GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE IRAK MESELESİ Prof. Dr. Behçet Kemal YEŞİLBURSA* Özet Bu makalede, modern Irak devletinin kuruluşu ve günümüze kadar geçirdiği siyasi tarihi üzerinde durulmaktadır. Ayrıca sosyo-kültürel dokusu ile birlikte etnik ve dini yapısı hakkında da kısa ve genel bilgiler verilmektedir. Modern Irak, Osmanlı devletinin Birinci Dünya Savaşı’nda yenilmesi üzerine 1920’de İngiltere tarafından kurulan yeni bir siyasi oluşumdur. Ancak bugün Irak, stratejik konumuyla ve sahip olduğu petrol rezervleri ile Ortadoğu’nun önemli ülkelerinden biri durumundadır. Özellikle Türkiye için güney komşusu olması sebebiyle ayrı bir öneme sahiptir. Anahtar Kelimeler: Irak, Türkiye, Türkiye-Irak İlişkileri. IRAQI QUESTION (From Past to Present) Abstract This article focuses on the formation of the modern state of Iraq and its history to the current date. Brief and general information is also given on the socio-cultural, ethnic and religious structure of the country. Modern Iraq was a new political entity formed by Britain in 1920 after the defeat of the Ottoman Empire in the First World War. However, Iraq today has the status of an important country in the Middle East due to its strategic position and its petrol reserves. It has a particular importance for Turkey, being its southern neighbour. Key Words: Iraq, Turkey, Turco-Iraqi Relations. * Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Bolu. 1316 1-Giriş: 1920 Öncesi Irak Irak’ın bulunduğu Mezopotamya bölgesi dünyanın ilk önemli yerleşim merkezlerinden biridir. M.Ö. 7. yüzyıla kadar Sümer, Akad, Babil ve Asurların elinde kalmış, bu yüzyılda ise Perslerin eline geçmiştir. Ayrıca Grek, Roma, Bizans ve Sasaniler’in temsil ettiği diğer büyük medeniyetlere sahne olmuştur. İslamiyet’in doğuşu ve hızla gelişmesi ile birlikte Müslümanlar uzun süre bölgeye hâkim oldular. Irak, 637 yılında Müslümanlar tarafından fethedildikten sonra Hz. Ali döneminde İslam’ın merkezi haline getirilmiş ve başkent Kufe’ye taşınmıştır. Hz. Ali ile Emeviler (Muaviye) arasındaki Sıffın Savaşı Irak sınırları içinde olmuş ve bu savaşın ardından da bölge günümüze kadar süren farklı mezhep ve etnik grupların mücadelelerine sahne olmuştur. Bağdat, Emeviler (661–750) ve Abbasiler (750–1258) dönemlerinde en parlak devresini yaşadı. O zamanlar Bağdat dünyanın en önemli kültür ve ticaret merkeziydi. Bağdat 762’den itibaren yeni baştan imar edilerek Abbasilerin yani, İslam dünyasının başşehri oldu ve dünyanın en önemli kültür merkezlerinden biri haline geldi. Bilhassa 786–809 seneleri arasında halifelik yapan Harunürreşid ve oğlu Me’mun zamanında Irak dünyanın en parlak bilim ve kültür merkezi oldu. Irak, 1055 yılından itibaren Selçukluların hâkimiyetine girmiş ardından da Moğol istilasına uğramış ve iki yüzyıl onların kontrolünde kalmıştır. 1258’de Irak’a giren Moğol hükümdarı Hülagü, Bağdat’ı ve diğer şehirleri yakıp yıkmış, binlerce Müslüman’ı öldürmüştür. Daha sonraki tarihlerde de eski günlerini bulamayan Irak, sırasıyla Celayirliler, Timuroğulları, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Safevilerin hâkimiyeti altında kaldı. Şiilik ve Sünnilik arasındaki fark Safavi devleti döneminde özellikle yaratılmış ve abartılmıştır. Safaviler kendi iktidarlarını bu mezhep farklılığına dayandırıp oluşturmuşlardır. Tarih boyunca Irak, Sünni Anadolu Türkleri ile Şii İran Türkleri arasındaki hâkimiyet mücadelesine sahne oldu. Bu mücadele 1534’te Osmanlıların lehine sonuçlanmış ve ülke 1918’e kadar Osmanlı yönetiminde kalmıştır. Irak, Osmanlı hâkimiyetinde kaldığı yaklaşık dört asırlık süre zarfında en parlak dönemlerini yaşadı. Tarih boyunca Irak, Abbasi dönemi (750–1258) hariç, ya başka bir yerde merkezi olan bir imparatorluğa tabi olmuştur, 1317 (Emeviler, Moğollar, Selçuklular, İlhanlılar ve Osmanlılar) ya da Doğu Akdeniz ülkeleri ile İran arasındaki sınır bölgesini oluşturmuştur.1 İngilizler, Birinci Dünya Savaşı sırasında 22 Kasım 1914’te Basra’ya girdiler. Ancak Nisan 1916’da Osmanlı Kuvvetleri Kütül’amare’de İngilizleri büyük bir yenilgiye uğratarak tamamını esir aldı. Büyük kayıplar veren İngilizlerin toparlanmaları uzun sürdü ve Bağdat’ı ancak 11 Mart 1917’de ele geçirebildiler. Mayıs 1918’de Kerkük’e kadar gelen İngilizler, Musul’u ve petrol yataklarını ele geçirmek için daha hızlı hareket etmelerine rağmen 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalandığında henüz hedeflerine ulaşamamışlardı ve Musul’u ancak 6 Kasım’da mütareke hükümlerine dayanarak işgal edebildiler. Böylece Birinci Dünya Savaşından sonra Osmanlı devleti bölgeden çekildiğinden Irak tamamen İngiltere’nin işgaline uğradı ve İngilizlerin Irak’ta kurdukları askeri yönetim 1920’ye kadar devam etti.2 Birinci Dünya Savaşı sonrasında toplanan San Remo Konferansında (19–26 Nisan 1920) Irak’ın İngiliz mandası altına girmesi kararlaştırıldı. 1932’de İngiltere, Irak’a sözde bağımsızlık tanıdı. 1933’de de I. Faysal’ın ölümü üzerine 21 yaşındaki oğlu Gazi, kral oldu. Irak İkinci Dünya Savaşına girmedi. Ancak bütün İngiliz sömürgeleri gibi savaştan etkilendi. 14 Temmuz 1958’de Irak ordusu, 22 yaşındaki Kral II: Faysal’ın da öldürüldüğü kanlı bir darbe ile yönetime el koyarak cumhuriyet ilan etti. Ancak darbeci Abdülkerim Kasım tam bir diktatör olduğundan, Irak halkına İngilizlerden fazla bir hürriyet vermedi. Bunun üzerine Sosyalist Arap Baas Partisi 8 Şubat 1963’de yönetimi ele geçirdi. 18 Kasım 1963’te ise Arif Kardeşler, karşı darbe ile tekrar başa geçti. Beş sene sonra 30 Temmuz 1968’de de Baas Partisi yeni bir darbe yaparak ikinci defa yönetimi ele geçirdi. 22 Eylül 1980’de başlayan Irak-İran savaşı ülkede yüz binlerce insan kaybına, milyarlarca dolarlık zarara huzurun, barışın ve 1 Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (TDVİA), Irak Maddesi, Cilt: 19, ss. 83-115. Phebe Marr, The Modern History of Iraq, Westview Pres, Boulder Colorado 1985, pp. 13–28. Marion Farouk-Sluglett and Peter Sluglett; Iraq since 1958: From Revolution to Dictatorship, I. B. Tauris, London 1987, pp. 1–3. 2 Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (TDVİA), Irak Maddesi, Cilt: 19, ss. 83–115. Marion Farouk-Sluglett and Peter Sluglett; Iraq since 1958: From Revolution to Dictatorship, pp. 7–15. M. E. Yapp, The Near East since the First World War, Longman, London 1991, pp. 69–84. Ayrıca bkz. Phebe Marr, The Modern History of Iraq, Westview Pres, Boulder Colorado 1985. 1318 düzeninin bozulmasına yol açtı. Sekiz sene gibi uzun bir savaş sonunda, 20 Ağustos 1988’de ateşkes imzalandı. Ağustos 1990’da Irak orduları Kuveyt’e girerek burayı işgal etti. Bunun üzerine başlayan Körfez Krizi petrol fiyatlarının artmasına ve ekonomik dalgalanmalara sebep oldu. ABD-Suudi Arabistan’ın güvenliğini sağlamak için 500.000 asker, birçok Avrupa devleti de Basra Körfezine donanma gönderdi. Irak’a, Kuveyt’i boşaltmak için verilen sürenin bittiği 16 Ocak 1991 günü, Müttefik güçler askeri harekâta başladı. Bir ay içinde Irak mağlup olarak Kuveyt’ten çekilmek mecburiyetinde kaldı. Ateşkes antlaşması imzalanarak barış görüşmelerine başlandı. Kuveyt’in kurtarılışını takiben, BM Güvenlik Konseyi (UNSC) Irak’ın tüm kitle imha silahlarını bırakmasını ve BM denetimine izin vermelerini şart koşmuştur. Irak’ın 12 yıl süresince BM Güvenlik Konseyi kararlarına uymaması üzerine, ABD Mart 2003’de Irak’ı işgal etmiştir.3 Bugün Irak, stratejik konumuyla, sahip olduğu petrol rezervleri ile Ortadoğu’nun önemli ülkelerinden biri durumundadır. Irak’ta çok önemli petrol yatakları mevcuttur. Suudi Arabistan’dan sonra dünyanın en büyük ikinci petrol rezervine sahip ülkesidir. 2-İngiltere’nin Manda Yönetimi (1920–1932) Modern Irak 1920’de, Osmanlı devletinin Birinci Dünya Savaşı’nda yenilmesiyle birlikte İngilizlerin Osmanlı eyaletleri olan Musul, Bağdat ve Basra’yı birleştirmeleri sonucu, Fırat ve Dicle Havzasını kontrolü altına alan ve yakın bir bölge devleti tarafından yönetilmeyen yeni bir siyasi oluşumdur. Tarih içinde daha önce yaşamış bir Irak devleti veya bir Irak halkı olmamıştır.4 Haziran 1916’da İngilizlerin kışkırtmalarıyla Mekke Emiri Şerif Hüseyin (Hüseyin bin Ali)5 isyan etti. Şerif Hüseyin ve oğullarına Osmanlının devletinin 3 Marion Farouk-Sluglett and Peter Sluglett; Iraq since 1958: From Revolution to Dictatorship, pp. 7–15.. Ayrıca bkz. Phebe Marr, The Modern History of Iraq, Westview Pres, Boulder Colorado 1985. M. E. Yapp, The Near East since the First World War, pp. 69–84. 4 M. E. Yapp, The Near East since the First World War, pp. 69–84. Phebe Marr, The Modern History of Iraq, pp. 1–5. Marion Farouk-Sluglett and Peter Sluglett; Iraq since 1958: From Revolution to Dictatorship, pp. 7–15. 5 1852 yılında İstanbul’da doğdu; 1908’de Mekke Şerifi oldu. Birinci Dünya Savaşı sırasında İngilizlerden destek gördü ve İttihat ve Terakki Partisi’nin Türkçülük politikasını bahane ederek 1319 yıkılmasından sonra kurulacak olan Büyük Arap Devletinin Krallığı vaat edildi. Fakat gerçekler söylendiği gibi değildi. Ortadoğu farklı bir paylaşıma sahne oldu. 1916 yılında Fransa ve İngiltere arasında Sykes-Picot Anlaşması yapıldı. Bu anlaşma özellikle Ortadoğu’nun bugünkü hale gelmesine sebep olması açısından önemlidir. İngiliz Subay Mark Sykes ile Fransız subay Georges Picot Kahire’de bir araya gelerek masa başında Ortadoğu’yu iki ülke arasında paylaştırdılar. Bu anlaşmaya göre yeni yapay devletler kuruldu. Sykes-Picot hattı denilen bu sınırlar, o dönemin koşullarında dünyanın iki büyük emperyalist gücü olan İngiltere ve Fransa’nın Ortadoğu’ya bakış açılarını yansıtmaktadır. Fransız ve İngiliz subaylar bölgenin etnik ve dinsel yapısını göz önünde bulundurmadan sadece kendi çıkarları doğrultusunda harita üzerinde yeni ülkeler oluşturup bazı etnik grupları da parçaladılar. Bu anlaşma sonucunda kurulan devletlerden Irak, Ürdün, Filistin İngiliz bölgesi; Suriye, Lübnan Fransız bölgesi oldu.6 İngilizler başta Irak’ı bizzat yönetmeyi düşünmüşlerse de ancak halkın sert muhalefetiyle karşı karşıya kalmışlardır. Çıkan isyanlarda özellikle Şii halk rol almıştır. Şiilerin çoğunlukta olduğu Necef, bu dönemde isyanın merkezini oluşturmuştur. Sonuçta İngilizler Hz. Muhammed’in soyundan gelen Mekke Emiri Şerif Hüseyin’in oğlu Faysal’ı 23 Ağustos 1921’de Irak kralı sıfatıyla tahta çıkardılar. Bu yöntemle İngilizler hem Irak’a tamamen hâkim olmak hem de Osmanlının ardından doğan halife boşluğunu bu şekilde doldurarak diğer İslam ülkelerine de etki etmeyi planlamıştır. Arap İsyanını başlattı. 1916 yılında bağımsızlığını ilan ederek kendini Hicaz Kralı ilan etti. Lawrence ile birlikte Arap isyanına önderlik etti. Savaştan sonra kurulan İngiliz ve Fransız Manda yönetimlerini kabul etmeyerek, kendisini tüm Arap ulusunun Kralı ilan etti. Versailles Antlaşmasını kabul etmemesi nedeniyle, İngilizlerle arası açıldı. Bu sıralarda İngilizlerin desteklediği Suudi ve Vehabi saldırılarıyla karşı karşıya kaldı. 3 Mart 1924’te Halifeliğin TBMM tarafından kaldırılmasından sonra, Mekke ve Medine’nin elinde olmasına dayanarak kendisini yeni Halife ilan etti. Fakat bu kararı, başta Suudiler olmak üzere, birçok kesim tarafından kabul edilmedi. Bir süre sonra, Suudilerin desteklediği İhvan tarafından Taif’de yakalandı ve İngilizler tarafından Kıbrıs adasına sürgün edildi. Daha sonra oradan ayrılarak, Ürdün Kralı olan oğlu Abdullah’ın yanına yerleşti ve 1931’de orada öldü. Üç oğlu bulunmaktadır. Faysal önce 1918– 1920 yılları arasında Şam’da Kral oldu. Daha sonra 1920–1933 yılları arasında ise I. Faysal olarak Irak Kralı oldu. Abdullah Ürdün Kralı oldu. Ali ise Hicaz Emiri oldu. 6 David Fromkin, A peace to end all peace: Creating the modern Middle East 1914–1922, Penguin Books, London 1989, pp. 188–203, 218–228. M. E. Yapp, The Near East since the First World War, pp. 69–84. Phebe Marr, The Modern History of Iraq, pp. 29–54. Marion Farouk-Sluglett and Peter Sluglett; Iraq since 1958: From Revolution to Dictatorship, pp. 7– 15. 1320 İngilizlerin yardımıyla yapılan referandum sonucu Faysal Irak halkının %96’sının oyunu aldı. Ama gerçek bu şekilde değildi. Mesela, Kürtler ve Şii Araplar referanduma katılmamıştı.7 10 Ekim 1922’de İngiltere ile Irak arasında yirmi yıllık bir antlaşma yapıldı. Ancak bu süre 1923’de imzalanan protokol ile dört yıla indirildi. Antlaşma İngilizler için Irak’ı kontrol etmenin başka bir yoluydu. Iraklılar ise antlaşmayı Manda sisteminin reddi ve tam bağımsızlık yolunda atılmış ilk adım olarak gördü. Antlaşma Mandaya tercih edilmişti, fakat yinede milliyetçileri memnun etmemişti. Antlaşma ancak 27 Mart 1924’de Anayasa Meclisi tarafından onaylandı. 1924–1930 arası Iraklılar bağımsızlık isteklerini daha yüksek sesle dile getirmeye başladılar. Bunun üzerine İngiltere ile Irak arasında 13 Ocak 1926’da ve 14 Aralık 1927’de iki yeni antlaşma daha imzalandı. Bu antlaşmalar Irak’a kısmen daha fazla özgürlük sağlamasına rağmen milliyetçileri yine de memnun etmemişti. Nihayet İngiltere ile Irak arasında 30 Haziran 1930’da 25 yıl süreli yeni bir antlaşma imzalandı. Bu antlaşmaya göre Irak 1932’de tam bağımsız olacak ve Milletler Cemiyetine üye olacaktı. Nitekim Irak 3 Ekim 1932’de bağımsız bir ülke olarak Milletler Cemiyetine üye oldu. Fakat kısa süre sonra (1933’de Kral Faysal’ın ölümünden sonra) İngiltere-Irak ilişkileri kötüleşmeye başladı. Antlaşmaya göre İngiltere Irak’ın dış politikası ve güvenliğinden sorumlu olacaktı. Irak’ta iki askeri üs bulunduracaktı ve Irak’ın bütün imkânlarından faydalanacaktı. Ayrıca İngiltere Irak ordusunu eğitecek ve silah sağlayacaktı.8 10 Temmuz 1924’de Irak Anayasası kabul edildi. Anayasa’da hükümet biçimi seçimle oluşmuş çift meclisli bir parlamentoya sahip anayasal monarşi olarak tanımlanmıştı. Anayasaya göre İslam, devletin resmi dini olarak kabul edilmekte, Şeriat mahkemelerinin gerek bireysel davalarda gerekse vakıf davalarında yetkili olduğuna yer 7 David Fromkin, A peace to end all peace: Creating the modern Middle East 1914–1922, pp. 449–454. M. E. Yapp, The Near East since the First World War, pp. 69–84. Phebe Marr, The Modern History of Iraq, pp. 29–54. Marion Farouk-Sluglett and Peter Sluglett; Iraq since 1958: From Revolution to Dictatorship, pp. 7–15. 8 David Fromkin, A peace to end all peace: Creating the modern Middle East 1914–1922, pp. 449–454. M. E. Yapp, The Near East since the First World War, pp. 69–84. Phebe Marr, The Modern History of Iraq, pp. 29–54. Marion Farouk-Sluglett and Peter Sluglett; Iraq since 1958: From Revolution to Dictatorship, pp. 7–15. 1321 verilmekteydi. Bu anayasa ile parlamenter demokrasi kurulmasına rağmen güç Kral Faysal’ın elindeydi. Batılı anlamda siyasi partiler hemen hemen yok denecek kadar azdı. Irak siyasetinde partiler ve programları değil kişiler ön plandaydı. Önde gelen aileler, aşiret reisleri, dini ve askeri liderler ön plandaydı. Mesela Musul’da Umari ailesi, Seyid Abdurrahman Geylani, Şii lider Sayid Muhammed es Sadr, Nuri Said Paşa, Jafer el Askari, Yasin el Haşimi (Birinci Dünya Savaşında Türk Ordusunda görev yaptı).9 Kral Faysal güçlü ve bağımsız bir Irak kurabilmenin yolunun güçlü bir ordudan geçtiğini biliyordu. Bu nedenle bu tip bir ordunun oluşması için çalışsa da Iraklı Kürtler ve Şiilerin olumsuz tavrıyla karşılaşmış ve askere almalarda daima sorunlar ortaya çıkmıştır. Her iki topluluk da Sünni Araplara asker olarak hizmet etmeyi reddetmişlerdir. İlerleyen yıllarda Sünnilerle Şiiler arasındaki bütünleşme süreci yaşanmış karşılıklı evlilikler ve ticaret ilişkileri olmuştur. 1928 yılına gelindiğinde 88 kişilik Irak parlamentosunda 26 Şii üye vardı. 1930 yılında Irak hükümeti bağımsız bir devlet olma yolunda İngiltere ile 25 yıllık bir antlaşma imzalarken, 1932 yılında Milletler Cemiyeti’ne bağımsız bir devlet olarak katıldı. 1933’de Kral Faysal’ın ölümünün ardından ülkede dini ve etnik çatışmalar arttı. 1921’de oluşturulan ve bu tarihte 7.500 dolayındaki İngiliz askerine dayanan ordu 1932’deki bağımsızlıktan sonra genişletilmiş ve 1930’ların sonlarına doğru sayıca 26.000’e ulaşmıştır.10 3-Bağımsızlık ve Karışıklık Dönemi (1932–1945) 1933’de Kral Faysal’ın ölümü ile Irak’ın yönetim kadrosu iki gruba bölündü. İngiltere yanlısı olanlar ve karşı olanlar. İngiltere yanlısı olanlardan bazıları General Nuri Said Paşa, General Cafer Askari ve Cemil Madfai idi. Karşı olanlar ise Yasin 9 Peter Mansfield, The Otoman Empire and its Successors, pp. 76–78. M. E. Yapp, The Near East since the First World War, pp. 69–84. Phebe Marr, The Modern History of Iraq, pp. 29– 54. Marion Farouk-Sluglett and Peter Sluglett; Iraq since 1958: From Revolution to Dictatorship, pp. 7–15. 10 Peter Mansfield, The Otoman Empire and its Successors, pp. 76–78. M. E. Yapp, The Near East since the First World War, pp. 69–84. Phebe Marr, The Modern History of Iraq, pp. 29– 54. Marion Farouk-Sluglett and Peter Sluglett; Iraq since 1958: From Revolution to Dictatorship, pp. 7–15. 1322 Haşimi, Hikmet Süleyman (Türkiye yanlısı ve Mahmut Şevket Paşanın kardeşi), Raşid Ali Geylani ve Kamil Çadırcı. Bu grup 1930’da Kardeşlik Partisini kurdu ve aynı yıl imzalanan İngiltere-Irak antlaşmasına da karşı çıktı. Bu grup 1933–1936 arasında Irak politikasında ön planda yer aldı.11 29 Ekim 1936’da Kürt asıllı ve İngiltere karşıtı olan General Bekir Sıtkı, Yasin Haşimi hükümetine karşı darbe yaptı ve yakın arkadaşı Hikmet Süleyman’ı başbakan olarak atadı. 1936 askeri darbesi ile ordu siyasete müdahale etmenin tadına vardı ve durum ileri tarihlerde ordunun sık sık darbe yapmasına neden oldu. Bekir Sıtkı, Türkiye’yi ve Atatürk devrimlerini örnek alan ve bunları Irak’ta yapmak isteyen biriydi. Nitekim bu dönemde Türkiye ile Irak arasında yakınlaşma olmuş ve bunun sonucunda 9 Temmuz 1937’de Sadabat Paktı imzalanmıştır. Bekir Sıtkı 11 Ağustos 1937’de Musul’da bir suikast sonucu öldürüldü. Yerine ılımlı bir kişi olan Cemil Madfai başbakan oldu. Fakat 1938’de ordu içindeki bir gurup Madfai’yi görevden uzaklaştırdı ve yerine İngiltere yanlısı Nuri Said Paşa’yı getirdi. Fakat bu defa ordu içindeki diğer bir gurup Mart 1939’da Nuri Said Paşa’yı fazla İngiliz yanlısı olduğu için iktidardan uzaklaştırmak istedi, fakat başarılı olamadı. Bu arada 4 Nisan 1939’da Arap milliyetçisi olan Kral Gazi araba kazasında öldü ve yerine üç yaşındaki oğlu II. Faysal Kral oldu. 18 yaşına geldiğinde ise 2 Mayıs 1953’de tahta çıktı.12 İkinci Dünya Savaşı yıllarında hâkim güçler arasında yaşanan mücadele Irak üzerinde de olmuştur. Almanlar yaptıkları darbe ile kendilerine yakın bir yönetimi başa getirseler de, yapılan ikinci darbe ile İngilizler tekrar hâkimiyet kurmuşlardır. İkinci Dünya savaşı yıllarında Türkiye sınırlarına kadar gelen Almanların amaçlarından birisi de Türkiye’yi geçerek Irak’taki yandaşlarına yandım edip, buradaki İngiliz hâkimiyetini kırmaktı. Fakat daha sonra Alman ordularının Rusya’ya dönmesi, Türkiye’nin işgali ve 11 Peter Mansfield, The Otoman Empire and its Successors, pp. 76–78. M. E. Yapp, The Near East since the First World War, pp. 69–84. Phebe Marr, The Modern History of Iraq, pp. 55– 94. Marion Farouk-Sluglett and Peter Sluglett; Iraq since 1958: From Revolution to Dictatorship, pp. 15–23. 12 Peter Mansfield, The Otoman Empire and its Successors, pp. 76–78. M. E. Yapp, The Near East since the First World War, pp. 69–84. Phebe Marr, The Modern History of Iraq, pp. 55– 94. Marion Farouk-Sluglett and Peter Sluglett; Iraq since 1958: From Revolution to Dictatorship, pp. 15–23. 1323 Irak’a ulaşma planlarından vazgeçmesine sebep oldu. İngilizler Irak’ı da Almanya’ya karşı savaşa girmeye teşvik etse de Irak yönetimi Türkiye’yi örnek alarak aynı politikaları izlemiş ve savaşa girmemiştir. 1939’dan beri Bağdat’ta sürgünde bulunan Kudüs Müftüsü Hacı Emin Hüseyni’nin ve Raşid Ali’nin etkisiyle ülkede İngiliz karşıtlığı artarken Almanya ile yakınlaşma başladı. Bunun üzerine Eylül 1939’da Nuri Said Paşa Almanya ile olan diplomatik ilişkileri kesti. Ancak ordunun yoğun baskısı ile Mart 1940’da Nuri Said Paşa istifa etti ve yerine İngiltere karşıtı ve Alman yanlısı olan Raşid Ali Geylani başbakan oldu. Fakat yapılan karşı bir darbe sonucu Ocak 1941’de yerini General Taha Haşimi’ye bırakmak zorunda kaldı. Ancak 3 Nisan 1941’de “Altın Kare” olarak bilinen dört Albay ile birlikte karşı bir darbe yaptı ve iktidarı tekrar ele geçirdi. Bunun üzerine İngiltere yanlıları (Nuri Said Paşa, Kral Naibi Abdullah vd) Ürdün’e kaçtı.13 Mayıs 1941’de Irak ordusu Habbaniya’daki İngiliz hava üssünü kuşattı ve iki taraf arasında çatışma başladı. Bu gelişmeler üzerine İngilizler Irak’ı işgal etti ve Raşid Ali hükümetini devirdi. Savaş bitene kadar da Irak’taki İngiliz işgali devam etti. Raşid Ali, Kudüs Müftüsü ve diğer Almanya yanlıları ülkeyi terk etti ve çoğu Berlin’e gitti ve savaş sonuna kadar da orada kaldı. Raşid Ali iktidarının devrilmesiyle daha önce ülkeden kaçan İngiltere yanlısı Nuri Said Paşa ve Kral Naibi Abdullah Irak’a geri döndü. Ekim 1941’de Nuri Said Paşa başbakan oldu ve bu görevinde 1944’e kadar kaldı. Ülke yönetimi artık İngiltere yandaşlarının eline geçmişti. Nitekim 16 Ocak 1943’de Irak Almanya, İtalya ve Japonya’ya savaş ilan etti. 1944’de Nuri Said Paşa istifa etti ve yerine Hamdi Paçacı geçti ve 1946’ya kadar iktidarda kaldı. Paçacı’nın iktidarından sonra ülke tekrar hükümet krizlerinin yaşandığı bir döneme girdi.14 13 Peter Mansfield, The Otoman Empire and its Successors, pp. 95–96. M. E. Yapp, The Near East since the First World War, pp. 69–84. Phebe Marr, The Modern History of Iraq, pp. 55– 94. Marion Farouk-Sluglett and Peter Sluglett; Iraq since 1958: From Revolution to Dictatorship, pp. 15–23. 14 Peter Mansfield, The Otoman Empire and its Successors, pp. 95–96. M. E. Yapp, The Near East since the First World War, pp. 69–84. Phebe Marr, The Modern History of Iraq, pp. 55– 94. Marion Farouk-Sluglett and Peter Sluglett; Iraq since 1958: From Revolution to Dictatorship, pp. 15–23. 1324 1921–1941 arası dönemde kısa aralıklarla başbakanlığa gelen dört ya da beş isim, İstanbul’da eğitim görmüş, Arap isyanında Faysal’a destek vermiş ve Irak kökenli ve köylü tabanlı olmalarıyla benzer özelliklere sahip kişilerdi. Mesela Nuri Said monarşinin devrildiği tarihte (1958) dâhil olmak üzere 1930’lardan 1958’e kadar altı defa başbakanlık yapmış, ancak halk arasında Irak’tan ziyade İngiliz çıkarlarını gözeten biri olarak anılmıştır. 4-Eski Rejim Dönemi (1945–1958) 1946’da başbakan olan Tevfik Suveydi İngilizlerden 1930 antlaşmasının yenilenmesini istedi ve iki ülke arasında 16 Ocak 1948’de Portsmount’ta eskisinden (1930 antlaşmasından) pek de farklı olmayan yeni bir antlaşma imzalandı. Ancak bu yeni antlaşma Irak halkını memnun etmedi ve Bağdat’ta İngiltere ve hükümet karşıtı gösteriler yapıldı ve bunun üzerine hükümet 27 Ocak 1948’de istifa etmek zorunda kaldı. 1950’lerin başında Irak’taki siyasi yapı iki ana gruba ayrıldı. Biri Nuri Said’in başını çektiği İngiltere yanlılarının oluşturduğu muhafazakâr grup, diğeri ise milliyetçilerin ve sosyalistlerin oluşturduğu ikinci grup.15 1945 ile 1958 yılları arasında çoğunluğu İngiliz yanlısı Nuri Said’in başkanlığında genellikle aynı kişilerden oluşan yirmi dört hükümet kuruldu. Uzun süre muhalefet partilerinin yasaklandığı bu dönemde etkisini artırmaya başlayan Sovyet nüfuzuna karşı İngiltere ve Amerika’nın teşvikiyle bölge ülkeleri arasında dayanışmayı arttırmak amacıyla Türkiye, İran, Pakistan ve İngiltere’nin katıldığı Bağdat Paktı kuruldu.16 1945 yılında Arap ülkeleri bir araya gelerek, bir Arap Birliği örgütü kurdular. Arap Birliği harekâtı Arap ülkeleri arasında milliyetçilik duygularının da artmasına sebep oldu. Bunu sonucu olarak da Irak, Suriye, Ürdün ve Lübnan bir tek ülke olarak birleşme düşüncesi ortaya atıldı. Arapların birleşme düşüncesini özellikle İngiltere 15 Peter Mansfield, The Otoman Empire and its Successors, p. 107. M. E. Yapp, The Near East since the First World War, pp. 69–84. Phebe Marr, The Modern History of Iraq, pp. 95– 127. Marion Farouk-Sluglett and Peter Sluglett; Iraq since 1958: From Revolution to Dictatorship, pp. 38–45. 16 Phebe Marr, The Modern History of Iraq, pp. 95–127. Marion Farouk-Sluglett and Peter Sluglett; Iraq since 1958: From Revolution to Dictatorship, pp. 38–45. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (TDVİA), Irak Maddesi, Cilt: 19, ss. 83–115. 1325 destekliyordu. Bu birleşme ile İngilizler, Suriye ve Lübnan’daki Fransız hâkimiyetini kaldırarak bu bölgeleri de kendi hâkimiyeti altına almayı amaçlıyorlardı. Diğer güçlü bir Arap ülkesi olan Mısır ise bu birleşmeye karşı çıkıyordu. Onun endişesi ise Arap dünyasının en büyük ülkesi olma özelliğini yitirecek olması idi. Ortadoğu’da İngilizlerin etkisinin zayıflaması, İsrail devletinin kurulması, Mısır'ın muhalefeti gibi nedenlerle bu birlik fikri hayata geçirilemedi. 1958–1961 yılları arasında Mısır ve Suriye'nin birleşmeleri dışında Arap ülkeleri arasında bir birleşme yaşanmadı. Buna karşılık Ürdün-Irak birleşmesi yaşandı. 5-Abdülkerim Kasım Dönemi (1958–1963) 14 Temmuz 1958 yılında gerçekleşen kanlı bir darbe ile krallık devrilip, Cumhuriyet ilan edildi. General Abdülkerim Kasım cumhurbaşkanı oldu. Bu sırada Kral II. Faysal, Prens Abdullah ve Nuri Said öldürülmüştür. Irak’ta bu dönem özellikle komünizm ve etnik milliyetçiliğin hızla yayıldığı yıllar oldu. Irak’ta yaşanan bu değişiklik Ortadoğu’daki tüm dengeleri alt üst etti. Irak’taki bu darbeden etkilenen Suriye’de benzer bir askeri darbe yaşandı. Ortadoğu’nun tamamen Sovyet Rusya’nın hâkimiyetine girmemesi için ABD ve İngiltere harekete geçti. ABD Lübnan’a askeri müdahale yaparken, İngiltere Ürdün’deki karışıklığı bahane ederek burayı işgal etti. Ortadoğu’nun önemli bir bölümünün Sovyet etkisi altına girmesi ABD ve müttefiklerini endişelendirdi. Özellikle son dönemde açıklanan belgeler Türkiye’nin Irak ve Suriye’de yaşanan darbelerin ardından ABD’nin baskısıyla bu ülkelere yönelip bir işgal planı hazırladığı ve daha sonra bazı nedenlerden dolayı bundan vazgeçtiğini ortaya koymakta.17 1958 darbesiyle ülkenin İngiltere ile olan 37 yıllık bağı da kopmuştur. Bu tarihten itibaren Irak da Suriye ve Mısır gibi bağlantısızlık adı altında her geçen gün biraz daha Sovyet denetimine girmiştir. General Kasım, iktidarda Irak Komünist Partisine yer vermesinin yanında Sovyetlerle 28 Şubat 1962’de imzaladığı antlaşma ile 17 Peter Mansfield, The Otoman Empire and its Successors, p. 128. M. E. Yapp, The Near East since the First World War, pp. 232–250. Phebe Marr, The Modern History of Iraq, pp. 153–182. Marion Farouk-Sluglett and Peter Sluglett; Iraq since 1958: From Revolution to Dictatorship, pp. 47–84. 1326 bu ülkeden ekonomik ve askeri yardım almaya başlamıştır. Ayrıca ülkede Baas ve Nasır’ın etkisi de artmaya başlamıştır. Irak 24 Mart 1959’da Bağdat Paktı’ndan ayrılmıştır.18 Kürtlerin ayaklanarak yol açtıkları istikrarsızlık, General Kasım’ın iktidardan düşmesine yol açan önemli bir faktör olmuştur. General Kasım Kürtlerin desteğini sağlamak için Sovyetler Birliği’nde sürgünde bulunan Molla Mustafa Barzani’nin 1958’de Irak’a geri dönmesine izin vermiştir. Ancak 16 Eylül 1961’de Kürtler isyan etmiş ve bu isyan 1963’te Kasım’ın iktidardan düşmesine kadar devam etmiştir.19 6-Baas Partisi ve Arif Kardeşler Dönemi (1963–1968) a) Abdüsselam Arif Dönemi (1963–1966) 8 Şubat 1963’de General Abdüsselam Arif ve Baas Partisi, Abdülkerim Kasım’a karşı darbe yaptı ve iktidarı ele geçirdiler. Ancak dokuz ay sonra Basçılar ile Arif’in arası açıldı. 18 Kasım 1963’de Abdüsselam Arif yaptığı bir karşı darbe ile Baas’ı tüm yönetim kademelerinden uzaklaştırdı ve Baas liderlerinin büyük bölümü İspanya’ya sürgüne gönderildi. Arif’’in devlet başkanlığı büyük ölçüde kuzeydeki Kürt isyanlarını bastırmakla ve kendini iktidarda tutma çabalarıyla geçti.20 b) Abdürrahman Arif Dönemi (1966–1968) 13 Nisan 1966’da Abdüsselam Arif bir helikopter kazasında öldü ve yerine kardeşi Abdürrahman Arif geçti. 1963–1968 dönemine Arif kardeşlerin iktidarı damgasını vurmuştur. General Kasım zamanında Nasır’dan uzak duran Irak’ın bu politikası Arif kardeşlerin iktidarı zamanında değişmeye başlamıştır. Nasır’la 1964’te başlayan görüşmelerde 1966’da iki ülkenin birleşmesini öngören ekonomik ve askeri bütünleşmeye gidilmesi kararı alınmış fakat bu daha sonra gerçekleştirilememiştir. 29 18 M. E. Yapp, The Near East since the First World War, pp. 232–250. Phebe Modern History of Iraq, pp. 153–182. Marion Farouk-Sluglett and Peter Sluglett; 1958: From Revolution to Dictatorship, pp. 47–84. 19 M. E. Yapp, The Near East since the First World War, pp. 232–250. Phebe Modern History of Iraq, pp. 153–182. Marion Farouk-Sluglett and Peter Sluglett; 1958: From Revolution to Dictatorship, pp. 47–84. 20 M. E. Yapp, The Near East since the First World War, pp. 232–250. Phebe Modern History of Iraq, pp. 183–210. Marion Farouk-Sluglett and Peter Sluglett; 1958: From Revolution to Dictatorship, pp. 85–106. Marr, The Iraq since Marr, The Iraq since Marr, The Iraq since 1327 Haziran 1966’da başbakan Bazzaz’ın Kürtlere yönelik 12 maddelik barış planı 1968’de iktidara gelen Baas tarafından kabul edilmeyince Kürtler isyan etmişlerdir.21 7-Baas Partisi ve Ahmet Hasan el-Bekir Dönemi (1968–1979) 17 Temmuz 1968’de Baas Partisi bir darbe ile iktidarı ele geçirdi ve General Ahmet Hasan el-Bekir devlet başkanı oldu. Aynı zamanda Başbakan, Baas Partisi Genel Sekreteri ve Devrim Komuta Konseyi Başkanı olan Hasan Bekir bu görevde 11 yıl kaldıktan sonra 1979’da Saddam Hüseyin lehine başkanlıktan çekildi.22 1972’de Sovyetler Birliği ile on beş yıllık bir anlaşma imzalaması ve aynı yıl Irak Petrol Şirketini millileştirmesi, halk arasında kökleri zayıf olan ve çoğunlukla 1963’deki şiddet dönemiyle hatırlanan Baas Partisinin popülaritesini arttırdı. Ayrıca bu dönemde Mart 1975’de İran’la imzalanan Cezayir Antlaşması ile Kürt sorunu Baas rejiminin istediği biçimde çözülürken, 1930’lardan beri İran-Irak arasında süregelen sınır (Şattülarap) meselesi de çözülmüş oldu. Böylece 1979 İran İslam Devrimine kadar İranIrak ilişkileri son derece iyi geçti. Cezayir Antlaşmasının mimarı, 1976’da beri başbakanlık görevini yürüten ve Hasan el-Bekir rejiminin gerçek güçlü adamı Saddam Hüseyin’di. Baas Partisi içinde gerçek güç tamamen Saddam Hüseyin’in elinde toplanmıştı ve parti devletin bir aracı haline dönüşmüştü. 1979’a gelindiğinde Saddam Hüseyin’in yönetimi tek başına ele geçirmesi için her şey hazırdı. 8-Baas Partisi ve Saddam Hüseyin Dönemi (1979–2003) 1968’de iktidara gelen General Ahmet Hasan el-Bekir’in 16 Temmuz 1979’da Saddam Hüseyin lehine başkanlıktan çekilmesi üzerine Irak’taki tüm denetim Saddam 21 Phebe Marr, The Modern History of Iraq, pp. 183–210.M. E. Yapp, The Near East since the First World War, pp. 232–250. Marion Farouk-Sluglett and Peter Sluglett; Iraq since 1958: From Revolution to Dictatorship, pp. 85–106. 22 Phebe Marr, The Modern History of Iraq, pp. 211–246. M. E. Yapp, The Near East since the First World War, pp. 232–250. Marion Farouk-Sluglett and Peter Sluglett; Iraq since 1958: From Revolution to Dictatorship, pp. 106–148. 1328 Hüseyin’in eline geçmiştir. Böylece Saddam’ın tek kişi diktatörlüğünün yolu açılmış oluyordu.23 22 Eylül 1980’de başlayan Irak-İran savaşı ülkede yüz binlerce insan kaybına, milyarlarca dolarlık zarara, huzurun, barışın ve düzeninin bozulmasına yol açtı. Sekiz sene gibi uzun bir savaş sonunda, 20 Ağustos 1988’de ateşkes imzalandı. 1990 yılında 1975 Cezayir Antlaşması tekrar onaylanarak barış sağlandı.24 Irak 1988’de biten bu yıkıcı savaştan iki yıl sonra 2 Ağustos 1990’da Kuveyt’i işgal etti. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 660 sayılı kararı ile işgali kınayarak Irak’tan derhal çekilmesini istedi. 6 Ağustos 1990’da aldığı 661 sayılı kararıyla da Irak’a ekonomik yaptırım uygulamaya başladı. Buna karşılık 8 Ağustos 1990’da Irak, Kuveyt’i ilhak ettiğini açıkladı. 29 Kasım 1990’da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 678 sayılı kararı ile 660 sayılı kararın uygulanmasının sağlanması için gereken tüm yöntemlerin kullanılmasına yetki verdi. Bunun üzerine 16–17 Ocak 1991’de Amerika Birleşik Devletleri ve müttefiklerinin Irak’ı havadan bombardımanıyla Körfez Savaşı başladı. ABD’nin hava ve kara operasyonları sonucu 27 Şubat 1991’de Irak kuvvetleri Kuveyt’ten çekilmeye başladı. 3 Mart 1991’de Irak ateşkes koşullarını kabul etti ve barış görüşmelerine başlandı. 10 Kasım 1994’de Irak Ulusal Meclisi Kuveyt’in sınırlarını ve bağımsızlığını tanıdı.25 Mart/Nisan 1991’de Irak kuvvetleri ülkenin kuzey ve güneyinde çıkan Kürt ve Şii ayaklanmalarını şiddetli bir şekilde bastırdı. Ancak 10 Nisan 1991’de ABD Irak’tan bölgedeki tüm askeri faaliyetlerini durdurmasını istedi. Nisan 1991’de ABD ve İngiltere’nin girişimiyle Kürtleri korumak amacıyla 36. paralelin kuzeyinde ve Ağustos 23 Phebe Marr, The Modern History of Iraq, pp. 211–246. M. E. Yapp, The Near East since the First World War, pp. 232–250. Marion Farouk-Sluglett and Peter Sluglett; Iraq since 1958: From Revolution to Dictatorship, pp. 205–215. 24 Phebe Marr, The Modern History of Iraq, pp. 291–299. Marion Farouk-Sluglett and Peter Sluglett; Iraq since 1958: From Revolution to Dictatorship, pp. 255–268. 25 Marion Farouk-Sluglett and Peter Sluglett; Iraq since 1958: From Revolution to Dictatorship, pp. 269–282. Tayyar Arı; Geçmişten Günümüze Orta Doğu: Siyaset, Savaş ve Diplomasi, Alfa Yayınları, İstanbul 2004, ss. 553–591. 1329 1992’de Şiileri korumak amacıyla 32. paralelin güneyinde Irak uçaklarının girmesine izin verilmeyen uçuşa yasak bölgeler oluşturuldu.26 14 Nisan 1995’de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 986 sayılı kararıyla Irak’ın petrol ihracatına gıda ve ilaç satın almasına olanak verecek biçimde kısmen yeniden başlamasına onay verdi. Bu düzenleme petrol karşılığı gıda programı olarak adlandırıldı. Irak bu programı 1996 Mayısına kadar kabul etmedi. Programın uygulanmasına ancak 1996 Aralık ayında başlandı. 31 Ekim 1998’de Irak, Birleşmiş Milletlerin Irak’ın kitle imha silahlarını imhasına nezaretten sorumlu komisyonu UNSCOM ile işbirliği yapmayı durdurdu. Bunun üzerine ABD ve İngiltere Irak’ın nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlarını imha etmek amacıyla “Çöl Tilkisi Operasyonu” adı altında bir hava bombardımanı düzenledi.27 17 Aralık 1999’da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 1284 sayılı kararıyla UNSCOM’un yerini almak üzere BM İzleme Değerlendirme ve Denetleme Komisyonu UNMOVIC’i kurdu. Ancak Irak bu kararı kabul etmediğini açıkladı. 13 Eylül 2002’de ABD Başkanı George W Bush Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için toplanan dünya liderlerine Irak’ın yarattığı “ağır ve yaklaşan tehdit” konusunda harekete geçilmesi çağrısında bulundu. Bush bu çağrıya şüpheyle yaklaşan dünya liderlerine bu konuda bir şey yapmayacaklarsa ABD’nin harekete geçmesini engellememelerini söyledi. Şubat 2003’de “Irak’ta bir diktatör Orta Doğu’ya hâkim olmasını ve medeni dünyayı sindirmesini sağlayacak silahları üretip gizliyor ve biz buna izin vermeyeceğiz” dedi.28 Mart 2003’de BM silah denetim heyeti başkanı Hans Blix, Irak’ın işbirliğini artırdığını ancak kararlara ne kadar uyduğunu tespit etmek için daha fazla ihtiyaç duyduklarını söyledi. Ancak 17 Mart 2003’de İngiltere’nin Birleşmiş Milletlerdeki temsilcisi Irak konusundaki diplomatik sürecin son bulduğunu açıkladı. Silah denetçileri 26 Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (TDVİA), Irak Maddesi, Cilt: 19, ss. 83–115. Tayyar Arı; Geçmişten Günümüze Orta Doğu: Siyaset, Savaş ve Diplomasi, ss. 553–675. 27 Tayyar Arı; Geçmişten Günümüze Orta Doğu: Siyaset, Savaş ve Diplomasi, ss. 553–675. 28 Tayyar Arı; Geçmişten Günümüze Orta Doğu: Siyaset, Savaş ve Diplomasi, ss. 553–675. 1330 ülkeden tahliye edildi. ABD Başkanı George Bush, Saddam Hüseyin ve oğullarına 48 saatte ülkeyi terk etmezlerse savaş açılacağını söyledi.29 9-İşgal Dönemi (ABD’nin Irak’ı işgali) (2003-) Kuveyt’in kurtarılışını takiben BM Güvenlik Konseyi (UNSC) Irak’ın tüm kitle imha silahlarını bırakmasını ve BM denetimine izin vermesini şart koşmuştur. Ancak Irak’ın 12 yıl süresince BM Güvenlik Konseyi kararlarına uymaması üzerine ABD Mart 2003’de Irak’ı işgal etmiştir.30 20 Mart 2003’de Amerikan füzeleri sabaha karşı Bağdat’a düşmeye başladı. Saddam Hüseyin’i taşıyan bir konvoyu hedef aldığı belirtilen bu saldırı ABD öncülüğünde Saddam Hüseyin’i devirmeye yönelik operasyonun başlangıcıydı. Bunu takip eden günlerde Amerikan ve İngiliz kara kuvvetleri ülkeye güneyden girdi. 9 Nisan 2003’de ABD güçleri Bağdat’ın merkezine doğru ilerlemeye başladı. Saddam Hüseyin’in kent üzerindeki denetimi çözüldü. Bunu izleyen günlerde Kürt Peşmergeler ve Amerikalı askerler kuzeydeki Kerkük ve Musul kentlerini aldılar. Başkentte ve diğer büyük kentlerde yaygın biçimde yağma olayları yaşandı. Nisan ayında ABD eski Irak rejiminin üyelerinden yakalamayı istediği en önemli 55 ismi açıkladı. Bu isimler bir iskambil destesi haline getirilip askerlere dağıtıldı. Eski Başbakan yardımcısı Tarık Aziz gözaltına alındı. Mayıs ayında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Irak’ta ABD öncülüğünde kurulan idareyi destekleyen ve ekonomik yaptırımları kaldıran bir karar aldı. Irak’taki Amerikalı idareci Paul Bremer, Baas partisi ile eski yönetimin tüm kurumlarının lağv edildiğini açıkladı. Temmuz ayında ABD idaresince atanan Geçici Yönetim Konseyi ilk kez toplandı.31 Amerikan kuvvetlerinin komutanı askerlerinin düşük yoğunluklu gerilla savaşı ile karşı karşıya olduğunu söyledi. Ağustos 2003’de Irak’taki saldırılar savaşa taraf 29 Tayyar Arı; Geçmişten Günümüze Orta Doğu: Siyaset, Savaş ve Diplomasi, ss. 553–675. 30 Tayyar Arı; Geçmişten Günümüze Orta Doğu: Siyaset, Savaş ve Diplomasi, ss. 553–675. 31 Tayyar Arı; Geçmişten Günümüze Orta Doğu: Siyaset, Savaş ve Diplomasi, ss. 553–675. 1331 olmayanları da hedef almaya başladı: Bağdat'taki Ürdün elçiliğine yönelik bombalı saldırıda 11 kişi öldü. Bağdat’taki Birleşmiş Milletler karargâhına yönelik bombalı intihar saldırısında BM’nin Irak temsilcisinin de aralarında olduğu 22 kişi öldü. Kimyasal Ali diye tanınan ve Halepçe saldırısından sorumlu tutulan Saddam Hüseyin’in kuzeni, Ali Hasan El Mecid yakalandı. Necef’te düzenlenen bombalı saldırıda aralarında Şii lider Muhammed Bakr El Hâkim’in de olduğu 125 kişi öldü. Saddam Hüseyin'in oğulları Uday ve Kusay Musul’da düzenlenen silahlı baskında öldürüldü.32 Ekim 2003’de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, ABD’nin gözden geçirdiği karar tasarısını kabul etti. Varılan uzlaşma ile Irak’ta ABD öncülüğündeki yönetime meşruiyet kazandırıldı, ancak yönetimin “uygulamada mümkün olan en kısa zamanda” Iraklılara devredilmesi gerektiği vurgulandı. Ekim 2003’de Bağdat’ta aralarında Kızıl Haç merkezinin de olduğu pek çok noktaya düzenlenen bombalı saldırılarda düzinelerce kişi öldü. Kasım 2003’de Irak’ta güvenlik koşulları kötüye gitmeye devam etti. ABD Başkanı Bush’un 1 Mayıs 2003’de savaşın sona erdiğini ilan etmesinden 6 ay sonrası itibariyle, Irak’ta savaş sonrası ölen asker sayısı savaş sırasında ölenlerden daha fazlaydı. Sadece Kasım ayında ölen koalisyon askeri sayısı 105 oldu. Bu, savaşın başlamasından bu yana bir aydaki en yüksek kayıptı. 15 Kasım 2003’de Yönetim Konseyi ülkede yönetimi Iraklılara bırakmaya yönelik hızlandırılmış bir takvim açıkladı. Ve 14 Aralık 2003’de Saddam Hüseyin’in yakalandığı dünyaya duyuruldu.33 10-Irak’ın Sosyo-Kültürel Dokusu Osmanlı dönemindeki Musul, Bağdat ve Basra eyaletlerinin bir araya gelmesiyle oluşan Irak 18 ayrı şehirden meydana gelmektedir. Yaklaşık 27 milyon nüfusa sahip olan Irak’ın %97’si Müslüman (%65 Şii, %32 Sünni), %3’ü ise Hıristiyan’dır. Etnik dağılım olarak ise %65 Arap, %17 Kürt, %10 Türkmen, %5 Asurî, %2 Arami (Süryani) ve diğer etnik unsurlardır. Şiiler Güney Irak’ta yaşarken, Bağdat civarında Sünni 32 Tayyar Arı; Geçmişten Günümüze Orta Doğu: Siyaset, Savaş ve Diplomasi, ss. 553–675. 33 Tayyar Arı; Geçmişten Günümüze Orta Doğu: Siyaset, Savaş ve Diplomasi, ss. 553–675. 1332 Araplar, Kuzey Irak’ta ise Kürt ve Türkmen nüfus yaşamaktadır. Irak oldukça genç bir nüfusa sahip olup nüfusun %55’i 15–64 yaş grubuna, %42’si 0–14 yaş grubuna, % 3’ü 65 yaş ve üzeri gruba dâhildir. Ortalama ömrün yaklaşık 66,5 yıl olduğu Irak’ta bebek ölüm oranlarının yüksekliği (%6,2) önemli bir sorundur. Irak nüfusunun %58‘i okuma yazma bilmektedir. Bu oran erkeklerde %70,7’ye çıkarken, kadınlarda %45’e inmektedir. 2000 yılı nüfus artış hızı %2.86 olarak tahmin edilmiştir. Resmi dili Arapça olan ülkenin diğer konuşulan dilleri: Kürtçe (Kürt bölgelerinde resmi dil), Türkçe, Asurîce, ve Ermenice’dir. Irak’ın diğer Arap ülkeleri ile karşılaştırıldığında geniş bir kentli orta sınıfa ve göreceli bir kalifiye işgücüne sahip olması dikkatleri çeker.34 11-Arap Sosyalist Baas Partisi (ASBP) Arap dilinde “yeniden doğuş” anlamına gelen Arap Baas Sosyalist Partisi, her ikisi de Suriyeli olmakla beraber koyu birer Arap milliyetçisi ve Marksist olan Salahaddin Bitar ile Michel (Mişel) Eflâk’ın öncülüğünde 1943’de Şam’da kurulmuştur. 1944’de parti haline dönüşen Baas ilk kongresini 1947’de gerçekleştirerek Suriye’de bağımsızlık sonrasının siyasi platformunda yerini almıştır. Kongre tarafından genel sekreterliğe getirilen Mişel Eflak aynı zamanda Rum Ortodoks kilisesine mensup bir kişiydi. Bu iki liderin yakınlığı öğrenciyken başlamış ve 1920’lerde beraber bulundukları Paris’te 1929’da Arap Öğrenciler Derneğini kurmuşlardır. Salahaddin Bitar, 1989’da bir suikast sonucu Paris’te hayatını kaybetmiştir.35 Baas düşüncesi ve hareketi Irak’a ilk kez 1949’da bir kaç Suriyeli öğretmen tarafından getirildi. Daha sonra Irak’taki Baas hareketinin başına 1951’de Fuad Rikabi geçti ve Baas’ın ülkedeki üye sayısı hızla arttı. Kasım 1959’da bir grup Baas üyesi General Kasım’a suikast girişiminde bulundu, fakat başarısız oldu. Baas Partisi ilk kez 8 Şubat 1963’te General Kasım’a karşı düzenlenen darbenin içinde yer aldı. Bu kanlı darbenin sonunda Nasırcı General Abdüsselam Arif devlet başkanı oldu. Darbenin 34 Irakta etnik grupların oranları ile ilgili geniş bilgi için bkz. Özkan Açıkgöz, “Irak’ın Etnik Sosyal Yapısı ve Büyük Ortadoğu Projesi”, Büyük Ortadoğu Projesi Yeni Oluşumlar ve Değişen Dengeler, (Ed.) Atilla Sandıklı, Kenan Dağcı, TASAM Yayınları, İstanbul 2006. Phebe Marr, The Modern History of Iraq, pp. 5–13, 127–154, 169–176, 240–244, 247–290. 35 Peter Mansfield, The Otoman Empire and its Successors, pp. 125–126. 1333 liderlerinden ve Baas üyesi olan General Hasan el Bekir ise başbakan oldu. Ancak Irak’ta Baascıların denetimi uzun sürmedi ve iktidar içi mücadele dolayısıyla Baas ileri gelenlerinin konumlarının zayıflamasını fırsat bilen Abdüsselam Arif 18 Kasım 1963’de düzenlediği bir karşı darbe ile Baas’ı tüm yönetim kademelerinden tasfiye etti. Ancak 17 Temmuz 1968’de Baas Partisi bir darbe ile iktidarı ele geçirdi. General Hasan el Bekir devlet başkanı oldu. Aynı zamanda Baas Partisi Genel Sekreteri ve Devrim Komuta Konseyi başkanı olan Bekir bu görevde 11 yıl kaldıktan sonra Temmuz 1979’da Saddam Hüseyin lehine başkanlıktan çekildi.36 Baas ideolojisi, amaç olarak Ortadoğu’da tek bir Arap devleti kurulmasını benimsemiştir. Partinin sloganı “Birlik, özgürlük ve sosyalizm” idi. Parti ideolojisi, parti birliğine ve dış baskılara karşı durmaya dayanıyordu. Baas hareketi Suriye’de ortaya çıkmışsa da, Irak’ta da taraftar bulmuştur. Baas Partisi Suriye ve Irak’ta 1950’lerden itibaren iktidarda varlığını hissettiren ancak 1960’larda yaptıkları devrimlerle iktidarı bu iki ülkede iktidarı tamamen ele geçirmişlerdir. Hafız Esad ve Saddam Hüseyin Baas akımının son temsilcileridir.37 Baas, Suriye milliyetçiliğinden çok Arap milliyetçisi bir parti olarak kurulmuş olmakla beraber, programında Suriye, Irak, Filistin ve Ürdün’ü birleştirmeyi amaçlayan Bereketli Hilal üzerinde bir Büyük Suriye projesi bulunmaktaydı. İslamiyet’ten ziyade Araplığı temel alan Baas’ın, Hatay sorunu özellikle ilgilendiği konular arasında yer almaktaydı. Partinin 1947’de benimsenen programında, Baas partisinin milli, sosyalist, halkçı ve devrimci olduğu, Arap anavatanının Toros dağlarından Basra körfezine, Hint Okyanusuna ve Akdeniz’e kadar uzanan topraklar olduğu ifade edilmekteydi. Ayrıca partinin programında, tek bir Arap milleti ve tek bir Arap devletinden söz edilmekte ve partinin dış politikasının temel ilkesinin Arap milliyetçiliği olduğu ifade edilmekteydi. Yabancı sermayeye karşı olan parti, özel mülkiyete de sınırlama getirmekteydi. Partinin referans aldığı temel ideoloji dinsel unsurlardan ziyade etnik unsurlardan yola çıkarak 36 Phebe Marr, The Modern History of Iraq, pp. 183–210, 211–246. Peter Mansfield, The Otoman Empire and its Successors, pp. 125–126. Phebe Marr, The Modern History of Iraq, pp. 183–210, 211–246. 37 1334 oluşturulmuştu. Partiye dinamizm veren din değil Pan-Arabizm’di. Baas ideolojisinin ana ilkeleri tek bayrak, tek devlet, tek ordu ve tek Arap Dünyasıydı.38 Baas yönetimi, sosyalist bir ekonomik politika takip etmiştir. Özel sektöre çok sınırlı bir hareket alanı bırakılmıştır. Demir-çelik ve petro-kimya endüstrisi başta olmak üzere bütün önemli yatırımlar devlet eliyle yapılmıştır. Ülkede geniş çaplı bir toprak reformu uygulanmıştır. Toprak reformu toplumsal yapıda değişiklik meydana getirmiş olmakla beraber ülkenin tarımsal üretiminde önemli bir artışa yol açmamıştır. Eğitim ve sağlık başta olmak üzere birçok kamu hizmeti halka ücretsiz olarak götürülmüş ve vergiler düşük tutulmuştur. Bu nedenle Irak’ta halkın yaşam düzeyi 1990’a kadar çok iyi durumda olmuştur. Baas yönetiminin yaptığı bir yenilik de kadınlara verilen haklarla onların eğitim ve siyasal alana daha fazla katılmalarının önü açılmıştır.39 Irak’ın dış politikasında 1968’den 1988’e kadar sürekli değişiklikler yaşanmıştır. 1968’de Baas iktidara geldiğinde ülke Batıdan soyutlanmış ve birçok bakımdan Sovyetlere bağlı durumdaydı. Fakat bu politika İran-Irak savaşı sırasında değişmiş ve ABD, özellikle savaşın Irak’ın aleyhine döndüğü 1982 yılından itibaren bu ülkenin önemli bir müttefiki haline gelmiştir. Irak, Ortadoğu’da sertlik yanlısı bir politika izlemiş. 1967 savaşı sonrası BM 242 sayılı kararını tanımamış ve 1973 savaşında Suriye cephesine asker göndermiştir. 1973’de Kuveyt’in sınır bölgesini işgal etmiş, ancak Arap Birliği ve Suudi Arabistan’ın tepkisi üzerine geri adım atmış, fakat 1990’da Kuveyt’i tamamen işgal ve ilhak etmiştir. 1979’da Mısır’ın İsrail ile olan anlaşmasını tanımamış ve Mısır’ı kınamıştır.40 12-Etnik ve Dini Yapı 12.1. Türkmenler Irak’ta yaşayan Türklere 1959 yılından sonra, Irak Devleti tarafından Türkiye ile olan kan ve kültür bağlarını unutturmak için, resmi olarak Türkmen denilmiştir. Birinci 38 Peter Mansfield, The Otoman Empire and its Successors, pp. 125–126. Phebe Marr, The Modern History of Iraq, pp. 183–210, 211–246. 39 Phebe Marr, The Modern History of Iraq, pp. 247–290. M. E. Yapp, The Near East since the First World War, pp. 232–250. 40 Phebe Marr, The Modern History of Iraq, pp. 211–246. 1335 Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye’den koparılarak, Irak adı ile kurulan devletin vatandaşları olarak varlıklarını sürdüren Türk halkı, Lozan Konferansı sıralarında İngiliz heyeti tarafından Türkmenler olarak ifade edilmişlerdi. Irak’ta cumhuriyet dönemini başlatan Abdülkerim Kasım yönetimi de, Türklerin Türkmen olduklarını, bu bakımdan Irak’taki Türk topluluğunun Türkiye değil, Orta Asya kökenli olduklarını göstermeğe çalışmış ve güya Irak’taki Türkmenlerin Türkiye ile olan soy ve kültür bağlarını böylece kesmeye çalışmıştır.41 Türklerin Irak’a ilk girişleri 674 tarihlerine kadar uzanmaktadır. Emevî Halifesi Muaviye tarafından Horasan’a gönderilen Ubeydullah bin Ziyad 20.000 kişilik ordusu ile Ceyhun Nehri’ni geçerek Buhara’ya yönelir. Ancak Buhara prensesi Hatun emrindeki Türk kuvvetleri ile şiddetli çarpışmalardan sonra sulh yapmak zorunda kalır. Böylece Ubeydullah yapılan barıştan sonra, yanına aldığı Türk askerlerini Irak’a götürerek, Basra’ya yerleştirir. Tarihi kaynaklar, Basra’ya yerleştirilen Türk askerlerinin 2000 kişi kadar olduklarını belirtmektedir. Ayrıca ünlü oryantalist J. H. Kramers, “12. yüzyılda Kerkük civarının başkenti Erbil olan Türk beyliği Begtekinliler’in idaresinde” olduğunu İslam Ansiklopedisi’nde belirtmek suretiyle, bölgedeki Türk varlığının Osmanlı devletinden önceye dayandığını vurgulamaktadır.42 Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda, toprakları İngiliz işgaline uğrayan Musul, Kerkük ve Erbil Türkmenlerinin ileri gelenleri, işgalci güçlere karşı mücadele etmek için, hemen harekete geçmişlerdi. Anadolu toprakları üzerinde yürütülen Milli Mücadele’ye paralel olarak başlayan, bölgedeki hareketler, gücünü yine Anadolu’dan alıyordu. İlk olarak, İngilizlerin, halkı Osmanlı devleti aleyhine kışkırtmalarını önlemek için, acil önlemler alınmağa başlandı. İngilizler bölgedeki aşiret reislerini yanlarına çekmek için büyük gayret gösteriyorlardı. Buna karşılık, Türklerin ileri gelen liderleri, İngilizlerin bu gayretlerini boşa çıkarmak için, olağanüstü çaba harcıyorlardı. Bunların arasında Erbil Türklerinin çok sevilen ve sayılan din âlimi Küçük Molla Efendi’nin (1867–1943), halkı İngilizlere karşı mücadeleye davet eden ve işgalcilerin 41 42 Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (TDVİA), Irak Maddesi, Cilt: 19, ss. 83–115. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (TDVİA), Irak Maddesi, Cilt: 19, ss. 83–115. 1336 propagandalarına karşı uyanık olmaya yönelik konuşma ve sohbetleri büyük etki yapmıştır.43 Irak Türkmenleri, Irak’ın kuzeyinden itibaren Telafer, Musul, Erbil, Altunköprü, Kerkük, Tuzhurmatu, Kifri, Kara Tepe, Hanekin, Mendeli ve Bağdat’ın güney doğusunda bulunan Bedre’ye kadar uzanan bir şerit üzerinde yerleşmişlerdir. Türkmenlerin nüfusu, Irak devletin asimilasyon politikası doğrultusunda hem gizli tutulmuş, hem de gerçeği yansıtmamaktadır. Halen %10 civarında nüfusa sahiptirler. 1958 yılında Bağdat’ta yayınlanan “The Iraqi Revolution 14 th July Celebrations Committee” adlı kaynağa ve 1987’de Londra’da Inquiry Dergisi’nde yayınlanan “The Forgotteen Minority:The Turkomans of Iraq” adlı makaleye göre 1957 yılında yapılan sayımda Irak’ta 600.000 Türkmenin yaşadığı belirtilmiştir. Bu kaynaklara göre Irak’ın % 8,94’ü Türkmen’dir. Daha sonra Irak’ta yayınlanan resmi kaynaklar ise Türkmenleri % 2 olarak göstermiştir. Türkmenlerin gerçek oranı % 13’tür. Irak’taki Türkmen nüfus bugün ise 2–2,5 milyondur.44 12.2. Kürtler Genel olarak Irak’ta Kürtlerin isyanı 1920’lerden bugüne kadar aralıklarla süre gelmiştir. 1943’de Molla Mustafa Barzani liderliğinde Kürtler isyan etti. 1945 yılı sonunda isyan bastırıldı ve Molla Mustafa Barzani İran’a kaçtı. 1946’da İran’da Mahabad’da kurulan Kürt Cumhuriyetinde kaldı ve daha sonra Haziran 1947’de 500 adamı ile birlikte Sovyet Rusya’ya kaçtı. General Kasım Kürtlerin desteğini sağlamak için Sovyetler Birliği’nde sürgünde bulunan Molla Mustafa Barzani’nin 1958’de Irak’a geri dönmesine izin verdi. Barzani 6 Ekim 1958’de Kahire üzerinden Irak’a döndü. Ancak 16 Eylül 1961’de Kürtler isyan etti ve bu isyan 1963’te Kasım’ın iktidardan düşmesine kadar devam etti. Kürtlerin ayaklanarak yol açtıkları istikrarsızlık, Kasım’ın iktidardan düşmesine yol açan önemli bir faktör olmuştur. Şubat 1964’de ateşkes 43 Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (TDVİA), Irak Maddesi, Cilt: 19, ss. 83–115. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (TDVİA), Irak Maddesi, Cilt: 19, ss. 83–115. Irakta etnik grupların oranları ile ilgili geniş bilgi için bkz. Özkan Açıkgöz, “Irak’ın Etnik Sosyal Yapısı ve Büyük Ortadoğu Projesi”, Büyük Ortadoğu Projesi Yeni Oluşumlar ve Değişen Dengeler, (Ed.) Atilla Sandıklı, Kenan Dağcı, TASAM Yayınları, İstanbul 2006. 44 1337 yapıldı, fakat Nisan 1965’de isyan tekrar başladı. 22 Haziran 1966’da Irak Başbakanı Abdulrahman Bazzaz 12 maddeden oluşan barış planını açıkladı. Fakat Ağustos 1966’da başbakanlıktan ayrılınca bu barış planı da uygulanmadı. 1964’de Barzani’nin ateşkesi kabul etmesi KDP’nin sertlik yanlısı olan iki önemli ismini İbrahim Ahmet ve Celal Talabani’yi kızdırdı. Bu olay KDP’de ve Kürt hareketinde bölünmeye neden oldu. Barzani çatışmadan ziyade anlaşma yanlısı idi. Bir tarafta İbrahim Ahmet, Talabani ve KDP’nin aydınları diğer tarafta Barzani ve onun geleneksel aşiret taraftarları olmak üzere KDP bölündü. Haziran 1964’de yapılan KDP kongresinde, İbrahim ve Talabani’nin de içinde oldukları 14 kişi KDP’nin merkez komitesinden uzaklaştırıldı. Temmuz 1964’de Celal Talabani ve İbrahim Ahmet KDP’den ihraç edildi. Bunun üzerine iki grup arasında başlayan çatışmalar sonucunda Talabani ve İbrahim Ahmet İran’a kaçtı. Öncelikle bağımsızlık eğer o da olmazsa özerk bir yönetime sahip olmak için 1968’den itibaren faaliyetlerini yoğunlaştıran Kürtlerin bu talepleri dikkate alınarak 11 Mart 1970’de Devrim Komuta Konseyi ve Kürdistan Demokrat Partisi lideri Molla Mustafa Barzani arasında, Kürtlerin özerklik haklarını düzenleyen yeni bir anlaşma imzalandı. Bunun üzerine yatışan olaylar 1974’de Bağdat yönetiminin özerklik verilmesi kararından vazgeçmesi üzerine tekrar başladı, fakat bu defa Kürtler İran tarafından kapsamlı bir biçimde desteklendiği için Bağdat yönetimi ülkenin kuzeyine tam anlamıyla hâkim olamamıştır. 1972’den sonra Sovyetler Kürtlere olan desteğini azaltırken, bu defa İran ve İsrail Kürtlere destek vermeye başlamıştır. Çünkü bölgede ABD’nin en önemli müttefiki durumunda olan İran, Irak’ın 9 Nisan 1972’de Sovyetler Birliği ile 15 yıllık bir Dostluk ve İşbirliği Anlaşması imzalayarak bu ülkeden silah almaya başlaması ve giderek Moskova’nın yörüngesine girmesi üzerine Kürtlere olan desteğini artırmıştı. İran, Kürtlere askeri desteğinin yanında Irak yönetiminden kaçan Kürtlere ülkesinde barınma imkânı da sağlamaktaydı.45 Nihayet başka türlü bölgede egemenliğini tesis edemeyeceğini anlayan Bağdat yönetimi, İran ile anlaşma yoluna giderek Şatt-ül Arap üzerindeki egemenliğin 45 Phebe Marr, The Modern History of Iraq, pp. 153–246. M. E. Yapp, The Near East since the First World War, pp. 232–250. Marion Farouk-Sluglett and Peter Sluglett; Iraq since 1958: From Revolution to Dictatorship, pp. 23–30. 1338 paylaşımı konusunda İran’ı memnun edecek bir çözümü kabul etmek zorunda kalmıştır. Nitekim iki ülke arasında 6 Mart 1975’de Petrol İhraç Eden Ülkeler Teşkilatı OPEC'’n Cezayir’de düzenlediği bir toplantıda sınır anlaşmazlıklarına son veren bir antlaşma imzalanmıştır. Cezayir antlaşması ile İran yönetimi de Kürtlere olan desteğinden vazgeçti. Dolayısıyla İran ile Irak arasındaki bu antlaşma Kürtler için tam bir felaketle sonuçlanmıştır. Çünkü Irak yönetiminin saldırılarıyla baş başa kalan Kürtlere İran herhangi bir destek vermediği gibi sınırlarını da kapatmıştır. Bunun üzerine Kürtler 1975 yazında ateşkesi kabul ederek çok sınırlı bir özerkliğe razı olmuşlardır. Irak yönetimi bu gelişmenin ardından önemli bir Kürt nüfusunu ülkenin güneyine transfer ederken güneydeki Arap nüfusun bir kısmını kuzey bölgelere yerleştirerek Kürtlerin belli bir bölgede çoğunluk oluşturmalarının önüne geçmeye çalışmıştır. Ancak bu tür çözümlerin kalıcı bir çözüm olmadığı özellikle 1991’de yeniden gündeme gelen Kürt ayaklanmasıyla ortaya çıkmıştır. 1975’de Molla Mustafa Barzani Amerika’ya gitmiş ve 1979’da Washington’da ölmüştür. Yerine oğlu Mesut Barzani Kürtlerin lideri olmuştur.46 Ancak Kürtlerin öncelikle bağımsızlık eğer o da olmazsa özerk bir yönetime sahip olmak için isyanları bugüne kadar devam ede gelmiştir. 12.3. Şiiler Diğer taraftan daha çok ülkenin güneyinde yaşayan Şiiler de Kürtler kadar olmasa da yönetim için zaman zaman sorun oluşturmuşlardır. Ancak Kürtler kadar türdeş ya da monolitik bir yapıya sahip olmayan Şiilerin pek çoğu Bağdat’a gelerek kamu iş yerlerinde ya da başka alanlarda çalışarak kısmen de olsa toplumun diğer unsurlarıyla kaynaşmışlardır. Ayrıca Kürtlerin ayaklanmaları genellikle bağımsızlık ya da özerklik isteklerini içeren etnik nedenlere dayanmakla beraber, Şiilerin ayaklanma nedenlerinin çoğunu içinde bulundukları ekonomik sıkıntılar ya da siyasal nedenler oluşturmuş, dinsel nedenlerin rolü ise en azından 1960’lara kadar pek görülmemiştir. Bununla beraber Şiilerin isyan hareketleri gizli bir örgüt olan ve mevcut rejimi yıkarak 46 Phebe Marr, The Modern History of Iraq, pp. 153–246. M. E. Yapp, The Near East since the First World War, pp. 232–250. Marion Farouk-Sluglett and Peter Sluglett; Iraq since 1958: From Revolution to Dictatorship, pp. 23–30. 1339 yerine İslami bir rejim kurulmasını savunan Dava tarafından örgütlenmiştir. En büyük Şii ayaklanması 1977’de başlamış olmakla beraber 1979’daki ayaklanma rejim için daha ciddi bir tehdit olarak görülmüştür. Bu isyanda Şiilerin özellikle İran’daki rejim değişikliğinden etkilenmeleri ve Ayetullah Humeyni tarafından desteklenmeleri söz konusu olmuştur. Aslında bu gelişme Irak’ın 1980’de İran’a saldırmasında da en önemli etkenlerden birini oluşturmuştur. 1975’de İran ile yapılan anlaşma sonrasında 15 yıldır Irak’ta sürgünde olan Humeyni Irak’tan Paris’e gitmiştir.47 13-Petrol Osmanlı devletinden alınan izinlerle ilk kez 1902 yılında İngilizler tarafından yapılan sondaj çalışmaları sonucu Basra Körfezi ile kuzeyde Musul ve Kerkük bölgelerinde zengin petrol kaynakları bulunmuş ve ilk üretim 1927 yılında Kerkük bölgesinde başlamıştır. 1912’de Osmanlı devleti, Almanya ve İngiltere’nin ortak olduğu Türk Petrol Şirketi kuruldu. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı devleti ve Almanya’nın yerini (hisselerine) Fransa ve Amerika aldı. 1925’de İngiltere’nin baskısı ile Türk Petrol Şirketi (Turkish Petroleum Company) ile Irak hükümeti arasında 75 yıl süreli bir imtiyaz antlaşması yapılmıştır. Antlaşmaya göre Irak’ta çıkarılan petrole karşılık belli bir bedel ödenmekle beraber, Irak devleti, şirket üzerinde herhangi bir hakka sahibi değildi. Temmuz 1928’de İngiltere, Fransa ve Amerika arasında Kırmızı Çizgi Anlaşması imzalandı ve şirketin adı Irak Petrol Şirketi olarak değiştirildi. 1972’de Irak yönetimi Irak Petrol Şirketini millileştirdi. Böylece 1968’de sadece 476 milyon dolar olan petrol geliri, 1973’de 2 milyar dolara ve 1980’de de 26 milyar dolara yükseldi. Bunda 1973-74’de petrol fiyatlarında meydana gelen aşırı artışında etkisi oldu.48 Ülkede bu yoldan elde edilen büyük gelir, önceleri tarım ve sanayide modernleşmeye harcanırken 1980’lerde on yıl süren İran-Irak ve ardından başlayan 47 Phebe Marr, The Modern History of Iraq, pp. 236–237, 291–299. M. E. Yapp, The Near East since the First World War, pp. 232–250. Marion Farouk-Sluglett and Peter Sluglett; Iraq since 1958: From Revolution to Dictatorship, pp. 190–200. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (TDVİA), Irak Maddesi, Cilt: 19, ss. 83–115. 48 Phebe Marr, The Modern History of Iraq, pp. 223–224. Peter Mansfield, The Otoman Empire and its Successors, pp. 76–78. Marion Farouk-Sluglett and Peter Sluglett; Iraq since 1958: From Revolution to Dictatorship, pp. 145–156. 1340 Körfez savaşları sırasında daha çok silahlanmaya ayrılmıştır. Savaş sonrasında ise 6 Ağustos 1990 tarihli ambargo kararı kapsamında tamamen kaybedilmiştir. 20 Mayıs 1996’da gıda ve ilaç alımı için verilen yılda 4 milyar dolarlık petrol ihraç etme izni hafif bir rahatlama sağlamışsa da yeterli olamamıştır.49 14-Türkiye-Irak İlişkileri 1923’den beri yüzünü Batı’ya dönen, Musul ve Hatay sorunları dışında Ortadoğu’daki ülkelerle ilişkilerini en alt düzeyde sürdüren Türkiye, İkinci Dünya Savaş sonrasında Arap ülkeleriyle ikili ilişkilerini geliştirmeye çalıştı. Türkiye ile ilişkilerini geliştirmek isteyen Irak Kralı Faysal ve Başbakan Nuri Said Temmuz 1931’de Türkiye’yi ziyaret ettiler. Bu ziyaretle birlikte gelişmeye başlayan ilişkiler sonucunda iki ülke arasında 1937’de Sadabat Paktı imzalandı. 15 Eylül 1945’de Irak Kral Naibi Abdullah Ankara’ya geldi ve hemen arkasından 29 Mart 1946’da Türk-Irak Dostluk ve İyi Komşuluk Antlaşması imzalandı. İsrail’in kurulması ile Türk-Arap ilişkileri yeni bir döneme girdi. Türkiye’nin İsrail devletini tanıması Arap ülkelerinde tepki ile karşılandı. Türkiye bu tepkileri azaltmak ve yeni müttefikler bulabilmek için Irak’la yakınlaşmaya çalıştı ve iki ülke arasında 24 Şubat 1955’de Bağdat Paktı imzalandı. Ancak ilişkiler 14 Temmuz 1958 darbesi ile bozuldu. Hatta iki ülke savaş durumu ile karşı karşıya kaldı. Türkiye 31 Temmuz 1958’de yeni Irak yönetimini resmen tanıdı. 1960’larda Türkiye’nin Arap devletleriyle ilişkilerinde önemli değişiklikler yaşandı. 1960’lar Arap devletlerinde de yapısal değişim yaşanan yıllar oldu. 1965’den sonra Türkiye, Arap ülkeleriyle yakınlaşmaya başladı ve buna ilk olumlu tepki Irak’tan geldi. 7–11 Şubat 1966’da Irak Başbakanı Adnan Paçacı Türkiye’yi ziyaret etti. Ancak 1972’de Irak’ın Sovyetler Birliği ile Dostluk ve İyi Komşuluk Antlaşması imzalaması Türkiye’yi tedirgin etti. Buna rağmen Türkiye ile Irak arasında 25 Ağustos 1973’de Kerkük-Yumurtalık arasında petrol boru hattının 49 Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (TDVİA), Irak Maddesi, Cilt: 19, ss. 83–115. 1341 yapılmasına karar verildi. 1970’lerin ortasından itibaren Irak ve Suriye ile ilişkiler soğurken Mısır ile olan ilişkiler gelişmeye başladı.50 15-Sonuç Sonuç olarak bu tarihi sürece baktığımızda, bugün Irak, stratejik konumuyla, sahip olduğu petrol rezervleri ile Ortadoğu’nun önemli ülkelerinden biri durumundadır. İkinci Dünya savaşı sonrası Dünya üzerindeki güç dengelerinde büyük değişmeler yaşandı. İngiltere hâkimiyetini yitirirken ortaya çıkan boşluğu ABD ve Sovyetler doldurmaya başladı. Irak ise bu dönemde Sovyetler Birliği yanında yer aldı. İngiltere’nin 1971’de Ortadoğu’dan tamamen çekilmesi ile bu bölge üzerinde ABD başat güç olmaya başlamıştır. Soğuk Savaş sonrası Ortadoğu’da etkisini artıran ABD’nin Irak’a özel bir politik ilgisi vardır. Yakın dönem Irak tarihinin ABD tarafından şekillendirildiğini söylemek mümkündür. 1950’lerde İngiltere için büyük önem taşıyan Irak’ın, bugün Amerika Birleşik Devletleri için aynı önemi taşıdığını görüyoruz. Amerika’nın bölgeye yönelik geliştirdiği projeler (örneğin Büyük Ortadoğu Projesi-BOP) çerçevesinde Irak’ın orta ve uzun vadede alacağı şekil de daha net olarak ortaya çıkacaktır. Aslında orta ve uzun vadede Irak’ın alacağı şekilden ziyade, Türkiye’nin alacağı şekil ortaya çıkacaktır. Bu projenin diğer bölge ülkeleri tarafından özellikle de Türkiye tarafından algılanış biçimine göre Irak’la birlikte diğer bölge ülkelerinin de durumu şekillenecektir. Fakat Irak’ta orta ve uzun vadede isteyerek ya da istemeyerek düzenin sağlanamayacağı, özellikle de kuzeyine göre güneyinde kargaşanın devam edeceği anlaşılmaktadır. Bölgede ortaya çıkacak yeni dengelere göre Irak’ın bölünebileceği; Musul, Bağdat ve Basra merkezli yeni oluşumların ortaya çıkabileceği ihtimali her zaman var olacaktır. Amerika ve İngiltere’nin bugün Ortadoğu’da uyguladıkları ve planladıkları projelere baktığımızda 1950’li yıllarda bölgede uyguladıkları politikalarla benzerlik taşıdığı görülmektedir. 1950’lerde komünizm tehlikesi görüntüsü arkasında İngiltere ve Amerika’nın bölgedeki çıkarları söz konusuydu; bugün ise terör görüntüsü arkasında 50 Baskın Oran (ed.); Türk Dış Politikası: Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, Cilt I: 1919–1980, İletişim Yayınları, İstanbul 2003, ss. 615–652, 784–807. 1342 yine aynı çıkarların söz konusu olduğunu görüyoruz. 1950’lerde bölge ülkelerinin askeri ve ekonomik olarak desteklenmesi çerçevesinde bu ülkelerin Batılı ülkelerle adı geçen alanlarda işbirliği yapmaları ve pazar oluşturmaları öngörülmekteydi. Fakat bu projelerde bölge ülkelerine yönelik bir demokratikleşme programı öngörülmemişti. Aksine bölge ülkelerindeki mevcut durumun devam ettirilmesi istenmişti. Bugün ise, Amerika ve İngiltere’nin bölgeye yönelik geliştirdiği projelere (özellikle Büyük Ortadoğu Projesine) baktığımızda tıpkı 1950’lerde öngörüldüğü gibi bölge ülkelerinin Batılı ülkelerle ekonomik ve askeri alanlarda işbirliği yapmaları öngörüldüğü, fakat bunların dışında 1950’lerde öngörülmeyen demokratikleşme hareketlerini de içerdiğini görüyoruz. Yani Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde bölge ülkelerinin siyasi yapılarına da müdahale edileceği anlaşılmaktadır. Bütün bu gelişmelerden Irak da payına düşeni alacaktır. 1343 KAYNAKLAR AÇIKGÖZ, Özkan; “Irak’ın Etnik Sosyal Yapısı ve Büyük Ortadoğu Projesi”, Büyük Ortadoğu Projesi Yeni Oluşumlar ve Değişen Dengeler, (Ed.) Atilla Sandıklı, Kenan Dağcı, TASAM Yayınları, İstanbul 2006. ARI, Tayyar; Geçmişten Günümüze Orta Doğu: Siyaset, Savaş ve Diplomasi, Alfa Yayınları, İstanbul 2004. BATATU, Hanna; The Old Social Classes and the Revolutionary Movements of Iraq: a Study of Iraq’s Old Landed and Commercial Classes and of its Communists, Ba’thists and Free Officers, Princeton University Pres, Princeton, N. J. 1978. FAROUK-SLUGLETT, Marion and Peter SLUGLETT; Iraq since 1958: From Revolution to Dictatorship, I. B. Tauris, London 1987. FROMKIN, David; A peace to end all peace: Creating the modern Middle East 1914–1922, Penguin Books, London 1989. KHADDURI, Majid; Independent Iraq 1932–1958, Oxford University Pres, London 1960. KHADDURI, Majid; Republican Iraq, Oxford University Pres, London 1969. MANSFIELD, Peter; The Otoman Empire and its Successors, New York 1973. MARR, Phebe; The Modern History of Iraq, Westview Pres, Boulder Colorado 1985. ORAN, Baskın (ed.); Türk Dış Politikası: Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, Cilt I: 1919–1980, İletişim Yayınları, İstanbul 2003. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (TDVİA) Irak Maddesi, Cilt: 19. YAPP, M. E., The Near East since the First World War, Longman, London 1991.