Serxwebûn Önderliğimiz yer değişikliğinin ardından kendisinin ‘ölüm çukuru’na atıldığını belirtti. Ancak bu belirleme Önderliğimizin daha öncesinde ‘ölüm çukuru’nda olmadığını göstermez. Bugüne kadar Önderliğimiz her günü birkaç ölüme bedel koşullarda tutuldu. İmralı sisteminin kendisi Önderliğimizi ortadan kaldırmak, tasfiye etmek için kurulmuş bir sistemdir. Dolayısıyla İmralı’da geçen her an, ölüm çukurunda geçen andır. Dolayısıyla öncelikle İmralı gerçeğinin doğru anlaşılması gerekir. AKP kendi varlığını PKK’nin tasfiyesine bağlamıştır 17 Kasım Darbesi’nin özel olarak dillendirilmesinin nedeni, yer değişikliğinin büyük kandırmacalar içermesiydi. Daha önce de belirttiğimiz gibi, Hareketimiz ve halkımız Önderliğinin yaşamı konusunda hep çok duyarlı oldu. Komplonun gerçekleştiği dönemden günümüze kadar bu hassasiyetini hep sürdürdü. Sürekli eylemsellik halinde olarak Önderliğini bir bakıma korumaya aldı. Şunu hiç unutmamalıyız ki, Önderliğimizi fiziki olarak yok oluştan kurtaran güç halkımızın ve Hareketimizin Önderliğine olan bağlılığıdır. Halkımız hem komplonun gerçekleştiği dönemde hem de İmralı’da kritik dönemlerde hep Önderliği etrafında kenetlendi. Böylece yapılan tasfiye planlarını boşa çıkardı. Denilebilir ki, Önderliğimizin yaşamı, koşulları ve İmralı gerçekliği on yıldan fazla bir süredir Kürtlerin gündemini en fazla meşgul eden bir konu oldu. Kürtler devletten hep Önderlerinin yaşam koşullarının düzeltilmesini ve özgürlüğünü istediler. Ayrıca uluslararası hukuk normlarına göre, bir tutsak en fazla on yıl tek başına bırakılabilirdi. Bu zamanın sonunda üzerindeki tecridin kaldırılması gerekiyordu. TC de bu süreyi fazlasıyla kullanmıştı ve Önderliğimizin yaşam koşullarında bir değişikliğin yapılması artık bir zorunluluktu. Halkta bu yönlü önemli ölçüde bir Şubat 2010 beklenti de oluşmuştu. Ancak AKP halkta ve kamuoyunda oluşan bu beklentiye cevap vermek yerine, Önderliğimizin yaşam koşullarını daha da zorlaştırınca, Önderliğimiz de gerçekleştirilmek istenenin çözüm değil tamamen bir tasfiye olduğunu belirtmek için 17 Kasım Darbesi tabirini kullandı. Kürt halkı da Önderleri hakkında ölüm fermanı veren bir hükümetin demokratikleşmeye ve Kürt sorununun çözümüne dair olumlu bir karar alamayacağı gerçeğini görerek tepkisini en üst düzeyde gösterdi. İmralı sisteminde gerçekleşen ‘ölüm çukuru’ veya 17 Kasım Darbesi şeklindeki değişimler tamamen AKP ile bağlantılı hususlardır. AKP kendi varlık koşulunu PKK’nin tasfiyesine bağlamış bir partidir. Kuşkusuz sistemin her partisinin iktidara ortak olmak, hatta onu tamamen ele geçirmek ve devlete sahip olmak gibi hedefleri bulunmaktadır. Ama AKP’ye bunun yolunun PKK’yi ortadan kaldırmaktan geçtiği söylenmiştir. Bir iktidar koalisyonu olan devletin diğer sahipleri PKK’ye karşı savaşta en fazla AKP’yi kullanabildikleri için kendisine alan açmışlardır. Bunun yanı sıra ABD’nin Ortadoğu Projesinde Kuzey Kürdistan’da gerekli olan işbirlikçi Kürt, AKP eliyle yaratılmak istenmektedir. AKP’nin en temel görevlerinden biri de kapitalist sisteme alternatif bir çizgideki Apo Kürt’ü yerine işbirlikçi Kürt’ü yaratmaktır. Bu nedenlerle AKP’nin Önderliğimiz, Hareketimiz ve halkımız karşısındaki tavrı çok keskindir ve tamamen tasfiyeyi amaçlamaktadır. Ama bunu yaparken, geçmişteki gibi çok katı bir şekilde inkâr ederek değil, tanıyormuş gibi gözükerek ama aldatarak imhayı amaçlamaktadır. Yöntemindeki bu sinsilik nedeniyle AKP Kürtler için geçmiştekinden çok daha tehlikeli bir oluşumdur. Önderliğimizin yaptığı değerlendirmelerle gerçeğin ortaya çıkması en çok da AKP’yi zorladı. Çünkü ne pahasına olursa olsun Kürt sorununda demokratik açılım yapacaklarını söy- leyen AKP’nin açılımından tamamen bir tasfiye konseptinin çıktığı Önderliğimize yaklaşımda çok net bir şekilde anlaşıldı. Bu nedenle mevcut durumda AKP Kürtler açısından Kürt sorununun çözümünde engel olan ‘son kale’ görünümündedir. Kürtlere karşı adeta alternatifsiz bir şekilde kullanılan bir parti olan AKP’nin aşılması esasında sistemin aşılması anlamına gelecektir ki, bunun da bölgesel çapta etkilerinin olması kaçınılmazdır. Önder Apo varlığını halkının ve bölge halklarının çıkarına ve özgürlüğüne adadı Önderliğimizi Kürdistan halkından ayrı değerlendirmek mümkün değildir. Önderlik ve halk bir bütündür. Önder Apo’nun on bir yıl boyunca dayanılması olağanüstü bir sabır ve metanet isteyen koşullarda tutulması da özünde bu kopmaz ilişkinin bir sonucudur. Önder Apo varlığını halkının ve bölge halklarının çıkarlarına ve özgürlüğüne adadı. Böyle davrandığı için de daha ilk günden bu yola çıkarken kendi çarmıhını sırtında taşıdı. Gözeneklerinden kan ve çamur fışkıran bir sistem olan kapitalizme karşı çıkıyor ve onun çıkarlarına saldırıyorsanız, elbette başka türlü bir davranış içine giremezsiniz. Önderliğimiz ve Kürt halkı birbirinden ayrı olgular değildir. Her ikisi bir bütündür. Önder Apo’nun on bir yıl boyunca dayanılması olağanüstü sabır isteyen koşullarda tutulması da yine onun kendi halkıyla olan ilişkisinden kaynaklanmaktadır. O varlığını özelde Kürt halkının, genelde bölge halklarının özgürlüğüne adadı. Böyle olduğu için de daha ilk günden bu yola çıkarken kendi çarmıhını omuzlarında taşıdı. Bilindiği üzere İsa’nın canını almak isteyenler onu öldürecekleri yer olan Golgota Tepesine çıkarırken gerileceği çarmıhı da sırtına yüklemişlerdi. İsa dirim’in sembolüydü ve insan onuruna yaraşır bir yaşamın “Kürt halkı varlığı bile inkâr edilen bir gerçekliği yaşamaktadır. Dahası kendisinden buna rıza göstermesi istenmektedir. Bu kölelik zincirini kırmaya çalışan Önderliğimiz ve Özgürlük Hareketi bu nedenle küresel bir saldırıya maruz bırakılarak tasfiye edilmeye çalışılmaktadır. Bu çabaların karşısında yapılacaklar bellidir: Kendini sömürgeci devletlere ait olmaktan çıkarmak, bunun için kendini savumak ve kendi kendine yetmeyi esas alan yaygın bir örgütlülük geliştirmek” Sayfa 15 peşindeydi. Buna rağmen kişisel geleceği açısından böylesi bir akıbeti dışlamamış, en acı verici ölüm biçimlerine hazır olmadan zulüm ve zorbalığın ortadan kaldırılamayacağının bilinciyle hareket etmişti. Elbette aynı durum Önder Apo için de geçerliydi. egemenlerin kılınmış olan halkı hem iç hem de dış egemenlere ait olmaktan çıkardı. Halkı kendine sahip çıkacak ve kendisinin olacak bir konuma getirmeyi başardı. Bu yönüyle halkı iradeli kıldı, halka güç ve cesaret verdi. Özellikle Kürt egemenlerinin Önderliğimize karşı bu kadar saldırgan olmalarının altında yatan temel neden, halkımızın sonuna kadar özgür yaşamakta kararlı bir halk haline gelmesidir. Önderliğimizi özellikle 19. ve 20. yüzyıllarda ortaya çıkan diğer önderliksel çıkışlardan ayıran en temel farklılık da yine budur. Halkın içinden çıkan ve halktan olan bir Önderlik gerçeğimiz vardır. Bunun bilincinde olan halkımız bu nedenle Önderliğimiz konusunda çok hassas bir duruşun sahibidr. Halk ve Hareket olarak Önderlik konusunda son derece duyarlıyız İmralı sürecinden önce de Önderliğimize karşı geliştirilen komplolara karşı halkımız ve gerilla çok etkili cevap vermiştir. Bu konuda en destansı bir yaklaşım içinde olan kişi Zilan yoldaş olmuştur. Bilindiği üzere Önderliğimize karşı düzenlenen suikaste Zilan’ın cevabı kendini düşmanın beyninde patlatmak biçiminde gerçekleşmiştir. “Güneşimizi Karartamazsınız” şiarıyla gerçekleştirilen eylemler de aynı destansı özellikleri taşır. Özcesi halkımız ve Hareketimiz Önderliği konusunda son derece duyarlıdır. Dolayısıyla Önderliğe karşı baskıların arttığı dönemlerde, 17 Kasım Darbesi döneminde de görüldüğü gibi çok sert karşılık vermektedir. Böylesi durumlarda halk eylemliliği iki katına çıkmaktadır. Önderliğimiz zaman zaman kendisine endeksli eylemlilikleri eleştirse de, halkımız Önderliği karşısındaki sorumluluğu gereği bu duyarlılığı göstermektedir. Ancak şu da bir gerçektir ki, sadece Önderliğimizin sağlık sorunlarının gündemleştiği veya Önderliğimize karşı çeşitli yaptırımların uygulandığı dönemlerde eylemsellik içinde olmak Kürt sorununu çözmek ve Önderliğimizin durumunu düzeltmek için yetmez. Çünkü halkımız şu an büyük bir tasfiye planıyla karşı karşıyadır. İçeride 12 Eylül faşizmine denk bir saldırıyla Kürtlerin üzerine gelinirken, dışarıda da Hareketimizin tasfiyesi için tüm güçler bir seferberlik ruhuyla görev başındadır. Kapitalist modernitenin yürütücülerine göre, karşılarında kendi sistemlerine dahil olmayan, onların sisteminin dışında devlet dışı bir sistemi kurumlaştırmaya çalışan, bölgesel ve hatta küresel çapta alternatif olma potansiyeli taşıyan, bu nedenle tehlikeli olan ve tasfiye edilmesi gereken bir Önderlik, bir parti ve Önderliğine bağlı bir halk bulunmaktadır. Önderliğimiz, yürütücüleri hayli fazla olan bu tehlikeli tasfiye konseptini boşa çıkarmak amacıyla yürüttüğümüz mücadelenin yeterli olmamasından dolayı eleştiriler yöneltmektedir. Mücadelemizin Kürt sorununu demokratik temelde çözmeye ve devleti diyaloga çekmeye yetecek denli güçlü olmaması nedeniyle eleştirmektedir. Halktan ve Hareketten tasfiye planlarını alt-üst edecek ve tıpkı Fransız ve Rus Devrimlerinde olduğu gibi mevcut sistemi değiştirecek bir performans beklemek- tedir. Koşullar uygun olmasına karşılık, bunların yeterince değerlendirilmemesine öfke duymaktadır. Özellikle son derece açık olan halk düşmanlığına rağmen, AKP’nin hala birinci parti olmasına ve halkı aldatmadaki başarısına öfke duymaktadır. Halkı daha uyanık olmaya, bilinçli davranmaya, ‘ölümü gösterip sıtmaya razı etme’ politikalarına rıza göstermemeye ve AKP’ye oy vermemeye çağırmaktadır. Kürtlere karşı oyun oynayan, halkı aç bırakarak kendine bağlayan, halkın dini duygularını istismar ederek halkı göbekten devlete bağlayan AKP’ye karşı çok net tavır alınması gerektiğini belirtmektedir. Her şeyden önce gerçekten de Fransız ve Rus Devrimlerine benzer bir süreci yaşadığımızı bilmemiz ve böylesi bir sürecin aktörü olduğumuza inanmamız gerekir. Toplumsal sistemlerin krizli dönemlerinin en temel özelliği küçük girdilerin büyük çıktılar yaratmasıdır. Bu özellik çok basit bir müdahalenin cambazı ipten düşürmesini andırır. Dünya çapında PKK belki yalnız bir harekettir, karşısında mücadele yürüttüğü güçler fazladır. Ancak kapitalist modernitenin öncülüğünü yaptığı hiyerarşik ve devletçi sistem çok ciddi yapısal sorunlar yaşamaktadır. Köleleştirmeyı derinleştirmek ve doğayı yok etmekten başka yapacağı bir şey yoktur. Sistem her tarafından dökülmektedir. Az sayıdaki sermaye ve iktidar sahiplerinin dışında kalan toplumun tüm kesimleri sistemden rahatsızdır. İnsanlık köleliği derinleştiren bu düzenden kurtulmak için hem teorik hem de pratik açıdan yoğun bir arayış içindedir. Tam da bu noktada Önderliğimizin Savunmalarıyla ortaya koyduğu teorik düzey, kaynağında uygarlığın bulunduğu tüm toplumsal sorunlara devlet ve iktidar dışı çözümler geliştirmede büyük bir değer ifade etmektedir. Önderliğimizin düşünceleriyle aydınlanan beyinler bunu pratikleştirdikleri ölçüde, iktidar odaklarının olmaktan çıkarak kendilerinin olmayı başaracaklardır. Mevcut durumda halklar devletlerin kılınmıştır. Kürt halkı da dıştan gelen sömürgeci egemenlere tabi kılınmış bir halktır. Varlığı bile inkâr edilen bir gerçekliği yaşamaktadır. Dahası kendisinden bunu kabul etmesi, buna rıza göstermesi istenmektedir. Bu kölelik zincirini kırmaya çalışan Önderliğimiz ve Özgürlük Hareketi bu nedenle küresel bir saldırıya maruz bırakılarak tasfiye edilmeye çalışılmaktadır. Bu çabaların karşısında yapılacaklar bellidir: Kendini sömürgeci devletlere ait olmaktan çıkarmak, bunun için kendini savumak ve kendi kendine yetmeyi esas alan yaygın bir örgütlülük geliştirmek. İnsan için toplumsallık varoluş şartıdır. Bu şart Kürt halkı açısından örgütlenmek anlamına gelir. Çünkü egemenlikçi sistem Kürt toplumunu adeta lime lime etmiş, böylelikle halkı güçten düşürerek kendine bağımlı ve ihtiyaç duyar hale getirmiştir. Güncel olarak AKP’nin aç bıraktığı halkı mikro kredilerle, sözde yardımlarla kendine bağımlı hale getirmesi böylesi bir geleneği ifade eder. Halkımızın artık iyiden iyiye bir yük olmuş bu devletçi ve iktidarcı sistemden kurtulması için kendi devlet dışı örgütlülüklerini kurmanın yanında tasfiye konseptini boşa çıkaracak ve Kürt sorununu gerçek anlamda çözecek bir eylemselliğe hazır olması gerekir. Halkımız günlük olarak maruz kaldığı devlet terörünü ve tasfiye konseptini ancak çok etkili bir eylemsellik ve örgütlülükle boşa çıkarabilecektir.