ANADOLU’NUN İSLAMLAŞMA SÜRECİNDE DÂRU’L-HADİSLER 08-09 Eylül 2012 ÇANKIRI / TÜRKİYE __________________________________________________________ İbrahim MEMİŞ* WUDTRAKYA YÖRESİ VE ANADOLU’DA HADİS EĞİTİMİ VE KÜLTÜRÜNÜ YAYMA ÇALIŞMALARINA EDİRNE DARU’L-HADİSLERİNİN KATKISI ××× GİRİŞ Tarih boyunca geniş bir coğrafyada, değişik kültürler, medeniyetler ve dinlerle tanışmış olan ve farklı sosyal ve kültürel değişimlere maruz kalmış olan Türklerin tarihi çok zengindir. Türklerin Müslüman olması yerleşik kültür, göçebe ve yarı göçebe toplumlarda farklı boyutlarda olmuştur. Bu da sosyolojik bir gerçekliktir.1 Türkistan’da, Karahanlıların Satuk Buğra Han önderliğinden bir Müslüman devleti kurmaları sonucunda halkın İslamlaşması artarak devam etmiştir. Geniş Türk kitleleri İslam’ı kabul etmeye başlamıştır.2 Buna örmek olarak Gazneliler’i, Selçuklular’ı ve Harzemşahlar’ı vermemiz mümkündür. Osmanlı Devleti ile beraber halkın İslamlaşması gerek devletin politikası gerekse İslam’ın son din olmasının ve vermiş olduğu mesajın güven telkin etmesinin etkisiyle ile beraber daha da artmıştır. İslam’ın hem dünya hem de ahiret mutluluğunun kaynağı olması bunda oldukça etkilidir Osmanlı devletinin merkez yapılanmasında devletin himayesinde ve daha kurumsal hale gelmiş eğitim kurumlarında İslam’ın temel kaynaklarına dayalı ve daha sağlam kaynaklardan öğrenilmiş bir din ve bununla gerçekleşen bir aydınlanma söz konusu iken, göçebe ve yarı göçebe diyebileceğimiz toplumlardaki bilgilenme ve İslam anlayışı farklı tarzda olmuştur. Burada devreye gerek tasavvuf kültürü gerekse diğer kültürlerin kendi dinamikleri devreye girmiştir. Osmanlı devletinin içinde değişik kültürlerin var olması sonucu zengin bir kültür yelpazesi oluşmuş ve İslam’ın birleştirici özelliği etkisini göstermiştir. Devletin, gerek ilmi yönden zayıflaması gerekse sınırlarının olabildiğince artması ve bunun ya- * 1 2 Edirne İl Müftü Yardımcısı Günay Enver, Din Sosyolojisi, İstanbul 1999, s.287 vd. Turan Osman, Selçuklular ve İslamiyet, İstanbul 1993, s.10 ANADOLU’NUN İSLAMLAŞMASINDA DARU’L-HADİSLER nında devletin içinde bazı problemlerin yaşanması ulus devlet anlayışını tetiklemiş bunun sonucunda bağımsızlık istekleri gün yüzüne çıkmıştır. İnsanlar içinde yaşadığı toplumun temel dinamiklerine göre şekillenmektedir. Bir milletin asli unsurları dini, dili, kültürü ve geleneğidir. Osmanlı Devletinde de halkın İslamlaşma sürecinde, bu temel dinamiklerden olan medreselerin etkisi oldukça önemlidir. Camilerin bünyesinde açılmış genel medreseler yanında ihtisas medreselerinin de açılmasıyla medreselerin önemi oldukça artmış ve bu halkın üzerinde de etkisini göstermiştir. Edirne, Osmanlı devletinin başkenti olduktan sonra gerek ilmi yönden gerekse siyasi yönden devletin merkezi haline gelmiş ve medreselerin de kurulmasıyla halkın bilinçlenmesi hızlanmıştır ve İslam daha belirgin bir şekilde toplumun dinamiklerinde hissedilmeye başlamıştır. Fatih Sultan Mehmed’in Sahn-ı Seman Medreselerini kurmasından itibaren ise ilim merkezi İstanbul bu görevi yüklenmiştir. Kur’an’ın ana kaynak olması bakımından dindeki yeri malumken, hayata dönük bir yaşam tarzı örneklemesiyle gerek söz, gerek fiil ve gerekse takrirleriyle Peygamberimiz(sav)’in hayatını anlamayı ve bir yaşam felsefesi edinmeyi amaçlayan hadis ilmi temel olarak okutulan derslerdendir. Kur’an-ı Kerim’i en iyi şekilde anlamak aslında iyi bir sünnet bilgisine sahip olmayı gerektirir. Bu amaçla ihtisas medreseleri cümlesinden olmak üzere daru’l-hadis medreseleri ihdas edilmiş ve buradan yetişen bilgi ve marifet ehli insanlar memleketin her noktasında güzel hizmetlerde bulunmuşlardır. 60 1- OSMANLI İLİM GELENEĞİNDE MEDRESELER Temel dini referans kaynağımız olan Kur’an ve Hadis, ilim ve ilim öğrenme konusunda şunları öğütlemektedir.‘‘Yaratan Rabbinin adıyla oku. Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir. O ki kalemle (yazmayı) öğretti. İnsana bilmediğini öğretti.‘’3 Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve iman edenler, sana indirilene ve senden önce indirilenlere iman ederler.’’4, “De ki: “Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”5,’’,“Bu misalleri ancak âlim olanlar anlar.’’6, “Size ayetlerini gösterir ki düşünesiniz.”7, “Kulları içinden ancak âlimler, Allah’tan gereğince korkar.”8; ayetleri ile ‘’Allah kimin için hayır murat ederse onu dinde fakih kılar.’’9, ‘’İnsanlara haftada bir kere hadis anlat. Buna uymazsan iki kere olsun. Daha çok yapmak istersen üç olsun. Sakın halkı şu Kuran’dan usandırma!’’10, ‘’Allah ilmi (verdikten sonra), insanların (kalbinden) zorla söküp almaz. Fakat ilmi, ulemayı kabzetmek suretiyle alır.’’11, ‘’Yanında bir miktar ilim olan 3 4 5 6 7 8 9 10 11 Alak, 96/1-5 Nisa, 4/162 Zümer, 39/9 Ankebut, 29/43 Bakara, 2/73 Fatır, 35/28 Buhari, Farzu'l-Humus 7, İlim 13, İ'tisam 10; Müslim, İmaret 98, Buhari, Da'avat 20. Buhari, İlim 34, İ'tisam 7; Müslim, İlim 13, ANADOLU’NUN İSLAMLAŞMASINDA DARU’L-HADİSLER kimseye, nefsini zayi etmesi münasip düşmez.’’12 anlamındaki hadisler Müslümanlar için hep belirleyici olmuştur. Bunu kendilerine hedef olarak seçen Müslümanlar hep ilim peşinde koşmuşlar ve Allah’ın emirlerini yerine getirmeye çalışmışlardır. Peygamberimiz(sav)’in mescidinin yanında ihdas etmiş olduğu Ashab-ı Suffa bu gayrete yönelik bir çalışmadır. Hz. Peygamber(sav) risaletle görevlendirildiği andan itibaren hayatın her safhasını İslam’ı anlatmaya ayırmıştır. Gerek ev ortamında camide, 13 gerek mes14 citte, gerek sosyal hayatın yaşandığı ve insanların ihtiyaçlarını temin etmiş olduğu çarşılarda,15 olduğu gibi her yerde eğitim ve öğretim faaliyetini sürdürmüştür. Dolayısıyla Hz. Peygamber(sav)’i örnek alan Müslümanlar bu amaca matuf olarak hadis okulları tesis etmişler ve yıllardır insanlığa dini anlama ve yaşama konusunda yardımcı olmuşlardır. Osmanlı devletinde halkın eğitimine önem verilmiş ve bu amaçla medreseler açılmıştır. Göçebe ve yarı göçebe yapılarda ise tasavvuf kültürü halkın İslamlaşmasına katkı yapmıştır. Diğer taraftan tekke ve bunların temsil konumunda olan tarikatlar oldukça etkili olmuştur. Bu etkinin artmasında Türklerin eski dinlerinin etkisiyle din hadimlerine olan sevgi, saygı ve hürmet duygularının etkisi olduğu açıktır.16 Bazı yörelerde ata, baba, dede, şeyh, seyyid adı verilen ve bunların etrafında dini kimlik bulmaya çalışan, dini anlayış ve kavrayışını gezgin dervişlere, tarikatlara ve pirlere atfeden insanların varlığın da bir gerçekliktir. Türklerin İslamlaşma sürecinde onlara dinlerini öğreten Aslan Baba, Korkut Ata, Çoban Ata gibi azizler hep var olmuştur.17 Osmanlı devletinin kurulmasından önceki süreçte halkın İslamlaşma sürecinde medreselerin yanında bazı bölgelerde tasavvufi kültür de etkili olmuştur. Medreselerden yetişen ulema sadece ilim merkezlerinde ve halkın irfanının artmasında görev almakla kalmamış Orhan Bey zamanından başlayarak Vezirler Osmanlı ulemasından yani medreselerde yetişmiş insanlardan seçilmiştir. Medreseler din eğitimi sahasında çok önemli hizmetler sunmuşlardır. Hz. Peygamber(sav)miladi 622‘de Medine’ye hicret ettiğinde, buraya ilk iş olarak bir mescit bina inşa etmiş ve bunun bir bölümünü de ‘’Suffa’’veya ‘’Zülle’’18inşa etmiştir. Medreselerin tarihini Hz. Peygamber(sav)’e kadar götürmek mümkündür ki Ashab-ı Suffa ilim tedris mekânın olması bakımından buna en güzel başlangıçtır diyebiliriz. İslam’ın ilk İslam’ın ilk dönemlerinden Osmanlı devletinin medrese geleneğindeki ilim anlayışına baktığımız zaman tefsir, hadis, fıkıh, akaid gibi temel İslami ilimlerin tedris edildiğini görmek mümkündür. Buralardan mezun olan öğrenciler; Müftü, Vaiz, Cami Görevlisi gibi sosyal hayata dönük yanı olan ehil ilim insanları yetiştirmişlerdir. 12 13 14 15 16 17 18 Buhari, İlim 21 Buhari, Salât, 71 Buhari, Ezan, 37; Müslim, Mesacid, 282 Müslim, Zühd, 2 Roux J.Paul, Türklerin ve Moğolların Eski Dini, çev. A.Kazancıgil, İstanbul 1994, s.93-94 Köprülü Mehmet Fuad, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Ankara 1981, s.18-19 Hamidullah, Muhammed, İslam Peygamberi, çev. Salih Tuğ, C.II, İstanbul-1980, s.828 61 ANADOLU’NUN İSLAMLAŞMASINDA DARU’L-HADİSLER Medreseler aynı zamanda gelişip büyüyen Osmanlı Devleti için gerekli olan çeşitli sınıflardaki memurları yetiştiren temel eğitim kurumlarıdır. Bu nedenle kuruluş döneminin sonlarına kadar Bursa, İznik, Balıkesir, Edirne ve Balkan şehirlerinde vakıf kurumu olarak birçok medrese kurulmuştur. Kurulan bu medreseler içinde de çeşitli sayı ve özellikte bulunan kitaplar oluşturulmuştur. Ancak, kütüphane bu mekânlardan ayrı olarak tasarlanmamış, medrese içinde bir oda ve bölünmüş bir derslik olarak hazırlanmıştır. Medreselerin kütüphaneleri kendi bünyelerinde bulunuyordu.19Bu da bizlere vakıfların ilme ve ilim meclislere olan katkılarını anlamamız bakımından oldukça önemlidir. Osmanlılarda ilk daru’l-hadis medresesi II. Murat zamanında Çandarlı Hayrettin paşa tarafından İznik’te yaptırılmıştır. 20Daha sonra II. Murat tarafından Edirne’de de bir daru’l-Hadis medresesi yaptırılmıştır. İstanbul’da ilk daru’lhadis medresesi Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılmıştır. Kanuni, kendisinin yaptırmış olduğu bu daru’l-hadis medresesini, medrese sisteminin en üst derecesine yerleştirmiştir. Osmanlılar, İslâm dünyasının ilmî ve kültürel hayatına yeni bir dinamizm ve zenginlik kazandırmışlardır. Böylece İslâm bilim geleneği XVI. yüzyılda zirveye ulaşmıştır. İslâm medeniyetinin eski merkezleri yanında Bursa, Edirne, İstanbul, Üsküp ve Saraybosna gibi yeni kültür ve bilim merkezleri kurulmuştur.21 Görüleceği gibi gittikçe artan bir hadis kültürü ve yapılanması göze çarpmaktadır. Bu da Osmanlı’nın hadis ilmine verdiği önemi anlamamız için yeterlidir. 62 Medrese teşkilatının İslam dünyasında kuruluş ve gelişmesinde Büyük Selçuklu Türklerinin etkisi oldukça fazladır. Medreselerin gerçekten devlet eliyle kurulması, tahsilin meccanen olması ve medrese teşkilatının en küçük ayrıntılarına kadar tespiti Selçukluların eseridir. Selçuklular kurdukları medreselerle hem ilmin gelişmesini sağlamışlar, hem de ilmiye sınıfına maaş bağlayarak onarlı devletin aynında tutmuşlardır. Ayrıca Fatımilerin Şiilik propagandaları ve diğer Rafızî telakkilere karşı Sünni İslam’ı savunmuşlardır. Büyük Selçuklu Medreselerini örnek alan Anadolu Selçukluları ile Anadolu’nun muhtelif yerlerinde hâkim olan Türkmen beyleri medreseler tesis etmişlerdir. Bu medreselerin en eskisi Konya’da II. Kılıçaslan zamanında yapılmış olan ve İpekçi diye meşhur olan Şemseddin Ebu Said Altun Aba Medresesidir. Osmanlılarda bu geleneği sürdürmüş ve gerek camilerin bünyesinde, gerekse bağımsız olarak medreseler açmışlardır. İhtisas Medreseleri açma geleneği Osmanlı’dan önce de mevcuttur. 22 Bu medreselerin açılmasındaki amacın halkı donanımlı ilim adamları aracılığıyla bilgilendirmeye yönelik olduğu amacını taşıdığını anlamaktayız. Osmanlılarda ise medreseler genel olarak iki ana yapıda mütalaa edilmelidir. Osmanlı Devletinde medreseler; Umumi Medreseler ve İhtisas Medreseleri olmak üzere iki grupta mütalaa edilmiştir. Umumi Medreseler, İslami ilimlerle 19 20 21 22 Ünver, Süheyl A. ‘’Edirne’de II. Murat’ın Kurduğu Üç Kütüphane’’, Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, I, s.54 Kazıcı, Yusuf Ziya, ‘’İslam Medeniyeti ve Müesseseleri Tarihi’’, İstanbul-2006, s.347 İhsanoğlu, Ekmeleddin, Büyük Cihad’dan Frenk Fodulluğuna, İstanbul, 1996, s. 21-22. Baltacı, Cahit, XV. XVI. Asırlarda Osmanlı Medreseleri, İstanbul-1976, s.7-10 ANADOLU’NUN İSLAMLAŞMASINDA DARU’L-HADİSLER İslam dünyasına dışarıdan giren ilimlerin muayyen nispetlerde okutulduğu medreselerdir. Umumi olarak kadı, müderris ve müftü yetiştirmek maksadıyla tesis edilmişlerdir. Köylere varıncaya kadar her yerde açılmıştır. İhtisas Medreseleri ise, doğrudan doğruya ihtisas gerektiren dünyevi ilimlerin yanı sıra temel İslami ilimlerin tedris edildiği medreselerdir ki Osmanlılarda bunları üç grupta mütalaa etmek mümkündür. Daru’l-hadisler, Tıp Medreseleri, Daru’l-kurralar ihtisas medreseleridir. Daru’l-hadisler; hususen Hz. Muhammed(sav)in söz, fiil ve takrirlerinden gelen hadislerin tahsil edildiği yerlerdir. Osmanlılarda buralarda tefsir ilminin de mütalaa edildiği görülmektedir. Daru’l-Hadislerde hadis ilminden rivayet, dirayet, isnad, terâcim-i ahvâl ve tenkid-i ahvâl-i rivayete dair mevzular okutulur ve senetleriyle birlikte ezberletilirdi. Hadis kitaplarından ise Osmanlı daru’l-hadislerinde Sahih-i Buhari, Sahih-i Müslim ve Meşârık gibi eserlerle bunların şerhleri ve usul-ü hadis’e dair mevzular okutulurdu. Müderrislerine ‘’Muhaddis’’ veya ‘’Müderris’’denilirdi. Bu medreselere talebe olabilmek için umumi medreseleri ikmal etmek veya devam edilmek istenen daru’l-hadis’e talebe olunacak kadar tahsil almak gerekirdi.23 Öğrenciler bu ihtisas medreselerinde öncelikle hadis ilminin usullerini öğrenmişler. Çünkü ilimlerde asıl çıkış noktası usuldür. Bir öğrencinin usule varması, bu usulün üzerine kurulan marifeti kesbetmesiyle mümkündür. Dolayısıyla marifet, usulü tahsil edebilmek için şarttır.24 Diğer Osmanlı medreselerinde olduğu gibi ihtisas medreselerinde de asıl hedef Kur’an ve Sünnet merkezli bir hayatı yaşamak ve bunu insanlara va’z etmektir. Yani ilim esastır ama kendini bilmek ve bu ilimlerin tahsilinin sonucunda insanlara ‘’Emr-i bil-ma’ruf nehy-i ani’l-münker’’anlayışıyla hayata hâkim kılmaktır ki medreselerin asıl amacı da bunu gerçekleştirebilecek ilim ve marifet ehli ilim adamları yetiştirmek olmuştur. Bu eğitim ve öğretim merkezlerine, hadis medreselerine ‘’daru’lhadis’’denmesi, hadis ilimlerine ayrılmış olan yoğunluk kastedilmiştir ki bununla ev, cami ve genel medreselerin dışında hadis ilminin tedris edildiği ihtisas medreseleri kastedilmiştir. Bu tabiri ilk kez Hicri VI. yy’da, hadis öğrenimine tahsis edilmiş müesseselere verilen bir isim olarak kullanıldığını görmekteyiz.25 Osmanlı devletinin kuruluşundan XVII. yüzyılın ortalarına kadar eğitim ve öğretim faaliyetinde bulunan daru’l-hadisler şu şekildedir: 1- 23 24 25 Halil Hayreddin Paşa Daru’l-hadisi 2- Hüdavendigar Daru’l-hadisi 3- Daru’l-hadis Medresesi 4- Lütfullah Çelebi Daru’l-hadisi 5- Molla Gürani Daru’l-hadisi Baltacı, Cahit, age, s.20-21 Fazlıoğlu Şükran, ‘’Ta’lim ile İrşad Arasında: Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Ders Müfredatı’’, Divan, 2005/1, s.167 Sezgin Fuat, ‘’Dar al-Hadith’’, Encylopedia of İslam, II, London 1965, s.125 63 ANADOLU’NUN İSLAMLAŞMASINDA DARU’L-HADİSLER 6- Abdullah Paşa Daru’l-hadisi 7- Osman Çelebi Daru’l-hadisi 8- Defterdar Mahmut Çelebi Daru’l-hadisi 9- Paşaoğlu Daru’l-hadisi 10- Sofu Mehmet Paşa Daru’l-hadisi 11- Mahmut Ağa Daru’l-hadisi 12- Süleymaniye Daru’l-hadisi 13- Birgi-Ataullah Efendi Daru’l-hadisi 14- Piyale Daru’l-hadisi 15- Şemsi Paşa Daru’l-hadisi 16- Selimiye Daru’l-hadisi 17- Atik Valide Daru’l-hadisi 18- Ca’fer Ağa Daru’l-hadisi 19- Mehmet Ağa Daru’l-hadisi 20- Sinan Paşa Daru’l-hadisi 64 21- Sultan Ahmet Daru’l-hadisi 22- Şeyhülislam Zekeriya Efendi Daru’l-hadisi 23- Osman Efendi Daru’l-hadisi 24- Fuzayl Efendi Daru’l-hadisi 25- İbrahim Ağa Daru’l-hadisi 26- Damad(Mehmet)Efendi Daru’l-hadisi 27- Köprülü Mehmet Paşa Daru’l-hadisi 28- Bosnevi İsa Efendi, daru’l-hadisleridir.26 Cahit Baltacı, daru’l-hadisleri bu şekilde tasnif ederken, Edirne Daru’l-hadisiyle alakalı olarak müstakil bir eser olan ‘’ Osmanlı İlim Geleneğinde Edirne Daru’l-Hadisi ve Müderrisleri adlı eserde şu ilavelerde bulunulmaktadır. 29- Yeni Camii Külliyesi-Turhan Valide Daru’l-hadisi 30- Çivizâde Efendi Daru’l-hadisi 31- İzzet Efendi Daru’l-hadisi 32- Ali Efendizâde Daru’l-hadisi 26 Yıldırım Selahattin, Osmanlı İlim Geleneğinde Edirne Daru’l-Hadisi, ‘’I.Edirne Kültür Araştırmalar Sempozyumu Tebliği’’, Edirne-2003, s.685-686 ANADOLU’NUN İSLAMLAŞMASINDA DARU’L-HADİSLER 33- Burhan Efendi Daru’l-hadisi 34- Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Daru’l-hadisi 35- Hasan Efendi Daru’l-hadisi 36- Çorlulu Ali Paşa Daru’l-hadisi 37- Nevşehirli Damat İbrahim Paşa Daru’l-hadisi 38- Çankırılı Mustafa Efendi Daru’l-hadisi 39- Beşir Ağa Daru’l-hadisi 40- Misli Ali Efendi Daru’l-hadisi 41- Ömer Hulusi Efendi Daru’l-hadisi, şeklindedir.27Görüleceği gibi Osmanlı Daru’l-hadislerinin açılmasında merkez bölgeleri seçilmiştir. Kuruluş döneminden itibaren başlayan merkezin çevresindeki yapılanmanın bir sonucu olduğunu söyleyebiliriz. Yaygın olarak devletin hemen hemen her bölgesinde açılan edilen daru’l-hadisler hadis kültürünün yaygınlaşmasına neden olmuş ve manevi terakkiyi gerçekleştirmiştir. 1- EDİRNE DARU’L-HADİSLERİ Osmanlının Avrupa’ya açılan kapıları olan Trakya ve Balkanlar her zaman önem arz etmiştir. Trakya ve Balkanların tarih boyunca en önemli özelliği geçiş noktasında bulunuyor olmasıdır. Jeopolitik önemi dolayısıyla her zaman cazibe merkezi olan bu bölgelere Osmanlı Devleti tarafından da gerekli önem verilmiş ve devletin başkentinin Edirne olmasından sonra gerek ilmi yapılanma gerekse devletin idari yapılanmasında önemli bir yer tutmuştur. 1354 yılında Gelibolu’yu Osmanlı devletinin yönetimine alan Orhan Bey, Bolayır ve Trakya’ya kadar tüm bölgeyi ele geçirerek Bizanslıları oldukça rahatsız etmiştir. Bizans bundan sonra Osmanlının niyetinin yerleşmek olduğunu anlayıp Gelibolu’yu almak için harekete geçmek istemiştir. 28Osmanlı devletinin daha sonraki asıl amacı Edirne’yi ele geçirmek olmuştur. Bunun için de önce Çorlu’nun ele getirilmesi gerekmekteydi. Çünkü bu Edirne’nin fethi esnasında ordunun kendini koruması anlamına geliyordu. Edirne, 763/1362 tarihinde Osmanlıların eline geçtikten sonra, tarihinin yepyeni bir evresine girmiş oldu.29 Osmanlı devletinin uzun yıllar başkentliğini yapmış olan Edirne, Anadolu’yu Avrupa’ya bağlayan bir konumdadır. Şehir ilk defa Romalılar ve Makedonyalılar tarafından kurulmuştur. Osmanlı tarihinde çok önemli bir konuma sahip olan bir kenttir. Kısa süre içinde çok büyük bir gelişme gösterdi ve dünya tarihinde adları ön sırada anılan kentlerden biri durumuna geldi. Sırpsındığı zaferinden sonra 1.Murat, 1365'te devlet merkezini Bursa'dan Edirne'ye taşıdı. II. Murat, Edirne'yi aynı zamanda bir askeri üs olarak da değerlendirmiş ve çeşitli seferleri buradan 27 28 29 Yıldırım Selahattin, ‘’Osmanlı İlim Geleneğinde Edirne Daru’l-hadisi ve Müderrisleri’’, İstanbul 2001, s.32-33 Gökbilgin, Tayyip, İslam Ansiklopedisi, ‘’Orhan’’, s.403 Gibbans, H.A, Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşu, çev. H.Dağ, Ankara 1998, s.93 65 ANADOLU’NUN İSLAMLAŞMASINDA DARU’L-HADİSLER yönetmekle kentin ün kazanmasını sağlamıştır. 30Edirne’nin Osmanlı tarihindeki yeri başkent olduğu zamandan itibaren çok önemli ölçüde artmıştır ve hatta daha önceki dönemlerde taşımış olduğu jeopolitik yapısı itibarıyla da oldukça önem arz eder. Her din gibi İslam dini de müntesiplerine sosyal hayatta işlerlik kazandırmak ister. Hrıstiyanlık’ta kilise halkın sosyalleşmesini sağlaması açısından oldukça önemli görevler icra etmiştir. İslam dininde ise camiler yanında kurulan eğitim kurumları vasıtasıyla halkın ilim ve irfanının artması sağlanmış ve toplumsal değişim bu şekilde gerçekleşmiştir. Cami ve medreselerin halkın dini bilinç ve algı düzeyinin artmasındaki rolü oldukça büyüktür. Osmanlı’da medreselerin açılmasıyla konunun uzmanı insanlar yetişmiş ve bu da halkın daha sağlam kaynaklardan ve ehil insanlardan dini öğrenmelerini sağlamıştır. Gerek açılmış olan ihtisas medreseleri gerekse diğer medreselerde okutulan dersler vasıtasıyla halkın bilgi ve İslami şuuru artmıştır. Klasik medreselerde okutulan derslerin temel İslam kaynaklarından olan tefsir, hadis, fıkıh gibi temel ilimlerden olması halkın bilgi seviyesinin artması açısından önemli olmuştur. Bunların yanında ihtisas medreseleri diyebileceğimiz daru’l-hadis, daru’t-tıb, daru’l-kurra gibi medreselerde de işin ehli uzmanlar tarafından gerekli tedris yapılmış ve bu da halka yansımıştır. Medreselerin sosyal fonksiyonları oldukça önemlidir. 66 Osmanlı devletinde daru’l-hadisler en üst mertebede yer almış olan ihtisas medreseleridir. Müderrisleri de en üst payede yer alan müderrislerdir ki buradan Osmanlı’nın İslam’ın temel kaynaklarının öğrenilmesine vermiş olduğu önemi anlamak açısından önemlidir. Osmanlı devletinin her bir yanından gelen talebeler bu kurumlardan yetişmiş ve ülkenin her tarafına yayılarak ilim ve irfan sunmuşlardır. Dini eğitim durumu insanın hayatında etkili olduğu kadar çevresinde de örnek olması açısından oldukça önemlidir. Camilerde ve sosyal hayatta örnek ilim uygulamaları ve hayat tarzlarıyla en güzel olmak adına yapılan işler halkın da takdirini kazanmış ve sünnet merkezli yaşayan insanların sayısın artmasına vesile olmuştur. İhtisas Medreseleri olan daru’l-hadis medreseleri, ilim merkezli bir din olan İslam’ın halkın bilinç seviyesinin ve dini kültürünün artmasına vesile olmuştur. İhtisas Medreseleri cümlesinden olmak üzere Edirne’de II. Murat’ın yaptırmış olduğu Edirne Daru’l-Hadis Medresesi ve II. Selim’in Mimar Sinan’a yaptırmış olduğu Selimiye Camii bünyesindeki Selimiye Medresesi Külliyesi içinde bulunan ‘’Selimiye Daru’l-hadis Medresesi’’bulunmaktadır. İhtisas medreseleri olmadıkları halde Umumi Medreseler türünden olup ama ders programı içinde temel hadis kültürünü veren medreseler de sayıca az değildir. İlk zamanlarda İznik’teki medrese ön plana çıkmıştır. Bursa’ya medreselerin yapılmasıyla İznik ikinci plana düşmüştür. Edirne’nin başkent oluşu ve merkezin Edirne’ye intikalinden sonra II. Murat tarafından Üç Şerefeli Camii yanın30 Yardım, Ali, ‘’Darulhadis’’, DİA, VIII, s.531 ANADOLU’NUN İSLAMLAŞMASINDA DARU’L-HADİSLER da kurulan medrese ve Daru’l-hadis medresesinin kurumasıyla ilim merkezi Edirne olmuştur.31 İslam dünyası ilim otoritelerinin medreseye gelip dersler vermesiyle Edirne Daru’l-hadis’i çok önemli bir yer tutmuştur. Edirne Daru’l-hadisi Sahn-ı Seman medreselerinin kurulmasına kadar çok önemli bir konuma haizdir. 2-A-Edirne Daru’l-Hadis Medresesi Edirne Daru’l-hadisi Osmanlı İmparatorluğu’nun altıncı padişahı olan II. Murat tarafından Tunca nehri kenarında yaptırılmıştır. II. Murat saltanatı boyunca ilim erbabını korumuş ve başta Edirne ve Bursa olmak üzere ülkesinin birçok yerinde önemli ilim ve hayır müesseseleri inşa ettirmiştir. Bu yüzden kaynaklar kendisine ‘’Ebu’l-hayrat’’adını vermiştir. Sultan II. Murat Edirne’de 838/1435’te Daru’l-hadis, 851/1447’de Üç Şerefeli Camii, 839/1435-36’da Muradiye Camii ve Mevlevihane inşa etmiş ve buralar için vakfiyeler tertip etmiştir.32 Edirne Daru’l-hadisi’nin yeri Osmanlı tarihinde çok önemlidir. Daru’l-hadis’in yapılması ile ilgili şu rivayet oldukça önemlidir. Bu rivayete göre, Hz. Peygamber(sav), Sultan II. Murat’ın rüyasına girerek daha sonraları daru’l-hadis olarak inşa edeceği mekânın yerini göstererek, ‘’Benim için burada bir daru’l-hadis bina edeceksin.’’buyurmuştur. Edirne ile alakalı olarak tarih yazıcısı olan Hibri, bu mekânın mübarek mekân olduğunu ve burada yapılan duaların makbul olduğunu kaydeder.33 Bu mekânla alakalı olarak yine şöyle bir bilgi vardır ki ‘’Rivayet olunur ki dört yer vardır, ol yerlerde dua müstecap olur: Biri Eski Cami’dir ve biri Daru’l-hadis’tir. Sultan Murad-ı Gazi daima hazret-i sultan gününü anda görürdü, namaz kılıp hadis okurdu. Ona bina-i evvel cami bina edip adını daru’l-hadis koydular.’’34şeklinde ifade edilmiştir. Edirneli olup Daru’l-hadis müderrisliğinde de bulunan Edirne tarihçisi Abdurrahman Hibri Efendi, Edirne Camileri başlığı altında bilgi verirken bu yapıdan ‘’Daru’l-hadis Camii olarak bahsetmiş, bir kubbe ve bir minaresinin olduğunu belirtiştir. Daha sonra ise Edirne Medreseleri başlığı altındaki bilgilerde ise ‘’Daru’l-hadis Medresesi’’ olarak kaydetmiştir. 35 Edirne Daru’l-hadis medresesinin kapısında bulunan ve 23 Şaban 838/24 Mart 1435 tarihli kitabeyi okuduğumuz zaman şu beyit karşımıza çıkmaktadır. ‘’Haze’l-Cami’ü’ş-şerif li’s-Sultani’l-a’zam Şahinşahi’l-mu’azzam el-müeyyed mine’s-sema El-muzaffer kahirü’l-a’da nasiru’l-adl ve’l-ihsan Basitu’l-ecnihati’l-eman ala ehli’l-iman Es-Sultan İbnu’s-Sultan Ebu’l-Feth Murad Han 31 32 33 34 35 Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, Ankara-1988, s.2-3 Yıldırım, Selahattin, age, s.36-37 Hibri, Abdurrahman, Enis’ül-Müsamirin,(Sevim Engin trf. haz. neşr. Basılmamış Dokt. Tezi.) İstanbul 1972, s.29-30 Çelebi, Beşir, Hikâye-i Beşir Çelebi, Yay. Haz. İsmail Hikmet Ertaylan, İstanbul 1960, Yıldırım, Selahattin, age, s.39 67 ANADOLU’NUN İSLAMLAŞMASINDA DARU’L-HADİSLER İbn Muhammed Han İbn Bayezid Han La-zalet rayatü saltanatihi ve hullide mülkuhü Tahriren fıl –yevmis- salisi vel-ışrin Min şehri şabaani’l-muazzami fi senet, semane ve selasine Ve semanemieti- hicriyetin-nebeviyeti’’36 ‘’Bu Camii Şerif büyük sultan yüce padişahlar padişahı yücelerden desteklenen düşman krallarına karşı muzaffer adalet ve ihsanın gözeticisi, güven kanatlarını en kâmil iman üzere yayan Sultanoğlu Sultan fethin babası, saltanat sancakları daim olsun devleti daim yaşasın. Beyazıt Han Oğlu Mehmet Han Oğlu Murat Hanın Camii Şerifidir. 838 yılının Şaban ayının 23’ünde yazılmıştır.’’.37 Paye bakımından medrese, vakfiyesine göre otuzlu durumundaydı. Edirne daru’l-hadisi,974/1566-67 tarihinde ve 984/1576-77’de ve 992/1584- tarihinde altmışlılar arasında bulunuyordu.38 68 Camide bulunan kitabeye göre 23 Mart 435 tarihinde inşa edilmiştir. Günümüzde ise tek kubbeli bir cami ve minaresi ile ayakta durmaktadır. Yanındaki medrese yıkılmıştır. Sultan Murad, Daru’l-hadis’e Edirne içindeki vakıflardan başka Vize livasının Pınarhisar nahiyesinde dört tane köy vakfetmiştir. 23 Şa’ban 838/24 Mart 1435 tarihli vakfiyesinde de Tahtakale’de hamam, iki fırın,121 dükkân, 13 oda ile 15 dükkân, Tahtakale civarında 4 dükkân, Tahtakale Çarşısı ve içinde 15 dükkân, ayrıca 11 dükkân, 7 oda, medreseye bitişik diğer bir dükkân, başka 17 dükkân, 3 ev ve bir büyük değirmen zikredilmiştir. 39 Ayrıca Edirne Tahtakale hamamının II. Murat tarafından bu camiye ve medresesine gelir olmak niçin yaptırıldığı kaynaklardan anlaşılmaktadır.40Bu ifadelerden Osmanlının ilim ve ilim merkezlerine önem verdiğini ve çalışanların da daha verimli bir şekilde ilme hizmet etmeleri için azami gayret gösterdiğini bize gösterir. Bu da bize dinimizin ilme verdiği öneme paralel olarak devletin ileri gelenlerinin de aynı değeri ve önemi verdiğinin göstermektedir. İlk Osmanlı Medreselerinde eğitim vakfı kuranların koymuş oldukları kurallar çerçevesinde şekillenmiştir. Ama bu şartlar çerçevesinde öncelik müderrislere bırakılmıştır. II. Murad’ın Edirne’de inşa ettirdiği Daru’l-hadis Medresesi’nde hangi derslerin okutulacağı belirlenirken, müderrisin ders günlerinde hadis ilmi ve onunla ilgili ilimleri okutacağı belirtilirken özellikle felsefi ilimlerle iştigal etmeyeceği yazılıdır.41 Edirne Daru’l-hadisinin kitabesinde cami olduğu kaydedilmiş ancak vakfiyesinde daru’l-hadis olduğu ifade edilmiştir.42 Vakfiyelere 36 37 38 39 40 41 42 Peremeci, Osman Nuri, Edirne Tarihi, İstanbul-1940,s.63 Bilge, Mustafa, İlk Osmanlı Medreseleri, İstanbul 1984, s.225 Baltacı, Cahit, age, s.587 Baltacı, Cahit, age, s.587 Peremeci, Osman Nuri, age, s.63 İhsanoğlu, Ekmeleddin, ‘’Osmanlı Eğitim ve Bilim Kurumları’’ Osmanlı Medeniyeti Tarihi, C.1,1999, s.236 Bilge, Mustafa, age,s.225 ANADOLU’NUN İSLAMLAŞMASINDA DARU’L-HADİSLER baktığımız zaman tamamen belli bir amaca yönelik olarak bu kurumların açıldığı ve bu amaca yönelik olarak hizmet vermesi hassasiyeti üzerinde durulduğunu görmekteyiz. Daru’l-hadis Vakfiyesinde öncelikle besmele, besmeleden sonrası, Kadıasker Veli bin İlyas’ın tasdik mührü yer almaktadır. Önsöz’de Allah’a hamd ettikten sonra amel defteri kapanmayan üç sınıf insandan bahsedilmektedir ki‘’İnsanoğlu öldüğü zaman, bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır: Sadaka-i câriye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden hayırlı evlat.’’43 hadisine vurgu yapılarak hayriyenin amacı ve gayesi ifade edilmek istenmiştir. Edirne Daru’l-hadisine vakfedilen menkul ve gayrimenkuller sıralandıktan sonra, nasıl ve ne şekilde kinler için sarf edileceği yazar. Vakfın kıyamete kadar devam etmesi için vakfedenin yapması gerekenin onu yaşatanlara dua etmesi, yaşamasını engellemek isteyenlere ise beddua etmesidir ki şu bedduaya yer verilmiştir. ‘’Sultan, Vezir, Emir ve kadılardan her kim bunların iptaline, tebdiline gayret sarf eder ve ihmale uğratırsa, değiştirmeye niyet ederse, Allah’ın, meleklerin ve cümle insanların laneti onun üzerine olsun. Her kim onu duyduktan sonra değiştirirse onun günahı değiştirenleredir. Allah her şeyi duyar, haber alır ve bilir.’’44 Edirne Daru’l-hadisinin kitabesinde cami olduğu kaydedilmiş ancak vakfiyesinde Daru’l-hadis olduğu ifade edilmiştir.45 Sultan II. Murat hayatta kaldığı sürece vakfın yönetim hakkını kendi uhdesine almış, kendinden sonra ise kendi yerine saltanata geçenlere bırakmıştır. Vakfiyede, vakfın devamına ve amacına uygun kullanılmasına dikkat çekilerek şöyle bir bedduaya yer verilmiştir. ‘’Sultan, Vezir, Emir ve kadılardan her kim bunların iptaline, tebdiline gayret sarf eder ve ihmale uğratırsa, değiştirmeye niyet ederse, Allah’ın, meleklerin ve cümle insanların laneti onun üzerine olsun. Her kim onu duyduktan sonra değiştirirse onun günahı değiştirenleredir. Allah her şeyi duyar, haber alır ve bilir.’’46 Edirne Daru’l-hadisi, Balkan savaşları ve 1.Dünya Savaşı’ndan sonra neredeyse harabe haline gelmiştir. 1224 tarihinde Koç Ahmed adlı bir mimar tarafından gerekli tamiratlar yapılmıştır.Daru’l-hadis Camii Külliyesi yeniden inşa sürecinde II. Murat dönemindeki özelliğini yitirmiştir. Günümüzde iki tane türbe ile Cami günümüze kadar gelebilmiştir. Bu nedenle ‘’Daru’l-hadis Camisi’’ diye anılmaktadır.47 Edirne Daru’l-hadis kütüphanesinde; Buhari, Müslim, Cami’ Kütüb-i Sitte, İbn Mace, Şerh Buhari, Meşarik, Cami’l-Kütüb-i Sitte, Cami’ el-Usul der İlm’i Hadis, gibi hadis kitapları Tefsiri Kaşani, Tefsiri Kebir, Keşşaf, Tefsir-i Farisi gibi tefsirle ilgili eserlere baktığımız zaman hadisi ilmiyle alakalı temel 43 44 45 46 47 Müslim, Vasiyyet 14. Ayrıca bk. Ebu Davud, Vasâya 14; Tirmizi, Ahkâm 36; Nesâî, Vasâyâ 8. Yıldırım, Selahattin, a.g.e, s.44-45 Bilge, Mustafa, age, s.225 Yıldırım, Selahattin, age, s.44-45 Özkan, Ertuğrul, ‘’Darulhadis Külliyesi’’, DİA, VIII,534-535 69 ANADOLU’NUN İSLAMLAŞMASINDA DARU’L-HADİSLER eserlerin ağırlıkta olduğunu görürüz.48 Talebe sayısına baktığımızda ise; bir örnekle açıklayacak olursak, örneğin; 1316/1900-01 tarihinde maarif salnamesi kayıtlarına göre daru’l-hadis medresesinde müderris Sa’id Efendi’dir ve talebe sayısı 20’dir.49 Sultan II. Murad devrinden Kanuni Sultan Süleyman’a devrine kadar geçen zamanda Edirne Daru’l-hadisi, Kanuni’den itibaren de Süleymaniye Daru’l-hadisi Osmanlı devletinin en yüksek kadrolu medresesi, buraların baş müderrisleri de en yüksek rütbeli müderrisleri sıfatını kazanmışlar ve devlet teşrifatında üst sıralarda yer almışlardır.50 Osmanlı Devleti merkeze ve merkezi idareye yakın olarak bu kurumları açmış ve en yüksek payeyi vermiştir. Osmanlı daru’l-hadislerinde hadis ilimleri dışında da ilimlerin okutulduğu bir vakıadır. Edirne daru’l-hadis vakfiyesinde müderrislerin öğrencilere temel İslami kaynakların yanında felsefe derslerle ilgilenmemeleri gerektiği ifade edilmiştir.51Bunun yanında ilk dönem Osmanlı medreseleri hakkında çalışmaları olan Mustafa Bilge olayı şöyle değerlendirir. ‘’Fıkıh tedris eden medreselere hadis ilmi girdiği gibi, hadis tedris etmek maksadıyla kurulmuş olan hadis medreselerinde de fıkıh ilmi tedris edilmiştir.’’demektedir.52 Bu hususiyet bize temel İslami ilimlerden olan Tefsir, Hadis ve Fıkıh ilminin birbirlerinden bağımsız bir şekilde ele alındığını göstermektedir ki bazı hadisler fıkıhla alakalı konulara dayanak teşkil etmektedir. 70 Edirne Daru’l-hadisi gibi diğer daru’l-hadislerde temel İslami ilimlerin ve özellikle hadis ile ilgili ilimlerin okutulduğu mekânlardır ki buradan yetişen din hizmetkârları halka sağlıklı bir din anlayışı verebilsin. Edirne Daru’l-hadisi vakfiyesi olan, gerek müderrisleri gerekse sistemin işlemesi açısından önemli kurallara haiz olan, işlemesinin devamı için vakfiyelerle desteklenen bir kurumdur. Fahreddin Acemi gibi dönemin Müftü ve Şeyhülislamlığı da yapmış olan kudretli bir âlimin burada görev yapmış olması oldukça önemlidir. Osmanlı medreselerinin teşkilatlanmasında, kanunnameler düzenleyerek önemli bir aşama gerçekleştiren Fatih Sultan Mehmet, yaptırdığı bu sekiz medresenin içine daru’l-hadisi ilave etmediği gibi, kendi hocalığına layık gördüğü Sinan Paşa’yı Edirne’deki medreseye müderris tayin etmiştir. Süleymaniye Medreseleri kurulana kadar etkisini devam ettiren Edirne Daru’l-hadis Medresesi Osmanlı’nın son dönemlerine kadar hayatiyetini devam ettirmiştir. Daru’lhadis’in müderris ve muidinin sahip olması gereken özellikler de vakfiyede sayılmıştır. Müderrislerin takva sahibi, temiz, şer’i ilimleri hakkıyla bilen, nakli müşkülleri yenmeye ve şüpheleri gidermeye kadir oldukları istenmektedir. Mu’id, Salih, zeki ve talebelere okudukları dersi tekrar etmeye kudretli olacaktır. Görüldüğü gibi ilmi yeterlilik yanında ahlaki hususular da müderris ve mu’idde 48 49 50 51 52 Yıldırım Selahattin, Osmanlı İlim Geleneğinde Edirne Darulhadisi ve Müderrisleri, İstanbul2001,s.49 Kazancığil Ratip ve Ekb, Edirne’nin Eğitim Tarihi, Edirne 2006, s.57 Yıldırım Selahattin, age, s.43 Yıldırım Selahattin, Osmanlı Dönemi Anadolu Muhaddisleri(Hicri VII. IX. Asır),Doktora Tezi, İstanbul 1994, s.80 Bilge Mustafa, age, s.231 ANADOLU’NUN İSLAMLAŞMASINDA DARU’L-HADİSLER istenen özellikleri arasındadır. Edirne daru’l-hadisi müderrisler 412 adet kitap te’lif etmiştir. Bunların 38’i, medresenin kurulduğu andan itibaren ilk 100 senede meydana getirilmiştir. İbn Kemal’in telif ettiği 300 kitabı istisna tutarsak yine de 81 eser yazdığı görülür. Medresenin vakfiyesinde, medresede görev alacak olanların görevlerinin ne olduğu belirtilmiş ve her türlü suiistimale karşı da gerekli önlemler alınmıştır. Bu çabalardan olmak üzere belli miktarda ücret belirlenmiş ve hizmetleri karşılığında görevlilere ödenmiştir. Medresede görev alan görev sınıflarına, görevlerine ve ücretlerine baktığımız zaman şunları görebiliriz: Müderris: Şer’i ilimleri hakkıyla bilen nakilden kaynaklanan müşkülleri gidermeye ve şüpheleri yenmeye muktedir, takva sahibi, temiz, tatil günleri dışında her gün derse devam edecek, şer’i ilimleri ve edebi fenler ile hadis ilimleri ve onunla ilgili diğer dersleri okutacaktır. 30 akçe ücret takdir edilmiştir. Mu’id: Talebelere ders tekrar ettirmeye kudretli, salih ve zeki birisi olacaktır. Müderrisin okuttuğu derslerden tekrarı gerekenleri talebelere tekrar edecektir. 8 akçe ücret takdir edilmiştir. İmam: Namaz vakitlerinde cemaate namaz kıldıracaktır. 6 akçe ücret takdir edilmiştir. Müezzin: Namaz vakitlerinde ezan okuyacaktır. 6 akçe ücret takdir edilmiştir. Hafız-ı Kelam: Otuz tane Kur’an hafızının her biri, tecvid kaidelerine riayet ederek ve tertil üzere günde bir cüz okuyacaktır. 45,5 akçe ücret takdir edilmiştir. Kayyum: İki tane kayyum, medresenin kapısını tutacak, odaların tamir gerektiren tarafları ile ilgilenecek ve bununla alakalı vesaire işleri takip edecektir.8 akçe ücret takdir edilmiştir. Mühellil: On dört kişiden oluşacak. Her sabah medreseye gelerek toplu halde ‘’Lailahe illallah’’diyerek, toplam 70.000 kere tehlil getirecek. Hâsıl olan sevabı vakıf ruhuna gönderecektir. 28 akçe ücret takdir edilmiştir. Nazır: Vakfiyenin idari işlerini vakfiyede gösterilenler çerçevesinde yerine getirecektir. 15 akçe ücret takdir edilmiştir. Cabi: İki tane olacak. Vakfedilen emlak ve arazinin gelirlerini toplayacaktır. 5 akçe ücret takdir edilmiştir.53 Edirne Daru’l-Hadisi Müderrisleri: 1- 53 Fahreddin Acemi(II. Murat Devri) Yıldırım Selahattin, age, s.46-47 71 ANADOLU’NUN İSLAMLAŞMASINDA DARU’L-HADİSLER 2- Sinan Paşa. Asıl adı Sinaneddin Yusuf b.Hızır Bey’dir. II. Mehmed onu Edirne Daru’l-hadis’in müderris olarak tayin etmiştir. Daha sonra ise kendisine hoca edinmiştir. Eserleri Mecdi’de zikredilmiştir. 3- Molla Lütfi(900’den önce) 4- Karasili Nureddin Efendi(913’ten önce) 5- Şücaeddin Efendi:Mecdi’de zikredilmemektedir. 6- Şeyhü’l-İslam İbn Kemal(922’de) 7- Maşi Şemseddin Ahmed Efendi(II. Beyazid Devri) 8- Küçük Bedrettin Efendi(924’ten önce) 9- Kara Hayrettin Efendi(925’ten önce) 10- Leys-Zâde Pir Ahmed Efendi(927’ten önce) 11- Kocaelili Muhyiddin Efendi(931’den önce) 12- Aydınlı Pir Ahmed Çelebi(932’den önce) 13- İshak Çelebi b.İbrahim Üskübi(932’de) 14- Ümmüveledzâde Abdülaziz Efendi(935’te) 15- Emir Hasan Rumi Efendi(939’da burada müderrisken vefat etti.) 72 16- Eyyuhumzâde Yegani Paşa Çelebi(939’da burada müderrisken vefat etti.) 17- Muhaşşi Sinan Efendi(941’de) 18- Perviz Efendi(942’de) 19- Emin Kösesi(943’de) 20- Abdulcabbar Acemi(949’da) 21- Mirim Kösesi(954’ten önce) 22- Kara Abdurrahman Efendi(960’da) 23- Kaba Lütfi Efendi(963’te) 24- Şeyhu’l-İslam Kadızâde Ahmed Şemseddin Efendi(963’te) 25- Yahya Çelebi(964’ten önce) 26- Çalık Yakub Efendi(970’te) 27- Mu’idzâde Mehmet Efendi(974’te) 28- Kara Kasım Efendi(980’de) 29- Azmi Piri Çelebi(982’de) ANADOLU’NUN İSLAMLAŞMASINDA DARU’L-HADİSLER 30- Ağazâde Mehmet Efendi(985’te) 31- Kemal Beyzâde Mehmed Efendi(984’te) 32- Saçlı Emirzâde Abdülvehhab Efendi(984’te) 33- Keçmirzâde Yahya Efendi(990’da) 34- Emrullaah Efendi(990’da) 35- Karamanlı Küçük İshak Efendi(992’de) 36- Kastamonu’lu Şüca Efendi(994’te) 37- Kemalzâde Ali Efendi(1003’te) 38- Aydınlı Ömer Efendi(1005’te) 39- Ohrili Hüsam Efendi(1008’de) 40- Tezkireci Tacettin Efendi(1008’de)54. Cahit Baltacı medresenin ilk kırk müderrisini vermiştir. Buna ilave olarak şu isimleri de zikretmemiz gerekmektedir. Buna ilave olarak ‘’Osmanlı İlim Geleneğinde Edirne Daru’l-hadisleri ve Müderrisleri’’adlı eserde şu isimlerde zikredilmektedir. 41- Eminzâde Yahya Çelebi 42- Kemal Çelebi 43- Abdülcabbar Acemi 44- Müeyyedzâde Abdülvehhab Efendi 45- Bali Efendi 46- Hüsam Efendi 47- Ethemzâde Mustafa Efendi 48- Şa’ravi Abdürrahim Efendi 49- Karaca Ahmet Efendi 50- Benli Abdülgani Efendi; müderrislerden bazılarıdır.55 2-B- Selimiye Medresesi II. Selim döneminde de Daru’l-hadis yaptırma geleneği sürdürüldü. Bu dönemde Selimiye Külliyesi içinde yer alan Mimar Sinan yapısı olan ve II. Selim tarafından yaptırılan Selimiye daru’l-hadisi mevcuttur. 56 Külliye içinde Arasta’ya bitişik olan Daru’l-Hadis binası Bâdi Efendi ve Peremeci tarafından Daru’lKurra olarak gösterilmiş ve daru’l-hadis için ayrıca bina zikredilmemiştir. Hâlbuki Evliya Çelebi, daru’l-hadis için ‘’cümleden mükellef ve mükemmel, rasas ile 54 55 56 Baltacı, Cahit, age, s.586-592 Daha Geniş.Bilg. Yıldırım Selahattin, age, 61-158 Yardım, Ali, Darulhadis, DİA, VIII, s.531 73 ANADOLU’NUN İSLAMLAŞMASINDA DARU’L-HADİSLER mestur, kargir bina ve ma’mur bulunan Sultan Selim Sani Daru’lhadisi’dir.’’demektedir. Anlaşıldığına göre Daru’l-kurra için ayrı bir bina olmayıp tedris teamüle uygun olarak cami içinde yapılıyordu. Daru’l-hadis bugün Etnografya müzesi olarak kullanılmaktadır. Mimar Sinan tarafından manzumenin diğer taraflarıyla birlikte 976-982/1568-1575 tarihleri arasında tamamlanmıştı. Paye bakımından daru’l-hadis’in ellili veya altmışlı olduğu anlaşılmaktadır. Zira 40’tan mazul olan Dizdar-zâde 994/1585-86’da hem buraya müderris hem de camiye vaaz olmuştu.57 II. Selim’in Edirne’de Sinan’a yaptırdığı cami, daru’lhadis’i, medresesi, daru’l-kurrası, mektebi, şifahane ve daru’-l-etibba içerir. Selimiye külliyesinin inşasına 976/1568-69’da başlanmış ve 982/1574-75’te tamamlanmıştır. Camiinin kapısında Sofuzâde Dâi Efendi’nin kaleme aldığı kitabede; ‘’Sare fazlullahi tarih’ül-esas 976 Fazlu yezdan kane tariu’t-temam 982’’ şeklinde bir ifade vardır. Selimiye Camiinin kıble tarafında ve güneydoğu tarafında bulunan bu daru’l-hadis, bugün Türk İslam Eserleri Müzesi olarak kullanılmaktadır. 2Bb-Müderrisleri 1-Nazırzâde Ramazan Efendi:980/1572-73’te Selimiye Medresesine müderris, takiben Şam ve Kahire kadısı oldu ve 983/1575-76’da vefat etti. 2-Salih Molla Efendi: Atâi’de zikredilip terceme-i hali verilmemiştir. 74 3-Şeyhü’l-İslam Bostanzâde Mehmed Efendi:980 yılında görev yapmıştır. 4-Manav İvaz Efendi:974/1566-67’de Edirne’de II.Beyazıd, iki sene sonra Ayasofya, bir sene sonra Süleymaniye ve 24 Muharrem 981/21 Haziran 1573 tarihinde Edirne Selimiye Medresesi’ne müderris oldu. 5- Ağazâde Mehmed Efendi:983’te müderris oldu. 6- Karaçelebizâde Hüsameddin Hüseyin Efendi:984’te müderris oldu. 7- Hemşirezâde Efendi: Atâi’de zikredilip terceme-i hali verilmemiştir. 984/1576-77’den itibaren müderris oldu. 8- Çivizâde Mehmed Efendi:987’de müderris oldu. 9- İbrahim b.Mustafa Efendi:988’de müderris oldu. 10-Sarıgürzâde Mehmed Efendi: Edirne’de Üç Şerefeli,983/1575-76’da Semaniye’den birine, aynı yıl içinde Şahzâde Medresesi’ne, 986/1578-79’da Süleymaniye’den Birinci Medrese’ye ve bir sene sonra 70 akçe ile Edirne Selimiye Medresesine müderris oldu. 11- Mirim Kösesi:984/1576-77’de Selimiye Medresesi’ne müderris oldu. 57 Baltacı, Cahit, age, s.597-598 ANADOLU’NUN İSLAMLAŞMASINDA DARU’L-HADİSLER 12- Abdülvâsi Efendi: 23 Ramazan 988/13 Kasım 1580 tarihinde Selimiye Medresesine müderris oldu. 13- Mustafa Efendi: Ebuussud Efendi’nin torunudur. 60 akçe ile Sahn’a yükselmişken, 990/1582 tarihinde Edirne Selimiye Medresesine yükseldi.1000/1591792’de Edirne kadısı oldu. 14-Remzizâde Mehmed Efendi:12 Şevval 992/18 Ekim 1584’te hattı hümayunla Ebussuudzâde’nin yerine Selimiye Medresesine müderris oldu. 15- Mustafa Cenâbi Efendi: 994/1585-86’da Edirne Selimiye Medresesine müderris oldu. 16- Hasan Kethuzâde Mehmed Efendi: 15 Şevval 995/11 Kasım 1587 tarihinde Edirne’de Selimiye’ye müderris oldu. 17- Çatalca Efendi: Edirne’de müderris iken 15 Şevval 995/19 Eylül 1587 tarihinde Halep kadılığı verilmiştir. 18- Muhyiddin Efendi: Edirne’de müderris iken 998/1589-90 tarihinde Halep kadılığı verilmiştir. 19- Ahmed Efendi: Selimiye Medresesinde müderris iken 1005/159697’de Kavalalızâde’ye verildi. 20- Kavalalızâde Abdulvehhab Efendi: 1005/1596-97’de Selimiye’ye müderris oldu. 21- Dursunzâde Abdülbâki Efendi:1001/1592-93’te Sultan Selim Medresesi’ne ve aynı yıl içinde Edirne’de Selimiyee Medresesi’ne müderris oldu. 22- Dervişzâde Yahya Efendi: 1003/1594-95’te Selimiye Medresesine müderris oldu. 23- Kethuda Mustafazâde Ahmed Efendi: 1003/1594-95’te Şahzâde ve aynı yıl içinde Edirne Selimiye Medresesine müderris oldu. 24- Aydınlı Ömer Efendi:1005/1596-97’de Potur Salih yerine Semaniye’den birine, aynı yıl içinde 60 akçe ile Edirne’de Daru’l-hadis Medresesine, 1008/1599-1600’de Manisa Müftülüğüne ve 1009/1600-01’de Selimiye Medresesine müderris oldu.58 Edirne Selimiye Daru’l-Hadisi’nin Müderrisi, Dizdarzâde Mehmet Efendi’dir. Tırhala’dan olup tahsilden sonra mülazemetle Dimetoka ve bazın yerlerde müderrislikten sonra yevmi 40 akçe ile Hasköy’de Mahmud Paşa Medresesi’nden ayrılmışken tarikata intisapla Nakşibendîliği seçmiş ve 994/158586’da Edirne’de Sultan Selim Camii’ne vaiz ve Daru’l-hadis’te muhaddis olmuştu. Daha sonra bir vaizle münakaşada bulunması üzerine kendi memleketine gidip orada meskûn olmuş ve nihayet bir vezir-i azam İbrahim Paşa’nın Engürüs seferine giderken Edirne’ye uğramsında halkın ona durumu anlatması ile 58 Baltacı, Cahit, age, s.548-554 75 ANADOLU’NUN İSLAMLAŞMASINDA DARU’L-HADİSLER Dizdarzâde’nin tekrar Edirne’ye vaaz kürsüsüne dönmesi ferman buyrulmuştu.1008/1599-1600 tarihinde orada vefat etmiştir. Atâi Efendi, kendisi 1035/1625-26 yılında Tırhala kadısı iken Dizdarzâde’nin bazı eserleri gördüğünü zikreder.59 Tayyip Gökbilgin Edirne ve önemi hakkında şöyle demektedir. ‘’Bütün Rumeli’ye şamil olan ve türlü cepheleri, inkişaf şekilleri bulunan umumi hareket ve siyasetin ilk geniş tatbikat sahası Edirne olmuş, müteakip asırlarda bu iz üzerinde, bu ana dava istikametinde yürünmüştür… Küçük bir Bizans Balkan kalesi olan Edirne’ye büyük bir Türk-İslam şehri manzarası veren, tarihlerimizde Ebu’lhayrat olarak geçen büyük hükümdar Murad-ı Sani olmuştur.’’60 Görüleceği gibi Edirne Osmanlının kuruluş döneminden başlayarak çok önemli bir konumda olmuş hem ilmi hem askeri hem de idari yapılanma bakımından ana üs olarak paye almıştır. 76 59 60 Baltacı, Cahit, age, s.598 Gökbilgin, Tayyip, ‘’İkinci Murat Zamanında Edirne’’, Tarih Hazinesi, S.2, Aralık 1950,s.73 ANADOLU’NUN İSLAMLAŞMASINDA DARU’L-HADİSLER SONUÇ Müslümanlar, her zaman dinlerini en güzel şekilde öğrenmenin yollarını aramışlar ve bu amaçla gerek Kur’an-ı Kerim’i anlamak ve gerekse Kur’an’ın tebliğcisi Hz. Peygamber(sav)’in hayatını ve onun dini nasıl anladığını kavramak maksadıyla hadis öğrenimine önem vermişlerdir. İslam’ın ilk dönemlerinden başlayarak bu amaca matuf olarak kurulan ilim merkezlerinde bu gayret ve çaba gösterilmiştir. Osmanlı devletinde eğitim ve öğretimin yapıldığı medreselerde de hadis kültürü verilmiş ve buradan yetişen insanlar gerek devletin idari kademesinde gerekse ilmi geleneğinde söz sahibi insanlar yetiştirmiştir. Halk hem dünyevi ilimleri buradan almış ilim erbabından alırken dinini sağlam kaynaklarda öğrenme fırsatı bulmuştur. Eğitim kalitesinin artması halktaki bilinç seviyesinin artmasında oldukça önemli olmuştur. Medreseler, hem Osmanlı topraklarında yaşayan halkın dini şuur ve bilincinin artmasına neden olmuş hem de buralarda yetişen ve ilmi gücü yüksek ilim adamlarının gerek ilmi çevrede gerek devletin idari yapısında görev almasıyla bir bakıma idareye de eleman yetiştiren bir kurum gibi telakki edilmiştir. Müderrislerin vermiş olduğu eserler halkın dini şuur ve algı düzeyinin artmasına vesile olmuştur. Osmanlı tarihinin iyi okunması gerektiği kanaatindeyiz. Hâkimiyet kurmuş olduğu bölgelere ve bu bölgelerdeki sosyo-kültürel yapının günümüz yansımalarına baktığımız zaman gelenekçi görünmesine rağmen statik değil oldukça değişken bir yapıda olduğunu görebiliriz. Osmanlı değerler sistemi hayatın tüm alanında kendini göstermiştir. Daru’l-hadisler halkın İslam’ın temel hususlarını öğrenmeleri açısından oldukça önemli bir yer tutmuştur. Burada ders veren müderrisler ve yetişen öğrenciler bulundukları bölgede veya başa yerlerde müftü, vaiz, imam-hatip olarak görev yapmışlar hadis kültürünün yayılmasında çok önemli rol oynamışlardır. Hadis öğrenme geleneğinin bir devamı şeklinde yapılandığını gördüğümüz daru’l-hadisler, hadis öğretiminin kurumsallaşmasına neden olmuşlar ve ihtisaslaşma ile de daha kaliteli ve verimli, sadece belli konuda uzmanlaşmış ilim ehlinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Edirne Daru’l-hadisi de bu amaca matuf olarak, Sultan II. Murat tarafından kurulan yüksek seviyede bir medresedir. Kanuni Sultan Süleyman’ın Süleymaniye Medreseleri bünyesinde yaptırdığı daru’l-hadis’e kadar Osmanlı’nın en üst payeli medresesi olmayı hak etmiştir. Süleymaniye Medresesi bünyesinde kurulan daru’l-hadis’ten sonra ikinci plana düşmüştür. Bu aslında merkezi yerlerde ve devletin hassasiyetinin bir göstergesi olarak ilim merkezlerinin açılmasına verdiği önemi göstermesi açısından oldukça önemlidir. 77 ANADOLU’NUN İSLAMLAŞMASINDA DARU’L-HADİSLER Oturum Başkanı : Prof. Dr. Kemal SANDIKÇI Hocama teşekkür ediyorum. Güzel toparladı gerçekten kısa zamanda. Şimdi bu tebliğin müzakeresini Prof. Dr. Osman GÜNER yapacaklar. Hocam buyurun lütfen. 78