CAMİ DERSLERİ KAPSAMINDA KUR' AN MEALi OKUYACAK DİN GÖREVLİLERiNE BAZI NOTLAR Dr. HalilALTUNTAŞ* GİRİŞ Diyanet İşleri Başkanlığı, "Cami Dersleri" adıyla başiatmayı planladığı yeni bir faaliyet kapsamında, Kur'an-ı Kerim Meali'nin okutulması da yer almaktadır. Çok yararlı olacağını düşündüğümüz bu uygulama belki de İslam dünyasında bir ilki oluşturacaktır. Zira, İslam tarihi boyunca medreselerde verilen eğitimin yanında camilerde oluşturulan ders halkalarının temel konusu Kur'an'dır. Bu tür ilmi faaliyetler hep Kur'an dili olan Arapça üzerinden ve bilimsel düzeyde yürütülüyordu. Bu yeni uygulama ise, halk kitlelerine yönelik olarak ve Kur'an'ın Türkçe tercüınesi üzerinden yapılacaktır. Kur'an'ın anlaşılabilmesi için orijinal metnin ve ona bağlı ilimierin esas alınınası kaçınılmaz bir zorunluluktur. Fakat geleneksel dinikültürel hayatıınızda genişhalk kitleleri dini bilgileri genellikle, aileden, vaaz kürsülerinden ve nihayet ilmihal kitaplarından elde edebiliyorlardı. Bu da şartları içinde normal bir şeydi. Ama, bilgi ve kültür düzeyinin yükselmesi, ınatbuat imkanlarının gelişmesi, bilgiyi kaynağından elde etme imkanını doğurdu. Bu bağlamda, bir yandan halk, dini ve kültürel bir çok kaynaklarla bire bir buluşurken, bir yandan da bir çok Türkçe Kur'an tercümeleri dolaşıma çıktı. Kur'an tercümeleri en çok talep gören yayınlar arasına girdi. İnsanıınız Kur'an'ı "merak" etmeye başladı. Öteden beri Kur'an'ın orijinal metni ibadet amacıyla okunurken, artık "Kur'an'da ne söyleniyor'!" sorusuna bizzat cevap bulmak isteyenler çoğaldı. Şüphesiz bu İslam adı­ mı nıil1Ptinıi7 >ırlın>ı de beraberinde getirir. * - <;Pvinrlirici VP vPni hir Şu rlnıw.nıin h>ıslmıaıcı ~ ~ rlive ni1PlPnf'hilPcek ~ bir gerçek ki, büyük bir heyecan ve arzuyla, inandığı ki- Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı. 59 DİYANET iLMi DERGi • CİLT: 36 • SAYI: 2 • NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2000 tabı anlamaya, bu amaçla da "meal" okumaya yönelen "okuyucu", bambaşka bir üslupla, anlamakta zorlandığı pasajlada karşı karşıya kalmıştır. Bu ise bazen hayal kırıklığına, bazen de tereddütleresebep olmuştur. Bu durumun temel iki sebebi vardır: Her şeyden önce, Kur'an çok yüksek bir edebi üsluba sahiptir. Çok özlü bir kitaptır. Bu durum pek çok eksiği ile de olsa mealiere yansır. Dolayısıyla meal okuyacak kimsenin belli bir Kur'an kültürüne sahip olması gerekir. Oysa, genel bilgi ve kültür düzeyi yükselen halkımız için, dini bilgi ve kültür düzeyi bakımından aynı tespitte bulunmak maalesef mümkün değildir. Bu düzey, Kur' anın istediği ortalama kültür düzeyinin çok altındadır. Problem de buradan kaynaklanmaktadır. Tarih boyunca yazılan ve günümüzde de yazılmaya devam eden tefsir kaynakları, hep bu kültür düzeyini yükseltıneye yönelik çalışmalardır. Durum ne olursa olsun, Kur'an mealieri artık okunan kitaplar arasındadır. Bize bu alanda oluşan boşluğu bir şekilde telafi etmeye çalışmaktır. Kültür dünyamızda her gün oıtaya konan bir çok kitap bu alanda, kendi çaplarında birer hizmet görmektedirler. düşen, İşte, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın "Cami Dersleri" kapsamında Kur'an meali okutma girişimi bu alanda verilebilecek hizmetlere bir örnek oluşturmaktadır. Tabii ki, bu hizmeti verecek görevlilerin yeterli nitelikleri taşıması son derece önemli bir konudur. İşte bu sebeple Diyanet İşleri Başkanlığı, önce camilerde meal okuyacak görevlileri bir hizmet içi eğitimden geçirecektir. İşte biz bu yazımızda gerek bu görevlilere, gerek diğer meal okuyucularına yardımcı olmak amacıyla, meal okurken göz önünde noktalara dikkat çekmeyi amaçlıyoruz. bulundurulması gereken bazı I- KUR' AN HAKKINDA TEMEL BİR BİLGİNİN KAZANILMASI Kur'an-ı Kerim meali okumanın verimli ve sağlıklı olması için, okuyucunun ana hatları ile de olsa, Kur'an hakkında bilgi sahibi olması gerekir. Bu sebeple aşa­ ğıda, önemli gördüğümüz bazı noktalara değineceğiz. 1. Kur'an/Meal Okumanın Gerekliliği Kur'an, yaratıcı kudretin insanlığa son mesajıdır. İnsanlık ondan başka, asliyetini koruyan bir semavi kitaba sahip bulunmuyor. Ondan sonra da başka bir mesaja muhatap olmayacaktır. O sebeple her dönemin insanları, bu "en doğruya ileten" kavnağı en iyi şekilde kııllıımmıJı, cnıun_ t?.Ş!d!ğ• ilketeC"i, kendi hayatianna y:ınsıt<ı­ cak verimli çahayı sergi!en1e!idir!e:. Devamlı gelişmekte olan bilgi zincirinin ışığı altında, ezeli Allah kelamı olan Kur'an yeniden düşünce merceği altına alınmalı, yeniden yorumlanmalıdır. Ama bu, Kur'an'ı yeni bilgilere uydurmak şeklinde değil, yeni bilgileri onun ışığında de- 60 CAMi DERSLERİ KAPSAMINDA KUR'AN MEALi OKUYACAK DiN GÖREVLİLERiNE BAZI NOTLAR ğerlendirmek, onun vereceği hızla yeni açılımlara ulaşmak şeklinde olmalıdır. İn­ sanların yeni ihtiyaçlan ortaya çıkınca Kur'an da yeni anlayışiara kapı açar. İbn Teymiyye şöyle der: "Kur 'an 'dan bir sureyi, -hatta Fatiha gibi kisa bir sureyi- tefekkür ederken her zaman yeni manalar kendini açığa vurur. Onu okuyan kişi (okumadan önce) bu nıanalarınfarkmda bile değildir. Sanki bütün bu manalar yeniden nazif oluyor gibidirler." (MecmO'u'l-Fetava (37 cilt, Riyad) c. 7, s. 236) 1 Kendini hidayet rehberi bir kitap olarak sunan Kur'an 2 bu özelliğinin pratiğe yansıması için takip edilecek yolu gene kendisi göstermekte ve üzerinde kafa yorulmasının, düşünülmesinin kaçınılmaz olduğunu dile getirmektedir: "Halô. Kur 'an 'ı gereği gibi düşünmeyecekler mi? Yoksa kalpleri kilitli mi? "3 "Halô. Kur 'an 'ı gere,qi gibi düşünmeyecekler mi? Eğer o, Allah 'tan rafindan gelmiş olsaydz, onda bir çok tutarszzlzk bulurlardı. "4 Tabii Kur'an'ın bu yönlendirmesi, onun okunmasını gerekli başkası ta- kılmaktadır: "Öyleyse, Kur' an' dan kolayznıza geleni okuyun."5 "Bana, müminlerden olmam ve Kur' an 'ı akımıanı emredildi. "6 "Kur' an 'ı tane tane (ağır ağır) oku. "7 Kur'an, üzerinde düşünülüp öğüt alınması için çeği bir sürede döıi kere vurgulamaktadır: "Andolsun, biz Kur'an'ı alan yok nıu?"8 düşünüp öğiit kolaylaştırılmıştır. Allah bu ger- almak için kolaylaştırmzşzzdzr. Düşünüp öğüt Kısaca, Kur'an'ın indirilmesindeki temel amaç, onun hayata Bu da onun iyice okunup anlaşılması ile mümkün olur. 2. Kur'an Tarihi Hakkında Bilgi Sahibi Olmak Kur'an'ın anlaşılması açısından, Kur'an tarihi hakkında bilgi sahibi olmak çok önemlidir. O sebeple bu konuda çok özet de olsa, bilgi vermek Bkz. Fazlur Rahınan, Ana Konulanyla Aıık.), s. 8 (Öıısöz). 2 el-Bakm·a. 1-2. 3 4 5 6 7 8 Muhammed, 24. en-Nisa, 82. el-Müzzemmil, 20. en-Nemi, 92. el-Furkan, 32, Müzzenıınil, 4. el-Kamer, 17, 22, 32, 40. uygulanmasıdır. Kur'wı (Terc. Alpaslan Açıkgençe, yararlı olacaktır. 2. Baskı, Fecr Yayınları, 61 DİYANET iLMi DERGi • CİLT: 36 • SAYI: 2 • NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2000 Kur'an, Hz. Peygamber'e vahy yolu ile ve Cebrail aracılığı ile Allah tarafından gönderilmiş mesajlar bütünüdür. Allah bütün peygamberlere vahy yoluyla hitap etmiştir. "Nuh' a ve ondan sonra gelen peygamberlere yettik"9 ayeti bu gerçeği vurgulamaktadır. vahyettiğimiz gibi, sana da vah- Vahy; sözlükte, gizlice konuşmak, süratle işaret etmek, vücut organlarıyla işa­ ret etmek gibi anlamlar ifade etmektedir. Dini bir terim olarak ise vahy, Allah tealanın, emir, yasak ve bildirilerini peygamberlerine iletmesidir. Hz. Peygamber'e ilk vahy miladi 61 O yılında gelmiş ve Kur'an-ı Kerim, ilk vahyden itibaren yaklaşık 23 yıl süren peygamberlik süreci içinde, ayet ayet, süre süre, kısım kısım inmek suretiyle tamamlanmıştır. İlk inen ayetler, Alak suresinin ilk beş ayetidir. İnen vahyleri Hz. Peygamber vahy katipleri aracılığı ile çeşitli malzeme üzerine yazdırıyor, ayrıca pek çok sahabi de gelen vahyleri ezberliyordu. Zeyd b. Sabit, Übey b. Ka'b, Muaz b. Cebel, Amr b. el-As, önde gelen vahy katiplerindendir. Vahy katiplerinden başka, bazı sahabiler de, inen ayet ve süreleri yazarak özel Kur' an nüshaları oluşturmuşlardı. Hz. Peygamber irtihal ettiği zaman, inen Kur'an ayetleri, tamamen kayda geçibulunuyordu. Ancak yazılı malzeme, bir kitap haline getirilmiş değildi. Bunun temel sebebi, Hz. Peygamberin sağlığında vahyin devam ediyor olmasıydı. rilmiş Hz. Ebu Bekir'in halifeliği zamanında vuku bulan Yeıname savaşında, Kur'an'ı olan yetmiş kadar sahabinin ölmesi üzerine Halife, Zeyd b. Sabit'i çağırarak, Kur'an'ı bir kitap haline getirmesini istedi. Zeyd b. Sabit'in başında bulunduğu bir heyet, ayetlerin ve sürelerin yazılı bulunduğu malzemeyi bir araya toplayarak yaklaşık bir yıl süren titiz bir çalışına sonucu Kur'an'ı bir kitap haline getirdi. Ayetlerin surelerdeki sıralanışı tevkifidir, yani vahye dayalıdır. Sürelerin mushaf içindeki tertibinin, sahabilerin ictihadına göre gerçekleştirildiğini söyleyenler olduğu gibi, bunun vahy ile düzenlendiğini söyleyenler de vardır. ezberlemiş Kur'an'ın bu nüshası, vefatma kadar Hz. Ebubekir'in yanında kaldı. Onun ölümünden sonra Hz. Ömer'e geçti. Hz. Ömer'in ölümü üzerine de mushaf, onun kı­ zı ve Bz. Peygamber'in eşi Hz. nafsa"ya Lesliırı euilJi. Hz. Osman'ın hilafeti zamanında, Ermenistan ve Azerbaycan'ın fethi sırasında ve Irak askerleri arasında, Kur'an'ın okumış şekli konusunda ihtilaf çıkması, Şam 9 62 en-Nisa,l63. CAMi DERSLERİ KAPSAMINDA KUR'AN MEALi OKUYACAK DiN GÖREVLİLERiNE BAZI NOTLAR kumandan Huzeyfe'yi endişelendirdi, Huzeyfe endişesini Hz. Osman 'a bildirdi. Halife Hz. Hafsa'dan Kur'an'ın asıl nüshasını getirtti. Zeyd b. Sabit başkanlığında bir heyet asıl nüshayı esas alarak Kur' an' ı çoğalttı, Mekke, Basra, Kılfe, Dımışk gibi İslam coğrafyasının belli başlı merkezlerine bunlardan birer tane gönderdi. Kur'an vahyedildiği zamanki orijinalliği ile, onbeş asırdır hem sayısız hafızlar­ ca ezberlenmek, hem de yazılı nüshalar oluşturmak suretiyle, hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak surette, olduğu gibi bize ulaşmıştır. Hiçbir değişikliğe uğramadan günümüze ulaşan tek sema vi kitap Kur'an 'dır, İlk Kur'an nüshalarında, nokta ve harekeler bulunmuyordu. Emevi Halifesi Abdulmelik b. Mervan zamanındanahiv bilgini Halil b. Ahmed Kur'an kelimelerine nokta şeklinde ilk harekeyi koydu. Bir kelimenin evvelindeki nokta "fetha"yı, altındaki nokta "kesre"yi, sonundaki nokta ise "zamnıe"yi temsil ediyordu. Birbirine benzeyen harfleri ayırd etmek için onları çeşitli şekillerde noktalama işini ise Nasr b. Asım gerçekleştirdi. Bu işi Hasanel-Basri'nin yaptığı da ifade edilmiştir. 3. Tercüme ve Meal Yukarıda değindiğimiz gibi, özellikle Arap olmayan müslüman unsurlara, genellikle, fıkıh ve ilmihal kitapları yoluyla gerçekleştirilmiş, toplumu doğrudan doğruya Kur'an'ın muhtevası ile karşı karşıya getirecek tercüme yoluna pek itibar edilmemişti. Bunun başlıca iki sebebi vardı, Bunlardan biri, tercümenin, Kur'an'a ait manaları ve edebi özeliİkleri tam olarak yansıtmaktan uzak oluşu; diğeri ise Kur'an'ı tercüme ederken hata yapma endişesi idi. Bu endişe, özellikle medrese kurumunun zayıfladığı dönemlerde, tüm ağırlığın "alet ilimleri"ne verilmesine, bizzat Kur'an'la meşgul olacak fırsatın bulunamamasına sebep olmuştur. Kur'an da Kavramları muhtevasının yansıtılması Kur'an 'ın, taşıdığı bütün anlam inceliklerini ve edebi özellikleri taşıyacak biçimde bir tercümenin gerçekleşemeyeceği kabul olunan bir durum ise de, Kur'an'ın pek çok dilde, sayısız tercümeleri yapılmıştır ve bu tercüme faaliyeti sürmektedir. Tercüme, sözlükte, "Bir sözü söylendiği dilde açıklamak", "Bir sözü başka bir dilde açıklamak", "Bir sözü başka bir kimseye ulaştırmak", "Bir sözü başka dile nakletmek" gibi çeşitli anlamlar ifade eder. Bir tercüme işleminde takip edilebilecek iki temel usGl vardır: a) Tefsiri Tercüme: Lafız ve söz dizimine sadık kalma şartı gözetilmeksizin, metnin taşıdığı manaların bir başka dile aktarılmasıdır. Bu tür tercümeye "manevi tercüme" adı da verilir. asıl 63 DİYANET İLMİ DERGi • CİLT: 36 • SAY!: 2 • NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2000 "Meal", bir şeyin varacağı yer ve gaye anlamını ifade eder. İstilahta ise bir söanlamını her yönü ile değil de, yaklaşık bir biçimde ifade edilmesi demektir. İşte Kur'an tercümeleri için genellikle "meal" tabirinin kullanılması, tercümelerdeki bu eksikliğe dikkat çekme amacına yöneliktir. zün b) Lafzi Tercüme: Hem lafızda, hem de söz diziminde aslına benzemesi gözetilen tercümedir. Bir bakıma bu, her kelimenin başka bir dildeki karşılığını yerine koyma işlemidir. Buna "harfi tercüme" de denir. Yukarıda getirilen şartlar, asıl metindeki uzak-yakın, as If-tali bütün anlamların, musikinin, insan zevkini etkileme özelliklerinin aktarılması gerektiği anlamını ifade eder. Bu özelliklerin beklendiği tercümeye harfi-misli tercüme denir. Bu tür bir tercümeyi gerçekleştirmenin mümkün olmadığı açıktır. Ancak, asıl metnin taşıdığı anlam ve özelliklerin, mütercimin kudreti ve tercüme dilinin yeterliliği oranında lafzi tercüme usQJü ile aktarılması mümkündür. Bu tür tercümeye lafzi-gayri misli tercüme denir. Kur'an tercümesi denildiğinde akla gelen de bu tür tercümedir. II- MEAL OKUMADA BAZI ESASLAR Her hangi bir dili konuşan kimsenin, o dilde yazılmış bütün eserleri aynı düzeyde anlayamayacağı, hatta bir kısmını hemen hemen hiç anlayamayacağı açıktır. Bunda kişinin kültür düzeyinin önemli bir etkisi olduğu gibi, okunacak metnin özel bir ihtisas alanını ilgilendirmesi, metnin taşıdığı us!Op ve edebi özellikler gibi pek çok başka durumlar da etkili olur. Bu sebeple okunan bir metnin anlaşılabilmesi ve o metinden yararlanabilmesi için, okuyucunun; o metnin gerektirdiği asgari bir bilgi ve kültür düzeyine sahip olması gerekir. Bu söyledikleriıniz, tabii ki Kur'an için de gereklidir. Kur'an dili Arapça'yı konuşanların hepsi Kur'an'ı aynı derecede anlayamaz. Bu, sahabiler döneminde de böyle idi, günümüzde de böyledir. Sahabilerin, Hz. Peygamber' e Kur'an'ın ınana­ ları ile ilgili pek çok sorular sormuş olmaları, pek çok Arapça tefsirin yazılmış olması bu gerçeğin birer ifadesidir. Bu durumu tabii karŞılamak gerekir. Zira Kur'an hayata müdahil olmak, ona şe­ kil ve yön vermek hedefi ile gelmiş bir kitapta·. Bu sebeple özlü, ama yeri geldiğin­ de detaylara inen, çeşitli edebi sanatlara baş vuran, yüksek bir üs!Gp taşımaktadır. Beşer telifi olan eseriere hıÇ benzemeyen bir yapıdachr. Bu özellikler tabii ki bir oranda da olsa mealiere de yansıyacaktır. Dolayısıyia, Kur'an ıneali okuyacak kimsenin Kur'an hakkında belli bir genel kültürü olmalı, onun iç yapısını ve temel kavramlarını, ana çizgileri ile de olsa bilmelidir. Bu konuda zikredeceğiıniz şu iki husus oldukça önemlidir: 64 CAMi DERSLERİ KAPSAl\1!NDA KUR'AN MEALi OKUYACAK DİN GÖREVLİLERiNE BAZI NOTLAR 1. Kur'an'ın Genel Anlatım Kur'an üzerinde inceleme ve anlatım Metodunu Bilmek araştırma metodunu kavramak gerekir. Ali yapmak, onu anlamak için onun temel Şeriatİ 'ye göre bu metod diyalektik meto- dudur. IO Kur'an'ı bu açıdanmütalaa etmek gerekir. Zira Kuı·'an, öğretmek istedi~~ i gerçeği tevhid ile onun yansımalarını, karşıt kavramlar sistemi ile oı1aya koyar. Ku- randaki bu karşıt kavramlar, tevhid-şirk, Adem-İblis, tarihi noktadan Habil-Kabil, insan! yönelişin iki cephesini belirler. Bunlara günalı-sevap, iyi-kötü, güzel-çirkin, çoğunu eklemek mümkündür. cennet-cehennem, iman-küfür, ihsan-zulüm gibi pek Bütün bu karşıt yaklaşımların lerini ise "bati!" olumlu cephelerini "hak" kavramı billurlaştırır. 2. Kur'an'ın Muhtevasını yaptığını akılda na, hem de ile izleyerek herbirinin Genel Çerçevesi ilc Bilmek muhtevası nı tutarak okumak, hem kalıcı olmasıııa yardımcı Kur'an'ın leyerek mantığı bulmak mümkündür. Kur' an' ı, ana çizgileri ile de olsa vurgu olumsuz cephe- Yine Kur'an'da itikadi konulan, içtimai, kozmoloji, tarih ve insan bilimini tezat ve tekabül zıddını kavramı, bilerek, hangi temel konulara okunanın kolay ve doğru anlaşılması­ olur. hangi konulara daha çok, hangi konulara daha az yer Kur'an'ın eğilimini genel bulmak mümkündür. verdiğini belir- Aşağıdaki sınıflandırma bu konuda bir fikir verebilir. 1. İtikadi, felsefi, fikri konular 27 süre 2. Tabii bilimler 24 süre 3. insani konular 22 süre 4. Siyasi konular 21 süre 5. Sosyal konular 19 süre 6. Ahlaki konular 13 süre 7. Tarihi konular 9 süre 8. Ruınuzlu konular 4 süre 9. ibadet ve ahkaın 4 süre 1O. İktisat 2 süre 11 'ı' ukarıdaki ~ııııi!anciırma, i\. ur· an ın, ınsan nayatını büli.ınüyle kavrayan, hayatın her alanında söyleyecek şeyleri bulunan bir kitap olduğunu açıkça göstermektedir. lO Bkz. Ali Şeriatİ, ll Tasnif, Ali Kur'wz 'a Şeriat i, Bak1ş a.g.e., s. (Çev. Ali Seyidoğlu, 3. Baskı, Fecr Yayınevi, Ankara, 1992), s.27. ll2'deıı alınmıştır. 65 DİYANET İLMİ DERGi • CİLT: 36 • SAYI: 2 • NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2000 3. Kur'an'ın Mürettep Bir Kitap Olmadığını bazı Kur'an, olaylara, ihtiyaçlara göre veya ayet, süre süre, rı kısım kısım inmiştir. Dikkate Almak sorulara cevap olmak üzere ayet Bu sebeple, bir konu ile ilgili ayetler yerlerde bulunabilmekte, bazen de bir olay farklı ayrı ayrı böyle zamana yayılarak ay- yerlerde tekrar edilebilmekte- dir. Yine belli konularda gelen hükümler, belli merhalelerden merhaleyi ilgilendiren ayet ayrı geçmiştir. Her bir yerlerde bulunabilmektedir. Belli hükümlerin sonuçlandırılmasına, "Kur'an'ın tedriciliği" adı verilmek- tedir. İçkinin yasaklanması ile ilgili olarak Kur'an'ın takip ettiği süreç buna güzel bir örnektir. Bu sürecin ilk merhalesini Nahl suresinin 67. ayeti "Hurma ve üzüm gibi meyvelerden hem içki, hem de güzel Bu ayet Mekke'de kinin, güzel inmiştir. gıdalardan ayrı ve ileride bir takım O zaman içki henüz haram zikredilmesi, daha o zaman kısıtlayıcı hükümlerin oluşturur: gıdalar edinil·siniz " kılınmamıştı. hoş bir Fakat iç- şey sayılmadığına geleceğine işarettir. ikinci merhalede inen, Bakara suresinin 219. ay eti 11çıkça, içki ile "günah" arasında bir bağ kurmaktadır: "Sana şarap ve kumar nah ve insanlar için bir sından hakkında soru soruyor/ar. De ki her ikisinde de bir gü- takımfaydalar vardır. Ancak her ikisinin de günalu,fayda- büyüktür... " sınırlı Nisa suresinin 43. ayetinde "Ey iman edenler! Siz, sarhoş da olsa, içki ile ilgili ilk yasak iken ne dediğinizi getirilmiştir. bilineeye kadar namaza yak- laşmaym ... " Nihayet, Maide suresinin 90 ve 91. ayetleri kesin olarak içki yi "Ey iman edenler! işi alıkoymak düşmanlık taşlar kurtuluşa yasaklama dikkate inen ayrı alınmadan, bağlantılı şans akları şeytan Şeytan içki ve Icwnar yo- eresiniz. değil mi?" surelerde yer alan bu ayetlerin takip ettiği tedrici mesela sadece ilk ayete bakan kimse, içki içmekte sakınca olmadığı zannına kapılabilir. Şu ayetlerin birbiri ile (putlar) fal ve ve kin sokmak; sizi Allalı 'ı anmaktan ve namazdan iste1; Artt k (bunlardan) vazgeçtiniz F,:ırklı 7ımı:ınl::ırrla 66 kumar, dikili pisliktir. Bunlardan uzak durun ki luyla ancak aramza bir Şarap, yasaklamıştır: olarak halde Kur'an'da belli konularla ilgili değerlendirilmesi büyük bir önem arzeder. CAMi DERSLERİ KAPSAMINDA KUR'AN MEALi OKUYACAK DiN GÖREVLİLERiNE BAZI NOTLAR 4. Alıkarn Ayetlerinin Mealieri Okunurken İlgili NüziH Sebepleri de Dikkate Alınmalıdır Yukarıda değindiğimiz maksızın doğrudan inmiş, gibi Kur'an ayetlerinin bir kısmı belli bir sebebe dayanbir kısmı da, sahabi tarafından yöneltilen bazı sorular, ya da meydana gelen bazı olaylar üzerine inmiştir. İşte, ayetterin inmesine sebep olan böyle soru ya da olaylara tefsir usulü ilminde "niizül sebepleri" denilmektedir. NüzQI sebepleri, vahyin lenmesine indiği şartların, ortaının yardımcı oldukları ve ilgili için, ayetleri n doğru olarak olduğu olayların anlaşılmasında belir- önemli bir rol oynarlar. Ayetlerin nüzQI sebeplerinin bilinmemesi, zaman zaman sahabilerin ayeti yanlış anlamalarma sebep oluyordu. Aşağıda buna örnekler sunuyoruz: Örnek I: "Ettik/erine sevinell ve yapmadıkları şeylerle öviilmeyi seven kimse/erin, azaptan kurtulacaklarınt sa nma, onlar için elem dolu bir azap vardır." 12 Mervan b. Hakem bu ayetin müminlere yönelik bir tehdit Hizmetçisine şöyle olduğunu sanıyordu. dedi: -Git, İbnu Abbas'a şöyle de: "Eğe1; kendisine verilen bir şeye sevinen ve yapmadı,~ı ile övünen herkes azap görecekse, biz hepimiz toptan azap mektir!" göreceğiz de- İbnu Abbas şöyle cevap vermiş: - Bu ayetin hükmüyle sizin ne ilginiz var? (İşin aslı şudur:) Hz. Peygamber yahudileri çağırdı ve onlara bir şey sordu. Onlar da doğru cevabı Resulüllahtan sak- ladılar ve ona (gerçek olmayan) başka bir şey söylediler. Üstelik, bu söylediklerin- den dolayı ları için de sevinç duydular. ondan övgü bekleyen bir tavır sergilediler. Ayrıca asıl cevabı sakladık­ İbni Abbas bu açıklamadan sonra söz konusu ayetten bir önceki ayeti okudu: "Hani Allah, kendilerine kitap verilen/erden, onu mutlaka insanLara açzklayocekst!?!?.., ( 1 !?!~ gi-:.!e.'!!!!yect?k.~·in!·2. di,:e s~i::, :!!.ı!?!i'!!. O!?!e!~ ~-~'e b!!??!! .":!!!:!.Z: :!.•·:!! ~)!t/!e 1 ·, uiliı u.= bit diirtyüh,~t·~· degişıflt.:·r. "ı·~ !2 Alü İınraıı, 188_ 13 el-Bulıari, cs-Sahilz, Tefsir, i6_ 67 DIYANET iLMi DERGi • CİLT: 36 • SAYI: 2 • NiSAN-MAYIS-HAZİRAN 2000 Örnek 2: Rivayet edildiğine göre, Osman b. Maz'Qn ve Amr b. Ma'dlkerib, "İman edip salihameller işleyenleri; Allalı'a karşı gelmekten sakmdıklan, iman ettikleri ve sahi/ı ame/ler işledikleri, sonra Allah 'a karşı gelmekten sakmdıkları ve iman ettikleri, sonra yine Allalı 'a karşı gelmekten sakındıklan ve iyilik ettikleri takdirde (daha önce) içtikleri içkiden dolayı bir günah yoktw: Allah iyilik edenleri sever", 14 ayetine dayanarak şarabı n helal olduğunu iddia ediyorlarmış. NüzQI sebebini bilmedikleri için ayeti yanlış anlıyorlardı. Halbuki; Hasan el-Basri ve diğerlerinin açıklamalarına göre bazı sahabiler, şa­ yasaklayan ayet inince, "Şarap daha midelerinde iken ölen kardeşlerimizin hali ne olacak? Zira Allah şarabı n pislik oldzığımu haber verdi", diye endişeye düş­ meleri üzerine yukarıdaki ayet inıniştir. ı 5 rabı Görüldüğü üzere nüzGl sebebi bize, ayette; şarabın rap içenterin söz konusu edildiğini anlatmaktadır. yasaklanmasından önce şa­ Örnek 3: "Doğu da Allalı 'ındu; Batı' da. Nereye dönersen iz Allah' rn yiizii (zat ı) oradadrr. Şiiplıesiz A/lah(uı ralınıeti ve nimeti) genişti1: O her şeyi hakkıyla bilendir. " 16 Karanlık bir gecede namaz kılan bazı sahabiler, kıble yönünü bilemedikleri için namazda her biri bir yere yönelmişti.l7 İşte ayet, kıble yönü bilinmedİğİ için farklı yönlere doğru kılınan namazların geçerli olduğunu ifade etmiş oluyor. Eğer nüzGl sebebi bilinmcscydi bu ayet, namazda Mescid-i Haram'a (Kabe'ye) yönelmeyi emreden, "Öyle ise yüzünü Mescid-i Haram tarqfina revirl" I 8 ayet i karşısında tereddüde sebep olacaktı. 5. Bir Tek Meale Bağlı Kalınmamalıdır Meal okurken, güvenilir bir meal esas lı kalınmamalıdır. Başka ıneallerden, alınmakla birlikte, bir tek nıcale de bağ­ hatta tefsirlerden de yararlanmal ı, gerekli kar- 14 el-Maidc, 93. IS 1:1k.z. er-Jaberı, ıonu L-erır, Lwnıu i-JJcyun ~Tai1KiK: Jviahnıuti iviuiıaııınıeU ~aKir-Aluııtd lviuiıarnrncJ Şakiı), D~uu'i-iviadıiL lv1ı::ııı. T<tıilı:-ıit~. A, :J/ü-::>~)2. 16 el-Bakara, I 15. 17 Bkz. et-Taberi, a.g.e,, Il, 531. Aynı ayet le ilgili olarak zikredilen beri, a.g.e .. II, 526-536. 18 ei-Bakara, 144. 68 diğer nüzGI sebepleri için bkz. et-Ta- CAMi DERSLERi KAPSAMINDA KUR'AN MEALi OKUYACAK DiN GÖREVLİLERiNE BAZI NOTLAR ştiaştırmalar yapılmalıdır. anlamın ortaya Bu tür karşılaştınnalar, çıkmasına yardımcı olacaktır. Ayrıca, aynı lerin hangi gerekçe ya da gerekçelere disini yetiştirmesine çerli bir hazırlar. zemin düşüncedir. Vereceğimiz liğini açıkça kavramının "meal" ortaya ayete ait dayandığının araştırılması, Bu, özellikle, Arapça örnekler, farklı farklı ettiği tercüme- okuyucunun ken- altyapısı kaynaklara ifade olanlar için ge- başvurmanın gerekli- koymaktadır. Aşağıda zikredeceğiıniz iki ayete ait tercümelere bakalım: Hac suresi, ayet, 36: "Artik, su·alar halinde onla n n üzerine Allalı 'm "O halde onlar bir dizi halinde (ayakta) nt mwı." (Celal adım anuı." bo,~azlamrken (Bahaeddin Sağlam) üzerlerine Allah 'm adı- Yıldırım) "Onlar ön ayaklamıı stralar halinde yere lah'ln adım anm." (Süleyman Ateş) basnıış durumda iken üzerlerine Al- "Öyle ise onlar bir dizi halinde (veya saftutmuşçasma ayakta durup) boğazla­ mrken Allalı'm adrm amn." (Ali Bulaç) "Onlar ayaklan üzerine an m." (Yaşar Nuri Öztürk) s1ralannuş halde dururken üzerlerine Allah'm adını İsra Sfiresi, ayet, 29: "Elini bağlayip boynuna asma. Ama onu büsbütün de açma. Sonra km an u; hayret içinde bir köşede büzüliir kalmm." (Yaşar Nuri Öztürk) "Elini boynuna bağlanm1ş olarak kilma, büsbütün de aç1k tutma. Sonra kznanzr, hasret (pişmanlik) içinde kalzrsuı." (Ali Bulaç) "Elini boynuna bağlt olarak asma. Bütün bütün de açma. O zaman kınanmış ve perişan olarak kalırszn." (Ziya Kazıcı- Necip Taylan)l9 Yukarıda görüldüğü ne kastedildiğini üzere, her iki grupta sunulan örnekler kapalıdır. Ayetlerden net olarak ortaya koyamamaktadırlar. Bu durum birinci ayetin ar- iaJu. 19 Örnekler, Dlicane Cliııdioğlu, Kur 'an Çel'irilerinin Diinyast (Kitabevi, İstanbul, I 999), s. 88'den alın· mıştır. 69 DİYANET iLMi DERGi • CİLT: 36 • SAY!: 2 • NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2000 İlk grupta çeşitli tercümeleri yer alan Hacc sGresi, 36. ayetinin doğru tercümesi şöyledir: Binaerıaleylı " ... lah 'm ismini ön ayaklanndan biri anın!" (Elmalılı Hamdi bağlı olarak, bir düziye üzerlerine Al- Yazır) "Elmablz Hmndi Yazu·'m bu manayı vermesinin önemli bir sebebi vardır. Çünkü koyun ve keçi gibi hayvanlar ayaklan (zeblı) bağlı halde yatmlarak boğazlamrken bunun aksine, develer ayakta iken ve fakat ön ayaklarmdan biri bağlı ola- rak kesilir (=na/ır). Develerin (hareket etmemeleri maksadıyla) bu şekilde kesilmelerinin, ayette 'savaffe' kelimesiyle tasvir edilmiş olmasının nedeni işte budur. (Zamahşerf) "20 İkinci grupta İsra sGresinin, 29. ayeti için sunulan tercüme örneklerinin netlik kazanabilmesi için, ayette geçen "elin boyuna bağlaması" ifadesinin "cimrilik", "elin açık olması"nın da "savurganlık" anlamına kullanılmış mecazi bir ifade oldukları dikkate alınmalı ve bu yönde bir Bazen birden fazla meale açıklama yapılmalı başvurmak da idi. konumın netleşmesi için yeterli olma- yabilir. Bu durumda okuyucu, Türkçe tefsirlerden yararlanabilir. Türkçe tefsir denince, genelde ilk önce Elmalılı Tefsiri (Hak Dini Kur'an Dili) akla gelmekte ise de, meal okuma düzeyindekiler için bu tefsirin dığı maları lı bir başvuru kaynağı kanaatindeyiz. Zira söz konusu tefsir, fikri-felsefi yönü dir. Belli bir Kur'an kültürüne sahip lım. everişli söz konusudur. Bazı olmayanların, konuların olan bir tefsir- içinde boğulup kal- ayetlerin ise yalnız tercümesi ile yetinildiğini hatırlata­ Hülfısatü'I-Beyan Fi Tefsiri '!-Kur' an ad- Bu konuda Mehmet Vehbi Efendi 'nin eseri, tefsirl tercüme ağırlıklı olma- örneği olarak yararlanılabilecek bir eserdir. 6. Meal Okuruada Süreklilik Yapılan bir işte nihai başarının sağlanması sürekliliğin sağlanmasına bağlıdır. Bu noktada Hz. Peygamber'in "Allah devamlı katında anıelferin en sevim/isi, az da olsa, olandzr"2l şeklindeki uyarısı unutulmamalıdır. Sürekliliği sağlayacak en ~. ~ • ___ •. ~ _· _ , ___ ı ı· __ ı .1 '"' _ __ • ____ . . ı ı ;-:.. , r _ _ ,:, .~ __ ~ . ___ 1_: .. onemıı eıKen, yapııal:aK ı~ııı geıcl\tı vıuut;uıı<ı ıııdııllı<~Kllı. vııeııı auı;;uıııw:ycıı uıı işte süreklilik sağlamak mümkün değildir. 20 Dücane Cündioğlu, a.g.e .. s. 90. 21 ei-Buhari, es-Salıih, iman, 32; Rikiik, !8. 70 CAMi DERSLERİ KAPSAMINDA KUR' AN MEALi OKUYACAK DiN GÖREVLİLERiNE BAZI NOTLAR Kur'an meali ile sürekli olarak birlikte lışmalıdır. Arabasında, yolla elde ettiği olmayı sağlayacak yolları müzik kaseti yerine meal kaseti dinleyen bir Kur'an bilgisi oldukça dikkatimizi bulmaya çazatın, sırf bu çekmişti. III- KUR' ANLA İLGİLİ GÜNCEL KONULARIN BİLİNMESİ İslam tarihi boyunca, Kur'an daima bilim dünyasının merkezi konumunda olmuştur. virlere Kur'an etrafında şekillenen görüşler damgasını vurmuştur. ve Halku'l-Kur'an münakaşalar, ortaya (Kur'an'ın malıluk çıktıkları olup de- olmadığı) meselesi ile İcazu'l-Kur'an (Kur'an'ın mucizeliği) konusu kapsaınında ortaya çı­ kan "smfe "22 meselesi bu alanda ilk akla gelen örneklerdir. Günümüzde de Kur'an etrafında geliştirilen birtakım görüş görevlisinin, ana ğıda bu görüş hatlarıyla ve iddialar vardır da olsa bunlardan haberdar ve iddialardan belli ki, ıneal olması okuyucusu bir din gerekmektedir. Aşa­ başlıianna kısaca değineceğiz. 1. Türkçe İbadet Meselesi "İbadetin Türkçeleştirilmesi ",bazı çevrelerce öteden beri zaman zaman gündeme getirilen bir konudur. Burada, kasdedilen şey, namazda Kur'an'ın aslllafızları ile değil de Türkçe çevirileri ile okunınasıdır. Bu iddia ve istekler gündeme getirilirken, Kur'an'ın ne olduğu; İslam'ın konu ile ilgili tutumunun hangi yönde olduğu görmezlikten gelinir. Arapça bilmeyen insanların namazda "ne söylediklerini" bilmeleri gerektiği temel bir sebep olarak öne sürülür. Münakaşalar yapılır, yazılar, kitaplar yazılır, konu bir müddet sonra gündemden kalkar. 2 3 Konu üzerinde Cumhuriyetin ilk yıllarında seslendirilen İstekiere karşı Ahmed Hamdi Akseki "Namaz ve Kur'an" adlı basılınamış çalışınası ile cevap vermiştir. Türkçe ibadet talebi ilk defa Besi m Atalay tarafından "Türk Dili İle ibadet" adı altında kitaplaştırmıştır. Nihayet Cemal Kutay, yine, "Türk Dili ile ibadet" adlı kitabı ile konuyu yeniden gündeme taşıdı. Tercüme ile ibadet meselesi esas itibari ile, İslam ilim tarihi boyunca ınünaka­ Hanefi mezhebi dışında hiçbir ınezhebin "olur"unu alaınaınıştır. şa edilmiş, 22 "Sarfe", "Sarf'; sözlükle çevirmek, uzaklaştırmak demektir. MGtezile mezhebine mensup bazı kimseler, ınuşrıklerin, asıında Kur·an ııı benzerını getırnıe gucune sanıp oıauKıarını, ama Aııan ın, anıarın Ourıu yapmaiarıııa engei olduğunu iUJia eUiyoriarJı. Öu gürÜ\>lt: uiuuiar "Eiıiü'~-Saılt;'' Uiyt; aıııiuiaı. İslam bilginlerinin çoğunlu ise hiçbir beşerin Kur'an'ın bir benzerini getirmeye asla gücü yetmeyeceği görüşündedi ri er. Doğru olan da budur. 23 Halil Altuntaş, "Türkçe ibadet Üzerine", Diywıet ilmi Dergi, Ci lt: 34, Sayı: 1 (Ocak-Şubat-Mart I 998), s. 51. 71 DiYANET iLMi DERGi • CİLT: 36 • SAYI: 2 • NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2000 Ebu Hanife, Kur'an tercümesinin namazda okunabileceği görüşüne sahiptir. Hanefi mezhebinin iki büyük İmamı Ebu Yusuf ve İmam Muhammed. namazda tercüme ile kıraatİn cevazını asıl metni okumaktan aciz olma şartına bağlamış­ lardı. Ebu Hanife'nin sonradan görüş değiştirerek Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'in görüşünü benimsediği tezi ön palana çıkarılmıştır. Doğrusu şu ki, Kur'an Arapça lafzı ile Kur'an'dır. Tercüme, Kur'an değildir. Namazda Kur'an okumak farzdır. Öyle ise "namazda kmwt" meselesinde Hanefi mezhebi dışındaki mezheplerin görüşüne itibar etmek gerekir. 24 Özellikle "meal"in neyi ifade ettiği anlaşıldıktan sonra bu düşüncenin haklılığı iyice ortaya çıkar. 2. "Ezınanın Teğayyürü İle Alıkamın Teğayyürü" Meselesi Bilindiği üzere İslam Hukuk Metodolojisinin ittifakla kabul ettiği prensibe göre "Mevrid-i nasda içtilıada mesağ yoktur. "25 Yani, hakkında Kur'an ya da sünnete dayalı kesin hüküm bulunan konularda ictihad yapılmaz, bu hüküm değiştirilme­ ye yeltenilemez. Bu tür hükümler İslam' ın temel çatısını oluşturur. Bu konuda, bükını'in itikat, ibadet veya muamelat alanları ile ilgili olması sonucu değiştirnıez. Ancak hakkında nas bulunmayan ımıanıelata dair konularda ictihad etmek, değişen zaman şartlarına göre, temel islami sisteme aykırı olmamak kaydıyla chil kimselerin farklı görüşler belirimesi mümkündür. Hatta bu çoğu kere zorunlu hale gelebilir. işte bu gerçek İslam hukuku metodolojisindeki "Eznıanm teğayyürü ile ahkamuı teğayyürü inkar olunamaz "26 genel kuralı mn şekillenmesi ni sağlamıştır. N ass ın bulunduğu yerde ictihadın sözkonusu olmadığı hükmü ortada iken, bu durum görmezlikten gelinerek, "Zaman değişmiştir. O halde dini lıiikiimler de değişmeli­ dir. Zaten 'Ez.amanm te,~ayyiirii i(e ahkam1n te,~ayyürü 'prensibi dinde vardtr" gibi sığ iddialar ortaya atılmaktadır. Bu tür iddia sahiplerinin, İslam'ın bünyesinden kaynaklanan iki prensipten birini görnıeyip diğerini ön plana çıkarmalarının iyi niyetle bağdaşınayacağı açıktır. Konuya biraz eğilen kimse, içine düşülen çelişkiyi hemen görebildiği için bu yol pek başarılı olamamaktadır. Onun için başka yollar aranmış ve bulunmuştur. Buna aşağıda değineceğiz: 3. Kur'an'ın Tarihselliği İddiası Kökeni iddiası itibarı ile bazı Batılı ınüsteşriklerin malı olan, "Kur'wı'ın tarihselliği" Kur'an'daki ahkam ayetleriniıı, nazil oldukları dönem ve şartlarla kayıtlı ol- 24 Konunun tefcrruatlı nıünakaşası için bkz. Halil Altuntaş. Kur'an'm Tercümesi Meselesi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları. Ankara, 109~. 25 Mecelle, Kaviiid-i Klilliye, Mad., 14. 26 Mecelle, Kaviiid-i Klilliye. Mad., 39. 72 ı•e Tercüme ile Nama: CAMi DERSLERI KAPSAMINDA KUR'AN MEALi OKUYACAK DiN GÖREVLİLERiNE BAZI NOTLAR duğu, daha sonraki dönemler için bağlayıcılıklarının bulunmadığı varsayımına da- yanmaktadır. Yukarıda değindiğimiz "Zanımwı değişmesi çesiyle vadeye ortaya ile ahkwnm da başvurulan saptırma girişiminin başarı şansı az bağlı olduğu kısa bir gerçektir. Bu noktada daha atılmış olduğunun olduğu, değişeceği" gerek- başarının ya da bir yol olarak, bu uzun iddianın söylemek mümkündür. Bilindiği üzere Kur' an 'daki hüküm ayetlerinin sayısı 3 l 7' dir.27 Bunlar bazı is- tisnalar dışında Kur' an, itikada, ibadete, ahlaka ve kümleriyle, hayatı ma tarzında değil, bir kuşatmadır. rını bütün olarak genel hatları muanıelata kuşatan (bireyler bir metindir. Bu belirleme, ana yönü ve arası ilişkilere) akıl, bu daire gösterme tarzındaki Bu genel belirleme ve yönlendirmeler dışında kalan hareket alanla- çapını; hiy-akıl ilişkisindeki Çizdiği bu temel ölçü korunduğu zaatları yatmaktadır. nan kötü örnekleri gerekçe göstererek ne, hatta belli bir coğrafyaya Temelde seküler ye'de seslendirmeye akla, yani insa- genişletmek sürece, bu iki temel unsurdan biri- Kur'an'ın "Kur 'an' lll çalışıldığı şekliyle şöyle insanlara her kesimindeki problemleri şeyi verme çözmüştür. geçmişte Kur'an'ın abkamını anlayışın beslediği bozulctuğu­ aklın hatasıdır. Yanlışlığın Bu sebeple "hapsetmek", bulunduğu yetkisindedir. Va- söz konusu olamaz. Tarih boyunca, bu dengenin nu gösteren olumsuz örnekler, ne vahyin ne de de insan unsurunun işi dairenin merkezinde vahyin yer, zaman ve ihtiyaçlara göre diğerini bastırması Kur'an'ın dair hü- kuşatma, sınıriayıp bağla­ hedefı Kur'an ve sünnet çizgisinde doldurma, düzenlemeler yapma na, müslümanlara ait bir görevdir. nin niteliği taşırlar. detay vermezler. Birer temel prensip temelin- ve günümüzde yaşa­ tarihin belli bir süreci- nihai amacı ile bağdaşmaz. tarihselliği" iddiasını, Türki- özetlemek mümkündür: niteliği yoktur. Kur'an sadece tarihin belli Kur'an 'ın temel anıacı ahlakili ği ortaya koy- maktır. "Kur'an insan ak/ma hizmet etmek için t;elmiştir. Müslümanlar bir hata yaparak Kur' an 'ı aklın yerine koydular. Kur 'an mesele çözmez. Çözümlerini Kur 'an 'da aracli,~unız sorunlar çöziilmedi. Faturayi Alla/ı' a pkardtk. Sorunlarm çözümünü bizzat akıldan beklemeli. Din bireyle Allalı arasındaki ilişkiyi düzenler. Toplumsal sorunlarla ilgilenmez. "28 27 Bu, Abdulvalılıab Hallaf'ın belirlediği rakanıdır (İlın-i Usu'li'I-Fıklı, Kalıirc, tarihsiz. s. 32-33). Ahkanı ayetlerinin sayısıııı 500'e, hatta 600'e çıkaranlar da vardır. 28 Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, TV Yayınlarını İzleme Komitesinin 13.04.2000 tarih ve 19 Nolu Raporundan. 73 DiYANET iLMi DERGi • CİLT: 36 • SAYI: 2 • NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2000 Kur'an'ın insanlara her şeyi verme niteliği olmadığı görüşü eğer, "Kur'an hayatm tümüne yönelik genel prensipler koyar", anlamında kullanılıyor olsaydı bu niteleme doğru olurdu. Ama kastedilen bu değildir. Kastedilen, Kur'an'ın kapsam alanının insan hayatının bütünü değil, sadece bir yönü olduğudur. Halbuki "Kur' an 'zn akla yardım etmesi", onun hayatın topluma bakan kesiminden soyutlamakla değil, aksine onun getirdiği "plan "ın doğru algılanıp doğru uygulanması ile gerçekleşir. Kur'an temel amacı olan ahlakiliği, olaylara müdahale etmeden nasıl gerçekleştirecektir? Ahlak, toplumda sergilenen temel davranışların hülasasıdır. Dolayısıyla bir toplumun ahlakı, o toplumun davranışiarına yön veren etkenin boyasını taşır. Kur'an'ın hükümlerini "tarihsel" sayarak Kur'an ahlakını sağlamak mümkün olmaz. "Kur'an'm insan aklına hizmeti" nasıl olacaktır? Tabi ki aklın önüne geniş yollar açarak, ama onu asla başıboş bırakmayarak. Kur'an tabii ki mesele çözmez. Meseleyi çözecek olan akıldır. Ama çözüm, Kur'an'ın getirdiği "fonnüller"e göre olacaktır. İçinden formülleri çıkarıp attığımız bir cebir kitabı, acaba gerçekte "cebir kitabı" mıdır? Şu Problemierin çözülemeyişi, çözümün Kur'an'da sorulara nasıl cevap verilecektir? aranmış olmasından değildir. Acaba gerçekten çözümleri Kur'an'da mı aradık? Aradıysak, nasıl aradık? Neden çözüme ulaşmadık? Ya da, çözümler neden sürekli olmadı? Problem, acaba kaynağın yanlış seçilmesi mi, yoksa iyi değerlendirilınemesi midir? Kanaatimizce asıl problem, Batı kültürünce aşağılık duygusuna itilen irfanımı­ cevaplama gücünü kendinde bulamadığı bu soruları yok sayması problemidir? Yenilen kültürlerin çocukları hep aynı davraııışı sergiler. Meseleyi Hz. Ali'ye izafe edilen bir söz ışığında ifadeye koyarak diyebiliriz ki, batılı bağrında barındıran, "hak" görüntüsündeki sloganiara sığınınak; bu ruh halinin temel karakteridir. zın, Ezik irfanın dine yönelik yansımalarından biri de bizzat din üzerinde sergilenen "mühendislik" denemeleridir. Sunulan "proje"ye göre, din Allah ile kul arasında­ ki ilişkileri düzenleyen bir olgudur, bir vicdan işidir. Yine aynı projeye göre "Kur' an 'zn hitabı, bizim de içinde yaşadığımız çağla hemen hiçbir konuda örtüş­ memekteydi. Kur' an ne çağdaş kavramlarla konuşmakta, ne de çağdaş sorunları ele atmaktaydı. Dolayısıyla dış dünyada onun hitabının birer karşılığı yoktur. "29 29 Ömer Özsoy, Müslümanların "Yenilenme" Sorunları ve Kur'an, ( Değişirnde İslam- Kutlu Doğum-7, Kutlu Doğum Haftası, 1996, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları. Ankara, 1997) içinde s. 9. 74 CAMI DERSLERİ KAPSAMINDA KUR'AN MEALi OKUYACAK DiN GÖREVLİLERiNE BAZI NOTLAR Bu konuda MevdCidi diyor ki: "Kur 'an 'zn, belli bir zamanda yaşamış insanlara hitap etmesi ve bu insanların çevresindeki varlık/an, Allah 'm birliğine delalet eden birer delil olarak ele alması; onun çağrısımn belli bir zamana has olduğuna, sesienişinin sadece bir kitaya yönelik olduğuna hükmetmek için yeterli olmaz. Kur 'an 'ın, ş irk inancı m reddetmek amacıyla getirdiği argünıamn, Arapların şirkine olduğu gibi, yeryüzündeki her tiirlii şirke de uygun düştüğünü, iddia salıibinin görmesi gerekir. İşte bundan sonra, her çağdaki ve her yerdeki miişriklerin inançlarını tanınılama konusunda Kur 'an 'm getirdiği aynı delillere başvurmam ız uygun olmaz mı? Kur 'an 'zn, Allah 'zn birliğini ispat için kullandığı iislübu, basit değişikliklerle her zaman ve her yerde biz de kullanamaz nuyız?" "Eğer bu sorulara verilecek cevap "evet" ise, o takdirde; Kur'an'm belli zamanda ve belli bir yerde yaşamış olan bir topluma inmiş oluşuna dayanarak, onun evrensel ve ebedi çağrısmın belli bir zamana ve belli bir yere has bir çağrı olduğu iddiasmı haklı çıkaracak bir gerekçe yok demektir. "30 4. Kur'an'a Yöneltilen Belli Başlı İtirazların ve Bunlara Verilen Cevaplarm Bilinmesi Daha n azil olduğu süreç içinde, müşrik Arapların ileri sürdükleri "Kur' an şiir­ dir", "Muhammed onu başkasından yazıp alıyor", "O bir sihirdir", gibi ön yargılı iddialar, Kur'an'ın edebi üstünlüğü önünde yerini imana; onun Allah kelamı, Hz. Muhammed'in de Allah Resulü olduğunu kabule bıraktı. Bu sonucun alınmasında, Kur'an'ın edebi üstünlüğü, Hz. Peygamber'in tebliğdeki başarısı kadar, Kur'an'ın ilk muhatapları olan Arapların, edebi zevkleri sayesinde, kendi dilleri ile gelen bu kitaba has özellikleri kısa süre içinde fark etmiş olmalarının da rolü vardır. Şüphesiz Hz. Peygamber'in davasının zafere ulaşması, Kur'an'a yöneltilen ya da yönehilebilecek itirazların sonunu getirmiş değildir. Öteden beri onu hak bir kitap olarak kabul etmeyenler arasında de bazı özel konularda çeşitli düzey ve dozda, hem genel planda hem itirazlarını sürdüregelınişlerdir. 30 Ebu'l-A'la el-Mevdüdi, Mebddi' Esasiyye Li 1968/1388), s. 57-58. Felımi'I-Kur'an (ed-Darü'l-Küveytiyye, Küveyt, 75 DİYANET iLMi DERGi • CİLT: 36 • SAYI: 2 • NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2000 zilenleri bilmesi gerçekten önemlidir. Bu tür itirazlar ön yargıya dayalı olmalarına rağmen genelde konu hakkında yeterli bilgi sahibi olmayanlara ilk bakışta haklı ve doğru gelebilecek bir form ve ınantık yapısı ile sunulmaktadır. Özellikle başlaya­ cak olan "Cami Dersleri" faaliyetinden sonra Kur'an'ın gündemi daha çok işgal edeceği, buna bağlı olarak, Kur'an etrafında iyi niyetli ya da inkar kaynaklı soruların yoğunluk kazanacağı düşünülebilir. Bu sebeple, özellikle ıneal oktımakla görevli bulunacakların hazırlıklı olmaları önemlidir. Kur'an'a yönelik itirazlar genelde iki temel grupta toplanabilir. Birinci grupta, başta kadın, miras paylaşımı ve hadieric ilgili hükümler olmak üzere Kur'an'ın getirdiği ahkaına ve değer ölçülerine yönelik itirazlar yer alır. İkinci grupta ise bizzat Kur'an metnini hedef aları ve özellikle, Kur'an'da sözde bir takım çelişkilerin bulunduğunu öne süren ön yargılı ve bilgisizce iddialar yer alır. Söz konusu itirazların en sistemli ve ısrarlı olanları Batılı müşteşriklerce ortaya konmuş ve İslam bilginlerince bunlara reddiyeler yazılmıştır. Bu cümleden olarak İtalyan müsteşriki Caeteani (Kaytani), nin yazdığı İslam Tarihi adlı, İslam ve Kur' an' a itiraz ve iftiralarla dolu kitabı ve Merhum M. Asım Köksal'ın buna yazdığı reddiyeyi3l hatırlatmak gerekir. Ayrıca çeşitli platformlarda gündeme gelen iriraziara topluca cevap vermek üze- re, İsınail Fenni Ertuğrul'un hazırlamış olduğu Hakikat Nurları3 2 adlı eser de değerli bir çalışmadır. Dr. Süleyman Ateş'e ait "lslam'a itirazlar ve Kur'an-ı Kerimden Cevaplar"33 adlı eser de aynı paraleldeki dikkate değer diğer bir çalışmadır. Son yıllarda kaleme alınan İ lhan Arsel' e ait "Şeriat ve Kad m "34, Turan Dursun'a ait "Din Bu"35 adlı kitaplar piyasada bulunmaktadır. Bu kitaplardan ilkine Dr. Ekrem Keleş, tiri" adıyla ciddi bir eleştiri hazırlanmıştır. tarafından, "Şeriat ve Kadın- Bir Eleş­ Son kitaba yönelik olarak ise, Prof. Dr. Süleyman Ateş'in "Gerçek Din Bu"36 adıyla yayınladığı ciddi ve yararlı eseri anmak gerekir. 32 İ.;:'1"1ai! FePPi Ertuğnı!, l-!~!t'ik(lt N!~rh!r!, SebH Y~1)'!!~!~~!·!, !~!:~!~tıı_!!, !97Q. 33 Süleyman Ateş, Gerçek Din Bu, l-2, Yeni Ufuklar Neşriyat. 8. Baskı, İst. Tarihsiz. 34 İlhan Arsel, Şeriat ve Kadtn. 14. Baskı, Dilek Ofset. !994. 35 Turan Dursun, Din Bu, l-4, Kaynak Yayınları, İst, 1996. 36 Süleyman Ateş, Gerçek Din Bu, l-ll, Yeni Ufuklar Neşriyat, 6. Baskı, İstanbul, Tarihsiz. 76