari unvan veya iĢletme adlarının reklam yapmak amacıyla yer alması ve tanıtıcı mahiyette sunulması örtülü reklam olarak kabul edilir. Her türlü iletiĢim aracında sesli, yazılı ve görsel olarak örtülü reklam yapılması yasaktır. (5) Aynı ihtiyaçları karĢılayan ya da aynı amaca yönelik rakip mal veya hizmetlerin karĢılaĢtırmalı reklamı yapılabilir. (6) Reklam verenler ticari reklamlarında yer alan iddiaların doğruluğunu ispatla yükümlüdür. (7) Reklam verenler, reklam ajansları ve mecra kuruluĢları bu madde hükümlerine uymakla yükümlüdür. (8) Ticari reklamlara iliĢkin getirilecek sınırlamalar ile bu reklamlarda uyulması gereken usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir. Haksız ticari uygulamalar MADDE 62 – (1) Bir ticari uygulamanın; mesleki özenin gereklerine uymaması ve ulaĢtığı ortalama tüketicinin ya da yöneldiği grubun ortalama üyesinin mal veya hizmete iliĢkin ekonomik davranıĢ biçimini önemli ölçüde bozması veya önemli ölçüde bozma ihtimalinin olması durumunda haksız olduğu kabul edilir. Özellikle aldatıcı veya saldırgan nitelikte olan uygulamalar ile yönetmelik ekinde yer alan uygulamalar haksız ticari uygulama olarak kabul edilir. Tüketiciye yönelik haksız ticari uygulamalar yasaktır. (2) Ticari uygulamanın haksız olduğunun iddia edilmesi hâlinde, ticari uygulamada bulunan, bu uygulamasının haksız ticari uygulama olmadığını ispatla yükümlüdür. (3) Haksız ticari uygulamanın reklam yoluyla gerçekleĢtirildiği hâllerde bu Kanunun 61 inci maddesi hükümleri uygulanır. (4) Haksız ticari uygulamaların tespit edilmesine ve bunların denetlenmesine iliĢkin usul ve esaslar ile her hâlükârda haksız ticari uygulama olarak kabul edilecek uygulamalar yönetmelikle belirlenir. Reklam Kurulu MADDE 63 – (1) Ticari reklamlarda uyulması gereken ilkeleri belirleme ve haksız ticari uygulamalara karĢı tüketiciyi korumaya yönelik düzenlemeleri yapma, bu hususlar çerçevesinde inceleme ve gerektiğinde denetim yapma, inceleme ve denetim sonucuna göre durdurma veya aynı yöntemle düzeltme veya idari para cezası veya gerekli görülen hâllerde de üç aya kadar tedbiren durdurma cezası verme hususlarında görevli bir Reklam Kurulu oluĢturulur. Kurul tedbiren durdurma kararı verme yetkisini Reklam Kurulu BaĢkanına devredebilir. Kurulun kararları Bakanlıkça uygulanır. (2) BaĢkanlığı, Bakanın görevlendireceği ilgili Genel Müdür tarafından yürütülen Reklam Kurulu; a) Bakanlığın ilgili Genel Müdür yardımcıları arasından görevlendireceği bir üye, b) Adalet Bakanlığının, bu Bakanlıkta idari görevlerde çalıĢan hâkim veya savcılar arasından görevlendireceği bir üye, c) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının görevlendireceği bir üye, ç) Sağlık Bakanlığının görevlendireceği bir üye, d) Kültür ve Turizm Bakanlığının görevlendireceği bir üye, e) Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun görevlendireceği bir üye, f) Türk Standartları Enstitüsünden bir üye, g) Ankara, Ġstanbul ve Ġzmir büyükĢehir belediyelerinin kendi aralarından seçeceği bir üye, ğ) Yükseköğretim Kurulunun, reklamcılık, iletiĢim veya ticaret hukuku alanında uzman öğretim üyeleri arasından görevlendireceği bir üye, h) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin, Türkiye Medya ve ĠletiĢim Meclisi üyeleri arasından görevlendireceği bir üye, ı) Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonunun görevlendireceği bir üye, i) Tüketici Konseyinin Konseye katılan tüketici örgütü temsilcileri arasından seçeceği bir üye, j) Reklam verenler derneklerinin veya varsa üst kuruluĢlarının seçeceği bir üye, k) Reklamcılar derneklerinin veya varsa üst kuruluĢlarının seçeceği bir üye, l) Türk Eczacıları Birliğinin görevlendireceği eczacı bir üye, m) Türk DiĢ Hekimleri Birliğinin görevlendireceği diĢ hekimi bir üye, n) Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyinin görevlendireceği doktor bir üye, o) Türkiye Barolar Birliğinin görevlendireceği avukat bir üye, olmak üzere baĢkan dâhil on dokuz üyeden oluĢur. (3) Kurul üyelerinin görev süreleri üç yıldır. Süresi bitenler yeniden görevlendirilebilir veya seçilebilir. Üyelikler herhangi bir sebeple boĢaldığı takdirde boĢalan üyeliklere ikinci fıkra esasları dâhilinde bir ay içinde görevlendirme veya seçim yapılır. Süresi dolan üyenin görevi, yeni üye görevine baĢlayıncaya kadar devam eder. (4) Kurul ayda en az bir defa veya ihtiyaç duyulduğu her zaman BaĢkanın çağrısı üzerine toplanır. (5) Kurul, BaĢkan dâhil en az on bir üyenin hazır bulunması ile toplanır ve toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir. Oyların eĢit olması hâlinde BaĢkanın oy kullandığı taraf çoğunluğu sağlar. (6) Bakanlıkça, Kurulun karar vermesine yardımcı olmak üzere sektörel alanlarda ihtisas komisyonları kurulur. Komisyonlar, baĢkan dâhil en az üç en fazla beĢ kiĢiden oluĢur. (7) Kurul BaĢkan ve üyeleri ile ihtisas komisyonu baĢkan ve üyelerine ödenecek huzur hakkı ve huzur ücreti ile buna iliĢkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüĢü alınarak Bakanlıkça belirlenir. (8) Kurul, incelemesini ilgili belgelerin yer aldığı dosya üzerinden yapar. Kurulun sekretarya hizmetleri Genel Müdürlük tarafından yerine getirilir. (9) Kurul, gerekli gördüğü takdirde özel uzmanlık gerektiren hususlarla ilgili olarak ihtisas sahibi üniversiteler, özel hukuk tüzel kiĢileri ile gerçek kiĢilerin görüĢlerine baĢvurabilir. (10) Kurul kararları, tüketicilerin bilgilendirilmesi, aydınlatılması ve ekonomik çıkarlarının korunması amacıyla Bakanlıkça açıklanır. (11) Reklam Kurulunun ve ihtisas komisyonlarının kuruluĢu, görevleri, çalıĢma usul ve esasları ile sekretarya hizmetleri ve diğer hususlar yönetmelikle belirlenir. YEDĠNCĠ KISIM Tüketici KuruluĢları BĠRĠNCĠ BÖLÜM Tüketici Konseyi ve Reklam Konseyi Tüketici Konseyi MADDE 64 – (1) Tüketici sorunlarının ve ihtiyaçlarının belirlenmesi ile çıkarlarının korunmasına iliĢkin gerekli tedbirleri araĢtırmak ve bu Kanunun uygulanmasına yönelik tedbirlere dair görüĢleri öncelikle ele alınmak üzere ilgili mercilere iletmek amacıyla yılda en az bir kez Bakanlığın koordinatörlüğünde Tüketici Konseyi toplanır. (2) Tüketici Konseyine kamu kurum ve kuruluĢlarından gelen temsilcilerin sayısı, hiçbir Ģekilde Konseyin toplam üye sayısının yüzde ellisinden fazla olamaz. (3) Tüketici Konseyinin üyeleri, çalıĢma usul ve esasları ile diğer hususlar yönetmelikle belirlenir. Reklam Konseyi MADDE 65 – (1) Reklam politikalarının oluĢturulması ve uygulanması ile ilgili olarak çağdaĢ iletiĢim uygulamalarını takip etmek, reklam sektörünün ve reklam denetim iĢlevinin geliĢtirilmesine yönelik araĢtırma ve çalıĢmalar yapmak, bu alanda görüĢ ve önerilerde bulunmak ve bu görüĢ ve önerileri ilgili mercilere iletmek amacıyla yılda en az bir kez Bakanlığın koordinatörlüğünde Reklam Konseyi toplanır. (2) Reklam Konseyine kamu kurum ve kuruluĢlarından gelen temsilcilerin sayısı, hiçbir Ģekilde Konseyin toplam üye sayısının yüzde ellisinden fazla olamaz. (3) Reklam Konseyinin üyeleri, çalıĢma usul ve esasları ile diğer hususlar yönetmelikle belirlenir. ĠKĠNCĠ BÖLÜM Tüketici Hakem Heyeti KuruluĢu ve görev alanı MADDE 66 – (1) Bakanlık, tüketici iĢlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuĢmazlıklara çözüm bulmak amacıyla il merkezlerinde ve yeterlilik Ģartları yönetmelikle belirlenen ilçe merkezlerinde en az bir tüketici hakem heyeti oluĢturmakla görevlidir. (2) BaĢkanlığı illerde ticaret il müdürü, ilçelerde ise kaymakam veya bunların görevlendireceği bir memur tarafından yürütülen tüketici hakem heyeti; a) Belediye baĢkanının konunun uzmanı belediye personeli arasından görevlendireceği bir üye, b) Baronun, mensupları arasından görevlendireceği bir üye, c) Satıcının tacir olduğu uyuĢmazlıklarda ticaret ve sanayi odasının ya da bunların ayrı ayrı örgütlendiği yerlerde ticaret odasının; satıcının esnaf ve sanatkâr olduğu uyuĢmazlıklarda, illerde esnaf ve sanatkârlar odaları birliğinin, ilçelerde ise en fazla üyeye sahip esnaf ve sanatkârlar odasının görevlendireceği bir üye, ç) Tüketici örgütlerinin kendi aralarından seçecekleri bir üye, olmak üzere baĢkan dâhil beĢ üyeden oluĢur. BaĢkan ve üyelerin bu fıkrada yer alan niteliklere sahip yedekleri de ayrıca belirlenir. (3) Tüketici hakem heyetinin oluĢumunun sağlanamadığı yerlerde noksan üyelikler, yönetmelikle belirlenen üyelik niteliklerine sahip Devlet memurları arasından illerde ticaret il müdürü, ilçelerde ise kaymakam tarafından tamamlanır. Raportör MADDE 67 – (1) Raportörler il ve ilçe merkezlerinde kurulu bulunan tüketici hakem heyetlerinde istihdam edilebilir. Raportör sayısının yeterli olmadığı illerde ticaret il müdürü tarafından ticaret il müdürlüğü personeli arasından, ilçelerde ise kaymakam tarafından ilçede görevli Devlet memurları arasından yeterli sayıda raportör görevlendirilir. (2) Tüketici hakem heyeti raportörleri, heyetin çalıĢmalarına ve kararlarına esas olacak dosyaları hazırlamak ve uyuĢmazlığa iliĢkin raporu sunmakla görevlidir. BaĢvuru MADDE 68 – (1) Değeri iki bin Türk Lirasının altında bulunan uyuĢmazlıklarda ilçe tüketici hakem heyetlerine, üç bin Türk Lirasının altında bulunan uyuĢmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine, büyükĢehir statüsünde bulunan illerde ise iki bin Türk Lirası ile üç bin Türk Lirası arasındaki uyuĢmazlıklarda il tüketici hakem heyetlerine baĢvuru zorunludur. Bu değerlerin üzerindeki uyuĢmazlıklar için tüketici hakem heyetlerine baĢvuru yapılamaz. (2) Tüketici hakem heyetleri kendilerine yapılan baĢvuruları gereğini yapmak üzere kabul etmek zorundadır. (3) BaĢvurular, tüketicinin yerleĢim yerinin bulunduğu veya tüketici iĢleminin yapıldığı yerdeki tüketici hakem heyetine yapılabilir. Tüketici hakem heyetinin bulunmadığı yerlerde ise baĢvuruların nerelere yapılacağı ve bu baĢvuruların hangi tüketici hakem heyetince karara bağlanacağı yönetmelikle belirlenir. (4) Bu maddede belirtilen parasal sınırlar her takvim yılı baĢından itibaren geçerli olmak üzere, o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanır. Bu artıĢların hesabında on Türk Lirasının küsuru dikkate alınmaz. (5) Bu madde tüketicilerin ilgili mevzuatına göre alternatif uyuĢmazlık çözüm mercilerine baĢvurmasına engel değildir. Ġnceleme MADDE 69 – (1) Tüketici hakem heyetleri uyuĢmazlık konusuna iliĢkin her türlü bilgi ve belgeyi taraflardan, ilgili kurum veya kuruluĢlardan isteyebilir. Karar ve karara itiraz MADDE 70 – (1) Ġl ve ilçe tüketici hakem heyetinin verdiği kararlar tarafları bağlar. (2) Tüketici hakem heyeti kararları 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre taraflara tebliğ edilir. Tüketici hakem heyetinin kararları, Ġcra ve Ġflâs Kanununun ilamların yerine getirilmesi hakkındaki hükümlerine göre yerine getirilir. (3) Taraflar, tüketici hakem heyetinin kararlarına karĢı tebliğ tarihinden itibaren on beĢ gün içinde tüketici hakem heyetinin bulunduğu yerdeki tüketici mahkemesine itiraz edebilir. Ġtiraz, tüketici hakem heyeti kararının icrasını durdurmaz. Ancak talep edilmesi Ģartıyla hâkim, tüketici hakem heyeti kararının icrasını tedbir yoluyla durdurabilir. (4) Ġtiraz olunan kararın, esas yönünden kanuna uygun olup da, kanunun olaya uygulanmasında hata edilmiĢ olmasından dolayı itirazın kabul edilmesi gerektiği veya kanuna uymayan husus hakkında yeniden yargılamayı gerektirmediği takdirde tüketici mahkemesi evrak üzerinde, kararı değiĢtirerek veya düzelterek onama kararı verebilir. Tarafların kimliklerine, ticari unvanlarına ait yanlıĢlıklarla, yazı, hesap veya diğer açık ifade yanlıĢlıkları hakkında da bu hüküm uygulanır. Karar, usule ve kanuna uygun olup da gösterilen gerekçe doğru bulunmazsa, gerekçe değiĢtirilerek veya düzeltilerek onanır. (5) Tüketici hakem heyeti kararlarına karĢı yapılan itiraz üzerine tüketici mahkemesinin vereceği karar kesindir. (6) Tüketici hakem heyetlerinin tüketici lehine verdiği kararlara karĢı açılan itiraz davalarında, kararın iptali durumunda tüketici aleyhine, avukatlık asgari ücret tarifesine göre nisbi tarife üzerinden vekâlet ücretine hükmedilir. (7) UyuĢmazlıkla ilgili olarak tüketici hakem heyeti tarafından tüketici aleyhine verilen kararlarda tebligat ve bilirkiĢi ücretleri Bakanlıkça karĢılanır. UyuĢmazlığın tüketicinin lehine sonuçlanması durumunda ise, tebligat ve bilirkiĢi ücretleri 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre karĢı taraftan tahsil olunarak bütçeye gelir kaydedilir. Huzur hakkı ve ücreti MADDE 71 – (1) Tüketici hakem heyeti baĢkan ve üyelerine, raportör olarak görevlendirilen diğer kamu personeline ödenecek huzur hakkı ve huzur ücreti ile bilirkiĢi ücreti ve bu ödemelere iliĢkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüĢü alınarak Bakanlıkça belirlenir. Diğer hususlar MADDE 72 – (1) Tüketici hakem heyetlerinin kurulması, çalıĢma usul ve esasları, raportörlerin nitelikleri ile bilirkiĢilik müessesesine iliĢkin usul ve esaslar ile diğer hususlar yönetmelikle belirlenir. SEKĠZĠNCĠ KISIM Yargılama, Denetim ve Cezaya ĠliĢkin Hükümler Tüketici mahkemeleri MADDE 73 – (1) Tüketici iĢlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuĢmazlıklara iliĢkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir. (2) Tüketici mahkemeleri nezdinde Bakanlık, tüketiciler ve tüketici örgütleri tarafından açılan davalar 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununda düzenlenen harçlardan muaftır. (3) Tüketici örgütleri üst kuruluĢlarınca açılacak davalarda bilirkiĢi ücreti ve davanın davacı aleyhine sonuçlanması durumunda, hükmedilen vekâlet ücreti Bakanlıkça karĢılanır. Davanın, davalı aleyhine sonuçlanması durumunda, bilirkiĢi ücreti Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre davalıdan tahsil olunarak bütçeye gelir kaydedilir. (4) Tüketici mahkemelerinde görülecek davalar 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Altıncı Kısım hükümlerine göre yürütülür. (5) Tüketici davaları, tüketicinin yerleĢim yerinin bulunduğu yerdeki tüketici mahkemesinde de açılabilir. (6) Tüketici örgütleri, ilgili kamu kurum ve kuruluĢları ile Bakanlık; haksız ticari uygulamalar ve ticari reklamlara iliĢkin hükümler dıĢında, genel olarak tüketicileri ilgilendiren ve bu Kanuna aykırı bir durumun doğma tehlikesi olan hâllerde bunun önlenmesine veya durdurulmasına iliĢkin ihtiyati tedbir kararı alınması veya hukuka aykırı durumun tespiti, önlenmesi veya durdurulması amacıyla tüketici mahkemelerinde dava açabilir. (7) Genel olarak tüketicileri ilgilendiren davalarda davacı, verilen kararların yayımlanmasını talep edebilir. Talebin mahkemece kabul edilmesi hâlinde bu karar, masrafları davalıdan alınmak üzere ülke düzeyinde yayımlanan gazetelerden en az üçünde derhâl ilan edilir. (8) Tüketici mahkemelerince verilen kesinleĢmiĢ kararlar, Ulusal Yargı Ağı BiliĢim Sistemi üzerinden Bakanlığa iletilir. Tüketici hakem heyetleri kararlarına karĢı yapılan itiraz sonucu verilen kararlar, kararı veren mahkeme tarafından ilgili tüketici hakem heyetine gönderilir. Üretimin veya satıĢın durdurulması ve malın toplatılması MADDE 74 – (1) SatıĢa sunulan bir seri malın ayıplı olduğunun tespiti, üretiminin veya satıĢının durdurulması, ayıbın ortadan kaldırılması ve satıĢ amacıyla elinde bulunduranlardan toplatılması için Bakanlık, tüketiciler veya tüketici örgütleri dava açabilir. (2) SatıĢa sunulan seri malın ayıplı olduğunun mahkeme kararı ile tespit edilmesi hâlinde, mahkeme ayıbın niteliğine göre malın satıĢını geçici olarak durdurma veya ayıbı giderme kararları verebilir. Üretici veya ithalatçı mahkeme kararının tebliğ tarihinden itibaren en geç üç ay içinde malın ayıbını ortadan kaldırmakla yükümlüdür. Malın ayıbının ortadan kalkmasının imkânsız olması hâlinde mal, üretici veya ithalatçı tarafından toplanır veya toplattırılır. Toplatılan mallar taĢıdıkları risklere göre kısmen veya tamamen imha edilir veya ettirilir. Ġmha edilen malla ilgili tüketicinin dava ve tazminat hakları saklıdır. (3) SatıĢa sunulan bir seri malın, tüketicinin güvenliğini tehlikeye sokan bir ayıp taĢıması durumunda Ürünlere ĠliĢkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun hükümleri saklıdır. Denetim MADDE 75 – (1) Bu Kanunun uygulanmasında, Bakanlık müfettiĢleri, gümrük ve ticaret denetmenleri ile Bakanlıkça görevlendirilecek personel, mal veya hizmet sunulan her yerde denetleme, inceleme ve araĢtırma yapmaya yetkilidir. (2) Bu Kanun kapsamına giren hususlarda, yetkili ve görevli kiĢi veya kuruluĢlara her türlü bilgi ve belgenin doğru olarak gösterilmesi veya istenmesi hâlinde belgelerin aslının veya onaylı kopyalarının verilmesi zorunludur. Tüketici ürünü ve hizmet denetimi MADDE 76 – (1) Tüketici ürünü; hizmet sektöründe kullanılanlar dâhil olmak üzere tüketicilerin kullanması için tasarlanan veya makul koĢullarda tüketiciler tarafından kullanılması öngörülen, gerek ticari faaliyetler sonucunda gerekse baĢka yollarla tedarik edilen veya kullanılabilir hâle getirilen yeni, kullanılmıĢ veya ıslah edilmiĢ her türlü üründür. (2) Üretici veya dağıtıcının, tüketiciye açıkça bilgi vermesi kaydıyla antika olan veya kullanılmadan önce tamir veya ıslah edilmesi gereken ikinci el ürünler birinci fıkra kapsamında değerlendirilmez. (3) Tüketici ürünleri ile tüketiciye sunulan hizmetler; can ve mal güvenliğine ve çevreye zarar vermemeli, uygulanması zorunlu her türlü idari ve teknik düzenlemeye uygun olmalıdır. (4) Bakanlık sorumlu olduğu tüketici ürünlerinin piyasa gözetimi ve denetimini Ürünlere ĠliĢkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun hükümlerine göre yerine getirmekle görevlidir. Ceza hükümleri MADDE 77 – (1) Bu Kanunun 4 üncü, 6 ncı, 7 nci, 18 inci, 19 uncu, 20 nci, 21 inci, 23 üncü, 26 ncı, 30 uncu, 33 üncü, 35 inci, 48 inci, 49 uncu, 51 inci, 52 nci, 54 üncü ve 57 nci maddelerinde belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenler hakkında aykırılığı tespit edilen her bir iĢlem veya sözleĢme için iki yüz Türk Lirası idari para cezası uygulanır. (2) Bu Kanunun 5 inci maddesi uyarınca belirlenen haksız Ģartların tüketici sözleĢmelerinde kullanılması durumunda, Bakanlıkça verilecek süre içinde bu haksız Ģartın sözleĢme metninden çıkarılmaması hâlinde, aykırılığın tespit edildiği her bir sözleĢme için iki yüz Türk Lirası idari para cezası uygulanır. (3) Bu Kanunun 24 üncü, 25 inci, 27 nci, 28 inci, 29 uncu, 34 üncü, 36 ncı, 37 nci, 38 inci, 39 uncu, 41 inci, 43 üncü, 45 inci, 46 ncı maddeleri ile 31 inci maddesinin birinci, ikinci ve dördüncü, 40 ıncı maddesinin ikinci, 47 nci maddesinin üçüncü, dördüncü, beĢinci, yedinci ve 50 nci maddesinin dördüncü, beĢinci, altıncı, yedinci, dokuzuncu ve on birinci fıkralarında belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenler hakkında aykırılığı tespit edilen her bir iĢlem veya sözleĢme için bin Türk Lirası idari para cezası uygulanır. (4) Bu Kanunun 44 üncü maddesinde belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenler hakkında teslim edilmeyen her konut için yirmi bin Türk Lirası, 50 nci maddesinin onuncu fıkrasına aykırı hareket edenler hakkında aykırılığı tespit edilen her bir iĢlem veya sözleĢme için bin Türk Lirası idari para cezası uygulanır. (5) Bu Kanunun 40 ıncı maddesinin üçüncü fıkrası ile 47 nci ve 50 nci maddelerinin ikinci fıkralarında belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenler hakkında yüz bin Türk Lirası idari para cezası uygulanır. (6) Bu Kanunun 55 inci ve 56 ncı maddelerinde belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket eden üretici ve ithalatçı hakkında piyasaya arz edilen; satıcı hakkında tüketiciye satıĢı yapılan her bir mal için iki yüz Türk Lirası idari para cezası uygulanır. (7) Bu Kanunun 60 ıncı maddesinde belirtilen hususlara aykırı olarak ödül verenler hakkında yüz bin Türk Lirası idari para cezası uygulanır. (8) Bu Kanunun 31 inci maddesinin üçüncü fıkrasında, 42 nci maddesinde ve 50 nci maddesinin sekizinci fıkrasında belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenlere bu aykırılığın giderilmesi için bir ay süre verilir. Bu süre sonunda aykırılığın giderilmemesi hâlinde 31 inci maddenin üçüncü fıkrasına aykırı hareket eden kart çıkaran kuruluĢlara beĢ milyon Türk Lirası, 42 nci maddeye ve 50 nci maddenin sekizinci fıkrasına aykırı hareket edenler hakkında beĢ yüz bin Türk Lirası idari para cezası uygulanır. (9) Bu Kanunun 53 üncü maddesinde belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket eden süreli yayın kuruluĢları hakkında beĢ bin Türk Lirası; aykırılık ülke genelinde dağıtımı yapılan süreli yayın ile gerçekleĢtirilmiĢ ise yüz bin Türk Lirası idari para cezası uygulanır. Süreli yayın kuruluĢu, kampanyayı ve kampanyaya iliĢkin her türlü reklam ve ilanı da durdurur. Aykırılığın devamı hâlinde, reklam ve ilanın durdurma zorunluluğunun doğduğu tarihten itibaren her sayı/gün için on bin Türk Lirası idari para cezası uygulanır. (10) Bu Kanunun 58 inci maddesine aykırı davranan üretici ve ithalatçılar hakkında, satıĢ sonrası hizmet yeterlilik belgesinin alınmaması durumunda yüz bin Türk Lirası; kurulmayan her bir servis istasyonu için on bin Türk Lirası; servis istasyonlarında tespit edilen eksiklik ve aykırılıklarla ilgili olarak her bir servis istasyonu için bin Türk Lirası idari para cezası uygulanır. (11) Bu Kanunun 59 uncu maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket eden radyo ve televizyonlar hakkında on bin Türk Lirası idari para cezası uygulanır. (12) Bu Kanunun 61 inci maddesinde belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket eden reklam verenler, reklam ajansları ve mecra kuruluĢları hakkında durdurma veya aynı yöntemle düzeltme veya idari para cezası ve gerekli görülen hâllerde de üç aya kadar tedbiren durdurma cezası uygulanır. Reklam Kurulu, ihlalin niteliğine göre bu cezaları birlikte veya ayrı ayrı verebilir. Aykırılık; a) Yerel düzeyde yayın yapan televizyon kanalı aracılığı ile gerçekleĢmiĢ ise on bin Türk Lirası, b) Ülke genelinde yayın yapan televizyon kanalı aracılığı ile gerçekleĢmiĢ ise iki yüz bin Türk Lirası, c) Süreli yayınlar aracılığıyla gerçekleĢmiĢ ise (a) ve (b) bentlerinde belirtilen cezaların yarısı, ç) Yerel düzeyde yayın yapan radyo kanalı aracılığı ile gerçekleĢmiĢ ise beĢ bin Türk Lirası, d) Ülke genelinde yayın yapan radyo kanalı aracılığı ile gerçekleĢmiĢ ise elli bin Türk Lirası, e) Ġnternet aracılığı ile gerçekleĢmiĢ ise elli bin Türk Lirası, f) Kısa mesaj aracılığı ile gerçekleĢmiĢ ise yirmi beĢ bin Türk Lirası, g) Diğer mecralar aracılığı ile gerçekleĢmiĢ ise beĢ bin Türk Lirası, idari para cezası verilir. Reklam Kurulu, idari iĢleme konu ihlalin bir yıl içinde tekrar edilmesi hâlinde yukarıda belirtilen idari para cezalarını on katına kadar uygulayabilir. (13) Bu Kanunun 62 nci maddesinde belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenler hakkında haksız ticari uygulamanın üç aya kadar tedbiren durdurulması veya durdurulması yaptırımı veya beĢ bin Türk Lirası idari para cezası uygulanır. Kurul, ihlalin niteliğine göre bu cezaları birlikte veya ayrı ayrı verebilir. Ġdari para cezası, aykırılık ülke genelinde gerçekleĢmiĢ ise elli bin Türk Lirası olarak uygulanır. Aykırılığın reklam yoluyla gerçekleĢtirildiğinin tespiti hâlinde bu maddenin on ikinci fıkra hükümleri uygulanır. (14) Bu Kanunun 74 üncü maddesinde belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket eden üretici veya ithalatçılar hakkında yüz bin Türk Lirası; 79 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenler hakkında beĢ bin Türk Lirası idari para cezası uygulanır. (15) Bu Kanunun 75 inci maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenler hakkında yedi gün içinde bilgi ve belgelerin doğru olarak verilmesi veya yerinde inceleme imkânının sağlanması ihtar edilir. Ġhtara rağmen aykırılığın devamı hâlinde yirmi beĢ bin Türk Lirasından az olmamak üzere aykırılığın tespitinden bir önceki mali yıl sonunda oluĢan yıllık gayrisafi gelirlerinin yüzde birine kadar idari para cezası verilir. Aykırı fiilin bir yıl içinde tekrar edilmesi hâlinde idari para cezası iki misli olarak uygulanır. (16) Bu Kanunun 76 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen yükümlülüklere aykırı hizmet sağlayan sağlayıcılar hakkında her bir iĢlem için iki yüz Türk Lirası idari para cezası uygulanır. (17) Bu Kanunun 80 inci maddesine aykırı olarak piramit satıĢ sistemini baĢlatan, düzenleyen veya toplantı, elektronik posta veya diğer birçok kimsenin de katılımını sağlamaya elveriĢli yöntemlerle yayan veya böyle bir sistemin diğer bir Ģekilde yayılmasını ticari amaçlarla destekleyenler hakkında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ilgili hükümleri uygulanır. (18) Yukarıda belirtilenlerin dıĢında kalan ancak bu Kanunun getirdiği yükümlülükler ile Bakanlıkça yönetmelik veya tebliğle belirlenen tedbirlere uymayanlar hakkında bin Türk Lirasından elli bin Türk Lirasına kadar idari para cezası verilir. (19) Bu maddenin sekizinci, dokuzuncu, on ikinci ve on üçüncü fıkralarındaki idari para cezaları hariç olmak üzere, aykırılığın tespit edildiği tarih itibarıyla bir takvim yılında uygulanan toplam idari para cezası tutarının yirmi beĢ bin Türk Lirasını aĢtığı durumlarda, bu miktardan az olmamak ve yüz milyon Türk Lirasını geçmemek üzere toplam idari para cezası tutarı; a) Cezaya muhatap gerçek ya da tüzel kiĢinin, aykırılığın tespitinden bir önceki mali yıl sonunda oluĢan yıllık gayrisafi gelirlerinin yüzde beĢini aĢamaz. Bir önceki yıl gayrisafi gelirinin oluĢmaması hâlinde, tespit tarihi itibarıyla oluĢan gayrisafi geliri dikkate alınır. Gayrisafi gelirlerinin bildirilmediği veya yanlıĢ bildirildiği durumlarda bu bent hükmü uygulanmaz. b) Bankalar, tüketici kredisi veren finansal kuruluĢlar ve kart çıkaran kuruluĢlar için, kamuya açıklanan en son finansal tablolarda yayınlanan öz kaynağının binde beĢini aĢamaz. (20) Bu Kanuna göre idari yaptırım uygulanması, diğer kanunlar gereği yapılacak iĢlemleri engellemez. Bakanlık, bu maddenin uygulanmasında oluĢacak tereddütleri gidermeye yetkilidir. Cezalarda yetki ve itiraz MADDE 78 – (1) Bu Kanunun 77 nci maddesinin ikinci, yedinci, sekizinci, dokuzuncu ve on birinci fıkralarındaki idari yaptırımlar Bakanlık tarafından verilir; on ikinci ve on üçüncü fıkraları uyarınca Reklam Kurulu tarafından karar verilen idari yaptırımlar Bakanlık tarafından uygulanır. Diğer fıkralarındaki idari yaptırımlar ise yaptırım uygulananın merkezinin bulunduğu valilik tarafından verilir. (2) Bu Kanun hükümlerine göre verilen idari yaptırım kararlarına karĢı 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı Ġdari Yargılama Usulü Kanunu hükümlerine göre idari yargı yoluna baĢvurulabilir. Ancak, idare mahkemesinde dava, iĢlemin tebliğini izleyen günden itibaren otuz gün içinde açılır. Ġdare mahkemesinde iptal davası açılmıĢ olması, kararın yerine getirilmesini durdurmaz. (3) Bu Kanuna göre verilen idari para cezalarının, tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi zorunludur. DOKUZUNCU KISIM ÇeĢitli Hükümler Yiyecek taklidi ürünler MADDE 79 – (1) Gıda ürünü olmamalarına rağmen, sahip oldukları Ģekil, koku, renk, görünüm, ambalaj, etiket, hacim veya boyutları nedeniyle olduklarından farklı görünen ve bu sebeple tüketiciler, özellikle çocuklar tarafından, gıda ürünleriyle karıĢtırılarak tüketicilerin sağlığını ve güvenliğini tehlikeye atan ürünlerin üretilmesi, pazarlanması, ithalatı ve ihracatı yasaktır. Gıda ürünü olmamalarına rağmen geleneksel el sanatı ürünü olarak gıda ürünü Ģeklinde üretilen ve sağlığa zarar vermeyen ürünler, üzerinde uyarı iĢareti ve yazısı bulunması Ģartıyla bu hükmün dıĢındadır. (2) Bakanlık, olduklarından farklı görünerek tüketicilerin sağlığını ve güvenliğini tehlikeye atan bu ürünlere karĢı gerekli tedbirleri almaya ve düzenlemeleri yapmaya yetkilidir. (3) Piyasaya arz edilmiĢ olan bu ürünlerin güvensizliğinin tespit edilmesi hâlinde alınacak önlemler ile bu önlemlerin Avrupa Komisyonuna bildirilmesi hususunda Ürünlere ĠliĢkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun hükümleri uygulanır. (4) Bakanlık, bu kapsamdaki ürünlerin piyasa gözetimi ve denetimini yapmakla görevlidir. (5) Yiyecek taklidi ürünleri satın alan tüketicilerin uğradıkları maddi ve manevi zararlar nedeniyle dava açma hakları saklıdır. Piramit satıĢ sistemleri MADDE 80 – (1) Piramit satıĢ; katılımcılarına bir miktar para veya malvarlığı ortaya koymak karĢılığında, sisteme aynı Ģartlar altında baĢka katılımcılar bulma koĢuluyla bir para veya malvarlığı kazancı olanağı ümidi veren ve malvarlığı kazancının elde edilmesini tamamen veya kısmen diğer katılımcıların da koĢullara uygun davranmasına bağlı kılan, gerçekçi olmayan veya gerçekleĢmesi çok güç olan kazanç beklentisi sistemidir. (2) Piramit satıĢ sisteminin kurulması, yayılması veya tavsiye edilmesi yasaktır. (3) Bakanlık, piramit satıĢ sistemleri ile ilgili gerekli incelemeleri yapmaya ve varsa elektronik sistemin ülkemizde durdurulması dâhil ilgili kamu kurum veya kuruluĢlarıyla iĢ birliği içinde gerekli önlemleri almaya yetkilidir. Test, muayene ve analizler MADDE 81 – (1) Bakanlık, bu Kanunun uygulaması için resmi veya özel kuruluĢların laboratuvarlarından yararlanabilir. Test ve muayene ücretleri Bakanlık bütçesinden karĢılanır. (2) Test ve muayene sonuçlarının ilgili idari ve teknik düzenlemesine aykırı çıkması hâlinde buna iliĢkin tüm giderler üretici veya ithalatçıdan Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur. Tahsil olunan test ve muayene ücretleri bütçeye gelir kaydedilir. Ödenek MADDE 82 – (1) Reklam Kurulu, Reklam Konseyi, Tüketici Konseyi ve tüketici hakem heyetlerinin faaliyetlerine iliĢkin masraflar, Bakanlığın tüketicinin korunması amacına yönelik masrafları ve sair harcamalar Bakanlık bütçesine konulacak ödenekten karĢılanır. Diğer hükümler MADDE 83 – (1) Bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde genel hükümler uygulanır. (2) Taraflardan birini tüketicinin oluĢturduğu iĢlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu iĢlemin tüketici iĢlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye iliĢkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez. Yönetmelikler ve diğer düzenleyici iĢlemler MADDE 84 – (1) Bakanlık, bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak mevzuat çerçevesinde gerekli tedbirleri almaya ve düzenlemeleri yapmaya yetkilidir. (2) Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde Bakanlık tarafından çıkarılır. (3) Bakanlıkça çıkarılacak ikincil düzenlemelerde ilgili kamu kurum ve kuruluĢlarının, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluĢlarının, sivil toplum kuruluĢlarının ve meslek örgütlerinin görüĢleri alınır. Kadro ihdası MADDE 85 – (1) Ekli listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Gümrük ve Ticaret Bakanlığına ait bölümüne eklenmiĢtir. Yürürlükten kaldırılan hükümler MADDE 86 – (1) 23/2/1995 tarihli ve 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmıĢtır. Diğer mevzuatta Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna yapılan atıflar bu Kanuna yapılmıĢ sayılır. GeçiĢ hükümleri GEÇĠCĠ MADDE 1 – (1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmıĢ olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder. (2) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki tüketici iĢlemlerine, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına bu iĢlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleĢmiĢ ise kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak: a) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce kurulan ve hâlen geçerli sözleĢmelerin bu Kanuna aykırı hükümleri yürürlük tarihinden itibaren uygulanmaz. b) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce iĢlemeye baĢlamıĢ hak düĢürücü süreler ile zamanaĢımı süreleri dolmamıĢ ise bu Kanunda öngörülen sürenin geçmesiyle hak düĢürücü süre veya zamanaĢımı süresi dolmuĢ olur. (3) Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler yürürlüğe girinceye kadar, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna dayanılarak çıkartılan yönetmelik ve diğer mevzuatın, bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır. Yürürlük MADDE 87 – (1) Bu Kanun yayımı tarihinden itibaren altı ay sonra yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 88 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. 27/11/2013 KURUMU : GÜMRÜK VE TĠCARET BAKANLIĞI TEġKĠLATI : TAġRA ĠHDAS EDĠLEN KADROLARIN SERBEST KADRO SINIFI UNVANI DERECESĠ ADEDĠ GĠH Tüketici Hakem Heyeti 1 25 Raportörü GĠH Tüketici Hakem Heyeti 2 25 Raportörü GĠH Tüketici Hakem Heyeti 3 25 Raportörü GĠH Tüketici Hakem Heyeti 4 25 Raportörü GĠH Tüketici Hakem Heyeti 5 25 Raportörü GĠH Tüketici Hakem Heyeti 6 25 Raportörü GĠH Tüketici Hakem Heyeti 7 50 Raportörü GĠH Tüketici Hakem Heyeti 8 100 Raportörü GĠH Tüketici Hakem Heyeti 9 100 Raportörü GĠH Tüketici Hakem Heyeti 10 100 Raportörü TOPLAM 500 TOPLAM 25 25 25 25 25 25 50 100 100 100 500 [R.G. 28 Kasım 2013 – 28835] —— • —— T.C. BAġBAKANLIK TÜRK ĠġBĠRLĠĞĠ VE KALKINMA ĠDARESĠ BAġKANLIĞI ĠLE AZERBAYCAN CUMHURĠYETĠ HABERLEġME VE ENFORMASYON TEKNOLOJĠLERĠ BAKANLIĞI VE AZERBAYCAN CUMHURĠYETĠ MĠLLĠ TELEVĠZYON VE RADYO ġURASI ARASINDA TELEVĠZYON YAYINCILIĞI ALANINDA ĠġBĠRLĠĞĠNE DAĠR PROTOKOL ĠLE TEKNĠK HĠZMET SÖZLEġMESĠNĠN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAĠR KANUN Kanun No. 6503 Kabul Tarihi: 19/11/2013 MADDE 1 – (1) 24 Ocak 2008 tarihinde Bakü‘de imzalanan ―T.C. BaĢbakanlık Türk ĠĢbirliği ve Kalkınma Ġdaresi BaĢkanlığı ile Azerbaycan Cumhuriyeti HaberleĢme ve Enformasyon Teknolojileri Bakanlığı ve Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Televizyon ve Radyo ġurası Arasında Televizyon Yayıncılığı Alanında ĠĢbirliğine Dair Protokol ile Teknik Hizmet SözleĢmesi‖nin onaylanması uygun bulunmuĢtur. MADDE 2 – (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. 27/11/2013 [R.G. 28 Kasım 2013 – 28835] —— • —— KAMU ĠHALE KANUNUNDA DEĞĠġĠKLĠK YAPILMASINA DAĠR KANUN Kanun No. 6504 Kabul Tarihi: 19/11/2013 MADDE 1 – 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu Ġhale Kanununun 22 nci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. ―i) CumhurbaĢkanının halk tarafından seçilmesi, Anayasa değiĢikliklerine iliĢkin kanunların halkoyuna sunulması, milletvekili genel ve ara seçimleri, mahalli idareler ile mahalle muhtarlıkları ve ihtiyar heyetleri genel ve ara seçimi dönemlerinde Yüksek Seçim Kurulunun ihtiyacı için yapılacak filigranlı oy pusulası kâğıdı ile filigranlı oy zarfı kâğıdı alımı, oy pusulası basımı, oy zarfı yapımı hizmetleri ile bu seçimlere yönelik her türlü seçim malzemelerinin alımı ile yurt dıĢı seçim harcamaları, il seçim kurulu baĢkanlıkları tarafından alınacak oy pusulası basım hizmeti alımı.‖ MADDE 2 – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 3 – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. 27/11/2013 [R.G. 28 Kasım 2013 – 28835] —— • —— BAKANLAR KURULU KARARI Karar Sayısı : 2013/5571 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları DıĢına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin SatıĢı Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinin altıncı fıkrasında yer alan hak sahiplerine satıĢ iĢlemlerinin Ġdarece sonuçlandırılmasına iliĢkin sürenin uzatılması hakkındaki ekli Kararın yürürlüğe konulması; Maliye Bakanlığının 22/10/2013 tarihli ve 39623 sayılı yazısı üzerine, anılan Kanunun 6 ncı maddesine göre, Bakanlar Kurulu‘nca 4/11/2013 tarihinde kararlaĢtırılmıĢtır. Abdullah GÜL CUMHURBAġKANI Recep Tayyip ERDOĞAN BaĢbakan B. ARINÇ A. BABACAN B. ATALAY B. BOZDAĞ BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan YardımcısıBaĢbakan Yardımcısı S. ERGĠN F. ġAHĠN E. BAĞIġ N. ERGÜN Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı F. ÇELĠK E. BAYRAKTAR A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çevre ve ġehircilik BakanıDıĢiĢleri Bakanı Ekonomi Bakanı T. YILDIZ S. KILIÇ M. M. EKER H. YAZICI Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı M. GÜLER C. YILMAZ F. ġAHĠN M. ġĠMġEK ĠçiĢleri Bakanı Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı V.Maliye Bakanı N. AVCI Ġ. YILMAZ V. EROĞLU Millî Eğitim Bakanı Millî Savunma BakanıOrman ve Su ĠĢleri Bakanı M. MÜEZZĠNOĞLU B. YILDIRIM Sağlık BakanıUlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanı ve 4/11/2013 TARĠHLĠ VE 2013/5571 SAYILI KARARNAMENĠN EKĠ KARAR Süre uzatımı MADDE 1 – (1) 19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları DıĢına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin SatıĢı Hakkında Kanunun 6 ncı maddesinin altıncı fıkrasında belirtilen hak sahiplerine satıĢ iĢlemlerinin Ġdarece sonuçlandırılmasına iliĢkin süre altı ay uzatılmıĢtır. Yürürlük MADDE 2 – (1) Bu Karar, 26/8/2013 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 3 – (1) Bu Karar hükümlerini Maliye Bakanı yürütür. [R.G. 28 Kasım 2013 – 28835] —— • —— YÖNETMELĠKLER Kamu Ġhale Kurumundan: ÇERÇEVE ANLAġMA ĠHALELERĠ UYGULAMA YÖNETMELĠĞĠNDE DEĞĠġĠKLĠK YAPILMASINA DAĠR YÖNETMELĠK MADDE 1 – 4/3/2009 tarihli ve 27159 Mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Çerçeve AnlaĢma Ġhaleleri Uygulama Yönetmeliğinin 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin sonuna “elektrik, doğalgaz, petrol ürünleri ve sıvılaĢtırılmıĢ petrol gazı ürünleri, her türlü kimyasal gaz ve madde,” ibaresi ile aynı fıkranın (b) bendinin sonuna “elektronik haberleĢme hizmetleri, arama amaçlı sondaj hizmetleri,” ibaresi eklenmiĢtir. MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin sonuna aĢağıdaki cümle eklenmiĢtir. “Ancak iĢ artıĢı yapılması, mücbir sebep veya idareden kaynaklanan nedenlerle süre uzatımı verilmesi hallerinde ya da gecikme cezasının uygulandığı durumlarda münferit sözleĢmenin ifası çerçeve anlaĢma süresi aĢılarak gerçekleĢtirilebilir.” MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 23 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “istekliler” ibaresi yürürlükten kaldırılmıĢ ve aynı fıkradaki “edebilir” ibaresi “edilebilir” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir. MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin 43 üncü maddesinin birinci fıkrasının üçüncü cümlesi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢ, ikinci fıkrasına aĢağıdaki cümleler eklenmiĢ ve aynı maddeye aĢağıdaki on üçüncü fıkra eklenmiĢtir. “Teklif vermeye davet yazısında, alım konusu mal veya hizmetin veya yapım iĢinin miktarı, son teklif verme tarih ve saati, tekliflerin geçerlilik süresi ve itirazen Ģikâyet baĢvuru bedeli ile yürürlükte bulunan ilgili fiyat farkına iliĢkin esasların kapsamında yer alan alımlarda/iĢlerde, isteklinin ilgili fiyat farkına iliĢkin esaslara göre güncellenen birim fiyat teklif bedeli belirtilir.” “Teklif zarfı içinde sunulması istenilen belgeler ve bu belgelere ilgili mevzuat gereğince eklenmesi zorunlu olan eklerden herhangi birinin isteklilerce sunulmaması halinde, bu eksik belgeler ve ekleri idarelerce tamamlatılamaz. Teklifin esasını değiĢtirecek nitelikte olmaması kaydıyla, sunulan belgelerde bilgi eksikliği bulunması halinde idarece belirlenen sürede bu eksik bilgilerin tamamlanması yazılı olarak istenir. Bu çerçevede, tamamlatılması istenen bilgi eksikliklerinin giderilmesine iliĢkin belgelerin niteliği dikkate alınarak idare tarafından iki iĢ gününden az olmamak üzere makul bir tamamlama süresi verilir. Belirlenen sürede eksik bilgileri tamamlamayanların teklifleri değerlendirme dıĢı bırakılır. Ġdare tarafından bilgi eksikliklerinin tamamlatılması amacıyla verilen süre içinde isteklilerce sunulan belgelerin, son teklif verme tarihinden sonraki bir tarihte düzenlenmesi halinde, bu belgelerin isteklinin son teklif verme tarihinde ihaleye katılım Ģartlarını sağladığını tevsik etmesi durumunda kabul edilir. Birim fiyat teklif cetvellerinde aritmetik hata bulunup bulunmadığı incelenir. Birim fiyat teklif cetvellerinde aritmetik hata bulunduğu tespit edilen teklifler değerlendirme dıĢı bırakılır.” “(13) Çerçeve anlaĢma kapsamında gerçekleĢtirilecek mal alımlarında malın münferit sözleĢme yapma süresi içinde teslim edilmesi, bunun idarece uygun görülmesi ve kesin kabulünün gerçekleĢtirilmesi halinde, sözleĢme yapılması ve kesin teminat alınması zorunlu değildir. Ancak ihale üzerinde bırakılan istekliden kesin teminat alınması veya alım konusu malın satıĢ sonrası servis, bakım ve onarım hizmetleri ile garantisine yönelik düzenleme yapılması durumunda idare tarafından sözleĢme imzalanması zorunludur.” MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin Ek-2’sinde yer alan Çerçeve AnlaĢma Ġhalelerinde Uygulanacak Tip Ġdari ġartnamenin 1.2 nci maddesinin (2) numaralı dipnotu ile 2.1 inci maddesinin (3) numaralı dipnotunda yer alan “Çerçeve anlaĢmanın bakanlık veya il düzeyinde yapılacak olması halinde” ibareleri “Birden fazla idarenin bir araya gelerek çerçeve anlaĢma ihalesini gerçekleĢtirdiği durumlarda” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir. MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğin Ek-2’sinde yer alan Çerçeve AnlaĢma Ġhalelerinde Uygulanacak Tip Ġdari ġartnamenin 38.1 inci maddesinin üçüncü cümlesi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢ ve 38.2 nci maddesinin sonuna aĢağıdaki cümleler eklenmiĢtir. “Teklif vermeye davet yazısında, alım konusu mal veya hizmetin veya yapım iĢinin miktarı, son teklif verme tarih ve saati, tekliflerin geçerlilik süresi ve itirazen Ģikâyet baĢvuru bedeli ile yürürlükte bulunan ilgili fiyat farkına iliĢkin esasların kapsamında yer alan alımlarda/iĢlerde, isteklinin ilgili fiyat farkına iliĢkin esaslara göre güncellenen birim fiyat teklif bedeli belirtilir.” “Teklif zarfı içinde sunulması istenilen belgeler ve bu belgelere ilgili mevzuat gereğince eklenmesi zorunlu olan eklerden herhangi birinin isteklilerce sunulmaması halinde, bu eksik belgeler ve ekleri idarelerce tamamlatılamaz. Teklifin esasını değiĢtirecek nitelikte olmaması kaydıyla, sunulan belgelerde bilgi eksikliği bulunması halinde idarece belirlenen sürede bu eksik bilgilerin tamamlanması yazılı olarak istenir. Bu çerçevede, tamamlatılması istenen bilgi eksikliklerinin giderilmesine iliĢkin belgelerin niteliği dikkate alınarak idare tarafından iki iĢ gününden az olmamak üzere makul bir tamamlama süresi verilir. Belirlenen sürede eksik bilgileri tamamlamayanların teklifleri değerlendirme dıĢı bırakılır. Ġdare tarafından bilgi eksikliklerinin tamamlatılması amacıyla verilen süre içinde isteklilerce sunulan belgelerin, son teklif verme tarihinden sonraki bir tarihte düzenlenmesi halinde, bu belgelerin isteklinin son teklif verme tarihinde ihaleye katılım Ģartlarını sağladığını tevsik etmesi durumunda kabul edilir. Birim fiyat teklif cetvellerinde aritmetik hata bulunup bulunmadığı incelenir. Birim fiyat teklif cetvellerinde aritmetik hata bulunduğu tespit edilen teklifler değerlendirme dıĢı bırakılır.” MADDE 7 – Aynı Yönetmeliğin Ek-2’sinde yer alan Çerçeve AnlaĢma Ġhalelerinde Uygulanacak Tip Ġdari ġartnamenin 39.3 üncü maddesinin (39) numaralı dipnotunda yer alan açıklamaya aĢağıdaki cümleler eklenmiĢtir. “Ayrıca çerçeve anlaĢma kapsamında gerçekleĢtirilecek mal alımlarında malın sözleĢme yapma süresi içinde teslim edilmesi ve kesin kabulünün yapılması durumunda idare tarafından sözleĢme imzalanmayacak ise “Malın sözleĢme yapma süresi içinde teslim edilmesi ve kesin kabulünün yapılması durumunda sözleĢme imzalanmayacaktır. Ancak bu durumda malın tesliminden önce son teklif verme tarihinde 4734 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin dördüncü fıkrasının (a), (b), (c), (d), (e) ve (g) bentlerinde sayılan durumlarda olunmadığına dair belgelerin sunulması ile diğer yasal yükümlülüklerin yerine getirilmesi zorunludur.” açıklamasına yer verilecektir. Ancak ihale üzerinde bırakılan istekliden kesin teminat alınması veya alım konusu malın satıĢ sonrası servis, bakım ve onarım hizmetleri ile garantisine yönelik düzenleme yapılması durumunda idare tarafından sözleĢme imzalanması zorunludur.” MADDE 8 – Aynı Yönetmeliğin Ek-2’sinde yer alan Çerçeve AnlaĢma Ġhalelerinde Uygulanacak Tip Ġdari ġartnamenin 40 ıncı maddesine “40.2…………….40.1”maddesi ile aĢağıdaki (40.1) numaralı dipnot eklenmiĢtir. “40.1Çerçeve anlaĢma kapsamında gerçekleĢtirilecek mal alımlarında idare tarafından alımın niteliği esas alınarak aĢağıdaki metne yer verilebilir: “40.2. Malın sözleĢme yapma süresi içinde teslim edilmesi ve kesin kabulünün gerçekleĢtirilmesi halinde kesin teminat alınmayacaktır.”” MADDE 9 – Aynı Yönetmeliğin Ek-2’sinde yer alan Çerçeve AnlaĢma Ġhalelerinde Uygulanacak Tip Ġdari ġartnamenin 44 üncü maddesinin (44) numaralı dipnotunun (1) numaralı açıklamasında yer alan “Fiyat farkı hesaplanmayacaktır.” cümlesinden sonra gelmek üzere aĢağıdaki cümle eklenmiĢ ve aynı dipnotun (2), (3) ve (4) numaralı açıklamaları aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde, yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı hesaplanacaktır.” “(2) Ġdare, çerçeve anlaĢma kapsamında yapılan mal ve hizmet alımlarında münferit sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörüyor ise madde metnine “Fiyat farkı hesaplanacaktır.” yazacaktır. Ayrıca ihalenin mal veya hizmet alımı olmasına göre idare tarafından yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı düzenlemesi bu maddede yapılacaktır. (3) Ġdare, çerçeve anlaĢma kapsamında yapılan yapım iĢlerinde münferit sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörmüyor ise madde metnine “Fiyat farkı hesaplanmayacaktır.” yazacaktır. Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde fiyat farkı hesaplanması öngörülecek ise yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esasların “Fiyat farkı hesaplanması öngörülmeyen iĢler” baĢlıklı maddesindeki hükümler dikkate alınarak bu maddede düzenleme yapılacaktır. (4) Ġdare, çerçeve anlaĢma kapsamında yapılan yapım iĢlerinde münferit sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörüyor ise madde metnine “Fiyat farkı hesaplanacaktır.” yazacaktır. Ayrıca idare tarafından yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı düzenlemesi bu maddede yapılacaktır.” MADDE 10 – Aynı Yönetmeliğin Ek-4’ünde yer alan “Mal Alımlarına Ait Tip Münferit SözleĢme” baĢlığı “Mal Alımlarına Ait Tip Münferit SözleĢme*” Ģeklinde değiĢtirilmiĢ ve dipnot kısmında aĢağıdaki açıklamaya yer verilmiĢtir. “*Ġdare tarafından sözleĢmenin hazırlanmasında, bazı maddelere yer verilmemesi durumunda, madde numaraları yapılan değiĢikliğe uygun olarak değiĢtirilecektir. Ġdare tarafından sözleĢmede yer alan bazı maddelere yer verilmemesi durumunda “Bu madde boĢ bırakılmıĢtır.” yazılmak suretiyle de madde numaraları değiĢtirilmeden düzenleme yapılması mümkündür.” MADDE 11 – Aynı Yönetmeliğin Ek-4’ünde yer alan Mal Alımlarına Ait Tip Münferit SözleĢmenin 14 üncü maddesinde yer alan (22) numaralı dipnotun (1) ve (2) numaralı açıklamaları aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “(1) Ġdare, sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörmüyor ise madde metnine “Fiyat farkı hesaplanmayacaktır. Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde, yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı hesaplanacaktır.” yazacaktır. (2) Ġdare, sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörüyor ise madde metnine “Fiyat farkı hesaplanacaktır.” yazacaktır. Ayrıca idare tarafından yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak gerekli düzenleme bu maddede yapılacaktır.” MADDE 12 – Aynı Yönetmeliğin Ek-5’inde yer alan Hizmet Alımlarına Ait Tip Münferit SözleĢmenin 14.2 nci maddesinde yer alan (23) numaralı dipnotun (1) ve (2) numaralı açıklamaları aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “(1) Ġdare, sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörmüyor ise madde metnine “Fiyat farkı hesaplanmayacaktır. Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde, yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı hesaplanacaktır.” yazacaktır. (2) Ġdare, sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörüyor ise madde metnine “Fiyat farkı hesaplanacaktır.” yazacaktır. Ayrıca idare tarafından yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak gerekli düzenleme bu maddede yapılacaktır.” MADDE 13 – Aynı Yönetmeliğin Ek-6’sında yer alan Yapım ĠĢlerine Ait Tip Münferit SözleĢmenin 14.2 nci maddesinde yer alan (13) numaralı dipnotun (1) ve (2) numaralı açıklamaları aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “(1) Ġdare, sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörmüyor ise madde metnine “Fiyat farkı hesaplanmayacaktır.” yazacaktır. Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde fiyat farkı hesaplanması öngörülecek ise yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esasların “Fiyat farkı hesaplanması öngörülmeyen iĢler” baĢlıklı maddesindeki hükümler dikkate alınarak bu maddede düzenleme yapılacaktır. (2) Ġdare, fiyat farkı hesaplanmasını öngörüyor ise madde metnine “Fiyat farkı hesaplanacaktır.” yazacaktır. Ayrıca idare tarafından yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı düzenlemesi bu maddede yapılacaktır.” MADDE 14 – Aynı Yönetmeliğin Ek-1’inde yer alan standart formlardan Standart Form-KĠK001.0/Ç Çerçeve AnlaĢma Ġçin Ġhale Onay Belgesinin (1) numaralı dipnotunda yer alan açıklama “Birden fazla idarenin bir araya gelerek çerçeve anlaĢma ihalesi gerçekleĢtirdiği durumlarda, çerçeve anlaĢma kapsamında münferit sözleĢme yapabilecek idareler onay belgesi ekinde yer alacaktır.” Ģeklinde; Standart Form-KĠK002.M/Ç Çerçeve AnlaĢma Ġhalesi ile Yapılacak Mal Alımları Ġçin Ġhale Ġlan Formunda yer alan “Çerçeve anlaĢma … … … düzeyinde yapılacak olup” ibaresi “Birden fazla idarenin bir araya gelmesiyle çerçeve anlaĢma yapılacak olup” Ģeklinde ve aynı standart formun tek yıldızlı açıklamasında yer alan açıklama “Birden fazla idarenin bir araya gelerek çerçeve anlaĢma ihalesi gerçekleĢtirdiği durumlarda bu kısma yer verilecektir.” Ģeklinde; Standart Form-KĠK002.H/Ç Çerçeve AnlaĢma Ġhalesi ile Yapılacak Hizmet Alımları Ġçin Ġhale Ġlan Formunda yer alan “Çerçeve anlaĢma … … … düzeyinde yapılacak olup” ibaresi “Birden fazla idarenin bir araya gelmesiyle çerçeve anlaĢma yapılacak olup” Ģeklinde ve aynı standart formun tek yıldızlı açıklamasında yer alan açıklama “Birden fazla idarenin bir araya gelerek çerçeve anlaĢma ihalesi gerçekleĢtirdiği durumlarda bu kısma yer verilecektir.” Ģeklinde; Standart FormKĠK002.Y/Ç Çerçeve AnlaĢma Ġhalesi ile Yapılacak Yapım ĠĢleri Ġçin Ġhale Ġlan Formunda yer alan “Çerçeve anlaĢma … … … düzeyinde yapılacak olup” ibaresi “Birden fazla idarenin bir araya gelmesiyle çerçeve anlaĢma yapılacak olup” Ģeklinde ve aynı standart formun tek yıldızlı açıklamasında yer alan açıklama “Birden fazla idarenin bir araya gelerek çerçeve anlaĢma ihalesi gerçekleĢtirdiği durumlarda bu kısma yer verilecektir.” Ģeklinde değiĢtirilmiĢ; Standart Form-KĠK018.0/Ç Münferit SözleĢme AĢamasında Teklif Vermeye Davet Formuna “1.3………..4” maddesi ile “Yürürlükte bulunan ilgili fiyat farkına iliĢkin esasların kapsamında yer alan alımlarda/iĢlerde, isteklinin ilgili fiyat farkına iliĢkin esaslara göre güncellenen birim fiyat teklif bedeli bu maddede belirtilecektir.” açıklamasını içeren (4) numaralı dipnot eklenmiĢ; Standart Form-KĠK018.1/Ç Tekliflerin Elektronik Ortamda Alındığı Münferit SözleĢmelerde Teklif Vermeye Davet Formuna “1.3……….. 2” maddesi ile “Yürürlükte bulunan ilgili fiyat farkına iliĢkin esasların kapsamında yer alan alımlarda/iĢlerde, isteklinin ilgili fiyat farkına iliĢkin esaslara göre güncellenen birim fiyat teklif bedeli bu maddede belirtilecektir.” açıklamasını içeren (2) numaralı dipnot eklenmiĢ; Standart Form-KĠK019.0/Ç-Münferit SözleĢmeye Davet Formunun birinci paragrafının ikinci cümlesinde yer alan (2) numaralı dipnot cümlenin sonuna taĢınmıĢ ve aynı dipnota “Çerçeve anlaĢma kapsamında gerçekleĢtirilen mal alımlarında, malın münferit sözleĢme yapma süresi içinde teslim edilmesi ve idarece kesin kabulünün yapılması durumunda sözleĢme yapılmaması ve kesin teminat alınmamasına yönelik ihale dokümanında düzenleme yapılması durumunda sözleĢmeye davet yazısında bu durum belirtilecektir.” açıklaması eklenmiĢ; Standart Form-KĠK019.1/Ç Tekliflerin Elektronik Ortamda Alındığı Münferit SözleĢmelerde SözleĢme Ġmzalamaya Davet Formunun birinci paragrafının sonuna “Çerçeve anlaĢma kapsamında gerçekleĢtirilen mal alımlarında, malın münferit sözleĢme yapma süresi içinde teslim edilmesi ve idarece kesin kabulünün yapılması durumunda sözleĢme yapılmaması ve kesin teminat alınmamasına yönelik ihale dokümanında düzenleme yapılması durumunda sözleĢmeye davet yazısında bu durum belirtilecektir.” açıklamasını içeren (1) numaralı dipnot eklenmiĢtir. MADDE 15 – Aynı Yönetmeliğe aĢağıdaki geçici 5 inci madde eklenmiĢtir. “BaĢlamıĢ olan ihaleler GEÇĠCĠ MADDE 5 – (1) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ilanı veya duyurusu yapılmıĢ olan ihaleler, ilanın veya duyurunun yapıldığı tarihte yürürlükte olan yönetmelik hükümlerine göre sonuçlandırılır. MADDE 16 – Bu Yönetmelik 29/11/2013 tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 17 – Bu Yönetmelik hükümlerini Kamu Ġhale Kurumu BaĢkanı yürütür. Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin Tarihi Sayısı 4/3/2009 27159 (Mükerrer) Yönetmelikte DeğiĢiklik Yapan Yönetmeliklerin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin Tarihi Sayısı 13/7/2009 27277 216/3/2011 27876 38/9/2011 28048 414/11/2012 28467 513/4/2013 28617 6- 24/9/2013 28775 [R.G. 28 Kasım 2013 – 28835] —— • —— Kamu Ġhale Kurumundan: DANIġMANLIK HĠZMET ALIMI ĠHALELERĠ UYGULAMA YÖNETMELĠĞĠNDE DEĞĠġĠKLĠK YAPILMASINA DAĠR YÖNETMELĠK MADDE 1 – 4/3/2009 tarihli ve 27159 Mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan DanıĢmanlık Hizmet Alımı Ġhaleleri Uygulama Yönetmeliğinin 54 üncü maddesinin on birinci fıkrasının son iki cümlesi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “ĠĢ ortaklığında hisse oranına bakılmaksızın pilot ortağın, konsorsiyumda ise koordinatör ortağın tek sözleĢmeye iliĢkin iĢ deneyim tutarı göz önünde bulundurulur.” MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 64 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin ilk cümlesi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “Ġsteklilerin teknik teklif belgeleri her üye tarafından tek tek incelenerek idari Ģartnamede belirtilen kriterlere göre her istekliye gerekçeli olarak ayrı ayrı puan verilir ve bu teknik puanlar ile gerekçeleri Teknik Teklif Üye Değerlendirme Standart Formuna yazılarak imzalanır.” MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 71 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen “Kanunun 44 üncü maddesi hükümlerine göre, ikinci en yüksek toplam puana sahip isteklinin teklif fiyatının, ihale yetkilisince uygun görülmesi kaydıyla, bu teklif sahibi istekliyle sözleĢme imzalanabilir.” ibaresi, “Kanunun 52 nci maddesi hükümlerine göre, ikinci en yüksek toplam puana sahip isteklinin teklif fiyatının ihale yetkilisince uygun görülmesi kaydıyla, bu teklif sahibi istekli ile de görüĢme yapmak suretiyle sözleĢme imzalanır.” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir. MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin Ek-1’inde yer alan standart formlardan “Standart Form- KĠK017.3/D- Teknik Teklif Üye Değerlendirme Formu” ekteki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin Ek-2’sinde yer alan “DanıĢmanlık Hizmet Alımlarında Uygulanacak Tip Ön Yeterlik ġartnamesi”nin “Ön yeterlik değerlendirmesinin sonuçlandırılması, kısa listenin oluĢturulması ve ihaleye davet” baĢlıklı 21.2. nci maddesinin son iki cümlesi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “ĠĢ ortaklığında hisse oranına bakılmaksızın pilot ortağın, konsorsiyumda ise koordinatör ortağın tek sözleĢmeye iliĢkin iĢ deneyim tutarı göz önünde bulundurulur.” MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğin Ek-3’ünde yer alan “DanıĢmanlık Hizmet Alımlarında Uygulanacak Tip Ġdari ġartname”nin 42.1. inci maddesinin birinci cümlesinde geçen “bu teklif sahibi istekliyle sözleĢme imzalanabilir.” ibaresi, “bu teklif sahibi istekli ile de görüĢme yapmak suretiyle sözleĢme imzalanır.” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir. MADDE 7 – Aynı Yönetmeliğin Ek-3’ünde yer alan “DanıĢmanlık Hizmet Alımlarında Uygulanacak Tip Ġdari ġartname”nin 46.1. inci maddesinin 32 numaralı dipnotunun (2) numaralı açıklamasının sonuna aĢağıdaki cümle eklenmiĢ, 46.1.1. inci maddesinin 33 numaralı dipnotunun (1) numaralı açıklamasında geçen “yürürlükteki fiyat farkı kararnamesinin ekinde yer alan esasların ilgili hükümleri ve Kamu Ġhale Genel Tebliğindeki açıklamalar” ibaresi “yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar” Ģeklinde değiĢtirilmiĢ ve (2) numaralı açıklamasının sonuna “yazılacaktır.” ibaresi eklenmiĢtir. “Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı hesaplanacaktır.” MADDE 8 – Aynı Yönetmeliğin Ek-4’ünde yer alan “DanıĢmanlık Hizmet Alımlarına Ait Tip SözleĢmesi”nin 15.1. inci maddesinin 25 numaralı dipnotunun (2) numaralı açıklamasının sonuna aĢağıdaki cümle eklenmiĢ, 15.1.1. inci maddesinin 25.1 numaralı dipnotunun (1) numaralı açıklamasında geçen “yürürlükteki fiyat farkı kararnamesinin ekinde yer alan esasların ilgili hükümleri ve Kamu Ġhale Genel Tebliğindeki açıklamalar” ibaresi “yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar” Ģeklinde değiĢtirilmiĢ ve (2) numaralı açıklamasının sonuna “yazılacaktır.” ibaresi eklenmiĢtir. “Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde, yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı hesaplanacaktır.” MADDE 9 – Aynı Yönetmeliğe aĢağıdaki geçici madde eklenmiĢtir. “BaĢlamıĢ olan ihaleler GEÇĠCĠ MADDE 11 – (1) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ilanı veya duyurusu yapılmıĢ olan ihaleler, ilanın veya duyurunun yapıldığı tarihte yürürlükte olan yönetmelik hükümlerine göre sonuçlandırılır.” MADDE 10 – Bu Yönetmelik 29/11/2013 tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 11 – Bu Yönetmelik hükümlerini Kamu Ġhale Kurumu BaĢkanı yürütür. Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin Tarihi Sayısı 4/3/2009 27159 (Mükerrer) Yönetmelikte DeğiĢiklik Yapan Yönetmeliklerin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin Tarihi Sayısı 13/7/2009 27277 210/1/2010 27458 34/3/2010 27511 416/3/2011 27876 520/4/2011 27911 616/7/2011 27996 715/7/2012 28354 813/4/2013 28617 924/9/2013 28775 Teknik Teklif Üye Değerlendirme Formu [R.G. 28 Kasım 2013 – 28835] —— • —— Kamu Ġhale Kurumundan: HĠZMET ALIMI ĠHALELERĠ UYGULAMA YÖNETMELĠĞĠNDE DEĞĠġĠKLĠK YAPILMASINA DAĠR YÖNETMELĠK MADDE 1 – 4/3/2009 tarihli ve 27159 Mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Hizmet Alımı Ġhaleleri Uygulama Yönetmeliğinin Ek-2’sinde yer alan “Açık Ġhale Usulü Ġle Ġhale Edilen Hizmet Alımlarında Uygulanacak Tip Ġdari ġartname”nin 46.1. inci maddesinin 39 numaralı dipnotunun (2) numaralı açıklamasının sonuna aĢağıdaki cümle eklenmiĢ, 46.1.1. inci maddesinin 40 numaralı dipnotunun (1) numaralı açıklamasında geçen “yürürlükteki fiyat farkı kararnamesinin ekinde yer alan esasların ilgili hükümleri ve Kamu Ġhale Genel Tebliğindeki açıklamalar” ibaresi “yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir. “Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde, yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı hesaplanacaktır.” MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin Ek-4’ünde yer alan “Belli Ġstekliler Arasında Ġhale Usulü Ġle Ġhale Edilen Hizmet Alımlarında Uygulanacak Tip Ġdari ġartname”nin 46.1. inci maddesinin 34 numaralı dipnotunun (2) numaralı açıklamasının sonuna aĢağıdaki cümle eklenmiĢ, 46.1.1. inci maddesinin 35 numaralı dipnotunun (1) numaralı açıklamasında geçen “yürürlükteki fiyat farkı kararnamesinin ekinde yer alan esasların ilgili hükümleri ve Kamu Ġhale Genel Tebliğindeki açıklamalar” ibaresi “yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir. “Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde, yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı hesaplanacaktır.” MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin Ek-5’inde yer alan “4734 Sayılı Kanunun 21 inci Maddesinin (b), (c), (f) Bentlerine Göre Pazarlık Usulü Ġle Ġhale Edilen Hizmet Alımlarında Uygulanacak Tip Ġdari ġartname”nin 47.1. inci maddesinin 39 numaralı dipnotunun (2) numaralı açıklamasının sonuna aĢağıdaki cümle eklenmiĢ, 47.1.1. inci maddesinin 40 numaralı dipnotunun (1) numaralı açıklamasında geçen “yürürlükteki fiyat farkı kararnamesinin ekinde yer alan esasların ilgili hükümleri ve Kamu Ġhale Genel Tebliğindeki açıklamalar” ibaresi “yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir. “Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde, yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı hesaplanacaktır.” MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin Ek-6’sında yer alan “4734 Sayılı Kanunun 21 inci Maddesinin (a), (d), (e) Bentlerine Göre Pazarlık Usulü Ġle Ġhale Edilen Hizmet Alımlarında Uygulanacak Tip Ġdari ġartname”nin 51.1. inci maddesinin 39 numaralı dipnotunun (2) numaralı açıklamasının sonuna aĢağıdaki cümle eklenmiĢ, 51.1.1. inci maddesinin 40 numaralı dipnotunun (1) numaralı açıklamasında geçen “yürürlükteki fiyat farkı kararnamesinin ekinde yer alan esasların ilgili hükümleri ve Kamu Ġhale Genel Tebliğindeki açıklamalar” ibaresi “yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir. “Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde, yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı hesaplanacaktır.” MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin Ek-7’sinde yer alan “Hizmet Alımların Ait Tip SözleĢme”nin 14.2. nci maddesinin 24 numaralı dipnotunun (1) numaralı açıklamasında geçen “yürürlükteki fiyat farkı kararnamesi hükümlerine göre fiyat farkı hesaplanacağı belirtilecek ve fiyat farkı kararnamesinin ekinde yer alan esasların ilgili hükümleri ve Kamu Ġhale Genel Tebliğindeki açıklamalar çerçevesinde” ibaresi “yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak” Ģeklinde değiĢtirilmiĢ, (2) numaralı açıklamasında yer alan “Bu sözleĢme kapsamında yapılacak iĢler için fiyat farkı hesaplanmayacaktır.” ibaresinden sonra gelmek üzere aĢağıdaki cümle eklenmiĢtir. “Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde, yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı hesaplanacaktır.” MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğe aĢağıdaki geçici madde eklenmiĢtir. “BaĢlamıĢ olan ihaleler GEÇĠCĠ MADDE 11 – (1) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ilanı veya duyurusu yapılmıĢ olan ihaleler, ilanın veya duyurunun yapıldığı tarihte yürürlükte olan yönetmelik hükümlerine göre sonuçlandırılır.” MADDE 7 – Bu Yönetmelik 29/11/2013 tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 8 – Bu Yönetmelik hükümlerini Kamu Ġhale Kurumu BaĢkanı yürütür. Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin Tarihi Sayısı 4/3/2009 27159 (Mükerrer) Yönetmelikte DeğiĢiklik Yapan Yönetmeliklerin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin Tarihi Sayısı 13/7/2009 27277 210/1/2010 27458 34/3/2010 27511 416/12/2010 27787 516/3/2011 27876 620/4/2011 27911 716/7/2011 27996 815/7/2012 28354 913/4/2013 28617 1024/9/2013 28775 [R.G. 28 Kasım 2013 – 28835] —— • —— Kamu Ġhale Kurumundan: MAL ALIMI ĠHALELERĠ UYGULAMA YÖNETMELĠĞĠNDE DEĞĠġĠKLĠK YAPILMASINA DAĠR YÖNETMELĠK MADDE 1 – 4/3/2009 tarihli ve 27159 Mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Mal Alımı Ġhaleleri Uygulama Yönetmeliğinin Ek-2’sinde yer alan Açık Ġhale Usulü ile Ġhale Edilen Mal Alımlarında Uygulanacak Tip Ġdari ġartnamenin 45.1 inci maddesinin (40) numaralı dipnotunun (2) numaralı açıklamasının sonuna aĢağıdaki cümle eklenmiĢ, 45.1.1 inci maddesinin (41) numaralı dipnotunun (1) numaralı açıklamasında geçen “yürürlükteki Fiyat Farkı Kararnamesinin ekinde yer alan esasların ilgili hükümlerine göre düzenlenecektir.” ibaresi “yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak idare tarafından düzenlenecektir.” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir. “Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde, yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı hesaplanacaktır.” MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin Ek-4’ünde yer alan Belli Ġstekliler Arasında Ġhale Usulü ile Ġhale Edilen Mal Alımlarında Uygulanacak Tip Ġdari ġartnamenin 45.1 inci maddesinin (35) numaralı dipnotunun (2) numaralı açıklamasının sonuna aĢağıdaki cümle eklenmiĢ, 45.1.1 inci maddesinin (36) numaralı dipnotunun (1) numaralı açıklamasında geçen “yürürlükteki Fiyat Farkı Kararnamesinin ekinde yer alan esasların ilgili hükümlerine göre düzenlenecektir.” ibaresi “yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak idare tarafından düzenlenecektir.” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir. “Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde, yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı hesaplanacaktır.” MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin Ek-5’inde yer alan 4734 sayılı Kanunun 21 inci Maddesinin (b), (c), (f) Bendine Göre Pazarlık Usulü ile Ġhale Edilen Mal Alımlarında Uygulanacak Tip Ġdari ġartnamenin 46.1 inci maddesinin (41) numaralı dipnotunun (2) numaralı açıklamasının sonuna aĢağıdaki cümle eklenmiĢ, 46.1.1 inci maddesinin (42) numaralı dipnotunun (1) numaralı açıklamasında geçen “yürürlükteki Fiyat Farkı Kararnamesinin ekinde yer alan esasların ilgili hükümlerine göre düzenlenecektir.” ibaresi “yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak idare tarafından düzenlenecektir.” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir. “Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde, yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı hesaplanacaktır.” MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin Ek-6’sında yer alan 4734 sayılı Kanunun 21 inci Maddesinin (a), (d) ve (e) Bendine Göre Pazarlık Usulü ile Ġhale Edilen Mal Alımlarında Uygulanacak Tip Ġdari ġartnamenin 50.1 inci maddesinin (40) numaralı dipnotunun (2) numaralı açıklamasının sonuna aĢağıdaki cümle eklenmiĢ, 50.1.1 inci maddesinin (41) numaralı dipnotunun (1) numaralı açıklamasında geçen “yürürlükteki Fiyat Farkı Kararnamesinin ekinde yer alan esasların ilgili hükümlerine göre düzenlenecektir.” ibaresi “yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak idare tarafından düzenlenecektir.” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir. “Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde, yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı hesaplanacaktır.” MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin Ek-7’sinde yer alan Mal Alımlarına Ait Tip SözleĢmenin 14 üncü maddesindeki (27) numaralı dipnot bu sözleĢmenin 14.1 inci maddesine aktarılmıĢ ve aynı dipnotun (1) ve (2) numaralı açıklamaları aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “(1) Ġdare, sözleĢmenin uygulanması sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörmüyor ise madde metnine “14.1. Fiyat farkı hesaplanmayacaktır. Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde, yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı hesaplanacaktır.” yazacaktır.” “(2) Ġdare, sözleĢmenin uygulanması sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörüyor ise madde metnine “14.1 Fiyat farkı hesaplanacaktır.” yazacaktır. Ayrıca idare tarafından yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak gerekli düzenleme bu maddede yapılacaktır.” MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğe aĢağıdaki geçici 7 nci madde eklenmiĢtir. “BaĢlamıĢ olan ihaleler GEÇĠCĠ MADDE 7 – (1) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ilanı veya duyurusu yapılmıĢ olan ihaleler, ilanın veya duyurunun yapıldığı tarihte yürürlükte olan yönetmelik hükümlerine göre sonuçlandırılır.” MADDE 7 – Bu Yönetmelik 29/11/2013 tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 8 – Bu Yönetmelik hükümlerini Kamu Ġhale Kurumu BaĢkanı yürütür. Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin Tarihi Sayısı 4/3/2009 27159 (Mükerrer) Yönetmelikte DeğiĢiklik Yapan Yönetmeliklerin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin Tarihi Sayısı 13/7/2009 27277 24/3/2010 27511 316/3/2011 27876 416/7/2011 27996 513/4/2013 28617 624/9/2013 28775 [R.G. 28 Kasım 2013 – 28835] —— • —— Kamu Ġhale Kurumundan: YAPIM ĠġLERĠ ĠHALELERĠ UYGULAMA YÖNETMELĠĞĠNDE DEĞĠġĠKLĠK YAPILMASINA DAĠR YÖNETMELĠK MADDE 1 – 4/3/2009 tarihli ve 27159 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yapım ĠĢleri Ġhaleleri Uygulama Yönetmeliğinin Ek-2’sinde yer alan “Açık Ġhale Usulü Ġle Ġhale Edilen Yapım ĠĢlerinde Uygulanacak Tip Ġdari ġartname”nin 45.3.1 inci maddesinin 36 numaralı dipnotunun (1) ve (2) numaralı açıklamaları aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “(1) Ġdare, sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörmüyor ise madde metnine “45.3.1. Fiyat farkı hesaplanmayacaktır.” yazacaktır. Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde fiyat farkı hesaplanması öngörülecek ise yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esasların “Fiyat farkı hesaplanması öngörülmeyen iĢler” baĢlıklı maddesindeki hükümler dikkate alınarak bu maddede düzenleme yapılacaktır. (2) Ġdare, sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörüyor ise madde metnine “45.3.1. Fiyat farkı hesaplanacaktır.” yazacaktır. Ayrıca Ġdare tarafından yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı düzenlemesi bu maddede yapılacaktır.” MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin Ek-4’ünde yer alan “Belli Ġstekliler Arasında Ġhale Usulü Ġle Ġhale Edilen Yapım ĠĢlerinde Uygulanacak Tip Ġdari ġartname”nin 45.3.1 inci maddesinin 30 numaralı dipnotunun (1) ve (2) numaralı açıklamaları aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “(1) Ġdare, sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörmüyor ise madde metnine “45.3.1. Fiyat farkı hesaplanmayacaktır.” yazacaktır. Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde fiyat farkı hesaplanması öngörülecek ise yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esasların “Fiyat farkı hesaplanması öngörülmeyen iĢler” baĢlıklı maddesindeki hükümler dikkate alınarak bu maddede düzenleme yapılacaktır. (2) Ġdare, sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörüyor ise madde metnine “45.3.1. Fiyat farkı hesaplanacaktır.” yazacaktır. Ayrıca Ġdare tarafından yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı düzenlemesi bu maddede yapılacaktır.” MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin Ek-5’inde yer alan “4734 Sayılı Kanunun 21 inci Maddesinin (b), (c) Bentlerine Göre Pazarlık Usulü Ġle Ġhale Edilen Yapım ĠĢlerinde Uygulanacak Tip Ġdari ġartname”nin 46.3.1 inci maddesinin 36 numaralı dipnotunun (1) ve (2) numaralı açıklamaları aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “(1) Ġdare, sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörmüyor ise madde metnine “46.3.1. Fiyat farkı hesaplanmayacaktır.” yazacaktır. Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde fiyat farkı hesaplanması öngörülecek ise yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esasların “Fiyat farkı hesaplanması öngörülmeyen iĢler” baĢlıklı maddesindeki hükümler dikkate alınarak bu maddede düzenleme yapılacaktır. (2) Ġdare, sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörüyor ise madde metnine “46.3.1. Fiyat farkı hesaplanacaktır.” yazacaktır. Ayrıca Ġdare tarafından yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı düzenlemesi bu maddede yapılacaktır.” MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin Ek-6’sında yer alan “4734 Sayılı Kanunun 21 inci Maddesinin (a), (d), (e) Bentlerine Göre Pazarlık Usulü Ġle Ġhale Edilen Yapım ĠĢlerinde Uygulanacak Tip Ġdari ġartname”nin 50.3.1 inci maddesinin 35 numaralı dipnotunun (1) ve (2) numaralı açıklamaları aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “(1) Ġdare, sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörmüyor ise madde metnine “50.3.1. Fiyat farkı hesaplanmayacaktır.” yazacaktır. Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde fiyat farkı hesaplanması öngörülecek ise yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esasların “Fiyat farkı hesaplanması öngörülmeyen iĢler” baĢlıklı maddesindeki hükümler dikkate alınarak bu maddede düzenleme yapılacaktır. (2) Ġdare, sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörüyor ise madde metnine “50.3.1. Fiyat farkı hesaplanacaktır.” yazacaktır. Ayrıca Ġdare tarafından yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı düzenlemesi bu maddede yapılacaktır.” MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin Ek-7’sinde yer alan “Yapım ĠĢlerine Ait Tip SözleĢme”nin 14.2 nci maddesinin 16 numaralı dipnotunun (1) ve (2) numaralı açıklamaları aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “(1) Ġdare, sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörmüyor ise madde metnine “14.2. Fiyat farkı hesaplanmayacaktır.” yazacaktır. Ancak, mücbir sebepler veya idareden kaynaklanan nedenlerle iĢin bitim tarihinin süre uzatımı verilmek suretiyle uzatılması halinde fiyat farkı hesaplanması öngörülecek ise yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esasların “Fiyat farkı hesaplanması öngörülmeyen iĢler” baĢlıklı maddesindeki hükümler dikkate alınarak bu maddede düzenleme yapılacaktır. (2) Ġdare, sözleĢmenin yürütülmesi sırasında fiyat farkı hesaplanmasını öngörüyor ise madde metnine “14.2. Fiyat farkı hesaplanacaktır.” yazacaktır. Ayrıca Ġdare tarafından yürürlükte bulunan fiyat farkına iliĢkin esaslar dikkate alınarak fiyat farkı düzenlemesi bu maddede yapılacaktır.” MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğin Ek-7’sinde yer alan “Yapım ĠĢlerine Ait Tip SözleĢme”nin 30 uncu maddesinin 25 numaralı dipnotunun (1) ve (3) numaralı açıklamalarında yer alan “TEFE (Türkiye Ġstatistik Kurumu tarafından yayımlanan Toptan EĢya Fiyatları Endeksi)” ibareleri “Türkiye Ġstatistik Kurumu tarafından aylık yayımlanan 2003=100 Temel Yıllı Üretici Fiyatları Alt Sektörlere Göre Endeks Sonuçları Tablosunun “ÜFE Genel” sütunundaki sayı” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir. MADDE 7 – Aynı Yönetmeliğe aĢağıdaki geçici madde eklenmiĢtir. “BaĢlamıĢ olan ihaleler GEÇĠCĠ MADDE 12 – Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ilanı veya duyurusu yapılmıĢ olan ihaleler, ilanın veya duyurunun yapıldığı tarihte yürürlükte olan yönetmelik hükümlerine göre sonuçlandırılır.” Yürürlük MADDE 8 – Bu Yönetmelik 29/11/2013 tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 9 – Bu Yönetmelik hükümlerini Kamu Ġhale Kurumu BaĢkanı yürütür. Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin Tarihi Sayısı 4/3/2009 27159 (Mükerrer) Yönetmelikte DeğiĢiklik Yapan Yönetmeliklerin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin Tarihi Sayısı 13/7/2009 27277 28/9/2009 27343 34/3/2010 27511 42/4/2010 27540 56789101112- 26/6/2010 16/3/2011 16/7/2011 30/7/2011 2/10/2011 13/8/2012 13/4/2013 24/9/2013 27623 27876 27996 28010 28072 28383 28617 28775 [R.G. 28 Kasım 2013 – 28835] —— • —— TEBLĠĞLER Maliye Bakanlığından: ÖZEL TÜKETĠM VERGĠSĠ GENEL TEBLĠĞĠ SERĠ NO: 1’DE DEĞĠġĠKLĠK YAPILMASINA DAĠR TEBLĠĞ (SERĠ NO: 27) 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu1 uygulamasına iliĢkin 1 Seri No.lu Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) Genel Tebliğinde aĢağıda yer verilen değiĢiklikler yapılmıĢtır. a) 1 Seri No.lu ÖTV Genel Tebliğinin2 “4.3. MÜTESELSĠL SORUMLULUK VE CEZA UYGULAMASI” baĢlıklı bölümü aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “4.3. MÜTESELSĠL SORUMLULUK VE CEZA UYGULAMASI 4.3.1. Fason Olarak Rafine Ettirilen Ham Petrolden Elde Edilen (I) Sayılı Listedeki Petrol Ürünlerinin Teslimi Özel Tüketim Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin 1 numaralı fıkrası ile rafineriler, kendilerine fason olarak rafine ettirilen ham petrolden elde edilen (I) sayılı listedeki petrol ürünlerinin tesliminde doğacak olan ÖTV’nin ödenmesinden, ham petrolü ithal edenlerle birlikte müteselsilen sorumlu tutulmuĢlardır. 4.3.2. (I) Sayılı Listedeki Malların Daha Yüksek Tutarda Vergiye Tabi Bir Mal Olarak Kullanılması veya Üçüncü KiĢilere Satılması Özel Tüketim Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin 2 numaralı fıkrasına göre, (I) sayılı listedeki malları teslim alanların, bu malları daha yüksek tutarda vergiye tabi bir mal olarak kullanmak veya üçüncü kiĢilere satmak suretiyle vergi ziyaına sebebiyet vermeleri halinde, ziyaa uğratılan vergi kendilerinden 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 344 üncü maddesi uyarınca vergi ziyaı cezası uygulanmak suretiyle tahsil edilir. 4.3.3. (II) Sayılı Listedeki Malların Ġlk Ġktisabı, Teslimi veya Ġthaline ĠliĢkin ĠĢlemleri GerçekleĢtirenlerin Sorumluluğu Özel Tüketim Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin 3 numaralı fıkrası, vergi güvenliğinin sağlanması amacıyla (II) sayılı listedeki malların ilk iktisabı, teslimi veya ithaline iliĢkin iĢlemleri gerçekleĢtirenlerin, bu iĢlemlerden önce ÖTV’nin ödendiğini gösteren belgeleri aramak zorunda olduklarını hükme bağlamıĢtır. Ayrıca, ilk iktisabında istisna uygulanan bu malların istisnadan yararlanmayan kiĢi veya kuruluĢlarca iktisabında da, bu Tebliğin (15.2.) bölümünde açıklandığı Ģekilde verginin beyan edilip ödendiği aranılacaktır. Bu sorumluluğu yerine getirmemek suretiyle gerekli verginin ödenmesinden önce iĢlem yapan gümrük memurları, kayıt ve tescile yetkili memurlar, motorlu araç ticareti yapanlar, bu malların müzayede yoluyla satıĢını gerçekleĢtirenler ile icra memurları ziyaa uğratılan vergi, vergi cezası ve gecikme faizinden mükellefle birlikte müteselsilen sorumlu tutulacaktır. Bu kiĢiler ödemek zorunda oldukları vergi, ceza ve faizler için mükellefe rücu hakkına sahip bulunmaktadırlar. 4.3.4. Ulusal Markeri Bulunmayan veya Standartlara Uygun Markeri Olmayan Malların Bulundurulması Özel Tüketim Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin, 6455 sayılı Kanunun3 33 üncü maddesiyle değiĢik 4 numaralı fıkrası uyarınca, 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanununun4 18 inci maddesine istinaden Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunca çıkarılan Petrol Piyasasında Ulusal Marker Uygulamasına ĠliĢkin Yönetmelik hükümleri çerçevesinde ulusal marker eklenme zorunluluğu getirilen mallarda ulusal marker bulunmadığı veya standartlara uygun markeri olmadığının tespiti halinde, bu malları aracında, iĢyerinde veya herhangi bir yerde bulunduranlar adına malların tespit tarihindeki miktarı üzerinden Kanunun 11 inci maddesindeki esaslara göre re’sen ÖTV tarh edilecek ve bu tarhiyata ayrıca vergi ziyaı cezası uygulanacaktır. 4.3.5. Özel Etiketi veya ĠĢareti Olmayan Malların Bulundurulması Özel Tüketim Vergisi Kanununun 13 üncü maddesine 6455 sayılı Kanunun 33 üncü maddesiyle eklenen 5 numaralı fıkrasına göre, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 257 nci maddesinin verdiği yetki uyarınca kullanılma zorunluluğu getirilen özel etiketi veya iĢareti olmayan ÖTV’ye tabi malların bulundurulduğunun tespit edilmesi halinde, bu malları aracında, iĢyerinde veya herhangi bir yerde bulunduranlar adına; her bir tespit için bu Kanuna ekli (III) sayılı listenin (A) cetvelinde yer alan malların 50 litreyi, (B) cetvelinde yer alan 2402.20 ve 2402.90.00.00.00 (yalnız tütün yerine geçen maddelerden yapılmıĢ sigaralar) G.T.Ġ.P. numaralı malların 5.000 adedi (20 adet sigaradan oluĢan 250 paketi) aĢması halinde ise müteselsilen sorumlu olmak üzere, bu malları bulunduranlar ile ithal veya imal edenlerden herhangi biri adına; malların tespit tarihindeki emsal bedeli veya miktarı üzerinden Kanunun 11 inci maddesindeki esaslara göre ÖTV res’en tarh edilecek ve bu tarhiyata ayrıca vergi ziyaı cezası uygulanacaktır. Bu düzenleme kapsamında aĢağıda belirtilen Ģekilde iĢlem tesis edilmesi uygun görülmüĢtür. i. Söz konusu malların tespit edilmesi üzerine, yakalama/el koyma iĢlemini gerçekleĢtiren ilgili kolluk birimleri tarafından; yakalama/el koyma iĢlemine iliĢkin olarak düzenlenen tutanağın (bu tutanakta yakalanan/el konulan malın miktar ve marka bilgileri ile bulunması halinde ayırt edici ibarelerine iliĢkin bilgileri asgari olarak yer alacaktır) bir örneği ile yakalanan/el konulan tüm mallardan alınan yeterli sayıda numune, söz konusu malların hangi ithalatçı ya da imalatçıya ait olduğunun tespiti için, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumuna (TAPDK) gönderilecektir. Ancak yakalanan/el konulan malların her bir tespit için toplamda bahsi geçen maddede belirtilen miktarların altında olması halinde, ilgili kolluk birimleri tarafından hazırlanacak tutanağın bir örneği numune olmaksızın doğrudan yakalamanın/el koymanın gerçekleĢtiği yerdeki Vergi Dairesi BaĢkanlığına (bulunmayan yerlerde Defterdarlığa) gönderilecektir. ii. TAPDK, numuneler üzerinde yapacağı analiz sonucunda malların emsal bedellerini de içeren bir değerlendirme raporu düzenleyecektir. (III) sayılı listenin (B) cetvelinde yer alan mallar için düzenlenecek değerlendirme raporunda, emsal bedel olarak bu malların perakende satıĢ fiyatları dikkate alınacaktır. Raporda ayrıca yakalanan/el konulan malların ithalatçı veya imalatçı bazında ayrımı ile aynı ithalatçı ya da imalatçıya ait malların miktar ve marka bilgileriyle, bulunması halinde ayırt edici ibare bilgileri itibariyle tasnifi yapılacak ve Kanunda belirtilen miktarların aĢılıp aĢılmadığı belirtilecektir. TAPDK tarafından 30 gün içerisinde düzenlenecek bu rapor yakalama/el koyma iĢlemine iliĢkin olarak düzenlenen tutanak ile birlikte aynı süre içerisinde yakalamanın/el koymanın gerçekleĢtiği yerdeki Vergi Dairesi BaĢkanlığına (bulunmayan yerlerde Defterdarlığa) gönderilecektir. Söz konusu inceleme neticesinde numuneler TAPDK tarafından imha edilir ve yakalama/el koyma iĢlemini gerçekleĢtiren ilgili kolluk birimine bilgi verilir. iii. Ġlgili kolluk birimleri tarafından yakalanıp/el konulup, analiz edilerek rapor düzenlenmek üzere TAPDK’ya gönderilen mallara iliĢkin olarak TAPDK tarafından üçer aylık dönemler halinde Gelir Ġdaresi BaĢkanlığına bilgi verilecektir. iv. Yakalamanın/el koymanın gerçekleĢtiği yer Vergi Dairesi BaĢkanlığı (bulunmayan yerlerde Defterdarlık), TAPDK tarafından gönderilen rapor ile yakalama/el koyma iĢlemine iliĢkin tutanağı veya yakalanan/el konulan malların her bir tespit için toplamda Kanunda belirtilen miktarların altında olması halinde ilgili kolluk birimleri tarafından gönderilen tutanağı; bu mallara iliĢkin matrahın tespiti ve bunları bulunduranlar adına tarhiyat yapılması için, söz konusu malları bulunduranların faal mükellef olması durumunda bunların bağlı bulunduğu vergi dairesine, faal mükellef olmaması durumunda ise ikametgâhlarının, iĢyerlerinin, kanuni veya iĢ merkezlerinin bulunduğu yer vergi dairesine gönderecektir. v. Söz konusu mallara ait ÖTV, tespit tarihindeki emsal bedeli ve miktarı üzerinden Kanunun 11 inci maddesindeki esaslara göre, bulunduranlar adına ilgili vergi dairesince re’sen tarh edilecektir. Bu tarhiyata ayrıca vergi ziyaı cezası da uygulanacaktır. Bununla birlikte bahsi geçen malların her bir tespit için ithalatçı veya imalatçı bazında miktarlarının Kanunda belirtilen miktarların üzerinde olması ve ithalatçısının veya Türkiye’de üretildiğinin belirlenmesi durumunda, söz konusu vergi ve kesilen ceza bu ithalatçı veya imalatçılardan müteselsil sorumluluk kapsamında tahsil edilecektir. Dolayısıyla yakalamalarda/el koymalarda birden fazla ithalatçı veya imalatçıya ait malların ele geçirilmesi durumunda müteselsil sorumluluk, her bir ithalatçı veya imalatçıya ait mallar bazında Kanunda belirtilen miktarları aĢması halinde uygulanacaktır.” b) Aynı Genel Tebliğin “12.2. Beyan Esası” baĢlıklı bölümünün ikinci paragrafı aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “(II) sayılı listedeki kayıt ve tescile tabi olan malların mükellefleri hariç olmak üzere ÖTV mükellefleri, bir vergilendirme döneminde vergiye tabi iĢlemleri bulunmasa dahi bu dönemlerle ilgili olarak beyanname vermek zorundadırlar. Ancak, müzayede suretiyle satıĢ yapanlar, kendilerine Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca vergi sorumluluğu yüklenenler ile faal mükellefiyeti bulunmayanlardan Kanunun 13 üncü maddesinin 4 ve 5 numaralı fıkrası uyarınca mükellefiyet tesis ettirilenlerin, vergiye tabi iĢlemlerin bulunmadığı vergilendirme dönemlerine iliĢkin olarak beyanname verme zorunlulukları yoktur.” c) Aynı Genel Tebliğin “16.3. (I) Sayılı Listedeki Mallar Ġçin Gümrükte Alınacak Teminat” baĢlıklı bölümünün dördüncü paragrafı yürürlükten kaldırılmıĢtır. Tebliğ olunur. ————————————————— 1 12/6/2002 tarihli ve 24783 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıĢtır. 2 30/7/2002 tarihli ve 24831 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıĢtır. 3 11/4/2013 tarihli ve 28615 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıĢtır. 4 20/12/2003 tarihli ve 25322 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıĢtır. [R.G. 28 Kasım 2013 – 28835] —— • —— Maliye Bakanlığından: ÖZEL TÜKETĠM VERGĠSĠ GENEL TEBLĠĞĠ SERĠ NO: 14’TE DEĞĠġĠKLĠK YAPILMASINA DAĠR TEBLĠĞ (SERĠ NO: 28) 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu1 uygulamasına iliĢkin 14 Seri No.lu Özel Tüketim Vergisi Genel Tebliğinin2 “7. TAġIT ARAÇLARINDA VERGĠ MATRAHI” bölümü aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “7. TAġIT ARAÇLARINDA VERGĠ MATRAHI 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin 3 numaralı fıkrasına göre, Kanuna ekli (II) sayılı listedeki mallar için verginin matrahı, bunların ilk iktisabında hesaplanacak ÖTV hariç katma değer vergisi (KDV) matrahını oluĢturan unsurlardan teĢekkül etmektedir. 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun3 20 nci maddesine göre teslim ve hizmet iĢlemlerinde matrah bu iĢlemler karĢılığında her ne suretle olursa olsun alınan veya bunlarca borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat, hizmet veya değerler toplamını ifade etmektedir. Katma Değer Vergisi Kanununun 24 üncü maddesinde belirtilen unsurlar matraha dahil edilmekte, Kanunun 25 inci maddesinin (a) bendine göre mükellefin düzenlediği fatura veya benzeri vesikalarda gösterilen ticari teamüllere uygun iskontolar ise matrahtan indirilebilmektedir. Bu hükümler uyarınca, Özel Tüketim Vergisi Kanunu eki (II) sayılı listedeki araçların ÖTV mükelleflerince ilk iktisap kapsamındaki teslimlerinde hesaplanacak ÖTV matrahı, teslim iĢleminin karĢılığını teĢkil eden bedel olup, bu bedelden, mükellefin düzenlediği faturada ayrıca gösterdiği ticari teamüllere uygun iskontonun düĢülmesi mümkün bulunmaktadır. Ancak, Özel Tüketim Vergisi Kanununun 12 nci maddesinin 6487 sayılı Kanunun4 28 inci maddesi ile değiĢik (1) numaralı fıkrası uyarınca, (II) sayılı listedeki mallardan alınacak vergi, mükellefin bu malı alıĢ bedeli ile her halükârda bu malların imalatçısının satıĢ bedeli veya ithalatta hesaplanan KDV matrahı üzerinden malın tabi olduğu orana göre hesaplanan vergi tutarından az olamayacaktır. Buna göre, söz konusu mallar için, mükellefin bu malı satıĢ bedeli ve alıĢ bedeli ile mal ithal edilmiĢ ise ithalatta hesaplanan KDV matrahı, yurt içinde imal edilmiĢ ise imalatçının satıĢ bedeli üzerinden hesaplanacak vergi tutarlarından en fazla olan tutar ÖTV olarak beyan edilip ödenecektir. Ġthalatçı veya imalatçı firma ile ÖTV mükellefi arasında birden fazla safhanın bulunup bulunmaması yukarıda belirtilen doğrultuda ÖTV matrahının tespitini etkilemeyecektir. Mükellefin malı alıcıya teslim ettiği tarihe kadar, bu malı mükellefe teslim eden tarafından iskonto yapılmıĢ olması halinde, alıĢ bedelinin yüzde 10’unu geçmemek üzere yapılan iskonto tutarı indirilmek suretiyle mükellefin alıĢ bedeli hesaplanabilecektir. Ancak bu indirimler sonrası kalan tutar da malın imalatçısının satıĢ bedelinden veya ithalatta hesaplanan KDV matrahından düĢük olamayacaktır. Örnek: Distribütör (A) firmasının ithal ettiği silindir hacmi 1.600 cm³’ün altında olan bir otomobil için ithalattaki KDV matrahı 42.000 TL olup, bu mal (A) tarafından, otomobil bayi olan (B) firmasına KDV hariç 45.000 TL’ye teslim edilmiĢtir. a) (A), bu otomobille ilgili olarak (B)’ye %15 iskonto (indirim) yapmıĢtır. Daha sonra (B), bu otomobili müĢterisi (C)’ye ilk iktisap kapsamında, ÖTV ve KDV hariç 40.000 TL’ye satmıĢtır. Bu durumda (B), (C) adına düzenleyeceği satıĢ faturasında ÖTV’yi aĢağıdaki gibi hesaplayacaktır. Otomobilin vergisiz satıĢ bedeli : 40.000 TL AlıĢ bedeli :45.000 TL Ġskonto tutarı (45.000 x 0,15 =) : 6.750 TL AlıĢ bedelinden indirilebilecek iskonto tutarı (45.000 x 0,10 =) : 4.500 TL AlıĢ bedelinden %10 iskonto tutarı düĢülmüĢ tutar (45.000 – 4.500 =) : 40.500 TL Ġthalattaki KDV matrahı :42.000 TL ÖTV matrahı Hesaplanan ÖTV (42.000 x 0,40 =) : 42.000 TL : 16.800 TL b) (A)’nın söz konusu malın ilk iktisap kapsamında satılıncaya kadar mükellef (B)’ye yaptığı iskonto (indirim) tutarının %5 olması halinde ise (B), (C) adına düzenleyeceği satıĢ faturasında ÖTV’yi aĢağıdaki gibi hesaplayacaktır. Otomobilin vergisiz satıĢ bedeli : 40.000 TL AlıĢ bedeli :45.000 TL Ġskonto tutarı (45.000 x 0,05 =) : 2.250 TL AlıĢ bedelinden iskonto tutarı düĢülmüĢ tutar (45.000 – 2.250 =) : 42.750 TL Ġthalattaki KDV matrahı :42.000 TL ÖTV matrahı :42.750 TL Hesaplanan ÖTV (42.750 x 0,40 =) : 17.100 TL Öte yandan, mükellefin alıĢ bedeli olarak, bu malı mükellefe satanın düzenlediği fatura ve benzeri vesika üzerinde gösterilen tutar esas alınacaktır. AlıĢ bedeli üzerinden yapılacak indirimlerin matrahın tespitinde dikkate alınabilmesi için Vergi Usul Kanunu hükümleri kapsamında belgelendirilmesi gerekmektedir.” Tebliğ olunur. ———————————————— 1 12/6/2002 tarihli ve 24783 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıĢtır. 2 8/7/2008 tarihli ve 26930 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıĢtır. 3 2/11/1984 tarihli ve 18563 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıĢtır. 4 11/6/2013 tarihli ve 28674 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıĢtır. [R.G. 28 Kasım 2013 – 28835] —— • —— Sosyal Güvenlik Kurumu BaĢkanlığından: ĠġVEREN UYGULAMA TEBLĠĞĠNDE DEĞĠġĠKLĠK YAPILMASINA DAĠR TEBLĠĞ MADDE 1 ‒ 1/9/2012 tarihli ve 28398 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan ĠĢveren Uygulama Tebliğinin 2.1.2.6 numaralı maddesinin “a) Eksik Gün Nedenlerinin Bildirilmesi” baĢlıklı fıkrasının üçüncü ve dördüncü bentlerinde yer alan “30” ibareleri “10” olarak değiĢtirilmiĢtir. MADDE 2 ‒ Aynı Tebliğin 2.2 numaralı maddesinin üçüncü fıkrasının (d) ve (h) bentleri aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “d) 4857 sayılı ĠĢ Kanununun 21 inci maddesine istinaden iĢ mahkemelerince veya özel hakem tarafından verilen kararlar uyarınca, göreve iadesine karar verilen sigortalı personelin kesinleĢen mahkeme veya özel hakem kararının tebliğinden itibaren on iĢgünü içinde iĢe baĢlamak için iĢverene baĢvuruda bulunması ve iĢverenin usulüne uygun daveti üzerine iĢe baĢlaması halinde, davete iliĢkin tebligatın alındığı tarihin veya iĢverenin iĢçiyi iĢe baĢlatmaması halinde, sigortalı personelin iĢe baĢlamak için iĢverene yaptığı baĢvurusuna iliĢkin tebligatın alındığı tarihi,’’ “h) Kamu kurumlarında Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında çalıĢan sigortalılar için mahkeme kararları veya idarece verilen kararlar gereğince geriye yönelik ücret ve ücret niteliğinde ödeme yapılması halinde, mahkeme kararının idareye tebliğ edildiği tarihi takip eden günden veya idarenin karar tarihini,” MADDE 3 ‒ Aynı Tebliğin 2.4 numaralı maddesinin üçüncü fıkrasının (d) ve (h) bentleri aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “d) 4857 sayılı ĠĢ Kanununun 21 inci maddesine istinaden iĢ mahkemelerince veya özel hakem tarafından verilen kararlar uyarınca, göreve iadesine karar verilen sigortalı personelin kesinleĢen mahkeme veya özel hakem kararının tebliğinden itibaren on iĢgünü içinde iĢe baĢlamak için iĢverene baĢvuruda bulunması ve iĢverenin usulüne uygun daveti üzerine iĢe baĢlaması halinde, davete iliĢkin tebligatın alındığı tarihin veya iĢverenin iĢçiyi iĢe baĢlatmaması halinde, sigortalı personelin iĢe baĢlamak için iĢverene yaptığı baĢvurusuna iliĢkin tebligatın alındığı tarihi,’’ “h) Kamu kurumlarında Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında çalıĢan sigortalılar için mahkeme kararları veya idarece verilen kararlar gereğince geriye yönelik ücret ve ücret niteliğinde ödeme yapılması halinde, mahkeme kararının idareye tebliğ edildiği tarihi takip eden günden veya idarenin karar tarihini,” MADDE 4 ‒ Aynı Tebliğin 3.1 numaralı maddesinin üçüncü fıkrasına “e-Devlet üzerinden yapılan prime esas günlük kazanç beyanları da Kuruma verilmiĢ beyan olarak kabul edilir.” cümlesi eklenmiĢ ve dördüncü fıkrası aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “Sigortalıların prime esas kazançları ile ilgili olarak yapacakları beyanlarının dikkate alınma tarihi; yazılı olarak yapılan beyanda, beyanın Kuruma intikal ettiği tarih, e-Devlet üzerinden internet aracılığı ile yapılan beyanda ise sisteme girildiği tarihtir. Prime esas kazanç beyanı ay içinde bir kez verilebilir. Belirtilen Ģekillerde yapılan ve baĢlangıcı gösterilen bu beyan, değiĢtirilmediği sürece sonraki aylar için de yapılmıĢ sayılır. Yapılan beyana istinaden üst üste oniki aydan fazla prim ödemesinde bulunulmaması halinde, bu oniki aylık sürenin sonundan itibaren beyanın geçerliliği ortadan kalkar.” MADDE 5 ‒ Aynı Tebliğin 3.3 numaralı maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi “Ancak tüzel kiĢiliği haiz kuruluĢların ortakları hakkında bu fıkra hükmü 1/10/2008 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere uygulanmaz.” Ģeklinde değiĢtirilmiĢtir. MADDE 6 ‒ Aynı Tebliğin 4.6.1.3. numaralı maddesinin son fıkrası aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “Yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı geçmiĢe yönelik olarak düzenlenecek ek mahiyetteki fiili hizmet süresi zammı prim belgelerinin, aylık, ücret veya tahsisatın ödemesinin yapıldığı tarihi takip eden günden baĢlayarak 15 inci günün sonuna kadar, mahkeme kararıyla fiili hizmet süresi zammından yararlandırılmasına karar verilenler için ilgili iĢverene tebliğ edilen mahkeme kararının uygulanması gereken sürenin son gününü takip eden günden baĢlayarak 15 inci günün sonuna kadar, asaleti tasdik olunan emniyet mensuplarının adaylık sürelerine iliĢkin geçmiĢe dönük olarak hesap edilecek fiili hizmet süresi zammı primleri ise asaletin tasdik edildiğinin ilgiliye tebliğ edildiği tarihi takip eden günden baĢlayarak 15 inci günün sonuna kadar Kuruma verilecek ve muhteviyatı prim tutarları aynı sürelerde ödenecektir.” MADDE 7 ‒ Aynı Tebliğin 4.6.2.1 numaralı maddesinde yer alan örnekler sırasıyla aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “Örnek ‒ 15/3/2012-14/4/2012 tarihleri arasındaki Mart ayı maaĢı 15/3/2012 tarihinde peĢin ödendikten sonra 20/3/2012 tarihinde görevinden ayrılan bir sigortalının Kanunun 40 ıncı maddesindeki tablonun (13) ve (14) numaralı sıralarında belirtilen iĢyerleri ile birlikte belirtilen iĢlerde çalıĢması halinde 15/1/2012-14/4/2012 tarihleri arasındaki süreye, bunların dıĢındaki sıralarda belirtilen iĢyerleri ile birlikte belirtilen iĢlerde çalıĢması halinde ise 15/1/2012-20/3/2012 tarihleri arasındaki süreye iliĢkin fiili hizmet zammı prim belgesinin maaĢ döneminin son gününe (14/4/2012) ait ay olan Nisan ayının sonuna kadar (30/4/2012) gönderilmesi gerekmektedir.” “Örnek ‒ 1/4/2012-30/4/2012 tarihleri arasındaki Nisan ayı maaĢı 1/4/2012 tarihinde peĢin ödendikten sonra 18/4/2012 tarihinde görevinden ayrılan bir sigortalının Kanunun 40 ıncı maddesindeki tablonun (13) ve (14) numaralı sıralarında belirtilen iĢyerleri ile birlikte belirtilen iĢlerde çalıĢması halinde 1/1/2012-30/4/2012 tarihleri arasındaki süreye, bunların dıĢındaki sıralarda belirtilen iĢyerleri ile birlikte belirtilen iĢlerde çalıĢması halinde ise 1/1/2012-18/4/2012 tarihleri arasındaki süreye iliĢkin fiili hizmet zammı prim belgesinin Nisan ayının sonundan itibaren on beĢinci günün sonu olan 15/5/2012 tarihine kadar gönderilmesi gerekmektedir.” MADDE 8 ‒ Aynı Tebliğin 6 numaralı maddesi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “Prim borçlarının katma değer vergisi iade alacağından mahsup suretiyle ödenmesinin talep edilmesi durumunda, primin en geç ödenmesi gereken yasal süre; Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine tabi sigortalı çalıĢtıran iĢverenlerden; sigortalılara ait ücretleri her ayın 1’i ila sonu arasına iliĢkin olarak ödeyen iĢverenler yönünden, primin iliĢkin olduğu ayı takip eden ayın sonu (vade) yerine, vadeyi izleyen yirminci, sigortalılara ait ücretlerin her ayın 15’inden, ertesi ayın 14’üne kadarki döneme iliĢkin olarak ödendiği iĢverenler yönünden ise, primin iliĢkin olduğu dönemi takip eden dönemin sonu (vade) yerine, vadeyi takip eden yirminci gün olacaktır. Örnek ‒ Ücretlerin her ayın 1’i ila sonu arasında geçen süreye iliĢkin ödendiği özel sektöre ait bir iĢyerinde çalıĢtırılan sigortalılara iliĢkin bulunan 2014/Nisan ayına ait prim borcunun, katma değer vergisi (KDV) iadesi alacağından mahsup suretiyle ödenmesinin talep edilmesi halinde, KDV iadesi alacağından mahsup talep edilmemiĢ olması durumunda prim borcu en geç ait olduğu 2014/Nisan ayını takip eden 2014/Mayıs ayı sonuna, diğer bir ifadeyle 31/5/2014 tarihine kadar ödenmesi gerekmekte iken, prim borcunun KDV iadesi alacağından mahsubu suretiyle ödenmesinin talep edilmiĢ olması nedeniyle söz konusu sigorta primine denk gelecek iade tutarının, ilgili vergi dairesince 20/6/2014 tarihine kadar (bu tarih dahil) Kuruma aktarılması halinde, bahse konu aya ait primler yasal süresi içinde ödenmiĢ kabul edilecektir. Yirminci günün resmi tatile rastlaması ve bu nedenle prim borçlarının yirminci günü takip eden ilk iĢ günü içinde mahsup edilmesi halinde de yine primler yasal süresi içinde ödenmiĢ kabul edilecektir. Örnek ‒ Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı çalıĢtıran resmi nitelikteki (B) Kamu Kurumu, 15/1/2014-14/2/2014 döneminde çalıĢtırmıĢ olduğu sigortalıların primlerini en geç 14/3/2014 tarihine kadar ödemesi gerekmekte iken, prim borcunun KDV iadesi alacağından mahsubu suretiyle ödenmesinin talep edilmiĢ olması halinde, söz konusu sigorta primine denk gelecek iade tutarının ilgili vergi dairesince 3/4/2014 tarihine kadar (bu tarih dahil) Kuruma aktarılması halinde, bahse konu döneme ait primler yasal süresi içinde ödenmiĢ kabul edilecektir. Cari aya iliĢkin prim borçlarının yasal ödeme süresinin sona erdiği tarihi izleyen yirmi günlük süre içinde katma değer vergisi iade alacağından mahsup suretiyle ödenmesi sırasında, mahsup edilen tutarın prim borcunun tamamını karĢılamaması durumunda, mahsup edilen kısım yasal süresi içinde ödenmiĢ sayılacak, buna karĢın ödenmemiĢ kısmı, yirmi günlük süre dikkate alınmaksızın, yasal ödeme süresinin sona erdiği tarihten ödemenin yapılacağı tarihe kadar gecikme cezası ve gecikme zammı uygulanmak suretiyle ödenecektir. Cari aya iliĢkin prim borçlarının yasal ödeme süresinin sona erdiği tarihi izleyen yirmi günlük süre geçirildikten sonra katma değer vergisi iade alacağından mahsup suretiyle ödenmesi halinde ise, söz konusu borçlara, yine yirmi günlük süre dikkate alınmaksızın, yasal ödeme süresinin sona erdiği tarihten ödemenin yapılacağı tarihe kadar gecikme cezası ve gecikme zammı uygulanacaktır. Örnek ‒ Ücretleri her ayın 1’i ila 30’u arasında ödenen özel sektöre ait bir iĢyerinde çalıĢtırılan sigortalılara iliĢkin 2014/Mart ayına ait prim borcunun, katma değer vergisi (KDV) iadesi alacağından mahsup suretiyle ödenmesinin talep edilmesi halinde, söz konusu sigorta primine denk gelecek iade tutarının, ilgili vergi dairesince 20/5/2014 tarihine kadar Kuruma aktarılmaması halinde, bahse konu aya ait primler yasal süresi içinde ödenmiĢ kabul edilmeyeceğinden, yasal ödeme süresinin sona erdiği 30/4/2014 tarihini takip eden günden, ödemenin yapıldığı tarihe kadar gecikme cezası ve gecikme zammı hesaplanacaktır.” MADDE 9 ‒ Aynı Tebliğin 7.2 numaralı maddesinin ikinci fıkrasının üçüncü bendi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “Kamu kurumlarında Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında çalıĢan sigortalılar için mahkeme kararları veya idarece verilen kararlar gereğince geriye yönelik ücret ödenmesi halinde bu ücretler iliĢkin oldukları ayların,” MADDE 10 ‒ Bu Tebliğin; a) 5 inci maddesi 1/10/2008 tarihinden, b) Diğer maddeleri 21/8/2013 tarihinden, geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 11 ‒ Bu Tebliğ hükümlerini Sosyal Güvenlik Kurumu BaĢkanı yürütür. [R.G. 28 Kasım 2013 – 28835] —— • —— Kamu Ġhale Kurumundan: KAMU ĠHALE GENEL TEBLĠĞĠNDE DEĞĠġĠKLĠK YAPILMASINA DAĠR TEBLĠĞ MADDE 1 – 22/8/2009 tarihli ve 27327 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Kamu Ġhale Genel Tebliğinin 22.1.1.4 üncü maddesinin sonuna aĢağıdaki cümle eklenmiĢtir. “Ancak doğrudan temin kapsamında yapılan alımlarda fiyat farkı hesaplanmasının öngörülmesi halinde, piyasa araĢtırması yapılması aĢamasında bu hususun belirtilerek fiyat tekliflerinin alınması gerekmektedir.” MADDE 2 – Aynı Tebliğin 61.10 uncu maddesi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “61.10. 31/8/2013 tarihli ve 28751 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 4734 sayılı Kamu Ġhale Kanununa Göre Ġhale Edilen Mal Alımlarında Uygulanacak Fiyat Farkına ĠliĢkin Esaslarda elektrik, doğal gaz, ilaç, petrol ürünleri ve sıvılaĢtırılmıĢ petrol gazı (LPG) ürünlerinin alımlarında uygulanacak fiyat farkına iliĢkin esaslar düzenlenmiĢtir. Ancak Esasların 4 üncü maddesinde yer alan tanımlar uyarınca, EPDK tarafından fiyatları yayımlanmayan petrol ve LPG ürünleri için fiyat farkı hesaplanması mümkün bulunmamaktadır.” MADDE 3 – Aynı Tebliğin 81.1 inci maddesi aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “81.1. Personel çalıĢtırılmasına dayalı hizmet alımı ihaleleri ile personel çalıĢtırılmasına dayalı olmamakla birlikte ihale dokümanında personel sayısının belirlendiği ve haftalık çalıĢma saatinin tamamının idarede kullanıldığı hizmet alımlarında iĢçilik maliyetlerine iliĢkin fiyat farkı hesaplanacağının ihale dokümanında belirtilmesi gerekmektedir.” MADDE 4 – Aynı Tebliğin 82 nci maddesi yürürlükten kaldırılmıĢtır. MADDE 5 – Aynı Tebliğin 83 üncü maddesi baĢlığı ile birlikte aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “Madde 83-ĠĢçilik maliyetleri ile ilgili fiyat farkı hesabı 83.1. 31/8/2013 tarihli ve 28751 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 4734 sayılı Kamu Ġhale Kanununa Göre Ġhalesi Yapılacak Olan Hizmet Alımlarında Uygulanacak Fiyat Farkına ĠliĢkin Esaslar kapsamında iĢçilik maliyetlerine iliĢkin geçen brüt maliyet, ihale dokümanında yer alan düzenlemeler çerçevesinde hesaplanan asgari ücret veya idari Ģartnamede asgari ücretin yüzde (%) fazlası olarak belirlenen ücret (ulusal bayram ve genel tatil günleri ile fazla çalıĢma saatlerine iliĢkin ücretler dahil) ve ilgili sosyal güvenlik mevzuatı gereği iĢveren tarafından karĢılanması gereken primler toplamından oluĢmaktadır. 83.2. Anılan Esasların 6 ncı maddesinin ikinci fıkrası gereğince brüt asgari ücretin belli bir yüzde fazlası oranında ücret alan personel için fiyat farkı, temel asgari ücretin yüzde fazlası ile güncel asgari ücretin yüzde fazlası arasındaki farkın iĢverene maliyeti kadar hesaplanır. Örneğin ihale tarihindeki temel asgari ücretin 100 TL olması durumunda yüzde 30 fazla ücret alan iĢçi için yüzde 5’lik asgari ücret artıĢına göre ödenecek fiyat farkı; Temel asgari ücret döneminde brüt maliyet= 130 TL (temel asgari ücretin yüzde 30 fazlası) +30 TL (ilgili sosyal güvenlik mevzuatı gereği iĢveren tarafından karĢılanması gereken primler toplamının varsayımsal tutarı)= 160 TL Güncel asgari ücret döneminde brüt maliyet= 136,5 TL (güncel asgari ücretin yüzde 30 fazlası) +31,5 TL (ilgili sosyal güvenlik mevzuatı gereği iĢveren tarafından karĢılanması gereken primler toplamının varsayımsal tutarı)= 168 TL Fiyat Farkı= 168 TL-160 TL=8 TL olarak hesaplanır. 83.3. Anılan Esasların 5 inci maddesinin uygulandığı iĢlerde, a1 olarak belirlenen iĢçiliğin fiyat farkı 6 ncı maddeye göre hesaplanacak, 5 inci maddeye göre hesaplanan fiyat farkı formülünde a1’e yer verilmekle birlikte formül gereği a1 için herhangi bir artıĢ katsayısı uygulanmayacağından fiyat farkı hesabına herhangi bir etkisi olmayacak ve 5 ve 6 ncı maddeler gereği ayrı ayrı hesaplanacak tutarların toplamı, ödenecek veya kesilecek toplam fiyat farkını oluĢturacaktır. Ġdari Ģartnamede hem a1 hem de a2 için katsayı belirlenmiĢse bu durumda toplam fiyat farkı 5 ve 6 ncı maddeye göre hesaplanan fiyat farklarının toplamından oluĢacaktır.” MADDE 6 – Aynı Tebliğin 91.2.1 inci maddesinde yer alan “ihale katılmaktan” ibaresi “ihalelere katılmaktan” Ģeklinde değiĢtirilmiĢ ve aĢağıdaki madde 91 inci maddeye eklenmiĢtir. “91.5. Çerçeve anlaĢma kapsamında gerçekleĢtirilen münferit alımlarda isteklilerin son teklif verme tarihi itibarıyla ihalelere katılmaktan yasaklı olup olmadığının sorgulanması ve Kurumdan teyit ettirilmesi zorunludur. Ancak ihale kararı ihale yetkilisince onaylanmadan önce ihale üzerinde kalan isteklinin ihalelere katılmaktan yasaklı olup olmadığının sorgulaması yapılmaz.” MADDE 7 – Aynı Tebliğin 92.2 nci maddesinde yer alan “diğer yasal yükümlülükleri yerine getirmekle birlikte,” ibaresi yürürlükten kaldırılmıĢtır. MADDE 8 – Aynı Tebliğin 93.1 inci maddesinin birinci cümlesinde yer alan “bakanlık veya il düzeyinde” ibaresi “birden fazla idarenin bir araya gelerek” Ģeklinde değiĢtirilmiĢ ve aĢağıdaki madde 93 üncü maddeye eklenmiĢtir. “93.2. Çerçeve AnlaĢma Ġhaleleri Uygulama Yönetmeliğinin 6 ncı maddesinin yedinci fıkrasında, münferit sözleĢme aĢamasında teklif edilen birim fiyat teklif bedelinin çerçeve anlaĢmada yazılı birim fiyat teklif bedelini aĢamayacağı hüküm altına alınmıĢtır. Bu itibarla, çerçeve anlaĢmaya konu olan alımlarda/iĢlerde, yürürlükte bulunan ilgili fiyat farkına iliĢkin esaslar uyarınca birim fiyat teklif bedelinin güncellemesinin söz konusu olması halinde, isteklilerin münferit sözleĢme aĢamasında teklif ettikleri birim fiyat teklif bedellerinin çerçeve anlaĢmada yazılı olan birim fiyat teklif bedelinin güncellenmiĢ olan halini aĢmaması gerekmektedir.” MADDE 9 – Aynı Tebliğin 95 inci maddesi baĢlığıyla birlikte aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “Madde 95 – Birden fazla idarenin bir araya gelerek çerçeve anlaĢma ihalesi gerçekleĢtirmesi 95.1 Birden fazla idarenin bir araya gelerek çerçeve anlaĢma ihalesi yapabilmesi için aralarında yapmıĢ oldukları protokolde çerçeve anlaĢma ihalesini yapacak olan idare ile çerçeve anlaĢmadan yararlanarak münferit sözleĢme yapacak olan idareleri belirlemeleri gerekmektedir.” MADDE 10 – Aynı Tebliğin 96 ncı maddesi baĢlığıyla birlikte aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir. “Madde 96 – Birden fazla idarenin bir araya gelerek çerçeve anlaĢma ihalesi gerçekleĢtirmesi durumunda çerçeve anlaĢmanın feshine iliĢkin iĢlemler 96.1. Çerçeve anlaĢmanın sona erme halleri “Mal ve Hizmet Alımları ile Yapım ĠĢlerine Ait Tip Çerçeve AnlaĢma” metninin 11 inci maddesinde ayrıntılı olarak belirtilmiĢtir. Tip Çerçeve AnlaĢmanın 12 nci maddesinde ise çerçeve anlaĢmanın feshedildiğinin makul bir süre içerisinde istekliye bildirileceği hüküm altına alınmıĢtır. Birden fazla idarenin bir araya gelerek çerçeve anlaĢma ihalesi gerçekleĢtirdiği durumlarda, çerçeve anlaĢma kapsamında münferit alım gerçekleĢtiren idarelerin çerçeve anlaĢmanın feshini gerektiren bir durumla karĢılaĢtıkları zaman bu durumu gecikmeksizin çerçeve anlaĢmayı imzalayan idareye bildirmeleri gerekmektedir. Bu bildirim 4734 sayılı Kanunun 65 inci maddesinde yer alan yöntemlerden herhangi biriyle gerçekleĢtirilebilir. Çerçeve anlaĢmayı imzalayan idarenin çerçeve anlaĢmanın feshine iliĢkin olarak münferit alımı gerçekleĢtiren idare tarafından kendisine yapılan bildirimde belirtilen hususların çerçeve anlaĢmanın feshini gerektirdiğini tespit etmesi durumunda, bildirim tarihinden itibaren makul bir süre içerisinde çerçeve anlaĢmayı feshetmesi ve çerçeve anlaĢmanın feshedildiğini de yine makul bir süre içerisinde hem çerçeve anlaĢması feshedilen istekliye hem de çerçeve anlaĢma kapsamında münferit alım gerçekleĢtirecek olan idarelerin tamamına bildirmesi gerekmektedir.” MADDE 11 – Aynı Tebliğe aĢağıdaki geçici madde eklenmiĢtir. “BaĢlamıĢ olan ihaleler GEÇĠCĠ MADDE 3 – Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ilanı veya duyurusu yapılmıĢ olan ihaleler, ilanın veya duyurunun yapıldığı tarihte yürürlükte olan Tebliğ hükümlerine göre sonuçlandırılır.” Yürürlük MADDE 12 – Bu Tebliğ 29/11/2013 tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 13 – Bu Tebliğ hükümlerini Kamu Ġhale Kurumu BaĢkanı yürütür. Tebliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin Tarihi Sayısı 22/8/2009 27327 Tebliğde DeğiĢiklik Yapan Tebliğlerin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin Tarihi Sayısı 14/3/2010 27511 230/7/2010 27657 329/12/2010 27800 (6. Mükerrer) 49/2/2011 27841 520/4/2011 27911 620/8/2011 28031 715/7/2012 28354 813/8/2012 28383 913/4/2013 28617 1023/8/2013 28744 1124/9/2013 28775 [R.G. 28 Kasım 2013 – 28835] —— • —— HÂKĠMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU KARARLARI Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna Ait Kararlar 29 Kasım 2013 Tarihli ve 28836 Sayılı Resmi Gazetede YayınlanmıĢtır. [R.G. 29 Kasım 2013 – 28836] —— • —— ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından: ĠġKOLU TESPĠT KARARI Karar No. : 2013/54 ĠĢyeri : Sözkur Turizm Otomotiv Petrol Ürünleri ĠnĢaat Temizlik Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. ġti. Levent Mah. Figen Sok. No: 2 1. Levent-BeĢiktaĢ/ĠSTANBUL (Merkez) SGK Sicil No. : 1198499.034-1189756.034 Tespiti Ġsteyen : Genel-ĠĢ Sendikası Ġnceleme : Sözkur Turizm Otomotiv Petrol Ürünleri ĠnĢaat Temizlik Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. ġti.‘nde Bakanlığımızca yapılan incelemede; adı geçen Ģirketin ÇayırbaĢı Mah. Bahçeköy Cad. No: 96 Sarıyer/ĠSTANBUL adresinde bulunan iĢyerinde Sarıyer Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü ile yapmıĢ olduğu ―Belediye Hizmetlerinde Kullanılmak Üzere Muhtelif Cins ve Miktarlarda Sürücü Personelli Hizmet Aracı Kiralama Hizmeti Alımına Ait SözleĢme‖ kapsamında belediye hizmetlerinde kullanılmak üzere Ģoförlü hizmet aracı kiralama iĢini yürüttüğü, Ģirket merkezinde ise idari, mali, insan kaynakları ve operasyonel faaliyetlerin yürütüldüğü, bu nedenle yapılan iĢlerin ĠĢkolları Yönetmeliğinin 10 sıra numaralı "Ticaret, büro, eğitim ve güzel sanatlar‖ iĢkolunda yer aldığı tespit edilmiĢtir. Karar : Sözkur Turizm Otomotiv Petrol Ürünleri ĠnĢaat Temizlik Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. ġti. iĢyerlerinde yürütülen iĢlerin niteliği itibariyle ĠĢkolları Yönetmeliğinin 10 sıra numaralı ―Ticaret, büro, eğitim ve güzel sanatlar‖ iĢkoluna girdiğine ve yapılan bu tespitin Resmî Gazete‘de yayımlanmasına 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu ĠĢ SözleĢmesi Kanununun 5‘inci maddesi gereğince karar verilmiĢtir. [R.G. 29 Kasım 2013 – 28836] —— • —— BAKANLAR KURULU KARARLARI Karar Sayısı : 2013/5555 Adana Ġlinde tesis edilecek Karakuz Barajı ve Hidroelektrik Santrali üretim tesisinin yapımı amacıyla ekli listede bulunduğu yer ile ada ve parsel numaraları belirtilen taĢınmazların Hazine adına tescil edilmek üzere Maliye Bakanlığı tarafından acele kamulaĢtırılması; anılan Bakanlığın 22/10/2013 tarihli ve 39551 sayılı yazısı üzerine, 2942 sayılı KamulaĢtırma Kanununun 27 nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu‘nca 4/11/2013 tarihinde kararlaĢtırılmıĢtır. Abdullah GÜL CUMHURBAġKANI Recep Tayyip ERDOĞAN BaĢbakan B. ARINÇ A. BABACAN B. ATALAY B. BOZDAĞ BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan YardımcısıBaĢbakan Yardımcısı S. ERGĠN F. ġAHĠN E. BAĞIġ N. ERGÜN Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı F. ÇELĠK E. BAYRAKTAR A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çevre ve ġehircilik BakanıDıĢiĢleri Bakanı Ekonomi Bakanı T. YILDIZ S. KILIÇ M. M. EKER H. YAZICI Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı M. GÜLER C. YILMAZ F. ġAHĠN M. ġĠMġEK ĠçiĢleri Bakanı Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı V.Maliye Bakanı N. AVCI Ġ. YILMAZ V. EROĞLU Millî Eğitim Bakanı Millî Savunma BakanıOrman ve Su ĠĢleri Bakanı M. MÜEZZĠNOĞLU B. YILDIRIM Sağlık BakanıUlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanı Kararın Eki Liste [R.G. 30 Kasım 2013 – 28837] —— • —— Karar Sayısı : 2013/5557 Ekli listede ili, ilçesi, köyü ve sınırları belirtilen yerlerde arazi toplulaĢtırması yapılması; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 11/10/2013 tarihli ve 16717 sayılı yazısı üzerine, 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Kanunun 17 nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu‘nca 4/11/2013 tarihinde kararlaĢtırılmıĢtır. Abdullah GÜL CUMHURBAġKANI Recep Tayyip ERDOĞAN BaĢbakan B. ARINÇ A. BABACAN B. ATALAY B. BOZDAĞ BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan YardımcısıBaĢbakan Yardımcısı S. ERGĠN F. ġAHĠN E. BAĞIġ N. ERGÜN Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı F. ÇELĠK E. BAYRAKTAR A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çevre ve ġehircilik BakanıDıĢiĢleri Bakanı Ekonomi Bakanı T. YILDIZ S. KILIÇ M. M. EKER H. YAZICI Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı M. GÜLER C. YILMAZ F. ġAHĠN M. ġĠMġEK ĠçiĢleri Bakanı Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı V.Maliye Bakanı N. AVCI Ġ. YILMAZ V. EROĞLU Millî Eğitim Bakanı Millî Savunma BakanıOrman ve Su ĠĢleri Bakanı M. MÜEZZĠNOĞLU B. YILDIRIM Sağlık BakanıUlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanı Kararın Eki Liste [R.G. 30 Kasım 2013 – 28837] —— • —— Karar Sayısı : 2013/5559 Türkiye Elektrik Ġletim Anonim ġirketi Genel Müdürlüğüne ait ―380 kV Osmanca Ada 2 DGKÇS Enerji Ġletim Hattı Projesi‖ kapsamında ekli haritada gösterilen güzergâha isabet eden taĢınmazlarda direk yerlerinin mülkiyet Ģeklinde, iletken salınım gabarisinin ise irtifak hakkı kurulmak suretiyle anılan Genel Müdürlük tarafından acele kamulaĢtırılması; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 9/10/2013 tarihli ve 1465 sayılı yazısı üzerine, 2942 sayılı KamulaĢtırma Kanununun 27 nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu‘nca 4/11/2013 tarihinde kararlaĢtırılmıĢtır. Abdullah GÜL CUMHURBAġKANI Recep Tayyip ERDOĞAN BaĢbakan B. ARINÇ A. BABACAN B. ATALAY B. BOZDAĞ BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan YardımcısıBaĢbakan Yardımcısı S. ERGĠN F. ġAHĠN E. BAĞIġ N. ERGÜN Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı F. ÇELĠK E. BAYRAKTAR A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çevre ve ġehircilik BakanıDıĢiĢleri Bakanı Ekonomi Bakanı T. YILDIZ S. KILIÇ M. M. EKER H. YAZICI Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı M. GÜLER C. YILMAZ F. ġAHĠN M. ġĠMġEK ĠçiĢleri Bakanı Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı V.Maliye Bakanı N. AVCI Ġ. YILMAZ V. EROĞLU Millî Eğitim Bakanı Millî Savunma BakanıOrman ve Su ĠĢleri Bakanı M. MÜEZZĠNOĞLU B. YILDIRIM Sağlık BakanıUlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanı Kararın Eki Harita [R.G. 30 Kasım 2013 – 28837] —— • —— Karar Sayısı : 2013/5560 Artvin Ġlinde tesis edilecek BarıĢ Regülatörü ve Hidroelektrik Santralinin yapımı amacıyla, ekli listede bulunduğu yer ile ada ve parsel numaraları belirtilen taĢınmazların Hazine adına tescil edilmek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından acele kamulaĢtırılması; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 9/10/2013 tarihli ve 1458 sayılı yazısı üzerine, 2942 sayılı KamulaĢtırma Kanununun 27 nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu‘nca 4/11/2013 tarihinde kararlaĢtırılmıĢtır. Abdullah GÜL CUMHURBAġKANI Recep Tayyip ERDOĞAN BaĢbakan B. ARINÇ A. BABACAN B. ATALAY B. BOZDAĞ BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan YardımcısıBaĢbakan Yardımcısı S. ERGĠN F. ġAHĠN E. BAĞIġ N. ERGÜN Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı F. ÇELĠK E. BAYRAKTAR A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çevre ve ġehircilik BakanıDıĢiĢleri Bakanı Ekonomi Bakanı T. YILDIZ S. KILIÇ M. M. EKER H. YAZICI Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı M. GÜLER C. YILMAZ F. ġAHĠN M. ġĠMġEK ĠçiĢleri Bakanı Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı V.Maliye Bakanı N. AVCI Ġ. YILMAZ V. EROĞLU Millî Eğitim Bakanı Millî Savunma Bakanı Orman ve Su ĠĢleri Bakanı M. MÜEZZĠNOĞLU B. YILDIRIM Sağlık BakanıUlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanı Kararın Eki Liste [R.G. 30 Kasım 2013 – 28837] —— • —— Karar Sayısı : 2013/5561 Türkiye Elektrik Ġletim Anonim ġirketi Genel Müdürlüğüne ait ―154 kV Kastamonu-AraçSafranbolu Enerji Ġletim Hattı Projesi‖ kapsamında ekli haritada gösterilen güzergâha isabet eden taĢınmazlarda direk yerlerinin mülkiyet Ģeklinde, iletken salınım gabarisinin ise irtifak hakkı kurulmak suretiyle anılan Genel Müdürlük tarafından acele kamulaĢtırılması; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 9/10/2013 tarihli ve 1461 sayılı yazısı üzerine, 2942 sayılı KamulaĢtırma Kanununun 27 nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu‘nca 4/11/2013 tarihinde kararlaĢtırılmıĢtır. Abdullah GÜL CUMHURBAġKANI Recep Tayyip ERDOĞAN BaĢbakan B. ARINÇ A. BABACAN B. ATALAY B. BOZDAĞ BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan Yardımcısı S. ERGĠN F. ġAHĠN E. BAĞIġ N. ERGÜN Adalet Bakanı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği Bakanı Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı F. ÇELĠK E. BAYRAKTAR A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çevre ve ġehircilik Bakanı DıĢiĢleri Bakanı Ekonomi Bakanı T. YILDIZ S. KILIÇ M. M. EKER H. YAZICI Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Gençlik ve Spor Bakanı Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Gümrük ve Ticaret Bakanı M. GÜLER C. YILMAZ F. ġAHĠN M. ġĠMġEK ĠçiĢleri Bakanı Kalkınma Bakanı Kültür ve Turizm Bakanı V. Maliye Bakanı N. AVCI Ġ. YILMAZ V. EROĞLU Millî Eğitim Bakanı Millî Savunma Bakanı Orman ve Su ĠĢleri Bakanı M. MÜEZZĠNOĞLU B. YILDIRIM Sağlık Bakanı UlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanı Kararın Eki Harita [R.G. 30 Kasım 2013 – 28837] —— • —— Karar Sayısı : 2013/5562 Türkiye Elektrik Ġletim Anonim ġirketi Genel Müdürlüğüne ait ―154 kV OymapınarAlanya 2 Enerji Ġletim Hattı Projesi‖ kapsamında ekli haritada gösterilen güzergâha isabet eden taĢınmazlarda direk yerlerinin mülkiyet Ģeklinde, iletken salınım gabarisinin ise irtifak hakkı kurulmak suretiyle adı geçen Genel Müdürlük tarafından acele kamulaĢtırılması; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 9/10/2013 tarihli ve 1459 sayılı yazısı üzerine, 2942 sayılı KamulaĢtırma Kanununun 27 nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu‘nca 4/11/2013 tarihinde kararlaĢtırılmıĢtır. Abdullah GÜL CUMHURBAġKANI Recep Tayyip ERDOĞAN BaĢbakan B. ARINÇ A. BABACAN B. ATALAY B. BOZDAĞ BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan YardımcısıBaĢbakan Yardımcısı S. ERGĠN F. ġAHĠN E. BAĞIġ N. ERGÜN Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı F. ÇELĠK E. BAYRAKTAR A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çevre ve ġehircilik BakanıDıĢiĢleri Bakanı Ekonomi Bakanı T. YILDIZ S. KILIÇ M. M. EKER H. YAZICI Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı M. GÜLER C. YILMAZ F. ġAHĠN M. ġĠMġEK ĠçiĢleri Bakanı Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı V.Maliye Bakanı N. AVCI Ġ. YILMAZ V. EROĞLU Millî Eğitim Bakanı Millî Savunma BakanıOrman ve Su ĠĢleri Bakanı M. MÜEZZĠNOĞLU B. YILDIRIM Sağlık BakanıUlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanı Kararın Eki Harita [R.G. 30 Kasım 2013 – 28837] —— • —— Karar Sayısı : 2013/5563 Ankara Ġlinde tesis edilecek Yenice Hidroelektrik Santrali-Nallıhan Dağıtım Merkezi Enerji Nakil Hattının yapımı amacıyla ekli listede bulunduğu yer ile ada ve parsel numaraları belirtilen taĢınmazların Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim ġirketi adına tescil edilmek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından acele kamulaĢtırılması; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 9/10/2013 tarihli ve 1463 sayılı yazısı üzerine, 2942 sayılı KamulaĢtırma Kanununun 27 nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu‘nca 4/11/2013 tarihinde kararlaĢtırılmıĢtır. Abdullah GÜL CUMHURBAġKANI Recep Tayyip ERDOĞAN BaĢbakan B. ARINÇ A. BABACAN B. ATALAY B. BOZDAĞ BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan YardımcısıBaĢbakan Yardımcısı S. ERGĠN F. ġAHĠN E. BAĞIġ N. ERGÜN Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı F. ÇELĠK E. BAYRAKTAR A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çevre ve ġehircilik BakanıDıĢiĢleri Bakanı Ekonomi Bakanı T. YILDIZ S. KILIÇ M. M. EKER H. YAZICI Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı M. GÜLER C. YILMAZ F. ġAHĠN M. ġĠMġEK ĠçiĢleri Bakanı Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı V.Maliye Bakanı N. AVCI Ġ. YILMAZ V. EROĞLU Millî Eğitim Bakanı Millî Savunma BakanıOrman ve Su ĠĢleri Bakanı M. MÜEZZĠNOĞLU B. YILDIRIM Sağlık BakanıUlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanı Kararın Eki Liste [R.G. 30 Kasım 2013 – 28837] —— • —— Karar Sayısı : 2013/5564 Bağlantı anlaĢması uyarınca tesis edilecek ―154 kV Çanta RES TM-(Silivri TM-Trakya DGKÇS) Dr. 186 Ġrtibatı Enerji Ġletim Hattı Projesi‖ kapsamında ekli haritada gösterilen güzergâha isabet eden taĢınmazlarda direk yerlerinin mülkiyet Ģeklinde, iletken salınım gabarisinin ise irtifak hakkı kurulmak suretiyle Türkiye Elektrik Ġletim Anonim ġirketi Genel Müdürlüğü tarafından acele kamulaĢtırılması; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 9/10/2013 tarihli ve 1460 sayılı yazısı üzerine, 2942 sayılı KamulaĢtırma Kanununun 27 nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu‘nca 4/11/2013 tarihinde kararlaĢtırılmıĢtır. Abdullah GÜL CUMHURBAġKANI Recep Tayyip ERDOĞAN BaĢbakan B. ARINÇ A. BABACAN B. ATALAY B. BOZDAĞ BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan YardımcısıBaĢbakan Yardımcısı S. ERGĠN F. ġAHĠN E. BAĞIġ N. ERGÜN Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı F. ÇELĠK E. BAYRAKTAR A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çevre ve ġehircilik BakanıDıĢiĢleri Bakanı Ekonomi Bakanı T. YILDIZ S. KILIÇ M. M. EKER H. YAZICI Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı M. GÜLER C. YILMAZ F. ġAHĠN M. ġĠMġEK ĠçiĢleri Bakanı Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı V.Maliye Bakanı N. AVCI Ġ. YILMAZ V. EROĞLU Millî Eğitim Bakanı Millî Savunma BakanıOrman ve Su ĠĢleri Bakanı M. MÜEZZĠNOĞLU B. YILDIRIM Sağlık BakanıUlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanı Kararın Eki Harita [R.G. 30 Kasım 2013 – 28837] —— • —— Karar Sayısı : 2013/5577 2013 Yılı Yatırım Programında 2013E010010 proje numarasıyla yer alan Yol Yenilemeleri ve ĠyileĢtirmeleri Projesi kapsamında Akhisar Demiryolu GeçiĢinin yapımı amacıyla ekli krokide gösterilen güzergâha isabet eden taĢınmazlar ile üzerindeki muhdesatın Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları ĠĢletmesi Genel Müdürlüğü tarafından acele kamulaĢtırılması; UlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanlığının 8/10/2013 tarihli ve 3321 sayılı yazısı üzerine, 2942 sayılı KamulaĢtırma Kanununun 27 nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu‘nca 4/11/2013 tarihinde kararlaĢtırılmıĢtır. Abdullah GÜL CUMHURBAġKANI Recep Tayyip ERDOĞAN BaĢbakan B. ARINÇ A. BABACAN B. ATALAY B. BOZDAĞ BaĢbakan YardımcısıBaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan YardımcısıBaĢbakan Yardımcısı S. ERGĠN F. ġAHĠN E. BAĞIġ N. ERGÜN Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı F. ÇELĠK E. BAYRAKTAR A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çevre ve ġehircilik BakanıDıĢiĢleri Bakanı Ekonomi Bakanı T. YILDIZ S. KILIÇ M. M. EKER H. YAZICI Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı M. GÜLER C. YILMAZ F. ġAHĠN M. ġĠMġEK ĠçiĢleri Bakanı Kalkınma Bakanı Kültür ve Turizm Bakanı V.Maliye Bakanı N. AVCI Ġ. YILMAZ V. EROĞLU Millî Eğitim Bakanı Millî Savunma BakanıOrman ve Su ĠĢleri Bakanı M. MÜEZZĠNOĞLU B. YILDIRIM Sağlık BakanıUlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanı Kararın Eki Kroki [R.G. 30 Kasım 2013 – 28837] —— • —— Karar Sayısı : 2013/5589 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Kanun ile ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye (V) sayılı cetvel olarak eklenen kadroların dağılımının ekli listede gösterildiği Ģekilde yeniden belirlenmesi ve aynı Kanun Hükmünde Kararnameye bağlı cetvellerin ilgili bölümlerine eklenmesi; ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (Devlet Personel BaĢkanlığı)‘nın 11/10/2013 tarihli ve 20842 sayılı yazısı üzerine, 4046 sayılı Kanunun 25 inci maddesine göre, Bakanlar Kurulu‘nca 30/10/2013 tarihinde kararlaĢtırılmıĢtır. Abdullah GÜL CUMHURBAġKANI Recep Tayyip ERDOĞAN BaĢbakan B. ARINÇ A. BABACAN B. ARINÇ B. BOZDAĞ BaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan YardımcısıBaĢbakan Yardımcısı V.BaĢbakan Yardımcısı S. ERGĠN F. ġAHĠN E. BAĞIġ N. ERGÜN Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı F. ÇELĠK E. BAYRAKTAR T. YILDIZ M. Z. ÇAĞLAYAN ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çevre ve ġehircilik BakanıDıĢiĢleri Bakanı V. Ekonomi Bakanı T. YILDIZ S. KILIÇ M. M. EKER H. YAZICI Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı M. GÜLER C. YILMAZ Ö. ÇELĠK M. ġĠMġEK ĠçiĢleri Bakanı Kalkınma Bakanı Kültür ve Turizm Bakanı Maliye Bakanı N. AVCI Ġ. YILMAZ V. EROĞLU Millî Eğitim Bakanı Millî Savunma BakanıOrman ve Su ĠĢleri Bakanı M. MÜEZZĠNOĞLU B. YILDIRIM Sağlık BakanıUlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanı Kararın Eki Liste [R.G. 30 Kasım 2013 – 28837] —— • —— Karar Sayısı : 2013/5591 Bağlantı AnlaĢması uyarınca tesis edilecek ―380 kV (Gökçekaya-Adapazarı) BrĢ. N.Aksa TES Enerji Ġletim Hattı Projesi‖ kapsamında ekli haritada gösterilen güzergâha isabet eden taĢınmazlarda direk yerlerinin mülkiyet Ģeklinde, iletken salınım gabarisinin ise irtifak hakkı kurulmak suretiyle Türkiye Elektrik Ġletim Anonim ġirketi Genel Müdürlüğü tarafından acele kamulaĢtırılması; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 9/10/2013 tarihli ve 1457 sayılı yazısı üzerine, 2942 sayılı KamulaĢtırma Kanununun 27 nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu‘nca 4/11/2013 tarihinde kararlaĢtırılmıĢtır. Abdullah GÜL CUMHURBAġKANI Recep Tayyip ERDOĞAN BaĢbakan B. ARINÇ A. BABACAN B. ATALAY B. BOZDAĞ BaĢbakan YardımcısıBaĢbakan YardımcısıBaĢbakan Yardımcısı BaĢbakan Yardımcısı S. ERGĠN F. ġAHĠN E. BAĞIġ N. ERGÜN Adalet BakanıAile ve Sosyal Politikalar Bakanı Avrupa Birliği BakanıBilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı F. ÇELĠK E. BAYRAKTAR A. DAVUTOĞLU M. Z. ÇAĞLAYAN ÇalıĢma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çevre ve ġehircilik BakanıDıĢiĢleri Bakanı Ekonomi Bakanı T. YILDIZ S. KILIÇ M. M. EKER H. YAZICI Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Gençlik ve Spor BakanıGıda, Tarım ve Hayvancılık BakanıGümrük ve Ticaret Bakanı M. GÜLER C. YILMAZ F. ġAHĠN M. ġĠMġEK ĠçiĢleri Bakanı Kalkınma BakanıKültür ve Turizm Bakanı V. Maliye Bakanı N. AVCI Ġ. YILMAZ V. EROĞLU Millî Eğitim Bakanı Millî Savunma Bakanı Orman ve Su ĠĢleri Bakanı M. MÜEZZĠNOĞLU B. YILDIRIM Sağlık BakanıUlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanı Kararın Eki Harita [R.G. 30 Kasım 2013 – 28837] —— • —— YÖNETMELĠK Çevre ve ġehircilik Bakanlığından: EGZOZ GAZI EMĠSYONU KONTROLÜ ĠLE BENZĠN VE MOTORĠN KALĠTESĠ YÖNETMELĠĞĠ BĠRĠNCĠ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak, Tanımlar ve Kısaltmalar Amaç MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, trafikte seyreden motorlu kara taĢıtlardan kaynaklanan egzoz gazlarının neden olduğu hava kirliliğinin etkilerinden canlıları ve çevreyi korumak, egzoz gazı kirleticilerinin azaltılmasını sağlamak, ölçümler yaparak kontrol etmek ve motorlu araçlarda kullanılacak benzin ve motorin türlerinin teknik özellikleri ile uygulamaya iliĢkin usul ve esasları belirlemektir. Kapsam MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, iĢ makineleri, tarım ve orman traktörleri, iki, üç veya dört tekerlekli motosikletler ve mopetler dıĢında, bu Yönetmeliğin 5 inci maddesinde yer alan kategorilerde ve kamuya ait taĢıtlar dahil olmak üzere trafikte bulunan dört ve daha fazla tekerlekli yolcu ve yük taĢımaya mahsus motorlu taĢıtların egzoz gazı emisyonlarının belirlenmesi esasları ile çevre ve insan sağlığının korunması açısından iç su taĢıtları, karayolu dıĢındaki hareketli makineler, tarım ve orman traktörleri dahil olmak üzere pozitif ateĢlemeli ve sıkıĢtırma ateĢlemeli içten yanmalı motorlu araçlarda kullanılacak olan yakıtların teknik özelliklerini kapsar. (2) Elektrikli ve hibrit elektrikli araçlar ile hidrojen yakıtlı araçlar ve hava alanlarında bulunan özel kullanıma haiz plakasız araçlar bu Yönetmelik kapsamı dıĢındadır. Dayanak MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik, 9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanununun Ek-4 üncü maddesine, 29/6/2011 tarihli ve 644 sayılı Çevre ve ġehircilik Bakanlığı TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 8 inci maddesine, 29/6/2001 tarihli ve 4703 sayılı Ürünlere ĠliĢkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanuna ve 4/12/2003 tarihli ve 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanununa dayanılarak hazırlanmıĢtır. Tanımlar ve kısaltmalar MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen; a) AB: Avrupa Birliğini, b) Absorbsiyon katsayısı: Duman koyuluğunu gösteren ve egzoz gazı içinden geçen ıĢığın soğurması ile ölçülen katsayıyı, c) Araç muayene istasyonu: Araçların niteliklerinin tespit ve kontrol edildiği, bunun için gerekli cihaz ve personeli bulunan, araç muayenesinin yapıldığı ve muayene kanallarının olduğu tesisleri, ç) AT: Avrupa Topluluğunu, d) Bakanlık: Çevre ve ġehircilik Bakanlığını, e) Benzin: EPDK tarafından ilgili mevzuatı uyarınca belirlenen tanımı, f) CNG: SıkıĢtırılmıĢ doğal gazı, g) Denetim yetkilisi: Çevre Kanununun 12 nci maddesinin birinci fıkrasına göre Bakanlık veya Ġl Müdürlüğü veya yetki devri yapılan kamu kurum ve kuruluĢlarının yetkili personelini, ğ) Duman: TaĢıtın egzoz borusundan çıkan, tam yanmıĢ veya yanmamıĢ yakıt zerrelerinin meydana getirdiği siyah, gri-beyaz veya mavi renkli aerosolü, h) Duman koyuluğu: Tam Ģeffaf gaz için duman koyuluğu % 0, ıĢığı tamamen absorbe eden geçirgen olmayan gaz için ise % 100 olmak üzere, egzoz gazı içerisinde bulunan Ģeffaf olmayan parçacıkların gazdan geçen ıĢığın aydınlatma Ģiddetini, yani aydınlanan birim yüzey için ıĢık akıĢını azaltma yüzdesini, ı) Egzoz gazı: Bir motorlu taĢıtın egzoz borusundan çıkan gazı, i) Egzoz gazı kirleticileri: Egzoz gazında bulunan ve çevreyi kirleten bileĢenleri, j) Egzoz gazı emisyon ölçüm pulu: Trafikte seyreden taĢıtlar için yapılan egzoz gazı ölçümü sonunda, ölçüm sonucu uygun olan taĢıtlara verilen pulu, k) Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi: Formatı Bakanlıkça belirlenen ve yayımlanan egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonlarına egzoz gazı emisyon ölçüm yapabilme yetkisi veren ve Ġl Müdürlükleri tarafından düzenlenen belgeyi, l) EPDK: Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunu, m) Geçici iĢletme yetki belgesi: Her bir araç muayene istasyonu için UlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanlığı tarafından iĢleticiye verilen bir yıl süre ile geçerli belgeyi, n) Ġç su: Tabii ve suni göller, baraj gölleri dalyan ve nehirleri, o) Ġç su aracı: Ġç sularda yük ve yolcu taĢımak için kullanılan her türlü tekne ile balıkçı tekneleri, ö) Ġç su araçları dahil, karayolu dıĢında kullanılan hareketli makineler tarım ve orman traktörlerinde kullanılan yakıt (gaz/petrol yağı): EPDK tarafından ilgili mevzuatı uyarınca belirlenen tanımı, p) Ġl müdürlüğü: Çevre ve ġehircilik Ġl Müdürlüğünü, r) ĠĢletme yetki belgesi: Her bir araç muayene istasyonu için iĢleticinin geçici iĢletme yetki belgesini almasını müteakip en geç bir yıl içinde ilgili muayene istasyonunun Türk Akreditasyon Kurumuna akredite ettirilmesi halinde, UlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanlığı tarafından verilecek belgeyi, s) Karayolu: Trafik için kamunun yararlanmasına açık olan arazi Ģeridi, yol, otoyol, köprüler ve benzeri yapı ve alanları, Ģ) Katalitik dönüĢtürücü: Egzoz gazındaki kirleticileri zararsız veya daha az zararlı bileĢenlere dönüĢtürmek amacıyla bir taĢıtın egzoz sistemine yerleĢtirilen reaktörü, t) Lambda değeri: Gerçek hava/yakıt oranının, teorik hava/yakıt oranına bölünmesi ile bulunan değeri, u) LNG: SıvılaĢtırılmıĢ doğal gazı, ü) LPG: SıvılaĢtırılmıĢ petrol gazını, v) LPG veya NG yakıt kullanan taĢıt: Tahrik sisteminde LPG veya CNG, LNG kullanımı için özel teçhizat ile donatılmıĢ bir taĢıtı, y) Motorin (Dizel Yakıt): EPDK tarafından ilgili mevzuatı uyarınca belirlenen tanımı, z) Motorlu taĢıt: Karayolunda insan, hayvan ve yük taĢımaya yarayan ve makine gücüyle yürütülen aracı/taĢıtı, aa) Motorlu taĢıt egzoz gazı emisyon ruhsatı: Trafikte seyreden taĢıtlar için yapılan egzoz gazı ölçümü sonunda, ölçüm sonucu uygun olan taĢıtlara verilen egzoz gazı emisyon ölçüm pulunun yapıĢtırıldığı ruhsat belgesini, bb) NG: Doğal gazı, cc) OBD sistemi: Bilgisayar hafızasında bulunan arıza kodları vasıtasıyla muhtemel hata alanını tanımlayabilen, emisyon kontrolü için kullanılan araç üzerindeki teĢhis sistemini, çç) Pozitif ateĢlemeli benzin motorlu taĢıt: Benzin ile çalıĢan, buji ateĢlemeli motora sahip taĢıtı, dd) Protokol: Ġçeriği Bakanlıkça belirlenen Çevre ve ġehircilik Ġl Müdürü ile egzoz emisyon ölçümünü gerçekleĢtirecek istasyon yetkilisi arasında imzalanan sözleĢmeyi, ee) SıkıĢtırma ateĢlemeli dizel motorlu taĢıt: Dizel yakıtı ile çalıĢan, sıkıĢtırma ile ateĢlemeli motora sahip taĢıtı, ff) TaĢıt sahibi: TaĢıt için adına yetkili idarece tescil belgesi verilmiĢ veya sahiplik veya satıĢ belgesi düzenlenmiĢ kiĢiyi veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satıĢta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kiĢi ile ilgili tarafından baĢka bir kiĢinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere iĢlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilen kiĢiyi, gg) Trafik zabıtası: 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda trafik zabıtası olarak belirtilen görevlileri, ğğ) Yetkili egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonu: Bakanlıktan egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi alınarak motorlu taĢıtların egzoz gazı emisyon ölçümlerinin yapıldığı; TS 12047 Yetkili Servisler-Motorlu Araçlar Ġçin-Kurallarını sağladığını Türk Standartları Enstitüsünce verilen Hizmet Yeterlilik Belgesi ile belgeleyen sabit yetkili servis istasyonları ile TS EN ISO/IEC 17020 ÇeĢitli Tipteki Muayene KuruluĢların ÇalıĢtırılmaları Ġçin Genel Kriterler Standardını sağladığını Akreditasyon Sertifikası ve kapsamı ile belgeleyen ve UlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanlığının yetki verdiği sabit veya sabit istasyona bağlı çalıĢan seyyar araç muayene istasyonlarını, ifade eder. ĠKĠNCĠ BÖLÜM TaĢıt Kategorileri ve Egzoz Gazı Emisyon Ölçümleri TaĢıt kategorileri MADDE 5 – (1) TaĢıt kategorileri aĢağıdaki gibidir: a) Yolcu taĢımak için kullanılan ve sürücü koltuğu haricinde sekizden fazla koltuğu olan dört tekerlekli motorlu taĢıtlar. b) Yük taĢımak için kullanılan ve müsaade edilebilir maksimum ağırlığı 3500 kg’dan fazla olan motorlu taĢıtlar. c) Taksiler ve ambulanslar. ç) Normal olarak karayolunda yük taĢımak için kullanılan ve azami müsaade edilebilir ağırlığı 3500 kg’dan az olan tarım ve orman traktörleri haricindeki en az dört tekerlekli motorlu taĢıtlar. d) Yolcu taĢımak için kullanılan ve sürücü koltuğu haricinde en fazla sekiz koltuğu olan en az dört tekerlekli motorlu taĢıtlar. (2) Birinci fıkranın (a) ve (b) bentlerinde yer alan taĢıtlar ağır araçlar; (c), (ç) ve (d) bentlerinde yer alan taĢıtlar ise hafif araçlar sınıfına girer. Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesinin verilmesi ve kullanılmasına iliĢkin kriterler MADDE 6 – (1) Bu Yönetmelikte belirlenen Ģartları sağlayan egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonlarına il müdürlüklerince düzenlenmiĢ egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi verilir. Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi, yalnızca yetki belgesi üzerinde belirtilen adresteki ölçüm istasyonu için geçerlidir. Yetki belgesi verilmiĢ olan araç muayene istasyonları dıĢındaki sabit istasyon yetkilileri seyyar araçlarla egzoz gazı emisyon ölçümü yapamazlar. (2) Sabit bir araç muayene istasyonuna bağlı olarak çalıĢan ve ayrı olarak egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi verilmiĢ seyyar araç muayene istasyonları, sabit yetkili egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonu bulunmayan ilçe, bucak, belde ve köylerde egzoz gazı emisyon ölçümü yaparlar. Egzoz gazı emisyon ölçümü yaptırma periyotları MADDE 7 – (1) TaĢıtlar, bu Yönetmeliğin 5 inci maddesinde belirtilen kategoriler esas alınmak kaydıyla cinslerine, kullanım amaç ve Ģekillerine uygun olarak aĢağıda belirtilen periyotlarda egzoz gazı emisyon ölçümüne tabi tutulur: a) Hususi ve resmi otomobiller ilk üç yaĢ sonunda ve devamında her iki yılda bir. b) Diğer motorlu taĢıtlar ilk bir yaĢ sonunda ve devamında yılda bir. Egzoz gazı emisyon ölçüm esasları ve sınır değerleri MADDE 8 – (1) Pozitif ateĢlemeli benzin motorlu taĢıtların egzoz gazı emisyon ölçümünde aĢağıdaki usul ve esaslar ile sınır değerler uygulanır: a) GeliĢmiĢ bir emisyon kontrol sistemi ile kontrol edilmeyen egzoz gazı emisyonlarında; 1) Sızdırma olup olmadığının kontrolü için motorlu taĢıtın egzoz sisteminin ilgili parçalarının gözle muayenesi yapılır. 2) Motor yüksüz rölanti devrinde iken ölçülen egzoz gazındaki karbonmonoksit miktarı Ek-1’ de verilen Tablo-1’ deki sınır değeri geçemez. b) GeliĢmiĢ bir emisyon kontrol sistemi ile kontrol edilen egzoz gazı emisyonlarında: 1) Sızdırma olup olmadığının kontrolü için motorlu taĢıtın egzoz sisteminin ilgili parçalarının gözle muayenesi yapılır. 2) Egzoz gazında lambda değeri ve karbonmonoksit miktarı ölçülür. Lambda değeri 1±0,03 aralığında olmak kaydıyla ölçülen karbonmonoksit miktarı Ek-1’de verilen Tablo-1 deki sınır değeri geçemez. c) Bu fıkrada belirtilen gruba giren yanma sisteminde LPG, CNG veya LNG kullanan ve egzoz sisteminde katalitik dönüĢtürücü ve benzeri emisyon kontrol donanımı olan/olmayan pozitif ateĢlemeli motorlu taĢıtların egzoz gazı emisyonu ölçümü LPG, CNG veya LNG ile de tekrarlanmalı ve lambda değeri 1±0,03 aralığında olmak kaydıyla karbonmonoksit miktarı Ek1’de verilen Tablo-1 deki sınır değeri geçemez. (2) SıkıĢtırma ateĢlemeli dizel motorlu taĢıtların egzoz gazı emisyon ölçümünde aĢağıdaki usul ve esaslar ile sınır değerler uygulanır: a) Vites boĢta ve debriyaj kavramadayken serbest ivme süresince yani yüksüz rölantiden kesme hızına kadar gaza basılarak egzoz gazının duman koyuluğu ölçümü yapılır. Mekanik pompalı taĢıtlarda, ölçümler öncesinde taĢıtın püskürtme pompasında bulunması gereken mühür kontrol edilir. b) Ölçüm, taĢıtın ön hazırlığı olmaksızın da yapılabilir, ancak güvenlik nedeniyle motorun ısınmıĢ ve mekanik durumunun tatmin edici durumda olduğu kontrol edilir. TaĢıtın ön hazırlığı aĢağıdaki gibi yapılır: 1) Motor tamamen ısınmıĢ olmalıdır, motor ısınmamıĢ ise, motorun normal çalıĢma sıcaklığına eriĢmesi beklenir. 2) Egzoz sistemi, en az üç serbest ivme çevrimi veya eĢ değer bir yöntem ile temizlenir. c) Ölçümler yapılırken: 1) Sızdırma olup olmadığının kontrolü için motorlu taĢıtın egzoz sisteminin ilgili parçalarının gözle muayenesi yapılır. 2) Motorun ve takılmıĢ herhangi bir turbo-beslenme (turbo-Ģarj) tertibatının, her bir serbest ivme çevrimi baĢlatılmadan önce rölantide olması gerekir. Ağır tonajlı dizel araçlar için ise bu durum, gaz pedalının serbest bırakılmasından sonra en az 10 saniyelik bir bekleme yapılmasını gerektirir. 3) Her bir serbest ivme çevrimini baĢlatmak için, püskürtme pompasından azami besleme sağlamak amacıyla gaz pedalına, tam ve devamlı olarak, fakat sert olmayacak bir Ģekilde basılır. 4) Her bir serbest ivme çevrimi sırasında, gaz pedalı serbest bırakılmadan önce, motor, kesme hızına eriĢmiĢ olmalıdır. Otomatik vitesli taĢıtlarda ise, motor üreticisi tarafından belirlenmiĢ hıza veya böyle bir bilgi yoksa kesme hızının üçte ikisine eriĢmiĢ olmalıdır. Motorun kesme hızına ulaĢtığı, motor hızı gözlenerek veya gaz pedalına ilk basma ile serbest bırakma arasında yeterli bir süre geçmesine izin verilerek kontrol edilir. Bu Yönetmeliğin 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde belirtilen taĢıt kategorileri için bu süre en az iki saniyedir. ç) Dizel motorlu taĢıtlarda, absorpsiyon katsayısı Ek-1’de verilen Tablo-2’deki sınır değeri geçemez. d) En son üç serbest ivme çevriminin aritmetik ortalaması sınır değeri aĢıyorsa, taĢıtlar baĢarısız kabul edilir. Egzoz gazı emisyon ölçüm sonuçları MADDE 9 – (1) Egzoz gazı emisyon ölçüm yöntemleri ve sonuçları bu Yönetmelikte tanımlanan standartlara ve sınır değerlere uygun olmak zorundadır. Egzoz gazı emisyon ölçüm sonucu uygun olan taĢıt sahibine, sadece Bakanlık tarafından bastırılan egzoz gazı emisyon ölçüm pulu ve egzoz gazı emisyon ruhsatı, bedeli karĢılığında verilir. Egzoz gazı emisyon ölçümü yapılmayan veya sınır değerleri sağlamayan hiçbir araca egzoz gazı emisyon ölçüm pulu verilmez ve motorlu taĢıt egzoz gazı emisyon ruhsatı onaylanmaz. Egzoz gazı emisyon ölçüm pulu ve motorlu taĢıt egzoz gazı emisyon ruhsatı MADDE 10 – (1) Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi verilen egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonlarına egzoz gazı emisyon ölçüm pulu ve motorlu taĢıt egzoz gazı emisyon ruhsatı il müdürlüklerince verilir. (2) Egzoz gazı emisyon ölçüm pulu bedeli ve motorlu taĢıt egzoz gazı emisyon ruhsatı bedeli her yılın Aralık ayında Bakanlıkça belirlenir. Bakanlığın belirlediği bedelden farklı bir bedel uygulanamaz. Egzoz gazı emisyon ölçüm pulu bedelinin Bakanlığa ait olan kısmı Bakanlığa ait döner sermaye bütçesine gelir kaydedilir. Motorlu taĢıt egzoz gazı emisyon ruhsatı ilk kez verildiğinde veya yenilendiğinde bedeli karĢılığı verilir ve bedelinin tamamı Bakanlığa ait döner sermaye bütçesine gelir kaydedilir. (3) TaĢıtın el değiĢtirmesi durumunda egzoz gazı emisyon ölçüm pulunun geçerlilik süresi değiĢmez. Aracın plakasının da değiĢtirildiği durumlarda eski plakaya ait ruhsatın fotokopisi denetim görevlisine beyan edilir. (4) Yıl sonu itibariyle istasyon yetkilisine ait iĢlem görmemiĢ pul ve ruhsatların takip eden yılda kullanılabilmesi için, fark bedelinin her yıl Ocak ayında belirlenmesi gerekir. Fark bedeli belirlenirken; istasyon yetkilileri bir önceki yıl aldıkları egzoz gazı emisyon ölçüm pulları ve ruhsatlarına iliĢkin makbuz, iĢlem görmemiĢ egzoz gazı emisyon ölçüm pulları ve ruhsatları, Aralık ayına ait egzoz gazı emisyon ölçüm izleme çizelgesi ile birlikte il müdürlüğüne müracaat eder. Belirlenen fark bedeli istasyon yetkilisi tarafından Bakanlığın Döner Sermaye ĠĢletmesi Müdürlüğü hesabına yatırılır. (5) Olası bir pul kaybı halinde, kaybolan pulların seri numaraları yetkili egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonları tarafından il müdürlüğüne bildirilir. Kaybolan pulların seri numaraları il müdürlüğü internet sayfasında yayımlanır. (6) Ölçüm sonucu uygun çıkmayan taĢıt için ayrılan ve otuz gün içinde alınmayan pullar ile pul yapıĢtırılacak yeri kalmayan ruhsatlar, il müdürlüğü tarafından en az biri Ģube müdürü, biri teknik personel olmak üzere toplam 3 personel huzurunda yakılarak veya kesilerek imha edilir, tutanak altına alınır ve tutanak il müdürlüklerinde saklanır. Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi MADDE 11 – (1) Egzoz gazı emisyonu ölçüm istasyonu yetkilisince; TS 12047 Hizmet Yeterlilik Belgesi veya TS EN ISO/IEC 17020 Akreditasyon Sertifikası ve kapsamı ile UlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanlığının verdiği ĠĢletme Yetki Belgesi ve ĠĢyeri Açma ve ÇalıĢma Ruhsatının kurumca veya noter onaylı bir sureti, imza sirkülerinin noter onaylı sureti, egzoz gazı emisyon ölçümünde çalıĢtırılacak personelin eğitim belgeleri sureti, görev tanımı ve ölçüm talimatı, egzoz gazı emisyon ölçüm cihazının teknik özellikleri ile muayenesine yönelik belgeler ile birlikte istasyonun bulunduğu yerdeki il müdürlüğüne müracaat edilir. Müracaatı takiben il müdürlüğü tarafından istasyon yerinde incelenir. Bu Yönetmelikte belirtilen Ģartların sağlanması halinde, istasyon yetkilisi ve il müdürü arasında bir yıl süreli protokol imzalanır. Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi ücretinin Bakanlığın Döner Sermaye ĠĢletmesi Müdürlüğü hesabına yatırılmasından sonra, egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi düzenlenir. Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi il müdürü tarafından imzalanır. Belgenin geçerlilik süresi düzenlendiği tarihten itibaren üç yıldır. (2) Protokoller, egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesinin geçerlilik süresi dikkate alınarak, her yıl Ocak ayında yeniden düzenlenir. Ocak ayında protokolün yenilenmemesi durumunda istasyonun mevcut yetki belgesi iptal olur. (3) Egzoz gazı emisyon ölçümü yapmak isteyen sabit veya sabit istasyona bağlı çalıĢan seyyar araç muayene istasyonları, UlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanlığınca verilen ĠĢletme Yetki Belgesini alıncaya kadar, Geçici ĠĢletme Yetki Belgesinin verildiği kurumca veya noter onaylı bir sureti ile il müdürlüğüne baĢvurdukları takdirde egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi düzenleme iĢlemleri bu maddeye göre yürütülür. Ġlgili akreditasyon sağlandıktan sonra, istasyona verilen Egzoz Gazı Emisyon Ölçüm Yetki Belgesinin geçerliliğinin devamı için, ĠĢletme Yetki Belgesi ve TS EN ISO/IEC 17020 Akreditasyon Sertifikası ve kapsamının verildiği kurumca veya noter onaylı suretleri en geç yirmi gün içerisinde Ġl müdürlüğüne sunulmak zorundadır. Geçici ĠĢletme Yetki Belgesi iptal edilen ve ĠĢletme Yetki Belgesi alamayan araç muayene istasyonlarının egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi iptal iĢlemleri bu maddeye göre yürütülür. (4) Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi sadece bir istasyon için geçerlidir. (5) Süresi biten egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgeleri, istasyon yetkilisinin talebi doğrultusunda ve bu maddenin birinci fıkrasında belirtilen esaslar dikkate alınarak, bu Yönetmelikte belirtilen Ģartların sağlanması halinde, bedeli karĢılığında yeniden düzenlenir. Egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonlarındaki faaliyetlerin sürekliliğinin sağlanması için yeniden egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi düzenlenmesi talepleri geçerlilik süresi bitmeden en az otuz gün önceden il müdürlüğüne yapılır. Ġstasyon yetkilisi yeniden belge düzenlenmesi için müracaat etmemesi durumunda, yeniden egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi düzenleninceye kadar faaliyetini durdurur, istasyon yetkilisi elinde bulunan pul ve ruhsatları kullanmayacağına dair taahhüdü ve yetki belgesi talebi ile birlikte il müdürlüğüne müracaat eder. Yetki belgesi yeniden düzenlenmeyecek ise pul ve ruhsatlar il müdürlüğüne teslim edilir. (6) ġirket sahibi aynı kalmak suretiyle yetkili istasyonun isim veya adresinde değiĢiklik yapılması durumunda, yeniden protokol yapılır ve yeni egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi düzenlenir. (7) Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesinin, istasyondan ayrı olarak tek baĢına devredilmesi mümkün değildir. Yetkili egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonunun satıĢ veya kiralama yoluyla el değiĢtirmesi halinde, değiĢiklik en geç yirmi gün içinde istasyonun bulunduğu yerdeki il müdürlüğüne bildirilir. Ġl müdürlüğünce mevcut belge iptal edilir ve yeni malik veya zilyet ile il müdürü arasında yeniden protokol yapılır ve egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi düzenlenir. (8) Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesinin tahrip olması durumunda tahrip olan yetki belgesi ile, kaybolması veya çalınması durumunda ise cumhuriyet baĢsavcılığından alınmıĢ müĢteki ifade tutanağı ve yerel veya ulusal bir gazeteye verilen kayıp ilanı ile birlikte en geç yirmi gün içinde istasyonun bulunduğu yerdeki il müdürlüğüne baĢvurulur. Ġl müdürlüğü tarafından, tahrip olan veya kaybolan, çalınan yetki belgesi süresi kadar, aynı numara ile yetki belgesi düzenlenir ve belge bedeli alınmaz. (9) Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi bedeli her yılın Aralık ayında Bakanlıkça belirlenir ve ilan edilir. Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi bedelleri Bakanlık döner sermaye bütçesine gelir kaydedilir. (10) Yetki belgesi iptal olan istasyonların yetki belgeleri ile iĢlem görmemiĢ ölçüm pulu ve ruhsatları istasyonun bulunduğu yerdeki il müdürlüğüne teslim edilir. ĠĢlem görmemiĢ pul ve ruhsat bedeli istasyon yetkilisine iade edilir. (11) Bu Yönetmelikte belirtilen esaslar çerçevesinde yetki belgesi verilen, yetki belgesi yenilenen, faaliyeti durdurulan ve yetki belgesi iptal edilen istasyonların isim ve iletiĢim bilgileri il müdürlüğünce Bakanlığa bildirilir. Yetkili servis istasyonlarına akreditasyon Ģartı MADDE 12 – (1) Bu Yönetmeliğin 11 inci maddesinde belirtilen gerçek ve tüzel kiĢilerin çalıĢtırdığı sabit yetkili servis istasyonlarından 31/12/2016 tarihinden sonra, TS 12047 standardına göre Türk Standardları Enstitüsünden alınan Hizmet Yeterlilik Belgesi yerine, egzoz emisyon ölçüm prosedürünü de içine alacak Ģekilde TS EN ISO/IEC 17020 Standardına göre Türk Akreditasyon Kurumundan alınmıĢ akreditasyon belgesi ve kapsamı istenir. Egzoz gazı emisyon ölçüm cihazları kriterleri MADDE 13 – (1) Pozitif ateĢlemeli benzin motorlu taĢıtların egzoz gazı emisyon ölçümünde kullanılan egzoz gazı analiz cihazları ile sıkıĢtırma ateĢlemeli dizel motorlu taĢıtların egzoz gazı duman koyuluğu ölçümünde kullanılan cihazların Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca yayımlanmıĢ bulunan yasal metroloji mevzuatı kapsamında; ilgili teknik düzenlemesine göre tip onayları alınmıĢ, muayene iĢlemleri, muayene iĢaretleri ve/veya damgalama iĢlemleri yapılmıĢ ve onaylanmıĢ veya muayene kuruluĢu ile iĢlemleri tamamlanmıĢ olarak piyasaya arz edilmiĢ olmaları gerekir. (2) Piyasaya arz edilen ve/veya kullanıma sunulan birinci fıkrada belirtilen cihazların Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca yayımlanan yasal metroloji mevzuatı kapsamında muayenelerinin yaptırılarak damgalattırılması gerekmektedir. (3) Ölçüm cihazına üreticisinin belirlediği ekipman dıĢında; ek ekipman, hortum, filtre gibi emiĢ hattını bozacak ve egzoz gazına ilaveten hava çekecek herhangi bir ek düzenleme yapılamaz. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Yükümlülükler Motorlu kara taĢıt sahibinin yükümlülüğü MADDE 14 – (1) Çevre Kanununun Ek-4 üncü maddesi uyarınca, motorlu taĢıt sahibi, taĢıtının egzoz gazı emisyon ölçümlerini bu Yönetmeliğin 7 nci maddesinde belirtilen periyotlarda yaptırmak ve taĢıtının egzoz gazı emisyonlarının bu Yönetmeliğin 8 inci maddesinde belirtilen sınır değerlere uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür. (2) Egzoz gazı emisyon ölçüm sonucu, sınır değerlere uygun çıkmayan taĢıt sahibi, taĢıtının gerekli bakımını ve egzoz gazı emisyon ölçümünü otuz gün içerisinde yaptırmakla ve bu Yönetmelikle belirlenen standartları sağlamakla yükümlüdür. TaĢıt sahibi otuz gün içerisinde aynı istasyonda ilk ölçümden sonra yapılacak en fazla 2 ölçüm için ücret ödemez. 3 üncü ölçümden sonra ölçüm ücreti tam olarak alınır. (3) TaĢıt sahibi, egzoz gazı emisyon ölçüm pulunun ilgili bölüme yapıĢtırıldığı motorlu taĢıt egzoz emisyon ruhsatını taĢıtında bulundurmak ve istenildiğinde denetim yetkilisine ibraz etmek zorundadır. Egzoz gazı emisyon ölçümlerinin devamının takibi amacıyla, ruhsatın üzerinde egzoz gazı emisyon ölçüm pulu yapıĢtırma yeri dolana kadar tahrifat olmaksızın saklanması ve denetimlerde ibraz edilmesi zorunludur. Yetkili egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonu yetkilisinin yükümlülüğü MADDE 15 – (1) Ġstasyon yetkilisi: a) Egzoz gazı emisyon ölçümü iĢlemlerini bu Yönetmeliğin 8 inci ve 9 uncu maddelerindeki hükümlere göre yürütmekle yükümlüdür. b) Egzoz gazı emisyon ölçümünü yaptıktan sonra sonuçları bu Yönetmeliğin 8 inci maddesinde belirtilen sınır değerlere uygun çıkan taĢıt sahibine, mevcut motorlu taĢıt egzoz gazı emisyon ruhsatında pul için ayrılan yere egzoz gazı emisyon ölçüm pulunu yapıĢtırıp, Ģirket kaĢesiyle onayladıktan sonra, egzoz gazı emisyon ölçüm cihazı çıktısı ile birlikte vermekle yükümlüdür. Ölçüm sonucu uygun çıkmayan taĢıtlara ve/veya ölçüm yapmadığı periyotlara ait egzoz gazı emisyon ölçüm pul ve ruhsatı düzenleyemez. Ölçüm sonucu uygun çıkmayan taĢıtlar için otuz gün içinde ilk ölçümden sonra yapılacak en fazla 2 ölçüm için ücret almaz. TaĢıt sahibi için ayrılan pulların otuz günlük süre içinde alınmaması halinde pulları il müdürlüğüne teslim eder. c) Motorlu taĢıt egzoz gazı emisyon ruhsatında egzoz gazı emisyon ölçüm pulu yapıĢtırılacak yer kalmadıysa, bedeli karĢılığında yeni motorlu taĢıt egzoz gazı emisyon ruhsatı düzenlemekle yükümlüdür. ç) Pul yapıĢtırılacak yeri kalmayan ruhsatları, araç sahibinden alır, otuz günlük periyotlar halinde il müdürlüğüne iade eder. TaĢıt sahiplerince ruhsatların teslim edilememesi durumunda, istasyon yetkilisi, taĢıt sahibi ile arasında tutanak tanzim eder, tutanakları otuz günlük periyotlar halinde il müdürlüğüne teslim eder. d) Egzoz gazı emisyon ölçüm cihazından iki çıktı alarak yazılı sonuçların bir nüshasını taĢıt sahibine verir. Ölçüm cihazlarından alınan çıktılarda ölçüm sonuçlarının yanı sıra bu Yönetmelikte belirlenmiĢ sınır değerler, verilen pul seri numarası, ruhsat seri numarası, ölçüm tarihi, ölçüm saati, aracın plakası, yaĢı, ölçüm istasyonunun adı ve adresine iliĢkin bilgilerin bulunması ve bu bilgilerin tamamının bilgisayar ortamında hazırlanmıĢ olması zorunludur. Egzoz gazı emisyon ölçüm cihazından aldığı çıktının diğer nüshasını, ölçüm istasyonunda bilgisayar ve yazılı ortamda iki yıl süre ile saklamakla yükümlüdür. e) Çift yakıt kullanan motorlu taĢıtlarda egzoz gazı emisyon ölçümünü her iki yakıta göre yapar ve tek bir ölçüm ücreti alır. Her iki yakıta ait ölçüm sonuçlarının bu Yönetmeliğe uygun çıkması halinde pul verir. f) Egzoz gazı emisyon ölçümü yaptığı taĢıtlara iliĢkin Bakanlıkça istenen bilgileri aylık olarak il müdürlüğüne göndermekle yükümlüdür. g) Egzoz gazı emisyon ölçüm cihazlarının bu Yönetmeliğin 13 üncü maddesinde tanımlanan esaslara uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür. Bunun yanı sıra, egzoz gazı emisyon ölçümünde kullandığı cihazların teknik özellikleri ile ilgili belgeler ve cihazların periyodik bakım ve muayenelerinin yaptırıldığına dair raporları, il müdürlüğüne bildirmek ve yapılacak denetimlerde denetim yetkililerine ibraz etmek zorundadır. ğ) Kendisine ait yetki belgesini baĢka bir iĢletmeye veremez, kullandıramaz veya baĢka bir iĢletmeye ait pulları kullanamaz. h) Ġstasyonunun isim değiĢikliğini, devrini, adres değiĢikliğini, yetkili servis firmasıyla anlaĢmasının bittiğini veya TS 12047/TS EN ISO/IEC 17020 Belgeleri üzerinde yapılan her türlü değiĢikliği ve bahsi geçen değiĢikliklerin yapıldığı güncellenmiĢ TS 12047/TS EN ISO/IEC 17020 Belgelerini il müdürlüğüne en geç yirmi gün içinde bildirmek zorundadır. Gerekli iĢlemler bu Yönetmeliğin 11 inci maddesi çerçevesinde yürütülür. ı) TS EN ISO/IEC 17020 Akreditasyon Sertifikasını haiz araç muayene istasyonunun faaliyetinin geçici/daimi olarak durdurulması halinde, bu durumu il müdürlüğüne derhal bildirir. i) TS 12047 kapsamında Türk Standardları Enstitüsü tarafından verilen Hizmet Yeterlilik Belgesi veya TS EN ISO/IEC 17020 Akreditasyon Sertifikası ve kapsamı ve/veya bu belge kapsamında UlaĢtırma, Denizcilik ve HaberleĢme Bakanlığı tarafından verilen ĠĢletme Yetki Belgesinin iptal edilmesi halinde il müdürlüğüne derhal bildirir. j) Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesinin tahrip olması, kaybolması veya çalınması durumunda en geç yirmi gün içinde il müdürlüğüne baĢvurmak zorundadır. k) Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesini ve egzoz gazı emisyon ölçüm pulu ve motorlu taĢıt egzoz gazı emisyon ruhsat bedelini istasyon içerisinde görülebilecek bir yere asmakla yükümlüdür. l) Bakanlıkça Ģablonu belirlenen “Çevre ve ġehircilik Bakanlığından Yetkili Egzoz Gazı Emisyon Ölçüm Ġstasyonu” ibaresinin yer aldığı bir tabelayı istasyon dıĢında motorlu taĢıt sahiplerinin görebileceği bir yere koymakla/asmakla yükümlüdür. Egzoz gazı emisyon ölçümlerine yönelik olarak bu ibarenin dıĢında, herhangi bir ifade içeren tabela, ilan, reklam veya afiĢ koyamaz/asamaz. m) Egzoz gazı emisyon ölçümü için, yetkili her egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonunda en az iki ölçüm personeli çalıĢtırmak zorundadır. Egzoz gazı emisyon ölçümünde çalıĢtırılan personelin; en az meslek liselerinin teknik eğitim veren motor, makine, elektrik, elektronik, kimya veya fizik bölümlerinden veya yüksekokulların teknik eğitim veren bölümlerinden mezun olması veya en az lise mezunu ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından verilen motor, makine, elektrik, elektronik, kimya veya fizik konularındaki teknik eğitimleri almıĢ olması gerekir. Ayrıca, her iki personelin de egzoz gazı emisyon ölçümü konusunda eğitim aldıklarına dair belgeye sahip olması gerekir. n) Egzoz gazı emisyon ölçümü yapan personelin görev tanımı ile ölçüm talimatını hazırlamakla yükümlüdür. o) Yetkili egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonunun, konumu itibariyle araç giriĢ çıkıĢına uygun olarak iĢletilmesini sağlar. (2) Birinci fıkrada tanımlanan yükümlülüklerin yerine getirilmediğinin tespiti halinde bu Yönetmeliğin 17 nci maddesine göre iĢlem yapılır. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Denetim ve Yaptırımlar TaĢıtların denetimi ve uygulanacak cezalar MADDE 16 – (1) Bu Yönetmeliğin 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde tanımlanan denetim yetkilileri; taĢıtların egzoz gazı emisyon ölçüm pulu olup olmadığını ve gerektiğinde ölçüm cihazları ile taĢıtın egzoz gazı emisyon ölçümünü yaparak sınır değerlerin sağlanıp sağlanmadığını trafik zabıtaları ile müĢterek denetler. (2) Trafik zabıtası kendi mevzuatı kapsamında yaptığı denetimler sırasında taĢıtların egzoz gazı emisyon ölçüm pulu olup olmadığını da denetler. Denetim sonuçları il müdürlüğüne bildirilir. (3) Denetimlerde; egzoz gazı emisyon ölçümü yaptırılmadığının ve/veya egzoz gazı emisyon ölçüm sonuçlarının bu Yönetmelikte belirtilen sınır değerlere aykırı emisyona sebep olduğunun tespiti halinde, taĢıt sahibine Çevre Kanununun 20 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre idari para cezası verilir. Ġdari yaptırım kararı ve ilgili tebligat iĢlemleri 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanununa göre denetimin yapıldığı il müdürlüğünce yürütülür. (4) Denetim yetkililerince yapılan denetim sonuçları altı aylık periyotlarla Bakanlığa bildirilir. (5) Personel ve ölçüm cihazı açısından gerekli alt yapıya sahip il müdürlüklerince, belediyeler ile kamu kurum ve kuruluĢlarından talep gelmesi ve gerekli görülmesi halinde bu Yönetmeliğin 7 nci maddesinde belirtilen periyotlarda egzoz gazı emisyon ölçümü yapılır, egzoz gazı emisyon ölçüm sonucu uygun olan taĢıt sahiplerine bu Yönetmeliğin 9 uncu maddesinde belirtilen egzoz gazı emisyon ölçüm pulu ve egzoz gazı emisyon ruhsatı bedeli karĢılığında verilir. Elde edilen gelir Bakanlığın Döner Sermaye ĠĢletmesi Müdürlüğü hesabına yatırılır. Yetkili egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonlarının denetimi MADDE 17 – (1) Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi verilen istasyonlar bu Yönetmelik hükümleri kapsamında Bakanlıkça veya il müdürlüğünce denetlenir. Ġl müdürlüğünce yapılan denetim sonuçları yılda en az bir defa Bakanlığa bildirilir. (2) Ölçüm istasyonlarında yapılacak denetim ve tespitlerde: a) AĢağıda belirtilen; 1) Egzoz gazı emisyon ölçümü yapmadan egzoz gazı emisyon ölçüm pulu verilmesi, 2) Emisyon ölçüm sonuçları bu Yönetmelikte belirtilen sınır değerlere uygun çıkmadığı halde egzoz gazı emisyon ölçüm pulu verilmesi, 3) Ölçüm cihazına ölçüm sonuçlarını etkileyecek Ģekilde müdahalede bulunulması, 4) Bakanlığın bastırmıĢ olduğu egzoz gazı emisyon ölçüm pulu/ruhsatı dıĢında pul/ruhsat verilmesi, 5) Bakanlığın belirlediği pul bedelinden, farklı bir bedel uygulanması, 6) Egzoz gazı emisyon ölçüm pulu vermeksizin yerine firma kaĢesinin kullanılması/kullandırılması, 7) Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi bulunan sabit istasyon tarafından seyyar araçla ölçüm yapıldığı/yaptırıldığı ve/veya egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesinde belirtilen adresten farklı bir adreste ölçüm yapılması, 8) Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesinde yer alan bilgilerde tahrifat yapılması, 9) Bu Yönetmeliğin 10 uncu maddesinin dördüncü fıkrasında belirtilen fark bedelinin istasyon yetkilisi tarafından Bakanlığın Döner Sermaye ĠĢletmesi Müdürlüğü hesabına yatırılmadan ölçümlerin yapılıp pul verilmeye devam edilmesi durumlarında, yetkili istasyonların egzoz gazı emisyon ölçüm iĢlemleri derhal durdurulur, protokol il müdürlüğünce tek taraflı olarak feshedilir ve yetki belgesi iptal edilir. Yetki belgesi iptal edilen istasyona ait pul ve ruhsatlar ile bedellerine ait iĢlemler bu Yönetmeliğin 11 inci maddesine göre yürütülür. Bu kapsamda, egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi iptal edilen ölçüm istasyonlarına, yeniden egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi düzenlenmez. b) Yazılı ölçüm sonucunun taĢıt sahibine verilmemesi, çift yakıt kullanan motorlu taĢıtlarda her iki yakıta göre de egzoz gazı emisyon ölçümünün yapılmaması, egzoz gazı emisyon ölçüm cihazlarına yönelik bu Yönetmeliğin 13 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen esaslara uyulmadığının tespit edilmesi, araç muayene istasyonu faaliyetinin daimi/geçici olarak durdurulduğu halde il müdürlüğüne bildirimde bulunulmaması ve ölçümlere devam edilmesi, bu Yönetmeliğin 11 inci maddesinde belirtilen belgelerden herhangi birinin iptal edilmesi ve il müdürlüğüne bildirimde bulunulmaması durumlarında, istasyon yetkilisinin egzoz gazı emisyon ölçüm iĢlemleri derhal durdurulur, protokol il müdürlüğünce tek taraflı olarak feshedilir ve yetki belgesi iptal edilir. Yetki belgesi iptal edilen istasyona ait pul ve ruhsatlar ile bedellerine ait iĢlemler bu Yönetmeliğin 11 inci maddesine göre yürütülür. Bu kapsamda, egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi iptal edilen ölçüm istasyonlarına, yetki belgesinin iptal edildiği tarihten itibaren doksan gün boyunca yeniden egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi düzenlenmez. c) Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi verilen ölçüm istasyonuna ait egzoz gazı emisyon pul ve/veya ruhsatların yetki verilen veya verilmeyen baĢka bir ölçüm istasyonu tarafından kullanılması yasaktır. Bu durumların tespiti halinde: 1) Yetki belgesi olan her iki istasyonun da yetki belgesi doksan gün süre ile askıya alınır. Ġstasyonun elinde bulunan pul ve ruhsatların kullanılmayacağına dair taahhüt alınır. Taahhüdün yerine getirilmediğinin tespit edilmesi halinde, egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi iptal edilir ve istasyonun yetki belgesi baĢvurusu bir yıl süre ile değerlendirmeye alınmaz. 2) Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi bulunan bir istasyonun, yetki belgesi olmayan bir istasyona ölçüm pulu veya ruhsatı vermesi halinde yetki belgesi iptal edilir ve her iki istasyonun da yetki belgesi baĢvuruları değerlendirmeye alınmaz. ç) Egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi süresi dolduğu halde yetki belgesi yenilenmemiĢ ve ölçümlere devam ettiği tespit edilen egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonlarına, tespit tarihinden itibaren doksan gün süre ile yetki belgesi düzenlenmez ve yetki belgesi düzenleninceye kadar istasyona ait pul ve ruhsatlar il müdürlüğünce tutanakla teslim alınır. Doksan günün sonunda bu Yönetmeliğin 11 inci maddesinde belirtilen esaslar dikkate alınarak, bu Yönetmelikte belirtilen Ģartların sağlanması halinde, bedeli karĢılığında yeniden egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi düzenlenir. d) Bu Yönetmeliğin 15 inci maddesinin birinci fıkrasının (f), (j), (k), (l) ve (n) bentlerinde belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi, yetki belgesi düzenlendikten sonra; bu Yönetmeliğin 13 üncü maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen ölçüm cihazlarının muayenesinin zamanında yaptırılmaması, bu Yönetmeliğin 11 inci maddesinde belirtilen belgelerden herhangi birinin süresi dolduğu halde yenilenmemesi, yetkili ölçüm istasyonunun isim, el değiĢtirme bilgilerinde olan değiĢikliklerin il müdürlüğüne bildirilmemesi, egzoz gazı emisyon ölçümü yapan personelin sayı veya niteliklerinde Bakanlıkça belirlenen Ģartlara uyulmadığının tespit edilmesi ve bu maddede tanımlanmayan ancak bu Yönetmelikte yer alan diğer yükümlülüklere uyulmaması durumlarında, yetkili egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonunun faaliyeti il müdürlüğünce geçici olarak durdurulur ve yetkili istasyona verilmiĢ olan egzoz gazı emisyon ölçüm pulları ve motorlu taĢıt egzoz gazı emisyon ruhsatları tutanakla teslim alınır. Bu kusurların düzeltilmesi için istasyon yetkilisine yirmi gün süre tanınır. Ġstasyon yetkilisi, bu süre içinde anılan hususları yerine getiremeyeceğini gerekçeli olarak il müdürlüğüne bildirmesi ve uygun görülmesi halinde bir defaya mahsus olmak üzere il müdürlüğünce yirmi gün ek süre verilir. Verilen süreler içinde kusurun düzeltilmesi halinde tutanakla teslim alınan egzoz emisyon ölçüm pulları ve motorlu taĢıt egzoz gazı emisyon ruhsatları istasyon yetkilisine iade edilir. Verilen sürelerin sonunda kusurun devamı halinde bu Yönetmeliğin 11 inci maddesinde tanımlanan iĢlemler doğrultusunda yetki belgesi iptal edilir, iĢlem görmemiĢ pul ve ruhsat bedelleri iĢlemleri ise yine aynı maddeye göre yürütülür. Ġptal edilen yetki belgeleri gerekli koĢullar tekrar sağlanarak anılan belgeler yenilendiğinde, il müdürlüğüne baĢvurulması halinde bedeli karĢılığında yeniden yetki belgesi düzenleme iĢlemleri yürütülür. e) TS EN ISO/IEC 17020 Akreditasyon Sertifikasını haiz araç muayene istasyonunun faaliyetinin geçici olarak durdurulduğunun il müdürlüğüne bildirilmesi halinde, araç muayene istasyonunun egzoz gazı emisyon ölçümleri il müdürlüğünce durdurulur, istasyona verilmiĢ olan egzoz gazı emisyon ölçüm pulları ve motorlu taĢıt egzoz gazı emisyon ruhsatları tutanakla teslim alınır. Faaliyetin devamına izin verilmesi halinde pullar ve motorlu taĢıt egzoz gazı emisyon ruhsatları iade edilir. Faaliyetin sonlandırılması halinde ise egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi iptal edilir ve bu Yönetmeliğin 11 inci maddesine göre iĢlem yapılır. f) Ġl müdürlüğü tarafından faaliyeti durdurulan yetkili egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonunun ölçümlere devam etmesi durumunda egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi baĢvuruları dikkate alınmaz. Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde bulunan taĢıtlar MADDE 18 – (1) Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde bulunan motorlu kara taĢıtlarının egzoz gazı emisyon ölçümleri, bu Yönetmeliğin 7 nci maddesinde tanımlanan periyotlar dikkate alınarak ve bu Yönetmeliğin 8 inci maddesindeki egzoz gazı emisyon ölçüm esasları ve sınır değerlerine göre Türk Silahlı Kuvvetlerine ait egzoz gazı emisyon ölçüm cihazları ile yapılır. Sonuçlar garnizon komutanlarınca yılda bir kez il müdürlüğüne gönderilir. Egzoz gazı emisyon ölçüm bilgileri, ölçümü yapılan her taĢıt için il müdürlüklerinden bedelsiz olarak temin edilen motorlu taĢıt egzoz emisyon ruhsatına iĢlenir. Ayrıca, egzoz gazı emisyon ölçüm pulu verilmez. BEġĠNCĠ BÖLÜM Motorlu TaĢıtlarda Kullanılan Benzin ve Motorin Kalitesi Uygulama Esasları Uygulama MADDE 19 – (1) Bu Yönetmelik kapsamına giren motorlu araçlarda kullanılan benzin ve motorin ile ilgili uygulama aĢağıda belirtilmiĢtir: a) Bu Yönetmeliğin yayımı tarihinden itibaren Ek-2’de belirtilen benzinin ithalat, temin ve sunumuna müsaade edilir. b) Bu Yönetmeliğin yayımı tarihinden itibaren Ek-3’te belirtilen çevresel koĢullara uygun motorinin ithalat, temin ve sunumuna müsaade edilir. c) Ġç su araçları dahil, karayolu dıĢında kullanılan hareketli makineler, tarım ve orman traktörlerinde azami kükürt miktarı 10 mg/kg olan yakıtın (gaz/petrol yağı) ithalat, temin ve sunumuna müsaade edilir. (2) Bu Yönetmelik kapsamında tanımlanan yakıtlara yönelik uygulamaya iliĢkin düzenlemeler 5015 sayılı Kanun çerçevesinde EPDK tarafından yapılır. Piyasa gözetimi ve denetimi MADDE 20 – (1) Akaryakıtın, bu Yönetmelik ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından yürürlüğe konulan ilgili teknik düzenlemelere uygun olup olmadığı konusunda piyasa gözetimi ve denetimi, 4703 sayılı Kanun ve 13/11/2001 tarihli ve 2001/3529 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Ürünlerin Piyasa Gözetimi ve Denetimine Dair Yönetmelik hükümleri gereğince EPDK tarafından gerçekleĢtirilir. Uygunluğun izlenmesi ve bildirim MADDE 21 – (1) EPDK, TS EN 228 ve TS 3082 EN 590’da belirtilen analitik yöntemlere dayanarak bu Yönetmeliğin 20 nci maddesinde yer alan esaslara uyulup uyulmadığını izlemekle yükümlüdür. EPDK tarafından yapılacak ve/veya yaptırılacak akaryakıt denetimlerinde çevre ile ilgili saptanan hususlar Bakanlığa bildirilir. (2) Avrupa Birliğinin 2011/63/AB, 2009/30/AT, 2003/17/AT ve 98/70/AT direktiflerinin bazı maddeleri esas alınarak düzenlenen bu Yönetmeliğin ilgili maddelerinin uygulanmasına yönelik, AB mevzuatına uygunluğun izlenmesi çalıĢmaları kapsamında her yıl Uyum Tablosu ve Uygulama Anketinde istenen bilgiler EPDK tarafından Bakanlığa gönderilir. ALTINCI BÖLÜM ÇeĢitli ve Son Hükümler Mevcut belgelerin geçerlilik süresi GEÇĠCĠ MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin yürürlük tarihinden önce verilmiĢ olan Egzoz Gazı Emisyon Ölçüm Yetki Belgeleri ve imzalanmıĢ protokoller süresi doluncaya kadar geçerlidir. (2) Bu Yönetmelik ile yetki belgesi baĢvurularında ilave olarak getirilen; iĢyeri açma ve çalıĢma ruhsatı, imza sirküleri, egzoz gazı emisyon ölçümünde çalıĢtırılacak personelin sayısı, görev tanımı ve ölçüm talimatına yönelik esaslar ile ölçüm cihazlarından alınan çıktılarda istenen ilave hususlar, bu Yönetmeliğin yürürlük tarihinden itibaren istasyon yetkilisi tarafından yüz seksen gün içinde sağlanır ve il müdürlüklerine bildirilir. (3) Bu Yönetmeliğin 15 inci maddesinin birinci fıkrasının (l) bendi ile yetkili egzoz gazı emisyon ölçüm istasyonları için getirilen tabela Ģartı bu Yönetmeliğin yürürlük tarihinden itibaren doksan gün içinde sağlanır. 1979 model yılı ve öncesi dizel motorlu taĢıtlar GEÇĠCĠ MADDE 2 – (1) Model yılı 1979 ve öncesi olan dizel motorlu taĢıtlar bu Yönetmeliğin 8 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmünden muaftır. Ġptal edilmiĢ yetki belgelerinin yeniden düzenlenme Ģartı GEÇĠCĠ MADDE 3 – (1) 4/4/2009 tarihli ve 27190 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Egzoz Gazı Emisyonu Kontrolü Yönetmeliği çerçevesinde, egzoz gazı emisyon ölçüm yetki belgesi süresi dolduğu halde belgesini yenilemeyen ve egzoz gazı emisyon ölçümünü yapmaya devam ederek pul veren ve bu nedenle yetki belgesi iptal edilen ölçüm istasyonları, bu Yönetmeliğin 17 nci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde belirtilen esaslar çerçevesinde değerlendirilir. Mevcut egzoz gazı emisyon ölçüm cihazları kriterleri GEÇĠCĠ MADDE 4 – (1) Egzoz gazı emisyon ölçüm cihazları Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yayımlanan 19/7/2013 tarihli ve 28712 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Egzoz Gazı Emisyon Ölçme Cihazları Muayene Yönetmeliğine tabidir. Ancak söz konusu Yönetmeliğin ilgili maddeleri yürürlüğe girinceye kadar egzoz gazı emisyon ölçüm cihazlarının kalibrasyonu TS 12361’de belirtilen veya Türk Standardları Enstitüsü tarafından kabul edilen diğer kalibrasyon usullerinden birisi ile yılda en az bir kere yapılır. (2) Ölçüm cihazlarının kalibrasyonunun Türk Standardları Enstitüsü, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik AraĢtırma Kurumu Ulusal Metroloji Enstitüsü veya bu konuda yetkili kuruluĢlardan alınan Kalibrasyon Sertifikalarına sahip laboratuvar/kuruluĢlar veya bu konuda yetkili kuruluĢlardan alınan eğitim sertifikasına sahip Ģahıslar tarafından yapılması ve bu sertifikaların geçerlilik süresi bitiminden önce yenilenmesi gerekmektedir. Yürürlükten kaldırılan yönetmelik MADDE 22 – (1) 4/4/2009 tarihli ve 27190 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Egzoz Gazı Emisyonu Kontrolü Yönetmeliği ve 11/6/2004 tarihli ve 25489 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Benzin ve Motorin Kalitesi Yönetmeliği yürürlükten kaldırılmıĢtır. Yürürlük MADDE 23 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 24 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Çevre ve ġehircilik Bakanı yürütür. EK-1 EGZOZ GAZI EMĠSYON SINIR DEĞERĠ Tablo-1: Trafikte kullanılmakta olan benzin motorlu taĢıtlarda karbonmonoksit sınır değerleri: TAġITA AĠT BĠLGĠ Karbonmonoksit (CO) ( hacimce % ) Egzoz sisteminde katalitik dönüĢtürücü ve benzeri emisyon kontrol donanımı olmayan taĢıtlar Rölantide 1/10/1975 den öncekiler 6 1/10/1975-1/10/1986 arasındakiler 4,5 1/10/1986 sonrakiler 3,5 Egzoz sisteminde katalitik dönüĢtürücü ve benzeri emisyon kontrol donanımı olan taĢıtlar * Rölantide (<2000 dakika–1) -TaĢıt üreticisinin belirlediği bir CO miktarı yok ise En fazla 0,5 -2003 model yılından itibaren En fazla 0,3 –1 Yüksek Rölantide (≥ 2000 dakika )** -TaĢıt üreticisinin belirlediği bir CO miktarı yok ise En fazla 0,3 -2003 model yılından itibaren En fazla 0,2 *Tip onayındaki gereksinimlere uyumlu olarak egzoz gazı analiz cihazı ile ölçüm yapılır. OBD sistemi olan araçlarda, emisyon sistemlerinin uygun çalıĢıp çalıĢmadığı, OBD cihazı göstergelerinin uygun olma durumuna göre kontrol edilir. ** Lambda değeri, üreticisinin belirlediği Ģartlara göre yüksek rölantide 1± 0,03'dür. Tablo- 2: Trafikte kullanılmakta olan dizel motorlu taĢıtlarda absorpsiyon katsayısı sınır değerleri TAġITA AĠT BĠLGĠ -Normal emiĢli dizel motorlarda -AĢırı doldurmalı dizel motorlarda ( Turbo ġarjlı ) ABSORPSĠYON KATSAYISI m-1 2,5 3,0 -2010 yılından sonra üretilmiĢ dizel motorlarda 1,5 EK-2 POZĠTĠF ATEġLEMELĠ MOTORLA TEÇHĠZ EDĠLEN ARAÇLARDA KULLANILACAK OLAN PĠYASA YAKITLARINA ĠLĠġKĠN ÇEVRESEL NĠTELĠKLER Cinsi: Benzin Limitler(2) Parametre(1) Birim Minimum Maksimum (3) AraĢtırma Oktan Sayısı 95 Motor Oktan Sayısı 85 (4) Reid Buhar Basıncı, Yaz Dönemi kPa 60,0(5) Distilasyon: - 100oC‘de buharlaĢma %v/v 46,0 - 150oC‘de buharlaĢma %v/v 75,0 Hidrokarbon Analizi - Olefinler %v/v 18,0 - Aromatikler %v/v 35,0 - Benzen %v/v 1,0 Oksijen Ġçeriği %m/m 3,7 Oksijenli BileĢikler - Metanol %v/v 3,0 - Ethanol (stabilazör maddeler gerekli %v/v 10,0 olabilir) - Izo-propil alkol %v/v 12,0 - Tersiyer-butil alkol %v/v 15,0 - Izo-butil alkol %v/v 15,0 - Eterler (Beher molekülde 5 ve ya daha fazla %v/v 22,0 karbon atomlu) (6) - Diğer oksijenli bileĢikler %v/v 15,0 Kükürt Ġçeriği mg/kg 10,0 KurĢun Ġçeriği g/l 0,005 Notlar: (1) EN 228:2008‘ de test Ģartları açıkça belirtilmektedir. EPDK, EN 228:2008 ile en azından aynı hassasiyette ve doğrulukta sonuçlar vermesi durumunda farklı bir analitik test metodu benimseyebilir. (2) ġartnamede verilen değerler ―doğru değerlerdir‖. Bunların limit sınırlarını tayin ederken ISO 4259:2006 ―Petrol Ürünleri- Test Metotlarına iliĢkin kesin verilerin tespiti ve uygulanması‖ esasları uygulanmıĢtır ve bir minimum değerin tespit edilmesinde sıfır üzerindeki 2R‘ lik minimum bir fark dikkate alınmıĢtır (R: reproducibility- tekrarlanabilirlik). Münferit ölçümlerin sonuçları ISO 4259:2006‘da belirlenen kriterler esas alınarak yorumlanacaktır. (3) Bakanlık ve EPDK koordinasyon ve iĢbirliği içinde minimum motor oktan sayısı 81 ve minimum araĢtırma oktan sayısı 91 olan kurĢunsuz benzinin piyasaya sürülmesi için izin verilmesinin devam edilmesine karar verebilir. (4) Yaz dönemi en geç 1 Mayıs ‘da baĢlayacak ve 30 Eylül‘den önce sona ermeyecektir. DüĢük ortam yaz sıcaklıkları olan yerlerde yaz dönemi en geç 1 Haziran‘da baĢlayacak ve 31 Ağustos‘ dan önce sona ermeyecektir. (5) DüĢük ortam yaz sıcaklıkları olan ve 2009/30/EC Direktifinin 3 üncü maddesinin (4) ve (5) bölümleri için istisna olan yerlerde maksimum buhar basıncı 70 kPa olacaktır. (6) Son kaynama noktası EN 228:2008‘ de belirtilen değerden yüksek olmayan diğer mono alkoller ve eterler. EK-3 SIKIġTIRMA ATEġLEMELĠ MOTORLARLA TEÇHĠZ EDĠLEN ARAÇLARDA KULLANILACAK OLAN PĠYASA YAKITLARINA ĠLĠġKĠN ÇEVRESEL NĠTELĠKLER Cinsi:Motorin (Dizel Yakıt) Parametre(1) Birim Limitler(2) Minimum Maksimum 51,0 845,0 Setan Sayısı 15oC‘de yoğunluk kg/m3 Distilasyon: o - % 95(v/v) geri kazanıldığı noktada C 360,0 Polisiklikaromatik hidrokarbonlar %m/m 8,0 Kükürt içeriği mg/kg 10,0 FAME (yağ asidi metil ester) içeriği – EN % v/v 7,0(3) 14078 Notlar: (1) Test metotları EN 590:2009‘ da belirtilenlerdir. EPDK, EN 590:2009 ile en azından aynı hassasiyette ve doğrulukta sonuçlar vermesi durumunda farklı bir analitik test metodu benimseyebilirler. (2) Niteliklerde verilen değerler ―doğru değerlerdir‖. Bunların limit sınırlarını tayin ederken ISO 4259:2006 ―Petrol Ürünleri- Test Metotlarına iliĢkin kesin verilerin tespiti ve uygulanması‖ esasları uygulanmıĢtır ve bir minimum değerin tespit edilmesinde sıfır üzerindeki 2R‘ lik minimum bir fark dikkate alınmıĢtır (R: reproducibility - tekrarlanabilirlik). Münferit ölçümlerin sonuçları ISO 4259:2006‘da belirlenen kriterler esas alınarak yorumlanacaktır. (3) FAME (fattyacidmethyl ester - yağ asidi metil ester) EN 14214‘e uyacaktır. [R.G. 30 Kasım 2013 – 28837] —— • —— TEBLĠĞ ÖzelleĢtirme Ġdaresi BaĢkanlığından: ÖZELLEġTĠRME YÜKSEK KURULU KARARI Tarih : 25/11/2013 Karar No : 2013/181 Konu : Maliye Hazinesine ait taĢınmazların özelleĢtirme kapsam ve programına alınması. Kurulumuzca; ÖzelleĢtirme Ġdaresi BaĢkanlığının 8/10/2013 tarih ve 8957 sayılı yazısına istinaden, 1. Maliye Hazinesine ait; Ġstanbul ili, Maltepe ilçesi, Cumhuriyet Mahallesi 1306 ada 8 parsel numaralı 430,00 2 m , (Marmaray Projesi kamulaĢtırma alanında kalan 18,50 m2’lik kısmın daha sonra ifraz edilerek özelleĢtirme kapsamı dıĢında tutulması kaydıyla) Ġstanbul ili, Maltepe ilçesi, Cumhuriyet Mahallesi 290 ada 48 parsel numaralı 918,00 m2 yüzölçümlü taĢınmazların özelleĢtirme kapsam ve programına alınmasına, Söz konusu taĢınmazların satıĢ yöntemiyle özelleĢtirilmesine ve satıĢın varlık satıĢı suretiyle gerçekleĢtirilmesine, 2. ÖzelleĢtirme iĢlemleri tamamlanıncaya kadar söz konusu taĢınmazların her türlü bakım, onarım ve iĢletilmesi ile bu taĢınmazlardan doğan her türlü yükümlülükler ve iĢletilmelerinden elde edilecek gelirlerin Maliye Hazinesine bırakılmasına, 3. Bu Kararın uygulanması ile ilgili hususların gerek görülmesi halinde Maliye Bakanlığı ve ÖzelleĢtirme Ġdaresi BaĢkanlığı arasında yapılacak protokol/protokollerle belirlenmesine, 4. ÖzelleĢtirme iĢlemlerinin 2 (iki) yıl içinde tamamlanmasına karar verilmiĢtir. [R.G. 30 Kasım 2013 – 28837] —— • —— KURUL KARARI Ġç Denetim Koordinasyon Kurulundan: 5018 SAYILI KAMU MALÎ YÖNETĠMĠ VE KONTROL KANUNUNUN GEÇĠCĠ 21 ĠNCĠ MADDESĠNĠN BEġĠNCĠ FIKRASI KAPSAMINDAKĠ SERTĠFĠKA EĞĠTĠMLERĠ VE SINAVLARINA ĠLĠġKĠN ESAS VE USULLERĠN BELĠRLENMESĠNE DAĠR KARAR BĠRĠNCĠ BÖLÜM Amaç, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 – Bu Esas ve Usullerin amacı, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun geçici 21 inci maddesinin beĢinci fıkrası kapsamındaki iç denetçi adaylarına yönelik düzenlenecek sertifika eğitimleri ve sertifika sınavlarına iliĢkin iĢlemleri düzenlemektir. Kapsam MADDE 2 – Bu Esas ve Usuller, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun geçici 21 inci maddesinin beĢinci fıkrası kapsamındaki iç denetçi adaylarını kapsar. Dayanak MADDE 3 – Bu Esas ve Usuller, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun geçici 21 inci maddesi uyarınca hazırlanmıĢtır. Tanımlar MADDE 4 – Bu Esas ve Usullerde geçen; Aday: 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun geçici 21 inci maddesinin beĢinci fıkrası kapsamındaki iç denetçi adaylarını, Kurul: Ġç Denetim Koordinasyon Kurulunu, Kanun: 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununu, Madde: 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun geçici 21 inci maddesini, Sertifika: Kamu iç denetçi sertifikasını, ifade eder. ĠKĠNCĠ BÖLÜM Eğitime Alınacak KiĢilerin Belirlenmesi Sertifika eğitimine baĢvuru MADDE 5 – Adaylar, 15.04.2013 tarih ve 4 sayılı Kurul Kararı ile kabul edilen ve 24/5/2013 tarihli ve 28656 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Esas ve Usuller kapsamında Kurula baĢvuru yaparlar. BaĢvuru Ģartlarını sağladığı anlaĢılan adaylar, Kurul tarafından belirli zamanlarda düzenlenecek sertifika eğitimlerine katılırlar. Kurul, eğitim programına kabul edilecek aday sayısının yüzde 10’u kadar adayı baĢvuru sırasına göre yedek olarak belirler. Kurul, bilgi teknolojileri denetimi uzmanlık alanıyla doğrudan iliĢkili mühendislik bölümlerine yönelik ayrı sertifika eğitimleri düzenleyebilir. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Adayların Eğitimi Eğitim yeri MADDE 6 – Kurul tarafından belirlenen eğitim yeri ve zamanı, eğitim programının baĢlamasından en az bir ay önce adaylara bildirilir ve Kurulun internet sitesinde duyurulur. Eğitimde yer verilecek konular MADDE 7 – Adaylar, Kurul tarafından belirlenen müfredat ve programa göre, aĢağıda gösterilen dört bölümdeki konuları da kapsayacak Ģekilde, Maliye Bakanlığınca sertifika eğitimine tabi tutulur. a) Kurumsal yönetim, risk yönetimi ve iç kontrol; 1) Kurumsal yönetim ve ilkeleri, 2) Kurumsal risk yönetimi, 3) Uluslararası iç kontrol standartları ve iç kontrol modelleri, 4) Kamu iç kontrol standartları, 5) DıĢ denetim (SayıĢtay denetimi). b) Denetim yöntemi ve uygulamaları; 1) Ġç denetim standartları ve mesleki etik kuralları, 2) Ġç denetim türleri ve teknikleri, 3) Ġç denetim planlaması, 4) Saha çalıĢması, 5) Sonuçların raporlanması ve izleme, 6) Ġstatistiki yöntemler, 7) ĠletiĢim yönetimi ve becerileri, 8) Ġç denetim vaka çalıĢması. c) Muhasebe; 1) Devlet muhasebe standartları, 2) Kamu muhasebesi, 3) Mali tablolar analizi, 4) Kamu muhasebe yönetmelikleri. d) Mevzuat; 1) 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve ilgili mevzuatı, 2) Bütçe mevzuatı, 3) Kamu ihale mevzuatı, 4) Kamu taĢınmaz hukuku, 5) Kamu harcama mevzuatı, 6) Kamu personel mevzuatı, 7) Anayasa ve idare hukuku. Eğitim süresi MADDE 8 – Eğitim süresi iki aydan az olmamak üzere Kurul tarafından belirlenir. Eğitime kabul edilen adaylar eğitim süresince kurumlarından izinli sayılır. Sertifika sınavı MADDE 9 – Eğitim tamamlandıktan sonra adaylar, Kurulun belirlediği yer ve tarihte sertifika sınavına tabi tutulur. Sınava iliĢkin ilan Kurulun internet sitesinden duyurulur. Eğitim programına mazeretsiz beĢ günden fazla süreyle katılmayanlar sertifika sınavına kabul edilmez. Sertifika sınavı, Ġç Denetçi Adayları Belirleme, Eğitim ve Sertifika Yönetmeliği kapsamında yapılacak sertifika sınavlarıyla birleĢtirilebilir. Böyle bir durumda sertifika sınavına iliĢkin iĢ ve iĢlemler tek bir sınav komisyonu tarafından yürütülür. Sınav komisyonu MADDE 10 – Sınav komisyonu biri baĢkan olmak üzere beĢ asıl ve iki yedek üyeden oluĢacak Ģekilde Kurul tarafından belirlenir. Komisyon üyeleri, kamuda daire baĢkanı veya daha üst görevlerde bulunanlar ile iç denetim birimi baĢkanları ve iç denetçilerden oluĢur. Gerek görülmesi halinde sınav komisyonlarında öğretim üyelerine de yer verilebilir. Sertifika sınav konuları ve sınav usulü MADDE 11 – Kurul, eğiticilerin, konuyla ilgili akademisyenlerin ve denetim konusunda uzman kiĢilerin katılımıyla sınav sorusu hazırlama komisyonu oluĢturur ve cevap anahtarını da içerecek Ģekilde bir soru bankası hazırlatır. Sınav komisyonu, soruları Kurulun belirleyeceği usule uygun olarak soru bankasından seçer. Sınav, test usulüyle yapılır. Sınav sonuçlarının değerlendirilmesi MADDE 12 – Sınav komisyonu, önceden belirlenmiĢ cevap anahtarına göre cevap kâğıtlarını değerlendirerek yüz tam puan üzerinden puanlama yapar. Sınavda baĢarılı sayılabilmek için her bir bölümden en az altmıĢ puan alınması ve dört bölüm ortalamasının yetmiĢ puan ve üzerinde olması gereklidir. Sınav sonuçlarının duyurulması ve itiraz MADDE 13 – Sınav sonuçları en geç 15 iĢgünü içerisinde okunup değerlendirilmek suretiyle tüm adayların almıĢ oldukları puanlar Kurulun internet sitesinde ilan edilir. Sınav sonuçlarına ilandan itibaren 5 iĢgünü içinde itiraz edilebilir. Ġtiraz, Kurul tarafından en geç 15 iĢgünü içinde değerlendirilerek sonuçlandırılır ve adaya bildirilir. Sınavda baĢarısız olan adayların durumu MADDE 14 – Sınavda baĢarısız olan adaylar, 15/4/2013 tarih ve 4 sayılı Kurul Kararı ile kabul edilen ve 24/5/2013 tarih ve 28656 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Esas ve Usullerle belirlenen yabancı dil Ģartını muhafaza etmeleri kaydıyla tekrar eğitime tabi tutulmadan izleyen iki sınava daha katılabilirler. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ÇeĢitli ve Son Hükümler Sertifikanın verilmesi MADDE 15 – Kurul tarafından, sertifika sınavında baĢarılı olanlara aldıkları puanı da gösteren sertifika verilir. Bu sertifika, iç denetçiliğe atandıkları tarihten itibaren Ġç Denetçilerin ÇalıĢma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre derecelendirilir. Yürürlük MADDE 16 – Bu Esas ve Usuller yayımı tarihinde yürürlüğe girer. Yürütme MADDE 17 – Bu Esas ve Usulleri Ġç Denetim Koordinasyon Kurulu yürütür. [R.G. 30 Kasım 2013 – 28837] —— • —— 2013 KASIM AYINDA YAġ HADDĠNDEN VE ĠSTEĞĠ ÜZERĠNE EMEKLĠYE AYRILAN HÂKĠM VE SAVCILARI BELĠRTĠR LĠSTE KASIM/ 2 0 13 A) YAġ HADDĠNDEN EMEKLĠYE AYRILAN HÂKĠM VE SAVCILAR 12- 19405 Nihat KÖSEOĞLU 19881 Mehmet MENCET Ġstanbul Ağır Ceza Mahkemesi BĢk. Antalya Hâkimi B) ĠSTEĞĠ ÜZERĠNE EMEKLĠYE AYRILAN HÂKĠM VE SAVCILAR 24662 Ahmet Hilmi SÖKMEN Sivas Hâkimi 1Bakırköy Hâkimi 2- 29193 Adil Giray HANCILAR Ankara Hâkimi 3- 30159 Yıldıray SARIKAYA Bursa Bölge Ġdare Mahkemesi Üyesi 4- 38439 Uğur ġAHĠN [ 30 Kasım 2013 ] —— • ——