T.B.M.M. B : 39 me eğilimi, teknolojik yenilikler, nüfus patlamaları, hızlı kentleşme vesaire faktör­ ler, çevre kirlenmesinin sebebini teşkil et­ mektedir. Günümüzde endüstriyel enerji tüke­ timinin çok büyük bir kısmı kömür, pet­ rol, doğal gaz gibi fosil yakıtlardan sağlan­ maktadır. Bu yakıtlar yakıldığında atmos­ fere, öteki bazı zehirli gazlarla birlikte kar­ bondioksit gazı atılmaktadır. Yılda yakla­ şık yirmi milyar ton karbondioksit böyle­ ce bacalardan atılmaktadır. Şehirleşme ve sanayileşme sonucun­ da atmosfer, akarsular, göller ve denizler kirlendiği gibi, doğa, fiziksel tahribata uğ­ ramakta, katı atıklar ve radyoaktif kirlen­ meler de ekolojik dengeyi bozmaktadır. Sanayi kuruluşları, çevre kirliliğinden tek sorumlu değildir; ancak, en büyük so­ rumlu oldukları da inkâr edilemez. Sanayi kruluşlannfn atık maddelerinin taşıdığı kirletici yükleri, eşdeğer nüfus miktarının kat be kat üstündedir. Sanayi kuruluşlarının çevre kirliliği üzerinde bu derece etkili olduğu bilinmek­ te olmasına rağmen, hâlâ tedbir alınma­ ya yönelik gayretler, yok denebilecek ka­ dar azdır. Bunda en büyük etken, kanun­ ların, meydana gelen boşluğu doldurma­ da geç kalışı veya dolduramayışı ile bu iş­ le uğraşan kuruluşlar arasında en küçük bir koordinasyonun olmayışıdır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün dahi aynı hatalar sürüp gitmekte­ dir. Bakınız, 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ile Sağlık Bakanlığı bu işle il­ gili idi ve halen Sağlık Bakanına bağlı Çevre Danışma Kurulu mevcuttur. Ayrı­ ca, Temel Sağlık Hizmetleri Genel Mü­ dürlüğü bünyesinde Çevre Sağlığı Daire Başkanlığı yıllardır bu görevin sorumlu­ su durumundaydı;' ancak, 11 Ağustos 1983'te çıkarılan Çevre Kanunu ile bu yet­ 11 . 12 . 1988 O : 2 kiler Çevre Müsteşarlığına, daha sonra da Çevre Genel Müdürlüğüne verilmiştir. Yeni Çevre Kanunu, "Çevre korun­ ması, ekolojik denge, çevre kirliliği, kirle­ ten atık, alıcı ortam" terimlerini tariflemiş; fakat 8 inci maddede sözü edilen yö­ netmelikler henüz tam anlamıyla çıkarı­ lamamıştır. Hele, Kanunun 6 ncı madde­ sinde ifadesini bulan ve her ilde vali baş­ kanlığında, il idare şube başkanları, bele­ diye başkanı, varsa Yüsseköğretim Kuru­ lu temsilcisi ve sanayi odası başkanından oluşan mahallî çevre kurulu, ayda bir ke­ re toplanmak suretiyle, bu kadar önem arz eden bir meseleyi, mahallinde takip et­ mekten çok uzaktır. İlçelerde, kaymakam ve kaymakama bağlı olarak Sağlık Bakanlığından maaşı­ nı alan ve sağlık ocaklarında görevli ilçe sağlık teknisyen ve uzman doktorlan, kontrol ile ilgili denetimleri yapmaktadır­ lar; kanun böyle diyor. Ben de, böyle bir denetimin olmadı­ ğını, ancak bir sanayi kuruluşu kurulaca­ ğı zaman -eğer kaçak değilse o sanayi kuruluşu- inşaat için çevre sağlığı teknis­ yeninden yazı almakta olduğunu söylüyo­ rum. Bu yazıların da ne derece sağlıklı te­ mellere oturduğunu gayet iyi bilmekteyiz; ancak, bu teferruata girmek istemiyorum. Büyük şehirlerde konu, farklı uygu­ lanmaktadır. Büyükşehir belediye teşkilatı, Çevre Kanununu uygulamak ile sorum­ ludur. Diğer il ve ilçelerde valilik, kayma­ kamlık, Çevre Genel Müdürlüğü, gerekli izleme ve denetimleri yapan ilgili kuruluş­ lardır. Kanun, uygulanabilirliği oranında değer kazanır. Çevre Kanununun çıkarıl­ masından bu yana, çevre kirliliğinin ön­ lenmesi yönünde dikkate değer bir geliş­ me olmadığı gibi, uygulamadaki karma­ şa, yukarıda bir nebze değindiğim gibi, devam etmektedir.