gebelġk sürecġnde psġkġyatrġk bozukluğu olan anne bebeklerġnde

advertisement
T.C.
SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ
TIP FAKÜLTESĠ
GEBELĠK SÜRECĠNDE PSĠKĠYATRĠK BOZUKLUĞU OLAN
ANNE BEBEKLERĠNDE NÖROTROFĠK VE
NÖROĠNFLAMATUAR FAKTÖR DÜZEYLERĠNĠN
MATERNAL PSĠKĠYATRĠK BOZUKLUKLARLA ĠLĠġKĠSĠ
Dr. Nursel AKBABA
TIPTA UZMANLIK TEZĠ
RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABĠLĠM DALI
DanıĢman
Doç. Dr. Bilge Burçak ANNAGÜR
KONYA-2016
T.C.
SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ
TIP FAKÜLTESĠ
GEBELĠK SÜRECĠNDE PSĠKĠYATRĠK BOZUKLUĞU OLAN
ANNE BEBEKLERĠNDE NÖROTROFĠK VE
NÖROĠNFLAMATUAR FAKTÖR DÜZEYLERĠNĠN MATERNAL
PSĠKĠYATRĠK BOZUKLUKLARLA ĠLĠġKĠSĠ
Dr. Nursel AKBABA
TIPTA UZMANLIK TEZĠ
RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABĠLĠM DALI
DanıĢman
Doç. Dr. Bilge Burçak ANNAGÜR
Bu araĢtırma Selçuk Üniversitesi Bilimsel AraĢtırma Projeleri Koordinatörlüğü
tarafından 15102020
proje numarası ile desteklenmiĢtir
KONYA-2016
ii. ÖNSÖZ ve TEġEKKÜR
Psikiyatri alanında çalıĢmaya baĢladığımdan beri bilgi, tecrübe ve
içtenliğiyle her zaman yanımda olduğunu hissettiğim, çalıĢmam konusunda beni
yönlendiren, cesaretlendiren ve tezimin her aĢamasında yardımını esirgemeyen
değerli hocam ve tez danıĢmanım Doç.Dr. Bilge Burçak Annagür‘e,
Uzmanlık eğitimim sırasında bilgi ve deneyimlerinden yararlandığım ve
asistanı olmaktan onur ve mutluluk duyduğum Selçuk Üniversitesi Psikiyatri
Anabilim Dalı öğretim üyeleri Prof.Dr. Özkan Güler, Prof.Dr. Asena Akdemir,
Doç.Dr. Yavuz Selvi ve Yrd.Doç.Dr. Fatih Kayhan‘a,
Tezimin hazırlanma aĢamasında yardım ve desteğini esirgemeyen Doç.Dr.
Ali Annagür, Uzm.Dr. Fikret Akyürek ve ArĢ.Gör. Dr. Hikmet Akbulut‘a,
Rotasyon yaptığım süreçte bilgi ve deneyimlerinden yaralandığım Nöroloji
ve Çocuk ve Ergen Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyelerine,
Birlikte çalıĢmaktan mutluluk duyduğum değerli çalıĢma arkadaĢlarıma,
Eğitim, öğrenim ve meslek hayatım süresince manevi destekleriyle her
zaman yanımda olan sevgili aileme teĢekkür ediyorum.
i
iii. ĠÇĠNDEKĠLER
ii. ÖNSÖZ ve TEġEKKÜR ................................................................................................. i
iii. ĠÇĠNDEKĠLER .............................................................................................................. ii
iv. SĠMGELER VE KISALTMALAR .............................................................................. iv
v. TABLOLAR LĠSTESĠ .................................................................................................... v
1.GĠRĠġ VE AMAÇ ............................................................................................................ 1
2.GENEL BĠLGĠLER: ........................................................................................................ 2
2.1.Gebelik ve Depresyon:.............................................................................................. 2
2.1.1.Sıklık ve Yaygınlık: ........................................................................................... 2
2.1.2.Risk Faktörleri: .................................................................................................. 2
2.1.3.Klinik Görünüm: ................................................................................................ 3
2.1.4.Gebelikte Depresyonun Anne ve Bebeğe Etkileri: ............................................ 3
2.2.Gebelik ve Anksiyete Bozukluğu: ............................................................................ 5
2.2.1.Sıklık ve Yaygınlık: ........................................................................................... 5
2.2.2.Risk Faktörleri: .................................................................................................. 6
2.2.3.Klinik Görünüm: ................................................................................................ 6
2.2.4.Gebelikte Anksiyete Bozukluğunun Anne ve Bebeğe Etkileri: ......................... 6
2.3.Nörogenez ve Nöral Plastisite:.................................................................................. 8
2.3.1.Nörotrofik Faktörler ve Depresyonda Nörotrofik Hipotez: ............................... 9
2.3.2.Nörotrofik Faktörler ve Anksiyete: .................................................................. 13
2.4.Ġmmün Sistem ve Merkezi Sinir Sistemi: ............................................................... 14
2.4.1.Depresyonda Nöroinflamatuar Hipotez: .......................................................... 15
2.4.2.Anksiyete ve Ġmmün Sistem: ........................................................................... 17
3.GEREÇ VE YÖNTEM .................................................................................................. 19
3.1.Örneklem Seçimi: ................................................................................................... 19
3.2.Veri Toplama Araçları: ........................................................................................... 19
3.2.1.Hasta Bilgi Formu:........................................................................................... 20
3.2.2.SCID-I/CV (Structured Clinical Interview for Diagnostic and Statistical
Manual of Mental Disorders, Fourth Edition/Clinical Version): .............................. 20
3.2.3.Edinburgh Doğum Sonrası Depresyon Ölçeği (EDSDÖ): ............................... 20
3.2.4.Hastane Anksiyete Depresyon Ölçeği (HADÖ): ............................................. 21
3.3.Uygulama: ............................................................................................................... 21
3.4.Biyokimyasal Parametrelerin ÇalıĢılması: .............................................................. 22
3.5.Verilerin Ġstatistiksel Değerlendirmesi: .................................................................. 23
4.BULGULAR.................................................................................................................. 24
5.TARTIġMA ................................................................................................................... 29
ii
6.SONUÇ VE ÖNERĠLER ............................................................................................... 37
7.KAYNAKLAR .............................................................................................................. 39
8.ÖZET ............................................................................................................................. 49
9.EKLER .......................................................................................................................... 51
EK-1:BilgilendirilmiĢ Onam Formu ............................................................................. 51
EK-2:Sosyo-demografik Veri Formu ........................................................................... 52
EK-3: Edinburgh Doğum Sonrası Depresyon Ölçeği ................................................... 54
EK-4: Hastane Anksiyete Depresyon Ölçeği ................................................................ 56
EK-5: Etik Kurul Onayı ................................................................................................ 58
10. ÖZGEÇMĠġ ................................................................................................................ 59
iv. SĠMGELER VE KISALTMALAR
5HT-1A: 5-Hidroksitriptamin-1A
AB: Anksiyete Bozukluğu
ACTH: Adrenokortikotropin Hormonu
BDNF: Beyin Kaynaklı Nörotrofik Faktör,
CRH: Kortikotropin Salıverici Hormon
EDSDÖ: Edinburgh Doğum Sonrası Depresyon Ölçeği
ELISA: Enzyme-Linked Immunosorbent Assay
FGF: Fibroblast Büyüme Faktörü
GTP: Guanosin Trifosfat
HADÖ: Hastane Anksiyete Depresyon Ölçeği
HPA: Hipotalamo-Pitüiter Adrenal Aks
IFN-γ: Ġnterferon Gama
IGF-1: Ġnsülin Benzeri Büyüme Faktörü-1
IL: Ġnterlökin
MDB: Majör Depresif Bozukluk
MSS: Merkezi Sinir Sistemi
NT-3: Nörotrofin-3
NT-4/5: Nörotrofin-4/5
OKB: Obsesif Kompulsif Bozukluk
PB: Panik Bozukluk
pCRH: Plasental Kortikotropin Salıverici Hormon
PTSB: Post-Travmatik Stres Bozukluğu
S100B: S100 Kalsiyum Bağlayıcı Protein B
SCID-I/CV: DSM-IV Eksen I Bozuklukları Ġçin YapılandırılmıĢ GörüĢme Formu
Klinik Versiyonu,
SF: Sosyal Fobi
SPSS: Statistical Package for the Social Sciences
TGF β: Transforming Büyüme Faktörü Beta
TH4: Tetrahidrobiopterin
TNF-α: Tümor Nekrozis Faktör Alfa
Trk: Tirozin Kinaz Reseptörleri
YAB:Yaygın Anksiyete Bozukluğu
iv
v. TABLOLAR LĠSTESĠ
Tablo-4.1: Major depresyonu olan (MDB), anksiyete bozukluğu olan (AB) ve
herhangi bir psikiyatrik bozukluğu olmayan sağlıklı kontrol (Kontrol) grupları
arasında sosyodemografik ve klinik özelliklerin karĢılaĢtırılması
Tablo-4.2: Major depresyonu olan (MDB), anksiyete bozukluğu olan (AB) ve
herhangi bir psikiyatrik bozukluğu olmayan sağlıklı kontrol (Kontrol) grupları
arasında obstetrik özelliklerin karĢılaĢtırılması
Tablo-4.3: Major depresyonu olan (MDB), anksiyete bozukluğu olan (AB) ve
herhangi bir psikiyatrik bozukluğu olmayan sağlıklı kontrol (Kontrol) grupları
arasında depresyon ve anksiyete ölçek puanlarının karĢılaĢtırılması
v
1.GĠRĠġ VE AMAÇ
Gebelik süreci geçmiĢte kadın sağlığı açısından emosyonel iyilik hali
olarak düĢünülmekteyken, güncel çalıĢmalarda gebelik sürecinde kadınların
özellikle duygudurum ve anksiyete bozuklukları gibi psikiyatrik bozukluklar
açısından artmıĢ riske sahip olduklarının ortaya konmasıyla bu görüĢ anlamını
yitirmiĢtir (1). Gebelik sürecinde yaĢanan psikiyatrik bozukluklar maternal
sağlığın kötü olması ve yetersiz prenatal bakımla iliĢkilidir (2). Ayrıca gebelik
dönemindeki maternal psikiyatrik bozukluklar bebeğin emosyonel, kognitif ve
fiziksel sağlığı üzerine birçok olumsuz etkiye sahiptir (3). Bütün bu bulgulara
rağmen gebelik sürecindeki psikiyatrik bozukluklar postpartum döneme göre daha
az araĢtırılmıĢ, özellikle annedeki psikiyatrik bozuklukların bebek üzerine kısa ve
uzun dönemli etkileri yeterince çalıĢılamamıĢtır. Üstelik bu alanda yapılan
çalıĢmalar klinik tanı bazlı olmaktan çok anksiyete ve depresif belirtilerin
etkileriyle ilgilidir.
Gebelik döneminde tedavi edilmeyen depresyonun bebek üzerine
etkilerinden birisi de kognitif ve davranıĢsal semptomlarla giden nöral geliĢimle
ilgili sorunlara yol açmasıdır(4). Fakat gebelik sürecindeki maternal psikiyatrik
hastalığın hangi mekanizmalar aracılığıyla fetal nörogeliĢimi etkilediği konusunda
yeterince veri bulunmamaktadır. Biz çalıĢmamızda, annedeki psikiyatrik
bozuklukların fetal kord kanında nörogenez ve nöral plastisitede rol aldığı bilinen
nörotrofik ve nöroinflamatuar faktör düzeylerine etkisini araĢtırmayı hedefledik.
1
2.GENEL BĠLGĠLER:
2.1.Gebelik ve Depresyon:
2.1.1.Sıklık ve Yaygınlık:
YaĢam boyu depresyon sıklığı erkeklere oranla kadınlarda iki kat daha
fazladır (5). Özellikle gebelik dönemi ve postpartum dönemde meydana gelen
hormonal ve fizyolojik değiĢiklikler depresyona yatkınlığı artırabilmektedir.
Önceleri daha çok postpartum döneme özgü olduğu düĢünülen depresyonun,
gebelik döneminde de artmıĢ olabileceği konusundaki farkındalık giderek
artmaktadır. Bu farkındalık depresyonda DSM-4‘te ‗postpartum baĢlayan‘
belirleyicisinin DSM-5‘te ‗peripartum baĢlayan‘ belirleyicisine dönüĢmesiyle de
karĢımıza çıkmaktadır. Özellikle önceden depresyonu olan kadınlarda gebelik
sürecinde yineleme ya da alevlenme riskinin arttığı bilinmektedir (6, 7). Gebe
kadınların yaklaĢık üçte birinde, ilk depresyon atağı gebelik sırasında
yaĢanmaktadır (8). Nitekim ülkemizde yapılan bir çalıĢmada postpartum dönemde
depresyon saptanan kadınların %56‘sında depresyonun gebelik döneminde
baĢladığı tespit edilmiĢtir (9). Yapılan çalıĢmalarda gebelikte depresif semptom
görülme sıklığı %5-51 arasında bildirilmiĢtir (10, 11). Türkiye‘de sınırlı sayıda
araĢtırma olmasına rağmen, Beck Depresyon Ölçeği ve Edinburgh Doğum Sonrası
Depresyon Ölçeği kullanılarak yapılan farklı çalıĢmalarda bu oran %12 ile 36
arasında değiĢmektedir (12, 13). Gebelik döneminde depresif belirti görülme
sıklığı gebelik aylarına göre değiĢkenlik gösterebilmektedir. Bennett ve ark‘nın
yaptığı derleme çalıĢmada depresyon görülme olasılığı ilk üç ay için %7.4, ikinci
üç ay için %12.8, üçüncü üç ay için %12 olarak bildirilmiĢtir (14). Gebe
kadınların %18‘inin ise majör depresyon tanısı aldığı bildirilmektedir (15).
2.1.2.Risk Faktörleri:
Gebelik dönemindeki depresyon, ailede depresyon öyküsü, daha önce
depresif bozukluk ya da premenstrüel disforik bozukluk öyküsü, 8 yıl eğitimden
daha düĢük eğitim düzeyinde olmak, düĢük gelir düzeyi, psikososyal stres ile
iliĢkilendirilmektedir (11, 16, 17). Daha önceki kürtaj, düĢük ya da erken doğum
öyküsü, Ģiddete maruz kalma, sosyal destek azlığı da depresyon için risk faktörleri
arasındadır (18, 19). Kolte ve ark, üç veya daha fazla gebelik kaybı yaĢayan
2
kadınlarda depresyon ve emosyonel stresin daha yüksek oranda görüldüğünü
bildirmiĢler (20). Köken ve ark ise gebeliğin erken dönemindeki Ģiddetli bulantı
kusmanın, gebelikte yaĢanılan anksiyete ve depresyonla iliĢkili olduğunu
göstermiĢler (21). Viral enfeksiyonlar, kronik hastalıklar, oral kontraseptif
kullanma, bazı sedatif ilaçlar da gebelikte depresyon geliĢmesine neden olan
çevresel faktörlerdendir (15, 22). Gebelik öncesi antidepresan ilaç kullanan
kadınlar, bebeklerine zarar vereceği endiĢesiyle tedavilerini sonlandırabilmekte,
bu da depresyonun yinelemesi açısından önemli riskler taĢımaktadır.
2.1.3.Klinik Görünüm:
Perinatal depresyonun belirti ve bulguları genel popülasyondaki depresif
bozukluğun belirti ve bulgularına benzerdir (23). Gebelerde kaygı ve depresyon
belirtileri genellikle beraberdir ve bedensel belirtilerle karıĢık olarak ortaya
çıkmaktadır (24). Ġlk trimesterde duygudurum dalgalanmaları, aĢırı yorgunluk ve
konsantrasyon güçlüğü, libido azlığı daha çok görülürken son trimesterde bu
belirtilere ek olarak doğumla ilgili kaygılar ön plana çıkmaktadır. Gebeliğin ikinci
döneminde ise belirtiler nispeten daha hafif düzeydedir (25). Depresyonu olan
gebelerde diğer depresif hastalara göre bulantı, mide ağrısı, sık soluk alıp verme,
baĢ ağrısı gibi somatik Ģikayetler daha fazla görülmektedir (26). Bu belirtilere
depresyon varlığında çökkün duygudurum ve zevk alamama eĢlik etmektedir.
Gebeliğin fizyolojik belirtileriyle depresyondaki vejetatif belirtilerin benzer
özellikte olması nedeniyle gebelik depresyonu farkedilmeyebilir. Bu nedenle
fizyolojik değiĢiklikler olarak yorumlanan uyku bozuklukları, yorgunluk,
gerginlik varlığında klinisyenler mutlaka depresyonu sorgulamalıdırlar. Perinatal
dönemdeki bir kadında major depresif bozukluğu tanımada önemli bir özellik de
belirtilerin o kiĢinin yaĢam koĢullarından beklenene oranla daha fazla olmasıdır
(27).
2.1.4.Gebelikte Depresyonun Anne ve Bebeğe Etkileri:
Perinatal dönemde psikiyatrik rahatsızlıkların anne ve fetüs üzerine
etkileriyle ilgili yapılan çalıĢmalar incelendiğinde, bu alandaki çalıĢmalar dünya
literatüründe olduğu gibi ülkemizde de yapılan araĢtırmaların zenginliği ile daha
çok postpartum döneme yoğunlaĢmıĢ olmakla birlikte, gebelik dönemiyle ilgili de
giderek artan oranda çalıĢmalar yapılmaktadır. Son 20 yılda bu konuda yapılan
3
araĢtırmalar annenin mental durumu ve olası neonatal sonuçlar arasında tartıĢmalı
olmakla beraber bir iliĢki olduğunu göstermektedir (28). Gebelikte tedavi
edilmemiĢ depresyonun iĢlevsellikte bozulma, perinatal dönemde tıbbi ve
obstetrik komplikasyonlar, annenin yaĢadığı olumsuz duyguları gidermeye
çalıĢması amacıyla ilaç, alkol/madde kullanması, sigara kullanımı, intihar ve
postpartum dönemde depresyon yineleme riskinde artıĢla iliĢkili olduğu çeĢitli
çalıĢmalarda ortaya konmuĢtur (29, 30). Ülkemizde Annagür‘ün yaptığı bir
derleme çalıĢmada annenin bebeğine sağlıklı bir Ģekilde bakabilmesi ve uzun
dönem emzirebilmesi için öncelikle kendi beden ve ruh sağlığının yerinde olması
gerektiği
vurgulanmıĢtır
(31).
Bir
metaanaliz
çalıĢmasında
postpartum
depresyonun en güçlü yordayıcısının gebelik depresyonu olduğu bildirilmiĢtir
(32). Gebelik döneminde depresyon ile artan kortizol yüksekliği insülin direncine
yol açabilir ve eğer telafi mekanizmaları yeterli olmazsa gestasyonel diyabet
ortaya çıkabilir. Aynı zamanda kan basıncında yükselme ve preeklampsi gibi
gebeliğe bağlı istenmeyen durumların sıklığı artabilir (33). Kurki ve ark,
yürüttükleri çalıĢmada gebelikte depresyon veya anksiyetenin preeklampsi riskini
3.1 kat artırdığını bildirmiĢtir.
Hollins ve Kathryn tarafından yapılan çalıĢmada antenatal dönemde
geçirilen depresyonla preterm doğum ve düĢük doğum ağırlığı arasında belirgin
bir iliĢki olduğu bildirilmiĢtir (3). Field ve ark, hem annelerinde distimi olan hem
de annelerinde majör depresyonu bulunan bebeklerin daha küçük gestasyonel yaĢ,
düĢük doğum ağırlığı, kısa doğum boyu ve daha kötü obstetrik komplikasyon
skorları gösterdiğini bildirmektedir (34). Patel ve Prince, 270 gebe üzerinde
yürüttükleri çalıĢmada, prenatal depresyonun düĢük doğum ağırlığına neden
olduğunu bildirmiĢlerdir (35).
Deneysel
çalıĢmalarda
deney
hayvanlarında
depresyon
modeli
oluĢturulmuĢ, bu hayvanların yavrularında nörogenez ve sinaptogenezde
azalmanın göstergesi olan beyin kaynaklı nörotrofik faktör (BDNF), S100
calcium-binding protein B (S100B) düzeylerinde azalma, apopitozisin arttığını
gösteren
caspase-3
Hidroksitriptamin-1A
aktivitesinde
(5-HT-1A)
artma,
reseptör
ventral
hipokampüste
bağlanmasında
düĢme
5-
olduğu
saptanmıĢtır (36, 37). Bazı çalıĢmalarda tedavi edilmemiĢ depresyonun spontan
abortus riskini artırdığı gösterilmiĢtir (38). Yine gebelik döneminde tedavi
4
edilmemiĢ depresyon yenidoğanlarda düĢük apgar skoru ve büyüme geriliği (39),
spontan erken doğum (40), perinatal ve doğumla ilgili komplikasyonlar(41) ile
iliĢkili bulunmuĢtur. Gebelik döneminde daha yüksek depresyon skorlarının
yenidoğanda daha düĢük motor tonus, daha fazla refleks anormalliği, daha düĢük
aktivite seviyesi, daha düĢük sağlamlılık ve dayanıklılıkla iliĢkili olduğu çeĢitli
çalıĢmalarda öne sürülmüĢtür (42, 43). Ayrıca depresyonu daha fazla olan anne
bebekleri, depresyonu daha az olan annelerinkine göre mutlu ve ĢaĢkın yüzlere
daha az yüz ifadesi göstermiĢlerdir (44). Maternal prenatal depresyon skorlarıyla
yenidoğan EEG aktivitelerinin karĢılaĢtırıldığı bir çalıĢmada ise, depresyon
skorları daha yüksek olan anne bebeklerinde daha fazla sağ frontal EEG asimetrisi
ve daha düĢük sol frontal EEG aktivitesi saptanmıĢtır(45). Field ve ark ise
depresif semptomu olan anne bebeklerinin daha yüksek kortizol seviyesi, daha
düĢük dopamin ve serotonin seviyelerine sahip olduğunu göstermiĢlerdir (46).
2.2.Gebelik ve Anksiyete Bozukluğu:
2.2.1.Sıklık ve Yaygınlık:
Gebelik döneminde psikiyatrik bozukluklarla ilgili çalıĢmaların daha çok
depresyonla ilgili olduğunu, anksiyete ile ilgili verilerin sınırlı olduğunu
görüyoruz. Gebelikte anksiyete bozukluğu (AB) sıklığı özellikle ilk trimester ve
son trimesterde artmaktadır(47). Gebelikte anksiyete bozukluklarına yüksek
oranda depresyon eĢlik etmektedir. Gebelikte yaygın anksiyete bozukluğu (YAB)
tanısı alan kadınların yaklaĢık yarısında diğer bir anksiyete bozukluğu ya da majör
depresif bozukluk (MDB) ektanısı saptanmaktadır. Özellikle YAB ve obsesif
kompulsif bozukluk (OKB) doğumdan sonra genel topluma göre yüksek oranlarda
görülmektedir (48). Ülkemizde Arslan ve ark‘nın 452 gebe olgu üzerinde
yaptıkları bir çalıĢmada gebelerde anksiyete semptomları sıklığı %28,8 olarak
bulunmuĢtur (49). Tüm dünyada bu alanda yapılan çalıĢmalarda farklı oranlar
verilmekle birlikte, gebelik döneminde anksiyete prevalansının %27‘ye varan
oranlarda olduğu bildirilmektedir (24). YapılandırılmıĢ klinik görüĢmelerde
gebelerde YAB ve OKB genel popülasyona göre perinatal olgularda daha yaygın
olduğu tespit edilmiĢti (50). Öte yandan çalıĢmalarda tespit edilen peripartum
dönemdeki %1,4‘lük panik bozukluk(PB) prevalansı ve %1,7-9 arasındaki post-
5
travmatik stres bozukluğu (PTSB) prevalansı genel popülasyonla kıyaslanabilir
düzeydedir (51).
2.2.2.Risk Faktörleri:
En yaygın risk faktörleri yüksek algılanan stres düzeyi, düĢük sosyal
destek ve geçmiĢ psikiyatrik hastalık öyküsü yanısıra düĢük ekonomik durum,
sağlık bakım sistemlerinin yetersiz olması, iĢsizlik, aile iĢyükünün fazla olması ,
yakın iliĢkilerde gerginlik ve gebelikle iliĢkili komplikasyonlardır (52, 53).
Ülkemizde Arslan ve ark, 450 gebe olgu üzerinde yaptıkları çalıĢmada eğitim
düzeyi ve aylık gelir düĢüklüğü, ev hanımı olma, gebelik sırasında çalıĢmama ve
sigara kullanımı, toplam gebelik sayısı, yaĢayan çocuk sayısı, ölü doğum sayısı ve
düĢük sayısının, gebelikte anksiyete ve depresyon görülme sıklığını anlamlı
oranda arttırdığını saptamıĢlardır (49). Ayrıca cinsel travma öyküsü de maternal
anksiyete ile iliĢkili bulunmuĢtur (54).
2.2.3.Klinik Görünüm:
Gebelikte anksiyete iliĢkili fizyolojik değiĢiklikler ve somatik
yakınmalardan ayırt edilmeyebilir ve sıklıkla gözden kaçabilir. Örneğin taĢikardi,
terleme, baĢ dönmesi, nefes darlığı gibi bazı fizyolojik belirtiler yatkın bireylerde
fiziksel bir hastalığın belirtisi yorumlanabilmektedir. Ġlk kez anne olacak gebe
kadınlar özellikle son üç ayda daha fazla anksiyete yaĢamaktadırlar. Gebelikteki
anksiyetenin klinik görünümü toplumdaki bireylerinkine benzer olsa da anksiyete
belirtileri bebeğin sağlığıyla ilgili endiĢeler Ģeklinde yoğunlaĢabilir. Doğumla ve
perinatal komplikasyonlarla ilgili ciddi düzeyde kaygılar görülebilir. Perinatal
dönemde obsesif kompulsif belirtiler bebeğin sağlığı ile ilgili obsesyonel
düĢünceler Ģeklinde görülebilir. Ayrıca PTSB olan gebelerde, doğumdan önceki
haftalarda PTSB belirtilerinin pik yapma olasılığından bahsedilmektedir (55).
2.2.4.Gebelikte Anksiyete Bozukluğunun Anne ve Bebeğe Etkileri:
Anksiyete bozukluklarının ve eĢikaltı anksiyete semptomlarının annenin
iyilik hali ve bebeğin geliĢimi üzerine olumsuz etkileri olduğuna dair kanıtlar
giderek artmaktadır. Gebelik dönemindeki anksiyete bozukluğunun postnatal
anksiyete ve depresyon için prediktör olduğu saptanmıĢtır. Örneğin geç gebelik
dönemindeki anksiyetenin postpartum 6-8 haftada depresyon geliĢimini 3 kat
6
artırdığı tespit edilmiĢtir (18, 56). Ayrıca gebelik döneminde anksiyetesi olan
kadınlarda sağlıklı kadınlara göre bulantı, halsizlik gibi daha fazla fiziksel
yakınma, daha sık hastane baĢvurusu, gebelik döneminde daha fazla yeti yitimi
bildirilmiĢtir (57).
Gebelikte anksiyete infantın sağlığı ve geliĢimi üzerine de olumsuz
etkilere sahiptir. Maternal anksiyete prematürite, intrauterin büyüme geriliği,
düĢük doğum ağırlığı, düĢük apgar skoru, fetal kalp atım sayısı ve motor aktivite
üzerine olumsuz etkilerle iliĢkili bulunmuĢtur (58). Huizink ve ark, maternal
anksiyete ile gözlemlenen infant irritabilitesi arasında iliĢki bulmuĢlardır (59). Bu
sonuçların, prenatal stresin fetal beyin geliĢimi üzerine etkisi ve maternal ve fetal
hipotalamo-pitüiter adrenal (HPA) aks iĢlevindeki değiĢiklikler aracılığıyla
gerçekleĢebileceği yönünde kanıtlar vardır (60, 61). Strese cevaben hipotalamus
tarafından kortikotropin salıverici hormon (CRH) salgılanır ve CRH‘nin etkisiyle
de pitüiter bezden adrenokortikotropin hormonu (ACTH) salgılanır. ACTH ise
adrenal korteksten kortizol salınımına yol açar. Primatlarda plasental CRH
(pCRH) üretimi kortizol varlığında pozitif geri bildirim aracılığıyla stimüle edilir.
Anormal pCRH konsantrasyonları artmıĢ erken doğum riski ve erken membran
rüptürüyle iliĢkili bulunmuĢtur (62). Ayrıca koyunlar üzerinde yapılan çalıĢmalar,
yüksek kortizol seviyesinin insülin benzeri büyüme faktörü-1 (IGF-1) üretimini
baskıladığını ve gestasyonel büyümeyi yavaĢlatarak fetal büyüme geriliğine yol
açtığını göstermiĢtir (63). Gebelik esnasında strese maruz kalma HPA aksı,
otonomik sinir sistemi, glukokortikoid ve katekolaminlerin aktivasyonu
aracılığıyla immün sistem bileĢenlerini inhibe ederek maternal enfeksiyonlara
yatkınlığı artırır (62). Maternal enfesksiyonlar ise proinflamatuar sitokinlerin
salınımını tetikleyerek spontan doğum ve erken membran rüptürüne yol açabilirler
(64). Kurki ve ark, gebelikte depresyon ve anksiyetenin preeklampsi riskini
artırdığını ortaya koymuĢlardır (65). Infantil dönemden ergenlik dönemine dek
yapılan izlem çalıĢmalarında gebelik anksiyetesinin 4-6 yaĢ arasında dikkat
problemleri, yürütücü iĢlevlerde bozukluk, emosyonel problemlerle; 8-9 yaĢlar
arasında dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ve davranıĢ problemleriyle; 1415 yaĢlar arasında artmıĢ dürtüsellik ve kognitif test puanlarında düĢüklükle
iliĢkili olduğu saptanmıĢtır (66, 67). Maternal stres ayrıca strese maruz kalan
annelerin çocuklarından majör mental bozukluklarla da iliĢkili bulunmuĢtur (68).
7
2.3.Nörogenez ve Nöral Plastisite:
Beynin çeĢitli biliĢsel, emosyonel ve sensorimotor fonksiyonları glial
hücre yapısı içerisine yerleĢmiĢ karĢılıklı nöronların multipl bağlantılarına
bağlıdır. Beynin fonksiyonel bağlantıları, embriyonik geliĢimin erken evrelerinde
oluĢan nöron topluluklarından kaynaklanmaktadır. Farklı beyin bölgeleri ve nöron
toplulukları geliĢimin farklı zamanlarında oluĢmaktadır. Ekstraselüler büyüme
faktörü ve aynı kökenli reseptörler gibi spesifik moleküler sinyaller hücrenin
birçok geliĢme evresinde rol oynamaktadır. Örneğin, hem IGF-1 hem de BDNF
geliĢme esnasında hücre proliferasyonu, sağkalım desteği, nöron migrasyonu gibi
birçok süreci ve süreçlerin doğal sonucunu ve öğrenme ve hafızanın altında yatan
anlık sinaptik modifikasyonlar (plastisite) gibi matür nöron fonksiyonlarını
düzenler. Bu durum çevresel olaylar veya genetik mekanizmalarla bir ligand veya
reseptörünün ekspresyon ve düzenlenmesindeki değiĢikliklerin birçok geliĢimsel
veya matür süreç üzerine etkili olabileceğini göstermektedir (69).
Beyin dinamik ve sürekli değiĢim halinde olan bir organdır. Prenatal
dönemde baĢlayan beyin geliĢimi çeĢitli basamaklardan oluĢur. Bunlar nöronların
oluĢumu (nörulasyon, nörogenez), nöronların doğru yere göçü (migrasyon),
nöronların birbirine bağlanmasını sağlayacak akson ve dendritlerin oluĢumu
(nöronal diferensiyasyon ve path-finding), sinapsların oluĢumu (sinaptogenez),
sinapsların arıtılması, geliĢtirilmesi (olgunlaĢma) ve sonuç olarak nöronların
çevresinde destek dokuların ve etkili iletiĢimi sağlayacak dokuların oluĢması
(gliagenez ve myelinizasyon). Diferansiyasyon ve migrasyon ile birlikte nöronlar
fonksiyonellik kazanır. Bunu daha sonra özellikle yaĢamın ilk yıllarında hızlı bir
sinaptogenez izler. Tüm bu iĢlemler genetik yapı ve çevrenin etkisi ve etkileĢimi
ile gerçekleĢir (70, 71). Beyin geliĢiminde üç faktör önemli rol oynamaktadır,
temel olarak iletimin hızını belirleyen myelinizasyon (davranıĢ deneyimleri ve
beslenmeden etkilenir), nöron hücreleri arasındaki iletiĢimi sağlayan sinaps
oluĢumu (deneyim ve uyarıdan etkilenir) ve davranıĢların düzenlenmesi ve
deneyimlerden öğrenmemizi sağlayan beyin biyokimyası (72). Nöronların
büyümesi, nöronal göç ve programlanmıĢ hücre ölümü (apoptoz) doğumdan önce
tamamlanan dinamik süreçlerdir. Sinaptik budanma, ergenlik döneminde
tamamlanır. Sinaptogenez, myelinizasyon, dendritik ve aksonal dallanma bireyin
yaĢamı boyunca devam eden süreçlerdir. Öğrenme, bellek gibi fizyolojik
8
süreçlerde, patolojik durumda hasarlanan dokunun tamirinde, bozulan iĢlevlerin
yeniden kazanılmasında ise plastisiteden yararlanılır. Beyinde plastisiteyle
değiĢebilen parametreler korteks kalınlığı, iĢleve ayrılmıĢ korteks alanının
büyüklüğü, kortikal ve subkortikal aksonal bağlantılar gibi anatomik özellikler, ve
hücre büyüklükleri, sayıları, dendritik ve aksonal çıkıntıların sayısı, sinapsların
morfolojisi gibi mikroskobik düzeydeki özelliklerdir. GeliĢimde belirli iĢlevlerin
belirli yaĢlarda kazanılmasında kritik dönemler plastisitenin fazla olduğu
dönemlerdir. YaĢ, etkinlik (aktivite), cinsiyet, iĢlevin türü ve ilgili beyin bölgesi
plastitisteyi etkileyen etmenlerdir. Plastisite, uyaran geldiğinde aktifleĢen birçok
biyokimyasal ve fizyolojik basamak ve elemanın katılımı ile gerçekleĢir: DNA
transkripsiyonu, protein, özellikle de büyüme faktörü sentezi ve salınımı, nöronal
sinapsların organizasyonu, reseptörler, hücre içi sinyal sistemleri gibi birçok
mekanizmanın etkinlik derecesindeki değiĢikliklerle sağlanır (73).
2.3.1.Nörotrofik Faktörler ve Depresyonda Nörotrofik Hipotez:
Nörotrofik faktör ailesi protein yapıda moleküllerdir ve farklı gruplardan
oluĢur; nörotrofinler [sinir büyüme faktörü (NGF), BDNF, nörotrofin-3 (NT-3) ve
nörotrofin-4/5 (NT-4/5)] sitokin ailesi üyeleri (silier nörotrofik faktor, lokemia
inhibitor faktör, kardiotropin), fibroblast büyüme faktörü (FGF) üyeleri (asidik ve
bazik fibroblast growth faktör), transforming büyüme faktörü beta-TGF βsüperailesi (TGF β1-2-3, TGF α, GDNF, neurturin), insülin ve insülin benzeri
büyüme faktörü, interlökin (IL) 1-2-3-6
gibi faktörler bulunmaktadır (74).
Nörotrofinlerden NGF, BDNF, NT-3 ve NT-4 sinir sisteminde en çok eksprese
olan ve iĢlevleri en çok bilinenlerdir. ÇeĢitli iç ve dıĢ nedenlerden dolayı
nörotrofinlerin azalma göstermesi birtakım biyolojik olaylar zincirini tetikleyerek
etkiledikleri nöronların ölümü ile sonuçlanır. Nörotrofik faktörler nöronal
hücreleri etkilediği gibi, aynı zamanda endokrin, immün, kardiyovasküler, üreme
hücreleri gibi nöronal olmayan hücreleri de etkilemektedir (75).
Nörotrofinlerin
biyolojik
rolü
sinir
sisteminin
geliĢimi
sırasında
belirlenmiĢtir; yetiĢkin sinir sisteminde, sinaptik bağlantıları, sinaps yapısını,
nörotransmitter salınımını, uzun dönem potansiyalizasyonu, mekanik duyuyu,
ağrıyı düzenlemek gibi görevleri vardır. Nörotrofik faktörler aynı zamanda
plastisitenin oluĢabilmesi için zemin hazırlar ya da doğrudan sinapsları etkilerler.
9
Pek çok nöron topluluğu sadece hücre sağkalımı açısından değil aynı zamanda
nöronal aktiviteyi düzenleme konusunda da nörotrofinlere bağımlıdır. Alzheimer
hastalığı ve Huntington hastalığı gibi nörodejeneratif hastalıklarda ve depresyon
ya da madde kullanımı gibi psikiyatrik bozukluklarda nörotrofin düzeylerinde
değiĢiklikler saptanmıĢtır. Nörotrofinler geliĢimin erken dönemlerinde eksprese
olur ve değiĢik geliĢim dönemlerinde bazı hücre topluluklarının yaĢaması için
elzemdirler. Nörotrofik hipotez; sinir sisteminin geliĢiminde nörotrofik faktörlerin
rolünü özetler ve sinir sistemi geliĢimi sırasında aynı hedef nörona doğru yaklaĢan
nöronların sınırlı miktardaki hedef kaynaklı trofik faktörler için yarıĢtıklarını
söyler. Bu yolla sinir sistemi en uygun bağlantıları oluĢturarak kendini
Ģekillendirir. Bu hipotezden iki tahmin ortaya çıkar. Birincisi, hücre sağkalımının
etkinliği geliĢim sırasında üretilen trofik faktörlere bağlıdır. Ġkincisi, belli hücre
topluluklarındaki özgün reseptör ekspresyonu hücresel cevaplılığı kontrol eder
(76).
Nörotrofik faktörler tanımlanmıĢ iki farklı reseptör üzerinden etki
gösterirler; afinitelerinin yüksek olduğu tirozin kinaz reseptörleri (Trk) ve
afinitelerinin daha düșük olduğu pan-nörotrofik reseptör p75‘tir. Sinyal iletimini
modüle etme özellikleri P75‘in Trk reseptörleri ile kompleks bir yapı
oluĢturmasıyla meydana gelir. Spesifik etkili tirozin kinaz reseptörün, Trk A, Trk
B ve Trk C olmak üzere üç tipi vardır. NGF, Trk A reseptörüne bağlanırken;
BDNF ve NT–4 Trk B reseptörüne; NT–3 ise Trk C reseptörüne bağlanmaktadır.
Trk reseptörleri sinir hücreleri yaĢam ve geliĢimi ile ilgili biyolojik aktivitelere ve
özellikle apoptozun programlanmasına, baĢlatılmasına ve yürütülmesine aracılık
eder. Reseptörlerine bağlanan nörotrofik faktörler, reseptörleri ile beraber hücre
içine alınmaktadır(77).
1970‘li yıllardan beri depresyon üzerine birçok hipotez tartıĢılmıĢ; son
yıllarda bu alanda birçok yeni görüĢ ortaya çıkmıĢtır. Giderek artan oranda
yapılan moleküler ve hücresel çalıĢmalar, depresyon ve stresin yol açtığı
amigdala, hipokampüs, prefrontal korteksi içine alan limbik beyin bölgelerinde
hücre kaybı ve nöronal atrofiyle nörotrofik faktör ekspresyonu arasında bir iliĢki
olduğunu ve depresyondaki bu etkilenmenin
antidepresan tedaviyle tersine
çevrilebildiğini ortaya koymaktadır. Beyin görüntüleme çalıĢmaları depresyonda
özellikle hipokampüs ve prefrontal korteks hacminde ve limbik beyin bölgelerinin
10
hacminde azalma olduğunu göstermektedir (78, 79). Preklinik çalıĢmalar kronik
tekrarlayan strese maruz kalmanın hipokampüs ve prefrontal korteks nöronlarında
atrofiye yol açtığını ortaya koymaktadır (80). Depresyon veya stresin limbik beyin
bölgelerinde belirli faktörlerin ekspresyonunu azaltması nörotrofik faktörlerin
hücre kaybı ve hücre atrofisinde rol oynadığını göstermektedir. BDNF gibi
nörotrofik faktörler nöronal sağkalım, büyüme, iĢlevsellik ve plastisitede yer alan
proteinlerdir (81). Nörotrofinlerin sadece nöronal sağkalımda değil, hedef doku
için yarıĢan nöronlar içerisinde hedef dokuyla en iyi bağlantıyı kuran nöronların
seçilmesinde ve bu nöronların sayısının optimize edilmesindeki rolünün
anlaĢılması önemlidir (82). Bu faktörler ayrıca hipokampal plastisitede yer aldığı
ve sinaptik gücü artırdığı için son yıllarda depresyonun nörotrofik hipotezi
üzerinde durulmaktadır (83). Bu hipotez azalmıĢ nörotrofik faktör seviyesinin
depresyona yatkınlık oluĢturduğunu, nörotrofik faktör seviyesinin artırılmasının
antidepresan etki oluĢturduğunu ileri sürer. Nörotrofik faktörlerden özellikle
BDNF, NT-3 ve FGF‘nin MDB‘u olan hastalardan elde edilen kan, serebrospinal
sıvı ve postmortem beyin dokularında değiĢiklikler gösterdiği ile ilgili veriler
giderek artmaktadır.
BDNF, çoğunlukla merkezi sinir sistemi (MSS) nöronlarında sentezlenir
(84). BDNF ekspresyonunun, fetal geliĢim sırasında düĢük seviyelerde olduğu,
doğum sırasında arttığı ve eriĢkinlerde azaldığı gösterilmiĢtir (85). BDNF‘nin
baĢlıca fonksiyonu hipokampal ve kortikal nöronların, kolinerjik nöronların ve
periferik duyu nöronlarının sağkalımını sağlamaktır (86). Beynin geliĢim
döneminde immatür nöronların büyüme ve farklılaĢmasında rol oynar (87).
Depresyonun nörotrofik hipoteziyle iliĢkili üzerinde en çok çalıĢılan nörotrofik
faktör BDNF‘dir. Depresyon ve BDNF arasındaki ilișkiye değinen klinik
çalıșmalar giderek artmaktadır. Fare modellerinde farklı Ģekillerde fiziksel ve
sosyal strese maruz kalmanın hipokampüs ve prefrontal kortekste BDNF
seviyelerini azalttığı gösterilmiĢtir (88, 89). Post-mortem çalıĢmalarda da depresif
bireylerin post-mortem incelenen beyinlerinde bu bölgelerde BDNF seviyesinde
azalma bildirilmiĢtir (73). Bu çalıĢma daha sonra depresyonu olan hastalarda
serum BDNF seviyesinin azaldığını ve antidepresan tedaviyle bunun tersine
çevrilebildiğini ve dolayısıyla BDNF‘nin depresyonda ve antidepresan tedavi
yanıtında bir biomarker olarak kullanılabileceğini gösteren çalıĢmalara yol
11
göstermiĢtir (90, 91). Stres ve depresyonun tersine antidepresan tedavi
hipokampüs ve prefrontal kortekste BDNF ekspresyonunu artırır (73, 74). SSRI
ve NSRI‘yı içeren farklı antidepresanların kronik uygulanması sonrasında BDNF
upregülasyonu gözlenmiĢtir. Depresyonu olan hastaların trombositlerinde azalmıĢ
BDNF miktarı ve periferal kan lenfositleri ve mononükleer hücrelerinde azalmıĢ
BDNF mRNA ekspresyonu olduğunu bildiren çalıĢmalar mevcuttur (92).
BDNF‘yi kodlayan gendeki bir polimorfizmin pro-BDNF denilen molekülün
oluĢumuyla sonuçlandığı ve bu molekülün bir çok depresyon popülasyonunda
duygudurum bozukluklarıyla iliĢkili olduğu saptanmıĢtır (93).
NT-3 spesifik nöron tiplerinin hayatta kalmasını sağlayan nörotrofin
protein ailesinin bir üyesidir (94). NT-3 yoğun olarak hipokampüsün dentat
girusunda bulunur. Dentat girustaki NT-3 delesyonunun farklılaĢmıĢ hipokampal
progenitör hücre sayısını azalttığı gösterilmiĢtir (95).
NT-3 depresyon
patogenezinde ve antidepresanların terapotik mekanizmasında yer almaktadır.
NT-3‘ün MDB‘nin patofizyolojisiyle iliĢkili olan lokus sereleustaki nöradrenerjik
nöronların dejenerasyonunu önlediği bulunmuĢtur (96). NT-3 infüzyonunun
serebral kortekste BDNF m-RNA‘sında upregülasyona yol açtığı gösterilmiĢtir
(97). Yine Schmidt ve Duman sıçan hipokampusunda tekrarlayan stres sonrası
artmıș NT–3 ekspresyonu bildirmiĢler (98). Kronik stresin özellikle hipokampüs
olmak üzere beyinde depresyona yol açan yapısal değiĢiklikler ve nöronal hasara
yol açtığı bilinmektedir(99). Rodentlerde tekrarlayan immobilizasyon stresi
oluĢturulmasına cevaben hipokampüs ve dentat girusta NT-3 m-RNA seviyesinin
upregüle olduğu bildirilmiĢtir (100). Hock ve ark‘nın yürüttüğü çalıĢmada MDB‘u
olan yaĢlı hastaların serebrospinal sıvılarında NT-3 miktarı artmıĢ olarak tespit
edilmiĢtir
(101).
Bir
baĢka
çalıĢmada
ise
özkıyım
kurbanlarının
hipokampuslarında NT-3 m-RNA miktarının azaldığı gösterilmiĢtir (102).
Maninin hayvan modelinde lityum ve valproatın hipokampal NT-3 seviyesini
artırdığı tespit edilmiĢ, dolayısıyla NT-3‘ün depresyon yanısıra bipolar bozuklukta
da rolü olabileceği öne sürülmüĢtür (103).
FGF-2 MSS‘de yaygın olarak eksprese olan major nörotrofinlerden biridir.
Psikiyatrik bozukluklarda BDNF daha fazla araĢtırılmıĢtır; fakat FGF ile
psikiyatrik bozukluklar arasındaki iliĢkinin incelenmesi de giderek artmaktadır.
FGF-2 bFGF (basic FGF) olarak da adlandırılır. Erken beyin geliĢiminde,
12
nöroproteksiyonda, yetiĢkin nörogenezinde ve nöroplastisitede anahtar role
sahiptir (104). Öte yandan yaralanma esnasında iyileĢmeye yardım eder, öğrenme
ve belleği güçlendirir (105). Erken yaĢamda hipoksi, sosyal stres gibi olumsuz
koĢullara maruziyetin FGF-2 ekspresyonunda yaĢam boyu süren azalmaya yol
açacağı ve FGF sistemindeki bozulmaların özellikle beyin geliĢiminin kritik
dönemlerinde nöral geliĢim üzerine önemli etkisinin olduğu bildirilmiĢtir (106).
FGF ailesinin en az 23 üyesi vardır ve bunların 22‘si 5 adet FGF reseptörü içeren
MSS‘de dağılım göstermektedir. FGF-1 ve FGF-2 salındıktan sonra direk olarak
hedef hücredeki intraselüler sinyal kaskadlarını regüle ederler (107). FGF-2
farelerde travmatik beyin yaralanması sonrasında hipokampal nörogenezisi teĢvik
eder ve hipokampal hacimdeki azalmayı hafifleĢtirir (108). Depresyonun hayvan
modellerinde ve post-mortem çalıĢmalarda frontal kortikal bölgelerde ve
hipokampüste FGF-2 ekspresyonunun azaldığını gösteren çalıĢmalar mevcuttur
(109, 110). MDB‘u olan hastalarda, antidepresan tedaviyle geri dönebilen düĢük
serum FGF-2 seviyeleri tespit edilmiĢtir (109). Ayrıca sıçan ve farelerin beynine
FGF-2 infüzyonunun depresyonun hayvan modellerinde antidepresan etki ortaya
çıkardığı gösterilmiĢtir (111). He ve ark,
düĢük serum FGF-2 seviyesinin
depresyonun patofizyolojisinde rol alabileceğini ve FGF-2‘nin MDB‘de tedavi ile
iliĢkili periferal biyolojik markır olarak kullanılabileceğini öne sürmüĢlerdir
(112).
2.3.2.Nörotrofik Faktörler ve Anksiyete:
Nörotrofik faktörler ve psikiyatrik bozukluklar arasındaki çalıĢmalar daha
çok depresyon ve Ģizofreniye odaklanmıĢtır. Anksiyeteyle ilgili preklinik
çalıĢmalar diğer psikiyatrik bozukluklarda da görülebilen anksiyete benzeri
davranıĢlarla iliĢkilidir. Ġnsan çalıĢması ve hayvan modellerinde anksiyete
bozukluklarından BDNF seviyesi ile ilgili veriler farklılıklar göstermektedir (113,
114). Yapılan klinik çalıĢmalardan elde edilen bulgular genel olarak anksiyete
bozukluklarında BDNF seviyeleri daha düĢük olduğu yönündedir. Özellikle
OKB‘de BDNF seviyeleri diğer anksiyete bozukluklarına göre daha düĢük
seviyede bulunmuĢtur. Yine insan beyninin postmortem analiziyle ilgili yapılan
çalıĢmalarda
BDNF‘nin
duygudurum
ve
anksiyete
bozukluklarının
patofizyolojisinde yer aldığıyla ilgili bulgular mevcuttur (115). Bununla beraber
bulgular bu alanda yapılan çalıĢmaların sınırlı olduğunu ve daha ileri araĢtırmalara
13
ihtiyaç olduğunu göstermektedir (116). Hayvan çalıĢmalarında düĢük BDNF
seviyesi anksiyete benzeri davranıĢlarla iliĢkili bulunmuĢ ve hayvanlara
uygulanan farklı stresörlerin BDNF ekspresyonunu azalttığı gösterilmiĢtir (117,
118).
NT-3 reseptör geni korku alarm devresinde önemli rolü olan lokus sereleus
bölgesinde yüksek ekspresyon gösterir (119). Deneysel çalıĢmalarda NT-3‘ün
lokus sereleus bölgesindeki nöronlar için trofik etki gösterdiği ve stres ve
antidepresan tedavinin NT-3 aracılığıyla lokus sereleus iĢlevi ve plastisitesi
üzerinde etkisi olduğu gösterilmiĢtir (120). Kronik sınırlayıcı stresin rat
hipokampüsünün farklı bölgelerinde NT-3 mRNA upregülasyonuna yol açtığı
gözlemlenmiĢtir (100). Bununla beraber literatürde
depresyon, duygudurum
bozuklukları ve Ģizofreni ile NT-3 iliĢkisini gösteren çalıĢmalar mevcuttur; fakat
bildiğimiz kadarıyla anksiyete bozukluğuyla ilgil bir çalıĢma yoktur (121).
Deneysel çalıĢmalarda FGF-2 lökomotor aktivite, anksiyete seviyesi ve
depresif davranıĢlarla iliĢkili bulunmuĢtur. Perez ve ark‘nın yaptığı bir çalıĢmada
yüksek anksiyete davranıĢı gösteren ratların hipkampüsünde düĢük FGF-2 mRNA
ekspresyonu gözlemlenmiĢtir (122). Fumagalli ve ark, prenatal stresin yetiĢkin
ratların prefrontal korteksinde FGF-2 ekspresyonunda belirgin azalmaya yol
açtığını bulmuĢlardır (123). Molteni ve ark ise akut stresin hipokampüs ve
prefrontal korteksi içeren farklı beyin bölgelerinde FGF-2 mRNA seviyesinde
belirgin artıĢa yol açtığı gösterilmiĢtir. Akut strese verilen FGF-2 yanıtının
nöronal atrofi gibi stresin uzun dönem yıkıcı etkilerinden korunmada etkili
olabileceği düĢünülmektedir (124).
2.4.Ġmmün Sistem ve Merkezi Sinir Sistemi:
Ġmmün sistem vücudumuzu virüs, bakteri, mantar ve parazit gibi çeĢitli
yabancı patojenlerden korumakla görevlidir. Ġmmün sistem aynı zamanda
neoplastik transformasyona uğrayan hücreleri tanıyabilir ve gerektiğinde bu
hücreleri elimine eder. Bu fonksiyonları, immün hücrelerde bulunan spesifik
reseptörler ve sitokinler adı verilen immün sistem hücreleri arasında haberleĢme
ve etkileĢimi sağlayan zengin bir iletiĢim ağı aracılığıyla gerçekleĢtirirler. Ġmmün
sistem ve MSS arasındaki etkileĢimler vücut homeostazisinin sürdürülmesinde
hayati öneme sahiptir. MSS iĢlevlerindeki değiĢikliklere yol açan stresörler aynı
14
zamanda immün sistemi de etkilemektedir. Bu etkiler birçok hormonal ve
nörotransmitter yolakların devereye girmesiyle ortaya çıkar. Ġmmün sistem
hücreleri ve mikrogliadan köken alan sitokinlerin MSS üzerindeki etkilerine dair
kanıtlar giderek artmaktadır. Enfeksiyöz ve otoimmün hastalıkların psikiyatrik
bozuklukların patofizyolojisinde yer aldığının anlaĢılmasıyla birlikte sitokinlerin
ve bunların sinyal yolaklarının çeĢitli psikiyatrik bozukluklardaki rolü artan ilgi
konusu haline gelmiĢtir. ÇalıĢmalarda kronik stres ile gribal enfeksiyonlara
yatkınlık, aĢılara azalmıĢ antikor cevabı, gecikmiĢ yara iyileĢmesi arasında iliĢki
saptanması
stresin
immüniteyle
iliĢkili
sağlık
sonuçlarına
yol
açtığını
göstermektedir (125).
2.4.1.Depresyonda Nöroinflamatuar Hipotez:
Son on yılda yapılan çalıĢmalar major depresif bozukluğu da içeren birçok
farklı kronik rahatsızlıkta immün-inflamatuar yolakların aktive olduğunu
göstermektedir (126-130). Maes‘e göre depresyon immün aktivasyonu içeren
psikonöroimmünolojik
bir
hastalıktır
ve
davranıĢsal,
nöroendokrin
ve
nörokimyasal bozulmadan bu süreç sorumludur (131). Birçok çalıĢmada
kardiyovasküler hastalıklar, tip-2 diyabet, romatoid artrit, psöriyazis, inflamatuar
barsak hastalıkları gibi kronik inflamatuar hastalıklarla MDB arasında güçlü bir
iliĢki olduğu bildirilmektedir (132-134). Aynı zamanda Hepatit C gibi enfeksiyöz
hastalıklar ve kanser immünoterapisi alan hastalarda depresyon prevalansının
yüksek olması da MDB ve proinflamatuar sitokinler arasındaki iliĢkiye iĢaret
etmektedir (135, 136). ÇalıĢmalar antidepresanların inflamatuar süreçler üzerine
düzenleyici etkilerinin bulunduğunu göstermektedir. Raison ve ark, depresyonda
uygulanan antidepresan ilaçlar, egzersiz, EKT ve psikoterapi gibi müdahalelerin
anti-inflamatuar veya immün düzenleyici etkilerinin olduğunu, tedavi cevabıyla
iliĢkili bir Ģekilde immün-inflamatuar yanıt aktivasyonunda azalmaya yol açtığını
öne sürmüĢlerdir (137). Gülöksüz ve ark, yaptıkları derleme çalıĢmada tek
seanslık EKT‘nin akut ve geçici bir immün aktivasyona yol açtığını, tekrarlayan
EKT uygulamasının ise immün aktivasyonda uzun dönemli down regülasyon
oluĢturduğunu bildirmiĢlerdir (138). Son yıllarda, antidepresan tedavilerin immün
sistem üzerindeki etkilerinin yanı sıra anti-inflamatuar ajanların duygudurum
düzenleyici etkileri üzerinde durulmaktadır. Ġnfliximab ve etanercept gibi tumor
necrosis factor alfa (TNF-α) antagonistlerinin depresyon üzerine olumlu etkileri
15
gösterilmiĢtir (139, 140). Diğer bir anti-inflamatuar ilaç olan asetilsalisilik asitin
SSRI‘larla kombine edildiğinde antidepresan cevabı hızlandırdığı gösterilmiĢti
(141). Bütün bunlar bağıĢıklık sisteminin etkilenmesinin ve pro-inflamatuar
sitokinlerin artmıĢ üretiminin depresyonun etiyopatogenezinde rol oynayabileceği
hipotezini desteklemektedir.
Yapılan insan çalıĢmaları ve hayvan modellerinden elde edilen bulgular
MDB‘a hücre aracılı immün yanıt ve kronik inflamatuar cevabın eĢlik ettiğini, IL1β,
IL-2,
IL-6,
proinflamatuar
interferon(IFN)-γ,
sitokinlerin
ve
TNF-α,
bunların
soluble
IL-6
reseptörlerinin
reseptor
arttığını
gibi
ortaya
koymaktadır (142, 143). Sitokinler, serotonin baĢta olmak üzere monoamin
metabolizmasını etkilemektedir. IL-1, IL-6, TNF-α gibi sitokinler, serotonin
taĢıyıcısının mRNA ve proteinlerinde upregülasyona yol açarak serotonin
nörotransmisyonunu artırmakta ve serotonin miktarını azaltmaktadırlar(144).
TNF-α proinflamatuar mediatörler içerinde immün cevabın önemli bir
etkileyicisidir. TNF-α embriyonal ve yetiĢkin dönemde nöral progenitör hücreleri
inhibe etmek yoluyla nörogenez üzerinde olumsuz etkiye sahiptir (145, 146).
Neopterin interferon gama (IFN-γ) gibi proinflamatuar sitokinlerin etkisi
ile T hücrelerinden salınır ve hücresel bağıĢıklık yanıtının önemli belirteçlerinden
biridir. Neopterin ölçümü hücresel bağıĢıklık yanıtının takibini sağlar. Neopterinin
özgül iĢlevi net olarak bilinmemekle birlikte hücre içi sinyal yolaklarını
etkileyebileceği ve apopitozisi tetikleyebileceği gösterilmiĢtir (147). IFN-γ gibi
proinflamatuar sitokinler guanosin trifosfattan (GTP) neopterin oluĢumunu
artırırlar, bu sırada tetrahidrobiopterin(TH4) oluĢumu azalır. TH4, triptofanın
serotonine
dönüĢümünü
sağlayan
triptofan
hidroksilazın
koenzimidir.
Proinflamatuar sitokinler aynı zamanda indolamin 2,3 deoksijenaz etkinliğini
artırarak triptofan yıkımını artırırlar. Triptofan hidroksilaz aktivitesinin azalması
ve triptofan yıkımının artması sonucu serotonin oluĢumunda ve serotonerjik
iĢlevlerde azalma ortaya çıkar. Sonuç olarak neopterin düzeyinde artmanın
depresyon patogenezinde rolü olduğu varsayılmaktadır (148). Maes ve ark,
çalıĢmalarında depresif bireylerin plazmalarında hücresel immün aktivasyonun
göstergesi olan neopterin düzeylerinin normal kontrollere göre yüksek olduğunu
ve %90 özgüllükle melankolik hasta grubunun %61‘inin neopterin düzeylerinin
arttığını göstermiĢlerdir (149, 150). Ayrıca Çelik ve ark, iki veya daha fazla
16
depresif epizod geçiren bireylerde tek atak geçirenlere oranla plazma neopterin
seviyesinin daha yüksek olduğunu bildirmiĢlerdir (151).
Depresyonun patogenezinde yer alan immün inflamatuar yanıttaki
anormallikler depresyonun anhedoni, yorgunluk, somatik yakınmalar gibi
semptomlarıyla
klinik
olarak
uyumludur
(152).
Deney
hayvanlarına
inflamasyonu provoke eden lipopolisakkaritler ve IL-1β, IL-6 ve TNF-α gibi
proinflamatuar sitokinlerin uygulanması, hayvanlarda ‗hastalık davranıĢı‘na yol
açmaktadır (153-156). Hastalık davranıĢı, azalmıĢ psikomotor aktivite, azalmıĢ
fiziksel ve sosyal aktivite, yorgunluk, letarji, yeme içme davranıĢında azalma,
uyku anormallikleri, kognisyonda bozulmayı içerir. Deney hayvanlarına IL-6
uygulanması depresyon benzeri davranıĢ problemlerine yol açarken, IL-1β
uygulanması hastalık davranıĢını, anksiyeteyi, yorgunluğu, bellek bozukluklarını
ve melankolik özellikleri artırmaktadır (157). TNF-α ise anksiyete ve yorgunlukla
iliĢkili bulunmuĢtur (158).
2.4.2.Anksiyete ve Ġmmün Sistem:
Ġmmün sistem ve psikiyatrik bozukluklar arasındaki iliĢki daha çok
depresyon üzerine odaklanmıĢ, bu konudan anksiyete bozukluklarıyla ilgili
yeterince veri ortaya konmamıĢtır. Bakımveren stresi, çocukluk dönemi olumsuz
yaĢam olayları, düĢük sosyoekonomik durum gibi farklı stresörlere maruz kalan
bireylerde bazı proinflamatuar sitokinlerin artmıĢ olduğu yönünde bildirimler
vardır (159, 160). Ayrıca toplum önünde konuĢma yapma ve kompleks aritmetik
ödevler verilerek deneysel olarak stres oluĢturulan durumlarda da proinflamatuar
sitokinlerde artıĢ tespit edilmiĢtir (161, 162). Bryndon ve ark, düĢük ve yüksek
sosyoekonomik durumu olan bireylerde deneysel ortamda stres indükleyerek
kronik stres ve akut strese immün yanıt arasında potansiyel bir iliĢki ortaya
koymuĢlardır (163). Anksiyete bozukluklarında bazı sitokinlerin artabileceği
yönünde araĢtırmalar olsa da, bu alandaki çalıĢmalar depresyona kıyasla daha
azdır ve bulgular arasında farklılıklar vardır. ÇalıĢmalarda PTSB‘li bireylerde
periferal TNF-alfa, IFN-gama, IL-1-beta, and IL-6‘nın yükseldiği, PB‘li
bireylerde ise TNFalfa, IL-1a, IL-2, and IL-3‘te belirgin yükselme olmadığı, IL1-beta‘nın arttığı, lenfosit kaynaklı IL-2‘nin ise azaldığı gösterilmiĢtir.
Sitokinlerle ilgili çalıĢmalar özellikle panik atak ve travmayla iliĢkili yeniden
17
yaĢantılama semptomlarının önemli ve tekrarlayıcı psikolojik ve fizyolojik stres
olarak değerlendirildiği PB ve PTSB üzerine yoğunlaĢmıĢtır. Aslında deneysel
olarak oluĢturulan ve inflamatuar yanıtı indükleyen stres ödevleri sırasında
gözlenen fizyolojik aĢırı uyarılma, beklenti anksiyetesi gibi panik ve yeniden
yaĢantılama semptomlarının intrinsik bir bileĢenidir. Bu yüzden PB ve PTSB‘li
bireylerde proinflamatuar sitokinlerin artması beklenen bir durumdur (164-168).
Ülkemizde Uğuz ve ark‘nın yaptığı bir çalıĢmada gebeliğinde OKB‘si olan anne
bebeklerinin kord kanında TNF-alfa seviyesinin yüksek olduğu gösterilmiĢtir
(169). Bütün bu veriler ıĢığında immün sistem ve anksiyete bozuklukları arasında
depresyonda olduğu gibi yakın bir iliĢki olabileceği gündeme gelmektedir.
Makrofajlardan salınan bir biopterin prekürsörü olan neopterinin
psikiyatrik bozukluklarda önemli bir immünolojik markır olabileceği yönünde
giderek artan kanıtlar vardır (170, 171). Glukokortikoidlerin hücre aracılı immün
sistemi baskılayabileceği ve neopterin seviyesini azaltabileceği düĢünülmektedir
(172, 173). Bu durum neopterin ve anksiyete bozuklukları arasında potansiyel
iliĢkiyi gündeme getirmekle birlikte bu alanda yapılmıĢ yeterli çalıĢma ve veri
yoktur. Atmaca ve ark, PTSB olan hastalarla yaptıkları bir çalıĢmada PTSB olan
grup kontrol grubuna kıyasla neopterin seviyesinin anlamlı oranda azaldığını
tespit etmiĢlerdir (174). Anksiyete ve duygudurum belirtileri göstermesi nedeniyle
OKB‘li hastalarla yapılan bir çalıĢmada ise OKB‘li hastalarda neopterin seviyesi
normal düzeyde saptanmıĢ olmakla birlikte bu alanda daha fazla araĢtırmaya
ihtiyaç vardır (175).
18
3.GEREÇ VE YÖNTEM
3.1.Örneklem Seçimi:
ÇalıĢmaya Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kadın Hastalıkları
ve Doğum Kliniği‘nin Obstetri Servisi‘ne 1 ocak 2015 ve 1 nisan 2015 tarihleri
arasında, elektif sezeryan veya normal doğum için yatırılan 18-40 yaĢ arası,
çalıĢma Ģartlarını karĢılayan gönüllü gebe kadınlar alındı. ÇalıĢmaya dahil edilme
ölçütleri, anneler için elektif sezeryan ve normal doğum amacıyla obstetri
kliniğinde yatıyor olmak, 18-40 yaĢ arasında olmak ve çalıĢmaya katılmayı kabul
etmek; bebek için 37 hafta ve üzerinde, herhangi bir anomalisi olmamaktı.
ÇalıĢmadan dıĢlama ölçütleri ise Ģunlardı: ciddi medikal hastalık öyküsü(
diyabetik ketoasidoz gibi ciddi endokrin anormallikler, kardiyovasküler ve
pulmoner yetmezlik öyküsü, nörolojik hastalıklar, metabolik hastalıklar),
gebelikle iliĢkili komplikasyonlar(abortus imminens, plasenta previa ve diğer
plasental anomaliler, vajinal kanama, gestasyonel hipertansiyon, gastasyonel
diyabet), yenidoğanlarda herhangi bir malformasyon, fetal büyümeyi olumsuz
etkileyen maternal enfeksiyon (toksoplazma, rubella, sitomegalovirüs, herpes
simpleks, mikoplazma ve klamidya vb), annede mental retardasyon, multipl
gebelik varlığı, intrauterin büyüme geriliği, düĢük doğum ağırlığı, preterm doğum
ve acil sezeryan, fetal kord kanı nörotrofik ve nöroinflamatuar faktör düzeylerini
etkileyebileceği için gebelik boyunca bildirilen alkol, sigara kullanım öyküsü,
doğum esnasında bebekte hipoksi oluĢumu (kan gazı pH 7.2‘nin altı, 5. dk
APGAR skoru 3‘ün altı).
3.2.Veri Toplama Araçları:
Sosyodemografik ve hastalıkla ilgili özellikleri içeren tarafımızca
oluĢturulan hasta bilgi formu, bilgilendirilmiĢ onam formu, SCID-I/CV: DSM-IV
eksen I bozuklukları için yapılandırılmıĢ görüĢme formu klinik versiyonu,
Edinburgh Doğum Sonrası Depresyon Ölçeği (EDSDÖ), Hastane Anksiyete
Depresyon Ölçeği (HADÖ) veri toplama araçları olarak kullanıldı.
ÇalıĢma Helsinki Deklarasyonu Prensipleri‘ne uygun olarak yapıldı.
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi GiriĢimsel Olmayan Klinik AraĢtırmalar Etik
Kurulu‘ndan 2015/15 sayılı karar ile onay alındı. Katılımcılar, çalıĢmanın
19
baĢlangıcında katılımcılara çalıĢmanın amacı, tasarımı ve yapılacak uygulamalar
hakkında bilgi vermeyi amaçlayan yazılı bilgilendirilmiĢ onam formunu okuyup
imzaladıktan sonra çalıĢmaya dahil edildiler. Okuryazar olan hastalar formu
kendisi okuyup imzalarken, okuryazar olmayan hastalara form tarafımızdan
okunarak onam alınmıĢtır.
3.2.1.Hasta Bilgi Formu:
AraĢtırmaya
alınan
kiĢilerin
sosyodemografik
ve
gebelikle
ilgili
özelliklerini, önceki psikiyatrik hastalıklarla ilgili öykülerini tespit etmeye yönelik
tarafımızca hazırlanan bir formdur. Form hastalara ait yaĢ, medeni durum, eğitim
yılı, çalıĢma durumu, sosyoekonomik durum, çocuk sayısı, doğum Ģekli, kaçıncı
doğum olduğu, gestasyonel yaĢ, bebeğin cinsiyeti, bebeğin doğum kilosu,
sezeryanda verilen anestezi türü, ölü-düĢük doğum öyküsü, gebelikte psikiyatrik
ilaç kullanımı, psikiyatrik özgeçmiĢi, gebelik döneminde omega-3/folik asit
kullanıp kullanmadığını, betametazon gibi sistemik kortikosteroid uygulanıp
uygulanmadığını içermekteydi.
3.2.2.SCID-I/CV (Structured Clinical Interview for Diagnostic and Statistical
Manual of Mental Disorders, Fourth Edition/Clinical Version):
First ve ark tarafından geliĢtirilen yapılandırılmıĢ bir klinik görüĢme
ölçeğidir (176). Özkürkçügil ve ark tarafından Türkçe geçerlilik ve güvenilirlik
çalıĢması yapılmıĢtır (177). Deneklerde/hastalarda DSM-4'e göre eksen-I
psikiyatrik bozukluk tanısını araĢtırmak amacıyla görüĢmeci tarafından uygulanır.
Toplam 38 tane birinci eksen bozukluğunu tanı ölçütleri ile ve 10 tane birinci
eksen bozukluğunu tanı ölçütleri olmadan araĢtırmaktadır. Ġki modül duygudurum
epizotları ve duygudurum bozuklukları, iki modül psikotik semptomlar ve
psikotik bozukluklar için ayrılırken madde kullanım bozuklukları ve anksiyete
bozuklukları ve diğer bozukluklar birer modülde yer almaktadır. Bilgi kaynakları
hasta, hastanın ailesi ve yakınları, klinik ortamdaki gözlemler ve tıbbi
kaynaklardır. Uygulama ortalama 30–60 dakika sürmektedir.
3.2.3.Edinburgh Doğum Sonrası Depresyon Ölçeği (EDSDÖ):
Cox ve ark tarafından geliĢtirilen bu ölçek doğum sonrası dönemdeki
kadınlarda depresyon riskini belirlemeye yöneliktir (178). Tanı koydurucu bir
20
ölçek olmayıp semptom tarama amacıyla kullanılmaktadır. EDSDÖ her biri
annenin geçen hafta süresince nasıl hissettiğini dört farklı seçenekten birini
iĢaretleyerek bildirmesini isteyen toplam 10 sorudan oluĢan bir ölçektir. Her bir
maddeye 0-3 arasında bir puan verilerek toplam puan hesaplanır. Ölçekten
alınabilecek en düĢük puan 0 ve en yüksek puan 30 olmaktadır. Değerlendirmede
1.,2., ve 4. maddeler 0,1,2,3 Ģeklinde puanlanırken, 3.,5.,6.,7.,8.,9., ve 10.
maddeler 3,2,1,0 Ģeklinde, ters olarak puanlanmaktadır. EDSDÖ‘nin Türkçe
uyarlaması Engindeniz tarafından gerçekleĢtirilmiĢtir (179). EDSDÖ‘nin kesme
noktası 13 olarak hesaplanmıĢ olup, ölçek puanı 13 ve daha fazla olan kadınlar
risk grubu olarak kabul edilmiĢtir.
3.2.4.Hastane Anksiyete Depresyon Ölçeği (HADÖ):
Bedensel hastalığı olan hastalar ve birinci basamak sağlık hizmetine
baĢvuranlarda anksiyete ve depresyon yönünden riski belirlemek, düzeyini ve
Ģiddet değiĢimini ölçmek amacıyla geliĢtirilmiĢ bir kendini değerlendirme
ölçeğidir (180). Ölçeğin amacı tanı koymak değil bedensel hastalığı olanlarda
anksiyete ve depresyonu kısa sürede tarayarak risk grubunu belirlemektir.
Aydemir ve ark tarafından Türkçeye çevrilmiĢ, geçerlilik ve güvenilirlik çalıĢması
yapılmıĢtır (181). Hasta tarafından doldurulan ve yedisi(çift sayılar) depresyon,
yedisi(tek sayılar) anksiyete belirtilerini araĢtıran toplam 14 maddeden
oluĢmaktadır. Dörtlü Likert tipi ölçüm sağlamaktadır. HADÖ Türkçe formunun
kesme noktaları anksiyete alt ölçeği için 10 ve depresyon alt ölçeği için 7 olarak
saptanmıĢtır.
3.3.Uygulama:
Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum
Kliniği‘nin Obstetri Servisi‘ne 1 ocak 2015 ve 1 nisan 2015 ayları arasında,
elektif sezeryan ve normal doğum için yatırılan ve çalıĢma Ģartlarını sağlayan
katılımcılardaki elektif sezaryen endikasyonu veya planı çalıĢma prosedüründen
bağımsız olarak kadın doğum uzmanları tarafından konuldu. ÇalıĢmanın amacı ve
yapılacak uygulamalar tüm katılımcılara anlatıldı ve yazılı bilgilendirilmiĢ onam
formları alındı. Tarafımızca oluĢturulan bilgi formu kullanılarak katılımcıların
sosyodemografik ve gebelikle ilgili özellikleri kaydedildi. Annelere ölçeklerin
nasıl doldurulacağı hakkında bilgi verilerek HADÖ ve EDSDÖ uygulandı.
21
Psikiyatrist tarafından SCID-I kullanılarak görüĢme yapıldı, depresyon ve
anksiyete bozuklukları tarandı. Normal doğum ve sezeryan operasyonu esnasında
BDNF, NT-3, FGF-2, Neopterin, TNF-alfa analizi için, plasentayla bebek
dolaĢımı arasındaki iliĢki kesildikten hemen sonra bir pediatrist tarafından
umblikal korddan EDTA‘lı biyokimya tüpüne alınan kan örnekleri 30 dakika oda
ısısında bekledikten sonra 3000 rpm de 10 dakika santrifüj edildi. Serum örnekleri
eppendorf tüplere porsiyonlanarak çalıĢma gününe kadar numuneler -80°C‘ye
kaldırıldı ve çalıĢıldığı ana kadar muhafaza edildi. ÇalıĢma günü numuneler oda
ısısında çözdürüldükten sonra vortekslenerek çalıĢmaya baĢlandı.
3.4.Biyokimyasal Parametrelerin ÇalıĢılması:
Human NT-3: RayBiotech (USA) marka ticari kitler kullanıldı. Kitler
çalıĢma prosedürlerine uygun olarak Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya
AraĢtırma Laboratuvarında bulunan Rayto-2100C Microplate Reader (India)
cihazında, Enzyme-Linked Immunosorbent Assay (ELISA) yöntemi ile analiz
edildi. Birimler pg/ml dir.
Human bFGF (FGF-2): RayBiotech (USA) marka ticari kitler kullanıldı.
Kitler çalıĢma prosedürlerine uygun olarak Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi
Biyokimya AraĢtırma Laboratuvarında bulunan Rayto-2100C Microplate Reader
(India) cihazında, ELISA yöntemi ile analiz edildi. Birimi pg/ml olarak kabul
edildi.
TNF-α: DIAsource Immuno assay SA (USA) marka ticari kitler kullanıldı.
Kit çalıĢma prosedürlerine uygun olarak Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi
Biyokimya AraĢtırma Laboratuvarında bulunan Rayto-2100C Microplate Reader
(India) cihazında, ELISA yöntemi ile analiz edildi. Birimi pg/ml olarak kabul
edildi.
Human BDNF : RayBiotech (USA) marka ticari kitler kullanılarak, kit
çalıĢma prosedürlerine uygun olarak Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya
AraĢtırma Laboratuvarında bulunan Rayto-2100C Microplate Reader (India)
cihazında, ELISA yöntemi ile analiz edildi. Birimi ng/ml olarak kabul edildi.
Neopterin: Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Biyokimya
Laboratuvarı‘nda
bulunan
Yüksek
Performanslı
Likid
Kromotografi
22
(HPLC) Agilent 1200 (USA) cihazında, Phenomenex Luna marka C18 kolon
kullanılarak analizler yapıldı. Mobil faz olarak KH2PO4 ve K2HPO4 distile suda
çözülerek kullanıldı. Birimi ng/ml olarak kabul edildi. DeğiĢik konsantrasyonlarda
standartlar hazırlanarak hasta sonuçları hesaplandı.
3.5.Verilerin Ġstatistiksel Değerlendirmesi:
Verilerin değerlendirilmesinde SPSS (Statistical Package for the Social
Sciences) 15 programı kullanıldı. DeğiĢkenler ortalama ± standard sapma olarak
verildi. Tüm parametrik verilerin, One-Sample Kolmogorov–Smirnov testi ile
normal dağılıma uygun olup olmadığına bakıldı. ÇalıĢma gruplarındaki katergorik
veriler
Ki-Kare
testi
kullanılarak
karĢılaĢtırıldı.
Çoklu
gruplar
arası
karĢılaĢtırmalarda tek yönlü varyans analizi (One-Way ANOVA), alt grupların
karĢılaĢtırılmasında Tukey çoklu karĢılaĢtırma testi kullanıldı. Sonuçlar anlamlılık
p<0,05 düzeyinde değerlendirilmiĢtir.
23
4.BULGULAR
ÇalıĢmaya alınmak üzere normal doğum ve sezeryan için S.Ü. Tıp
Fakültesi Hastanesi Obstetri Servisi‘ne yatırılan 18-40 yaĢ arası 186 gebe ile
görüĢme yapıldı. GörüĢme yapılan gebelerden 50 tanesi oligohidramniyoz,
prematürite ve düĢük doğum ağırlığı, plasental anomalisi, yüz geliĢ Ģeklinde
komplikasyonlu doğum, klinik olarak hafif düzeyde mental retardasyon, sigara
kullanımı, gestasyonel diyabet, insülin kullanımı, hipofiz kisti, bromokriptin
kullanımı, hidrosefali nedeniyle ventrikülo-peritoneal Ģant takılı olması nedeniyle
ve kord kanı örneklerinin çeĢitli sebeplerle biyokimyasal analizlerinin
yapılamaması nedeniyle çalıĢmaya dahil edilmedi.
ÇalıĢmaya dahil edilen 136 gebeden SCID-I‘e göre yaĢam boyu herhangi
bir psikiyatrik bozukluk tanısı olanlar (n=45) %33.1 idi. Tanılar tek tek
incelendiğinde (n=35) %25,7‘sinde MDB, (n=22) %16,2‘sinde herhangi bir
anksiyete bozukluğu, (n=6) %4,4‘ünde
PB, (n=5) %3,7‘sinde OKB, (n=1)
%0,7‘sinde Sosyal Fobi (SF), (n=14) %10,3‘ünde YAB tanısı mevcuttu.
Tüm grubun (n=136) SCID-I‘e göre gebelik döneminde psikiyatrik
bozukluk tanıları incelendiğinde, (n=43) %31,6‘sında herhangi bir psikiyatrik
bozukluk tanısı, (n=25) %18,4‘ünde MDB, (n=5) %3,7‘sinde PB, (n=5)
%3,7‘sinde OKB, (n=1) %0,7‘sinde SF, (n=10) %7,4‘ünde YAB mevcuttu.
AraĢtırmaya
katılanların
verileri
incelendiğinde
yaĢ
ortalamasının
27,76±5,31 (18-40), eğitim yılı ortalamasının 7,99±3,00 (0-16), çocuk sayısı
ortalamasının 2,16±0,96 (1-5), doğum sayısı ortalamasının 2,19±0,97 (1-5),
doğum haftası ortalamasının 38,91±1,04 (37-41), doğum kilosu ortalamasının
3279,50±347,5 (2500-4060), bebek boyu ortalamasının 49,10±1,91 (33-52), baĢ
çevresi ortalamasının 34,34±1,54 (32-48) olduğu saptandı. ÇalıĢmaya alınan
gebeler gebelik döneminde sadece MDB‘si olanlar (n=25), sadece AB‘si olanlar
(n=18) ve herhangi bir psikiyatrik bozukluğu olmayan sağlıklı kontroller (n=93)
olmak üzere 3 gruba ayrıldı. AB olan grup YAB, PB, OKB, SF ve YAB-OKB
birlikteliği olan katılımcıları içermekteydi. ÇalıĢmaya alınan gebeler gebelik
döneminde herhangi bir psikotrop ilaç kullanmamaktaydı.
24
Tüm katılımcıların sosyodemografik ve klinik özelliklerine bakıldığında
yaĢ, eğitim düzeyi, medeni durum, çalıĢma durumu, sosyoekonomik durum,
omega-3, folik asit ve B-metazon kullanımı, doğum Ģekli, anestezi türü, bebek
cinsiyeti, çocuk sayısı ve doğum sayısı açısından 3 grup arasında anlamlı farklılık
yoktu (Bütün karĢılaĢtırmalar için p>0,05). Gebeliğinde MDB olan grupta sağlıklı
kontrollerle ve AB olan grupla karĢılaĢtırıldığında gebelikte gebelik bulantı
kusması, idrar yolu enfeksiyonu, hipotiroidi gibi sağlık problemi görülme sıklığı
anlamlı olarak daha fazlaydı (p=0,020). Ayrıca geçmiĢte psikiyatrik hastalık
öyküsü AB olan grupta daha fazlaydı (p=0,000). ÇalıĢmaya alınan gebelerin
sosyodemografik ve klinik özellikleri tablo-4.1‘de yer almaktadır.
Tablo-4.1: Major depresyonu olan (MDB), anksiyete bozukluğu olan (AB) ve
herhangi bir psikiyatrik bozukluğu olmayan sağlıklı kontrol (Kontrol) grupları
arasında sosyodemografik ve klinik özelliklerin karĢılaĢtırılması
YaĢ, ort ± SD, yıla
Eğitim, ort ± SD, yıla
Medeni Durum, n (%)b
Evli
ÇalıĢma Durumu, n (%)b
ÇalıĢıyor
ÇalıĢmıyor
Sosyo-ekonomik durum, n (%)b
DüĢük
Orta
Yüksek
Gebelikte Sağlık
Problemi, n (%)b
Var
Yok
Psikiyatrik Hastalık
Öyküsü, n (%)b
Var
Yok
Omega-3, n(%)b
Var
Yok
Folik Asit, n(%)b
Var
Yok
B-metazon, n(%)b
Var
Yok
Kontrol
(n=93)
MDB
(n=25)
AB
(n=18)
p
27,25 ±5,51
7,96 ± 2,81
29,08±4,32
7,84±3,83
28,55±5,38
8,33±2,76
0,252
0,861
93(68,4)
25(18,4)
18(13,2)
6(85,7)
87(67,4)
0(0)
25(19,4)
1(14,3)
17(13,2)
64(68,1)
26(66,7)
3(100)
17(18,1)
8(20,5)
0(0)
13(13,8)
5(12,8)
0(0)
0,430
0,820
0,020*
31(60,4)
62(68,9)
13(28,3)
12(13,12)
2(4,3)
16(17,8)
0,000*
3(23,1)
90(73,2)
4(30,8)
21(17,1)
6(46,2)
12(9,8)
5(55,6)
88(69,3)
3(33,3)
22(17,3)
1(11,1)
17(13,4)
67(69,8)
26(65)
18(18,8)
7(17,5)
11(11,5)
7(17,5)
3(60)
60(68,7)
1(20)
24(18,3)
1(20)
17(13,0)
0,488
0,638
0,887
25
Doğum ġekli, n(%)b
Normal
Sezeryan
Anestezi Türü, n(%)b
Yok
Genel
Lokal
Çocuk Sayısı ort ± SDa
Doğum Sayısı ort ± SDa
0,095
63(75)
30(57,7)
13(15,5)
12(23,1)
8(9,5)
10(19,2)
0,051
63(75,9)
3(60)
27(56,3)
2,04 ± 0,91
2,08 ± 0,95
13(15,5)
0(0)
12(25)
2,40±0,81
2,40±0,81
7(8,4)
2(40)
9(18,8)
2,50±1,24
2,50±1,24
0,075
0,136
SD= Standart Deviasyon, MDB= Major Depresyon olan grup, AB= Anksiyete
Bozukluğuolan grup, Kontrol= Herhangi bir psikiyatrik bozukluğu olmayan
sağlıklı kontrol grubu
a
=ANOVA, b= χ2 testi, *= p<0,05
Tüm katılımcılar obstetrik özellikleri bakımından karĢılaĢtırıldığında
doğum haftası, doğum kilosu, baĢ çevresi, 1. dk ve 5. dk apgar skorları açısından
3 grup arasında anlamlı farklılık yoktu (Bütün karĢılaĢtırmalar için p>0,05). Diğer
yandan bebek boyu açısından gruplar arasında anlamlı farklılık vardı. Post-hoc
Tukey‘s HSD testi kullanılarak gruplar arasında ikili karĢılaĢtırmalar yapıldığında,
bebek boyu AB olan grupta sağlıklı kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha
küçüktü (p=0,014). Fakat kontrol grubuyla MDB grubu arasında anlamlı fark
yoktu (p=0,541). Ek olarak MDB ve AB grubu arasında bebek boyu açısından
benzerlik saptandı (p=0,252). Gruplar arasında obstetrik özelliklerle ilgili
bulgulara tablo-4.2‘de yer verildi.
Her 3 grup kord kanı BDNF, Neopterin, NT-3, FGF-2, TNF-α düzeyleri
açısından kıyaslandığında 3 grubun kord kanı BDNF, NT-3 ve TNF-α seviyeleri
benzerlik göstermekteydi (p>0,05). Kord kanı neopterin seviyesi gruplar arasında
anlamlı farklılık göstermekteydi (p=0,012). Kord kanı neopterin seviyesi için
gruplar arasında ikili karĢılaĢtırmalar yapmak üzere post-hoc Tukey‘s HSD testi
uygulandığında neopterin seviyesi AB olan grupta sağlıklı kontrol grubuna göre
(p=0,018) ve MDB olan gruba göre (p=0,015) anlamlı düzeyde yüksekti. Bununla
beraber sağlıklı kontrol grubu ile MDB grubu arasında kord kanı neopterin düzeyi
açısından anlamlı farklılık yoktu (p>0,05). Ayrıca kord kanı FGF-2 seviyesi
açısından da gruplar arasında anlamlı farklılık vardı (p=0,000). Gruplar arasında
çoklu karĢılaĢtırmalar yapmak amacıyla post-hoc Tukey‘s HSD testi yapıldı. Buna
26
göre AB grubunda MDB (p=0,000) ve sağlıklı kontrol grubuna (p=0,000) göre
kord kanı FGF-2 seviyesi anlamlı olarak daha yüksekti. Fakat kontrol grubu ile
MDB grubu arasında anlamlı farklılık saptanmadı (p=0,936). Tablo-4.2‘de tüm
grupların obstetrik özellikleri arasında kord kanı düzeylerinin karĢılaĢtırılması
gösterilmiĢtir.
Tablo-4.2: Major depresyonu olan (MDB), anksiyete bozukluğu olan (AB) ve
herhangi bir psikiyatrik bozukluğu olmayan sağlıklı kontrol (Kontrol) grupları
arasında obstetrik özelliklerin karĢılaĢtırılması
Kontrol
(n=93)
Bebek Cinsiyeti, n(%)a
Kız
Erkek
Doğum Haftası ort ± SD
Doğum Kilosu ort ± SD
Bebek Boyu ort ± SD
BaĢ Çevresi ort ± SD
1. dk. Apgar,ort ± SD
5. dk. Apgar,ort ± SD
BDNF seviyesi, ng/ml
NT-3 seviyesi, pg/ml
FGF-2 seviyesi, pg/ml
TNF- α seviyesi, pg/ml
Neopterin seviyesi, ng/ml
MDB
(n=25)
AB
(n=18)
F
p
0,089
43(60,6)
50(76,9)
38,97 ±0,98
3305,37±341,92
49,36 ± 1,32
34,31 ± 0,96
7,01 ± 0,34
9,04 ± 0,25
229,04 ± 73,41
9,45 ± 5,87
185,17±100,95
8,77 ± 5,86
15,27 ± 5,07
15(21,1)
10(15,4)
38,60±1,15
3166,28±324,63
48,92±1,25
34,00±1,11
7,00±0,40
9,04±0,35
193,56±65,04
9,54±4,26
175,10±108,30
9,48±5,61
14,41±6,70
13(18,3)
5(7,7)
39,00±1,13
3303,05±393,35
48,00±3,94
35,00±3,39
6,94±0,23
9,00±0,00
214,94±70,81
8,09±1,01
340,07±243,65
8,66±4,44
18,99±6,56
1,379
1,641
4,183
2,302
0,277
0,214
2,483
0,544
11,553
0,172
4,617
0,256
0,198
0,017*
0,104
0,759
0,808
0,087
0,582
0,000*
0,842
0,012*
SD= Standart Deviasyon, MDB= Major Depresyon olan grup, AB= Anksiyete
Bozukluğu olan grup, Kontrol= Herhangi bir psikiyatrik bozukluğu olmayan
sağlıklı kontrol grubu
F= Anova, a= χ2 testi, *=p<0,05
Gruplar arasında EDSDÖ, HADÖ-anksiyete alt ölçeği ve HADÖdepresyon alt ölçeği puanları açısından anlamlı farklılık vardı. Gruplar arasında
ölçek puanları açısından ikili karĢılaĢtırılmanın yapılması amacıyla post-hoc
Tukey‘s HSD testi yapıldı. EDSDÖ açısından puanlar MDB olan grupta sağlıklı
kontrol grubuna göre anlamlı daha yüksekti (p=0,000), buna karĢın MDB
grubuyla AB grubu arasında anlamlı fark yoktu (p=0,217). Öte yandan sağlıklı
kontrol grubu ile AB grubu arasında da anlamlı fark yoktu (p=0,150). HADÖ –
ank MDB olan grupta sağlıklı kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha yüksekti
(p=0,000). Fakat MDB grubu ile AB grubu arasında (p=0,417) ve AB ile sağlıklı
27
kontrol grubu arasında (p=0,126) anlamlı fark saptanmadı. Benzer Ģekilde
HADÖ-dep MDB grubunda kontrol grubuna göre anlamlı daha yüksekti
(p=0,000); fakat MDB ile AB grubu arasında (p=0,091) ve kontrol ile AB grubu
arasında (p=0,371) anlamlı farklılık saptanmadı. Tüm grupların EDSDÖ ve
HADÖ puanlarının karĢılaĢtırılmasına tablo-4.3‘te yer verildi.
Tablo-4.3: Major depresyonu olan (MDB), anksiyete bozukluğu olan (AB) ve
herhangi bir psikiyatrik bozukluğu olmayan sağlıklı kontrol (Kontrol) grupları
arasında depresyon ve anksiyete ölçek puanlarının karĢılaĢtırılması
Kontrol
(n=93)
EDSDÖ, ort ± SD
5,09 ±3,90
HADÖ-ank, ort ± SD 4,45 ±2,84
HADÖ-dep, ort ± SD 4,08 ±2,69
MDB
(n=25)
9,16±4,70
7,20±3,90
7,04±3,31
AB
(n=18)
7,05±3,88
6,00±2,89
5,11±3,67
F
10,457
8,686
9,999
p
0,000*
0,000*
0,000*
SD= Standart Deviasyon, MDB= Major Depresyon olan grup, AB= Anksiyete
Bozukluğu olan grup, Kontrol= Herhangi bir psikiyatrik bozukluğu olmayan
sağlıklı kontrol grubu
EDSDÖ: Edinburgh doğum sonrası depresyon ölçeği,
HAD-ank :Hastane Anksiyete Depresyon Ölçeği-anksiyete alt ölçeği,
HAD-dep: Hastane Anksiyete Depresyon Ölçeği-depresyon alt ölçeği
F= Anova, *=p<0,05
28
5.TARTIġMA
Bu çalıĢmada gebelik dönemindeki psikiyatrik bozuklukların fetüsün
nöral geliĢiminde önemli olan nörotrofik ve nöroinflamatuar faktörler üzerine ve
intrauterin büyüme üzerine etkilerini ortaya koymayı hedefledik. ÇalıĢmamızın
ana bulgusu olarak, neopterin ve FGF-2 seviyesinin gebeliğinde AB‘si olan
annelerin infantlarının kord kanında sağlıklı kontrol grubu ve MDB olan gruba
göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek ve AB olan annelerden doğan
bebeklerin boylarının kontrol grubuna göre anlamlı düzeyde daha kısa saptadık.
Bizim bildiğimiz kadarıyla bu çalıĢma, klinik popülasyonda maternal psikiyatrik
bozukluğun nörotrofik ve nöroinflamatuar faktör düzeylerine etkisi açısından
MDB, AB ve sağlıklı kontrol grubunun karĢılaĢtırıldığı ilk çalıĢmadır.
ÇalıĢmamızın önemli bir bulgusu, AB olan grupta kord kanı FGF-2
seviyesinin MDB grubuna ve kontrol grubuna göre anlamlı oranda yüksek
olmasıydı(p=0,000). FGF-2‘nin nöral yaralanmaya cevaben nöral onarımda
olduğu gibi nöronal koruma ve geliĢimde de önemli rolü olduğu gösterilmiĢtir
(182, 183). FGF-2, rat beyninde nörogeliĢim esnasında eksprese olur ve protein ve
mRNA‘sı postnatal direfansiyasyon, aksonogenez ve sinaptogenez aĢamasında
önemli oranda artar(184). Preklinik çalıĢmalar FGF-2‘nin eriĢkin yaĢamda
anksiyete benzeri davranıĢların düzenlenmesinde ve hipokampüs geliĢiminde
anahtar bir role sahip olduğunu ve anksiyete bozukluklarının tedavisinde
potansiyel hedef olabileceğini göstermektedir (185). Yine Turner ve ark, rat
beynine tek doz FGF-2 enjekte etmiĢler ve bu ratların anksiyete benzeri
davranıĢlarında uzun dönemli azalma tespit etmiĢlerdir (185). Stres ve FGF-2
iliĢkisi üzerine yapılan çalıĢmalar daha çok preklinik düzeydedir. Fumagalli ve
ark, prenatal strese maruziyetin ratların prefrontal korteksinde bazal FGF-2
ekspresyonunu azalttığını ve bu ratların yetiĢkin dönemde stres duyarlılığının
değiĢtiğini ortaya koymaktadır (123). Turner ve ark, sosyal yenilgiyi takiben
hayvanların beyninde hipokampüsün çeĢitli bölgelerinde FGF-2‘nin downregüle
olduğunu tespit etmiĢlerdir (110). Bizim çalıĢmamızda annelerinde anksiyete
bozukluğu olan bebeklerin kord kanında FGF-2 seviyesinin yüksek çıkması strese
maruziyet süresiyle iliĢkili olabilir. ÇalıĢmamızda anksiyete bozukluğu grubunun
çoğunu YAB olan gebeler oluĢturmaktaydı. ÇalıĢmamız özellikle klinik
29
popülasyonda maternal anksiyete ve FGF-2 seviyesi arasındaki iliĢkiyi inceleyen
ilk çalıĢma olma özelliğindedir. YAB grubu sürekli ve pek çok farklı alanlarda
kronik anksiyetesi olan kiĢileri temsil etmektedir. Dolayısıyla bu kiĢilerde kronik
stres maruziyetine yanıt olarak bebeğin kord kanı FGF-2 seviyesi artmıĢ olabilir.
Aynı zamanda preklinik çalıĢmalarda genellikle beyin dokusunda FGF-2 seviyesi
genetik analizlerle tespit edilmiĢ olup, bizim çalıĢmamızda ise farklı olarak
ELISA yöntemiyle serum FGF-2 seviyesi ölçülmüĢtür. Dolayısıyla sonuçların
farklı olması kullanılan yöntemlerin farklılığından da kaynaklanıyor olabilir.
Depresyon ve FGF-2 arasındaki iliĢkiyi gösteren çalıĢmalar farklı sonuçlar
ortaya koymuĢtur. Postmortem çalıĢmalar ve hayvan deneyleri antidepresan
tedavinin beyinde FGF-2 üretimini indükleyebileceğini göstermektedir (109, 186).
Diğer bir çalıĢma MDB komorbiditesi olan borderline kiĢilik bozukluklu
bireylerde farmakoterapinin FGF-2 seviyesini artırdığını ortaya koymuĢtur (187).
Molteni ve ark, kortikosteroidlerin, deksametazonun ve akut stresin hipokampüste
FGF-2 seviyesini artırdığını ortaya koymuĢlardır (124). Bizim çalıĢmamızda
MDB‘si olan anneler herhangi bir antidepresan kullanmıyordu ve bu annelerin
bebeklerinin kord kanında FGF-2 seviyesi kontrol grubuna kıyasla düĢüktü; fakat
istatistiksel olarak anlamlılık yoktu. Bu durum depresyona maruziyetin süresiyle
iliĢkili olabilir.
BDNF beyinde en yaygın eksprese olan ve psikiyatrik bozukluklarla
iliĢkisi en çok incelenen büyüme faktörlerinden biridir (188, 189). Preklinik
çalıĢmalarda stresin, hipokampüste 5-HT2 reseptör aktivasyonu üzerinden ve/veya
kortikosteroidler aracılığıyla BDNF gen ekspresyonunda azalmaya yol açtığı
gösterilmiĢtir (190). Uğuz ve ark, YAB olan anne bebeklerinde serum BDNF
seviyesinin kontrol grubuna göre daha düĢük olduğunu bildirmiĢlerdir (191).
Birçok çalıĢma depresyonu olan bireylerde serum BDNF seviyesinin azaldığını
bildirmektedir (192, 193). Yine depresyonu olan bireylerin post-mortem analizleri
hipokampus ve prefrontal kortekste BDNF seviyesinin azaldığını göstermektedir
(115, 194). Antidepresan tedavi alan hastalarda ise BDNF seviyesinde artıĢ
bildiren çalıĢmalar olduğu kadar herhangi bir değiĢiklik bildirmeyen çalıĢmalar da
mevcuttur (195). Deneysel olarak kronik strese maruz bırakılan ratlarda ise BDNF
mRNA değiĢiklikleriyle ilgili veriler tutarlı değildir (196, 197). Bütün bu veriler
BDNF seviyesinin büyük oranda dinamik olabileceğini göstermektedir. Yapılan
30
bir derleme çalıĢma, BDNF ile glukokortikoid seviyesinde dalgalanmalar
arasındaki iliĢkiye dikkat çekmiĢ ve BDNF seviyesinin sadece stresin akut ya da
kronik olmasına bağlı olmadığını aynı zamanda strese maruziyetin uygulandığı
döneme de bağlı olduğunu ve farklı beyin bölgeleri arasında farklılıklar
gösterdiğini ortaya koymaktadır (198). Bizim çalıĢmamızda BDNF seviyesinin
MDB, AB ve sağlıklı kontrol grubu arasında anlamlı farklılık göstermemesi farklı
maruziyet dönemlerinden kaynaklanıyor olabilir. Ayrıca biz gebelik döneminde
geçirilmiĢ depresyonun Ģiddetini değerlendirmedik ve bu durum depresyonun
Ģiddetiyle de iliĢkili olabilir.
NT-3 BDNF‘ye benzer Ģekilde nöronların büyüme ve geliĢmesinden,
hayatta kalmasından sorumludur; fakat BDNF ile kıyaslandığında NT-3‘le ilgili
veriler oldukça sınırlıdır. Deneysel çalıĢmalarda stresin, hayvan beyninde NT-3
gen ekspresyonunu azalttığını gösteren bulgular olduğu gibi arttırdığını gösteren
bulgular da mevcuttur (199). Bildiğimiz kadarıyla literatürde
bulgumuzu
karĢılaĢtırabileceğimiz anksiyete bozukluklarının NT-3 üzerine etkisini gösteren
bir çalıĢma yoktur. Wysokiński, araĢtırmasında Ģizofreni ve sağlıklı kontrol grubu
arasında NT-3 seviyesinin farklılık göstermediğini; fakat komorbid depresyonu
olan Ģizofreni hastalarında NT-3 seviyesinin daha yüksek olduğunu göstermiĢtir
(121). Unipolar ve bipolar depresyonu olan hastalarla yapılan çalıĢmalarda NT-3
seviyeleri farklılıklar göstermektedir. Bazı çalıĢmalar depresyonu olan bireylerde
NT-3 seviyesinin arttığını gösterirken, bazı çalıĢmalara göre NT-3 ekspresyonu
azalmıĢtır (101, 200). Önceki bir çalıĢmada, Munkholm ve ark tüm duygudurum
dönemlerinde bipolar bozukluğu olan bireylerle sağlıklı kontrol grubu arasında
NT-3
seviyesinin
farklılık
göstermediğini
bildirmiĢlerdir
(201).
Bizim
çalıĢmamızda da bu bulguyla uyumlu bir Ģekilde AB olan grupta NT-3 seviyesinin
MDB‘si olan ve herhangi bir psikiyatrik bozukluğu olmayan sağlıklı kontrol
grubuyla benzer olduğunu tespit ettik.
Son yıllarda psikiyatrik bozukluklarda immün sistem aktivasyonunu
gösteren bulgular giderek artmaktadır. Stres maruziyetine
immün cevabı
düzenleyen temel immünoregülatör yolağın HPA aksı olduğu düĢünülmektedir
(202). Aynı zamanda kronik strese maruziyetin glukokortikoid reseptör
adaptasyonunu ve duyarlılığını etkilediği ortaya konmuĢtur (203). Strese
maruziyetin süresi de immün yanıtın belirlenmesi açısından önemli görünmektedir
31
(204). Stres ve inflamatuar sistem arasındaki iliĢkinin en çok araĢtırıldığı ve bu
anlamda bilgi birikiminin en fazla olduğu özgül alan majör depresif bozukluktur.
Buna rağmen anksiyete bozuklukları ve inflamatuar sistem arasındaki iliĢki
yeterince incelenmemiĢtir. Psikiyatrik bozuklukların kronik stres etkeni olduğu
düĢünüldüğünde, bu çalıĢmada gebelerde anksiyete bozuklukları ve depresyon
gibi
psikiyatrik
durumların,
immün
sistem
aktivasyonunun
önemli
göstergelerinden olan neopterin ve TNF-alfa aracılığıyla fetal dolaĢımdaki
inflamatuar faktörleri etkileyebileceği hipotezi test edilmeye çalıĢıldı. Neopterin,
hücresel immün aktivasyon sonucunda öncelikli olarak T hücrelerinden salınan
bir pteridin türevidir ve neopterin ölçümleri hücresel immün cevabın izlenmesini
sağlamaktadır (205). Psikiyatrik hastalarda neopterin ile ilgili yapılan çalıĢmalar
farklı sonuçlar ortaya koymuĢtur. Korte ve ark, akut Ģizofrenisi olan 29 hastanın
neopterin seviyesini incelemiĢler ve kontrol grubuyla kıyaslandığında Ģizofrenisi
olan hastalarda neopterin seviyelerini belirgin olarak yüksek bulmuĢlardır (171).
Ülkemizde Kuloğlu ve ark, anksiyete ve duygudurum bozukluklarının biyolojik
belirtilerini içermesi açısından heterojen bir grup olan OKB‘li hastalar ve kontrol
grubunu kıyasladıkları bir çalıĢmada iki grup arasında neopterin düzeyi açısından
anlamlı farklılık olmadığını ortaya koymuĢlardır (175). Bununla beraber Atmaca
ve ark‘nın yaptıkları bir çalıĢmada, PTSB olan ve olmayan grup karĢılaĢtırılmıĢ ve
PTSB olan grupta neopterin seviyesinin anlamlı düzeyde düĢük olduğu
bildirilmiĢtir (174). Biz çalıĢmamızda, AB olan annelerin bebeklerinin kord
kanında MDB olan ve herhangi bir psikiyatrik bozukluğu olmayan gruba göre
neopterin seviyesini anlamlı düzeyde yüksek bulduk. Bulgumuz literatürde
psikolojik strese yanıt olarak inflamatuar yanıtın arttığı (204) bilgisiyle
uyumludur. ÇalıĢmamızda AB grubunun daha büyük bir kısmı YAB (n=10)‘den
oluĢmak üzere
OKB dıĢındaki anksiyete bozukluklarını da içermekteydi ve
çalıĢmaya alınan bireyler arasında PTSB tanısı olan katılımcı yoktu. Akiskal,
YAB‘u olan bireylerin aslında sürekli endiĢeye yatkın bir mizaçları olduğu ve bu
bozukluğun anksiyöz mizaç tipi olarak tanımlanabileceğini ileri sürmüĢtür (206).
Klinik olarak da bu kiĢilerin geçmiĢten kaynaklanan ve geleceğe odaklanmıĢ
sürekli bir anksiyete halinde olduklarını gözlemlemekteyiz. Dolayısıyla bulguların
farklı olması, bizim çalıĢmamızda
anksiyeteye maruziyetin daha uzun süreli
olmasından kaynaklanıyor olabilir. Bildiğimiz kadarıyla mevcut çalıĢma,
annesinde anksiyete bozukluğu olan bebeklerin kord kanında neopterin düzeyini
32
gösteren ilk çalıĢmadır. Ġmmünolojik mekanizmaların nöronal hücre migrasyonu,
aksonal geliĢim ve sinaps formasyonunda önemli rolleri olduğu gösterilmiĢtir ve
bu açıdan çalıĢmamız, maternal psikiyatrik bozukluğun fetüsün nöral geliĢimine
neopterin seviyesindeki değiĢiklikler üzerinden olumsuz etkisi olabileceğinin bir
göstergesi olabilir (207).
Bolu ve ark, MDB hastalarında tekrarlayan atakların ilk ataktan farklı
olarak neopterin düzeyinin artması ile sonuçlandığını göstermiĢlerdir (208).
O‘Toole ve ark ise sağlıklı kontrollerle karĢılaĢtırınca depresyonu olan hastalarda
neopterin seviyesinde hafif baskılanma bildirmiĢler ve neopterinin depresif
epizodun süresi ve ciddiyeti için faydalı bir belirteç olmadığını öne sürmüĢlerdir
(209). Biz de çalıĢmamızda, MDB olan grupta kontrol grubuna göre bebeğin kord
kanında neopterin düzeyini anlamlı olmasa da düĢük saptadık. Ancak neopterin
maternal depresyon iliĢkisini değerlendiren daha ileri çalıĢmalara ihtiyaç vardır.
Ġnflamatuar faktörlerden TNF-alfa ve psikiyatrik bozukluklar arasındaki
iliĢki yaygın bir Ģekilde incelenmiĢtir. Bununla beraber çalıĢmaların çoğu
duygudurum bozukluklarını içermektedir. Depresif bireylerle sağlıklı kontrolleri
karĢılaĢtıran bir metaanaliz çalıĢmasında depresyonu olan bireylerde TNF-alfa
seviyesi daha yüksek bulunmuĢtur(143). Bununla beraber bazı çalıĢmalarda
inflamatuar markırların depresif semptomların ciddiyetiyle alakalı olabileceği öne
sürülmüĢtür (210, 211). Bizim çalıĢmamızda da MDB olan grup diğer gruplarla
karĢılaĢtırıldığında gruplar arasında TNF-alfa düzeyi açısından belirgin farklılık
saptanamamıĢ olması, MDB olan grupta depresyon Ģiddetiyle iliĢkili olabilir. Öte
yandan anksiyete bozukluklarında TNF-alfa seviyesini inceleyen çalıĢmalardan
elde edilen bulgular farklılık göstermektedir (212, 213). Bizim bulgumuza benzer
Ģekilde, Gray ve Bloch‘un yaptığı bir metaanaliz çalıĢmasında, OKB‘si olan ve
olmayan gruplar arasında TNF-alfa düzeyleri açısından anlamlı farklılık olmadığı
bildirilmiĢtir (214). Öte yandan Arranz ve ark, anksiyöz kadınlarda TNF-alfa
seviyesinin arttığını ortaya koymuĢlardır (215). Bizim çalıĢmamızdan farklı
olarak, Uğuz ve ark, OKB‘si olan anne bebeklerinin kord kanında TNF-alfa
seviyesinin arttığını göstermiĢlerdirr(169). ÇalıĢmaların sonuçları arasında
farklılıklar olması anksiyete bozukluğu olan gebe kadınlarda TNF-alfa
etkilenmesinin henüz net olarak aydınlatılamamıĢ olduğunu ve bu alanda daha net
sonuçlar elde edilebilmesi için ileri çalıĢmalara ihtiyaç olduğunu göstermektedir.
33
Maternal psikiyatrik bozuklukla preterm doğum, düĢük doğum ağırlığı,
düĢük gestasyonel yaĢ arasında iliĢki bildiren çalıĢmalar vardır (58, 216, 217).
Uguz ve ark, maternal depresif bozukluğu ve özellikle de panik bozukluğu olan
anne bebeklerinde düĢük doğum ağrılığı bildirmiĢlerdir(218). Schetter ve Tanner,
özellikle maternal anksiyete bozukluğunun, gebelik döneminde yaĢanan stres ve
depresyona göre fetal büyüme ve fetal nörogeliĢim üzerinde daha güçlü etkileri
olduğunu ortaya koymuĢtur (52). Biz çalıĢmamızda incelediğimiz parametreleri
etkileyebileceği için düĢük doğum ağırlığı ve pretem doğumu olan gebeleri
dıĢladık. ÇalıĢmamızda AB olan gebelerin bebeklerinde bebek boyu kontrol
grubuna göre anlamlı olarak daha düĢüktü; fakat doğum kilosu ve baĢ çevresi
açısından 3 grup arasında anlamlı farklılık yoktu. Sjöström ve ark, bizim
çalıĢmamıza benzer Ģekilde doğum kilosu ve baĢ çevresinin annenin anksiyete
düzeyiyle iliĢkisi olmadığını; fakat çalıĢmamızdan farklı olarak bebek boyunun da
annenin anksiyete düzeyiyle iliĢkisi olmadığını göstermiĢlerdir (219). Bu
çalıĢmada annelere yapılandırılmıĢ görüĢme yapılmamıĢ, self bildirim ölçeği ile
anksiyete düzeyleri ölçülmüĢtür. Oysa çalıĢmamızda anksiyete bozukluğu tanısı
yarı yapılandırılmıĢ görüĢmeyle konmuĢtur ve anksiyete belirtilerinin değil,
anksiyete bozukluğunun etkisi çalıĢılmıĢtır. Field ve ark, çalıĢmamıza benzer
Ģekilde gebelikte depresyonu olan ve komorbid anksiyete ve depresyonu olan
anne bebeklerinde bebek boyunun kontrol grubuna göre daha kısa olduğunu
bildirmiĢlerdir. Onların çalıĢmasında aynı zamanda doğum kilosu da kontrol
grubuna göre daha düĢük bulunmuĢtur (220). ÇalıĢmalarda özellikle doğum
ağırlığının intrauterin büyümenin önemli bir göstergesi olup, aynı zamanda
bebeğin fiziksel ve mental geliĢmesini etkileyen faktörlerden biri olduğu
bildirilmektedir (221). Bir çalıĢmada ise maternal genetik faktörlerin doğum
kilosunda %22, doğum boyunda %19 etkili olduğu tespit edilmiĢtir (222).
Dolayısıyla bizim çalıĢmamızdaki bulgular maternal anksiyete bozukluğunun
bebek boyunu etkilediği sonucuna varabilmemiz için yeterli değildir ve bu
sonucun prospektif, vaka kontrollü çalıĢmalarla doğrulanması gerekmektedir.
Bununla beraber çalıĢmamızda doğum kilosuna göre doğum boyunun
etkilendiğinin
saptanması,
kronik
stresin
büyüme
üzerine
etkilerini
değerlendirirken doğum boyunun doğum kilosuna göre daha spesifik bir gösterge
olabileceğini düĢündürmekte ve bu alanda ileri araĢtırmaların önemine dikkat
çekmektedir.
34
Biz ayrıca gebelik döneminde gebelik bulantı kusması, idrar yolu
enfeksiyonu, hipotiroidi gibi
sağlık problemlerinin MDB olan grupta diğer
gruplara göre anlamlı oranda daha sık olduğunu gösterdik. Bu bulgu maternal
depresyonun gebelerde fiziksel iyilik halini olumsuz etkilediğini gösteren
çalıĢmalarla benzerdi (223, 224). Benzer Ģekilde Kalken ve ark,
230 gebe
üzerinde çalıĢma yapmıĢlar ve gebeliğin erken dönemindeki Ģiddetli bulantı ve
kusmanın gebelikteki yaĢanılan depresyonla iliĢkisi olduğunu saptanmıĢlardır.
Fakat bu çalıĢmada bizim çalıĢmamızdan farklı olarak gebelik bulantı kusması
anksiyete ile de iliĢkili bulunmuĢtur (21). ÇalıĢmamız maternal depresyonun
gebelikte fiziksel iyilik halini etkileyebileceğini ya da bedensel rahatsızlıkların
MDB açısından risk faktörü olabileceğini göstermektedir.
GeçmiĢte psikiyatrik hastalık öyküsü ise önceki çalıĢmalarla uyumlu
olarak AB olan grupta sağlıklı kontrol grubuna göre daha fazlaydı. Ancak daha
önce yapılan çalıĢmalardan farklı olarak geçmiĢ psikiyatrik hastalık öyküsü MDB
grubunda kontrol grubuyla benzerdi (53, 54, 225). ÇalıĢmaya aldığımız tüm
grubun yaĢ ortalamasının 27 olduğu düĢünüldüğünde bulgumuz MDB‘un
baĢlangıç yaĢının AB‘na göre daha ileri olmasıyla iliĢkili olabilir.
Tüm grupların EDSDÖ ve HADÖ puanları karĢılaĢtırıldığında, tüm ölçek
puanlarının MDB grubunda kontrol grubuna göre daha yüksek olmasına rağmen
AB ve MDB grupları arasında anlamlı fark olmaması, bu iki bozukluğun gebelik
döneminde içiçe geçmiĢ belirtilerden oluĢtuğu düĢünüldüğünde klinik olarak da
beklediğimiz gibidir.
ÇalıĢmamız bulgularımızla ilgili yorumlarımızı etkileyebilecek bazı
kısıtlılıklara sahiptir. Öncelikle çalıĢmaya alınan katılımcıların sayısı yeterli
olmasına rağmen, üçüncü basamak sağlık kuruluĢuna baĢvuranları içerdiğinden
sonuçlarımız tüm topluma genellenemez. Ġkinci olarak çalıĢmamız hem normal
doğum hem de sezeryanla doğum yapan gebeleri içerir. Dolayısıyla heterojen bir
gruptan kord kanı alınması sonuçların yorumlanmasını güçleĢtirebilir. Üçüncü
olarak çalıĢmamız kesitsel bir çalıĢmadır; dolayısıyla bebekteki etkileri prospektif
olarak incelelenmelidir. Ayrıca çalıĢmamızda psikiyatrik hastalıkların Ģiddeti ayrı
olarak değerlendirilmemiĢtir. Ağır düzeyde depresyon ve AB‘da fetüste nörotrofik
ve nöroinflamatuar faktör düzeyleri daha fazla etkilenebilir. Dördüncü olarak
35
çalıĢmamızda, psikiyatrik bozukluklar SCID-I kullanılarak klinik tanı bazlı tespit
edilmiĢ olmasına rağmen psikiyatrik bozukluklar ve gebelik dönemleri arasındaki
iliĢkiyi ayrıca analiz etmedik. Bu nedenle çalıĢmamız, hastalığın fetüsün geliĢim
sürecinin hangi dönemindeki nörotrofik ve nöroinflamatuar değerleri etkilediği
konusunda fikir vermemektedir.
36
6.SONUÇ VE ÖNERĠLER
ÇalıĢmamızın sonuçları gebelik sürecinde anksiyete bozukluğu olan
annelerin bebeklerinde, annedeki psikiyatrik bozukluğun fetal büyümenin önemli
göstergelerinden olan bebek boyunu ve fetüsün nöral geliĢimde etkisi olduğu
bilinen neopterin ve FGF-2 seviyesini etkilediğini göstermektedir. Ġmmünolojik
mekanizmaların nöronal hücre migrasyonu, aksonal
geliĢim ve sinaps
formasyonunda önemli rolleri olduğu gösterilmiĢtir ve neopterin hücresel
immünizasyonun önemli göstergelerindendir. Dolayısıyla çalıĢmamız özellikle
maternal anksiyete bozukluğunun erken yaĢamda nöral geliĢim üzerine etkisinin
gösterilmesi açısından önemlidir. FGF-2 ile ilgili yapılan deneysel çalıĢmalarda,
erken yaĢamda stres gibi olumsuz yaĢam koĢullarının FGF-2 ekspresyonunu
etkilediği ve FGF-2 ekspresyonunundaki değiĢikliklerin, eriĢkin yaĢamda
anksiyete duyarlılığını etkilemesi gibi sonuçlara yol açtığı gözönüne alınınca
bulgularımız maternal anksiyete bozukluğunun bebekte yaĢam boyu süren kalıcı
etkiler oluĢturabileceğini düĢündürmektedir. Bulgularımız gebelik döneminde
özellikle AB baĢta olmak üzere maternal psikiyatrik bozukluk ve fetal nöral
geliĢim arasındaki iliĢkinin inceleneceği yeni araĢtırmalara yol göstermektedir.
Gebelik döneminde psikiyatrik bozukluklarla ilgili yapılan çalıĢmaların
özellikle depresif bozuklukla iliĢkili olduğu, anksiyete bozukluğunun anne ve
bebek sağlığı üzerine etkileriyle ilgili çalıĢmaların sınırlı olduğu göze
çarpmaktadır. Oysa çalıĢmamız, maternal anksiyete bozukluğunun yenidoğanın
büyüme ve geliĢimi üzerinde daha güçlü etkileri olabileceğini düĢündürmekte ve
bu alanda ileri araĢtırmaları teĢvik etmektedir.
Klinisyenler çoğu zaman gebelik dönemindeki kadınların yakınmalarını
gebeliğin fizyolojik belirtilerine bağlayabilmekte ve annenin mental durumunu
değerlendirme konusunda yetersiz kalmaktadır. Ayrıca ilaçların fetüs üzerine
potansiyel risklerinden ve yasal sorunlardan dolayı gebelik döneminde psikiyatrik
bozukluğun tedavisi konusunda çekimser davranabilmektedir.
Psikiyatrik
yakınması olan gebeler ve yakınları da fetüs sağlığını riske atacakları endiĢesiyle
tedavi konusunda isteksiz davranabilmektedirler. Oysa gebelik döneminde
annenin ruh sağlığının anne için olduğu kadar fetüs sağlığı için de kritik öneme
sahip olduğu gözönünde bulundurulunca, gebelikte ortaya çıkabilecek birçok
37
ruhsal sorunun erken tanınması, önlenmesi, erken müdahale edilmesi ve
tedavisinin önemi daha iyi anlaĢılmaktadır. Bu anlamda gerek psikiyatri alanında
çalıĢanlar, gerekse genel sağlık alanında hizmet verenler, gebelikte ortaya
çıkabilecek ruhsal rahatsızlıklar konusunda bilinçlenmeli ve farkındalık
kazanmalıdır.
Sonuç olarak; çalıĢmamızda anksiyete bozukluğu olan annelerde, maternal
psikiyatrik bozukluğun fetüsün beyin geliĢiminde önemli rolü olan faktörler ve
fetal büyüme üzerine etkisi olduğunu ortaya koyduk. Fakat
sonuçlarımızın
gelecekte daha geniĢ örneklemli, prospektif çalıĢmalarla desteklenmesi ve
psikiyatrik bozukluğu olan gebelerde tedavinin incelediğimiz değiĢkenler
açısından anne ve fetüs üzerine etkilerinin daha ayrıntılı araĢtırılması
gerekmektedir.
38
7.KAYNAKLAR
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
Dalke KB, Wenzel A, Kim DR. Depression and Anxiety During Pregnancy: Evaluating the
Literature in Support of Clinical Risk-Benefit Decision-Making. Current Psychiatry
Reports 2016;18:1-12.
Kim H, Mandell M, Crandall C, Kuskowski M, Dieperink B, Buchberger R. Antenatal
psychiatric illness and adequacy of prenatal care in an ethnically diverse inner-city obstetric
population. Archives of Women's Mental Health 2006;9:103-7.
Hollins K. Consequences of antenatal mental health problems for child health and
development. Current Opinion in Obstetrics and Gynecology 2007;19:568-72.
Nulman I, Koren G, Rovet J, et al. Neurodevelopment of children following prenatal
exposure to venlafaxine, selective serotonin reuptake inhibitors, or untreated maternal
depression. American Journal of Psychiatry 2012.
Goldman LS, Nielsen NH, Champion HC. Awareness, diagnosis, and treatment of
depression. Journal of General Internal Medicine 1999;14:569-80.
Burt VK, Stein K. Epidemiology of depression throughout the female life cycle. The Journal
of clinical psychiatry 2001;63:9-15.
Nonacs R, Cohen LS. Depression during pregnancy: diagnosis and treatment options. The
Journal of clinical psychiatry 2001;63:24-30.
Savrun B. Depresyonun tanımı ve epidemiyolojisi. Depresyon, somatizasyon ve psikiyatrik
aciller sempozyumunda sunuldu, Ġstanbul 1999.
Uygur ÖF. Prematür Bebeklerin Annelerinde Doğum Sonrası Depresyon Sıklığı ve ĠliĢkili
Faktörler[Uzmanlık Tezi]. 2015.
Marcus SM, Flynn HA, Blow FC, Barry KL. Depressive symptoms among pregnant women
screened in obstetrics settings. Journal of Women's Health 2003;12:373-80.
Chen H, Chan III Y, Tan K, Lee T. Depressive symptomatology in pregnancy. Social
Psychiatry and Psychiatric Epidemiology 2004;39:975-9.
Cebeci SA, Aydemir Ç, Göka E. Puerperal dönemde depresyon semptom prevalansi:
obstetrik risk faktörleri, kaygi düzeyi ve sosyal destek ile iliĢkisi. Kriz Dergisi 2002;10:118.
Karaçam Z, Ançel G. Depression, anxiety and influencing factors in pregnancy: a study in a
Turkish population. Midwifery 2009;25:344-56.
Bennett HA, Einarson A, Taddio A, Koren G, Einarson TR. Prevalence of depression during
pregnancy: systematic review. Obstetrics & Gynecology 2004;103:698-709.
Muzik M, Marcus SM, Heringhausen JE, Flynn H. When depression complicates
childbearing: guidelines for screening and treatment during antenatal and postpartum
obstetric care. Obstetrics and gynecology clinics of North America 2009;36:771-88.
Robertson E, Jones I, Haque S, Holder R, Craddock N. Risk of puerperal and non-puerperal
recurrence of illness following bipolar affective puerperal (post-partum) psychosis. The
British Journal of Psychiatry 2005;186:258-9.
Faisal-Cury A, Menezes PR. Prevalence of anxiety and depression during pregnancy in a
private setting sample. Archives of women's mental health 2007;10:25-32.
Milgrom J, Gemmill AW, Bilszta JL, et al. Antenatal risk factors for postnatal depression: a
large prospective study. Journal of affective disorders 2008;108:147-57.
Ali NS, Azam IS, Ali BS, Tabbusum G, Moin SS. Frequency and associated factors for
anxiety and depression in pregnant women: a hospital-based cross-sectional study. The
Scientific World Journal 2012;2012.
Kolte A, Olsen L, Mikkelsen E, Christiansen O, Nielsen H. Depression and emotional stress
is highly prevalent among women with recurrent pregnancy loss. Human Reproduction
2015:dev014.
Köken G, Yilmazer M, Cosar En, Sahi˙ n FgK, Cevri˙ oglu S, Geci˙ ci˙ Ö. Nausea and
vomiting in early pregnancy: relationship with anxiety and depression. Journal of
Psychosomatic Obstetrics & Gynecology 2008;29:91-5.
Leung BM, Kaplan BJ. Perinatal depression: prevalence, risks, and the nutrition link—a
review of the literature. Journal of the American Dietetic Association 2009;109:1566-75.
Wisner KL, Peindl K, Hanusa BH. Symptomatology of affective and psychotic llnesses
related to childbearing. Journal of affective disorders 1994;30:77-87.
39
24.
25.
26.
27.
28.
29.
30.
31.
32.
33.
34.
35.
36.
37.
38.
39.
40.
41.
42.
43.
44.
45.
46.
47.
48.
Heron J, O'Connor TG, Evans J, Golding J, Glover V, Team AS. The course of anxiety and
depression through pregnancy and the postpartum in a community sample. Journal of
affective disorders 2004;80:65-73.
Çalık KY, AktaĢ S. Gebelikte Depresyon: Sıklık, Risk Faktörleri ve Tedavisi Depression in
Pregnancy: Prevalence, Risk Factors and Treatment. Psikiyatrik Güncel YaklaĢımlar
[Current Approaches in Psychiatry] 2011;3:142-62.
Bowen A, Muhajarine N. Antenatal depression. Can nurse 2006;102:26-30.
Wenzel A, Stuart SC. Anxiety in childbearing women: Diagnosis and treatment: American
Psychological Association; 2011.
Evans J, Heron J, Patel RR, Wiles N. Depressive symptoms during pregnancy and low birth
weight at term Longitudinal study. The British Journal of Psychiatry 2007;191:84-5.
Bonari L, Pinto N, Ahn E, Einarson A, Steiner M, Koren G. Perinatal risks of untreated
depression during pregnancy. Can J Psychiatry 2004;49:726-35.
Field T, Diego M, Hernandez-Reif M, et al. Chronic prenatal depression and neonatal
outcome. International Journal of Neuroscience 2008;118:95-103.
Annagür BB, Annagür A. The Relationship Between Postpartum Mental Status and
Breastfeeding. Psikiyatride Guncel Yaklasimlar-Current Approaches in Psychiatry
2012;4:279-92.
Beck CT. Revision of the postpartum depression predictors inventory. Journal of Obstetric,
Gynecologic, & Neonatal Nursing 2002;31:394-402.
Marcus SM, Flynn HA. Depression, antidepressant medication, and functioning outcomes
among pregnant women. International Journal of Gynecology & Obstetrics 2008;100:24851.
Field T, Diego M, Hernandez-Reif M. Prenatal dysthymia versus major depression effects
on the neonate. Infant Behavior and Development 2008;31:190-3.
Patel V, Prince M. Maternal psychological morbidity and low birth weight in India. The
British Journal of Psychiatry 2006;188:284-5.
Van den Hove D, Steinbusch H, Scheepens A, et al. Prenatal stress and neonatal rat brain
development. Neuroscience 2006;137:145-55.
Van den Hove D, Lauder J, Scheepens A, Prickaerts J, Blanco C, Steinbusch H. Prenatal
stress in the rat alters 5-HT 1A receptor binding in the ventral hippocampus. Brain research
2006;1090:29-34.
Sugiura-Ogasawara M, Furukawa TA, Nakano Y, Hori S, Aoki K, Kitamura T. Depression
as a potential causal factor in subsequent miscarriage in recurrent spontaneous aborters.
Human Reproduction 2002;17:2580-4.
Chung TK, Lau TK, Yip AS, Chiu HF, Lee DT. Antepartum depressive symptomatology is
associated with adverse obstetric and neonatal outcomes. Psychosomatic Medicine
2001;63:830-4.
Dayan J, Creveuil C, Herlicoviez M, et al. Role of anxiety and depression in the onset of
spontaneous preterm labor. American Journal of Epidemiology 2002;155:293-301.
Preti A, Cardascia L, Zen T, et al. Obstetric complications in patients with depression—a
population-based case–control study. Journal of affective disorders 2000;61:101-6.
Lundy BL, Jones NA, Field T, et al. Prenatal depression effects on neonates. Infant
Behavior and Development 1999;22:119-29.
Field T, Diego MA, Dieter J, et al. Depressed withdrawn and intrusive mothers‘ effects on
their fetuses and neonates. Infant Behavior and Development 2001;24:27-39.
Lundy B, Field T, Pickens J. Newborns of mothers with depressive symptoms are less
expressive. Infant Behavior and Development 1996;19:419-24.
Jones NA, Field T, Fox NA, Davalos M, Lundy B, Hart S. Newborns of mothers with
depressive symptoms are physiologically less developed. Infant Behavior and Development
1998;21:537-41.
Field T, Diego M, Dieter J, et al. Prenatal depression effects on the fetus and the newborn.
Infant Behavior and Development 2004;27:216-29.
Yüksel ġ GL, BaĢterzi AD. Gebelik ve Ruh Sağlığı. Kadınların YaĢamı ve Kadın Ruh
Sağlığı: TPD yayınları; 2013. p. 261-86.
Nalan Kalkan Oğuzhanoğlu GSV. Gebelik sırasında ruhsal hastalıkların gidiĢi. Psikiyatride
Güncel 2013;3:282.
40
49.
50.
51.
52.
53.
54.
55.
56.
57.
58.
59.
60.
61.
62.
63.
64.
65.
66.
67.
68.
69.
70.
71.
Arslan A, KaraS, Öngel K, Mungan MT. Gebelik Anksiyete ve Depresyonunda Risk
Faktörleri: 452 Olguda Değerlendirme. Ġzmir Tepecik Eğitim Hastanesi Dergisi 2011;21:7984.
Grigoriadis S, de Camps Meschino D, Barrons E, et al. Mood and anxiety disorders in a
sample of Canadian perinatal women referred for psychiatric care. Archives of women's
mental health 2011;14:325-33.
Wenzel A, Haugen EN, Jackson LC, Brendle JR. Anxiety symptoms and disorders at eight
weeks postpartum. Journal of anxiety disorders 2005;19:295-311.
Schetter CD, Tanner L. Anxiety, depression and stress in pregnancy: implications for
mothers, children, research, and practice. Current opinion in psychiatry 2012;25:141.
Bayrampour H, McDonald S, Tough S. Risk factors of transient and persistent anxiety
during pregnancy. Midwifery 2015;31:582-9.
Martini J, Petzoldt J, Einsle F, Beesdo-Baum K, Höfler M, Wittchen H-U. Risk factors and
course patterns of anxiety and depressive disorders during pregnancy and after delivery: A
prospective-longitudinal study. Journal of affective disorders 2015;175:385-95.
Hofberg K, Brockington I. Tokophobia: an unreasoning dread of childbirth A series of 26
cases. The British Journal of Psychiatry 2000;176:83-5.
Mauri M, Oppo A, Montagnani MS, et al. Beyond ―postpartum depressions‖: specific
anxiety diagnoses during pregnancy predict different outcomes: results from PND-ReScU.
Journal of affective disorders 2010;127:177-84.
Fink N, Bitzer J, Hösli I, Holzgreve W. Depression and anxiety during pregnancy: A risk
factor for obstetric, fetal and neonatal outcome? A critical review of the literature. The
Journal of Maternal-Fetal & Neonatal Medicine 2009.
Uguz F, Gezginc K, Yazıcı F. Are major depression and generalized anxiety disorder
associated with intrauterine growth restriction in pregnant women? A case-control study.
General hospital psychiatry 2011;33:640. e7-. e9.
O'Connor TG, Heron J, Golding J, Glover V. Maternal antenatal anxiety and
behavioural/emotional problems in children: a test of a programming hypothesis. Journal of
Child Psychology and Psychiatry 2003;44:1025-36.
Coe CL, Lubach GR. Fetal programming prenatal origins of health and illness. Current
Directions in Psychological Science 2008;17:36-41.
Schneider ML, Moore CF. Effect of prenatal stress on development: A nonhuman primate
model. Minnesota Symposium on Child Psychology; 2000: Lawrence Erlbaum New Jersey.
Hobel C, Culhane J. Role of psychosocial and nutritional stress on poor pregnancy outcome.
The Journal of nutrition 2003;133:1709S-17S.
Fowden A, Szemere J, Hughes P, Gilmour R, Forhead A. The effects of cortisol on the
growth rate of the sheep fetus during late gestation. Journal of Endocrinology 1996;151:97105.
Gennaro S, Hennessy MD. Psychological and physiological stress: impact on preterm birth.
JOGNN 2003;32:668-75.
Kurki T, Hiilesmaa V, Raitasalo R, Mattila H, Ylikorkala O. Depression and anxiety in
early pregnancy and risk for preeclampsia. Obstetrics & Gynecology 2000;95:487-90.
Van den Bergh BR, Marcoen A. High antenatal maternal anxiety is related to ADHD
symptoms, externalizing problems, and anxiety in 8-and 9-year-olds. Child development
2004:1085-97.
Van den Bergh BR, Mennes M, Oosterlaan J, et al. High antenatal maternal anxiety is
related to impulsivity during performance on cognitive tasks in 14-and 15-year-olds.
Neuroscience & Biobehavioral Reviews 2005;29:259-69.
Weinstock M. The long-term behavioural consequences of prenatal stress. Neuroscience &
Biobehavioral Reviews 2008;32:1073-86.
Dicicco Bloom E, Sondell, Mariann. Nöronal GeliĢme ve Nörogenez. In: Sadock BJ,
Sadock, Virginia A, editor. Kaplan&Sadock's Comprehensive Textbook of Psychiatry.
Nineth edition ed2007. p. 33-48.
Mustard JF. Early Child Development and the Brain—The Base for Health, Learning, and
Behavior Throughout Life. From Early Child Development to Human Development
2002:23-62.
Özmert EN. Erken çocukluk geliĢiminin desteklenmesi-II: Çevre. Çocuk Sağlığı ve
Hastalıkları Dergisi 2005;48:337-54.
41
72.
73.
74.
75.
76.
77.
78.
79.
80.
81.
82.
83.
84.
85.
86.
87.
88.
89.
90.
91.
92.
93.
94.
95.
Özmert EN. Erken çocukluk geliĢiminin desteklenmesi-I: Beslenme. Çocuk sağlığı ve
hastalıkları dergisi 2005;48:179-95.
Anlar B. Beyinde Plastisite ve Bozuklukları. Turkiye Klinikleri Journal of Pediatrical
Sciences 2013;9:129-37.
Hefti F. Pharmacology of neurotrophic factors. Annual review of pharmacology and
toxicology 1997;37:239-67.
Ip NY. The neurotrophins and neuropoietic cytokines: two families of growth factors acting
on neural and hematopoietic cells. Annals of the New York Academy of Sciences
1998;840:97-106.
Lee F, Chao, M V. Nörotropik Faktör. In: Sadock BJ, Sadock, Virginia A, editor.
Kaplan&Sadock Comprehensive Textbook of Psychiatry. Nineth Edition ed2007. p. 84-8.
Gönül A, Depresyon AF. nöroplastisite, nörogenesis ve nörotrofik faktörler. Klinik
Psikiyatri 2002;4:51-6.
Drevets WC, Price JL, Furey ML. Brain structural and functional abnormalities in mood
disorders: implications for neurocircuitry models of depression. Brain structure and function
2008;213:93-118.
MacQueen GM, Yucel K, Taylor VH, Macdonald K, Joffe R. Posterior hippocampal
volumes are associated with remission rates in patients with major depressive disorder.
Biological psychiatry 2008;64:880-3.
Krishnan V, Nestler EJ. The molecular neurobiology of depression. Nature 2008;455:894902.
Sofroniew MV, Howe CL, Mobley WC. Nerve growth factor signaling, neuroprotection,
and neural repair. Annual review of neuroscience 2001;24:1217-81.
Castrén E, Rantamaki T. Neurotrophins in depression and antidepressant effects. Novartis
Foundation Symposium; 2008: Chichester; New York; John Wiley; 1999.
Frodl T, Meisenzahl EM, Zill P, et al. Reduced hippocampal volumes associated with the
long variant of theserotonin transporter polymorphism in major depression. Archives of
General Psychiatry 2004;61:177-83.
Patterson SL, Abel T, Deuel TA, Martin KC, Rose JC, Kandel ER. Recombinant BDNF
rescues deficits in basal synaptic transmission and hippocampal LTP in BDNF knockout
mice. Neuron 1996;16:1137-45.
Maisonpierre PC, Belluscio L, Friedman B, et al. NT-3, BDNF, and NGF in the developing
rat nervous system: parallel as well as reciprocal patterns of expression. Neuron 1990;5:5019.
Huang EJ, Reichardt LF. Neurotrophins: roles in neuronal development and function.
Annual review of neuroscience 2001;24:677.
Russo-Neustadt A, Chen M. Brain-derived neurotrophic factor and antidepressant activity.
Current pharmaceutical design 2005;11:1495-510.
Duman RS, Monteggia LM. A neurotrophic model for stress-related mood disorders.
Biological psychiatry 2006;59:1116-27.
Castrén E, Rantamäki T. The role of BDNF and its receptors in depression and
antidepressant drug action: reactivation of developmental plasticity. Developmental
neurobiology 2010;70:289-97.
Sen S, Duman R, Sanacora G. Serum brain-derived neurotrophic factor, depression, and
antidepressant medications: meta-analyses and implications. Biological psychiatry
2008;64:527-32.
Bocchio-Chiavetto L, Bagnardi V, Zanardini R, et al. Serum and plasma BDNF levels in
major depression: a replication study and meta-analyses. The World Journal of Biological
Psychiatry 2010;11:763-73.
Pandey GN, Dwivedi Y, Rizavi HS, Ren X, Zhang H, Pavuluri MN. Brain-derived
neurotrophic factor gene and protein expression in pediatric and adult depressed subjects.
Progress in Neuro-Psychopharmacology and Biological Psychiatry 2010;34:645-51.
Castrén E. Neurotrophic effects of antidepressant drugs. Current opinion in pharmacology
2004;4:58-64.
Bothwell M. Functional interactions of neurotrophins and neurotrophin receptors. Annual
review of neuroscience 1995;18:223-53.
Shimazu K, Zhao M, Sakata K, et al. NT-3 facilitates hippocampal plasticity and learning
and memory by regulating neurogenesis. Learning & Memory 2006;13:307-15.
42
96.
97.
98.
99.
100.
101.
102.
103.
104.
105.
106.
107.
108.
109.
110.
111.
112.
113.
114.
115.
116.
Arenas E, Persson H. Neurotrophin-3 prevents the death of adult central noradrenergic
neurons in vivo. Nature 1994;367:368-71.
Schütte A, Yan Q, Mestres P, Giehl KM. The endogenous survival promotion of
axotomized rat corticospinal neurons by brain-derived neurotrophic factor is mediated via
paracrine, rather than autocrine mechanisms. Neuroscience letters 2000;290:185-8.
Schmidt HD, Duman RS. The role of neurotrophic factors in adult hippocampal
neurogenesis, antidepressant treatments and animal models of depressive-like behavior.
Behavioural pharmacology 2007;18:391-418.
Stanley SC, Brooks SD, Butcher JT, d'Audiffret AC, Frisbee SJ, Frisbee JC. Protective
effect of sex on chronic stress-and depressive behavior-induced vascular dysfunction in
BALB/cJ mice. Journal of Applied Physiology 2014;117:959-70.
Smith MA, Makino S, Kvetnansky R, Post RM. Stress and glucocorticoids affect the
expression of brain-derived neurotrophic factor and neurotrophin-3 mRNAs in the
hippocampus. The Journal of Neuroscience 1995;15:1768-77.
Hock C, Heese K, Müller-Spahn F, et al. Increased cerebrospinal fluid levels of
neurotrophin 3 (NT-3) in elderly patients with major depression. Molecular psychiatry
2000;5:510-3.
Dwivedi Y, Mondal AC, Rizavi HS, Conley RR. Suicide brain is associated with decreased
expression of neurotrophins. Biological psychiatry 2005;58:315-24.
Walz JC, Frey BN, Andreazza AC, et al. Effects of lithium and valproate on serum and
hippocampal neurotrophin-3 levels in an animal model of mania. Journal of psychiatric
research 2008;42:416-21.
Reuss B, und Halbach OvB. Fibroblast growth factors and their receptors in the central
nervous system. Cell and tissue research 2003;313:139-57.
Turner CA, Eren-Koçak E, Inui EG, Watson SJ, Akil H. Dysregulated fibroblast growth
factor (FGF) signaling in neurological and psychiatric disorders. Seminars in cell &
developmental biology; 2015: Elsevier.
van Scheltinga AFT, Bakker SC, Kahn RS, Kas MJ. Fibroblast growth factors in
neurodevelopment and psychopathology. The Neuroscientist 2013:1073858412472399.
Turner CA, Akil H, Watson SJ, Evans SJ. The fibroblast growth factor system and mood
disorders. Biological psychiatry 2006;59:1128-35.
Yoshimura S, Teramoto T, Whalen MJ, et al. FGF-2 regulates neurogenesis and
degeneration in the dentate gyrus after traumatic brain injury in mice. Journal of Clinical
Investigation 2003;112:1202.
Evans S, Choudary P, Neal C, et al. Dysregulation of the fibroblast growth factor system in
major depression. Proceedings of the National Academy of Sciences of the United States of
America 2004;101:15506-11.
Turner CA, Calvo N, Frost DO, Akil H, Watson SJ. The fibroblast growth factor system is
downregulated following social defeat. Neuroscience letters 2008;430:147-50.
Elsayed M, Banasr M, Duric V, Fournier NM, Licznerski P, Duman RS. Antidepressant
effects of fibroblast growth factor-2 in behavioral and cellular models of depression.
Biological psychiatry 2012;72:258-65.
He S, Zhang T, Hong B, et al. Decreased serum fibroblast growth factor-2 levels in pre-and
post-treatment patients with major depressive disorder. Neuroscience letters 2014;579:16872.
Chen Z-Y, Jing D, Bath KG, et al. Genetic variant BDNF (Val66Met) polymorphism alters
anxiety-related behavior. Science 2006;314:140-3.
Maina G, Rosso G, Zanardini R, Bogetto F, Gennarelli M, Bocchio-Chiavetto L. Serum
levels of brain-derived neurotrophic factor in drug-naive obsessive–compulsive patients: a
case–control study. Journal of affective disorders 2010;122:174-8.
Dunham JS, Deakin J, Miyajima F, Payton A, Toro CT. Expression of hippocampal brainderived neurotrophic factor and its receptors in Stanley consortium brains. Journal of
psychiatric research 2009;43:1175-84.
Suliman S, Hemmings SM, Seedat S. Brain-Derived Neurotrophic Factor (BDNF) protein
levels in anxiety disorders: systematic review and meta-regression analysis. Frontiers in
integrative neuroscience 2013;7.
43
117. Manji HK, Quiroz JA, Sporn J, et al. Enhancing neuronal plasticity and cellular resilience to
develop novel, improved therapeutics for difficult-to-treat depression. Biological psychiatry
2003;53:707-42.
118. Duman R. Synaptic plasticity and mood disorders. Molecular psychiatry 2002.
119. King V, Michael G, Joshi R, Priestley J. trkA, trkB, and trkC messenger RNA expression by
bulbospinal cells of the rat. Neuroscience 1999;92:935-44.
120. Smith MA, Makino S, Kvetňanský R, Post RM. Effects of stress on neurotrophic factor
expression in the rat brain. Annals of the New York Academy of Sciences 1995;771:234-9.
121. Wysokiński A. Serum levels of brain-derived neurotrophic factor (BDNF) and
neurotrophin-3 (NT-3) in depressed patients with schizophrenia. Nordic journal of
psychiatry 2015:1-5.
122. Perez JA, Clinton SM, Turner CA, Watson SJ, Akil H. A new role for FGF2 as an
endogenous inhibitor of anxiety. The Journal of Neuroscience 2009;29:6379-87.
123. Fumagalli F, Bedogni F, Slotkin TA, Racagni G, Riva MA. Prenatal stress elicits regionally
selective changes in basal FGF-2 gene expression in adulthood and alters the adult response
to acute or chronic stress. Neurobiology of disease 2005;20:731-7.
124. Molteni R, Fumagalli F, Magnaghi V, et al. Modulation of fibroblast growth factor-2 by
stress and corticosteroids: from developmental events to adult brain plasticity. Brain
research reviews 2001;37:249-58.
125. Sadock BJ, Sadock VA. Kaplan and Sadock's synopsis of psychiatry: Behavioral
sciences/clinical psychiatry: Lippincott Williams & Wilkins; 2015.
126. Maes M, Bosmans E, Suy E, Vandervorst C, De Jonckheere C, Raus J. Immune
disturbances during major depression: upregulated expression of interleukin-2 receptors.
Neuropsychobiology 1990;24:115-20.
127. Maes M. Evidence for an immune response in major depression: a review and hypothesis.
Progress in Neuro-Psychopharmacology and Biological Psychiatry 1995;19:11-38.
128. Dantzer R. Cytokine, sickness behavior, and depression. Immunology and allergy clinics of
North America 2009;29:247-64.
129. Raison CL, Miller AH. Is depression an inflammatory disorder? Current psychiatry reports
2011;13:467-75.
130. Leonard B, Maes M. Mechanistic explanations how cell-mediated immune activation,
inflammation and oxidative and nitrosative stress pathways and their sequels and
concomitants play a role in the pathophysiology of unipolar depression. Neuroscience &
Biobehavioral Reviews 2012;36:764-85.
131. Maes M, Smith RS. Fatty acids, cytokines, and major depression. Biological Psychiatry
1998;43:313.
132. Graff LA, Walker JR, Bernstein CN. Depression and anxiety in inflammatory bowel
disease: a review of comorbidity and management. Inflammatory bowel diseases
2009;15:1105-18.
133. Rotella F, Mannucci E. Diabetes mellitus as a risk factor for depression. A meta-analysis of
longitudinal studies. Diabetes research and clinical practice 2013;99:98-104.
134. Sato E, Nishimura K, Nakajima A, et al. Major depressive disorder in patients with
rheumatoid arthritis. Modern rheumatology 2013;23:237-44.
135. Little RF, Pluda JM, Wyvill KM, et al. Activity of subcutaneous interleukin-12 in AIDSrelated Kaposi sarcoma. Blood 2006;107:4650-7.
136. Udina M, Castellví P, Moreno-España J, et al. Interferon-induced depression in chronic
hepatitis C: a systematic review and meta-analysis. The Journal of clinical psychiatry
2012;73:1128-38.
137. Raison CL, Capuron L, Miller AH. Cytokines sing the blues: inflammation and the
pathogenesis of depression. Trends in immunology 2006;27:24-31.
138. Guloksuz S, Rutten BP, Arts B, van Os J, Kenis G. The immune system and
electroconvulsive therapy for depression. The journal of ECT 2014;30:132-7.
139. Krishnan R, Cella D, Leonardi C, et al. Effects of etanercept therapy on fatigue and
symptoms of depression in subjects treated for moderate to severe plaque psoriasis for up to
96 weeks. British Journal of Dermatology 2007;157:1275-7.
140. Raison CL, Rutherford RE, Woolwine BJ, et al. A randomized controlled trial of the tumor
necrosis factor antagonist infliximab for treatment-resistant depression: the role of baseline
inflammatory biomarkers. JAMA psychiatry 2013;70:31-41.
44
141. Mendlewicz J, Kriwin P, Oswald P, Souery D, Alboni S, Brunello N. Shortened onset of
action of antidepressants in major depression using acetylsalicylic acid augmentation: a pilot
open-label study. International clinical psychopharmacology 2006;21:227-31.
142. Zorrilla EP, Luborsky L, McKay JR, et al. The relationship of depression and stressors to
immunological assays: a meta-analytic review. Brain, behavior, and immunity 2001;15:199226.
143. Dowlati Y, Herrmann N, Swardfager W, et al. A meta-analysis of cytokines in major
depression. Biological psychiatry 2010;67:446-57.
144. Schiepers OJ, Wichers MC, Maes M. Cytokines and major depression. Progress in NeuroPsychopharmacology and Biological Psychiatry 2005;29:201-17.
145. Cacci E, Claasen JH, Kokaia Z. Microglia‐derived tumor necrosis factor‐α exaggerates
death of newborn hippocampal progenitor cells in vitro. Journal of neuroscience research
2005;80:789-97.
146. Vukovic J, Colditz MJ, Blackmore DG, Ruitenberg MJ, Bartlett PF. Microglia modulate
hippocampal neural precursor activity in response to exercise and aging. The Journal of
Neuroscience 2012;32:6435-43.
147. Widner B, Laich A, Sperner-Unterweger B, Ledochowski M, Fuchs D. Neopterin
production, tryptophan degradation, and mental depression—What is the link? Brain,
behavior, and immunity 2002;16:590-5.
148. Abou-Saleh M, Ghubash R, Karim L, Krymski M, Anderson D. The role of pterins and
related factors in the biology of early postpartum depression. Eur Neuropsychopharmacol
1999;9:295-300.
149. Maes M, Scharpé S, Meltzer HY, et al. Increased neopterin and interferon-gamma secretion
and lower availability of L-tryptophan in major depression: further evidence for an immune
response. Psychiatry research 1994;54:143-60.
150. Maes M, Twisk FN, Ringel K. Inflammatory and cell-mediated immune biomarkers in
myalgic encephalomyelitis/chronic fatigue syndrome and depression: inflammatory markers
are higher in myalgic encephalomyelitis/chronic fatigue syndrome than in depression.
Psychotherapy and psychosomatics 2012;81:286-95.
151. Celik C, Erdem M, Caycı T, et al. The association between serum levels of neopterin and
number of depressive episodes of major depression. Progress in NeuroPsychopharmacology and Biological Psychiatry 2010;34:372-5.
152. Anisman H, Hayley S, Turrin N, Merali Z. Cytokines as a stressor: implications for
depressive illness. The International Journal of Neuropsychopharmacology 2002;5:357-73.
153. Kubera M, Symbirtsev A, Basta-Kaim A, et al. Effect of chronic treatment with imipramine
on interleukin 1 and interleukin 2 production by splenocytes obtained from rats subjected to
a chronic mild stress model of depression. Polish journal of pharmacology 1995;48:503-6.
154. Dantzer R, O'Connor JC, Freund GG, Johnson RW, Kelley KW. From inflammation to
sickness and depression: when the immune system subjugates the brain. Nature reviews
neuroscience 2008;9:46-56.
155. Song C, Wang H. Cytokines mediated inflammation and decreased neurogenesis in animal
models of depression. Progress in Neuro-Psychopharmacology and Biological Psychiatry
2011;35:760-8.
156. Ohgi Y, Futamura T, Kikuchi T, Hashimoto K. Effects of antidepressants on alternations in
serum cytokines and depressive-like behavior in mice after lipopolysaccharide
administration. Pharmacology Biochemistry and Behavior 2013;103:853-9.
157. Anisman H, Gibb J, Hayley S. Influence of continuous infusion of interleukin-1β on
depression-related processes in mice: corticosterone, circulating cytokines, brain
monoamines, and cytokine mRNA expression. Psychopharmacology 2008;199:231-44.
158. Jiang Y, Deacon R, Anthony D, Campbell S. Inhibition of peripheral TNF can block the
malaise associated with CNS inflammatory diseases. Neurobiology of disease 2008;32:12532.
159. Maes M, Song C, Lin A, et al. The effects of psychological stress on humans: increased
production of pro-inflammatory cytokines and Th1-like response in stress-induced anxiety.
Cytokine 1998;10:313-8.
45
160. Song C, Kenis G, van Gastel A, et al. Influence of psychological stress on immuneinflammatory variables in normal humans. Part II. Altered serum concentrations of natural
anti-inflammatory agents and soluble membrane antigens of monocytes and T lymphocytes.
Psychiatry research 1999;85:293-303.
161. Weik U, Herforth A, Kolb-Bachofen V, Deinzer R. Acute stress induces proinflammatory
signaling at chronic inflammation sites. Psychosomatic medicine 2008;70:906-12.
162. Deinzer R, Granrath N, Stuhl H, et al. Acute stress effects on local Il-1β responses to
pathogens in a human in vivo model. Brain, behavior, and immunity 2004;18:458-67.
163. Brydon L, Edwards S, Mohamed-Ali V, Steptoe A. Socioeconomic status and stressinduced increases in interleukin-6. Brain, behavior, and immunity 2004;18:281-90.
164. von Känel R, Hepp U, Kraemer B, et al. Evidence for low-grade systemic proinflammatory
activity in patients with posttraumatic stress disorder. Journal of psychiatric research
2007;41:744-52.
165. Woods AB, Page GG, O‘Campo P, Pugh LC, Ford D, Campbell JC. The mediation effect of
posttraumatic stress disorder symptoms on the relationship of intimate partner violence and
IFN-γ levels. American journal of community psychology 2005;36:159-75.
166. Van Duinen MA, Schruers KR, Kenis GR, et al. Effects of experimental panic on
neuroimmunological functioning. Journal of psychosomatic research 2008;64:305-10.
167. Koh KB, Lee Y. Reduced anxiety level by therapeutic interventions and cell-mediated
immunity in panic disorder patients. Psychotherapy and psychosomatics 2004;73:286-92.
168. Hoge E, Brandstetter K, Moshier S, Pollack M, Wong K, Simon N. Broad spectrum of
cytokine abnormalities in panic disorder and posttraumatic stress disorder. Depression and
anxiety 2009;26:447-55.
169. Uguz F, Sonmez EO, Sahingoz M, et al. Neuroinflammation in the fetus exposed to
maternal obsessive–compulsive disorder during pregnancy: A comparative study on cord
blood tumor necrosis factor-alpha levels. Comprehensive psychiatry 2014;55:861-5.
170. O'Hanlon M, Salter S, Scull D, Labib M. Neopterin levels in alcohol-dependent patients.
Annals of Clinical Biochemistry: An international journal of biochemistry in medicine
1996;33:536-9.
171. Korte S, Arolt V, Peters M, Weitzsch C, Rothermundt M, Kirchner H. Increased serum
neopterin levels in acutely ill and recovered schizophrenic patients. Schizophrenia research
1998;32:63-7.
172. Huber C, Batchelor JR, Fuchs D, et al. Immune response-associated production of
neopterin. Release from macrophages primarily under control of interferon-gamma. The
Journal of experimental medicine 1984;160:310-6.
173. Besedovsky H, Del Rey A, Sorkin E, Dinarello CA. Immunoregulatory feedback between
interleukin-1 and glucocorticoid hormones. Science 1986;233:652-4.
174. Atmaca M, Kuloglu M, Tezcan E, Onal S, Ustundag B. Neopterin levels and
dexamethasone suppression test in posttraumatic stress disorder. European archives of
psychiatry and clinical neuroscience 2002;252:161-5.
175. Kuloğlu M, Atmaca M, Önal S, Geçici Ö, Bulut V, Tezcan E. Neopterin levels and
dexamethasone suppression test in obsessive–compulsive disorder. Psychiatry research
2007;151:265-70.
176. First MB, Spitzer RL, Gibbon M, Williams J. Structured clinical interview for DSM-IV
clinical version (SCID-I/CV). American Psychiatric Association, Washington, DC 1997.
177. Çorapçıoğlu A, Aydemir Ö, Yıldız M, Esen Danacı A, Köroğlu IV E. DSM-IV Eksen I
bozuklukları için yapılandırılmıĢ klinik görüĢmenin Türkçeye uyarlanması ve güvenilirlik
çalıĢması. Ġlaç ve Tedavi Dergisi 1999;12:33-6.
178. Cox JL, Holden JM, Sagovsky R. Detection of postnatal depression. Development of the 10item Edinburgh Postnatal Depression Scale. The British journal of psychiatry 1987;150:7826.
179. Engindeniz N, Küey L, Kültür S. Edinburgh Doğum Sonrası Depresyon Ölçeği‘nin Türkçe
Formu için Geçerlilik ve Güvenirlilik ÇalıĢması. YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi
Ġzmir: Ege Üniversitesi 1996.
180. Zigmond AS, Snaith RP. The hospital anxiety and depression scale. Acta psychiatr scand
1983;67:361-70.
181. Aydemir Ö, Güvenir T, Küey L, Kültür S. Hastane anksiyete ve depresyon ölçeği Türkçe
formunun geçerlilik ve güvenilirliği. Türk Psikiyatri Dergisi 1997;8:280-7.
46
182. Otto D, Unsicker K. Basic FGF reverses chemical and morphological deficits in the
nigrostriatal system of MPTP-treated mice. The Journal of Neuroscience 1990;10:1912-21.
183. Yamada K, Kinoshita A, Kohmura E, et al. Basic fibroblast growth factor prevents thalamic
degeneration after cortical infarction. Journal of Cerebral Blood Flow & Metabolism
1991;11:472-8.
184. Riva MA, Mocchetti I. Developmental expression of the basic fibroblast growth factor gene
in rat brain. Developmental brain research 1991;62:45-50.
185. Turner CA, Clinton SM, Thompson RC, Watson SJ, Akil H. Fibroblast growth factor-2
(FGF2) augmentation early in life alters hippocampal development and rescues the anxiety
phenotype in vulnerable animals. Proceedings of the National Academy of Sciences
2011;108:8021-5.
186. Bachis A, Mallei A, Cruz MI, Wellstein A, Mocchetti I. Chronic antidepressant treatments
increase basic fibroblast growth factor and fibroblast growth factor-binding protein in
neurons. Neuropharmacology 2008;55:1114-20.
187. Kahl KG, Bens S, Ziegler K, et al. Angiogenic factors in patients with current major
depressive
disorder
comorbid
with
borderline
personality
disorder.
Psychoneuroendocrinology 2009;34:353-7.
188. Aydemir C, Yalcin ES, Aksaray S, et al. Brain-derived neurotrophic factor (BDNF) changes
in the serum of depressed women. Progress in Neuro-Psychopharmacology and Biological
Psychiatry 2006;30:1256-60.
189. Bernd P. The role of neurotrophins during early development. Gene expression
2008;14:241-50.
190. Duman RS. Role of neurotrophic factors in the etiology and treatment of mood disorders.
Neuromolecular medicine 2004;5:11-25.
191. Uguz F, Sonmez EO, Sahingoz M, et al. Maternal generalized anxiety disorder during
pregnancy and fetal brain development: a comparative study on cord blood brain-derived
neurotrophic factor levels. Journal of psychosomatic research 2013;75:346-50.
192. Gorgulu Y, Caliyurt O. Rapid antidepressant effects of sleep deprivation therapy correlates
with serum BDNF changes in major depression. Brain research bulletin 2009;80:158-62.
193. Karege F, Perret G, Bondolfi G, Schwald M, Bertschy G, Aubry J-M. Decreased serum
brain-derived neurotrophic factor levels in major depressed patients. Psychiatry research
2002;109:143-8.
194. Dwivedi Y, Rizavi HS, Conley RR, Roberts RC, Tamminga CA, Pandey GN. Altered gene
expression of brain-derived neurotrophic factor and receptor tyrosine kinase B in
postmortem brain of suicide subjects. Archives of general psychiatry 2003;60:804-15.
195. Chen B, Dowlatshahi D, MacQueen GM, Wang J-F, Young LT. Increased hippocampal
BDNF immunoreactivity in subjects treated with antidepressant medication. Biological
psychiatry 2001;50:260-5.
196. Kuroda Y, McEwen BS. Effect of chronic restraint stress and tianeptine on growth factors,
growth-associated protein-43 and microtubule-associated protein 2 mRNA expression in the
rat hippocampus. Molecular brain research 1998;59:35-9.
197. Isgor C, Kabbaj M, Akil H, Watson SJ. Delayed effects of chronic variable stress during
peripubertal‐juvenile period on hippocampal morphology and on cognitive and stress axis
functions in rats. Hippocampus 2004;14:636-48.
198. Gray J, Milner T, McEwen B. Dynamic plasticity: the role of glucocorticoids, brain-derived
neurotrophic factor and other trophic factors. Neuroscience 2013;239:214-27.
199. Ueyama T, Kawai Y, Nemoto K, Sekimoto M, Toné S, Senba E. Immobilization stress
reduced the expression of neurotrophins and their receptors in the rat brain. Neuroscience
research 1997;28:103-10.
200. Otsuki K, Uchida S, Watanuki T, et al. Altered expression of neurotrophic factors in
patients with major depression. Journal of psychiatric research 2008;42:1145-53.
201. Munkholm K, Pedersen BK, Kessing LV, Vinberg M. Elevated levels of plasma brain
derived neurotrophic factor in rapid cycling bipolar disorder patients.
Psychoneuroendocrinology 2014;47:199-211.
202. Glaser R, Kiecolt-Glaser JK. Stress-induced immune dysfunction: implications for health.
Nature Reviews Immunology 2005;5:243-51.
203. Quan N, Avitsur R, Stark JL, et al. Molecular mechanisms of glucocorticoid resistance in
splenocytes of socially stressed male mice. Journal of neuroimmunology 2003;137:51-8.
47
204. Segerstrom SC, Miller GE. Psychological stress and the human immune system: a metaanalytic study of 30 years of inquiry. Psychological bulletin 2004;130:601.
205. Hoffmann G, Wirleitner B, Fuchs D. Potential role of immune system activation-associated
production of neopterin derivatives in humans. Inflammation Research 2003;52:313-21.
206. Akiskal H. Toward a definition of generalized anxiety disorder as an anxious temperament
type. Acta Psychiatrica Scandinavica 1998;98:66-73.
207. Bradstreet JJ, Smith S, Granpeesheh D, El-Dahr JM, Rossignol D. Spironolactone might be
a desirable immunologic and hormonal intervention in autism spectrum disorders. Medical
hypotheses 2007;68:979-87.
208. Bolu A, Erdem M, Balıkcı A, et al. Majör depresyon hastalarında atak sayısı ile serum
haptoglobulin ve neopterin düzeyleri arasındaki iliĢki. Journal of Mood Disorders 2013;3:17.
209. O'Toole SM, Chiappelli F, Rubin RT. Plasma neopterin in major depression: relationship to
basal and stimulated pituitary–adrenal cortical axis function. Psychiatry research
1998;79:21-9.
210. Alesci S, Martinez PE, Kelkar S, et al. Major depression is associated with significant
diurnal elevations in plasma interleukin-6 levels, a shift of its circadian rhythm, and loss of
physiological complexity in its secretion: clinical implications. The Journal of Clinical
Endocrinology & Metabolism 2005;90:2522-30.
211. Thomas AJ, Davis S, Morris C, Jackson E, Harrison R, O‘Brien JT. Increase in interleukin1β in late-life depression. American Journal of Psychiatry 2014.
212. Brambilla F, Bellodi L, Perna G. Plasma levels of tumor necrosis factor-alpha in patients
with panic disorder: effect of alprazolam therapy. Psychiatry research 1999;89:21-7.
213. Denys D, Fluitman S, Kavelaars A, Heijnen C, Westenberg H. Decreased TNF-α and NK
activity in obsessive-compulsive disorder. Psychoneuroendocrinology 2004;29:945-52.
214. Gray SM, Bloch MH. Systematic review of proinflammatory cytokines in obsessivecompulsive disorder. Current psychiatry reports 2012;14:220-8.
215. Arranz L, Guayerbas N, De la Fuente M. Impairment of several immune functions in
anxious women. Journal of psychosomatic research 2007;62:1-8.
216. Breslau N. Psychiatric sequelae of low birth weight. Epidemiologic Reviews 1995;17:96106.
217. Steer RA, Scholl TO, Hediger ML, Fischer RL. Self-reported depression and negative
pregnancy outcomes. Journal of clinical epidemiology 1992;45:1093-9.
218. Uguz F, Sahingoz M, Sonmez EO, et al. The effects of maternal major depression,
generalized anxiety disorder, and panic disorder on birth weight and gestational age: a
comparative study. Journal of psychosomatic research 2013;75:87-9.
219. Sjöström K, Valentin L, Thelin T, Maršál K. Maternal anxiety in late pregnancy and fetal
hemodynamics. European Journal of Obstetrics & Gynecology and Reproductive Biology
1997;74:149-55.
220. Field T, Diego M, Hernandez-Reif M, et al. Comorbid depression and anxiety effects on
pregnancy and neonatal outcome. Infant Behavior and Development 2010;33:23-9.
221. Sümbüloğlu K. Sağlık alanına özel istatistiksel yöntemler: Ankara Tabip Odası; 1985.
222. Lunde A, Melve KK, Gjessing HK, Skjærven R, Irgens LM. Genetic and environmental
influences on birth weight, birth length, head circumference, and gestational age by use of
population-based parent-offspring data. American journal of epidemiology 2007;165:73441.
223. Orr ST, Miller CA. Maternal Depressive symptoms and the risk of poor pregnancy outcome
Review of the literature and preliminary findings. Epidemiologic Reviews 1995;17:165-71.
224. Mckee MD, Cunningham M, Jankowski KR, Zayas L. Health‐Related Functional Status in
Pregnancy: Relationship to Depression and Social Support in a Multi‐Ethnic Population.
Obstetrics & Gynecology 2001;97:988-93.
225. Lancaster CA, Gold KJ, Flynn HA, Yoo H, Marcus SM, Davis MM. Risk factors for
depressive symptoms during pregnancy: a systematic review. American journal of obstetrics
and gynecology 2010;202:5-14.
48
8.ÖZET
GEBELĠK SÜRECĠNDE PSĠKĠYATRĠK BOZUKLUĞU OLAN
ANNE BEBEKLERĠNDE NÖROTROFĠK VE
NÖROĠNFLAMATUAR FAKTÖR DÜZEYLERĠNĠN
MATERNAL PSĠKĠYATRĠK BOZUKLUKLA ĠLĠġKĠSĠ
Hazırlayan: Nursel Akbaba
Psikiyatri Anabilim Dalı
TIPTA UZMANLIK TEZĠ / Konya, 2016
Amaç: Maternal perinatal psikiyatrik bozuklukların yenidoğanın kısa ve uzun süreli iyilik halini
etkileyen sonuçları olduğu bildirilmektedir. Maternal prenatal strese maruz kalan infantlarda daha
fazla emosyonel, kognitif ve davranıĢsal semptomlar geliĢtiği bilinmesine rağmen, maternal
duygudurum ve anksiyete bozukluklarının fetal nöronal geliĢim üzerine etkileri henüz tam olarak
anlaĢılamamıĢtır. Preklinik çalıĢmalar, maternal prenatal stresin fetal nörogeliĢim esnasında bazı
nörotrofik ve nöroinflamatuar faktör düzeylerinde değiĢikliklere yol açtığı gösterilmiĢtir. Bununla
beraber, gebelikte psikiyatrik bozukluğu olan kadınlarda bu durum yeterince incelenmemiĢtir. Biz
bu çalıĢmada, maternal majör depresif bozukluk (MDB) ve anksiyete bozukluklarının (AB), fetal
beyin geliĢiminde önemli rolü olduğu bilinen beyin kaynaklı nörotrofik faktör (BDNF), fibroblast
büyüme faktörü-2 (FGF-2), nörotrofin-3 (NT-3), tümör nekrozis faktör-alfa (TNF-a) ve neopterin
seviyesi üzerine etkilerini incelemeyi hedefledik.
Gereç ve Yöntem: ÇalıĢma örneği doğum eylemi için hastaneye yatırılan 136 gebe kadından
oluĢmaktaydı(25 MDB, 18 AB, 93 sağlıklı kontrol). Psikiyatrik tanılar Ruhsal Bozuklukların
Tanısal ve Sayımsal El Kitabı, Gözden GeçirilmiĢ 4. Baskısı‘na göre YapılandırılmıĢ Klinik
GörüĢme Ölçeği kullanılarak tespit edildi. Faktör analizleri için kan örneği doğum esnasında
umblikal korddan elde edildi. Serum konsantrasyonları ELISA yöntemiyle değerlendirildi. Veriler
SPSS 15 programı kullanılarak değerlendirildi. DeğiĢkenler ortalama±standard sapma olarak
verildi. DeğiĢkenler her grup için tek yönlü varyans analizi (ANOVA) kullanılarak değerlendirildi.
Post-hok Tukey testi uygulandı.
Bulgular: Gruplar arasında FGF-2 ve neopterin için istatistiksel olarak anlamlı fark vardı (P <
0.05). AB‘si olan grupta FGF-2 ve neopterin seviyeleri (P = 0.000 ve P = 0.012) MDB‘si olan
gruba ve sağlıklı kontrol grubuna göre anlamlı düzeyde yüksekti. MDB ve sağlıklı kontrol
grubuyla karĢılaĢtırınca, AB‘si olan grupta bebek boyu anlamlı olarak daha kısaydı (P = 0.017).
Sonuç: Bulgularımız maternal anksiyete bozukluğunun fetal dolaĢımdaki fetal nöral geliĢimde
önemli rolü olduğu bilinen FGF-2 ve neopterin seviyesi ve doğum boyu üzerine etkisi olduğunu
göstermektedir. Bununla beraber, sonuçlarımız maternal anksiyete bozukluğunun fetal beyin
geliĢimi üzerine etkisini değerlendirebilmek için ileri çalıĢmalarla desteklenmelidir.
Anahtar kelimeler: maternal psikiyatrik bozukluk, BDNF, NT-3, FGF-2, TNF-a, neopterin
49
ABSTRACT
THE RELATIONSHIP BETWEEN NEUROTROPHIC AND
NEUROINFLAMMATORY FACTOR LEVELS AND
MATERNAL PSYCHIATRIC DISORDERS IN INFANTS WITH
MOTHERS WHO HAVE PSYCHIATRIC DISORDERS
DURING PREGNANCY
Author: Nursel Akbaba
Department of Psychiatry
DĠSSERTATĠON OF EXPERTĠSE ĠN MEDĠCĠNE/ KONYA 2016
Objective: Maternal perinatal psychiatric disorders has been reported to be associated with
adverse consequences for the fetus which affects short and long term prognosis of the newborn.
The mechanisms underlying the influence of maternal mood and anxiety disorders on fetal
neuronal development is not fully understood, although it has been shown that infants exposed to
maternal prenatal stress are more likely to develop cognitive, behavioral and emotional problems.
Preclinical studies demonstrate that maternal prenatal stress cause alterations in the levels of some
neurotrophic and inflammatuar factors during fetal neurodevelopment. However, this has not been
examined enough in women with a psychiatric disorder during pregnancy. In current study, we
aimed to investigate the impact of maternal major depression(MDD) and anxiety disorders(AD) on
fetal circulating brain-derived neurotrophic factor(BDNF), fibroblast growth factor 2(FGF-2),
neurotrophin 3(NT-3), tumor necrosis factor-alpha(TNF-a) and neopterin levels which have
important roles in fetal brain development.
Methods: The sample included a total of 136 pregnant women (25 MDD, 18 AD, 93 healty
subjects) who were admitted to the hospital for delivery. Psychiatric diagnoses were determined by
means of the Structured Clinical Interview for the Diagnostic and Statistical Manual of Mental
Disorders, Fourth Edition. The blood sample for the measurements of factor levels was obtained
from the umbilical cord during delivery. Serum concentrations were determined by enzyme-linked
immunosorbent assay(ELISA). Data were analyzed by using SPSS 15 software. Variables were
expressed as mean ± standard deviation.The factor levels of the subjects in each groups were
compared with one-way analysis of variance (ANOVA) with post hoc Tukey's HSD test.
Results: There were significant differences among groups for FGF-2 and neopterin(P < 0.05 for
both variables). These parameters were significantly higher in the subjects with AD(P = 0.000 and
P = 0.012, respectively) compared to MDD and healthy controls. Compared with MDD and
healthy subjects, AD was associated more negatively with birth height (P = 0.017).
Conclusion: Our results suggest that maternal AD has an effect on fetal circulating neopterin and
FGF-2 level, which have important role in fetal neurodevelopment and fetal growth in terms of
birth height. However, these results should be replicated with further studies to determine how
prenatal exposure to maternal AD impact fetal brain development.
Key words: maternal psychiatric disorder, BDNF, NT-3, FGF-2, TNF-a, neopterin
50
9.EKLER
EK-1:BilgilendirilmiĢ Onam Formu
SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ TIP FAKÜLTESĠETĠK KURULU
AYDINLATILMIġ (BĠLGĠLENDĠRĠLMĠġ) OLUR FORMU
(Araştırmacının Açıklaması):Selçuk Üniversitesi Selçuklu Tıp Fakültesi
Psikiyatri kliniği olarak ―Gebelik sürecinde psikiyatrik bozukluğu olan anne
bebeklerinde nörotrofik ve nöroinflamatuar
faktör düzeylerinin maternal
psikiyatrik bozuklukla iliĢkisi‖ baĢlıklı bir araĢtırma yapmaktayız.
Böyle bir çalıĢma ile elde edilecek verilerin, annede ortaya çıkan
psikiyatrik rahatsızlıkların bebeğin nöral geliĢimine olası etkilerinin
patofizyolojisine dair yeni bilgiler ortaya koyacağına, bu bilgilerin bebeğin
maternal psikiyatrik bozuklukların olası zararlı etkilerinden korunması amacıyla
yeni yaklaĢımlar ve tedavi yöntemlerinin geliĢtirilmesine ve dolayısıyla
biyopsikososyal olarak sağlıklı bireyler yetiĢmesine katkı sağlayacağına ve
gelecekteki araĢtırmalara ıĢık tutacağına inanıyoruz. Sizin de bu araĢtırmaya
katılmanızı öneriyoruz. Ancak hemen söyleyelim ki bu araĢtırmaya katılıp
katılmamakta serbestsiniz.
Eğer araĢtırmaya katılmayı kabul ederseniz öncelikle sosyodemografik
özelliklerinizin değerlendirildiği bir formu doldurmanız, ardından da 2 adet anket
formunu değerlendirmeniz gerekecektir. Sonrasında psikiyatri rahatsızlığınızın
olup olmadığını, eğer varsa ne tür bir psikiyatrik rahatsızlık yaĢadığınızı saptamak
amacıyla sizinle psikiyatrik görüĢme yapılacaktır. Doğum sonrasında bebeğin
göbek kordonu kesildikten sonra, kalan korddan kan alınarak analiz edilecektir.
Kan alınırken bebeğinize ya da size herhangi bir giriĢim yapılmayacaktır. Sizden
elde edilecek veriler tamamen bilimsel amaçlı kullanılacak olup kimliğiniz ve özel
hayatınızla ilgili bilgileriniz herhangi bir yerde açıklanmayacaktır.
Bu çalıĢmaya katılmanız için sizden herhangi bir ücret istenmeyecektir.
ÇalıĢmaya katıldığınız için size ek bir ödeme de yapılmayacaktır.
Bu çalıĢmaya katılmayı reddedebilirsiniz. Bu araĢtırmaya katılıp
katılmamanız ile size uygulanacak tedavi Ģekli değiĢmeyecektir. ÇalıĢmanın
herhangi bir aĢamasında çalıĢmadan çıkma hakkına sahipsiniz.
(Katılımcının Beyanı):
Yukarıda belirtilen araĢtırma hakkında ayrıntılı olarak bilgilendirildim.
Bana, yukarıda konusu ve amacı belirtilen araĢtırma ile ilgili yazılı ve sözlü
açıklama aĢağıda adı belirtilen hekim tarafından yapıldı. AraĢtırmaya gönüllü
olarak katıldığımı, istediğim zaman gerekçeli veya gerekçesiz olarak araĢtırmadan
ayrılabileceğimi biliyorum.Benden alınan bilgilerin bu araĢtırmada kullanılmasını
hiçbir baskı altında kalmadan kabul ediyorum.
Katılımcının
Adı, soyadı:
Tarih ve imza:
AraĢtırmacı doktorun
Adı, soyadı:
Tarih ve imza:
51
EK-2:Sosyo-demografik Veri Formu
1-Adı-Soyadı:
2-Doğum Tarihi:
3-Medeni durum: 1-evli 2-bekar
4-Akraba evliliği:
1-var
2-yok
5-Eğitim yılı:
6-ÇalıĢma durumu:
1- çalıĢıyor
7-Sosyoekonomik durum:
2- çalıĢmıyor
1-düĢük 2-orta
3-yüksek
8-Çocuk sayısı:
9-Doğum Ģekli: 1-normal doğum 2-sezeryan
10-Doğum sayısı:
11-Bebeğin cinsiyeti
1-kız 2-erkek
12-Bebeğin doğum haftası:
13-Bebeğin doğum kilosu:
14-Bebeğin boyu:
15-Bebeğin baĢ çevresi:
16-Bebeğin APGAR skoru: 1-1. dakika
2-5. dakika
17-Sezeryanda verilen anestezi türü? 1-genel
18-Ölü/düĢük doğum öyküsü
2-lokal
1-var 2-yok
19-Gebelik döneminde sigara kullandınız mı? 1-evet 2-hayır
20-Gebelik döneminde alkol madde kullandınız mı? 1-evet 2-hayır
21-Gebelik döneminde sağlık problemi yaĢadınız mı? 1-evet 2-hayır
(eklampsi, preeklampsi, hiperemezis gravidarum, gestasyonel diyabet, düĢük tehditi)
22-Gebelikte psikiyatrik ilaç kullanımı:
1-var (ilaç adı……………….)
2-yok
23-GeçmiĢte psikiyatrik öykü var mı? 1-var ( kullandığı ilaç:………………….)
2-yok
24-Doktor tarafından tanısı konmuĢ herhangi bir sağlık sorununuz var mı?
52
1-hayır 2-diyabet 3-ĢiĢmanlık 4-hipertansiyon 5- ülser- gastrit 6-böbrek hastalığı
7-kalp damar hastalığı 8- kanser 9-karaciğer-safra hastalıkları 10diğer(……………………….)
25-Gebelik döneminizde omega-3 aldınız mı? 1-evet
2-hayır
26-Gebelik döneminde folik asit aldınız mı?
2-hayır
1-evet
27-Gebelik dönemininde B-metazon yapıldı mı? 1-evet 2-hayır
53
EK-3:Edinburgh Doğum Sonrası Depresyon Ölçeği
Yakın zamanlarda bebeğiniz oldu. Sizin son hafta içindeki duygularınızı
öğrenmek istiyoruz. Böylelikle size daha iyi yardımcı olabileceğimize inanıyoruz.
Lütfen, yalnızca bugün değil son 7 gün içinde, kendinizi nasıl hissettiğinizi en iyi
tanımlayan ifadeyi iĢaretleyiniz. Son 7 gündür;
1) Gülebiliyor ve olayların komik tarafını görebiliyorum.
2) Geleceğe hevesle bakıyorum.
3) BirĢeyler kötü gittiğinde gereksiz yere kendimi suçluyorum.
4) Nedensiz yere kendimi sıkıntılı ya da endiĢeli hissediyorum.
5) Ġyi bir nedeni olmadığı halde, korkuyor ya da panikliyorum.
54
6) Her Ģey giderek sırtıma yükleniyor.
7) Öylesine mutsuzum ki uyumakta zorlanıyorum.
8) Kendimi üzüntülü ya da çökkün hissediyorum.
vet, çoğu zaman
9) Öylesine mutsuzum ki ağlıyorum.
10) Kendime zarar verme düĢüncesinin aklıma geldiği oldu.
55
EK-4: Hastane Anksiyete Depresyon Ölçeği
Hasta adı soyadı:
Tarih:
Bu anket sizi daha iyi anlamamıza yardımcı olacak. Her maddeyi okuyun ve son
birkaç gününüzü göz önünde bulundurarak nasıl hissettiğinizi en iyi ifade eden
yanıtın yanındaki kutuyu iĢaretleyin. Yanıtınız için çok düĢünmeyin, aklınıza ilk
gelen yanıt en doğrusu olacaktır.
1) Kendimi gergin, 'patlayacak gibi' hissediyorum.
Çoğu zaman
Birçok zaman
Zaman zaman, bazen
Hiçbir zaman
2) Eskiden zevk aldığım Ģeylerden hala zevk alıyorum.
Aynı eskisi kadar
Pek eskisi kadar değil
Yalnızca biraz eskisi kadar
Neredeyse hiç eskisi kadar değil
3) Sanki kötü birĢey olacakmıĢ gibi bir korkuya kapılıyorum.
Kesinlikle öyle ve oldukça da Ģiddetli
Evet, ama çok da Ģiddetli değil
Biraz, ama beni endiĢelendirmiyor.
Hayır, hiç öyle değil
4) Gülebiliyorum ve olayların komik tarafını görebiliyorum .
Her zaman olduğu kadar
ġimdi pek o kadar değil
ġimdi kesinlikle o kadar değil
Artık hiç değil
5) Aklımdan endiĢe verici düĢünceler geçiyor.
Çoğu zaman
Birçok zaman
Zaman zaman, ama çok sık değil
Yalnızca bazen
6) Kendimi neĢeli hissediyorum.
Hiçbir zaman
Sık değil
Bazen
Çoğu zaman
7) Rahat rahat oturabiliyorum ve kendimi gevĢek hissediyorum.
Kesinlikle
Genellikle
Sık değil
Hiçbir zaman
56
8) Kendimi sanki durgunlaĢmıĢ gibi hissediyorum.
Hemen hemen her zaman
Çok sık
Bazen
Hiçbir zaman
9) Sanki içim pır pır ediyormuĢ gibi bir tedirginliğe kapılıyorum.
Hiçbir zaman
Bazen
Oldukça sık
Çok sık
10) DıĢ görünüĢüme ilgimi kaybettim.
Kesinlikle
Gerektiği kadar özen göstermiyorum
Pek o kadar özen göstermeyebiliyorum
Her zamanki kadar özen gösteriyorum
11) Kendimi sanki hep birĢey yapmak zorundaymıĢım gibi huzursuz
hissediyorum.
Gerçekten de çok fazla
Oldukça fazla
Çok fazla değil
Hiç değil
12) Olacakları zevkle bekliyorum.
Her zaman olduğu kadar
Her zamankinden biraz daha az
Her zamankinden kesinlikle daha az
Hemen hemen hiç
13) Aniden panik duygusuna kapılıyorum.
Gerçekten de çok sık
Oldukça sık
Çok sık değil
Hiçbir zaman
14) Ġyi bir kitap, televizyon ya da radyo programından zevk alabiliyorum.
Sıklıkla
Bazen
Pek sık değil
Çok seyrek
57
EK-5:Etik Kurul Onayı
58
10. ÖZGEÇMĠġ
26.01.1987 yılında Ġstanbul Fatih‘te doğdu. Ġlkokul ve lise öğrenimini
Bursa‘da tamamladı. 2011 yılında N.E.Ü Meram Tıp Fakültesi‘nden mezun oldu.
Mezuniyetinden sonra 3,5 ay Kars Arpaçay Toplum Sağlığı Merkezi‘nde çalıĢtı.
2012 yılında Selçuk Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı‘nda araĢtırma görevlisi
olarak görevine baĢladı. Asistanlık sürecinde gönüllü olarak 2 yıl kadar Türkiye
Psikiyatri Derneği Konya ġubesi‘nde sekreterlik yaptı. 3 ay kadar Amerika‘da
Rhode Island Hastanesi‘nde madde bağımlılığı alanında yataklı servis, poliklinik
hizmeti ve gündüz programlarına katılarak gözlemci olarak bulundu. Halen
biliĢsel davranıĢçı terapi alanında eğitimine devam etmektedir.
59
Download