Gayriresmi Tercüme Türkiye – 2012 Madde IV Görüşmeleri IMF Heyetinin Değerlendirmesi1 26 Eylül 2012 İki yıllık hızlı ve trendin oldukça üstündeki büyümenin ardından, ekonomi önemli ölçüde yavaşlamış ve bu yavaşlama, dengesizliklerin azaltılmasına katkıda bulunmuştur. Ana ticaret ortaklarındaki zayıf ekonomik faaliyete rağmen, Türkiye’nin büyümesinin bu yıl pozitifte kalması ve daha dengeli olması beklenmektedir. Makroekonomik politikalar ekonominin yumuşak inişine yardımcı olmuştur. Ancak, dış açıktaki azalmanın ve enflasyondaki düşüş eğiliminin tersine dönmeye başlaması halinde, yetkililer politikalarında gerekli uyarlamaları yapmaya hazırlıklı olmalıdır. Orta vadede politika setinin iyileştirilmesi ve dalgalanmaların azaltılması için daha iyi bir makroekonomik eşgüdüme ihtiyaç bulunmaktadır. Sonuç olarak yetkililer, dış finansmana olan bağımlılığı azaltmak ve ekonomiyi yeniden daha sürdürülebilir bir büyüme modeline yöneltmek üzere, ulusal tasarrufların artırılmasını doğru bir şekilde en temel öncelik olarak belirlemişlerdir. Kamu kesimine bu yöndeki çabalarda önemli bir rol düşmektedir. 1. Avrupa Birliği’ndeki zayıf büyümeye rağmen, Türkiye ekonomisinin 2012 yılında daha ölçülü bir şekilde yüzde 3’lük bir büyüme göstermesi beklenmektedir. Bu yılın ilk yarısında önemli ölçüde azalan iç talep, kısmen net ihracattaki artışla telafi edilmiştir. Bu dengelenmede, zayıf seyreden ithalat önemli rol oynasa da, dış pazarların özellikle Orta Doğu ve Kuzey Afrika’ya yönelik olarak başarılı bir şekilde çeşitlendirilmesi sayesinde ihracat büyümesinin güçlü kalması etkili olmuştur. İşsizliğin son on yılın en düşük seviyesinde olması, görece sağlıklı özel sektör bilançoları ve daha destekleyici makroekonomik politikalar sayesinde, iç talebin tekrar canlanmasına yönelik koşullar mevcuttur. 2012 sonrasında, ekonomi, uzun vadeli trendi olan yüzde 4 civarındaki büyüme oranına dönüş için uygun bir konumda olacaktır. 2. Ilımlı büyüme hızı dengesizliklerin giderilmesine katkı sağlamaktadır. Uygulanan makroekonomik politikalar enflasyonun düşürülmesinde ve cari açığın daraltılmasında etkili olmaya başlamıştır. Enflasyon – manşet ve çekirdek enflasyon— azalmaktadır. Ancak, enflasyonun yıl sonunda Merkez Bankası yıl sonu hedef bandının üzerinde gerçekleşeceği 1 IMF heyeti 13-26 Eylül 2012 tarihlerinde IMF Ana Sözleşmesi’nin IV. Maddesi bağlamında düzenli olarak yapılan ekonomik değerlendirmeleri gerçekleştirmek üzere Türkiye’yi ziyaret etmiştir. Bu belgede heyetin ilk değerlendirmeleri yer almaktadır. tahmin edilmektedir. Cari açık 2012’de muhtemelen GSYH’nin %7,5’i seviyelerine düşecektir. 2013’te de enflasyonda ve dış açıkta ılımlı bir iyileşme beklenmektedir. 3. Türk finansal sistemi iyi performans göstermeye devam etmektedir. Bankaların kârlılığı uluslararası standartlara nazaran yüksekliğini korumakta, kaldıraç ve takipteki alacak düzeyleri emsal ülkelere göre daha düşük durumda bulunmaktadır. Basel II ve II.5 standartlarının yürürlüğe girmesi, sistemin hala yüksek olan sermaye yeterlilik oranında oldukça sınırlı bir düşüşe sebep olmuştur. Ayrıca, sıkı makro-ihtiyati önlemler, aşırı kredi büyümesine yönelik endişeleri hafifletmiştir. Bankalar yüksek borç çevirme oranlarını korumalarına rağmen, son birkaç yıldır gözlenen sistemin dış finansmana bağımlılığı yatay bir seyre kavuşmuş bulunmaktadır. Son olarak, yabancı bankaların ana ortaklarından sağladıkları finansmana bağımlılıkları düşük seyretmektedir. 4. Türkiye, yüksek cari işlemler açığı ve belirsiz bir dış ortamın getirdiği dalgalı küresel sermaye akımları dikkate alındığında bazı kayda değer risklerle karşı karşıya kalmaya devam etmektedir. Ekonominin sağlıklı bir biçimde yeniden dengelenebilmesi için zamana ihtiyaç bulunmaktadır. Bu süreçte, yıllık brüt dış finansman ihtiyacının önümüzdeki birkaç yılda dikkat çekici bir şekilde yüksek seyretmesi öngörülmektedir. Sermaye akımlarının tersine dönmesine neden olabilecek ve ekonomiyi keskin bir düzeltmeye zorlayabilecek istikrarsız küresel finansal ortam, büyük bir risk teşkil etmektedir. Ayrıca, gelişmiş ekonomilerin para politikalarındaki gevşemenin, Türkiye’de, büyük ölçüde kısa vadeli dış finansman tarafından yönlendirilen aşırı kredi büyümesinin yeniden canlanmasına ve dengesizliklerdeki azalmanın sona ermesine –hatta eğilimin tersine dönmesine— sebep olma riski bulunmaktadır. Bu durum, fazlasıyla ihtiyaç duyulan düzeltmeyi erteleyebilecek ve bilançoları zayıflatabilecektir. İhtiyatlı politikaların uygulanması 5. Yetkililerin, hassas bir politika hattını takip etmesi gerekmektedir. Makroekonomik politikalar, enflasyondaki düşüş ve dış açığın daha da azaltılması ile uyumlu olduğu müddetçe iktisadi büyümeyi desteklemeye devam etmelidir. Buradan hareketle, dengesizliklerin azaltılmaya devam edilebilmesi için, kısa vadede, potansiyelin altında bir büyümeye ihtiyaç duyulabilecektir. Büyüme hızının artarak, enflasyon ve cari işlemler dengesi hedeflerini tehdit etmesi halinde, yetkililer makroekonomik duruşu sıkılaştırmaya hazır olmalıdırlar. 6. Hükümetin 2012 yılı bütçe hedefi yakalanamayacaktır. Büyümedeki yavaşlamaya bağlı olarak azalan gelirlerin yanı sıra, bütçe tavanlarının üzerinde gerçekleşen harcama artışları, bütçenin kötüleşmesine neden olmuş ve nötr bir duruş daha uygun olabilecekken, döngüsel (genişletici) bir maliye politikasına yol açmıştır. Mevcut ekonomik görünüm çerçevesinde, 2013 için faiz dışı fazlada, nötr duruş ile tutarlı olacak şekilde, ilave bir kötüleşme hedeflenmemelidir. 7. Hazırlıkları devam eden 2013-2015 dönemine yönelik Orta Vadeli Mali Plan’ın bütçe yapısını güçlendirmeyi temel bir öncelik olarak belirlemesi önem taşımaktadır. Bütçede yapısal zayıflıklar bulunmaktadır: Güçlü seyreden yurtiçi talepten kaynaklanan gelirlere aşırı bir bağımlılık bulunurken, kamu harcamalarında artan katılıklar oluşmaktadır. Özellikle, tersine çevrilmesi güç olan kamu kesimi ücret ve emeklilik harcamaları, ekonominin potansiyeli ve vergi idaresindeki iyileşme hızının üzerinde büyümüştür. Bu katılık, fazlasıyla ihtiyaç duyulan altyapı yatırımları aleyhine gerçekleşmiş ve ayrıca, maliye politikasının, daha dengeli bir makroekonomik politika seti ortaya konulmasında ve şoklara yanıt verilmesinde kullanılabilirliğini azaltmıştır. Vergi tabanını genişletmeye ve gelir idaresini güçlendirmeye yönelik çalışmalara ilaveten; harcama tarafındaki reformların da cari harcamalardaki reel artışı önemli ölçüde kısıtlamaya odaklanması gerekecektir. Aynı zamanda, emeklilik ve sağlık harcamalarını sınırlayacak ilave çabalara ihtiyaç olup olmadığının da incelenmesi gerekmektedir. 8. Enflasyon düşmektedir; ancak TCMB’nin politika çerçevesinin faydaları tam olarak ortaya çıkmamıştır. 2012’nin başında para politikasında görülen sıkılaşma, kredi büyümesinin yavaşlamasına katkıda bulunmuş, Türk Lirasındaki değer kaybını durdurmuş ve böylece, enflasyonun düşmesine zemin hazırlamıştır. Bununla birlikte, Merkez Bankası para politikasını belirlerken, dalgalı sermaye akımları ve gelişmiş ülkelerdeki düşük faiz oranlarından kaynaklanan güç bir ortam ile karşı karşıyadır. Bu zorluklar ile başa çıkma çabasında TCMB, yurtiçi ve uluslararası faiz oranlarını farklılaştırmada bir miktar hareket alanı elde edebilmek için yeni araçlara başvurmuştur. Bu araçların kullanımı, TCMB’nin fiyat istikrarına ve finansal istikrara ilişkin hedefleriyle çelişmemesi açısında, kazanılan tecrübenin ışığında sürekli yeniden değerlendirilmelidir. 9. Sonuçta bir para politikası çerçevesinin başarısı enflasyon hedeflerine ulaşmada ve beklentileri yönetmedeki kabiliyetine bağlıdır. Enflasyon beklentileri, TCMB’nin hedefi olan yüzde 5’in üzerinde seyretmektedir. Türkiye’nin büyüme görünümü, hala yüksek seyreden enflasyon oranı ve enflasyon hedeflerinden geçmişteki sapmalar göz önüne alındığında, TCMB’nin pozitif bir reel politika faizi tesis etmesi gerekmektedir. Sermaye girişlerinin hızlanması durumunda, sterilize müdahaleler kanalıyla, ihtiyati amaçlarla net rezerv birikimi sağlanmalıdır. Bunun yanında, önümüzdeki dönemde, para politikası duruşu, iç talep yönlü büyümenin yeniden başlamasının enflasyon ve ücretlerin belirlenmesi üzerindeki etkisini dikkate alarak, temkinli olmaya ve ileriye dönük bakış açısıyla belirlenmeye devam etmelidir. Enflasyon hedefinin erişilmesinin güç olması veya enflasyon beklentilerinin yüksek seyretmesi halinde daha geleneksel bir çerçeveye dönüş gerekebilecektir. 10. TCMB’nin iletişim politikası güçlendirilmelidir. Para politikası çerçevesi, çok araçlı ve hedefli yapısıyla, kamuoyuna –enflasyon raporları da kullanılarak— büyük oranda anlatılmıştır. Yine de, çerçevenin karmaşıklığı, daha gelişmiş bir iletişim stratejisini gerektirmektedir. Bu, hedefler ile araçların zaman zaman bağdaşmadığı izleniminin bertaraf edilmesine yardımcı olacak ve böylece aksi takdirde maliyetli olabilecek belirsizlikleri azaltacaktır. Diğer taraftan, para politikasını farklı yorumlayan ekonomik aktörlerin bulunması sebebiyle, daha güçlü bir iletişim stratejisi parasal aktarım mekanizmasının güçlendirilmesine yardımcı olacaktır. 11. Finansal istikrarın güçlendirilmesine yönelik düzenleme ve denetimde gelişme kaydedilmiştir. BDDK, konsolide denetimin kapsamının genişletilmesi ve varlıkların sınıflandırılmasına dair kurallar ile karşılıklara ilişkin yükümlülüklerin sıkılaştırılması suretiyle, düzenleme ve denetleme çerçevesindeki bazı boşlukları kapatmaya başlamıştır. Bankalar Basel III’ün 2015’e kadar uygulanması için iyi bir konumda bulunmaktadır ve dolayısıyla, yetkililer Basel III’e geçişi hızlandırma seçeneğini göz önünde tutmalıdırlar. Finansal İstikrar Komitesi, finansal istikrara ilişkin güçlükler ve endişeler ortaya çıktıkça ilgili kurumların çalışmalarının koordine edilmesinde etkili olacaktır. 12. Bu gelişmelere rağmen, finansal istikrarın korunması için makro-ihtiyati araçların daha hedef odaklı ve aktif bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Yetkililerin temettü dağıtımına ilişkin ihtiyatlı kuralları, bankaların sermaye seviyelerinin desteklenmesinde oldukça yararlı olmuştur; ancak, mevcut sermaye tamponlarının, aşırı kredi büyümesi görülebilecek dönemlerde de korunabilmesi için daha fazla çaba gerekebilecektir. Ayrıca, kilit risklerin yönetimi için iyi belirlenmiş bir çerçeve dahilinde makro-ihtiyati tedbirlerin genişletilmesinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu hedefler arasında bankaların faaliyetlerini kısa vadeli yabancı para cinsi borçlanma ile finanse etmelerini caydırmak, banka-dışı şirketler kesiminin güvence altına alınmayan yabancı para borçlanmalarını sınırlandırmak ve hane halkının aşırı borçlanmasına sebebiyet verebilecek şekilde bankaların kredi koşullarını aşırı derecede gevşetmesine engel olmak yer almaktadır. Politika çerçevesinin dengelenmesi ve dış finansmana bağımlılığın azaltılması 13. Türkiye’nin düşük yurtiçi tasarrufları, ülkeyi önemli ölçüde sermaye akımlarına bağımlı hale getirmekte ve döngüsel hareketlerin şiddetini artırmaktadır. Fiziksel ve beşeri sermayenin geliştirilmesine devam edilmesi açısından, yatırımın mevcut seviyesi muhafaza edilmeli ve hatta artırılmalıdır. Politika değişikliği olmaması halinde, mevcut tasarruf düzeyi Türkiye ekonomisini gerekli yatırımların yapılabilmesi için dalgalı sermaye girişlerine maruz bırakacaktır. 14. Yetkililer, doğru bir biçimde, tasarrufların artırılmasını orta vadeli kilit öncelik olarak belirlemiştir. Yakın zamanda, özel kesim tasarruflarını teşvik edebilmek üzere, başta bireysel emeklilik sisteminin kapsamını genişletmeyi ve düşük gelir gruplarına daha fazla saik getirmeyi hedefleyen Bireysel Emeklilik Reformu olmak üzere, bu alanda çeşitli reformlar yapılmıştır. Ancak, özel sektöre yönelik bu ve diğer önlemler, kamu sektörünün kayda değer ve sürekli çabalarıyla tamamlanmalıdır. 15. Yetkililer, faiz dışı fazlada kayda değer bir artışı hedeflemelidir. Kamu tasarruflarında ortaya çıkacak bu artış, bire bir olmasa da, ulusal tasarrufları artıracaktır. Gelecek döneme yönelik orta vadeli mali plan, ihtiyatlı makroekonomik varsayımlara dayalı olarak, mali uyarlamanın ana hatlarını ortaya koymalı ve bu suretle bütçe yapısını güçlendirilmesine yönelik politikaları desteklemelidir. 16. Makroekonomik politika setinin iyileştirilmesi ve büyümenin dengeli bir çerçeveye oturtulabilmesi için orta vadede daha güçlü bir kamu maliyesi pozisyonu gereklidir. Sıkı maliye politikası, para politikasının üzerindeki enflasyon hedefine ulaşma baskısını hafifletecek ve reel döviz kurunda değerlenmeye daha az meydan veren bir iktisadi ortama kavuşulmasını sağlayacaktır. Bu, Türkiye’nin rekabet gücüne ilişkin zorlukları bertaraf etmesine katkı sağlayacak ve ekonominin ithalata bağımlı bir yapıdan, ihracat büyümesine dayalı bir dengelenme sürecine girmesine yönelik çabaları destekleyecektir. Ayrıca bu politika, daha düşük nominal faiz oranlarına imkan vererek, Türkiye’nin dalgalı ve istikrar bozucu kısa vadeli sermaye girişlerine olan maruziyetini azaltacaktır. 17. Rekabet gücünün artırılması, geniş ve çok yönlü bir yaklaşımı gerektirmektedir. Yeni Ticaret Kanunu, kurumsal yönetişimi iyileştirecek ve doğrudan yabancı yatırımları teşvik etmelidir. Yatırım teşvik paketi, ileri teknolojiye sahip sektörlere yönelik yatırımları canlandıracak ve üretimdeki ithal girdi payını azaltacaktır. Ancak, bu gibi düzenlemeler karmaşık sonuçlar doğurmakta ve etkileri sadece uzun vadede ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden; işgücü piyasasının işleyişini iyileştirecek, kayıt dışılığı azaltacak, işgücüne katılım oranlarını artıracak, ürün ve hizmet piyasalarında bürokrasiyi azaltacak, enerji sektörünün etkinliği ile kapasitesini geliştirecek ve finansal derinleşmeyi temin edecek ilave önlemler düşünülmelidir. *** Türk yetkililerine ve muhataplarımıza sergiledikleri misafirperverlik ile açık ve yapıcı geçen tartışmalar için teşekkür ediyoruz.