MÜLKİYET ÖZGÜRLÜĞÜ ÇALARKEN Hani bir söz vardır ya, ‘ sahip oldukların aslında sana sahip olur’ diye, lafı-ü güzaf mıdır sadece ? Günümüz insanının tutkuları bile satın almak ve sahip olmak üzerine inşa edilmişken, bu gerçeği nereye kadar görmezden gelebiliriz, nereye kadar katlanabiliriz ? Marx’ın materyalist felsefesindeki kelimelere ihanet etmesini bilen günümüzdeki materyalist hayat çizgisi insanoğlunun evrimine bile sirayet etmişken, bu isyansızlık benim gözümde korkaklıktan başka bir kelimeyle anlatılamaz. Ursula LeGuin hiç şüphesiz bu isyanı benim gibi sadece yüreğinden taşarken yakalamamış, müthiş bir özeleştiriyle beraber beyin kıvrımlarına kadar hissetmiş, hissettirmiş. Çizdiği bu müthiş çerçeve ise 1974 yılında yazdığı – kendi deyimiyle ortaya çıkan – Mülksüzler adlı ütopik romanı. İnsanoğlu toplumca yaşamaya başladığından beri siyaset, güç, otorite, para, din gibi etkenlerin çarpışmasını hem sağlarken hem de bu savaşın karşısında durmuştur. Bir ironi gibi görülebilir elbet, tarihi yazan bu ironi ise bellidir; özgürlük. Özgürlük nedir ? İşte Mülksüzler’de bunun cevabı aranır aslında. Çoklarının dediği gibi bir bilim kurgu ya da salt didaktik roman değildir bu kitap, bir felsefe başyapıtıdır. Yüzyıllar boyu süregelen kurallar silsilesi mi özgürlüğümüzü kısıtlar yoksa kuralsızlık mı ? İnsanın kendisi mi özgürlüğüne taş koyar, devletin varlığı mı ? Odocu felsefe bize kendimizden çok öteye bakmaya zorlar, hayatı sorgulatan ve hatta karamsarlığa düşüren bir fikirdir. İnsanlık tarihinde, Lenin’in 100 sene önce sorduğu ‘ ne yapmalı ‘ sorusuna korkusuzca verilen tek cevaptır Odo’nun devrim anlayışı. Kitapta ilk bakışta çıplak gözle görülebilecek pek çok gönderme bulunmakta. Kapitalist dünya Urras’ın ismi Amerika ve Sovyetler’den gelmektedir ( USA – USSR ). Urras’ın bir kısmında kapitalizm hüküm sürerken bir kısmında komünizm hakimdir. Lideri Odo olan bir grup anarşist, Urras’ın her karışındaki devlet despotizmine karşı durunca, pazarlıklar sonucu Anarres’e gönderilir. 1974 yılında, iki blok arasındaki Soğuk Savaş zirvede iken, hepsinin karşısına dikilip hepsini kesin bir dille reddetmiştir LeGuin, ki anarşistlerin önderi olarak yazdığı Odo’nun kendi suretine yansıtamadığı siretinden başka bir kadın olmadığı apaçık ortadadır. Özgürlük dediğin bir kartalın kanatlarında olabilir sadece, sarp kayalarda tek başına dünyaya bakarken damarlarında akar bu his. O kartaldır ki ölünce bedenini yeryüzü almaz, göklere sığmaz, hatta derler ki tanrılar kıskanır. Kolay mı özgürlüğe yar olmak ? Toplum hayatında, hele hele devletin varlığında bu hissin zerresinin olmadığını ve olamayacağını gösterir LeGuin. Devletten kaçan dedelerinin devrim ateşini canlı tutamayan bir nesle mensuptur Shevek. Kitabın baş kahramanı, ünlü fizikçi Shevek, Odo’yu anlayarak belki de hayatının suçunu işlemiştir, suçun olmadığı bu gezegende. Kuralların ve otoritenin olmadığı Anarres’te bir saygısızdır nihayetinde. Belki Urras’ta saygısızlığın kitabını yazmış önderine ihanet etmemek için, belki de insan hayatının hakkını vermek için bu yola girmiştir bilinmez, tek bildiğimiz o kartal olmak istemiştir Shevek. Özgürlük arayışında iyelik eklerinin bile olmadığı bir dünyadan kapitalizmin göbeğine düşmüştür. Elbet geri dönmüştür evine, kitapta dediği gibi ‘ gerçek yolculuk geri dönüştür’. Kitaptaki en ilginç noktalardan biri de pembeden çok gri esen feminizm rüzgarı. Bir noktayı açıklığa kavuşturmak lazım, feminizm en geniş anlamıyla kadının erkekten üstünlüğünü değil, eşitliğini savunan fikirdir. Anarres’te bu fikir o kadar doğal işlenmiştir ki değil feminizmin varlığı, cinsiyetlerin varlığından bile emin olamamaktayız. İsimlerin erkek ya da kadını belirtmediği bir dile sahip Anarresliler. Bu eşitlik adına bir cinsel-kültürel devrim yapılmış, eşcinsellik zihinlerde soru işareti uyandırmayacak kadar doğal, keza iş bölümü de aynı. Toplumda mülkiyet ve sahip olmak ayıp olarak görülürken, bu doğal olarak anarşizmin kuralsızlığı üzerinde yükselmekte, kanunlar değil vicdanlar kolluk kuvveti. Bazen düşünürüm, kurallar olmasaydı toplumumuz ne olurdu ? Eski çağlara mı dönerdik, Urras’ın verimli topraklarında yaşayan Anarres halkına mı ? İnsanoğlunun özgürlük arayışı bu soruya net bir cevap bulana kadar sürecek. LeGuin’in bu şaheseri bize sadece kartala giden patikayı gösterecek, tepeye ulaşınca kanatları çırpmak ise içimizdeki devrim ateşine göbekten bağlı. Odo’nun dediği gibi , ‘ Devrimi satın alamazsın, devrimi yapamazsın, devrim olabilirsin ancak.’