İran Seçimlerinin Orta Doğu Politikasına Yansımaları Sayfa İran Seçimlerinin Orta Doğu Politikasına Yansımaları Ali SEMİN Orta Doğu’da 2010 yılının Aralık ayında Tunus’ta başlayan ve Mısır, Libya ile Yemen’de değişime sahne olan Arap uyanışı sürecindeki gelişmeler, bölgesel ve küresel aktörlerin dış politikalarına ve stratejilerine ciddi bir biçimde yansımaktadır. Başlangıçta, Arap uyanışının İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra otoriter rejimlerle yönetilen Orta Doğu’daki Arap ülkelerine demokrasi, adalet, bireysel hak ve özgürlükler getireceği düşünülmüştür. Fakat Suriye kriziyle birlikte Arap uyanışı akamete uğramıştır. Suriye krizinin iç savaşa dönüşmesinin temel sebeplerinden birisi, bölgesel ve küresel güçlerin Şam üzerinden Orta Doğu’daki vekâlet savaşlarını ve güç rekabetlerini uygulamalarıdır. 1979 yılındaki Humeyni devriminin ardından İran’ın izlediği yayılmacı politikalar ve rejim ihracı stratejisi Orta Doğu ülkeleri tarafından bölgesel tehdit olarak algılanmasına yol açmıştır. 11 Eylül hadisesinden sonra Orta Doğu’daki gelişmeler (Afganistan ile Irak’ın işgali-Arap uyanışı gibi) Tahran yönetiminin bölgesel hareket alanını genişletmiştir. Dahası reel politik açıdan İran’ın sınırının dışındaki olaylara müdahil olması Tahran’a bölgesel bir güç görüntüsü kazandırmıştır. Ancak bu politika İran’ın ekonomik ve askeri gücünün uzun vadede zayıflamasını da beraberinde getirebilecektir. Çünkü Orta Doğu’da bölgesel ve küresel güçlerin nüfuz mücadelesinin artması İran’ın Irak, Lübnan, Suriye ve Yemen’de tek başına söz sahibi olmasını imkânsız kılmaktadır. Keza Yemen’de Tahran’ın desteklediği Husi Hareketi’ne karşı 26 Mart 2015 tarihinde Suudi Arabistan’ın öncülüğünde kurulan Arap koalisyonu ve Rusya’nın 30 Eylül 2015’te Suriye’de başlattığı hava operasyonları bu nüfuz mücadelelerine örnek olarak gösterilebilir. Bu noktada İran’ın bölgesel anlamda Orta Doğu’ya yönelik izlediği yayılmacı politikalarının kısa ve orta vadede başarılı olduğu kabul edilebilir. Fakat bu durum uzun vadede Tahran’ın hem iç hem de dış politikada gücünü zayıflatabilecektir. Bu analizin temel amacı 26 Şubat’ta İran’da yapılan Şura Meclisi ve Uzmanlar Konseyi seçimlerinin Tahran’ın bölgesel politikalarına ve ilişkilerine nasıl yansıyacağını değerlendirmektir. Ayrıca 2013 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanan reformist ve ılımlı çizgideki Hasan Ruhani’nin Körfez ve Arap dünyasıyla İran arasındaki ilişkilerde yaşanan krizlere yaklaşımı da analiz edilecektir. Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM) www.bilgesam.org Mecidiyeköy Yolu Caddesi, No:10, 34387 Şişli -İSTANBUL www.bilgesam.org www.bilgestrateji.com bilgesam@bilgesam.org Tel: 0212 217 65 91 - Fax: 0 212 217 65 93 © BİLGESAM Tüm hakları saklıdır. İzinsiz yayımlanamaz. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. 1 İran Seçimlerinin Orta Doğu Politikasına Yansımaları İran Seçim Sonuçlarına Genel Bir Bakış Sayfa İran’da kurulan otokrat sistemin etkinliğine işa- 1979 yılından beri Humeyni’nin tasarladığı Velayet-i Fakih sisteminin olduğu İran’da, seçimi kazanan lider kadroların görüşüne göre değerlendirilmektedir. Aslında İran’da yapılan her seçimde farklı görüşlerin kazandığı görüntüsü hakim olsa da sistemin otokrat yapısında önemli bir değişikliğin görünmediği söylenebilir. İran’da yapılan Şura Meclisi (Parlamento) ve Uzmanlar Konseyi seçimleri parti sistemi olmadığı için temel olarak iki cephe seçim yarışına katılmıştır. Birincisi radikal görüşlü cephe, radikal muhafazakârlar ve pragmatist muhafazakârlardan müteşekkildir. Diğer cephede ise ılımlılar, reformcular ve bağımsızlar kanadı yer almaktadır. İran’da yapılan Şura Meclisi seçimlerine katılmak için başvuran 12 bin adaydan 7 bin 300’ü farklı gerekçelerle Anayasayı Koruma Konseyi tarafından reddedilmiştir.1 Öte yandan Uzmanlar Konseyi seçimleri için aday olarak başvuran 801 kişiden yalnızca 161 adaya izin verilmiştir.2 Uzmanlar Konseyi seçimle- ret etmektedir. Şura Meclisi seçimlerine 500’ü kadın olmak üzere 4700 aday katılırken Uzmanlar Konseyi seçimlerinde ise 159 aday yarışmıştır.3 İran’da seçmen sayısı 55 milyon civarındadır. İran İçişleri Bakanlığı tarafından açıklanan seçimlere katılım oranı ise yüzde 62’dir. Bu da 33 milyon seçmene tekabül etmektedir.4 Bu oran 2012 yılındaki Şura Meclisi seçimlerine (katılım yüzde 64.2 idi) nazaran daha azdır. Diğer yandan seçimlere katılan listelere bakıldığında Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’yi destekleyen ılımlı muhafazakâr olarak bilinen Ali Mutahari’nin de içinde bulunduğu Reformcular ve Hükümet Taraftarı Kitlesi’nin karşısında Emel Listesi (Ümit) reformcu ve ılımlı cephenin içerisinde yer alan iki önemli listedir. Söz konusu Emel listesi İran’ın eski Cumhurbaşkanları Muhammed Hatemi ve Haşimi Rafsancani tarafından da desteklenmiştir. Radikal muhafazakârların oluşturduğu kanadı ise İlkeciler İttifakı’dır. İttifak’ın başında Gulam Ali ve Hadded Adil bulunmaktadır. rinde devrimin lideri Humeyni’nin 43 yaşındaki İran’da yapılan seçimlerde 290 sandalyeli Şura torunu Hasan Humeyni’nin yeterli dini bilgi ve Meclisi’nin 221 üyesi belli olmuş, diğer 69 san- deneyime sahip olmadığı gerekçesiyle adaylığı- dalyenin rengi ise 138 adayın yarışacağı Nisan nın reddedilmesi dikkatleri çekmiştir. Seçimlere ayında gerçekleşecek olan tamamlayıcı seçim- katılmaları engellenen adayların yüzde 90’ının de belli olacaktır. Genel anlamda Şura Meclisi reformcu/ılımlı kanadın temsilcilerinin olması seçimlerinde radikal muhafazakârlar, reformcular ve ılımlıların ortak karar vermesi gereken 1 http://www.alriyadh.com/1132045, (Erişim: 22.03.2016) 2 http://www.alarabiya.net/ar/iran/2016/02/27/%D8% A7%D9%84%D8%A5%D9%86%D8%AA%D8%A E%D8%A7%D8%A8%D8%A7%D8%AA-%D8%A 7%D9%84%D8%A5%D9%8A%D8%B1%D8%A7 %D9%86%D9%8A%D8%A9-%D9%86%D8%B3%D8%A8%D8%A9-%D8%A7%D9%84%D9%8 5%D8%B4%D8%A7%D8%B1%D9%83%D8 %A9-%D8%A8%D9%84%D8%BA%D8%AA-58-. html,(Erişim: 20.03.2016) bir tablo ortaya çıkmıştır. Devrimden sonraki Onuncu Şura Meclisi döneminin de en önemli görevlerinden birisi Tahran’ın 5+1 ülkeleriyle 3 http://assafir.com/Article/1/477898/SameChannel,(Erişim tarihi: 20.03.2016) 4 http://alrayalaam. com/97960/, (Erişim: 23.03.2016) www.bilgesam.org 2 İran Seçimlerinin Orta Doğu Politikasına Yansımaları (BM Güvenlik Konseyi Daimi Üyeleri ABD, İngiltere, Fransa, Çin ve Rusya artı Almanya) anlaştığı nükleer müzakerelerin uygulanmasını takip etmektir. İran’daki Şura Meclisi’nin ülkenin dış politikasına etkisi oldukça sınırlıdır. Dolayısıyla seçimlerin odak noktası, Şura Meclisi içerisindeki dengelerin değişiminden ziyade Uzmanlar Konseyi’ndeki denklemdir. 1983 yılında ilk toplantısını düzenleyen ve 8 yılda bir seçim yapan Uzmanlar Konseyi 88 üyeye sahiptir. Uzmanlar Konseyi üyeleri belli ölçüde dini bilgi ve tecrübesi olan din adamlarından oluşmaktadır. Tahran’daki Konsey seçimlerinde İran’ın eski Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani 4 milyon 500 bin 894 oyla (oyların yüzde 51’ine tekabül ediyor) birinci sırada yer almıştır.5 Ruhani ise Uzmanlar Konseyi seçimlerinde en çok oy alan ikinci aday olmuştur. Rafsancani’ye karşıtlığıyla bilinen Ayetullah Ahmed Centi, Tahran’daki Uzmanlar Konseyi seçimlerini sonuncu (16’ncı sırada) olarak kazanmıştır. Eski Cumhurbaşkanı Ahmedi Nejat’ın manevi babası olarak da bilinen Masbah Yezdi ile birlikte Konseyi başkanlığını yürüten Muhammed Yezdi seçimleri kazanamamıştır. Uzmanlar Konseyi seçimlerini kazananların genel olarak dağılımı şu şekildedir; müşterek liste 35, radikal muhafazakârlar 27, reformcular 20 ve bağımsızlar 6 üye kazanmıştır.6 Uzmanlar Konseyi seçimlerini kazananların çoğunun dini lider Ali Hameney’e sadık oldukları bilinmekte5 http://www.huffpostarabi. com/2016/02/29/story_n_9345576.html, (Erişim: 22.03.2016) 6 http://www.alhayat.com/m/ story/14204975,(Erişim: ( 20.03.2016) Sayfa dir. Uzmanlar Konseyi seçimini Rafsancani’nin kazanmasının İran’daki seçimlerin şeffaf ve demokratik olarak gerçekleştiği mesajı verdiğinin altı çizilmelidir. Rafsancani hem Orta Doğu hem de Batı ile ilişkiler kurabilen deneyimli bir politikacıdır. Her ne kadar Uzmanlar Konseyi’nin dış politika üzerinde doğrudan etkisi olmasa da bir sonraki dini liderin seçilmesi dolayısıyla belirleyici bir faktördür. “ Uzmanlar Konseyi seçimini Rafsancani’nin kazanmasının İran’daki seçimlerin şeffaf ve demokratik olarak gerçekleştiği mesajı verdiğinin altı çizilmelidir. Rafsancani hem Orta Doğu hem de Batı ile ilişkiler kurabilen deneyimli bir politikacıdır. ” Yukarıda belirtilen gelişmelerin ışığında İran’da yapılan Şura Meclisi ve Uzmanlar Konseyi seçimlerinde muhafazakârların Tahran’daki 30 üyenin tamamını kaybetmesi, reformcu ve ılımlıların tam anlamıyla başarılı olduğunu göstermemektedir. Çünkü reformcular ve ılımlılar Kum, Huzistan, Sistan, Belucistan, Kermanşah ve Hamadan gibi önemli kentlerde muhafazakârların önüne geçememiştir. Tahran’da öne çıkan reformcu kanadın pek çok bölgede seçimleri kazanamamasının iki önemli sebebi vardır. Bunlardan birincisi seçim süresince başvuran adayların farklı gerekçelerle Anayasayı Koruma Konseyi tarafından reddedilmesidir. Özellikle reformcu adayların yüzde 10’unun seçime katılmalarına izin verilmiştir. Diğer sebep ise, reformcu kanadın içerisinde güç dengelerindeki ayrışmanın ve nüfuz mücadelesinin baş göstermesidir. Reformcular kendi aralarında birden çok listeye www.bilgesam.org 3 İran Seçimlerinin Orta Doğu Politikasına Yansımaları Sayfa ayrılmışlardır. Reformcu ve ılımlıların Ruhani, Rafsancani ve Hatemi üçgeninde bölündüğü söylenebilir. Bu çerçevede, reformcular ve ılımlıların devlet baskısı altında olmalarına rağmen cüzi bir başarı elde ettiklerini vurgulamak gerekir. İmam (Caferi) Şii mezhebi olarak ifade edilmiştir.7 Sözü edilen madde ile Velayet-i Fakih’in değiştirilmeden sürekliliği amaçlanmıştır. Böylece İran’daki seçimleri hangi görüş kazanırsa kazansın rejimi, anayasayı ve Velayet-i Fakih’i değiştirmesi zor görünmektedir. “ İran’ın Irak, Lübnan, Suriye ve İran’ın Orta Doğu Çıkmazı Yemen’de nüfuz alanını genişletmesi ve bahse konu ülkelerin iç işlerine karışması orta vadede başarılı bir strateji olarak görülebilir. Fakat bu politikanın uzun vadede İran’ın siyasi, askeri ve ekonomik gücüne olumsuz yansıyacağı ve içeride halkın tepkisini çekebileceğini öngörmek zor değildir. ” Öte yandan İran’da 1997 yılından bu yana reformcular gerek seçim meydanlarında gerek ülke içerisinde farklı toplumsal hareketlerle, vaat ve sloganlarla ortaya çıksalar da devlet sistemindeki Velayet-i Fakih’e/rejime karşı herhangi bir somut adım atmadıkları gözlenmektedir. Başka bir ifadeyle, her ne kadar reformcular, İran’da yapılan seçimler süresince etkin görünseler de ülkenin derin devleti konumunda olan Devrim Muhafızları’nın kontrolünde oldukları algısından kurtulamamışlardır. Bu nedenle 1979 İran devrimi rejimi anayasal olarak güvence altına aldığından dolayı sistem karşıtı reformcular ve ılımlıların seçimleri kazanmasının siyasal sistem üzerinde dönüştürücü bir tesiri yoktur. Bunun temel nedeni, İran Anayasası’nda Velayet-i Fakih’in önemli bir yere sahip olmasıdır. Anayasanın 2. maddesinin 5. fıkrasında İran’ın Şii İmamiye’ye iman ettiğine vurgu yapmaktadır. Ayrıca anayasanın 12. maddesinde İran’ın resmi dini İslam ve mezhebi de On İki Humeyni devriminin ardından İran’ın izlediği dış siyasetin temel eksenini rejimin korunması için devrim ihracı ve yayılmacı politika stratejisinin öncelikli olarak uygulanması oluşturmuştur. Bilhassa toplumsal manada rejime karşı halkın olası tepkisinin önüne geçmek için Batı, Amerika “büyük şeytan” ve İsrail aleyhine söylem geliştirilmiştir. Ayrıca batı kültürüne eleştirel yaklaşan Tahran rejimi, Velayet-i Fakih’i mutlak bir güç olarak ileri sürmüştür. Ayrıca dini lider Ali Hamaney, devletin en üst kademesindedir. Bu sebeple İran’da 26 Şubat’ta yapılan Şura Meclisi ve Uzmanlar Konseyi seçimlerinin Orta Doğu’ya yansımaları bir önceki dönemden farklı olmayacaktır. ABD’nin Irak’ı işgal etmesiyle birlikte Tahran’ın Orta Doğu’da hareket alanının genişlediğine yönelik yapılan yorum ve analizlerin doğruluk payı elbette vardır. Ancak genellikle dillendirmese de İsrail’in güvenliği için ABD’nin İran’daki rejimin değişmesi gerektiği kanaatinin mevcut olduğunu ifade etmek gerekir. Bu bakımdan İran’ın Irak, Lübnan, Suriye ve Yemen’de nüfuz alanını genişletmesi ve bahse konu ülkelerin iç işlerine karışması orta vadede başarılı bir strateji olarak görülebilir. Fakat bu politikanın uzun vadede İran’ın siyasi, askeri ve ekonomik gücüne olumsuz yansıyacağı 7 İran Anayasının detayları için bakınız, https://www. constituteproject.org/constitution/Iran_1989.pdf?lang=ar, (Erişim : 22 Mart 2016). www.bilgesam.org 4 İran Seçimlerinin Orta Doğu Politikasına Yansımaları ve içeride halkın tepkisini çekebileceğini öngörmek zor değildir. İran’ın sahip olduğu iki önemli askeri gücü vardır. Bunlardan birincisi Devrim Muhafızları ile ülke içerisindeki güvenliği sağlamaktadır. Diğeri ise Kudüs Gücü’dür ve İran’ın sınırı dışındaki Tahran bağlantılı milis güçlerini örgütlemektedir. Tahran’ın dışarıda organize ettiği milis güçlerin maliyeti oldukça yüksektir. Dolayısıyla İran ekonomisinin uzun vadede bu tür harcamaların üstesinden gelebilmesi güçtür. Bu çerçeveden İran’ın Orta Doğu ülkeleriyle ilişkileri değerlendirildiğinde, Tahran’ın rejim ihracı girişiminde olduğu algısı ve yayılmacı politikalar izlediğine dair emareler başta Suudi Arabistan olmak Arap dünyasıyla ciddi sorunları beslediği anlaşılmaktadır. Özellikle ABD’nin 2003 yılında Irak’ı işgal etmesi ve 2010 Aralık ayında Tunus’ta başlayan Arap uyanışı ile beraber bölgesel güç dengelerinin ve rekabetin değiştiği görülmektedir. Orta Doğu’da artık Şii-Sünni bloklarını oluşturan iki cephe İran ve Suudi Arabistan olarak ortaya çıkmaktadır. İran’ın Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’deki nüfuzuna karşı zayıf da olsa Riyad öncülüğünde Sünni Arap ülkelerinden oluşan bir cephe mevcuttur. Yemen’de Tahran’ın desteklediği Husi Hareketi’ne yönelik Suudi Arabistan’ın hava operasyonlarının devam etmesi iki ülke arasındaki dolaylı nüfuz çatışmasının bir sonucu olarak görülebilir. Suudi Arabistan tarafından 2 Ocak 2016 tarihinde Şii din adamı Şeyh el-Namr’ı idam etmesiyle beraber Riyad’ın Tahran Büyükelçiliği ve Meşhed Başkonsolosluğu binasının ateşe verilmesi, iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin dondurulmasına sebep olmuştur. Diğer yandan Riyad’ın girişimi ile 19 Şubat’ta Körfez İşbirliği Konseyi’nde alınan kararla İran’ın desteklediği Hizbullah, terör örgütü olarak kabul Sayfa edilmiştir. Hatta Suudi Arabistan Lübnan güvenlik güçlerine yaptığı 3 milyar dolarlık yardımı kesmiştir. Bahse konu bütün gelişmelerin İran’ın Orta Doğu’ya ve Körfez ülkelerine yönelik izlediği stratejiler sonucu ortaya çıktığını ileri sürmek mümkündür. “ İran ile 5+1 ülkeleri arasında imzalanan nükleer müzakere çerçeve anlaşmasının hem Ruhani hem de ABD Başkanı Barack Obama tarafından iç kamuoyunda dış politika başarısı olarak kullandıkları söylenebilir.” Yukarıda sözü edilen gelişmeler dikkate alındığında; İran’ın Orta Doğu’da doğrudan bir çatışma yaşamasa da Arap ve Körfez ülkelerinde desteklediği devlet dışı silahlı milis güçleri üzerinden vekâlet savaşını yürüttüğü görünmektedir. Özellikle reformcu kanadın sembolü haline gelen Hasan Ruhani’nin 2013 yılında cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından İran’ın Orta Doğu’da sorun yaşadığı başta Suudi Arabistan olmak üzere tüm bölge ülkeleriyle ilişkilerini güçlendirecek kanaati oluşmuştu. Ancak Ruhani döneminde de İran’ın bölge ülkeleriyle olan sorunlu ilişkileri devam etmektedir. Ruhani yönetimi bölgesel politikalara ağırlık vermiştir. Bunun yanı sıra İran, Temmuz 2015’te ABD ve Batı ile nükleer müzakere çerçevesinde anlaşmaya varmıştır. Ruhani ile birlikte Tahran Batı bloğuna yakın politikalar izleyerek böylece ülkedeki reformcu kanada uluslararası bir zemin hazırladığı söylenebilir. İran ile 5+1 ülkeleri arasında imzalanan nükleer müzakere çerçeve anlaşmasının hem Ruhani hem de ABD Başkanı Barack Obama tarafından www.bilgesam.org 5 İran Seçimlerinin Orta Doğu Politikasına Yansımaları iç kamuoyunda dış politika başarısı olarak kullandıkları söylenebilir. Bu sebeple Tahran, nükleer müzakere anlaşması doğrultusunda ABD ve Batı ile ilişkilerini güçlendirirken komşu ülkelerle arasındaki krizler konusunda çözüm arayışlarından uzaklaşmıştır. Şu hususa dikkat çekmek gerekir; Tahran’ın nükleer müzakereler temalı anlaşması İran’daki rejim açısından orta veya uzun vadede iki sonucu beraberinde getirebilir. Bunlardan birincisi İran toplumunun batıya açılması Tahran rejimi açısından tehdit unsuru olarak görülebileceğidir. Zira yaklaşık 36 yıldır İran toplumu içine kapanık bir yaşam sürdürmektedir ve Humeyni’nin kurduğu rejimin bekasını sağlamak amacıyla temel felsefe batı karşıtı söylemler üzerine kurulmuştur. İkinci sonuç ise anlaşma, İran’ın bölgesel anlamda yalnızlaştırmasına neden olabilecektir. İran’a karşı bölgesel ittifakların artmasına yol açabilecektir. Keza 26 Mart 2015 tarihinde Suudi Arabistan’ın öncülüğünde Yemen’deki İran destekli Husi Hareketi’ne yönelik kurulan Arap koalisyonu ve Aralık 2015’te ise Riyad’da ilan edilen, 34 ülkeden oluşan İslam Koalisyonu bu tarz bölgesel ittifaklara örnek olarak gösterilebilir. Bahse konu ittifaklar, İran’ın Orta Doğu ülkelerine dönük izlediği yayılmacı ve Şii eksenli politikalarının bir sonucu olarak değerlendirilebilir. Yukarıda belirtilen gelişmelere bakıldığında, ABD Başkanı Obama’nın nükleer anlaşma karşılığında İran’ın Orta Doğu bölgesindeki nüfuz alanını genişletmesine imkan verdiği ifade edilebilir. Fakat İran’ın bölgede yayılmasına karşın güçlü bölgesel ittifakların kurulmasını da gündeme getirebilir. Ayrıca Obama’nın İran ile nükleer anlaşma konusundaki ısrarı yalnızca Amerikan iç kamuoyuna veya dünyaya yönelik değildir. Sayfa Tahran’da rejim değişikliğinin İran’ın bölgesel anlamda nüfuzunu artırmak ve içerideki gücünü zayıflatmak yoluyla hedeflendiği düşünülebilir. Çünkü İran’da rejim değişikliği Afganistan ve Irak işgali gibi yöntemlerle pek mümkün görünmemektedir. Bu nedenle Washington yönetimi önümüzdeki 10-15 yıl içerisinde İran’da rejimin değişmesini kolaylaştıracak adımlar atabilecektir. ABD’nin Tahran rejimine dönük söz konusu stratejisinin başarılı olması için İran’da ya halk ayaklanmasını başlatacak (ki bu 2009 yılında Mir Hüseyin Musevi liderliğindeki Yeşil Hareketi’nin üzerinde denendi, başarılı olunamadı) ya da kansız bir devrim zemini hazırlanabilecektir. Sonuç İran’da yapılan seçimlerin neticesine göre, Tahran’ın dış politikasında ve devlet sisteminde köklü bir değişimin beklenmesi yanlış olacaktır. Bu nedenle 26 Şubat’ta İran’da yapılan seçimlerden sonra Şura Meclisi ile Uzmanlar Konseyi’nde reformcular ve ılımlılar bazı bölgelerde hatırı sayılır üye kazansa da Tahran’ın dış politikasında ciddi bir değişim beklenmemektedir. İran’ın dış politikasını belirleyen unsurlar dini lider Ali Hameney, İran-Irak savaşı sırasında kurulan Ulusal Yüksek Güvenlik Konseyi, cumhurbaşkanı, Dışişleri Bakanı ve Devrim Muhafızları’dır. Dolayısıyla Şura Meclisi’nin dış politika üzerinde oldukça sınırlı bir etkisi vardır. Öte yandan İran seçimlerine dikkat edildiğinde seçimlerin odak noktası listeler, akımlar veya gruplar değildir. Seçimleri kazanan şahsiyetleri ön plana çıkaracak bir seçim atmosferinin var olduğu söylenebilir. 1979 devrimi öncülerinden din adamı ve politikacı olan Rafsancani’nin en çok oyu almasının İran’da reformcuların seçim- www.bilgesam.org 6 İran Seçimlerinin Orta Doğu Politikasına Yansımaları lere itiraz etmesini önlediğini belirtmekte fayda vardır. “ İran’a yönelik ekonomik yaptırımların kaldırılmasıyla birlikte ülkenin liberal ekonomiye geçiş süreci zaman alabilecektir. Çünkü dini lider Hameney batıya ne siyasi ne de ekonomik olarak fazla açılmak istemektedir.” Yukarıdaki gelişmelerin ışığında, Cumhurbaşkanı Ruhani’nin nükleer müzakereler konusunda ABD ve Batı ile anlaşmasının neticesinde İran’a uygulanan ekonomik yaptırımların kaldırılması reformcular için önemli bir başarı kaynağı olabilir. Bununla birlikte İran’a yönelik ekonomik yaptırımların kaldırılmasıyla birlikte ülkenin liberal ekonomiye geçiş süreci zaman alabilecektir. Çünkü dini lider Hameney batıya ne siyasi ne de ekonomik olarak fazla açılmak istemektedir. Bu nedenle İran’ın rejiminin beka- Sayfa sı için uluslararası sisteme kontrollü bir şekilde yaklaşacağı söylenebilir. Ayrıca bölgesel anlamda İran’ın Orta Doğu ve Körfez ülkeleriyle sorunlu olan ilişkilerini yeniden gözden geçirmesi gerekmektedir. Tahran özellikle ekonomi ve enerji bağlamında başta Suudi Arabistan olmak üzere Orta Doğu ülkeleriyle ilişkilerini güçlendirmelidir. Tahran yönetimi komşu ülkelerdeki Şii milis güçleri üzerinden izlediği vekâlet savaşından ziyade diplomatik ilişkilerini kuvvetlendirecek stratejiler belirlemelidir. Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’deki krizlerin neticesinde Orta Doğu’da yaşanan etnik ve mezhepsel (ŞiiSünni) gerilimin düşürülmesi için İran’ın bölge ülkelerine karşı izlediği dış politikasını revize etmesi faydalı olacaktır. Özetlemek gerekirse, Orta Doğu’nun istikrarlı ve güvenli olması için İran, Türkiye, Suudi Arabistan’ın bölgesel işbirliğine büyük ihtiyaç vardır. Aksi takdirde Orta Doğu’daki terör örgütlerinin ve olaylarının artarak devam edeceği kuvvetle muhtemeldir. www.bilgesam.org 7 İran Seçimlerinin Orta Doğu Politikasına Yansımaları Sayfa BİLGESAM Hakkında BİLGESAM, Türkiye’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından biri olarak 2008 yılında kurulmuştur. Kar amacı gütmeyen bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olarak BİLGESAM; Türkiye’deki saygın akademisyenler, emekli generaller ve diplomatların katkıları ile çalışmalarını yürütmektedir. Ulusal ve uluslararası gündemi yakından takip eden BİLGESAM, araştırmalarını Türkiye’nin milli problemleri, dış politika ve güvenlik stratejileri, komşu ülkelerle ilişkiler ve gelişmeler üzerine yoğunlaştırmaktadır. BİLGESAM, Türkiye’de kamuoyuna ve karar alıcılara yerel, bölgesel ve küresel düzeydeki gelişmelere ilişkin siyasal seçenek ve tavsiyeler sunmaktadır. Yazar Hakkında Mart 2011’den beri BİLGESAM Orta Doğu araştırmaları uzmanı olarak çalışan Ali Semin, Orta Doğu siyaseti, Türkiye’nin Ortadoğu politikası, Türk-Irak ilişkileri, Irak’ın iç ve dış politikası, kuzey Irak’ın siyasi yapısı, Türkmenler, Iraklı Kürtlerin bölgesel ve küresel güçlerle ilişkileri, Körfez ülkeleri, İran, Suriye, Libya, Mısır, Tunus, Filistin sorunu, Hizbullah ve Hamas konularıyla ilgilenmektedir. Semin, 2012 yılından itibaren Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler doktora programına devam etmektedir. www.bilgesam.org 8 İran Seçimlerinin Orta Doğu Politikasına Yansımaları www.bilgesam.org Sayfa 9