Ogün Serkan Yalçın İŞÇİ İLE KÖLE ARASINDA FARK VAR MI ? Çalışmak ve üretmek, kime sorarsak soralım bütün insanlar tarafından takdir edilen değerler ve fiillerdir. Toplum içerisinde farklı inançlara sahip olan kişiler, emeğin ve çalışmanın kutsallığı noktasında birleşirler. Peki gerçekten öyle mi ? Toplumumuz emeğe bu denli saygı gösterip kıymetini biliyor mu ? Bana kalırsa cevap kesinlikle hayır. İşçinin ve emekçinin önemi hakkında söylenen sözlerin, yapılan yorumların çoğunun samimi olduğuna inanmıyorum. Böyle düşünmemin elbette mantıksal bir dayanağı var. Düz bir şekilde düşündüğümüzde emeğe ve üretmeye değer veren kişilerin emekçiye ve üreticiye değer vermesi gerekir. Çünkü el üstünde tutulan bu fiillerin failleri bizzat işçilerdir. Gel gelelim sonuç ortada. İşçinin toplum içerisinde yer aldığı sosyal ve ekonomik konum ne kadar el üstünde tutulduğunu gösteriyor! Populasyonun çoğunluğunu oluşturmasına rağmen bu insanların nasıl güçsüzleştirildiğinin izlerini Emile Zola'nın Germinal eserinde görmek mümkün. İşçi kelimesinin sözlük anlamı günümüz işçisinin ahvalini gayet iyi açıklıyor: Başkasının yararına bedenini, el becerisini veya kafa gücünü kullanan kimse. Oldukça realist ve manidar bir tanım bana göre. Başka birinin yaşamını daha güzel kılmak, onu daha rahat şartlarda yaşatmak için bedenini kullanmak... Bu fedakarlığın ücreti epey yüksek olmalı fakat çalışanların aldıkları para tam tersini gösteriyor, hayatta kalmalarına anca yetiyor. Memleketim Malatya'da da emeği sömürülen işçileri sıklıkla görüyorum. Özellikle yaz aylarında mevsimlik kayısı işçisi olarak çevre illerden gelen birçok insan var. Genci yaşlısı, kadını erkeği sabahın erken saatlerinde başlayıp hava kararıncaya dek kayısı toplamaya devam ediyor. Geçtiğimiz yıllarda da 14-15 yaşlarında bir çocuk bizim bahçemizde iki günlüğüne çalışmıştı. Çocuk öylesine çalışkandı ki önceki zamanlarda çalışan yerli işçilerin yaptığı işin iki katını yapıyordu. Güneşin en tepede olduğu vakitlerde dahi "dinlen" dememize rağmen devam etmişti. Öğle yemeği vakti geldiğinde enteresan bir olay yaşamıştık. Babam, işçi arkadaşımızı yemeğe çağırdı fakat o gelmek istemedi. Çünkü kendisini Malatya'ya getiren kişi, işverenden yemek almayı nedense yasaklamıştı. Yoğun ısrarlarımızın ardından kendisini yemek yemeye ikna ettik. Günün sonunda babama çocuğun yevmiyesinin ne kadar olduğunu sordum. Mevsimlik işçi olarak çalış(tırıl)an kardeşimizin aldığı ücret sadece 28 liraydı. Üstelik bu paranın hepsi kendine ait değildi. 3 lirasını kaldığı barakanın sahibine, 5 lirasını da kendisini Malatya'ya getirip iş bulmasına aracı olan kişiye verecekti. Kısacası net kazanç 20 liraydı. O yaştaki birinin zor şartlarda çalışmasını geçtik diyelim, kavurucu sıcağın altında, aç ve susuz bir şekilde çalışmanın karşılığı nasıl 20 lira olabilirdi? Bu sorunun cevabını bulmak zor. Günümüzde işçilerin sıkıntısı sadece maddiyat ile alakalı olsa keşke. Paradan daha büyük bir problem var ki o da işçi sınıfa yapılan cahil muamelesi. Toplumumuzda şöyle bir kanı mevcut: Bir kişi okumuşsa memur olur, okumamışsa işçi veya esnaf olur. Bu kanıdan dolayı özellikle bilek gücünü kullanarak çalışan emekçilere, görgüsüz ve eğitimsizmiş gibi davranılıyor. Sanki dersiniz bu adam aklı yok, duygularından yoksun yalnızca kas kuvvetini kullanarak hayatını devam ettiriyor. Bu yaz böylesi bir muameleyi bizzat yaşadım. Yaz tatilindeyken ara sıra oto yıkama işi yapan abime yardıma giderdim. Bu zaman diliminde lüks arabası, fiyakalı bir elbisesi olduğu için kendini yukarıda; çizme ve eski püskü bir gömlek giydiğim için beni aşağıda gören birçok müşteriyle karşılaştım. Birilerinin bu insanlara teker teker " paran olduğu için sen daha akıllı, bilgili değilsin; aynı şekilde o da işçi olduğu için gerizekalı veya cahil değil" demesi lazım. Aksi takdirde toplum içerisinde var olan bu anlayış kolay kolay son bulmaz. Son olarak söylemem gereken son bir temennim var. Umarım işçilerin emeklerinin tam karşılığını aldığı, insanların birbirlerini parayla kıyaslamadığı bir düzende yaşama fırsatı buluruz ve gelecek nesillere böyle bir miras bırakırız. KAYNAKÇA: Zola, Emile. Germinal. İstanbul: Yordam Kitap, 2015 Yaratıcılık ve özgünlük: 2 / 2.5 İçerik: 2.25 / 2.5 Anlatım bütünlüğü: 2.25 / 2.5 Dil bilgisi, yazım ve noktalama: 2.5 / 2.5