MUHAMMED İKBAL'İN DÜŞÜNCESİNDE KUR’AN'IN YERİ Davut ŞAHİN Özet Muhammed İkbal (1877-1938), kendine özel yaklaşımları olmakla birlikte, yaşadığı dönemin Kur‟an‟a bakışını yansıtan önemli bir mütefekkirdir. Söz konusu dönemde Kur‟an‟ın hidayet yönüne ağırlık verilmesi, ilmî veriler esas alınarak açıklanması, her şeye onunla yön verilmesi gerektiği şeklinde fikirler revaçtadır. İşte İkbal Kur‟an‟ı kendine iniyormuşçasına okur ve fikirlerine onunla yön verir. O, şiir ve nesir türündeki yazılarında, bazen ayetin bir kelimesini veya ifade kalıbını, bazen de ayetin tamamını alıntılar. Çoğu zaman ayetleri düşüncesine kaynak edinen ve onlardan mesajlar devşiren İkbal, İhlas suresinin tamamını şiir biçiminde yorumlar. O, Kur‟an yorumlarında modern dünyanın bilimde ulaştığı seviyeyi dikkate almış gözükür. İkbal‟in eserlerinde Kur‟an‟a ilişkin en dikkat çeken yön; Müslümanların içinde bulunduğu durumu dikkate alarak onların Kur‟an okumalarını eleştirisi, Kur‟an yorumunda Müslümanların yaşadıkları olumsuz duruma çözüm üretme gayretidir. Dinamik Kur‟an anlayışını öneren İkbal, Kur‟an‟ın farklı coğrafyalarda ve tarihlerde yaşanmasını sağlayacak olan içtihad üzerinde de özenle durur. İşte bu makalede İkbal‟in ayetleri kullanması ve yorumlaması, Kur‟an‟ı hayata taşıma aracı olarak gördüğü içtihada vurgusu, “Kur‟an âlemi”ne ilişkin tespitleri, Kur‟an anlayışında yer alan bilgi kaynakları, Kur‟an okumalarına ilişkin eleştirileri çerçevesinde, düşüncesinde Kur‟an‟ın yeri ortaya konulmuştur. Anahtar Kelimeler: İkbal, Kur‟an âlemi, ayetleri kullanma ve yorumlama, Kur‟an okumaları, ictihad. LOCATION OF THOUGHT QUR'AN IN MUHAMMAD IQBAL Abstract In this article, the location of the Quran in Muhammad Iqbal's thoughts will be discussed. Iqbal works frequently in the Qur'an refers to the words and verses. He has interpreted the form of poetry surah of Ihlas. In the interpretation of the Koran, he reached the level of the modern world has taken note. In addition, he considers the situation in which Muslims have. Iqbal in the interpretation of the Qur'an was intended to give a message to Muslims. He has a dynamic understanding of the Qur'an. He diligently on the case law, which will carry the Qur'an life has stopped. In this article, the place of the Qur'an in his ideas will be put forward five title. 1. The use and interpretation of the verse. 2. Case-law of the Koran, which transport life. 3. Determinations relating to the world of the Quran. 4. Located in the understanding of the Qur'an resources. 5. On reading the Qur'an criticism. Key Words: Iqbal, The world of the Qur'an, use and interpretation of verses, Qur'an readings, ijtihad. Bu makale, Muhammed İkbal‟in Kur‟an Anlayışı adlı yüksek lisans tezimizden yararlanılarak oluşturulmuştur. (Bkz. Davut Şahin, Muhammed İkbal‟in Kur‟an Anlayışı, Danışman: Prof. Dr. Mehmet Paçacı, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2002). Yrd. Doç. Dr., Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı, sahdavut@hotmail.com. Yrd. Doç. Dr. Davut Şahin Giriş Muhammed İkbal, Kur‟an‟ı küçük yaştan itibaren kendisine iniyormuşçasına okuduğunu, yazılarının, Kur‟an güneşinden bir zerre ve o denizden bir katre olduğunu,1 sözlerinin Kur‟an hükümlerini içerdiğini2 söyler. Bu, onun Kur‟an‟a verdiği önemin ifadesidir. Eserlerinde bu iddiasını destekleyen verileri bulmak mümkündür. Şiirlerinde, yazılarında ayetlere bütünüyle veya kelime düzeyinde yer vermesi, “Kur‟an âlemi”nin temel ilkelerini belirlemesi, İhlas suresini tefsir etmesi, Hz. Âdem kıssası üzerinde durması bu cümleden sayılabilir. Onun bu çabaları düşüncesinde Kur‟an‟ın önemli bir yer tuttuğunu gösterir. İkbal, yaşadığı dönemdeki Müslümanların durumuna bakarak onların Kur‟an okumalarını değerlendirmiş, Kur‟an‟ı hayata katmak için içtihadı önermiştir. Yaşadığı dönemde Müslümanların ruhsal, toplumsal, siyasal ve ekonomik durumları pek iç açıcı değildir. Müslümanlar en hafif ifadeyle benliğine, özüne yabancılaşmış, Kur‟an‟ın teşrii ve rehberlik yönünü hayatlarına yansıtamamışlardır. Ayetleri kullanımı, ayet yorumları ve Kur‟an‟ı hayata taşıma çabaları, “Kur‟an âlemi”ne ilişkin tespitleri, Kur‟an anlayışında yer alan bilgi kaynakları, eleştirdiği Kur‟an okumaları, onun düşüncesinde Kur‟an‟ın yeri hakkında fikir verecektir, kanaatindeyiz. Önce ayetleri kullanma biçimini tespit etmeye yarayacak olan kelime ve ayet iktibasları üzerinde duralım. A. Kur’an’dan İktibasları İkbal, edebiyatta yeni ve sağlam bir düşünceye dönmek gerektiğini, dönülmesi gereken yerin ise Arabî Kur‟an olduğunu söyler3. İşte bu temennisini gerçekleştirircesine o, şiir ve yazılarında Kur‟an kelimelerine ve ayetlerine sıkça yer verir. O, ayet kelimelerini ve ayetleri genelde muhataba belli mesajlar verme amacıyla kullanır. Şiir dili/uslubu elbette ayetlerin kullanımında etkili olmuştur. Şiirde lafız mana uyumu önemli4 olduğuna göre kullanılan kelime kullanıldığı yerin bağlamına uygun olacaktır. Ancak alıntı yapılan kelimenin Kur‟an‟daki bağlamı bilinmezse çoğu zaman söz konusu kelimenin şiirdeki anlamı kolay anlaşılamayacaktır. Örneğin: Taha suresi 120. ayetteki, “la yebla” ifadesini İkbal, “Benliği Terbiyenin Aşamaları” arasında zikrettiği “İlahi Niyabete Boyun Eğmek” başlığı altında zikreder. Bu kelimenin geçtiği yerde o, insana şöyle seslenmektedir: Cihan durdukça onu (cihanı) süsleyen sensin. “Layebla” mülkünün hükümranı sen olacaksın5. Bu sözlerin şiirdeki bağlamına baktığımızda İkbal bu hitabı, “kendisini kötülüğe sevk eden nefsin güdümüne girmeyen”6 insana yapmaktadır. “Layebla” 1 Nedvi, Ebu‟l-Hasan, Dr. Muhammed İkbal, Çev: Ali Ulvi Kurucu, s.36-37; en-Nedvi, İkbal‟in Mesajı, Çev: Yusuf Işıcık, s. 48-49. 2 İkbal, Benlik ve Toplum, Çev: Ali Yüksel, Birleşik Yay., İstanbul 1999, s.178. 3 İkbal, Benlik ve Toplum, s.50. 4 İsmail Durmuş, “Şiir”, DİA, XXX. 144, İstanbul 2010. 5 İkbal, Benlik ve Toplum, s.57. Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2014/3, c. 3, sayı: 6 20 Muhammed İkbal'in Düşüncesinde Kur‟an'ın Yeri kelimesinin anlamı “bitmeyen tükenmeyen” demektir7. Bu bilgilere sahip olduğu halde kelimenin Kur‟an‟daki bağlamını bilmeyen birine, bu kelimenin şiire ne anlam kattığı sorulsa, o bu soruya ikna edici bir cevap veremez. Öyleyse bu kelimenin şiire ne anlam kattığını, daha doğrusu okuyucuya Kur‟an‟dan ne mesaj verdiğini bilmek için kelimenin Kur‟an‟daki bağlamına bakmak gerekir. Taha suresinde yer alan “Layebla” kelimesi, şeytanın Hz. Âdem ve eşine yok olmayan mülkü sözde vaad etmesi bağlamında geçmektedir. İkbal adeta “nefsi emmare seni değil de, sen onu yönetebilirsen vaad edilen mülkün sahibi sen olacaksın” demeye getirir. İşte burada biz bu kelimenin verdiği mesajı tespit ederken muhatabı, kelimenin anlamı, şiir ve Kur‟an‟daki bağlamı gibi bilgilere ihtiyaç duyduk. Eğer şiiri doğru anladıysak denebilir ki, İkbal bu durumları bilen biri olarak bu ifadeleri yazıya dökmüştür. Neticede bu örnekten anlıyoruz ki, şiirde Kur‟an kelimelerini kullanma belli bir Kur‟an birikimini gerektirir. Bu birikimin düzeyi ise kullanılan kelime ve işlenen konu ile de yakından ilgilidir. Örneğin İkbal, zekatı konu edindiği bir şiirinde “tunfiku” kelimesini kullanır8. İnfak kelimesinin fiil hali olan bu kelime, her Müslümanın bildiği zekât ibadeti için kullanılır. İşte bu kelimenin kullanımı bir önceki örnek kelime kadar bilgiyi ve çabayı gerektirmemektedir. Öyleyse Kur‟an‟dan alıntılanan bir kelimenin şiirde kullanımı/anlaşılması onun yaygın kullanılıp kullanılmadığı ile de yakından ilgilidir. İkbal‟in kullandığı Kur‟an kelimelerine ilişkin bir fikir vermesi için Türkçe‟ye Benlik ve Toplum adıyla tercüme edilen eserinde yer verdiği Kur‟an kelimelerini buraya almak istiyoruz. Bu kelimeler şunlardır: “latesrib,9 tunfiku,10 alleme‟l-esmae, subbhanellezi esra,11 inni cailun,12 husnu‟l-meab,13 ümmü‟lkitab,14 yedullah,15 Kun (ol),16 helmin mezid,17 âfilîn,18 ikra,19 âti‟r-rahmani abden,20 ebîkum,21 lemyezel,22 tahhira beyti,23 lateknetu,24 latahzen,25 la havfun aleyhim,26 latehaf,27 innemel mu‟minune ihvetun,28 kâlu belâ,29 velekum fi‟l 6 “kendisini kötülüğe sevk eden nefsin güdümüne girmeyen” şeklinde verdiğimiz ifade, İkbal „in şiirinde “nefsi emmare devesine binen” olarak yer almaktadır. Bkz. İkbal, Benlik ve Toplum, s.56. 7 Muhammed Mahluf, Kelimatu‟l-Kur‟an, Daru İbn Kesir Dimaşk-Beyrut 2002/1423, s.183. 8 İkbal, Benlik ve Toplum, s.56. 9 İkbal, Benlik ve Toplum, s. 57; Ayet: Yusuf, 12/92. 10 İkbal, age, s. 56; Ayet: Ali İmran, 3/92. 11 İkbal, age, s. 57; Ayet: Bakara, 2/31 ve İsra, 17/1. 12 İkbal, age, s. 34; Ayet: Bakara, 2/30. 13 İkbal, age, s. 53; Ayet: Ali İmran, 3/14. 14 İkbal, age, s. 60, 65, 82; Ayet: Ali İmran, 3/7. 15 İkbal, age, s. 62; Ayet: Fetih, 48/10. 16 İkbal, age, s. 64, 152,162; Ayet: Yasin, 36/82. 17 İkbal, age, s. 77; Ayet: Kaf, 50/30. 18 İkbal, age, s. 81; Ayet: En‟am, 6/76. 19 İkbal, age, s. 88; Ayet: Alak, 96/1. 20 İkbal, age, s. 103; Ayet: Meryem, 18/93. 21 İkbal, age, s. 104; Ayet: Hac, 22/78. 22 İkbal, age, s. 105; Ayet: Bakara, 2/128. 23 İkbal, age, s. 105; Ayet: Bakara, 2/125. 24 İkbal, age, s. 108; Ayet: Zümer, 39/53. 25 İkbal, age, s. 108; Ayet: Tevbe, 9/40. 26 İkbal, age, s. 109; Ayet: Bakara, 2/38. 27 İkbal, age, s. 109; Ayet: Taha, 20/68. Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2014/3, c. 3, sayı: 6 21 Yrd. Doç. Dr. Davut Şahin kisasi,30 innallahe ye‟muru bi‟l-adli,31 zıbhın azîm,32kulhuvallah,33inna nahnu nezzelna,34en yutfiu,35rahmetenlilâlemin,36zuburen,37ila şeyin nukur,38ümmeten vesetan,39 heleta.40 İkbal nesir türü yazılarda da Kur‟an kelimeleri ve ayetleri alıntılar. Hatta bazen konusuyla ilişkilendirdiği birden çok ayeti ard arda sıralar. Biz burada ayeti bir bütün olarak alıntılamasına örnek vererek onun düşüncesinde Kur‟an‟ın yerine değinmiş olacağız. Yazının nesir türünde olması, ayetin bir bütün olarak iktibas edilmesi alıntılanan ayeti anlamak için Kur‟an bağlamına gitmeyi gerekli kılmayabilir. Ancak ayetin bu konuda kullanımının Kur‟an‟daki bağlama uygun olup olmadığı bağlama müracaat edilerek tespit edilebilir. Örneğin İkbal, aklın somut şeyler ötesine geçmesini ayetle şöyle delillendirir: Bilgi hissedilir somut şeylerle başlar. İnsan aklının bu somut şeylerden öteye geçmesi ancak onu yakalayıp zapt etmesi ve onun üzerinde güç kurmasıyla mümkün olur. Bu yargıdan sonra o, Rahman suresinin 33. ayetini getirir41. Ayet şöyledir: “Ey insan ve cin toplulukları, eğer göklerin ve yerin ötesine geçmeye gücünüz yetiyorsa haydi geçin. Siz oralara ancak bir güç sayesinde geçebilirsiniz.” Ayette insan ve cin topluluklarının yer ve göğün ötesine ancak bir güçle geçebileceği konu edilmektedir. İkbal ayetteki “sultan” kelimesini insanın somut şeyler ötesine geçme “gücü” (sezgi) ile ilişkilendirerek yorumunu ayetle destekler. Böylece bu ayet söz konusu iki topluluğun bilgi hususunda bir güç sayesinde somut şeylerden öteye geçebileceğine dayanak olur. Elbette bu öteye geçiş dünya hayatında gerçekleşmektedir. Ayetin bağlamını dikkate alarak bu durumun dünya hayatı için söz konusu olduğunu söyleyenler olduğu gibi, ahiret hayatı için olduğunu söyleyenler de vardır42. Eğer ayet ahiret hayatı ile ilişkilendirilirse cin ve insanların Allah‟ın hesabından kaçamayacağı vurgulanmış olur. Ancak o zaman bu ayetin, İkbal‟in yaklaşımına kaynaklık etmesi zorlaşır. Bu örneklerdeki tespitler ve tercihler, İkbal‟in Kur‟an‟a vukûfiyetini, ayetleri konuyla ilişkilendirme dirayetini gösterir mahiyettedir. İkbal‟in yaklaşımlarını Kur‟an‟dan iktibaslarla temellendirmeye çalışması, düşüncesinde Kur‟an‟ın önemli bir yer tuttuğunu ortaya koyar. 28 İkbal, age, s. 115; Ayet: Hucurat, 49/13 İkbal, age, s. 115,128; Ayet: Araf, 7/172. 30 İkbal, age, s. 118; Ayet: Bakara, 2/179. 31 İkbal, age, s. 118; Ayet: Nahl, 16/90. 32 İkbal, age, s. 120; Ayet: Saffat, 37/107. 33 İkbal, age, s. 120; Ayet: İhlas, 112/1. 34 İkbal, age, s. 128; Ayet: Hicr, 14/9. 35 İkbal, age, s. 128; Ayet: Tevbe, 9/32. 36 İkbal, age, s. 131; Ayet: Enbiya, 21/107. 37 İkbal, age, s. 132; Ayet: Mu‟minun, 23/53. 38 İkbal, age, s. 132; Ayet: Kamer, 54/6. 39 İkbal, age, s. 150; Ayet: Bakara, 2/143. 40 İkbal, age, s. 164; Ayet: İnsan, 76/1. 41 Iqbal, The Reconstruction, s. 131; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s. 180. 42 Ebu Cafer Muhammed b. Cerîr Et- Taberi (310/922), Camiu‟l-beyan an te‟vîli‟l-Kur‟ân, (tak.: eş-Şeyh Halil el-Meyyus), Dâru‟l-Fiker, Beyrut 1995/1415, XIII (cüz: XXVII), s. 177-178. 29 Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2014/3, c. 3, sayı: 6 22 Muhammed İkbal'in Düşüncesinde Kur‟an'ın Yeri B. Kur’an’ı Yorumlama Ve Hayata Taşıma Çabaları a. Kur’an’ı Yorumlaması ve Yöntemi İkbal‟in Kur‟an‟la alakalı bir eser yazma isteğinin olduğu ancak buna imkân bulamadığı bilinmektedir. Söz konusu eserin Kur‟an‟ı nasıl ele alacağı ve niçin yazılamadığı ile ilgili farklı görüşler vardır. Bir görüşe göre içine düştüğü maddi ve manevi sıkıntıdan eseri yazamamış, eser, Kur‟an‟ın araştırılmasına yardımcı kitap olarak düşünülmüştür.43 Diğer bir görüşe göre ise hastalığı nedeniyle yeterli gücü bulamadığı için eseri kaleme alamamış, eser, Kur‟an tefsiri ve Kur‟an‟ın incelenmesinde yardımcı kitap olarak düşünülmüştür.44 O, Kur‟an hakkında yazmak istediği esere ilişkin şöyle diyor. “Son yirmi senedir Kur‟an‟ı inceliyorum. Ayetlerini ezberimden naklederim. Fakat bölümlerinden birkaçını dahi anladığımı söyleyemem. Eğer Allah bana ömür ve cesaret verirse, modern dünyanın, Kur‟an‟da öngörülen hayat ideallerine nasıl ulaştıklarını gösteren kapsamlı bir tarih yazacağım.”45 Görüldüğü gibi İkbal, Kur‟an‟ın nasıl anlaşılacağı ile ilgili bir eser değil de modern dünyanın Kur‟an‟da öngörülen hayata nasıl ulaştıklarının tarihini yazacağını söyler. Şimdi onun Kur‟an‟ı yorumlaması ve yorum yöntemine dair fikir vereceğini düşündüğümüz İhlas Suresi Tefsiri üzerinde durmak istiyoruz. İhlas Suresi Tefsiri 23 İkbal, Mevlana‟nın Mesnevi‟sinden özetle, İhlas Suresi‟nin ayet ayet yorumunu yapar. Burada ırkçılığa karşı geliştirdiği tevhidi, benliği geliştiren (aşk, fakr, cesaret...) ve zayıflatan (muhtaç olma, soysopla övünme...)46, şeyleri bulmak mümkündür. Şimdi İhlas Suresinin her bir ayeti için yaptığı yorumları örneklerle görelim. ‘Kul huvellahu ahad’ İkbal bu ayetin yorumuna, rüyasında Hz. Ebubekir‟e; “yaşanılan ıstırabın, dertlerin çaresi nedir?” şeklinde sorduğu soruyla ve ondan aldığı cevapla başlar. Hz. Ebubekir bu soruyu İhlas suresinde tespit ettiği tevhid sırrıyla cevaplar. Bu tevhid, şirkin zıttı olan tevhidden ilham alır, ama ondan öte bir şeydir. Müslümanların ırklara göre bölünmeyip Müslüman ismi altında tevhid etmeleri tevhidin söz konusu sırrıdır. O şöyle der: ... 43 Aktaş, Cihan, Pakistan Dosyası, s. 179, Ayrıca bkz., Asrar, Muhammed İkbal Doğudan Esintiler, s. 28. 44 Schimmel, Annemarie, Peygamberane Şair ve Filozof Muhammed İkbal, Çev: Senail Özkan, s. 31. Ayrıca Bkz. Yusuf S. Karaca, Giriş, Bali Cibril, s. 20. 45 Münevver, Muhammed, İkbal ve Kur‟an-î Hikmet, Çev: M. Ali Özkan, s. 88. 46 Benliği güçlendiren ve zayıflatan şeyler için bkz. Aydın, Mehmet S., İkbal‟in Felsefesinde İnsan, İslam Felsefesi Yazıları, s. 133-138. Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2014/3, c. 3, sayı: 6 Yrd. Doç. Dr. Davut Şahin Vahdeti parça parça etmeye kalkışma. Ey bir olana tapan ve ona hizmet eden, Ne zamana kadar ikilikten fayda umup duracaksın? Sen, kendi kendini mahkum etmişsin. Dilinle söyleyip durduğunu, gönlünle ve ruhunla hisset. O kendi döneminde tevhidin ancak bu şekilde apaçık hale geleceğini düşünür. Hatta ona göre vahdet soyut bir fikirdir, o, Müslümanların vahdeti ile görünür hale gelir. İkbal‟e göre bu vahdet tevhidin amel haline dönüşmüş halidir. O, bu manaları şu dizelerde verir: ... Bir milletten, yüz millet çıkardın. Böylece kendi kalene kendin gece baskını yapmışsın Yine bir ol ve Tevhidi apaçık hale getir. Vahdet, bir fikir halinde olduğu için görülmez, Sen hal ve tavırlarınla onu görünür hale getir. 24 İmana uygun ibadetler imanın zevkini arttırır. Amel haline dönüşmeyen iman ölüdür. ‘Allahussamed’ İkbal‟e göre bu ayetin mesajı insanın haktan başkasına muhtaç olmamasıdır. Önce insan yaşadığı durumdan hal yanarak halini zengine ifşa etmemelidir. Zira Hz. Ali‟ye Hayber‟i fethettiren şey, arpa ekmeğiyle yetinmesidir. İkbal‟in muhtaç olmama hususunda örnek alınmasını istediği diğer kimse, Hz. Yusuf‟tur. Mü‟min, Hz. Yusuf gibi davranmalı, kendisini ucuza satmamalıdır. İkbal, sadece başkasına muhtaç olmamayı değil, aynı zamanda servete köle olmamayı da önerir. Zengine boyun eğmek ve minnet, nasıl insanın özgürlüğüne halel getirirse, servet de özgürlüğe zarar getirir. İkbal bu ayetin açıklamasında ayrıca Harun Reşid‟in İmam Malik‟ten sarayına gelerek kendisine hadis dersi vermesi isteğine ve İmam‟ın ona verdiği cevaba yer verir. İmam Malik, “hür bir kulu köle etmek istiyorsun” diyerek halifenin bu talebini geri çevirir. Zira o, kendisinden ilim tahsil etmek isteyenin yanına gitmeyi değil, onun kendi yanına gelmesini istemektedir. Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2014/3, c. 3, sayı: 6 Muhammed İkbal'in Düşüncesinde Kur‟an'ın Yeri İkbal‟e göre asıl muhtaç olmamak; hakkın rengine boyanmak, başka renkleri silip yok etmektir. Halbuki biz, diyor İkbal, Hakk‟tan başkalarına ait bilgileri öğrenip biriktirmek suretiyle başkalarına muhtaç olduk. Bu bilgiler bizi bereketsizleştirdi. Her şeyimiz yabancı. Halbuki biz güneşiz. Başkalarının yıldızıyla aydınlanmaya ihtiyacımız yok. İkbal şöyle sesleniyor: Ey akıllı insan, dünyada su kabarcığı gibi ol. Kendi içine yabancıları sokma. Kişi kendini iyi tanırsa, varlığını bulur. Kavim ise, ancak kendi benliğinde yaşarsa kavi olur. Resulullah‟ın (s.a.v.) şu mesajını dinle: Allah‟a koşulan bütün şirklerden kurtul. İkbal bu ayetten, Müslümanı Allah‟tan başkasına muhtaç eden/bağlayan minnet, servet ve sözde hikmetten uzak kalınması gerektiği mesajını devşirir. ‘Lem Yelid ve Lem Yûled’ İkbal bu ayetin açıklamasında Müslümanın renk, kan, soy sop gibi bağlardan uzak kalması gerektiğini söyler. Örneklerle konuyu açığa kavuşturmaya çalışır. Önce Selman-ı Farisî‟nin kendisini bir şahsın evladı olarak değil de “İslam‟ın evladı” olarak görmesini örnek verir. Onun ikinci örneği balın birçok çiçekten devşirilmesidir. Şöyle diyor: Bal birçok çiçekten devşirilir ancak o, hangi çiçekten olduğunu söylemez. Eğer soy sop gündeme gelirse kardeşlik kalesinde bir gedik açılır. İkbal bu örnekle “İslam toplumunda çeşitli milletlerden insanlar bulunabilir ama hiç kimse hangi milletten olduğunu öne çıkarmamalıdır”, demeye getirir. O ayrıca sahabinin ileri gelenlerinden Abdullah İbn Mes‟ud‟un, Müslüman kardeşinin ölümüyle ciğerinin yanması ve ağlamasına yer verir. Bu örneklerden sonra o, Müslümanları Hz. İbrahim‟in şemsiyesi altında toplamak ister. Milletimiz, diyor İkbal, İbrahim (a.s.)‟ın peteği, balımız da İbrahim‟in imanıdır. Ona göre Müslümanları birbirine bağlayan Rum ve Arap bağı değil, Hicaz‟lı sevgili Resulullah‟a olan bağdır. Ona olan aşk, soy sop bağından çok kuvvetlidir. İkbal‟in bu ayete ilişkin son sözü şöyledir: … İklime, bilgiye, soysopa bağlı olan insanın „Lem Yelid ve Lem Yûled‟den haberi yoktur. Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2014/3, c. 3, sayı: 6 25 Yrd. Doç. Dr. Davut Şahin ‘Ve Lem Yekün Lehû Küfüven Ahad’ İkbal burada da Allah‟ın tek ve ortaksız olmasından mü‟minin çıkarması gereken derse yoğunlaşır. Allah ayetinde mü‟minlere “gevşemeyin üzülmeyin”, buyurmuş, mü‟min de bu hırkayı giymiştir. Yine Allah “üstün olan sizlersiniz” demiş, mü‟min de bu tacı başına koymuştur. İkbal‟e göre bu ayetlerle Allah, Müslümanın yegâne olmasını beklemektedir. Üstün, eşsiz olan mü‟min şu özelliklere sahiptir: Batılın karşısında kılıç, Hakk için siperdir. Hayrı emreder, şerden sakındırır. Affı, adaleti, lütuf ve ihsanı çoktur. İkbal, sözü dönemindeki Müslümanlara getirerek, zelil olmalarını Kur‟an‟dan uzaklaşmalarına ve hayat dolu bir kitaba sahip olduklarının farkında olmamalarına bağlar.47 Bu sure Allah‟ın nasıl bir varlık olduğunu konu edinse de İkbal, sureden döneminde yaşanan sorunlar için hep mesajlar devşirir. Adeta bu surede Allah‟ın yeryüzündeki halifesi olan insanın, dünyada nasıl davranacağı salık verilmektedir. İhlas Suresinin tefsiri bağlamında yapılan bu yorumlara baktığımızda İkbal, genelde ayetlerin siyakına ve nüzul ortamına atıfta bulunmaz. O şiirlerinde bazı sahabilerin isimlerini zikrederek nüzul dönemine atıfta bulunmuş gözükür, ancak bu atıflarla o, daha çok Müslümanlara asrısaadet döneminin ruhunu dönemlerine taşımayı salık verir. Yukardaki örneklerin yanı sıra o sahabe yaşantısına da değinir48. Bunlar arasında Hz. Ömer‟i sıkça örnek vermesi dikkat çeker. Hz. Ömer‟in örnekliği daha çok başkasına minnet duymama bağlamındadır.49 Öyle anlaşılıyor ki İkbal, ayetleri işlediği konuya uygunluğu açısından ele almaktadır. Bu da aslında onun yazılarında rastladığımız Kur‟an‟ın ruhu (spirit of the Quran)‟50 Kur‟anî görüş (the Quranic view)51‟ Kur‟an öğretisi (the teaching Quran)52 gibi ifadelerle yakından alakalıdır. İkbal adeta Müslümanların Kur‟an‟la iletişimlerini ve Kur‟an‟ın ruhunu karşılaştırmış ayetlere bu doğrultuda yorumlar getirmiş gözükmektedir. b. Kur’an’ı Hayata Taşıma Çabası İkbal‟e göre hayatın manevi temeli Allah‟tır, her şey onunla ilişkilidir. Kur‟an‟ın tasvir ettiği Allah değişmez, ebedîdir; ama kendini değişikliklerde gösterir. Böyle bir Mutlak Hakikat‟e inanan, dayanan toplumun değişen dünyada 47 İkbal, Benlik ve Toplum, s. 168-175. İkbal, age, s. 146. 49 İkbal, Benlik ve Toplum, s.35. 50 Mohammad Iqbal, The Reconstruction of Religious Thought in Islam, Lahor 1988, s. 4, 121, 128, 142; Karş. Muhammed İkbal, İslam‟da Dini Düşüncenin Yeniden Doğuşu, Çev.: Ahmet Asrar, Birleşik Yayıncılık, t.siz, s.20, 167, 176, 193, 194; (Çalışma boyunca biri asıl diğeri tercüme olan bu iki esere „Iqbal, The Reconstruction‟ ve „İkbal, İslam‟da Dini Düşünce‟ şeklinde atıfta bulunulacaktır). 51 Iqbal, The Reconstruction, s. 141; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.193. 52 Iqbal, The Reconstruction, s. 168; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.227. 48 Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2014/3, c. 3, sayı: 6 26 Muhammed İkbal'in Düşüncesinde Kur‟an'ın Yeri tutunabilmesi için ebedi ilkelere, ona ayak uydurabilmesi için de değişimi sağlayacak prensiplere ihtiyacı vardır. İşte hayattaki değişikliklere göre bu ebedi ilkelerden hareketliliği sağlayacak olan ictihattır.53 İctihadın, sözlükte “bağımsız bir hüküm çıkarmak için gayret sarf etmek” anlamına geldiğini söyleyen İkbal, bu kavramı Kur‟an‟a dayandırır.54 İlgili ayet şöyledir: Bizim uğrumuzda çaba harcayanlara yollarımızı gösteririz55. Bu ayeti ictihad olarak değil de düşmana karşı cihad (savaş) şeklinde anlayan âlimler de olmuştur.56 İkbal muhtemelen ayetteki yol kelimesinin yollarımız şeklinde çoğul olarak kullanılmasından hareketle, ictihadın ruhunda olan farklı yaklaşımların kaçınılmaz olduğunu bu ayetle temellendirmektedir.57 İkbal, kanun koyma anlamında ictihad üzerinde durur58 ve ictihadla hayat arasında bir bağ kurar. Ona göre Kur‟an‟ın her kelimesi sonuna kadar ışık ve hayat neşesiyle doludur.59 Kur‟an dinamik olarak anlaşılırsa hayatta hiçbir alanı boş bırakmaz. Çünkü böyle bir Kur‟an anlayışı tekâmüle (devamlı değişen ve gelişen hayata) karşı değildir.60 İkbal‟in dinamik Kur‟an algısı içtihada bakışında da kendini hissettirir. Ona göre Kur‟an‟ın iradesi yeni, buyruklarının yaprak ve meyveleri taze olduğu için, ruhunda hiçbir zaman bir değişiklik meydana gelmez; ama dışı daima inkılaba açıktır.61 Öyleyse Kur‟an her mevsim yenilenen yaprak ve meyve gibi her dönem yeniden yorumlanmalı, inkılaba açık olduğu unutulmamalıdır. İkbal meselelerin hallinde Kur‟an‟a müracaat edilmesi gerektiği kanaatindedir. Onun bu düşüncesini, Benlik ve Toplum adlı eserinde yer verdiği mahir bir mimar ile Sultan Murad‟ın arasında geçen şu örnek olayda görmek mümkündür. Hikâyeye göre mahir bir mimarın inşa ettiği camiyi beğenmeyen Sultan Murad, mimarın bileklerini kestirir. Mimar kadıya müracaat ederek meseleyi Kur‟an‟ın hükümlerine göre çözmesini talep eder. Sultan ve mimar kâdının huzuruna gelir, sultan suçunu itiraf eder ve üzgün olduğunu söyler. Bunun üzerine kâdı “velekum fi‟l kisasi,”62 ayetini okuyarak hükmü verir. Ancak davacı mimar “innallahe ye‟muru bi‟l-adli,”63 ayetini okur ve “Ben onu Allah‟a ve Muhammed Mustafa‟ya bağışladım”, der.64 Buradan İkbal‟in meseleleri Kur‟an hükümlerine göre çözme düşüncesinde olduğu ortaya çıkmaktadır. İkbal Kur‟anî 53 Iqbal, The Reconstruction, s. 147-148; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.201-202. Iqbal, The Reconstruction, s. 147-148; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.203. 55 Ankebut,29/69. 56 Ebu Cafer Muhammed b. Cerîr et-Taberi, (310/922), Camiu‟l-beyan an te‟vîli‟l-Kur‟ân, (tak.: eş-Şeyh Halil el-Meyyus), Dâru‟l-Fiker, Beyrut 1995/1415., XI (Cüz:XXII), s. 19. . 19 ; Ayrıca bkz, Mevdudi, Tefhimu‟l-Kur‟an, (Çev: Mehmet Yolcu), İnsan Yay., İstanbul 1987, IV,s. 241. 57 Iqbal, The Reconstruction, s. 148; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.202. 58 Iqbal, The Reconstruction,s.148; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.203. 59 Annemarie Schimmel, Peygamberane Şair ve Filozof Muhammed İkbal,s.17. 60 Iqbal, The Reconstruction,s.166; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.224. 61 İkbal, Cavidnâme , s. 205. 62 İkbal, age, s. 118; Ayet: Bakara, 2/179. 63 İkbal, age, s. 118; Ayet: Nahl, 16/90. 64 İkbal, Benlik ve Toplum, s. 117-118. 54 Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2014/3, c. 3, sayı: 6 27 Yrd. Doç. Dr. Davut Şahin hukuk kurallarının değişmezliği fikrinde olmakla birlikte, Kur‟an hükümlerinin bazı özel şartlarda farklı uygulamalarının olabileceğini savunmuştur. O, İbn Kayyım‟ın Alam el-Mûki‟inine65 atıfta bulunarak Mevlana Mesud A‟lam Nedvî‟ye şöyle yazıyor: Bu kitaptan bir kimse, bazı özel şartlarda Kur‟an‟ın ceza hükümlerinde değişiklik yapılabileceğini anlar. Peygamber (s.a.v.) bizzat kendisi savaş esnasında hırsızlık yapan kimsenin elinin kesilmesine ilişkin değişiklik yapmıştır. Benzer bir şekilde, açık nassa göre iki yıl olan çocuğun süt emme dönemiyle ilgili bu süreyi azaltan ya da çoğaltan ifadeler bulunmaktadır.66 İkbal, ictihad bağlamında Kur‟an‟ın insan düşüncesine imkân tanıyıp tanımadığını da irdeler. Ona göre Kur‟an‟ın ilke ve kurallarının geniş kapsamlı olması düşünceyi harekete geçirmektedir.67 O bu hususta geleneğin tabulaştırılmasını da eleştirir. Çünkü bu tutum Kur‟an dinamizmini ve ondaki hakikatleri görmeyi engellemektedir. İkbal şöyle diyor: İslam ümmeti hikâyeler içinde boğuldu. Hakikat efsaneler içinde kayboldu.68 İkbal‟e göre Kur‟an öğretisi, hayatı devamlı yaratış ameliyesi olarak görür ve her neslin öncekilerin eserlerini kendilerine engel yapmadan onlardan faydalanarak sorunlarını çözmede serbest olduğunu söyler.69 İkbal‟e göre yapılması gereken şey; geçmişle ilişkileri koparmadan İslamiyet‟i bir düşünce sistemi olarak ele almak, derinliğine yeniden incelemektir.70 Yaşanılan zamanla tam bir temas halinde olup, ne hayâ ve şerefinden vazgeçmek ne de eski esatir ve hurafelere kapılıp kendini, ruhunu kaybetmektir.71 İkbal bizden önceki nesillerin ictihad hususunda gerekeni yaptıklarını söyler ve o dönemde birçok ekolün ortaya çıkmasını örnek gösterir72. O bununla ilgili olarak şöyle der: Bu cezbe ve heyecanım Müslümanların yüce devirlerine yakışır O büyük âlimler göçüp gitti ilmini kim takdir eder kim anlar artık 73 Ecdadımın ilim ve irfanına tekrar kapıyı aralamak isteyenim. 65 Kitap ismi alıntı yapılan yerdeki şekliyle verilmiştir. Muhammed Altaf Hasan Ahangar, İkbal ve Kur‟an: Hukukî Bir Bakış Açısı, İkbal‟in Düşünce Dünyası, Der.: Ahmet Albayrak, çev.:Ömer Faruk Yavuz, İnsan yay., İstanbul 2006, s.40-41; (İqbal Namah, c.1, s.404‟den naklen). 67 Iqbal, The Reconstruction, s.168; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.226. 68 İkbal, Bal-i Cibril, s.127. 69 Iqbal, The Reconstruction , s.168; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.226. 70 Iqbal, The Reconstruction , s.97; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.136. 71 İkbal, Darb-ı Kelim, s. 22. 72 Iqbal, The Reconstruction, s.165; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.223. 73 İkbal, Bal-i Cibril, s. 74. 66 Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2014/3, c. 3, sayı: 6 28 Muhammed İkbal'in Düşüncesinde Kur‟an'ın Yeri Bütün hayat mücadelem kaybedileni aramak ve bulmaktır benim.74 İkbal burada âlimlerin ve kendisinin yeterince takdir edilmediğinden yakınır; mücadelesinin kültürel mirasımızı geçmişte ifadesini bulduğu şekliyle canlandırmak değildir. Asıl amaç o kültürel mirası yaratan, ancak şu an elden kaçırılan ruhu aramak ve bulmaktır. Ona göre İslâmî hukuk tekâmüle müsaittir. İslam dünyası bu meseleye Hz. Ömer‟in ruhuyla bakmalıdır75. Muaz Hadisi olarak bilinen hadis de İslam hukukunda ictihada sürekli ihtiyaç duyulacağını göstermektedir76. İkbal „gerileme ve çökme dönemlerinde taklit ictihaddan daha iyidir‟77 dese de ictihadın dondurulmasını ve onun yapılabilmesinin bir kişide toplanması mümkün olmayan (ve donmasına neden olan) şartlara bağlanmasını eleştirir. Ona göre hayatı dinamik gören Kur‟an‟ı birinci kaynak kabul eden bir hukuk sistemi için bu durum gerçekten gariptir78. C. “Kur’an Âlemi”ne İlişkin Tespitleri İkbal, “Kur‟an âlemi”ni, Cavidnâme‟de, ruhlarıyla beraber olduğu Cemalettin Âfgânî ve Said Halim Paşayla müzakere eder. O manevi atmosferde “Kur‟an âlemi”nin özellikleri ve temelleri ele alınır. Şâirane bir dille bu atmosferi ve konuşulanları aktaran İkbal‟in veciz sözleri, felsefî-tasavvufî yorumlar içerir. Söz konusu meclisteki karşılıklı konuşma şöyle özetlenebilir: Said Halim Paşanın “Kur‟an‟da yüz taze âlem var.” sözüne karşılık İkbal‟i temsil eden Zinderud Âfgânî‟ye “Kur‟an âlemi” nedir?, bilen yoktur.” der. Bunun üzerine Cemalettin Âfgânî, Kur‟an âleminin özelliklerini sıralar. “Kur‟an âlemi” içimizdedir ve “kalk” emrini vermemizi beklemektedir.79 İkbal, Âfgânî‟yi konuşturarak “Kur‟an âlemi”nin temellerini dört başlık altında toplar. Burada insanın halifeliği, Allah‟ın hükümranlığı, mülkün Allah‟a aidiyeti ve hikmetin büyük hayır oluşu üzerinde durulur. Bunların her biri Kur‟an ayetidir, aynı zamanda İkbal‟in düşüncesini oluşturan (benlik, fakr, ilim gibi) konuların temelidir. Bu durum hem İkbal düşüncesinde Kur‟an‟ın ne kadar belirleyici olduğunu göstermekte; hem de İkbal‟in Kur‟an anlayışını anlamak ve anlatmak için sisteminin bir bütün olarak ele alınması zorunluluğunu beraberinde getirmektedir. Şimdi İkbal‟in “Kur‟an âlemi” olarak belirlediği dört temel esası görelim. 74 İkbal, a.g.e., s.114. Iqbal, The Reconstruction , s.162; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.220. 76 Iqbal, The Reconstruction, s.147-148; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.203. 77 İkbal, Benlik ve Toplum, s. 133. 78 Iqbal, The Reconstruction, s.149; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.203. İkbal “yüz” sayısını kesretten kinaye olarak eserlerinde çeşitli vesilelerle kullanır. (Bkz. İkbal, Cavidnâme ,s. 238,242,318,360,371,413,415,416) İkbal, Bal-i Cibril, s.76. Zinderud: Cavidnâme ‟de konu edilen manevi âleme yolculuk esnasında ve onu temaşada İkbal‟i temsil eden yaşam dolu nehrin adıdır. 79 İkbal, Cavidnâme ,s. 204. 75 Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2014/3, c. 3, sayı: 6 29 Yrd. Doç. Dr. Davut Şahin a. İnsan yeryüzünde halifedir. (Ademin hilafeti).80 İkbal‟e göre evrendeki her şey bir “ben”dir. Kainatta Allah‟tan sonra en yüksek “ben”e sahip varlık insandır.81 Kur‟an‟ın anlattığı insan, öz varlığında yaratıcı aktivite halindedir. İnsan hem kendi kaderini hem de evreninkini çizebilmekte82 Allah‟ın yaratmasına katılabilmektedir.83 Bu yüzden insan mürekkeptir, kitap ve kalemdir.84 Âlemler ilahi aşkın eseri ise; insan da o aşkın sırlarındandır. Bu sır değerini ırktan ve renkten almaz; “innî câilun”den85 alır. O sahilsiz bir deryadır, asırları kalbine sığdırmıştır. Âlem ona sığabilmiştir, ama o âleme sığamamıştır. 86 Çünkü onun makamı göklerden de yüksektedir. İkilikten tek bir varlığı meydana getiren odur.87 İkbal, erkek ve kadının birbirine bağlılığı ve o ikiden birin meydana gelmesi bağlamında kadının önemi ve değeri üzerinde durur. Ona göre kadın, vücutta insanı var eden varlıktır. Onun ateşi olmayınca can ve beden suret bulmaz. Yüceliğimizi onun yüksekliğinde aramalıyız. Zira biz onun resmettiği nakışlarız88. Anlaşıldığı kadarıyla İkbal, Kur‟an‟ın bu temelinden insanın varlık içerisinde sahip olduğu değeri görmesini önermekte, potansiyelini fark etmesini salık vermekte, ırk ve renge takılmadan Allah‟ın halifesi olduğunu unutmamasını tavsiye etmektedir. 30 b. Hüküm Allah’a aittir (İlahi yönetim).89 İkbal bu başlık altında önce Hakk‟a kul olan kimsenin Allah‟la ilişkisine yer verir. Daha sonra insan menşeli kanun ile vahiy menşeli kanunun karşılaştırmasını yapar ve şu tespitlerde bulunur: Hakkın vahyi herkesi gözetir, sulhte ve harpde adildir. Hâlbuki haktan başkası emretme ve nehyetme makamında olursa zayıflara zor ve kahır kullanır. Onun âmirliğinde istibdat vardır. İşte ilahi hükme kendini teslim etmeyen âmir, ilâhi nura karşı kör müşavirler atar. Bu müşavir tasarruflarıyla hükümdarın daha da zulm etmesine vesile olur. Koyduğu kanunlarla zengini daha zengin, köylüyü ise tel gibi zayıf hale getirir. 80 Bakara, 2/30. Iqbal, The Reconstruction, s.72; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.102-103. 82 Asrar, Ahmet, Muhammed İkbal Doğudan Esintiler s.220. 83 Iqbal, The Reconstruction, s.72; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.102-103. Kendisinin ve evrenin kaderini yönlendirebilme gücüne sahiptir. 84 İkbal, Cavidnâme , s. 206. 85 İkbal, Benlik ve Toplum, s.34; Ayet: Bakara, 2/30. 86 İkbal, Cavidnâme, s. 207. 87 İkbal, Cavidnâme, s. 209. 88 İkbal, Cavidnâme ,s. 209-210. 89 Enam, 6/57; Yusuf, 12/40, 67. 81 Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2014/3, c. 3, sayı: 6 Muhammed İkbal'in Düşüncesinde Kur‟an'ın Yeri İkbal sözü Avrupa‟nın kanunlarına getirir ve orada annelerin gümüş ve altını, evlada tercih ettiklerini söyler. “Veyl” ifadesi ile onlara bedduada bulunur. Sonra da Müslüman topluma yönelerek şöyle seslenir: Ey onun (Avrupa‟nın) taklidinin esiri, hürr ol! Kur‟an‟ın eteğini tut, hürr ol. 90 c. Yeryüzü Allah’ın mülküdür. 91 Doğuda ve batıda insanların yaşadığı maceralar İkbal‟e göre hep toprak yüzündendir. İnsan, diyor İkbal, yeryüzünde emanetçidir. Yeryüzünü sadece geçim kaynağı olarak görmelidir. Çünkü mülkün gerçek sahibi Allah‟tır.92 Dünyada ebedi kalacağını zanneden insan ancak taşa toprağa değer verir. Halbuki insan yolcudur. Toprak sabit, insan ise hareketlidir. Bu yüzden insanla toprak arasında hakiki münasebet kurulamaz. Fitne, savaş hep toprak yüzündendir. Halbuki toprak gelindir; insan güveydir. Yani o hem hepimizin, hem de hiçbirimizindir.93 Rızkı ve mezarı alınca gerisine bakmamalıdır.94 Dünya nimetlerinden istifade etmeli, ancak sarayına gönlü kaptırmamalıdır. Çünkü gönül Allah‟ın haremidir. Ondan başkasına verilmez. Öte yandan İkbal‟e göre mal mülk sahibi olmak, insanı fakirlikten kurtarmaz. Çünkü fakirlik, mezarsız ve kefensiz ölmektir. Parada, çocukta kaybolmaktır.95 İkbal‟in “fakr” anlayışının temelini bu açıklamalarda bulmak mümkündür. d. Hikmet büyük hayırdır.96 İkbal‟e göre ilmin özü, ilahi aşktır. İlmin ilahi aşkla yoğrulmasından „hikmet‟ ortaya çıkar. İkbal şöyle diyor: Bugün Araplar keşif yapamıyorlar, Acemler icatta bulunamıyorlarsa, ilahi aşktan yoksun olmalarındandır. Bunları yaptıracak akıl ve basiretin kılavuzu ilahi aşktır. Onsuz şeriat ve din, tefekkür put hanesinden başka bir şey değildir.97 Böyle bir ilim, harf ve sese kanat vererek feleklerin sonuna kadar uçabilir. 98 90 İkbal, Cavidnâme , s. 212-215. Bu ifade Kur‟an‟da birkaç yerde geçmektedir. Örneğin bkz. Fetih, 48/14; Bkz. İkbal, Bal-i Cibril, s. 121. İkbal burada özellikle Kur‟an‟ın soru sorma metodunu da kullanarak Kur‟an âleminin bu temel özelliğini ortaya koyar. 92 İkbal, Cavidnâme ,s. 232. 93 İkbal, a.g.e., s. 215. 94 İkbal, a.g.e., s. 216. 95 İkbal, a.g.e., s. 217. 96 Bakara, 2/269. 97 İkbal, Bal-i Cibril, s. 113. 91 Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2014/3, c. 3, sayı: 6 31 Yrd. Doç. Dr. Davut Şahin Evet İkbal‟e göre hikmet insanı somut şeylerin ötesine götürebilir. Çünkü bir yönüyle o az da olsa ilahi ilimden ilham alır. O istemedikçe, ilahi ilim de takdir etmez. İlmin ilahi aşkla yoğrulmuş olması veya ondan yoksun olması sonucuna göredir. Eğer ilim kâinatın mahiyetini anlamak için araştırmalar yapıp sonucu Hakka bağlarsa Peygamberin izinden, yok eğer Hakktan uzak kalırsa inkâr edenin izinden gitmiş olur. Çünkü kalp ateşi olmayan ilim şerrdir, aydınlığı karanlıktır.99 Onun gazından âlem kör olmuştur. Deniz, çöl, bağ, bahçe ve köşk onun tayyarelerinin bombalarından parça parça oluyor. O milletlerin sermayesini alıp götürüyor. Onun kuvveti İblis‟le dosttur. Sonuç olarak aşksız ilim tağutîdir; aşk ve ilim lahûtîdir. Muhabbet olmadan ilim ve hikmet ölüdür.100 İkbal, “Kur‟an âlemi”nde önce insanı kendine tanıtır. Potansiyelini kullanmasını ister. Daha sonra Allah‟ın hükmü karşısında hüküm koyulmaması gerektiğini söyler. Bunu yapanların despot olacaklarını haber verir. Ayrıca Allah‟tan başka kimseye muhtaç ve mahkum olunmaması gerektiğini salık verir. Son olarak hikmetin ne olduğu, nasıl anlaşılacağı üzerinde durur. Hikmetsiz ilmin insanlara çektirdiği ıstırabı gözler önüne serer. D. Kur’an Anlayışında İnsanın Bilgi Kaynakları İkbal hakikatin bilgisini Kur‟an‟da arar. Ona göre Kur‟an, insana üç bilgi kaynağı sunar. Bunlar: Tabiat, sezgi ve tarihtir101. O, önce Kur‟an‟ın, hakikati “zâhir” ve “bâtın” olarak tanımladığına102 dikkat çeker. Hakikat, kendini hem görülende hem de görülmeyende ortaya koymaktadır103. Görülen tabiattır; görülmeyen kalptir. Ona göre İslam, Hristiyanlık gibi, tabiatı bırakıp, ruha yönelmez. Dış âlem gerçektir, o iç âlemden alınan ilhamla kavranmaya çalışılır ve ona hakim olunur. Yani İslam‟a göre içerdeki ideal ile dışarıdaki hakikat, uyum içindedir. Bundan amaç hayatın gerçekçi bir biçimde düzenlenmesini sağlayacak bir dayanağı bulmaktır.104 Zaten idrak ve sezgi, birbirlerinin alternatifi değil; bir bütünün çeşitli yönleridir. Bir başka ifadeyle hakikat, his ve idrakle bir de sezgi ile bilinebilir. His ve idrak dış tecrübe (âfak) metodunun, sezgi ise iç tecrübe (enfûs) metodunun hakikati kavrama yoludur.105 Bir çeşit belirsiz duygu olan sezgi, düşünceyle; düşünce de kendisini kelimelerle ifade eder. Öyleyse duygu ile düşünce arasında canlı bir bağ vardır. Fikir ve kelime aynı anda duygunun rahminden çıkar. Ancak mantıki anlayış, bunları zamana göre sıralayarak arasını ayırır.106 Sonuçta dış tecrübe, iç tecrübe ve tarih birbirlerinin gayrı değil birbirlerini tamamlayan bilgi kaynakları haline gelir. 98 İkbal, Cavidnâme ,s. 218. İkbal, a.g.e.,s.219. 100 İkbal, a.g.e.,s.219-222. 101 Iqbal, The Reconstruction, s.96; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce , s. 135. 102 Hadid, 57/3. 103 Iqbal, The Reconstruction, s.127; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce , s.174. 104 Iqbal, The Reconstruction, s.9-10; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.26. 105 Iqbal, The Reconstruction, s. 127; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.174. 106 Iqbal, The Reconstruction, s. 22; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.42. 99 Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2014/3, c. 3, sayı: 6 32 Muhammed İkbal'in Düşüncesinde Kur‟an'ın Yeri Şimdi İkbal‟in hakikat bilgisini aradığı tabiat, sezgi ve tarihi Kur‟an‟dan temellendirişini daha yakından görelim. a- Dış Tecrübe (tabiat) İkbal, Kur‟an‟ın, hakikatin görülen yönü olan tabiat üzerinde ısrarla durduğunu,107 Kur‟an‟a göre tabiatın, Allah‟ın eseri108 ve onun varlığına alamet olduğunu söyler.109 Kur‟an güneşi, ayı,110 gölgelerin uzamasını,111 gece ile gündüzün değişimini112 hakikatin işaretleri olarak görür. Çünkü, diyor İkbal, ondaki her şey Allah‟tandır.113 İkbal‟e göre bu ayetlerin anlamı şudur: Emaneti kabul ettiği için doğadan üstün olan114 ve Allah‟ın “bak” hitabının muhatabı olan insan, Allah‟ın bu işaretleri üzerinde düşünüp, tabiata hakim olmanın yollarını araştırmalıdır.115 İnsana bu hakimiyet yetkisi, acımasız duygusunu tatmin etmesi için değil, manevi hayatını yüceltmesi için verilmiştir.116 İkbal‟e göre tabiat, insanın emrine verilmiş117 onu eğiten ve geliştiren okuma kitabıdır.118 O, eğer bu mertebeye ulaşıp yeryüzünde halife olamazsa, bu sefer tabiat ona hakimiyet kurar.119 Öte yandan İkbal‟e göre Kuran‟ın anlattığı tabiat, devamlı değişmekte ve gelişmektedir.120 Allah devamlı bir işle meşgul olmakta121 ve yaratmada dilediğini artırmaktadır.122 Müslüman‟ın görevi, bu ayetlere karşı kör ve sağır olmamak; onların üzerinde derin derin düşünmektir. Aksi takdirde Müslüman ne bu dünya ne de öte dünyada hakikatleri görebilecektir. Çünkü Kur‟an‟a göre şimdiki hayatta bu ayetleri göremeyen, gelecek hayatın hakikatlerini de görmekten mahrum olacaktır.123 Zira “Evren; eğlence olsun diye yaratılmamıştır”.124 b- İç Tecrübe (sezgi) İkbal iç tecrübeyi, Kuran‟ın insana sunduğu (önerdiği) bilgi kaynakları arasında görür. O bir şiirinde şöyle der; Ey insan! Kalbin kandilindir senin, 107 Iqbal, The Reconstruction , s. 13; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.31. Rum, 30/50. 109 Ankebut, 29/44, Lokman, 31/25 vd. 110 Nahl, 16/12. 111 Furkan, 25/45. 112 Al-i İmran, 3/190. 113 Secde, 32/4, Furkan, 25/59 vd. 114 Iqbal, The Reconstruction, s. 11; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.26-27. 115 İkbal, Benlik ve Toplum , s. 155. 116 Iqbal, The Reconstruction, s. 15; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.34. 117 İkbal, Bal-i Cibril, s. 138. 118 İkbal, Benlik ve Toplum , s. 153. 119 İkbal, Benlik ve Toplum , s. 154. 120 Iqbal, The Reconstruction, s. 10; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.27. 121 Rahman, 55/29. 122 Fatır, 35/1. 123 Iqbal, The Reconstruction, s.127-128; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.29-30 , Ayet için bkz İsra 17/72. 124 Duhan, 44/38-39. 108 Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2014/3, c. 3, sayı: 6 33 Yrd. Doç. Dr. Davut Şahin Muhtaç olduğun ışık kalbindedir senin kalbinde.125 İnsanoğlunda canlı ve uyanık kalp varsa eğer, Hakikati zamanla görebileceği başka bir göz verirler.126 İkbal‟e göre iç tecrübe, diğer adıyla sezgi, Bergson‟un ifadesiyle, aklın bir üst mertebesidir.127 Bu tecrübe, mantık kurallarına dayanmayan belirsiz bir duygudan ibarettir. Bununla beraber kendini düşünceyle ifade ettiği için akılla da bağını koparmış değildir.128 O, Allah‟ın varlığını ve kendi şuur hayatımızı idrakde bir de insan âlem ilişkisini anlamada önemli rol oynar.129 İkbal‟e göre Allah‟ın ayetlerinden olan Müslüman130, Kur‟an‟a baktığı kadar kalbine de bakmalıdır. Çünkü kalp Kuran‟dan ayrı, bağımsız değildir. Kalp, elbisesi eskiyince onu, Kur‟an pazarından (âleminden) yeniler. İkbal şöyle diyor; Müslüman bir kalbin sahibi isen kendi içine bak ve Kur‟an‟a bak. Onun ayetlerinde yüz tane âlem var, Onun anlarına asırlar sarılmıştır. Mü‟min insan Allah‟ın ayetlerindendir her âlem onun göğsünde bir elbise gibidir. Göğsünde bir âlem eskiyince Kuran ona başka âlem veriyor.131 34 İkbal‟e göre Kur‟an, sezginin kaynağının “fuâd (kalp)” olduğunu söyler. Çünkü Kur‟an‟a göre kalp, her şeyi görür, doğru yorumlanması şartıyla da bildirdiklerinde asla yanlış olmaz. Ancak diğer insan tecrübelerinden pek farkı olmayan bu tecrübenin, özel, esrarengiz bir yetenek olduğu sanılmamalıdır132, onlar gibi gerçektir ve güvenilirdir.133 Bu tecrübenin tamamıyla ilahi özellik taşıdığı da düşünülmemelidir. İkbal bu tespiti için, “Biz senden önce, hiçbir resul hiçbir nebi göndermedik ki o bir şey dilediği zaman, şeytan onun dilediği hakkında bir fitne yaratmasın. Nihayet Allah şeytanın bu fitnesini defeder ayetlerini yine doğrular. Allah her şeyi bilir hüküm ve hikmet sahibidir”134 ayetini delil getirir. Sonra da şeytanın, kini dolayısıyla bu tecrübeyi taklit ederek ona sızabileceği uyarısında bulunur.135 125 İkbal, Bal-i Cibril, s. 71. İkbal, a.g.e, s. 155. 127 Iqbal, The Reconstruction, s. 3; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.19. 128 Iqbal, The Reconstruction, s. 21; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.40. 129 Aydın, Mehmet, Muhammed İkbal‟in Din Felsefesinde „Uluhiyet‟ Kavramı, İslam Felsefesi Yazıları, IV, 1980, s.170. 130 Allah kendine inanan mü‟minin kalbine gerçekleri ilham etmekte, hatta kalbine sığabildiğini söylemektedir. 131 İkbal, Cavidname ,s. 203-204. 132 Iqbal, The Reconstruction, s. 15-16; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.34. 133 Iqbal, The Reconstruction, s. 23; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.43. 134 Hac, 22/52. 135 Iqbal, The Reconstruction, s. 24; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.44. 126 Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2014/3, c. 3, sayı: 6 Muhammed İkbal'in Düşüncesinde Kur‟an'ın Yeri İkbal‟e göre bu tecrübede yaşananlar- ki peygamberlerin vahiy alma esnasında yaşadıklarından pek farklı değildir- aynen aktarılamaz; ancak mantıkî önermelerle yorumu yapılabilir. Nitekim Kur‟an‟da, vahyin muhtevası değil, psikolojisi anlatılmıştır; “Allah insanla ancak vahiyle yahut perde arkasından konuşur; yahut izniyle dilediğini vahy edecek bir elçi gönderir. O, yücedir hüküm ve hikmet sahibidir.”136 Ona göre Peygamberin yaşantısıyla benzerlik arz eden seziş, onunla son bulmuş da değildir. Peygamberliğin sona ermesi fikriyle; bilgisini tabiatüstü varlıktan alan şahsiyetlerin artık gelmeyeceği, bundan böyle içe yönelip de hayat hakkında bir şeyler söyleyenlerin söylediklerine, eleştirel bir yöntemle yaklaşılması gerektiği anlatılmak istenir. Bu yüzden İslam, eski kültürlerin tabiat güçlerine ulûhiyet atfetmelerine şiddetle karşı çıkmış, eleştirel düşünceyi yaratmak, böylece de bu ruhu beslemek istemiştir.137 c- Tarih İkbal‟e göre Kur‟an, milletlerin başarı veya hezimete uğramalarını138 Allah‟ın varlığına delil olarak görür.139 Kur‟an-ı Kerim geçmişte yaşananları140 anlatarak ve olayları anlatanın kişiliğinin araştırılması (tarihe tenkidî metotla yaklaşılması) gerektiğini vurgulayarak,141 tarih ilminden, yani hayatın ve zamanın mahiyetinden bahseder.142 Kur‟an‟ın tarihle ilgili prensiplerinden ve tarih felsefesinden ilham alarak mükemmel bir eser meydana getiren kişi, İkbal‟e göre, Mukaddime adlı eseriyle İbn Haldun‟dur. O, milletlerin örf ve hasletlerini anlatırken dahi, Kur‟an‟daki ayetleri kaynak edinmiş ve onları uzun uzadıya açıklamıştır.143 “Eyyamu‟l-lah” (Allah‟ın günleri) ifadesini esas alarak Kur‟an-ı Kerim‟de tarihin yer aldığını söyleyen İkbal, ilgili ayetleri sıralar ve yorumlar. Ayetlerden biri şudur; “Ey Muhammed! İnananlara söyle; Allah‟ın günlerinin geleceğini ummayanları şimdilik affetsinler. Çünkü Allah, her toplumu yaptıklarıyla cezalandıracaktır.”144 İkbal‟e göre bu ayet, milletlerin, yaptıklarının karşılığını toplum olarak, bu dünyada ve öbür dünyada göreceklerini bildirir. Kur‟an bu gerçeği vurgulamak için, devamlı tarihten misaller verir ve muhataplarını, insanoğlunun şimdiki ve geçmişteki tecrübeleri üzerinde düşünmeye davet eder.145 İşte “eyyamu‟l-lah” ifadesinin geçtiği ikinci ayette bu misalle ilişkilidir. Ayet şöyledir: “Andolsun ki biz Musa‟yı da kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar, onlara Allah‟ın günlerini (geçmiş milletlerin başlarından geçen olayları) hatırlat 136 Şuara, 42/51, Necm, 53/1-18. Iqbal, The Reconstruction, s.127; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.174-175. 138 Al-i İmran, 3/140. 139 Iqbal, The Reconstruction, s. 128; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.175-176. 140 Iqbal, The Reconstruction, s.139; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.189. 141 Iqbal, The Reconstruction, s.140; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.190. 142 Iqbal, The Reconstruction, s.141; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.191. 143 Iqbal, The Reconstruction, s.139; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.190. 144 Casiye, 45/14. 145 Iqbal, The Reconstruction, s. 138; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.189. 137 Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2014/3, c. 3, sayı: 6 35 Yrd. Doç. Dr. Davut Şahin diye ayetlerimizle göndermiştik. Şüphesiz bunda sabredenler ve şükredenler için ibretler vardır.”146 Burada “eyyamullah” ifadesinin geçtiği Casiye suresi 14. ayette bahis konusu olanlar inkâr edenlerdir. Dolayısı ile bu ayetteki “eyyamullah” inkar edenler içindir ve bu kelimeye burada “Allah‟ın helak günleri” anlamı verilebilir. İbrahim suresinin 5. ayetinde yer alan “eyyamullah”‟n muhatabı ise inananlardır. Burada „eyyamullah‟tan kasıt Allah‟ın nimet bahşettiği zamanlardır. İşte „eyyam‟ hem helak hem de nimet için kullanılmakta, Allah‟a izafe edilmesi suretiyle tarih, Allah‟ın sünneti olmaktadır. İkbal, “Her ümmetin bir eceli vardır.”147 ayetini delil getirerek toplum hayatının bilimsel olarak incelenebileceği iddiasında bulunur.148 Ona göre temel espri şudur; milletlerin ayakta kalabilmesi veya yok olması yaşadıkları tarihe katkılarına bağlıdır. İkbal şöyle diyor; “Takdir daima milletlerin iş ve faaliyetlerini göz önünde tutar. Ve takdirin yönü iki tarafı keskin kılıca benzer. (Ondan kaçıp kurtulmak mümkün değildir.)”149 Tarih bilimsel olarak incelenirse, diyor İkbal, hayat ile zamanın mahiyeti hakkında kesin bilgiler verir. Ona göre bunlar iki başlık altında toplanabilir. İkisi de Kur‟an öğretisinin temelini oluştururlar. 1- İnsan Soyunun Birliği (Ayniliği) İkbal‟e göre insan soyunun birliği Kur‟an‟da “hepinizi bir tek nefisten yarattık”150 ayeti ile vurgulanır. Ancak ayette ifade edildiği şekli ile hayatı canlı bir bütün olarak algılayabilmek belli bir süreç gerektirir. İkbal‟e göre İslam‟daki insan birliği, ne sırf felsefi düşünce; ne de şiirsel bir hülyadır. Toplumu önemseyen İslam dini, insan birliği fikrini Müslüman‟ın günlük hayatına taşıyarak, onu daha etkin hale getirmeyi amaçlamıştır.151 İslam, namaz ve cemaatle insanlar arasındaki bütün ayrımları kaldırır. Böylece yaratılışta var olan insan birliği fikrini günlük hayata taşır.152 İkbal‟e göre bu birlikteliğin oluşmasında yegâne duygu kardeşlik ve sevgidir.153 2. Zamanın Gerçekliği ve Hayatın Zaman İçinde Sürekli Hareketliliği İkbal burada özellikle Yunan filozoflarının görüşleriyle Kur‟an‟ın görüşünün bağdaşmadığını iddia eder ve bu yüzden onları eleştirirken zaman ve zamanla ilişkili olan kader üzerinde durur. İkbal bu konuları Kur‟an perspektifiyle İbn Haldun‟un rehberliğinde ele alır. Ona göre İbn Haldun, tarih anlayışında 146 İbrahim, 14/5. Araf, 7/31. 148 Iqbal, The Reconstruction, s. 139; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.190-191. 149 İkbal, Darb-ı Kelim, s. 13. 150 Nisa, 40/1. 151 Iqbal, The Reconstruction, s. 141; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.192. 152 Iqbal, The Reconstruction, s.94; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.131. 153 İkbal, Bal-i Cibril, Çev:Yusuf Salih Karaca, Furkan Yay., İstanbul 1983, s. 110. 147 Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2014/3, c. 3, sayı: 6 36 Muhammed İkbal'in Düşüncesinde Kur‟an'ın Yeri Kur‟an‟ın Yunan felsefesi ile uyuşmayan yönlerini ele almış, neticede Kur‟an, Yunan düşüncesi karşısında büyük ve kesin bir zafer kazanmıştır. Çünkü, diyor İkbal, Yunanlılara göre zaman154, Platon ve Zenon‟da olduğu gibi, gerçek dışıdır. Heraklitus ve Stoacılara göre ise o dairevî bir harekettir. Şu unutulmamalıdır ki, diyor İkbal, yaratıcı hareket ne ile ölçülürse ölçülsün, hareket dairevî kabul edilirse, yaratıcı olmaktan çıkar. Çünkü sürekli dönüş, yaratmak değil, sürekli tekrardır155. İkbal, zamanı gerçek dışı ve dairevî kabul etmenin156, tabiatı “olaylar bütünü” olarak değil de, çok önceden yaratılmış, boşluk içinde duran madde olarak algılamayı gerektirdiğini söyler. İkbal‟e göre bu fikir, insanın yaratıcılığını iptal ettiği gibi, Allah‟ın yaratıcı sıfatına da gölge düşürür. Evren için “önceden belirlenen bir planın zamanla işlemesi” fikrinden, Kuran‟ın görüşüne daha yabancı bir görüş olamaz. Evren gelişme halindedir; yüzyıllar önce tamamlanıp yaratanın elinden çıkmış zamanın dokunmadığı ve ölü bir madde kitlesi halinde mekan içinde uzayıp giden bir eser değildir. Şimdi, diyor İkbal, şu ayetin anlamını kavrayabiliriz. “Cenab-ı Hakk‟ı düşünmek ve şükretmek isteyen kimseler için, gece ile gündüze birbirini takip etmelerini emreden odur”157 Kur‟an‟daki zamanın gerçek olduğunu düşünen İkbal, Kur‟an‟da yıl, ay gibi zaman diliminin yanı sıra bir günü bin yıl süren zaman sürecinden de bahsedildiğine dikkat çeker. Bu ayetlere insanın bilgi kaynaklarından biri olan iç tecrübeyle yaklaşırsak, diyor İkbal, birini diğerine götüren, birbirlerine bağlı iki türlü zamanın olduğu ortaya çıkar. Ona göre zaman, seri olan ve olmayan (ilahi) şeklinde iki kategoride alınabilir.158 Bunlar birbirlerinden ayrı birer çeşit değildir. Seri zaman, ilahi zaman fikrine ulaşmak için bir araçtır, bir köprüdür. “Gece ile gündüzün (seri zamanın) farkı Allah‟tandır”159 ayeti, seri zamanın ilahi zamana geçiş için bir ipucu olduğunu gösterir. Asıl zamanın ilahi zaman olduğunu düşünen İkbal, düşüncenin, anlam vermek için onu parçalara ayırdığını söyler. Bir başka deyişle, 154 Burada İkbal‟in felsefeyle ilgili bir genelleme yaptığını görüyoruz. Aristoteles‟e göre yeryüzündeki unsurların hareketi düz, “ether”den meydana gelen gökyüzündeki varlıkların hareketi en mükemmel hareket olan dairevî harekettir. Birand, Kâmıran, İlk Çağ Felsefesi Tarihi, AÜİFY, Ankara 1987, s. 82. İkbal dünyanın hareketinin Kur‟an‟da (Yasin, 36/38) dairevi olarak ifade edildiğini bilmektedir. Ancak onun dünyanın hareketiyle oluşan zamanı asıl zaman olarak değil de ilahî zaman için bir araç olarak gördüğü için, dairevi hareketi asıl kabul eden filozofları bu yönüyle eleştirmektedir. İlerde İkbal İslam düşüncesindeki çizgisi çizilmiş zamana, kaderci anlayışa dikkat çekerek onu eleştirmiştir. (Çünkü İkbal, İslam dünyasındaki kaderci anlayışın temellerinin bir kısmının felsefî fikirlerden diğer bir kısmının politik hesaplardan kaynaklandığını iddia eder. Iqbal, The Reconstruction, s.110; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.152). 155 Iqbal, The Reconstruction, s. 141-142; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.194. 156 Iqbal, The Reconstruction, s. 141-142; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.194. 157 Iqbal, The Reconstruction, s. 54-55 ; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.82-83; Ayet için bkz Furkan, 25/62. 158 Iqbal, The Reconstruction, s. 47-49; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.74. 159 Mü‟minun, 23/80. Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2014/3, c. 3, sayı: 6 37 Yrd. Doç. Dr. Davut Şahin seri zaman aklın mutlak hakikatin yaratıcı faaliyetlerini sayı ile ölçmek için başvurduğu bir yoldur.160 İkbal zamanı gerçek dışı ve dairevî kabul eden161 düşünceyi bu sefer insan davranışı açısından ele alır. Ona göre böyle bir zaman algısı insan davranışlarını insanın seçebileceği imkânlar şeklinde değil de, belirlenmiş, zamanı gelince meydana gelecek bir yazgı şeklinde anlamayı gerektirir. Burada İkbal‟in insan kaderini de zaman ile açıkladığını görüyoruz. O, İslam âleminin ve diğerlerinin zaman ile kader arasındaki ilişkiyi anlayamadıklarından yakınır162. O, İslam dünyasında yüz yıllardır süregelmiş küçük düşürücü kaderciliğin var olduğu kanısındadır. Ona göre bu kadercilik biraz felsefi fikirlerden biraz da politik hesaplardan ileri gelmektedir. İslam‟ın Müslüman topluma bahşettiği hayat zevki ve şevkinin giderek kaybolması da bunda etkili olmuştur163. Kader imkanları hala belli olmayan zamandan ibarettir. Başka bir deyişle kader sebep sonuç içinde gerçekleşmeyen zamandır164. Yoksa bir şeyin kaderi bir efendi gibi dışardan emreden talihin acımasız eli değildir165. Tarih, önceden planlanan olaylar zincirinin üst üste çıkan resimleri olarak benimsenirse, diyor İkbal, bizim için ne yenilik ne de değişiklik imkanı olur. İkbal kendi savunduğu kaderin önceden tahmin edilemeyen güçlerle donatılmış egoları beraberinde getirdiğini, bunun da her şeyi kuşatan Mutlak ve Nihaî Ego‟nun özgürlüğüne sınır koyduğunu kabul eder. Ama ona göre bu sınır, bizzat Mutlak Egonun yaratıcı özgürlüğünden ileri geldiği için onun mükemmelliğine zarar vermez.166 E. Kur’an Okumalarına Dair Müslümanları Eleştirisi 38 İkbal, eserlerinde Müslümanların Kur‟an‟ı hakkıyla anla(ya)madıkları, dolayısıyla da yaşa(ya)madıkları fikrini usanmadan dile getirmiştir. Bir şiirinde Cemaleddin Âfgânî‟yi konuşturarak Müslümanlara ilişkin şu tespitte bulunur. “Tatar ve Kürtlerin kalp ateşi söndü. Ya Müslümanlar öldüler veya Kur‟an ölmüştür.167 İkbal‟in „ya Müslümanlar öldüler ya da Kur‟an ölmüştür” ifadesi gerçekten çarpıcıdır. Dinamik olarak tanımladığı Kur‟an ölmeyeceğine göre Müslümanlar canlı miskin birer cenaze olmuşlardır168. İkbal bir şiirinde Müslümanlara hitaben şöyle seslenir: Sen uçmak için bir kanat çırpmamış, Ve toprak altına girmiş bir kurt olmuşsun. 160 Iqbal, The Reconstruction, s. 58; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.86. Iqbal, The Reconstruction, s. 141-142; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.194. 162 Iqbal, The Reconstruction, s. 49; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.75. 163 Iqbal, The Reconstruction, s.110 ; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.152. 164 Iqbal, The Reconstruction, s.49 ; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.75. 165 Iqbal, The Reconstruction, s.50 ; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.76. 166 Iqbal, The Reconstruction, s.79-80 ; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.112. 167 İkbal, Cavidnâme , (Çev: Annemarie Schimmel), Kırkambar Yay., İstanbul 1999, s.223. 168 Günaltay, M.Şemseddin, Hurafeler ve İslam Gerçeği, (Yay.Haz.: Ahmet Gökbel), Marifet Yay., İstanbul 1997, s.32. 161 Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2014/3, c. 3, sayı: 6 Muhammed İkbal'in Düşüncesinde Kur‟an'ın Yeri Kur‟an‟dan uzaklaştığın için zelil oldun. Zamanın değiştiğinden, dünyanın kötülerle dolduğundan Şikâyet edip duruyorsun Ey çiğ tanesi gibi yerlere düşen, Sen koltuğunda hayat dolu bir “kitap” taşıyorsun. Ne zamana kadar toprakta sürüneceksin? Haydi, kalk ve göklerin üstüne yüksel.169 Belki de Kur‟an‟ın hayat dolu bir kitap olduğunu fark edemeyen Müslümanlar, ondan uzaklaşmışlar, onu doğru anlayamamışlardır. İkbal‟in sözlerinden tespit edebildiğimiz kadarıyla Kur‟an‟ı doğru anlamayı engelleyen başlıca faktörler şunlardır: a. Aşktan Yoksun Kur’an Okumaları İkbal‟in, Kur‟an‟la varoluşsal boyutta iletişim kuramayan Muslümanlara seslendiği mısraları bu başlık altında değerlendirebilir. O şöyle diyor: Kur‟an‟ın menzili ve maksadı başkadır, 39 Müslümanların hareket ve ayinleri başka Onların kalplerinde ateş yanmıyor; Onların göğsünde Mustafa yaşamıyor. Mü‟min Kur‟an‟dan meyve yemedi; Onun bardağında ne şarap gördüm ne tortu.170 Eğer sen, “Vennecmi Suresi”nin manasını idrak edememişsen şaşmam. Zira senin med ve cezirin için hala aya ihtiyaç var. (Yani kuru bir madde fikrinden öteye geçememişsin demektir.) O bir şiirinde şöyle diyor:171 Biz hepimiz toprağız Kur‟an ise gönüldür. Kur‟an'a bağlan ki, o, Allah'ın ipidir. Eğer inciler o ipe dizilirse incidir. Yoksa dağılmış bir toz parçasıdır.172 169 İkbal, Benlik ve Toplum, Çev: Ali Yüksel, Birleşik Yay., İstanbul 1999, s.175. İkbal, Cavidnâme , s. 227. 171 İkbal, Darb-ı Kelim, Çev: Ali Nihat, Tarlan, R.C.D Kalkınma İçin İşbirliği Kültür Enstitüsü, İstanbul 1968, s. 9. 170 Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2014/3, c. 3, sayı: 6 Yrd. Doç. Dr. Davut Şahin Kur‟an‟ın manasını Razi‟den ne soruyorsun? Onun ayetlerine bizim gönlümüz delildir. Akıl ateş yakıyor, gönül o ateşe yanıyor. İşte Kur‟an‟daki Nemrut ve Halil‟in tefsiri budur.173 İkbale göre Kur‟an‟ı okumanın gayelerinden biri de peygamberin kalbiyle birebir iletişim kurmaktır. Bunun için Kur‟an‟ın bütün kelimelerinin anlamını bilmeye gerek yoktur. Onu çoğu kez entellektüel yorumlama yerine, kalple okumak gerekir. Aksi takdirde, hacimli klasik şerhlerin okunması dahi fayda vermez.174 Çünkü derin manalar kelime ile ifade edilemez. Onu anlamak için gönülle baş başa kalmak gerekir.175 İkbal‟in Kur‟an‟ı kalbine iniyormuşçasına okuması176 da burada değerlendirilebilir. Bize göre İkbal‟in bu yaklaşımı Kur‟an‟ı dilden kalbe indiremeyen Müslümanlara mesaj içindir. Yoksa o yukardaki düşüncelerle Kur‟an kelimelerinin anlamlarını gereksiz görmüş değildir. O, Kur‟an kelimelerinin anlamlarının kullanıldıkları yerde açıklandığını söyleyerek177 anlamı önemsediğine işaret etmiş, dahası anlama ulaşmanın yolunu salık vermiştir. Kelimelerin anlamlarına önem verdiğini gösteren diğer husus, görüşlerini Kur‟an ile temellendirirken çoğu zaman Kur‟an kelimelerini kullanmasıdır. Hulud178, neş‟eti uhra179, ecrun gayri memnun180, berzah,181 nefs ve ruh,182 halq ve emr,183 40 172 İkbal, Benlik ve Toplum , s. 135; “Allah‟ın ipi” ifadesi için bkz. Âl-i İmran , 3/103. 173 İkbal, Peyam-ı Meşrık, (Çev: Ali Nihat Tarlan) İş Bankası Yay.,Ankara 1956, s. 34; ilgili ayetler için bkz.Ankebut, 29/24; Enbiya, 21/68. 174 Schimmel, Annemarie, Peygamberane Şair ve Filozof Muhammed İkbal, Çev: Senail Özkan, Kültür Bakanlığı Yay. Ankara 1983, s. 60. 175 İkbal, Peyam-ı Meşrık, s. 86. *İkbal‟in Kur‟an anlayışında felsefeye karşı tavrının olumsuz olduğu bilinmektedir. Araştırmamız felsefeyle ilgili olmadığı için onun bu tavrını tartışmayacağız. Ancak İkbal‟in felsefeye karşı olmadığı, kendisinin de felsefe yaptığı, felsefenin dayandığı temellerin bir kısmıyla Kur‟an‟ın ruhunun uyuşmadığı fikrini savunduğu, felsefeyle ilgili değerlendirmelerde çoğu kez genellemelerde bulunduğu düşüncesindeyiz. Burada onun Platon‟a ilişkin iki yaklaşımını vermek istiyoruz. İkbal Platon‟un hakiki bilgi vermediği için duyu organlarının idrakini benimsememesini eleştirir ve Kur‟an‟la uyuşmadığını söyler. Iqbal, The Reconstruction, s.3-4; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.19-20; O başka bir yerde bu filozofun hayatı bir bütün olarak ele alan Republic adlı eserindeki görüşlerinin Kur‟an ile uyumlu olduğunu iddia eder. Iqbal, The Reconstruction, s.166; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s. 224. 176 Nedvi, Ebu‟l-Hasan, Dr. Muhammed İkbal, Çev: Ali Ulvi Kurucu, Hilal Yay., Ankara 1957, s.36-37; en-Nedvi, İkbal‟in Mesajı, Çev: Yusuf Işıcık, Birleşik Yay, İstanbul 1999, s. 48-49; İkbal'in Kur'an okuyuşunun ilahi hitabın işitilmesi ya da vahyin kalbe inişi şeklinde kalbi ve tecrübi bir anlayışa dayandığı açıktır. Bu tarz tecrübi tevil metodunun, tecrübenin değişimine ve gelişimine binaen, her bir okurda metnin manasını sürekli değiştireceği ve farklı anlam seviyeleri kazanacağı muhakkaktır. Celal Türer, Muhammed İkbal‟in Kur‟an Tasavvuru, Diyanet İlmi Dergi, Cilt: 46, Sayı: 3 s.66. 177 Iqbal, The Reconstruction s. 84; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce , s.119. 178 Iqbal, The Reconstruction s. 123; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce , s.169. 179 Iqbal, The Reconstruction s. 122; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce , s.168. 180 Iqbal, The Reconstruction s.117 ; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce ,s.161. 181 Iqbal, The Reconstruction s.116 ; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce ,s.159. 182 Iqbal, The Reconstruction s. 112; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce ,154. Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2014/3, c. 3, sayı: 6 Muhammed İkbal'in Düşüncesinde Kur‟an'ın Yeri ahsen-i takvim esfel-i safilin184 vahiy,185 fuad,186 eyyamullah187…kullandığı Kur‟an kelimelerinden bazılarıdır. b. Yunan Felsefesi Etkisinde Kur’an Okumaları İkbal, Kur‟an ruhu ile Yunan felsefesinin uyuşmadığı yönler üzerinde durmakta, bu felsefenin temsilcilerinin Kur‟an‟a zıt görüşlerine yer vermekte, bu filozoflardan etkilenen İslam filozoflarını tenkit etmektedir. Ona göre Yunan felsefesi bir yandan İslam felsefecilerinin ufkunu genişletirken, diğer yandan Kur‟an ile ilgili görüşlerini daraltmıştır.188 O felsefenin etkisi altında gelişen İslam felsefesi, Kur‟an‟ın gerçek ruhunu anlamakta en az iki yüz yıl gecikmiştir.189 İkbal‟e göre, Yunan felsefesiyle Kur‟an‟ın uyuşmadığı noktalar şunlardır: 1. Kur‟an somut gerçeklere; Yunan felsefesi hayal ve faraziyelere dayanır.190 2. Kur‟an pratiğe; Yunan felsefesi teoriye önem verir.191 3. Kur‟an en son dönüşün Allah‟a192 olduğunu belirterek idealin sonsuzluk olduğunu vurgular. Yunanlıların ideali ise sonsuzluk değil uygunluktur.193 İkbal, Yunan filozoflarından Platon ve Sokrates‟in bazı düşüncelerini zikreder ve onları Kur‟an açısından değerlendirir. Platon‟a göre; 1. İdeler dışındaki varlıklar görüntüden ibarettir. 2. Hayatın sırrı ölümdür.194 3. Duyu organları hakiki bilgi vermezler.195 İkbal‟e göre Platon‟un bu görüşleri Kur‟an‟ın ruhuna terstir. Çünkü varlık gerçektir.196 Hayatın sırrı ölümsüzlüktür.197 Kur‟an duyu organlarının kıyamette 183 Iqbal, The Reconstruction s.103 ; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce , s.143. Iqbal, The Reconstruction s.85 ; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce ,s.120. 185 Iqbal, The Reconstruction s.173 ; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce , s.125. 186 Iqbal, The Reconstruction s.15 ; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce , s.34. 187 Iqbal, The Reconstruction s. 138; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce , s.189. 188 Iqbal, The Reconstruction s.3 ; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.19. 189 Iqbal, The Reconstruction s.131; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.180. 190 Iqbal, The Reconstruction, s. 128; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.176. 191 Iqbal, The Reconstruction, s. 131; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.181. 192 Necm, 53/14. 193 Iqbal, The Reconstruction, s. 131-132; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.181. 194 İkbal, Benlik ve Toplum , s. 45-46. 195 Iqbal, The Reconstruction, s. 4; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.19. 196 Iqbal, The Reconstruction, s. 10; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.26. 197 Iqbal, The Reconstruction,s. 118-119; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.163. 184 Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2014/3, c. 3, sayı: 6 41 Yrd. Doç. Dr. Davut Şahin hesap vereceğini söyler.198 Diğer filozof Sokrates ile ilgili olarak İkbal, “bütün dikkatini insana çevirmiş, tabiatı ihmal etmiş” tenkidini yapmaktadır. Halbuki İkbal‟e göre Kur‟an, insandan gündüz ve gecenin değişimini, gökyüzünü ve gezegenleri gözlemlemesini ister.199 İşte İkbal‟e göre İslam filozofları, Kur‟an ile birçok yönden çelişen Yunan felsefesi ve filozofları etkisinde kalarak Kur‟an‟ı okumuşlardır. Örneğin o, İbn Rüşd‟ün “faal aklın ölümsüzlüğü doktrini”ni savunmakla Kur‟an‟ın insan benliğine verdiği değeri ve kaderi inkâr ettiğini söyler.200 İkbal, Gazzali‟yi ise Kıstas adlı eserinde Kur‟an‟ın delillerini Aristo mantığı ile ele aldığı için eleştirir. İkbal şöyle diyor: “Gazzali bunu yaparken Şuarâ Suresini dikkate almamıştır. Zira Şuarâ Suresinde, Peygamberi inkâr edenlere verilecek cezayı konu edinen önerme, söz konusu inkarcıların peşinden getirilirken tarihten örneklerin basit dökümüyle yetinilmiştir.201 c. Kur’an’ı Şekilsel İncelemeleri İkbal, Kur‟an‟ın şekliyle uğraşan alimleri de eleştirir. O, “semâvat” kelimesini yanlış okuduğu için alimlerce eleştirilen Bahailerin Piri Muhammed Ali Bâb‟ı konuşturarak şöyle der: “Bu gün imamet bana verilmiştir. İrab ayetleriyle tahdid edilen Kur‟an ayetleri artık hürriyetlerine kavuştular.”202 (Vaiz) anlatış tarzını mantıkla süslemek istiyordu; Ama lügat parçalamaları arasında kayboldu.203 42 Kalenderin bildiği ancak tevhittir. Şekilci ulema ise Arapça‟da Karun gibidir.204 Şekilci ulema, Kur‟an‟da bahsedilen Karun‟un lüzumsuz hazinelerinin altında kalması gibi kendi ölü yüküyle beraber yere batacaktır. İkbal‟e göre, Şah Veliyyullah‟tan bu yana ıslahatçılar, yüzyıllar boyunca Kur‟an‟ın etrafında sayısız şerhçinin ve yorumcunun toplandığını, bunların bir Müslüman‟ın doğrudan Kur‟an‟a ulaşmasını engellediğini ve onun hakiki dinamik ruhunu boğduğunu ve taşladığını savunmaktalar.205 İkbal şöyle diyor: Razi de Keşşaf da tatmin edemez seni 198 Iqbal, The Reconstruction, s. 4; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.19; Ayet için bkz. İsra, 17/36. 199 Iqbal, The Reconstruction,, s. 3; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.19. 200 Iqbal, The Reconstruction,s. 4; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.20. 201 Iqbal, The Reconstruction,s. 129; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.177. 202 İkbal, Darb-ı Kelim, s. 20. 203 İkbal, Bal-i Cibril, s.127. 204 İkbal, a.g.e., s.53. 205 Schimmel, Annemarie, Peygamberane Şair ve Filozof Muhammed İkbal, s. 65. Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2014/3, c. 3, sayı: 6 Muhammed İkbal'in Düşüncesinde Kur‟an'ın Yeri Ruhuna hükmetmedikçe Kur‟an.206 d. Kur’an'ın Tabiata Verdiği Değeri Takdir Edememeleri Bu konu dış tecrübe, tabiat başlığı altında daha geniş incelenmişti. Tekrara düşmemek kaydıyla burada İkbal‟e göre Kur‟an‟ın Müslümanlara evrene ilişkin verdiği mesajı kısaca ele almak istiyoruz: İkbal bir şiirinde bu hususta şöyle der: “Sabahları aydınlatan parlak güneşi görünce Hayat dolu dünyaya (sordum) şunları söyledim; Senin aydınlığın ay ışığından geliyor Irmaklarının suyu akan gümüş gibidir Bahçe ve gül senin cennetinin aynalarıdır. Bunların hepsi eş-Şems suresinin tefsirleridir.”207 İkbal‟e göre İslamiyet, (mana âlemini önemsediği gibi zannedildiğinin aksine) maddeler dünyasını da önemser ve insanın ona hakim olmasını ister. 208 O bir şiirinde: Bugün Kur‟an‟dan dünyayı terk hakkında emirler istihrac ediyorlar. 43 O Kur‟an'dır ki orada imanlı bir insana ay ve perviz yıldızının hakimiyeti ihsan edilmiştir.209 der. İkbal, Kur‟an'ın ay ve perviz yıldızın hakimiyetini imanlı bir insana ihsan ettiğini söyleyerek modern dünyanın aya ve uzaya gidişine nispet etmiştir. Ona göre imanlı insan Kur‟an‟dan aldığı ilhamla bunu yapması gerekir. O, Kur‟an‟ın, hakikatin görülebilen yönü üzerinde durmasını dikkate değer bulur. Kur‟an‟ın tabiatı incelemeyi ve bu konuda derin derin düşünmeyi salık verdiğini söyleyen İkbal, Kur‟an‟a göre tabiatın gerçeğin simgesi olduğunu onun insanda bir şuur uyandırdığını düşünmektedir210. İkbal Kur‟an‟ın, evrenin mahiyeti üzerinde durduğunu ilgili ayetlere yer vererek gösterir. Evrenin tamamlanmadığını, evrendeki hareketin zamanı oluşturduğunu, bütün bunların Allah‟ın varlığının delilleri olduğunu söyler.211 206 İkbal, Bal-i Cibril, s. 87. İkbal, Bang-ı Dara, Çev:Ahmet Asrar, Muhammed İkbal Doğudan Esintiler , s. 58. 208 Iqbal, The Reconstruction, s. 10; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.26. 209 İkbal, Darb-ı Kelim, s. 9. 210 Iqbal, The Reconstruction, s. 13-14; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s. 31-32. 211 Iqbal, The Reconstruction, s. 10-14; Karş. İkbal, İslam‟da Dini Düşünce, s.26-32. 207 Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2014/3, c. 3, sayı: 6 Yrd. Doç. Dr. Davut Şahin Sonuç Yaşadığı dönemin Kur‟an anlayışını düşüncesine yansıtan Muhammed İkbal, Kur‟an‟ı, modern dünyanın ulaştığı seviyeleri hatta daha fazlasını içinde barındıran bir kitap olarak görür. Modern dünyanın toplum yaşantısını tasvip etmese de bilimsel seviye ve ilerleme adına yakaladıkları düzeyi takdir eder. Bize göre onun, modern dünyanın ulaştığı seviyeleri Kur‟an mesajında aramasının nedeni; ilerlemenin temellerini batının Müslümanlardan aldığı yönündeki düşüncedir. Benlik, tarih, tabiat gibi konuları batı düşüncesi ile Kur‟an‟ı karşılaştırarak ele alması, tespitlerini Kur‟an ile temellendirmesi modern dünyanın ulaştığı seviyeleri Kur‟an‟da aradığına işarettir. Ayrıca bu amaca matuf Kur‟an‟a ilişkin bir kitap yazma isteğinin olması tespitimizi doğrulamaktadır. Yazılarında ve şiirlerinde Kur‟an‟dan iktibaslarda bulunan İkbal, Kur‟an‟a vukufiyetini, ayetleri işlediği konuyla ilişkilendirmek suretiyle dirayetini ortaya koymuştur. O, Kur‟an‟ı hayata katma aracı olarak gördüğü içtihada ayrı bir önem vermiştir. Meselelerin hallinde Kur‟an‟ın hükümlerine başvurmak gerektiğini düşünen İkbal, bazı özel şartlarda Kur‟an‟ın ceza hükümlerinde değişiklik yapılabileceğini söylemiştir. Kur‟an‟a ilişkin özel bir kavrama “Kur‟an âlemi”ne yer veren İkbal, söz konusu âleme ilişkin dört temel esas belirlemiştir. Bunlar: insanın halifeliği, hükmün ve mülkün Allah‟a aidiyeti, hikmetin büyük hayır oluşu‟dur. Bu başlıklarla “Kur‟an âlemi”ne ilişkin düşünceler serd eden İkbal, burada insanın kendi yetilerini fark etmesini, Allah‟a ait olan hüküm ve mülke göz dikmemesini, ilahi aşk ve bilginin meczinden oluşan hikmeti yakalaması gerektiğini insana salık verir. İnsanın bilgi kaynaklarını Kur‟an‟da arayan İkbal, Kur‟an‟ın bilgi kaynağı olarak enfûs ve âfâka, tarihe yer verdiğini, insanın bu verilerden hareketle hakikatin peşine düşmesi gerektiğini söyler. Özellikle tabiat ve tarih konusunda Yunan düşüncesi ile Kur‟an öğretileri arasında karşılaştırmalar yapar ve bu düşüncenin etkisiyle Kur‟an‟a yaklaşan Müslüman düşünürleri eleştirir. İkbal‟in eserlerinde yaşadığı dönemin Müslümanlarına Kur‟an mesajını hatırlatması önemli yer tutar. Adeta o, her fırsatta Müslüman için Kur‟an‟dan mesajlar devşirir. Dönemindeki Müslümanların ırklara ayrılması, atalet, yılgınlık ve tembelliğe kapılmaları, yanlış kader anlayışına sahip olmaları onu hep meşgul etmiş, o bu hususta Müslümanlara yol göstermiştir. İkbal, Müslümanların karşı çıkmaları mümkün olmayan bir kaynaktan yani Kur‟an‟dan onlara çözümler üretmiştir. Tabi bu yaklaşımı yöntemsel olarak yaşadığı dönemi öne almayı gerekli kılmıştır. Tefsir disiplini açısından bakıldığında, ayetlerin iç ve dış bağlamına pek fazla atıfta bulunmadığı görülür. Bu yaklaşımıyla o düşüncelerini Kur‟an‟a daha rahat dayandırabilmiştir. Hatta o, tarihteki olaylara ve görüşlere çokça atıfta bulunan Râzî‟nin, belagat nükteleri ile öne çıkan Zemahşeri‟nin tefsirlerine müracaat edenlerin kalplerini Kur‟an‟a açmadıkça Kur‟an‟dan istifade edemeyeceklerini düşünür. Müslümanların Kur‟an okumalarını eleştirisi bağlamında İkbal, onların Kur‟an‟dan uzaklaştıklarını, onu hayat dolu bir kitap olarak takdir edemediklerini Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2014/3, c. 3, sayı: 6 44 Muhammed İkbal'in Düşüncesinde Kur‟an'ın Yeri söyler. Aşktan yoksun, yabancı kültürün etkisinde ve şekilsel Kur‟an okumaları bu durumun nedenleri arasındadır. İkbal, Müslümanların öz güvenlerini tekrar kazanmaları için çaba sarf etmiş onlara potansiyelini fark ettirmiştir. O bu bağlamda insanın hem kendi kaderini hem de evreninkini çizebileceğini, Allah‟ın yaratmasına katılabileceğini insana hatırlatmıştır. İkbal‟in yaşadığı döneme çok şeyler söylediği ortadadır. Ancak onun kendi dönemine olduğu kadar yaşadığımız döneme de söyleyeceği çok şeylerin olduğunu biz Müslümanlara bakarak rahatlıkla söyleyebiliriz. Kaynakça Ahangar, Muhammed Altaf Hasan, İkbal ve Kur‟an: Hukukî Bir Bakış Açısı, İkbal‟in Düşünce Dünyası, Der.: Ahmet Albayrak, çev.: Ömer Faruk Yavuz, İnsan yay., İstanbul 2006. Albayrak, Ahmet, İkbal‟de Dinamik İnsan Anlayışı, Dîvân İlmî Araştırmalar 1998/2 Yıl 3 Sayı 5. Asrar, Ahmet, Muhammed İkbal, Doğudan Esintiler, İkbal‟in Hayatı, Eserleri ve Şiirlerinden Seçmeler, Düşünce Yay., İstanbul 1981. Aydın, Mehmet, Muhammed İkbal‟in Din Felsefesinde „Uluhiyet‟ Kavramı, İslam Felsefesi Yazıları, IV, 1980. Birand, Kâmıran, İlk Çağ Felsefesi Tarihi, AÜİFY, Ankara 1987. Durmuş, İsmail, “Şiir”, DİA, XXX, İstanbul 2010. Günaltay, M. Şemseddin, Hurafeler ve İslam Gerçeği, (Yay.Haz.: Ahmet Gökbel), Marifet Yay., İstanbul 1997. Iqbal, Mohammad, The Reconstruction of Religious Thought in Islam, Lahor 1988 İkbal, Muhammed, Darb-ı Kelim, Çev: Ali Nihat, Tarlan, R.C.D Kalkınma İçin İşbirliği Kültür Enstitüsü, İstanbul 1968. .........., Bal-i Cibril, Çev:Yusuf Salih Karaca, Furkan Yay., İstanbul 1983. ………. Bang-ı Dara, Çev:Ahmet Asrar, Muhammed İkbal, Doğudan Esintiler, İkbal‟in Hayatı, Eserleri ve Şiirlerinden Seçmeler, Düşünce Yay., İstanbul 1981. ………., Peyam-ı Meşrık, (Çev: Ali Nihat Tarlan) İş Bankası Yay.,Ankara 1956. Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2014/3, c. 3, sayı: 6 45 Yrd. Doç. Dr. Davut Şahin ………., İslam‟da Dini Düşüncenin Yeniden Doğuşu, Çev.: Ahmet Asrar, Birleşik Yayıncılık, t.siz. ……….. Zarb-ı Kelim, Çev: Halil Toker, Şu Masmavi Gökyüzünü Kendi Yurdum Sanmıştım Ben, Merdiven Kitapları, Şule yay. İstanbul, 1999. ……….., Benlik ve Toplum, Çev: Ali Yüksel, Birleşik Yay., İstanbul 1999. ……….., Cavidnâme , (Çev: Annemarie Schimmel), Kırkambar Yay., İstanbul 1999. Mahluf, Muhammed, Kelimatu‟l-Kur‟an, Daru İbn Kesir Dimaşk-Beyrut 2002/1423. Mevdudi, Tefhimu‟l-Kur‟an, (Çev: Mehmet Yolcu), İnsan Yay., İstanbul 1987. Nedvi, Ebu‟l-Hasan, Dr. Muhammed İkbal, Çev: Ali Ulvi Kurucu, Hilal Yay., Ankara 1957. Nedvi, Ebu‟l-Hasan, İkbal‟in Mesajı, Çev: Yusuf Işıcık, Birleşik Yay, İstanbul 1999. Schimmel, Annemarie, Peygamberane Şair ve Filozof Muhammed İkbal, Çev: Senail Özkan, Kültür Bakanlığı Yay. Ankara 1983. Şahin, Davut, Muhammed İkbal‟in Kur‟an Anlayışı, Danışman: Prof. Dr. Mehmet Paçacı, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2002. Taberi, Ebu Cafer Muhammed b. Cerîr (310/922), Camiu‟l-beyan an te‟vîli‟l-Kur‟ân, (tak.: eş-Şeyh Halil el-Meyyus), Dâru‟l-Fiker, Beyrut 1995/1415. Türer, Celal, Muhammed İkbal‟in Kur‟an Tasavvuru, Diyanet İlmi Dergi, Cilt: 46, Sayı:3. Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2014/3, c. 3, sayı: 6 46