i T.C. TRAKYA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ ĠġLETME ANABĠLĠM DALI YÜKSEK LĠSANS TEZĠ HALKA AÇIK ĠġLETMELERDEN MUHASEBE HĠLE ÖRNEKLERĠ VE ÇÖZÜM ÖNERĠLERĠ SELÇUK KURT TEZ DANIġMANI PROF. DR. KIYMET TUNCA ÇALIYURT EDĠRNE 2013 i ÖZET Tezin Konusu: Halka Açık ĠĢletmelerden Muhasebe Hile Örnekleri ve Çözüm Önerileri Tezin Yazarı: Selçuk KURT GeliĢen teknolojik geliĢmeler ve sosyo - kültürel yenilikler ile tüketicilerin ihtiyacı değiĢmiĢ ve tüketim oranları artmıĢtır. Bu durumun sonucunda da iĢletmelerin kazançları giderek artmıĢtır. ĠĢletmelerin finansman maliyetlerini azaltmak amacıyla yaĢanan geliĢmeler sonucunda halka açık iĢletme modeli ortaya çıkmıĢtır. BaĢta halka açık iĢletmeler olmak üzere ve diğer iĢletmeler üzerinde de tehdit unsuru olan muhasebe hileleri, her açıdan iĢletmeye kayıp yaĢatan bir unsurdur. Rekabet artıĢı, teknolojideki geliĢmeler, ekonomik krizler, iĢletme yönetiminin yüksek kar hedefi ve iĢletmenin çıkar gruplarının kazançlarını arttırma isteği Ģirketlerde hile yapılmasının önemli nedenleridir. Potansiyel yatırımcılar baĢta olmak üzere diğer paydaĢları zarar uğratan muhasebe hileleri önemli skandallara yol açmıĢtır. Skandallar sonucu uluslararası camiada muhasebe ve denetim konularında belirleyici kurumlar, muhasebe hilelerini önleme ve ortaya çıkarma amacıyla çeĢitli denetim standartlarını ve hile önleyici teknikleri geliĢtirmiĢlerdir. Bu çalıĢmada ilk olarak iĢletmelerin amaçları ve halka açık iĢletmelerin yapısına yer verilmiĢtir. Daha sonrasında daha sık görülen muhasebe hileleri türlerine değinilmiĢtir. Ayrıca yaĢanan büyük skandallar muhasebe hilesi boyutuyla incelenmiĢtir. Bu skandallardan yola çıkarak muhasebe hilelerini ortaya çıkarmada ve önlemede kullanılan teknikler ele alınmıĢtır. Anahtar Kelimeler: Halka Açık ĠĢletme, Muhasebe Hileleri, Muhasebe Skandalları ii ABSTRACT Subject of thesis: Public Company Accounting Fraud Samples And Solution Proposals Author of the thesis: Selçuk KURT Emerging technological developments and socio - cultural innovations have changed the need of consumers and have increased consumption rates. As a result of this situation, business enterprises have gradually increased. In order to business financing costs reduce as a result of developments has emerged public held company models. Especially on public held companies and other companies threat to the accouting fraud, causing loss in the element from every respect. Increase competition, technology developments, economic crises, business management high profit target and companies‟ interest groups desire to increase profits the companies fraud of important reasons. Potential investors as well as other stakeholders inflict damage accounting fraud have led to important scandals. Result of the scandals in the international community accounting and auditing matters of determinant the corporate, for the purpose of preventing and uncovering accounting fraud have developed a variety of fraud prevention techniques and auditing standards. In this study, first of all given the companies objectives and public companies structure. It then mentioned the more common types of accounting fraud. In addition, the major corruption scandals investigated in terms of accounting fraud. Based on these scandals the techniques used are discussed in uncovering and preventing accounting fraud. Keywords: Public Companies, Accounting Fraud, Accounting Scandals iii ÖNSÖZ ĠĢletmeler arasında rekabetin artması nedeniyle iĢletme çalıĢanları ve özellikle iĢletme yöneticileri, iĢletmelerinin hayatlarını devam ettirebilmek, iĢletme baĢarılarını daha yüksek gösterebilmek ve kazanç elde etmek amacıyla farklı yasa dıĢı yollara baĢvurabilmektedirler. Bu yasa dıĢı yollara örnek olarak vergi kaçakçılığı yapmak, finansal tablolarda manipülasyon, ihaleye fesat karıĢtırmak ve rüĢvet gibi geleneksel yolsuzluk eylemleri verilebilir. Ancak yeni finansal araçlar, finansal iĢlemler ve bunların karmaĢık muhasebe iĢlemlerinden yararlanılarak hilekarların yaptığı tahrifatlı muhasebe iĢlemleri muhasebe bilim dünyasında “muhasebe hilesi” kavramını ortaya çıkarmıĢtır. ÇeĢitli nedenlerden etkilenen hilekar, iĢletme içinde hileyi önleyici etkenlerin olmayıĢı ya da etkin olmayıĢı nedeniyle ortaya çıkan fırsatlardan yararlanarak kendi yeteneği ve yaratıcılığı sayesinde muhasebe hileleri yapıp bunları karmaĢık muhasebe iĢlemleri ile gizlemektedir. Özellikle Enron skandalının ortaya çıkıĢı ve diğer büyük muhasebe hile skandallarının yaĢanmasıyla önemli muhasebe ve denetim kurum ve kuruluĢları muhasebe hilelerinin önlenmesi amacıyla faaliyetlerde bulunmakta ve çeĢitli teknikler geliĢtirmektedirler. Ayrıca baĢta Amerika BirleĢik Devletleri (ABD) olmak üzere diğer devletler bu alanlarda yeni kanunlar geliĢtirmiĢler ve yeni organizasyonlar kurmuĢlardır. Bunun yanı sıra Avrupa Birliği (AB) muhasebe ve denetim standartlarını yeni geliĢmelere göre düzenlemiĢ ve bir takım yeni kriterler geliĢtirmiĢtir. Ülkemizde ise muhasebe hilelerini önlemek için muhasebe, finansal raporlama ve denetim standartları güncellenmiĢtir. Ayrıca yeni geliĢmeler ıĢığında Türk Ticaret Kanunu, Türk Borçlar Kanunu ve Sermaye Piyasası Kanunu yenilenmiĢtir. Gelir Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanunu gibi vergi kanunlarında bu amaçla değiĢiklik yapılması da gündemdedir. iv ĠÇĠNDEKĠLER ÖZET ............................................................................................................................ Ġ ABSTRACT .................................................................................................................ĠĠ ÖNSÖZ ...................................................................................................................... ĠĠĠ ĠÇĠNDEKĠLER .......................................................................................................... ĠV ġEKĠLLER LĠSTESĠ ................................................................................................. XĠ TABLOLAR LĠSTESĠ .............................................................................................. XĠĠ KISALTMALAR .................................................................................................... XĠĠĠ GĠRĠġ ........................................................................................................................... 1 BĠRĠNCĠ BÖLÜM HALKA AÇIK ĠġLETME TANIMI VE HUKUKSAL ALT YAPISI 1.1. ĠĢletmeler Hakkında Genel Bilgiler ................................................................. 2 1.1.1. ĠĢletmenin Tanımı ve Alt Yapısı ................................................................... 3 1.1.2. ĠĢletmelerin Amaçları .................................................................................... 4 1.2. 1.1.2.1. Ekonomik Amaçlar .............................................................................. 5 1.1.2.2. ĠĢletmenin Sosyal Amaçları ve Topluma Fayda Yaratma.................... 8 Türk Ticaret Hukukuna Göre Sermaye ġirketleri .......................................... 10 1.2.1. Sermayesi Paylara BölünmüĢ Komandit ġirket ......................................... 10 1.2.2. Limited ġirket ............................................................................................ 11 1.2.3. Anonim ġirket ............................................................................................ 12 v 1.3. Halka Açık ĠĢletmelere Genel BakıĢ .............................................................. 16 1.3.1. Halka Açık ĠĢletme Tanımı ......................................................................... 16 1.3.2. Halka Açık ĠĢletme Olmanın Avantajları.................................................... 19 1.3.2.1. ġirket Yönetimi Açısından Faydaları ................................................. 20 1.3.2.2. Hissedarlar Açısından Faydaları ........................................................ 26 1.3.2.3. Ülke Toplum ve Ekonomi Açısından Faydalar .................................. 27 1.3.3. Halka Arz Yöntemleri ................................................................................. 29 1.3.3.1. Portföyden SatıĢ – Mevcut Payların Halka Arzı ................................ 29 1.3.3.2. Sermaye Artırımı – Yeni Pay Ġhracı Yöntemi.................................... 30 1.3.3.3. Karma Yöntem ................................................................................... 31 1.3.4. Halka Arzda SatıĢ Yöntemleri .................................................................... 31 1.3.4.1. Talep Toplama Yöntemi .................................................................... 32 1.3.4.2. Talep Toplamaksızın SatıĢ Yöntemi .................................................. 34 1.3.4.3. Borsada SatıĢ Yöntemi ....................................................................... 35 1.3.5. Halka Arz Prosedürü ................................................................................... 35 1.3.6. Halka Açık ĠĢletme Olmanın Getirdiği Yükümlülükler .............................. 37 1.3.6.1. Temettü Dağıtma Yükümlülüğü ........................................................ 38 1.3.6.2. Finansal Tablo ve Yıllık Raporların Hazırlanması ve Bildirim Yükümlülüğü ..................................................................................................... 39 1.3.6.3. Bağımsız Denetim Yükümlülüğü ......................................................... 41 1.3.6.4. Özel Durumların Kamuya Açıklanması Yükümlülüğü......................... 43 1.3.6.5. Çağrıda Bulunma Zorunluluğu ............................................................. 44 1.3.6.6. Sermaye Piyasası Kurulu‟na Kayıt Yükümlülüğü .............................. 45 1.3.6.7. Vekaleten Oy Kullanma Esaslarına Uyma Yükümlülüğü ................. 46 1.4. ĠĢletmelerin Çevresi ve Çıkar Grupları .............................................................. 46 1.4.1. ĠĢletmelerin Yakın Çevresindeki Çıkar Grupları ........................................ 47 1.4.1.1. MüĢteriler ........................................................................................... 47 1.4.1.2. ÇalıĢanlar............................................................................................ 49 1.4.1.3. ĠĢletmenin Üst Yönetimi .................................................................... 51 1.4.1.4. ĠĢletmenin Hissedarları....................................................................... 53 1.4.2. ĠĢletmelerin DıĢ Çevresindeki Çıkar Grupları ............................................ 54 vi 1.5. 1.4.2.1. Tedarikçiler ve Satıcılar ..................................................................... 54 1.4.2.2. Finans Kurumları ve Kredi Verenler ................................................. 55 1.4.2.3. Rakipler .............................................................................................. 56 1.4.2.4. Demokratik Kitle Örgütleri ve Kurumlar ........................................... 56 1.4.2.5. Devlet ................................................................................................. 57 1.4.2.6. Toplum ............................................................................................... 58 ġirketlerde Çıkar ÇatıĢması............................................................................ 61 1.5.1. ÇatıĢan Çıkarlar ve Temsil Teorisi ............................................................. 61 1.5.2. Temsil Modeli ............................................................................................. 62 ĠKĠNCĠ BÖLÜM MUHASEBE HĠLELERĠ VE TÜRLERĠ 2.1. Muhasebe Açısından Hilenin Tanımı ................................................................. 65 2.2. Muhasebe Açısından Hatanın Tanımı ................................................................. 71 2.3. Muhasebede GerçekleĢen Hataların Türleri ........................................................ 75 2.3.1. Yevmiye Defteri Hataları ............................................................................. 75 2.3.2. Diğer Mali Defter ve Tablolarda Yapılan Hatalar ....................................... 76 2.3.3. Finansal Tablo Hataları ................................................................................ 77 2.4. Muhasebe Hata ve Hilelerinin Ayrımı ................................................................ 78 2.5. Muhasebe Hilesine BaĢvurmanın Nedenleri ....................................................... 80 2.5.1. Hile Üçgeni .................................................................................................. 80 2.5.1.1. Baskı Unsuru ......................................................................................... 82 2.5.1.2. Fırsat Unsuru ......................................................................................... 83 2.5.1.3. Haklı gösterme / Bahane unsuru ........................................................... 85 2.5.2. ĠĢletme Yönetimi Tarafından GerçekleĢtirilen Hilelerin Nedenleri ............. 87 2.5.3. ĠĢletme ÇalıĢanlarını Hileye Yönlendiren Nedenler .................................... 89 vii 2.6. Muhasebe Hileleri Türleri ................................................................................... 90 2.6.1. Varlıkların Kötüye Kullanılması .................................................................. 92 2.6.1.1. Nakitlerin Kötüye Kullanılması ............................................................ 93 2.6.1.1.1. Kayıt Öncesi Hırsızlık .................................................................... 94 2.6.1.1.1.1. SatıĢlara Yönelik Hırsızlıklar ................................................. 95 2.6.1.1.1.2. Alacaklara Yönelik Hırsızlık................................................... 96 2.6.1.1.1.3. Ġadelere Yönelik Hırsızlık ....................................................... 97 2.6.1.1.2. Nakit Hırsızlığı ............................................................................... 98 2.6.1.1.3. Hileli Harcamalar ........................................................................... 99 2.6.1.1.3.1. Çek Hileleri ............................................................................. 99 2.6.1.1.3.2. Fatura Hileleri ....................................................................... 103 2.6.1.1.3.3. Bordro Hileleri ...................................................................... 105 2.6.1.1.3.4. Harcama Hileleri ................................................................... 108 2.6.1.1.3.5. Kayıtlı Harcamalar ................................................................ 110 2.6.1.2. Stoklar ve Diğer Varlıkların Kötüye Kullanılması ............................. 111 2.6.1.2.1. Stoklar ve Diğer Varlıkların Amaç DıĢı Kullanılması ................. 112 2.6.1.2.2. Stoklar ve Diğer Varlıklarda Hırsızlık ......................................... 112 2.6.2. Yolsuzluk ve Ahlaki Olmayan DavranıĢlar ............................................... 114 2.6.2.1. RüĢvet.................................................................................................. 116 2.6.2.2. Ekonomik Baskı ................................................................................. 118 2.6.2.3. Ġllegal Hediye ve BağıĢlar ................................................................... 119 2.6.2.4. Çıkar ÇatıĢması ................................................................................... 120 2.6.3. Hileli Finansal Raporlama ......................................................................... 121 2.6.3.1. Varlıkların ve Gelirlerin Olduğundan Yüksek Gösterilmesi .............. 126 2.6.3.1.1.Hayali Gelirler ............................................................................... 127 2.6.3.1.2. Zamanlama Farklılıkları ............................................................... 128 2.6.3.1.3. Borç ve Giderlerin Gizlenmesi..................................................... 129 2.6.3.1.4. Finansal Tablolarda Yanıltıcı Açıklamalar .................................. 130 2.6.3.1.5. Varlıkların YanlıĢ Değerlenmesi.................................................. 131 2.6.3.2. Varlıkların ve Gelirlerin Olduğundan DüĢük Gösterilmesi ................ 133 viii ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 1980’LĠ YILLARDAN ĠTĠBAREN HALKA AÇIK ĠġLETMELERDE YAġANAN MUHASEBE HĠLELERĠ 3.1. Enron Skandalı .............................................................................................. 139 3.1.1. Enron ġirketinin Tarihçesi ..................................................................... 139 3.1.2. Özel Amaçlı ġirketler ............................................................................. 143 3.1.3. Gerçeğe Uygun Değer Muhasebesi ........................................................ 149 3.1.4. Bağımsız Denetim ġirketi Arthur Andersen‟in Görevini Yerine Getirmemesi ..................................................................................................... 152 3.1.5. Yatırım Bankaları, Finansal Analistler ve Hukuk MüĢavirliğinin Rolleri .......................................................................................................................... 154 3.2. Parmalat Skandalı ......................................................................................... 155 3.3. WorldCom Skandalı...................................................................................... 161 3.3.1. WorldCom Tarihi ................................................................................... 162 3.3.2. WorldCom ġirketi Tarafından GerçekleĢtirilen Muhasebe Hileleri ...... 166 3.3.2.1. Sahte Gelir Kayıtları ....................................................................... 166 3.3.2.2. Gider Tahakkuklarını Olduğundan DüĢük Raporlama ................... 168 3.3.2.3. Faaliyet Giderlerinin AktifleĢtirilmesi ........................................... 170 3.3.2.4. Bağımsız Denetim ġirketi Arthur Andersen‟in Görevini Yerine Getirmemesi ................................................................................................. 171 3.4. Xerox Skandalı .............................................................................................. 172 3.5. Tyco Skandalı ............................................................................................... 174 3.6. Adelphia Skandalı ........................................................................................ 177 3.7. Royal Ahold Skandalı ................................................................................... 180 3.8. Satyam Computers Skandalı ......................................................................... 183 3.9. HIH Sigortacılık Skandalı ............................................................................. 185 3.10. Siemens Skandalı ........................................................................................ 187 ix DÖRDÜNCÜ BÖLÜM HALKA AÇIK ġĠRKETLERDE YAġANAN MUHASEBE HĠLELERĠ ĠLE ĠLGĠLĠ ARAġTIRMA VE ÇÖZÜM ÖNERĠLERĠ 4.1. Sermaye Piyasası Kurulu Tarafından Muhasebe Hileleri Nedeniyle Cezalandırılan ġirketler ve Cezaları Ġle Ġlgili Tablo ................................................ 190 4.2. Hile Teorisi ve Hile Denetimi ........................................................................... 199 4.3. Muhasebe Hile Belirtileri .................................................................................. 203 4.3.1. Muhasebede Ortaya Çıkan Anormallikler ................................................. 204 4.3.2. Faaliyetlerin Yürütülmesi Ġle Ġlgili Hile Belirtileri .................................... 206 4.3.3. Organizasyon Yapısı Ġle Ġlgili Hile Belirtileri............................................ 207 4.3.4. Ġç Kontrol Zayıflıkları ................................................................................ 208 4.3.5. Analitik Anormallikler ............................................................................... 209 4.3.6. AĢırı YaĢam Biçimleri ............................................................................... 210 4.3.7. Olağan Olmayan DavranıĢlar ..................................................................... 211 4.3.8. ġikayet ve Uyarılar.................................................................................... 212 4.3.9. 3. KiĢilerle Olan ĠliĢkiler Ġle Ġlgili Hile Belirtileri ..................................... 213 4.4. Hile Riski Yönetimi .......................................................................................... 214 4.5. Muhasebe Hilelerinin Ortaya Çıkartılmasında Kullanılan Yöntemler.............. 216 4.5.1. Proaktif Hile Denetim Yöntemleri ............................................................. 216 4.5.1.1. Veri Madenciliği ................................................................................. 217 4.5.1.2. Benford Yasası .................................................................................... 218 4.5.1.3. Sürekli Denetim .................................................................................. 219 4.5.1.4. Whistleblowing ve Ġhbar Hatları ......................................................... 221 4.5.1.5. Yıllık Yolsuzluk Önleme Raporu Düzenlenmesi ................................ 223 4.5.2. Analitik Ġnceleme Prosedürleri ................................................................. 225 4.5.2.1. Analitik Ġnceleme Prosedürleri Türleri ............................................... 226 4.5.2.2. Analitik Ġnceleme Teknikleri .............................................................. 229 x 4.5.2.2.1. KarĢılaĢtırmalı Tablolar Analizi ................................................... 229 4.5.2.2.2. Oran Analizi ................................................................................. 230 4.5.2.2.3. Dikey Analiz ................................................................................ 232 4.5.2.2.4. Trend Analizi .............................................................................. 233 4.5.2.2.5. Ussallık Testleri .......................................................................... 234 4.6. Muhasebe Hilelerinin Önlenmesinde Kullanılan Yöntemler ............................ 236 4.6.1. Kurum Yapısı, Kurum Kültürü ve Etik Değerler ....................................... 236 4.6.2. Kurumsal Yönetim ..................................................................................... 240 4.6.3. Denetim Komitesi ...................................................................................... 243 4.6.4. Ġç Kontrol ................................................................................................... 245 4.6.5. Ġç Denetim .................................................................................................. 248 4.6.6. Bağımsız Denetim ...................................................................................... 250 SONUÇ VE ÇÖZÜM ÖNERĠLERĠ ........................................................................ 252 KAYNAKÇA ........................................................................................................... 257 xi ġEKĠLLER LĠSTESĠ ġekil 1: Hile Üçgeni.................................................................................................. 81 ġekil 2: Muhasebe Hilesi .......................................................................................... 92 ġekil 3: Varlıkların Kötüye Kullanılması ................................................................. 93 ġekil 4: Nakitlerin Kötüye Kullanılması .................................................................. 94 ġekil 5: Nakit Hırsızlığı ............................................................................................ 95 ġekil 6: Hileli Harcamalar ........................................................................................ 99 ġekil 7: Stoklar ve Diğer Varlıkların Kötüye Kullanılması.................................... 111 ġekil 8: Yolsuzluk ve Ahlaki Olmayan DavranıĢlar............................................... 115 ġekil 9: Varlık ve Gelirlerin Olduğundan Yüksek Gösterilmesi ............................ 127 ġekil 10: Anti – Hile Üçgeni ................................................................................... 236 xii TABLOLAR LĠSTESĠ Tablo 1: Önemli Muhasebe Skandalları ve Nedenleri ........................................... 136 Tablo 2: SPK Haftalık Bültenlerinde Yer Alan Muhasebe Hileleri……………. . 192 Tablo 3: Oran Analizi Kategorileri ve Teknikleri .................................................. 231 xiii KISALTMALAR ABD : Amerika BirleĢik Devletleri AB : Avrupa Birliği Aġ : Anonim ġirket ACFE :Association of Certified Fraud Examiners (Sertifikalı Hile Denetçileri Birliği) AICPA :American Institute of Certified Public Accountants (Amerikan Sertifikalı Kamu Muhasebecileri Kurumu) BDDK : Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu BM : BirleĢmiĢ Milletler COSO :Committee of Sponsoring Organizations of Treadway Commission (Treadway Komisyonu) FCBA : Foreign Corrupt Practices Act (Yabancılar Yolsuzluk Yasası) GKGMĠ : Genel Kabul GörmüĢ Muhasebe Ġlkeleri GVK : Gelir Vergisi Kanunu ĠMKB : Ġstanbul Menkul Kıymetler Borsası Ġpc : Ġdari Para Cezası LDDS :Long Distance Discount Service (Uzun Mesafe Ġndirimli Telefon Servisi) OECD : Organisation For Economic Co – Operation and Development (Ekonomik Kalkınma ve ĠĢbirliği Örgütü) xiv SEC : ABD Sermaye Piyasası Kurulu (U. S. Securities and Exchange Commission) SAS : Statement Of Auditing Standarts (Denetim Standartları Tablosu) S&P : Standart & Poors SOX : Sarbanes Oxley Yasası SPK : Sermaye Piyasası Kurulu SPKn : Sermaye Piyasası Kanunu TBK : Türk Borçlar Kanunu TCK : Türk Ceza Kanunu TDK : Türk Dil Kurumu TTK : Türk Ticaret Kanunu TL : Türk Lirası TMSK : Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu TMS : Türkiye Muhasebe Standartları TFRS : Türkiye Finansal Raporlama Standartları TDK : Türk Dil Kurumu UMS : Uluslararası Muhasebe Standartları UFRS : Uluslararası Finansal Raporlama Standartları VUK : Vergi Usul Kanunu vd : ve diğerleri 1 GĠRĠġ Sanayi Devrim‟inden bu yana meydana gelen geliĢmeler ile iĢletmeler, faaliyet alanlarını geliĢtirip, ürün ve hizmetlerini çeĢitlendirmiĢler ve pazar alanlarını geniĢletmiĢlerdir. Bu sayede artan kar oranları ve hisse değerleri çeĢitli finansman yöntemleriyle daha da artırılmak istenmiĢ ve halka açık iĢletme modeli geliĢtirilmiĢtir. Kurulan borsalar geliĢen iletiĢim teknolojileri ile uluslararası hale gelip sermayenin dolaĢımı kolaylaĢmıĢtır. Ancak insanın daha da çok kazanma isteği, ahlak ve yasa dıĢı çeĢitli yollarla kazanç elde etme isteğine neden olmuĢ ve iĢletmenin kazançlarında bir kara delik olan muhasebe hilelerini yaratmıĢtır. Bu hileler baĢta iĢletme olmak üzere iĢletmeyle ilgili tüm çıkar gruplarını zarara uğratmaktadır. Ayrıca Amerika BirleĢik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde yaĢanan Enron, World Com ve Parmalat gibi büyük muhasebe hilesi skandalları yatırımcıların finansal raporlama ve kurumsal açıklamalara güvenini sarsmıĢtır. Piyasaların hareketliliğini ve güvenilirliği sürdürmek için baĢta ABD‟de olmak üzere tüm dünyada denetim, kurumsal yönetim, muhasebe ve denetim standartları konularında yeni düzenlemeler geliĢtirilmiĢtir. Bu halka açık iĢletmelerden muhasebe hileleri ve çözüm önerileri baĢlıklı tez çalıĢmasındaki amaç, halka açık iĢletmelerde yaĢanmıĢ muhasebe hilelerini inceleyip, muhasebe hilelerini önleme ve ortaya çıkarmak amacıyla çözüm önerileri getirmektedir. Bu kapsamda ilk bölümde; ĠĢletmelerin amaçları, halka açık iĢletmelerin hukuki yapısı ve farklılıkları, halka açık iĢletmelerin avantajları ve yükümlülükleri ile iĢletmelerin çıkar grupları ve çıkar çatıĢmaları incelenmiĢtir. Ġkinci bölümde; Muhasebe hilesi ve hatası kavramları ve bunların ayrımı, ABD‟de faaliyet gösteren Sertifikalı Hile Denetçileri Birliği (Association of Certified Fraud Examiners – ACFE) 2008‟de yayınladığı rapora göre muhasebe hilesi türleri incelenmiĢtir. Üçüncü bölümde; Halka açık iĢletmelerde uluslararası çapta yaĢanmıĢ önemli muhasebe hilesi skandalları incelenmiĢtir. Dördüncü bölümde; Muhasebe hilesi önleme ve ortaya çıkarma yöntemleri incelenmiĢtir. Sonuç olarak ise halka açık iĢletmelerde karĢılaĢılan muhasebe hileleri ve çözüm önerileri açıklanmıĢtır. 2 BĠRĠNCĠ BÖLÜM HALKA AÇIK ĠġLETME TANIMI VE HUKUKSAL ALT YAPISI Tüketicilerin ihtiyaçlarının giderilmesi amacıyla mal ve hizmet üreten bir iktisadi birim olan iĢletme, artan rekabete rağmen faaliyetlerini baĢarılı olarak yürütmesi ve yönetmesi halinde büyüme yoluna gitmektedir. Küçük ve orta büyüklükteki iĢletme olarak ticaret hayatına baĢlayan iĢletmeler, uygun koĢulları sağladığı takdirde hisse senetlerini halka arz etmek suretiyle sermaye piyasalarında iĢlem görmeye baĢlayarak halk açık iĢletme haline gelmektedirler. Tezin 1. Bölümünde; iĢletme kavramı, sermaye Ģirketlerinin ticaret hukukumuza göre yapısı ve halka açık iĢletmelerin tanımı ve hukuksal boyutu ele alınarak halka açık iĢletme olmanın avantajları ve getirdiği yükümlülükler incelenmektedir. Ayrıca iĢletmelerin faaliyet gösterdiği çevresi ele alınarak çıkar çatıĢması belirtilmektedir. 1.1. ĠĢletmeler Hakkında Genel Bilgiler ĠĢletme; emek, sermaye ve diğer üretim faktörlerini planlı, bilinçli ve sistemli bir biçimde bir araya getirerek mal ya da hizmet üretimi ve iĢletmenin amaçlarına ulaĢmak için üretim faktörlerinin yönetimi için ekonomik ve rasyonel kararlar alan bir birimdir. Bu tanımlamadan çıkarılabileceği gibi iĢletme, içerisinde emek faktörü bulunması nedeniyle herĢeyden önce toplumsal bir iĢbirliğinin sistemli halidir. ĠĢletmeler, kar elde etme isteği ve sermaye faktörünün bulunması nedeniyle ekonomik bir yapıdır. ĠĢletmelerin baĢlıca amacı, topluma mal ve hizmet üretmektir. ĠĢletme, üretimde kullandığı makine, teçhizat ve diğer teknolojik üretim faktörlerini mevcudunda bulundurması nedeniyle teknik bir yapılanmadır. 3 1.1.1. ĠĢletmenin Tanımı ve Alt Yapısı Bir toplum içinde yaĢayan insanlar hayatlarını sürdürebilmek ve çalıĢma hayatının devamını sağlamak için kıt kaynaklarla çeĢitli ve sınırsız ihtiyaçlarını karĢılayacak mal ya da hizmetlere gerek duyarlar. Ġnsanoğlu tarihin geliĢim süreci içinde ilk baĢta ihtiyaçlarını avcılık toplayıcılıkla sürdürmüĢ, tarım hayatının geliĢimiyle birlikte bir metanın kullanım değeri ve metalar arasında ihtiyaçlara göre değiĢimi ortaya çıkmıĢtır. Para ya da bir mal karĢılığı değiĢ tokuĢ esaslı pazarlar ve piyasalar geliĢmiĢtir. Bu pazarlar da ihtiyaçlarını karĢılamak için ilk baĢta bireysel giriĢimler oluĢmuĢ, ufak sermaye birikimleri ve tarihsel geliĢim süreci içinde bu bireysel giriĢimler ilk baĢta ortak mesleki grupların üretimde buluĢmalarıyla ya da sermaye birikimlerinin büyümeleriyle ticari örgütlenmelere dönüĢmüĢtür. Bu ticari örgütlenmeler insanların ihtiyaçlarını sağlayacak mal ve hizmetlerin tedariki için üretim faktörleri ismini verilen çeĢitli unsurları bir araya getirmektedir. Üretim faktörlerinin birleĢtirip çalıĢma barıĢını sağlayıp üretim süreci sonunda ticari hayatın temel metası olan ürün ortaya çıkarılır. Bu ürün ihtiyaç sahiplerine baĢarılı bir pazarlama anlayıĢıyla satıldıktan sonra giriĢimciye kar olarak üretim sürecinin sonucu olarak geri döner. Bu üretim faktörlerini bir araya getirip üretim sürecinin sonunda pazarlama ile ürünü satıp kar elde eden bu ticari örgütlenmeye kısaca iĢletme denir. ĠĢletme bir süreci ifade eden, bu hareketli yönü ele alındığında, iĢlerin ve iĢlemlerin, topluluğundan ibaret bulunan fonksiyonların tespiti, bu fonksiyonları gerçekleĢtirecek organların vücuda getirilmesi ile iĢletme meydana gelmektedir. ĠĢletme tanım olarak; gerçek ya da tüzel kiĢilerin ihtiyaçlarını karĢılamak amacıyla üretim faktörlerini bir organizasyon içinde bir araya getirip, ekonomik değeri olan mal ya da hizmet üretmek ve kar elde etme Ģartıyla pazarlamak üzere faaliyetlerini sürdüren iktisadi, teknik ve hukuki birimdir. Bu tanımdan yola çıkılarak bir takım özellikler geliĢtirilmiĢtir. Bu özellikler Ģu Ģekilde belirtilebilir (Mucuk, 2005: 26); - Ġktisadi mal ve hizmetlerin üretimini gerçekleĢtirmek için iĢlemekte oluĢu, 4 - Ġktisadi mal ve hizmetlerin üretiminin gerçekleĢtirilmesi için gerekli teknik ve üretim faktörlerinin uygun ortamda bir araya getirilmiĢ olması, - BaĢkalarının ihtiyacını karĢılarken sahibine kar sağlama amacının bulunması, - Varlığını sürdürmek ve büyümek için çaba sarf eden dinamik ve kompleks (karmaĢık) bir yapıya sahip olması. ĠĢletme için yapılan bu açıklamalardan sonra ortak ve genel bir tanıma gidilebilir. Belirli bir ölçüde kar elde etmek ya da hizmet oluĢturmak amacıyla, üretim faktörlerini (sermaye, emek, doğal kaynaklar) bilinçli, uyumlu ve sistemleri olarak bir araya getiren ve toplumun ihtiyaç duyduğu mal ve hizmetleri üreten ya da pazarlayan ekonomik ve sosyal kuruluĢlara iĢletme denir (Sabuncuoğlu ve Tokol, 1995: 9). 1.1.2. ĠĢletmelerin Amaçları ĠĢletmeler toplumda sosyal bir varlık olarak yaĢayabilmeleri için tıpkı insanlar gibi bir takım amaçlar peĢinde koĢarlar. Örgütsel açıdan veya iĢletme yönetimi açısından amaçlar, örgütlerin faaliyetlerinin ve hatta varoluĢlarının nedenini oluĢtururlar. Amaçlar iĢletmenin proje veya planlarına yol gösteren bir unsur oldukları gibi hedeflerine ve misyonuna ne ölçüde ulaĢtığını yönetime bildiren birer araç görevini de ifa ederler (Eren, 1991: 67). Amaçlar bu açıdan iĢletmenin orta ya da uzun vadeli planlarında hedeflerine ulaĢabilmesinin denetiminde kullanabilecek veri sağlamaktadır. ĠĢletmelerin amaçları, faaliyetlerinin sonucunda elde etmek istedikleri olup iĢletmenin yaptığı iĢleri, faaliyetleri niçin yaptığını, neyi veya neleri elde etmek için yaptıklarını belirten sonuçlardır (Ülgen ve Mirze, 2007: 185). Amaçlar, performans ve sonuçların bir iĢin devamlılığını direkt etkilediği her yerde gerekli olan ve iĢletmeyi diğer örgüt tiplerinden ayıran ve onun yapı özelliğini oluĢturan temel unsurlardır (Eren, 1991: 68). Bir amacın etkili bir amaç olabilmesi için; amaçlar sonuçları etkileyebilecek önemli konuları kapsamı altına almalı, gerçekçi hedefleri yükseltilebilecek ön görülere yer verilerek tespit etmeli, belirgin ve sayısal olarak ölçülebilir olmalı ve zaman açısından bir sınıra sahip olmalıdır. 5 1.1.2.1. Ekonomik Amaçlar Temel ekonomik amaçlar, faaliyetlerden optimal bir kar elde etmeye dayanır ve bir iĢletmenin davranıĢ ve faaliyetleri üzerinde birinci derecede etkili olan amaçlardır. Bu amaçlar dikkatli bir Ģekilde incelendiği zaman bunların odak noktasında iĢletmenin varlığını sürdürme çabalarının yattığı görülecektir. Temel ekonomik amaçlar, birbiri içine girmiĢ bir Ģekilde karlılık, büyüme ve süreklilik olarak belirlenebilir (Dinçer, 1996: 71). Kar Elde Etme Kar, ekonomik amaçlar silsilesinin ilk basamağını oluĢturur. Kar, iĢletme sahiplerini, yöneticileri ve diğer çalıĢanları, harekete geçiren en önemli güdüdür. Çünkü iĢletme daha çok kar elde ettiği müddetçe iĢletme sahibini ve onun sermayesini ve diğer paydaĢ grupların gelirlerini artıracaktır (Dinçer, 1996: 71). Kar iĢletmenin yaptığı toplam giderlerin elde edilen toplam gelirden düĢülmesi sonucu sağlanan net fazlalıktır. Bu fazlalık aynı zamanda iĢletmenin o faaliyet dönemi baĢarı simgesidir. ĠĢletmenin karı yüksek çıktığında o iĢletmenin faaliyetlerinin baĢarılı bir Ģekilde yürütüldüğü kanısına varılmaktadır. Bu açıdan bakıldığında ise kar, iĢletmeleri birbirleriyle karĢılaĢtırmanın ve iĢletme performansının ölçüsü de olabilmektedir. Çoğu ekonomist yöneticilerin alternatif eylemler arasındaki kararlar vermek ve iĢletme ve iĢletme yöneticilerinin performanslarını değerlendirmek için iĢletmenin uzun vadeli piyasa değer maksimizasyonunu ana amaç ve ölçüt olarak almıĢlardır. Bu iĢletmenin değeri kavramı iĢletmenin borcu, alacağı, öz kaynağı, imtiyazlı hisse senedi gibi tüm finansal değerlerin toplamından oluĢmaktadır. Dünya tarihinde iĢletme ve finans bilimlerinin yol alması, finans araçlarının ve finansman yöntemlerinin farklılaĢması ile Sanayi Devrimi‟nden itibaren iĢletme amaçları da geliĢmiĢ ve bu amaçlar üzerine çeĢitli fikirler ortaya atılmıĢtır. 6 “1900‟lü yılların başından itibaren işletme karının maksimum kılınması olarak ifade edilen işletme amacı bu yüzyılın ikinci yarısından itibaren birçok tartışmaya konu olmuştur. Kar kavramı tek başına bir anlam ifade etmemektedir. Maksimize edilmeye çalışılan karın, kısa ya da uzun vadeli kar mı veya karlılık ortamı ya da kar tutarı mı olduğu konusunda ortak bir sonuca varılamamıştır ve karın daha çok sübjektif bir anlam taşıdığı ifade edilmektedir. Ayrıca değişik zaman aralıklarında kar sağlayan yatırım projeleri arasındaki seçimde ortaya çıkan belirsizlik ve yatırımlardan beklenen nakit akışlarının dikkate alınması da kar maksimizasyonuna getirilen başlıca eleştirileri oluşturmaktadır. Karın en yüksek düzeye çıkarılması iyi tanımlanmış bir şirket amacını ortaya koymamaktadır” (Bealey vd., 2007: 12). Finansman, fon temin etme olanaklarını arama Ģeklinde tarif edilen geleneksel görüĢü bir kenara bırakarak varlıkların yönetimi, kaynakların kullanımı, firmanın bütün olarak değerlendirilmesi fonksiyonlarını kapsamı içine alan bilimsel bir niteliğe bürünmüĢ ve iĢletmenin piyasa değerinin maksimum kılma amacına yönelmiĢtir (Düzer, 2008: 23). ĠĢletme amacının hissedar değerinin maksimum yapılmak olarak tanımlanması değer kavramının önemini ortaya çıkarmaktadır. Bilinen en iyi performans ölçüm sistemi olması ve hissedar amacının firma değerini maksimize etmek olması sebebiyle değer Ģirket ortaklarının ve organizasyonların ilgisini çeken ve değiĢik anlamları içeren göreceli bir kavram olarak ortaya çıkmaktadır (Düzer, 2008: 24). Kar, iĢletmenin faaliyet dönemi baĢarı simgesi olarak değerlendirilirken Ģu iĢlevleri de yerine getirmektedir (Can vd., 2001: 15,16): - ĠĢletmenin değiĢik dönemlerine ait faaliyet sonuçlarını ölçme ve değerlendirme aracıdır. - Bir denetim aracıdır. - ĠĢletmenin yaĢamını sürdürme ve geliĢtirme aracıdır. - Daha verimli çalıĢmak, var olanı iyileĢtirmek ve üstün kılmak için iĢletme içinde çalıĢanları güdülendirme ve isteklendirme aracıdır. 7 - ĠĢletmenin mal ve hizmetlerini sunduğu tüketici kitle için de bir güvence aracıdır. - ĠĢletmenin bazı yükümlülüklerinin yerine getirilmesine (vergi, hissedar payı dağıtımı vb. gibi) olanak sağlama aracıdır. Ancak karın en yüksek düzeye çıkarılması iyi tanımlanmıĢ bir Ģirket amacı değildir. Bunun üç nedeni vardır (Brealey vd., 2005: 12): - “Karı en yüksek düzeye çıkarma” , “hangi yılın karı ” sorusunu yanıtsız bırakır. Gelecek yılın karı daha sonraki yıllara ait karlar karĢılığında sağlanacaksa, hissedarlar yöneticinin gelecek yıl karını arttırmasını isteyebilirler. - Bir Ģirket gelecekteki kar artıĢını bu yıl kar payı dağıtmayıp serbest kalan fonların yatırmak yoluyla sağlayabilir. ġirket ek yatırım üzerinden çok düĢük bir getiri oranı elde ediyorsa bu da yatırımcıların çıkarına en uygunu değildir. - Farklı muhasebe müdürleri karları farklı Ģekillerde hesaplayabilirler. Dolayısıyla muhasebe kurallarının bir dizisini kullanınca karları yükselten bir kararın baĢka bir diziyi kullanınca karları azaltabildiğinin keĢfedilmesi mümkündür. Büyüme ĠĢletmelerin ekonomik bir amacı olarak büyüme, belli bir zaman süreci içinde belli bir ölçekten baĢlayarak yapısını oluĢturan maddi ve benzeri unsurlarda meydana gelen niceliksel bir niteliksel bir dizi değiĢim ve geliĢim faaliyetidir. Bu faaliyet karlarda, satıĢlarda, pazar payında ve üretimdeki artıĢlar Ģeklinde de kendini gösterir (Mucuk, 2005: 29). Ancak nitelik veya sayısal bakımdan bu büyümenin pazar, kar, iĢletme hisse değeri artıĢları iĢletmenin maliyetlerini en aza indiren optimal büyüklüğe kadar olması gereklidir. Çünkü optimal büyüklükten sonra iĢletmenin maliyetleri tekrar artmaya baĢlayacaktır. Günümüzde büyümek artık bir zorunluluk haline gelmiĢtir. Çünkü büyümenin amacı, iĢletmenin ve çevrenin baskılarına karĢı koyma ve çevreye daha iyi uyum sağlayabilmesidir. Böylece iĢletme pazarların geniĢletilmesine ve 8 geliĢtirilmesine cevap vererek bir rekabet ortamında bulunan diğer firmalarla mücadele eder ve amacına ulaĢmak imkanına kavuĢur (Eren, 1991: 88). Sürekli olarak büyüyen bir ekonomik yapı içinde iĢletmelerin en azından aynı oranda büyümeleri mevcut konumlarını muhafaza için Ģarttır. Aksi halde gün geçtikçe farkında olmadan küçüleceklerdir. Bu açıdan büyüme iĢletmelerin varlıklarını devam ettirebilmelerinin önemli bir aracı haline gelmiĢtir (Dinçer, 1996: 71). Süreklilik ĠĢletmenin hayatının devam etmesi karlılık ve büyümesinin sürekliliğine bağlıdır. Bu ise aynı zamanda iĢletmenin amaçlarındaki istikrarının göstergesidir. Ancak her zaman karlılığını ve büyüme amacını gerçekleĢtiren iĢletmelerin hayatta kalacakları tezi doğru değildir. Çünkü bazı karlı olan iĢletmeler faaliyetlerini sona erdirebilir veya baĢka iĢletmelerle birleĢebilirler. Süreklilik amacının gerçekleĢebilmesi için iĢletmelerin gelecekte ortaya çıkabilecek tehlikelere karĢı hazırlıklı olması gerekir. “Sürekli olarak değişen çevre, aynı zamanda belirsizlikler ortamıdır. Bu belirsizlikler, işletmenin hayatının devam etmesini zora sokan risklerle doludur. İşletmenin varlığını tehdit eden bu dış çevre riskleri ya işletmenin iradesi dışında meydana gelen tehlikelerden ya da bir fırsatı yakalamak ümit ve çabasıyla işletmenin göze aldığı tehlikeden kaynaklanabilir. Bu sebeple işletmelerde esnek davranabilmek ve esnek yapıya sahip olmak zorunda olmaktadırlar. Bu esnek yapı ise işletmenin büyüme ve kar etmesine hizmet eden bir araç rolü oynamaktadır” (Dinçer, 1996: 78,79). 1.1.2.2. ĠĢletmenin Sosyal Amaçları ve Topluma Fayda Yaratma ĠĢletmelerin yukarıda belirtilen ve birbirinden ayrılamayan bu üç temel amacı ekonomik amaçtır. ĠĢletmeler bu üç amacı gerçekleĢtirdikleri sürece geliĢimlerini sağlayabilirler ve toplumla sağlıklı bir iliĢki kurulabilirler. Tek bir alana odaklanmak ve sadece kar maksimizasyonunu hedef almak iĢletmeleri toplumdan soyutlar ve 9 böylece gelecek zamanda iĢletmenin sürekliliği tehlikeye düĢebilmektedir. ĠĢletme bu ekonomik amaçlarını gerçekleĢtirilebilmesi için sosyal amaçları da dikkate almalıdır. ĠĢletmelerin sosyal amaçları, iĢletmelerin iç veya dıĢ çevresinin baskılarından kaynaklanmaktadır. - ĠĢletmenin içinden kaynaklanan amaçlar, iĢletmelerin sahipleri ve çalıĢan personelin kiĢisel değerleriyle ilgilidir. - ĠĢletme dıĢından kaynaklananlar ise, müĢterilerin arzu ve isteklerini yerine getirmeye ve iĢletmelerin kendini toplumda kabul ettirme, çevreye duyarlı olmak, toplumun çeĢitli kurumları ve bireyleri ile iyi iliĢkiler içinde bulunmasını kapsamaktadır. Sosyal amaçların en başında gelen topluma fayda sağlama faaliyetinin birinci aşaması, işletmelerin mal ve hizmetlerine talepte bulunan tüm tüketici kesimlerin beklentilerine uygun bir yaklaşım sergilemeleri şeklinde anlaşılmalıdır. İşletmelerin topluma fayda sağlamak amacı çerçevesinde tüketici kesimlerin taleplerine uygun nitelik ve miktarda mal ve hizmet üretmeleri, söz konusu bu mal ve hizmetleri, tüketicilerin istemlerine uygun zaman ve yerlerde, onların ödeme güçlerine uygun fiyat ve değişim imkanlarıyla sunmaları sonucu oluşacak tatmin ve sağlanacak fayda, aynı zamanda toplumun refah düzeyinin de gelişmesini sağlayıcı rol oynayacaktır. Topluma fayda sağlama amacının ikinci ve daha geniş boyutta ele alınması aşamasında işletmenin mal ve hizmetlerine talepte bulunan tüketicileri tatmin etmesi yanında genel olarak toplumun veya işletme ile doğrudan ya da dolaylı ilişkili tüm kişi ve kuruluşlarının beklentilerinin de olumlu şekilde yanıtlanması yer almaktadır. Bu bağlamda tüketicilerine faydalı olan bir işletme aynı zamanda örneğin çevreye de duyarlı olmalı, toplumsal kıt kaynakları verimli kullanmaya özen göstermeli, ticari sistem, rekabet ve etik kurallara saygılı davranmalı, çalışanlarının işletmeden beklentilerini yanıtlamalı, iş ilişkisi içindeki diğer işletmeleri istismar etmemeli ve devlete karşı sorumluluklarını da yerine getirmelidir (Can vd., 2001: 21,22). 10 Ġktisadi iĢletmelerin bir ölçüde kamu kurumlarına benzemesine yol açan iĢletmelerin sosyal sorumluluğu kavramı (Mucuk, 2005: 29); - Hissedarlara uygun veya adil kar payı, - Personele uygun ücret ve iyi çalıĢma Ģartları, - Tüketicilere uygun fiyat ve kaliteli mal, - Hammadde ve malzeme satıcılarına uygun fiyat, - Çevre halkına karĢı çevreyi koruma ve iĢ imkanı sağlama, - Devlete, vergi verme gibi özellikle kısa vadede birbirleriyle çeliĢen çıkarları uzlaĢtırma görev ve sorumluluğunu yüklemektedir. 1.2. Türk Ticaret Hukukuna Göre Sermaye ġirketleri Yürürlükteki 6102 sayılı TTK‟ya göre Ģirket türleri; sermaye Ģirketleri ve Ģahıs Ģirketleri olarak ikiye ayrılmıĢtır. Tezin konusu olan halka açık iĢletmeler, birer anonim Ģirket olduğundan ve anonim Ģirketler sermaye Ģirketleri grubunda yer aldığından bu baĢlıkta sermaye Ģirket türleri incelenmektedir. Sermaye Ģirketlerinde, ortakların sorumlulukları Ģirkete getirmeyi taahhüt ettikleri sermaye miktarıyla sınırlıdır. Ortakların Ģirketteki ortaklık payları kiĢisel değildir. Ortakların payları, ortakların karar vermesi halinde baĢkasına satılabilir veya devredilebilir. 1.2.1. Sermayesi Paylara BölünmüĢ Komandit ġirket Sermayesi paylara bölünmüĢ komandit Ģirket, sermayesi paylara bölünen ve ortaklarından bir veya birkaçı şirket alacaklılarına karşı bir kollektif şirket ortağı, diğerleri bir anonim şirket pay sahibi gibi sorumlu olan şirket olarak TTK‟da tanımlanmıĢtır (TTK, madde 564). Bazı yönleriyle komandit ortaklıklara benzeyen bu ortaklıklar, sermayesi paylara bölündüğünden ve komanditer ortakların bu paylarını anonim ortaklık payları gibi serbestçe devredebilme veya elde edebilme olanağı bulunduğundan sermaye Ģirketleri arasında yer alır. 11 Sermayesi paylara bölünmüĢ komandit Ģirket de anonim Ģirket gibi ani ve aĢamalı olarak kurulabilir. Kurucular en az beĢ tane ve bunlardan en az bir tanesi komandite yani sınırsız sorumlu olarak olmalıdır (Tuncer vd. 2007: 120). Bu Ģirket türünde komanditerlerin birbirleriyle, komanditerlerin tümüyle ve üçüncü kiĢilerle hukuki iliĢkileri, özellikle Ģirketin yönetimine ve temsiline iliĢkin görev ve yetkileri, Ģirketten ayrılmaları, komandit Ģirketlerdeki hükümlere tabidir. Bunların dıĢında kalan konularda ve kuruluĢ iĢlemlerinde sözleĢmede aksi hüküm yoksa anonim Ģirket hükümleri uygulanır. 1.2.2. Limited ġirket Almanya‟nın 19. yüzyılda özellikle sömürgeleriyle olan ticari iliĢkilerinde anonim ortaklığa göre daha kolay kurulabilen bir ortaklık olduğu için yaratılan limited ortaklık, savaĢ sonucu toprak alıĢveriĢleriyle diğer Avrupa ülkelerine de yayılmıĢ ve eski Ticaret Kanunu Almanya‟dan alındığı için ülkemiz hukukunda da yer almıĢtır (Tuncer vd., 2007: 118). TTK‟nun 573. maddesinde limited Ģirket, “bir veya daha çok gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulur; esas sermayesi belirli olup, bu sermaye esas sermaye paylarının toplamından oluşur” Ģeklinde ifade olunmuĢtur. Yeni kanun ile Ģirket ortak sayısı Ģartı bire indirilerek limited Ģirketin sahibi olan tek kiĢi, tek baĢına Ģirketi yönetebilir, kararları kendisi alabilir ve bu sayede limited Ģirketin kuruluĢu ve yönetimi kolaylaĢmıĢtır. Ortaklık sayısı yeni çıkarılan bu kanunla en çok 50 ortakla sınırlandırılmıĢtır (TTK madde 574) ve minimum sermaye tutarı on bin Türk Lirası olarak ifade edilmiĢtir (TKK madde 580). Limited Ģirketin esas sermaye payları ise en az 25 TL olarak belirlenebilir (TKK madde 583). Ortakların sermaye olarak koyabilecekleri varlıklar ise; üzerlerinde sınırlı bir ayni hak, haciz ve tedbir bulunmayan; nakden değerlendirilebilen ve devir olunabilen, fikri mülkiyet hakları ile sanal ortamlar ve adlar da dahil mal varlığı unsurları ayni sermaye olarak konulabilir. Ancak hizmet edimleri, kiĢisel emek, ticari itibar ve vadesi gelmemiĢ alacaklar sermaye olamaz (TTK madde 581). Ortaklar, Ģirket borçlarından sorumlu olmayıp, sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle ve Ģirket sözleĢmesinde ön görülen ek 12 ödeme ve yan edim yükümlülüklerini yerine getirmekle yükümlüdür (TTK madde 573). Anonim Ģirketler her türlü iktisadi amaç ve konu için kurulabildikleri halde limited Ģirketler bankacılık ve sigortacılık dıĢında kalan iktisadi amaç ve konular için kurulabilir (Tuncer vd., 2007: 118, 119). Anonim Ģirkette ortak sayısı yönünden bir üst sınır konmadığı halde limited Ģirketlerde bu sınır 50 ortak olarak belirtildiği için limited Ģirketlerin halka arz yoluna gitmesi mümkün değildir. 1.2.3. Anonim ġirket Anonim Ģirket TTK‟nun 329. maddesinde “sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan, borçlarından dolayı yalnız mal varlığıyla sorumlu bulunan şirket” olarak açıklanmıĢtır. Anonim Ģirketler kanundan aldığı hakla kanunen yasaklanmamıĢ bankacılık ve sigortacılık faaliyetleri de dahil olmak üzere her türlü ekonomik amaç ve konular için kurulabilir. Yeni kanunun anonim Ģirketlere yönelik olarak ön gördüğü sermaye konusundaki yenilik, kapalı anonim Ģirketlere kayıtlı sermaye sistemini benimseme olanağının getirilmesidir. Kanunda dolaylı olarak esas sermaye ve kayıtlı sermaye ayrımı da vurgulanmıĢ, esas sermayenin “tamamı esas sözleĢmede taahhüt edilmiĢ bulunan sermayeyi”, kayıtlı sermayenin ise “sermayenin arttırılmasında yönetim kuruluna tanınmıĢ yetki tavanını gösteren sermayeyi” ifade ettiği belirtilmiĢtir. Buna göre anonim Ģirketlerde esas sermaye elli bin Türk Lirasından, kayıtlı sermaye sistemini kabul edecek olan kapalı (halka açık olmayan) anonim Ģirketlerde ise baĢlangıç sermayesi yüz bin Türk Lirasından aĢağı olmayacaktır. Anonim Ģirketlerde baĢlangıç sermayesi kuruluĢta ve sisteme ilk geçildiğinde haiz olunması zorunlu sermayedir; çıkarılmıĢ sermaye ise çıkarılmıĢ payların tümünün itibari değerlerinin toplamını temsil eder (TTK madde 332). Ayrıca ayni sermayeye katılabilecek unsurlar değerlendirilirse, üzerlerinde sınırlı bir ayni hak, haciz ve tedbir bulunmayan, nakden değerlendirilebilen ve devrolunabilen, fikri mülkiyet hakları ile sanal ortamlarda dahil, mal varlığı unsurları 13 ayni sermayeye konulabilir. Fakat hizmet edimleri, kiĢisel emek, ticari itibar ve vadesi gelmemiĢ alacaklar sermaye olarak değerlendirilemez (TTK madde 342). Yeni çıkarılan kanun ile asgari kurucu ve ortaklık konusunda önceki yasadaki alt sınır 5‟ten 1‟e indirilmiĢtir. TTK 338. maddede anonim Ģirket kurucularının ve pay sahiplerinin 1‟e düĢmesi halinde bu sonuca neden olan iĢlem tarihinden itibaren yedi gün içinde yönetim kuruluna yazılı olarak bildirilir. Yönetim kurulu da bildirimin alınıĢ tarihinden yedi gün içinde Ģirketin tek pay sahipli bir anonim Ģirket olduğunu tescil ve ilan ettirir (TTK madde 338). “Bir diğer önemli yenilik ise TTK‟da anonim şirket kuruluşunu, “kurulma” ve “tüzel kişilik kazanma” olarak ikili bir ayrıma tabi tutmaktadır. Zira yasanın 335. maddesinde birinci fıkrasında “Şirket kurucuların, kanuna uygun olarak düzenlenmiş bulunan, sermayenin tamamını ödemeyi, şartsız taahhüt ettikleri, imzalarının noterce onaylandığı esas sözleşmede, anonim şirket kurma iradelerini açıklamalarıyla kurulur” denilmekte ve aynı maddenin ikinci fıkrasında da 335. maddenin birinci fıkrasının saklı olduğu belirtilmektedir. Bu manada, anılan fıkra “ön anonim şirket”in varlığına işaret etmekte ve şirketin oluşma anını açıklığa kavuşturmaktadır. Kanunun 335. maddesinin ilk fıkrasında ise “Şirket ticaret tesciline tescil ile tüzel kişilik kazanır” hükmü yer almaktadır. Dolayısıyla, bir önceki TTK‟nunda, “anonim şirketin kurulması ile”, payların taahhüt edilip ana sözleşmesinin imzalanmasından şirketin tescil ve ilanına kadar geçen süre kastedildiği halde; kanun, kurucuların şirket ana sözleşmesini noter huzurunda imzalamaları ile birlikte şirketin “kurulduğunu” (ön anonim varlığını) kabul etmekte, ancak şirketin ticaret siciline tescil ile tüzel kişilik kazanacağını ön görmektedir”. (AltaĢ, 2010: 34,35). Anonim Ģirketlerin genel kurul, yönetim kurulu ve denetleme kurulu olmak üzere 3 adet organı vardır. Bu organlar içerisinde en yetkili karar organı genel kurul olup pay sahiplerinden yani tüm ortaklardan oluĢur. Her ortağın elinde bulundurduğu hisse sayısı kadar oy hakkı mevcuttur. Yönetim kurulu, Ģirketi temsile yetkili ve Ģirketin yönetiminden sorumlu olan kurul olup en az üç kiĢiden ve en çok üç yıllığına pay sahiplerinden seçilir. Genel kurulun gerektiğinden yönetim kurulunu azletme 14 yetkisi vardır. Denetleme kurulu üyeleri, genel kurul tarafından en fazla üç yıl için ve en çok 5 kiĢiden oluĢturulur. Denetçiler, anonim Ģirketlerde pay sahiplerinin haklarını korumak üzere görevlidir ve denetçiler yönetim kurulu üyesi olamayacakları gibi aynı zamanda Ģirket çalıĢanlarından da olmazlar. Anonim Ģirketler, genel olarak Ģu nedenlerle sona ermektedir (TTK madde 529): - Esas sözleĢmede ön görülen sürenin sona ermesiyle - ĠĢletme konusunun gerçekleĢememesi ya da gerçekleĢmesinin imkansız hale gelmesiyle - Esas sözleĢmede belirtilen sona erme sebeplerinden birinin meydana gelmesiyle - Genel kurul kararıyla - Ġflas kararıyla - Kanunlarda ön görülen diğer hallerde Anonim Ģirketler, ticaret hayatında en önemli fonksiyonu toplum içerisinde dağınık ve küçük birikimleri toplayıp değerlendirip büyük yatırımcıların eline imkan olarak sunarak yapılacak yatırımlarla istihdam sağlar. Ayrıca büyük sermaye ve ortaklık gücüyle ileri teknoloji için araĢtırma geliĢtirme faaliyetlerinde ülkeye öncü olur ve bunda baĢarılı olduğunda uygun fiyatlı kaliteli arz ile halkın yaĢam kalitesini yükseltebilir. Bu duruma rağmen anonim Ģirketin bazı sakıncaları vardır ancak hukuktan ve sermeye gücünden gelen avantajları da mevcuttur. Bunlar: Anonim Ģirketlerin üstünlükleri: - Sorumluluk sınırlıdır. Ortaklar, sahip oldukları pay kadar borçlarından ve vergi yükümlülüğünden sorumludurlar. Ortakların özel varlıkları alıkonulamaz. - Yönetim bir düzene bağlıdır. Ortaklar Ģirketin yönetimiyle ilgilenmezler. Yönetim profesyonel yöneticilere bırakılır. ġirketin yönetimini yönetim kurulu denetleyebilir. Yöneticiler yönetim kurulana karĢı sorumludurlar. 15 - Ortaklık kolaylıkla devredilebilir. Anonim Ģirketlerde sermaye birikimi olan herkes anonim Ģirkete ortak olabilir. Hisse senetlerinin satıĢıyla ortaklık kolaylıkla, devredilebilir. ġirket kiĢilere bağlı kalmadığında uzun süre yaĢayabilir. - Büyüme yeteneği sorunsuzdur. Yeni hisse senetleri çıkarılarak, örgüt biçimi değiĢtirilmeden ortaklık istenildiği kadar büyütülebilir. - Daha iktisadidir. Büyüklüğün sağladığı üstünlüklerde yararlanılır. Büyük miktarda alımlar daha ucuza sağlanır. Anonim Ģirketin sakıncaları: - KuruluĢ iĢlemleri karıĢıktır. KuruluĢa iliĢkin kanuni hükümlere uymak zorunludur. Bu nedenle hükümler teferruatlı, Ģartları ağır ve masraflıdır. - Hareket serbestisinden yoksundur. Önceden belirtilen amaçları değiĢtirmek kolay değildir. ÇeĢitli kanun hükümlerini ve formalitelerini yerine getirmek gerekir. - Özel durumlarda kredi almak güç olabilir. Özellikle küçük anonim Ģirketler kredi bulmakta güçlük çekebilirler. Büyük anonim Ģirketlerde ise, kötü yönetim sonucu finansal bakımda zayıf düĢüldüğünde kredi bulmak güçleĢir. - Yönetimi güçtür. Anonim Ģirket olmanın en büyük olumsuz yanı hisse sahiplerinin yüksek kar elde etmek amacıyla yönetim kuruluna yatırım izni vermek istememeleridir. Yüksek oranlı hisse sahipleri ve yönetim kurulu üyeleri anonim Ģirketin devamlılığını ve yatırımların artmasını sağlamak için kar dağıtım miktarını düĢük tutarak sermaye artıĢına giderler. Ancak hisse sahiplerinin Ģirketten beklentisi kardır. Bu durum anonim Ģirketlerde en sık yaĢanan bir çıkar çatıĢmasıdır. Özellikle büyük anonim Ģirketlerin yönetimi ve denetlenmesinde birçok güçlüklerle karĢılaĢılır. Yönetim ile ortağın birbirinden ayrılmasının sakıncası vekil olarak oylamaya katılma hakkının bulunması nedeniyle, Ģirketin çıkarlarıyla pek ilgilenmeyen kiĢilere, Ģirketi denetleme yetkisinin tanınmıĢ olmasıdır. 16 1.3. Halka Açık ĠĢletmelere Genel BakıĢ Anonim Ģirketler, yeni fon bulmak amacıyla ya da finansman sağlama maliyetini düĢürmek için mevcut hisselerini halka arz ederek halka açık iĢletme yoluna gidebilmektedir. Halka arz seçeneğinden farklı olarak anonim Ģirketin ortakları kendi ortaklık hisse senetlerini bir kısmını baĢka bir kiĢiye satarak Ģirketin ortak sayıları artıĢ göstermektedir. Halka arz ya da Ģirketin ortak sayının 500‟ü geçmesi nedeniyle anonim Ģirket, halka açık Ģirket haline gelmektedir. 1.3.1. Halka Açık ĠĢletme Tanımı “Şirketler, belli bir büyüklüğe ulaşıncaya kadar sermaye ihtiyaçlarını içsel kaynaklardan sağlayabilirler. Büyüklük arttıkça içsel kaynaklardan sağlanan fonlar yeterli gelmemeye başlar. Özellikle yüksek enflasyon ortamlarında, dışsal kaynak ihtiyacı daha da artar. Şirketler artan sermaye ihtiyaçlarını içsel kaynaklar dışında para veya sermaye piyasasından karşılayabilirler. Önemli olarak şirketlerin sermaye yapılarını bozmayacak şekilde söz konusu piyasalardan dengeli olarak yararlanmalıdırlar. Dengeyi sağlamada finansman terazisinin sermaye piyasasının temsil eden gözü, şirketlerin öz kaynak ile finansmanı, hukuki dilde, halka açılmasıdır” (Sayar, 2003: 10). BaĢlangıç olarak halka açılma iĢletmelerin çeĢitli yatırım araçları yoluyla sermaye piyasalarında iĢlem görerek sermayeleri arttırma ve değer kazandırma iĢlemidir. Belli bir aile, grup ya da tek kiĢinin elinde faaliyet gösteren iĢletme, yeni ortak edinmek amacıyla, hisse senetlerini elinden çıkararak halka satıĢa sunar. Bu iĢlem iĢletmenin yeterli, likit ve uygun maliyetli fon tedariki için alternatif bir finansman yönetimi denilebilir. Halka açılma, geliĢmiĢ ve geliĢmekte olan ülkelerin çoğunda kalkınmanın getirdiği sermaye birikimin sağlanması, faal tutulması ve diğer taraftan sermayenin halk için adil dağılımının sağlaması açısından ekonomik bir amaçtır. Bu açıdan 30.12.2012 tarihi 28513 sayılı Resmi Gazete‟de yayımlanan 6362 17 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu (SPKn‟) da bu amacın kurallarını oluĢturarak ülkemiz sermaye piyasalarına düzen getirmiĢtir. Halka açık iĢletme en basit ifadeyle SPKn‟ 16. maddesinde belirtildiği gibi pay sahibi sayısı 500‟ü aĢan anonim ortaklıklardır. Halka açık iĢletme denince akla ilk gelen borsada iĢlem gören iĢletmeler akla gelmektedir. Ancak bu 16. maddede yer alan ifadeyle iĢletme ortak sayısının 500‟ü aĢması durumunda halka açık anonim ortaklık hükümlerine tabi olacaktır. Bu durumda iĢletme ortak sayısının 500 ‟ü aĢtığını Sermaye Piyasası Kurulu‟na (SPK) bildirmelidir ve SPK‟nun denetimi altında olmalıdır. “SPKn‟da halka açık anonim şirketlere ilişkin yapmış olduğu bu tanımlarda iki ayrı unsurdan söz edilmektedir. Tanımda yer alan hisse senetleri halka arz edilmiş ortaklıktan kasıt kanunun aynı maddesine göre; hisse senetlerinin satın alınması için her türlü yoldan halka çağrıda bulunulmasını, halkın bir anonim ortaklığa katılmaya veya kurucu olmaya davet edilmesini, hisse senetlerinin borsalar veya teşkilatlanmış diğer piyasalarda devamlı işlem görmesini, halka açık anonim ortaklıkların sermaye artırımları dolayısıyla paylarının veya hisse senetlerinin satışını ifade etmektedir” (Akbulak ve Akbulak, 2004: 94 - 95). Kanunun 16. maddesinde ise “pay sahibi 500‟ü aşan anonim ortaklıkların hisse senetleri halka arz olunmuş sayılır ve bu ortaklıklar halka açık anonim ortaklık hükümlerine tabi olunur” demek suretiyle, halka arz kavramı geniĢletilmiĢtir. Yani ortaklık sayısının 500‟ü aĢması hisse senetlerinin halka arz edildiğinde hukuki karine oluĢturmaktadır. SPKn‟daki tam tanımı itibariyle halka açık ortaklık, payları halka arz edilmiĢ olan veya halka arz edilmiĢ sayılan anonim ortaklıklar Ģeklinde ifade edilmektedir (SPKn‟, madde 3/e). Tanımın açılımının yapılabilmesi için halka arz kavramının daha açıklanması gerekmektedir. Aynı kanunun 3/f maddesinde halka arz; sermaye piyasası araçlarının satın alınması için her türlü yoldan yapılan genel bir çağrıyı ve bu çağrı devamında gerçekleĢtirilen satıĢı olarak tanımlanmıĢtır. 18 En geniĢ tanımıyla halka açılma, bir Ģirketin yeni ortak edinmek üzere hisse senetlerini belirli bir aile, belirli bir grup veya kiĢinin elinde çıkararak halka satmasıdır. Böylece Ģirket, ortak sayısı itibariyle geniĢ bir kitlenin elinde olacaktır. Halka açılmada temel amaç finansmandır. Halka açılan bir Ģirket, yeni ortaklardan toplayacağı fonlarla ya yeni yatırımlara giriĢir ya mevcut borçlarını itfa eder ya da bu ikisini birden gerçekleĢtirebilir (Sancak, 1999: 5). Ekonomik mülkiyetin tabana, geniĢ halk katmanlarına yayılması hedefi ile buna ortam sağlayacak piyasaların yapısına uygun kurum arayıĢının kesiĢme noktasında doğan halka açık anonim ortaklık kavramının, SPKn‟daki tanımlanması açıldığında, baĢlıca iki unsuru içerdiği görülmektedir (Tanör, 2003: 116, 117). Birinci unsur; araç yönünden ortaya çıkmaktadır. Halka arz, ihraççı olarak tanımlanan kurumların yapabilecekleri ve SPKn‟ hükümlerine bağlı bir faaliyettir. Ancak araç açısından bakıldığında görüldüğü üzere ihraççı kimliğine sahip her ortaklık ya da kurum bir halka açık anonim ortaklık örneği değildir. Halka açık anonim ortaklık olmanın ilk koĢulu sermaye piyasası araçlarından hisse senedini halka arz etmiĢ olmaktır. Hisse senetleri dıĢında kalan sermaye piyasası araçlarını halka arz edenler bunları ihraç ve halka arz etmekle halka arz anonim ortaklık kimliğini edinemezler. Ġkinci unsur; taraflar yönünden ortaya çıkmaktadır. Piyasanın taraflarından, kaynak sunanlar grubunda yer alan, fon tedarikçisi konumundaki tasarruf sahibi yatırımcıların niteliği halka açık anonim ortaklığın oluĢum koĢullarından birini meydana getirmektedir. SPKn‟daki tanıma göre, bir anonim Ģirketin halka açık anonim Ģirket olabilmesi için ihraç edilen hisse senetlerinin sınırlı bir çevre içinde kalmayıp, halk olarak ifade edilebilecek geniĢ kesimlere yöneltmiĢ olması ve ayrıca böyle bir niceliğe arz edilmiĢ olması ya da borsalar veya teĢkilatlanmıĢ piyasalar düzleminde herkese açık bir pazar ortamında devamlılık arz edecek biçimde iĢlem görür konumda bulunması gerekmektedir. Halka arzın tanımı, kapsamı ve öneminin daha iyi anlaĢılması, literatürde var olan halka arzla ilgili kavramların açıklamasına yardımcı olacaktır. Halka arzla ilgili 19 literatürde iki kavram göze çarpmaktadır. Bu kavramlar da halka açılma ve halka arzdır. Bu iki kavram birbirinden farklı gibi görünse de yakından iliĢkilidir. “Halka arz, daha önce açıklandığı gibi halka açık anonim şirketlerin sermaye artırımları dolayısıyla paylarının veya hisse senetlerinin satışı, sermaye piyasası araçlarının satın alınması için her türlü yoldan halka çağrıda bulunulması, hisse senetlerine ilk defa borsada pazar açılmasıdır. Halka açılma ise, halka kapalı bir şirketin, halkın katılmasına olanak verecek biçimde, sermaye yapısında gerekli düzeltmelerin yapılmasıdır. Halka açılma, daha kapsamlı olarak bir şirketin yeni ortak edinmek üzere hisse senetlerini belirli bir aile, belirli bir grup veya kişinin elinden çıkararak halka satmasıdır” (Sayar, 2003: 10). Halka açılma sonucunda Ģirketlerin daha geniĢ yatırımcı kitlesine ulaĢabilmesi önemli bir noktadır. Bir diğer tanıma göre, halka kapalı bir Ģirket ilk defa halka arz gerçekleĢtirirse bu halka açılmadır (Koç, 1998: 11). Halka açılmanın temelinde, halka kapalı bir Ģirketin hisselerini ilk defa halka arz etmesi vardır. Halka arz, halka açılmaya göre daha geniĢ çerçeveye sahiptir. Halka arzın temelinde önceden halka arz edilmiĢ hisse senetlerinin yeniden halka arzı vardır. Oysa halka açılma, hisselerin ilk defa halka arz edilmesi durumunda kullanılan bir kavramdır. Bir anlamda halka arz, halka açılmayı kapsamaktadır. Halka arz kavramı, birden fazla halka arz edilmiĢ hisseler için kullanıldığından, daha önce halka arz edilmemiĢ hisseler için halka açılma kavramı kullanılmaktadır. Literatürde ise halka açılma kavramı yerine “ilk defa halka arz” kavramı kullanımı daha yaygındır. 1.3.2. Halka Açık ĠĢletme Olmanın Avantajları “Halka açık işletmeler ve sermaye piyasası birbirini tamamlayan iki taraftır. Bu işletmeler, halkın elindeki tasarrufları sermaye piyasası aracılığı ile edinip bünyelerine katmaktadırlar. İşletmelerin hisse senetlerini halka arz yoluyla sermaye piyasasından öz sermaye şeklinde fon sağlamaları, işletme ve ortaklarına çok sayıda 20 avantaj sağlamakta, ülke ekonomisi ve toplumunu da olumlu şekilde etkilemektedir. Öncelikle halka arzın işletmelere sağladığı en önemli faydalarından biri, şirketlere belirli bir vadede faiz ve anapara ödenmesi gerektirmeden daha az maliyetli ek bir fon sağlamasıdır. Ayrıca hisse senedinin borsada işlem görmesi, işletme değerinin ve pay fiyatının belirlenmesine de olanak sağlamaktadır. Halka arzın şirketlere sağladığı bir diğer avantaj ise, şirket ortaklarına net dağıtılabilir dönem karının en az %20‟sini temettü olarak elde etme imkanı vermesidir. Tüm bu avantajların yanı sıra halka açılma ile şirketler şeffaf olma, kamuyu doğru ve zamanında bilgilendirme, bağımsız dış denetim yaptırma ve bu sayede yatırımcılar ile kreditörler gözünde prestij ve güven kazanma avantajlara da sahip olmaktadırlar” (Akbulak ve Akbulak, 2004: 3,4). 1.3.2.1. ġirket Yönetimi Açısından Faydaları Finansman Halka açılmada temel amaç finansmandır. Halka açılan bir ortaklık, yeni ortaklardan edineceği fonlarla ya yatırım yapar ya da mevcut borçlarını öder ya da ikisini birden gerçekleĢtirir. Hisse senetlerini primli fiyatla halka arz etmekle Ģirketler, alternatif finansman yöntemlerine göre daha düĢük maliyetle ve uzun vadeli bir kaynağı kullanmaktadırlar. Hisse senedi ihracı yoluyla halka arz, elde edilen fon doğrudan iĢletmenin kasasına girmektedir. ĠĢletme elde edeceği fonu yeni ürün ve hizmet geliĢtirilmesinde, mali yapısının öz kaynak lehine düzeltilmesinde, iĢletme sermayesi ihtiyacının karĢılanmasında, fabrika ve teçhizata yatırımda, borçların geri ödenmesinde, araĢtırma ve geliĢtirme bölümünün faaliyetlerine katkıda bulunulmasında kullanabilecektir. ġirketler, halka açıldıktan ve hisse senetleri iĢlem görmeye baĢladıktan sonra, hisse senetlerini teminat göstererek, kredi kullanabilme, borç senedi ihraç edebilme olanağına da sahip olurlar (Ceylan, 2001: 34). Halka açılmanın tercih edilmesi; iĢletmenin borçlanma kapasitesinin arttırılması, risklerin dağıtılması, finansal 21 esneklik kazandırılması, mali krizlere karĢı dayanaklığının arttırılması sebebiyle bankalar ile olan iliĢkilerinde iĢletmeler daha fazla gücü elde etmelerini sağlayacaktır. Bankalar, halka açılmamıĢ bir Ģirketin kredi değeri hakkında sınırlı bir bilgiye sahip olmaktadır. Halka açık bir Ģirkette ise diğer Ģirketlere kıyasla mali tablolarının daha güvenilir olduğu, bilgilerin doğruluğu ve bilgilerin zamanında açıklanması nedeniyle daha ucuz kredi bulabileceklerdir. “Sermayenin veya artan sermaye kısmının halka arz aracılığıyla çok sayıda ortak arasında dağılması ise, daha önce bir veya birden fazla kişiye ait olan sermaye nedeniyle bu kişilerin katlandıkları riskin birden fazla kişiye dağılması ve dolayısıyla mevcut veya kurucu ortakların göze aldıkları riskin azaltılması anlamını taşır. Riskin azaltılması ve dağıtılması, sermayenin çok sayıda kişiye dağılmasından ve halka açılan şirketin hisse senetlerinin kolayca borsada nakde dönüştürülebilmesinden kaynaklanır. Ayrıca hisse senetlerinin değeri, şirketin piyasa fiyatının saptanmasına ve şirket yöneticileri ile çalışanlarının ne ölçüde başarılı olduklarının ölçülmesine imkan yaratır” (ÇavuĢoğlu, 2008: 12). Bir finansman kaynağı olan halka açılma, borçlanma gibi, firmanın belirli bir vadede faiz ve anapara ödemesini gerektirmez. Bu nedenle halka açılma firmanın itibarını, dolayısıyla gelecekteki borçlanma kapasitesini arttırmakta, finansal esnekliğini sağlamakta, mali krize girme olasılığını düĢürmekte veya benzeri krizlerden çıkmasını kolaylaĢtırmakta, satıĢ hacminde veya karlılığında oluĢacak ani düĢüĢlere karĢı firmaya direnme gücü sağlamaktadır. Likidite Halka açılan Ģirketler, hisse senetlerini satarak kasada duran kağıtları nakde çevirme beklentisindedirler. Bu açıdan halka arz, hisse senetlerinin likidite kazanması açısından önemli bir kaynaktır. Halka arz edilen hisse senetlerinin ilgili borsalarda istenilen zamanda, gerçek arz ve talebe göre oluĢan fiyatlardan, Ģeffaflık içerisinde alınıp satılmasını sağlayarak hisse senetlerine likidite özelliği kazandırılmaktadır ayrıca Ģirketin ortaklarına ve hisse senedi primi kullanan Ģirket çalıĢanlarına da önemli bir finansman imkanı sağlanmaktadır. Ayrıca halka arzdan 22 sonra halka açık iĢletmelerin hisseleri borsada iĢlem göreceğinden, istenildiğinde kolayca nakde dönüĢtürülebilecektir. Halka açılmıĢ bir Ģirket, halka kapalı Ģirketlere oranla likiditesinin yüksekliği nedeniyle derecelendirme kurumlarınca yüksek bir notla değerlendirilecek ve böylece hisse senetlerinin fiyatı yükselecektir. Ayrıca likidite özelliği ile ortaklar, Ģirketin gerçek durumunu öğrenecekleri gibi kendi hisselerinin değerini de belirleyebilirler (Ceylan, 2001: 34). İkinci halka arz Büyümek, Ģirketler için temel amaçlar içerisinde yer aldığından, birinci halka arzdan sonraki arzlar da önem taĢımaktadır. Bu nedenle Ģirketlerin yatırım ve benzeri nedenlerle ortaya çıkan kaynak gereksinimleri, mevcut ortakların rüçhan hakları kısıtlanmak suretiyle ikincil halka arzlarla gerçekleĢtirilebilir (Ceylan, 2001: 34). Ġlk halka arzın gerçekleĢtirilmesinin ardından hisse senedi fiyat ve getirilerinin piyasalarda olumlu seyri halinde gelecekte mevcuttaki hisse senetlerinin satıĢa çıkarılarak daha fazla fon elde edilmesi de halka açık iĢletmeler açısından mümkündür. Türkiye‟deki sermaye piyasası mevzuatı halka açık iĢletmelere yukarıda belirtilen ve ikincil halka arz olarak tanımlanan bu fırsatı tanımıĢtır. ġirketler hisse senetleri iĢlem görmekte iken yatırım ve benzeri ihtiyaçları nedeniyle ortaya çıkan kaynak gereksinmelerini mevcut ortaklarının rüçhan haklarını kısıtlamak suretiyle gerçekleĢtirebilecekleri “ikinci halka arz” lar ile karĢılamak suretiyle yeniden bir finansman imkanı yaratabilmiĢtirler. Vergi avantajı Halka açık bir Ģirketle halka açık olmayan bir Ģirketin kurumlar vergisi bakımından herhangi bir vergi avantajı yoktur. Her ikisi de % 30 oranında kurumlar vergisine tabidir. Halka açık iĢletmelerin menkul sermaye iradı vergiden muaftır. Dağıtılan kar payları üzerinden hesaplanan stopaj %10‟a düĢürülmüĢtür. Hisse çıkarımlarındaki 23 “emisyon primi”, kar payı olarak dağıtılmamak ve hisse senedi borsaya kote ettirilmiĢ olmak koĢulu ile vergiden muaftır (Çatal ve ÖndeĢ, 2007: 303). Gelir Vergisi Kanunundaki (GVK) 75/41 ve 94/6-b2 maddeleri ile 4369 sayılı yasanın 39.3 ve 48.4 maddeleri değiĢtirilmiĢ ve daha önce söz konusu maddelerin hükümleri gereği kurum kazançları üzerinden yapılan gelir vergisi tevkifatı uygulaması 1999 yılı kazançlarından baĢlamak üzere değiĢtirilmiĢtir (Albez, 2003: 85, 86). Getirilen yeni düzenlemelerle tam mükellef kurumlar, kurumlar vergisinden istisna kazançlara isabet eden kısım düĢüldükten sonra, dağıttıkları kar paylarından dağıtım sırasında gelir vergisi stopajı yapacaklardır. Bir baĢka ifadeyle kurum kazancından yapılacak gelir vergisi stopajı, “karın dağıtılması” esasına bağlanmıĢtır. Kar dağıtımı yapılmadığı sürece kurum kazancı üzerinden stopaj yapılmayacaktır. Ayrıca parantez içi hüküm ile karın dağıtılmayıp sermaye ilavesi Ģirket açısından kar dağıtımı sayılmamıĢ, bunun sonucu olarak da stopaj yapılmasına gerek kalmamıĢtır. Bu yolla Ģirketlere oto finansman olanağı sağlanmıĢtır. Ayrıca stopaj matrahı belirlenirken kurumlar vergisinden istisna kazançlara isabet eden kısım düĢülünce, çifte vergilendirilme de önlenmiĢ olmaktadır. Yine gelir ve kurumlar vergisinden muaf olanlar tarafından elde edilen bu tip gelirlerin de stopaja tabi olacağı bendin sonuna eklenen parantez içi hüküm ile kabul edilmiĢtir. “GVK‟nun 94. maddesinin 6/b-i5 bendinde belirtilen ve dağıtım halinde gelir vergisi stopajına tabi tutulacak olan; kar payları GVK‟nun 75. maddesinin ikinci 1 Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca yıllık veya özel beyanname veren dar mükellef kurumların, indirim ve istisnalar düĢülmeden önceki kurum kazancından, hesaplanan kurumlar vergisi düĢüldükten sonra kalan kısmı. 2 Tam mükellef kurumlar tarafından; tam mükellef gerçek kiĢilere, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve bu vergilerden muaf olanlara dağıtılan, 75 inci maddenin ikinci fıkrasının (1), (2) ve (3) numaralı bentlerinde yazılı kâr paylarından (kârın sermayeye eklenmesi kâr dağıtımı sayılmaz.), 3 Madde (39 ila 43 ) – (31/12/1960 tarih ve 193 sayılı Kanunun 75,76,80, 81 ve 82 nci maddeleri ile ilgili olup, yerine iĢlenmiĢtir.) 4 Madde 48 – (31/12/1960 tarih ve 193 sayılı Kanunun 94 üncü maddesi ile ilgili olup yerine iĢlenmiĢtir. 5 (a), (c) ve (d) bentlerinde yazılı kazançlardan. 24 fıkrasının 1, 2 ve 3 6 numaralı bentlerinde belirtilmiştir. Yapılan değişikliklerle birlikte halka açık anonim şirket sayılma, GVK‟nun 94. maddesinin 6/b-i bendi uyarınca dağıtılan kar payları için önem arz etmektedir. Yukarıda da belirtildiği üzere, kurum karı dağıtıldığı takdirde tevkifat oranı Bakanlar Kurulu‟nca halka açık anonim şirketler için diğer kurumlara göre farklılaştırılabilecektir. 20.08.1999 tarih ve 99/13230 Sayılı kararname ile söz konusu tevkifat oranı, halka açık anonim şirket sayılan kurumlar için %5 diğer kurumlar için ise %15 olarak belirlenmiştir. Böylece halka açık şirketler için ek bir vergi avantajı daha yürürlüğe girmiş bulunmaktadır” (Ceylan, 2001: 34). Getirilen yeni düzenlemelerle tam mükellef kurumlar, kurumlar vergisinden istisna kazançlara isabet eden kısım düĢüldükten sonra, dağıttıkları kar paylarından dağıtım sırasında gelir vergisi stopajı yapacaklardır. Kapalı bir Ģirketle halka açık olan Ģirketin gelir vergisi kesintisi oranlarının farklılık nedeni esasen Ģirketin değil Ģirket ortaklarının, diğer bir ifadeyle, yatırımcıların lehinedir. Oran farklılığı, Ģirkete değil, halka açılan Ģirketlerin senetlerine talep oluĢturmak için yatırımcılara tanınmıĢtır (Albez, 2003: 85). Tanıtım ve itibar ġirket halka arz için hisse senetleri satıĢa çıkarılmadan önce çeĢitli ilanlarla ve basın yayın araçlarıyla yatırımcıların Ģirkete ilgisinin çekmeye çalıĢacaktır. Halka arz baĢladıktan sonra satıĢların basın yayın organlarında yer alması, yatırımcıların ve halkın dikkatini Ģirkete, Ģirketin yöneticilerine ve ürünlerine ve Ģirketin hisse senetlerine ilgi çekimini sağlayabilmektedir. Hisse senetleri borsada iĢlem gören Ģirketler hakkındaki bilgiler, Ģeffaflık ve kamuyu aydınlatma ilkeleri çerçevesinde yatırımcılara duyurulur. Bu durum Ģirketlerin hem yurt içinde hem de yurt dıĢında tanınmalarına yardımcı olur. Böylece Ģirketlerin aynı sektörde faaliyette bulunan Ģirketlerle iĢbirliğine girme, ortak giriĢim oluĢturma ve benzeri konularda çalıĢma yapma Ģansları artar (Ceylan, 2001: 34). 6 ĠĢtirak hisselerinden doğan kazançlar (Limited ġirket ortaklarının, iĢ ortaklıkları ortaklarının ve komanditerlerin kar payları ile kooperatiflerin dağıttıkları kazançlar bu zümreye dahildir. Kooperatiflerin ortakları ile yaptıkları muamelelerden doğan karların ortaklara, kooperatifle yaptıkları muameleler nisbetinde tevzii, kazanç dağıtımı sayılmaz.) 25 “Halka açılma, işletmelere şeffaf olma, kamuyu doğru ve zamanında bilgilendirme, bağımsız dış denetim yaptırma gibi bir takım sorumluluklar yüklemekte; işletmeler bu sayede yatırımcılar ve kreditörler gözünde prestij ve güven kazanma olanağına sahip olmaktadır. Güven ve saygınlık artışı sermaye artışlarını kolaylaştırmakta, sermaye piyasaları, bu tür ortaklıklar için uzun süreli fon sağlamanın kaynağı haline gelmektedir. Ayrıca şirket hisselerinin borsada işlem görmeye başlaması ile şirketle ilişkili kişilerin sayısı artacak ve basın şirketle ilgili gelişmeleri daha yakından takip ederek halka duyuracaktır. Böylece ticari ilişkilerde şirkete kolaylık sağlanırken, şirketin sürekli gündemde olması sağlanarak reklamı yapılacaktır” (ÇavuĢoğlu, 2008: 16). Kurumsallaşma “Şirketlerin hisse senetlerini halka arz etmesi ve menkul kıymet borsalarında işlem görmeye başlamaları SPK ve İstanbul Menkul Kıymetler Borsası‟nın (İMKB) incelemelerini içeren bir süreç dahilinde gerçekleşmektedir. Ayrıca şirketler işlem görmeye başlamalarından sonra mali tablolarını belirli dönemlerde bağımsız denetim kuruluşlarına denetlettirmekte, ortaklarını ve kamuyu düzenli olarak bilgilendirmekte ve SPK ve İMKB‟nin sürekli denetimine tabi olmaktadır. Halka açık şirket, yasal düzenlemeler gereği sürekli denetim altında olacağı, gerekse yatırımcılar tarafından izleneceği için yöneticiler daha dikkatli ve özenli olmak zorundadır. Bu çerçevede halka açılmak ve hisse senetlerinin menkul kıymet borsasında işlem görmesini sağlamak ile şirketler, sermaye piyasasının denetim mekanizmaları sayesinde kurumsallaşma süreçlerini hızlandırmakta ve modern yönetim tekniklerine daha kısa sürede kavuşabilmektedir” (Ayaz, 2006: 9). Halka açılma Ģirketlere Ģeffaf olma, kamuyu doğru ve zamanında bilgilendirme, bağımsız dıĢ denetim yaptırma ve uluslararası muhasebe standartlarını uygulama gibi bir takım sorumluluklar yüklediği için söz konusu Ģirketler tüketiciler, yatırımcılar ve kreditörler gözünde güven ve prestij kazanırlar. Üstelik halka arz sürecinin baĢlaması ile birlikte Ģirket üzerinden oluĢturulacak çeĢitli denetim mekanizmaları, Ģirkette profesyonellik anlayıĢı oluĢturmaya ve kurumsallaĢma sürecini hızlandırmaya olanak sağlamaktadır. 26 1.3.2.2. Hissedarlar Açısından Faydaları Bir anonim Ģirket halka açık iĢletme olmak için halka arz ettiği hisse senetleri, anonim Ģirketin sermayesinin birbirine eĢit paylarından bir parçasını temsil eden ve kanuni Ģekil Ģartlarına uygun olarak düzenlenen hukuken kıymetli evrak hükmünde bir belgedir. Hisse senetlerinin sahibine sağladığı baĢlıca haklar aĢağıdaki gibi sıralanabilmektedir: - ġirket karından pay alma hakkı - ġirket yönetimine katılma hakkı - Oy kullanma hakkı - Rüçhan hakkı - Tasfiyeden pay alma hakkı - ġirketin faaliyetleri hakkında bilgi edinme hakkı Halka açılma Ģirketleri Ģeffaf olmak, kamuyu doğru ve zamanında bilgilendirme, bağımsız dıĢ denetim yaptırma gibi iktisadi, mali ve sosyal sorumlulukları yüklediği için söz konusu Ģirketler, yatırımcılar için daha güvenilir yatırım ortamı yaratır. “Bir şirketin menkul kıymetlerinin borsaya kote edilmiş olması her ne kadar o şirketin geleceği hakkında herhangi bir garanti vermese de, yine de söz konusu şirketin incelemeye tabi tutulmuş, gerekli koşulları sağlanmış ve denetim altında bulundurulan bir şirket olduğunu göstermektedir. Ayrıca borsalarda uygulanan çeşitli kurallar ve alınan tedbirlerle, menkul kıymetlerin fiyatlarındaki aşırı dalgalanmalar ve spekülatörlerine fiyat oyunları engellenmeye çalışılır. Tüm bu faktörler, tasarruf sahipleri için güvenli bir yatırım ortamının oluşmasına hizmet ederler” (Bolak, 2001: 47). Halka açık anonim ortaklıklarda, ortaklık yapısı sermaye piyasası kanununa ve sürekli denetime tabi olacağından ortaklık yöneticileri yönetimde daha özenli davranma gereğini duymakta, ortaklarla yöneticiler arasında olabilecek çıkar uyuĢmazlıkları büyük ölçüde önlenmektedir. 27 Yatırımcılar, kendi hisse senetleri için kesin bir pazarı bulunan Ģirketlere yatırım yapmayı tercih ederler. Doğal olarak yatırımcı kuruluĢlar ve bireyler için bu kesin pazarlanabilme gücü, daha dengeli fon temeli sağlamasında Ģirkete de avantaj sağlar. Hisse senetlerinin serbestçe alınıp satılabilmesinin getirdiği likitlik durumu, hissedarlara kendileri ile ilgili kararları kolaylıkla alınabilme olanağı sağlamaktadır. 1.3.2.3. Ülke Toplum ve Ekonomi Açısından Faydalar GeliĢmekte olan ülkelerde ekonomik kalkınmayı engelleyen faktörlerin baĢında; sermaye, kalifiye yetersizliği ve giriĢimcilik ruhunun yetersizliği ayrıca fiziki, teknolojik, sosyal alt yapının olmayıĢı gelmektedir. Bu durumda devlet ekonomiye müdahalede bulunmak üzere iĢletme kurup sanayi hayatına atılmaktadır. Ancak sanayi hayatı geliĢimi tamamladıktan sonra devlet, serbest piyasa ekonomisini canlı tutmak için üretimden çekilmek için elindeki kamu iĢletmelerini özelleĢtirerek satar. Büyük kamu Ģirketlerinin özelleĢtirilmesinde genellikle halka arz tercih edilir. Bu tercih özel iĢletmeler içinde halka arzda teĢviktir. Böylece sermaye mülkiyetinin tabana yayılması, rekabette artıĢ, finansal kaynak sorununa çözüm bulunması, üretimde ve istihdamda artıĢ sağlanabilmektedir. 30 Temmuz 1981 tarihinde ilk SPKn‟ yayımlanmıĢ, 1982‟de SPK kurulmuĢ ve 1986‟da ĠMKB açılarak, sermaye piyasası için temel atılmıĢtır. Sermaye piyasasının yapılandırılması ile menkul kıymetlerin yurda giriĢ ve çıkıĢı serbest bırakılmıĢtır. Sermaye piyasasının zamanla geliĢim kazanmasıyla birlikte küçük tasarruf sahipleri, geleneksel yatırım olanakları dıĢında sermaye piyasasını yeni bir yatırım alanı olarak tanımaya baĢlamıĢtır. Halka açık bir Ģirket, faaliyet sonuçları, dağıtılacak kar payları, Ģirket yönetimini etkileyen olaylar, sermayede ve ihraç edilen hisse senetlerinde yapılan değiĢiklikler, rekabet gücünü arttıracak yeni yatırımlar gibi önemli bilgileri halka duyurmak zorundadır. Bu durumda haksız rekabeti engelleyerek Ģirketler arasında ahlaklı mücadeleyi destekler. Halk içerisindeki potansiyel tasarruf sahiplerini bilgilendirerek ellerindeki fonların yatırıma dönüĢümünü hızlandırır. 28 “Borsalar tüm alıcı ve satıcıları karşı karşıya getirerek her menkul kıymet için tek bir fiyat oluşturmasını sağlarlar. Oluşan fiyatlar, borsa bültenlerinde yayınlanarak ülkenin her yanına, hatta uluslararası düzeyde işlem gören menkul kıymetlerde, tüm dünyaya yayılır. Bir takım işlemler borsa dışında, tezgah üstü piyasalarda bile yapılsa, bu işlemlerde borsada oluşan fiyatlar esas alınır. Böylece küçük tasarruf sahiplerinin menkul kıymet fiyatları konusunda aldatılmaları önlenmiş olur” (Bolak, 2001: 47). Ülke ekonomisi açısından daha kapsamlı olarak ele alındığında halka açılma serbest piyasa ekonomisinin geliĢmesini ve sermayenin tabana yayılmasını sağlamakla birlikte ekonomik durgunluk ve kriz dönemlerinde iĢletmelerin krizden etkilenme derecesini azaltmaktadır ve ülkenin krizlerden en az ölçüde etkilenmesini de sağlamaktadır. Ayrıca kiĢilerin ekonomik karar mekanizmalarının içine çekilmesiyle birlikte piyasa demokrasinin artması halka açılmanın faydalarından bir diğeridir. Sermaye piyasasının halka açılmaların sayıca artıĢı ile birlikte geniĢlemesi ve geliĢmesi, küçük tasarruf sahiplerinin altın, döviz, gayrimenkul gibi alanlara yatırım yapmak yerine, tasarruflarını menkul kıymetlere yöneltmeleri, sinai mülkiyetin daha geniĢ halk kitlelerine yayılmasını ve iĢçi, memur gibi küçük tasarruf sahiplerinin de oluĢan sınai karlardan pay almalarını sağlayacak, gelir dağılımını düzelmesine de katkıda bulunacaktır. ĠĢletmelerin finansman ihtiyaçlarını karĢılamak için sermaye artırımına gitmeleri ve hisselerin borsada satılmasıyla ortak sayısının artması mülkiyetin tabana yayılmasına hizmet edecektir. Bir Ģirketin menkul kıymetlerinin borsada değer kazanması ya da kaybetmesi, o Ģirketin baĢarısının ve güvenilirliğinin en iyi göstergesidir. Borsalar makroekonomi açısından da baromotre görevi yapar. Enflasyonun, para arzının, gayrisafi milli hasılanın, yatırım tasarruf oranlarının, döviz fiyatlarındaki değiĢmelerin, siyasi istikrarsızlıkların ekonomi üzerindeki etkilerinin en iyi izlenebildiği yerlerden biri de menkul kıymet borsalarıdır (Bolak, 2001: 49). 29 1.3.3. Halka Arz Yöntemleri Ülkemizde hisse senetlerinin satıĢına iliĢkin esaslar, SPK‟nun Seri: I, No: 40 sayılı “Payların Kurul Kaydına Alınmasına ve SatıĢına ĠliĢkin Esaslar Tebliği” ile düzenlenmiĢtir. Tebliğ‟de yer alan maddelerle halka arz iĢleminde iki yöntem ifade edilmiĢtir. Bunlar; mevcut payların halka arzı ve sermaye artırımıdır. Ayrıca tebliğde düzenlenmemiĢ ancak uygulanmasında sakınca olmayan tebliğde belirtilen her iki yöntemin birlikte kullanılmasıyla oluĢan karma bir yöntem de söz konusudur. 1.3.3.1. Portföyden SatıĢ – Mevcut Payların Halka Arzı Mevcut payların halka arzı yönteminde, Ģirketin mevcut ortakları ellerinde bulunan ortaklık haklarını temsil eden hisse senetlerini satmak suretiyle Ģirketi halka açık duruma getirebilirler. Bu durumda söz konusu olan, Ģirketin tüzel ve gerçek kiĢi ortaklarının portföylerinde mevcut olan ve Ģirket tarafından öncesinde halka arz edilmiĢ hisse senetleridir (Sayar, 2003: 16). Dolayısıyla portföyden satıĢ yönteminde, Ģirket ortak sayısının artması sonucu halka açık Ģirket durumuna geçer. Ortak açısından bu iĢlemin sonucu ise sermaye payının azalması ve karĢılığında belli bir satıĢ hasılatı elde etmesidir (Akbulak ve Akbulak, 2005: 5). Bu yöntemin ayırt edici özelliği, payların nominal değerleri üzerinden sağlanan primin paylarını halka satan kiĢiye ait olmasıdır. Kaynağı sağlayan kiĢi ise elde ettiği fonu, aynı firmaya sermaye olarak koyabileceği gibi, borç olarak verebilir ya da dilediği Ģekilde kullanabilir. Bu yöntem Ģirketi yatırımlardan mahrum bırakma, borçlanma gibi durumlarla karĢı karĢıya bırakır (SPK, 2012: 13). Böylece halka arz iĢleminden geçen hisse senetlerini alan yatırımcıların edindikleri fonun, hisse senedi aldıkları iĢletme tarafından kullanılma tehlikesi, iĢletmelerin baĢka bir yöntem aramaya itmektedir. 30 Bu itibarla, mevcut payların halka arzı yönteminde, hisse senetlerinin primli satıĢı nedeniyle ortaya çıkacak gelir tutarı Ģirkete değil, hisse senetlerini halka arz etmiĢ olan ortağa ait olmaktadır. Bunun anlamı, halka açılarak sermaye piyasasından ucuz finansman kaynağı sağlamayı ve sermaye yapısını iyileĢtirmeyi amaçlayan Ģirketin, bu yöntemle yapılan halka açılmalarda oluĢan yeni kaynaktan doğrudan yararlanma imkanının ilk aĢamada olmamasıdır (Sayar, 2003: 16). Böylece halka arz iĢleminden geçen hisse senetlerini alan yatırımcıların edindikleri fonun hisse senedi aldıkları iĢletme tarafından kullanılmaması, satıĢtan elde edilen gelirin tasarrufunun ve finansmanın hisse senedi sahibi olmasından dolayı, iĢletmeleri baĢka bir yöntem aramaya itmektedir. 1.3.3.2. Sermaye Artırımı – Yeni Pay Ġhracı Yöntemi Bu yöntemde halka açılma için, esas sermaye sisteminde bulunan Ģirketlerde genel kurul kararı ve kayıtlı sermaye sisteminde bulunan Ģirketlerde, esas sözleĢmelerinde hüküm bulunmak kaydıyla, yönetim kurulu kararı ile sermaye arttırılır ve yeni pay alma hakları tamamen veya kısmen sınırlandırılarak, paylar halka arz edilir (Akbulak ve Akbulak, 2004: 98). Sermaye artırımı yöntemin baĢlıca özelliği, halka açılacak Ģirketlerin mevcut ortaklarının yeni pay alma haklarını kısıtlamak yoluyla Ģirkete yeni ortakların girmesinin sağlanmasıdır. Bu bağlamda, ortak sayısı artar, eski ortakların Ģirketteki pay oranları azalır, ancak Ģirkete azalan payların satıĢ fiyatı ile çarpımı kadar fon girer. Bu fon Ģirketindir ve Ģirket bünyesinde kullanılır (Sayar, 2003: 16). Sermaye artırımı yönteminin portföyden satıĢ yöntemine göre üstünlüğü, nominal bedelin üzerine satıĢa sunulan hisse senetlerinden elde edilen hasılatın doğrudan doğruya hisse senetlerini ihraç eden Ģirket tarafından belirlenen finansal amaçlar doğrultusunda kullanılmasıdır. Sermaye artırımı yoluyla halka açılan Ģirketlerde, elde edilen ihraç primi (emisyon primi) Ģirkette kalacak ve Ģirketin kazanma gücünü artıracaktır (Sayar, 2003: 17). 31 1.3.3.3. Karma Yöntem Bir anonim ortaklıkta bir yandan sermaye artırımına giderek çıkarılan yeni hisse senetleri halka arz edilirken, diğer yandan ortakların elinde bulunan mevcut hisse senetlerinin halka arzı yoluna gidilmesi halinde karma yöntem söz konusu olur. Bu yöntem ile halka açılmanın söz konusu olabilmesi gerekli iĢlemler hakkında herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu yöntemle halka arz iĢlemi çok fazla gerçekleĢmemekle birlikte bu yöntemin kullanılması da mümkündür. ĠĢletmeler, her iki yöntemi birlikte kullanmayı da tercih edebilme hakkına sahiptir. Bu durumda hem iĢletmeye kaynak giriĢi sağlanmakta hem de mevcut hissedarlar ellerindeki hisse senetlerini satma olanağı bularak bir çıkar dengesi kurabilirler. 1.3.4. Halka Arzda SatıĢ Yöntemleri SPKn‟, sermaye piyasası araçlarının halka arz ve satıĢ iĢlemlerini getirdiği kurallarla düzenleyerek, yatırımcıların ihraççılar tarafından yanlıĢ bilgilendirilmesini önlemeye çalıĢmaktadır. Bu amaç sebebiyle halka açık iĢletmeler, halka arz ve hisse senetlerinin satıĢında SPK‟nun koymuĢ olduğu halka arz satıĢ yöntemlerine iliĢkin kurallara uymakla yükümlüdür. Halka açık iĢletmelerin ya da halka açılma yolundaki iĢletmelerin paylarını halka arz sırasındaki satıĢ yöntemleri Seri: VIII, No:66 “Sermaye Piyasası Araçlarının Halka Arzında SatıĢ Yöntemlerine ĠliĢkin Esaslar Tebliği” ile düzenlenmiĢtir. Tebliğde yer alan maddelere göre satıĢ yöntemlerini seçme avantajı iĢletmelerin durumuna göre tercihe bırakılmıĢtır. Hisse senedi İMKB‟de işlem gören ortaklıklar; Tebliğin 12. maddesinde belirtildiği üzere “payları Borsa‟da işlem gören ortaklıkların yeni pay alma haklarının kullandırılmasında sonra kalan payların satışı ile Gelişen İşletmeler 32 Piyasası‟nda ilk defa işlem görmek üzere yapılacak pay satışlarında Borsa‟da satış yönteminin kullanılması zorunludur. ” Halka açılmak üzere hisse senedi satışı yapacak ortaklıklar; Tebliğin 12. maddesinde ise aracı kurumlar dıĢında kalan halka açık olmayan ortaklıkların, hisse senetlerinin hissedarları tarafından halka arz edilmesi ile kanun hükümlerine göre halka açık olmayan ortaklıkların sermaye artırarak, artırılan sermayeyi temsil eden paylarını kısmen veya tamamının halka arz etmeleri durumunda talep toplama veya borsada satıĢ yöntemlerinden birinin kullanması zorunlu olduğu belirtilmiĢtir. Nitelikleri belirlenmiş halka açık ortaklıklar; Tebliğin 12. maddesine göre “halka açık ortaklıkların sermaye arttırımı yoluyla hisse senedi satışlarında SPK‟ca belirlenen standartlara uygun olarak hazırlanmış son yıla ait bilançolarına göre, hisselerinin defter değeri nominal değerinin en az iki katı olan ortaklıkların; aynı bilanço üzerinden net dönem karı elde etmiş olmaları ve bilanço aktif toplamlarının 10.000.000 TL‟sini aşmış olmaları halinde talep toplama ve borsada satış yöntemlerinden birinin uygulanması zorunludur. Ancak yeni pay alma haklarının kullanılmasından sonra kalan tutarın, nakit karşılığı artırılacak sermayeye oranının % 5 ve altında kalması durumunda, yapılacak başvuru üzerinde bu yöntemler uygulanmayabilir”. 1.3.4.1. Talep Toplama Yöntemi Talep toplama yöntemi, potansiyel yatırımcıların satıĢa çıkarılan çeĢitli sermaye piyasası araçları üzerine ilgili talepler toplanıp genel bir talep değerlendirmesi sonucunda satıĢa çıkarılan araçların talep eden yatırımcılar arasında dağıtım iĢlemidir. Halka arza iliĢkin yatırımcı taleplerini toplanıp, ilgili talepler değerlendirilerek, taleplerle bağlantılı olarak hisse senetleri dağıtılır. Bu talep toplama iĢlemi sabit fiyatta talep toplama ve fiyat teklifi alma yoluyla talep toplama yöntemi olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. 33 Sabit Fiyatla Talep Toplama Sabit fiyatla talep toplama yönetim uygulamada en çok baĢvurulan yöntemdir. Bu yöntemde ihraççı veya hissedar yapılmıĢ olan ön fizibilite çalıĢmaları ıĢığında sabit bir fiyat ve arz edilecek hisse miktarını belirlemektedir. Bu fiyata göre yatırımcıların talepleri toplanmaktadır (Koç, 1998: 13). Bu yöntemde, satışa sunulan hisse senetleri için sabit bir fiyat belirlenir. Yatırımcının bu yöntemde fiyat seçme şansı yoktur. Yatırımcılardan gelen talepleri toplamak için bir talep formu hazırlanır. Yatırımcılar formu doldurduktan sonra talep ettikleri miktara ait bedeli, sirkülerde belirtilen banka hesap numarasına yatırır. Kişiler istedikleri takdirde taleplerine bir alt sınır koyabilir. Böylece kendilerine bu sınırın altında pay düştüğü zaman hisseleri almaktan vazgeçebilir (Karslı, 2004: 48). “Taleplerin arz edilen miktardan az veya fazla olması durumunda değişik yöntemler izlenir. Toplam talep, satışa sunulan miktardan az olduğunda bütün talepler karşılanır. Fazla olduğunda ise satışa sunulan toplam tutar, talep eden yatırımcı sayısına bölünür. Bulunan miktar ve altındaki talepler karşılanır. Toplam talep fazla olduğunda kalan tutar, talebi tamamen karşılanamayan yatırımcı sayısına bölünerek dağıtılır. Dağıtım işlemi tüm satışa sunulan hisse senetleri bitinceye kadar devam eder” (Koç, 1998: 56). Bu yöntemde izahname ve sirkülerde belirtilmesi Ģartıyla; halka arz edilecek sermaye piyasası araçları yatırımcı grubuna, ihraççının çalıĢanlarına, ticari organik bağı bulunan yatırımcı kitlesine veya ihraççının/hissedarın belirleyeceği bir yatırımcı kitlesine satılmak üzere sınırlandırılabilmektedir. Fiyat Teklifi Alma Yoluyla Talep Toplama Temel olarak bu yöntemde aracı kurum öncelikle potansiyel yatırımcılarla görüĢür ve yatırımcılardan bağlayıcı olmayan fiyat teklifleri alır. Daha sonra, fiyat teklifleri en yüksek fiyat teklifinden en düĢük fiyat teklifine doğru sıralanarak bir tabloya dönüĢtürülür (Akbulak ve Akbulak, 2004: 107). 34 Bu yöntemde hisselerin satışı için sabit bir fiyat belirlenmemiştir. Hisseler için minimum bir satış fiyatı belirlenip bu fiyat üzerindeki teklifler alınır. Toplanan teklifler en yüksek fiyattan en düşük fiyata doğru sıralanır. Her fiyat düzeyinde talep edilen miktarlar ile birikimli (kümülatif) miktarları gösteren bir tablo hazırlanır. Birikimli olarak en çok hisse senedinin satılabildiği fiyat, satış fiyatı olarak belirlenir. Talep, arz edilen hisse miktarından az ise hisseler yatırımcılar arasında talep miktarlarıyla orantılı olarak dağıtılır. Talep fazla ise en yüksek fiyatlı talepten başlanarak dağıtım yapılır (Koç, 1998: 58). Bu yöntemin sabit fiyatla talep toplama yöntemine göre farklılığı, bu tür halka sabit fiyatla talep toplamasından farklı olarak, ihraççı tarafından hisse senetlerinin satıĢlarında asgari bir satıĢ fiyatı belirlenir, bu taban satıĢ fiyatı üzerindeki fiyat teklifleri toplanır. Tebliğin 15. maddesindeki daha ayrıntılı açıklamasında ise “Toplanan teklifler, en yüksek fiyat teklifinden en düşük fiyat teklifine doğru olmak üzere, her fiyat düzeyinde talep edilen miktarlar ile birikimli miktarları gösteren bir tabloya dönüştürülür. Birikimli olarak en çok payın satılabildiği fiyat, satış fiyatı olarak belirlenir ” denilmektedir. 1.3.4.2. Talep Toplamaksızın SatıĢ Yöntemi Talep toplamaksızın satıĢ yöntemi, hisse senedine yeterli talep bulunamaması halinde bizzat ihraççı veya aracı kuruluĢ vasıtası ile belirli bir fiyat tespit edilerek, yatırımcılardan talep toplamaksızın halka arz yoluyla satıĢıdır (Akbulak ve Akbulak, 2004: 107). Bu yöntemin uygulanması halinde; tasarruf sahipleri, sirkülerde belirtilen süre içinde pay bedellerini bir bankada açılan özel hesaba yatırarak sermaye artırımına katılırlar (Seri: VIII, No:66, madde 16). 35 1.3.4.3. Borsada SatıĢ Yöntemi Hisse senetlerinin “Borsada SatıĢ” yöntemiyle halka arzı, SPK‟nun onayı üzerine ĠMKB Yönetmeliği çerçevesinde gerçekleĢtirilir (Koç, 1998: 16). Bu yöntemde, sabit fiyat ile borsadaki her bir satıĢın tescili sağlanır. SatıĢ, önceden belirlenen bir aracı kurum vasıtasıyla öncelikle ilgili borsanın birincil piyasasında gerçekleĢtirilir. Bu piyasada halka arz olunan hisse senetlerini alan yatırımcılar, bu hisse senetlerini satabilmek için söz konusu hisse senetlerinin ikincil piyasada iĢlem görmesini beklemek zorundadır. SPK‟ya kayıt sırasına seçilen fiyat halka arz fiyatı olur. Buradan itibaren daha sonra hisse senetleri değer fiyatlar ĠMKB tarafından belirlenen günlük limitler Ģeklinde serbest olarak hareket eder. 1.3.5. Halka Arz Prosedürü Hisse senetlerinin halka arzı SPK‟nun, Borsa‟da iĢlem görmesi ĠMKB‟nin incelemelerine tabidir. ġirketlerin hisse senetlerinin halka arzına ve Borsa‟da iĢlem görmesine karar vermesinden sonra, hisse senetlerinin Borsa‟da iĢlem görmeye baĢladığı güne kadar geçen sürede uygulanan prosedür Ģu Ģekildedir (SPK, 2012: 1416): Ön Hazırlık Paylarını halka arz etmek ve Borsa‟da iĢlem görmesini sağlamak için karar alan Ģirket, öncelikle halka arza aracılık yapmaya yetkili bir aracı kuruluĢla sözleĢme imzalar ve esas sözleĢmesinde sermaye piyasası mevzuatı açısından gerekli değiĢiklikleri yapmak için SPK‟ya baĢvurur. ġirket esas sözleĢmesinde payların devir ve tedavülünü kısıtlayıcı, ortakların haklarını kullanmalarını engelleyici hükümler söz konusu ise bu hükümlerin esas sözleĢmeden arındırılması, ayrıca esas sözleĢmenin diğer hükümlerinin sermaye piyasası mevzuatına uygun hale getirilmesi gerekir. Kurul‟un uygun görüĢü alındıktan sonra söz konusu esas sözleĢme değiĢiklikleri anonim ortaklık genel kurulunun onayına sunulur. 36 Başvuru Aracı KuruluĢ, payların Kurul kaydına alınması amacı ile Kurul‟a ve tercihen eĢzamanlı olarak, Borsa tarafından istenilen bilgi ve belgeler ile payların halka arz edilmesinden sonra Borsa‟ya kote edilmesi ve Borsa‟nın ilgili pazarında iĢlem görebilmesi için Borsa‟ya baĢvuruda bulunur. ġirket SPK müracaatı ile eĢ zamanlı olarak, Borsa tarafından istenilen bilgi ve belgeler ile hisse senetlerinin halka arz edilmesinden sonra Borsa‟nın ilgili pazarında iĢlem görebilmesi için Borsa‟ya baĢvuruda bulunur. Kurulun Borsa‟dan Görüş İstemesi Kurul, halka arz izahnamesinde yazılmak üzere baĢvuru ile birlikte baĢvuruda bulunan Ģirketin paylarının Borsa‟nın hangi pazarında iĢlem görebileceğine dair Borsa görüĢünü talep eder. İncelemeler ġirketin halka arz ve Borsa‟da iĢlem görme baĢvurusundaki eksik bilgi ve belgeler tamamlandıktan sonra, ġirket merkez ve üretim tesisleri SPK ve Borsa uzmanlarınca ziyaret edilerek yerinde incelemelerde bulunur. Ġnceleme sonuçlarına iliĢkin olarak her iki kurum uzmanlarınca hazırlanan rapor kurumların karar organlarına sunulur. SPK‟ya Görüş Gönderilmesi Borsa uzmanları tarafından hazırlanan raporun Borsa Yönetim Kurulu‟nda görüĢülmesi sonucunda, Ģirket hisse senetlerinin Borsa‟da iĢlem görüp göremeyeceği, iĢlem görecek ise Borsa pazarlarından hangisinde iĢlem görebileceği karara bağlanır ve alınan karar, halka arz izahnamesinde yazılmak üzere SPK‟ya iletilir. Hisse Senetlerinin Kurul Kaydına Alınması SPK tarafından yapılan incelemeler neticesinde hazırlanan rapor ile hisse senetleri Kurul tarafından kayda alınır. Bu aĢamada ġirket‟e kayda alma belgesi, 37 Kurulca onaylı halka arz izahnamesi, sirküleri ve hisse senedi örneği verilir. Hisse Senetlerinin Halka Arzı Kurul‟un hisse senetlerini kayda almasından sonra izahnamenin Ticaret Sicili ‟ne tescili ve Ticaret Sicil Gazetesinde ilanını takiben 15 gün içerisinde tasarruf sahiplerine pay satıĢ iĢlemlerine baĢlanır. SatıĢ iĢlemleri, Seri: VIII No:22 sayılı „„Sermaye Piyasası Araçlarının Halka Arzında SatıĢ Yöntemlerine ĠliĢkin Esaslar Tebliği‟‟‟ndeki hükümler çerçevesinde yerine getirilir. Satış Sonuçlarının Bildirilmesi SatıĢ iĢlemi tamamlandıktan sonra halka arza iliĢkin satıĢ sonuçları SPK‟ya ve Borsa‟ya iletilir. Halka arz sonuçları ile birlikte Ģirket hakkında hazırlanan sonuç raporunun incelenmesi sonucunda Borsa Yönetim Kurulu Ģirket hisse senetlerinin iĢlem görebileceği pazar hakkında son kararını verir. Borsa Yönetim Kurulu Kararı İle Hisse Senetlerinin İşlem Görmeye Başlaması Borsa Yönetim Kurulu‟nun nihai kararından sonra halka arz sonuçları, halka arz izahnamesi ve Borsanın gerekli gördüğü diğer bilgiler, Borsa Günlük Bülteni‟nde ilan edilir. Borsa dıĢı satıĢlarda ilanı izleyen ikinci iĢ gününden itibaren hisse senetleri, ilgili pazarda iĢlem görmeye baĢlar. 1.3.6. Halka Açık ĠĢletme Olmanın Getirdiği Yükümlülükler TTK ve SPKn‟, yatırımcıların haklarını korumak, sermaye piyasasında Ģeffaflığı sağlayarak piyasaya yatırımcıların cazibesini çekmek için halka açık iĢletmelere yükümlülükler getirmiĢtir. Söz konusu kanunlar kendi maddeleri ve çıkarılan yönetmelikler ve tebliğler ile halka açık iĢletmelerin finansal durumunun doğru ve Ģeffaf olarak açıklanmasını sağlayarak kar beklentisinde olan yatırıcımları ve piyasadaki potansiyel yatırımcıları korumaktadır. 38 1.3.6.1. Temettü Dağıtma Yükümlülüğü Anonim Ģirketlerde kar dağıtım konusunda TTK bazı esaslar koymuĢ, SPK ise halka açık Ģirketlerde kar dağıtımında da bazı yeni hükümler getirmiĢtir. Bu nedenle kar dağıtım konusunda TTK, halka açık iĢletmeler açısından SPKn‟ ve vergi kanunları birlikte dikkate alınmalıdır. Eğer Ģirket halka açık olan veya sayılan bir Ģirket ise temettü politikaları SPK tarafından bazı kısıtlamalara ve bazı zorunluluklara bağlanmıĢtır. Halka açık anonim ortaklıkların temettü dağıtım yükümlülüğü ve temettü avansı dağıtımına iliĢkin esaslar Seri: IV, No:27 sayılı “Sermaye Piyasası Kanununa Tabi Olan Halka Açık Anonim Ortaklıkların Temettü ve Temettü Avansı Dağıtımında Uyacakları Esaslar Hakkındaki Tebliğ” ile düzenlenmiĢtir. Ġlgili tebliğin 4. maddesinde “ortaklıkların esas sözleşmelerinde birinci temettü oranının gösterilmesi zorunludur. Ortaklıkların birinci temettü tutarı, hesap dönemi karından kanunlara göre ayrılması gereken yedek akçeler ile vergi, fon ve mali ödemeler ve varsa geçmiş yıl zararları düşüldükten sonra kalan dağıtılabilir karın %20‟sinden az olamaz” Ģeklinde belirtilmiĢtir. Tebliğde temettünün dağıtımı hisseleri borsada iĢlem görme açısından iki baĢlık altında incelenmiĢtir; Hisse senetleri borsada işlem görenler Birinci temettüyü nakden ve/veya hisse senedi biçiminde dağıtmak veya dağıtmamak konusunda serbesttirler. Kurul, bu ortaklıklardan gerekli gördüklerine birinci temettünün nakden dağıtılması zorunluluğunu da getirebilir (Civan, 2010: 67). Hisse senedi borsada iĢlem gören ortaklıklar; genel kurullarının alacağı karara bağlı olarak temettü dağıtımında; tamamen nakden dağıtma, belli oranda nakit belli oranda hisse senedi olarak dağıtarak kalanını ortaklık bünyesinde bırakma ve nakit ya da hisse senedi olarak dağıtmadan ortaklık bünyesinde bırakma yöntemlerini kullanabilir. 39 Hisse senetleri borsada işlem görmeyenler Birinci temettüyü nakden dağıtmak zorundadırlar. Temettü dağıtımı ortaklıklarca, hesap dönemini izleyen 5. ayın sonuna kadar tamamlanmak zorundadır (Civan, 2010: 67). 1.3.6.2. Finansal Tablo ve Yıllık Raporların Hazırlanması ve Bildirim Yükümlülüğü Halka açık anonim ortaklıklar yıllık ve ara dönem finansal tabloları ile yıllık raporlarını Seri: XI No: 29 sayılı “Sermaye Piyasasında Muhasebe Standartları Hakkında Tebliğ” hükümleri çerçevesinde hazırlamak zorundadırlar. Bu çerçevede, iĢletmeler finansal tablolarını, AB tarafından kabul edilen haliyle Uluslararası Muhasebe Standartları ve Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarına temel alarak Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu (TMSK) tarafından hazırlanmıĢ olan ve yayımlanan haliyle Türkiye Muhasebe Standartları (TMS) ve Türkiye Finansal Raporlama Standartları (TFRS)‟na uygun olan hazırlarlar ve hazırlandığı dipnotlarında beyan ederler. Yıllık konsolide olmayan finansal tablolarını hesap dönemi bitimini izleyen on hafta, yıllık konsolide finansal tabloları ise bu sürenin son gününden itibaren on dört hafta içinde bunlara iliĢkin bağımsız denetim raporları ile birlikte Kurul‟a ve ilgili borsaya göndermekle yükümlüdürler. Ġlk defa finansal tablo düzenlenmesi durumunda ise kurula ve borsaya bildirim sürelerine üç hafta daha ilave edilmektedir (Seri 11, No: 29, Madde 10). Ara dönem finansal raporlarda ise; konsolide finansal tablo hazırlama yükümlülüğünün bulunmadığı durumlarda, ilgili ara dönemin bitimini izleyen dört hafta, konsolide finansal tablo hazırlama yükümlülüğünün bulunduğu durumlarda, ilgili ara dönemin bitimini izleyen altı hafta içinde kurula ve ilgili borsaya bildirirler (Seri 11, No:29, Madde 11). 40 Bu yükümlülüğü daha da ayrıntılı olarak ele alan Seri: XII No:1 sayılı “Sermaye Piyasası Kanununa Tabi Ortaklık ve KuruluĢların Mali Tablo Ve Rapor Düzenleme, Kamuya Duyurma ve Bağımsız Denetleme Yükümlülüklerinin Belirlenmesine ĠliĢkin Genel Açıklama Tebliği”nin 3. maddesine göre ise; “Kanuna tabi ortaklıklar, aracı kurumlar, menkul kıymet yatırım ortaklıkları ve menkul kıymet yatırım fonlarınca, yıllık ve ara mali tabloların düzenlenmesi ve kamuya açıklanması yükümlülüğünün yerine getirilmesinde aşağıdaki esaslara uyulması zorunludur”. a) Kamuya açıklanmak üzere hazırlanacak yıllık ve ara mali tablo ve raporların Kurul'ca belirlenen standart ilke ve formlara uygun olması zorunlu olup, bu standart, ilke ve formlara uygun bulunmayan mali tablo ve raporların kamuya açıklanması yasaktır. b) Kurul'un Seri: XI, No: 1 Tebliğinin 48. maddesine göre, menkul kıymetlerini halka arz eden ortaklıklardan, bilanço aktif toplamı 10 milyar TL'yi, brüt satıĢ hasılatı 20 milyar TL'yi ve çalıĢan personel sayısı 50 kiĢiyi aĢması kriterlerinden en az ikisine birlikte sahip ortaklıklar ile aracı kurumlar yıllık bilanço ve gelir tablolarının yanı sıra ek mali tablolar (fon akım, nakit akım, satıĢların maliyeti ve kar dağıtım tabloları) da düzenlemek zorundadırlar. c) Kamuya açıklanmak üzere düzenlenecek yıllık mali tablolar bir önceki yılla; ara mali tablolar bir önceki yılın aynı dönemiyle karĢılaĢtırmalı olarak hazırlanır ve ilan edilir. Ancak Kurul'ca yayımlanmıĢ düzenlemelerde yer alan esaslar çerçevesinde ilk kez hazırlanacak ve yayımlanacak mali tablolar bir hesap dönemine mahsus olmak üzere, karĢılaĢtırmalı olarak hazırlanmayabilir. Bu durumda tutarlılık kavramının sonucu olarak, gerekli açıklamaların mali tablo dipnotlarında bulunması zorunludur. d) Mali tabloların kamuya duyurulmasında bağımsız denetlemeden geçmeyen mali tablo baĢlıklarında "Bağımsız Denetlemeden GeçmemiĢ" ibaresine yer verilmesi Ģarttır. 41 1.3.6.3. Bağımsız Denetim Yükümlülüğü SPKn‟nun 14. maddesinde belirtildiği üzere ihraççı ve diğer sermaye piyasası kuruluĢlarının mali tablo ve raporlarını, bağımsız dıĢ denetime tabi tutma zorunluluğu mevcuttur. Bağımsız denetim, SPK‟nın resmi denetleme yetkisinin dıĢında, halka açık iĢletmeler için düzenlenmiĢ ve faaliyet ve hesapları konusunda tam ve doğru biçimde kamunun bilgilendirilmesini teminen, bağımsız dıĢ denetim Ģirketlerince yapılan, ayrı bir bağımsız denetimdir. Bağımsız denetim de, sürekli, sınırlı ve özel denetim olmak üzere 3‟e ayrılmaktadır. Halka açık anonim Ģirketler Seri: XI No:29 sayılı “Sermaye Piyasasında Finansal Raporlamaya ĠliĢkin Esaslar Tebliği‟” „ne göre düzenleyecekleri altı aylık ara finansal tablolarını incelemeden; (sınırlı bağımsız denetim), yıllık finansal tablolarını ise Seri: X No:22 sayılı “Sermaye Piyasalarında Bağımsız Denetim Standartları Hakkında Tebliğ”‟e göre bağımsız denetimden geçirilmesi zorunludur. Ayrıca Seri: X No: 12 “Sermaye Piyasalarında Bağımsız DıĢ Denetleme Hakkında Yönetmelik Hükümlerine Göre Sürekli ve Sınırlı Denetlemeye Tabi Ortaklık Ve KuruluĢlarının Belirlenmesi Hakkında Tebliğ” uyarınca; Hisse senetleri borsada iĢlem gören anonim ortaklıklar, yıllık mali tablolar için sürekli, altıĢar aylık ara bilanço ve gelir tabloları için, bağımsız sınırlı denetim yaptırmak zorundadırlar. Hisse senetleri halka arz edilmiĢ ve arz edilmiĢ sayılan ortaklardan, - Kayıtlı sermaye sisteminde olan ve çıkarılmıĢ sermayelerinin tutarı 2 milyar TL ve daha fazla olanlar ile - Kayıtlı sermaye sistemi dıĢından olan ve ödenmiĢ sermayelerinin tutarı 5 milyar TL ve daha fazla olanlar Yıllık mali tabloları için sürekli, menkul kıymetlerinin halka arzında veya mevcut paylarının hissedarları tarafından halka arzında düzenlenecek ara mali tabloları için de bağımsız sınırlı denetime tabidirler. 42 Bunların dıĢında, sermaye piyasası araçlarının halka arzı, temettü avansı dağıtılması ile birleĢme ve devir durumlarında kullanılan finansal tablolar da bağımsız denetim yükümlülüğüne tabi olabilmektedir. Dolayısıyla, ilgili düzenlemelerdeki bağımsız denetim yükümlülüklerine ayrıca dikkat edilmesi gerekmektedir. Mali tablo ve raporlarla birlikte bağımsız denetim raporlarının, dipnotlarının ve özetlerinin ilanı, yatırımcının bu bilgilerin doğruluğunu temel alarak yapacağı yatırım kararı vermesine olanak sağlamakta, yatırımcının korunmasını güçlendirmektedir. Bu ilanlarla birlikte, hileli iĢlem ve uygulamaların önlenmesine yardımcı olmaktadır. Seri: XII No: 1 sayılı tebliğin 4. maddesinde belirtildiği gibi; Kanuna tabi ortaklıklar, aracı kurumlar, menkul kıymet yatırım ortaklıkları ve menkul kıymet yatırım fonlarınca kamuya açıklanmak üzere düzenlenecek yıllık ve ara mali tablolar için bağımsız denetleme yaptırılmasında aĢağıdaki genel esaslara uyulması zorunludur. a) Düzenlenen mali tablolardan, Kurulca belirlenenlerin, Kurulun liste halinde kamuya duyurduğu bağımsız denetleme kuruluĢlarına denetlettirilmesi zorunludur. b) Yıllık mali tablolar için getirilen bağımsız sürekli denetleme yaptırma yükümlülüğü, ilgili hesap dönemi baĢından itibaren geçerlidir. c) Sürekli denetleme yıllık bilanço ve gelir tablolarının yanı sıra, düzenlenmesi öngörülen ek mali tabloları da kapsar. d) Tahvil, finansman bonosu ve benzeri borçlanma senetlerinin ihracı ile ilgili bağımsız denetleme yükümlülüğünün belirlenmesinde aĢağıdaki hükümler geçerlidir. 43 1.3.6.4. Özel Durumların Kamuya Açıklanması Yükümlülüğü İMKB‟de hisse senetleri işlem gören halka açık işletmelerin en temel sorumluluklarından birisi kamuyu aydınlatmadır. Kamuyu aydınlatma; sermaye piyasasının açıklık ve dürüstlük içinde işleyişini sağlamak, tasarruf sahipleri, ortaklar ve diğer ilgililerin zamanında bilgilendirilmesini temin etmek amacıyla, sermaye piyasası araçlarının değerini ve yatırımcıların yatırım kararlarını etkileyebilecek önemli olay ve gelişmelerin (özel durumların) kamuya açıklanması olarak tanımlanmaktadır (AktaĢ, 2009: 23). Özel durumların kamuya açıklanmasına iliĢkin esaslar, Seri: VIII No: 54 sayılı “Özel Durumların Kamuya Açıklanmasına ĠliĢkin Esaslar Tebliği” ile düzenlenmiĢtir. Tebliğ uyarınca içsel bilgileri ve sürekli bilgileri içeren olayların meydana gelmesi halinde sermaye piyasası araçları Borsa‟da iĢlem gören ortaklıklar, söz konusu tebliğde yer alan formlar ile bu bilgileri ve olayları Borsa‟ya göndermek zorundadırlar. Sürekli bilgiler Sürekli bilgiler içsel bilgiler tanımı dıĢında kalan ve tebliğ uyarınca açıklanması gerekli tüm bilgilerdir. Seri: VIII No:54 sayılı tebliğde düzenlenen kamuya açıklama yapılmasını gerektiren sürekli bilgi baĢlıkları Ģu Ģekilde sıralanabilmektedir: - Ortaklığın sermaye yapısına ve yönetimin kontrolüne iliĢkin değiĢiklikler - Paya dayalı sermaye piyasası araçlarına iliĢkin bildirim yükümlülüğü - Ortaklığın kendi paylarını iktisap etmesi - Ortaklığın oy hakları ve sermaye tutarındaki değiĢiklikler - Ġlave bilgilerin açıklanması - Ortaklık haklarının kullanımına iliĢkin bilginin açıklanması - Borçlanma araçlarına iliĢkin bildirim yükümlülüğü 44 İçsel bilgiler Ġçsel bilgiler, sermaye piyasası aracının değerini ve yatırımcıların yatırım kararlarını etkileyebilecek henüz kamuya açıklanmamıĢ bilgilerdir. Seri: VIII, No:54 sayılı Tebliğin "Ġçsel bilgilerin açıklanması" baĢlıklı 14. maddesi uyarınca, “ortaklıklar tarafından içsel bilgiler ve bu bilgilere ilişkin daha önce açıklanan hususlardaki değişiklikler ortaya çıktığında veya öğrenildiğinde de özel durum açıklaması yapılması zorunludur. Ortaklıkların bilgisi dışında içsel bilgilerin, ortaklıkların toplam oy haklarında veya sermayesinde önemli miktarda paya sahip hissedarları tarafından öğrenilmesi durumunda, söz konusu gerçek veya tüzel kişiler tarafından da özel durum açıklaması yapılması zorunludur”. Sermaye piyasası araçlarının fiyatları veya iĢlem hacimlerinde olağan piyasa koĢullarıyla açıklanamayan dalgalanmalar olduğunda ilgili borsanın talebi üzerine derhal kamuya açıklama yapmak zorundadırlar. Bu açıklamada kamuya henüz açıklanmamıĢ özel durumların olup olmadığı belirtilir. 1.3.6.5. Çağrıda Bulunma Zorunluluğu Çağrıda bulunma yükümlülüğü Seri: IV No: 44 sayılı “Çağrı Yoluyla Ortaklık Paylarının Toplanmasına ĠliĢkin Esaslar Tebliği” ‟nde açıklanmıĢtır. Tebliğin 6. maddesinde belirtildiği üzere; “isteğe bağlı olarak yapılan kısmi çağrı, blok veya münferit alımlar ya da diğer herhangi bir yöntemle, tek başına veya birlikte hareket ettikleri kişilerle beraber, doğrudan veya dolaylı olarak bir ortaklığın yönetim kontrolünü sağlayan paylarının iktisap edenler, diğer ortaklara ait payları da satın almak üzere çağrıda bulunmak zorundadır.” Ortaklığın sermayesinin veya oy haklarının %50 ve daha fazlasına tek baĢına veya birlikte hareket ettikleri kiĢilerle beraber, doğrudan veya dolaylı olarak sahip olunması yönetim kontrolünün elde edilmesidir. Bunun dıĢında, söz konusu orana bağlı olmaksızın, yönetim kurulu üye sayısının salt çoğunluğunu seçme veya genel 45 kurulda söz konusu sayıdaki üyelikler için aday gösterme hakkını veren imtiyazlı payların elde edilmesi yönetim kontrolünün elde edilmesi anlamına gelir. Çağrıda, ortaklığın aynı gruba dahil tüm payları eĢit muameleye tabi tutulur. Herhangi bir kiĢi veya birlikte hareket ettiği kiĢiler tarafından bir ortaklığın yönetim kontrolünün belli bir grup payların iktisabı ile elde edilmesi halinde, ortaklığın diğer grup veya gruplarına dahil tüm pay sahiplerinin haklarını koruyacak Ģekilde çağrının yapılması zorunludur. Yönetim kontrolünü sağlayan paylarına ve oy haklarının iktisabını izleyen 6 iĢ günü içinde, çağrı yapılmak üzere Kurul‟a baĢvurulması zorunludur. Çağrı yükümlülüğünün doğduğu günden itibaren 45 iĢ günü içerisinde ise ortaklığın diğer ortaklarına ait payları satın almak üzere fiili çağrı iĢlemine baĢlanması zorunludur. Tek baĢına veya birlikte hareket ettiği kiĢilerle beraber bir ortaklığın sermayesine ve oy haklarına % 25 ile % 50 arasında bir oranda sahip olanlar da, herhangi bir on iki aylık süre içerisinde bu oranı, % 10 ya da daha fazla arttırırlarsa, diğer ortaklara ait hisse senetlerini satın almak üzere çağrıda bulunmakla yükümlüdürler. Böylece Ģirketteki durumdan memnun olmayan hisse senedi sahipleri sahip oldukları hisse senetlerini satmak imkanına sahip olabileceklerdir. Bu maddeye göre çağrıda diğer ortaklara önerilen fiyat, çağrı yoluyla hisse toplaması sonucu gerçekleĢmiĢse, bu çağrıda en yüksek fiyattan, blok alımlar yoluyla yapılmıĢsa blok alımda ödenen en yüksek fiyattan, baĢka yollarla yapılmıĢsa; alımı yapan kiĢi veya birlikte hareket ettiği kiĢilerin alım yapmalarından önceki üç ay içerisinden ortaklık hisse senetlerine ödedikleri en yüksek fiyattan aĢağı olamaz. Tebliğde çağrı da bulunma zorunluluğu düzenlenirken, çağrı sonucu hisse senetlerini satarak diğer kiĢilerin zarar görmeleri de bu sayede önlenmek istenmiĢtir. 1.3.6.6. Sermaye Piyasası Kurulu’na Kayıt Yükümlülüğü SPKn‟nun 13. maddesinde belirtildiği üzere SPK, SPKn‟na tabi ihraççıların kaydını tutmakla yükümlüdür. Halka açık iĢletmeler de kendilerine ait sermaye 46 piyasası araçlarının herhangi bir Ģekilde halka satıldığını veya halka açık anonim Ģirket statüsünü kazandıklarını öğrendikleri tarihten itibaren 30 gün içerisinde durumu SPK‟na bildirmekle yükümlüdür. Ortaklıkların kurul kaydına alınma yükümlülüğü Seri: I, No: 40 sayılı " Payların Kurul Kaydına Alınmasına ve SatıĢına ĠliĢkin Esaslar Tebliği" ‟nde daha ayrıntılı olarak ifade edilmiĢtir. Aynı madde ve ilgili tebliğ Ģirketlerin denetçiler, iĢlem yapan bankalar ve aracı kurumlara da bu durumu ilgili anonim Ģirketin yönetim kuruluna ve SPK‟na bildirme yükümlülüğü getirmiĢtir. SPKn‟ kamunun aydınlatılması yaklaĢımın tam olarak uygulanması ve buna bağlı olarak yatırımcının korunması ilkesine sağlam temeller hazırlayarak kurul kaydına alınması esasını hazırlamıĢtır. 1.3.6.7. Vekaleten Oy Kullanma Esaslarına Uyma Yükümlülüğü Vekaleten oy kullanma yükümlülüğü Seri: IV No: 8 “Halka Açık Anonim Ortaklıklar Genel Kurullarında Vekaleten Oy Kullanılmasına ve Çağrı Yoluyla Vekalet Toplanmasına ĠliĢkin Esaslar Tebliği”nde düzenlenmiĢtir. Tebliğin 4. maddesinde; “ortaklık genel kurullarında oy kullanma hakkına sahip olanlar, bu haklarını vekil tayin ettikleri pay sahipleri aracılığıyla veya ortaklık ana sözleşmesinde aksine hüküm bulunmadıkça pay sahibi olmayanlar aracılığıyla oy kullanabilir” Ģeklinde vekalet açıklanmıĢtır. Pay sahipleri tebliğ ekinde bulunan vekalet formlarında istedikleri seçenekleri iĢaretleyerek ve talimat vererek tayin ettikleri vekilin temsil yetkisini belirtirler. Bu vekaletnamelerde vekilin gündem maddeleri için hangi kararlarda oy kullanacağı da belirtilmektedir. Herhangi bir seçenek iĢaretlenmemesi durumunda ise vekil genel hükümlere göre hareket eder. Ayrıca herhangi bir vekil birden fazla pay sahibini temsilen oy kullanabilmektedir. 1.4. ĠĢletmelerin Çevresi ve Çıkar Grupları ĠĢletmeler, ekonomik sistem içinde iĢlevlerini yerine getirmeye çalıĢırken çıkarları, amaçları ve beklentileri birbirinden farklı çok sayıda grupları etkileĢim 47 halinde bulunurlar. Bazen iĢletmelerin yakın, bazen ulusal ve bazen de uluslararası çevrelerinden faaliyet gösteren bu çıkar gruplarının amaç ve beklentileri iyice bilinmeden ve bunlar iĢletmenin amaçlarıyla uyumlaĢtırılmadan iĢletmelerin baĢarı sağlamaları çok zordur. “1962 yılında Freeman‟ın işletmenin sorumluluğunu hissedarlarına ve sahiplerine dayandıran görüşü, işletmenin sorumluğunun ilgili tüm paydaşlarına karşı olduğu yönünde değişime uğramış ve genişletilmiştir. Paydaş teorisi, işletmenin sorumlu olması gereken grupların kimler olacağının belirlenmesi temeline dayanmaktadır. Freeman‟a göre, “bir firmanın paydaşı işletmenin amaçlarını gerçekleştirme sürecinden etkilenen ya da bu süreci etkileyen birey ya da gruptur.” Paydaş olarak ifade edilen taraflar işletmenin başarısını etkilediği kadar, bunların hakları ve çıkarları da işletmenin faaliyetlerinden etkilenmekte ya da işletmeni etkilemektedir” (Kağnıcıoğlu, 2007: 22). “İşletme aralarında pay sahiplerinin de bulunduğu tüm paydaşlar tarafından kurulmuş bir ortak girişimdir ve kendisine katkıda bulunan bu paydaş gruplarının varlığı ile yaşamını sürdürebilir. Pay sahiplerinin koyduğu sermayeye ilave olarak, çalışanlar, tedarikçiler, kredi sağlayanlar, tüketiciler, vergi daireleri, resmi makamlar ve diğer toplumsal paydaşlar da çeşitli nedenlerle işletmenin faaliyetlerini yürütebilmesi için girdiler sağlamaktadır. Bu paydaş grupları ise doğal olarak kendi sağladığı faktörün karşılığını almak istemektedir” (Ülgen ve Mirze, 2007: 425). 1.4.1. ĠĢletmelerin Yakın Çevresindeki Çıkar Grupları 1.4.1.1. MüĢteriler “Ekonomiye mal ve hizmet üreten birimler olarak bilinen işletmeler temel olarak müşterilerinin gereksinimlerini karşılayacak kaliteli mal ve hizmet üretmekle sorumludurlar. İşletme ve müşterileri arasındaki ilişkinin temelinde bir alışveriş vardır. İşletme mal ve hizmet sunmakta, müşteriler de bir bedel karşılığı bundan yararlanmaktadırlar. Ancak bu ilişkinin dinamikleri oldukça karmaşıktır. Ürün ve hizmetin niteliğine, rekabetin derecesine, fiyat, kalite ve servisin önemine göre 48 değişmektedir. Bu ilişki her iki taraf için de yeniliği ve yaratıcılığı teşvik etmektedir. Taraflardan biri diğer paydaşlarda olduğu gibi sadece kendi kısa vadeli çıkarında ısrar ettiğinde ilişki zarar görmektedir” (Kağnıcıoğlu, 2007: 25). ĠĢ dünyası açısından bakıldığında bir Ģirketin varlığını tamamıyla etkileyen ve Ģirketin gideceği yönü belirleyen çıkar grubu tüketicilerdir. Günümüzde tüketiciler, medya ve kurdukları örgütler aracılığıyla Ģirketlerin birçok kararına karıĢmaktadır. Bu durum tüketici hakları denilen yeni bir kavramın geliĢmesine neden olmuĢtur (Özüpek, 2005: 58). BirleĢmiĢ Milletler‟in (BM) 1985‟te kabul ettiği sekiz yeni insan haklarından birini de yukarıda belirtilen Tüketici Hakları Beyannamesi oluĢturmaktadır. Kısaca bu haklar (Korkmaz, 2009: 51,52): - Sağlık ve Güvenliğin Korunması Hakkı: Tüketilmek üzere satıĢa sunulan her türlü mal ve hizmetin yaĢam ve sağlık açısından kullanıcılarına zarar vermeyecek durumda bulunması - Ekonomik Çıkarların Korunması Hakkı (Seçme Hakkı): Tüketicilere çok çeĢitli kaliteli mal ve hizmetlerin ucuz fiyattan sunulması, satıĢ sonrası hizmetlerin yeterli düzeyde olması, satıcıların suiistimalini gösterir tek taraflı sözleĢmeler ve sözleĢmelerdeki haksız hükümler, zorlayıcı kredi Ģartları ve baskı yaratan satıĢ yöntemlerine karĢı korunma hakkı - Bilgilendirilme Hakkı: Mal ve hizmeti satın alırken doğru karar vermeye yardımcı olacak bilgilerin edinilmesi; yanlıĢ, yanıltıcı, eksik reklam, etiket ve ambalaja karĢı korunmak hakkı - Tazmin Edilme Hakkı: Satın alınan ürünlerin bozuk, eksik veya hatalı çıkması durumunda kusurlu malın geri alınması, yenisi ile değiĢtirilmesi, kusurlu hizmetin yeniden görülmesi gerekirse tazminat ödenmesi - Temsil Edilme Hakkı: ĠĢletmelerin ürün geliĢtirme aĢamalarında görüĢünün alınması 49 Tüketicilere karĢı sorumluluk, müĢterinin istediği mal veya hizmetin, istediği yer ve zamanda ödemeyi kabul edeceği fiyattan satılmasını kapsar. Reklamlarda dürüst davranmak, müĢteriye malı tanıtmak ve tanıtılanları satmak, malların bakım ve onarımında müĢteriye hizmet etmek ve satıĢ sonrası garanti ve yaygın yetkili servis ağının oluĢturulmak iĢletmenin tüketicilere karĢı sorumluluklarının bir kısmını oluĢturur (Özüpek, 2005: 59). Rekabetin yoğunlaĢtığı günümüzde, iletiĢim teknolojisinin de geliĢmesi ile birlikte iĢletmeler, ürün çeĢitliliğinden pazarlama ve tanıtım yöntemlerine kadar tüm faaliyetlerinde müĢteri olgusunu ön plana çıkarmıĢ ve faaliyetlerini de müĢteri odaklı olarak gerçekleĢtirmeye baĢlamıĢlardır. “Müşterilerin amacı kaliteli ürünü, sürekli olarak, en uygun fiyata satın almak ve bundan bir tatmin duymaktır. İşletme mal ya da hizmeti üretirken, fiyatlandırırken, pazarlarken veya satarken, müşterilerin tercihlerini, kalite, renk ve moda anlayışları ile gelir düzeylerini de dikkate almalıdır. Tüm bu hususların dikkate alınması ve sonsuz müşteri memnuniyetinin sağlanması için yapılan giderler üretici işletmenin maliyetlerini ve fiyatlarını arttıracak, bu da işletmenin rekabet üstünlüğünü bir şekilde etkileyecek ve işletmenin yüksek kar amacına ulaşmasını engelleyecektir” (Ülgen ve Mirze, 2007:193,194). 1.4.1.2. ÇalıĢanlar ĠĢletmenin önemli bir girdi kalemi insan kaynaklarıdır. ĠĢletmedeki insan kaynakları; çalıĢanlar ve yöneticiler olarak ikiye ayrılabilir. Ancak yöneticiler iĢletmeye bir iĢ akdi sonucu katılmıĢsa, iĢletmeden beklentileri diğer çalıĢanlardan farklı olmamaktadır. “Günümüzde kalite, verimlilik ve yenilikçi pazar anlayışı, iş gücünün entelektüel kapasitesini ortaya koymasını sağlayacak şekilde işçi işveren arasında iş birliğini geliştirmektedir. Çünkü bir üretim faktörü olarak insan kaynağını en etkin biçimde kullanan ve onun sonsuz yaratıcılığından faydalanabilen işletmeler küresel rekabet sürecinde üstünlük kazanabilmektedir. Böylece yıllarca çalışana karşı 50 sorumlulukları maliyet olarak algılayan yönetim ve iş anlayışı, insana dayalı rekabet stratejisini benimsemeye başlamıştır. Sosyal sorumlulukların ihlali durumunda ise işletmeler, yüksek tazminatlar, kamuoyu desteğinin çekilmesi, pazar ve imaj kaybı gibi ciddi ekonomik ve sosyal yaptırımlarla karşılaşmaktadırlar” (Korkmaz, 2009: 78). ĠĢletmede değiĢik düzeyde görev alanların en önemli beklentileri, ücret olarak ortaya çıkar. Ücret bir yandan kiĢilerin ihtiyaçlarının karĢılanması ve daha iyi yaĢam koĢullarına ulaĢma beklentilerin kavuĢmalarını sağlarken, öte yandan, sorunları giderilen çalıĢanların iĢletme sistemine daha iyi katılımını sağlamalarını, iĢe daha iyi motive olmalarını ve iĢletmeyi daha fazla sahiplenmelerini sağlayabilir. ÇalıĢanlar ile ilgili olarak iĢletmeler (Özüpek, 2005: 63,64): - ĠĢ güvenliği sağlanmalı (örneğin iĢ yerinde sağlığı ve emniyeti tehdit edici ortam olmaması) - Liyakat ilkesini uygulamalı (örneğin kayırma ve torpile fırsat verilmemesi) - Aile hayatına saygılı ve yardımcı olmalı (örneğin hamilelere daha uzun izin imkanı, çalıĢanların çocukları için anaokulu imkanı) - ÇalıĢanın özel hayatına saygılı olmalı (örneğin farklı siyasi görüĢte olan çalıĢanın mağdur edilmemesi) - ÇalıĢanın iĢ hayatında tatmin olabilmesi için önlemler almalı ve geliĢtirici yöntemler aramalıdır (örneğin kiĢinin iĢ özelliklerinin kuvvetlendirilmesi, iletiĢim becerilerinin zenginleĢtirilmesi, stresle baĢ etme yollarının öğretilmesi ). “Çalışanların içinde dikey ve yatay ilişkilerle ilgili beklentileri, örneğin ast üst ilişkilerinin niteliği, çalışanlar arası oluşan sosyal ortam ve sağlanan imkanlar, yükseltme ve başarıyı değerlendirme kriterleri, iş güvenliği ve gelecek kaygısı, sendikal hakların tanınması, işletmedeki gelişmelerden çalışanlara bilgi verilmesi ve onlardan da görüş alınması gibi konular, işletme ile çalışanları arasından 51 ilişkilerinin sağlıklı ve sürekli olmasını sağlayıcı rol oynayabilir” (Tuncer vd., 2007: 47). ĠĢçilerin iĢletmeden temel beklentileri Ģöyledir; sosyal güvenlik hakları, çalıĢma hakkı, örgütlenme ve toplu pazarlık hakkı, çalıĢan kadınların korunması, adil çalıĢma Ģartları, adil ücret hakkı, mesleğe yöneltme hakkı, mesleki eğitim hakkı, sağlığın korunması hakkı. 1.4.1.3. ĠĢletmenin Üst Yönetimi Finansal yöneticinin görevi iĢletmenin değerini maksimize etmek için fon elde etmek ve kullanmaktır. Sorumlu olduğu çıkar gruplarının menfaatlerini yerine getirmek için Ģu faaliyetleri yapmalıdır (Brigham, 2003: 8); - Öngörü ve tahmin: Finansal yönetici diğer departmanlardaki çalıĢanlarla iliĢkide olmalı, firmanın gelecekteki konumunu Ģekillendirecek planlar yapmalıdır. - Büyük yatırım ve finansman kararları: BaĢarılı bir firmada genelde araç, teçhizat, çevre yatırımlarında ve satıĢ ve envanterinde hızlı bir büyüme vardır. - Koordinasyon ve kontrol: Finansal yönetici firmanın mümkün olduğunca verimli iĢletilmesini sağlamak için diğer personelle etkileĢim içinde olmalıdır. Tüm yöneticiler ve kararların finansal sonuçlarını finansal yönden ve diğer yönlerden de dikkat etmek gerekir. - Finansal piyasalarla iliĢkiler: Finansal yönetici para ve sermaye piyasaları ile ilgili olmalıdır. “Üst yönetim olarak adlandıracağımız kurucu, girişimci ve patronlar ile onların görevlendirdiği veya seçtiği yönetim kurulu ve üst düzey yöneticilerinin amaçları işletmeye yapılan yatırımlardan alınan karşılığı çoğaltmak ve aynı zaman da diğer yatırımcıları da tatmin etmek doğrultusunda olmalıdır. Ancak genelde işletmenin kontrolünü elinde tutan pay sahiplerinin çıkarlarının korunmasına daha 52 çok önem verilir. Hakim pay sahipleri veya kısaca patronlar, üst yönetimin karlarını ne kadar arttıracağı ve hisselerinin pazarda ne kadar değer kazanacağıyla ilgilenir” (Ülgen ve Mirze, 2007: 191). Ayrıca iĢletme sahipleri ya da büyük sermayedar grubunun iĢletmeden var olan beklentileri arasında ortaklık paylarının zaman içinde değer kazanması, itibar ve güç elde etme isteği de mevcuttur (ġimĢek, 2007: 49). ĠĢletme yönetiminin birincil hedefi hissedarların gelirini maksimize etmektir. Bu da firmanın hisse senetlerinin değerinin yükseltilmesi anlamına gelir. Hissedarlar firmayı sahiplenirler ve yönetim kurulu seçip görevlerine atarlar. Yönetim buna karĢılık hissedarların çıkarları için faaliyet göstermesi gereklidir (Brigham, 2003: 13,14). Sermaye payının sahibine sağladığı haklar ise öteden beri mali haklar ve yönetime iliĢkin haklar Ģeklinde baĢlıca iki büyük grup içinde ele alınır. Son bir gözlemle anonim ortaklığın ekonomik malikleri olarak nitelendirilebilecek pay sahipleri, esas sermayeye katılmıĢ bulunmaları nedeniyle, her yıl kardan yararlanabilecekleri gibi, tasfiye durumunda ortaklık mal varlığından kendilerine düĢeni isteyebilir, sermaye artırımlarında katılma oranını aynen sürdürebilme olanağını veren yeni pay alma hakkını kullanabilir ya da ilk kuruluĢ yıllarında kar payından uzun bir süre yoksun kalmanın sakıncalarını ortadan kaldırmak amacı ile tanınan hazırlık dönemi faizini alabilirler. Nihayet pay sahipleri ortaklığın tesislerinden yararlanarak da dolaylı bir yolda maddi menfaat elde edebilirler. Pay sahibinin ortaklığın yönetimine iliĢkin haklarının baĢında genel kurula katılma ve oy hakkı gelmektedir. TartıĢmalarda söz alma, görüĢ açıklama, ilgili oranlara sorular yöneltme, bilgi edinme ve bir dereceye kadar iptal davası açma hakkı da, pay sahiplerinin ortaklığın bünyesi, yönetimi ve denetiminde etkili olabilmelerini mümkün kılan oy hakkına iĢlerlik sağlamak amacı ile tanınmıĢlardır (Teoman, 1983:1,2). 53 1.4.1.4. ĠĢletmenin Hissedarları “Yatırımcılar belli bir para yatırarak bir şirkete ortak olurlar. Amaçları kar elde etmektir. Şirketler tabi oldukları yasalar gereği belli zamanlarda şirketlerinin öz kaynak ve sermaye, kar ve zarar, alacak ve borç durumlarını gösterir bilançolarını ve raporlarını yayınlamak durumundadırlar. Bunu yaparken dürüstçe davranmaları, mali durumlarını abartmadan, gerçekleri olduğu gibi göstermeleri gerekmektedir. Yatırımcılar, şirkete ortak olma yahut hisse senedi alma kararlarını bu rapor ve bilançolara göre vereceklerdir. Bu nedenle şirketler bilançolarını açık ve dürüst bir şekilde yayınlamalıdırlar. Bunun yanı sıra şirkete ortak olmuş yatırımcılar yılın belli dönemlerinde alacakları kar payını da öğrenebilecekler, belli bir süre sonunda ortaklığa devam edip etmeme kararını da bu mali bilgiler ışığında vereceklerdir. Bu nedenle şirketler mali bilgilerini yatırımcıların bilgi edinme haklarına saygılı bir şekilde doğru ve açık bir şekilde yatırımcılara sunmalıdırlar” (Özüpek, 2005; 66,67). “Shleifer ve Vishny hissedarların sahip olduğu en önemli yasal hakkın yönetim kurulu seçimi, şirket birleşmeleri ve şirket tasfiyesi gibi konularda oy hakkı olduğunu, ancak birçok ülkede posta ile oy kullanamamasını ve küçük hissedarların bizzat genel kurallara katılamamalarını, yöneticilerin oy sürecine katılmasını ve hissedarlara baskı yapılmasını oy hakkı kullanımdaki önemli engeller olarak sıralamıştır. Shleifer ve Vishny‟e göre yatırımcıların şirketlere dış finans sağlamasının temel nedeni finans karşılığında kontrol hakları elde etmeleridir. Yazarlar, dış finansmanın yatırımcılar ile tüzel kişilik olarak şirketler arasında şirket varlıklarına karşın kontrol hakları şeklinde bir anlaşma olduğunu aktardıktan sonra eğer yöneticiler sözleşmeyi ihlal ederse, finans sağlayıcılarının haklarını aramak için yargıya başvurma haklarının olduğunu söylemiştir” (Kula, 2006: 56,57). Hissedarlar iĢletmenin ortaklarıdır ve iĢletme yönetimi ortakların çıkarlarını korumak durumundadır. Hissedarlar özel kiĢiler olabileceği gibi tüzel kiĢiler de olabilmektedir. Yönetimde söz sahibi olan büyük pay sahibi ortaklar var olmakla birlikte, menkul kıymetler borsasından o iĢletmenin hisse senetlerini almıĢ olan küçük yatırımcılar da iĢletmenin ortağı olabilmektedir. Hissedarların temel hakları; 54 dağıtıldığında kar payı almak, sermaye artırımında rüçhan hakkını kullanmak, iĢletme faaliyetlerine iliĢkin bilgi almak, sahip olduğu hisseleri baĢkalarına satabilmektir. “İş ahlakını dikkate alan bir işletme hissedarlarına işletme faaliyetleri ve finansal yapısıyla ilgili gerekli bilgileri iletmelidir. Çünkü yatırımcı söz konusu yatırımını değerlendirebilmek için hisse senetlerine sahip olduğu işletme hakkında mümkün olduğunca fazla bilgi sahibi olmalıdır. Hissedarlara karşı sorumluluklar arasında, hesapların doğru tutulması, kar ve zararın doğru ve gerçekçi olarak hesaplanması (yeni sermaye elde etme adına yüksek kar, açıkları kapatma adına zarar gösterilmesi) yatırımlar, faaliyetler ve geleceğe dönük planlar bakımından gerçek dışı, eksik ya da yanıltıcı bilgiler verilmemesi sayılabilir” (Korkmaz, 2009: 48). 1.4.2. ĠĢletmelerin DıĢ Çevresindeki Çıkar Grupları 1.4.2.1. Tedarikçiler ve Satıcılar Tedarik, iĢletme yönetiminin üretim ve satıĢ ile birlikte üç temel iĢlevlerinden birini oluĢturur. ĠĢletmeler, tedarikçilerinden aldıkları hammadde ve yarı mamul maddeleri kullanarak üretimlerini gerçekleĢtirmektedir. Bu nedenle iĢletmenin hatasız olarak ve tam zamanında üretim yapabilmesi açısından tedarikçilerin önemi büyüktür. Eğer tedarikçiler kalitesiz mal satarlarsa, iĢletmenin kaliteli mal üretmesi mümkün değildir. ĠĢletmeler bu konuda mal ve hizmet üretiminde hammadde ve yarı mamul sağlayan tedarikçilerine karĢı, kalite artıĢı bakımında gereken destekleri sağlamalı, tedarikçilerinin de tüm paydaĢlarına karĢı sorumluluklarını yerine getirdiğinden emin olmalıdırlar. Bir işletmenin tedarik zinciri; hammadde üreticileri, hammadde ve yarı mamulleri işlenmiş ürüne dönüştürmesi yani imalat işlemleri sırasında tedarik işleri ile uğraşanları ve bunun ardından bitmiş ürünleri dağıtım kanallarında nihai tüketiciye kadar ulaştırılması sırasında değer yaratan bütün unsurlardır. Ürünün tedarik süresinin kısaltılması, tasarım, satın alma, üretim ve dağıtım sürelerinin 55 düşürülmesi ile mümkündür. Tedarik zinciri içinde yer alan satın alma, üretim, dağıtım, perakendeci ve son kullanıcı arasındaki iletişim faaliyetlerde etkinlik sağlamaktadır. İşletmeler, değişen şartlara göre yeni sistemleri organizasyonlarında uygulayacaklar ve asla tedarikçilerinin denetiminden vazgeçmeyeceklerdir. Tedarikçilerinin gelişen üretim sistemlerine hızla uyum sağlayabilmeleri, yenilikleri organizasyonun bütün kademelerine ulaştırabilmeleri, tam zamanında ve kaliteli üretimin gerçekleşmesini sağlayabilmelerine katkıda bulunmak adına teknik sosyal eğitimlerini gerçekleştirmelidirler (Korkmaz, 2009: 63,64). Tedarikçiler ve satıcılar satıĢ ve finansman giderlerini mal veya hizmetlerini pazarladıkları iĢletmeye yüklemek isteyecekler, bu da iĢletme için bir gider kaynağı oluĢturacaktır. Bu durumda her iki grubun amaçlarının birbirileriyle çeliĢeceği açıktır. Ancak yine de iĢletmeler kaynak sağlayıcılar ve satıcılara yönelik bazı motive edici yöntemler, prim ve teĢvik sistemleri uygulanarak ortak çıkarlarını geliĢtirebilirler (Ülgen ve Mirze, 2007:193). 1.4.2.2. Finans Kurumları ve Kredi Verenler Alacaklılar Ģu oranlara dayanarak kredi verir: - Firmanın mevcut varlıklarının risk durumu - Ġlgili varlığın gelecekte artma beklentilerinin riskliliği - Firmanın mevcut sermaye yapısı - Sermaye yapısıyla ilgili gelecekte değiĢiklik beklentisi ĠĢletmelerin önemli çıkar gruplarından biri de iĢletmeye finansal olanaklar sağlayan ve kredi veren finans kuruluĢlarıdır. Bu kuruluĢlardan iĢletmelere yapılacak fon ve kaynak transferiyle, kredi sağlama iĢlemlerinde, iĢletmelerin bu kurumlara vereceği teminat ve garantiler kadar ticari itibar ve güven unsuru da büyük rol oynar. Bunun sağlanabilmesi ise, bankalara karĢı olan taahhüt ve yükümlülükleri zamanında yerine getirmelerine büyük ölçüde bağlı bulunmaktadır. 56 1.4.2.3. Rakipler Bir iĢletme ile aynı malı üreten ve aynı pazarlara sunan iĢletmeler, rakip iĢletmeler olarak isimlendirilmektedir. Rekabet, serbest piyasa ekonomisinin vazgeçilmez Ģartıdır. ĠĢletmelerin yasal sınırlar içinde kalmak koĢuluyla mal ve hizmet üretimi, fiyatlar ve pazarlama konusunda giriĢtikleri rekabet toplum yararına sonuçlar ortaya koyar. Haklı rekabet yasaların hoĢ gördüğü ya da belli koĢullarda izin verdiği rekabettir. Yasaların hoĢ gördüğü bu haklı rekabet tüketici haklarını korur, tüketicilerin aldatılmasını önler, kaliteli ve ucuz malın piyasaya sürülmesine neden olur. Rakiplerle olan iliĢkilerde piyasa koĢullarının etkisi oldukça fazladır. Bu nedenle özellikle haksız rekabet, rakiplerin karalanması, gizli bilgilerinin sızdırılması, rakiplerin çevreye ve insan sağlığına zararlı ürünlerine göz yumulması, fiyat anlaĢmaları, bazı rakipleri pazardan kovma giriĢimiyle tüketicilere yüksek fiyatla mal ve hizmet sunmak, rakiplerin sosyal sorumlulukları gereği yapmaması gereken davranıĢlardır (Korkmaz, 2009: 65). “Zaman zaman rakipler arasında normal ve doğal karşılanmayan ilişkilere de rastlanmaktadır. Bunun en çarpıcı örneği haksız rekabettir. Haksız rekabet, genel anlamda yanıltmak veya kandırmak için taklit, sahtecilik veya yanlış beyanda bulunma faaliyetidir. İşletmeler açısından söz konusu olduğunda, haksız rekabet, ticari rekabetin kötüye kullanılması, rakiplerden her birinin yanlış veya iyi niyet kurallarıyla bağdaşmayan davranışları dolayısıyla bir avantaj elde edilmesi ya da karşı tarafı zarara uğratması şeklinde ifade edilebilir” (ġimĢek, 2007: 50). 1.4.2.4. Demokratik Kitle Örgütleri ve Kurumlar “İşletmeler arasında rekabet arttıkça işçiler ücretlerin ve çalışma koşullarının en alt düzeylere inebileceği bir yarıştan korkmaktadırlar. Bu korkunun özellikle emek yoğun sektörlerde bazı sağlam temelleri bulunmaktadır. Diğer koşullar eşit olduğu durumda, işletmeler iş gücünün en ucuz olduğu yerlerde yatırım 57 yapmakta ve şirketlerini buraya kaydırmaktadırlar. Ancak rekabet yükseldikçe, işletmelerin faaliyetleri devletler dışında, hükümet dışı örgütler olarak adlandırılan sivil toplum örgütleri tarafından da denetlenmektedir” (Kağnıcıoğlu, 2007: 55). Kitle temsilcisi olarak sendikalar her zaman en büyük sivil toplum örgütleri arasında yer almıĢtır. ĠĢçilerin temsilcisi ve toplu pazarlık aracı olarak, sendikalar aynı zamanda ekonomik aktörlerdir (Kağnıcıoğlu, 2007: 58). Toplumun bireyleri, çeĢitli ihtiyaçları karĢılamak için çok çeĢitli kurumlar oluĢturmakta ya da baĢkalarınca oluĢturulan kurumlara üye olma yoluna gitmektedirler. Örneğin, sağlıklı iĢçi iĢveren iliĢkilerinin kurulması için iĢletme sendika ile mali iĢlerin düzenli yürütülmesi için finans kurumlarıyla, zamanında ve ucuz hammadde tedariki için faktör sahipleriyle iyi iliĢkiler kurmak durumundadırlar (ġimĢek, 2007: 51). “Mesleki örgütlenmeler, bir yandan işletmelerin kendi aralarında ilişkilerinin dayanışma içinde, düzgün ve meslek kural ve standartlarına uygun yürütülmesini sağlarken, öte yandan işletmelerin tüm kesimlere yönelik ilişkilerinin arzu edilen şekilde gelişmesine de katkıda bulunabilir. Mesleki örgütlerin gelişebilmesi ve olumlu katkılarının olabilmesi, işletmelerin de bu örgütlerin beklentilerine ve bunlar doğrultusunda belirleyecekleri tüm kural ve koşullara uygun davranmalarını ve destek vermelerini gerektirir” (Tuncer, vd., 2007: 52). 1.4.2.5. Devlet Toplumu düzenleyici ve karar alıcı güç olan devlet işletmenin tüm varlığını ve faaliyetlerini etkilemektedir. Devlete ya da onu temsil eden kamu kurumlarına karşı işletmelerin önde gelen sorumlulukları, dürüst bir gelir beyanıyla vergilerin zamanında ve tam olarak verilmesi, devletin yasalarla belirlediği faaliyet alanlarında mal ve hizmet üretmek, toplum çıkarlarını koruyucu tedbirler olan yasalara uymaktır. Devlet altyapı hizmetlerini yerine getirerek üretim için uygun bir ortam ve yatırım için gerekli teşvikleri hazırlar, kredi imkanları, vergi mevzuatında değişiklikler ile vergi oranlarının da makul seviyeye getirilmesini sağlar. Devlet 58 bunlara karşı işletmeden yasalara uymasını, vergisini vermesini, çevreyi tahrip etmemesini ve istihdama katkıda bulunmasını istemektedir (Korkmaz, 2009: 53,54). ĠĢletmenin, ulusal bir çevrenin unsuru olarak devletle çok yakın ve önemli iliĢkileri vardır. ĠĢletmenin devletle olan resmi iliĢkileri belirli bir sisteme göre düzenlenir. BaĢta gelir, kurumlar ve katma değer vergisi olmak üzere iĢletmeyi ilgilendiren tüm vergi, resim ve harçlar yasalarla düzenlenir. Aynı Ģekilde devlet, iĢletmenin üretimi hangi koĢullara uyarak gerçekleĢtirmesi gerektiğini genel çizgileriyle ortaya koyar (ġimĢek, 2007: 51). 1.4.2.6. Toplum ĠĢletmeler içinde faaliyet gösterdiği toplumun her düzeyi (mahalle, yerel, bölgesel, ulusal ve küresel) ile iliĢki içindedir. Ġlk aĢamada, iĢletme mal ve hizmet üretmek yoluyla temel görevini yerine getirerek, direkt ya da dolaylı olarak iĢ yaratarak, adil ücret ve yardımları sağlayarak ve vergilerini ödeyerek topluma hizmet eder. Diğer bir aĢamada, ticari baĢarılarını artıracak çeĢitli faaliyetleri destekleyerek topluma hizmet edebilir (Kağnıcıoğlu, 2007: 28). ĠĢletmeler ekonomik amaçlarını gerçekleĢtirirken, bir taraftan topluma zarar veren ya da olumsuz etki yapan faaliyetleri ortadan kaldırarak sosyal dengeyi korumalı, diğer taraftan da toplumun refah ve sağlığına hizmet eden faaliyetlerde bulunarak sosyal faydayı arttırmalı, gerektiğinde sosyal sorunları çözmek için kendi kaynaklarını tahsis etmelidirler (Korkmaz, 2009: 66). Toplumsal fayda sağlamak için faaliyette bulundukları çıkar gruplarının tatminine yönelik önemi giderek artan iĢletmeler, sahip olduğu önemli rol ile çağdaĢ yaĢam standardını yükseltmeye baĢlarken toplumun sosyal faydası üzerine odaklanarak sorunların çözümüne yönelik olarak çeĢitli stratejiler ortaya koymaktadırlar. ĠĢletmelerin birçok amaçlarının yanında kar maksimizasyonlarının yeri, iĢletmenin değer ve yargıları ile birlikte toplumun amaçları, normları ve değerleri diyalektik zaman içinde sürekli olarak değiĢen ve Ģekillenen birer yapıya sahiptir. 59 Toplumun sosyal faydası olarak, istihdamın arttırılması, çevrenin korunması, doğal kaynakların rasyonel kullanılması, eğitim, kültür sanat faaliyetlerine önem verilmesi, sivil toplum kuruluĢlarına yeterli destek verilerek toplumda demokrasi bilincinin geliĢtirilerek demokrasi kalitesinin arttırılması örnek verilebilir. “Birçok kişi, çevre koruma örgütleri ve büyük şirketler artık çevre koruma çabalarının, daha az kaynak harcama ürünlerin, proseslerin ve hizmetlerin geliştirilmesi ve sunulması, atık ve emisyonlarının azaltılması sürdürülebilir bir küresel kaynak kullanımı programlarının oluşturulması yönünde çalışmaktadır. İşletmeler doğal kaynakları etkin ve tasarruflu bir şekilde kullanmalı, doğal dengeyi tahrip etmeyecek şekilde faaliyetlerini sürdürmeli ve çevre kirliliği gibi ortaya çıkabilecek sorunlara karşı önceden önlemini almalıdır” (Özüpek, 2005: 46,47). ĠĢletmeler, çeĢitli kar amacı gütmeyen dernek, vakıf ve yardım kuruluĢları gibi organizasyonlar aracılığıyla bağıĢta bulunarak veya eğitim, kültür, sanat, sağlık, spor vb. faaliyetleri finanse ederek toplumsal görevlerini yerine getirebilirler. Eğitim düzeyi dağılımındaki değiĢim, bir Ģirketin faaliyetini en az ölçüde etkiler gibi düĢünülse de Ģirketin faaliyetleriyle toplumun eğitim düzeyi arasında çok yakın bir iliĢki vardır. Günümüzde tüm ürün süreçleri, eğitimli iĢ gücünü gerektirir. ÇalıĢanların eğitim düzeyi, üretkenlik ve etkinlik düzeyini etkilemektedir. Ayrıca eğitimli toplum bireylerinin gelirlerindeki artıĢ tüketimi arttırmakta, bu da Ģirketlerin büyümesini teĢvik etmektedir (Özüpek, 2005: 69). Ayrıca sosyal sorumluluğun toplumsal boyutu toplum tarafından kabul edilen ya da reddedilen davranıĢ ve faaliyetlere uymak, toplumun doğru olduğuna inandığı Ģeyi yapmak, zararlı olanından sakınmak, ayrıca toplumun beklentilerine cevap verecek Ģekilde katkı ve katılımları geniĢletmektir. Bu unsurlar beĢ madde olarak sıralanabilir (Özüpek, 2005: 72,73): - Toplumsal töreler ve etik normların beklentilerine uygun Ģekilde faaliyette bulunmak - Toplum tarafından uygulanmıĢ ve uygulanmakta olan etik normları kabul etmek ve saygı duymak 60 - Toplum normlarının iĢletmenin amaçlarını gerçekleĢtirmek için kötüye kullanılmasına engel olmak - ÇalıĢanlardan etik olarak beklenen tutum ve davranıĢları gösterenleri, çeĢitli yöntemlerle ödüllendirmek - Toplum ve iĢletme bütünlüğünün, etik yaklaĢımının, yasal düzenlemelerin ötesinde olduğunu kabul etmek “İşletmeler, konjonktürel ve siyasal hesaplarla, toplumsal bütünün iradesine aykırı örgütlü ekonomik gücü kullanarak siyasi hayata müdahale etmek yerine, temiz siyaset temiz yönetim ideali ile insan haklarının gelişimine ve her düzeyde uzlaşma ve diyaloğun vazgeçilmez kavramlar olarak hayat bulacağı, iç tutarlılığı ve yapıcılığı yüksek, zaaflardan arınmış bir demokratik zeminin oluşumuna katkıda bulunan ve düzene kavuşturan bir misyon kadar, demokratik alt yapının oluşturulmasına katkıda bulunarak, demokrasinin ve katılımcı siyasal kültürün gelişmesine de güç kazandıracaklardır” (Bayrak, 2001: 111,112). “İçinde bulunduğu çevrede mal ve hizmetleri üretirken bir yandan da toplumun çıkarlarını gözetmesi, devlete ve kamuya karşı yükümlülüklerini yerine getirmesi, vergilerini zamanından ödemesi, çevresini koruması ve destek olması, güvenli ürünler satması, çalışanlarına adil davranması, müşterilerine karşı dürüst olması, çevrede yeni iş olanakları yaratması, eğitim ve sanata destek olması, özetle sosyal sorumluluklarını yerine getirmesi işletmenin en önemli görevlerinden biridir” (Ülgen ve Mirze, 2007: 194). “Çıkar gruplarının sonucu olarak; işletmeler düşük bir maliyetle finansman sağlamaya çalışmakta, kar payları dağıtarak hissedarların faaliyetlerini ve politikalarını desteklemesini beklemektedirler. Ancak bu ilişkinin niteliği göründüğü kadar kolay değildir. İşletme finansal olarak hissedarlarının beklentilerini karşıladığında, işçiler daha iyi ücret ve iş güvencesi sağlayarak bundan yararlanabilirler. Bununla birlikte, yönetim hissedarların çıkarları pahasına diğer paydaşların çıkarlarına önem verirse, hissedarlar işletmeden ayrılabilir ve sermaye maliyeti yükselebilir. Diğer taraftan, işletme hissedarların taleplerini karşılamak için diğer paydaşların çıkarları pahasına da olsa sadece kısa vadeli karlılığı ön plana 61 alırsa, müşterilerin, tedarikçilerin ve işçilerin beklentilerini karşılamaması durumunda işletmenin varlığı tehlikeye düşebilir” (Kağnıcıoğlu, 2007: 24). 1.5. ġirketlerde Çıkar ÇatıĢması 1.5.1. ÇatıĢan Çıkarlar ve Temsil Teorisi “Şirketler ile ilgili tüm tarafların çıkarlarının aynı yönlü olmamasından dolayı çıkarların çatışması potansiyel bir sorundur. Şirketlerin hukuki yapıları ve büyüklükleri ile karşılaşılan çıkar çatışmasının boyutları arasında yakın bir ilişki bulunmasına karşın, hemen her türlü şirkette çatışan çıkarlardan bahsedilebilir. Anonim şirketlerde ortakların sayısının daha fazla ve sorumluluklarının sınırlı olmasının genel bir sonucu olarak çatışan çıkarların boyutları daha büyük olmaktadır. Şirket içinde çıkar çatışmasının ifade edildiği gibi şirketle ilgili tüm taraflar arasında olma olasılığına karşın, en büyük çıkar çatışmaları şirket ortakları ile ortaklar adına işlem yapmaya yetkilendirilmiş olan yöneticiler arasında görülmektedir. Bununla birlikte hakim ortaklar ile diğer ortaklar arasında yaşanan çıkar çatışmaları da günümüzde giderek öneminin arttırmaktadır” (Çelik,2007:6). ġirket içinde potansiyel olarak var olan çıkar çatıĢmalarının açıklanmasına yönelik teori ve modeller geliĢtirilmiĢtir. GeliĢtirilen teori ve modeller Ģu Ģekilde ifade edilebilirler (Çelik, 2007: 6): Paydaş Modeli: “Paydaş yaklaşımında, şirketin geleneksel olarak bilinen hisse sahipleri dışında, şirket içinde ve dışında yer alan şirketin ilişkili olduğu tüm grupların şirket yönetiminde dikkate alındığı görülmektedir. Şirket faaliyetlerinden etkilendiği kadar şirket yönetimini de yönlendiren bu gruplar, paydaş olarak ifade edilmektedir. Paydaş yaklaşımı, paydaş görüşünü destekleyen ve şirketin etkili olduğu bu gruplarla etkileşimini sağlayan bir anlayıştır. Bu yaklaşım doğrudan doğruya şirketin amaçlarının şekillenmesinde de etkili olmaktadır. Paydaş modelinin kısa dönemde hissedarların tatminini hedefleyen fırsatçı şirket uygulamalarının aksine şirketin 62 refahı için gerekli uzun dönemli şirket stratejilerinin uygulanmasını kolaylaştırdığı yönünde görüşler de bulunmaktadır” (Çelik, 2007: 6,7). Siyasal Model Siyasal model kurumsal güç ile karın; ortaklar, yöneticiler ve diğer paydaĢlar arasında ne Ģekilde dağıtılacağının hükümetlerin öncelikleri çerçevesinde belirlendiğini ileri sürmektedir. Siyasal model, aktif yatırımcıların, basit bir biçimde oy verme güç veya kontrolünü satın alarak değil diğer pay sahiplerinin desteğini alarak iĢletme politikalarının etkileme arayıĢında oldukları bir yaklaĢımdır (Çelik, 2007: 7). Finansal Model “Finansal modelde, işletme yönetiminin temel sorunu, yöneticilerin davranışını, işletme sahiplerinin istekleri ile etkin biçimde uyumlaştırmak üzere açık veya gizli sözleşmeler biçiminde kurallar ve teşvikler yaratmaktır. Bu modelin içindeki kurallar ve teşvikler, yasal, siyasal sistem veya ekonomi kültürü tarafından ortaya çıkaranları değil, şirket tarafından kurulanları ifade etmektedir. Sorun şirket yöneticileri şirket ortaklıklarının vekilleri oldukları halde şirket ortaklarının yöneticileri üzerindeki kontrol imkanın dağınık mülkiyet yapısı nedeniyle son derece az olmasıdır” (Çelik, 2007: 8). 1.5.2. Temsil Modeli “Temsil modeli temelde yöneticiler ile ortaklar arasındaki “temsil” ilişkisini ve dolayısıyla “ temsil sözleşmesini” temel alarak geliştirilen açıklamaları içermektedir. Ortaklar ile şirket yöneticileri arasındaki çıkar çatışmasının temel nedeni ortaklar ile yöneticiler arasındaki yetki devrini içeren sözleşmedir. Temsilci sözleşmesi; bir veya daha fazla kişiyi (temsil edilen) bir diğer kişiyi (temsilci) işe alarak ona karar verme yetkilerinin bir kısmını devrettikleri ve kendi hesaplarına bazı hizmetleri yapma görevini verdikleri bir sözleşme olarak tanımlanabilir. Bu sözleşme şirket yöneticilerini şirket ortakları adına işlem yapmaya yetkili 63 kılmaktadır. Bu şekilde ortaklar ile yöneticiler arasında temsil ilişkisi kurulmaktadır” (Çelik, 2007: 8).Temsil modelinde tartıĢmalara neden olan baĢlıca çıkar çatıĢması türleri aĢağıdaki gibidir: Yöneticilere Yapılan Ödemelere İlişkin Çıkar Çatışması: “Şirketin yöneticileri ile ortakları arasındaki çıkar çatışmalarının azaltılmasında, yöneticilere yapılan performansa dayalı ödemeler önemli bir araçtır. Yöneticilerin yüksek ücret ile ödüllendirilmesi ve performans arasında ilişki olmasına karşın yapılan bu ödemeler aynı zamanda ortaklar ile yöneticiler arasındaki çıkar çatışmasına da neden olmaktadır. Ortakların üst düzey yöneticilerden refahlarını arttıracak kararlar almalarını ve bu yönde faaliyette bulunmalarını bekledikleri, fakat üst düzey yöneticinin, atacağı adımların kendisine ne kazandıracağını veya kaybettireceğini göz önünde bulundurduğunu saptanmıştır. Bir başka deyişle yöneticiler, ortakların refahlarını arttıracak kararlar alırken, ödüllendirmeyi ve kendi refahlarının da artmasını beklemektedirler” (Çelik, 2007: 11,12). Primler ve Sağlanan Diğer Faydalara İlişkin Çıkar Çatışması “Yöneticilerin gelirleri ile finansal performans arasında ilişki kuran, yöneticilerin emeğinin hakkını veren bir sistem, şirketin finansal performansını arttırabilir; ancak yetersiz ve çıkarcı yöneticiler ellerindeki gücü, yönettikleri şirketin kazançlarını olduğundan farklı göstermek için kullanmak isteyebilirler. Hesapları uzun dönemde olduğundan farklı gösterme olanağı yoksa da, kısa dönemde finansal performansı olduğundan yüksek göstererek bazı yöneticiler hak ettiklerinden daha fazla prim alma girişiminde bulunabilirler” (Çelik, 2007: 12,13). Yatırımın Çeşitlendirilmesi ve Refah Azaltıcı Yatırımlar Ortaklar ile yöneticiler arasındaki bir çatıĢma konusu da çeĢitlendirme stratejileridir. ÇeĢitlendirmenin ortaklara hem getirisi hem de maliyeti vardır. Ancak bulgular, özellikle mevcut bir Ģirketin bir baĢka Ģirket tarafından satın alınmasında rekabet dolayısıyla Ģirket değerinden daha fazlasının ödenebildiğini, katlanılan maliyetin getiriden daha fazla olduğunu ortaya koymaktadır (Çelik, 2007: 13). 64 Ele Geçirmelere Direnme “Şirketin değerini arttıracak bir ele geçirme tehdidi karşısında, şirkette çok küçük bir ortaklığa sahip olan yöneticiler direnç gösterirler. Bazı durumlarda bu direnç, ele geçirmek isteyenlerin tekliflerini arttırmalarını sağlamak amacına yönelik olabilir. Ele geçirmelere karşı yöneticilerin gösterdikleri direnç ile ilgili olarak yöneticilerin ortakların çıkarları yerine kendi çıkarlarını korumak için ele geçirmeye karşı direnmektedirler. Direnişin diğer bir nedeni ise, işlerini kaybetme, bir diğer nedeni de ellerinde bulundurdukları gücü ve şirketteki çıkarlarını kaybetme riskidir” (Çelik, 2007: 13). 65 ĠKĠNCĠ BÖLÜM MUHASEBE HĠLELERĠ VE TÜRLERĠ ĠĢletmelerin çalıĢanları, yöneticileri ya da diğer çıkar grupları tarafından kendi kiĢisel çıkarlarını arttırmak, kiĢisel yolsuzluklarını gizlemek, iĢletmenin finansal performansını olduğundan farklı göstererek yatırımcı çekmek gibi amaçlarla yapılan muhasebe hilesi; iĢletmeler, iĢletmenin yatırımcıları ve ülke ekonomisi açısından büyük maddi kayıplara neden olan bir eylemdir. Muhasebe hileleri; iĢletmelerin yeterli önleyici tedbirlerin alınmaması halinde, olay vakası ve vakaların maddi kayıpları giderek artması ile iĢletme iflaslarına neden olabilmektedir. Hile yapan kiĢinin muhasebe bilgisi, yetenekleri ve elde ettiği fırsatlar nedeniyle hile türleri giderek artmaktadır. Tezin 3. Bölümünde Muhasebe hilesi ve muhasebe hatası kavramları açıklanarak aralarındaki fark belirtilmektedir. ACFE‟nin geliĢtirdiği hile ağacına sınıflandırmasına göre muhasebe hilelerinin alt türleri incelenmektedir. 2.1. Muhasebe Açısından Hilenin Tanımı Ġlk olarak muhasebe tanımı gereği, bir örgütün kaynaklarının oluĢumunu, bu kaynakların kullanılma biçimini, örgütün iĢlemleri sonucunda bu kaynaklarda meydana gelen artıĢ veya azalıĢları ve örgütün finansal açıdan durumunu açıklayan bilgileri üreten ve bunları ilgili kiĢi ve kuruluĢlara ileten bir bilgi sistemidir (Sevilengül, 2009: 3). ĠĢletmelerin gerçekleĢtirdiği faaliyetlerin kaynaklarını, gerçekleĢtirdiği iĢlemlerin kaydını ve iĢlemler sonucu dönem sonundaki finansal durumunun bilgisi muhasebe sisteminin katkısıyla elde edilir. ĠĢletmeye yatırımda bulunmayı düĢünen, hisse senetlerini almak isteyen potansiyel yatırımcılar, muhasebe süreci sonrasında ortaya çıkan finansal tablolardaki iĢletmenin kar zarar durumu bilgilerini karĢılaĢtırarak yatırım kararını gerçekleĢtirirler. Karar vericilerin doğru ve eksiksiz bilgilenmeleri, iĢletmeyi ilgilendiren her konuda tam olarak bilgilenmeleri, kararlarının isabetli olmasını sağlayacaktır. 66 Muhasebe bilgi sisteminin sağladığı verilerle, yöneticilerin ya da diğer bilgi kullanıcılarının isabetli kararlar vermesinde diğer bilgi sistemleri arasında doğru bilgi vermesinin önemi en üst sırada yer almaktadır (AktaĢ, 2009: 5). Muhasebe bilgilerinden beklenen yararların kullanıcılara sağlanabilmesi için bazı özellikleri taĢıması gerekmektedir. Bu özelliklere sahip bilgilerin kullanımı, hem dolaysız hem de dolaylı kullanıcıların etkinlik ve verimliğini arttıracaktır (AktaĢ, 2009: 5). Bunlar: - AnlaĢılabilirlik - Uyumluluk - Güvenilirlik - KarĢılaĢtırılabilirlik Bir kiĢi veya bir kurumun illegal Ģekilde çıkar elde etmesinin iki farklı yolu vardır. Bunlardan ilki; kiĢinin baĢına tabanca dayayarak parasını vermesini zorlama yoluyla istemektir. Bu eyleme genellikle hırsızlık veya soygun denir. Diğer bir yol da çeĢitli oyunlarla, sahtekarlıkla veya aldatma yöntemleriyle kiĢi ya da kurumun mal varlığını ele geçirmektir. Bu eyleme de genellikle hile veya yolsuzluk adı verilir (Bozkurt, 2009: 4). Ancak yolsuzluk olayları sonucu zararlar hırsızlıktan kaynaklananlara göre daha fazladır. Çünkü yolsuzluk eyleminde yapılan iĢlemlerin karmaĢıklığından tespiti zor ve zaman almaktadır. Hırsızlıkta eylem basit ve fiilidir ve bu nedenle kolaylıkla suçluya ulaĢılır. Neredeyse insanlık tarihi boyunca yaĢamını devam ettiren ve ettirecek olan hile, ilk baĢta ekonomik ve sosyolojik nedenlerden kaynaklanmakta olup aynı zamanda ahlaki, kültürel ve hukuki boyutu olan bir eylemdir. Temelinde çıkar ve kasıt bulunan ve ekonomik suç kapsamına giren muhasebe hilesi, alınan çeĢitli hukuki ve mali önlemlere ve denetimlere rağmen hile eylemini gerçekleĢtirenlerin yaratıcı zekalarıyla karmaĢık ve çeĢitli yöntemlerle yaĢamını devam ettirmektedir. Bu sebeple literatürü oldukça farklı bilim dallarına giren hile kavramının çok çeĢitli tanımları mevcuttur. Ġlk olarak Türk Dil Kurumu‟nda (TDK) “hile” kelimesinin iki farklı anlamı vardır. Ġlk anlamı, “Birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, 67 dolap, oyun, desise, entrika” ikinci anlamı ise “Çıkar sağlamak için bir şeye değersiz bir şey katma”dır. Kısa adı ACFE (Association of Certified Fraud Examiners) olan Sertifikalı Hile Denetçileri Birliği, 2010 yılında yayınladığı “Mesleki Hile ve Suistimal” baĢlıklı raporunda hileyi Ģu Ģekilde tanımlamaktadır; “Bir kişinin görevini, çalıştığı iş yerinin kaynaklarını ve varlıklarını, kasıtlı olarak kötüye kullanarak ya da yanlış uygulayarak kişisel zenginleşmesi için kullanmasıdır.” Statement of Auditing Standarts (SAS) No: 827‟de tanımı ile hile; olacakların farkında olarak finansal tabloların raporlanmasında veya finansal tablolarda yer alan varlıkların üzerine de bilgi ve belge saklanması veya ilave edilmesi olarak tanımlanmıĢtır (Bayraklı vd., 2012: 50). Hile; sahtekarlık, yolsuzluk, usulsüzlük gibi düzensizlikler, kasıtlı olarak yapılan yanlıĢlıklardır. Hile, iĢletme personeli, yönetimden sorumlu kiĢiler ya da üçüncü kiĢilerin bilinçli olarak menfaat sağlamak amacıyla aldatma içeren davranıĢlarda bulunmasıdır (Güredin, 2007:134). Daha geniĢ bir ifade ile de hile, “muhasebe ile ilgili olayın oluşumu, belgelenmesi, kaydedilmesi ve işletme ile ilgili çıkar çevrelerine rapor edilmesi aşamasında kötü niyetle, ilgili çıkar çevrelerinin bilgisi dışında ve onları maddi zarara uğratacak şekilde basılı ve dijital ortamda ulusal ve uluslararası mevzuata aykırı davranmak, davranmaya teşvik etmek veya böyle bir ortamda suça iştirak etmektir” (Çalıyurt, 2007: 2002). Hile birçok tanımı olan bir kelimedir. Bunlardan önemli olanları aĢağıdaki gibi belirtilebilir (Singleton ve Singleton, 2010: 40); - Suç olarak hile; kiĢinin yanlıĢ beyanı veya çeĢitli yollarla kendi lehine çıkar elde etmek amacıyla, yaratıcılık yeteneği ile kullandığı tüm araçları kapsayan bir terim olarak belirtilen hile, 7 Sas 82; Consideration of Fraud in a Financial Statement Audit ( Finansal Tabloların Denetiminde Hilenin Göz Önüne Alınması) 68 - Kurumsal açıdan hile; bir iĢletmeye karĢı iĢlenmiĢ her türlü sahtekarlık eylemi olarak belirtilen hile, - Yönetim açısından hile; iĢletme içinde yönetici pozisyonunda görev yapan çalıĢanlar tarafından, kurumsal ya da birimlerinin performanslarını yüksek göstermek, terfi, promosyon veya prim gibi ekonomik teĢvikler almak veya statü elde etmek amacıyla gerçekleĢtirilen hileli raporlama eylemleri olarak belirtilen hile. “Bir kişinin başka bir kişi üzerinden yarar sağlayacağı her türlü düzenleme hile kapsamına girer. Bunların bir kısmını, varlıkların haksız olarak edinimi, rüşvet alma, sahte belge ve raporlar düzenleme, zimmete para geçirme, hırsızlık, giderleri ve maliyeti şişirme, işletme varlıklarının haksız kullanımı oluşturmaktadır. Sağlanan bu haksız kazançlar, işletmenin parasını veya malını doğrudan elde etme şeklinde olabileceği gibi ödüllendirme, ikramiye alma, güç sağlama gibi dolaylı yollarla da olabilmektedir” (Bozkurt, 2000: 58). Diğer tanımlardan derlenebileceği gibi muhasebe hilesi; iĢletmelerin muhasebe uygulamaları ile kayıtlara alması gereken olayları, kasten yanlıĢ veya eksik olarak kayda alması ya da muhasebe uygulamaları sonucunda dönem sonlarında ortaya çıkan finansal tabloların gerçeği yansıtmasına engel olacak Ģekilde, kasten ve sistematik olarak, vergi matrahını azaltmak ya da firmanın kredibilitesini yükseltip mali kaynak sağlamak amaçlı yapılmıĢ usulsüzlüklerdir. ĠĢletmelerde yaĢanan hile vakaları iĢletmenin muhasebe sistemine yansımaktadır. ĠĢletme çalıĢanları, yöneticileri, hisse sahipleri veya 3. kiĢiler olan çıkar grupları tarafından gerçekleĢtirilen hileler, mali tablolar üzerinden gerçekleĢtirilmektedir. Burada hile, kasıtlı olarak hatalı Ģekilde gerçekleĢtirilen iĢlemle, hileyi gerçekleĢtiren kiĢinin muhasebe bilgisi ve yaratıcılığı sayesinde tespiti daha zorlaĢmaktadır. Hile yapılmasındaki temel amaç; bir fayda sağlamak, gerçeği bastırmak, yanlıĢ bilgi vermek, vergi kaçırmak ve bir yolsuzluğu yanlıĢ kayıtlarla ortaya çıkarılmasını engellemektir. Hile, suçluların ve kurbanların arasındaki çeĢitli iliĢki kombinasyonlarından oluĢabilir: 69 - Çalışanların işletmelere karşı yaptıkları hileler; Fatura hileleri, harcama tutarlarında değiĢiklik, nakit varlığın ya da fikri telif hakkının çalınması, sahte muhasebe kayıt iĢlemleri - İşletmelerin yatırımcılara, müşterilere ve çalışanlarına karşı yaptıkları hileler; hileli finansal raporlama, gerçek mal yerine taklitlerinin satılması, çalıĢanların sigorta primlerinin kuruma ödenmemesi - Finansal kuruluşlara karşı yapılan hileler; kayıp ve çalıntı kredi ve banka hesap kartlarının kullanılması, çek hileleri, hileli sigortalama iĢlemleri - Devlet ve kurumlarına karşı yapılan hileler; sosyal sigorta primleri üzerine yapılan hileler, vergi kaçakçılığı - Büyük kurum ve kuruluşlara karşı yapılan hileler; Kara para aklama, kurumsal kimlik hileleri - E – suçlar; teknoloji ve bilgisayar yöntemleri ile gerçekleĢtirilen kimlik bilgisi hırsızlığı, telif hakları hırsızlığı, iĢletmelerin bilgi sistemlerinin hacklenmesi gibi yöntemlerle gerçekleĢtirilen hileler Açıklamalara sonuç olarak hile kavramında genel olarak Ģu özellikler bulunmaktadır (Bozkurt, 2009: 60): - Hile eylemi, hileyi yapan tarafından gizlice sürdürülen bir faaliyettir. - Hile eyleminde, hilekarın kendisine yarar sağlama aracı vardır. - Kesinlikle kasıt unsuru bulunmaktadır. - Kurban bir Ģekilde aldatılır. - Her durumda hile eyleminde kurban kiĢi ya da iĢletme zarar görür. ĠĢletmelerde yaĢanan hileler muhasebe sistemini ve bunun sonucunda finansal tablolarda çeĢitli tahrifatlarla yatırımcı ve finansal tablo kullanıcılarını yanılttığı için daha çok güvenilirlik ilkesi zedelenmektedir. Hilenin ilk ve en önemli unsuru, olmazsa olmazı güvendir. Aldatılan kiĢi, aldatan kiĢiye güven duymadığı sürece, kimse kimseyi dolandıramaz. Güven olmadan hilenin gerçekleĢmesi mümkün değildir (Çelik, 2007: 32). Hile ile güven düzeyi doğru orantılı hareket etmektedir. ĠĢletmede bir çalıĢana duyulan güven arttıkça, onun hile yapma olasılığı da artmaktadır. Bu nedenle iĢletmelerde en 70 güvenilir kiĢiler, yüksek tutarlı hile yapmaya aday olan kiĢilerdir. Dolayısıyla çalıĢana anlamsız ve ölçüsüz güven ya da yetki vermek hileye davetiye çıkarmaktadır. Bunun yerine güvenmekle birlikte çalıĢanı kontrol altında da tutmak gerekmektedir (Bozkurt, 2009: 28). Finansal tabloları kullananları yanıltmak amacıyla yapılan hile ve yolsuzluklar aĢağıdaki gibi gerçekleĢtirilirler (Güredin, 2007: 127): - Faaliyet sonuçlarını etkilemek amacıyla özellikle dönem sonuna yakın tarihlerden gerçek dıĢı yevmiye kayıtları yapmak - Tahakkuk eden kıymet hareketlerine iliĢkin iĢlem ve olayları kayıt dıĢı bırakmak veya zamanından önce kaydetmek veya gelecek dönemlerin baĢarısını etkileme amacıyla ertelemek - Muhasebe tahminlerini uygun olmayan bir biçimde yaparak hesap bakiyelerini ertelemek - Finansal tablo kalemlerini etkileyebilecek bilgileri gizlemek veya açıklamamak ya da yanıltıcı bir biçimde açıklamak - KarmaĢık iĢlemlere giriĢerek finansal durumu ve faaliyet sonuçlarını değiĢtirmeyi amaçlamak - Önemli ve olağan dıĢı iĢlemlere iliĢkin kayıtları değiĢtirmek “Bir işletmenin muhasebe kayıtlarında ve dolayısıyla mali tablolarında yapılan olağan olmayan düzenlemeler, maskelemeler, yolsuzluklar, hileler küçük bir kesime yarar sağlarken önemli bir kesim üzerinde zararlara neden olmaktadır. Yapılanlardan mikro düzeyde yatırımcılar, borç verenler, çalışanlar, satıcılar zarar görürken, makro düzeyde devlet ve kamuoyu etkilenmektedir. Kaynaklar yanlış yerlere akmaktadır. Bu tanım, çalışanlar, müdürler ve yöneticiler tarafından yapılan vazifeyi suiistimaline (görevi kötüye kullanmanın) geniş bir alanını kapsamaktadır” (Bozkurt, 2000: 16). Hileler, yakalanmamak için zekice kurgulanmıĢ, öncesinden planlanmıĢ ve ustaca saklanan ekonomik suç eylemleridir. Muhasebe hilelerinin amaçları yapan kiĢiye göre farklılık göstermektedir. ĠĢletme çalıĢanlarının yaptıkları muhasebe 71 hilelerinde, hırsızlık ve dolandırıcılık yoluyla varlık edinmelerinin gizlenmesi amaçlanırken, iĢletme yöneticileri tarafından yapılan hilelerde, iĢletme karını yüksek göstermek, fazla prim almak, üçüncü kiĢi ve kurumlar zararına kendileri veya iĢletmeye çıkar sağlamak amacı ön plana çıkmaktadır. ĠĢletme sahipleri ise vergi kaçırmak ve üçüncü Ģahıslar aleyhine çıkar sağlamak, diğer ortakları yanıltmak ile teĢvik, indirim ve avantajlı kredilerden yararlanmak amacıyla muhasebe hilelerine baĢvururlar. Muhasebe hilelerinin gerçekleĢtirilmesinde 3 temel neden bulunmaktadır. Bunlar (Gürbüz, 1995: 61); - Yolsuzlukları gizlemek; ĠĢletme personeli özel ve gayri meĢru çıkar sağlamak amacıyla hırsızlık, ihtilas ve dolandırıcılık Ģeklinde yapmıĢ oldukları yolsuzlukları gizlemek amacıyla kayıt, hesap ve belgeler üzerinde bazı düzensizlikler yapabilirler. - İşletmenin gerçek durumunu olduğundan farkı göstermek; ĠĢletmenin muhasebesinde kayıt esnasında ve finansal raporların hazırlanmasında iĢletme yönetiminin taraflı davranıĢı ve baskıları sonucu üçüncü Ģahısların veya çıkar gruplarının aleyhine menfaat sağlamak için hileli raporlama yapılabilir. Bundan zarar görenler ise iĢletmenin durumu ve itibarı, alıcılar, ortaklar, pay sahipleri ve kredi verenlerdir. - Vergi kaçırmak; Muhasebe hilelerinin yaĢamasında en önemli faktörlerden biri olan sebeptir. ĠĢletmeler vergi yükümlülüğünü yerine getirmemek veya daha az ölçüde vergi ödemek için gerek yasaların boĢluklarından yararlanarak vergiden kaçınırlar gerekse hileli iĢlemler sonucu iĢletmenin kar durumunu daha az göstererek vergi kaçırırlar. 2.2. Muhasebe Açısından Hatanın Tanımı Sözlük anlamıyla hata kavramı Türkçe sözlükteki kelime anlamı olarak, istemeyerek ve bilmeyerek yapılan yanlıĢ, kusur, yanılma, yanılgı olarak ifade edilmiĢtir. 72 Muhasebe bilimi için hata, finansal tablolarda ve muhasebe kayıtlarında yapılan matematiksel yanlıĢlıklar ya da muhasebe ilkelerinin uygulanmasında gözden kaçma ve gerçek verilerin istem dıĢı yanlıĢ beyanlarıdır (ÇatıkkaĢ ve ÇalıĢ, 2007: 190). Muhasebe politikaları, muhasebe tahminlerinde değiĢiklikler ve hatalara iliĢkin TMS 8‟de yer alan tanımıyla hata; “İşletme‟nin bir veya daha önceki finansal tablolarında, güvenilir bilgiyi kullanmaması veya yanlış kullanması sonucu ortaya çıkan aşağıda sıralanan, ihmaller veya yanlış bilgilendirmelerdir.” Güvenilir bilgi; (a) Finansal tabloların onaylanması sırasında mevcut olan ve (b) Finansal tabloların hazırlanması ve sunulması esnasında elde edilebilir olması ve dikkate alınmıĢ olması beklenen bir bilgi olmalıdır. SPK Seri: XI, No:25 (Muhasebe Politikaları, Muhasebe Tahminlerinde DeğiĢiklik ve Hatalar) hatayı Ģu Ģekilde tanımlamaktadır (19.Kısım, Madde 466, s. 454); “Hatalar; cari dönemde fark edilen, geçmiş dönem veya dönemlere ilişkin mali tabloların hazırlanması ve açıklanması esnasında mevcut ve dikkate alınmış olması beklenen güvenilir bilginin mali tablolar dışında bırakılması veya diğer raporlama yanlışlıklarının yapılmasını” ifade eder. Muhasebede hatayı, finansal tablo hazırlığında ve düzenlenmesinde; muhasebeleĢtirme, belgeleme ve sunumda kasten yapılmamıĢ yanlıĢlıklardır” Ģeklinde tanımlayabiliriz. Muhasebe hataları, muhasebe ilkelerine, standartlara, yasal düzenlemelere uygun olmayan faaliyetler ve iĢlemler olarak açıklanabilir. Bu hatalı iĢlemler, kaydı gerekli bir ekonomik sonucu olan olayın tutarının veya finansal raporları değiĢtirebilecek nitelikteki dipnotun tablolara dahil edilmemiĢ olması veya bunların yanlıĢ Ģekilde dahil edilmesi, kaydın bir baĢka muhasebe dönemine yapılması ve yanlıĢ bir hesapta borç ya da alacak olarak kaydedilmesi Ģeklinde gerçekleĢebilmektedir. Bu yanlıĢ iĢlemler, kiĢilerin baskı altında olmadan, çıkar amaçlamadan bilerek veya isteyerek yaptığı yanlıĢlar değildir. Muhasebe hataları, gereken dikkat ve özenin gösterilmemesi, ihmal, bilgi ve deneyim yetersizliği, yasal hükümlerin yeterince anlaĢılmaması, plansız ve programsız çalıĢma gibi kasıt unsuru 73 taĢımayan nedenlerle ortaya çıkarmaktadır. Ancak muhasebe hatalarının sonucunda da iĢletme en az hile olayları kadar zarara uğrayabilmektedir. Muhasebe hataları genel olarak yasal mevzuata, genel kabul görmüĢ muhasebe ilkelerine, muhasebe standartları ve finansal raporlama standartlarına, iĢletmenin politikalarına ve doğruluğu kabul edilmiĢ diğer prensiplere aykırı ancak kasten yapılmamıĢ eylem ve davranıĢlardır. Hatalar; - Matematiksel hatalar, - Muhasebe politikalarının yanlıĢ uygulanması, bilgilerin yanlıĢ yorumlanması, dikkatten kaçması veya - Kasti hatalar Ģeklinde olabilir (Seri:XI, No: 25, Madde 473). Buradaki kasti hatalar terimi olarak açıklanan ifade muhasebe hilesidir. Ġlgili tebliğde muhasebe hilesi olarak bir terim tanımlanmadığından, hile faktörü kasti olarak ifade edilip değinilmiĢtir. Güredin (2007: 133)‟ e göre hataların genel olarak nedenleri Ģunlardır: - Finansal tabloların düzenlenmesinde kullanılan muhasebe verilerinin toplanmasında veya iĢlenmesinde personelin yanlıĢlık yapması - Personelin muhasebe tahminlerinin (Ģüpheli alacak karĢılığı, stok değer düĢüklüğü karĢılığı, amortisman hesaplanması vb.) hatalı olmasına yol açabilecek olayları ve verileri gözden kaçırması veya dikkate almaması ile ortaya çıkan yanlıĢ muhasebe tahminleri - Personelin muhasebe ilkelerini uygularken tutar ya da açıklama konularında yanlıĢlık yapması Ayrıntılarıyla muhasebe hatalarının nedenleri ise aĢağıdaki gibi ifade edilebilir: Bilgisizlik Muhasebe departmanında çalıĢan personelin genel kabul görmüĢ muhasebe ilkelerini, muhasebe standartlarını, yasal düzenlemeleri ve görev yaptığı iĢletmenin 74 muhasebe sistemini yeterince bilmesi ve gerekli iĢlemleri doğru iĢlemde gerçekleĢtirmesi gerekmektedir. Aksi durum ise muhasebe personelinin muhasebe hatası yapmasına neden olabilmektedir. ĠĢletmelerdeki muhasebe hatalarının önüne geçebilmede ilk adım iyi yetiĢmiĢ, kaliteli ve bilgili kiĢilerin çalıĢtırılmasıdır. Bu özelliklere sahip personelin çalıĢtırılması, hataların oluĢmasını engelleyerek iĢletmenin verimliliğini de arttıracaktır. Bunun yanında, çalıĢanların iĢletme içi eğitime tabi tutularak yetiĢtirilmeleri, gerektiğinde seminer, panel veya konferanslara gönderilmeleri hataların azaltılmasında alınabilecek bazı önlemlerdir (Kaymak, 1996: 63,64). Bu sayede muhasebe hata olaylarının sayısı en aza indirilmiĢ ve iĢletme iç kontrol baĢarı oranı da artmıĢ olacaktır. İhmal ve dikkatsizlik Muhasebede kayıt ve raporlama esnasında hataların oluĢmaması için yeterli bilgi kadar gerçekleĢtirilecek iĢlemlerde dikkat de önemli bir faktördür. Muhasebe personelinin görevini gerçekleĢtirirken görevine karĢın yeterli dikkat ve özeni göstermediği durumlarda genellikle unutkanlık, göreve karĢı ilgisiz olma ve ihmaller görülmektedir. Bu ihmaller sonucu yapılan iĢlemlerde çeĢitli düzensizlikler oluĢmaktadır. “İhmalden doğan hataların mizanlarda farklara sebep olması halinde çift kayıt usulünün otomatik kontrol düzeyiyle hemen meydana çıkarılması mümkündür. Aylık mizanları, düzenli bir şekilde çıkaran işletmeler ile kayıtları devamlı şekilde puantaja tabi tutulan işletmelerde ihmal veya dikkatsizlik sonucu doğan hataları tespit etmek mümkündür. İhmalden doğan hataların bazıları da bu gibi hatalarda zarar gören üçüncü şahısların hatırlatmalarıyla ortaya çıkar. Kredili alış ve satışlar nedeniyle, ilgili müşterilerin ya da satıcıların gerçek alacak miktarını azaltma veya gerçek borç miktarını arttırma şeklinde sonuçlar meydana getiren hatalarda durum böyledir” (Bayraklı vd., 2012:21). 75 2.3. Muhasebede GerçekleĢen Hataların Türleri Hataları iĢletme çalıĢanları yapabileceği gibi, finansal tabloların düzenlenmesinden esas sorumlu iĢletme üst düzey yöneticileri de yapabilmektedir. Unutkanlık, dalgınlık, dikkatsizlik ve bilgisizlik yüzünden ortaya çıkan hataların yapılıĢ Ģekline genel olarak bir göz atıldığında aĢağıdaki Ģekillerde gerçekleĢtiği görülmektedir (Kaval, 2005: 64,65); - Matematiksel hatalar - Kayıt ve nakil hataları - Unutma ve tekrar kaydetme - Muhasebe hataları - Değerleme hataları Muhasebe sürecindeki hatalar ayrıntılı olarak incelendiğinde 3 baĢlık altında ele alınabilir. 2.3.1. Yevmiye Defteri Hataları ĠĢletmede gerçekleĢen iĢlemlerin muhasebeleĢtirilmesinde ilk basamak, iĢlemin belgelendirilmesi ve yevmiye defteri kaydıdır. Yevmiye defterinde gerçekleĢen baĢlıca hatalar ise Ģunlardır. Kayıt hataları Yevmiye defterine kaydedilen iĢlemlerde ilgili hesapların adında hatalı kayıtlar gerçekleĢebilir ya da iĢlemin tutarı olduğundan az ya da yüksek olarak kayıt altına alınmıĢ olabilmektedir. Ġlk kayıt esnasında iĢlem yanlıĢ yorumlanmıĢ olabilir. Diğer bir kayıt hatası ise iĢlemin ismi ve tutarı doğru olarak girilir ancak borç ya da alacaklı tarafı yanlıĢ olabilmektedir (Haftacı, 2007: 152,153 ve Gürbüz, 1995: 58,59). 76 İşlemin deftere kaydının unutulması Dönem içerisinde gerçekleĢen iĢlemin herhangi bir kasıt unsuru olmadan ihmalkarlık ve unutkanlık nedeniyle kayıt altına alınmaması bir hatadır. Ayrıca dönem sonuna yakın aylarda gerçekleĢen bir iĢlemin ilgili dönemin kayıtlarına değil de gelecek dönemin kayıtlarına kaydedilmemesi gibi kayıt hataları yaĢanabilmektedir. Kaydedilmemesi gereken işlemin kaydı Ġlgili dönem kapandıktan sonra gelecek dönemin ilk aylarında gerçekleĢen bir iĢlemin ilgili dönem kayıtlarına geçirilmesi veya bir iĢlemin sehven iki ya da daha fazla kayıtlara geçirilmesidir (Haftacı, 2007: 152,153 ve Gürbüz, 1995: 58,59). 2.3.2. Diğer Mali Defter ve Tablolarda Yapılan Hatalar Yevmiye defterine kaydedilen bütün iĢlemler muhasebeleĢtirme süreci içinde büyük deftere ve diğer yardımcı defterlere aktarılmaktadır. Ardından mizan çıkartılıp mizanda gerekli doğrulamalar sonucunda bilanço ve gelir tablosu oluĢturulur. Bu süreç sırasında yapılabilen hatalar, aktarma, hesaplama ve aritmetik hatalar olarak gruplandırılır. Aktarma hataları Günümüzde muhasebeleĢtirme ağırlıklı olarak bilgisayar destekli olduğu için örneklerine sık rastlanmamakla birlikte, henüz deftere yazarak kayıt yoluyla bir muhasebe uygulanıyor ise, herhangi bir maddenin borç ve alacağının birbirinin tutmaması veya yevmiye defterinden defter – i kebire nakil olurken, baĢka hesaplara veya farklı rakamlarla yanlıĢ tutarların nakledilmesidir (Kaval, 2005: 64). Defterden büyük deftere ve finansal tablolara geçiĢlerde yaĢanan düzensizliklerdir. Aritmetik hatalar Muhasebede kullanılan defter ve belgeler üzerinden toplama çarpma çıkarma ve bölme gibi aritmetik iĢlemler sonucu yapılan hesaplama hatalarıdır (Kaymak, 77 1996: 60). Daha çok iĢletme envanterinin oluĢturulma sürecinde yaĢanan hata türüdür. Hesaplama hataları Amortisman, Ģüpheli alacak karĢılığı, faiz, iskonto, vergi, sigorta primleri, ikramiyelerin tutarlarının hesaplanmasında yapılan hatalardır (Gürbüz, 1995: 59). 2.3.3. Finansal Tablo Hataları Muhasebe bilgi sisteminde yevmiye defteri, büyük defter gibi defterler dıĢında bilanço, gelir tablosu, satıĢların maliyeti tablosu, kar dağıtım tablosu gibi finansal tablolar da bulunmaktadır. Bu tablolarda yapılan hatalar hileli finansal raporlama hilelerine de yakın gibi görünmekte ise de temel ayrım kasıt unsurunun bulunmayıĢıdır. Buradaki hatalar iki baĢlık altında toplanabilir (Haftacı, 2007: 156,157 ve Gürbüz, 1995: 61); Finansal tablolarda yer alan kalemlerin değiştirilmesi Bu türdeki hatalar bilançoyu doğruluktan uzaklaĢtırmakta ve bilançodaki durumu olduğundan farkı göstermektedir. Bu hatalar; var olmayan kalemlerin varmıĢ gibi gösterilmesi, var olan kalemlerin finansal tablolarda yer almaması ve finansal tablolardaki kalemlerin olduğundan eksik ya da fazla gösterilmesidir. Tutarların açıklık ilkesine aykırı olarak gösterilmesi Buradaki baĢlıca hatalar muhtelif borçlar ve muhtelif alacaklılar hesabı gibi anlaĢılması güç hesap isimlerinin kullanılması, kalemlerin ve tutarlarının yanlıĢ ve karıĢık biçimde gösterilmesi, aktif ile pasif ve gelir ile gider kalemlerinin birbirinden düĢürülmesi gibi yanlıĢlıklardır. 78 2.4. Muhasebe Hata ve Hilelerinin Ayrımı Hile ve hata kavramı diğer yandan, SPK Seri: X, No: 22 “Sermaye Piyasasında Bağımsız Denetim Standartları Hakkında Tebliği” ve Seri: XI, No:25 “Sermaye Piyasasında Muhasebe Standartları Hakkında Tebliği” çerçevesinde bir tanımlama ve düzenlemeye sahiptir. Sermaye Piyasasında Bağımsız Denetim Standartları Hakkında Tebliği‟ne göre hile ve usulsüzlük kavramı; “İşletme yönetimindekiler ile yönetimden sorumlu kişilerin, işletme çalışanlarının veya üçüncü şahısların kasıtlı olarak adil veya yasal olmayan bir menfaat sağlamak amacıyla aldatma içeren davranışlarda bulunmalarını ifade eder.” Sermaye Piyasasında Muhasebe Standartları Hakkında Tebliği‟ne göre hata kavramı ise; “Cari dönemde fark edilen, geçmiş dönem veya dönemlere ilişkin mali tabloların hazırlanması ve açıklanması esnasında mevcut ve dikkate alınmış olması beklenen güvenilir bilginin mali tablolar dışında bırakılması veya diğer raporlama yanlışlıklarının yapılmasını ifade eder” Ģeklinde tanımlanmıĢtır (http://icongfesr2011.tolgaerdogan.net/documents/national_presantations/UL15.pdf eriĢim tarihi 06.02.2013). Muhasebe yolsuzluklarının altında incelenen muhasebe hata ve hileleri içerisinde düzensizlik, usulsüzlük özelliği barındırdığından bu kavramlar benzetilebilir. Ancak temel olarak iki ayrım öğesi bulunmaktadır. Muhasebe hata ve hilelerinin ayrımında ilk önemli unsur kasıttır. Finansal tablolara yanlıĢ bilgi verilmesine neden olan hareketin muhasebe hatası mı hilesi mi olduğu sorusuna içerisinde kasıt öğesi barındırmasına göre cevap verilebilir. Muhasebe hataları bilgisizlik, dikkatsizlik ve ihmalden dolayı kasti olmayan nedenler ile meydana gelirken muhasebe hileleri ise bilinçli olarak ve kasten gerçekleĢtirilmektedir. Doğal ve politik tehlikeler, yazılım hataları, donanım arızaları, dikkatsizlik gibi kasıtlı olmayan davranıĢlardan kaynaklanan hatalar ile hilelerden kaynaklanan 79 olaylar muhasebe sistemlerini sürekli olarak tehdit ederek, iĢletme amaçlarına ulaĢılmasının önünde önemli engeller yaratmaktadır. Hata, unutkanlık, dikkatsizlik veya bilgisizlik yüzünden muhasebe ile ilgili iĢlem, kayıt ve hesaplarda yapılan yanlıĢlıklardır. Hataların oluĢmasında herhangi bir kasıt söz konusu değildir. Muhasebe hata ve hilelerinin ayrımında ikinci önemli nokta ise çıkar sağlama amacıdır. Bir iĢlemin düzensiz olarak kaydedilmesindeki kastın nedeni çıkar sağlamaktır. “Hilede ise kasıt vardır ve çok daha profesyonel bir şekilde gerçekleştirilirler. Gerçekleştirme şekli de hilenin amacına göre değişir. Hilenin amacı vergi tasarrufu sağlamaktan başlayıp, özellikle işletmenin durumunun iyi olmadığı durumlarda kredi kaynaklarına daha iyi ulaşabilmek için şirketin olduğundan daha iyi gösterilmesine kadar uzanır. Halka açık şirketlerde hisse senedinin piyasa değerini değiştirmek ve üzerinden spekülasyon yapmak veya azınlıkta kalan ortakların aleyhine ağırlıklı ortak lehine düzenleme yapmak hilelerin gerçek kaynağıdır” (Kaval, 2005: 65). Hatalar; bilgisizlik, dikkatsizlik ve ihmalde kaynaklana istem dıĢı yapılan yanlıĢlıklardır. Diğer bir ifade ile hata yapanlar birbirlerine zarar verirler ama kendi menfaatleri yoktur. Ancak hile yapanlar baĢkalarına zarar verirken kendileri menfaat elde etmek amacındadırlar (Dumanoğlu, 2005: 348). Muhasebe hata ve hilelerinin ayrımında temel unsurun kasıt olmasının dıĢında muhasebe sisteminde meydana gelen düzensizliklerin muhasebe hatası ya da hilesi olarak ayırımında aĢağıdaki ilkelerden de faydalanılabilir: - Düzensizliğin sürekli devam etmesi ve aynı yönde olması durumunda muhasebe hilesi, - Küçük iĢletmelerde, muhasebe hilesi; büyük büyük tutarlarda iĢletmelerde görülmesinde muhasebe hatası, düzensizliklerin az tutarlarda görülmesinde düzensizliklerin 80 - Hesabın karĢıtı ile düzensizliğin hemen anlaĢılması imkanına karĢın, düzensizliğin giderilmesi için yeni bir yanlıĢın yapılması halinde muhasebe hilesi, - Düzensizliğin, bir kiĢinin veya grubun yararına, diğer kiĢi ve grupların da zararına olması halinde muhasebe hilesinin varlığı kabul edilmektedir. Hilelerden kaynaklanan önemli durumların ortaya çıkarılmama riski, hatalardan kaynaklanan bir durumun ortaya çıkarılma riskinden daha yüksektir. Diğer bir ifadeyle, hataları bulma olasılığı, genellikle hileleri bulma olasılığından daha yüksektir. Çünkü hileler gizlenmeye çalıĢılarak tasarlanmıĢ olan, sahtekarlık amacıyla yapılan, kasıtlı olarak iĢlemlerin ve kayıtların değiĢtirildiği davranıĢları kapsamaktadır. Bu nedenle hilelerin tespiti daha zordur. 2.5. Muhasebe Hilesine BaĢvurmanın Nedenleri Hilenin neden var olduğu sorusunun cevabı, insanoğlunun kısa vadede zengin olma hırsında ve doyumsuzluğunda bulunabilir. Zengin olmaya lüks yaĢam imkanlarına en kısa ve en zahmetsiz yolla ulaĢmak istediğinden bunun negatif sonuçları pek umursanmayabilir. Muhasebe hilelerinin amaçları hileyi gerçekleĢtiren kiĢiye göre farklılık göstermektedir. ĠĢletme çalıĢanlarının yaptıkları muhasebe hilelerinde hırsızlık ve dolandırıcılık yoluyla varlık edinmelerin gizlenmesi amaçlanırken, iĢletme yöneticileri tarafından yapılan hilelerde ise iĢletme karını yüksek göstermek, fazla prim almak, 3. kiĢi ve kurumlar zararına, kendilerine veya iĢletmeye çıkar sağlamak, diğer ortakları yanıltmak sureti ile teĢvik, indirim ve avantajlı kredilerden yararlanmak amacıyla muhasebe hilelerine baĢvururlar. 2.5.1. Hile Üçgeni Kriminolojik açıdan beyaz yakalı suçlar diğer suçlar gibi en iyi Ģekilde üç faktörle açıklanabilir: suçluya motivasyon sağlanması, uygun hedefin varlığı ve 81 yeteri derecede koruyucu (kontrol sistemi) bulunmamasıdır. Bu (beyaz yaka) suçu için genel bir tanımlama olup iĢlenen suçun fırsat ve motivasyon unsurlar içerdiği varsayılmaktadır (Ramamarti, 2008: 521). Hile üçgeninin üç unsuru birbiri ile yakın iliĢkilidir. Hile yapmak için baskı kuvvetliyse, hile yapanlar için eylemlerini haklı çıkarmanın daha kolay olması muhtemeldir. Ayrıca Ģekilde iç kontrol sistemi ile denetimin etkinliği yetersiz ise ve yönetimin hile olaylarına karĢı umursamaz bir tavrı varsa bu durum hileyi yapan kiĢiyi daha çok hile yapmaya teĢvik eder. Her iĢletme, hileye açık bir hedeftir. Bu nedenle hile yapabilecek kiĢi açısından hile eylemini gerçekleĢtirmenin üç unsuru vardır. Bu üç unsur hile üçgeni olarak ifade edilmektedir. Hile üçgeni, hile yapan kiĢinin hile eylemini gerçekleĢtirmesi için nedenleri, hileyi yapabilmek için gerekli ortam ve hile yapan kiĢinin kendini eyleme koĢullandırmasından oluĢmaktadır. BASKI FIRSAT HAKLI GÖSTERME ġekil 1: Hile Üçgeni Kaynak: Coenen,2008:10 82 2.5.1.1. Baskı Unsuru Sözlükteki kelime anlamıyla baskı; “belirli ruhsal etkinlik ve süreçleri, kişinin isteği dışından bilinçaltına itmesi veya bu itilenlerin bilince çıkmasını önleme durumu” olarak ifade edilmiĢtir. Denetçiler, baskı faktörünü genellikle ekonomik çıkar elde etmek için bireyin arzularından kaynaklanan aç gözlülük cazibesi olarak tanımlamıĢtır (Buchholz, 2012: 110). “Yöneticilerin veya diğer çalışanların hile yapmaları konusunda onları teşvik eden nedenler veya hile yapmaları için üzerlerinde baskılar olabilir. Bir yandan insanlar yaptıkları eylemler için zihinlerinde bahaneler bulurken, diğer yandan onları bu şekilde davranmaya iten bir güdünün olması gereklidir. Bu konuda güç önemli ve etkili bir güdüdür. Güç, aile üyelerinin veya meslektaşların gözlerinde saygınlık ve itibar kazanma olarak açıklanabilir. Diğer bir güdeleyen unsur ise hırs tutkusunun tatmin edilmek istenmesidir” (Emir, 2008: 118). Genelleme yapmak gerekirse baskı unsurlarını 3 ana grupta toplamak mümkündür (Bozkurt, 2000: 92): Mali içerikli baskılar En temel ve en fazla etkisi yaĢanan baskı türüdür. KiĢilerin çeĢitli nedenlerle paraya ihtiyaç duymaları sonucunda yaĢanır. Bu tür baskılara örnek olarak: - Para hırsı ve aç gözlülük - Güzel yaĢama arzusu - Tutarı yüksek kiĢisel borçlanmalar - Yüksek tutarlı sağlık masrafları - Acil mali sıkıntılar 83 Kötü alışkanlıklardan doğan baskılar “Bu tür baskılar, mali içerikli baskılarla bağlantılı özellikler taşımaktadırlar. Kişinin kumarbaz olması ve uyuşturucu veya alkol bağımlısı olması, gece hayatına düşkünlük gibi kötü alışkanlıklar hileyi doğurabilecek nedenler arasında sayılmaktadır. Hileyi motive eden unsurlar arasında bu tür alışkanlıklar en kötü tür olarak kabul edilmektedir. Çocuğuna veya kocasına uyuşturucu ya da içki parası götürebilmek için yolsuzluk yapan kadın çalışanlar, çok başarılı çalışma hayatı olduğu halde kumar tutkusu nedeniyle yolsuzluk yapan yönetici örnekleri çoktur” (Bozkurt, 2000: 92). İşle ilgili baskılar Yöneticileri veya diğer çalıĢanları hileli davranıĢta bulunma yönünde güdüleyen unsurlara karlılık hedeflemesi, performansa dayalı ücretlendirme gibi örnekler de verilebilir (Küçük ve Uzay, 2009: 244). Bunlar dıĢında bu tür baskılara örnekler Ģunlardır: - ĠĢletmeden memnun olmayan çalıĢanların kendilerini gösterme isteği - ĠĢletme yönetiminden memnun olmayanların iĢverene saldırma veya öç alma isteği - MaaĢ dıĢında prim vb. ek ödemeleri kazanma isteği - ĠĢletmenin ulaĢılması güç, gerçekçi olmayan hedeflerin gerçekleĢmesini istemesi - ĠĢletme karlılığının ekonomik, endüstriyel faktörler nedeniyle tehlikeye girmesi 2.5.1.2. Fırsat Unsuru Hile üçgeninin üçayağı içinde iĢletmenin üzerinde fazlasıyla etkili olabileceği unsurdur. Fırsat unsuru genelde hile eylemini önlemeye yönelik iç kontroldeki ve ahlak politikalarındaki zayıflıklar üzerinde kuruludur. 84 Fırsat, çalıĢanların tarafından iĢletme içerisinde hileleri gerçekleĢtirmek için müsait bir ortamın mevcut olduğunun hissedilmesidir. Etkin olmayan iç kontrol sistemi iĢletme çalıĢanları için en büyük fırsattır. Personelin yetkileri dıĢındaki varlıklara, bilgiler ve bilgisayar sistemlerine eriĢimi, sadece hilelerin gerçekleĢtirilmesi için değil, aynı zamanda gerçekleĢtirilen hilelerin gizlenmesi için de fırsatlar yaratır (Coenen, 2008: 12). Yapılan araĢtırmalar göstermiĢtir ki bir iĢletmede uzun yıllar çalıĢmıĢ çalıĢanlar ve yöneticiler hile yapmaya daha eğilimlidir. Bu çalıĢan kiĢiler uzun süre aynı yerde çalıĢtıkları için organizasyonun bütün yönlerini, eksiklerini ve özellikle iç kontrollerinin zayıf noktalarını hile yapabilecek kadar yeterli bilgiye ulaĢmıĢtır (Singleton ve Singleton, 2010: 46). Kontrollerin olmayıĢı ya da kontrol sayısının ve kalitesinin düĢük olması hile için fırsat ortamı yaratır. Örneğin varlıkların korunması için bir sistem oluĢturulur ama kontroller eksiktir. Bu boĢluğun farkında olan hile yapma adayı hiçbir zorluk yaĢamadan hile eylemini gerçekleĢtirip istediğini alabilir. Hile yapma fikri, beyne düĢtüğünde düĢünce düzeyinde olup, iĢletmede uygun ortam fırsatı yakalandığında eylem gerçekleĢir. ĠĢletmede yukarıdaki örneğin tam tersi biçimde etkin bir kontrol mekanizmasının olduğunu bilen kiĢi, hile yaparsa yakalanma olasılığının yüksek olduğunu düĢünen bir çalıĢan kolaylıkla hile yapmaya yönelmemektedir. Bu nedenle hile fikri olan kiĢi yakalanmamak için hile eylemine baĢvurmaz ve sadece fikirde kalır. Bir iĢletmede hilenin doğmasını sağlayan fırsat unsurları aĢağıdaki gibi sıralanabilir (Bozkurt, 2000: 92): - ĠĢletmede hileli hareketleri önleyecek ya da ortaya çıkartabilecek bir kontrol yapısının zayıf olması - Zayıf ahlak politikaları - Üçüncü kiĢilerle ve ortaklarla yapılan gizli anlaĢmalar - ÇalıĢanların yaptıkları iĢlerin kalitesini değerlemede yetersizlik - Hile yapanların cezalandırılacağı disiplinli bir ortamın sağlanmaması - ĠĢletmede çalıĢanlar arasında bilgi akıĢının zayıf olması 85 - Tepe yönetiminde var olan cahillik, umursamazlık ve yetenek eksikliği - Sağlıklı denetim çalıĢmalarının olmaması ÇalıĢanların iĢletmelerde sahipleri ve yöneticiler tarafından sürekli izlenmesine rağmen hile ile kiĢisel çıkar sağlayan personelin pozisyonu nedeniyle bilgiye sahip olması ve donanımlı olması yanı sıra güven duyulan bir insan olarak tanınması da hilenin ortaya çıkarılmasını zorlaĢtırmaktadır. Bununla birlikte iĢletme sahiplerinin ve yöneticilerin hile yöntemleriyle oluĢan kayıpların ciddiyetinin farkında olmayıĢı, denetimin daha çok vergisel boyutta ve geleneksel bağımsız dıĢ denetim bakıĢ açısıyla yapılması hile yapan çalıĢanın ortaya çıkartılmasını zorlaĢtırmaktadır. Bu faktörler geleneksel muhasebe anlayıĢı ile birleĢtiğinde, hilelerin hiçbir zaman ortaya çıkarılamayacağı uygun ortamları hazırlamaktadır. “Hile ve yolsuzluktan dolayı yakalanan bir elemanın şikayet edilmemesi, gereken cezayı görmemesi ve yaptığının yanına kar kalması bir işletmede hile yapılması için yaratılan en önemli fırsatlardan biridir. Bu durumu gören diğer işletme çalışanlarının hile yapmaya yönelmeleri en doğal davranış olarak ortaya çıkmaktadır. Yapılan araştırmalar işletmede hile eylemini gerçekleştirildiği halde önemli cezalar almayan kişilerin hile eylemini defalarca yaptıklarını göstermektedirler. Hile eylemini yapan kişiye dava açmak maliyetli ve zaman alan bir süreç olduğu için birçok işletme çalışanın işine son vererek sorunu çözme yoluna gitmektedir. Fakat bu uygulama o işletmeyi korumuş olmasına karşın başka işletmelerin bu kişi ile karşı karşıya kalmasına sebep olmaktadır” (Jafarova, 2009: 20). 2.5.1.3. Haklı gösterme / Bahane unsuru SAS 99‟ 8 da varlıkların zimmetine iliĢkin bölümde yer alan rasyonalleĢtirme olarak tabir edilen haklı gösterme çalıĢanlarda en yaygın olan hile faktörüdür. ĠĢletmenin iĢlemlerinde hoĢnutsuzluk veya çalıĢanların davranıĢlarında tatminsizlik olarak ifade edilebilmektedir (Buchholz, 2012: 112). 8 Sas 99; Consideration of Fraud in a Financial Statement Audit (Finansal Raporların Denetiminde Hile ve Usulsüzlüklerin Ele Alınması) 86 Hile üçgenin üçüncü ayağı, hile yapanın iĢlediği suçu haklı gösterecek savunma mekanizmasını gerçekleĢtirmesidir. Her hile eyleminin öncesinde hile yapan kiĢi kendini haklı gösterme çabasını ve geliĢtirdiği gerekçeleri kendi içinde dile getirerek ilk baĢta hileyi kendine içselleĢtirir ve meĢrulaĢtırır. Haklı gösterme unsurunda, hile yapan kiĢi davranıĢları konusunda, kendini kendine haklı olduğu konusunda inandırır. Hile yapan kiĢi iĢverenin bu tutarı kendisine borçlu olduğu konusunda kendi kendini ikna eder (Buchholz, 2012: 112). Yönetimin kontrollerle ve ahlaki davranıĢlarla ilgili tutumu çalıĢanların ve yöneticilerin varlıkları çalma bahanelerini arttırır. ġayet yönetim müĢterileri sıkıĢtırmak, saldırgan satıĢ politikalarının izlemek, aĢırı fiyatlandırma yapmak ve hileli davranmak yoluyla müĢterilerini aldatıyorsa, o iĢletmede çalıĢanlar da mesailerini olduğundan fazla gösterme, giderlerini ĢiĢirme, varlıkları zimmete geçirme gibi yolsuzlukları kendileri için hak sayarlar (Güredin, 2007: 137). Her hile yapanın kendini haklı gösterme çabası ve buna göre geliĢtirdiği gerekçeleri vardır. Bu gerekçelerden bazıları Ģunlardır (Bozkurt, 2009: 34): - Parayı borç almıĢtım, daha sonra ödeyecektim. - Bu, iĢletmeye yaptıklarımın karĢılığıdır. - Bu olay sonucu kimse incinmedi. - Bu parayı iyi bir amaç için almıĢtım. - Yaptığımın suç olduğunu bilmiyordum. - ĠĢletme bunu hak etmiĢti. - ĠĢletmenin vergi kaçırması nedeniyle zaten benim olan bir Ģeyi aldım. - Herkes yapıyor ben neden yapmayayım. - Bu olayı iĢletme ve çalıĢanlar için yaptım. 87 2.5.2. ĠĢletme Yönetimi Tarafından GerçekleĢtirilen Hilelerin Nedenleri Yönetici, bir zaman dilimi içinde ve değiĢken çevre koĢulları altında belirli bir takım amaçları gerçekleĢtirmek üzere maddi ve beĢeri üretim faktörlerini uyumlu bir Ģekilde bir araya getiren ve bu üretim faktörlerini bir düzen altında çalıĢtıran kiĢi olarak tanımlanabilir. “Yöneticiler her ne kadar belirli bir ücret karşılığında çalışıyorsa da verdikleri kararları işletmenin sahiplerinin, hissedarlarının ne kadar kar payı alacaklarından çalışanlara ne kadar ödeneceğine, üretim miktarının ne miktarda olacağına kadar her türlü ayrıntıyı düşünmek zorunda olan kişilerdir. İşletme yöneticileri, her ne kadar işletmelere olan sorumluluklarını yerine getirmeye çalışsa da bilgisizlik, dikkatsizlik, ihmal ve çeşitli aksaklıklar gibi çeşitli kısıtlamalar nedeniyle veya yöneticilerin dürüst ve etik olmayan kasıtlı davranışlarından dolayı finansal raporlar yanıltıcı olabilir” (Çıtak, 2009: 24, 25). Yönetici hileleri, genellikle tepe yöneticileri tarafından iĢletmenin mali tabloları ile oynayarak ya da değiĢtirilerek yapılmaktadır. Bu yolla iĢletmenin durumu olduğundan iyi ya da olduğundan kötü gösterilmektedir. Bu tarz hileler, literatürde genellikle hileli finansal raporlama olarak ifade edilmekte olup, hile türleri baĢlığında ifade edilmektedir. Yönetim hileleri, yöneticilerin finansal tabloları kullanarak bu tablolara güvenip hareket eden hissedarları, kredi vericileri ve diğer kiĢileri aldatmasıdır. Bu aldatmalar çoğu zaman kasıtlı hileli beyanlar vererek ya da finansal tablo açıklamalarını ya da tutarlarını eksik göstererek yapılabilmektedir. (Nipoli, 2010: 14). Yöneticilerin yaptıkları hileler, iĢletme içinde yapılan önemli hile türlerinden biridir. ĠĢletme içerisinde bu grubun yaptığı hile türleri vak‟ a sayısı olarak az olsa da yetkinin geniĢ olmasından dolayı çoğunlukla büyük maddi kayıplara da neden olmaktadır. 88 Yönetim hileleri, hileli finansal raporlama ya da yaratıcı muhasebe teknikleriyle iĢletmenin finansal raporlarında değiĢiklikler yapılarak, olduğundan iyi ya da kötü gösterilme Ģeklindedir. ĠĢletmenin finansal performansının iyi gösterilmesi iĢletmelere vergi yükümlülüğünü artırsa da daha fazla kar olduğundan dolayı kredi bulmasını kolaylaĢtıracak ve halka açık bir iĢletme ise hisse senetlerini daha hızlı satacaktır. Kısaca amaç daha hızlı ve daha az maliyetli finansman politikasıdır. Finansal performansı olduğundan daha düĢük göstermekteki amaç ise vergi yükümlülüğünü daha aza indirmektir. ĠĢletme karı daha az gösterilerek daha az vergi ödenecektir. Bu nedenle devlet daha az vergi geliri elde ettiğinden toplum zarar görecektir. “İşletmelerin karını az göstererek, daha az vergi ödemeye yönelik düzenlemeler, işletmeler büyüdükçe etkisini yitirmektedir. Bu gibi düzenlemeler daha çok ortak ölçekli ve daha küçük işletmelerde etkin olmaktadır. İşletmeler büyüdükçe kendilerini daha iyi göstererek işletme ile ilgili üçüncü kişileri yanıltma ve onlardan yararlanılma yoluna gidilmektedir. Yani işletmenin durumunu olduğundan iyi gösterme amacı ise büyük ölçekli ve özellikle de halka açık işletmelerde kendini göstermektedir” (Bozkurt, 2000: 22). ĠĢletme finansal durumunu olduğundan yüksek göstermekle halka açık iĢletmelerde amaçlanan iĢletme piyasa değerini yüksek göstererek yatırımcıları kendine çekmek ve iĢletme itibarını arttırarak az maliyetle daha fazla finansal kaynak yaratmaktır. Yatırımcılar olumlu finansal tablolar ve sürekli artıĢ gösteren hisse senetlerinin performansları nedeniyle yatırımda bu iĢletmeleri seçmektedirler. Ancak finansal tablolar gerçek durumu yansıtmadığından yatırımcılar mağdur olmaktadır. Ayrıca bazı halka açık iĢletmelerde piyasa değerinde artıĢ olduğunda yöneticilerde prim elde ettiğinden, daha fazla kazanç sağlamak için yöneticiler muhasebe hilesine baĢvurabilirler. ĠĢletme yöneticileri aĢağıda sıralanan bir takım düĢüncelerle iĢletme aleyhinde hile eylemlerine giriĢebilirler: 89 - ĠĢletmeden haksız prim ve ikramiye alma isteği - ĠĢletme yöneticilerinin kendilerine hesap sorulamayacağına dair inanıĢları - ĠĢletme kasasına ait bir kazancı kendi Ģahsi mal varlığına aktarma isteği - ĠĢletmenin rakipleriyle anlaĢmalar yaparak iĢletme aleyhine menfaat temini - ĠĢletme sahiplerinin baskısını azaltmak amacıyla iĢletmenin mali durumunu olduğundan daha iyi gösterme isteği - Daha yüksek ücretlerle ve diğer maddi imkanlarıyla baĢka bir Ģirkete transfer olma durumunda kendini çok baĢarılı gösterme isteği Yöneticileri hileli iĢlemlere iten nedenlere örnek verilirse; - Yaptıkları iĢlemler nedeniyle kendilerine bir çıkar sağlamaları - Yöneticilerin bulundukları konum gereği kayıtlar üzerindeki düzenlemeleri çeĢitli muhasebe hileleri ile kolayca yapılabilmeleri - Yaptıkları hileli iĢlemler nedeniyle yakalanmayacaklarını düĢünmeleri - AĢırı rekabete dayanan baskılarla yüz yüze kalmaları 2.5.3. ĠĢletme ÇalıĢanlarını Hileye Yönlendiren Nedenler ÇalıĢan hileleri, bir iĢletme çalıĢanının, iĢletmenin varlıklarını ele geçirmesi veya kendi yararına kullanması biçiminde ortaya çıkan hile türüdür. Bu tür hileler, zimmet yoluyla hırsızlık veya mesleki hileler olarak da isimlendirilmektedir. Genel olarak bir çalıĢanın, iĢletmenin varlıklarına el koyarak veya kural dıĢı kullanarak iĢverenini dolandırmasıdır (Bozkurt, 2009: 64). Bu tarz hilelerde yaĢanan; çalıĢanların iĢletmenin nakitlerini, varlıklarını veya hurdalarını çalma ya da çeĢitli yöntemlerle zimmetine geçirme ya da üçüncü bir tarafın çıkarına kullandırmak Ģeklinde yaĢanmaktadır. ĠĢletme çalıĢanlarının yaptığı hile olay sayısı; yönetimin yaptığı hile olay sayısından fazla olsa da iĢletmeye maliyeti bakımından yönetimin yaptığı hile olaylarından daha az maliyetlidir. Çünkü yönetimin yetkisi daha fazla olduğundan yetki azlığı nedeniyle hile tutarları daha azdır. 90 ĠĢletme çalıĢanlarını hileye iten baĢlıca sebepler Ģunlardır: - Gelir düzeyi düĢüklüğü, lüks bir yaĢam tarzı özentisi - ÇalıĢanın iĢinden duyduğu memnuniyetsizlik - ĠĢletmenin kariyer politikasında çalıĢanın terfiyi alamaması - Üstlerinden takdir görememesi - ĠĢletmenin yanlıĢ yönetildiği düĢüncesi - ÇalıĢanların performanslarına göre prim verilmesi - ÇalıĢanın kendini iĢletmeye ispatlama düĢüncesi - Sektörde yaĢanan yoğun rekabet nedeniyle iĢletme yönetimine baskısı - Diğer çalıĢanların hile yapması sonucunda yönetimin hileye karĢı kayıtsızlığı ĠĢletmelerde karĢılaĢabilecek hile olaylarında bu gibi nedenler hile üçgeninde baskı unsurunun içinde yer almaktadır. ÇalıĢan hileleri daha çok küçük ve orta büyüklükteki iĢletmelerde (KOBĠ), iĢ organizasyonu düzensiz muhasebe sisteminde açıkların olduğu iĢletmelerin daha çok vezne, muhasebe ve depo bölümlerinde çalıĢan personelinde yaĢanmaktadır. Bu gibi açık ve düzensizlikler hile düĢüncesi olan personele beklediği fırsatı sağlayıp hileye neden olmaktadır. Hile olayı tespit edilemediğinde hile olayları hem olay sayısı olarak hem de tutar olarak artarak yaĢanacaktır. 2.6. Muhasebe Hileleri Türleri ĠĢletme içinde ve dıĢındaki birçok farklı çıkar grupları, iĢletmenin varlıklarından ve kaynaklarından fayda elde etmek arzusundadırlar. Bu arzuyu yerine getirmek için çoğu zaman ahlak sınırları içerisinde ve yasal bir Ģekilde faaliyet gösterseler de bu çıkar grupları kendi kaynaklarını daha az kullanıp daha çok iĢletme varlıklarından fayda edinmek için çeĢitli usulsüz yollara baĢvurabilirler. Bu çeĢitli usulsüz yollarla gerçekleĢtirilen hileler, çalıĢanların iĢletme varlıklarını kendi çıkarları için kullanma Ģeklinde ortaya çıkarabileceği gibi, iĢletme yöneticileri tarafından faaliyet döneminde ortaya çıkan olayların mali tablolara gerçeğe aykırı Ģekilde yansıtılması yoluyla da gerçekleĢtirilebilmektedir. 91 Singleton ve Singleton‟a göre (2010:71,72) ACFE sınıflandırmasının kullanılmasının beĢ önemli neden bulunmaktadır. Bunlar: - ACFE‟nin dünyada hileye karĢı mücadele eden en önde gelen meslek örgütü niteliğinde olmasıdır. - ACFE‟nin sınıflandırması zaman içinde istikrar kazanmıĢtır. Hile ağacında yer verilen 51 hile yöntemi neredeyse bütün hile yöntemleri kapsamaktadır ve olan yeni hile yöntemlerini sınıflandırma kapsamı altına almaktadır. - ACFE sınıflandırması belirli sayıda yöntem içermektedir ve 51 yöntemden 20‟si yapılan hilelerin yaklaĢık %80‟ini oluĢturmaktadır. - Diğer sınıflandırmalarla karĢılaĢtırıldığında ACFE‟nin hile ağacı sınıflandırması daha düzenlidir. Birçok hile sınıflandırması, tedarikçi, müĢteri, çalıĢan ve tüketici hileleri olarak hileyi ayrıĢtırmaktadır. Ancak bazı hile türleri (örneğin fatura komisyonu, rüĢvet) hem satıcı, hem çalıĢan hem de iĢletme yöneticisi tarafından yapılabildiğinden, hile ağacı sınıflandırmasında hile türleri tekrar edilmemektedir. - Son olarak ACFE sınıflandırması hile risk değerlendirmesi, hile incelemesi ve hileye karĢı mücadele programlarında kolaylıkla kullanılabilmektedir. BaĢka bir anlatımla uygulamaya aktarılması ve kullanımı kolay olan bir sınıflamadır. Bu belirtilen nedenlerle çalıĢmanın bu bölümünde muhasebe hile türleri, ACFE‟nin 2008 ve 2010 yıllarına ait raporlarındaki açıklanan hile ağacı sınıflandırmasına uygun olarak; varlıkların kötüye kullanımı, yolsuzluk ve ahlaki olmayan davranıĢlar ve hileli finansal raporlama olmak üzere Ģekildeki gibi üç baĢlık altında incelenmektedir. 92 Muhasebe Hilesi Varlıkların Kötüye Kullanılması Yolsuzluk ve Ahlaki Olmayan Davranışlar Hileli Finansal Raporlama ġekil 2: Muhasebe Hilesi Kaynak: ACFE, 2012 Report to the Nations on Occupational Fraud & Abuse Report 2.6.1. Varlıkların Kötüye Kullanılması “Varlıkların kötü amaçlı kullanılması, varlıkların çalınması veya işletmenin amaçları dışında kullanılması olarak tabir edilebilir. Varlıkların kötüye kullanılması genellikle işletme çalışanlarının işletmeye ait varlıkları çalması şeklinde gerçekleştirilir ve genellikle küçük tutarlıdırlar. Varlıkların kötüye kullanımı çok ender de olsa işletme yönetimi tarafından da gerçekleştirilebilirler. Yönetimin yetki gücü ve kontrolleri kolaylıkla aşabilmesi ve sahtekarlıkları iyi gizleyebilmesi gibi nedenlere bağlı olarak zimmete geçirilen tutarlar çok önemli meblağlara ulaşabilir” (Güredin, 2007: 134, 135). Varlıkların kötüye kullanılması, bir iĢletmenin varlıklarının çalınması eylemini içerir ve genellikle Ģirketin çalıĢanları tarafından nispeten küçük ve önemsiz miktarlarda gerçekleĢtirilir. Diğer yandan kötüye kullanma iĢletme yönetimi tarafından da gerçekleĢtirilebilir, bu takdirde bu iĢlemlerin ortaya çıkarılması iyi gizlenebilecek olması nedeniyle çok daha güçtür. Varlıkların kötüye kullanılması, aĢağıdakileri de içeren pek çok farklı yöntemle gerçekleĢtirilebilir (Selimoğulları vd., 2008: 21, 22): 93 - Alacak tahsilatının zimmete geçirilmesi veya kayıtlardan silinmiĢ alacaklardan gelen tahsilatların kiĢisel banka hesaplarına yönlendirilmesi gibi, tahsilatların zimmete geçirilmesi - Stokların kiĢisel kullanımı için veya satılmak üzere çalınması ya da hurdaların satılmak üzere çalınması veya iĢletmenin teknolojik bilgilerinin rakip iĢletmelere gizli anlaĢma yapılarak para karĢılığı satılması gibi, iĢletmenin maddi varlıklarının veya fikri mülkiyet haklarının çalınması - Uydurma satıcılara ödeme yapılması veya iĢletmenin satın alma temsilcilerine fiyatları olduğundan yüksek göstermeleri karĢılığı satıcılar tarafından rüĢvet ödenmesi, olmayan çalıĢanlara ödeme yapılmıĢ gibi gösterilmesi, iĢletmenin almadığı mal ve hizmetler için ödeme yapmasına sebep olunması - ĠĢletme varlıklarına kiĢisel kredi veya iliĢkili taraflar için ipotek tesis ettirilmesi gibi, iĢletmenin varlıklarının kiĢisel amaçlı kullanılması Varlıkların kötü amaçlı kullanılması; nakit tahsilatı ve ödemeleri ile ilgili varlıkların kötüye kullanılması ile stoklar ve diğer varlıkların kötüye kullanılması olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Varlıkların Kötüye Kullanılması Nakitlerin Kötüye Kullanılması Stok ve Diğer Varlıkların Kötüye Kullanılması ġekil 3: Varlıkların Kötüye Kullanılması Kaynak: ACFE, 2012 Report to the Nations on Occupational Fraud & Abuse Report 2.6.1.1. Nakitlerin Kötüye Kullanılması Nakitlerin kötüye kullanılması Ģekildeki belirtildiği gibi kayıt öncesi hırsızlık, nakit hırsızlığı ve hileli harcamalar olarak üçe ayrılmaktadır. 94 Nakitlerin Kötüye Kullanılması Kayıt Öncesi Hırsızlık Nakit Hırsızlığı Hileli Harcamalar ġekil 4: Nakitlerin Kötüye Kullanılması Kaynak: ACFE, 2012 Report to the Nations on Occupational Fraud & Abuse Report 2.6.1.1.1. Kayıt Öncesi Hırsızlık Muhasebe kaydı yapılmadan önce yapılan nakit hırsızlığı, iĢletme tarafından tahsil edilen nakdin muhasebe kayıt sistemine dahil edilmeden önce iĢletme çalıĢanı tarafından zimmete geçirilmesidir. Bu özelliği ile bu tür hileler kayıt veya defter dıĢı hileler olarak da bilinmektedir. “Muhasebe kaydı yapılmadan önce yapılan nakit hırsızlığı, genellikle işletme içerisinde nakit tahsilatı yapılan birimlerde meydana gelmektedir. İşletme iç kontrol sistemini yok sayan üst yönetim de bu tür hileleri gerçekleştirmek açısından uygun pozisyondaki kişilerdir. Ayrıca işletmenin yakın gözetim ve kontrol altında bulunmayan çalışanları tarafından da bu tür hileler gerçekleştirilebilmektedir. Kasa ile ilgili sorumluluğu olmamasına rağmen yakın gözetim ve kontrol altında bulunmayan bir satış personeli veya işletme merkezinden uzak şube ofislerinde yüksek otonomiye sahip kişilerdir. Bu da beraberinden zayıf gözetim ve kontrolü getirmekle birlikte hilelerin gerçekleştirilmesi için fırsatlar yaratmaktadır” (Wells, 2010: 75). Kayıt öncesi hırsızlık hile türünün dezavantajı, iĢlemlerin hiç kayıt edilmemesi ve çalınan paranın Ģirket defterine hiç geçmemesidir. Kayıt öncesi hileyi yapan çalıĢan, ya satıĢ iĢleminde fiĢ veya faturayı gerçek satıĢ tutarı altında keserek satıĢı olduğundan düĢük gösterir veya satıĢ iĢlemini kayıtlara geçirmeyerek satıĢ 95 iĢlemini gerçekleĢmemiĢ gibi gösterebilir. Bu gibi durumlarda kanıtlar yer almadığından hırsızlık vakasının tespit edilip yakalanmasını zorlaĢtırır. Muhasebe kaydı yapılmadan önce yapılan nakit hırsızlıkları üç baĢlık altında incelenmektedir. Nakit Hırsızlığı Satışlara Yönelik Hırsızlık Alacaklara Yönelik Hırsızlık İadelere Yönelik Hırsızlık ġekil 5: Nakit Hırsızlığı Kaynak: ACFE, 2012 Report to the Nations on Occupational Fraud & Abuse Report 2.6.1.1.1.1. SatıĢlara Yönelik Hırsızlıklar SatıĢlara yönelik hırsızlıklar, iĢletme çalıĢanları tarafından iki Ģekilde yapılmaktadır. Satışların Kayda Alınmaması Bu tür hile en temel muhasebe kaydı yapılmadan önce yapılan nakit hırsızlığı hilesidir. ĠĢletme çalıĢanı mal veya hizmet satıĢı yaptıktan sonra müĢteriden tahsilat yapmakta fakat satıĢ ya da tahsilat ile ilgili herhangi bir belge düzenlememekte ve herhangi bir kayıt yapmamaktadır (Wells, 2010: 73). Böylelikle iĢletmenin hasılatı, zimmete geçirilen satıĢ tutarı kadar düĢük olmaktadır. Bununla birlikte yapılan satıĢ bir hizmet satıĢı değil ise, iĢletmeden mal çıkıĢı gerçekleĢmektedir ve dolayısıyla fiili mal miktarı ile kayıtlarda gözüken mal miktarı arasında mutabakatsızlık olmaktadır. Yapılan nakit satıĢlarının muhasebe kayıtlarına kaydedilmeden zimmete geçirilmesinde en çok uygulanan yöntemler; satıĢ esnasında yazar kasa fiĢine kayıt 96 yapılmaması veya yapılan nakit hırsızlığının gizlenmesi amacı ile yazar kasa fiĢlerinin tahrif ya da imha edilmesidir. Satışların Olduğundan Düşük Değer İle Gösterilmesi “Bazen işletme personeli tahsilatın tamamını değil, bir kısmını zimmetine geçirmek isteyebilir. Bu durumda nakit veya kredili satışlar ve yapılan tahsilat işletme defter ve kayıtlarına olması gerekenden daha düşük tutarlarda aktarılmaktadır. Böylece hileyi gerçekleştiren kişi, yapılan gerçek tahsilat tutarı ile defterlere aktarılan tutar arasındaki farkı zimmetine geçirmektedir. Satışların muhasebe kayıtlarında olduğundan daha düşük değerle gösterilmesinin çeşitli yöntemleri vardır. Bu yöntemlerden bir tanesinde, çalışan faturanın birinci nüshası ile ikinci nüshası arasına karton koyarak, bilgilerin ikinci nüshaya geçmesini engellemektedir. Bu uygulamada müşteriye gönderilen fatura, yapılan satışın gerçek miktar ve birim fiyatını gösterirken, faturanın muhasebe kayıtlarına kaynak olan ikinci nüshasına yapılan yanlış kayıt ile çalışan, muhasebe kayıtlarında kasa veya alacaklar hesabına olması gerekenden daha düşük bir tutar kaydedilmesinin sağlamaktadır. Müşteriden tahsilat yapıldığı zaman ise, aradaki farkı zimmetine geçirmektedir. Bu tür hilelerde çalışanlar genellikle satışı yapılan malın birim fiyatını düşük göstermek yerine, satış miktarını olduğundan daha az göstermeyi tercih etmektedir” (Wells, 2010: 73). SatıĢ iĢlemlerinin hiçbir Ģekilde kayda alınmaması kayıt veya defter dıĢı hileler, satıĢların olduğundan düĢük gösterilmesi ise kayıt içi hileler olarak kabul edilmektedir (Bozkurt, 2009: 300). 2.6.1.1.1.2. Alacaklara Yönelik Hırsızlık Alacakların iĢletmenin kayıtlarına geçirilmeden çalınmasıdır. Bu hilenin sonucunda, iĢletme defter ve kayıtlarında müĢteriye ait alacak hesabı olması gerekenden daha fazla olacaktır. ĠĢletme, ödemesi gecikmiĢ olan alacaklar için müĢterileri ile iletiĢime geçeceğinden, bu tür hilelerin ortaya çıkma ihtimali çok yüksektir. Alacaklara yönelik hırsızlık hilesini gizlemek isteyen kiĢilerin kullandığı 97 en yaygın yöntem ileriki zamanlarda baĢka bir alacak hesabı için yapılan tahsilatın yapılan hileyi gizlemek için kullanılmasıdır. AĢırı derecede fazla faturalama hataları, alacak devir hızının yavaĢlaması, alacak tahsil süresindeki önemli artıĢ, silinen alacaklardaki artıĢ ve müĢteri ödemelerinin kaydedilmesinde yaĢanan gecikmeler bu tür hilelerin göstergeleri olabilmektedir. “İşletme tarafından yapılan bir tahsilat, alacak hesabı için gerçekleşmiş ise muhasebe defterine yapılması gereken doğru kayıt, kasa hesabının borçlandırılarak alacak hesabının alacaklandırılması işlemidir. Zimmetine geçirdiği nakdi gizlemek isteyen personel, tahsil edilen nakit ile ilgili herhangi bir kayıt yapmadan bir gider hesabını borçlandırıp, müşterinin alacak hesabını alacaklandırmak yolu ile alacak hesabının bakiyesini güncel duruma getirebilmektedir. Yapılan hilelerin gizlenmesi amacıyla yapılan bir başka muhasebe kaydı ise fiktif veya mevcut bir başka alacak hesabının borçlandırılmasıdır. Bu yöntemi gerçekleştiren personel ödeme zamanı oldukça gecikmiş ve artık muhasebe kayıtlarından silinecek bir alacak hesabına borç kaydı yapıp, ödemeyi gerçekleştiren müşteriye ait alacak hesabına alacak kaydı yapabilir. Ödemesi gecikmiş bulunan müşterinin alacak hesabı kayıtlardan silinirken, personel tarafından çalınan fonların izleri de kayıtlarla birlikte silinerek yok olacaktır. Hileyi gizlemek isteyen çalışanlardan bazıları ise, mevcut bir alacaklar hesabı kullanmak yerine fiktif bir alacak hesabı oluşturmayı tercih edebilirler. Böyle bir durumda yeni oluşturulan alacaklar hesabına borç kaydı yapılıp, bir süre geçtikten sonra bu fiktif alacaklar hesabı muhasebe kayıtlarından silinmektedir. Bazı kişiler ise zimmetine geçirdikleri parayı satışlardan iade ve indirimler gibi kontra gelir hesabına kayıt yaparak gizleyebilirler” (Wells, 2010: 91). 2.6.1.1.1.3. Ġadelere Yönelik Hırsızlık “İadelere yönelik hırsızlıklar, işletme tarafından başka işletmelere yapılan fazla ödemeler neticesinde, işletmeye geri ödenen nakdin çalışan tarafından çalınmasıdır. Yapılan fazla ödemeler genellikle ticari borçlar ve stoklar ile ilgili olmaktadır. Örneğin, işletmenin kayıtlarında gözüken ticari borçlar bakiyesinin 98 satıcı işletmenin kayıtlarında gözüken bakiyeden fazla olması durumunda böyle bir olayla karşılaşılabilir. Bu durumda, işletmeye iade edilen parayı çalan kişinin hileyi gizlemek için muhasebe kayıtlarında herhangi bir düzensizlik yapmasına gerek kalmamaktadır” (Wells, 2010: 91). 2.6.1.1.2. Nakit Hırsızlığı Muhasebe kaydı yapıldıktan sonra yapılan nakit hırsızlığı, iĢletme defter ve kayıtlarında kayıtlı olan nakdin iĢletmenin irade ve isteği dıĢında çalıĢan tarafından ele geçirilmesi kısaca çalınmasıdır. Muhasebe kaydı yapılmadan önce yapılan nakit hırsızlığı hilelerinde, para veya çekler iĢletme defterine kayıt edilmeden önce çalınırken bu tür nakit hırsızlığında para veya çekler iĢletme defterine kayıt edildikten sonra çalınmaktadır. Bu nakit hırsızlığını, kayıt öncesi hırsızlıktan ayıran en önemli fark olan zamanlamadır. Nakit hırsızlığında iĢletme tarafından muhasebeleĢtirilen bir iĢlemle ilgili paranın çalınması söz konusu iken, kayıt öncesi hırsızlıkta iĢletme iĢlemi henüz muhasebeleĢtirmeden paranın çalınması durumu vardır. “Muhasebe kaydı öncesinde yapılan hilelerde, işletme muhasebe defterlerinde ve kayıt sistemi içerisinde yapılan hile ile ilgili herhangi bir kayıt veya bilgi bulunmamaktadır. Bu nedenle bu tür hileler kayıt veya defter dıĢı hileler olarak kabul edilir ve işletme defter ve kayıtlarının incelenmesi ile tespit edilemez. Muhasebe kaydı yapıldıktan sonra yapılan nakit hırsızlığı hilelerinde ise, işletme defterlerine kaydedilmiş olan nakdin işletme kasasından veya işletmenin bankadaki hesabından çalınması söz konusu olduğu için, işletme defterlerinin destekleyici imgelerin incelenmesi yolu ile hile ortaya çıkartılabilmektedir. Bu nedenle bu tür nakit hırsızlığı kayıt içi hileler olarak kabul edilmektedir” (Buckhoff ve Clifton, 2004: 51). Muhasebe kaydı yapıldıktan sonra yapıldıktan nakit hırsızlığı hileleri sonucunda muhasebe kayıtlarında gözüken nakit tutarı ile fiili sayım sonucunda tespit edilecek olan nakit tutarı arasında mutabakatsızlık olacaktır. Bu nedenle nakdi 99 çalan personelin, yaptığı hileyi gizlemek için uygun olmayan iĢlemler veya hileli muhasebe kayıtları yapması gerekmektedir. Aksi takdirde çalıĢanın yaptığı hile kolaylıkla tespit edilebilir. 2.6.1.1.3. Hileli Harcamalar Muhasebe kaydı yapılmadan önce yapılan nakit hırsızlığı ve muhasebe kaydı yapıldıktan sonra yapılan nakit hırsızlığı iĢletme tarafından tahsil edilen nakit ile ilgili iken, hileli ödemeler iĢletme tarafından yapılan nakit ödemeleri ile ilgilidir (Wells, 2010: 100). Hileli ödemeler; çek hileleri, yazar kasada yapılan nakit hırsızlıkları, fatura hileleri, bordro hileleri ve harcama hileleri olmak üzere beĢe ayrılmaktadır. Hileli Harcamalar Çek Hileleri Fatura Hileleri Bordro Hileleri Harcama Hileleri Kayıtlı Harcamalar ġekil 6: Hileli Harcamalar Kaynak: ACFE, 2012 Report to the Nations on Occupational Fraud & Abuse Report 2.6.1.1.3.1. Çek Hileleri Çek hileleri, Wells tarafından personelin Ģirket hesabından kendi lehine bir çek düzenlenmesi ya da Ģirket hesabından üçüncü bir tarafın lehine düzenlenen çeklerin ele geçirilerek kiĢisel yararı için kullanılması Ģeklinde tanımlanmıĢtır (Wells, 2008: 123). Çek hileleri, genel olarak iĢletmeye ait çeklerin kontrolünü ele geçiren iĢletme personeli, çeĢitli hileli iĢlemler ile çeklerin, kendisinin kontrol ettiği bir banka 100 hesabına ya da yakın çevresinden bir tanıdığına ödenmesini sağlayarak gerçekleĢmektedir. “Çek hilelerinde hileyi gerçekleştiren personel fiziksel olarak hileli bir çek düzenlemekte veya hileli çek aracılığıyla ödeme yapılmasını sağlamaktadır. Bu yönü ile çek hileleri, diğer hileli ödemelerden farklıdır. Diğer hileli ödeme yöntemlerinde ise işletme çalışanı fatura veya zaman çizelgesi gibi ödemeyi destekleyici belgeleri yanıltıcı olarak düzenlemektedir. Çalışan, bu yanıltıcı belgelerin işletme kayıt ve ödeme sistemi içerisine girmesini sağlayarak, işletme tarafından nakit olarak veya çek ile olması gerekenden daha yüksek bir tutarda ödeme yapılmasına vesile olmaktadır” (Wells, 2010: 122). Çek hilelerinde kullanılabilecek yöntemler sahte çek düzenleme hileleri, sahte ciro hileleri, lehdar bilgisi değiĢtirilmiĢ çek hileleri, gizlenmiĢ çek hileleri ve çek imzalama yetkisi ile gerçekleĢtirilen hileler olmak üzere beĢ bölümde ele alınabilmektedir. Sahte Çek Düzenleme Hileleri Bir çek üzerinde sahtecilik yapılabilmesi için hilekar çalıĢanın; boĢ bir çeke ulaĢabilmesi, yetkili imzayı bir biçimde taklit edebilmesi ve suçunu gizleyebilecek bir durumda olması gerekmektedir (Bozkurt, 2009: 270). “Boş çek yaprağının, işletme çalışanı tarafından ele geçirilmesi, çek üzerinde doldurulması gereken bilgilerin yazılarak sahte imza atılmasıdır. Sahte çek düzenleme hilelerinin gerçekleştirilebilmesi için, personelin işletmeye ait çeklere veya çek defterine erişim sağlaması gerekmektedir, bu nedenle bu tür hileler genellikle işletme içerisinde çek düzenleme yetkisi bulunan kişi tarafından gerçekleştirilebilmektedir. Çalışanın çek defterine erişim yetkisi yoksa çek yapraklan işletme çalışanı tarafından çalınabilmektedir. İşletme çalışanı ele geçirdiği boş çek yaprağım hamiline, kendi adına, bir tanıdığının adına veya kendi kontrolü altındaki hayali bir işletme adına düzenleyebilmektedir” (Wells, 2010: 128). 101 Bazı durumlarda sahte çekler, hilekarın doğrudan nakit para elde etmesi amacıyla kullanılmamaktadır. Hilekar, nakit para çalmak yerine düzenlediği sahte çeki kiĢisel alımları için kullanmaktadır (Bozkurt, 2009: 272). Sahte çek düzenleme hilelerini diğer çek hilelerinden ayıran en temel özellik, çalıĢan tarafından boĢ çek yaprağının ele geçirilip çekin bu hilekar kiĢi tarafından hileli olarak düzenlenmesi ve yetkili kiĢinin imzasının atılmasıdır. Diğer çek hilelerinde ise iĢletme personeli, iĢletme prosedürlerine uygun olarak düzenlenip imzalanmıĢ olan çeki ele geçirmekte ve çeĢitli hileli yöntemler ile çekin kendisine ödenmesini sağlamaktadır (Wells, 2010: 133). Sahte Ciro Hileleri ĠĢletme tarafından yapılacak olan ödemeler için hazırlanıp yetkili kiĢi tarafından imzalanmıĢ olan çeklerin, kötü niyetli iĢletme personeli tarafından ele geçirilmesi ve bu kiĢi tarafından üçüncü kiĢilerin imzasının taklit edilerek çekin ciro edilmesidir. Yapılan hile sonucunda çekin içerdiği tutar, gerçek alacaklıya ödenecek yerde hilekara ödenmektedir (Bozkurt, 2009: 274). Bu yöntemde posta ya da kargo gibi yollarla gerçek alacaklıya iletilmesi gereken çek, yanlıĢ adres girilmesi nedeniyle iĢletmeye geri döndüğünde hilekar tarafından çekin alınmıĢ gibi gösterilmesiyle gerçekleĢmektedir. Lehdar Bilgisi Değiştirilmiş Çek Hileleri Bu tür hilelerde iĢletme çalıĢanı, iĢletmenin iliĢkide olduğu taraf için hazırlanmıĢ ve imzalanmıĢ çeki çalar. Bundan sonra çekteki alacaklı ismini, kendi adına ya da suç ortağının adına değiĢtirmeyi hedefler (Bozkurt, 2009: 274). ĠĢletme içerisinde yetkili kiĢilerce imzalanarak ödeme için hazırlanmıĢ çeki ele geçiren çalıĢan, çek üzerindeki lehdar bilgisini tahrif ederek baĢka bir lehdar yazabilir veya çek hazırlanmadan önce muhasebe sisteminde borç hesaplarına girerek alacaklının adını değiĢtirebilir. Çeklerin hazırlanması ile yetkili bir çalıĢan böyle bir hileyi gerçekleĢtirmek istediğinde, çeklerin hazırlanmasında silinebilir kalem kullanabilir. 102 Çekler baĢka bir yetkili tarafından imzalandıktan sonra çek üzerindeki bilgileri silerek hileli bir lehdar ismi yazabilir. Diğer bir hile yöntemi ise, hazırlanan çekte lehdar bilgisi eksik bırakılarak yapılır. Çeki hazırlayan kiĢi, lehdar bilgisi eksik bırakılan çeki imza yetkisine sahip muhasebe personeline iĢlerin yoğun olduğu ya da daha dikkatsiz olduğu zaman sunarak kontrol etmeden imzalatır. Daha sonra hile iĢlemi gerçekleĢtiren çalıĢan çekin lehdar bilgisine istediği kiĢi ya da kuruluĢun ismini yazabilir (Wells, 2010: 138,139). Gizlenmiş Çek Hileleri ĠĢletmede çeklerin düzenleme sorumlusu ve çekleri imzalama yetkisi olan kiĢilerin çekleri kontrol etmeden imzalandığını fark eden hilekar, hileli bilgilerin var olduğu bir çek hazırlayarak imza yetkilisinin onayına sunabilerek hileli iĢlem gerçekleĢtirebilir. Çek hilelerinin gizlenebilmesi amacıyla çeĢitli yöntemler bulunmaktadır. Bunlar (Bozkurt, 2009: 277): - Banka kayıtları ile hileli doğrulama sağlanması - Yevmiye kayıtlarında sahtecilik yapılması - Hileli çeklerin doğru olmayan biçimde kayda alınması - Alacaklılar için yeni çek düzenlenmesi - Sahte destek belgelerinin yaratılması Çek İmzalama Yetkisi İle Gerçekleştirilmiş Hileler “İşletmede çek imzalama yetkisinin var olduğu kişiler tarafından hileli çek düzenlenip imzalatılması işlemidir. Sahte çek düzenleme hileleri ve çek imzalama yetkisi ile gerçekleştirilen hilelerde, çalışan tarafından hileli olarak düzenlenen çeklerin muhasebe kayıtlarına alınırken açıklamalarının yapılması gerekir. Sahte ciro hileleri, lehdar bilgisi değiştirilmiş çek hileleri ve gizlenmiş çek hilelerinde, 103 çalışan üçüncü kişilere yapılması gereken ödemeler için hazırlanmış olan çekleri hileli bir biçimde kendisi tahsil etmektedir. Ödeme yapılması gereken kişiler, bir süre sonra paralarını alamadıkları için işletmeye şikayette bulunacaklardır. Bu nedenle bu tür hileleri gerçekleştiren kişilerin sadece hileyi gizlemekle değil, bu şikayetlerin önlenmesi amacı ile de hileli işlemler gerçekleştirmesi gerekmektedir” (Wells, 2010: 144,145). 2.6.1.1.3.2. Fatura Hileleri Vergi Usul Kanun‟unun (VUK) 229. maddesinde fatura; “satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika” Ģeklinde tanımlanmıĢtır. “Fatura hileleri, işletmenin özellikle satın alma işlevine karşı yapılan operasyonlar ile ortaya çıkmaktadır. Bu hileler sonucunda kurban işletme çoğunlukla gerçekte var olmayan, yüksek tutarlı veya gereksiz mal veya hizmet satın almak durumunda kalmaktadır. Bu hile türünde nakdin bir vasıtayla işletme dışına çıkarılması sağlanmaktadır. Bu hile biçiminin ruhunda hileli satın alma esası yattığından dolayı işlemin gerçekleşmesi için sahte satın alma belgelerinin yaratılması gerekmektedir. Bu sürecin son aşaması işletmenin bir biçimde ödeme yapmanın sağlanması ve bu ödemenin hilekar çalışanın cebine girmesi şeklinde sonuçlanmaktadır” (Bozkurt, 2009: 215,216). “Fatura hilelerinde en çok kullanılan sahte faturayla işlemi belirtmek üzere naylon fatura ifadesi kullanılmaktadır. Sahte faturalar şekil ve görünüm itibarıyla TTK ve VUK hükümlerine uygun olmakla birlikte gerçeği yansıtmayan belge niteliğini haizdirler. Ancak temelinde herhangi bir hukuki ilişki yoktur ve sadece vergi kaçırmak, kaçakçılık suçlarında esas faili cezadan kurtarmak, işlenmiş bir gümrük veya vergi kaçakçılığı fiilinin meydana çıkmamasını sağlamak veya hayali ihracatı gerçekleştirmek maksadıyla kullanılmaktadır” (Ünal, 2006: 1). 104 Sahte fatura tanzimi ve kullanılması, sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenlenmesi nedeniyle, vergi ziyaına sebep olduğu hallerde vergi mevzuatı kapsamında vergi kaçakçılığı suçunu, vergi ziyaının gerçekleĢmediği hallerde vergi kaçakçılığına teĢebbüs suçunu oluĢturabileceği gibi Türk Ceza Kanunu (TCK) açısından da belgede sahtecilik suçunu da oluĢturabilir. (Ünal, 2006: 7). Hayali İşletme “Hayali işletmeler, hile yapmak amacıyla oluşturulmuş fiziken olarak var olmayan ancak hayali olan işletmelerdir. Hayali işletme yoluyla hileli işlemde, hilekar hile amacını gerçekleştirmek için bir işletme kurar. Gerekli yasal işlemlerini gerçekleştirse de işletme fiili olarak çalışmamaktadır. Bu türde ilk olarak hilekar çalışan işletmeyi kurar sonrasında iletişim için posta adresi oluşturur ve son olarak bir banka hesabı açar. Genellikle hayali işletmeler uydurma bir isimle adlandırılır, sahte faturalarla genel ödemeleri tahsil etmek için bir çalışan bulunabilir” (Wells, 2010: 186). Dolayısıyla genel ilke olarak fiziken vardırlar. Buradaki sahte kavramı, kuruluĢ amacındaki içerikten gelmektedir. Diğer taraftan bir iĢletme çalıĢanı gerçekte tümüyle var olmayan ancak iĢletmeye karĢı varmıĢ gibi gösterilen bir yapılanma içerisine de girebilmektedir (Bozkurt, 2009: 217). Hayali iĢletmenin Ģirket ismi genellikle daha fazla alıĢveriĢte bulunulan isme benzeyen bir isim olmaktadır ve hayali iĢletmenin daha uzun ömürlü olabilmesi için bu tür hileler fiziki bir teslimatın olabileceği madde malzeme alımları yerine hizmet alımlarında yaĢanmaktadır. “Fatura hilelerinde, işletmenin teslim alınan mal ya da hizmet için olması gerekenden daha fazla tutarda ödeme yapması da sağlanabilmektedir. Bu hile türünde, işletmenin satın almak istediği mallar önce işletme çalışanı tarafından sadece bu amaç için kurulmuş olan bir hayali işletme tarafından normal piyasa fiyatı ile hayali işletmeye satın alınmaktadır. İkinci aşamada ise işletme çalışanı, söz konusu malları hayali işletmeden piyasa fiyatının daha yüksek bir fiyatı ile mağdur işletmeye satış işlemi gerçekleşmiş gibi göstermektedir” (Wells, 2010: 186). 105 Var Olan İşletmeler Üzerine Hileli Fatura Düzenleme Fatura hileleri, iĢletmenin alıĢveriĢte bulunduğu gerçek iĢletmeler yoluyla da düzenlenmektedir. Hileli sipariĢle, iĢletmeye olduğundan daha yüksek tutarlı ya da gerçekte alınmamıĢ mal ve hizmetlere iliĢkin fatura düzenlenmekte ve iĢletme zarara uğratılmaktadır. Bu hile türü, iĢletmede ödeme iĢlemlerinden sorumlu hile yapabilecek personel iĢletmenin alıĢveriĢte bulunduğu iĢletmelerle bağlantıya geçerek ya da tedarikçi iĢletmeyi hile yapmaya zorlayarak hem tedarikçi iĢletme hem de hilekar personelin çıkar sağlayabileceği zemin oluĢturulur. Bu türde temelde iki amaç bulunmaktadır. ĠĢletmenin parasını hak edilmeyen bir biçimde yandaĢ satıcıya yönlendirmek ve kurban iĢletmeye ĢiĢirilmiĢ tutarlı fatura verebilmektir (Bozkurt, 2009: 229). Ġhtiyaç olmayan mal sipariĢleri verip, daha sonra malı tedarikçiye geri yollayıp iade edilen parayı ya da herhangi bir alıĢveriĢte faturanın tutarından daha fazla bir tutarın ödemesi gerçekleĢtirilir ve sonrasında fazla olan tutarın iĢletmeye geri ödenen para iĢletme hesaplarına değil de hilekar çalıĢanın cebine gitmesi hile öde ve geri al yoluyla hile türü olarak açıklanmaktadır (Bozkurt, 2009: 233 ve Wells, 2008: 115). İşletme Kaynakları İle Kişisel Satın Almalar “Bu tür hilede, dürüst olmayan çalışanın kendisi için alım yapıp, faturayı işletme adına düzenletmesidir. Bu hile türünde işletmenin hesapları çalışan adına kullanılmaktadır. Bu noktada çalışan işletmeden nakit para elde etmeyip, işletmenin kaynaklarını kendin namına aldığı mal veya hizmetlerin ödenmesinde kullanmaktadır. İşletme çalışanı bu hile türünü iki farklı yolla yapabilmektedir; Çalışan kendi namına yaptığı harcamayı işletmenin gideri olarak yapılmış gösterip, faturayı işletme adına düzenletip, ödemeyi yaptırmaktadır ya da çalışan, kişisel alımlarını işletmenin kredi hesaplarına yüklemektedir” (Bozkurt, 2009: 240). 2.6.1.1.3.3. Bordro Hileleri Bordro hilelerinde temel mantık fatura hilelerindeki gibidir. ÇeĢitli hileli iĢlemler aracılığı ile iĢletmeyi zarara uğratıp kazanç sağlamak amaçlanmaktadır. 106 Sadece bu yöntemde hileler iĢletme personeli üzerinden yürütülmektedir. Bordro hileleri, genelde iĢletme çalıĢanlarına fazla ödeme yapılması veya iĢletmede hayali personel çalıĢma tarzında hileli maaĢ ödemeleri yapılması Ģeklinde gerçekleĢen hile türüdür. Bordro hileleri türü itibariyle 4 grup altında incelenmektedir; Hayali Çalışan Hileleri “Personel ve bordro kayıtlarında hileli değişiklikler yapmak yolu ile gerçekte işletmede çalışmayan bir kişi adına bordro düzenlenip maaş ödemesi yapılmasıdır. Hayali çalışan adına yapılan ödemeler, hile yapan çalışan veya onun anlaşmalı olduğu bir kişi tarafından tahsil edilmektedir. Bu hilenin gerçekleşmesi için dört koşulun gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Hayali personelin işletme bordro sistemine girişi yapılmalı, zaman kartı veya maaş bilgileri elde edilmeli, hayali çalışan adına bordro düzenlenmeli ve yapılan ödeme hileyi gerçekleştiren kişi tarafından tahsil edilmelidir” (Wells, 2010: 214). “Hayali personel, işletme için çalışmayan gerçek ya da tümüyle hayali bir çalışan olabilmektedir. Bu çerçevede hayalet personelin öncelikle bordrolu personel çizelgesine dahil edilmesi, ücret zaman bilgilerinin toplanması, bir bordro hazırlanması ve ücret için çek düzenlenmesi ya da ücretin banka hesaplarına yatırılması gerekmektedir. Hayali personel yaratmanın en kolay yolu, gerçek bir çalışanın adına çok benzer adı olan ama gerçekte olmayan bir çalışanı bordro çizelgesine eklemektir. İşten çıkarılan personelin kasıtlı olarak bordro çizelgesinden çıkarılmaması yeni bir hayalet çalışan eklemeye daha çok tercih edilmektedir” (Wells, 2008: 156). Hayali personel yaratıldığında bu hilenin saklı kalabilmesi daha güçtür. Bu nedenle genelde aylık sabit maaĢ olduğundan daha fazla gösterilerek fazla ödeme hilesi yöntemi de kullanılabilmektedir. Çalışma Saatlerinde ve Ücretlerde Hileli Düzenlemeler “Saat başı ücret alan personelin aylık maaşını belirleyen faktörler, çalışılan toplam saat ve saat başı ücret tutarıdır. Bunlardan bir tanesinin hileli olarak değiştirilmesi, personele olması gerekenden fazla ödeme yapılmasını sağlamaktadır. Zaman kartları işletme içerisinde yetkilendirilmiş bir kişi tarafından hazırlanmalı ve ustabaşı tarafından onaylanmalıdır. Zaman kartlarını hileli olarak düzenleyen kişi, 107 ustabaşının imzasını taklit edebilir, ustabaşı ile işbirliği yapabilir veya ustabaşının dikkatsiz bir zamanında tabloları kontrol etmeden imzalamasını sağlayabilir. Hilekar çalışan çalışma saatlerini normalden fazla gösterebildiği gibi, hak ettiği ücretin hesaplanmasına esas teşkil eden birim saat ücreti üzerinde de sahtecilik yapabilmektedir” (Bozkurt, 2008: 262). Saat ücreti normal gözükse de birim katsayısı fazla olduğundan ücret olması gerektiğinden daha fazla olarak hilekara geçmektedir. Prim Hileleri “Daha çok satış ve pazarlama sektörünün satış elemanlarının kullandığı hile türüdür. Bir satış elemanın prim olarak elde ettiği ücret gelirini hileli biçimde arttırmasının iki yolu bulunmaktadır: İlk olarak yapılan satışların satış tutarında sahtecilik yapmak ve prim oranını hileli biçimde arttırmak. Satışlar üzerinde yapılan hilelerde hilekar satış elemanı, ya sahte satışlar yapmakta ya da yapılan satış rakamları üzerinde çeşitli oynamalar yapmaktadır. İkinci olarak prim oranının değiştirilmesinde ise, genellikle satış elemanın, bordro ve personel bilgilerinin değiştirebilmesi ile yapılır. Bu tür operasyonlar çoğunlukla bordronun hazırlandığı bölümde çalışan kişi ile satış elemanının işbirliğine girmeleri sonucunda gerçekleştirilebilir” (Bozkurt, 2009: 264,265). Abartılmış – Şişirilmiş Ücretler Yüksek ücret ödenmesi için Wells‟e göre (2008: 161-165) zaman kartları ile de oynanabilmektedir. Bu hileler, zaman kartlarını onaylamakla görevli personelin imzasının taklit edilmesi, onay vermekle yetkili personel ile anlaĢmalı hareket edilmesi, onay vermekle görevli personelin dikkatsizliğinden ve yoğunluğundan yararlanılması, zaman kartlarının saklanmasındaki açıklıklardan yararlanılması, izin sürelerinin yanlıĢ bildirimi, iĢe gelmeyen personelin yerine kart giriĢi yapılması ve saatlik ücretlerin yüksek hesaplanması yollarıyla gerçekleĢebilmektedir. 108 2.6.1.1.3.4. Harcama Hileleri ĠĢletmede çalıĢan kiĢilerin görevleri icabı yapmıĢ oldukları harcamaların iĢletme tarafından ödenebilmesi için çalıĢanın yapılan harcama ile ilgili gerekli açıklamaları içeren bir tablo hazırlaması ve destekleyici harcama belgelerini de eklemesi gerekmektedir. ÇalıĢan tarafından hazırlanan gider pusulası, çalıĢanın müdürü tarafından onaylanmalı ve muhasebe bölümüne gönderilmelidir. ĠĢletmenin harcamalar ile ilgili prosedürlerinin yetersiz olması, çalıĢanların iĢletmeden yüksek meblağlarda ödeme talep etmesine fırsat sağlayabilmektedir. ĠĢletmede gider harcaması yapma durumunda olan her çalıĢan bu gibi hileleri yapabilecek konumdadır. ĠĢletme çalıĢanları çok sayıda harcama kalemi üzerinden gider hilesi yapabilirler. Bunlardan bazıları (Bozkurt, 2009: 279,280): - ĠĢletmenin tahsis ettiği arabanın kiĢisel amaçlı kullanılarak benzin harcamalarının talep etmesi - ġahsi amaçlı gidilen yemeklerin iĢletme yemeği olarak gösterilmesi - MüĢteriler için tahsis edilen temsil ve ağırlama giderlerinin Ģahsi amaçlı kullanılması - Seyahatlerde pahalı ulaĢım kanallarının kullanılması, pahalı konaklamalar yapılması ve bunların zorunluymuĢ gibi gösterilmesi - ġahsi seyahat giderlerinin iĢ gezisi harcaması gibi gösterilmesi - Tüm bu giderlerin yapılmadığı halde yapılmıĢ gibi gösterilmesi - Yapılan bu giderlerin olduğundan fazla gösterilmesi Harcama hileleri; niteliği değiĢtirilmiĢ harcamalar ile iĢletmeden para alma, harcamaların olduğundan fazla gösterilmesi, sahte harcamalar ile iĢletmeden para alma ve tek harcama ile iĢletmeden birden fazla para alma olmak üzere dörde ayrılmaktadır. 109 Niteliği Değiştirilmiş Harcama Hileleri “Bu hile türü esasında işletmenin politikasına göre olmaması gereken bir harcamayı, işletmenin gideri gibi göstererek haksız kazanç sağlanmasıdır. Kişisel harcamaların işletme gideri gibi gösterilmesi ile yapılan hileler, karmaşık olmayan ve basit bir süreçte gerçekleşen hilelerdir. Gider raporlarının eksikliği veya yer alan bilgilerin açık olmaması, yapılan hilenin gizlenmesi için kullanılmaktadır. İşletmeler bu hileleri, çalışanın belli bir zaman parçasında yaptığı harcamaları karşılaştırarak veya diğer çalışan giderleri ile kıyaslayarak ortaya çıkarabilirler” (Bozkurt, 2009: 280-282). Yemek veya seyahat gideri gibi harcamaların kiĢisel amaçlı yapılmıĢ olmasına rağmen iĢ ile ilgili olduğunun beyan edilmesidir. Bu hilelerin önlenebilmesi için ödemenin amacı, tarihi ve yeri ile ilgili bilgileri içeren ayrıntılı gider pusulası düzenlenmeli, bir üst makam tarafından onaylanmalıdır. Abartılmış – Şişirilmiş Harcama Hileleri ĠĢ ile ilgili olarak yapılan harcamaların olduğundan yüksek tutarda gösterilmesidir. Bunun en yaygın uygulama yöntemi fiilen yapılan harcamadan daha yüksek tutarlı satıĢ faturası almaktır. ĠĢletme prosedürlerinde, harcamaları destekleyen belgelerin orijinalleri talep edilmelidir. Aksi takdirde, çalıĢan fotokopi yardımı ile mevcut fatura üzerindeki tutarı değiĢtirerek daha yüksek tutarlı bir fatura yaratarak gider pusulasına ekleyebilir. “İşletmenin gider raporunun ekine destek belgelerini de istemesi, çalışanın destek belgeler üzerinde değişiklik yapma yoluna girmesine neden olabilmektedir. Özellikle destek belgelerinin orijinallerinin talep edilmemesi durumunda, çalışan rapor ekine fotokopi kopyaları koymakta ve bunlar üzerinden oynama yapmak kolaylaşmaktadır. Kopya belgeler üzerindeki tutarların değiştirilerek şişirilmesi sık görülen bir hile yöntemi olarak ortaya çıkmaktadır. Gider belgeleri ile hile yapmayı amaçlayan çalışanlar için, bu konuda çalıştıkları işletmede kontrol önlemlerinin gevşek olması işleri kolaylaştırmaktadır. Çoğunlukla, çalışanın beyanına göre 110 inceleme yapıldığından gider kalemlerinin değiştirilerek, şişirilmesinin yolu açılmaktadır” (Bozkurt, 2009: 283). Sahte – Hayali Harcama Hileleri “Çalışanın işletme ile ilgili herhangi bir harcama yapmamasına rağmen, fatura beyan etmesidir. Çalışan, herhangi bir işletmeden temin ettiği boş bir faturayı doldurarak veya başka bir şekilde elde etmiş olduğu bir fişi kullanarak gider pusulasına ekleyebilir. Bu hile biçiminde önemli olan düzenlenen gider raporlarına destek olacak sahte belgelerin yaratılmasıdır. Bunun için çalışanlar kendi olanakları veya dış ortamdan sağlayacakları destekle bu sahte belgeleri yaratmaktadırlar. Kendi bilgisayarları aracılığı ile sahte ödeme belgeleri düzenlenebilmekte veya işletmenin gerçek satıcılarının belgeleri aracılığı ile gerçek olmayan belgeler yaratılmakta ve işletme dışında sahte belge ticareti yapanlardan bu belgeler elde edilmektedir” (Bozkurt, 2009: 285, 286). Birden Fazla Harcama Gösterme Hileleri “İşletme prosedürleri yapılan harcamanın orijinal belgesini zorunlu kılmadığı takdirde, çalışan bir faturanın fotokopi ile çoğaltılmış olan nüshalarını farklı zamanlarda kullanarak yapmış olduğu bir harcama için işletmeden birden fazla ödeme yapılmasını talep edebilir. Çalışan, yaptığı normal harcama ile ilgili belgeleri çoğaltarak, başka bir gider raporu daha yaratmakta ve böylece işletme tek bir gider harcaması için iki kere ödeme yapmaktadır. Özellikle destek belge uygulaması, onay ve kontrol işlevleri zayıf olan işletmelerde bu gibi hileler rahatça yapılabilmektedir” (Bozkurt, 2009: 288). 2.6.1.1.3.5. Kayıtlı Harcamalar Yanlış Kayıt İptalleri “Satılan ürünlerin belli bir kısmının kalite ya da müşteri memnuniyetsizliği gibi nedenlerle iade edilmesi durumunda bu kısmın satışlardan düşülmesi gerekmektedir. Aynı şekilde, garanti süresi kapsamında ürün satışlarında belirli 111 bakım onarım ya da parça değişimi gibi harcama yapılması kaçınılmaz olduğu için bir borç hesabında söz konusu harcamaların öngörülmesi şarttır. Hile yapan kişiler, iade, indirim ve borç tutarlarını ya hiç kaydetmemekte ya da önemli ölçüde eksik kaydetmektedir” (Wells, 2008: 313). Yanlış İadeler YanlıĢ iadeler veya gerçek olmayan iptallerde, iĢletmeye fiilen herhangi bir mal giriĢi olmadığı halde mal iade kaydı yapılmakta veya fiilen gerçekleĢen iadelerde iade mal bedeli olduğundan yüksek tutarla gösterilmektedir. Bu durumun sonucunda ise depodaki fiziki mal stok adedi eksik olmaktadır. Hilekar çalıĢan bu stok eksikliğini ört bas etmek için stok sayım kartları üzerinde hileli iĢlemlere baĢvurmaktadır. 2.6.1.2. Stoklar ve Diğer Varlıkların Kötüye Kullanılması Stok ve diğer varlıkların kötüye kullanılması; stoklar ve diğer varlıkların amaç dıĢı kullanılması ve stoklar ve diğer varlıkların çalınması olmak üzere iki grup altında incelenmektedir. Stoklar ve Diğer Varlıkların Kötüye Kullanılması Stoklar ve Diğer Varlıkların Amaç Dışı Kullanılması Stoklar ve Diğer Varlıklarda Hırsızlık ġekil 7: Stoklar ve Diğer Varlıkların Kötüye Kullanılması Kaynak: ACFE, 2012 Report to the Nations on Occupational Fraud & Abuse Report 112 2.6.1.2.1. Stoklar ve Diğer Varlıkların Amaç DıĢı Kullanılması Stoklar ve diğer varlıkların amaç dıĢı kullanılması, iĢletmeye ait duran varlıkların, iĢletmede personeli tarafından kiĢisel amaçlar için kullanılmasıdır. Bunun baĢlıca örnekleri; mesai saatleri içerisinde bilgisayar, yazıcı veya diğer elektronik aletlerin kiĢisel amaçlar için kullanılmasıdır. Bu tür hilede görünürde iĢletme varlıklarında ve nakdinde bir azalma olmasa da hile yapan personel iĢletme varlıklarını kendi çıkarlarını için haksız bir biçimde kullanmıĢtır. Ayrıca iĢletmede çalıĢırken zaman ve enerji kaybına neden olabilmektedir. “Birçok kişi maddi duran varlıkların kişisel amaçlar için kullanılmasını bir suç olarak görmemekte ve bu eylemlerin işletme için yarattığı maliyetin düşük olduğuna inanmaktadır. Maddi duran varlıkların kötüye kullanılması genellikle işletmelere çok yüksek tutarda ek maliyetler yaratmaz ancak bu her zaman için doğru değildir. Örneğin, bir üretim işletmesinde çalışan bir kişinin işletme makinelerini kullanarak, işletmenin faaliyet alanına giren mamullere yakın mamuller ürettiğini düşünelim. Bu çalışanın iş verimliliği azalacaktır, verimliliği arttırmak isteyen işletme, ilave eleman alımına gidecek ve işçi ücretlerine daha fazla sermaye ayırmak zorunda kalacaktır. Makinelerin fazla kullanılmasından dolayı bakım onarım masrafları artacak, hatta makinelerin ekonomik ömrü azalacaktır. Bununla birlikte, çalışan gizli olarak ürettiği malları işletmenin bir müşterisine sattığı takdirde, işletmenin satış hasılatı da azalacaktır” (Wells, 2010: 252). 2.6.1.2.2. Stoklar ve Diğer Varlıklarda Hırsızlık Stok veya varlıkların çalınmasında; doğrudan hırsızlık, varlık talepleri ve transferleri, satın alma ve teslim alma hileleri, stoklar ve diğer varlıklar ile ilgili sahte satıĢ iĢlemleri olmak üzere dört temel yöntem bulunmaktadır (Wells, 2010: 253); 113 Doğrudan Hırsızlık ĠĢletme personelinin iĢletme stokundaki malı ya da duran varlığı fiziken alıkoyup iĢletmenin kontrolü dıĢında iĢletme dıĢına çıkarmasıdır. Hile yapan bu personel, bu iĢlemi depodan fiilen hırsızlık yaparak, satımı iĢlemi gerçekleĢtirilmiĢ nakli gereken malı eksik olarak göndermek suretiyle yapabilir ve ortaya çıkan bu eksikliği muhasebe defter ve kayıtlarında gizleme çabasına girmez. Varlık Talepleri ve Transferleri ĠĢletme içerisinden bir bölümden baĢka bir bölüme mal taĢıması yapılırken malların çalınmasıdır. Özellikle farklı yerlerde deposu bulunan iĢletmelerde depolar arası mal nakliyatı iĢlemlerinde sıkça rastlanan hile türüdür. Burada depo sorumlusu ya da nakilden sorumlu olan kiĢi istenen malzemeyi daha fazla göstererek iĢletme varlıklarını çalabilmektedir. Satın Alma ve Teslim Alma Hileleri “İşletmeye gelen malların teslim alınmasından sorumlu olan kişi teslim aldığı mal miktarını olduğundan düşük göstererek aradaki farkı çalabilir. Satıcıya ödemenin tam olarak yapılabilmesi için teslim alan kişinin teslim alma raporunun muhasebeye gönderilen nüshasına doğru miktarı yazması gerekir. Buradaki satın alma ve teslim alma hileleri fatura hileleri ile karıştırılmamalıdır. Çalışan, işletmenin gerçekte ihtiyacı olmayan bir mal veya hizmetin alınmasına neden olmuş ise bu fatura hilesidir. İşletmenin kaybı, kullanmayacağı mal veya hizmet için yapılan ödemedir. Yani hilenin niteliği, işletmenin ihtiyacı olmadığı bir malı satın alma eylemidir. Eğer bir varlık işletmede kullanılmak amacı ile satın alınmış fakat daha sonra kötü niyetli çalışan tarafından kötüye kullanılmış ya da çalınmış ise bu stokların çalınması eylemidir” (Wells, 2010: 257). Sahte Satış ve Sevkiyat İşlemleri ÇalıĢan, stokların çalınma hilesini gizlemek için bazen hileli satıĢ ve teslimat belgeleri hazırlayıp anlaĢmalı olduğu bir kiĢiye mal teslimatı yapılmasını sağlayabilir. Bunu yapabilmesi için kiĢinin sahte sipariĢ belgesi ve sahte fatura da 114 düzenlemesi gerekmektedir. Bunu yapan çalıĢan satıĢ iĢlemini muhasebe kayıtlarında eski bir alacak hesabına kaydederek silinmesini bekler. BaĢka bir yöntem de hileli satıĢın iskonto veya iadeler hesabı ile silinmesidir. 2.6.2. Yolsuzluk ve Ahlaki Olmayan DavranıĢlar Yolsuzluk, muhasebe sistemi ve finansal raporlar üzerinde doğru olmayan bilgiler yansıttığı ve finansal tablo kullanıcılarını yanıltarak yanlıĢ karar vermelerine sebep olabileceği için muhasebe hilesi kavramı içinde incelenmektedir. Ġlk sözlük anlamıyla yolsuzluk TDK‟ ya göre yolsuzluğun gerçek anlamı yolsuz olma durumu, mecaz anlamı ise bir görevi, bir yetkiyi kötüye kullanmaktır. Yolsuzluk, bir görev veya yetkinin, hukuk kurallarına aykırı olarak kötüye kullanılması suretiyle, suiistimal yapmak, menfaat ya da çıkar sağlamak Ģeklinde tanımlanabilmektedir. Aydın ve Yılmazer‟ e göre yolsuzluk; “Sosyal, ekonomik, kültürel, siyasal ve ahlaki çöküntü ve çürümüĢlüğüne ürüne ve göstergesi olan yolsuzluk; rüĢvet, zimmet, irtikap, suiistimal, kayırma, genel ahlak ve mevcut hukuk kurallarına aykırılık ve yasal boĢlukları bireysel çıkarlar doğrultusunda kullanma sonucu ortaya çıkan bir durumdur.” (Aydın ve Yılmazer, 2006: 25). Yolsuzluk, “Bakanlar Kurulu” nun 2003/5685 sayılı kararı ile kabul edilen Yolsuzluğa KarĢı SözleĢmesinin 2. Maddesindeki tanımı ile „Bu sözleşmenin amaçlarına uygun olarak – yolsuzluk – tabirinden, bir görevin olağan ifasına ya da haksız bir komisyondan veya hak edilmemiş bir yarardan veya böyle bir hak edilmemiş yarar vaadinden fayda sağlayanın, lazım gelen davranışına etki eden haksız bir komisyonun veya diğer hak edilmemiş bir yararın veya böyle bir yararlar ilgili vaadin doğrudan veya dolaylı olarak talep edilme, sunulması, verilmesi ya da kabul edilmesi anlaşılır‟ (17.06.2003 Tarih ve 25141 Sayılı Resmi Gazete). Yolsuzluk kelimesiyle her ne kadar kamu sektörü akla gelse de özel sektörde de yolsuzluk iĢlemleri gerçekleĢmektedir. Yukarıda yapılan tanımlardan özetle yolsuzluk; özel ve kamu sektörlerinde, iĢletme ve kurum çalıĢanının veya 115 yöneticisinin ya da kurumla çıkar iliĢkisi bulunan bir üçüncü tarafında bir iĢi gerek yasal gerekse yasa dıĢı yollarla yapması ya da yaptırma suretiyle hak etmediği Ģekilde kendisine ve/veya çeĢitli çıkar gruplarına çıkar sağlayarak ahlaki olmayan haksız kazanımlar elde etmesidir. Yolsuzluk, tüm toplumlarda görülen bir sorundur. Toplumların demokratik yapıları, Ģeffaflık derecesi, kamu sektörünün yaygınlığı, etkinliği ve denetimin boyutları, kamu sektörünün demokratik yasal ve mali açılardan hesap verilebilirliği ile yolsuzluğun boyutları arasında doğrudan bir iliĢki vardır. Devletler geliĢtikçe ve modernleĢtikçe yolsuzluk ortadan kalkmaz ve yeni Ģekilde oluĢturur (Aydın, 2006: 246). Yolsuzluk, verimliliği ve ekonomik etkinliklerin düzenliliğini engeller. Ekonomik zarara, rüĢvete vb. gibi nakit çıkıĢlarına yol açtığı için maliyet yükselmesine neden olur. Yolsuzluk ve ahlaki olmayan davranıĢlar; rüĢvet almak, karĢı tarafı rüĢvet vermeye zorlamak (irtikap), bağıĢ ve hediye kabul etmek ve çıkarların çatıĢması olmak üzere dörde ayrılmaktadır. Yolsuzluk ve Ahlaki Olmayan Davranışlar Rüşvet İrtikap İllegal Hediye ve Bağışlar Çıkar Çatışması ġekil 8: Yolsuzluk ve Ahlaki Olmayan DavranıĢlar Kaynak: ACFE, 2012 Report to the Nations on Occupational Fraud & Abuse Report 116 2.6.2.1. RüĢvet BaĢka bir hile türü olan rüĢvet, ilk sözlük anlamıyla “yaptırılmak istenen bir iĢte yasa dıĢı kolaylık ve çabukluk sağlanması için bir kimseye mal veya para olarak sağlanan çıkar” olarak ifade edilmektedir. 5237 Sayılı TCK‟nın 252. maddesine göre rüĢvet, “bir kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlaması” olarak tanımlanmıĢtır. Ticari rüĢvet ise, özel sektörde faaliyet gösteren bir iĢletme çalıĢanının görevine giren bir iĢ için verilmesi icap etmeyen bir para veya mal alması veya herhangi bir menfaat temin etmesi yahut para, mal veya menfaat hakkında taahhüt veya teminat kabul etmesidir (Gökcan, 2008: 553). RüĢvet alan kiĢiye sağlanacak fayda, nakdi para, pahalı hediyeler ve ziynet eĢyaları olabileceği gibi gelecek tarihe dönük bir taahhüt veya iĢ vaadi ortaklığı gibi manevi unsurlar da olabilmektedir. RüĢvet kasten iĢlenen ve çok taraflı anlaĢmalı bir hile iĢlemi olup, TCK hükümlerine göre de bir suçtur. Böyle bir fiil, kamu yönetiminin menfaatine büyük ölçüde zarar verdiğinden devlet anlaĢmaya katılanların her ikisini de cezalandırmak suretiyle bu tür filleri yasaklamaktadır (Toroslu, 2001: 235). TCK‟nın 252. maddesinin birinci fıkrasıyla rüĢvet alan ve veren kiĢi dört yıldan on iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaktadır. Ayrıca ikinci fıkrada belirtilen ise rüĢvet alan veya bu konuda anlaĢmaya varan kiĢinin, yargı görevi yapan, hakem, bilirkiĢi, noter veya yeminli mali müĢavir olması halinde, birinci fıkraya göre verilecek ceza üçte birden yarısına kadar artırılır. RüĢvet ve alt grubu hile türü 2 baĢlık altında incelenmektedir: Fatura Komisyonları “Gelir kaynağını etkileme ve kontrol etme gücüne sahip kişilere, elde edilecek olan gelirin belirli bir yüzdesi oranında ödeme yapılmasıdır. Komisyon fatura hilelerine çok benzemektedir. Aralarındaki fark, komisyonda işletme çalışanı ve 117 satıcı arasında karşılıklı gizli bir anlaşmanın var olmasıdır. Bu nedenle komisyon, fatura hilelerinde değil, yolsuzluk ve ahlaki olmayan davranışlar başlığı altında sınıflandırılmıştır. En temel komisyon olayında satıcı, mağdur işletmeye tamamen hayali veya olduğundan daha yüksek tutarlı bir fatura göndermekte, işletme çalışanı ise bu hileli faturanın tam olarak ödenmesini sağlamaktadır. Çalışan bunun karşılığında satıcıdan bir ödeme almaktadır, buna “komisyon” denir. Satıcı bazen işletmeden ilave iş alabilmek için de mağdur işletme çalışanına komisyon verebilir. Burada satıcı, faturalarda hileli herhangi bir işlem yapmamaktadır. Satıcı sadece işletmeye düzenli olarak satış yapabilmek amacı ve beklentisi ile satın almadan sorumlu kişiye bedel ödemektedir. İşletmeye düzenli olarak satış yapan satıcı, zaman içerisinde mal fiyatlarını arttırma yolunda gider. Böylelikle komisyon için ödemiş olduğu nakdi de mağdur işletmeden temin etmiş olur. Bu neden komisyon hileleri bu amaçla başlamamış olsa da, zaman içerisinde genellikle olduğundan yüksek tutarlı fatura düzenleme hilelerine dönebilir” (Wells, 2010: 288,289). İhale Şikeleri (İhaleye fesat) Ġlk olarak ihale, belli bir iĢin çok sayıdaki istekli arasında en uygun teklifte bulunana verilmesi yöntemidir. ĠĢletmeler alma, satma, kiraya verme, inĢaat yaptırma gibi birçok iĢleri ihale usulüyle yapabilirler. Bir ihalede esas kural serbest rekabetin sağlanması ve böylelikle iĢletme için en az maliyetli ve en yüksek kaliteli Ģekilde iĢin gerçekleĢtirilmesidir. Kamu kurumları ile ilgili olarak 4734 sayılı kanunun 5.9 maddesinde 7 temel ilke belirtilmiĢtir. Bunlar; saydamlık, rekabet, eĢitlik, güvenilirlik, gizlilik, kamuoyu denetimi ve kaynakların verimli kullanılmasıdır. Bu belirtilen kanunda belirtilen ilkelere dıĢında oluĢabilecek herhangi bir iĢleme karĢı yaptırım öngörülmüĢtür. “Kanun‟un 17.10 maddesinde, ihaleye fesat karıştırmak, rekabeti veya ihale kararını engelleyici davranışlarda bulunmak, belgede sahtecilik, alternatif teklif 9 MADDE 5. - Ġdareler, bu Kanuna göre yapılacak ihalelerde; saydamlığı, rekabeti, eĢit muameleyi, güvenirliği, gizliliği, kamuoyu denetimini, ihtiyaçların uygun Ģartlarla ve zamanında karĢılanmasını ve kaynakların verimli kullanılmasını sağlamakla sorumludur. 10 MADDE 17. - Ġhalelerde aĢağıda belirtilen fiil veya davranıĢlarda bulunmak yasaktır: 118 verebilme halleri dışında birden fazla teklif vermek ve 11.11 maddeye göre ihaleye katılamayacağı belirtildiği halde ihaleye katılmak yasak fiil veya davranışlar olarak sayılmış olup, bu yasak fiil veya davranışlarda bulunanlar hakkında aynı Kanunun 4. kısmında belirtilen hükümlerin uygulanması öngörülmüştür. 58. maddede ve 17. maddede belirtilen fiil veya davranışlarda bulundukları tespit edilenler hakkında, fiil veya davranışlarının özelliğine göre, bir yıldan az olmamak üzere iki yıla kadar, üzerine ihale yapıldığı halde mücbir sebep halleri dışında usülüne göre sözleşme yapmayanlar hakkında ise altı aydan az olmamak üzere bir yıla kadar, bütün kamu kurum ve kuruluşlarının ihalelerine katılmaktan yasaklama kararı verileceği belirtilmiştir” (SarıtaĢ, 2009: 53). 2.6.2.2. Ekonomik Baskı Ġrtikap rüĢvetin diğer yüzüdür. Kamu görevlisinin karĢısındaki kiĢi veya kurumu rüĢvet vermeye zorlamasıdır (Aydın ve Yılmazer, 2006: 37). Ġrtikap hile türünde, hilekar çalıĢan sorumlu olduğu görevi kötüye kullanıp baskı ya da ikna yoluyla hile eylemini yerine getirmekte ve bundan çıkar sağlamaktadır. a) Hile, vaat, tehdit, nüfuz kullanma, çıkar sağlama, anlaĢma, irtikap, rüĢvet suretiyle veya baĢka yollarla ihaleye iliĢkin iĢlemlere fesat karıĢtırmak veya buna teĢebbüs etmek. b) Ġsteklileri tereddüde düĢürmek, katılımı engellemek, isteklilere anlaĢma teklifinde bulunmak veya teĢvik etmek, rekabeti veya ihale kararını etkileyecek davranıĢlarda bulunmak. c) Sahte belge veya sahte teminat düzenlemek, kullanmak veya bunlara teĢebbüs etmek. d) Alternatif teklif verebilme halleri dıĢında, ihalelerde bir istekli tarafından kendisi veya baĢkaları adına doğrudan veya dolaylı olarak, asaleten ya da vekaleten birden fazla teklif vermek. e) 11 inci maddeye göre ihaleye katılamayacağı belirtildiği halde ihaleye katılmak. 11 MADDE 11. - AĢağıda sayılanlar doğrudan veya dolaylı veya alt yüklenici olarak, kendileri veya baĢkaları adına hiçbir Ģekilde ihalelere katılamazlar: a) Bu Kanun ve diğer kanunlardaki hükümler gereğince geçici veya sürekli olarak kamu ihalelerine katılmaktan yasaklanmıĢ olanlar ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan ve organize suçlardan dolayı hükümlü bulunanlar. b) Ġlgili mercilerce hileli iflas ettiğine karar verilenler. c) Ġhaleyi yapan idarenin ihale yetkilisi kiĢileri ile bu yetkiye sahip kurullarda görevli kiĢiler. d) Ġhaleyi yapan idarenin ihale konusu iĢle ilgili her türlü ihale iĢlemlerini hazırlamak, yürütmek, sonuçlandırmak ve onaylamakla görevli olanlar. e) (c) ve (d) bentlerinde belirtilen Ģahısların eĢleri ve üçüncü dereceye kadar kan ve ikinci dereceye kadar kayın hısımları ile evlatlıkları ve evlat edinenleri. f) (c), (d) ve (e) bentlerinde belirtilenlerin ortakları ile Ģirketleri (bu kiĢilerin yönetim kurullarında görevli bulunmadıkları veya sermayesinin % 10'undan fazlasına sahip olmadıkları anonim Ģirketler hariç). 119 Önceden de belirtildiği gibi ekonomik baskı (irtikap) temelde rüĢvet hilelerinin diğer bir türüdür. Kararı etkileyebilecek bir çalıĢana rüĢvet sunan bir satıcı yerine, çalıĢanın satıcı lehine karar vermek için satıcıdan rüĢvet talep etmesidir. Hilekar çalıĢanın belirli bir Ģirket ya da kiĢinin lehte kararı için rüĢvet kabul edebilme durumundan, çalıĢanın potansiyel alıcı ya da satıcıdan irtikap edecek Ģekilde durum tersine dönmesidir (Wells, 2010: 301). Memurun hakkı olmayan fakat kiĢi tarafından sunulan bir karĢılığı kabul etmesi durumunda rüĢvet, memurun kendiliğinden harekete geçerek sağlanması zorunlu olmayan bir yararı istemesi durumunda ise irtikap söz konusu olmaktadır (Toroslu, 2001: 236). Ġrtikap ile rüĢvet arasındaki diğer bir fark ise; rüĢvette genellikle rüĢvet alan ile rüĢvet veren arasında bir tür yazılı ya da sözlü gizli anlaĢma ve sözleĢme vardır. Ġrtikap olayında, kamu görevlisi karĢı tarafın güç durumda olmasından yararlanarak zorla ya da ikna yoluyla bir menfaat talebinde bulunmaktadır (Aydın ve Yılmazer, 2006: 37). RüĢvet özelliğini taraflar arasındaki eĢitlik durumundan alırken, irtikabın ayırt edici özelliği, memurun üstün durumda olmasıdır (Toroslu, 2001: 237). 2.6.2.3. Ġllegal Hediye ve BağıĢlar BağıĢ ya da hediye kabul etme vakası, iĢletme çalıĢanının gereğine uygun olarak tamamladığı görevi sonucunda, bu iĢten çıkar sağlayan tarafından, iĢin tamamlanma sonrasında iĢletme çalıĢanına maddi ya da manevi faydalar sunması olarak açıklanabilir. Hediyenin rüĢvetten farkı, iĢletmelerin faaliyetlerinde iĢletme kararlarını etkilemek için değildir (Wells, 2010: 301). Ġki taraf arasındaki iĢlemden sonra çıkar sağlanan taraf, iĢletmeye basit olarak bir takvim, ajanda, çiçek veya bir iĢ yemeği olabileceği gibi, pahalı bir otomobile veya bir seyahat çeki olarak hediye verme isteğinde olabilir. BağıĢ ve hediyeleri kabul eden çalıĢanların çoğu hediye veren iĢletmenin lehine bir etkilenme olmadığını öne sürmesine rağmen, iĢverenler bunun aksini düĢünmektedir. ĠliĢkilerin geliĢmesi açısından bir araya gelinmiĢ bir iĢ yemeği gibi hediyeler genellikle zararsızdır. Ancak çalıĢanın kasıtlı olarak veya bilinçaltında 120 hediye veren kiĢi veya iĢletme lehine davranıĢ ve iĢlemlerde bulunmaya baĢlamasıyla, bu hediyeler zararsız olmaktan çıkmaktadır. 2.6.2.4. Çıkar ÇatıĢması Çıkar çatıĢması kamu görevlilerinin veya iĢletme çalıĢanlarının resmi görevlerini ve sorumluluklarını tarafsız ve objektif bir Ģekilde yerine getirmelerini etkileyen Ģahsi çıkarlara sahip olmaları halinde ortaya çıkar. Kamu görevlilerinin veya iĢletme çalıĢanlarının Ģahsi çıkarları kendisine, ailesine, yakın akrabalarına, arkadaĢlarına, iĢ bağlantısı veya siyasi iliĢki içerisinde olduğu kiĢi ya da kuruluĢlara sağlanan her türlü menfaati içerir. “Özel sektörde ise, işletme çalışanı, müdür veya üst yönetimin işletmeyi olumsuz etkileyen faaliyet ve işlemlerde, açıklanmamış ekonomik veya kişisel çıkarının olmasıdır. İşletme çalışanın gizli çıkarı sadece kişisel ekonomik fayda sağlamak değildir. Çalışan maddi bir kazanç elde etmese bile, bir arkadaşına veya akrabasına sağlanacak olan ekonomik fayda işletmede çıkarların çatışmasına yol açmaktadır. Buradaki önemli nokta işletme çalışanının çıkarının gizli olmasıdır. Çalışan, işletme lehine olan bir faaliyeti kendi kişisel çıkarları doğrultusunda yönlendirir ve işletme bunun farkında değildir. Rüşvet ve çıkarların çatışması arasındaki tek fark hile yapan işletme çalışanın motivasyonudur. Örneğin, satıcı tarafından işletmeye gönderilen hileli faturanın ödenmesini sağlamak ve karşılığında komisyon almak bir rüşvettir. Diğer taraftan, çalışanın gizli ortak olduğu bir satıcı işletme tarafından mağdur işletmeye gönderilen bir faturanın ödenmesini kendisinin onaylanması çıkar çatışmasıdır. Rüşvet olayında, çalışan komisyon elde etmek amacıyla hileli faturayı onaylamaktadır. Çıkarların çatışmasında ise çalışanın hileli faturayı onaylamasındaki amaç satıcı işletmedeki gizli çıkarıdır” (Wells, 2010: 311). 121 2.6.3. Hileli Finansal Raporlama Hileli finansal raporlama, kasıtlı olarak finansal tablolarda olması gereken tutarların, açıklamaların yer almaması veya yanlıĢ beyan edilmesi suretiyle finansal tablo kullanıcılarının yanıltılmasına sebep olan hileli iĢlemlerdir. Yatırımcılar, kredi sağlayıcıları, müĢteriler, tedarikçiler kısacası çıkar grupları ve iĢletmenin tarafları iĢletmeyi diğer iĢletmeler ile karĢılaĢtırmak ve yatırım yapmak için doğru ve güvenilir finansal tablolara ihtiyaç duymaktadırlar. Güvenilir finansal tablolar, genel kabul görmüĢ muhasebe ilkelerine ve uluslararası muhasebe standartlarına ve yasaya uygun olarak düzenlenmiĢ ve iĢletmenin finansal durumunu doğruca yansıtacak Ģekilde hazırlanmıĢ tablolardır. Hileli finansal raporlama, iĢletme yönetiminin finansal tablo kullanıcılarının iĢletmenin performansı ve karlılığı konusundaki algılarını etkileyerek, onları yanıltmak amacıyla iĢletmenin karını manipüle etmesi Ģeklinde ortaya çıkabilir. Karın bu Ģekilde manipüle edilmesi, küçük tutarlı iĢlemlerle veya uygun olmayan varsayımlarla ve kanaatlerin iĢletme yönetimi tarafından değiĢtirilmesiyle baĢlatılabilir. Baskılar ve teĢvikler bu faaliyetleri arttırmaya öncülük ederek hileli finansal raporlamaya neden olabilirler. Bu durum, piyasa beklentilerini karĢılamak veya performansa dayalı ücretlerini azami düzeye ulaĢtırmak amacıyla, iĢletme yönetiminin finansal tabloları önemli ölçüde yanlıĢ sunması suretiyle hileli finansal raporlama ile sonuçlanabilir. Bazı iĢletme yönetimleri, vergiyi en aza indirmek için karını önemli tutarda azaltmaya veya yabancı kaynak teminini güvence altına almak amacıyla karını olduğundan çok göstermeye yönelebilinmektedirler. Para ve sermaye piyasalarının etkin bir Ģekilde çalıĢabilmesinin önemli koĢullarından birisi, yatırımcıların, iĢletmeye borç verenlerin ve kredi sağlayan banka ve diğer kuruluĢların güvenilir finansal raporlara ulaĢabilmeleri ve bu raporlara dayanarak yatırım ve kredi kararlarını vermeleridir. Hileli finansal raporlar bu bakımdan para ve sermaye piyasalarının etkinliğini ciddi Ģekilde tehdit etmektedir. 122 Hileli finansal raporlama, literatürde çeĢitli tanımlarla belirtilmektedir. En temel kurum tanımıyla hileli finansal raporlama ACFE tarafından Ģu Ģekilde tanımlanmaktadır: “Bütün bilgiler dikkate alındığında, okuyucunun yargısını veya kararını değiştiren kasıtlı, önceden tasarlanmış, maddi gerçeklerin hatalı düzenlenmesi ve eksikliği veya yanıltıcı muhasebe bilgisidir.” Hileli finansal raporlamadan kaynaklanan önemli tahrifatlar; “finansal tablo kullanıcılarının aldatılması amacıyla tablolardaki rakam ve /veya açıklamaların, Genel Kabul GörmüĢ Muhasebe Ġlkelerine (GKGMĠ) uygunluk ve önemlilik kriterleri açısından doğru ve dürüst bir Ģekilde sunulmasını engelleyecek Ģekilde bilinçli olarak tahrif edilmesi ve /veya göz ardı edilmesi” Ģeklinde tanımlanabilmektedir (Küçük ve Uzay, 2009: 3). Muhasebe sistemi sonucunda ortaya çıkan bilanço ve gelir tablosu baĢta olmak üzere ortaya çıkan finansal tablolarının gerçeği yansıtmamasında, dürüst davranmayan yöneticilerin payı büyüktür. Bu hileye yapılmasında baskıya neden olan faktörler arasında; finansal tabloların olduğundan yüksek göstermekle artan hisse fiyatları, artan primler ve teĢvikler gibi kazançlar yer almaktadır. Yönetim hileleri ile finansal tablolarda yapılan oynamalar ve değiĢiklikler daha çok iĢletmenin durumunun olduğundan daha iyi gösterilmesine yönelik yapılmaktadır. Bununla birlikte iĢletmelerin durumunun olduğundan kötü gösterilmesi de yönetim hilesinin hedefi olabilmektedir. Özellikle vergiden kaçınmak için karının olduğundan düĢük gösterilmesi Ģahıs ve aile Ģirketlerinden görülebilmektedir (Güredin, 2007: 137). Bu müdahaleler tüm finansal tablo kullanıcılarını aldatmaktadır. Ancak zarar gören tarafların daha çok yatırımcılar, kredi verenler ve devlet olduğu söylenebilir (Bozkurt, 2009: 45). “Hileli finansal raporlama çeşitli yöntemler kullanılarak gerçekleştirilebilir. Uygun olmayan gelirin tamamlanması; geçmiş tarihli bir sözleşme düzenlenmesi, dönem sonunda müşteriye iletilmesi gereken ürünün iletilmemiş olması veya kanalların doldurulması (personel tarafından dağıtıcı firmalara sattıkları miktardan fazla mal göndermek suretiyle satışların suni olarak arttırılması) şeklinde karşımıza çıkabilir. Yönetim tarafından karar alınmamasına rağmen gelecek dönemlerde 123 kullanılmak üzere yedeklerin ayrılması gibi hileli finansal raporlama vakaları işletmelerde yaygın biçimde gerçekleşmektedir. Örneğin; geçmiş tarihli sözleşme düzenlenmesi yazılım şirketlerinde sıkça görülmektedir” (Özkul ve Özdemir,2011: 67). Aynı zamanda hileli finansal raporlamada kullanılabilecek diğer yöntemleri de aĢağıdaki Ģekilde sıralayabiliriz (Küçük ve Uzay, 2009: 3): - Önemli finansal kayıtların, destekleyici dokümanların ve iĢlemlerin tahrif edilmesi (defter, kayıt ve dokümanlar gibi), makyajlanması ve finansal olayların istenen sonuca ulaĢılacak Ģekilde yorumlanması - Finansal olay, iĢlem, hesap ve diğer önemli bilgilerin finansal tablolarda önemli tahrifatlar yapacak Ģekilde bilinçli olarak yanlıĢ yansıtılması - Muhasebe ilke ve politikaları ile ölçme, kayda alma, raporlama ve ekonomik olayların sunulmasına iliĢkin prosedürlerin kasten yanlıĢ uygulanması, - ĠĢletmenin uyguladığı muhasebe ilke ve politikaları ile ilgili finansal rakamların uygun olmayan bir Ģekilde açıklanması “ACFE tarafından özetlenen hileli finansal raporlama türlerinde; gelirin olduğundan fazla gösterilmesi, zararların olduğundan az gösterilmesi veya yanıltıcı açıklamalarla işletmenin finansal resminin değiştirilmesine odaklanılmıştır. Bunun dışında başka hileli finansal raporlama türleri de bulunmaktadır; örneğin bazı işletmeler gelirin istikrarlı hala getirilmesi için geliri olduğundan az göstermektedir. Herhangi bir muhasebe bilgisinin kasıtlı olarak yanlış gösterilmesi de hileli finansal raporlama kapsamına getirmektedir” (Özkul ve Özdemir, 2011: 69). “Hileli finansal raporlama, finansal bilgi manipülasyonu tanımına girdiği için birbirinden farklı terimlerle de isimlendirilmektedir. Kar yönetimi (earnings management), karın istikrarlı hale getirilmesi (income smoothing), aldatıcı finansal raporlama (fraudulent financial reporting), yaratıcı muhasebe uygulamaları (creative accounting practices), agresif muhasebe (aggressive accounting), muhasebe usulsüzlükleri (accounting irregularities) ve muhasebe manipülasyonu (account manipulation) olarak değişik ifadelerle tanımlanan ve esas itibariyle “Şirketlerin finansal tablo ve raporlarında yer alan verilerin yöneticilerin istekleri 124 ile uyumlu olmasını sağlamak amacıyla, finansal raporlama sürecine (muhasebe standartları çerçevesinde ya da bunun dışında) müdahalede bulunulması” olarak tanımlanabilen finansal bilgi manipülasyonu ile şirketlerin finansal durumu, faaliyetleri ve faaliyet sonuçları hakkında ilgililere gerçeğe aykırı bir bilgi sunabilmektedir” (Küçüksözen, 2005: 9). Bilanço maskeleme, belirli bir amaca dönük bilançonun olduğundan daha farklı Ģekilde gösterilmesidir. Burada amaç, iĢletmenin ekonomik ve mali yapısı ile karlılık ve finansal durumu hakkında yanlıĢ ve finansal tablo kullanıcılarını yanıltıcı bilgi vermektir. Bilanço çıkarmak envanter çalıĢmalarının bir parçası ve son aĢaması olduğundan, bilançonun maskelenmesine yönelik iĢlemler dönem sonunda değerleme sırasında yapılır. Değerleme yapılırken iĢletmenin mevcut kıymetleri, stokları olması gerekenden yüksek değerlenirse veya amortisman ile karĢılık ayrılmasından vazgeçilirse bilanço iyileĢtirilmiĢ olur. Kıymetlerin düĢük değerlenmesi halinde ise bilanço olumsuz maskelenmiĢ demektir. Bilanço oyunları bir anlamda bilanço makyajıdır. Doğal olarak; Ģirketler yılsonunda çektirdikleri bu resmin güzel çıkmasını isterler ve mali durumlarında göze hoĢ gelmeyen veya uygun olmayan hususların bilançolarında görülmesini istemezler. Aksine, mali durumlarında iyi ve güçlü olan yanlarının bilançolarında ön plana çıkmasını arzu ederler. Bu nedenle Ģirketler yılsonunda çekilen bilanço fotoğraflarının güzel görünmesini sağlamak için bilançolarına makyaj yapmayı tercih ederler. “Bu kapsamda, tahsili mümkün olmayan alacaklar için karşılık ayırmamak, dövizli borçları veya alacakları bilanço tarihindeki kurdan değerlememek, doğmuş zararları bilançoya yansıtmamak, gelir veya giderleri ait olduğu yılda gelir/gider yazmamak, olmayan stokları var gibi bilançoda göstermek bilanço makyajının araçları olarak sayılabilir. Nakit sermaye artışlarını fiktif aktif yaratarak yapmak, sabit kıymet amortismanlarını doğru yapmamak, kredi faiz giderlerini hesaplara doğru yansıtmamak şirket borçlarını olduğundan az göstermek ve başkasına ait varlıkları kendi aktiflerinde göstermek gibi farklı uygulamalar da yapılabilmektedir” (Alptürk, 2007: 24). 125 Yaratıcı muhasebe, ilke ve kuralları, değerleme ölçüleri ve uygulamaya yönelik düzenlemelerin eksikliğinden yararlanmak suretiyle muhasebe rakamları üzerinde oynamak finansal tabloların biçimini veya finansal tablolarda yer alan bilgilerin sunuluĢunu değiĢtirerek finansal durumu olduğundan farklı göstermek amacıyla yapılan iĢlemlerin tümü olarak tanımlanabilir (Çıtak, 2009: 21). Hileli finansal raporlama genellikle üst kademe yöneticileri tarafından ya da onların baskılarıyla gerçekleĢtirilmektedir. Hileli finansal raporlamaya baĢvuranlar, finansal kuruluĢlardan kredi elde edebilmek ya da iĢletmenin finansal performanslarını olduğundan farklı göstererek hisse senetlerinin değerinin yüksek bir hızla arttırmak amacını taĢırlar. Hileli finansal raporlama uygulamalarına baĢvuran üst kademe yöneticilerin amacı, iĢletmenin gerçek performansını gizleyerek olduğundan iyi veya kötü göstermek, kiĢisel statülerini korumak ve maaĢ, prim, hisse senedi veya hisse senedi opsiyonlarından sağladıkları kiĢisel servetlerini korumak iken, orta kademe yöneticilerin amacı kendilerinin sorumlu olduğu sorumluluk merkezlerinin (bölümü ya da birimi) düĢük performansını gizlemek veya yüksek performans sonucunda elde edecekleri ikramiye tutarını arttırmaktır. ACFE, hileli finansal raporlamayı finansal ve finansal olmayan olarak iki bölümde incelemektedir. Hileli finansal raporlama; iĢletmenin finansal tablolarını etkileyen belgeler ve finansal iĢlemler ile ilgili iken, finansal olmayan hileli raporlama iĢletmenin finansal tablolarına etkisi olmayan belgeler ve raporlar ile ilgili olarak kasti yanlıĢlıklar yapılması ve üçüncü kiĢilerin aldatılmasıdır. “Hileli finansal raporlamada yönetim finansal tablo kullanıcılarını yanıltmak amacıyla en çok hasılat üzerinde durmakta ve hasılatı gerçekten daha fazla ya da daha eksik yansıtmaktadır. SAS No. 99 (ABD Mali Müşavirler Odası olan AICPA‟nın yayınladığı denetim standartları) bu durumu ortaya koymaktadır. Hasılatı yüksek göstermek amacıyla zamanından önce yapılan gelir kayıtları ve fiktif yani gerçek olmayan hasılat kaydı en sık kullanılan tekniklerdir. Hasılatı az göstermek amacıyla da hasılatın dönemler arasında muhasebe ilkelerine uygun olmayan bir şekilde kaydırılması ve giderlerin olmayan bir biçimde aktifleştirilmesi kullanılan en yaygın teknikler olarak karşımıza çıkmaktadır. ABD Sermaye Piyasası Kurulu (SEC) 126 tarafından 199 yılında yapılan 525 soruşturmada yukarda bahsedile açıklamalara paralel bir şekilde aşağıdaki bilgilere ulaşılmıştır” (Küçük ve Uzay, 2009: 7): - Uygun olmayan zamanlarda hasılat kaydı % 34 den fazla - Varlık değerlemelerinden hile yapılması yaklaşık % 18 - Muhasebe ilkelerine aykırı olarak giderlerin aktifleştirilmesi yaklaşık % 13 - Kabul edilmeyecek nitelikte kazanç yöntemleri yaklaşık % 20 - Büyük opsiyonlar ve sermaye ortaklıkları yaklaşık % 10 - Diğer çeşitli teknikler yaklaşık % 5 2.6.3.1. Varlıkların ve Gelirlerin Olduğundan Yüksek Gösterilmesi Varlıkların olduğundan yüksek gösterilmesi türündeki hileler genellikle iĢletmeye ait olmayan varlıkların iĢletmeye aitmiĢ gibi muhasebe kayıtlarına altına alınması ya da mevcut varlıkların olduğundan daha yüksek değerle değerlemesini sağlayacak iĢlemlerle gerçekleĢtirilmektedir. ĠĢletme gelirlerinin olduğundan yüksek gösterilmesi durumunda ise, henüz gerçekleĢmemiĢ mal ve hizmet satıĢları gerçekleĢmiĢ gibi kabul edilerek iĢlenir, satıĢlarla ilgili belgelerde tahrifat yapılabilir ya da tümüyle hayali müĢterilere hayali satıĢ faturaları düzenlenmektedir. Varlıkların ve gelirlerin olduğundan yüksek gösterilmesi; ACFE‟nin 2008 yılında hazırladığı raporda 5 baĢlık altında incelenmektedir: - Gerçek olmayan gelirler (Fictitious Revenues) - Dönemsellik ilkesine aykırılıklar (Timing Differences) - Borçların ve/veya giderlerin gizlenmesi (Concealed Liabilities/Expenses) - YanlıĢ, yanıltıcı ve eksik açıklamalar (Ġmporer Disclosures) - Varlıkları yanlıĢ değerle kaydetme (Imporer Asset Valuations) 127 Varlık ve Gelirlerin Olduğundan Yüksek Gösterilmesi Hayali Gelirler Borç ve Giderlerin Gizlenmesi Zamanlama Farklılıkları Finansal Tablolarda Yanıltıcı Açıklamalar Varlıkların YanlıĢ Değerlenmesi ġekil 9: Varlık ve Gelirlerin Olduğundan Yüksek Gösterilmesi Kaynak: ACFE, 2012 Report to the Nations on Occupational Fraud & Abuse Report 2.6.3.1.1.Hayali Gelirler Hayali gelirler, aslında gerçekte var olmayan müĢteriler üzerine fatura düzenlenmesi ya da iĢletmenin mevcut müĢterilerine tamamen gerçek dıĢı faturalar düzenlenmesi veya herhangi bir destekleyici belge olmanda hileli satıĢ kayıtları yapılmasıdır. Hayali gelirler, gerçekte var olmayan müĢterilere fatura düzenlenmesi, var olan müĢterilere tamamen hileli (hayali) faturalar düzenlenmesi ve satıĢı destekleyici belgeler bulunmadan hileli satıĢ kayıtlarının gerçekleĢtirilmesi Ģeklinde yaĢanmaktadır (Rezaee, 2002: 87). “Fiktif gelir kaydı uygulamasında, herhangi bir müşteri siparişi ya da müşteri ile yapılan anlaşma olmadan, dolayısıyla sevk edilen mal daha sonra iade edilmesine rağmen, müşteriye mal sevk edilmekte ve mal sevk edildiği tarihte gelir kaydı yapılmakta ya da mal sevk edilmiş gibi gösterilerek satış geliri kaydedilmektedir. Fiktif gelir kaydedilmesinde, mal ya da hizmet satışına ilişkin herhangi bir işlem olmadan fiktif satış geliri kaydı yapılması; mal satışına ilişkin belgelerin tarihlerinin geriye doğru değiştirilmesi; bazı işlemlerin kayıt dışı bırakılması gibi uygulamalar da söz konusu olabilmektedir” (Küçüksözen ve Küçükkocaoğlu, 2005: 9). 128 Gerçekte birisine yüksek bedelle ancak faturasız satılan mal, fiktif bir isme düĢük bir bedelle satılmıĢ gibi fatura edilebilir. Bu suretle aradaki hasılat farkı gizlenmiĢ olur. Aynı Ģekilde aslında imalata verilen ve mamul Ģeklinde belgesiz olarak yapılan satıĢ, uydurma bir kiĢiye hammadde olarak satılmıĢ gibi fatura edilebilir. Gerçek satıĢ bedeli ile faturadaki satıĢ bedeli arasındaki fark, uydurma hesaplar aracılığı ile kayıt dıĢı bırakılmıĢ olur. 2.6.3.1.2. Zamanlama Farklılıkları Gelir veya giderlerin iĢlemin olduğundan dönemden veya tarihten daha farklı bir dönem ya da tarihte muhasebeleĢtirilerek kaydedilmesi suretiyle iĢletme karının istenildiği Ģekilde yanlıĢ beyan edilmesidir. “Buradaki temel ayrım muhasebenin ilkelerinden bulunan dönemsellik ilkesine uyulmamasıdır. Dönemsellik ilkesi; işletmenin sürekliliği kavramı uyarınca sınırsız kabul edilen ömrünün, belli dönemlere bölünmesi ve her dönemin faaliyet sonuçlarının diğer dönemlerden bağımsız olarak saptanmasıdır. Gelir ve giderlerin tahakkuk esasına göre muhasebeleştirilmesi, hasılat, gelir ve karların aynı döneme ait maliyet, gider ve zararlarla karşılaştırılması bu kavramın gereğidir” (TÜRMOB yayınları 234, 2010: 8). Muhasebenin dönemsellik ilkesine göre hasılat, gelir ve karlar, aynı döneme ait maliyet, gider ve zararlarla karĢılaĢtırılmalıdır. Bir mal veya hizmet satıĢ gelirinin, dönemsellik ilkesine aykırı olarak henüz tahakkuk etmeden cari dönemin geliri olarak kaydedilmesine hasılatın erken tanınması denir (Küçüksözen ve Küçükkocaoğlu, 2005: 9). SatıĢların hedeflenenden düĢük olduğu dönemlerde, satıĢ hedeflerine ulaĢmak isteyen yöneticiler, raporlama döneminin ardında meydana gelecek satıĢlarını dönem satıĢ hedeflerinde göstermek isteyebilirler. Bu amaçlar iĢletme faaliyet gösterdiği dönemde sipariĢi alınmıĢ ve henüz sevkiyatı yapılmamıĢ malları satılmıĢ gibi gösterebilir. Bu hileli satıĢı muhasebeleĢtirmek içinse iĢletmeler malın nakliyat belgeleri üzerinde usulsüzlük yaparak iĢlem tarihini olduğundan yanlıĢ gösterir. 129 ĠĢlemin gerçekleĢme tarihinden önce veya sonraki bir tarih itibariyle kaydedilmesi gizli bir amacın varlığını gösterir. Mal stoklarının fazla görünmemesi için yıl sonlarında alınan malların kaydının bilanço gününden sonraya bırakılması veya iĢletmenin likit durumunu iyi göstermek amacıyla bilanço kapandıktan sonra gelecek nakdin önceden kaydedilmesi gibi. 2.6.3.1.3. Borç ve Giderlerin Gizlenmesi Gider ya da borçların gizlenmesi hileleri, temelde bilançonun daha olumlu görünmesi amacıyla yapılmakta olup, daha düĢük borç daha güçlü bir bilanço ve daha iyi bir mali yapı oranları anlamına gelmektedir (Coenen, 2008: 104,105). ĠĢletmelerin dönem karını olduğundan fazla göstermek için gelir ve varlık hesaplarının tutarlarını yüksek göstermek yerine onların tutarlarını mevcut kayıtlarında tutup, dönem içerisinde borç, karĢılık ve gider hesaplarında usulsüzlük yapılarak muhasebeleĢtirilir. Burada gerçekleĢtirilen gelirleri arttırmak yerine dönem giderini azaltıcı iĢlemlerin muhasebeleĢtirilmesiyle finansal tablolarda dönem karı yüksek raporlanır. “Dönem karının beklenen ya da hedeflenen seviyenin altında gerçekleşeceği dönemlerde, herhangi bir aktifin edinilmesi ile doğrudan ilgili olmayan, işletme sermayesi ihtiyacı için kullanılan dolayısıyla, doğrudan dönem giderlerine aktarılması gereken borçlanma maliyeti ile ilgili faiz giderleri ve kur farkları duran varlık ya da üretilen ürün maliyetine ilave edilerek aktifleştirilmekte, böylece dönem giderleri daha az gösterilerek istenen kar hedefine ulaşılmış şekilde finansal tablolar kamuya sunulmaktadır” (Küçüksözen ve Küçükkocaoğlu, 2005: 10). ĠĢletmenin sahip olduğu maddi duran varlıkların kullanımı durumunda farklı yöntemlerin kullanılması halinde varlığın kayıtlı değeri ile muhasebeye yansıtılmaktadır. Daha sonrasında söz konusu varlıkların faydalı ömürleri dikkat alınıp hileli amortisman iĢlemleri uygulanmak suretiyle amortisman giderlikleri finansal tablolarda olduğundan düĢük gösterilmektedir. Fakat satılmak üzere elde bulundurulan bir varlığa iĢletmenin amortisman ayırmayı durdurma imkanı 130 bulunmaktadır. Bu iĢlem iĢletme yönetiminin isteğiyle gerçekleĢtirilmek de olup, bu hileli iĢlemle giderler düĢük gösterilip kar tutarları olduğundan fazla beyan edilir. ĠĢletmenin personeline olan kıdem tazminatı karĢılıkları, satıĢ sonrası hizmetler ve garanti giderlerine olan karĢılıklar, maliyet giderlerine ayırdığı karĢılıklar, müĢterilerine olan promosyon ve iskonto karĢılıkları, iĢletmenin alacaklarına ayırdığı karĢılıklar ve amortisman giderleri genellikle bu hile kapsamında olduğundan düĢük tahmin edilir ya da olduğundan düĢük gösterilerek finansal tablolarda hileli bir Ģekilde yer alır. 2.6.3.1.4. Finansal Tablolarda Yanıltıcı Açıklamalar Finansal tablo kullanıcılarının bilgilendirilmesi gereken bazı olayların bildirilmesi ya da kasıtlı olarak eksik bilgilendirme veya bilginin gizlenmeye çalıĢılması da hileli finansal raporlama kapsamında yer almaktadır. Bilanço tarihinden sonra gerçekleĢen olaylar, bilanço tarihi ile finansal tabloların yayımı için onaylandığı tarih arasında iĢletme lehine veya aleyhine ortaya çıkan olaylardır. TMS 10‟a göre bilanço tarihinden sonraki olayların bilanço tarihi itibariyle var olduğuna iliĢkin kanıtları gösteren koĢulların bulunduğu durumda, ilgili bilançoda düzeltme yapılması gerekmektedir. KoĢullar, ilgili olayın bilanço tarihinden sonra ortaya çıktığını gösteriyorsa bilançoda bir düzeltme yapılması gerekmez. Ancak bu olayların önemli olması durumunda, bunların açıklanmaması finansal tablo kullanıcılarının finansal tabloları esas alarak aldıkları ekonomik kararları etkileyebilir. Bu nedenle bilanço tarihinden sonraki düzeltme gerektirmeyen olayların önemli her bir kategorisi için olayın niteliğinin ve olayın tahmini finansal etkisinin dipnotlarda açıklanması gerekmez (TMS 10, madde 21). Birçok finansal tablo kalemi, iĢletme faaliyetlerindeki mevcut belirsizlikler nedeniyle tam olarak ölçülemez, en güncel ve güvenilir bilgilere dayanılarak tahmin edilir. ġüpheli alacaklar için karĢılık ayrılması, varlıklardaki değer düĢüklüğü için karĢılık ayrılması, finansal varlıkların veya yükümlülüklerin gerçeğe uygun değerlerinin tespit edilmesi, amortismana tabi varlıkların faydalı ömürlerinin 131 belirlenmesi tahmin gerektiren iĢlemlerdir. Tahminin yapıldığı koĢullarda değiĢiklik olması, yeni bir bilgi edinilmesi veya tecrübe kazanılması tahminlerde değiĢiklik yapılmasını gerektirebilir. Cari dönem faaliyet sonucuna etkisi olan veya sonraki dönemlere etkisi olması beklenen bir muhasebe tahminindeki değiĢikliğin niteliği ve tutarı finansal tablo dipnotlarında açıklanmalıdır (TMS 8,madde 3). 2.6.3.1.5. Varlıkların YanlıĢ Değerlenmesi ĠĢletmenin sahip olduğu varlıkların değerleme tahmin iĢlemlerinde ve değerleme politikalarında yapılan usulsüz iĢlemler iĢletmenin finansal durumunu olduğundan farklı gösterdiğinden hileli finansal raporlama kapsamına girmektedir. Varlıklar maliyet veya piyasa değerinden düĢük olan ile değerlenir. Bir varlığın piyasa değeri maliyetinin altına düĢtüğü zaman, varlıklar piyasa değerine indirgenmelidir. Bir varlığın değerinde ani veya önemli bir değer azalıĢı söz konusu olduğunda varlık hemen ilgili hesaptan alınarak gider hesabına aktarılmalıdır. Bu noktada yönetimin varlıkta yer alan bir hesabın ne zaman “değersiz” olduğuna karar vermesi gerekmektedir (Çıtak, 2009: 693). Varlık değerlemesinde yaĢanan hile vakaları daha çok stok, alacak ve maddi duran varlık hesapları üzerinde gerçekleĢmektedir. Stoklar maliyet ve net gerçekleĢtirilebilir değerin düĢük olanı ile değerlenmelidir. Stoklar finansal tablolarda, kullanımları veya satılmaları sonucunda elde edilmesi beklenen bir tutardan daha yüksek bir bedelle izlenmez. Stokların maliyeti, kullanımları veya satılmaları sonucu elde edilecek tutardan yüksek olması durumunda stok değer düĢüklüğü karĢılığı ayrılmalıdır (TMS 2, madde 9). Stokların değer düĢüklüğü kasti olarak kaydedilmemesi veya olması gerekenden düĢük bir tutar olarak kaydedilmesi iĢletme varlıklarının hileli olarak olduğundan fazla gösterilmesine neden olmaktadır. Stokların değerlemesi ile ilgili yapılacak olan hileli iĢlemler, maliyet yöntemlerinden kar amacına uygun seçim yapılması, kullanılan değerleme yönteminin iĢletmenin kar amacına uygun olarak seçilmesi ve değiĢtirilmesi, 132 özellikleri birbirine yakın sahip stoklara farklı değerleme yöntemlerinin kullanılması, net gerçekleĢtirilebilir değer ile iliĢkin tahminlerin gerçeğe uygun olmayan bir biçimde gerçekleĢtirilmesi, dönem sonu gerçek stok sayım tutanaklarında tahrifat, iĢletme varlığında bulunmayan stokların bilançoya kaydedilmesi ve var olmayan hayali stok kayıtları yapılması Ģeklinde olabilir. “Bilançonun tahsil edilebilecek net alacakları yansıtması gerekmektedir. Dönemin satışlarından doğan bazı alacaklar tahsil edilmezse, söz konusu gider o dönemin zararıdır ve bu zararın o dönemin gelir tablosunda gösterilmesi gerekir. Ancak, alacağın vadesi henüz dolmadığı için muhasebecinin bu konuda vazgeçebileceği tek şey cari dönemin satışlarından ortaya çıkan alacaklardan ne kadarının tahsil edilemeyeceğini tahmin edip karşılık ayırıp şüpheli alacak gideri olarak kayıtlara geçirmektir. Şüpheli alacaklar için karşılık ayrılmak suretiyle bir taraftan, bilançoda alacaklar gerçeğe yakın değerleriyle gösterilmekte, diğer taraftan dönemin satışlarına ilişkin tahsil edilmeyecek alacaklar sözü edilen döneme gider olarak kaydedilmiş olmaktadır” (Erdamar ve Basık, 2006: 103,104). ĠĢletmenin alacaklarına gereken karĢılığı ayırmaması ve ilgili giderin gelir tablosunda yer almaması hileli finansal raporlama suretiyle dönem karını olduğundan yüksek göstermek Ģeklinde açıklanabilir. Maddi duran varlıklar ile ilgili bir diğer hileli uygulama ise, amortisman giderinin kasıtlı olarak düĢük veya yüksek belirlenmesidir. Amortisman bir maddi duran varlığın maliyetinin, bu varlığın ekonomik ömrü içinde, sistemli ve anlamlı bir yöntemle dönemlere dağıtılarak giderleĢtirilmesidir (Erdamar ve Basık, 2006: 81). Amortisman ayırma iĢleminde mevzuatın imkan verdiği kar amacına dönük politikalarla iĢletme finansal durumu olduğundan farklı gösterilebilir. Amortisman üzerinde yapılacak hileli finansal raporlama iĢlemleri amortisman yönteminin iĢletme kar yönetim politikasına uyacak Ģekilde seçilmesi ve değiĢtirilmesi, ekonomik ömrün uzun ya da kısa belirlenmesi, gelecek yıllarda ekonomik ömrün tahminin değiĢimi, hurda değerin olduğundan farklı tahmini ve bu Ģekilde yansıtılması ve iĢletmenin kasten amortisman ayırmaması olarak gösterilebilir. 133 2.6.3.2. Varlıkların ve Gelirlerin Olduğundan DüĢük Gösterilmesi ġirketin hisse senetlerini elinde bulunduran yatırımcılar, Ģirketin kar rakamlarının yıldan yıla makul seviyede arttığını, baĢka bir ifadeyle Ģirketin istikrarlı bir büyüme trendinde olduğunu düĢündükleri zaman Ģirketin hisse senetlerini elde tutma veya Ģirket hisse senetlerine daha fazla yatırım yapma konusunda istekli olmaktadırlar (Akyel ve Karaca, 2005: 248). ĠĢletme yöneticileri, her yıl gerçekleĢtirilmesi gereken büyüme hedeflerine ulaĢabilmek için kar oranlarının yüksek olduğu dönemlerde elde ettikleri karın bir kısmını gelecek dönemlere aktarmak istemektedirler. Böyle bir durumda yöneticiler dönem içerisinde hileli muhasebe iĢlemleriyle gider tutarlarını yüksek gösterebilirler. Bu tarz muhasebeleĢtirme politikaları dönem içinde gerçekleĢen geliri hileli yöntemlerle gelecek yıllara erteleyip dönem karını azaltma amaçlıdır. Bu tarz muhasebe politikalarının sonucunda gelecek yıllarda giderler düĢük tutulmakta, ayrıca önceki dönemlerde ayrılan yüksek tutarlı karĢılıkların zarar ya da gider gerçekleĢmediği için “konusu kalmayan karĢılık geliri” kaydedilmesi suretiyle kar istenen hedefe uygun olarak belirlenebilmektedir. (Küçüksözen ve Küçükkocaoğlu, 2005: 11). Diğer bir uygulama ise amortisman yöntemleri ile varlıklar ve dönem karının olduğundan daha az gösterilmesidir. ÇeĢitli amortisman uygulamaları gider yükselttirilip iĢletme karı daha düĢük gösterilerek iĢletmeler daha az vergi ödeme olanağı elde ederler. Bu yöntemin kullanılması, toplamda ödenecek olan vergi tutarını değiĢtirmemekteyse de iĢletmelere vergi ertelemesi avantajı sağlamaktadır. ĠĢletmelerin amortisman uygulamaları ile ilgili yapmıĢ oldukları muhasebe hileleri Ģunlardır: (Alptürk, 2007: 28 – 33) - Bazı aktif kalemleri olduğundan daha fazla göstermek - Gider yazılması gereken bazı masrafları aktifleĢtirmek - Amortismanı eksik veya fazla hesaplama - Seçilen amortisman yönteminin durumuna göre değiĢtirilmesi 134 - BaĢkasına ait varlıkları kendi aktiflerinde göstermek - Serbestçe kullanılmayan bloke veya rehinli aktifleri saklamak - KuruluĢ ve örgütlenme giderlerinin yapıldığı yıl gider yazılıp diğer kısmının aktifleĢtirilmesi 135 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 1980’LĠ YILLARDAN ĠTĠBAREN HALKA AÇIK ĠġLETMELERDE YAġANAN MUHASEBE HĠLELERĠ ABD‟de ve bazı Avrupa ülkelerinde faaliyet gösteren ve sektöründe önemli konuma gelmiĢ büyük iĢletmelerde 2000‟li yılların baĢından itibaren yaĢanan çeĢitli muhasebe hileleri skandalları uluslararası finans piyasalarında geniĢ yankılar uyandırmıĢ, hatta ekonomik krizlere sebep olmuĢtur. YaĢanan bu olaylar yatırımcıların finansal tablolara ve tablolardaki açıklamalara olan güveni sarmıĢ ve muhasebe ve denetimin güven kaybetmesine neden olmuĢtur. BaĢta ABD ekonomisinin krize girmesine sebep olan ve halka açık iĢletmeleri tartıĢmaya açan muhasebe skandalları ekonomiyi derinden etkilemiĢtir. Hedeflediği baĢarıya ulaĢamayan ve zararda olan iĢletmeler çeĢitli hileli yollarla finansal raporlarda kendilerini baĢarılı olarak göstermiĢler ve yatırımcıları yanıltarak zarara uğratmıĢlardır. Hileli finansal tablolarda iĢletmelerin kar etmediği aksine yüksek miktarda borcu olduğu veya zararda olduğu anlaĢılmıĢ, skandallar patlak verince hisse senetlerinin yükseklerde olan değeri kısa zamanda düĢmeye baĢlamıĢtır. Bu Ģiddetli değer kayıpları sonucunda yatırımcıların ellerinde bulunan hisse senetleri değersizleĢmiĢtir. YaĢanan bu muhasebe skandalları finansal piyasaların çökmemesi ve daha fazla yatırımcıların mağdur edilmemesi için muhasebe, denetim ve mali hukuk alanlarında önlemler alınmasına neden olmuĢtur. Küresel bir etki doğuran muhasebe ve denetim skandallarının oluĢumunda çok çeĢitli etmenler rol oynamıĢtır. Skandallar incelendiğinde, birçok Ģirkete ait açıklanmıĢ bilançolarda ve diğer finansal raporlamalarda genel kabul görmüĢ muhasebe prensiplerine aykırı uygulamalar ve bu uygulamaların olumsuz sonuçları ile bu uygunsuzlukları onaylayan denetim Ģirketlerinin söz konusu olduğu görülmektedir. YaĢanan olumsuz örneklerde görüldüğü üzere, muhasebe ve denetimin “kötü, yanlıĢ ve ard niyetli” Ģekilde uygulanması, güvenilir olmayan bilgiye yol açmıĢ ve karar alıcıların yanıltıcı, yanlıĢ ve hatalı kararlar almalarına 136 sebep olmuĢtur. Güvenilir olmayan bilgi ise zincirleme olarak uzun dönemli ve ciddi küresel sonuçlar doğurmuĢtur. Dünya‟da yaĢanan çeĢitli muhasebe skandallarının temelindeki unsurlar ise (Süer, 2004: 45); - Yükselen piyasa karĢısında yatırımcıların mantık dıĢı coĢkunluğu ve bulaĢıcı hırsları - Yükselen beklentilerin oluĢturduğu kağıttan yapılmıĢ sanal kalelerin yıkılması - Yöneticilerin körelen doğruluk anlayıĢı - Yönetim kurulunun, denetim kurulunun, bağımsız denetçilerin ve US SEC‟in baĢarısızlığı; denetçileri finansal tabloların iyi görünmesini sağlayacak değiĢiklikleri kabul etmeleri hususunda teĢvik eden finansal raporlama standartlarının parlak çizgisi “Son yıllarda özellikle, ABD‟de yaşanan bazı olumsuz olaylar ve muhasebe skandalları muhasebecilik mesleğinin sorgulanmasına neden olmuştur. Başta dünyanın en büyük yedinci şirketi olan ve enerji sektöründe faaliyet gösteren Enron‟un iflas etmesi tüm dünyada büyük bir şaşkınlık yaratmıştır. Çünkü bu şirketin defterlerinin denetimi, dünyaca ünlü denetim kuruluşu Arthur Andersen tarafından yapılmış ve şirket karlı gösterilmiştir. Ayrıca Worldcom, Adelphia, Tyco ve Global Crossing gibi şirketlerde gerçekleşen iflas ve yolsuzluk olaylarının muhasebeyle de ilişkili olması bu meslekle ilgili bazı kaygılar uyandırmıştır. Ancak ABD başta olmak üzere gelişmiş ülkelerde, bu meslekle ilgili mesleki kuruluşlarca olumsuzlukları gidermeye yönelik araştırmalar ve çalışmalar yapılmaktadır” (Dalkılıç, 2008: 17). Tablo 1 Önemli Muhasebe Skandalları ve Nedenleri ġirket Ünvanı Ahold Ülke Hollanda Sektör Açıklama Süpermarket Önemli Düzeyde Perakende SatıĢ Muhasebe Aykırılıkları 137 Cabla And Ġngiltere Telekomünikasyon Wireless Enron BaĢarısız Devralma Stratejisi ABD Enerji Önemli Düzeyde Muhasebe Aykırılıkları France Telecom Fransa Telekomünikasyon BaĢarısız Devralma Stratejisi Hıh Avustralya Sigorta Yetersiz Yönetim AnlayıĢı Livent Ġnc. Kanada Eğlence Önemli Düzeyde Muhasebe Aykırılıkları Marconi Ġngiltere Telekomünikasyon BaĢarısız Devralma Stratejisi Marks And Ġngiltere Perakende SatıĢ Stratejilerden Önemli Düzeyde Spencer Sapmalar Ve Yönetim Kademesindeki Çıkar ÇatıĢmaları Nortel Networks Kanada Telekomünikasyon Devralma Stratejisiyle Yürütülen Agresif Büyüme, Telekomünikasyon Sektöründeki Ani DüĢüĢ Peregrine Hong Kong Banka Yetersiz Kurumsal Ġnvestmentholdings Yönetim Ve Risk Ltd. Yönetimi Ġle AĢırı Büyüme 138 Saskatchewan Kanada Tarım Farklı Alanlara Nüfuz Etmede Wheat Pool Uygulanan BaĢarısız Stratejiler D Tripcovich Ġtalya Nakliye Ve BaĢarısız Finansal Hizmetler Devralma Stratejisi Ve Çıkar ÇatıĢması Vivendi Fransa Çevre, Enerji Ve Devralma Stratejisi Telekomünikasyon Ġle Farklı Alanlara Nüfuz Etmede BaĢarısız Olunması Worldcom ABD Telekomünikasyon Önemli Muhasebe Hilesi Xerox ABD Optik Görüntü Önemli Düzeyde Muhasebe Aykırılıkları Ypm Magnex Kanada Banka Amaçlı Ve Örgütlü Bir Suçla KarĢı KarĢıya Kalma Durumu Parmalat Ġtalya Temel Gıda Önemli Muhasebe Hilesi Kaynak: Süer, 2004: 45,49 Tablo 1‟de uluslararası piyasada yaĢanmıĢ çeĢitli ülke ve çeĢitli sektörlerde faaliyet gösteren iĢletmelerden önemli muhasebe hile vakaları özetlenmiĢtir. Bazıları iflasla sonuçlanan bu muhasebe hilesi vakalarının ülke ve sektör ayırt etmeden 139 iĢlendiği ve yapılan muhasebe hilesi iĢlemlerinin tek bir tanım kapsamına alınamadığı ortaya çıkmaktadır. Uluslararası sektör ve piyasalarda yaĢanmıĢ önemli skandallar yukarıdaki tabloda gösterildiği gibi özetlenebilir. Tezin 3. bölümünde 1980‟li yıllardan itibaren uluslararası çapta faaliyet gösteren halka açık iĢletmelerde yaĢanmıĢ önenmli muhasebe hileleri skandallarının örnekleri incelenmektedir. 3.1. Enron Skandalı 1985 yılında bir enerji Ģirketi olarak kurulan Enron, ABD‟de devletin enerji sektörünü serbestleĢtirmesi ve zamanla müdahalelerini azaltması sayesinde karlarını ve faaliyetleri büyüten, doğalgaz taĢımacılığından giderek kendini enerji kaynaklı türev araçlara dayalı komisyonculuk hizmetine yönelen bir Ģirkettir. Türev araçları gibi fon bulma ve finansman yönetiminin maliyetini azaltmak için muhasebe boĢluklarından yararlanan Enron, muhasebe hilelerinin ortaya çıkması ile kendini tarihin önemli finansal skandallarından ve skandalın sonucunda da iflasın içinde bulmuĢtur. “Enron hisse senedi fiyatları için büyük bir özveri gösteren örnek bir çalışma olabilir. Ancak Enron olayının finansal tablo hilesi olduğu açıktır. Enron‟da hile vakaları nispeten küçük olarak başladı ve durum daha sonra büyüyünce gizlenmeye çalışıldı. Fakat bu analistlerin beklentilerini karşılamak için doğru değildi. Finansal tablo hilesinin büyüklüğü giderek arttı. Çünkü Wall Street şirketin gelirlerinin sürekli artmasını bekliyordu. Enron yöneticileri gelir olmadığından hayali gelir yarattı ve sonrasında hisse senetleri fiyatları birbirini izleyen rakamlarla karşılık verdi” (Coenen, 2008: 191). 3.1.1. Enron ġirketinin Tarihçesi Enron Ģirketi, Houston Doğalgaz ve InterNorth Ģirketlerinin 1985 yılında birleĢmesiyle kurulmuĢtu. Bu Ģirketler birleĢme öncesinde doğalgaz taĢımacılığı ve 140 doğalgaz satıĢı sektöründe faaliyet göstermekteydiler. Bu iki Ģirketin birleĢmesi ile 37.000 millik büyük bir doğalgaz boru hattı ağı oluĢturuldu ve bu ülke çapındaki ilk doğalgaz boru hattı ağı idi. BirleĢme iĢlemi tamamlandıktan sonra Ken LAY yeni Ģirketin CEO‟su ve yönetim kurulu baĢkanı olarak seçildi (Jenkins, 2003: 4). ġirketin kısaca tarihine bakılacak olursa, kuruluĢundan kısa bir müddet sonrasında ABD‟de enerji piyasalarında özelleĢtirme çalıĢmaları sonucunda Enron sektöründe önemli bir oyuncu haline geldi. ġirket zaman içerisinde kendi baĢına adeta bir enerji borsası haline geldi. Future sözleĢmeler Enron adıyla anılır oldu. 1980‟li yıllarda petrol fiyatlarında yaĢanan artıĢlarla birlikte, baĢta Enron olmak üzere enerji sektörü Ģirketlerinin lobileriyle piyasasının kurallardan arındırılmasından sonra oluĢan yeni piyasada Enron future sözleĢmelere giriĢti. 1980‟li yıllarda küçük bir boru hattı Ģirketi olarak kurulan Enron yaklaĢık 20 yıl içerisinde toplam gelir büyüklüğü açısından dünyada sayılı enerji Ģirketlerinden biri haline geldi. Enron birçok alanda çalıĢıyordu, iĢe daha çok doğal gaz boru hattı Ģirketi olarak baĢlamıĢtı ancak serbestleĢtirme ile birlikte elektrik ve doğalgaz alıp satan bir ticari Ģirket olma yolunu seçti (Stiglitz, 2003: 245). Enron daha fazla büyümek için faaliyetlerini çeĢitlendirme stratejisi izlemiĢ bu maksatla doğalgaz taĢımacılığına ek olarak; doğal gaz piyasasında yapıcı rolüne ve elektrik, kömür, çelik, kağıt, su ve geniĢ bant fiber optik kablo, plastik, e – ticaret, kirlilik emisyon kontrolü ve metal sektörlerine giriĢmiĢtir. Ayrıca Ģirket uluslararası enerji üretim ve dağıtım tesisleri inĢaatlarını da üstelenerek, bu belirtilen sektörlerde uluslararası dev bir Ģirkete dönüĢmüĢtür (Healy ve Palepu, 2003: 5 ve Toraman, 2002: 84). “Doğal gaz piyasalarındaki kuralsızlaştırma, genellikle fiyatları düşürmesine ve arzı genişletmesine rağmen gaz fiyatlarındaki değişkenliği arttırmıştır. Bu noktada Enron, aynen ticari bir banka gibi çalışması öngörülen bir gaz bankası kurmuş, doğal gaz tedarikçileri ve tüketicileri arasından aracılık hizmeti yapmaya ve kullanıcılara uzun vadeli sözleşmeler teklif etmeye başlamıştır. Enron, sözleşmelere göre teslimatlar yapma ve spot piyasalardaki dalgalanmaların neden olduğu riskleri azaltmak amacıyla üreticiler ile uzun vadeli sabit fiyat düzenlemelerine girmiş ve swap, forward ve futures sözleşmeler gibi finansal türevler kullanmıştır. Söz konusu 141 işlemlerin çoğunu fonlayabilmek için özel amaçlı varlıklar olarak bilinen bilanço dışı finansman araçlarına başvurmuştur. 1999‟da sanal ticaret modeli olan Enron Online‟ın kurulmasıyla finansal sözleşmeleri yönetmek ve pazarlamak için yeni bir platform yaratmıştır. 2000 yılından bütün işlemlerin %50‟sinin bu yolla gerçekleştirildiği saptanmıştır” (Kandemir ve Sağlar, 2007: 23). “Enron‟un yıllar itibariyle finansal performansı şu şekilde özetlenebilir. 1990‟lı yılların ortalarından 1998 yılı sonuna kadar Enron hisse senetleri değeri toplam olarak %311 oranında artış bir göstermiş ve bu artış işlem gördüğü S&P 500 endeksi açısından oldukça fazladır. Bu tarihten sonra ise Enron hisse senetleri değeri çok yüksek artış göstererek 1999 yılında %56, 2000‟de %87 yükselmiştir. 2000 yılı sonunda Enron hisse senedi fiyatı 83,13 dolar olmak üzere piyasa değeri 60 milyar doların üzerindedir. Bu değer şirketin karına göre 70 kat, defter değerine göre ise 6 katlık bir değeri belirtmektedir. 2000 sonundan başlayarak piyasada şirketin geleceğine yüksek oranda karlılık beklentisi olsa da, sadece bir yıl için Enron‟ un kurumsal imajı tamamen sarsılmış, hisse senedi değeri 0,26 dolara düşmüş ve 2001 Aralık ayında şirket iflasını istemek zorunda kalmıştır” (Healy ve Palepu, 2003: 3). “2001 yılının sonlarında başlayan ve 2002 yılının ortalarına kadar devam eden Enron‟un çöküş süreci, deyim yerindeyse, dışarıdan sağlam görünen ancak temelsiz bir binanın hızlı ve kontrolden çıkmış çöküşünü andırmıştır. Zamanında ABD‟nin yedinci büyük şirketi olan ve yeni ekonominin simgelerinden bir olarak tanıtılan Enron‟un çöküşünün aniden meydana gelmesi, ilgili kamuoyu ve özellikle menfaat sahipleri açısından büyük ölçüde beklenmeyen bir gelişme olarak nitelendirilmiştir. Kuruluşundan 2001 yılına kadar olan yaklaşık 16 yıllık dönem içerisinde aktiflerini 10 milyar dolardan 63,4 milyar dolara çıkaran Enron‟un yükselişi ve çöküşü benzer şekilde hızlı olmuş ve o ana kadar ABD‟de kaydedilmiş en büyük şirket iflası olarak tarihe geçmiştir. Enron olayının ABD ekonomisine maliyeti 64 milyar dolar olarak tahmin edilmiştir” (Kandemir ve Sağlar, 2007: 22). Enron‟un çöküĢü olarak adlandırılabilecek bu süreçte üç önemli husus etkili olmuĢtur (Artunç, 2002: 33): 142 - ġirketin yoğun olarak kullandığı özel amaçlı varlıkların muhasebeleĢtirilmesindeki hatalar - ġirketin Ģarta bağlı yükümlülüklerin değerlendirilmesindeki ve muhasebe kayıtlarına yansıtılmasındaki hatalar - ġirketin faaliyetinin son yıllarında yoğun olarak kullandığı türev araçlar ile enerji satıĢ sözleĢmelerinin makul değerlerinin tespitinde ve muhasebe kayıtlarına yansıtılmasında yapılan hatalar Bektöre‟ye göre Enron‟un iflasını hazırlayan nedenler ise (Bektöre, 2003: 4); - Enron‟u denetlemeyi üstlenen Arthur Andersen firmasının aynı zamanda da Enron‟un danıĢmanı olması - Enron‟un bir kısım büyük borçlarının bilanço dıĢında bırakılarak gizlenmesi - Enron‟un durumunu inceleyen analistlerin büyük çoğunluğunun Enron‟un giriĢimleri hakkında hep olumlu raporlar hazırlaması - Enron‟un asıl faaliyet konusu dıĢındaki bütün yatırımlara giriĢmesi ve bu yatırımlardan devamlı zarar görmesi - Enron‟un özel amaçlı giriĢimler sonucu bilanço dıĢında kalan ortaklıkları - Enron‟un kendisini olduğundan daha karlı göstermesi ve bununla ilgili olarak bazı denetim Ģirketlerinden yardım alması - Enron‟un son seçimlerde partilerin adaylarına en çok bağıĢ yapan elli Ģirketten biri olması - Enron‟un on iki yılı içinde çok sayıda senatör ve temsilciler meclisi üyesine para yardımları yapması Enron‟un çöküĢüne neden olan en önemli unsurlardan biri yaptığı yanlıĢ muhasebe uygulamalarıdır. Ġçinde bulunduğu gerçek finansal pozisyonunu, önemli miktardaki borcunu, zararlarını yatırımcılardan gizlemek ve onlara Ģirketin durumunu olduğundan iyi gösteren finansal tablolar sunmak için “özel amaçlı giriĢimler” ve “gerçek değer muhasebesi” uygulamalarını suiistimal ederek kullanmıĢtır. Böylece yanlıĢ finansal tablolarla kamuyu yanılmıĢtır (Süer, 2004: 61). 143 3.1.2. Özel Amaçlı ġirketler Enron skandalında önemli bir rolü olan özel amaçlı Ģirketler (special purpose entities), finansal piyasaları geliĢmiĢ ülkelerin büyük ölçekteki iĢletmeleri tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır. Özel amaçlı Ģirketler bir kurucu iĢletme tarafından yalnızca belirli bir amaca hizmet etmek üzere kurulan dolayısıyla sınırlı bir ömrü olan Ģirketlerdir. ĠĢletmeler, özel amaçlı Ģirketleri bir yapılandırılmıĢ finansman aracı olarak kullanarak risklerini yönetmektedirler. Özel amaçlı Ģirketler ilk olarak 1970‟lerin sonlarında, yatırım bankaları ve finansal kurumların müĢterilerine alacaklarını paraya çevirmek üzere önerdikleri bir finansman aracı olarak ortaya çıkmıĢlardır (Saltoğlu, 2003: 109). Özel amaçlı Ģirketlerin kullanılmasındaki en temel amaç; ortaklığın faaliyetlerinin sürdürürken bilançodaki aktif ve pasifi etkilemeden, finansal tabloları kreditörlere ve potansiyel yatırımcılara göstererek kolay ve daha çok fon bulup finansman maliyetini düĢürmektir. Özel amaçlı Ģirket kullanılmasındaki diğer bir amaç ise karları ve gelirleri birkaç Ģirket üzerinde göstererek daha az vergi ödeme yöntemleriyle vergi avantajı sağlamaktır. Ayrıca özel amaçlı Ģirketler, Ģirketin kredi oranlarının korunması amacıyla, bilançoda kayıtlı bulunan borç seviyesinin düĢürülmesi için de kullanılmaktadır (Toraman, 2002: 86). Özel amaçlı Ģirketler, özel amaçların yaygınlığına bağlı olarak, yeni fonların oluĢumunu cazip hale getirmek, yeni yatırımcıları çekebilmek, yabancı faaliyetlerden oluĢan karları ayırmak gibi özel amaçlarla, Ģirketler tarafından sıkça kullanılan bir araçtır. Özel amaçlı Ģirketler, doğal gaz boru hattı inĢaatı gibi büyük yatırımların sermayesinin karĢılanması ve yönetilmesi konularında belirli faaliyetleri gerçekleĢtirmek amacıyla oluĢturulmuĢ ticari Ģirketlerdir (Dharan, 2002: 3). Enron skandalı üzerine diğer bir özel amaçlı Ģirket tanımı ise bir sponsor tarafından oluĢturulan ancak bağımsız sermayesi yatırımcıları ve borç finansmanı ile finanse edilen kabuk Ģirketlerdir. Örnek olarak, Enron doğal gaz rezervlerini 144 üreticilerden satın almak üzere özel amaçlı Ģirketler kullanmıĢtır. Bu özel amaçlı Ģirketleri finanse eden yatırımcılar, doğal gaz satıĢından gelir elde etmektedir (Healy ve Palepu, 2003: 10). “Özel amaçlı şirketlerin basite indirgenmiş işleyiş biçimi, sponsor olarak adlandırılan ana ortaklığın, varlıklarının bir kısmını özel amaçlı şirkete nakit veya bir başka varlık karşılığı devretmesidir. Özel amaçlı şirketin sponsordan söz konusu varlıkları devralabilmesi için gerekli finansman, özel amaçlı şirketin üçüncü taraflardan borç alması veya üçüncü tarafların özel amaçlı şirketin sermayesine ortak olmaları suretiyle gerçekleştirilir. Sponsorun, özel amaçlı şirketin sermayesinde çok düşük oranda payının olması veya hiç payının olmayışı ile sponsor tarafından özel amaçlı şirketin yükümlülüklerine çeşitli yollarla garanti verilmesi de söz konusu işlemleri sıklıkla karşılaşılan ve dikkat çekici özellikleridir” (Artunç, 2002: 8). “Enron skandalında bilanço makyajlamada yoğun olarak kullanılan özel amaçlı şirket yöntemi, kuralları içerisinde kullanıldığında bilanço dışı finansmanda büyük bir finansman ve risk yönetiminde rahatlık sağlasa da, kuralı dışında oynandığında hile olayına neden olmaktadır. Finansal raporlama açısından özel amaçlı şirketlerin sponsor şirketinden farkı, bağımsız bir işletme olup olmadığı hususunda birçok kural kullanılmıştır. Bir özel amaçlı şirketin kurucusundan ayrı bir işletme olarak değerlendirilebilmesi için üçüncü bir kişi ya da kuruluşun bu özel amaçlı şirkette riske ettiği en azından özel amaçlı şirketin toplam borç ve sermayesinin %3 oranında bir hissesi olması ve bu üçüncü kişi ya da kuruluşun özel amaçlı şirketin finansal kontrolünün % 50 sinden fazlasına sahip olması gereklidir. Bu kural sağlanmadığı durumda, özel amaçlı şirket sponsor şirketin finansal tablolarına konsolide edilmelidir” (Healy ve Palepu, 2003: 10). “Enron büyüme stratejisi içinde yaptığı yatırımların büyük bir kısmı kısa vadede yeterince kar ve nakit akımı sağlayamayacak küçük projelerdi. Ama uzun vadede gelecek dönem karlılık oranını artıracak bu küçük projeler, bilanço ve gelir tablosu üzerinde kısa vadede baskı oluşturuyordu. Sektördeki yerini sürdürmek isteyen Enron için, söz konusu yatırımların yabancı kaynakla finanse edilmesi büyük 145 bir borç yüküne neden olduğundan yabancı kaynakla finansman iyi bir seçenek değildi. Yabancı kaynak kullanımına diğer bir seçenek olan öz sermaye ile finansman da yapılacak yeni sermaye artırımları ile olacağından hisse başına düşecek karı azaltmasından dolayı yatırımcılar için cazip seçenek değildi. Enron yöneticileri de hizmet karşılığında elde ettikleri maaş ve primlerin hisse senedi performansına bağlı olmasından dolayı, hisse senedi fiyatını olumsuz şekilde etkilemeyeceğini düşündükleri özel amaçlı şirket kullanımına yöneldiler” (Powers, Troubh ve Winokur, 2002: 36). Enron‟un iflasını araĢtıran Neal Batson, faaliyetlere iliĢkin kapsamlı raporlar yayımladı. Bu raporda konu özel amaçlı Ģirketler ve yetkileri oldu. Batson örnek olarak bir bulgusu, bir özel amaçlı Ģirket olan Bammel Gaz depolama Ģirketinin Enron‟a satıĢında 232 milyon dolarlık gelirin hileli Ģekilde sonuçlandığı ortaya çıktı (Markham, 2005: 95). Özel amaçlı Ģirketlerin Enron Ģirketi tarafından ne Ģekilde manipüle edildiğini 4 ana baĢlık altında ele almak mümkündür (Saltoğlu, 2003: 111): - Özel amaçlı Ģirketlerin konsolide edilmeyerek borç yükü ve zararın yatırımcılardan saklanması - Özel amaçlı Ģirketler aracılığı ile gelir kaydının hızlandırılması - Enron‟un kendi hisse senetlerindeki değer artıĢlarının muhasebeleĢtirilmesi - Ticari yatırımların özel amaçlı Ģirketlere satıĢı Enron skandalında birçok özel amaçlı Ģirket kullanılmıĢtır. Ancak bu skandalın özel amaçlı Ģirketlere düĢen rolü temelde iki özel amaçlı Ģirket altında birleĢtirilebilir: Chewco “Enron tarafından oluşumu sağlanan bu özel amaçlı şirketin isim kaynağı Star Wars karakteri olan Chewbacca‟ydı. Daha sonra kurulacak olan LJM ve LJM 2‟inin isim kaynağı ise Chewco‟nun finans departmanı şefi‟nin eşi ve çocuklarının isimlerinin baş harflerinin kısaltmasıydı (Toraman, 2002: 86). Enron özel amaçlı şirketleri olan, Chewco, LJM1 ve LJM2 ile ilişkileri sayesinde mali tablolarının daha 146 iyi görünmesini ve şirketin yatırımlardan kaybettiği zararı mali tablolara yansımamasını sağladı. Bu özel amaçlı şirketlerle, Enron‟un yatırımlarında karşılaştığı zararlar, zararı gizleme amaçlı işlemlerde, üçüncü taraflara riskten korunmuş izlenimi verilerek, 2000 – 2001 arası dönemde yaklaşık 1 milyar dolardan daha fazla şirket geliri gösterildiği tahmin edilmektedir” (Powers, Troubh ve Winokur, 2002: 4). “1993 yılında Enron ve Kaliforniya Çalışanları Emeklilik Sistemi (CalPERS), yarı yarıya ortaklıkla, kısa adı JEDİ olan, Joint Energy Development İnvestments Ltd. adıyla bir şirket kurdular. İki taraf 250‟şer milyon dolar nakit veya Enron hissesi şeklinde koydular. Böylece JEDİ, doğal gaz işlerinden kar elde etmek için yapılan bir yatırım oldu. 1997‟de Enron yeni finansal alanlara açıldı ve CalPERS‟e katılıp katılmayacağını sordu. Bunun üzerine CalPERS 383 milyon dolara varan JEDİ‟deki hissesini satmak istedi” (Toraman, 2002: 86). Ancak JEDĠ üzerinde herhangi bir ortak kalmaması durumunda JEDI varlıklarını finansal tablolarda konsolideye zorunda kalacak olan Enron bu durumun önüne geçmek için, CALPERS‟in JEDI üzerindeki payını satın almak maksadıyla çalıĢanlarından Michael J. KOPPER‟i Chewco Ģirketini kurmakla görevlendirdi (Jenkins, 2003: 9). “JEDI‟nin Enron‟un finansal tablolarına konsolide edilmemesi durumu, Chewco‟nun Enron‟la ilişkili olmayan kişi veya kuruluşlardan toplam varlıklarının %3‟ü oranında sermaye edinmesine bağlıydı. Chewco, yeterli sermayeyi temin edemediğinden CALPERS‟in JEDI‟deki sermaye payını Enron‟un garantisi ile borçlanarak 383 milyon dolara satın almıştır. Chewco, Enron‟un garantörlüğünde 240 milyon dolarlık banka kredisi ile 132 milyon dolarlık avans ve 11, 5 milyon dolarlık bir özkaynak finanse edilmişti” (Benston ve Hartgraves, 2002: 108,109). “Enron bu satın almada konsolidasyona tabi tutması gerektiği Chewco ve dolayısıyla JEDİ‟ yi finansal tablolarına konsolide etmedi. 2001 yılında sorumlu bağımsız denetim şirketi olan Arthur Andersen‟ in yaptığı kontrolde Chewco ve JEDİ‟ nin, özel amaçlı şirketlerin konsolidasyon konusundaki muhasebe düzenlemelerine uygun olmadığı ve bu şirketlerin finansal tablolara konsolidasyonu 147 gerektiği tespit edildi. Enron‟un 2001 Kasım‟ ında yaptığı açıklamada, söz konusu ortaklıkların varlıklarının geriye dönük finansal tablolara konsodile edileceği bildirildi. Bu işlem sonucunda, Enron‟un geçmiş dönem karlarında büyük düşüşler yaşanırken, bilançonun sermaye ve yabancı kaynak hesaplarında da büyük değişiklikler ortaya çıktı” (Healy ve Palepu,2003: 11). Ayrıca Powers raporuna göre Enron Jedi ortaklığında öz kaynak yöntemini kullanarak kendi varlıklarının Chewco‟ya satıĢından edindiği karın yarısını muhasebeleĢtirmeyi baĢarmıĢtır (Powers, Troubh ve Winokur, 2002: 41). LJM “LJM ortaklığının kurulması şirketin karını yönetmek için Enron‟un belirli çalışanları tarafından ortak bir çabanın parçası olduğu düşünülmektedir (Jenkins, 2003: 11). Enron‟un LJM 1 ve LJM2 ile olan ortaklık ilişkileri 1999 yılında yönetim kurulu kararı ile başlamıştır. Bu ortaklıklar sayesinde Enron‟un finansal tablolarında toplam olarak 1 milyar doları geçen iyileştirmeler sağlanırken, Enron‟da CFO görevini icra eden Andrew F. Fastow‟un da aralarında bulunduğu, LJM ortak ve sahipleri ve yöneticileri büyük miktarlarda gelir elde ettiler” (Dharan, 2002: 26). 1999 yılından baĢlayan süreçten 2001 yılında skandalın ortaya çıkıĢına kadar olan süreçte Enron ve LJM ortaklığı arasında birçok ticari iĢlem gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu iĢlemler varlık satıĢı ve riskten korunma amaçlı gibi görünen iĢlemler olarak sınıflandırılabilir. “Enron, 1999 yılı sonlarına yakın tarihlerde, LJM 1 ve LJM 2‟ye yedi adet varlığını sattı ve söz konusu satışlar, Enron‟a işlemlere konu varlıkları bilançosundan çıkarma ve oluşan satış karını gelir tablosuna ekleme imkanı verdi. Ancak, satışlardan sonra gerçekleşen olaylar; özellikle de bu varlıklardan beşinin satış işlemlerinin gerçekleştirildiği mali dönemlerin bitmesinin hemen ertesinde Enron tarafından geri alınması ve LJM ortaklarının her işlemlerde önemli tutarlarda kar etmeleri, söz konusu işlemlerin uyandırmaktadır” (Artunç, 2002: 37). meşruluğu hususunda tereddütler 148 LJM ortaklığı ile Enron arasında yapılan bu karĢılıklı dönemsel varlık satıĢı iĢlemleri Enron‟un finansal tablolarında kar yönetimi ve bilanço makyajlamasına izin vermekte ve ayrıca satıĢlardan edinilen sahte kar sayesinde yöneticiler prim elde etmektedir. Riskten korunma amaçlı iĢlemde temel amaç, iĢletmeyle iliĢkili olmayan üçüncü bir tarafla yapılan sözleĢme neticesinde, sözleĢmede belirlenmiĢ bir bedel ödeyerek yapılan yatırımlarda edilmesi muhtemel zararlar için korunma sağlamaktır (Artunç, 2002: 38). LJM ile yapılan kazancı riskten koruma amaçlı ilk iĢlem, Enron portföyünde bulunan Rhytms Net Connections yatırımını korumak için Rhytms hisselerini satabilecek LJM‟ya bağlı ortaklık olan LJM Swap Sub kuruldu. Enron, bu Ģirketin hedge hizmeti verebilmesi için kendi portföyünde bulunan Rhytms‟ın 3,4 milyonluk payını ona transfer etti (Giroux, 2008: 1220). Bu hedge‟de amaç Rhytms hisse senetlerinde yaĢanacak kar veya zararların Enron‟un finansal tablolarına muhtemel etkisini azaltmak ve ortadan kaldırmaktı. Bu amaçla Enron tarafından kurdurulan LJM üzerinden hedge iĢlemi yapılmıĢtır. Enron, 1999‟da Rhytms yatırımından 95 milyon dolar zarar etmesine karĢın, aynı tutarı ilgili özel amaçlı Ģirketten alarak mali tablolarına gelir olarak yansıtmıĢtır (Artunç, 2002: 39). “Özel amaçlı şirketler sayesinde Enron; konsolide finansal tablolarına dahil etmesi gereken özel amaçlı şirketleri konsolide etmeyerek, çok yüksek boyuttaki borç ve zararı finansal tablolarına yansıtmamış, özel amaçlı şirketlerle yaptığı satım opsiyonu gibi finansal işlemlerle kendi hisse senetlerine ya da portföyündeki diğer hisse senetlerinde meydana gelen değer artışlarını kar olarak finansal tablolarına yansıtırken, değer azalışları hakkında herhangi bir işlem yapmamış, böylece dönem karlarını yüksek göstermiş ya da zararlarını gizlemiş, özel amaçlı şirketlerle karını yüksek göstermek amacıyla varlık alım satım işlemleri gerçekleştirmiş ve özel amaçlı şirketlerle yaptığı finansal işlemlerle özellikle zararlı yatırımlarından kaynaklanacak risklere karşı korunduğu izlenimi yaratmıştır. Olayın mali boyutuna gelinirse, karını 613 milyon dolar yüksek, yükümlülüklerini 628 milyon dolar düşük ve öz sermayesini 1,2 milyar dolar yüksek göstermiştir” (Küçüksözen, 2004: 343,344). 149 “Özel amaçlı şirketler, Enron‟a yeni fonlar sağladıkları için ve şirketin sendeleyen yapısının gizleme açısından dolayı önemlidirler. Ancak taktikleri açığa çıkınca çabucak çözüldüler. Andersen‟in Kasım ayında Enron‟u yeniden değerlendirmeye almasıyla, geçen yılın 3. çeyreğindeki 618 milyon dolarlık zararı belgeleyen rapor ortaya çıktı. Bu durum Chewco‟nun da incelenmesini içeren daha detaylı bir incelemeye neden oldu. Üç hafta sonra 1996‟da bugüne kadar 586 milyon doları abartılı şekilde gösterilmiş kar ortaya çıktı. Bu rapordan üç hafta sonra da Enron iflasını açıkladı” (Toraman, 2002: 87). 3.1.3. Gerçeğe Uygun Değer Muhasebesi Gerçeğe uygun değerin basit olarak ifadesi bir alıĢveriĢ esnasında iki taraf arasında anlaĢılan fiyattır. Gerçeğe uygun değerdeki önemli olan kısım, taraflar arasında gerçek bir iĢlem sırasında anlaĢma sağlanamayıp iĢlem gerçekleĢse makul olan fiyattır. Tanım olarak gerçeğe uygun değer, değerleme tarihinde piyasa katılımcılar arasında karĢılıklı pazarlık ortamında gerçekleĢecek iĢlemde bir varlıktan elde edilebilecek fiyat veya bir yükümlülüğün yerine getirilmesi için ödenecek fiyattır (Türel, 2009: 17). “Gerçeğe uygun değer tanımında çıkarılabilecek bazı varsayımlar vardır. Bunların ilki piyasa katılımcılar arasında gerçekleşen işlemin ilgili varlık veya yükümlülükle ilgili ana pazarda yapıldığı varsayımıdır. İkinci olarak karşılıklı pazarlık ortamının varlığıdır. Bu karşılıklı pazarlık ortamı, alıcı ve satıcı arasında yapılan işlemde piyasa koşullarına uymayan fiyatların ortaya çıkmasına sebep olacak kendine özgü ve özel ilişkiler bulunmaması anlamına gelir. Üçüncü varsayım ise, alıcı ve satıcıların ilgili varlık veya yükümlülük hakkında bilgili olduğudur. Varsayılan alıcı veya satıcı, bilgili ve istekli alıcı ve satıcılardan meydana gelen bir piyasada oluşacak fiyattan daha yüksek bir fiyat ödemeyecek ya da daha düşük bir fiyata satmayacaktır” (Türel, 2009: 17,18). 150 TMSK tarafından yayımlanan TFRS 1312‟de yer alan tanımıyla gerçeğe uygun değer; “fiyatın doğrudan gözlemlenebilir olmasına veya başka bir değerleme yöntemi kullanılarak tahmin edilmesine bakılmaksızın, mevcut piyasa koşullarında ölçüm tarihinde asıl (ya da en avantajlı) piyasada olağan bir işlemde bir varlığın satışından elde edilecek veya bir borcun devrinde ödenecek fiyattır (başka bir ifadeyle çıkış fiyatıdır)” dır. Ġngilizce “fair value accounting” olarak tabir edilen gerçeğe uygun değer, bazı yayınlarda rayiç bedel veya makul değer olarak da dilimize çevrilmektedir. Enron skandalında gerçeğe uygun değer muhasebesine düĢen rol, yatırımlardan elde edilen gelirin yüksek gösterilmesidir. Enron, gerçek değerin belirlenmesinde hileli hesaplama yöntemleriyle, giriĢimde bulunduğu yatırımlarda aĢırı değerlemede bulunarak, finansal tablolardaki varlıklılarını ve değerlenen dönemlerdeki gelirleri olduğundan daha fazla beyan etmiĢtir. “1992 yılında Enron SEC‟e yaptığı başvuruda, doğal gaz ticareti ile ilgili işlerinde, mevcut tarihi maliyet esasına dayalı muhasebe sisteminin yerini alacak yeni bir sistemi, makul değer muhasebesini uygulayıp uygulamayacağını yazılı olarak sormuş ve SEC de bu uygulamaya herhangi bir itirazı olmadığına dair belgeyi ve dolayısıyla yeni uygulanacak sistemin de iznini almıştır. SEC‟den sadece doğal gaz ticareti için alınan izinden sonra Enron, makul değer muhasebesini SEC‟e verdiği raporlarda ve kamuya açıkladığı bilgilerde belirtilen bütün faaliyetlerinde sonuna kadar kullanmış ancak SEC için hazırladığı dosyalarda ve kamuya yapılan açıklamalarda iştigal ettiği tüm alanlarda bu sistemi kullandığını açık ve yeterli bilgiler vermeyerek gizlemeye çalışmıştır” (Kandemir ve Kandemir, 2012: 110). “Enron, gerçeğe uygun değer ile finansal raporlama yaklaşımını enerji ticareti işinde uygun olarak kullanmıştır. Gerçeğe uygun değer ile finansal raporlama yaklaşımına göre, varlık veya borçlar ilk kayda alınma tarihinden sonraki değerleme tarihinde gerçeğe uygun değerleri ile değerlenmekte, bu varlık veya borçların gerçeğe uygun değerinde ortaya çıkan değişiklikler gelir tablosunda veya 12 TFRS 13: Gerçeğe Uygun Değer Ölçümü 151 gelir tablosunun diğer kapsamlı gelir bölümünde gerçekleşmemiş kazanç ya da kayıp olarak raporlanmaktadır” (Türel, 2011: 14). Enron, ticari iĢlemlerinde uyguladığı sözleĢmelerin piyasa fiyatına göre güncelleyerek değerlemede bulunduğu muhasebe sistemi, uzun vadeli sözleĢmelerin imzalanması halinde, bu sözleĢmeler sayesinde gelecek yıllarda edinilecek nakit akımları gelir olarak ve bu sözleĢmelerin yerine getirilmesi için giderler de maliyet olarak, bugünkü gerçek değerleri üzerinden değerlemesine dayanmaktadır. Bu çerçevede sözleĢmeler, bilanço dönemlerinde piyasa fiyatlarına göre değerlenerek aradaki olumlu fark gelir, olumsuz fark zararlar olup gerçekleĢtikleri dönemlerde yıllık kar ya da zararı oluĢturmaktadırlar. “Bu türden yapılan değerlemelerden biri, Enron şirketinin 2000 yılının ortasında planladığı ve Aralık 2000‟de Blockbuster şirketi ile kurduğu ortaklıktır. Bu ortaklık yüksek kapasiteli geniş bant internet erişimi yatırımı yaparak, esas işi film yapımcılığı ve video film kiralama olan Blockbuster şirketinin filmlerinin internetten gösterimini pazarlamayı amaçlamıştır. Enron, 1 milyar dolarından fazla bir tutarda geniş bant internet erişimi ile ilgili teknoloji yatırımı yapmış, ancak proje 2001 yılının ortaklarında rafa kaldırılarak kurulan şirket kapatılmıştır. Söz konusu ortaklık ancak 28.12.2000 tarihinde resmen şirketleşebilmiş olmasına rağmen, Enron ortaklığı 31.12.2000 tarihinde 124 milyon dolar değer biçerek finansal tablolarında göstermiştir. Bu değerlemede gelecekte beklenen getirilerin dikkate alındığı belirtilmiştir” (Sarıoğlu, 2002: 52). “Bir diğer örnek, Enron İndianapolis şirketli Eli Lilly ile elektrik sağlamak üzerine 1,3 milyar dolar tutarında 15 yıllık bir sözleşme yapmıştır. Enron bu sözleşme üzerine sözleşmenin net bugünkü değerini hesaplayıp 550 milyon dolarlık bir gelir kaydı yapmıştır. Dolayısıyla, Enron sözleşme çerçevesinde üstlendiği elektrik sağlama hizmetinin maliyetinin bugünkü değerini de gider olarak kaydetmek durumunda kalmıştır. Halbuki o tarihte İndiana Eyaleti elektrik piyasasında düzenlemeler serbestleştirilmemişti ve Enronun düzenlemedeki serbestleşmenin ne zaman yapılacağını ve bu düzenlemenin elektrik sağlama maliyetini nasıl etkileyeceğini tahmin etmesi gerekmekteydi” (Healy ve Palepu, 2003: 10). 152 “Sonuç olarak Enron, uzun vadeli sözleşmelerle yatırımda bulunduğu işlerde, sözleşmeleri bilanço dönemlerinde ilişkili şirketlerle yapılan işlemlerde, piyasa fiyatı değerlemek suretiyle, genellikle sözleşmeden kaynaklanan gelir ve giderlere ilişkin risklerin olmasına rağmen, bulunduğu dönemde gelir kaydı yaparak dönem karlarını şişirmiştir. Finansal açıdan ise, 2000 yılında raporlanan 979 milyon dolarlık karın 763 milyon doları fiyat riski yönetimi faaliyetlerinden elde edilen varlıkların gerçeğe uygun değeri ile değerlenmesi sonucu ortaya çıkmıştır” (Süer,2004: 69). 3.1.4. Bağımsız Denetim ġirketi Arthur Andersen’in Görevini Yerine Getirmemesi Finansal raporlar iĢlendikten sonra en son olarak doğruluğunun tespiti için bağımsız denetim firmasının önüne gelmektedir. Enron‟un finansal raporlarının bağımsız denetiminde görevli Ģirket Arthur Andersen‟ di. Bu noktaya gelmeden önce Ģirketteki hileler ve hileler sonucu oluĢan manzara ise Ģu Ģekilde tabir edilebilmektedir. ġirketin yöneticileri kendi gelirlerini arttırmak için maaĢ, prim gibi ödemeler yoluyla hileli, ahlaki ve yasal olmayan iĢlemlere giriĢmiĢler, Ģirketi halka ve potansiyel yatırımcılar adına hileleri ortaya çıkartmak ve bağımsız denetimi gerçekleĢtirmekle mükellef bağımsız denetim Ģirketleri, derecelendirme Ģirketleri ittifakı görevine yerine getirmemiĢ, bu sistemin sonucunda ekonominin ve piyasasının düzenlenmesinden sorumlu kamu kurumları ise çaresiz kalmıĢlardır. “Skandalın yaşanmasında hileli finansal raporlama uygulamalarını tasarlayan yöneticilerin, yöneticiler tarafından alınan kararları sorgulamaksızın kabul eden yönetim kurulu üyelerinin, ilişkili taraf ortaklıkları ve gizli anlaşmalarla kendini zenginleştiren mali işler müdürünün ve özellikle firma yönetimine taleplerini kabul ettiremeyen denetim firması Arthur Andersen‟in ve ekonomik gerçeklere bakmaksızın Enron‟u güçlü bir firma olarak değerleyen finansal analistlerin payı büyüktür” (Giroux, 2008: 1209). Kamu adına halka açık iĢletmeleri denetlemekle görevli bağımsız denetim Ģirketi Arthur Andersen‟in Enron‟un skandalındaki rolü yardımcı oyuncu rol olarak 153 betimlenebilir. Enron Ģirket yönetimi hile eylemini gerçekleĢtirmiĢler, finansal raporları çeĢitli yöntemlerle olduğundan farklı göstermiĢler ve son olarak bu hileli finansal raporları Arthur Andersen doğru olarak onaylamıĢtır. Buradaki nedenlerin baĢında Arthur Andersen‟in sadık müĢterisini kaybetmeme isteği gelebilir. Paralarını Ģirketin kendisinden alan bağımsız denetim Ģirketi kamu ve yatırımcıların çıkarını gözetmesi gerekirken çıkar iliĢkileri nedeniyle hileli finansal raporlardaki sapmalarına göz yummuĢtur. Enron denetçisi Arthur Andersen, kendi denetimlerinde standartları gevĢek bir Ģekilde uygulamakla suçlanıyordu. Çünkü Enron tarafından ciddi danıĢmanlık ücretleri nedeniyle çıkar çatıĢması vardır. Enron 2000 yılında Arthur Andersen‟e bağımsız denetim ücreti için 25 milyon dolar öderken, danıĢmanlık ücreti için 27 milyon dolar ödemiĢtir (Healy ve Palepu, 2003: 13). Bağımsız denetim iĢleminde finansal raporları ve iĢlemleri denetlerken Ģirket yapısı hakkında ayrıntılara kadar bilgi edinen bağımsız denetim Ģirketi sorunların çözümü için danıĢmanlık hizmetini de beraberinde getirmiĢtir. DanıĢmanlık önemli bir gelir kapısı haline gelince, daha fazla müĢteri edinmek için Ģirketlerle aralarını iyi tutma önem kazanmıĢtır. Bu anlayıĢla bağımsız denetim Ģirketi danıĢmanlık hizmeti müĢterisini tutmak için finansal raporlardaki hileleri görmezden gelmiĢtir. “Denetim büyüme potansiyeli olmayan sınırlı bir piyasa iken, yönetim danışmanlığı büyüme potansiyeli yüksek olan bir piyasa olarak algılanmıştır. Denetim ücretleri yıldan yıla fazla değişiklik göstermesine karşılık yönetim danışmanlığı ücretleri işletme karlılığı ve büyümesiyle orantılı olarak artmış ve yönetim danışmanlığı büyük denetim firmalarının daha çok faaliyet gösterebilecekleri bir alan niteliğini kazanmıştır. Bu nedenle, denetim firmaları daha yüksek büyüme potansiyeli görerek yönetim danışmanlığı hizmetlerini almak ve elde tutmak amacıyla müşteri işletmeler ile fazlasıyla samimi ilişkiler geliştirebilmiş ve sonuç olarak çıkar çatışması yaşayan denetim firmalarının denetim yapma sorumluluğu, danışmanlık hizmetleri kapma isteğine yenik düşmüştür” (Kandemir ve Kandemir, 2012: 115). 154 Andersen‟in skandalı payı açısından, denetim Ģirketinin hazırladığı raporda, Enron‟un kazançlarını yükseltmek için muhasebe kayıtlarında çok sayıda karmaĢık iĢlem yaptığı tespit edilmiĢtir. Diğer yandan raporda denetim Ģirketi, kusurlu iĢlemleri tespit etmesine rağmen Ģirket hakkında olumlu görüĢ bildirmiĢtir (Özbirecikli, 2006: 13). “Enron‟un hem danışmanı hem de denetçisi olan Arthur Andersen Şirketi‟ne gelince; Arthur Andersen, 89 yıl aradan sonra, kamu şirketlerinin denetim işini bırakmıştır. Merkezi ABD‟nin Chicago şehrinde bulunan bu danışmanlık ve denetim şirketinden yapılan açıklamada, bin iki yüzden fazla kamu şirketinin denetim işinin bırakıldığı kaydedilmiştir. Şirketin insan kaynakları yetkililerinden Gary Brentlinger, „müşteri dosyalarının depolara kaldırıldığını belirterek; personel özel eşyalarını almaya başladı, kırtasiye malzemelerini hayır kurumlarına bağışladı. Şirket kansere kapıldı ve yavaş yavaş ölüşünü izliyoruz‟ şeklinde açıklamalarda bulundu” (Bektöre, 2003: 5). Yatırım 3.1.5. Bankaları, Finansal Analistler ve Hukuk MüĢavirliğinin Rolleri “Enron‟un hukuk müşaviri olan Vinson & Elkins şirketi, Enron yönetici ve çalışanlarının iştiraki ile kurulan özel amaçlı şirketleri gözden geçirmiş ve onaylamıştır. Hukuk firması, ilişkili taraflarla işlemlerin yeterince açıklanmaması ve bazı özel amaçlı şirketlerin aktiflerini etkin biçimde kullanmamasının kamuoyunda yarattığı izlenim ve olası davalar açısından ciddi bir risk yarattığını belirtse de, özel amaçlı şirketlerin bağımsız danışman ya da denetçilerce daha yakından incelenmesinin gereksiz olduğunu rapor etmiştir” (Kandemir ve Kandemir, 2012: 111). “Chase Manhattan ve Citigroup, aldıkları büyük hizmet komisyonları dolayısıyla alışılagelmiş inceleme ve değerlendirme süreçlerini bir kenara bırakarak Enron‟a büyük kredi imkanları sağlamış ve bazı tartışmalı işlemlerin gerçekleşmesine yardımcı olmuştur. Aynı biçimde yatırım bankaları, Enron‟un 155 sunacağı iş fırsatlarından yararlanmak için, analistlerine daima Enron hisse senetlerinin satın alınması tavsiyesini yaptırmıştır. Çoğu büyük finansal kuruluşun, Enron ve özel amaçlı şirketlerine kredi kullandırdığı halde bunlara peşin ödemeler yaparak satış işlemi olarak kaydedilmesini sağladığını, böylece Enron‟un kısa vadeli olarak mali durumunu daha olumlu gösterdiğini, finansal kuruluşların ise bu işlemden kazanç elde ettiğini öne sürmektedir” (Kandemir ve Kandemir, 2012: 111). 3.2. Parmalat Skandalı Enron skandalı sonrasında etkilenen Dünya‟da bu sefer Avrupa kıtasında yaĢanan skandal finansal krize neden oldu. Dünyanın önde gelen gıda Ģirketlerinden olan ve Ġtalya‟da faaliyet gösteren Parmalat, baĢarılı yükselmesiyle süt ve süt ürünleri konusunda tek isim haline gelmiĢti. Ancak ailenin keyfi yönetimi nedeniyle finansal hileler ve kurumsal yönetimdeki ciddi eksiklikler nedeniyle Avrupa‟nın önemli finansal skandalı haline gelmiĢ ve daha sonrasında Parmalat iflasını istemek zorunda kalmıĢtır. Ġtalya‟nın en büyük gruplarından olan Parmalat, bir aile Ģirketi olarak 1961 yılında Parma Ģehrinde kurulmuĢtur. Parmalat‟ın kurucusu ve baĢkanı olan Calisto Tanzi, jambon ve domates salçası satıcısı olarak iĢ hayatına baĢladı (Markham, 2005: 374). Ġlk iĢ olarak küçük bir süt pastörize merkezi olarak kurulmuĢtur. 1961 yılında henüz 22 yaĢındayken aile Ģirketini miras alan Calisto Tanzi baĢarılarıyla zaman içinde Parmalat‟ı Ġtalya‟nın en büyük gıda Ģirketi ve sekizinci en büyük endüstriyel Ģirketi olmak üzere, Dünya‟nın en büyük süt ve süt ürünleri üreticilerinden bir haline getirmiĢtir. “Calisto Tanzi babasının ölümünün hemen ardından aile şirketi olan Parmalat‟ı devralmıştır. 1962 yılında ise Tanzi süt üretip satmak için Dietalat isimli şirket kurmuştur. 1963‟te ise İsveç şirketi yüksek sıcaklık işlemi adı verilen bir uygulamayı geliştirdiğinde, Tanzi hemen bu devrim niteliğindeki gelişmeyi kendi işletmesinde uygulamaya başlayarak, soğutma işlemine gerek duymadan raf ömrü süresi 6 ayı aşan süt üretmeyi başarmıştır. 1975 yılından 1986‟ya kadar ürünlerinde krema, yoğurt, tereyağ, kıyılmış domates ve meyve suyuna kadar çeşitlendirmeye 156 gitmiştir. Bu büyüme geniş çaplı araştırmalar ve belirli tüketici sektörleri için sağlıklı yeni ürünlerin üretimine neden olan gelişmeler tarafından sürekli desteklenmiştir” (Gavridis ve Ficerella, 2004: 40). Dünyadaki en büyük 10. gıda firması ve Ġtalya‟daki en büyük 8. firma olan Parmalat, 2003 yılı itibariyle baĢta Kuzey Amerika ve Avrupa olmak üzere 30 ülkede faaliyet gösteren, 30.000 çalıĢanı olan ve yıllık gelirleri 7 milyar dolara ulaĢan bir Ģirketti (Segato, 2006: 373). “Parmalat bir aile şirketi olarak yapılandığından dolayı 13 kişilik yönetim kurulunun 10 üyesi aile fertlerinden oluşmaktadır. Geriye kalan 3 tanesinin bir tanesi de Parmalat‟ın kreditörlerinden Parma bankasının eski başkanıdır. Yönetimde “softties” dediğimiz ahbap çavuş ilişkisi vardır. Parmalat 1990 yılından Milan Borsasına kote olmuştur. Kısa sürede beş kıtada 30 ülkede faaliyet gösteren, 200 tane iştiraki olan ve 35000‟den fazla kişinin çalıştığı küresel bir şirket haline dönüşmüştür. Sahibi, kendilerini “sütün Coca Cola‟sı” diye adlandırmıştır” (Darman, 2004: 8). Parmalat için sonun baĢlangıcı 2003 yılının Aralık ayında Ģirketin 500 milyon euro tutarındaki bono ödemesinin Bank of America tarafından geri döndürülmesi nedeniyle gerçekleĢtirememesi ile baĢladı. Parmalat aktifinin % 38‟i olan 4,9 milyar dolar tutarındaki varlık, Cayman Adaları‟nda Parmalat‟ın iĢtirakinin Bank of America hesabında bulunduğu belirtmiĢtir. Ancak banka yetkilileri 19 Aralık 2003 tarihi itibariyle böyle bir paranın bankada bulunmadığı bildirmiĢlerdir (Göçen, 2010: 117 ve Darman, 2004: 8). Bu hileli beyanda Parmalat‟ın amaçladığı borçlarının daha düĢük göstermek ve borçlarını karĢılayacak varlığın olduğu belirtmekti. Daha sonrası bu hileli fiktif varlık beyanıyla potansiyel yatırımcıların yatırımlarını sürdürmesi ve fon bulması kolaylaĢacak ve maliyeti azalacaktı. Bankanın karĢı açıklaması sonucunda Parmalat‟ın borçlarının da bilançolarında belirtilenden çok daha fazla olduğu ortaya çıktı. “Parmalat finansal durumunu olduğundan yüksek göstermek amacıyla hileli finansal raporlamaya da başvurmuştur. Parmalat kazançlarını güçlü olarak raporlamıştı ancak ortaya çıkan bir muhasebe raporu şirketin 13 yıllık finansal 157 tablolarında çarpıtmalar olduğunu 2003 yılında ortaya çıkarmıştır. Bu rapor Parmalat‟ın yaklaşık 15 milyar dolar gerçek borcunun olduğunu ve bu tutarın finansal tablolarında yer alandan sekiz kat daha fazla olduğunu açıklamıştır. Şirketin 2003 yılının sadece ilk dokuz ayında kendi kazançlarının yüzde 500 abartılmış olduğu ve bu ve önceki yıllar için bu tutar toplamında 11 milyar doları aştığı ortaya çıkmıştır” (Markham, 2005: 375). “1990‟lı yılların sonunda, Parmalat‟ın iştiraki olan Parmalat Corporation Finance Ltd yaklaşık 477 milyon Euro tutarında Merrill Lynch, Credito İtalino SpA ve Cariplo SpA gibi bankalara imtiyazlı hisse senedi ihraç etmiştir. Hisseler Parmalat‟ın mali tablosunda sermaye olarak kaydedilmişti. Hisse senetlerinin geri alım – satım opsiyonu vermemesine rağmen hisse sahiplerine belirli bir süre sonra hisse senedinin nominal değerini geri ödeme sözü verilmişti. Diğer bir benzer olay ise, Citigroup 1999‟da şirketin net karını arttıracak 117 milyon Euro tutarında şirket karında pay almak amacıyla yatırımda bulunmuştur” (Göçen, 2010: 120). Muhasebenin temel ilkelerinden olan özün önceliğine göre, bu yatırımlar sermaye yatırımından daha çok kredi olarak gözükmesi nedeniyle, hisse senetleri tutarlarının borç olarak kaydedilmesi gerekliydi. Burada yatırım fazla gösterilerek potansiyel yatırımcılar tuzağa çekilmeye çalıĢılmıĢ ve Parmalat‟ın borcunun ve borçlanma maliyetinin olduğundan daha düĢük gösterilmesi sağlanmıĢtır. Parmalat skandalında diğer bir hile vakası da, Parmalat Ģirketinin vergi cenneti olarak tabir edilen Cayman adaları, Hollanda Antillerinde, Venezüella ve Nikaragua‟da kurulmuĢ özel amaçlı Ģirketleri yoluyla yaratılan karmaĢık yapılarıyla swap, opsiyon gibi bilanço dıĢı ürünleri ile çektiği kredileri hileli yollarla kendi firmalarına aktarmasıdır. Bu amaçla Parmalat, Cayman adaları ve Singapur‟daki özel amaçlı Ģirketleri arasında herhangi bir ticari alıĢ satıĢ iĢlemi bulunmamasına rağmen düzenlenen ticari ve mali sözleĢmeler bankalara ibraz edilerek bono çekilmiĢtir. 1997 yılından itibaren toplam 7,8 milyon Euro değerinde bono ihraç etmiĢ ve bütün bu bonolar Ġtalya dıĢına satılmıĢtır. Bu bonolarının %40‟ının satıĢında önde gelen ABD bankaları yer almıĢtır (Darman, 2004: 8). 158 ġirket bunları takiben vergi cenneti olarak bilinen Cayman adalarında “offshore posta kutusu” Ģirketleri kurmuĢ ve zararları bu Ģirketlerin hesaplarında saklamıĢtır. Aynı zamanda Ģirkete fon yaratmak için tahvil ihraç etmeye baĢlamıĢtır. Bu tahvilleri satın alıp yatırımcılara satmayı taahhüt eden firmalar arasında Bank of America, Citicorp ve J.P. Morgan gibi Ģirketler bulunmaktaydı (Segato, 2006: 376). “Aile üyelerinin tüm Parmalat Finanziara grubunu yönettiğinden skandal aynı zamanda bir kurumsal yönetim vakasıdır. Ülkedeki kurumsal yönetim boşluklarına bakıldığı zaman, deneyimsiz yöneticilerin, şirketin kontrolünü elinde bulunduran hisse sahiplerinin varlığı ve korunmasız azınlık hissedarlarının temel sorun olduğu görülmekteydi. Şirketi kontrol eden bu hisse sahipleri şirketin tüm kaynaklarını yasa dışı bir şekilde kullanarak, şirketten başka bir şirkete aktarmak suretiyle kendi çıkarlarını azınlık hissedarlarının zararına kullanabilmekteydi. Parmalat skandalında da daha çok iştirak şirketlerine kaynak aktarımı yapılmıştır. 2003 Kasım‟ ında şirketin Cayman adalarında kurulu olarak Epicurum fonuna 50 milyon euro aktarmış olduğu saptanmıştır” (Melis, 2005: 480). Parmalat dünya çapında bir Ģirket olmaya karar vermiĢ ve Ġtalyan piyasasının dıĢında geniĢleyerek özellikle Kuzey ve Güney Amerika‟da borç ile finanse edilen Ģirket satın almalarına baĢlamıĢ ve firma asıl iĢi olan gıda sektörüne odaklanmak yerine türev piyasalara ve diğer spekülatif iĢlemlere girme kararı almıĢtır. ġirketin kurucusu ve genel müdürü olan Tanzi, Parmatour adındaki turizm firmasına 50 milyar Euro ve Parma futbol kulübüne büyük tutarlarda yatırım yapmıĢ ve bu iĢlerden yüksek tutarlarda zararlar etmiĢtir (Segato, 2006: 375 ve Darman, 2004: 8,9). “İtalyan kanunlarına göre, her 9 yılda bir denetim firmasının değişmesi gerekmektedir. Parmalat Finanziaria‟nın 1990 - 1998 yılları arasındaki bağımsız denetim firması Grant Thornton‟du. 1999 yılında denetim firması olarak Deloitte & Touche atanmış fakat bu değişiklik şirket tarafından yapılan hilelerin ortaya çıkmasını sağlamamıştır. Çünkü grubun varlıklarının %49‟u, konsolide gelirlerinin %30‟luk kısmı diğer denetçiler ve özellikle Grant Thornton tarafından yapılmaktaydı ve Deloitte & Touche denetim raporunu diğer firmaların raporlarına 159 dayanmaktaydı. Off shore iştiraklerinin denetçisi 1999 yılından sonra bile Grant Thornton olarak devam ettiği için zorunlu rotasyon etkili olmamıştır ve Parmalat‟ın yapmış olduğu hileler tespit edilememiştir” (Segato, 2006: 382). Enron olayında Arthur Andersen‟in büyük hataları olmuĢken Parmalat olayında ise daha çok Deloitte & Touche sorumluluk sahibidir. Dikkatleri çeken ise Arthur Andersen‟in çöküĢünden sonra Deloitte & Touche, Arthur Andersen‟in Ġtalya Ģubesini kurmuĢtur (Gavridis ve Ficerella, 2004: 53). “İtalya‟da dış denetim firmaları, hissedarlar tarafından 3 yıllığına atanmaktadır. Üç yılın sonunda yasalar denetim firmasının zorunlu rotasyona tutulması istemektedir. Grant Thornton, Parmalat‟a şirketin zorunlu denetçi rotasyonu kuralı ile uyum sağlamak adına, denetçi firmayı değiştirinceye kadar dış denetçi olarak 1990 yılından 1998‟ e kadar hizmet vermiştir. 1999‟da Deloitte & Touche denetim görevini üstlenmiştir. Denetçi rotasyonunun muhasebe hilelerini ortaya çıkaracağını tartışmak oldukça zordur. Nitekim Deloitte & Touche yapmış olduğu denetimler boyunca önceki denetim firmasının yapmış olduğu denetim hatalarını ortaya çıkaramamıştır. Aslında Deloitte & Touche hiçbir zaman Parmalat‟ın finansal sorunları ilgilendiren herhangi bir sorunun varlığını ileri sürmemiştir” (Küçüksözen, 2004: 388). Kredi derecelendirme kuruluĢu Standard & Poors‟un (S&P) Parmalat‟ı skandal ortaya çıkana kadar BBB - (Investment Grade) olarak değerlendirmesi ve bunun yatırımcıların Parmalat‟a olan güveninin arttıran bir unsur olması, skandal açısından ayrı bir noktadır. Skandal patladıktan sonra S&P yetkilileri savunma olarak kasten iĢlenen bir suçun sonuçlarından kendilerinin sorumlu tutulamayacağını ve mali denetimden geçen bilançoları kar gösteren bir Ģirketin büyük yatırım bankalarınca da desteklenen bono ihalelerinin değerlendirilmesinde kredi derecelendirme kuruluĢunun yüksek not vermesinin de yadırganmaması gerektiğini belirttiler. Parmalat skandalının yarattığı sonuçlar ise (Darman, 2004: 9); - Hissedarların ve bütün tasarruf sahiplerinin parası buhar olup uçmuĢtur. 160 - Dünyanın her tarafında kreditörler dava açmıĢlardır. - Özellikle ABD‟de hayat sigortası sektörü büyük darbe yemiĢtir. Moody‟sin tespitlerine göre, Parmalat menkul kıymetlerine doğrudan yatırım yapan hayat sigortası Ģirketlerinin yaklaĢık 1,6 milyar doları batmıĢtır. - Parmalat her iki denetçisinin itibari büyük zarar görmüĢtür. Grant Thorthon anında Ġtalya‟daki birimini kapatmıĢtır. Denetçiler hakkında soruĢturma baĢlatılmıĢtır. - Bu skandal reyting kuruluĢlarının güvenilirliğine gölge düĢürmüĢtür. S&P bir Ģirketin kasıtlı muhasebe oyunları karĢısında kendilerinin suçlanamayacağına dair bir bildiri yayınlamıĢtır. - Parmalat ile iliĢkisi olan bütün banklar, Citibank Grubu, JP Morgan Chase, Merrill Lynch, Deutsche Bank, Banka Ġntesa, Capitalia skandaldan etkilenmiĢtir. SoruĢturmalara maruz kalmıĢlardır ve Parmalat ile bu bankalar arasında karĢılıklı davalar açılmıĢtır. - Son olarak Brezilya‟daki iĢtirakine süt veren 10000 çiftçi mağdur olmuĢtur. Brezilya‟daki 11 süt kooperatifine olan borç 2.4 milyon doları bulmuĢtur. “Skandalın sonucunda Tanzi ve oğlu Stefono ve kardeşi Giovannin başta olmak üzere birçok kişi İtalyan makamları tarafından tutuklandı. Parmalat‟ın baş mali müdürü (CFO) dahil olmak üzere 10 yöneticisi ve Parmalat‟ın avukatı İtalya‟da suçlamaları kabul etmek zorunda kaldı. Bank of America, Grant Thourton, Deloitte Touch ve Parmalat denetçilerinden dokuz kişi İtalyan savcılarının iddianamelerinde yer aldı. Savcılar, İtalya‟da şirketler için yatırım bankacılığı yapan Citigroup ve Deutsche Bank‟ı Parmalat‟ın banka dolandırıcılığını desteklemekle suçladı. Citigroup suçlamaları New Jersey‟de açılan bir dava aracılığı ile red ederek, kendini Parmalat yolsuzluğunun kurbanı olduğunu iddia etti. SEC, finansal tablolarda yanıltıcı bilgiler verdiği için ABD menkul kıymetler yasasını ihlal ettiğini ileri sürerek, Parmalat için dolandırıcılık suçlamasında bulundu. SEC skandalı tarihin en büyük ve en utanmaz şirket yolsuzluğu olarak isimlendirdi. Parmalat‟ın başına mahkeme tarafından atanan Enrico Bondi, 10 milyar dolarlık zarar için ABD 161 mahkemelerinde Deloitte Touch ve Grant Thourton‟a karşı dava açtı” (Markham, 2005: 375,376). 3.3. WorldCom Skandalı ABD‟nin en büyük ikinci telefon ve telekomünikasyon Ģirketi olan World Com‟un bilançolarını hileli kayıtlarla ĢiĢirerek, karını finansal tablolar üzerinde 3,8 milyar dolar fazla göstermesinin ortaya çıkıĢı ile birlikte, Enron‟dan sonra ABD‟de yaĢanmıĢ en büyük ikinci muhasebe hilesi skandalı patlak vermiĢtir. World Com‟un karını ĢiĢirmesi üzerine Ģirketin hisse senetleri büyük oranda değerini kaybetti. Bu değer kaybı sadece World Com hisse senetleri üzerinde sınırlı kalmayarak, iletiĢim ve telekomünikasyon sektöründe faaliyet gösteren Ģirketlerin hisse senetleri ve Ģirket değerlerini de olumsuz etkiledi. ABD‟nin en büyük telekomünikasyon Ģirketlerinden World Com, 21 Temmuz 2002 tarihinde borçlarını ödeyemez duruma gelmesi nedeniyle, borçlarını yeniden yapılandırabilmek için 11. madde koruması çerçevesinden konkordato baĢvurusunda bulundu. ABD tarihinde 2008 Lehman Brothers iflasına kadar en büyük iflas talebi idi. World Com‟un hisseleri, Nasdaq‟da sonraki cuma günü 9 cent ile kapandı. Bir zamanlar Walt Street‟in en sevilen Ģirketlerinden olan World Com‟un hisseleri, 1999 yılında 64 dolara fırlamıĢtı. 1983 yılında kurulan, dünyada 65 ülkede Ģubesi ve 85 bin çalıĢanı bulunan World Com‟un 20 milyondan fazla müĢterisi bulunuyordu. 11. madde, Ģirketin konkordato ilan etmesi durumunda iflas eden Ģirketi alacaklı firmaya karĢı koruyordu. World Com, borçlarına karĢılık alacaklılarına Ģirketin hissesi vermeyi planlarken, 17 milyar dolarlık World Com tahvili bulunan J.P. Morgan, Citi Group ve General Electric Capital Unit, Ģirketin malvarlıklarının korunması için 2 milyar dolarlık kredi vermeyi kabul ettiğini sakladı. 162 3.3.1. WorldCom Tarihi WorldCom‟un hikayesi, 1983 yılında Hattiesburg‟da bir kafede, iĢadamları Murray Waldron ve William Rector‟un bir peçete üzerinde uzun mesafeli telefon hattı sağlayıcısı Ģirketi kurmak için plan çizmesi ile baĢladı. Ġlk olarak burada AT&T Ģirketinden ayrılıp yeni bir uzun mesafeli hat sağlayıcı Ģirketin kurulması tartıĢıldı. Onların yeni Ģirketi “Long Distance Discount Service” (LDDS) ismiyle uzun mesafeli hat sağlayıcısı olarak faaliyetine baĢladı (Gaughan, 2005: 254). LDDS 1984 yılında ABD‟nin güney eyaletlerinde kurulmuĢ ve kendi coğrafyasındaki perakende ve ticaret sektöründe bulunan yerel müĢterilerine telekomünikasyon hizmeti vermiĢtir. Bir uzun mesafe hat sağlayıcısı olarak LDDS, arayanın yerel telefon Ģirketi ve ve alıcının yerel telefon Ģirketi arasına çağrı bağlayarak faaliyet yürütüyordu. LDDS, gelen telefon aramalarını toptan olarak daha öncesinden satın alınan büyük uzun mesafe hat sağlayıcılarının kapasitesine dayanarak bu bağlantıları yapardı (Beresford,2003: 44). “Örneğin bir LDDS müşterisi tarafından New Orleans‟tan Dallas‟a yapılacak bir aramanın gerçekleşmesi için öncelikle yerel firmanın hattına, bunu takiben LDDS tarafından kiralanan şebekeye ve son olarak Dallas‟taki yerel telefon şirketinin hattına transfer yapılması gerekmekteydi. LDDS böyle bir aramada, şebekelerini kullandığı için hem New Orleans ve Dallas telefon firmalarına, hem de New Orleans ile Dallas arasında bağlantı kurmak için kiralanan uzun mesafe şebeke sahibi olan iletişim şirketine ödeme yapmaktaydı” (Türel, 2011: 31). LDDS, bu nedenle kendi pazarında hem AT&T, MCI and Sprint gibi büyük uzak mesafe hat sağlayıcı Ģirketlerle hem de diğer küçük Ģirketlerle yarıĢ halindeydi. LDDS giderek 1990‟lı yılların baĢlarında küçük çaptaki uzun mesafeli hat sağlayıcı Ģirketleri satın alarak büyüdü (Beresford, 2003: 45). 163 WorldCom skandalının baĢrolünü oynayan ve LDDS‟nin dokuz kurucu ortağından biri olan Bernard EBBERS, ortakların ve yatırımcıların isteği üzerine 1985 yılında LDDS‟nin CEO‟su olarak baĢa geçti. Ebbers, büyüme potansiyeli olan genç firmaları hedef alarak, kısıtlı bir coğrafi alanda hizmet veren küçük ölçekli uzun mesafe firmalarını satın almıĢ ve piyasa payı yüksek olan üçüncü nesil uzun mesafe firmalarını birleĢtirmiĢtir. Bu strateji özellikle büyük rekabet yaĢanan uzun mesafe telefon pazarında Ģirketin ölçek ekonomisi yaratmasını sağlamıĢtı (Türel, 2011: 32). Ebbers‟in izlediği bu strateji içerisinde yaĢanan birleĢme ve satın almalar sayesinde yaklaĢık 15 yıllık sürede WorldCom Ģirketi küresel çapta ve ABD‟de sektöründe önemli bir yer elde etmiĢtir. Tarih sırasına göre WorldCom‟un yaĢamında yer alan birleĢme ve satın almalar Ģunlardır: - 1989 yılında LDDS Advantage Company Ģirketi ile yaptığı birleĢme ile alarak halka açık bir Ģirket haline geldi (Beresford, 2003: 44). - 1992 yılında baĢka bir uzun mesafeli hat sağlayıcısı olan Advanced Telekomünikasyon ile kendisini birleĢtirdi. (Pandey ve Verma, 2004: 116). - 1993 yılı Eylül‟ ünde LDDS; Resurgens Communications Group ve Metromedi Communications Ģirketleri ile ilave birleĢme sözleĢmelerini imzalayarak toplam 1,3 milyar dolarlık birleĢme gerçekleĢtirildi (Beresford, 2003: 45). - 1993 sonuna gelindiğinde, LDDS yaklaĢık 1,5 milyar dolarlık yıllık geliri ile ABD'nin en büyük dördüncü uzun mesafe taĢıyıcı Ģirketi oldu (Beresford, 2003: 45). - 1994 yılı sonlarında LDDS, yurtiçi ve yurtdıĢı iletiĢim ağında faaliyet gösteren IDB Communications Group Ģirketinin tüm hisse senetleriyle birlikte 936 milyon dolar ödeyerek satın aldı. (Beresford, 2003: 45). LDDS IDB ile birleĢme sözleĢmesi sayesinde uluslararası telekomünikasyon pazarında daha büyük bir yere geçti. Çünkü IDB‟nin birçok yabancı ülkede 200‟den fazla iĢlem sözleĢmesi vardı (Gaughan, 2005: 255). 164 - 5 Ocak 1995 tarihinde LDDS, ses ve veri iletiĢim Ģirketi olan William Telecommunications Group Ģirketini 2,5 milyar dolarlık nakitle satın aldı ve Ģirketin ismi artık WorldCom olarak değiĢtirildi. (Beresford, 2003: 45). Wiltel ulusal dijital fiber optik ağı iĢleten ve ABD pazarında bu faaliyette bulunan dört Ģirketten biriydi. Bu sayede bu ağı kullanarak LDDS‟nin ağ trafiğinin bir kısmını aktarması ve ağ maliyetleri dıĢındaki maliyetlerden tasarrufu mümkün olacaktı (Gaughan, 2005: 255). - 1996 yılı sonlarında WorldCom ABD‟de ve Avrupa kentlerinde ve çevresinde fiber optik kablolu büyük dijital ağlar üzerinde yerel ağa eriĢim olanakları olan MFS Communications Ģirketi ile 12,4 milyar dolarlık bir birleĢme yaptı. (Beresford, 2003: 45 ve Pandey ve Verma, 2004: 116). Bu birleĢme sayesinde WorldCom Dünya‟nın internet omurga sisteminde büyük bir pay edinmiĢ oldu. - 1996 yıl içinde iĢletmeler için internet eriĢim sağlayıcısı olan UUNET Technologies Ģirketi ile birleĢti (Beresford, 2003: 46). Bu birleĢme ile WorldCom‟un müĢterisine sunabileceği hizmet paketi daha da geniĢledi (Gaughan, 2005: 256). - 1998 yılı Ocak ayı sonlarında Worldcom yaklaĢık 2 milyar dolara Brooks Fiber Propertis‟i satın aldı (Beresford, 2003: 47) ve 1,3 milyar dolarlık değeri olan CompuServe Ģirketini satın aldı. WorldCom, CompuServe firmasını satın almasıyla interaktif özellikte ağ servisleri üzerinde kontrole sahip oldu. - 1998 yılı Eylül ayında WorldCom en agresif alımını gerçekleĢtirdi. WorldCom kendi hisselerinin 1,3 milyar dolarını kullanarak ve 7 milyar dolar nakit bedelle yaklaĢık olarak toplam 40 milyar dolarla MCI Ģirketini satın aldı (Beresford, 2003: 45). MCI ile birleĢmeden sonra WorldCom, Dünya çapında 280‟den fazla ülkede ve çevresinde ayrıca ABD yerel pazarında en geliĢmiĢ dijital ağların kontrolünü elde etti. Fortune, 1998 sıralamasında 11. olan WorldCom, MCI ile birleĢmesinden sonra 1999 Fortuna Telekomünikasyon sıralamasında 6. sırada yer alan Ģirket oldu (Pandey ve Verma,2004:116). Ayrıca MCI ile WorldCom birleĢmesi ABD tarihinde gerçekleĢen en büyük satın alma iĢlemiydi. 165 - 1998 yılında WorldCom yaklaĢık 500 milyar dolarlık ANS Communication ile birleĢti (Gaughan, 2005: 256). - 1998 Ağustos‟unda WorldCom, Brezilya‟nın en büyük, yerli ve en geniĢ uluslararası telekomünikasyon hizmetleri sağlayıcısı olan Embratel ile birlikte çalıĢtı. - 1 Ekim 1999 tarihinde, WorldCom 1,8 milyar dolar tutarındaki satın almayla Sky Tel Communication Ģirketini kendi bünyesine dahil etti. (Beresford, 2003: 48). - 5 Ekim 1999 tarihinde WorldCom ve Sprint 115 milyar dolarlık bir anlaĢma ile birleĢmeye karar vermiĢlerdi. (Beresford, 2003: 45). Ancak 2000 yılında ABD ve Avrupa‟daki düzenleyici kurumlar bu duruma itiraz etti. Sonucunda ise WorldCom ve Sprint birleĢme sözleĢmelerini feshetmek zorunda kaldı (Pandey ve Verma, 2004: 116). - 2001 yılındaki en büyük birleĢme, Ģirketlere internet ve veri hizmetleri sağlayıcısı olan Ġntermedia Ģirketiyle WorldCom‟un birleĢmesiyle oluĢtu (CernuĢça, 2007: 2). Sprint Com ile birleĢmenin Amerikan rekabet kurulu tarafından engellenmesi sonun baĢlangıcı oldu. Bu birleĢmenin gerçekleĢmesi ile WorldCom dünya tarihindeki en büyük Ģirket birleĢtirmesini yapmıĢ olacak ve en önemli rakibi AT&T Ģirketinin önüne geçmiĢ olacaktı. Engellemenin ardından Ģirket çözülme sürecine girdi ve hisseleri piyasada değer kaybına baĢladı. ġirketin borçları ve borçlarının geri ödenememesi de artıĢ gösterdi. 2002 yılında gelir ve gider dengesinde ciddi muhasebe hilelerinin yapıldığı ortaya çıkması ve bu hileli kayıtların sonucunda 11 milyar dolarlık karın finansal tablolarında hileli biçimde olduğundan fazla gösterilmesiyle WorldCom iflas sürecine girdi. Worldcom muhasebe skandalı 7 Temmuz 2006 tarihinde Verizon Communications tarafından satın alınmasıyla sonra erdi. 166 3.3.2. WorldCom ġirketi Tarafından GerçekleĢtirilen Muhasebe Hileleri Muhasebe skandalının baĢ aktörü CEO Bernard Ebbers sahip olduğu WorldCom hisse senetlerinin değer yüksekliğinden oldukça gelir sağlamıĢtır. WorldCom‟un gerçekleĢtirdiği ilk birleĢme ve satın almalar Ģirkete baĢarı katmıĢtı. Ancak 1998 yılında MCI ile birleĢme sonrasında telekomünikasyon sektöründe gerileme baĢladı ve WorldCom‟un izlediği birleĢme ve satın almalarla büyüme stratejisi düzenleyici kurumlar tarafından engellenmesi suretiyle Ģirket ciddi bir darbe yedi. 2000 yılında Dünya çapında telekomünikasyon sektöründe yavaĢlama baĢladı. Bu nedenle WorldCom grup genelindeki Ģirketlerini, ağır borç yükü altında ve gelir kaynaklarını verimsizlik içinde buldu (Pandey ve Verma, 2004: 116). 2000 sonrasındaki dönemde iĢletmenin finansal performansını ve baĢarısını yüksek tutmak için yönetimin talimatıyla muhasebe bölümü kadrosu sahte gelir, gider tutarlarının olduğundan düĢük gösterilmesi ve fiktif karlılık yolları ile hisse senedi değerlerini yüksek tutmaya çalıĢtılar. 3.3.2.1. Sahte Gelir Kayıtları WorldCom çeĢitli Ģirketler ile birleĢerek ya da Ģirketleri satın alarak sektöründe önemli bir yer ve güç elde etmiĢti. Sektöründeki bu yeri finansal performansında ve hisse senedi değerinde baĢarılı Ģekilde kullanıyordu. Ancak son birleĢmelerin engellenmesi ve telekomünikasyon sektöründe yaĢanan daralma döneminde bile finansal performanslarını yüksek göstermek için finansal raporlarda hayali gelir kayıtları yaparak gelir olduğundan yüksek raporlanmıĢtır. 1999 yılının baĢından itibaren birçok WorldCom çalıĢanı Ebbers ve Sullivan‟ın belirlediği yüksek gelir hedeflerini raporlamak amacıyla çeyrek dönemin bitiĢini takip eden günlerde yüksek tutarlı hayali gelir kayıtlarını mizana iĢlemiĢlerdir (Türel, 2011: 59). 167 Sahte gelir kayıtlarının birçoğu “ dağıtılmamış şirket hesapları” ismi altında ayrıĢtırılmıĢ, daha çok satıĢ kanalları üzerinde kaydı yapılmıĢtır. DağıtılmamıĢ Ģirket hesaplarında yapılan muhasebe kayıtları yüksek tutarlı yuvarlak tutarlara (milyon dolarlar veya 10 milyon dolarlara) dönüĢtürülmüĢtür. Bu kayıtlar daha çok çeyrek dönemlerin sonuna doğru yaklaĢan haftalarda yapılmıĢtır (Beresford,2003: 14). Dağıtımı yapılmamıĢ Ģirket hesaplarının asıl hazırlanıĢ amacı bireysel satıĢ kanalları ile iliĢkilendirilmeyen, Ģirket varlıklarının satıĢından kaynaklanan gelirler veya bir sözleĢme ile ilgili muhasebe politikası değiĢikliği gibi unsurların yansıtılmasıydı (Türel, 2001: 61). WorldCom skandalında yaĢanan en önemli sahte gelir kayıtlarını üç bölümde incelenebilmektedir. Bunlar; kotayı doldurma ücreti, müĢteri kredileri ve erken sonlandırılmıĢ sözleĢme ücretleridir. Kotayı Doldurma Ücreti “WorldCom 1999 yılının son çeyreği ile 2001 yılının son çeyreği arasında kota doldurma ücreti adıyla 312 milyon dolar tutarında hileli muhasebe kaydı gerçekleştirmiştir. Kota doldurma ücreti, müşteri ile şirket arasındaki imzalanan kullanım sözleşmesinde taahhüt edilen en düşük tutardan düşük olduğunda telekomünikasyon şirketi tarafından alınan bir nevi cezai işlemdir. WorldCom sözleşmeye dayanarak kestiği kota doldurma ücretlerini büyük müşteriler konu olduğunda gelir olarak kayıt altına almaktaydı. Ancak bu tutarları bazen nadiren bazen de hiç tahsil etmemekteydi çünkü WorldCom büyük müşterileri ile gelecek dönemlerde imzalayacağı yeni sözleşmeleri düşünmekteydi” (Beresford, 2003: 156,157). Ancak GKGMĠ‟ne göre tahsilatın yapılacağı yönünde makul bir teminat yoksa gelirin kayıtlara alınmaması gerektiğinden bu türde bir kayıt hileli bir kayıt olmaktaydı. Müşteri Kredileri “Worldcom 2001 yılının 2. çeyreği ile 2002 yılın ilk çeyreği arasındaki dönemde kendi müşterilerine sunduğu 215 milyon dolar tutarında krediyi usulsüz 168 olarak muhasebe kayıtlarına geçirmiştir. WorldCom cari dönemdeki vergi öncesi gelirlerden eksi olarak kaydı gereken bu müşteri kredilerini çeşitli giderler olarak muhasebeleştirmiştir. Worldcom müşteri kredilerinde, telekomünikasyon sektöründeki şirketlere servis ve kurulum hizmetlerinde sorunla karşılaşan müşterileri için ücretsiz kullanım hakkı vermeyi amaçlıyordu. Bu kredileri iskonto veya ücret iadesi gibi gelirlerde düşüş yaratan bir hesap olarak muhasebeleştirilmesi gerekmekteydi” (Beresford, 2003: 161). Sözleşmeyi Erken Sonlandırma Ücreti WorldCom 2001 yılının ikinci çeyreğinde 22,8 milyon doları erken sonlandırma ücreti olarak hileli biçimde muhasebe kayıtlarına geçirmiĢtir. Erken sonlandırma ücreti, uzun vadeli sözleĢmelerin sözleĢme tarihi bitiminden önce müĢteri tarafından fesh olması durumunda ödenen ücretti (Beresford, 2003: 166). Erken sonlandırma ücreti, kotayı doldurma ücretleri gibi nadiren yürürlüğe girmekteydi. Bu ücret müĢterilere fatura edilip gelir olarak tahakkuk edilse de kotayı doldurma ücretindeki benzer sebeple tahsilatı pek gerçekleĢmemiĢtir. 3.3.2.2. Gider Tahakkuklarını Olduğundan DüĢük Raporlama “WorldCom‟un sahip olduğu telekomünikasyon şebekesi Dünyadaki tüm telefon ve internet cihazları direkt olarak bağlama gücüne sahip değildi. Örneğin WorldCom kendi şebekelerine direkt olarak bağlanamayan müşterilerine telekomünikasyon hizmeti verebilmek için diğer telekomünikasyon sektöründeki şirketlerin şebeke ve ağlarını kullanmak veya kiralamak zorunda kalıyordu. Diğer şirketlerin şebeke ve ağlarını kullanıldığında WorldCom onlara “hat ücreti” adında ücret ödemekteydi. Kısaca hat ücretleri, WorldCom‟un diğer şirketlerin iletişim ağlarını kullanmasından dolayı ödediği ücrettir. Ayrıca bu ücretleri ödemede esas olan ise Worldcom müşterinin iletilerinin taşınma oranıdır” (Lyke, 2002: 2). Bu hat ücretleri WorldCom müĢterilerinin mesaj eriĢim ücretleri ve nakliye masraflarından oluĢmaktadır ve WorldCom‟un toplam giderlerinin yaklaĢık olarak yarısını kapsamaktadır (Tolunay vd., 2007: 2). 169 “Her ayın sonunda WorldCom hat giderleri ile ilgili maliyetleri, tesis ve bağlantı giderlerini aylık olarak tahmin ediyordu. Hat giderleri ile ilgili fiili hesaplar genellikle giderler gerçekleştikten aylarca sonra çıkarılmasına ve ödenmesine rağmen Amerikan GKGMİ‟leri işletmenin giderlerle ilgili beklenen ödemelerini tahmin etmesini ve bu giderleri ilgili olduğu gelirlerle birlikte aynı dönemde kar zarar tablosunda raporlamasını zorunlu tutmaktaydı” (Türel, 2011: 52). WorldCom finansal raporlamada tahmini maliyetlerini acil olarak dönem gideri olarak tanıtmak için her ayın sonunda bir düzeltme yevmiye kaydı hazırlıyordu. WorldCom faturaları ödeyene kadar, tahakkuk eden tutarlar WorldCom‟un bilançosundaki borç hesaplarında tutulmaktaydı. WorldCom, borç taraflarına olan borçlarını ödendiğinde, öncesinden belirlenmiĢ borç hesapları ödenen tutar kadar borçlandırılmaktaydı (Zekany, 2004: 108). “Tahakkuk etmiş olan giderler tahminle belirlendiği için, bu giderlerle ilgili olarak sonrasında bir düzeltme kaydı gerekliydi. WorldCom için hat maliyetlerinin sağlıklı şekilde tahm”ini özellikle uluslararası telekomünikasyon hizmetleri için zordu. Örneğin; yabancı telekomünikasyon şirketlerinin şebekeleri ile ilgili hat giderlerinin, o şirket veya o ülkenin hükümeti tarafından belirlenen dakika başı kullanım ücretleri duyurulmadan önce tahmini gerekiyordu. Tahakkuk ettirilen bu giderler tahmine dayalı olduğu için bu tahminlerinin doğrulamasının dönemsel olarak yeniden yapılması gerekiyordu. Eğer gerçekleşen hat giderleri ve onların ödemeleri tahmin edilen tutarın üzerindeyse gider tahakkuklarının arttırılması, eğer ödemeleri tutarın altındaysa gider tahakkuklarının azaltılması gerekiyordu. WorldCom ödeme beklentileri netleştikçe hat gideri tahakkuklarını periyodik olarak düzeltmekteydi. Worldcom yaşanan giderlerini azaltma ya da arttırma durumuna göre oluşan farkı kar zarar tablosunda hat giderleri kalemini düzelterek raporlamaktaydı” (Beresford, 2003: 68). WorldCom, bazı dönemlerde ise hat giderleri ile ilgili tahakkukların azaltılması gerektiğinde bir düzeltme kaydı gerçekleĢtirmesi gerekli iken, kötü durumlarda gerektiğinde finansal performansı olduğundan yüksek göstermek 170 amacıyla gelecek dönemlere ertelemiĢtir (Zekany, 2004: 108). Kayıtlar somut belgelerle desteklenmemiĢtir. Bu kayıtlar ile WorldCom tahakkuk ettirilen giderler ve gelecek dönem faturaları arasındaki hesaplar çıkarıldığında ödenecek tutardan altta kalmıĢtır. 3.3.2.3. Faaliyet Giderlerinin AktifleĢtirilmesi “Telekomünikasyon sektöründe faaliyet gösteren bir şirket olan Worldcom şirketi, muhasebe işlemlerinde usulsüzlüğü masraf kalemlerini varlık hesaplarına aktarmak suretiyle gerçekleştirmiştir. Bu şekilde şirket gelirlerini 3,8 milyar dolar yüksek göstermiştir. Hat maliyetlerine ilişkin tutarları sistematik biçimde varlık hesaplarına kaydeden şirket, vergi öncesi karını abartılı biçimde finansal tablolarında sunmuştur. SEC‟in World Com ile ilgili dosyasında belirtildiği üzere 2000 yılı 3. çeyreği ile 2001 yılı 1. çeyreği aralığında raporlanan hat maliyeti toplamı 49,13 milyar dolar, gerçek hat maliyeti ise 57,1 milyar dolar görünmektedir. Raporlanan tutarla gerçek tutar arasında 7,97 milyar dolar fark bulunmaktadır. Buna göre aynı dönemde raporlanan vergi öncesi kar 13,93 milyar dolar olurken gerçek kar tutarı da 5,96 milyar dolar olarak saptanmıştır. Dolayısıyla vergi öncesi kar da toplamda 7,97 milyar dolar abartılı hesaplanmıĢtır” (Özbirecikli, 2006: 9). WorldCom‟ da ticari iĢlemler için uygulanan muhasebe ölçüm kuralları olan GKGKMP‟ ni meydan okudu. Örneğin WorldCom yönetimi önceden kaydedilmiĢ iĢletme giderleri ve gelecek giderleri uygunsuz Ģekilde sermaye giderleri olarak sınıflandırmıĢtır (Kuhn ve Sutton, 2006: 68). “World Com‟un hat giderlerinin aktifleştirilmesi ile ilgili kararı iyi niyetle vermediği birçok sebeple açıktır. Yapılan aktifleştirmeler uygun hesaplarda sınıflandırılmamakta ve kayıtları gizleme amacıyla rastgele olarak bilanço hesaplarını dağıtılmaktaydı. Ayrıca hat giderlerinin aktifleştirilmesi ile ilgili muhasebe politikası değişikliği şirketin bağımsız denetçisi Arthur Andersen firmasına hiçbir zaman bildirilmemiş açıklanmamıştır” (Türel, 2011: 59). ve finansal tablo dipnotlarında 171 3.3.2.4. Bağımsız Denetim ġirketi Arthur Andersen’in Görevini Yerine Getirmemesi WorldCom‟un 1990 yılından 2002 yılına kadarki bağımsız denetçisi Arthur Andersen firmasıydı ve Andersen WorldCom‟u öncü ve en çok ilgi gören bir müĢteri olarak kabul ediyordu. (Pandey ve Verma,2004:119). WorldCom, Arthur Andersen‟in dünya çapındaki en büyük yirminci ve Jackson Ģehrindeki en büyük müĢterisiydi. Arthur Andersen, WorldCom‟u en kıymetli müĢterisi ve imrenilecek bir Ģirket olarak tanımlıyordu. Arthur Andersen, WorldCom denetim kuruluna sunduğu 2000 yılı denetim önerisinde Ģirketle olan iliĢkisini uzun dönemli olarak görüyordu ve WorldCom ekibinin bir üyesi olarak görülmek istiyordu (Türel, 2011: 77). “Andersen, 1999 ile 2001 yılları arasında WorldCom‟u telekomünikasyon sektöründeki dalgalanmalar, şirketin aktif birleşmeleri, satın alma planları ve satın almalar için yüksek hisse senedi fiyatı konusundaki güven nedenleri ile “yüksek riskli müşteri” olarak tanımlıyordu. Fakat Andersen denetim ekibi kendi değerlendirmesini görmezden gelerek, WorldCom‟u orta riskli müşteri olarak tanımladı. Andersen, 6 Şubat 2002 tarihli denetim komitesinde bildirimi yapılan bilanço ve gelir tablolarındaki finansal durumunu, belli muhasebe kayıtları üzerinde ciddi endişeler olmasına rağmen genel kabul görmüş muhasebe ilkelerine uygun olduğunu belirtmiştir” (Pandey ve Verma, 2004: 119). “WorldCom muhasebe hile skandalının da bağımsız denetim şirketi olan Arthur Andersen, 31 Aralık 2001 tarihinde sona eren döneme ait olarak 6 Şubat 2002 tarihinde sunmuş olduğu raporda “yönetimle aramızda finansal tabloların açısından önemli sayılacak veya hazırlamış olduğumuz denetçi raporunda değişiklik yapmamıza neden olabilecek bir uyuşmazlık bulunmamaktır” ifadesi kullanılmakta ve yine aynı raporun 13. sayfasında fiber optik ve veri iletim hatları ile ilgili kiralama maliyetleri olarak yapılan denetim faaliyetlerinden bahsedilmektedir. Bütün bunlar, bağımsız denetim firması Andersen‟in, World Com şirketinin genel kabul görmüş muhasebe ilkelerine aykırı olarak yapmış olduğu muhasebe işlemlerini 172 anladığını fakat denetim raporlarına etkisini yansıtmadığı için kusurlu davrandığını göstermektedir” (Özbirecikli, 2006: 10). “Andersen‟in denetimindeki en büyük eksiklik, WorldCom‟un finansal raporlama uygulamalarında hile yapabileceği riskini dikkate almamış ve denetimin kapsamını buna göre belirlemiş olmasıdır. Arthur Andersen firmasının WorldCom ile olan ilişkisini uzun dönemli olarak görmesi ve ekibin bir parçası olarak görülmek istenmesi, firmanın WorldCom‟dan aldığı denetim ücretinin vergi ve diğer danışmanlık ücretlerinin çok altında kalması, kamu yararı için objektif bir görüş verme sorumluluğu olan denetim firmasının bağımsızlığına gölge düşürmüştür” (Türel, 2011: 84). 3.4. Xerox Skandalı Chester Carlson, bir kağıttan diğer bir kağıda imajları aktarmak için statik elektrik kullanan bir sistem olan “boĢ kağıda kopyalama yöntemini” geliĢtirdi. Bu sisteme ileriki yıllarda Ģirketin isim kökeni olacak “xerografi” adını verdi. Bu kelime, “kuru” ve “yazma” kelimelerin Yunanca‟ larından türetilmiĢti. Bu xerografi adlı icat, hiç de satması kolay bir icat değildi. Carlson, 10 yıl boyunca icadını satacak bir Ģirket aradı durdu. Sonunda Haloid adındaki New York merkezli bir fotokopi kağıdı Ģirketi “xerografik” makinesini yapmak için gerekli telif haklarını satın aldı. 1958 yılında Haloid adını Haloid Xerox olarak değiĢtirdi ve 1959‟da ilk otomatik fotokopi makinesi olan Xerox 914‟ü piyasaya sürdü. Fortune, bu 300 kiloluk büyük fotokopi makinesine “Amerika‟da pazarlanan en başarılı ürün” unvanını verdi. 1968‟de Ģirketin satıĢları 1 milyar doların üzerine çıktı (Trout,2008:43,44 ve Butala Khan,2008:2). 1961 yılına kadar popülerliğini sürdüren Xerox 914 ile Xerox 60 milyon dolar olan gelirini, 1965 yılında 500 milyon dolara sıçratmıĢtı. ġirket 1961 yılında ismini Xerox Corporation olarak değiĢtirdi ve aynı yıl New York borsasına kote oldu (Butala ve Khan, 2008: 2). Dünyanın önde gelen fotokopi cihazları üreticilerinden olan Xerox 2000 yılındaki faaliyet raporunda 18,7 milyar dolar satıĢ raporlamıĢ ve dünya çapındaki 92.500 çalıĢanı ile Fortune 500 listesinde 87. sırada yer almıĢtır (Türel, 2011: 17,18). 173 “13 Haziran 1970 yılında C. Peter McColough hissedarlar toplantısında, Xerox‟u bilişim sistemlerinde lider haline getirmek üzerine planlarını şu şekilde belirtmiştir; “Xerox ve IBM yalnızca bilişim sektöründe faaliyet gösteren iki büyük şirket, IBM manipülatif veri işleme kısmına sahip, biz ise kağıt üzerine bir şeyler koyma kısmına. Ama ayrım çizgileri giderek belirsizleşiyor ve bunları ayırmak gittikçe daha da zorlaşacak. 1970‟lere geldiğimizde herhangi büyük bir müşteriye „Tüm ihtiyaçlarınızı karşılayabiliriz‟ diyebilmeyi hedefliyoruz” (Trout, 2008: 44). Buna veri iĢleme de dahil olmak üzere bu plandaki hedefle Ģirket teknolojik yatırım atağına kalkıĢtı. ġirket Xerox hisselerinden milyarlarca dolar dökerek Scientific Data Systems adındaki bir bilgisayar Ģirketini satın aldı ve bazı dahiyane bilgisayar araĢtırmalarının (Mouse gibi) yapıldığı Palo Alto Research Center‟ı açtılar (Trout, 2008: 44). 1970'li yıllarda, Xerox yazıcı, çizici ve disk sürücüsü üreten çeĢitli iĢletmeleri satın aldı. Xerox ilk renkli fotokopi makinesini 1973 yılında tanıttı. Xerox 1977 yılında ilk lazer yazıcı olan, Xerox 9700 modelini tanıttı. Xerox 1980 ve 1990 yılları boyunca tasarım ve geliĢtirme sayesinde ürün yelpazesini yeniden düzenledi ve kalitesini canlandırmaya devam etti (Butala ve Khan, 2008: 3). “Xerox, 1990‟lı yılların sonlarına doğru yurtdışından özellikle Japon firmaları olan Canon, Minolta ve Ricoh gibi teknoloji şirketleriyle rekabet etmek zorunda kaldı. Xerox artan rekabet nedeniyle hedeflediğinden daha düşük kazanç sağladı ve gelirlerinin azalması ile karşı karşıya kaldı. Bu durum toplumun yatırım beklentileri açısından başarısız şirketin hisse senedi fiyatları üzerine dramatik bir etkisi muhtemeldi. Üst yönetim bu olumsuz havayı dağıtmak amacıyla hileli finansal raporlama ve çeşitli manipülasyonlara başvurmuştur” (Seipp vd, 2001: 220). Özellikle 1997 yılında artan rekabet ile daha yüksek bir kazancı hedefleyen Xerox yönetimi manipülasyonlarının kolayca gerçekleĢtirebilecek değerleme formülleri ve raporlama yöntemleri geliĢtirmiĢtir (Jessup ve Nance, 2011: 156). Xerox çeyrek dönemlik beklentilerini karĢılamak için kar tutarını kontrol edebilecek finansal fon rezervi hesapları oluĢturdu ve bu hesapların rezervinde 1997 ile 1999 yılları arasında 415 milyon dolar saklamıĢtır. 174 Xerox‟ un kazançlarını yüksek raporlamak amacıyla kullandığı yöntemlerden birisi ise ekipman kiralama iĢlemlerinde rayiç değerin üzerinde fiyat artıĢları gerçekleĢtirmek ve kira sözleĢmelerinin dönemlerini uzatmaktı (Jessup ve Nance, 2011:156). “Ayrıca Xerox yönetimi kiralanan cihazların hurda değeri hesaplamalarında manipülasyon yapmıştır. Amerikan GKGMİ‟ne göre hurda değeri tahminleri kira sözleşmelerinin başında yapılabileceğini ve bu tarihten sonra değişiklik yapılamayacağını belirtmesine rağmen Xerox tahmin değerlerini bir süre sonra arttırmıştır. Xerox, 1997 ile 1999 yılları arasında ABD, Avrupa, Brezilya, Arjantin ve Meksika‟daki birimleri tarafından kiralanan cihazların hurda değer tahminleri ile ilgili olarak değişiklik yapmıştır. Bu değişikliklerin 1997 ile 2000 yılları arasında etkisi gelirlerin 95 milyon dolar ve kar tutarının ise 43 milyon dolar artışıydı” (Seipp vd., 2001: 226). Skandalın ortaya çıkıp, davalar sonucunda Xerox 670 milyon dolar ve Xerox‟un denetim firması KPMG 80 milyon dolar ödemeyi kabul etmiĢtir. Xerox‟a 40 yıl denetim hizmeti veren KPMG yerini 2002 yılında Pricewaterhouse Coopers‟a bırakmıĢtır (Seipp vd., 2001: 226). 3.5. Tyco Skandalı Tyco 1960 yılında, Arthur J. Rosenberg tarafından kurularak hayatına baĢladı. Bir araĢtırma laboratuvarı olarak kurulan Tyco sürekli yatırım, satın alma ve birleĢmeler ile bir holdinge dönüĢtü (Boostrom, 2011: 1 ve Giroux, 2008: 1228). “İlk olarak bilim ve enerji dönüşümü üzerine duruldu. Tyco 1964 yılında halka açık bir işletme haline geldi. Aynı zamanda hızlı bir satın alma dizisi başlatılarak 1968 yılına kadar 16 şirket satın alındı. 1973 ve 1982 yılları arasında, firmanın konsolide satışları 34 milyon dolardan 500 milyon dolara tutarına kadar artış gösterdi. 1986 yılında Tyco‟nun stratejisi büyüme ve devralmalar modeline dönmüştü. Tyco 1990‟lar boyunda temel olarak 4 bölümde üretim hizmetinde bulundu. Bunlar; elektrik ve elektronik ürünleri, sağlık ekipmanları ve ürünleri, özel 175 ürünler, yangın, güvenlik hizmetleri ve ürünleriydi. Bu süre zarfında, şirketin global bir marka sinyali için Tyco International adını değiştirdi. Tyco 2000‟lerin sonunda aralarında ADT, Raychem ve CIT Group gibi tanınmış firmalar da dahil olmak üzere büyük şirketler ile birlikte 30 şirketi bünyesine kattı” (Boostrom, 2011: 1). Olayın baĢrolü olan Dennis Kozlowski 1975 yılında Tyco‟ya katıldı. Kazlowski Ģirketin o yıllar CEO‟su olan ve daha sonra yakın arkadaĢı ve akıl hocası olacak olan Joseph Gaziaono‟nun lüks yaĢam tarzı, abartılı tatilleri, Ģirket jet ve lüks araçları içinde yaĢamından etkilendi (Boostrom, 2011: 2). Kozlowski 1989 yılında faaliyetlerden sorumluğu genel müdür, 1992 yılında da CEO olmuĢtur. Kozlowski toplamda 750 civarında Ģirket satın almıĢ olup bazı yıllarda bu sayı 200‟e yaklaĢmıĢ ve döneminde 1997 ile 2001 yılları arasından Ģirketin gelirleri yaklaĢık % 50 oranından artmıĢtır (Giroux, 2008: 1228). “Tyco‟nun ABD‟nin en büyük bağımsız ticari finansman şirketi olan CIT Group‟u 2001 yılında 9,1 milyar dolar ödeyerek satın alması ile birlikte hileli satın alma işlemleri ortaya çıkmıştır. CIT Group kredi notunu yüksek tutmak için birleşme sonrasında hileli finansal tablolarını yayınlamıştır. Bu yayımlama ile birlikte Tyco satın alacağı firma ile birleşme öncesinde anlaşarak muhasebe politikalarında bazı değişiklikler yapılmasını ve bazı giderlerin birleşme öncesinde yapılmasını sağlamıştır. CIT birleşme tarihinin öncesinde varlıkları ile ilgili olarak 221,6 milyon dolar değer düşüklüğü zararı raporlamış, şüpheli alacak karşılıklarını arttırmış ve satın alma işlemleri için 54 milyon dolar tutarında gider raporlanmıştır. Bu eylemlerin sonucunda CIT‟in gelirleri birleşme öncesinde oldukça düşük, birleşme sonrasında ise yüksek raporlanmıştır” (Giroux, 2008: 1229). Satın alma iĢleminin ardından, CTI 71,2 milyon dolar tutarında net kar raporlamıĢtır. Tyco yapılan 350 satın almaya 2001 yılında 19 milyar dolar harcadı ve 2001 sonunda Tyco dünya çapında 270000 çalıĢan ile 36 milyar dolar gelir bildirmiĢtir. Bu sayede Tyco‟nun 2001 üçüncü çeyrek dönemi karı artmıĢ ancak bu hileli baĢarılı dönem uzun sürmemiĢtir. Tyco Capital (CIT‟in yeni ismi) alacakları ile ilgili ciddi sorunlar yaĢanmıĢtır. 2002 yılı için Tyco 9,4 milyar dolar zarar raporlamıĢ, aynı yıl içinde Tyco‟nun Ģerefiye ve maddi olmayan duran varlıkları 33 176 milyar dolar düĢmüĢ, borçları 42 milyar dolara yükselmiĢ, hisse senetleri %20 oranında değer kaybetmiĢ ve öz sermayesi ise 25 milyar doların altına düĢmüĢtür (Giroux, 2008: 1229 ve Markham, 2005: 237, 238). Durumu kurtarmak için çaba gösteren Kozlowski, Tyco‟nun dört ayrı Ģirketinden de ayrıldı ve 23 Ocak 2002 tarihinde CIT Group devam etmeyen faaliyetler sınıfına alınarak satılmıĢ olacağını açıkladı (Markham, 2005: 237,238) ve 6,2 milyon dolar zarar ile satıldı (Giroux, 2008: 1229). “Tyco skandalı ciddi olarak 2002 Haziran‟ında başlatılmıştır. Kozlowski Tyco tarafından kişisel kullanım için bir daire satın almış ve 13 milyar dolarlık satış vergileri nedeniyle soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma kapsamında elde edilen bilgilerde, bu daireye 18,5 milyon dolarlık tablolar aldığı saptanmıştır (Markham, 2005: 238). Eylül 2002‟de Kozlowski ve şirketin eski mali işler yöneticisi Mart Swarts şirketin mali kaynaklarını ele geçirmeye yönelik 600 milyon dolar tutarında 38 farklı yolsuzluk ve dolandırıcılık suçuyla suçlanmıştır” (Giroux, 2008: 1229). Manhattan Bölge Savcılığı tarafından yürütülen soruĢturmada 5 milyon dolarlık elmas yüzük, eski eĢe 2,1 milyon dolarlık doğum günü partisi, Ģarkıcı Jimmy Buffett ile 250.000 dolar maliyetli eğlence gibi çok sayıda lüks harcamaların Tyco kaynaklarından yapıldığı saptandı (Markham, 2005: 238,239). Tyco skandalını diğer skandallardan ayıran en önemli ve Ģirket için avantaj sağlayan fark Ģirketin skandalın sonrasında iflas etmemiĢ olmasıdır. Kozlowski‟nin istifasının ardından Motorola‟nın eski baĢkanı olan Edward Breen, CEO olarak onun yerini aldı (Markham, 2005: 239). “Breen yatırımcıların güveninin geri kazanmak için şirketin yönetim ekibini yeniledi. Kurumsal yönetim başkan yardımcısı Eric Pillmore oldu. Pillmore Tyco‟nun etik kültürünü yeniden canlandırmak için kurumsal etik programı düzenledi ve çalışanları için “Tyco için etik davranış” kılavuzunu hazırladı. 2004 yılında Breen Businessweek tarafından “en iyi yönetici ” seçildi. Tyco Healtcare iki yılın ardından 10 milyar dolar kazanç ve 40.000 çalışan ile Dünya‟nın önde gelen sağlık şirketlerinden biri olurken, Tyco Electronics 12 milyar dolar kazanç ve 80.000 çalışan ile Dünya‟nın en büyük elektronik üreticilerinden olarak ve diğer 177 şirketlerinin de başarıları ile Tyco bir kıyamet atlattı. Son olarak Tyco etik davranışta itibar kazanmak için 2010 yılında Dünya Ekonomik Yolsuzluğa Karşı Girişim Ortaklık Forumuna katıldı” (Boostrom, 2011: 7). 3.6. Adelphia Skandalı Adelphia‟nın kurucusu olan John Rigas, yerel telefon hizmeti sunan küçük bir olan Ģirketi, yüksek hızlı internet eriĢimi, kablolu televizyon ve uzun mesafe telefon hizmetlerini sunan bir iletiĢim imparatorluğu haline getirdi (Giroux, 2008: 1229). “YetmiĢ altı yaĢında olan John Rigas, kabloculuk sektöründe saygıyla karĢılandı. 1950‟lerin başında sektörünün öncülerinden biriydi. Meslektaşları sadece onun iş başarılarından dolayı değil Coudersport kulübünde yaptığı iyi işler için de onu övdü. Bir kutlama videosunda, Weather Channel CEO‟su olan Decker Anstrom, "Ben oğlum olarak büyütmek için bir kişi istersem, o da John Rigas olurdu" dedi. Sonra bir çırpıda göz açıp kapayıncaya kadar John Rigas şirketini, ününü, Coudersport‟taki sevgisini ve her şeyini kaybetti. Adelphia Rigas ailesinin hisse senetlerini satın almak için çoğunlukla kullandığı bilanço dışı kredilerde 2,3 milyar doların olduğunu açıkladı” (Kaseno, 2002: 8). “Adelphia, 1986 yılında iki tip hisse senedi ile halka açılmıştır. A tipi hisseleri hisse senedi başına bir oy hakkı verirken, B tipi hisse senetleri hisse senedi başına 10 oy hakkı veriyordu. A tipi hisse senetleri halka satılırken B tipi hisse senetleri Pennsylavnia eyaletinin Coudersprot şehrindeki şirket kurucuları olan John Rigas ve ailesinin elinde bulunmaktaydı. Bunun haricinde A tipi hisselerinin %12,5‟lik bölümü de ailenin elinde bulunuyordu. Böylece şirketin kontrolü ailenin elinde bulunmaktaydı” (Markham, 2005: 325). ġirket, satın alma iĢlemlerini finanse etmek için yüksek tutarda A tipi hisse senedi ihraç ediyordu. Bunun yanında Rigas ailesi Ģirketin kontrolünü kaybetmemek için yüksek tutarda B tipi hisse senetleri satın alıyordu. Daha sonradan Rigas ailesinin hisse senedi satın alımı ile ilgili fonlamayı 2,3 milyar dolar tutarında ortak borçlanma yaparak sağlandığı ortaya çıkmıĢtır. Ortak borçlanma sözleĢmesine göre 178 gerek Adephia, gerek Rigas ailesi finansal kurumlardan kredi alabilecek ve borçların geri ödenmesinden hem Rigas ailesi hem de Adelphia Ģirketi sorumlu olacaktır. Enron skandalı ortaya çıktığından, Ģirketin bağımsız denetim firması olan Deloitte&Touche 31 Mart 2002 tarihli finansal tablolarda Rigas ailesinin Ģirkete olan borçlarının bir dipnotta yer alması konusunda ısrar etmiĢ ve bunun sonucunda Amerikan Sermaye Piyasası Kurulu (SEC) Ģirket hesapları ile ilgili inceleme baĢlatmıĢtır (Markham, 2005: 325). “Skandal ortaya çıkmadan önce, Adelphia‟nın finansal tabloları şirketteki problemler hakkında fikir vermekteydi. 31 Aralık 2000 ile sona eren yıla ait finansal tablolarda 548 milyar dolar tutarında zarar raporlanmıştır. 2001 yılının üçüncü çeyreğindeki sonuçlar şirketin zararının devam ettiğini göstermekteydi. 21,5 milyar dolar tutarındaki toplam varlıklarının 14,1 milyar doları maddi olmayan duran varlıklardan ve özellikle şerefiyeden oluşmaktaydı. Borçlar toplamı 16,3 milyar dolar, öz kaynaklar ise sadece 4,2 milyar dolar düzeyindeydi” (Giroux, 2008: 1230). “2002 yılının Mayıs ayında şirket bir açıklama yaparak 2000 ve 2001 yılları için raporladığı kar rakamları için bilanço dışı yükümlülüklerle ilgili olarak milyarlarca dolar tutarında düzeltme yaptığını bildirmiştir. Ayrıca 2000 ve 2001 yılları ile ilgili nakit akış ve gelir tutarlarını olduğundan 500 milyon dolar yüksek raporladığını açıklamıştır. Adelphia şirketi hileli finansal raporlama yaparak milyarlarca dolar tutarında borcu bilanço dışındaki iştirakleri aracılığıyla gizleyerek konsolide finansal tablolarına almamıştır. Adelphia şirketi borçlarını ödenmiş olarak göstermek için sahte belgeler hazırlamış ve hileli işlemler gerçekleştirmiştir. Şirket, faaliyetleri ile ilgili istatistiklerde tahrifat yapmış, Wall Street beklentilerini karşılamak için gelirlerini olduğundan fazla göstermiştir. Ayrıca şirket, Rigas ailesi ile olan sınır tanımayan finansal ilişkilerini yatırımcılardan gizlemiştir” (Giroux, 2008: 1230). Servis aramaları gibi rutin giderler sermaye giderleri olarak tasnif edilmiĢ, abone numaraları olduğundan fazla gösterilmiĢ ve Adelphia‟nın nakit akıĢı ĢiĢirilmiĢtir (Kaseno, 2002: 9). ġirket ayrıca kablolu televizyon hizmetleri ile ilgili üye müĢteri sayısını da olduğundan yüksek bildirmiĢtir. ġirket nakit akıĢlarını 179 olduğundan yüksek raporlama için öncelikle normalde maliyeti 100 dolar olan dijital kutuları tedarikçisi olan Motorola ve Scientific Atlanta Ģirketlerinden 125 dolar almıĢ, daha sonra aradaki 25 dolarlık farkı tedarikçilerden alınmıĢ bir ücret gibi gösterip nakit akıĢ tablosunda raporlamıĢtır (Giroux, 2008: 1230). John Rigas, 24 Temmuz 2002 tarihinden tutuklanarak Adelphia‟nın içini boĢaltmak, iĢletmenin gerçek finansal durumunu gizlemek ve Ģirketin Rigas ailesi ile olan iĢ iliĢkilerini yatırımcılardan gizlemek gibi suçları içeren 103 sayfalık bir suç dosyasıyla yargılanmıĢtır. Adelphia‟nın finans iĢlerinden sorumlu baĢkan yardımcısı James Brown ile muhasebe müdürü Timothy Werth ise iĢletmenin gerçek finansal durumunu gizlemekten suçlu bulunmuĢlardır (Markham, 2005: 328). Aralık 2004‟te Adelphia 2001 yılından önceki dönemlerle ilgili olarak toplam 1,7 milyar dolar tutarındaki zararı raporlamadığını açıklamıĢtır. ġirket ayrıca iflası sonrasında varlıklarındaki değer düĢüklüğü nedeniyle 13 milyar dolar kaybettiğini açıklamıĢtır (Markham, 2005: 330). Adelphia skandalında kilit rolü olan Rigas ailesi tarafından kullanılan önemli yollardan bazıları Ģunlardır (Giroux, 2008: 1230, Markham, 2005: 326,327 ve Kaseno, 2002: 9): - Adelphia, Rigas ailesinin lüks paket kutuları, hokey biletleri ve diğer eğlence masrafları için 2001‟de 744.000 dolar ödemiĢtir. - Adelphia, tasarım hizmetleri için Doris Rigas‟a ait olan Donaia Tasarım Ģirketine 371000 dolar ödemiĢtir. - Adelphia kaynaklarından, John Rigas‟ın çiftliklerinin çim bakımı için Wending Creek‟e 2 milyon dolar ödenmiĢtir. - Adelphia kaynaklarından, John Rigas‟ın kızı tarafından finanse edilen SongCatcher filmi için 3 milyon dolar ödenmiĢtir. - Doris Rigas‟ın ailesi tarafından iĢletilen ve bir mobilya mağazası olan Eleni Interiors Ģirketine 12 milyon dolar tutarında ödeme yapılmıĢtır. - Lüks bir golf kulübü yapımı için Adelphia kaynaklarından 13 milyon dolar harcanmıĢtır. 180 - Adelphia kaynaklarından Rigas ailesine ait bir iĢletmenin kereste haklarını satın almak için 26 milyar dolar harcandı. - Ellen Rigas‟ın kocası tarafından iĢletilen bir giriĢim sermayesi Ģirketinin finanse edilmesi için 65 milyon dolar Ģirket kasasından harcandı. - Rigas ailesi adına Buffalo Sabres hokey takımının satın alınması için 150 milyon dolar harcandı. - 2000 yılından Highland firmasının hisse senetlerini satın almak için Rigas ailesine Adelphia kaynaklarından 1 milyar dolarlık borca kefil olundu. Adelphia‟nın bağımsız denetim firması olan Deloitte&Touche, Rigas ailesinin Ģirketten aldığı borçları ve ortak borçlanma sözleĢmelerini onaylayarak iĢ ahlakını ihlal eden bankalar ile ilgili gerekli açıklamaların yapılmamasına göz yummakla suçlanıyordu. Bunların sonucunda Ģirketin bağımsız denetim firması değiĢmiĢ ve yeni bağımsız denetim firması Price Waterhouse Coopers olmuĢtu (Markham, 2005: 330). “SEC‟in Adelphia ve yöneticilerini hileli finansal raporlama suçlamasının ardından, Adelphia 2002 yılı Haziran ayında iflastan koruma programına başvurdu ve bu durumdan tüm kablo sektörü etkilendi. Wall Street de benzer şeylerin olabileceğinden korkulan Comcast ve Charter gibi rakiplerinde hisseleri düştü. Yatırımcılar Adelphia‟nın senetlerini ödeyemeyeceğinden korkarak Disney gibi eğlence şirketlerinin hisselerine yöneldi” (Kaseno, 2002: 9). Rigas, iki oğlu ve iki eski Adelphia yöneticisi komplo, banka dolandırıcılığı ve menkul kıymetlerde dolandırıcılık suçundan suçlandı. John Rigas ve oğlu Timothy 2004 yılında komplo ve dolandırıcılık suçlamalarından mahkûm edildi (Giroux, 2008: 1230). 3.7. Royal Ahold Skandalı Kökeni 1887 yılında Hollanda‟da satın alınan bir bakkala dayanan Royal Ahold, 2000 yılı itibariyle Amerikan Wallmart ve Fransız Carrefour SA‟dan sonra dünyadaki en büyük üçüncü perakende gıda firması durumundaydı. ġirket 2000 181 yılında genel merkezi ABD‟nin Maryland eyaletinin Columbia Ģehri olan büyük gıda toptancısı U.S. Foodserver firmasını satın alarak toptan gıda iĢinde büyümeyi amaçlamıĢtır (Knapp,2007:641). Royal Ahold‟un yükseliĢi ve çöküĢü önemli bir olaydır. Hollanda'da bulunan Ahold dünyanın en büyük uluslararası perakende bakkal ve gıda hizmet Ģirketlerinden biridir. Zirvede olduğu 2001 yılında satıĢ ve karının sırasıyla 66,6 milyar Euro ve 1,1 milyar Euro olduğunu bildirdi ve bir milyon çalıĢanıyla birlikte yaklaĢık 27 ülkede 5155 mağazası iĢletilmekteydi (DeJong, 2007: 330). “1887 yılında genç bir Hollandalı olan Albert Heijn, babasının küçük bir bakkalını satın alarak iş dünyasına atıldı. Albert Heijn‟in babasının aksine, kendine ait ve küçük bir işletme çalıştırmak yerine çok daha büyük ölçekte bir girişimci olma hayalleri vardı ve on yıl içinde küçük ülke içerisine dağılmış iki düzine market ona aitti. Heijn‟in şirketi Hollanda‟da süpermarket şeklinde konsepti geliştirme yöntemi ile sevildi ve sonraki yıllarda da şirketin kendi ülkesinde marketten biçimi popüler oldu. 1990'ların başlarında, Royal Ahold Hollanda'nın en önemli ve saygın şirketler arasında yer aldı. Şirket ayrıca Hollanda dışında biliniyordu. 1948 yılında halka açılmış olan Heijn aile şirketi, 2000 yılına gelindiğinde ise şirketin hisse senedi New York Borsası dahil olmak üzere dünya çapında borsalarda tescil edilmiş durumdaydı” (Knapp, 2007: 642). Royal Ahold, perakende market sektörü piyasasında büyümeye devam etmek için faaliyetlerini Hollanda ile sınırlamadı. 2000 yılına gelindiğinde Royal Ahold; Asya, Doğu Avrupa, Latin Amerika, Portekiz, Ġskandinavya, Güney Amerika ve ABD‟de perakende market zincirleri satın aldı. Bu agresif geniĢleme kampanyası ile Royal Ahold, Wall – Mart ve Carrefour‟dan sonra Dünya‟da bu sektördeki üçüncü büyük firma oldu (Knapp, 2007: 643). ġirket, 2002 ve 2003 yıllarında muhasebe düzenlemelerinde üç ihlalle karĢı karĢıya kaldı. Bunlar (DeJong, 2007: 366); - Gizli sözleĢmelerden doğan yükümlülükler - Ortaklıkların konsolidesi aracılığıyla yapılan manipülasyonlar - Satıcı indirimleri üzerinden gerçekleĢtirilen dolandırıcılık 182 “2002 yılında Ahold, girişim ortaklıklarına ilişkin bilançoda yer almayan yükümlülüklerinin olduğunu itiraf etti. Buna örnek olarak, Peirano ailesine ait Disko isimli girişim ortaklığında finansal sorunlar yaşanmaktaydı. Peirano ailesi borçlarını ödeyemediği takdirde, Ahold‟un girişim ortaklığının şişirilmiş fiyattaki hisse senetlerini satın alması gerekliydi. Ahold ortaklık sözleşmesi nedeniyle 2,5 milyar Euro tahmini fiyat ile diğer ortağın haklarını almak zorunda kalmıştı” (DeJong, 2007: 366). Royal Ahold‟un ĠCA Ahold, Disco Ahold, Holdings N.V., Bompreco SA, Jeronimo Martins Retail ve Paiz Ahold isimlerinde beĢ büyük giriĢim ortaklığı vardı. Hollanda kanunlarına göre, konsolide finansal tablolarda yer alan net sermaye değerine göre giriĢim ortaklıklarını orantılı olarak ya da hesaplama yoluyla birleĢtirebilmek uygundu. Tam konsolidasyon, sadece grup Ģirketleri için geçerliydi. “Şirket ABD‟de bulunan satış hacimlerini olduğundan fazla göstermek ve bu yolla da karını arttırmak için gıda üreticileri tarafından yapılan promosyon ödemelerini olduğundan daha fazla, abartılmış olarak raporlamaktaydı. Royal Ahold‟un 2000 yılında satın almış olduğu U.S. Foodservice şirketin belli satış hedeflerini tutturması amacıyla tedarikçiler tarafından firmaya verilmesi tahmin edilen promosyonlar, satış hedefleri gerçekte sağlanamayıp promosyonlar alınamamasına rağmen bu promosyonlar gelir olarak tablolara kaydedilmişti. Bu yöntemle Royal Ahold‟un sadece 2001 yılındaki promosyon kazancı abartılmış ve 215 milyon Euro olarak açıklanmıştır” (Knapp, 2007: 651). “Şirket, 2003 yılı Şubat ayında yaptığı açıklamada 2001 ve 2002 yıllarındaki karını 500 milyon dolar tutarında düzelttiğini belirtmiştir. Bu düzeltme açıklamasında ABD‟deki yatırımcıları direkt olarak etkilemiştir. Etkileme sebebi ise Amerikan Depo Sertifikalarının New York Borsasında işlem görmesidir. Söz konusu sertifikalar, bir banka nezdindeki mevduat hesabında tutulan ve yabancı bir şirketteki sahiplik hakkını temsil eden finansal araçlardı. Bu araçlar yabancı bir menkul kıymetin kolay bir şekilde alınıp satılmasını sağlamaktadır. Royal Ahold‟un düzeltme açıklamasının ardından bu sertifikaların değeri %60 oranında azalmıştır” (Knapp, 2007: 343). 183 Ardından Royal Ahold, muhasebe ile ilgili problemlerin daha karmaĢık olduğunu ve 2002 yılı için 1,41 milyar dolar zarar açıklayacağını belirtmiĢtir. Ancak 20 Ekim 2003 tarihinde yapılan bir düzeltmeyle de zarar 5,02 milyar dolara yükselmiĢtir (Knapp, 2007: 343). Skandal ortaya çıktığında firmanın dünya çapında 280.000 çalıĢanı ve 3.600 süpermarket Ģubesi mevcuttu. Ahold‟un birçok muhasebe problemi ABD‟de bulunan gıda hizmetleri ile ilgiliydi (Knapp, 2007: 343). YaĢananların ardından Royal Ahold‟un CEO‟su olan Cees Van Hoeven istifa etti. ġirketin mali iĢler müdürü Michael Mevrs baĢta olmak üzere diğer üst düzey yönetim kademesi görevlerinden alınmıĢlardı. Ahold, ABD‟deki gıda hizmetlerinden sorumlu genel müdürün görevine son verilmiĢtir. Tedarikçilerden almıĢ oldukları promosyon ücretlerini olduğundan fazla tespit edilen diğer iki yönetici de istifa etmiĢti (Markham, 2005: 373). 3.8. Satyam Computers Skandalı “Satyam Computer Service, Hindistan‟ın Haydarabad kentinde 1987 yılında Ramalingo Raju tarafından kuruldu. İlk olarak 20 çalışan ile iş hayatına atıldı, daha sonra küresel bir iş olarak hızla büyüdü. Satyam Hindistan‟ın büyüyen başarısına örnek oldu. Satyam inovasyon, yönetişim ve kurumsal hesap verilebilirlik açısından çok sayıda ödül aldı. Satyam Eylül 2008 yılında, Kurumsal Yönetim için Dünya Konseyi'nin kurumsal sorumluluk ve küresel mükemmellik açısından 'Küresel Peacock Ödülü' ile ödüllendirildi. Ne yazık ki, Küresel Peacock Ödülü kazandıktan 5 ay kadar sonra, Satyam kendini büyük bir muhasebe dolandırıcılığı skandalının içinde buldu. Hindistan‟ın Enron‟u olarak tabir edilen bu skandalın yaşanmasına ironik olarak Satyam kelimesinin Hindistan‟ın eski dillerinden olan “Sanskritçe”‟de anlamı “hakikat ve doğruluk”tu” (Bhasin, 2012: 27,28). “2003 yılında Satyam 13.120 teknik iştirakçi işletmeleri ile birlikte Dünya çapında 300‟den fazla müşteriye hizmet veriyordu. O zaman, dünya çapında Satyam bilişim teknolojileri hizmetleri pazarında % 6,4 olarak tahmin edilen yıllık bileşik büyüme oranı ile yaklaşık 400 milyar dolar geliri bulunduğu tahmin edilmiştir. Hem yerli hem de küresel rakipleri karşısında, etkin olarak rekabet edebilmek için şirket 184 çok yönlü çeşitli ticari büyüme stratejilerine girişti. Satyam toplam satışları 467 milyon dolara ulaşarak, 2008 yılı Mart ayında şirket 2,1 milyar dolar arttı. Satyam için önemli olan şirketin kurumsal büyüme ve artan hissedar değeriydi” (Bhasin,2012: 28). ġirket ilk halka arzını 1991 yılında Bombay Borsa‟sında yaparken 2001 yılında New York Borsa‟sındaki geliri 1 milyar doları aĢmıĢ ve 2008 yılında ise 2 milyar doları geçmiĢtir (Shirur, 2011: 13). Satyam için sorunlar 16 Aralık 2008 tarihinde Ramalingo Raju‟nun iki Maytas ġirketi olan Maytas Infrastructure ve Maytas Properties Ģirketlerinin hisselerini toplamayı teklif etmesi ile baĢladı. Bu iki Ģirket Raju ailesi tarafından desteklenmekte ve kontrol edilmekteydi. ġirketin hissedarlarının sert tepkileri sonucunda, Satyam hisselerinin de değer kaybetmesi sonucunda Raju bu eylemden vazgeçti (Sharma, 2011: 2). 7 Ocak 2009 tarihinde, Bay Raju tarafından Satyam Yönetim Kurulu‟na sunulan istifa mektubunda "o yıl için Ģirketin muhasebe rakamları manipüle edilmiĢti " Ģeklinde yapılan uyarıyla skandal ilk olarak açıklanmıĢ oldu. Bay Raju, Satyam‟ın bilançosunda yer alan varlıkların 1,47 milyar dolar tutarında yüksek gösterilmiĢ olduğunu iddia etti (Shirur, 2011: 13 ve Bhasin, 2012: 30). “Bay Raju, şirketin banka kredileri ve nakitlerin yaklaşık 1,04 milyar dolar tutarındaki kısmının var olmadığını ayrıca Satyam‟ın bilançosundaki yükümlülüklerin bilinmediğini iddia etti. Satyam analist beklentilerini karşılamak amacıyla neredeyse birkaç yıl boyunca her çeyrek dönemde gelirlerini olduğundan fazla göstermekteydi. Bay Raju ve şirketin iç denetim küresel başkanı sahtekarlık işlemek için farklı bir takım teknikler kullanılmaktadır. Bay Raju kendi kişisel bilgisayar kullanarak, dolandırıcılığını ilerletmek için çok sayıda banka dekontları yarattı. Bay Raju var olmayan bakiyeler ile bilanço şişirmek için banka hesaplarını tahrif etmiştir. O sahte banka hesaplarından elde edilen faiz gelirleri ileri sürülerek gelir tablosuna şişirmiştir. Bay Raju ayrıca son birkaç yıl içinde 6.000 sahte maaş hesapları oluşturduğu ve şirketin paraları yaratılan bu hesaplara geçirildiği ortaya çıkmıştır. Gelirlerini şişirmek için sahte müşteri kimlikleri oluşturulmuş ve 185 oluşturulan bu kimliklere karşılık kendi isimlerine yönelik sahte faturalar oluşturulmuştur. Küresel iç denetimin başkanı, aynı zamanda sahte yönetim kurulu kararları ve diğer yasadışı yollarla şirket için kredi temin etmiştir” (Bhasin, 2012: 30). Hindistan hükümeti, Satyam‟ı skandalın içinden kurtarmak amacıyla yeni bir yönetim kurulu için Hindistan‟ın sermaye piyasaları düzenleyici ve denetleyici kurumlarından üç kiĢi görevlendirdi (Shirur, 2011: 13). Olayın sonunda Satyam‟ın baĢkanı ve kurucusu olan Ramalinga Raju 1,47 milyar dolar tutarındaki yolsuzluğu itiraf etti ve tutuklandı (Bhasin, 2012: 27). 3.9. HIH Sigortacılık Skandalı “HIH Sigorta Limited şirketinin tarihi, 1968 yıllarının başlarında Ray Williams ve Michael Payne birlikte MW Payne Menk Ajansı adı altında kendilerine ait küçük bir sigorta şirketi kurmasıyla başladı ve Ray Williams şirketin uzun süreli CEO‟su oldu. Üç yıl sonra şirket CE Sağlık Pty Ltd olarak bilinen ve işçi tazminat, üçüncü taraf kaza sigortası ve mesleki tazminat alanında faaliyet gösteren bir şirket haline geldi. Şirket yönetimi 1992 yılında Avusturalya Borsa‟sında halka açılmaya karar verdi. Haziran 1992'de, CE Sağlık International Holdings olan şirket ismi “HIH” olarak Avustralya Menkul Kıymetler Borsası (ASX)‟na kote edildi. 1995 yılında HIH Sigorta ve bir büyük İsviçre firması olan Winterthur Sigorta şirketlerinin birleşmesinin bir sonucu olarak, şirket adı Winterthur HIH şeklinde değiştirildi. 1998 yılında, şirketin işleyişi hakkında endişeleri artmasıyla, Winterthur Sigorta şirketi kendi haklarını sattı ve HIH Sigorta Limited şirketi doğmuş oldu” (Mirshekary vd., 2005: 250). HIH Sigorta Ģirketi 31 Haziran 2000 tarihinde 939 milyon dolarlık toplam net varlıkları ile Avustralya'nın en büyük ikinci genel sigorta oldu. Sadece dokuz ay sonra Ģirketin 3,6 milyar dolar ile 5,3 milyar dolar arasındaki tahmin borçları nedeniyle ile geçici tasfiye sürecine alındı. ġirketin çöküĢ nedeni kurumsal yönetim, düzenleme, denetim ve kötü yönetim kararları ile birlikte baĢarısızlıklara bağlanmıĢtır (Pesursem vd., 2007: 12). 186 HĠH yönetim komisyon raporu ise Ģirketin baĢarısızlıklarını iki anahtar faktöre bağlıyordu. Bunlar (Jones ve Jones, 2011: 149); - Ġlk olarak, önceki yıllarda sigortalı olaylardan kaynaklanan Ģirket hesaplarında yer alan karın öngörülenden çok daha büyük olması - Ġkinci faktör ise kötü tasarlanmıĢ ve kötü yürütülen satın almalar yoluyla HIH‟in kötü yönetiminin daha da artması ile ilgilidir. “HIH çöküşü soruşturması için denetim komisyonu, aşırı şirket satın alma işlemlerini ve kurumsal savurganlık faktörlerini sorumlu tuttu. HIH için sorunların çoğu agresif satın alma stratejisinden kaynaklandı. 1998 yılında FAI Sigorta şirketinin satın alınması en tartışmalı devralma oldu. Daha sonraları HIH yönetim kurulu üyesi olan Rodney Alder, HIH şirketine kendisinin çoğunluk hissesine sahip olduğu sigorta şirketi FAI‟yi 300 milyon dolara sattı. HIH‟in nakit akışı, şirketin satın almasını desteklemek için büyük ölçüde borç gerektiriyordu. Bu hamle HIH‟in mali durumunu ciddi şekilde etkiledi ve hisse değerinin sert ve sürekli bir biçimde düşmesine neden oldu” (Pesursem vd., 2007: 17). FAI satın alınırken HIH toplam, 300 milyon dolarlık hisse değeri tutarını göz önünde bulundurdu. Bu satın almada baĢlangıçta yer alan Ģerefiye değeri 25 milyon dolardı ve 1999 yılında Ģerefiye değeri 275 milyon dolar tutarındaymıĢ gibi HIH‟in konsolide mali tablolarına kaydedildi (Jones ve Jones, 2011: 152). ġirketin fonlarını kullanarak HIH yönetiminin lüks yaĢam tarzı suçlandı. KiĢisel harcamalarda ve restoranlarda kurumsal kredi kartları kullanma, cömert kurumsal hediye ve abartılı seyahat giderleri uygunsuz aktivitelerdi (Pesursem vd., 2007: 17). “Denetimin bağımsızlığı sorunu HIH çöküşünün temel bir önemine sahiptir. Arthur Andersen 1971‟den HIH‟in tasfiye süreci olan Mart 2001 tarihine kadar denetimini gerçekleştirilmiştir. Bu dönemde Arthur Andersen HIH‟i, Avustralya‟nın büyük müşterilerinden biri olarak kabul etti ve HIH ile profesyonel bir ilişki geliştirdi. HIH‟in tasfiyesi zamanında, Arthur Andersen‟in üç eski ortağı HIH yönetim kurulunda görev yapmıştır. Denetçi bağımsızlığı konusuna büyük önem 187 taşıyan nokta Arthur Andersen‟in HIH Başkanı Geoffrey Cohen‟e, danışmanlık ücreti ödemesidir. Ancak, bu danışmanlık ödemeleri genel kurulda yönetim kuruluna açıklanmamıştır. Ayrıca denetim standartlarında yer alan “denetlenecek şirketin hiçbir görevlisi, muhasebe ve denetim konuları üzerine bir danışman sıfatıyla eylemi için firmadan herhangi bir ücret alamaz” hükmü ihlal edilmiştir” (Mirshekary, 2005: 250). 3.10. Siemens Skandalı SEC tarafından Siemens Ģirketine rüĢvet, mali tablolar ve kayıtları ve Yabancılar Yolsuzluk Yasası olan (FCBA)‟nın iç kontrol hükümlerini ihlali nedeniyle bir dava açtı. Siemens haksız kazanç ödemesi ve cezalar nedeniyle 1,6 milyar dolar ödemeyi kabul etmiĢti. Mart 2001 ile Eylül 2007 tarihleri arasında, Komisyon Siemens‟in çeĢitli ihaleler elde etmek için yabancı devlet görevlilerine rüĢvet ödediğini iddia ediyordu. YaklaĢık 1,4 milyar dolar tutarındaki bu rüĢvet ödemeleri 4000‟den fazla çeĢitli devletlerin hükümetlerinin yetkililerine yapılmıĢtı. Siemens yönetim kurulu, FCPA ihlallerini önlemek için gerekli kontrolleri ile tutarlı değildi ayrıca etkin iç kontrol sistemi uygulamak ve korumak açısından baĢarısız olmuĢtu. Siemens ayrıca rüĢvet ödemelerini kolaylaĢtırmak için çeĢitli off - shore hesapları ve farklı danıĢmanlık firmaları ve aracılar kullanmıĢtı. “Kasım 2006'da, Alman mühendislik devi Siemens, yüzlerce çalışanı için soruşturma düzenledi. Soruşturmalar kapsamında sözleşmeleri kazanmak amacıyla büyük miktarda rüşvet ödemek için "sahte danışmanlık sözleşmeleri, sahte faturalar ve aracı firmalar" yollarıyla milyonlarca Euro ödenmiş olduğu anlaşıldı (Dietz ve Gillespie,2012:8). Aralık 2008 yılında, Siemens AG ve onun Arjantinli iştiraklerine bağlı ortaklıklarında, SEC tarafından hile vakalarının olduğu öne sürüldü. Siemens Münih savcılarının suçlamaları üzerine ödenilen 800 milyon dolarlık rekor cezanın üstüne ek olarak bir 800 milyon dolar cezayı da SEC‟e ödemiştir” (Santengelo vd., 2012: 272). “İddianamede yer alan sanıkların hepsi Almanya, İsrail veya Arjantin vatandaşıydı ve altısı Siemens‟in eski çalışanı olmak üzere sanıklar toplamda sekiz 188 kişiydiler. İddianamede yer alan Arjantin milli kimlik kartları üretmek için 1 milyar dolarlık bir sözleşme kazanmak için Arjantin hükümeti yetkililerine rüşvet için 60 milyon dolar ödeme içeriyordu. Sanıklar rüşveti, Arjantin hükümeti yetkilileri tarafından kontrol edilen en az 17 şirketin çeşitli kanalları altında danışmanlık kılıfı altında gizlemiştir. Bu şirketler Bahamalar gibi off – shore hesaplarının yer aldığı ülkelerde bulunmaktaydı ve yasal işleri danışmanlık hizmetleri vermek gibi gösterilmişti ancak gerçekte böyle bir hizmet vermemiştiler” (Santengelo vd., 2012: 273). Sanıkların rüĢveti gizlemek için çeĢitli yöntemleri kullandığı iddia edilmektedir. Bunlar (Santengelo vd., 2012: 273,274): - RüĢvet ödemesi yapmak için genel kullanım hesaplarından nakit kullanma ve fon çekme - RüĢvet gizlemek için aldatıcı muhasebe yöntemleri kullanma - RüĢveti danıĢmanlık ücretleri adı altında kurumsal hesaplarda niteleme - Hileli ödemeleri gizlemek için, kanal kuruluĢlar yanı sıra ABD banka hesapları tarafından tutulan hesaplar aracılığıyla off - shore hesaplar üzerinden para transferi kullanma - Kimlik kartı projesi ödemelerini gizlemek için bir yol olarak hiçbir bağlantısı olmayan Siemens AG bölümleri ve Ģubeleri tarafından kontrol edilen hesapları kullanma - Siemens danıĢmanlık hizmetleri için düzenlenen sahte faturaları ödemek için personeli yetkilendirilme - Ġç ve dıĢ denetim de dahil olmak üzere, Siemens AG'nin uyum ve etik programını engelleme - Bir tahkim kararının yerine getirilmesi için fonları kullanarak rüĢvet ödemelerini saklama - ġahitlere rüĢvet olarak para ödeme Skandal sadece öfkeli pay sahipleri ve yatırımcıların gözünde değil, aynı zamanda Alman halkı açısından da Siemens‟i utanılacak bir konuma getirdi. Durumunu kurtarmak isteyen Siemens ve Dünya Bankası da yolsuzlukla mücadele 189 eden kar amacı gütmeyen kuruluĢlar için 100 milyon dolar ödemek için Siemens‟e bağlanan bir on beĢ yıllık bir programı kabul etti (Dietz ve Gillespie, 2012: 10). 190 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM HALKA AÇIK ġĠRKETLERDE YAġANAN MUHASEBE HĠLELERĠ ĠLE ĠLGĠLĠ ARAġTIRMA VE ÇÖZÜM ÖNERĠLERĠ Tezin bu bölümünde 1980‟li yıllardan itibaren yaĢanan uluslararası muhasebe hilesi skandalları ve aĢağıdaki tabloda belirtilen ülkemizde faaliyet gösteren halka açık iĢletmelerde yaĢanan ve SPK tarafından yayımlanan 2008 yılından itibaren haftalık bültenleri incelenmiĢ olup yaptırıma uğramıĢ olan muhasebe hilesi vakaları incelenmektedir. Bu bölümde 1980'lerden itibaren yaĢanan uluslararası muhasebe skandalları ile 2008 yılından SPK tarafından halka açık Ģirketlere verilen ve SPK bültenlerinde yayınlanan muhasebe hileleri ile ilgili cezalar belirtilmektedir. Ayrıca halka açık Ģirketlerde muhasebe hile belirtileri ve bunları önlemenin yolları da detaylı olarak incelenmektedir. 4.1. Sermaye Piyasası Kurulu Tarafından Muhasebe Hileleri Nedeniyle Cezalandırılan ġirketler ve Cezaları Ġle Ġlgili Tablo Ülkemizde faaliyet gösteren halka açık iĢletmelerin eylemleri, SPK denetime tabidir. Halka açık iĢletmelerde yaĢanan muhasebe yolsuzluklarının SPK tarafından tespiti durumunda muhasebe hilesini yapanlar ya da Ģirketin sorumluları SPK‟nın idari para cezasına çarptırılır veya suç durumu oluĢturulması halinde Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunularak mahkemeye intikal ettirilmesi suretiyle adli yaptırım uygulanır. Tablo 2‟de 2008 yılından itibaren SPK denetimi sonucunda SPK tarafından kurumsal internet sitesinde yayımlanan haftalık bülteninde idari para cezasına aldığı ya da Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulduğu ilan edilen halka açık iĢletmelerde yaĢanan muhasebe hilesi vakaları incelenmiĢtir. Söz konusu tabloda; 191 hile yapılan Ģirket, SPK haftalık bülten numarası, yaptırım uygulanmasına neden olan muhasebe hilesi vakası, hile eyleminin aykırı olduğu mevzuat ve hile eyleminin sonucunda alınan idari yaptırım tarafımızca ele alınmıĢtır. Tablo 2‟de yer alan 10 adet muhasebe hilesinin 6‟sında; borç ve giderleri gizleme, fiktir gelir kaydı, gelir ve varlıkları olduğundan fazla gösterme yöntemleri kullanılarak hileli finansal raporlama hilesine baĢvurulmuĢtur. Diğer 5 vakada ise satıĢları kayda almayarak ve satıĢ iĢlemlerinin kayıtların olduğundan düĢük göstererek, harcamaları ĢiĢirilmesi yöntemi ve iĢletme fonlarını Ģirket sahibine ya da ortaklarına herhangi bir iĢlem gerçekleĢmeksizin düĢük faizlerle kullandırılarak varlıkların kötüye kullanma hilesi gerçekleĢtirilmiĢtir. Tezin 3. Bölümünde incelenmiĢ olan uluslararası muhasebe hile skandallarında yer alan “Siemens” vakası haricindeki muhasebe hile vakalarının hepsinde çeĢitli yöntemlere baĢvurularak hileli finansal raporlama hilesi gerçekleĢtirilmiĢtir. Borç ve giderlerin gizlenmesi, fiktif gelir kaydı, özel amaçlı Ģirketler yoluyla gelirin yüksek gösterilmesi gibi yapılan tekniklerle iĢletmenin finansal durumu hileli biçimde olduğundan yüksek gösterilmiĢtir. Hileli finansal raporlamadaki ana amaç; piyasanın potansiyel yatırımcılarının dikkatini çekerek yatırımlarını iĢletmelerine yönlendirmek ve kolay ve az maliyetli kredi elde etmektir. Ancak iĢletme yönetimi, sahipleri ya da hakim ortaklarının kendi kiĢisel harcamalarını finanse etmek için Ģirket kaynaklarından kullanılan fonun üstünü örtmek amacıylada giderlerin düĢük gösterilmesi ya da gelir arttırımı yoluyla hileli finansal raporlama yapılabilmektedir. 192 Tablo 2: SPK Haftalık Bültenlerinde Yer Alan Muhasebe Hileleri HĠLE YAPILAN ġĠRKET Ünal Tarım Ürünleri Ġhracat Ve Sanayi A.ġ. SPK HAFTALIK BÜLTEN NO 2008/14 HĠLE EYLEMĠN AYKIRI OLDUĞU MEVZUAT a) ġirketin muhasebe kayıtlarına sipariĢ avansı a)765 sayılı olarak yansıtılan ġirket alacaklarının gerçek TCK‟nın 345. durumunun yansıtılmaması 508. ve 510. maddelerine YAPTIRIM UYGULANMASINA NEDEN OLAN MUHASEBE HĠLESĠ VAKASI b) Söz konusu gerçek dıĢı avans alacaklarının b) 5237 sayılı karĢılığı olan 31.12.2006 tarihi itibariyle ġirket‟in TCK‟nın 155. ve yaklaĢık 8,5 milyon YTL tutarındaki alacağın 207. maddelerine tahsil edilememesi nedeniyle ilerleyen yıllarda gider yazılmak suretiyle ġirket‟in zarara sokulması c) Gerçeğe aykırı muhasebe kayıtları, sahte ödeme c) 2498 sayılı makbuzları kullanılması SPKn‟ nun 48.maddesine ve 2498 sayılı SPKn‟ nun 5728 sayılı kanunla değiĢik 47/B maddesine aykırılık YAPTIRIM - 2498 sayılı SPKn‟ nun 49. maddesi uyarınca Cumhuriyet Savcılığı‟na suç duyurusu 193 Okan Tekstil 2008/18 Sanayi ve Ticaret A.ġ. a) Ticari iliĢki içerisinde bulunan Tampa Tekstil Pazarlama DıĢ. Tic. A.ġ.‟ den olan mevcut alacaklar tahsil edilmemesine rağmen söz konusu Ģirkete 1.562.000 YTL tutarında mal satıĢı gerçekleĢtirilmesi ve ilgili Ģirketten olan alacakların takibinin yapılmaması - 2498 sayılı SPKn‟ nun 46. maddesinin 1. fıkrasının c bendine b) 2003 yılında emsallerine göre düĢük faiz oranı Okan Tekstil Sanayi ve Ticaret A.ġ. Yönetim Kurulu Üyesi olan Mehmet OKAN‟ a ġirket kaynaklarından fon kullandırılması TukaĢ Gıda 2008/30 Sanayi ve Ticaret A.ġ. ġirket kayıtlarında 31.12.2005 tarihinde ġirket 2498 sayılı tarafından bayilerine gerçek dıĢı fark bedeli ve SPKn‟ nun 47/1vade farkı bedeli tahakkuk ettirilerek yapılan A-3 maddesine gerçek dıĢı ve hileli gelir tahakkukları ile ġirket‟in 2005 yılı dönem karının fiktif olarak 2.554.537,60 YTL yüksek gösterilmesi ve 2005 yıl sonunda yapılan hileli iĢlemlerinin etkilerinin 2006 yılı baĢında yine aynı bayilerden alınan çeĢitli faturalar ile giderilmesi suretiyle yapılan hileli muhasebe iĢlemleri sonucu, ġirket‟in 2005 ve 2006 yıllarına iliĢkin kamuya açıklanan mali tablolarının yalan, yanlıĢ ve aldatıcı olması ve gerçeği yansıtmaması a) Söz konusu Ģirketten alacağın takibinin yapılmaması için yönetim kurulu üyeleri M. OKAN, A. CESUR, E. ġAMAN hakkında Cumhuriyet Savcılığı‟na suç duyurusu b)M. OKAN‟ a fon kullandırılması için TTK 336. madde koĢullarının oluĢması halinde Okan Tekstil yöneticileri aleyhinde hukuki yollara baĢvurulanabileceğinin duyurusu 2498 sayılı SPKn‟ nun 47/1-A-3 maddesi uyarınca iĢlem yapılmak üzere ġirket Genel Müdürü A.M. UYSAL hakkında aynı Kanun‟un 49. maddesi uyarınca Cumhuriyet Savcılığı‟na suç duyurusu 194 Söksa 2008/35 Pazarlama Sanayi ve Ticaret A.ġ. a) 2003 ila 2005 yılları arasında ġirket ile Ana a) 2498 sayılı Turizm ve Tekstil San. A.ġ., Söksa Ġplik Sanayi SPKn‟ nun 47/BTarım ve Bağcılık ĠĢletmeciliği A.ġ. ve ÇeĢme 2 maddesine Bağcılık Tarım Ürünleri San. ve Tic. A.ġ. arasında Ģirket karının fiktif olarak arttırılmasına yönelik muvazaalı satıĢ iĢlemleri ile hileli muhasebe iĢlemleri ve bu iĢlemler sonucu mali tablolarda yer alan karın 2003 yılında en az 778.231,88 YTL, 2004 yılında en az 683.215,43 YTL ve 2005 yılında ise en az 215.920,90 YTL tutarında fiktif olarak artırılması a) 2498 sayılı SPKn‟ nun 47/B-2 maddesi b) Merter Otomotiv Sanayi ve Ticaret Ltd. ġti. b) TCK 155. ‟den herhangi bir mal veya hizmet akıĢına maddesinin 2. dayanmaksızın alınan sahte belge ve faturaya fıkrasına istinaden ġirket‟in 427.300 YTL zarara uğratılması b) 2498 sayılı SPKn‟nun 49. maddesi c) ġirket ortağı Nimet GÜVENER‟ e karĢılığında herhangi bir menfaat temin edilmeksizin fon kullandırılması sonucunda ġirketin 2005 sonu itibariyle 292.814 YTL zarara uğratılması c) 2498 sayılı SPKn‟ 47/1-A-6 maddeleri kapsamında iĢlem yapılmak üzere Cumhuriyet Savcılığı‟na suç duyurusunda bulunulmasına c) 2498 sayılı SPKn‟ nun 15. maddesinin 6. fıkrasına aykırılık 195 Makina Takım 2008/38 Endüstrisi A.ġ Gerçeğe aykırı muhasebe kayıtlarıyla ġirket‟in Transtürk Holding A.ġ. ‟ye borçlandırılması, iliĢkili taraflardan ve Mersin AhĢap San. A.ġ. ‟den olan alacaklara iliĢkin hesapların gerçeğe aykırı tutulması ve grup Ģirketlerine verilen kefaletler nedeniyle maruz kalınan dava ve takipler ile akabinde imzalanan protokoller kapsamında sorumlu olunan borçlara iliĢkin olarak mali tablolarda gerekli karĢılığın ayrılmaması 2498 sayılı SPKn‟ nun 47/1B-2 maddesine aykırılık KetaĢ Gıda 2008/45 San. ve Tic. A.ġ ġirket yasal defter ve kayıtlarında 2005 ve 2006 2498 sayılı yıllarında, ġirketin banka hesaplarında bulunan SPKn‟ nun 47/1paranın hileli ve gerçeğe aykırı muhasebe kayıtları B-2 maddesi tesis edilmek suretiyle ġirketten çıkarılması ve hileli ve gerçeğe aykırı muhasebe kayıtları tesis edilmek suretiyle ġirkete artırılan sermayeye mahsuben ödeme yapılmıĢ gibi gösterilmesi Bahar Gıda 2011/15 Maddeleri Hayvancılık ĠnĢaat Pazarlama Ticaret ve Sanayi A.ġ a) 2005 yılı ve sonlarındaki dönemlerde ġirketin a) TCK 155. ticari mallarının kayıt dıĢı satıĢı madde 2. fıkrası b) ġirket varlıklarının satıĢ tutarının resmi b) 2498 sayılı defterlere eksik intikal ettirilmesi suretiyle, hileli SPKn‟ nun 47/1ve gerçeğe aykırı muhasebe kayıtları tesis B-2 maddesi edilmesi ile ġirketin söz konusu kayıt dıĢı ve eksik tutarlı hileli satıĢ iĢlemleri ile zarara uğratılması F.E. SÜREN, M. Ġ. ARAN, G. ERDEMLĠ ve D. ONGUN hakkında her bir fiil için 2498 sayılı SPKn‟ nun 47/1B-2 maddesi uyarınca iĢlem yapılmak üzere aynı Kanun‟un 49. Maddesi uyarınca Cumhuriyet Savcılığı‟na suç duyurusunda bulunulması Ġlgili dönemde ġirket sorumlu yöneticileri T. KARATEKĠN, N. VARDAR ve Y. ġEREF hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulması a) TCK 155. madde 2. fıkrası b) 2498 sayılı SPKn‟ nun 47/1-B-2 maddesi çerçevesinde iĢlem yapılmak üzere Cumhuriyet Savcılığı‟na suç duyurusunda bulunulmasına 196 Ege Otomotiv 2011/19 Sanayi Ticaret A.ġ. a) ġirketin ikrazatçı firma ile yaptığı iĢlemlerinin çoğunun muhasebe kaydının tutulması, Ģirket nezdinde sağlıklı bir inceleme yapılabilmesi için gerekli muhasebe sisteminin ġirket tarafından kurulmamıĢ olması ve Spk tarafından istenen bilgi ve belgelerin ġirket yetkililerince gerçeğe uygun ve eksiksiz ibraz edilmemesi a) 2498 sayılı SPKn‟ 47/1/B-2 maddesi ile TCK 207 nolu maddeleri a) 2498 sayılı SPKn‟ 47/1/B-2 maddesi ile TCK 207 nolu maddeleri kapsamında kovuĢturma yapılmak üzere Cumhuriyet Savcılığı‟na suç duyurusunda bulunulması b)ġirketin kasa ve/veya banka hesapları yerine b) TCK 155. ġirketin Yönetim Kurulu BaĢkanı Ahmet Besim maddesi UYAL‟ın Ģahsi hesaplarının kullanılması, ikrazatçı firmadan alınan fonların ġirketin mali tablolarında izlenememesi ve ġirketin gayrimenkul satıĢından elde edilen fonların bir bölümünün A.B. UYAL‟a aktarılması b) TCK 155. maddesi kapsamında kovuĢturma yapılmak üzere Cumhuriyet Savcılığı‟na suç duyurusunda bulunulması c) ġirketin varlıklarının önemli bir kısmına tekabül eden ve uzun yıllardır tahsil edilemeyen A.B. UYAL‟dan olan alacaklarına faiz tahakkuk ettirilmemesi ve söz konusu kiĢinin ġirket kaynaklarını herhangi bir karĢılık ödemeksizin kullanması c) 2498 sayılı SPKn‟ nun 15/6 ve 47/1/A-B maddeleri Kapsamında kovuĢturma yapılmak üzere Cumhuriyet Savcılığı‟na suç duyurusunda bulunulması c) 2498 sayılı SPKn‟ nun 15/6 ve 47/1/A-B maddeleri 197 Escort Teknoloji Yatırım A.ġ. 2012/14 a) 2007 yılı mali tablolarında 1.057.714,57 TL a) Seri: XI No: a) 11.836 TL ipc tutarlı alıĢ iadelerinin satıĢ olarak gösterilmesi 25 sayılı Tebliğin 135. maddesi b) 2008 yılı mali tablolarında 3.035.590,54 TL b) TMS 18‟in 14. b) 15.000 TL ipc tutarlı alıĢ iadelerinin satıĢ olarak gösterilmesi maddesi Utopya Turizm 2013/10 ĠnĢaat ĠĢletmecilik Ticaret A.ġ. c) 2009 yılı mali tablolarında 1.298.296,87 TL tutarlı alıĢ iadelerinin satıĢ olarak gösterilmesi a)Maltepe Park AVM ile ilgili olarak halka arz izahnamesinde ve ġirket mali tablolarında; gelecekteki ekonomik faydaların iĢletmeye girmelerinin olası olmadığı ve söz konusu faydaların güvenilir olarak ölçülemediği halde ġirket tarafından Malltepe Park AVM‟de bulunan dükkanlara iliĢkin kira bedellerinin ġirketin 2011 yılına ait ara dönem ve yıllık mali tablolarında gelir kaydedilmesi c) TMS 18‟in 14. maddesi a)Seri: XI, No:29 sayılı tebliğin 5. maddesine, 2499 sayılı SPKn‟ nun 47/A maddesi ile 6362 sayılı SPKn‟ nun 103 ve 105. maddelerine c) 16.800 TL ipc b) 04.02.2011 tarihli Utopya halka arz izahnamesinde, halka arz edilen sermaye piyasası araçlarının değerini ve/veya yatırımcıların kararlarını etkileyecek Ģekilde Malltepe Park AVM‟ye iliĢkin eksik ve yanıltıcı bilgi ve verildiği, 13.01.2011 tarihli fiyat tespit raporunun ġirketin gelirlerini ve değerini yüksek gösterecek Ģekilde hazırlanması ve bu suretle ġirketin gerçek değerini doğru ve dürüst bir Ģekilde yansıtmaması b) 2499 sayılı SPKn‟ nun 47/1/A-3 maddesine ve 6362 sayılı SPKn‟ nun 107/2 maddesine b) 2499 sayılı SPKn‟ nun 47/1/A-3 maddesi ile 6362 sayılı SPKn‟ nun 107/2 maddesi kapsamında iĢlem yapılmak üzere ġirket yönetim kurulu baĢkanı Zekai DURSUN, Yönetim Kurulu BaĢkan a)Seri: XI, No:29 sayılı tebliğin 5. maddesine, 2499 sayılı SPKn‟ nun 47/A maddesi ile 6362 sayılı SPKn‟ nun 103 ve 105. maddelerine aykırılık nedeniyle savunma alınması 198 Vekili AyĢegül DURSUN KARACA ile Galata Yatırım A.ġ. Genel Müdürü Hakan DEMĠRBĠLEK ve Genel Müdür Yardımcısı Ataer EKENER ve AraĢtırma Sorumlusu Yunus Polat YAMAN hakkında 6362 sayılı SPKn‟ nun 115. maddesi uyarınca Cumhuriyet Savcılığı‟na suç duyurusunda bulunma 199 4.2. Hile Teorisi ve Hile Denetimi Hile ilk insan zamanından bu yana var olan ve günümüzde de iĢletmelerin ciddi tutarlarda zarara uğramalarına hatta iflaslarına neden olan bir takım etik dıĢı eylemlerdir. Tanım itibariyle hile; bir çalıĢanın çalıĢtığı iĢletmenin kaynaklarını ve varlıklarını kasıtlı olarak uygun olmayan bir biçimde kullanarak veya ele geçirerek haksız kazanç sağlamasıdır (Pehlivanlı, 2011: 3). ĠĢletmelerin yönetim kurulu üyeleri, yöneticileri, çalıĢanları ve diğer paydaĢları hileli iĢlemlerin neden olduğunu ve nasıl önlenemediği soruları aracılığı ile sürekli gündemde tutmaktadırlar. Denetçiler bugün kendi denetim planları içine hile denetimini nasıl dahil edileceği konusunda yol ayrımında bulunmaktadır. Herhangi bir hile iddiası olmayan denetçiler hilenin tespit edilip edilemeyeceğini kendilerine sormaktadırlar (Vona, 2008: 1). Geleneksel olarak, denetim mesleği hile ile baĢa çıkmak için iki temel yol üretmiĢtir (Vona, 2008: 1): - Geleneksel denetim daha pasif bir yaklaĢımı esas almakta ve hileye ulaĢmada iç kontrolü temel almaktadır. Denetçinin denetim iĢlemi esnasında hile belirtileri üzerine hile eylemini tespit etmeye çalıĢır. - Reaktif yaklaĢımda ise, hile iddialarına yönelik bir araĢtırma ve soruĢturma yürütülmektedir. Bu yaklaĢımda özel olarak araĢtırılan hile iddialarının aydınlatılması amaçlanmaktadır. “Tarihsel olarak denetçilik mesleği, hile önleme ve denetimi iç kontrol sisteminin yeterliği ve etkinliği değerlendirme üzerine dayanmaktaydı ve bu nedenle denetçiler ilk olarak iç kontrol sistemini kontrol ediyordu. Ayrıca geleneksel denetimde yer alan denetim standartları denetçilerin hile araştırmasında hile belirteçlerini uyarı alanı olarak belirtiyordu. Ancak yapılan çalışmalar neticesinde mesleki şüphecilik eksikliğinin, hile tespit ve denetiminin başarısızlığında önemli bir yeri olduğu saptandı” (Vona, 2008: 2). 200 Buna karĢılık olarak geliĢtirilen hile denetimi, hile riskini cevap vermek için tasarlanmıĢ bir proaktif denetim yaklaĢımıdır ve Ģu sorularla ilgilenmektedir (Vona, 2008: 2): - Kim, nasıl hile yapabilir? - Hangi tipteki hileyi araĢtırıyorum? - Hileler kalıntı riski olarak görülebilir mi? - Ġç kontrol sistemi ile hile fırsatları arasındaki iliĢki nedir? - Hileler nasıl gizlenebilir? - Denetim yaklaĢımımıza hile teorisini nasıl dahil edebiliriz? “Hile denetimi yaklaşımı ise; herhangi bir hile iddiası ya da iç kontrol zayıflığı olmadığı halde olası hile eylemine yönelik sistematik olarak yürütülen denetim faaliyetidir. Bu yaklaşımda hilelerin yapılabileceğine yönelik bir beklenti vardır. Proaktif yaklaşımda denetim planı hile riski değerlenmelerine dayanmakta, denetim teknikleri ve testleri hile incelemelerine özgü olmakta ve raporlamada tamamıyla hile denetimi odaklı gerçekleştirilmektedir” (Pehlivanlı, 2011: 5). Hile denetimini geleneksel denetiminden farklı kılan özellik basit olarak hile ile ilgili bilgilerin pekiĢtirilmesidir. Hile denetiminde denetimin planlaması aĢamasında, denetçiler hile riskinin boyutunu ve türünü bilmesi gerektiğinden, hile teorisi hile denetiminin içerisine inĢa edilmelidir. Bu takdirde hile risk değerlemesi, hile teorisi ile birleĢimi gerçekleĢtiğinde faillerinin hile eylemini gizleme stratejileri de göz önünden bulundurulur (Vona, 2008: 3). “Finansal tablo denetimi ile hile denetimi arasında çok büyük farklılıklar bulunmaktadır. Finansal tablo denetiminde denetçi genel kabul görmüş denetim standartlarına uymaktadır. Denetçinin amacı, finansal tabloların doğru bir şekilde sunulması ve finansal tabloların genel kabul görmüş muhasebe ilkelerine tamamen uygun olarak hazırlanıp hazırlanmadığı konusunda görüş elde etmektir. Hile denetimi ise aslında, bir bütün olarak finansal tablolar hakkında görüş olmadığı durumda, danışmanlık servisidir. Genellikle bir hile incelemesinde hile şüphesi zaten mevcuttur ve ayrıca hile denetçisi kararlaştırılmış olan prosedürleri uygulayan ve bu 201 prosedürleri uygularken bulguları raporlayan kişi olarak adlandırılmaktadır” (Terzi, 2012: 101). Hile risk değerlendirmesinde, hile denetim planına baĢlamadan önce denetçilerin hile teorisi konusunda bilmesi gereken ilkeler vardır. Bunlar (Vona, 2008: 3): - Hile teorisi, hile bilgisinin bir parçasıdır. - Hile gerçek bir oluĢum içinde gerçekleĢmesi gerekmese de, belirli bir durum olarak hangi biçimde meydana gelebileceği öngörülebilir. - Hileyi bulmada anahtar kriter, hilenin nerede oluĢabileceğine bakmaktır. - Hileyi tanıyabilmek için, eylemin dolandırıcılık Ģeklinde görünebileceğini bilmek gerekir. - Hile eylemini, iç kontrol sistemi değil insanlar yaparlar. - Hile riski ve iç kontrol riski benzerlikler olsa da, niyet ve gizleme unsurları nedeniyle hile riski iç kontrol riskinden farklıdır. - Hile denetim prosedürleri gizleme stratejileri hile düzeniyle iliĢkilendirilmiĢ delmek için tasarlanmıĢ olmalıdır. - Hile denetim yorumlarının geleneksel yönetim raporları ya da iç denetim raporundan farklıdır. Canol Kandemir ve ġenol Kandemir (2012: 22) „e göre hile denetiminde hile yapmayı tasarlama, yakalanma ve ortaya çıkarılması duygusunu hakim kılacak hile önleyici ve ortaya çıkarıcı baĢlıca yöntemler Ģunlardır: - ĠĢletmelerde iç kontrol sistemlerinde zafiyetlerin giderilmesi ve güçlü bir sistem haline getirilmesi - Yönetim kurulunun gözetim görevini yerine getirirken sanki dıĢarıdan atanmıĢ bağımsız bir organ gibi çalıĢması - Denetim komitelerinin yeterli çalıĢma ve inceleme olanaklarına sahip etkin bir organ haline gelmesi - Ġç denetçilerin varlıklarının açıkça hissettirilmesi ve iç denetçilerin çalıĢmalarını yaparken etkili bir organ haline gelmesi 202 - Ġç denetçilerin çalıĢmalarını yaparken yeterli yasal ve kurumsal güvencelere sahip olmaları - Bağımsız dıĢ denetimin zaman, eleman, kaynak ve tarafsızlık açılarından kalitesinin yükseltilmesi - Hile ve manipülasyon yapan çalıĢanların soruĢturulması - Anonim ihbar hatlarının kurulması - Hile ve manipülasyon belirtileri konusunda çalıĢanların hizmet için eğitimden geçirilmesi Hile denetiminin özellikleri ise (Pehlivanlı, 2011: 9): - Amaç: Hile Ģüphesi olan iĢlemlerin ortaya çıkarılması ve soruĢturulması - Kapsam: Hile denetiminde Ģüpheli iĢlemler yani bir takım muhasebe hesapları araĢtırılır. Hesap seçiminde genellikle ya bir tahmin ya da bir ihbar vardır. - Yöntem: Hile denetçisi kapsamı dahilindeki bütün iĢlemleri örnekleme hatalarını elimine ederek araĢtırır. Süreç, belge incelemesi, iĢletme dıĢı verilerin araĢtırılması ve mülakatlar Ģeklindedir. - Prosedür: Geleneksel denetim süreçlerine ilave olarak gözetim, aĢırı soruĢturma, bilgisayarlara ve kayıtlara el koyma, uyarmaksızın ve departmanın saygınlığına bakılmaksızın bütün süreçleri gerçekleĢtirme. - Zamanlama: ġüphe üzerine yıl içinde herhangi bir zamanda haber vermeksizin uyarmaksızın gerçekleĢtirilir. - Kontrol testlerinin amacı; kontrol zayıflıklarından kaynaklanabilecek hileleri belirleyebilmektedir. Kontrol eksiklikleri hile için gerekli fırsatı hilekara vermektedir. - Yönetime güven: Hile denetçisi yönetim tarafından sağlanacak hiçbir veriye güvenmemeli Ģüpheli yaklaĢmalıdır. Zaten hile denetçisinin görevlendirilme amacı da budur. - Eğitim: Hile denetçisi sertifikalı hile denetçisi belgesine sahip olmalıdır. Aynı zamanda denetim ve muhasebeden anlamalı, sahtecilik türlerini bilmeli ve ortaya çıkarma yeteneği olmalı, araĢtırma ve soruĢturma yöntemleri 203 konusunda tecrübeli olmalı, suçlu birey profili ve hareket tarzları konusunda bilgili olmalıdır. 4.3. Muhasebe Hile Belirtileri ĠĢletmelerde yaĢanan hilelerin belirlenmesi ve vakanın ortaya çıkartılması diğer suç eylemlerinin ortaya çıkartılmasındaki yöntemlere benzemez ve kolay değildir. Örnek olarak bir cinayette ölü beden vardır, bir yaralamada yaralanan mağdur ve mağdurun ifadesi vardır veya bir banka soygununda tanıklar ve olayın video görüntüleri vardır. Ancak muhasebe hilelerinde bu tarz maddi deliller yoktur. Sadece muhasebe hilelerinin saptama yöntemlerinde iĢletmenin muhasebe sisteminde ya da finansal tablolarında ya da gerçekleĢtirdiği iĢlemler üzerindeki düzensizliklerden sonuca ulaĢılır. Hile, genelde yöneticilerin, çalıĢanların veya üçüncü Ģahıslarla iĢbirliği içine girmesiyle gizlenmeye çalıĢılır. Hile eylemi son derece ustalıkla gizlenmiĢ olsa dahi söz konusu düzensizlikleri yani risklerin varlığı denetçiyi alarma geçirmektedir. Uyarıcı nitelik taĢıyan bu durumlara “kırmızı bayraklar” adı verilmektedir (ÇatıkkaĢ ve ÇalıĢ, 2007: 192, 193). Yapılan hilelere karĢı verilecek savaĢta, baĢlangıç noktası da bir iĢletmede çalıĢanları hile yapmaya iten nedenler üzerinden durmak ve bunların ortaya koyduğu kırmızı bayrakları dikkate almaktır (Arzova, 2003: 121). Hile eylemi küçük olarak baĢlayan ve gittikçe büyüyen, sonunda ise beklenmedik ve alıĢılmadık bir durumla karĢı karĢıya kaldığında ortaya çıkmaktadır. Kırmızı bayrak, doğasında sıra dıĢı veya normal faaliyetten farklı olan bir koĢullar dizisidir. Kırmızı bayrak bir Ģeyin sıra dıĢı ve daha fazla araĢtırılmasını gerektirebilecek bir sinyaldir. Ayrıca kırmızı bayraklar suçlu veya masum belirteci değil, sadece olası hile eylemlerine karĢı uyarı sinyalleridir.(Di Nipoli, 2010: 4) ĠĢletmelerde hilelerin ortaya çıkartılması, hile olabilecek belirtilen diğer bir ismiyle kırmızı bayrakların tespiti ile baĢlar (Arzova, 2003: 121). 204 “Denetçi tek başına önemli görülmese de topluca değerlendirildiğinde hata, hile ve yolsuzluğun göstergesi olan kırmızı bayrakları bir bütün olarak değerlendirdiğinde anlamlı sonuçlara ulaşılmaktadır. Hile denetimi yapan kişiler tarafından gözlemleme ve araştırma ile belirlenen kırmızı bayraklar denetim elemanlarınca bilinmesi gerekli olan hile belirteçleridir. Denetçi, yaptığı inceleme sırasında risk faktörlerini belirlerken, şüpheli ve incelemeye ihtiyaç duyulan noktaları tespit edecektir. Söz konusu bu şüpheli noktaların tespitinde kırmızı bayraklar denetim elemanına son derece değerli bir kaynak sağlamaktadır” (Abdioğlu, 2007: 164). Kırmızı bayrak Nejat Bozkurt tarafından Ģu Ģekilde açıklanmaktadır (2009: 130). “Kırmızı Bayrak, gerekli kanıt olmadan bazı şeylerin yanlış olabileceğini ortaya koyan bir göstergedir. Kırmızı bayraklar, denetçiler veya diğer ilgililer tarafından hile riskinin değerlendirilmesine bir erken uyarı sistemi olarak kullanılmaktadır. Her hile belirtisi doğasında bir anormallik, olağan olmayan bir durum veya olması gerekenden önemli bir sapma görüntüsü taşımaktadır”. Sonuç olarak hile belirtileri (DiNipoli, 2010: 12): - Kırmızı bayraklar uyarıcıdır fakat bazen doğru bazen de yanlıĢ olabilir. - Denetçiler, iĢverenler ve yöneticiler kırmızı bayraklardan haberdar olmalı ve gerektiğinde düzeltici iĢlemleri yapabilmeleri sağlanmalıdır. - ÇalıĢanların kırmızı bayraklardan haberdar olup onları hiçe saymaları, bunun oyun sistemi olup onların yakalanmayacaklarına inanmaları yanlıĢtır. - Küçük hilelerin arkasından mutlaka büyükleri gelmektedir. 4.3.1. Muhasebede Ortaya Çıkan Anormallikler Genellikle kötü muhasebe kayıtları ve muhasebe kayıtlarında farklılıklar hile belirtisidir. Kötü kayıt sistemleri hileye teĢvik etmektedir, çünkü çalıĢanlar bilgilerin doğru olarak kaydedilmediğini ve hile kanıtlarının gizlenmesinin böylece kolay olabileceğini bilirler (Coenen, 2008: 58). 205 Muhasebe ile ilgili hile belirtileri Ģunlardır (Bozkurt, 2009: 114-165 ve ÇatıkkaĢ ve ÇalıĢ, 2007: 198,199): - Kayıp belgeler - Banka doğrulamalarında geçersiz birimler - Belgeler üzerinde oynamalar veya değiĢtirmeler - Orjinal belgeler yerine fotokopi belgelerin bulunması - Genel isim ve adres içeren satıcı veya müĢteriler - Olmayan müĢteri veya tedarikçilere hesap açılması - Belge sıralarında veya numaralarında düzensizlikler - Belgelerde dikkati çeken el yazıları - Zamanında, bütünüyle ve uygun biçimde kayda alınmayan iĢlemler - Yetkisiz ve dayanıksız iĢlem ve bakiyeler - Sonuçları etkileyen son dakika düzeltmeleri - Muhasebe dönemlerinde ve sınıflandırmalarında uygunsuz iĢlemler - Herhangi bir müĢteri ile ilgili mutabakatın muhasebe kayıtlarında eĢit çıkmaması - Önemli miktarlarda stok ve fiziki varlık kayıpları - Küçük hacimlerde ancak yüksek değerli ve fazla talepli stoklar - Vadesi geçen hesaplarda artıĢ - Kasada fazla veya noksanlıklar bulunması - Fiili stok sayım sonuçları ile kaydi stok miktarları arasında sürekli olarak açıklanamayan farklılıklar - ĠĢletmenin banka hesapları arasında sürekli ve olağan olmayan fon transferleri - Uzun zamandır hareket görmeyen banka hesaplarının birden çalıĢtırılmaya baĢlanması - Off shore banka hesaplarına fon transferleri - ĠĢletmenin ana faaliyet konuları ile ilgili olmayan iĢlemlerde sıklık ve/veya olağan olmayan tutarlar - Kasa hesabının büyük tutarlar içermesi - Fazla sayıda nakil iĢlemi 206 - Hurda ve firelerde artıĢ - Alacak ve borçlarda düzeltme kayıtları - Fazla mesailerde anlamlı artıĢlar - Belirli kiĢilere aĢırı ödemeler - ġüpheli alacaklarda anlamlı artıĢlar - Uzun süredir bekleyen yüksek tutarlı Ģüpheli alacaklar - Fiili tutarların bütçe tutarlarına göre anlamlı farklar göstermesi - AlıĢ faturalarının belli bir satıcıda yoğunlaĢması - Faturalara destek veren ek belgelerin bulunmaması - Asla değiĢmeyen satıcı faturaları - Yükleme veya taĢıma belgeleri olmayan satıĢlar - Dönem kapandıktan sonra oluĢan aĢırı satıĢ iadeleri - Yapılan iskonto oranlarında tutarsızlıklar - Belgelerde yetkili imzaların bulunmaması - Gereksiz yere karmaĢık duruma getirilen muhasebe iĢlemleri 4.3.2. Faaliyetlerin Yürütülmesi Ġle Ġlgili Hile Belirtileri ĠĢletmelerin sektörde bulunduğu faaliyetler ya da iç iĢlemleri üzerinde gerçekleĢen hile belirtileri Ģunlardır (Bozkurt, 2000: 16; Bozkurt, 2009: 132 ve Çalgan vd., 2008: 106): - Finansal tablo rakamlarındaki açıklanamayan değiĢiklikler - Kriz ortamında faaliyet sürdürme - Hesap döneminin kapanıĢına yakın olağan olmayan veya büyük ölçekli ve karlı iĢlemlerin varlığı - Politikaların tüm Ģirket çalıĢanlarına aktarılmaması veya çalıĢanların bunları anlamamıĢ olması - Kazançların kalite düzeyinde kötüye gidiĢ - Kötü bir biçimde tanımlanmıĢ iĢletme stratejileri - Stratejilerin sağlıklı bir iletiĢim ortamında iĢletme kadrosuna aktarılamaması 207 - Sektör ortalamalarına göre çok üst düzeyde güzel görüntü verme, satıĢlarda ve karlar meydana gelen çok hızlı artıĢlar - Sektörde çok kötü bir isim sahibi olma - Yetersiz öz kaynak yapısı, devamlı olarak nakit sıkıntısı içinde bulunma - Sürekli olarak yüksek düzeylerde nakit sıkıntısı içinde bulunma - Yüksek borç ve faiz kıskacı - Alacakların tahsilinde sıkıntılar veya diğer nakit akıĢ sorunları - Gelirlerden daha hızlı artan giderler - Bir veya iki ürüne bağlılık - Üçüncü kiĢilerle devam eden fazla sayıda ve yüksek miktarlı davalar 4.3.3. Organizasyon Yapısı Ġle Ġlgili Hile Belirtileri Hile için bir Ģirketin yapısı ve sistemini değerlendirirken, o Ģirketin kültürüne ve davranıĢlarına büyük ölçüde dikte ettiğine dikkat etmek önemlidir. ġirketin kurulumunda ve bölümlenmesiyle ilgili görevli olan, iĢlem ve süreçlerine dair bilgisi olan çalıĢanlar zayıflıklardan yararlanabilir ve hile için fırsatlar yaratabilir (Coenen, 2008: 49). ĠĢletmenin örgüt kültürü ve yapısında karĢılaĢılan bazı anormallikler, o iĢletmede hile eylemlerinin yaĢanabileceğini göstermektedir. Bunlar (Bozkurt, 2009: 134, 135; Çalgan vd., 2008: 106 ve Di Nipoli, 2010: 12): - AĢırı derecede karmaĢık iĢletme yapıları - Yönetim kurulu ve denetim komitesi üyelerinin sağlıklı bir biçimde organize edilmemiĢ olması - ĠĢletmede etik kuralların ve örgüt kültürünün zayıf bir görüntü vermesi - ĠĢletmede personele gerekli eğitimin eksik verilmesi - Zorbalığa veya diktatörlüğe dayanan yönetim biçimleri - Denetlenmeyen veya baĢka denetim Ģirketleri tarafından denetlenen bağlı iĢletmeler ile yapılan anlamlı iĢlemler - Yönetimin veya denetimin etkinliğini azaltan örgüt yapıları 208 - Özellikle yılsonlarına yakın zamanlarda yapılan anlamlı, olağan olmayan ve üst düzeyde karmaĢık iĢlemler - Ortaklık iliĢkisi olan diğer Ģirketler ile anlamlı ve olağan olmayan iĢlemler - ĠĢletmede kurumsal yapının olmaması - Riskli sektörlerde faaliyet göstermek - Kullanılmayan veya teknolojisi eskimiĢ varlıkların çokluğu - Tepe yönetimlerde sık sık değiĢmeler - ĠĢletmeyle ilgili taraflarla anlamlı iliĢkiler 4.3.4. Ġç Kontrol Zayıflıkları Hilelerin önlenmesinde en önemli araçlardan biri iĢletmede oluĢturulmuĢ güçlü bir iç kontrol yapısıdır. Ġç kontrol iĢletmenin yönetim kurulu, üst yönetim ve diğer personeli tarafından etkilenen, faaliyetlerin etkililiği, verimliliği finansal raporlamanın güvenilirliği ve ilgili yasalara ve düzenlemelere uygunluk hususlarında amaçlara ulaĢılıp ulaĢılmadığı konusunda bir garanti sağlamak amacıyla oluĢturulmuĢ sistemdir. Yeterli iç kontrollerin olmaması hem organizasyon sorunudur hem de muhasebe sistemi için bir kırmızı bayraktır. Ġyi ve güvenli bir muhasebe sistemi iç kontroller olmadan var olamaz (Coenen, 2008: 57). ĠĢletme iç kontrol yapısının tanımlanmaması ve oluĢturulmaması, hile için gerekli fırsatı sağlayacak zemini hazırlamaktadır. “Kontrol ortamı, çalışanların kontrol bilincinin etkileyerek işletmenin çalışma tarzını belirler ve işletmede disiplin ve düzen sağlar. Dürüstlük ve etik değerler, çalışanların yeterliliği, yönetim kurulu ve denetim komitesinin oluşumu, yönetimin çalışma tarzı ve felsefesi, işletmenin örgütsel yapısı, yetki ve sorumlulukların dağıtım şekli, insan kaynaklarının yönetimi ve bu konuda benimsenen politikalar hep birlikte kontrol ortamını oluştururlar” (ÇatıkkaĢ ve ÇalıĢ, 2007: 200). 209 Ġç kontrol ile ilgili muhasebe belirtileri ise (Bozkurt, 2009: 147,148; ÇatıkkaĢ ve ÇalıĢ, 2007: 200; Çalgan vd., 2008 :112; Arzova, 2003: 123): - Genel olarak bir iç kontrol yapısının olmaması veya çok zayıf olması - Görevlerin ayrılığı ilkesinde zayıflık - Fiziksel varlıkların korunmasında zayıflık - Bağımsız kontrollerde eksiklik - Uygun ve yeterli yetkilendirmenin olmaması - Belge akıĢ düzeninde zayıflıklar - Yetersiz muhasebe sisteminin varlığı - Organizasyon Ģeması ve iĢ tanımlarında yetersizlik - Ġç denetim bölümünün olmaması veya yetersizliği - Yönetim kuruluna bağlı bir denetim komitesinin olmaması veya yetersizliği - Ġç kontrol yapısı süreçlerini bozmaya çalıĢma gayretleri - Personel politikasındaki yetersizlikler - Zayıf iĢe alma uygulamaları, iĢe alınanın geçmiĢinin araĢtırılmaması, objektif mülakatlarının yapılması - Ġç kontrol yapısı kapsamında bir riski değerlendirme politikasının olmaması - Sağlıklı bir iç raporlama sisteminin olmaması - Mevcut kontrollere gerekli önemin verilmemesi 4.3.5. Analitik Anormallikler Analitik anormallikler, mantıklı olmayan fiyat, hacim ya da her ikisinin karıĢımı gibi anlamı olmayan iliĢkilerdir (Arzova, 2003: 124). Açıklanamayan stok noksanlıkları ve düzeltmeleri, tanımlama ve belirlemelerden sapmalar, atık ve döküntülerde artıĢ, aĢırı satın almalar, hesap bakiyelerinde anlamlı artıĢ veya azalmalar, fiziki anormallikler, nakit fazlalık ve noksanlıkları, anlamsız gider veya ödemeler, alacaklar azalırken artan gelirler, stoklar azalırken artan borçlar, hacim artarken artan birim maliyetleri, hacim artarken azalan atık ve döküntüler, satıĢlar azalırken artan stoklar analitik anormalliklere örnek gösterilebilir (Bozkurt, 2009: 68). 210 Analitik anormallikler çok garip zamanlarda ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıkan bu anormalliklerden oluĢan iĢlemlerde miktarlar çok ufak ya da büyüktür. Genel olarak bu tip iĢlemleri hiç yapmayan kiĢiler tarafından yapılmaktadırlar (ÇatıkkaĢ ve ÇalıĢ, 2007: 201). Önemli analitik anormallik olarak belirtilen muhasebe belirtileri Ģunlardır (Bozkurt, 2009: 152, 153 ve Arzova, 2003:123,124): - Açıklanamayan stok eksiklikleri veya düzeltmeleri - Tanımlama ve belirlemelerden sapmalar - Hurda ve atıklarda anlamlı artıĢlar - AĢırı satın almalar - Hesap bakiyelerinde anlamlı artıĢ ya da azalıĢlar - Fiziki anormallikler - Nakit fazlalık veya noksanlıklar - Alacak azalırken gelir artması - Akla uygun olmayan gider ve ödemeler - Hacim artarken artan birim fiyatları - Stok azalırken borç artması - SatıĢ azalırken artan stoklar 4.3.6. AĢırı YaĢam Biçimleri “Hile yapmaya kalkışan bir çok işletme çalışanının en önemli nedenlerinden biri üzerlerindeki mali baskı unsurudur. Çoğu başlangıç aşamasında paraya olan gereksinim gerçektir. Bazı durumlarda da paraya olan aç gözlülük kişiyi hile yapmaya itebilmektedir. Ancak yapılan ilk hileler, başlangıçta kişinin parasal gereksinimini karşıladıktan sonra çoğunlukla sona ermemekte ve sürüp gitmektedir. Bunda aç gözlülüğün başlaması, yakalanmama ve paranın tatlı gelmesi gibi nedenlerin etkisi fazladır. Hatta başlangıçta düşük olan hile tutarı giderek arttırılmakta ve çoğu zaman yakalanmaya bu neden olmaktadır. Çalınanın harcanmaya başlaması önemli bir hile belirtisi olarak kabul edilmektedir. Doğal olarak harcama başlandığında, kişinin yaşam biçimi dikkat çekecek biçimde 211 değişmektedir. Pahalı arabalar, evler, mücevherler, elbiseler alınmakta, pahalı seyahatlere çıkılmakta, üst düzey sosyal kulüplere üye olunmakta, restoranlara gidilmektedir” (Bozkurt, 2009: 166). 4.3.7. Olağan Olmayan DavranıĢlar KiĢi vicdanı ile baĢ baĢa kaldığında yakalanma korkusunun verdiği huzursuzluğu çevresine hissettirir. Bundan dolayı hileyi ilk kez yapan kiĢiler korku ve suçluluk gibi duyguların içine girebilmektedir. Bu duygular kiĢiyi stres ortamına sürükleyebilmektedir (Arzova, 2003: 124). Yapılan psikolojik araĢtırmalar, özellikle hile eylemini ilk kez yapan kiĢilerin daha sonraki aĢamalarda korku ve suçluluk gibi duyguların içine düĢebildiklerini göstermektedir. Korku ve suçluluk duyguları kiĢiyi stres ortamına götürmektedir. Bunun sonucunda da kiĢide olağan dıĢı veya tanımlanmayan davranıĢ bozuklukları oluĢmaktadır. Suç korkuya, korku strese dönüĢür. Stres de davranıĢ bozukluğu yaratmaktadır (Çalgan vd., 2008: 115). Muhasebe hilelerini gerçekleĢtirenlerin olağan olmayan baĢlıca davranıĢları Ģunlardır (Bozkurt, 2009: 165): - Uykusuzluk çekme - Alkol ve sigara kullanımında artıĢ - UyuĢturucu madde kullanımı - Sıra dıĢı sinirlenmeler - AĢırı Ģüphecilik - ĠĢini kaybetme korkusu - SakinleĢmeme - HoĢgörü eksikliği - AĢırı alınganlık - KiĢilerin yüzlerine veya gözlerine doğrudan bakamama - Yakın çalıĢma arkadaĢları, ailesi ve iĢletme dıĢı arkadaĢ çevresine utanma izlenimi 212 - Psikologlara giderek itiraflarda bulunma - Olası sonuçları düĢünerek çeĢitli saplantılara kapılma 4.3.8. ġikayet ve Uyarılar Hile sürecinin ayakları hırsızlık eylemi, yapılanın gizlenmesi ve çalınanların harcanması aĢamalarıdır. Bu aĢamalarda yapılan Ģikayet ve uyarılar önemli ortaya çıkarma görevi görmektedir. Fırsat, baskı ve bahanenin sebep olduğu hilenin fiili hırsızlık Ģeklinde sonuçlanan Ģekli üç aĢamalı bir süreçtir. Hile sürecindeki aĢamalar ise ilk olarak hırsızlık, sonrası eylemin gizlenmesi ve sonuç olarak çalınanın harcanması ya da dönüĢüm aĢamasıdır (ÇatıkkaĢ ve ÇalıĢ, 2007: 206). Hırsızlık eylemi, elle, bilgisayarlarla veya telefonla iĢletmenin nakdini, stoğunu, bilgisini veya diğer varlıklarını ele geçirmedir. Bu aĢamada denetçiler, yapılan eylemi ortaya çıkarma Ģansına sahip değillerdir. Nadiren bir denetçi, varlığın çalınma aĢamasında o ortamda bulunur. Hırsızlık aĢamasının en iyi görgü tanıkları, hile yapanın çalıĢma arkadaĢları, yöneticiler ve diğer çalıĢanlardır (ÇatıkkaĢ ve ÇalıĢ, 2007: 207). Gizleme eylemi, finansal kayıtların değiĢtirilmesi, kasa veya stokun yanlıĢ sayımı, kanıtların imha edilmesi Ģeklinde, hile yapanın yaptıklarını diğerlerinin görmemesi için saklamasıdır. Denetçiler bu aĢamada hilenin ortaya çıkarılmasında önemli rol oynarlar. Ayrıca iĢletme muhasebecileri ve çalıĢma arkadaĢları hilenin açığa çıkarılmasında etkili olabilmektedir. DönüĢüm aĢaması, çalınanların harcanmasıdır. Bu aĢamada hile yapan kiĢinin yaĢam düzeyinde değiĢiklikler oluĢmaya baĢlar. Bu dönüĢüme hile yapanın çalıĢma arkadaĢları, kiĢisel arkadaĢları ve yöneticileri tanık olduklarından hilenin ortaya çıkarılmasında önemli rol oynarlar (Arzova, 2003: 124,125). Hilenin ortaya çıkartılması açısından, iĢletme çalıĢanlarının, yöneticilerin, iĢletme dıĢı kiĢilerin ve iĢletme ile ilgili üçüncü kiĢilerin önemli rolleri olduğu göz 213 ardı edilemez. Bu kiĢilerden gelen Ģikayetler, uyarılar ve imalar çok önemli araçlardır. Bir kiĢinin “iĢletmede bir Ģeyler yanlıĢ gidiyor” uyarısı dikkate alınmalıdır (ÇatıkkaĢ ve ÇalıĢ, 2007: 207). 4.3.9. 3. KiĢilerle Olan ĠliĢkiler Ġle Ġlgili Hile Belirtileri Bir yönetici çalıĢtığı iĢletme ile ilgili taraflar ile uygun olmayan bir biçimde iliĢkiye girerek, hile yapmaya yönelebilmektedir. Bu gibi iliĢkilerin uyarısını verebilecek bazı hile belirtileri Ģunlardır (Çalgan vd., 2008: 106): Denetçiler ile ilişkiler; - Denetçilerde sık değiĢim - Denetçilere gerekli bilgileri vermede isteksizlik, direniĢ veya çeliĢkili ve yeterli olmayan kanıtlar verilmesi - Ġç denetçi bulunmaması veya sürekli değiĢtirilmesi veya iç denetim bölüm yöneticisinin, yönetim kuruluna veya denetim komitesine doğrudan ulaĢamaması - ĠĢletmenin önceki ve cari dönem denetçileri arasından muhasebe, denetim ve raporlama konularında devamlı olarak anlaĢmazlık olması Yönetim kurulu üyeleri ve ortaklar ile ilişkiler; - Açıklanamayan üye istifaları - Üyelerde sık sık değiĢim - ĠĢletme ortaklarına gerçekçi olmayan bilgilerin verilmesi Devlet kurumları ile ilişkiler; - Ġptal edilmiĢ lisanslar - Amir kuruluĢ görevlileri ile sık yapılan görüĢmeler veya umursamaz tavır takınılması - Yüksek düzeyde gerçekleĢen vergi düzeltmeleri 214 Banka ve diğer kredi kurumları ile ilişkiler; - Yüksek borç, borç limitlerine uymama - Geri ödemelerde zorlanma ve yeni kredi alamama - ĠĢletmenin çalıĢtığı finans kuruluĢları ile üst düzey yöneticileri arasındaki uygunsuz iliĢkiler veya sorunlar Müşteri ve satıcılarla ilişkiler; - Yüksek tutarlarla iĢe baĢlayan yeni müĢteri veya satıcılar - Uygun olmayan iskonto oranları ve vade Ģartları ile mal teslimatı - Zamanından önce mal sevkiyatı - Sağlam malların düĢük kaliteli olarak nitelendirilmesi - Depo sorumlusunun malları düĢük fiyattan ortak müĢterilere satması 4.4. Hile Riski Yönetimi “Risk yönetimi, işletmelerin yönetim kurulları ve denetim komitelerinin sorumluluklarından bir tanesidir. Hile risk değerlemesinin amacı, denetimden sorumlu kurum – kişilerin dava edilme risklerini azaltmak, sağlıklı ve etkin bir denetim çalışması yürütmektir. Hile riski değerlemesinin bir diğer faydası, denetim kaynaklarının riske bağlı olarak dağıtılmasını sağlayarak kaynak israfının önlenmesi ve denetimin hem etkin, hem de verimli olmasının sağlanmasıdır” (Terzi, 2012: 125). Etkin bir hile risk değerlendirmesi için iyi bir risk değerlendirme takımına ihtiyaç duyulmaktadır. Bunun için yönetim tarafından bu takımın oluĢturulması gerekmektedir. Bu takımın oluĢturulmasında seçilen kiĢiler çeĢitli bilgi, yetenek ve perspektiflere sahip olmalıdır. Ayrıca bu kiĢiler, iĢletme içinden ve iĢletme dıĢından seçilebilmektedir (Terzi, 2012: 125). 215 “Kurumsal yönetim çerçevesinde hile riski yönetiminin etkinliğini sağlamak için işletmenin her seviyesindeki personelin hile riski yönetiminden sorumlu olduğunu anlaması önemlidir. Bu nedenle politikalar, görev tanımları, ayrıcalıklar ve yetki dağılımları hile risk yönetim programıyla ilgili olarak tanımlanmalıdır. Ayrıca yönetimin hile riski stratejisini tasarlama ve gerçekleştirme sorumluluğu ile işletmenin farklı departmanlarının hile riski yönetimini nasıl destekleyeceği de yazılı şekilde belirtilmelidir” (Özkul ve Özdemir, 2011: 24,25). Yönetim kurulu, yönetimin etkili hile riski yönetimini yazılı hale getirme sorumluluğuna sahiptir. Kurulun hile riski yönetimi kapsamında yapması gerekenler Ģunlardır (Özkul ve Özdemir, 2011: 25,26): - Hile risklerini belirlemelidir. - Hile riski programının gözetimini iĢletmenin risk değerlendirme ve stratejik planının bir parçası olarak sürdürmelidir. - Kontrollerin etkinliğini içeren yönetim raporları hile risklerini de kapsamalıdır. - Yönetim tarafından oluĢturulan iç kontrolleri izlemelidir. - CEO‟ların görev tanımları, istihdam, değerlendirme ve baĢarı planlama süreçlerini en uygun Ģekilde düzenleyerek tepe yönetimde atmosferi ayarlamalıdır. - Ġhtiyaç duyulduğunda dıĢarıdan uzmanlarla çalıĢabilmeli ve bu uzmanlara ait ödemeleri yapabilmelidir. - Hile riskiyle ilgili dıĢ denetçilerden kanıt sağlanmalıdır. “Etkili bir hile riski yönetim programı, işletmede meydana gelebilecek hileleri belirleyen risk değerlendirmesine dayanmaktadır. Hile riski değerlendirmesi, bir sistem çerçevesinde gerçekleşmektedir; kendine ait personeli içerir, hile vaka ve senaryolarını göz önünde bulundurarak bunların oluşma potansiyelini azaltıcı kontroller oluşturur. İşletmenin her alanında ve her sürecinde hile riskleri belirlendikten sonra etkisinin ve olasılığının değerlendirmesi yapılır. İşletmelerde hile riski değerlendirmesinin var olması ve yönetimin bu değerlendirmenin varlığını açıkça ortaya koyması da hilekarları caydırabilir. Etkili bir hile riski 216 değerlendirmesi önceden belirlenmeyen risklere ışık tutarak hilenin zamanında belirlenme ve ortaya çıkma olasılığını güçlendirir. Hile riskinin yol açtığı maliyetlerden kaçınmak hile riski değerlendirmesini gerçekleştirmekten geçmektedir” (Özkul ve Özdemir, 2011: 45). 4.5. Muhasebe Hilelerinin Ortaya Çıkartılmasında Kullanılan Yöntemler Muhasebe hilesi eyleminin baĢlangıç aĢamasında, eylemin iĢlenmesine dair somut kanıtları elde etmek zordur.Hile eylemi hileli iĢlemler aracılığı ile üzeri örtüldüğü için eylemin gerçekleĢmesinin ardından hile belirtileri, kırmızı bayraklar, sıradıĢı göstergeler ve olağandıĢı davranıĢlar ile izlenebilmektedir. Muhasebe hilelerini ortaya çıkarma tekniklerini öncelikle esnek, yeni koĢullara adapte edilebilecek Ģekilde tasarlanması gereklidir. Hile ortaya çıkarma teknikleri genellikle; iĢletmenin olağan seyri devam ederken, iç kaynaklı bilgileri doğrulamak için dıĢ kaynaklı bilgilerin kullanılmasıyla, çıkan sonuçların diğer kontrolleri daha iyi düzenlemek ve iyileĢtirme amacıyla kullanılmasıyla oluĢturulabilir (Özkul ve Özdemir, 2011:104). 4.5.1. Proaktif Hile Denetim Yöntemleri “Proaktif; kelime anlamı itibariyle, bir duruma karşı durum meydana geldikten sonra tepki vermeyi beklemek yerine, o durumu meydana gelmeden kontrol etmektir. Proaktif hile yöntemlerini kullanan denetçiler de henüz hileye kurban olduklarına dair hiçbir belirti görülmeyen işletmeleri incelerler. Proaktif hile denetiminde önemli olan, denetimin gözle görülür semptomlara göre değil, hile riskinin derecesine bağlı olarak belirlenmesidir. Reaktif hile denetimi yaklaşımları ise; proaktif hile denetçisinin hile belirtilerini bulmasıyla devreye girer. Proaktif hile denetimi, genellikle hile belirtilerinin aranması ve reaktif aşamaya geçmek için şüphelerini doğrulayacak kanıtların artırılmasıyla devam eder. Proaktif aşamadan reaktif aşamaya geçilmesi muhakeme meselesidir ve denetçinin kişisel tecrübe ve 217 eğitimine bağlı olarak her vakada değişiklik göstermektedir” (Özkul ve Özdemir, 2011: 105). 4.5.1.1. Veri Madenciliği Genel anlamda veri madenciliği; bilgisayar sistemlerinde depolanan veri yığınları arasından istatistik ve matematik teknikleri kullanılarak verilerdeki gizli örüntüleri çözmeye yarayan, fark edilmesi güç iliĢkileri açığa çıkaran, ileriye yönelik tahminler yapılmasını sağlayan ve bu alanda kurallar üreten veri tabanı teknolojisi ve tekniklerinin uygulanmasını ifade etmektedir (Özkul ve Özdemir, 2011: 108). Veri madenciliği yazılım paketleri bir tümevarımsal analiz türüdür. Bu analizlerin ardındaki temel fikir muhasebedeki anormalliklerin rakamlarla ilgili beklenmedik ya da olağandıĢı iliĢkilerin araĢtırılmasında Ģirketin kendi veri tabanının kullanılmasıdır (Abdioğlu, 2007: 122). Veri madenciliği yöntemleri kullanılarak yapılan muhasebe kayıt ve defter kontrollerinin %100‟ü taranmıĢ ve denetlenmiĢ olma ihtimali diğer yöntemlerle kıyaslandığında daha az hata payı içerdiğinden, muhasebe denetiminde veri madenciliği yöntemleri oldukça yaygın kullanım alanı bulunmaktadır (Özkul ve Pektekin, 2009: 72). Veri madenciliği yöntemleri; yönetim hileleri, müĢteri hileleri, network hileleri ve bilgisayar tabanlı hilelerin tespit edilmesinde kullanılabilmektedir. Veri madenciliği yöntemleri ile finansal tablo denetimi yapılabildiği gibi, her bir muhasebe hesabının da denetimi yapılabilmekte ve Ģüpheli durumlar tespit edilebilmektedir (Özkul ve Pektekin, 2009: 72). Veri madenciliği algoritmaları ile sadece hile ve usulsüzlükler tespit edilmemekte, ayrıca hile ve usulsüzlükleri önlenmesi de mümkün olmaktadır (Terzi, 2012: 55,56). “Çoğu veri madenciliği yöntemi; ayrıkları, gürültü ya da istisna kabul ederek elimine etmektedir. Hile tespitinde, nadir olaylar, genelde gerçekleşenlerden çok daha ilginç bulgular getirebilmektedirler. Bu nedenle ayrı olarak bir ayrıklık analizi yapılması gerekmektedir. Ayrıklık analizinin temelinde ise veri seti, kümelere 218 ayrılmakta ve bu kümelere ait olmayan veriler diğer bir ifadeyle anormallik gösteren veriler tespit edilmektedir. Veri setinde farklı bir davranış göstermekte olan bu noktaların farklı davranış gösterme nedeni hileli bir durum olabilmektedir. Bu nedenle anormal davranış gösteren bu noktalar daha detaylı bir biçimde incelenmesi gerekmektedir” (Terzi, 2012: 57). Son olarak veri madenciliği yazılımının en büyük avantajı, kullanımının kolay olmasıdır. Küçük veri tabanları üzerinde, anormalliklerin, yönelimlerin ve diğer olağandıĢı faaliyetlerin teĢhisi konusunda son derece etkindir. Buna karĢın en önemli dezavantajı ise, veri tabanının çok geniĢ olması durumunda anormallikleri tespit edilmesi aĢamasında yaĢanan sorunlardır (Terzi, 2012: 57). 4.5.1.2. Benford Yasası “Benford Kanunu, hileli işlemlerin ve muhasebe ortamında çıkabilecek düzensizliklerin tespitinde kullanılan proaktif hile tespit yöntemidir. Kanunun temeli, rakamların ortaya çıkış sıklıkları ile gerçek bir muhasebe evreninde ortaya çıkan ilk rakamların sıklıklarının karşılaştırılmasına dayanmaktadır. Rakamların sıklıkları Benford Kanunu‟na göre uygun olmayan bir şekilde değişiklik gösterdiğinde, bu durum kasıtlı bir eylemi yani finansal tablo hilelerinin varlığını gösterdiği kabul edilmektedir” (Terzi ve Kasap, 2007: 118). “Southern Methodist Üniversitesi‟nden muhasebe Profesörü olan Mark Nigrini, ilk rakam olgusunun ilginç özelliğinin, muhasebe hilelerinin ortaya çıkarılmasına bir yöntem olarak kullanabileceğini düşündü. Nigrini 1992 yılında yayımladığı muhasebe doktora tezinde Benford yasasının benzetimine dayalı bir kullanım önerdi. Tezinde, satışlardan giderlere kadar muhasebenin birçok alanındaki verilerin Benford yasasını izlediğini ve bu alanlarda yasadan sapmaların standart istatiksel testlerin kullanmasıyla hızlı bir biçimde ortaya çıkarabileceğini gösterdi. Benford modeline uygun olarak ölçümlendiğinde muhasebenin normal verileriyle hileli veriler arasında çok güçlü farklar ortaya çıkıyordu. Sonuçlara bakıldığında da, sahtekarlık yapanlar genelde 1 ile başlayan verileri çok az üretiyorlar, buna karşın 6 ile başlayanları daha çok üretiyorlardı. Muhasebe 219 sistemiyle Benford yasası arasındaki ilişkide frekanslar Benford yasasına uymayan biçimde değişmediğinde sistematik bir dış etken vardı. Bu sistematik dış etken, kasıtlı bir biçimde muhasebe verilerinin doğal akışlarının dışına çıkartmaya yönelik bir eylem ise, bu durum hile olarak açıklanmaktaydı” (Erdoğan, 2001: 3,4). Denetimde Benford kanunu ve sayısal analiz için en uygun muhasebe verileri; ticari alacaklar, ticari borçlar, satıĢlar, giderler vb. ile ilgili muhasebe hesaplarıdır. Bunların yanı sıra, veri kümesi bir yıl gibi geniĢ bir dönem alındığında, muhasebenin hemen hemen tüm hesapları test edilebilmektedir (AkkaĢ, 2007: 192). Hileyi ortaya çıkartmak için kullanılan Benford Kanunu‟nun baĢlıca avantajlı kullanımı ve uygulanması açısından düĢük maliyetli olmasıdır. Bu yöntem Ģirketin veri tabanına uygulanmaktadır. Olası Ģüphelilerin, yöntemin hile tespiti için kullanıldığını anlama olasılıkları düĢüktür ve hileyi yapmayan devam ettikçe yakalanmaları kolaylaĢmaktadır (Erdoğan, 2001: 3). Ancak en önemli dezavantajı da yapılan analiz sonucunda hileli gibi tespit edilen eylemlerin, aslında hileli olmama olasılığıdır. Diğer bir ifadeyle sonuçlarının garanti olmamasıdır (Terzi ve Kasap, 2007: 118). 4.5.1.3. Sürekli Denetim “Sürekli denetim (Continuous Auditing); işletme varlıkları ve veri bütünlüğünün korunması ile güvenilir finansal bilgilerin üretilmesi konularında gerçek zamanlı muhasebenin etkinliğinin belirlenmesine yönelik kanıtların toplanması ve değerlendirilmesi sürecidir. Bu süreç içerisinde kağıtsız ve gerçek zamanlı muhasebe sisteminde düzenlenmiş finansal tabloların gerçeğe uygun durumuna ilişkin uygun görüş vermek için elektronik denetim kanıtları toplanmaktadır. Sürekli denetim uygulamasının en temel faydası, denetim maliyetlerini azaltmasıdır. Muhasebe ve denetim firmaları web tabanlı denetim programları ve sürekli denetim uygulamalarına giderek, fiziki belgelere dayalı olarak yapılan geleneksel denetim uygulamalarından uzaklaşmaktadırlar” (Rezaee vd, 2001: 153). 220 “Sürekli denetim fiziki belge olmadan, gerçek zamanlı muhasebe sistemi altında gerçek finansal tabloların ortaya çıkmasına temel olacak şekilde elektronik denetim kanıtları toplamaya yönelik sistematik bir süreçtir. Sürekli denetim, işletme varlıklarının korunması, veri bütünlüğünün sağlanması ve güvenilir finansal bilginin üretilmesi konularında gerçek zamanlı muhasebenin etkinliğini belirlemeye yönelik kanıtların toplanması ve değerlendirilmesi süreci olarak da tanımlanabilmektedir” (Terzi, 2012: 161). “Sürekli denetim; riskli alanların erken bir zaman tespit edilmesini yönetim stratejileri uygulamalarının çıkarılmasını yaparak en ve kontrol erken noktalarındaki zamanda gerekli eksikliklerin önlemlerin ortaya alınmasını sağlamaktadır. Sürekli denetimin en önemli önermesi, veriye bağlı özelliklerin bir alanla ilgili riskler konusunda neticelere varılabilmesi amacıyla sürekli olarak kullanılmasıdır. Sürekli denetimden elde edilen bilgilerle denetimin yoğunlaştırılması gereken en yüksek riskli alanlar tespit edilebilmektedir. Sürekli denetimin genişlemesi, analitik inceleme prosedürlerinin kapsamını da genişletmekte ve bu sayede denetim teknikleri arasındaki etkileşim, işletmelerde hile ile mücadelede sağlanan başarıyı arttırmaktadır” (Abdioğlu, 2007: 131). Sürekli denetimin iki ana bileĢeni vardır (Cankar, 2006: 71): - Sürekli kontrol değerlendirmesi: Kontrol zafiyetleri üzerinde mümkün olabildiğince çabuk denetim yapılabilmesini ifade eder. Bu yöntem sayesinde, iç denetçiler yönetimin izleme fonksiyonunun yeterliliğini değerlendirmekte, denetim ve yönetim kuruluna kontrollerin etkili çalıĢtığı ve kurumun muhtemel olumsuzluklarını hızlı bir Ģekilde düzeltebileceği garantisini sunmaktadırlar. - Sürekli risk değerlendirmesi: Beklenen risk düzeyinin üzerindeki sistem ve süreçlerin belirlenmesini ifade eder. Bu yöntem sayesinde denetçiler, kurumun riskli alanlarını tespit etmekte, bu türden riskleri derecelendirmekte ve sınırlı denetim kaynaklarının daha etkin dağılımını sağlamaktadırlar. 221 Sürekli denetim beĢ aĢamadan oluĢmaktadır (Bayazıtlı, 2002: 123): - Analitik prosedürü içeren denetimin planlanması - Kontrol testlerinin performansı ve kontrol riski değerini içeren gerçek zamanlı muhasebe sistemine dair iç kontrol yapısının dikkate alınması - ĠĢlemlerle ilgili ayrıntıların aralıklı ve sürekli testlerinin uygulanması - Yılsonunda devam eden hesaplar analitik prosedürleri içeren toplam sonuçlarla ilgili testlerin uygulanması - Denetimin tamamlanması ve denetim raporunun yayınlanması Geleneksel denetime göre sürekli denetimin üstünlükleri aĢağıdaki gibidir (MarĢap vd., 2012: 6): - Raporların hazırlanmasında sürenin kısalması - Yüksek oranda otomasyona dayalı denetim prosedürleri ve bunların ihtiyaç duydukları denetim kanıtlarının oluĢturulması - Yüksek oranda otomasyona dayalı sistemlere olan bağlılık - Otomatik denetim prosedürlerinin sonuçlarının gerçekleĢen iĢlemlerden hemen sonra üretilmesi - ĠĢletmenin iç kontrol sistemlerinin daha sık bir Ģekilde analiz edilmesi - Denetçilerin bazı iĢlemleri daha büyük oranda analiz etmelerine imkan tanınmasıdır. 4.5.1.4. Whistleblowing ve Ġhbar Hatları “ ‟Whistleblowing‟ kavramı esas itibariyle genel bir kullanıma sahiptir. Türkçe‟ye çevrildiğinden “düdük çalma” anlamına gelmektedir. Mesleki Standartlar Konseyi (Professional Standarts Council) „ne göre “fısıltı”; söylenmemesi durumunda bilinmeyecek olan bir usulsüzlüğün iyi niyetle açıklanması işleminin konuşma dilindeki ifadesidir. Başka bir tanıma göre fısıltı; çalışma ortamında meydana gelen ve kötü sonuçları olabilen veya kamuya, müşteriye kötü yansımaları olabilecek olayı ifade etmektedir” (Özkul ve Özdemir, 2011: 117,118). 222 Whistleblowing kavramı, organizasyon üyeleri tarafından iĢverenlerin kontrolü altında yapılan yasadıĢı, ahlaksız ya da gayrimeĢru eylemlerin ilgili kiĢi ya da kuruluĢlara açıklanması olarak tanımlanmaktadır (Rezaee,2002:104). “İngilizce‟de “whistleblowing” olarak da adlandırılan fısıltı yöntemi ABD‟de yaygın olarak kullanılmakta ve çalışanların desteğinin alınarak hile önleme sürecine onların da katılmasını sağlamaya yönelik uygulamaları içermektedir. Fısıltı yöntemi ile işletme yönetimi açık uygulamalar izleyerek çalışanların da hile önleme ve ortaya çıkarma sürecine katılmaları sağlanmaya çalışılmaktadır. Çünkü işletme içerisinde bazı durumların yanlış olduğu ve yanlış gittiği hakkında ilk bilgi sahibi olan kişiler, işletme çalışanlarıdır. Hile denetiminde fısıltı yönteminin amacı” (Abdioğlu, 2007: 131); - Bilgi dahilinde olunmayan durumlar hakkında bilgi sahibi olmak - Uygulamalar hakkında kendine güvende hissetmek - Durumlar hakkında cevaplar toplayarak saptayıcı tedbirler almak - Uygulamalar hakkında bir geri cevap alma imkanı sağlamaktır. “Yanlışa dair olarak işletmenin ilgili birimine yapılan bildirim iç fısıltı, işletme dışına yapılan bildirim ise dış fısıltıdır. İç fısıltı, fark edilen yanlışla ilgili gerekli düzeltmeyi gerçekleştirebilecek organizasyon içindeki kişiye yapılır. İç fısıltının, dış fısıltıya göre avantajları vardır. Şöyle ki; iç fısıltı, işletme içindeki yanlışların büyüyerek bir skandal haline gelmeden yine organizasyon içinde halledilmesini sağlar. Bunun dışında iç fısıltı, işletme içinde etik bir atmosfer yaratarak, çalışanların etik dışı davranışları bildirmesi için cesaret verir. Dolayısıyla, kurum içi fısıldama, bir kriz olarak görülmekten ziyade, kurum dışı fısıldamanın yol açacağı yüksek bedelli sorunları kontrol etmeye yarayan bir yönetim aracı olarak ele alınmalıdır” (Özkul ve Özdemir, 2011: 118 - 123). Hilenin ortaya çıkarılmasında önemli bir mekanizma olan ihbar mekanizmasının da etkili çalıĢması için çalıĢanların hilenin nasıl meydana geldiğini hileli davranıĢın nasıl belirlendiğini veya hile olmasından Ģüphelenilen bir davranıĢ varsa bu davranıĢa nasıl karĢılık verileceğini bilmesi gerekmektedir (Özkul ve Özdemir, 2011: 42). Kazandırılacak hile ve yolsuzluk bilinci, periyodik 223 değerlendirme, eğitim ve iletiĢimle geliĢtirilerek hile ve hile risklerine karĢı önlem alınabilecektir. “Hile ve manipülasyonların bir kısmı işletme defter ve belgelerinde iyice gizlenmeye çalışıldıkları ve diğer bir kısmı da defter ve belge dışı bırakıldıkları için bunların ortaya çıkarılmasında ve yenilerinin önlenmesinde ihbarların yüksek etkinliğe sahip olduğu genel olarak paylaşılan bir düşüncedir. Bu nedenle, mesai sırasında veya dışında kimlik belirtmeden ihbar yapmanın özel kanallarının (anonim hatlar) oluşturulması ve yakından takip edilmesi önemlidir. İhbar mektuplarının değerlendirilmesinde, isim belirtmeyen kişilerin ilettikleri bilgiler de imkan ölçüsünde ciddiye alınıp bir sonuca bağlanmalıdır. Bu hatlar 24 saat açık olmalıdır, çünkü çalışanlar mesai saatlerinde söylediklerinin duyulacağı kaygısıyla bu hatlara konuşmak istemeyebilecektir. Ayrıca hilekar, işletmenin içinden birisinin olabileceği için, bu hattın işletme içi ya da dışı eğitimli ve uzman kişilerce işletilmesi uygun olacaktır. Son olarak; işletmenin personelinin böyle bir hattın varlığı ve nasıl kullanabileceği konusunda aydınlatılması gereklidir” (Kandemir ve Kandemir, 2012: 23,24). 4.5.1.5. Yıllık Yolsuzluk Önleme Raporu Düzenlenmesi Halka açık Ģirketler genellikle tüm ülkelerde rutin olarak sermaye piyasası kurumu ve vergi idaresine rutin raporlamalar dıĢında Kurumsal Yönetim Uyum Raporu, Sürdürülebilirlik Raporlaması yapmaktadırlar. Ancak 1980'li yıllardan itibaren dünya ekonomisini sarsan sayısız muhasebe skandalları Ģunu ortaya koymuĢtur ki; hisse ve finansal performansları çok iyi olan halka açık Ģirketler birkaç gün içinde iflasa sürüklenmiĢtir. Bu kapsamda yatırımcının en önemli hakkı Ģirketin "yolsuzluklara karĢı ne Ģekilde korunduğunu" bilmesidir. Çalıyurt, bu kapsamda çıkarçevreleri ve özellikle hissedarlara Ģirketin her türlü yolsuzluktan korunmak için gerekli önlemleri ne Ģekilde aldığı, ne derecede uyguladığı ve hangi sıklıkla güncellediği konularında "Yolsuzluktan Arınmış Şirket Modeli Raporlaması"nı önermiĢtir. Bu kapsamda Çalıyurt' un modeline göre Ģirket kendisini değiĢik Ģekillerde yolsuzluğa karĢı koruyabilir ve bunun seviyesi farklı olabilir. Bu nedenle 224 Ģirketin yıllık olarak hazırlayacağı "Yolsuzluktan Arınmış Şirket Modeli Raporlaması" (Fraud - Free Company Model), değiĢik derecelerde, Ģekillerde olacağından ya da bir Ģirketten diğerine yolsuzluktan korunmak için farklı bütçeleme yapılacağından dolayı bu modeli uygulayan Ģirketler için Yolsuzluktan Arınmış Şirket Rating'i Çalıyurt tarafından önerilmiĢtir. Böylece yolsuzluk önlemede son derece hassas davranan bir Ģirket ile bu raporlamayı sadece formalite icabı yapan Ģirketler arasında ayırım ortaya konulmuĢ olacaktır. Bu kapsamda Çalıyurt, Yolsuzluktan Arınmış Şirket Rating' inde üç derece önermiĢtir. Buna göre; Örneğin; 1.Derece Yolsuzluktan Arınmış Şirket' ler aĢağıdaki genel özelliklere sahip olmalıdır. - ġirketin yazılı yönetim planlarında "her türlü etik olmayan eylemin" Ģirket yönetimi tarafından dikkate alınacağı ve yaptırım uygulanacağı konusunda yazılı ifade mevcuttur. - ġirketin yolsuzluk konusundaki kesin tutumu tüm çalıĢanlara iĢe girerken okutturulmuĢ ve imzalatılmıĢtır. - ġirket çalıĢanları herhangi bir Ģekilde hediye kabul etmezler. - ġirketin yolsuzlukları önlemek için danıĢmanlığını yapan Yolsuzluk Ġnceleme Uzmanı (CFE) vardır. - ġirkette direkt olarak Yolsuzluk Ġnceleme Uzmanı' na ulaĢılabilecek "Etik Hat" mevcuttur. - ġirkette etik hat yok ise Ģirket çalıĢanlarının, Yolsuzluk Ġnceleme Uzmanına ulaĢma imkanları her zaman mevcuttur. - ġirket yolsuzluk inceleme bilgisayarlı denetim teknikleri ile denetlenir. - ġirketin Ġç Kontrol Prosedürleri, Yolsuzluk Ġnceleme Uzmanı tarafından yıllık olarak güncellenmekte ve Ģirket personeline eğitim verilmektedir. - ġirket çalıĢanlarına, yolsuzluğa karĢı korunmanın önemi hakkında düzenli bilinçlendime eğitimleri verilmektedir (Çalıyurt, 2012: 9-13). 225 4.5.2. Analitik Ġnceleme Prosedürleri “Geleneksel yöntemlerin başında gelen analitik inceleme prosedürleri, çeşitli finansal ve finansal olmayan veriler ile işletme kayıtları arasında anlamlı ilişkilerin incelenmesi sonucunda elde edilen bilgilerin, denetçi tarafından geliştirilmiş olan beklentilere uygun olup olmadığına bakılması işlemleridir. Analitik inceleme prosedürlerindeki temel amaç, işletmenin denetçiye veya finansal tablo kullanıcısına sunmuş olduğu veriler ile işletme içinden ve dışından elde edilen ilgili verilerin çeşitli şekillerde karşılaştırılarak ortaya çıkan sonuçlar ile denetim çalışmalarına ve incelemelere yön vermektir” (Bozkurt, 2006: 151). Analitik inceleme prosedürlerinin tanımı AICPA (Amerikan Sertifikalı Kamu Muhasebecileri Kurumu) tarafından 1988 yılında yayınlanan SAS No:56 “Analitik Prosedürler” yönetmeliğinde Ģu Ģekilde yapılmıĢtır; “çeşitli finansal ve finansal olmayan veriler ile işletmenin kayıtları arasındaki anlamlı ilişkilerin incelenmesiyle elde edilen bilgilerin, denetçi tarafından geliştirilen beklentilere uyup uymadığına bakılması işlemlerine analitik inceleme prosedürleri adı verilmektedir” (Dönmez, 2008: 37). SPK tarafından yayınlanan Seri X, No:22 sayılı Sermaye Piyasasında Bağımsız Denetim Standartları Hakkında Tebliği‟nde de analitik prosedürler; “finansal ve finansal olmayan bilgiler arasındaki inandırıcı ilişkilere dayalı çalışmaların ortaya çıkardığı finansal bilgilerin değerlendirilmesi” olarak tanımlanmıĢtır (Dönmez, 2008: 37). “Denetçi planlama aşamasında analitik prosedürleri uygularken gerek kurum içinden gerekse kurum dışından elde edilen bilgileri göz önünde bulunduracaktır. Bu veri ve bilgilerin kaynakları; uygun nitelikteki dış denetim raporları, finansal olmayan elverişli bilgiler örneğin personel sayıları vb. gibi, cari dönem sonuçlarıyla önceki dönemleri, cari bütçeler ve tahminlerle öncekileri karşılaştırmak üzere kuruluş yönetimince hazırlanan geçici finansal tablolar ve raporlar olabilmektedir. Ancak analitik inceleme prosedürlerinde verilerin kullanılabilmesi için, verilerin oluşturulacak hedeflerle ilgili ve güvenilir olması gerekmektedir. Ayrıca özellikle 226 trend tekniği uygulamalarında anlamlı sonuçlar elde edilebilmesi için yeterli sayıda yıla ait verileri kullanmak gerekmektedir” (Ünsal, 2002: 41 - 43). “Denetçi tüm denetim boyunca değişik şekillerde denetim teknikleri uygulayarak mali tablolardaki rakamların veya iddiaların doğruluğunu test etmiş olmaktadır. Denetimin tamamlanmasının ardından denetimin raporlamasına geçmeyi istediğine göre denetim kanıtlarının yeterliliğini de zımnen kabul etmektedir. Denetçi çalışmalarından son bir kez daha emin olmak için analitik incelemelere başvurmaktadır. Bu çalışmalar ile denemekteki amaç olağanüstü gelişmelerin ortaya çıkarılmasıdır” (Kaval, 2005: 158,159). Analitik inceleme prosedürlerinin denetim çalıĢmalarında kullanılmasının ana amaçlarını 4 baĢlık altında toplayabiliriz (Dönmez, 2008: 41): - MüĢterinin iĢinin anlaĢılabilirliğini sağlama - ĠĢletmenin faaliyetlerinin sürekliliğini sağlama kabiliyetinin belirlenmesi - Mali tablolardaki olası hataların varlığının tespiti - Denetim testlerinin detayının azaltılması Analitik inceleme prosedürleri kullanılarak gerçekleĢtirilen denetim çalıĢması üç aĢamalıdır (Özkul ve Özdemir, 2011: 113): - Hesaplar veya oranlar için beklentilerin geliĢtirilmesi - Denetçi tarafından geliĢtirilmiĢ beklentilerin dıĢındaki, olağanüstü ve belirgin farklılıkların belirlenmesi - Belirlenen bu farklılıkların çalıĢma koĢullarındaki bir değiĢimden mi yoksa mali tablolardaki önemli bir düzensizlikten mi kaynaklandığının araĢtırılması 4.5.2.1. Analitik Ġnceleme Prosedürleri Türleri Denetçinin kullanacağı prosedür türüne iliĢkin vereceği kararlar Denetim Standartları Komitesi‟nce 56 nolu standartta belirlenmiĢ olan karĢılaĢtırma türleri ile belirlenir. Denetçi bu karĢılaĢtırmalara göre hangi prosedüre ihtiyacı olduğunu belirleyip kullanılır. Bunlar (Bozkurt, 2007: 70 – 73 ve Dönmez, 2008: 38,39): 227 İşletme Verileri İle Önceki Yıllara Ait Benzer Verilerin Karşılaştırılması Bu tür karĢılaĢtırmalarda iĢletmenin geçmiĢ yıllara ait verileri ile denetlenen dönemdeki benzer verileri karĢılaĢtırılır. DeğiĢimlere dikkat edilerek çeĢitli sonuçlar çıkartılması temel amaçtır. Bu tür karĢılaĢtırmalardan etkili bir sonuç alınabilmesi için karĢılaĢtırılan verilerin birbirleriyle iliĢkili olması ön koĢuldur. KarĢılaĢtırma iĢlemleri yapılırken denetçiler farklı yollar deneme imkanına sahiptirler. Bunlardan bazıları aĢağıdaki gibi sıralanabilir: - Herhangi bir hesabın geçmiĢ yıllardaki bakiyeleri ile ilgili yıldaki bakiyesi karĢılaĢtırılır. - Muhasebede belli hesap grupları içinde yer alan bakiyelerin önceki dönem bakiyeleri ile karĢılaĢtırması yapılabilir. - ÇeĢitli oran analizleri kullanılarak ilgili yılda bulunan değerler ile önceki yıl değerleri karĢılaĢtırılır. İşletme Verileri İle İşletme Tarafından Belirlenmiş Bütçe ve Tahminlerin Karşılaştırılması Birçok iĢletme, faaliyetleri ve finansal sonuçları ile ilgili olarak bütçeler hazırlamaktadır. Bütçeler iĢletme yönetimlerinin geleceğe dönük beklentilerini yansıtmaktadır. Bu nedenle bütçedeki tutarlar ile gerçekleĢen tutarlar arasındaki önemli farklar denetçi için önemli hata ve yanlıĢlıkların erken uyarısı olarak kabul edilebilir. Denetçinin, müĢterinin fiili sonuçlarını bütçeler ile karĢılaĢtırırken iki önemli noktaya dikkat etmesi gerekmektedir. Ġlk olarak bütçelerin gerçekçi planlar olup olmadıkları değerlendirilmelidir. Bazı iĢletmelerin bütçeleri fazla düĢünülmeden, dikkat edilmeden hazırlanmıĢ olabilir ve bu nedenle de gerçekçi beklentiler değildirler. Böyle bir bilgi de denetim kanıtı olarak bir değer taĢımamaktadır. Dikkat edilmesi gereken ikinci nokta ise, mevcut finansal bilginin bütçeye uygunluk sağlanması amacıyla denetlenen firma personeli tarafından değiĢtirilmiĢ olma olasılığıdır. Eğer böyle bir durum gerçekleĢmiĢse denetçi, bütçelenmiĢ ve fiili tutarlar arasında bir farklılık tespit edemeyecektir. Bu nedenle denetçiler çalıĢmalarını yaparken bu iki sakıncayı azaltacak önlemler almak zorundadırlar. 228 İşletme Verileri İle Denetçi Tarafından Belirlenmiş Beklenen Sonuçların Karşılaştırılması Analitik inceleme prosedürlerinden bir diğeri de müĢteri iĢletmenin fiili verileri ile denetçinin hesaplayarak bulduğu beklenen sonuçların karĢılaĢtırılmasıdır. Denetçi bu prosedürü uygularken, bir hesabın bakiyesini tahmin etmek için diğer ilgili hesaplardan yararlanabilir veya geçmiĢ yıllardaki bakiyelerin trendini kullanabilir. Denetçi, denetlenen iĢletmenin geçmiĢ yıl bakiyelerine regresyon analizi tekniğini uygulayarak da ilgili yılda olması gereken tutarı tahmin edip iĢletmenin fiili verileri ile karĢılaĢtırabilir. İşletme Verileri İle Sektör Verilerinin Karşılaştırılması Burada amaç, iĢletmenin kayıtlarından elde edilen veya hesaplamalar sonucu elde edilen bilgiler ile iĢletmenin faaliyet gösterdiği sektörün verilerini karĢılaĢtırarak değerlendirmeler yapabilmektir. Yapılan bu tür karĢılaĢtırmalar iĢletmenin sektördeki baĢarısını göstermede oldukça yararlıdır. Bu karĢılaĢtırmada özellikle iĢletmenin stok devir hızı oranı ve kar marjı oranlarının sektör oranları ile karĢılaĢtırılması, iĢletmenin sektör karĢısındaki durumuna iliĢkin yararlı bilgiler vermektedir. İşletme Verileri İle Finansal Olmayan Verilerin Ortaya Koyduğu Beklenen Sonuçların Karşılaştırılması ĠĢletmenin finansal olmayan faaliyet verileri kullanılarak tahmin edilen tutarlarla, fiili verilerin karĢılaĢtırılması iĢlemleridir. Örneğin, iĢletmenin üretim faaliyetlerinde kullandığı enerji miktarı ve makina kullanım saatlerinden üretilen mamul miktarının tahmin edilmesi, çalıĢan iĢçi sayısından ve aldıkları saat ücretlerinden iĢletmenin üretim miktarının ve maliyetlerinin tahmin edilmesi gibi. Bu karĢılaĢtırma biçiminde kullanılan finansal olmayan faaliyet verilerinin sağlıklı olması esastır. Ayrıca bu karĢılaĢtırma iĢleminin hedefi, bilanço bilgilerinden çok gelir tablosunda yer alan bilgilere yöneliktir. 229 4.5.2.2. Analitik Ġnceleme Teknikleri Literatürde ve denetim standartlarında belirtilen analitik inceleme teknikleri kısaca Ģunlardır: 4.5.2.2.1. KarĢılaĢtırmalı Tablolar Analizi KarĢılaĢtırmalı tablolar analizi bir iĢletmenin iki ya da daha fazla dönemlerine ait finansal tabloların birbirini takip eden dönemler bakımında karĢılaĢtırılarak düzenlenmesi ve bu tablolarda yer alan kalemlerin zaman içindeki değiĢikliklerinin incelenip değerlendirilmesidir. Diğer bir deyiĢle, karĢılaĢtırma yöntemi birbirini izleyen iki döneme ait finansal tablolardaki aktif, pasif kalemleri ve gelir tablosundaki hesapları ve ayrıca bunlarda meydana gelen değiĢimleri hızlıca ortaya çıkarma iĢlemidir. KarĢılaĢtırmalı mali tablolar analizinde, tutar veya yüzde olarak aynı iĢletmeye ait farklı dönemlerde artıĢ veya azalıĢların karĢılaĢtırmalı bir Ģekilde ortaya konulması ve bu yolla mali tablo kalemlerine iliĢkin geliĢmelerin zaman içindeki değiĢimlerini görme, olağandıĢı duruma dikkati çekme ve detaylı inceleme gerektiren ölçüdeki değiĢim ve sapmaların tespiti, cari yıla iliĢkin mali tablo kalemlerinin geçmiĢ dönemlerle kıyaslanarak cari durumun değerlendirilmesinin yapılması gibi çeĢitli amaçlar hedeflenir. “Yöntem, birbirini izleyen iki ya da daha fazla döneme ait mali tablolardaki tutarlar arasındaki değişimi artış veya azalış şeklinde tutar ya da yüzde olarak, esas alınan döneme göre saptamak suretiyle uygulanır. Yöntem miktarlarla ilgili çizelgelerin kullanımında da kullanılabilir. Bu durumda tutar farkı yerine miktar farklı kullanılacaktır. Ayrıca yöntem, iki tutar arasındaki farkı hem mutlak rakam ve hem de yüzde olarak göstermeye olanak sağlamakta ve böylece mutlak rakama oransal bir anlam vermek mümkün olabilmektedir” (Akgüç, 1998: 286,287). 230 “Yatay analizin en büyük üstünlüğü, incelenen işletmenin gelişme yönü hakkında önemli bir görüş vermesidir. Ancak bu analizde analistin, işlemlerin daima gerçekleştiği tarihlerde muhasebeleştirildiklerini ve bu nedenle mali tablolarda yer alan kalemlerin çok farklı fiyat düzeylerini yansıtabileceğini özellikle dikkate alması gerekmektedir. Mali tablolardaki bazı kalemler, para değerindeki değişiklikleri yakından izleyebilmelerine rağmen, bazı kalemler işletme tarafından elde edildikleri tarihteki maliyet bedelleri ile muhasebeleştirilirler. Ayrıca bazı kalemlerdeki değişmeler, fiyat düzeyinin değişmesinden kaynaklanabilmektedir. Bu nedenle mali tablolar yatay olarak incelenirken, mali tablolar enflasyondan arındırılıp analizi yapılmalıdır” (Çözeli, 2008: 31). 4.5.2.2.2. Oran Analizi Bir iĢletmenin denetlenen yıldaki hesapları arasındaki matematiksel iliĢkiler kurularak bulunan oranlarla yapılan incelemeye “oran analizleri” adı verilmektedir. Oran analizleri yardımıyla iĢletmenin borç ödeme gücünü, verimliliğini, kaynakların kullanım durumunu ve karlılığını ölçmek ve bulunan oranlarla önceki yıllardaki oranları ve sektör ortalama oranlarını karĢılaĢtırmak mümkündür (Bozkurt, 2000: 173). Oran analizi inceleme için kullanımı en yararlı olan prosedürdür. Çünkü denetçi bu analizde ele alacağı iliĢkilerde kendi bilgisini kullanmaktadır. Aynı zamanda müĢteri iĢletmenin mali durumu, diğer iĢletmelerle karĢılaĢtırılmakta ve bu karĢılaĢtırma müĢteri iĢletmenin Ģu andaki performansı ile geçmiĢ dönemlerdeki performansının da karĢılaĢtırılmasını içermektedir. “Analitik inceleme prosedürlerinde denetçiler tarafından çok yaygın olarak kullanılan iki metot vardır. Bunlar; zaman serisi analizi ve yüzde metodu analizidir. Birinci metot, cari oran veya devir hızı oranları gibi mali tablo kalemleri arasındaki oranlar temeline dayanır. İkinci metot ise varlıkların toplamı, satışların toplamı veya giderlerin toplamı gibi bütün toplamlar ile ilgili dikey yüzdelerin her hesap kalanı için hesaplanarak gösterimi temeline dayanır. Oran analizinin zaman serisi metodu ile yapılan analizinde önemli ve karşılıklı ilişki içinde bulunan bilanço kalemleri; 231 nakit sistemi, alacaklar, stoklar, maddi duran varlıklar, borçlar, yatırımlar, öz kaynaklardır. Oran analizinin yatay yüzde metodu ile yapılan analizinde ise hazırlanan yüzde tabloları hem bilanço hem de gelir tablosu kalemleri için hazırlanır. Bununla beraber yapılacak olan analizin denetçiye daha fazla yardımcı olabilmesi için bilanço kalemlerinin analizinde daha çok gelir tablosunu oluşturan gelir ve gider kalemlerinin dikkate alınması tercih edilir” (KardeĢ, 1995: 37,38). Oran analizinde kullanılan oran teknikleri Tablo 3‟de gösterildiği gibidir: Tablo 3: Oran Analizi Kategorileri ve Teknikleri Kategoriler Oranlar Cari Oran Kısa Dönem Likidite Oranları Hazır Değerler Oranı Kısa Vadeli Yabancı Kaynakların Toplam Aktiflere Oranı Nakit Durumu Oranları Net SatıĢların Nakitlere Oranı Aktiflerin Nakitlere Oranı Stok Devir Hızı Oranları Stok Devir Hızı Oranı Alacak Devir Hızı Oranı Alacak Devir Hızı Oranları Alacakların Ortalama Tahsil Dönemi Oranı Net Kar Oranı Karlılık Oranları Öz Sermaye Karlılığı Oranı Aktiflerdeki Fon ArtıĢı Oranı Dönen Varlıklar Oranı Sermaye Devir Hızı Oranları Aktif Devir Hızı Oranı SatıĢların Öz Sermayeye Oranı Kaldıraç Oranı Finansal Kaldıraç Oranları Borçların Öz Kaynaklara Oranı Borç Ödeme Gücü Oranı 232 Tablo 3‟ de yer alan oran analizi teknikleri, konu üzerine yapılan literatür araĢtırmalarının sonucunda hazırlanmıĢtır. Mali tablo okuma teknikleri olarak da isimlendirilen söz konusu teknikler; denetçiye iĢletmenin finansal tablolarında yer alan nakit, iĢletme varklıkları, borcu gibi kalemleri finansal ve istatiski bir biçimde kıyaslandırmasını sağlayarak finansal tablolardaki olağandıĢılıkların tespitinde yardımcı olur. 4.5.2.2.3. Dikey Analiz Dikey analiz, iĢletmenin varlık yapısını, kaynak yapısını ve gelir tablosunda karın veya zararın nasıl oluĢtuğunu ortaya koymaktadır. Bir taraftan iĢletmeyi kendi içerisinde analiz ederken diğer taraftan baĢka iĢletmelerle karĢılaĢtırma olanağı sağlar. Dikey yöntemi ile analiz tekniğinde, finansal tablolardaki her kalemin aynı tabloda yer alan belirli bir kaleme veya finansal tablo toplamına oranlanmakta ve bulunan yüzdelere göre oranlanmasını hesaplamaktır. Örnek olarak bilançodaki toplamı ya da önemli bir hesap 100 kabul edilerek bilançodaki incelenecek hesap türü bu yüzdelik dilime göre ele alınmaktadır. Yüzde yönteminin uygulanmasıyla finansal tabloların anlaĢılması daha da kolaylaĢmaktadır. Finansal tablo kullanıcıları istedikleri hesap türünü, örneğin karı, borcu, giderleri bilanço tablo toplamının yüzdesini alarak daha kolay ve verimli olarak anlayabileceklerdir. Denetçi iĢletmenin genel durumunu incelemek amacıyla bilanço kalemlerine dikey analiz uyguladığında üç ana unsuru incelemeye almaktadır (Bozkurt, 2000: 171, 172): Varlık dağılımının incelenmesi; Varlık dağılımına bakıldığında, dönen varlık ve duran varlık dağılımı önemlidir. Dönen varlıklar içinde de nakit, alacak ve stok dağılımı önemlidir. Kaynak dağılımının incelenmesinde; kaynakların pasif toplamı içindeki ağırlıkları önemlidir. Genel olarak kaynak dağılımında büyüklük 233 sırasının, öz kaynak, uzun vadeli yabancı kaynak ve kısa vadeli yabancı kaynak biçiminde olması beklenmektedir. Varlık – kaynak ilişkisine bakıldığında ise; kaynakların iĢletmede nasıl kullanıldığına dikkat edilir. Örneğin; dönen varlık oranının, kısa vadeli yabancı kaynak oranından fazla olması iĢletmenin net iĢletme sermayesine sahip olduğunu gösterir. Aksi durumda, kısa vadeli yabancı kaynaklarla iĢletmenin duran varlıklarının finanse edildiği ortaya çıkar ki, bu da denetçinin denetim riskini arttırabilir. 4.5.2.2.4. Trend Analizi Trend analizleri, analitik inceleme prosedürlerinin içinde en yaygın olarak kullanılan türüdür. Bu analiz bir zaman serisi yöntemi olup gözlem sonuçlarının yıl, ay veya hafta gibi bir zaman özelliğinin Ģıklarına göre sıralanmasıyla elde edilen seriler olarak tanımlanmaktadırlar (KardeĢ, 1995: 31). Trend analizleri, denetimin yürütülmesi aĢamasında genellikle incelenen hesabın denetçi tarafından beklenen tutarının belirlenmesinde kullanılmaktadır. Denetimin planlanması aĢamasında, çalıĢmaların kapsamı belirlenirken, olağan olmayan dalgalanmaların veya beklenmeyen durumların belirlenmesi amacıyla trend analizleri kullanılmaktadır. Eğilim yüzdeleri analizi, birbirini izleyen çok sayıda yıla ait bilanço ve gelir tablolarında yer alan kalemlerin zaman içerisinde gösterdikleri eğilimleri ayrıntılı ve dinamik olarak incelenmesini sağlar. Trend analizinde, iĢletmelerin finansal raporlarında yer alan hesapların dönemler arasındaki artıĢ ya da azalıĢları saptanıp, ilgili değiĢiklikler temel bir dönem alınıp o döneme göre oranları ortaya konularak iĢletmenin geliĢim baĢarısı incelenmektedir. Hesaplar arasındaki yüzdelikler, baz alınan dönemin hesaplarına göre hesaplanır. 234 Ayrıca denetim süreci içinde trend analizlerinin denetçiler tarafından kullanılmasının iki ana amacı bulunmaktadır (Bozkurt, 2007: 80,81): - Ġlgili hesabın geçmiĢ dönemlere ait verilerinden yararlanarak, denetlenen dönemde olması beklenen bakiyeyi tahmin etmek ve kayıtlı değer ile karĢılaĢtırmak - Ġlgili hesabın geçmiĢ dönemlere ait verileri ile denetlenen döneme ait tutarın karĢılaĢtırılarak olağan olmayan bir değiĢim olup olmadığını incelemek Trend analizi kendi içinde iki ana dilime ayrılır (Çözeli, 2008: 30,31): - Basit Trend Analizi: Ġstatistiki bir temele dayanmayan, bazı basit aritmetik hesaplarla uygulanabilen bir tekniktir. Amaca ulaĢmak için birbirini izleyen dönmelerin (ay, yıl gibi) çok sayıda olması gerekir. Baz dönem 100 kabul edilip, izleyen dönemin tutarları, baz döneme oranlanır. Böylece dönemler itibariyle ilgili hesap/hesaplardaki artıĢ ve azalıĢ eğilimleri tespit edilir. - Regresyon Analizi: Bir hesabın bakiyesinin denetçi tarafından beklenen değerinin bulunması istendiğinde kullanılabilecek bir tekniktir. Tekniğin esası, tahmini yapılacak kalemin etkilendiği değiĢkenler üzerine kurulmuĢ olmasıdır. 4.5.2.2.5. Ussallık Testleri “Ussallık testleri faaliyet bilgilerinin bağımsız değişkenler olarak kullanılarak hesaplanan tahmini tutarlara dayalı karşılaştırmaları içerir. Ussallık testlerinin uygulanması hem trend analizinden hem de oran analizinden farklılık göstermektedir. Trend analizi birden fazla dönemi kapsayan bir zaman iken ussallık testleri tek döneme dayalı bir modeldir. Yine bu bağlamda oran analizinde finansal bilgiler arasındaki ilişkilere dayalı olarak karşılaştırmalar yapılırken ussallık testlerinde finansal olmayan faaliyet karşılaştırılmaktadır” (KardeĢ, 1995: 40). bilgileri arasındaki ilişkiler de 235 Ussallık testlerinde bağımsız değiĢkenlerden yararlanılarak, bir bağlı değiĢkenin değiĢikliğini analizi yoluna gidilmektedir. Buradaki değiĢkenler finansal nitelikte olmayan faaliyet verileri olabilmekte ve bu veriler üzerine denetçi beklediği tutarlarının tahmini üzerine analiz gerçekleĢtirilmektedir. Ussallık testlerine iliĢkin aĢağıdaki bir takım örnekler verilebilir (Dönmez, 2008: 165): - SatıĢlarla ilgili maaĢlar (Personel sayısı, taban maaĢ, komisyon oranları gibi verilerle iliĢkilendirilebilir) - MaaĢlar (Fazla mesai saatleri, çalıĢan sayısı, çalıĢılmayan zaman, maaĢ dereceleri gibi verilerle iliĢkilendirilebilir) - SatıĢların maliyeti (Üretim teknolojileri, satılan miktar, stoklar gibi verilerle iliĢkilendirilebilir) Ussallık testleri üç aĢamalı olarak gerçekleĢtirilir. Ġlk olarak test edilecek hesapla ilgili değiĢkenler tanımlanır, daha sonra hesap ve değiĢkenler arasındaki iliĢkilere ait uygun model oluĢturulur ve son olarak değiĢkenleri bir araya getirilerek hesaba iliĢkin tahmin yapılır (KardeĢ, 1995: 41). Ussallık testlerinin uygulanmasında karĢılaĢılan en önemli zorluk finansal olmayan nitelikteki bilginin elde edilmesi sırasında yaĢanan güçlüklerdir. Denetçinin ussallık testlerini uygularken kullanacağı finansal olmayan verileri tespit ederek uygulaması oldukça zaman alıcı ve diğer testlere kıyasla maliyetli olmaktadır. Ayrıca iĢletmenin etkin bir iç kontrol sisteminin olmadığı durumlarda finansal olmayan bu bilgilere iliĢkin bir güvenirlik sorunu meydana gelecektir. Ussallık testlerinde ikinci zorluk ise hesaplar ile mevcut faktörler arasındaki iliĢkilerin iyi tanımlanıp buna dayalı olarak uygun model oluĢturulamaması ve sonucunda denetçinin yanlıĢ sonuçlara ulaĢmasıdır. Denetçi, ussallık testlerini uygularken oluĢturacağı model çok karmaĢık ise regresyon analizinden yararlanılabilir (Dönmez, 2008: 164 ve KardeĢ, 1995: 41). 236 4.6. Muhasebe Hilelerinin Önlenmesinde Kullanılan Yöntemler Hile eylemlerinin hemen hemen hepsinde hile eyleminin küçük miktarlarla baĢlayıp eğer fark edilmezse daha büyük miktarlarla devam ettiği görülmektedir. Hile yapanları tehdit eden ya da korkutan herhangi bir durumda hırsızlık durmakta, tehdit eden veya korkutan unsurlar ortadan kalktıktan sonra da hile eylemi devam etmektedir. Üst yönetim veya iĢletme sahipleri tarafından yapılan hilelerin önlenmesi daha zordur. Bu nedenle de hilenin erkenden ortaya çıkarılması kritik unsurdur. SAS No. 99; hile üçgenindeki baskı, fırsat ve haklı gösterme arasındaki iliĢkiden bahsetmektedir fakat makul güvenilir makul denetim seviyesi için rehberlik etmemektedir. Etkin çalıĢan güvenilir iç kontrol sistemi, yönetimde bütünlük sağlayacak etik ve bağımsız denetçilerin gerekli özeni göstermesi unsurları ile aĢağıdaki anti hile üçgeni ortaya çıkmaktadır (Terzi, 2012: 146,147). Ġç kontrol Etik Bağımsız Denetçi ġekil 10: Anti – Hile Üçgeni Kaynak: Terzi, 2012: 147 4.6.1. Kurum Yapısı, Kurum Kültürü ve Etik Değerler “İlk olarak kültür; belli bir topluluğun, kişiden kişiye veya toplumsal iletişim, etkileşim yoluyla sürdürdüğü ve bireylere kazandırdığı maddi veya zihinsel yaşam 237 tarzı ve dünya görüşü bileşiği, bütünleşmesi olup, varlık nedeni ve sonucu ise çevreye uyarlanma, giderek çevreyi kendi kurumsal amaçları doğrultusunda değiştirme olgusu ve sürecidir. Kurum kültürü ise tanım olarak, bir örgütte çalışanların davranışlarını yönlendiren normlar, değerler, inançlar ve alışkanlıklar sistemidir. Kurum kültürü, örgüt üyelerine değişik bir kimlik sağlar ve sosyal kültürün birçok özelliklerini yansıtmaktadır” (Yurtsever, 2008: 58). “Kurumsal kültürde, kalite ve dürüstlüğe öncelik verilmesi önemlidir. Bu durum, yönetici ve çalışanların yasa ve ahlak dışı davranışları haklı çıkarma becerisini köreltebilecektir. Bir defalık değil, sürekli ve güncelleştirilmiş olarak yapılan etik temelli eğitimler, hile üçgenini personelin daha iyi ve çabuk algılaması konusunda tamamlayıcı bir önlem olacaktır. Ayrıca kurumsal kültürde, ekonomik ve sosyal sistemin başarılı ve etik olabilmesi için de, daha önce değinildiği gibi iktisadi gücün kontrolsüz olmaması, kendini belirli konularda kayıtlı hissetmesi, serbest piyasaların sosyal hale getirilmesi ve “kar maksimizasyonu” biçiminde ifade edilen kutsal ve temel hedefin, sosyal, çevresel, kültürel kısıtlara tabi olacak şekilde “kar optimizasyonu” olarak anlaşılması ve bu şekliyle yaşama geçirilmesi gerekir” (Kandemir ve Kandemir, 2012: 28,29). Hilenin önlenmesinde organizasyon için bütün kademelerde doğruluk ve dürüstlük kültürünün etkin kılınması ve etik değerlerin benimsenmesi gerekmektedir. Organizasyonlarda doğruluk ve dürüstlük kültürünü oluĢturmak için birkaç yol söz konusudur. Bunlar (Terzi, 2012: 128 ve Özkul ve Özdemir, 2011: 87 – 92): Üst yönetim tarafından uygun davranış modeli oluşturmak Yönetimin tavrı olarak ifade edilen bu yol, organizasyonda güçlü bir dürüstlük ve doğruluk kültürünün sağlanmasına yönelik ortamın kurulması ve rol model oluĢturmasını içermektedir. Doğru niteliklere sahip kişileri işe almak Doğru, etik değerlere bağlı ve güvenilir kiĢilerle çalıĢmak hile ile savaĢ sürecinde iĢletmenin en büyük avantajıdır. ĠĢe alım esnasında çalıĢan referanslarının kontrol edilmesi ve geçmiĢlerinin araĢtırılması hırsızlık, hile ve diğer nedenlerden 238 dolayı iĢletmenin zarara uğrama ihtimalini azaltacaktır (Pehlivanlı, 2011: 48). Bir organizasyon hileyi önlemede baĢarılı olmak istiyorsa, özellikle yüksek risk taĢıyan pozisyonlar için iĢe alımlarda dürüst olan ve olmayan kiĢileri ayırt edebilen etkin iĢe alma politikalarına sahip olmalıdır. Proaktif iĢe alma prosedürleri, iĢe alınacak kiĢilerin referanslarının kontrol edilmesini, detaylı özgeçmiĢ araĢtırması yapılmasını, dürüstlük testlerinin yapılmasını ve diğer niteliklerini kapsamaktadır. Anti – hile eğitimleri Eğitim faktörü, iĢletmenin her seviyesinde hilenin önlenmesi için bir gerekliliktir. ĠĢ dünyasında baĢarılı olarak gösterilen iĢletmeler anti hile eğitimlerini, hile riskinin azaltılması ve etkili kurumsal yönetimin yapılandırılması sürecinde vazgeçilmez bir unsur olarak görmektedir. Performans ve ücretlendirme programının değerlendirilmesi Performans yönetimi, çalıĢanların iĢle ilgili uzmanlıklarının yanı sıra davranıĢlarının ve performanslarının değerlendirilmesini içerir. ÇalıĢanların, kendi yetenekleri hakkında iĢletmenin farkında olunmasını ve bunun sonucunda performansın ve baĢarının ödüllendirilmesinin istemeleri doğal bir istektir. Düzenli ve sağlam yapılan performans değerlendirmesiyle, zamanında ve planlı geri dönüĢler potansiyel problemleri önlemenin bir yoludur. Ne yaptığını ve baĢarıya nasıl ulaĢılacağını bilmeyen çalıĢanlar, özellikle de terfi olmayanlar, uygunsuzlukları ve hile davranıĢlarını haklı bulurlar. Beklentilerin organizasyonun tümüne iletilmesi ve dönemsel olarak bu beklentilerin kabulünün yazılı olarak belgelenmesinin istenmesi Uygun değer yargısı ve ahlak kurallarının tanımlanması, çalıĢanlarında potansiyel sorunlar karĢısında nasıl çözüm yolu bulacakları ve bunları nasıl raporlayacaklarına iliĢkin olarak hileye karĢı bilinçlendirme eğitimlerinin verilmesi, kuralları ihlal edenlerin uygun Ģekilde cezalandırılması gibi konularda çalıĢılmalıdır. 239 İşten ayrılma görüşmelerinin yürütülmesi ĠĢten ayrılan personel, firma içinde yönetimin gözleyemediği pek çok sorunu büyük bir açıklıkla anlatabilir. Bu tür bilgilerin toplanması ve değerlendirilmesi, firmalarda ortaya çıkabilecek olası problemleri ve olumsuz yaklaĢımları daha önceden belirleme ve önlem alma fırsatı sağlar. Yönetim açısından bu görüĢmeler önemli bir geri besleme kaynağıdır. Pozitif iş ortamının oluşturulması Bu unsur dürüstlüğe dayalı kültür için pozitif iĢ ortamının oluĢturulmasını kapsamaktadır. AraĢtırmalar, çalıĢanların kötü muamele gördüklerini, tehdit edildiklerini veya örgüt tarafından önemsenmediklerini hissetmelerine nazaran, örgüt tarafından benimsendiklerini hissettiklerinde daha az hile yaptıklarını ortaya çıkarmıĢtır. Kötü çalıĢma ortamında hileyi destekleyen faktörler aĢağıdaki gibi sıralanabilmektedir; - Uygun davranıĢları önemsemeyen ve buna dikkat etmeyen bir üst yönetim - ĠĢ performansının önemsenmemesi veya negatif geri besleme - Organizasyon içinde eĢitsizlik sezgisi - Katılımcı yönetim yerine otokratik yönetim uygulanması - DüĢük organizasyonel sadakat - Uygun olmayan bütçe beklentileri - Gerçekçi olmayan düĢük ödeme - Eğitim ve terfi sisteminin zayıflığı - Yüksek personel devir hızı veya devamsızlık - Organizasyon için zayıf iletiĢim uygulamalarının olması “İşletmelerde hile önleyici kültür çalışmalarından bir diğeri de kurum içi kontrol kültürüdür. Kurum içi kontrol kültürü, kurumda gelişmiş etik standartlarının varlığını, çalışanların yaptığı işlem ve eylemlerin kendisi ve kurumu açısından yaratabileceği riskleri değerlendirebilmesi, öngörebilmesi ve davranışlarında temel 240 olarak bu saiklerle hareket etmesi gibi her çalışanın yaptığı işlemlerin ilk kontrol sorumluluğunun kendisinde başladığının bilincinde olmasını ve her çalışanın kurumun kontrol yapısının etkin bir üyesi olmasını içermektedir. Kurum içi kontrol kültürünün odağında, çalışanın her şeyden önce kendi işlemlerini kontrol etmesi yatmaktadır. Her çalışan kurum içindeki kontrol yapısının etkin bir üyesidir ve bunu tam anlamıyla özümsemiştir ve çalışmalarına yansıtmaktadır. Ayrıca kurum içi kontrol kültüründe asıl önemli olan, kontrollerin işlemi yapan tarafından, işlemin yapılma aşamasında gerçekleştirilmesi, mekanizmaların bu yönde oluşturulması ve eksiklik ile aksaklıkların bu aşamada tespit edilerek zararların oluşmasının engellenmesidir” (Yurtsever, 2008: 59). 4.6.2. Kurumsal Yönetim Son yıllarda yaĢanan önemli muhasebe skandalları, düzenleyici kurumların mevcut standart ve uygulamalarını, kurumsal yönetim ilkelerini önemli düzeyde etkilemiĢ ve bunların etkin olmadığını ortaya koymuĢtur. Bunun üzerine Amerika‟da Sarbanes Oxley Yasası (SOX) çıkarılmıĢ ve bu yasa ile Amerika‟daki kurumsal yönetim ilkeleri revize edilmiĢtir (Terzi, 2012: 137). Yönetsel ve finansal raporlama zaaf ve tutarsızlıklarının önüne geçmek için yapılan çalıĢmalar iyi yönetiĢim ve kurumsal yönetim kavramlarını gün ıĢığına çıkarmıĢtır. Kurumsal yönetimin bu kadar önemli bir konu haline gelmesinde iĢletme yönetimlerindeki baĢarısızlıklar, yaĢanan suiistimaller ve finansal krizlerin yanı sıra özel sektörün artan rolü, ülkelerin birbirlerine olan bağlılıklarının artması ve iĢletmelerin içinde bulundukları rekabet Ģartları da sayılabilir (Özkul ve Özdemir, 2011: 19). Bu nedenle kurumsal yönetimle ilgili olarak iĢletmenin baĢarısına veya baĢarısızlığına neden olan beĢ faktör vardır. Bunlar (Süer, 2004: 51,52): - Üst yönetimdeki kültür ve yönetim anlayıĢının yapısı - Genel müdürün kurumsal yönetim uygulamalarına bakıĢ açısı - Yönetim kurulunun kurumsal yönetim uygulamalarına bakıĢ açısı ve uygulama düzeyi - Ġç kontrollerin sağlamlığı 241 - Yönetici ücretlendirme politikaları Ekonomik Kalkınma ve ĠĢbirliği Örgütü‟ne (OECD) göre kurumsal yönetim dar anlamda; Ģirketlerin yönlendirildiği ve kontrol edildiği bir sistem, daha geniĢ anlamda ise Ģirketlerin yönetim kurulu, yönetimi, hissedarları ve diğer paydaĢları arasındaki iliĢkiler yumağı olarak tanımlanmıĢtır (Özkul ve Özdemir, 2011: 19). Kurumsal yönetim, finansal raporların doğruluğunu, kalitesini, Ģeffaflığını, güvenirliğini arttırıp; iç kontrol yapısını yeterlilik ve etkinliğinin sürekli gözetimini sağlayıp denetim fonksiyonlarının kalitesini arttırarak, Ģirketle ilgili tarafların çıkarlarının korunmasını sağlamaktadır (Dalğar ve Pekin, 2011: 33). “Kurumsal yönetimin etkinleştirilmesi önemli olmakla birlikte, bundan önceki aşamada yönetici seçimi ve atamalarında, işletmede meydana gelen hile ve manipülasyon vakalarının ve şüphelerinin dikkate alınarak etik ilkelere, lekesiz bir öz geçmişe, bireyci ya da hizipçi değil paydaşçı bir bakış açısına; anayasaya, yasalara ve kurallar manzumesine saygıya; ulusal ekonomik planlara ve diğer ulusal hedeflerle uyumlu çalışmaya; yaratılan katma değerin işletme içinde ve dışında adil ve hakça paylaşılmasına, takım çalışmasına, bilimsel ve teknik araştırma ve geliştirme titizlik gösterilmesinin de eylemli bir ölçüt haline getirilmesi işletme hissedarlarınca ciddi biçimde değerlendirilmelidir” (Kandemir ve Kandemir, 2012: 23). “Kurumsal yönetim, hissedarlarca yönetim kullanımına verilen varlıklar ve değerlerin verim sonuç verecek biçimde kullanılmasını ve yöneticilerin bu kullanım biçimi ile alınan sonuçlar hakkında hissedarlara hesap verecek durumda bulunmalarının amaçlayan bir sistemler topluluğudur. Bu özelliği ile kurumsal yönetim dar anlamda bir işletmenin hissedarlarıyla ilişkilerini düzenleyen, geniş anlamda da işletme ile toplumun ilişkilerini düzenleyen sistemler topluluğudur” (Aysan, 2007: 18). Yönetim kurulu, iĢletme yönetimi ile birlikte iĢletmenin temel hedeflerine ulaĢmasını sağlamada, yasalara ve etik yapıya uyumda, baĢarılı olmada ortak bir 242 çalıĢma sürdürmek durumundadır. Yönetim kurulları bu kapsamda aĢağıda sıralanan bazı görevlerde baĢarılı olmak zorundadır: - ĠĢletmenin temel politikalarının oluĢturulması ve yürütülmesi - Bilgi akıĢının ve finansal raporların etkili, güvenilir, doğru, dürüst ve yeterli kalitede olmasının sağlanması - ĠĢletmede güçlü bir kontrol yapısının oluĢturulması ve yürütülmesi - Kaliteli muhasebe politikalarının izlenmesinin sağlanması - ĠĢletmede yapılabilecek hilelerin ortaya çıkartılmasını ve önlenmesini sağlayacak bir düzenin kurulması - Bağımsız ve objektif bir bağımsız denetim ve iç denetim düzeninin kurulması - ĠĢletmenin karĢılaĢacağı risklerin değerlendirilip, önlemlerinin alınacağı bir ortamın hazırlanması Genel kabul gören tüm uluslararası kurumsal yönetim yaklaĢımlarında, eĢitlik, Ģeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk kavramları olmazsa olmaz kavramlar olarak karĢımıza çıkmaktadır. Bu kavramlar aĢağıdaki gibidir (Dalğar ve Pekin, 2011: 23): - Eşitlik: ġirket yönetiminin tüm faaliyetlerinde, pay ve menfaat sahiplerine eĢit davranmasını ve olası çıkar çatıĢmalarının önüne geçilmesini ifade etmektedir. - Şeffaflık: Ticari sır niteliğindeki ve henüz kamuya açıklanmamıĢ bilgiler hariç olmak üzere, Ģirket ile ilgili finansal ve finansal olmayan bilgilerin, zamanında, doğru, eksiksiz, anlaĢılabilir, yorumlanabilir, düĢük maliyetle kolay eriĢilebilir bir Ģekilde kamuya duyurulması yaklaĢımıdır. - Hesap Verilebilirlik: Yönetim kurulu üyelerinin esas itibarıyla anonim Ģirket tüzel kiĢiliğine ve dolayısıyla pay sahiplerine karĢı olan hesap verme zorunluluğunu ifade etmektedir. - Sorumluluk: ġirket yönetiminin anonim Ģirket adına yaptığı tüm faaliyetlerinin mevzuata, esas sözleĢmeye ve Ģirket içi düzenlemelere uygunluğunu ve bunun denetlenmesini ifade etmektedir. 243 Türkiye‟de kurumsal yönetimle ilgili düzenlemeler halka açık Ģirketler için SPK tarafından hazırlanmıĢtır. ġirketler bu düzenleme gereğince faaliyet raporlarında kurumsal yönetim uyum raporu hazırlamaktadır. SPK kurumsal yönetim ilkelerinde, kurumsal yönetim hedefleri Ģu Ģekilde sıralanmaktadır (Göçen, 2010: 109,110): - Pay sahiplerinin haklarının güçlendirilmesi - ġeffaflığın arttırılması - Muhasebe eksiklerinin giderilmesi - Yaptırımların ve bunların icrasının geliĢtirilmesi - Yönetim kurulunun bağımsızlığı ve sorumluluğu - Rekabetin teĢvik edilmesi - Haksız kazancın önüne geçilmesi 4.6.3. Denetim Komitesi “Son yıllarda yaşanan muhasebe skandalları, finansal tablo hileleri ve bankaların iflası, kamuoyunun, düzenleyici kurumların şirket sorumluluğuna ilgi göstermelerine neden olmuştur. Bu gelişmelerin sonucu, iç kontrol ve finansal raporlama sürecine duyulan güvenin azalmasına olmuştur. Şirket yöntemlerinin daha fazla sorumluluk almaları istenmiştir. Bu nedenle düzenleyici kurumlar tarafından yapılan yasal düzenlemelerde denetim komitelerinin oluşturulması ile ilgili düzenlemeler yapılmıştır. Denetim komiteleri mali raporlama sürecinin denetlenmesi, iç denetimlerin gözetimi ve iç kontrol sistemi ile bağımsız denetçiler arasında koordinasyonun sağlanmasına yardımcı olmak amacıyla kurulmuştur. Türkiye‟de SPK ve BDDK tarafından yapılan düzenlemelerle denetim komitesi uygulaması başlatılmıştır” (ÇatıkkaĢ ve Yurtsever, 2007: 79). Denetim komitesi, yönetici olmayan üyelerden oluĢan, Ģirket genel kurulunun bir alt komitesi olarak tanımlanabilmektedir. Bu komite, yönetim kurulu ile bağımsız denetçi arasındaki iliĢkiyi ve koordinasyonu sağlamak amacıyla Ģirket tarafından oluĢturulan bir alt komitedir. Ayrıca denetim komitesi, bağımsız denetçilerin bağımsızlığını destekleyen, onlara bu konuda yardımcı olan ve bağımsız denetçilerin görevlendirilmesi, ücretlendirilmesi, denetim faaliyetlerinin gözetimi, bağımsız 244 denetçilerin yönetim kurulu ile iletiĢimi ve anlaĢmazlıkların çözümüyle ilgilenmekte olup bunun yanında iĢletmenin iç kontrollerini ve finansal raporlama sürecinin izlenmesinden de sorumlu olan seçilmiĢ bir idari komisyondur (Terzi, 2012: 139 ve Özkul ve Özdemir, 2011: 27,28). Denetim komitelerinin baĢlıca görevleri ise (ÇatıkkaĢ ve Yurtsever, 2007: 84,85): - Finansal ve operasyonel faaliyetlerin gözlem altında tutulmasını sağlamak - Finansal tabloların gerçeğe uygunluğu ile ilgili olarak yönetim kuruluna görüĢ bildirmek - Ġç ve bağımsız denetimin sağlıklı bir biçimde yapılmasını sağlamak - Muhasebe sistemi, finansal bilgilerin kamuya açıklanması, bağımsız denetimi ve iç kontrol sisteminin iĢleyiĢinin ve etkinliğinin gözetimini yapmak - ġikayet ve bildirimleri inceleyip, sonuçlandırmak ve gerekli önlemleri almak - Seçilen bağımsız denetçi veya bağımsız denetim Ģirketi ile birlikte denetim planını oluĢturmak - Bağımsız denetçilerle birlikte denetim raporlarının incelemek - Bağımsız denetim sonuçlarını ve varsa denetim raporunun görüĢ bölümündeki yorumları, önerileri inceleyerek, bağımsız denetçinin yönetime yapmıĢ olduğu tavsiyelerin yerine getirilip getirilmediğini gözden geçirmek, iç denetimin sunmuĢ olduğu raporları ve yönetimin bu raporlara cevaplarını incelemek - ġirketin yıllık finansal raporlarını gözden geçirerek tamamlanmıĢ olup olmadıklarını ve kendilerine iletilen bilgilere uygunluğunu belirlemek, finansal tabloların hazırlanması sırasında ortaya çıkan önemli görüĢ ayrılıklarını, muhasebeye ve raporlamaya iliĢkin düzenleme değiĢiklikleri de dahil olmak üzere önemli hususları gözden geçirmek - Ġç ya da bağımsız denetim aracılığıyla kurumsal yönetim politikalarının uygunluğunu gözden geçirmek 245 4.6.4. Ġç Kontrol Ġç kontrol genel olarak bir iĢletmenin faaliyetlerinin hedefler doğrultusunda düzenli ve verimli bir Ģekilde yürütülebilmesi için yönetimin belirlediği politikalara uyulmasını, varlıkların korunmasını, hatalı ve hileli iĢlerin önlenmesini, muhasebe kayıtlarının eksiksiz ve geçerli olmasını finansal bilgilerin zamanında hazırlanmasını sağlamak amacıyla uygulanan yönteme ve iĢletme politikalarının bütünü olarak ifade edilmektedir (ÇatıkkaĢ, 2005: 7). “Dünyada yaşanan ve şirketlere çok ciddi zarar veren muhasebe skandalları iç kontrol sisteminin öneminin daha da artmasına neden olmuştur. İşletmede etkin ve sağlam bir iç kontrol sisteminin var olması, işletme çalışanlarının işletmenin belirlemiş olduğu amaçlar doğrultusunda ne ölçüde etkin rol oynadıklarını tespit etme imkanı tanımaktadır. Ayrıca iç kontrol sistemi vasıtasıyla işletmeye ait finansal ve finansal olmayan işlemlerden sorumlu olanların açık bir şekilde tanımlanması şeffaflık, eşitlik, hesap verilebilirlik ve sorumluluk ilkeleri uyarınca işletmede kurumsal yönetimin yerleşmesini kolaylaştırmaktadır” (Atmaca, 2012: 198). Bir iĢletmede iç kontrol yapısı aĢağıda sıralanan amaçları gerçekleĢtirmeye yönelik örgüt yapısı, politika ve prosedürlerden oluĢmaktadır. Bunlar (Dağlar, 2012: 134): İşletme varlıklarını korumak ve her türlü kayıpları önlemek ĠĢletmelerin fiziksel varlıkları çalınmaya, yanlıĢ kullanılmaya ve tahribata uygun durumdadır. Yönetim bu olumsuzlukları önlemeye yönelik kontrol unsurlarını oluĢturmak zorundadır. Muhasebe verilerinin doğruluğunu ve güvenilirliğini sağlamak Sağlıklı karar almanın yolu, doğru ve dürüst bilgiyi elde etmekten geçmektedir. Bu nedenle iç kontrol yapısında oluĢturulan politika ve prosedürler olabildiğince bu bilgilerin doğru ve dürüst olmasını sağlamaya yönelmektedir. 246 İşletme faaliyetlerinin etkinliğini arttırmak Bir iĢletmenin baĢlangıçta belirlediği amaç ve hedeflerine ulaĢma derecesi, onun faaliyetlerindeki etkinliğini göstermektedir. OluĢturulan iç kontrol yapısı bu etkinliği en üst düzeye çıkarmayı amaçlamaktadır. Yönetim politikalarına bağlılığı sağlama ĠĢletme yönetimi sürekli olarak çalıĢanlarına uymaları gereken kuralları bildirmektedir. Ancak uygulamada bunlara ne derecede uyulduğu Ģüphelidir. Bu bağlamda oluĢturulacak iç kontrol sistemi, çalıĢanların yönetim politikalarına zorunlu olarak uymalarını sağlamayı amaçlamaktadır. ġirket yöneticileri ve Ģirketin yönetim kurulu iç kontrol sisteminin kurulması, bu sistemin etkin ve güvenilir bir Ģekilde çalıĢmasından sorumludur. Ayrıca, bağımsız dıĢ denetçiler Ģirketin iç kontrol sisteminin yeterli olduğunu kanıtlamak zorundadır. “İç kontrol sistemi ile işletme fonksiyonları alt fonksiyonlara ayrılmakta, her fonksiyona farklı kişiler tahsis edilerek kişilerin birbirlerini kontrol etmeleri sağlanmakta, iyi bir belge, kayıt ve rapor sistemi ile kişilerin sorumlulukları belirlenmekte, hata ve hile yapmaları önlenmekte, varlıklara erişim sınırlanarak işletmede kayıplara ve kötü niyetli davranışlara izin verilmemektedir” (Kaval, 2005: 122). COSO tarafından yapılan açıklama ile iç kontrol beĢ unsur olarak incelenmiĢtir. Bunlar (Kaval, 2005: 125 - 132): Kontrol ortamı Ġç kontrol kapsamında, kontrol ortamı iĢletme üst yönetiminin iĢletmeyi kontrol etmede temel anlayıĢı, sorunlara bakıĢı, sorun çözmede yaklaĢımı ve ahlaki değerlere verdiği önemle kendini göstermektedir. Risk değerlemesi 247 ĠĢletme yönetimi iĢletmeyi etkileyebilecek iĢletmeden kaynaklanan veya iĢletme dıĢı nedenlerden kaynaklı riskleri tespit edip, karĢı önlemler almak zorundadır. ĠĢletmenin karlılık hedeflerini etkileyebilecek ekonomik sebepler veya iĢletmenin hukuki düzenlemelerle etkilenebilecek değiĢikliklere karĢı önlem alması iĢletme yaĢamı için önemlidir. Ayrıca iĢletme içi sebeplerden olan iĢletmenin ürün ve organizasyon yenilemesi veya iĢletmede oluĢabilecek hile veya hata olaylarını tespit etmesi ve sonrasında gerekli iĢlemleri yapması iĢletme kültürü açısından önem taĢımaktadır. Kontrol faaliyetleri Kontrol faaliyetlerini iĢletme üst yönetimin iç kontrol sistemini yapılaĢtırma faaliyetleri olarak nitelemek mümkündür. Yönetimin kendi hedeflerini gerçekleĢtirmek için uyguladığı önlemler bütün olarak da nitelenebilmektedir. Kontrol faaliyetleri de önleyici, saptayıcı, yönlendirici ve tamamlayıcı faaliyetler olarak sınıflandırılmaktadır. Bilgi ve iletişim Ġyi bir iç kontrol sisteminin temel unsurlarından birisi de yatay ve dikey düzeyde bilgi alma yeteneğinin ve insanlar arasında iletiĢimin sağlanmasıdır. Gözetim ve iç denetim Kurulu olan iç kontrol sisteminin az maliyetli, etkin, yeni teknoloji ve geliĢmelere uyum sağlaması ve etkin çalıĢtırılmasını için sürekli olarak güncel tutulması için takibin yapılması gerekmektedir. Ġç denetim esas itibariyle kurulu iç kontrol sistemin amaçlandığı gibi çalıĢıp çalıĢmadığını inceleyen ve bu yönde üst yönetime rapor veren birimdir. Amacı ise; üst yönetim kararlarının bir yansıması olan yönetmeliklere ve yazılı emirlere uyulma durumunun tespiti ve varsa olumsuz olayları raporlamadır. Muhasebe hilelerinin önlenmesinde iĢletmelerde oluĢturulacak iç kontrol sisteminin etkin hale getirilmesinde ve geliĢtirilmesinde dikkate alınacak noktalar Ģunlardır (Atmaca, 2012: 201,202): 248 - Ġç kontrol sistemi, iĢletmenin amaçlarını desteklemeli, iĢletmenin risk yönetimi ve kurumsal yönetimi ile uyumlu olmalıdır. - Ġç kontrol sistemi ile iĢletmede görev ve sorumluluklar belirlenerek koordinasyon sağlanmalıdır. - Ġç kontrol sistemi, iĢletmenin her çalıĢanının amaçlara ulaĢmada kurullar tarafından performanslarını değerlendirmelidir. - Ġç kontrol sisteminde, yeterli yetkinliğe sahip sorumlulukların yerine getirildiği bir ortam oluĢturulmalıdır. - Ġç kontrol sistemi, iĢletmenin yönetim stratejisi, risk yönetimi, çalıĢanların motivasyonu vb. hususları içeren kültürü desteklemelidir. - Ġç kontrol sistemi, risklere karĢı düzenli olarak iĢletme yönetimi ile etkileĢim halinde olmalı ve sistemin hatalarını ve zayıf noktalarını sürekli olarak değerlendirmeli ve izlemelidir. 4.6.5. Ġç Denetim Uluslararası Ġç Denetçiler Enstitüsü (The Institute of Internal Auditors) tarafından Haziran 1999‟da yapılmıĢ olan tanımıyla iç denetim; bir kurumun faaliyetlerini geliĢtirmek ve onlara değer katmak amacını güden bağımsız ve objektif bir güvence ve danıĢmanlık faaliyetidir (Yurtsever, 2008: 11). Ġç denetim, iĢletmenin risk yönetimi, iç kontrol ve kurumsal yönetim süreçlerinin etkililiğini değerlendirerek geliĢtirme amacına yönelik sistemli ve disiplinli bir yaklaĢımla iĢletmenin hedeflerine ulaĢmasına yardımcı olur (Özkul ve Özdemir, 2011: 38). Ġç denetim, iĢletme içi daimi statüde çalıĢan ya da iĢletme dıĢından sürekli olarak iç denetçi statüsünde hizmet veren finansal nitelikli ve finansal nitelikli olmayan tüm iĢletme faaliyetlerinin incelenmesidir. Diğer bir deyiĢle, kamu veya özel sektörde kurum veya iĢletmeye bir ücret akdi ile bağlı olarak çalıĢan kiĢilerin yönetim adına üstlenmiĢ oldukları bir denetim türüdür (Kavut vd., 2009: 37). “İç denetimin amacı gözden geçirilen faaliyetlerle ilgili nesnel analizler, değerlendirmeler, tavsiyeler ve yorumlar yaparak yönetimin tüm üyelerine sorumluluklarını etkili bir biçimde yerine getirmede yardımcı olmaktır. Diğer bir 249 açıdan ise iç denetim, mali nitelikteki faaliyetler ile mali nitelikteki olmayan faaliyetlerin gözden geçirilerek değerlemesinin yapıldığı bir denetim türüdür. İç denetim işletmedeki kontrollerin etkinliğini ölçmeyi ve bu kontrolleri değerlendirmeyi de hedef aldığından aynı zamanda önemli bir yönetim kontrol aracıdır” (Yurtsever, 2008: 12). “İç denetim fonksiyonu, denetim komitesine raporlama ile risk yönetimi ve kontrolü gözetiminde yardımcı olmakla görevlendirilmiştir. Denetim komitesi, iç denetim işlevini yerine getiren iç denetçilerle gizli bir bilgi akışı sistemi temin etmelidir. Tarafsızlık ve açıklık ilkelerinin sağladığı güven çerçevesinde iç denetçilerle görüşmeler yapılmalıdır. Denetim komitesi ile iç denetçiler arasından etkin bir iletişim ve etkileşim şirket yönetim kalitesini arttıracak ve şirket yapısını güçlendirecektir” (ÇatıkkaĢ ve Yurtsever, 2007: 87). Ġç denetimlerin iç varlığı, Ģirketin faaliyetleri, kontrolleri, kültürü ve hile risklerinin çok iyi bir Ģekilde anlaĢılması ile birlikte, hileli finansal raporlamanın tespit edilmesi ve caydırılması için etkili programların geliĢtirmesinde yönetimin desteklenmesi amacıyla iç denetçiler iyi bir Ģekilde konumlandırılmalıdır. Ġç denetçiler, hilenin ortaya çıkarılması potansiyelini ve iĢletmelerde yönetim hilesi riskini değerlendirmelidir (Terzi, 2012: 147). Ġç denetçilerin görev kapsamında olan faaliyetleri Ģunlardır (Kavut vd., 2009: 37): - KuruluĢun iç kontrol yapısını izlemek ve önerilerde bulunmak - ĠĢletmenin muhasebe iĢlemlerini ve hazırlanan raporların doğruluğunu tespit etmek - ĠĢletme faaliyetlerinin bütçe hedeflerine ve planlara uygun olup olmadığını tespit etmek - Yönetim tarafından belirlenen politika, yönerge uygunluğunu tespit etmek - ĠĢletmedeki hata veya hileleri ortaya çıkartmak - Faaliyet ve uygunluk denetimlerini yürütmek - Yönetimin istediği özel denetimleri gerçekleĢtirmek ve uygulamalara 250 4.6.6. Bağımsız Denetim “Bağımsız denetim, işletme dışından işletme ile herhangi bir organik bağı olmayan kişi ve kurumlar tarafından yapılan denetimlerdir. Bağımsız denetim; finansal tabloların, genel kabul görmüş muhasebe kavram, ilke ve standartlarına uygunluğu ile bilgilerin doğruluğunun ve gerçeği dürüst bir biçimde yansıtıp yansıtmadığının, denetçiler tarafından denetim ilke ve kurallarına göre, defter, kayıt ve belgeler üzerinden incelenmesi ve tespit edilen sonuçların rapora bağlanması sürecidir” (Kavut vd., 2009: 36). “Hileleri tespit edebilme ve bazı durumlarda finansal tablolardaki hileleri inceleme yeteneklerinden dolayı bağımsız denetçiler, hile yapılmasındaki fırsat unsurunu azaltmada önemli bir şekilde caydırıcı rol oynayabilmektedir. Ancak denetimin maliyetinin düşürülmesi ve daha etkin denetim çalışmasının yapılabilmesi için bağımsız denetçiler, iç denetçiler ve iç kontrol elemanları ile birlikte çalışabilmektedir. Bu işbirliği ve etkin iç kontrol sistemi ile denetimin kalitesi ve verimliliği de arttırılabilmekte ve şirket denetim sürecinde denetim maliyetinde tasarruf edebilmektedir” (Terzi, 2012: 150). Bağımsız denetim sürecinde denetçinin bağımsız olması esastır, bu nedenle bağımsız denetimde denetçinin aĢağıdaki koĢulları karĢılıyor olması zorunludur (Kavut vd., 2009: 36): - ĠĢletme ile denetim sözleĢmesinde belirlenen tutar dıĢında bir ücret iliĢkisi olmamalıdır ve bunun dıĢında ücret veya baĢka bir isim altında ödeme yapılmamalıdır. - ĠĢletme ile herhangi bir ekonomik faaliyet içerisinde olmamalı, herhangi bir iĢ iliĢkisi, danıĢmanlık, ticaret gibi bir iliĢki bulunmamalıdır. - ĠĢletme ile herhangi bir borç alacak iliĢkisi söz konusu olmamalı, iĢletmeden borç almamalı veya borç vermemelidir. Ayrıca bağımsız denetim ile muhasebe personelinin yaptığı kayıt ve malî tabloların gözden geçirileceğini düĢünmesini sağlayarak iĢletmeye ve finansal tablo 251 kullanıcılarına dolaylı bir fayda sağlamaktadır. Bu durumda olan personel, hiç denetim geçirmediği durumlara göre daha dikkatli çalıĢmakta ve gösterilen dikkat en azından bazı yanlıĢlıkların meydana gelmesini önlemektedir. Bağımsız denetim hile ve verimsizlikleri caydırıcı bir etki taĢımaktadır. Çünkü yeterli dikkat gösterilmesine rağmen yine de hatalar meydana gelebilmekte ve bağımsız denetçi, bunları ortaya çıkardığında ve iĢletme yönetimine bildirdiği takdirde gerekli düzeltmeler yapılmaz ise, denetim raporunda görüĢünü Ģartlı olarak vermekte ve böylelikle finansal tablo kullanıcılarını tablolardaki bilgilerin güvenilir olmadığı konusunda uyarmıĢ olmaktadır. Muhasebe hileleri açısından ise hile yapmayı düĢünen kiĢi muhasebe bilgi sistemi, iç kontrol ve iç denetim açıklıklarında hile yapabilmek için yeterli fırsatı bulduğu takdirde hile eylemini yapabilmektedir. Bu sistemler hile önlemede baĢarısız olduğunda hile yapan kiĢi küçük miktarda hileler yaparak kendi kazancını artırmaktadır. Ancak son hile önleyici silah olan bağımsız denetimin etkin, verimli ve bağımsız yapılması halinde gerçekleĢmiĢ muhasebe hilelerinin saptanması, oluĢan açıklıkların tespiti ve hile risk önleme planı ile hem oluĢan hile hem de oluĢabilecek hilelere karĢı önlenmesi sağlanmakta ve hile yapmayı düĢünen çalıĢanlara karĢı psikolojik bir caydırma da oluĢmaktadır. 252 SONUÇ ve ÇÖZÜM ÖNERĠLERĠ Muhasebe biliminde yaĢanan geliĢmeler nedeniyle giderek ortaya çıkan detaylaĢma ve karmaĢıklaĢma, finansal piyasalardaki geliĢim hızı, küreselleĢen ticaret, Ģirket türlerindeki çeĢitlilik, mevzuat yoğunluğu ve en önemlisi hile yapmayı düĢünen kiĢinin yetenekleri ve hayal gücü nedeniyle muhasebe hilelerinin tamamen ortadan kaldırılması mümkün gözükmemektedir ancak muhasebe hilelerinin engellenebilmesi mümkündür. Finansal raporlamada veya muhasebe kayıt sürecinde yapılan muhasebe hileleri, bir anlamda bilanço makyajlanmasıdır. Bu hileli iĢlemler iĢletmeyi olduğundan daha karlı ya da daha düĢük karlı gösterme amacıyla yapılır. Yüksek kar göstermek veya hisse değerini arttırmak ile ilgili amaç, Ģirketi sektöründe daha iyi bir yerde ve piyasalarda daha baĢarılı göstererek kredibiliteyi arttırmak ve potansiyel yatırımcılardaki mevcut sermayeyi kendilerine çekmektir. Kısaca amaç finansmanı kolaylaĢtırmak ve finansman maliyetini düĢürmektir. Enron skandalında da görüldüğü gibi bazen iĢletme yöneticileri yapılan hileli finansal raporlama ile finansal tablolardaki karı arttırıp, bu suni kar artıĢı baĢarı olarak gösterildiği için prim elde etmiĢlerdir. Enron ile zirveye ulaĢan muhasebe skandalları ile borç ve giderlerini gizleyerek finansal performanslarını yatırımcıların beğeneceği Ģekilde kamuya açıklayan Ģirketler ve bu hileli açıklamaya yardımcı olan Arthur Andersen gibi denetim firmaları gerçek olmayan kar rakamları ile kamuyu yanıltarak piyasalardaki hisse değerlerini haksız bir biçimde yükseltmiĢtir. BaĢta iyi giden bu suni yükseliĢ gerçek durum ile karĢılaĢınca açığa çıkmıĢ ve bu ortaya çıkan skandalla Ģirketlerin zarar ettiği ve sonrasında iflasları açıklanmıĢtır. Bu durumun neticesinde bu Ģirketlerin yatırımcıları büyük ölçüde zarar etmiĢtir. Yeni yolsuzlukları engellemek amacıyla baĢta ABD‟de kurulan Sertifikalı Hile Denetçileri Birliği (ACFE) gibi hile denetimi kuruluĢları ile ülkemizde SPK, Kamu Gözetimi ve Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu, Ġç Denetim Enstitüsü, Kurumsal Yönetim Derneği, Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği, ġeffaflık Örgütü Türkiye ġubesi ve TÜRMOB gibi 253 kuruluĢlar hile riskini azaltabilecek kurumsallaĢma faaliyetleri ile bağımsız denetim, muhasebe ve denetim standartları konularında çalıĢmalar yapmaktadırlar. Ülkemizde halka açık iĢletmelerde yaĢanan muhasebe hile vakalarında yapılan incelemede ortaya çıkan sonuçta; Vergi Kanunları, Sermaye Piyasası, Türk Ticaret Hukuku mevzuatında "muhasebe hilesi" nin tanımı yapılmadığından bir kargaĢa ve tespit edememe mevcuttur. Herhangi olay yaĢandığından bu durum; hile, manipülasyon, yolsuzluk, usulsüzlük Ģeklinde tanımlanmaktadır. Muhasebe hilesi 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nda sadece bir kavram olarak yer almıĢtır. 6362 sayılı SPKn‟nunun 112. Maddesinde, "muhasebe hilesi"ne usulsüzlük kavramının altında değinilmiĢtir. Muhasebe hilesini önleme, ortaya çıkarma ve denetiminin, baĢta Ģirket çalıĢanları ve sonrasınd adli ve idari birimler tarafından tanımlanması ve teĢhis edilmesi için, ayrı bir "muhasebe kanunu" nun olması ve kanun içinde tek tek muhasebe hilelerinin tanımlanması gerekir. Ülkemizde bu Ģekilde belirgin bir tespit yapılamadığından “muhasebe hilesi” yokmuĢ gibi davranılmaktadır. Muhasebe kanunun olmaması nedeniyle muhasebe hilesi alt türleri olan; rüĢvet, irtikap, sahte fatura TCK altında suç olarak incelenmekte, diğer hile türlerinden olan hileli finansal raporlama SPKn‟nun 112. Maddesinde usulsüzlük olarak incelenmektedir. Bu durum muhasebe hilelerinin ortaya çıkartılması ve olayın aydınlatılmasını zorlaĢtırmakta, muhasebe hilesi vakalarında yapılacak araĢtırmalara da engel olabilmektedir. Muhasebe hilelerinin ortaya çıkarılması ve önlenmesi konusunda asıl ve birincil sorumluluk iĢletme yönetimine ve yönetimden sorumlu kiĢilere aittir. ĠĢletmenin yönetimi ise yönetim kuruluna aittir ve yönetim kurulu iĢletmenin kanuni temsilcisidir. Yönetim kurulu iĢletmenin en önemli stratejik organı olup uzun vadede hissedarlarına sürekli kazanç yaratmak amacıyla, üst düzey karar alma, yürütme ve temsil iradesi olarak iĢletmeyi aktif olarak yönlendirir. Yönetim kurulu aynı zamanda iĢletmenin yatırımcılarına, müĢterilerine, çalıĢanlarına, tedarikçilerine ve toplumdaki diğer çıkar gruplarına karĢı hesap vermekle mükelleftir. ĠĢletmelerin kamuyu aydınlatma aracı olarak kullandıkları finansal raporlar, iĢletmeler ile finansal piyasalar arasında bir köprü görevindedirler. Bu nedenle iĢletmelerden, Ģeffaf, güvenilir ve karĢılaĢtırılabilir bilgiyi zamanında alan paydaĢlar 254 doğru zamanda doğru karar verebileceklerdir. Sermaye piyasalarında belirtilen Ģeffaflık anlayıĢı içinde kamunun aydınlatılması, yatırımcıların sermaye piyasası araçları hakkında tam ve doğru olarak bilgilendirilmesi de kaliteli muhasebe standartlarının oluĢturulması ve uygulanması ile sağlanabilmektedir. Muhasebe standartlarına göre hazırlanmıĢ finansal tablolarda sağlanan ĢeffaflaĢma ve hileli finansal raporlamanın engellenmesi ile yatırımcılar tarafından alınacak yanlıĢ kararların önüne geçilebilecektir. Bu sayede piyasalara gelen doğru bilgilerle yapılan yatırımlar baĢta finansal piyasalar olmak üzere ülke ekonomisine önemli katkı sağlanacaktır. ĠĢletmeler, yönetim kurulu ve yöneticiler tarafından yönetildiklerinden yöneticilerin hile konusuna bakıĢ açıları ve yorumları da büyük önem kazanmaktadır. ÇalıĢanların insan olduğu ve insanların hata yapabilecekleri, göz önünde bulundurulmalı, oldukça dürüst bilinen bireylerin bile, üzerlerine yeterli baskı uygulayan bir çevrede hile yapabilecekleri unutulmamalıdır. Dolayısıyla hile üçgeni asla göz ardı edilmemelidir. Bu baskılar arasında önemli türlerden biri de personele aĢırı ve gereksiz baskı olarak belirtilen mobbing olaylarıdır. Bu tarz baskılardan oluĢan korku kültürü, personeli hile eyleminden uzaklaĢtırmamakta aksine daha da yakınlaĢtırmaktadır. Adil ve etik bir kurum kültürünün çalıĢanı sarmalayıp kendi içine çektiği ve dolayısıyla etik olmayan davranıĢlara karĢı da caydırıcı olduğu açıktır. Hile eyleminin önlenmesinde en önemli etkenlerden biri de caydırıcılık faktörüdür. ĠĢletme yönetimi, yöneticileri ve çalıĢanları tarafından yapılan muhasebe hilesi; iĢletme, iĢletme varlıkları üzerinde bir kayba yol açtığından hile eylemi bir malın çalınması gibi suçtur. Bu tarz hile olayları kamuoyu ile paylaĢılması iĢletmenin değerini düĢürebileceği düĢünüldüğünden Ģirket içinde kalmaktadır. Ancak iĢletme içerisinde hile olaylarının tekrar meydana gelmemesi için hile eylemleri adli mercilere bildirilmeli ve ayrıca adli takibin sonuçları basın yoluyla duyurularak etkin bir caydırıcı kültür iĢletmeler arasında oluĢturmalıdır. Özellikle finansal raporları kamuya açıklayan halka açık iĢletmeler için, kamunun ve kamuoyunun aldatılması, yatırımcıların yanlıĢ karar almasına neden olmaktadır. Dolayısıyla hatalı yatırımlar yatırımcıları zarara uğratmakta, ciddi bir suç sayılarak tespiti halinde ağır cezai 255 sorumluluklara neden olmaktadır. Ancak bu durum çalıĢanlara iletilmemektedir bu durumda caydırıcılık etkisini kaybetmektedir. ĠĢletmelerin hile vakalarına karĢı bağıĢıklık sistemi olarak belirtilebilecek etkin bir iç kontrol sistemi hile üçgeni içinde yer alan fırsatı engelleyen birincil iç faktördür. Etkin bir iç kontrol sistemi hile yapmayı düĢünen çalıĢana hileyi yapacak fırsatı tanımaz. Her iĢletmenin iç kontrolü kendine özgüdür. ĠĢletmelerin faaliyet alanı, organizasyon yapısı, personel sayısı, kurum kültürü, etik değerleri gibi iĢletmenin karakteristik öğelerini dikkate alarak iç kontrol sistemini iĢletmeye göre tasarlanması halinde, iç kontrol sisteminin verimliliği artmaktadır. Ayrıca iç kontrol sisteminin iĢleyiĢi düzenli olarak kontrol edilmeli, geliĢen olaylara, teknolojiye göre gözden geçirilmeli ve gerekli güncelleĢtirmeler yapılmalıdır. Bu güncelleĢtirmeler ile birlikte iç kontrol personelinin yeniliklere göre eğitimlerinden kaçınılmamalıdır. Arthur Andersen‟in denetim görevinde olduğu skandallarda, denetimin ahlakı ve bağımsızlığının önemli bir konu olduğu ortaya çıkmaktadır. Bağımsız denetim firmaları, daha fazla kazanç elde etme isteği nedeniyle bağımsız denetim hizmetlerinin yanı sıra denetimde bulunduğu iĢletmelere muhasebe ve finans konularında danıĢmanlık ve eğitim hizmetleri vermektedir. Bu durum denetim firması ve denetlenen iĢletme arasında, denetleyen ve denetlenen iliĢkisi dıĢında hizmet satan ve müĢteri gibi ikincil bir iliĢki yaratmakta bu da denetimin bağımsızlığını ve ahlakını etkilemektedir. Bağımsız denetim firmaları, denetim faaliyetlerinde tespit ettiği hile vakalarına bağımsız denetimin hizmeti ve danıĢmanlık hizmetinden edindiği kazançları ve müĢterisini kaybetmemek amacıyla göz yummaktadır. Denetim mesleğinin ahlakını zedelememek ve muhasebe hilelerini önlemek için denetimin bağımsızlığı açısından bağımsız denetim firmalarının danıĢmanlık ve eğitim faaliyetlerine bir düzenleme getirilmelidir. Muhasebe hilelerini gerçekleĢtiren kiĢiler iĢletme personeli olduğu için muhasebe hilelerinin önlenmesinde muhasebe, finans ve iç kontrol bölümlerinin yanı sıra insan kaynakları ile ilgili bölümlere de büyük rol düĢmektedir. ĠĢletme personeline iĢe alım, mülakat değerlendirme sürecinde öz geçmiĢlerinin etkin olarak değerlendirilmesi gerekir. Adayın özgeçmiĢinde bilgilerin özellikle eğitim ve iĢ 256 deneyiminin doğruluğu sağlanmalıdır. Bu konuda eğitim açısından adayın son mezun olduğu üniversitenin ilgili biriminden teyidi alınmalıdır. ĠĢ deneyimi açısından adayın öncesinden çalıĢtığı iĢletmelerde hile olaylarının yaĢanıp yaĢanmadığı araĢtırılması, adayın son iĢ yerinden iĢten ayrılıĢ nedeninin iĢ yerinden öğrenilmesi gibi adayın sicilinin araĢtırılması hile eyleminin önlenmesinde etkin bir unsurdur. Ayrıca iĢletme personeline yönelik kariyer planlaması açısından terfi sisteminin adil ve etkin olması hileyi yaratan baskı unsurlarından birini de pasifize etmektedir. ĠĢletme personeline yönelik performans sisteminde de performans sisteminin gerçekçi ve gerçekten eriĢebilir olması gerekmektedir. Performansı artırmak için yapılan yüksek hedeflemeler ve hedeflemeleri tutturmak için yapılan baskı, performansı artırmak yerine iĢletme personelini performansı yakalamıĢ gibi göstermek amacıyla hilelere yönlendirmektedir. 257 KAYNAKÇA KĠTAPLAR AKBULAK Sevinç ve AKBULAK Yavuz (2004): Sermaye Piyasası Araçları Ve Halka Açık Anonim ġirketler, 1. Baskı, Beta Yayıncılık, Ġstanbul AKGÜÇ Öztin (1998): Finansal Yönetim, 7. Baskı, Avcı ol Basım Yayım, Ġstanbul ALTAġ Soner (2010): Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Anonim Ve Limited ġirketlerde ġirket Denetimi, 1. Baskı, Seçkin yayıncılık, Ankara AKTAġ Hüseyin (2009): Hisse Senetleri Piyasasında Muhasebe Bilgilerinin Önemi ve ĠMKB’de Değer ĠliĢkisi Analizi, 1. Baskı, Gazi Kitabevi, Ankara AYDIN Süleyman ve YILMAZER Yakup (2006): Yolsuzluk ve Mali Suçlar, 1. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara BAYRAK Sabahat (2001): ĠĢ Ahlakı ve Sosyal Sorumluluk, 1. Baskı, Beta Basım Yayın, Ġstanbul BAYRAKLI H. Hüseyin; ERKAN Mehmet ve ELĠTAġ Cemal (2012): Muhasebe ve Vergi Denetiminde Muhasebe Hata ve Hileleri, 1.Baskı, Ekin Basım Yayım Dağıtım, Bursa BOLAK Mehmet (2001): Sermaye Piyasası, Menkul Kıymetler ve Portföy Analizi, 2.Baskı, Beta Basım Yayın, Ġstanbul BOZKURT Nejat (2009): ĠĢletmelerin Kara Deliği Hile ÇalıĢan Hileleri, 1. Basım, Alfa Basım Yayım, Ġstanbul BREALEY Ricard A., MYERS Stewart C. ve MARCUS Alan J. (2005): ĠĢletme Finansının Temelleri, 1. Baskı, Literatür Yayıncılık, Ġstanbul BRIGHAM Eugene F. (2003): Fundamentals of Financial Management, 7.Baskı, The Dryden Press CAN Halil, TUNCER Doğan ve AYHAN D. YaĢar (2001): Genel ĠĢletmecilik Bilgileri, 1. Baskı, Siyasal Kitabevi, Ankara 258 CĠVAN, Mehmet (2010): Sermaye Piyasası Analizleri ve Portföy Yönetimi, 1. Baskı, Ekin Yayınevi, Bursa COENEN Tracy (2008): Essentials Of Corporate Fraud, John Wiley and Sons Ġnc, New York ÇALGAN Erkan (2008): Muhasebe Denetimi, ĠSMMO Yayınları, Yayın No:113, Ġstanbul ÇALIYURT Kıymet ve IDOWU Sam (2012): Emerging Fraud Fraud Cases from Emerging Economies, Springer. ÇELĠK Orhan (2007): ĠĢletmelerde Muhasebe Bilgisi ve ġirket Demokrasisi, 1.Baskı, Siyasal Kitabevi, Ankara DĠELTZ Graham ve GĠLLESPIE Nicole (2012): The Recovery of Trust: Case Studies of Organisational Failures and Trust Repair, The Ġnstiute of Business Ethics, London. DĠNÇER Ömer (1996): ĠĢletme Yönetimi, 1. Baskı, Beta Basım Yayım, Ġstanbul ERDAMAR Cengiz ve BASIK Feryal (2006): Finansal Muhasebe ve Tek Düzen Muhasebe Sistemi, 2. Baskı, Arıkan Yayıncılık, Ġstanbul EREN Erol (1991): Yönetim ve Organizasyon, Ġstanbul Üniversitesi ĠĢletme Fakültesi Yayınları, Ġstanbul. GAUGHAN, A. Patrick (2005); What Can Go Wrong and How To Prevent Ġt, John Wiley & Son Ġnc. USA GÖKCAN H. Tahsin (2008): Görevi Kötüye Kullanma, Banka Zimmeti, Ġrtikap, RüĢvet Suçları ve Kamu Ġdaresine KarĢı ĠĢlenen Suçlar, 1. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara GÜRBÜZ Hasan (1995): Muhasebe Denetimi, 4. Baskı, Bilim Teknik Yayınevi, EskiĢehir 259 GÜREDĠN Ersin (2007): Denetim ve Güvence Hizmetleri SMMM ve YMM’lere YÖNELĠK ĠLKELER ve TEKNĠKLER, 11. Bası, Ġstanbul, Arıkan Yayın HAFTACI Vasfı (2007): Muhasebe Denetimi, 1. Baskı, Avcı Basım, Ġstanbul JENKĠNS Gregory (2003): The Enron Collapse, Pearson Education, New Jersey. JONES Nick ve JONES Michael (2011): Creative Accounting: Fraud and Ġnternational Accounting Scandals, John &Wiley, USA KAĞNICIOĞLU Deniz (2007): Endüstri ĠliĢkiler Boyutuyla Sosyal Sorumluluk, 1. Baskı, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayınları, EskiĢehir KARSLI Muharrem (2004): Sermaye Piyasası, Borsa ve Menkul Kıymetler, 3. Baskı, Alfa Yayınları, Ġstanbul KAVAL Hasan (2005): Muhasebe Denetimi Uluslararası Finansal Raporlama Standartları Uygulama Örnekleriyle, 1. Baskı, Gazi Kitabevi, Ankara KAVUT Lerzan, TAġ Oktay ve ġAVLI Tuba (2009): Uluslararası Denetim Standartları Kapsamında Bağımsız Denetim, ĠSMMMO Yayınları Yayın No:130, Ġstanbul KOÇ Özlem Ġ. (1998): ġirketlerin Halka Açılması ve Bir Uygulama, 1. Baskı, SPK Yayın No:118, Ankara KORKMAZ Sevinç (2009): ĠĢletmelerin Sosyal Sorumlulukları, 1. Baskı, Umut tepe Yayınları, Kocaeli KULA Veysel (2006): Kurumsal Yönetim Hissedarların Korunması Uygulamaları ve Türkiye Örneği, 1. Baskı, Papatya Yayıncılık, Ġstanbul KÜÇÜKSÖZEN Cemal (2005): Finansal Bilgi Manipülasyonu, Nedenleri, Yöntemleri, Amaçları, Teknikleri, Sonuçları Ve Ġmkb ġirketleri Amprik Bir ÇalıĢma, Sermaye Piyasası Kurulu Yayın No 185, Ankara 260 MARKHAM Jerry W. (2005); Financial History of Modern U.S. Corporate Scandals, M.E. Sharpe Ġnc. MUCUK Ġsmet (2005): Modern ĠĢletmecilik, Gözden geçirilmiĢ 15. Basım, Türkmen Kitabevi, Ġstanbul ÖZKUL ULUCAN Fatma ve ÖZDEMĠR ALMALI Zehra (2011): ĠĢletmelerde Hile Riski Yönetimi, Yöneticiler Ġçin Temel Uygulama Adımları, 1. Baskı, Beta Basım, Ġstanbul ÖZÜPEK, Nejat (2005): Kurum Ġmajı Ve Sosyal Sorumluluk, 1.Baskı, Tablet Kitabevi, Konya PEHLĠVANLI Davut (2011): Hile Denetimi, Metodoloji ve Raporlama, 1. Baskı, Beta Yayıncılık, Ġstanbul REZAEE Zabihallah (2002): Financial Statement Fraud, Prevention And Detection, John Wiley and Sons Ġnc. SABUNCUOĞLU Zeyyat ve TOKOL Tuncer (1995); ĠĢletme, 1. Baskı, Rote Ofset, Bursa SAYAR, A.R.Zafer (2003); Bankaların Halka Açılması ve Banka Yatırımcılarının Korunması, 1. Baskı, Sermaye Piyasası Kurulu, Ankara SELĠMOĞLU KardeĢ Seval ve UZAY ġaban (2008): Muhasebe Denetimi, 1. Baskı, Gazi Kitabevi, Ankara SEVĠLENGÜL Orhan (2009): Genel Muhasebe, 15. Baskı, Gazi Kitabevi, Ankara SĠNGLETON W. Tommie ve SĠNGLETON J. Aaron (2010): Fraud Auditing and Forensic Accounting, Fourth Edition, John Wiley And Sons Ġnc. SÜER Ayça Zeynep (2004): Muhasebe Uygulamalarında Enron Vakasının Yeri Ve Önemi Ve Ülkemiz Muhasebe Uygulamaları Üzerindeki Etkisi, 1. Baskı, ĠSMMMO Yayınları, Ġstanbul 261 STIGLITZ E. Joseph (2003): 90’ların YükseliĢi; Dünyanın En Parlak 10 Yılının Hikayesi, 1. Baskı, CSA Yayın Ajansı, Ġstanbul ġĠMġEK Mehmet ġerif (2007): ĠĢletme Bilimlerine GiriĢ, 14. Baskı, Yelken Basım Yayın Dağıtım, Ġstanbul TANÖR Reha (2003): Finansal Kriz ve Sermaye Piyasası, 1. Baskı, TSPAKB Yayınları, Ġstanbul TEOMAN, Ömer (1983): Anonim Ortaklıkta Pay Sahibinin Oy Hakkından Yoksunluğu, 1.Baskı, ĠĢ Bankası Vakfı Yayınları, Ankara TERZĠ Serkan (2012): Hileli Finansal Raporlama Önleme ve Tespit, ĠMKB Ġmalat Sanayinde Bir AraĢtırma, 1. Baskı, Beta Yayıncılık, Ġstanbul TOROSLU Nevzat (2001): Ceza Hukuku, 1. Baskı SavaĢ Yayınevi, Ankara TRACY L. Coenen (2008): Essentials of Corporate Fraud, John Wiley and Sonc Ġnc. New York. TROUT Jack (2001): Büyük Markalar Büyük Hatalar, Media Cat Yayınları, Ġstanbul TUNCER Doğan, AYHAN Doğan YaĢar (2007): Genel ĠĢletmecilik Bilgileri, 1. Baskı, Siyasal Kitabevi, Ankara TÜREL Ahmet (2011): Worldcom Skandalı; Muhasebe Hileleri, 1. Baskı, Türkmen Kitabevi, Ġstanbul ÜLGEN Hayri ve MĠRZE Kadri (2007): ĠĢletmelerde Stratejik Yönetim, 1. Baskı, Arıkan Basım, Ġstanbul ÜNSAL Ġbrahim (2002): AraĢtırma Teknikleri; Denetçi Yardımcılarına Verilen Ders Notları, Temmuz 2002, SayıĢtay Yayınları, Ankara ÜNSALAN Erdal ve ġĠMġEKER Bülent (2006): Temel ĠĢletmecilik Bilgileri, Gözden geçirilmiĢ 2. Baskı, Detay Yayıncılık, Ankara 262 VONA Leonard (2008): Fraud Risk Assessment: Building A Fraud Audit Program, John Wiley and Sonc Ġnc. New York. WELLS Joseph T. (2008): Principles of Fraud Examination, John Wiley and Sonc Ġnc. New York. WELLS Joseph T. (2010): Corporate Fraud Handbook Prevention And Detection, John Wiley and Sonc Ġnc. New York. YURTSEVER Gürdoğan (2008): Bankacılığımızda Ġç Kontrol, Türkiye Bankacılar Birliği Yayınları, Yayın no: 256, Nisana 2008, Ġstanbul MAKALELER ABDĠOĞLU, Hasan (2007): “Vergi Denetiminde Kırmızı Bayrakların Kullanımı” Muhasebe ve Finansman Dergisi, Sayı:36, Ekim 2007 ABDĠOĞLU, Hasan (2007): “Hilelerin Önlenmesi Ve Ortaya Çıkarılmasına Yönelik Proaktif YaklaĢımlar”, Muhasebe ve Denetime Bakış, Mayıs 2007. AKKAġ, Murat Engin (2007); “Denetimde Benford Kanunu‟nun Uygulanması”, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt:9, No:1 AKYEL, Nermin, KARACA, Nevran (2005) “Bağımsız Denetim Açısından Etik ve Yaratıcı Muhasebe Uygulamaları” Mali Çözüm Dergisi, Sayı 72 ALPTÜRK Ercan (2007); “Bilanço Oyunları ve Muhasebe Hileleri”, Vergi ve Muhasebeciyle Diyalog Dergisi, Sayı 233 ARZOVA, S. Burak (2003); “ĠĢletmelerde ÇalıĢanlar Tarafından Yapılan Hilelerin Kırmızı Bayraklar Yoluyla Ġzlenmesi”, Muhasebe ve Finansman Dergisi, sayı 20 ATMACA, Metin (2012); “Muhasebe Skandallarının Önlenmesinde Ġç Kontrol Sisteminin EtkinleĢtirilmesi”, Afyon Kocatepe Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt:14, Sayı:1 263 AYSAN, Mustafa (2007); “Muhasebe ve Kurumsal Yönetim”, Muhasebe ve Finansman Dergisi, Sayı: 35 BAYAZITLI, Ercan (2002); “Sürekli Denetim: Geleceğin Denetimi”, Muhasebe ve Denetime Bakış Dergisi, ġubat 2002. BENSTON J. George ve HARTGRAVES, L. AL (2002); “Enron; What Happened And What We Can Learn From It”, Journal Of Accounting And Public Policiy 105 – 127 BERESFORD, Dennis R., KATZENBECH, Dana R., RAHHUNANDAN, K. (2003); “Report Of Investigation” Special Investigative Committee of the Board of Directors of WorldCom, Ġnc, March 31, 2003. BEKTÖRE, Sabri (2003); “Muhasebe Mesleği, Etik ve Enron Olayı”, Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt:XIX, Sayı: 1 – 2 BHASĠN, Madan (2012); “Corporate Accounting Frauds: A Case Study Of Satyam Computers Limited”, International Journal Of Contemporary Business Studies, Vol:3, No: 10 BOOSTROM, Rob (2011); “ Tyco Ġnternaitonal; Leadership Crisis” http://danielsethics.mgt.unm.edu/pdf/Tyco%20Case.pdf BOZKURT, Nejat (2000); “ĠĢletme ÇalıĢanları Tarafından Yapılan Hileleri Doğuran Nedenler”, Yaklaşım Dergisi, Yıl 8, Sayı 92 BOZKURT, Nejat (2000); “Mali Tablolarda ĠĢletme Yönetimleri Tarafından Yapılan Muhasebe Hileleri”, Marmara Üniversitesi Muhasebe Araştırma ve Uygulama Merkezi, Muhasebe Finansman Dergisi, Yıl 9, Sayı 12, Ġstanbul BUCKHOFF, Thomas, CLĠFTON James (2004); “Exotic Embezzling; Investigating Off Book Fraud Journal Of Schemes” Financial Crime, Vol 1. No. 3 BUCHHOLZ, K. Alexander (2012); “Sas 99: Deconstructing The Fraud Triangle and Some Classroom Suggestions”, Journal of Leadership Accountability and Ethics, Vol:9, No:2 264 BUTALA, Amy, KHAN, Zafer U. (2008); “Accounting Fraud at Xerox Corporation” CANKAR, Ġsa (2006); “Denetimin Yeni Paradigması: Sürekli Denetim” Sayıştay Dergisi, Sayı: 61 CERNUġÇA, L (2007); “Ethıcs In Accountıng: The Consequences Of The Enron Scandal” Lucrărı Ştııntıfıce, Serıa I, Vol. XIII CEYLAN, Ali (2001); “ġirketlerin Halka Açılmaları”, Muhasebe ve Finansman Dergisi, Sayı 9, Ocak 2001. ÇATAL, M. Faruk, ÖNDEġ, Turan (2007); “Doğu Anadolu Bölgesinde Kobi‟lerin Açılmama Nedenleri Üzerine Amprik Bir AraĢtırma ”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 10, Sayı 2 ÇATIKKAġ Özgür ve ÇALIġ Ercan (2007); “ĠĢletmelerde Muhasebe Hilelerinin Önlenebilmesi Ġçin Hile Belirtileri” Muhasebe ve Bilim Dünyası Dergisi, Cilt 9, Sayı 2 ÇATIKKAġ, Özgür ve YURTSEVER, Gürdoğan (2007); “Türkiye Uygulamaları Açısından Denetim Komiteleri Üzerine Bir Değerlendirme”, Mali Çözüm Dergisi, Sayı:81 ÇALIYURT, TUNCA Kıymet (2007); “Muhasebe Hile Eğitiminde Uluslararası GeliĢmeler Ve Türkiye Açısından Değerlendirme”, XVI. Türkiye Muhasebe Eğitimi Sempozyumu, 23 – 27 Mayıs 2007, Antalya ÇITAK, Nermin (2009); “Yaratıcı Muhasebe Hileli Finansal Raporlama mıdır?” Mali Çözüm Dergisi, Sayı 91 ÇÖZELĠ, Gökhan (2008); “Uluslararası Denetim ve Güvence Standartları: Analitik Prosedürler” Mali Ufuklar Dergisi, Ekim – Aralık 2008 DALĞAR, Hüseyin ve PEKĠN, Sait (2011); “Kurumsal Yönetim Ġle Finansal Tablo Mnipülasyonu Arasındaki ĠliĢki; ĠMKB Kurumsal Yönetim Endeksinde Yer Alan ġirketlerde Bir AraĢtırma” Mali Çözüm Dergisi, Sayı: 107 265 DALKILIÇ, A. Fatih (2008); “Mesleki Yargı Sürecinin Muhasebe Standartları Kapsamında Ġncelenmesi” Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 10, Sayı 3 DEJONG, Abe; DEJONG, V. Douglas; GERARD, Mertens; ROOSENBOOM, Peter (2007); “Investor Relations, Reputational Bonding And Corporate Governance: The Case Of Royal Ahold”, Journal Of Accounting And Public Policy. DARMAN, MANĠSALI, Güler (2004); “Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarının Kurumsal Yönetim Üzerindeki Etkileri”, Milletlerarası Ticaret Odası Finans Komitesi http://www.cgscenter.org/doc/UFRSNINKURUMSALYONETIMUZERINDEET KILERI.pdf DHARAN, G. Bala (2002); “Financial Engineering with Special Purpose Entities”, http://faculty.washington.edu/widdison/Articles/Special%20Purpose%20Entities.p df DUMANOĞLU, Sezai (2005); “Hata ve Hile Ayrımı; Hile Denetimi” Marmara Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt 10 Sayı 1 EMĠR, Murat (2008); “Hile Denetimi” Mali Çözüm Dergisi, Sayı 86, Mart – Nisan 2008 ERDOĞAN, Melih (2001); “Muhasebe Hilelerinin Ortaya Çıkarılmasında Benford Yasası”, Muhasebe ve Denetime Bakış Dergisi, Ocak 2001 GAVRĠDĠS, Michael, FĠCARELLA, Nicola (2004); “Enron And Parmalat Two Twin Parables” European School Of Economics, Nottingham Trent University. GĠROUX, Gary (2008); “What Went Wrong? Accounting Fraud And Lessons From The Recent Scandals”, Social Research, Vol 75, No 43, Winter 2008 266 GÖÇEN, Ayça, Ceren (2010): “Kurumsal Yönetim, Ġç Kontrol Ve Bağımsız Denetim Parmalat Vakası”, Mali Çözüm Dergisi, Sayı 97 HEALY Paul M. Ve Krishna G. Palepu (2003); “The Fall of Enron”, Journal of Economic Perspectives, Volume 17, No 2 JESSUP, M. Carol; NANCE E. Heidi (2011); “A Fraud Case As Reported Through SEC Documents: Revisiting Its Relevance In Today‟s Regulatory Environment”, Journal Of Accounting And Finance, Vol. 11, No. 2 KANDEMĠR, Canol ve KANDEMĠR, ġenol (2012): “Muhasebe Hilelerini Önlemede Çözüm Yolu Olarak Kullanılacak Stratejilerin BileĢenleri” Mali Çözüm Dergisi, Sayı 111, Mayıs – Haziran 2012 KANDEMĠR, Canol ve Sağlar Jale (2007): “Enron Olayı: Muhasebe Hilesi mi, Sistem Hatası mı?” Çukurova Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt:11 Sayı 1, Haziran 2007 KANDEMĠR, Canol, KANDEMĠR, ġenol (2012); “Enron Olayı‟nı Doğru Okumak – I: Bir Çözümlemem Denemesi”, Muhasebe ve Denetime Bakış Dergisi, Eylül 2012 KASENO, J. Karen (2002); “Lessons Learned From Enron And Other Accounting Nightmares” AICPA 2002 Fraud Conference, Las Vegas, Nevada KNAPP, A.Carol ve KNAPP C. Michael (2007); “Europe‟s Enron: Royal Ahold N.V.”, Issues In Accounting Education, Vol.22, No. 4, November 2007 KUHN,J. Randel ve SUTTON, Steve G. (2006); “Learning From WorldCom: Implications for Fraud Detection Through Continuous Assurance”, Journal of Emerging Technologies in Accounting, Vol 3s KÜÇÜK, Ergün ve UZAY, ġaban (2009); “Hileli Finansal Raporlamanın OluĢumu ve Doğurduğu Sorunlar” Erciyes Üniversitesi İİBF Dergisi, Sayı 32 267 KÜÇÜKSÖZEN, Cemal, KÜÇÜKOĞLU, Güray (2005); “Kurumsal ġirket Yönetiminde Finansal Tabloların Rolü”, Muhasebe ve Denetime Bakış Dergisi, Sayı:15, Eylül 2005, Ankara LYKE, Bob (2002); “WorldCom: The Accounting Scandal” Crs Report for Congress, August 29,2002 MARġAP, Beyhan; KURT, Ganite ve UÇMA, Tuğba (2012); “Sürekli Denetimin Gerektirdiği Ġç Denetim Faaliyetleri Açısından Stratejik Yönetim Muhasebesinin Gerekliliği” Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi, Sayı: 2012/4 MELĠS, Andrea (2005) “Corporate Governance Failures: To What Extent Is Parmalat A Particularly Ġtalian Case?” Blacwell Publishing, Vol 13, Number 4, July 2005. MĠRSHEKARY, Soheila; YAFTĠAN M. Ali; CROSS, Damien (2004); “Australian Corporate Collapse: The Case of HIH Insurance”; Journal of Financial Services Marketing, Vol:9; no:3 NĠPOLĠ, Thomas P. http://www.osc.state.ny.us/localgov/pubs/red_flags_fraud.pdf ÖZBĠRECĠKLĠ, Mehmet (2006),”Bağımsız Denetçinin Müsteri Firmanın Yolsuzluk Eylemi Karsısındaki Tutumu: Sirket Yolsuzluk Vakaları ve Yasal Düzenlemeler Çerçevesinde Bir Ġnceleme”, Muhasebe ve Denetime Bakış, Yıl:5, Sayı 18 ÖZKUL ULUCAN Fatma; PEKTEKĠN, Pınar (2009); “Muhasebe Yolsuzluklarının Tespitinde Adli Muhasebecinin Rolü ve Veri Madenciliği Tekniklerinin Kullanılması”, Muhasebe ve Bilim Dünyası Dergisi, Sayı 2009/4 PANDEY, Satish C.; VERMA, Pramod (2005); “Organizational Decline and Turnaroud: Insights From The WorldCom Case”, The Journal of Business Perspective, Vol 9, No 2, April June 2005. PESURSEM, Karen, Van; ZHOU, Maiqing; FLOOD, Tracey; BUTTĠMORE, James (2007); “Three Cases of Corporate Fraud: An Audit Perspective”; 268 http://cms.mngt.waikato.ac.nz/Portals/2/WP94%20Van%20Peursem%20Zhou%2 0Flood%20Buttimore.pdf POWERS, W. , R. TROUBH and H. WĠNOKUR (2002); Report Of Investigation By The Special Investigative Committee Of The Board Of Directors Of Enron Corp Houston, RAMAMARTĠ Sridhar (2008); “The Psychology and Sociology Of Fraud: Interating The Behavioral Sciences Component Into Fraud And Forensic Accounting Curricula” Issues in Accounting Education, Vol 23, No.4 REZAEE, Zabihollah; ELAM, Rick ve SHARBATOGHLĠE Ahmad (2001); “Continous Auditing: The Audit Of The Future”, Managerial Auditing Journal, Vol.16, No.3 SALTOĞLU, Müge (2003); “Yaratıcı Muhasebede Özel Amaçlı ġirketlerin Rolü Ve Enron Örneği”, Muhasebe ve Denetime Bakış Dergisi, Sayı: 10 SANTANGELO, Betty; STEIN, Gary; SUH, Sung, Hee; WHĠTE, H. Peter (2012); “Recent FCPA Developments Highlight Risk of Individual Liability” Financial Fraud Law Report SARIOĞLU; Kerem (2002); “Enron Olayı”, İstanbul Üniversitesi, İşletme Fakültesi, İşletme İktisadı Enstitüsü Dergisi, Yıl:13 Sayı: 43, Ekim 2002 SARITAġ, Hatice (2009) “Ġhaleye Fesat KarıĢtırma ve Edimin Ġfasına Fesat KarıĢtırma Suçları” Sayıştay Dergisi, Sayı 73 SEĠPP, Edward; KĠNSELLA, Sean; LĠNDBERG, L. Deborah (2001); “Xerox Inc.”, Issues In Accounting Education, Vol.26, No 1 SEGATO, Lorenzo (2006); “A Comperative Analysis Of Shareholder Protections In Italy And The United States; Parmalat As A Case Study”, Notrhwestern Journal Of International Law & Business. 269 SHARMA, J.P. (2011); “What Went Wrong With Satyam?” 11th International Conference on Corporate Governance & 2nd Global Conference on Sustainability on 12 -14 October, 2011, Londra, ĠNGĠLTERE SHĠRUR, Srinivas (2011); “Tunnelin vs. Agency Effect: A Case Study of Enron and Satyam”; Vikalpa, Vol. 36; No.3 TERZĠ, Serkan ve KASAP, Murat (2007); “Hile Denetiminde Benford Yasası‟nın Kullanımı”, Dayanışma Dergisi, Sayı 100 TOLUNAY, Cenk; WANG, Yan; MA, Hong; Zhang Yuhong (2007); “WorldCom; The Fraud” (http://www.cenktolunay.com/files/WorldCom- Paper.pdf ) TORAMAN, Cengiz (2002); “Enron Olayı ve Bu Olaydan Çıkarılması Gereken Dersler”, Muhasebe ve Finansman Dergisi, Sayı:15 ÜNAL, Oğuz KürĢat (2006); “Sahte Fatura ve Faturadan Doğan Sorumluluklar”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Sayı 1 ZEKANY, Kay E.; BRAUN, Lucas W. (2004), “Behind Closed Doors at WorldCom:2001” , Issues in Accounting Education, Vol 19. No1. TEZLER ARTUNÇ, Burak (2002); “Özel Amaçlı Varlıklar ve Bilanço Dışı Muhasebeleştirme Yöntemi Olarak Kullanımları”, Sermaye Piyasası Kurulu Yeterlilik Etüdü ALBEZ, Abdülkadir (2003); “Halka Açılmanın Anonim ġirketlerin Finansal Yapısı Üzerindeki Etkileri”, (BasılmamıĢ Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsü) Erzurum AYAZ, Serkan (2006); “Halka İlk Kez Arz Edilen Hisse Senetlerinin Uzun Dönem Fiyat Performansları ve İMKB‟de 1990 – 2004 Dönemine İlişkin Amprik 270 Bir Çalışma”, (BasılmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü) Ġstanbul ÇAVUġOĞLU, Seda (2008); “Halka Arzların Başarısızlık Sebepleri; Coco Cola İçecek A.Ş. Örnek Olay İncelemesi” (BasılmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimleri Enstitüsü) Ankara ÇATIKKAġ, Özgür (2005): “Bankalarda İç Kontrol Sistemi Ve İç Denetim Fonksiyonunun Etkililiği”, (BasılmamıĢ Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Bankacılık Ve Sigortacılık Üniversitesi) Ġstanbul DÖNMEZ, Adnan (2008): “Bağımsız Denetim Sürecinde Kullanılan Analitik İnceleme Prosedürlerinin Denetim Standartları Açısından Değerlendirilmesi Ve Türkiye‟de SPK‟dan Yetki Almış Denetim Firmaları Üzerinde Bir Araştırma” (BasılmamıĢ Doktora Tezi, Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Üniversitesi) Antalya DÜZER, Murat (2008); “Finansal Analizde Kullanılan Oranlar Ve Firma Değeri İlişkisi, İMKB‟de Bir Uygulama”, (BasılmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü) Sakarya JAFAROVA, Sevinj (2009); “İşletmelerde Hile Yapmanın Nedenleri ve Sosyal Psikoloji Açıdan Değerlendirilmesi” (BasılmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, S.B.E.) Ġstanbul KARDEġ, Seval (1995); “Denetimin Etkinliğinin Artırılmasında Analitik İnceleme Prosedürlerinin Kullanımı Ve Türkiye‟deki Denetim Firmalarına Yönelik Bir Araştırma” (BasılmamıĢ Doktora Tezi, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü) EskiĢehir KAYMAK, Can (1996); “Muhasebede Yapışan Hata ve Hilelerin Muhasebe ve Muhasebe Denetimi Yönünden Değerlendirilmesi” (BasılmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi S. B. E. ) Ġstanbul 271 KÜÇÜKSÖZEN, Cemal (2004); “Finansal Bilgi Manipülasyonu; Nedenleri, Yöntemleri, Amaçları, Teknikleri, Sonuçları Ve İMKB Şirketleri Üzerine Amprik Bir Çalışma”, (BasılmamıĢ Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, S.B.E.) SANCAK, E. Ġbrahim (1999); “Türkiye‟nin 500 Büyük Sanayi Kurulusunun Halka Açılma Olanakları” Sermaye Piyasası Kurulu Yeterlilik Etüdü TÜREL, Ahmet (2009); “Gerçeğe Uygun Değer İle Finansal Raporlama; Ülkemizde Algılanması Ve Uygulanması” (BasılmamıĢ Doktora Tezi, Ġstanbul Üniversitesi S.B.E) DĠĞER KAYNAKLAR 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu 6362 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu Seri: I No: 40 sayılı Payların Kurul Kaydına Alınmasına Ve Satışına İlişkin Esaslar Tebliği Seri: VIII No: 66 sayılı Sermaye Piyasası Araçlarının Halka Arzında Satış Yöntemlerine İlişkin Esaslar Tebliği Seri: IV No: 27 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa Tabi Olan Halka Açık Anonim Ortaklıkların Temettü Ve Temettü Avansı Dağıtmada Uyacakları Esaslar Hakkındaki Tebliğ Seri: XI No: 29 sayılı Sermaye Piyasasında Muhasebe Standartları Hakkında Tebliği 272 Seri: XII No: 1 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa Tabi Ortaklık Ve Kuruluşların Mali Tablo Ve Rapor Düzenleme, Kamuya Duyurma Ve Bağımsız Denetleme Yükümlülüklerinin Belirlenmesine İlişkin Genel Açıklama Tebliği Seri: X No: 12 sayılı Sermaye Piyasalarında Bağımsız Dış Denetleme Hakkında Yönetmelik Hükümlerine Göre Sürekli Ve Sınırlı Denetlemeye Tabi Ortaklık Ve Kuruluşlarının Belirlenmesi Hakkında Tebliğ Seri: VIII No: 54 sayılı Özel Durumların Kamuya Açıklanmasına İlişkin Tebliğ Seri: IV No: 44 sayılı Çağrı Yoluyla Ortaklık Paylarının Toplanmasına İlişkin Esaslar Tebliği Seri: I No: 40 sayılı Hisse Senetlerinin Kurul Kaydına Alınmasına Ve Satışına İlişkin Esaslar Tebliği Seri: IV No: 8 sayılı Halka Açık Anonim Ortaklıklar Genel Kurullarında Vekaleten Oy Kullanılmasına Ve Çağrı Yoluyla Vekalet Toplanmasına İlişkin Esaslar Tebliği Seri: XI No: 25 sayılı Muhasebe Politikaları, Muhasebe Tahminlerinde Değişiklik Ve Hatalar İlişkin Tebliğ Seri: X No: 22 sayılı Sermaye Piyasasında Bağımsız Denetim Standartları Hakkında Tebliğ Seri: X No: 25 sayılı Sermaye Piyasasında Muhasebe Standartları Hakkında Tebliğ “SPK Yatırımcı Bilgilendirme Kitapçıkları – 2” http://www.spk.gov.tr/displayfile.aspx?action=displayfile&pageid=73&fn=73.pd f&submenuheader=null, EriĢim tarihi: 15.08.2012 “ACFE Report to the Nations on Occupational Fraud and Abuse; 2012 Global Fraud Study” http://www.acfe.com/uploadedFiles/ACFE_Website/Content/rttn/2012-report-tonations.pdf EriĢim tarihi: 14.10.2012 273 “Finansal Tablolarda Yapılan Hile Ve Hataların Firmaların Hisse Senedi Getirilerine Etkisi” http://icongfesr2011.tolgaerdogan.net/documents/national_presantations/UL15.p df eriĢim tarihi 06.02.2013 31.03.2008 – 04.04.2008 tarih ve 2008/14 sayılı SPK Haftalık Bülteni 28.04.2008 – 02.05.2008 tarih ve 2008/18 sayılı SPK Haftalık Bülteni 21.07.2008 – 25.07.2008 tarih ve 2008/30 sayılı SPK Haftalık Bülteni 18.08.2008 – 22.08.2008 tarih ve 2008/35 sayılı SPK Haftalık Bülteni 03.11.2008 – 07.11.2008 tarih ve 2008/45 sayılı SPK Haftalık Bülteni 11.04.2011 – 15.04.2011 tarih ve 2011/15 sayılı SPK Haftalık Bülteni 09.05.2011 – 13.05.2011 tarih ve 2011/19 sayılı SPK Haftalık Bülteni 05.04.2012 tarih ve 2012/14 sayılı SPK Haftalık Bülteni 26.03.2013 tarih ve 2013/10 sayılı SPK Haftalık Bülteni