İslam düşüncesinin krizi

advertisement
On5yirmi5.com
İslam düşüncesinin krizi
Kriz vakıadan önce düşüncede ve siyasetçiden önce düşünürde ortaya çıkar. Dünya
krizdedir, çünkü düşünür krizdedir…İşte bu kriz dünyadaki tüm krizleri kuşatan bir
krizdir.
Yayın Tarihi : 5 Mayıs 2017 Cuma (oluşturma : 10/10/2017)
Suriye'li Müslüman düşünür Cevdet Said'in Diriliş Postası'ndaki yazısı...
“İslam Dünyasında Düşünce Sorunları” konulu bir konferans vermek üzere 23 Mart 2017 tarihinde
Bursa’ya gitmiştim. Ev sahibi Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde dikkatimi çeken husus
konferansı dinleyenlerin büyük çoğunluğunun kız öğrencilerden oluşmasıydı.
Kanaatimce kadınların ilim tahsil etmesi birçok açıdan önem arz etmektedir. Zira çocukların
terbiyesinde ve geleceğin inşasında en çok etki sahibi olan kadınlardır. Dolayısıyla kadınların ilim
ve düşünce merkezlerine rağbet etmesi İslam düşüncesinin yaşadığı krizden çıkması için bize bir
imkân sunmaktadır.
Konferansın konusuna dönecek olursak; evet, İslam dünyası krizdedir. Beni İslam dünyasının
yaşadığı krizi konu edinen bir kitap yazmaya iten sebep de budur. Gerçi ben o kitabımı yarım asır
önce yazmıştım. Bu zaman zarfında bazı gelişmeler ve yenilikler elbette olmuştur. Ancak, kitabı
yazmamı gerektiren hususlar günümüzde de geçerliliğini korumaktadır… Yalnız, ben kitabımda
sadece İslam dünyasındaki düşünce krizinden bahsetmiyorum, bilakis küresel bir düşünce krizi
nden bahsediyorum...
Anlama ve düşünme krizi
Kitabımın başlığını Kur’an-ı Kerim’den iktibas etmiştim: “Hattâ Yuğayyirû mâ biEnfusihim; İnsanlar İç
Dünyalarını Değiştirmedikçe” (R’ad 13:11 *Bu kitap üzerinden şu mesajı vermeyi istemiştim: Kriz
vakıadan önce düşüncede ve siyasetçiden önce düşünürdeortaya çıkar. Dünya krizdedir, çünkü
düşünür krizdedir… İşte bu kriz dünyadaki tüm krizleri kuşatan bir krizdir. Çevre, iklim, açlık,
yoksulluk vb. sosyal problemler, savaşlar, çatışmalar, tüm bunların kaynağı tektir: Anlama ve
düşünme krizi. Düşüncede ortaya çıkan bu kriz İslam dünyasının tekelinde de değildir…
Küresel düşünce krizinin en belirgin göstergesi her gün şahit olduğumuz küresel çaptaki şiddet
uygulamalarının yol açtığı tahribattır. Bunun en kaba örneğini de Birleşmiş Milletler’de görüyoruz.
Öyle ki, bütün dünyanın ittifak ettiği bir hususu tek bir devlet geçersiz kılabilmektedir. BM,
halklarının aleyhine çalışan köhnemiş rejimlerin yaşamasına müsamaha göstermektedir. Böyle bir
düşünceden ve böyle bir kanundan daha büyük kriz mi olur? İnsanın saygınlığını çiğneyip insanlık
haysiyetini küçük düşürmekten âlâ kriz mi olur?
İçinde güç putlarına tapılan tapınak
Şu soruyu kendi kendime defalarca sormuşumdur: Acaba Nazizm ve Faşizm son dünya savaşının
galibi olsalardı Birleşmiş Milletler’den daha kötü bir kurum oluşturabilirler miydi? İkinci Dünya
Savaşı galiplerinin dayattığı içinde yaşadığımız küresel düzen orman kanununa öykünmektedir.
Birleşmiş Milletler Örgütü âdeta içinde güç putlarına tapılan bir tapınaktır. İnsanlığın ayıplarını örten
bir yaprak olmak yerine aksine onları daha çok açığa çıkarmaya devam etmektedir…
Bir taraftan insanın, insanlığın, hukukun ve demokrasinin tam tersi uygulamaları içselleştirirken
öbür taraftan insan haklarına ve demokrasiye çağrı yapmamız nasıl mümkün olabilir? Zulüm ve
fesat karşısında susmak siyasi, dinî ve kültürel münafıklıktır. Oysa İslam zulmü asla kabul etmez,
bilakis insanlara adalet ve iyilikle muamele etmeye çağırır, kötülükten ve azgınlıktan da sakındırır.
Bütün dünyada her cuma günü bütün camilerde tüm hatipler hutbeden sonra şu ayeti hatırlatır:
“Hiç şüphe yok ki Allah adil davranmayı, iyilik yapmayı ve yakınlara karşı cömert olmayı emreder; ve
her türlü utanç verici hayâsızlığı, selim akla ve sağduyuya aykırı çirkinliği ve sınırları hiçe sayan
taşkınlık ve azgınlığı yasaklar: size (bu) öğütleri verir ki, sorumluluklarınızı aklınızda tutabilesiniz.”
(Nahl 16:90).
“Dünya beşten büyüktür!”
Erdoğan’ın dünyaya meydan okurcasına yüksek sesle veto hakkının ilgasına çağıran “Dünya beşten
büyüktür!” sözünün kıymetini ziyadesiyle takdir ediyoruz. Türkiye’nin çabalarının dünyada hüküm
sürmekte olan veto ayıbını sonlandırmasını temenni ediyoruz.
Türkiye’nin veto hakkının ilgasına çağrısı, halkının kahir ekseriyetinin benimsemiş olduğu İslami
değerlerden kaynaklanmaktadır. Nitekim Türkiye bugün İslam dünyasının geri kalan kısmına
demokrasi, ekonomi ve medeniyette rol model teşkil edecek bir örneklik oluşturmaktadır.
Dolayısıyla Türkiye’nin gelişmeye, refah seviyesini yükseltmeye, hak, adalet ve ihsan prensiplerinde
sabit kadem olmaya devam etmesini diliyoruz…
İlim adamlarının kılavuzluk sorumluluğu
Nebiler dönemi bitmiştir. Artık insanları karanlıklardan aydınlığa, zulümlerden adalete, kölelikten
hürriyete, fesatlıktan ve kan dökücülükten Allah Teala’nın meleklere “Şüphesiz Ben sizin
bilmediklerinizi de bilirim!” (Bakara 2:30) dediği aşamaya taşıma sorumluluğu ilim adamlarına
geçmiştir.
İnsanlar ...
Çeviri: Fethi Güngör
yazının devamınıokumak için...
Bu dökümanı orjinal adreste göster
İslam düşüncesinin krizi
Download