Türkiye ve Ermenistan aras›ndaki Yak›nlaflma Süreci: Tarihsel Sorunlar ve Gelecek için Olanaklar Leyla Tavflano¤lu Konuşmama Türkiye'yle Ermenistan ilişkilerinin yakın tarihini hatırlatmakla başlamak istiyorum. Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla birlikte 21 Eylül 1991'de Ermenistan bağımsızlığını ilan etti. Türkiye de 16 Aralık 1991'de Ermenistan'ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülkelerden biri oldu. Ancak iki ülke arasındaki bu bahar havası kısa ömürlü oldu. Ermenistan silahlı kuvvetlerinin Azerbaycan'a bağlı özerk Dağlık Karabağ'ı işgal etmesiyle Ermenistan'la Azerbaycan arasında savaş patlak vermesi üzerine Ankara'yla Erivan ilişkileri tam anlamıyla bir çıkmaza girdi. 65 Türkiye ve Ermenistan aras›ndaki Yak›nlaflma Süreci: Tarihsel Sorunlar ve Gelecek için Olanaklar İlişkilerin bu kadar soğuk olduğu bir dönemde Ermenistan'da binlerce kişinin canına mal olan deprem felaketinde de ilk yardıma koşan ülkelerden birisi Türkiye'ydi. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel'in girişimiyle Ermenistan'a 200 milyon dolarlık buğday yardımı yapıldı. Bu girişim yine de ilişkilerde herhangi bir yumuşama sağlamadı. Savaş devam ederken Türkiye Ermenistan'la olan sınırını insan ve mal trafiğine kapattı. Gerçi savaş 1994'te sona erdi ancak Ermenistan, Dağlık Karabağ dahil Azerbaycan topraklarının yüzde 14'ünü işgal etmeye hala devam ediyor. Bu da Ankara'yla Erivan arasındaki ilişkileri sıkıntıya sokuyor. Çünkü sorun tek boyutlu değil. Türkiye'nin Azerbaycan'la iki devlet tek millet sloganıyla oluşturduğu çok sıkı bağlar var. Kafkasya politikası da büyük ölçüde bu bağlar üzerinde şekilleniyor. İki yıl kadar önce futbol diplomasisiyle Türkiye'nin Ermenistan açılımı politikasını başlatması, ardından da İsviçre'de karşılıklı protokollerin imzalanması bu sefer Bakü'yle ilişkileri sıkıntıya soktu. Burada ayrıntıya girmek istemiyorum, ancak Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in protokollerin imzalanmasına çok sert tepki göstermesi ve adeta “Türkiye Azerbaycan'ı sattı” demeye getirmesi bizim hükümette telaş yarattı. Başbakan Erdoğan ertesi gün Bakü'ye giderek Aliyev'e ve Azerbaycan Meclisi'ne bir takım güvenceler veren konuşmalar yaptı. Bizim basına yansıdığına göre Erdoğan Azeri yetkililere protokollerin imzalanmasına karşın bunların uygulanmayabileceğini söyledi. Ancak bugüne kadar Azerbaycan'la ilişkilerde o günden başlayan soğukluk hala sürüyor. Öte yandan Türkiye, kendi iç hukuk düzenine göre protokolleri TBMM'nin onayına sunması gerekirken bugüne kadar bunu yapmadı. Ermenistan ise kendi iç hukuk düzenine göre protokolleri 66 Leyla Tavflano¤lu önce Anayasa Mahkemesi'nin takdirine sundu. Ancak Ermenistan Anayasa Mahkemesi Başkanı protokollerin Anayasa'ya uygun bulun- duğunu açıklarken bunların yürürlüğe girmesinin sözde soykırımın Türkiye tarafından resmen tanınması şartına bağlı olduğunu söyleyince ipler koptu. Şu anda Ermenistan açılımı rafa kalkmış gibi görünüyor. Burada Türkiye, inandırıcılığını yitirmiş bir ülke olarak ortaya çıkıyor. Çünkü daha önce Kıbrıs'lı Rumlara limanların açılmasını da öngören Ankara protokolu imzalanmasına rağmen pro- tokolun gerekleri yerine getirilmiş değil. Şimdi bir de Ermenistan'la imzalanan protokoller rafa kaldırılınca Ankara'nın sözünü tutmayan taraf olduğu inancı iyice pekişiyor. Öte yandan yeni dışişleri bakanımızın “komşularla sıfır sorun” politikasının pek gerçekçi ve uygulanabilir olmadığı da ortaya çıkıyor. Burada dikkatlerinizi çekmek istediğim bir, iki nokta var. O da ABD'de Obama Yönetimi'nin protokolleri Türkiye ve Ermenistan'a imzalatıp bir dış siyaset başarısına imza atmak istemesi. Obama Yönetimi'nin iş başına geldiği tarihten bugüne kadar dış politikada önemli bir başarıya imza attığı söylenemez. Protokollerin imzalanmasıyla birlikte neredeyse yüzyıldır iki ülke arasında süren husumeti ortadan kaldırmış bir ABD Yönetimi olarak tarihe geçmek istedi. Ancak görünen o ki süreç istenen biçimde gelişmedi. Öte yandan Rusya faktörü var. Ermenistan'ın Rusya'nın bölgede ileri karakolu olduğu bilinen bir gerçek. Rusya Kafkasya'da Ermenistan ve Gürcistan üzerindeki etkisini hiçbir şekilde kaybetmek istemiyor. Böyle bir açılım ise hiçbir zaman işine gelmez. O zaman da şunu sorabilirsiniz: O zaman İsviçre'deki protokollerin imza töreninde Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov'un ne işi vardı ve neden o kadar mutlu görünüyordu? 67 Türkiye ve Ermenistan aras›ndaki Yak›nlaflma Süreci: Tarihsel Sorunlar ve Gelecek için Olanaklar Benim bu konudaki analizim şu: Rusya zaten protokollerin en azından yakın gelecekte hayata geçmesi şansı olmadığının farkındaydı. Dolayısıyla da sorun çıkaran taraf olarak görünmekten kaçındı. Aksine süreci desteklediği imajını vermekten de geri durmadı. Aksi durumda Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev protokollerin imzalanması üzerine neden apar topar Moskova'ya gidip Putin ve Medvedev'le görüştü? Neden Azerbaycan'ın eskiye kıyasla Moskova'ya daha yakınlaşacağı imajını vermek istedi? İşin daha çok çeşitli boyutları var. Bunlardan birisi Ermenistan'ın ve Ermeni diasporasının Türkiye'den sözde Ermeni soykırımının tanınmasını istemesi. Türkiye'nin tezi ise böyle bir soykırımın yapılmadığı ve Birinci dünya Savaşı'ndaki karşılıklı kıyımlara soykırım denilemeyeceği. Hatta Türkiye karşılıklı olarak bütün arşivlerin açılması ve bunların tarihçilerden oluşturulacak bir komis- yona incelettirilmesi önerisini getirdi. Ancak Ermeni tarafı bunu kabul etmedi. Öte yandan Azerbaycan'la Ermenistan arasındaki toprak ihtilafı sürü- yor. Birkaç yıl önce Ermenistan'ın işgali altındaki Dağlık Karabağ'a gitmiştim. Orası tam anlamıyla bir Ermeni toprağı görünümünde. Bir kere Karabağ'daki Azeri nüfusunun tamamı Azerbaycan'a göç etmiş. O zamanki kendisine Cumhurbaşkanı diyen Karabağ'ın Karabağlı Ermeni yöneticisi Arkadi Ğukasyan bölgenin tam bağımız olduğunu hiçbir şekilde ne Ermenistan'a ne de Azerbaycan'a bağlanması olasılığı bulunduğunu söylüyordu. Son zamanlarda Karabağ'da bağımsızlık için bir referandum yapılması hazırlıkları var. İyi de orada artık bir Azeri nüfus kalmadığına göre nasıl bir referandum olacak bu? Sadece Ermenilerin oy vereceği bir 68 Leyla Tavflano¤lu referandumun sonuçlarını tahmin etmek her halde çok zor olmasa gerektir. Ermeni diasporasının faaliyetlerine geri dönecek olursak... Diaspora pek çok Batı ülkesinde politikacılar üzerinde etkili. Özellikle ABD ve Fransa'da feniş bir Ermeni nüfusu var. Bunlar aynı zamanda seçmen. Hiçbir siyasi parti de bu seçmenlerinin istekleri dışında hareket etmek istemiyor. Bu nedenle pek çok Batı ülkesinin parlamentosunda Ermeni soykırım tasarıları kabul görüyor. ABD'de ise 20 küsur yıldır Ermeni soykırım tasarısı Kongre'de bekliyor. Her yıl sözde soykırımın yıldönümü olduğu söylenen 24 Nisan öncesi ABD Başkanlarının “soykırım” sözcüğünü telaffuz edip etmeyeceği bizde heyecan ve merakla bekleniyor. Aslında Ermeni diasporası bulunduğu Batı ülkelerinde özellikle de ABD'de soykırımı ekonomik bir sektöre çevirdiği gibi bunu demin de anlattığım doğrultuda siyasi bir araç olarak kullanıyor. Ancak öte yandan Ermeni askerlerin Rus askerlerin de desteğiyle Şubat 1992'de Dağlık Karabağ'ın Hocalı köyünde yaptıkları etnik temizlik görmezden geliniyor. Ya da Ermeni Azeri savaşında işgal edilen yedi Azeri rayonundan kaçan bir milyondan fazla Azeri'nin yoksulluk ve yoksunluk içindeki durumu göz ardı edilebiliyor. Geçenlerde İstanbul'da “Türkiye-Ermenistan: Süreç Devam Ediyor mu?” konulu bir panel düzenlendi. Panele konuşmacı olarak katılan Erivan merkezli Kafkas Enstitüsü Başkanı Alexander İskandaryan “Türkiye-Ermenistan İlişkileri Nereye Gidiyor?” konulu ilginç bir sunum yaptı. İskandaryan, Türkiye'yle Ermenistan arasında başlatılan açılımın başarısızlıkla sonuçlanmadığını düşündüğünü söyleyerek ilişkilerin şimdilik askıya alındığını, protokollerin rafa kaldırılmış 69 Türkiye ve Ermenistan aras›ndaki Yak›nlaflma Süreci: Tarihsel Sorunlar ve Gelecek için Olanaklar olsalar bile hala elde bulunduklarını belirtti. Ermenistan'da protokol- lerin rafa kaldırılmasının sorumlusunun Türkiye olduğu inancının yaygın olduğunu vurguladı. İskandaryan, ilişkilerin yeniden canlanabilmesi için siyasetten sanata kadar Ermenistan olarak ileri adımlar atılabileceğini, bunca yıl süren husumetin ardından bu yakınlaşma sürecinde iki ülke insanlarının birbirlerini ne kadar az tanıdıklarının ortaya çıktığına işaret etti. Ortada bir de 70 bini bulan nüfuslarıyla Türkiye Ermenileri var. Hükümetler onların çıkarlarını belki pek dikkate almazlar ancak Türkiye ve Ermenistan arasında ne zaman sorun çıksa bundan zarar görenler, en hafifinden rahatsızlık duyanlar Türkiye Ermenileri. Bir ay kadar önce Washington'daydım. Kendisi de Türkiye Ermenisi olan Şırnak doğumlu, Amerika Ermenileri'nin Başpiskoposu Viken Aykazyan’la buluştuk. Aykazyan, iki ülke arasındaki yakınlaşma sürecinin şimdilik sekteye uğramasından üzüntülüydü. Bana “Artık barışma zamanı gelmedi mi?” diye sorarken en azından yakın gelecek için pek de umutlu olmadığı belli oluyordu. Diplomasi zor zenaat. Bir süre önce Ankara'daki Japonya Büyükelçisi Tanaka'yla bir görüşmem vardı. Japonya'nın komşularıyla çeşitli toprak ihtilafları olduğunu, bunları nasıl çözme yoluna gittiğini sorduğumda bana şu yanıtı verdi: “Komşularla olan toprak ihtilaflarını müzakereler yoluyla çözmek çok zordur. Bunlar ancak savaşla çözülebilir. Ama karşılıklı olarak ortak yatırımlara girer, her iki taraf da bu yatırımlardan çıkar sağlarsa o zaman ihtilafları çözmek çok daha kolaylaşır. Biz de bunu başarmaya çalışıyoruz. Örneğin Çin'le bazı petrol zengini adalar yüzünden toprak anlaşmazlığımız var. Orada ortak petrol çıkarma çalışmaları 70 Leyla Tavflano¤lu yapıyoruz. Ya da Rusya'yla Kuril Adaları konusunda benzer bir ihtilaf var. Sahalin bölgesinde ve Sibirya'da ortak doğal gaz ve petrol sondaj çalışmalarını yürütüyoruz. Bunlardan karşılıklı olarak çıkar sağlıyoruz.” Anladığım kadarıyla pek çok sorunun çözümü geliyor ekonomiye ve parasal çıkara dayanıyor. 71