Kelebek etkisi teorisi

advertisement
2011282020 serhat KURTULUŞ
kurtuluserhat@gmail.com
• İKLİMSEL DEĞİŞİMLERE UYUM SAĞLAYARAK
YAŞAMAK ZORUNDAYIZ
• İnsanlık, tarih boyunca her zaman su ve gıda
problemi ile karşı karşıya kalmıştır. İlk barajın
günümüzden 6 000 yıl önce Ürdün’de (Jawa) inşa
edilmesi, Anadolu’da ilk barajın, henüz Anadolu
nüfusunun bir milyonu aşmadığı, 3200 yıl öncesinde
Hititler tarafından yapılması, insanlığın her zaman
kuraklık ile karşı karşıya olduğunun ve dünya
tarihinde çok sert kurak dönemlerin yaşandığının
göstergeleridir.
• Yine tarih iyi incelendiğinde, çok tanrılı dinlerde
tanrıların Güneş, Yağmur ve Rüzgar gibi doğa ile ilgili
olması, tek tanrılı dinlerde yağmur duaları,
insanoğlunun her zaman iklimlerle ve dolayısı ile su
ve üretim ile bir sorunu olduğunun da en net
göstergeleridir
• Değişen iklim şartlarının bir ülkenin su, tarım,
balıkçılık ve enerjisi üzerinde çok önemli etkileri
bulunduğu artık bilinmektedir. Dünya nüfusunun
her 45 yılda bir ikiye katlanması bu sorunların her
geçen yıl daha da artmasına neden olmakta ve bu
nedenle tüm gelişmiş ülkeler değişen iklim
şartlarına uyum amacı ile detaylı bilimsel çalışmalar
yapmaktadır.
İklim Değişimi, diğer bir deyişle
Küresel Isınma ve Küresel Soğuma
nedir?
• Küresel ısınma yaz sıcaklıkların artışı ile, küresel soğuma
da yaz sıcaklıkların düşüşü ile olur. Yani küresel soğuma ve
küresel ısınmayı yaz sıcaklıkları belirler. Örneğin küresel
soğuma dönemlerine girildiğinde, düşen yaz sıcaklıkları
nedeni ile kutuplara yağan 100 birim karın 95 birimi erir
ve 5 birimi de buz olarak kalır. Böylece kutuptaki buzullar
artar ve alansal olarak da büyümeye başlar. Küresel ısınma
dönemlerinde ise, artan yaz sıcaklıkları yağan 100 birim
karın tamamını erittiği gibi, fazladan 5 birim daha eritir ve
böylece kutuplardaki buzulların erimesine neden olur. Ve
bu nedenle kutuptaki buzullar sürekli olarak büyür ya da
azalır.
• Türkiye’de insanların aklına, sıcaklık denince
kuraklık geliyor, daha doğrusu bilinç altımıza
bu şekilde yerleştirildi ama gerçekte sıcaklık
demek yağış demektir. Örneğin bir tencere
suyu ateşe koyun ve ısıtın. Ateşi ne kadar çok
açarsanız buharlaşma o kadar çok olur.
İklimlerde de yağmurun ana öğesi olan
buharlaşma sıcaklıkla doğru orantılı olarak
artar. Okyanus suları ne kadar çok ısınırsa
buharlaşma ve dolayısı ile yağış miktarı
artar. Özetle kuraklık demek sıcaklıların
düşmesi demektir.
• Biz insanoğlu için, küresel ısınma
dönemleri üretimin çok olduğu ve tüm
dünyada tarımın yapılabildiği, yani bolluk
yıllarıdır. Küresel soğumalar ise
verimliliklerin çok düştüğü, özellikle Kuzey
Avrupa’nın buz altında kalması sonucu
tarımın yapılamaması nedeni ile açlık ve
dolayısı ile savaş dönemlerinin yaşandığı
yıllardır.
İklimsel değişimler ve tarihten
örnekler
• Dünyada buzullar sürekli olarak büyür ya da azalır.
Yani bugünkü buzulların erimesi yalnızca ilk defa
olan bir olay değildir. Buna örnek olarak Gröndland
verilebilir. Günümüzden 1050 yıl öncesi, yani 960’lı
yıllar. Vikingler şiddetlenen küresel ısınma nedeni ile
eriyen kuzey buz denizlerinden Batı’ya doğru, hiç
bilmedikleri yerlere yelken açıyorlar. Ve bir adaya
ulaşıyorlar. Yemyeşil bir ada burası. Tarım
yapılabilen bu adaya bir yerleşim yeri kuruyorlar ve
adını da Grönland yani Greenland adını veriyorlar
• Grönland’ın Türkçesi de Yeşil Karadır. Yani
günümüzden 1050 yıl önce, bugün buzlarla kaplı
Grönland’da, iklimler tarım yapılabilecek kadar
sıcak ve güzel. Ancak 1000’li yıllara gelirken
Grönland’da yeniden soğuma başlıyor. Hem de ne
soğuma. Buzullar yeniden oluşmaya başlıyor ve her
geçen gün Güney’e doğru büyüyerek tüm Ada’yı
yeniden kaplıyorlar. Artık bu alanda tarım
yapılamaması ve buz altında kalması nedeni ile
Viking’ler yeniden ülkeleri olan Norveç’e
dönüyorlar.
• Ama soğuma tüm şiddeti ile devam ediyor ve
Norveç de buz altında kalmaya başlıyor. Vikingler
bu kez Güney’e inmeye başlıyorlar ve İngiltere’ye
saldırıyorlar. Viking’lerin bir kısmının da Tuna yolu
ile Anadolu ve İran’a kadar geldikleri de
bilinmektedir. Ve bu yıllarda, şiddetlenen küresel
soğuma nedeni ile buzulların giderek büyümesi
sonucu tarım yapamaz hale gelen tüm Kuzey
Avrupa halkları açlıkla boğuşmaya başlamış ve
kendi içlerindeki çatışmalara son vererek “Haçlı
Ordusunu” kurarak Anadolu’ya ve
Mezopotamya’ya saldırmışlardır.
•
• Dünya tarihine baktığımızda tüm büyük savaşların
ve göçlerin hep kuzeyden güneye doğru olduğu
görülür. Diğer bir deyişle, dünya tarihinde Kuzey
Afrika insanlarını, Mısır’lıları ya da Afganları hiçbir
zaman Moskova, Londra ya da Hamburg’da
savaşırken görmeyiz, ancak Moskova, Hamburg ya
da Londra’lıları her zaman Anadolu’da ve
Mezopotamya’da görürüz. İşte tüm bunların ana
nedeni “küresel soğumalardır”, yani günümüzde
yaşadığımız “küresel ısınmanın” tam tersi olan
dönemdir. Türkler de soğuma nedeni ile Orta
Asya’dan Anadolu’ya gelmişdir.
• . Dünyada küresel soğuma dönemleri her
zaman kanlı savaşlar ya da büyük göçlerle
sonuçlanmıştır. Küresel ısınma dönemleri ise
barış ve huzur dolu yıllar olmuştur. Gılgamış
destanı ile başlayan yazılı tarihte, yani 4700
yıldan bu yana olan 15 000 savaşın ana
nedeni, soğuma nedeni ile oluşan
kuraklıklardır.
• ABD'deki araştırmacılar güneşteki faaliyetlerde
gözlenen değişimin, dünyayı geçici olarak bir soğuma
dönemine sokabileceğini açıkladı.
Güneş üzerindeki lekeler 11 yıllık döngüler halinde
artıyor veya kayboluyor. Ancak şimdi bu döngünün
bozulduğu gözleniyor.
Bilim adamları güneşin yaydığı
enerjiyi, güneşin üzerindeki lekelerin manyetik
boyutlarını ölçerek izleyebiliyor.
1645 yılından sonra da dünya güneş lekelerinin asgari
düzeyde olduğu 70 yıllık bir süreç yaşamıştı. Bu
dönemde küresel ısı yarım derece düşmüştü.
Avrupa'nın ısısı da bir derece daha soğumuştu.
• Amerikan Astronomi Derneği'ne sunulan üç
araştırmada, güneşin yeni bir "asgari leke" dönemine
girmekte olabileceği belirtiliyor. Bununla birlikte bilim
adamları, güneşteki faaliyetleri önceden kestirmenin
çok zor olduğu gerçeğini de hatırlatıyor.
Eğer iklim değişikliği öngörüldüğü gibi meydana gelirse,
küresel ısıdaki artış güneşten kaynaklanan soğumadan
3 ile 9 kat yüksek olabilir.
Yapılan son araştırma, siyasi açıdan da bir karışıklık
yaratacağa benziyor. Şimdi sorulan soru şu: Eğer dünya,
en azından bir süre için bile olsa soğuyacaksa,
hükümetler insanları sera etkisi yaratan gaz üretimini
kesmeye nasıl ikna edebilecek?
Söz konusu değişimlerde avantaj
sağlayabilmek için öncelikli olarak ve
en kısa sürede yapmamız gerekenler;
• - Su Bakanlığı kurmak, ya da su yönetimini tek
bir elde toplamak. Kritik bir yağış rejimine
sahip olan Türkiye’de Su idaresinin kesinlikle
tek bir elde toplanması gerekir. Çünkü
Türkiye’de su sorunu yoktur, su yönetimi
sorunu vardır.
• - Su kanunlarını yenilemek ve özellikle yer altı
sularını koruma altına almak. Bir ülkenin sahip
olabileceği en önemli doğal kaynağın yeraltı
suları olduğu unutulmamalıdır. - Hidroelektrik
santral barajları soğuma dönemlerinde
boşalmaları nedeni, enerji planlarımızı gözden
geçirmeliyiz.
• - Tarım havzalarımızda, gerek ısınma ve
gerekse soğuma dönemlerinde ana ve
alternatif tarım ürünleri belirlemek ve modern
ıslah teknikleri ile bu dönemlerde kullanılacak
tohumları depolamak
• -Soğuma dönemlerinde ortaya çıkacak protein
eksikliğini giderebilmek için balık çiftliklerin
yer ve üretim konularında çalışmalar yapmak,
üretmek,
• İnsanlığı her zaman tehdit eden dönemler
“Küresel Soğuma” dönemleridir. Küresel
soğuma demek, az yağış, az güneş enerjisi ve
dolayısı ile kıtlık demektir. Küresel ısınma
dönemleri ise yağış demek, sıcaklık demek,
çok üretim demek, yani bolluk demektir.
2040'ta 'buzul çağı'na gireceğiz
• Güneşin her 250 yılda bir ısısının azaldığını kaydeden
bilim insanlarına göre; bu periyoda denk gelen 2040'a
yaklaşılırken dünyada şiddetli soğuklar yaşanacak.
Dünya üzerindeki sıcaklık değerlerinde 2030 ila 2040
arasında ani düşüşler görüleceğini belirten Rus iklim
uzmanları, daha önce 1650 ve 1850 yıllarında buzul
çağını andıran soğuma ve sert kışların görüldüğünü
hatırlattı. Rusya'nın St. Petersburg kentinde bulunan
Pulkovo Gözlemevi'nde görev yapan bilim insanlarından
Yuri Nagovitsyn, "Güneşin ısı aktivitesinin yavaşladığı
bilinen bir gerçek. Son büyük soğumadan sonra geçen
zamanı hesapladığımızda 2040'a doğru dünya çapında
şiddetli soğukların yaşanacağını öngörüyoruz" dedi
Kelebek etkisi teorisi
"Afrika'da kanat çırpan bir kelebek, Amerika'da
fırtına yaratır"
Edvard LORENZ
• Hayatımızda aldığımız kararlar ve yaptığımız
seçimler, geleceğimizi belirler. Bunu en
iyi "kelebek etkisi teorisi" açıklamaktadır.
1972 yılında Edward Lorenz tarafından öne
sürülen teoriye göre; "Afrika'da kanat çırpan
bir kelebek, Amerika'da fırtına yaratır".
Her şey, birbirine etki eder zincirleme olarak ve
hayatı var eden bu döngüdür. İnsan hayatının ne
kadar hassas dengeler üzerine kurulu olduğunu;
minik bir kartopunun nasıl bir çığa dönüşebileceğini,
hayatımızda önemsiz görünen her şeyin aslında
hayatımızın akışını etkilediğini anlatır.
• Aslında hayatın içindeki mükemmel sisteme en
yakın örnek insandır. İnsanoğlunun geçmişi her ne
kadar milyonlarca yıl öncesine dayansa da, bilim
her geçen gün "insan" hakkında yeni bilgilere
ulaşmaktadır. Beynimizin ne kadar sistematik ve
mükemmel olduğunu anlamaktayız. Belki de tüm
yaradılışın arkasındaki gizem, beynimizde saklı,
onu keşfetmemizi bekliyor.
Kelebek Etkisi, bir sistemin başlangıç verilerindeki
ufak değişikliklerin, büyük ve öngörülemez sonuçlar
doğurabilmesine verilen isimdir. İsmi, Edward N.
Lorenz'in hava durumuyla verdiği örnekten geliyor:
Amazon Ormanları'nda bir kelebeğin kanat çırpması,
Avrupa'da fırtına kopmasına sebep olabilir
«
Kelebek Etkisi"ni 1963 yılında Edward N. Lorenz
bilgisayarıyla hava durumuyla ilgili hesaplar
yaparken buldu. İlk hesaplamasında 0,506127
sayısını başlangıç verisi olarak kullandı. İkinci
hesaplamada ise 0,506 sayısını verdi. İki sayı arasında
sadece yaklaşık 1/1000 (binde bir), yani bir kelebeğin
kanat çırpmasının yarattığı rüzgarla eşdeğerde fark
olmasına rağmen, süreç içinde ikinci hesap birinci
hesaba karşın çok farklı neticeler verdi.
Lorenz'in 1963'te yayınlanan orijinal araştırması bir
martının kanadını çırpmasının, hava durumunu
sonsuza dek değiştireceğinden bahsetmektedir. Daha
sonra verdiği konferanslarda Lorenz martıyı daha
romantik olan kelebek ile değiştirdi. Ayrıca binde
birlik fark ile kelebeğin kanat çırpmasının yarattığı
rüzgarın arasında bilimsel bir ilişkinin olduğundan
bahsettiğini zannetmiyorum, bu sebeple eşdeğer
kelimesi yukarıdaki paragrafta doğru
kullanılmamıştır. Aşağıdaki resim, Lorenz
differensiyal dengelerinin AB-3 metodu kullanılarak
simule edildikten sonra x ve z eksenlerinin birbirine
karşı çizilmesi ile elde edilmiştir. Bu sonuç bir çok kişi
tarafından bir kelebeğe benzetilmektedir.
• Bu yasa evrenin işleyiş prensibinin en temel
çekirdek noktalarından biridir çünkü aksi takdirde
tek bir bireyin gelişimi, tek bir ulusun gelişimi tek
bir gezegenin gelişimi söz konusu olurdu ama
evren öyle bir şekilde tasarlanmış ki programı
sadece gelişmek ve geliştirmek üzerine kurulu!…
Halkalar ve zincirler birbirlerine öyle bağlıdırlar,
olaylar-oluşumlar birbirine öyle bağlıdırlar ki, sizin
gelişiminiz bir diğerinin gelişimini tetiklemekte
veya ona bir fayda sağlamakta ve bu böyle tıpkı
suya atılan bir taş gibi halka halka ilerlemektedir.
Halkalar giderek, açılarak büyümekte ve karşı
kıyıya kadar varmaktadır.
• Varoluş yasalarının en temel prensiplerinden biri
olan gelişmek ve geliştirmek, tekamül etmek ve
tekamül ettirmek evrensel işlevini her yerde korur.
Evrende yaratılmış olduğunu gördüğünüz canlı
cansız ama bir enerji taşımakta olan her türlü şey
için bunu söyleyebiliriz. Gelişmek ve geliştirmek
onun ana fonksiyonudur.
İnsanoğlunun bugüne kadar sorduğu sorularda
hatta çoğu zaman benim vazifem nedir ve benzeri
gibi çok sorduğu sorularının yanıtında ilk madde
olarak: birinci vazifeniz gelişmek yani bireysel
gelişiminizi yapmak ve geliştirmek yani diğerlerinin
de gelişimine katkıda bulunmak demek
mümkündür.
İnsan bu birincil vazifeyi tam olarak ne kadar yeterli
bir performansla ve başarıyla tamamlarsa hem
kendisinin gelecek yaşamları için, hem de şu an ki
yaşamı için yeni kapıların, yeni olanakların
açılmasına fırsat sağlamış olur.
Elindeki iş ne olursa olsun onu tam hakkını vererek
yerine getirme potansiyeli, gerek karmik düzenler,
gerek yeni yapılandırılacak yaşam biçimleri açısından
faydalıdır. Sizin yaptığınız en önemli görevlerden bir
tanesi bu gelişmek ve geliştirmek kapsamında
aslında maddeyi geliştirmektir. Maddeyi geliştirmek
yine yaşamsal fonksiyonlarınızdan biridir ve bu
gezegendeki herkesi kapsar.
•Dinlediğiniz için
teşekkür ederim 
Download