Travma Sonras› Stres Bozuklu¤u ve Kronik A¤r› Birlikteli¤i Zemininde Opioid Ba¤›ml›l›¤› ‹rem Yalu¤*, Samuray Özdemir**, Ahmet Tamer Aker*** * Yrd. Doç. Dr., Kocaeli Üniversitesi, T›p Fakültesi Hastanesi, Psikiyatri Anabilim Dal›, 41300 ‹zmit ** Arafl. Gör. Dr., ‹stanbul Üniversitesi, Cerrahpafla T›p Fakültesi Hastanesi, Psikiyatri Anabilim Dal›, 34098 ‹stanbul *** Prof. Dr., Kocaeli Üniversitesi, T›p Fakültesi Hastanesi, Psikiyatri Anabilim Dal›, 41300 ‹zmit Tel: +905326566361 E-mail: dryalug@yahoo.com ÖZET Travma sonras› stres bozuklu¤u (TSSB), büyük bir stres ya da travmatik hayat olay›n› takiben geliflen, s›k görülen bir psikiyatrik bozukluktur. TSSB’nin karakteristik semptomlar› travmatik olay›n yeniden yaflant›lanmas›, travmatik olayla iliflkili uyaranlardan kaç›nma ve artm›fl uyar›lm›fll›kt›r. TSSB’li hastalarda komorbid alkol veya madde kullan›m bozuklu¤u s›k görülür ve bu iki durumun s›kl›kla bir arada görüldü¤ünün anlafl›lmas›n›n, klinik pratiklere önemli katk›lar› vard›r. Di¤er taraftan, TSSB ve kronik a¤r› bozuklu¤u da s›kl›kla birlikte görülen durumlard›r ve travmatik olay› takiben semptomlar›n fliddetlenmesinde her iki durumun bir tak›m yolaklar üzerinden birlikte katk›da bulunduklar› ileri sürülmüfltür. Alkol, reçetesiz ve reçeteli sat›lan ilâçlar veya opioidler (özellikle narkotik analjezikler) gibi maddelerin kötüye kullan›m› yâhut ba¤›ml›l›¤›, kronik a¤r›s› olan TSSB’li hastalarda s›k görülmektedir. Özellikle TSSB aç›s›ndan risk tafl›yan gruplarda, önleyici ve destekleyici yaklafl›mlar etkili olabilir. Bu özel hasta gruplar›ndan al›nacak psikiyatrik öykünün, madde kullan›m› ve di¤er riskli davran›fllar aç›s›ndan daha kapsaml› olmas› önemlidir. TSSB, kronik a¤r› ve opioid ba¤›ml›l›¤› aras›ndaki iliflkileri daha iyi anlayabilmek ve etkili yaklafl›mlarda bulunabilmek için daha kapsaml› araflt›rmalara ihtiyaç vard›r. Anahtar Kelimeler: travma sonras› stres bozuklu¤u, a¤r›, madde, opioidler, ba¤›ml›l›k ABSTRACT Opioid Dependency With Posttraumatic Stress Disorder And Cronic Pain Comorbidity. Post-traumatic stress disorder (PTSD) is a common psychiatric disorder that arises from an extreme stress or traumatic life experience. The characteristic symptoms of PTSD are re-experiencing of the traumatic event, avoidance of stimuli associated with the traumatic event and increased arousal. The patients with PTSD are often have a comorbid diagnosis of alcohol or substance use disorder and understanding the frequently observed co-occurrence of substance abuse with posttraumatic stress disorder (PTSD) has important implications for clinical practice. On the other hand, also PTSD and chronic pain disorder are often comorbid conditions. It has been suggested that there are several pathways by which both disorders may be involved in the aggravation of symptoms following the traumatic event. Substance abuse or addiction, such as alcohol, over-the-counter and prescription drugs or opioids (particularly narcotic analgesics), seem to be prevalent in the individuals who have chronic pain and PTSD. Preventive and supportive psychosocial programs shall be effective for high risk PTSD population. Comprehensive psychiatric evaluation including substance use and the other risk taking behaviors are recommended for this special population. More expansive investigations of PTSD, chronic pain and opioid dependence are needed to understand better these relationships and to design effective interventions. Keywords: post traumatic stress disorder, pain, substance, opioids, addiction TSBB ve MADDE KULLANIM BOZUKLUKLARI Travma sonras› stres bozuklu¤u (TSSB) do¤al âfetler, savafl, sald›r›, iflkence, kazalar ve tecavüz gibi önemli bir travmatik stresten sonra, o olay› bizzat yaflayan veya olaya tan›k olan kiflilerde ortaya ç›kan bir bozukluktur. Ken- New/Yeni Symposium Journal • www.yenisymposium.net disi veya baflkalar›n›n fiziksel bütünlü¤ünü tehdit alt›nda hisseden kifli, olaya korku ve çâresizlik duygular› ile tepki gösterir ama akut dönem geçtikten sonra bile ›srarla olay› yeniden yafl›yormufl gibi hissetme ve olay› akl›na getirmeme çabalar› devam eder (Kaplan ve Sadock 2005). 200 Ekim 2008 | Cilt 46 | Say› 4 TSSB olan kiflilerde, TSSB olmayanlara k›yasla tedavi sonuçlar›n›n daha kötü oldu¤u belirlenmifltir (Mills ve ark. 2005). Madde kullananlarda akut ve kronik strese adaptif yan›tta rol oynad›¤› düflünülen nörobiyolojik sistemler dopaminerjik, serotoninerjik, gama aminobütirik asid ve benzodiyazepin sistemleridir. Komorbid TSSB ve alkol veya madde kullan›m bozuklu¤u olan hastalar›n klinik görünümünde, hipotalamo-hipofizo-adrenal (HPA) eksen ile noradrenerjik sistem aras›ndaki etkileflim önemli bir rol oynar (Jacobsen ve ark. 2001). PET çal›flmalar›nda, savafl yaflant›s›yla iliflkili TSSB olan hastalar›n prefrontal ve temporal kortekslerinde ve madde kötüye kullan›m bozuklu¤u ile komorbid TSSB olan hastalar›n parietal kortekslerinde metabolizma h›zlar›nda azalmalar oldu¤u gösterilmifltir (Semple ve ark. 1996). TSSB’de en s›k görülen komorbid psikiyatrik bozukluklar›ndan biri de alkol ve madde kullan›m bozukluklar›d›r. Bu iki durumun birlikteli¤i konusu giderek daha fazla ilgi çeken bir alan olmakta, bu konuda yap›lan araflt›rmalar›n say›s› giderek artmaktad›r. Tahmin edilebilece¤i gibi, birlikte olduklar›nda bu iki durum birbirlerinin prognozlar›n› ve tedaviye yan›tlar›n› olumsuz yönde etkilerler, dolay›s›yla tedavide her iki durumu birlikte ele almak gerekir. TSSB’li bireylerde alkol veya madde kullan›m bozuklu¤unun yayg›nl›¤›n›n, toplumda TSSB olmayan bireylere göre 2–3 kat daha fazla oldu¤u bildirilmifltir (Kessler ve ark. 1995). Alkol veya madde kullan›m bozuklu¤u olanlar›n, olmayanlara göre travmaya mâruz kalma olas›l›klar› daha yüksektir. Bir teoriye göre alkol veya madde kullan›m› TSSB’den önce geliflmektedir. Kifli, ba¤›ml› oldu¤u maddeye ulaflabilmek için sürekli tehlikeli durumlara girer, risk al›r ve sonuç olarak pek çok fiziksel ve psikolojik travmaya mâruz kal›r. Bir baflka teoriye göre ise TSSB, alkol veya madde kullan›m bozuklu¤undan önce geliflir. Hastalar, anksiyetelerini ve di¤er TSSB belirtilerini hafifletmek için alkol, opioidler ve benzodiyazepinler gibi ba¤›ml›l›k yapan maddeleri tekrar tekrar ve giderek artan dozlarda kullanarak kendi kendilerini tedavi etme ifline giriflirler. Bir teoriye göre de alkol veya madde kullan›m bozuklu¤u olan kiflilerde travma yaflant›s›n› müteakip TSSB gelifltirmeye yatk›nl›k artm›flt›r. TSSB ve alkol veya madde kullan›m bozukluklar› için ortak kal›tsal ve psikososyal bir yatk›nl›¤›n oldu¤u da iddia edilmifltir (Kural ve ark. 2004). Çok yeni bir çal›flmaya göre, TSSB’lilerde en s›k görülen madde kullan›m bozuklu¤u alkol kötüye kullan›m›/ba¤›ml›l›¤› (%24.1) iken, TSSB’ye en s›k opioid kötüye kullan›m›/ba¤›ml›l›¤› olan kiflilerde (%33.2) rastlanm›flt›r. Ayn› çal›flmada, bu konudaki güncel literatürü destekler flekilde, TSSB ve alkol veya madde kullan›m bozuklu¤unun komorbid olarak bulundu¤u hastalarda fiziksel sa¤l›k ve ak›l sa¤l›¤› sorunlar›n›n ve dolay›s›yla da yeti kay›plar›n›n, sâdece alkol veya madde kullan›m bozuklu¤u olan bireylerden daha yüksek oranda oldu¤u bildirilmifltir (Mills ve ark. 2006). Bir di¤er güncel çal›flmada ise, Afrika kökenli Amerikal› madde kullan›c›lar›nda travma yaflat›s›, TSSB ve madde kullan›m› aras›ndaki iliflki araflt›r›lm›fl, travma yaflant›s›n›n erkeklerde erken dönemde esrar ve eroin kullan›m›, alkol ba¤›ml›l›¤› ve opiat ba¤›ml›l›¤› ile, kad›nlarda ise erken dönem alkol kötüye kullan›m›/ba¤›ml›l›¤› ile iliflkili oldu¤u bildirilmifltir (Johnson ve ark. 2006). Ülkemizde yap›lan bir çal›flmada, opiat ba¤›ml›lar›nda hayat boyu TSSB oran› %17 olarak belirlenmifltir (Evren ve ark. 2002). TSSB ile iliflkili opioid ba¤›ml›l›¤›n›n tedavisi konusundaki yeni bir çal›flmada, 12 ayl›k bir sürede New/Yeni Symposium Journal • www.yenisymposium.net TSSB, A⁄RI ve OP‹AT S‹STEM‹ TSSB ve kronik a¤r› bozuklu¤u komorbiditesi s›k görülür. Literatüre göre, hem TSSB’li hastalarda a¤r›n›n araflt›r›ld›¤› hem de kronik a¤r›l› hastalarda TSSB’nin araflt›r›ld›¤› çal›flmalarda a¤r› ve TSSB birlikteli¤i yüksek s›kl›kta görülmektedir (Schwartz ve ark. 2006). Bununla birlikte, biri di¤erinin seyrini ve tedaviye yan›t›n› olumsuz yönde etkileyebilmektedir (Otis ve ark. 2003). Bu iki bozuklu¤un bu kadar s›k birlikte görülmesinin alt›nda kronik a¤r› ve TSSB’nin karfl›l›kl› olarak birbirlerini karfl›l›kl› olarak idame ettiren [mutual maintenance] durumlar olmas›n›n yatt›¤› ve travma sonras› semptomlar›n fliddetlenmesinde her iki durumun beyinde bir tak›m yolaklar üzerinden birlikte rol oynad›klar› iddia edilmifltir (Asmundson ve ark. 2002, Sharp ve Harvey 2001). TSSB’li bireyler s›kl›kla fiziksel sa¤l›k sorunlar› ve fiziksel semptomlardan yak›n›rlar ve bu tür yak›nmalar›n ço¤u kronik a¤r› ve a¤r›ya ba¤l› yeti kay›plar›yla iliflkilidir (Schwartz ve ark. 2006). Bilimsel araflt›rmalardan elde edilen kan›tlara göre TSSB semptomlar› ve a¤r› akut dönemde s›kl›kla bir arada bulunurlar ve akut dönem geçti¤i halde a¤r›n›n sebat etti¤i vak’alarda da bu iliflkinin geçerli oldu¤u görülmektedir (Asmundson ve ark. 2002). TSSB ve kronik a¤r›n›n birlikteli¤i konusunda yap›lan ilk çal›flmalardan birinde, TSSB’li befl savafl gâzisinden birinde kronik a¤r› bozuklu¤u geliflti¤ini bildirilmifltir (White ve Faustman 1989). Bir baflka çal›flmada TSSB’li Vietnam askerlerinin %80’inin kronik a¤r›dan yak›nd›¤› belirlenmifltir (Beckham ve ark. 1997). McFarlane ve arkadafllar›n›n (1994) TSSB’si olan ve olmayan itfaiyecilerde fiziksel yak›nmalar› araflt›rd›klar› çal›flmalar›nda, TSSB’li itfaiyecilerde özellikle s›rt bölgesindeki kas-iskelet sistemi a¤r›lar›n›n TSSB olmayanlara k›yasla istatistiksel olarak anlaml› derecede daha s›k görüldü¤ü saptanm›flt›r. Di¤er taraftan, kronik a¤r›lar› ve 201 Ekim 2008 | Cilt 46 | Say› 4 ötesinde, opiatlar›n TSSB gelifliminde önemli oldu¤u bilinen nörolojik sistemler üzerinde do¤rudan ve bask›lay›c› etkileri vard›r. Saxe ve arkadafllar› (2001), yan›kla iliflkili a¤r›s› olan çocuklarda alt› aydan uzun bir süre morfin kullan›m›n›n TSSB semptomlar›n› hafifletti¤ini göstermifllerdir. Kronik a¤r› bozuklu¤u ve TSSB komorbiditesinin s›k görüldü¤üyle ilgili kan›tlara dayanarak yap›lan çok yeni bir çal›flmada TSSB olan hastalarda TSSB’si olmayanlara göre daha s›k a¤r› kesici reçete edildi¤i ve TSSB’nin tüm semptom kümeleri ile artm›fl a¤r› kesici kullan›m› aras›ndaki iliflkinin oldukça yüksek oldu¤u bildirilmifltir. Bu çal›flmada, TSSB’li hastalarda analjezik reçetelenmesi s›kl›¤› ile en fazla iliflkili olan semptom kümesinin ise afl›r› uyar›lm›fll›k [hyperarousal] oldu¤u belirlenmifltir (Schwartz ve ark. 2006). fibromiyaljisi olan hastalarda TSSB semptomlar›n›n artma e¤iliminde oldu¤u gösterilmifltir (Amir ve ark. 1997, Sherman ve ark. 2000, Engel ve ark. 2000). Kronik a¤r› ve iliflkili durumlar için üçüncü basamak sa¤l›k hizmetlerinden yararlanan hastalar›n %10 ilâ 50’sinde TSSB’nin tan› kriterlerini karfl›layan semptomlar mevcut olup, bu oran genel toplumda %8 civar›ndad›r (Asmundson ve ark. 2002). A¤r› kliniklerine baflvuran hastalar›n yaklafl›k %10’u TSSB tan› kriterlerini karfl›lamaktad›r (Benedikt ve Kolb 1986). A¤r› probleminin do¤rudan travmatik bir olaydan kaynakland›¤› durumlarda, TSSB prevalans› artmaktad›r. Motorlu araç kazas›na ba¤l› a¤r› yak›nmas› olan hastalarda TSSB oranlar› %30 ilâ %50 aras›nda de¤iflmektedir (Hickling ve Blanchard 1992, Chibnall ve Duckro 1994, Otis ve ark. 2003). ‹fl kazalar›ndan sonra TSSB %34.7 (Asmundson ve ark. 1998), hastânede yatmakta olan yan›k hastalar›nda olaydan 12 ay sonra TSSB görülme oran› %45 (Perry ve ark. 1987) olarak bildirilmifltir. Fibromiyalji sendromu hastalar›nda TSSB-benzeri semptomlar›n oldukça yayg›n görülmesinin yan› s›ra, fibromiyalji sendromu olan TSSB hastalar›nda, fibromiyaljisi olmayan TSSB hastalar›na k›yasla daha fazla a¤r› yak›nmas›, daha düflük hayat kalitesi, daha fazla fiziksel yeti kayb› ve daha fazla psikolojik zorlanma oldu¤u bildirilmifltir (Amir ve ark. 1997, Sherman ve ark. 2000). Bütün bu bahsi geçen çal›flmalarda elde edilen veriler, TSSB’li hastalarda a¤r› semptomlar›n›n ve kronik a¤r›n›n yayg›n oldu¤una, kronik a¤r›s› olan hastalarda ise TSSB semptomlar›n›n daha s›k görüldü¤üne iflaret etmektedir. TSSB ve a¤r›n›n birlikteli¤i konusundaki bu oldukça genifl literatüre ra¤men, TSSB’si olan ve olmayan hastalar›n a¤r›n›n tedavisi konusunda farkl›l›k gösterip göstermedi¤i ne yaz›k ki yeterince bilinmemektedir. E¤er bu iki grup aras›nda a¤r›n›n tedavisi konusunda herhangi bir farkl›l›k varsa, bu oldukça objektif ölçütü göstermenin kritik bir önemi olacak, TSSB’li hastalarda kendi kendini tedavi etme [self-medication] fleklindeki analjezik kullan›m›n›n rolü hakk›ndaki sorulara da ›fl›k tutacakt›r (Schwartz ve ark. 2006). ‹nsandaki stres yan›t›nda endojen opioidlerin rolü konusunda yap›lan araflt›rmalarda, endojen opiat sisteminin TSSB’nin psikobiyolojik modellerindeki katk›s›na dâir pek çok kan›t elde edilmifltir. TSSB’deki opioid mekanizmalar konusundaki deneysel veriler pek fazla olmasa da, bâz› araflt›rmac›lar endojen opiat sistemindeki bir tak›m anormâlliklerin TSSB’de önemli bir rolü olabilece¤i sav›n› ortaya atm›fllard›r. TSSB hastalar›n›n a¤r› efliklerinin ve beta-endorfin düzeylerinin daha düflük oldu¤u, metiyonin-enkefalin üretiminin ve sal›verilmesinin daha az oldu¤u gösterilmifltir (Friedman 2000, Schwartz ve ark. 2006). Opiatlar›n a¤r› üzerindeki bilinen güçlü etkilerinin New/Yeni Symposium Journal • www.yenisymposium.net OP‹O‹DLER ve OP‹O‹D BA⁄IMLILI⁄I Opium (opiat, opioid), insanl›k tarihinin bilinen en eski ilâçlar›ndan biri olup, psikolojik etkileri ve a¤r›y› indirmedeki yararl›l›klar› konusundaki bilgiler Sümerler’e (MÖ 4000) ve eski M›s›r’a (MÖ 2000) kadar uzanmaktad›r. Opioidler, Lâtince ad› “Papaver Somniferum Linee” olan afyon (haflhafl) bitkisinden elde edilirler. Afyonun çiçek kapsüllerinin öz sütüne “rohopium” denir ve baflta morfin olmak üzere içinde 20’ye yak›n opium alkaloidi bar›nd›r›r. Do¤al opioidler, fenantren grubu (morfin, kodein, tebain) ve benzilizokinolin grubu (papaverin, noskapin, narsein) olmak üzere iki kimyasal s›n›fta incelenirler. Morfin alkaloidi, fliddetli ve kronik a¤r›da günümüzde hâlâ en etkili ve en s›k kullan›lan analjezik ilâçt›r. Opium’da yaklafl›k %5 oran›nda bulunan kodein alkaloidi insan vücudunda morfin’e dönüflür. Yar› sentetik opioidler olan eroin ve hidromorfon do¤al opioidlerden sentezlenirler. Bafll›ca sentetik opioidler (narkotikler) meperidin, methadon, pentazosin ve propoksifen olup, güçlü ba¤›ml›l›k oluflturduklar› için ülkemizde de k›rm›z› reçeteyle sat›l›rlar (Kaplan ve Sadock 2005, Simon 2005). Opioidler, insan vücudundaki etkilerini Mu (µ), Delta (d) ve Kappa (K) opioid reseptörleri denen üç ana reseptör s›n›f› üzerinden gösterirler. Opioid reseptörleri beyinde, medulla spinaliste, otonom sinir sisteminin di¤er k›s›mlar›nda, gastrointestinal sistemdeki sinir pleksuslar›nda ve beyaz kan hücrelerinde bulunurlar. µ reseptörleri opioidlerin analjezik etkilerinin büyük k›sm›ndan ve solunum depresyonu, öfori, sedasyon, ba¤›ml›l›k oluflumu ve konstipasyon gibi istenmeyen etkilerinden sorumludur. Opioid analjeziklerin ço¤u µ reseptör agonistidir. d reseptörlerinin ba¤›ml›l›kla ilgisi yoktur. Periferdeki önemi daha fazla olmakla birlikte, analjezi ile de iliflkili olduklar› düflünülmektedir. Enke- 202 Ekim 2008 | Cilt 46 | Say› 4 falinler periferdeki etkilerini d reseptörleri üzerinden gösterirler. K reseptörleri hem spinal hem de periferik düzeyde analjeziye katk›da bulunurken, endokrin düzenlemeler, disfori, diürez ve sedasyon gibi etkileri de vard›r. Ayr›ca µ ve d reseptörlerinin duygudurumu etkileyen sistemlerle iliflkili olduklar› düflünülmektedir (Kaplan ve Sadock 2005, Knapp ve ark. 2005). Opioidlerin en göze çarpan etkileri MSS ve gastrointestinal sistem üzerine olan etkileridir. MSS’deki etkileri analjezi, öksürük refleksinin bask›lanmas›, duygudurum üzerine olan etkileri, tolerans geliflimi, psikolojik ve fiziksel ba¤›ml›l›kt›r. Opioid ilâçlar›n bu etkileri kronik ilâç kullan›m›n› takiben geliflen ve narkotik ba¤›ml›l›¤› denilen istenmeyen yan etkilerinin en büyü¤ünden sorumludur. Bunun yan›nda bulant›, kusma, solunum depresyonu, miyozis, ›s› regülasyonu ve nöroendokrin sistemle ilgili bir tak›m de¤iflikliklere de yol açarlar. Nöroendokrin sistemdeki istenmeyen ve önemli bir etkileri, gonadotropin salg›lt›c› hormonun bask›lanmas› ve buna ba¤l› olarak kad›nlarda menstrüel düzensizliklere ve erkeklerde testesteron düzeylerinde azalmaya yol açmalar›d›r. Di¤er taraftan, kortikotropin salg›lat›c› hormonu bask›layarak kortizol düzeylerinde azalmaya yol açarlar ve bu da opioidlerin stres ve anksiyete giderici etkilerine arac›l›k eder. Opioidler, vücuttaki bütün sfinkterleri kasarak konstipasyona ve idrar retansiyonuna da sebep olurlar. Özellikle µ reseptör agonistleri gastrointestinal pasaj› yavafllatt›klar› için, diarenin tedavisinde anahtar rol oynayan ilâçlard›r (difenoksilat ve loperamid gibi). A¤r› ve a¤r› duyusunun alg›lanmas› üzerine olan etkileri ise çok güçlüdür. Yeterince yüksek dozlarda majör bir cerrahi giriflime izin verecek derecede a¤r› duyusunu azalt›rlar ancak bu dozlarda derin solunum depresyonu yapt›klar›ndan mekanik solunum deste¤ine ihtiyaç vard›r. Opioidlerin yayg›n kullan›m alan› olan analjezik etkileri için çok daha düflük dozlar› yeterlidir (örne¤in 10 mg morfin). Böyle düflük dozlarda bilinç düzeyinde de¤iflikli¤e yol açmaks›z›n sâdece a¤r›y› dindirici etkileri ortaya ç›kar (Kaplan ve Sadock 2005). Opioidler analjezik dozlarda kullan›ld›klar›nda duygudurum üzerine de etki gösterirler. Bu sebeple, hastânede yatan hastalardaki depresif semptomlar› ve anksiyeteyi azaltmak gibi tranklizan etkileri için de tercih edildikleri görülmektedir. Opioid ba¤›ml›lar›nda duygudurumda bir elevasyon ve özgüven art›fl› yaparken, ilk kez opioid alan bir kiflide sersemlik ve bilinç bulan›kl›¤› gibi hofla gitmeyen etkileri olabilir. Baz› kiflilerde öfkeyi ve paranoid fikirleri bask›layan bir etki yaparlar (Knapp ve ark. 2005). Opioidlerin noradrenerjik ve dopaminerjik sistem üzerine de etkileri vard›r. µ opioid agonistler, beyinde New/Yeni Symposium Journal • www.yenisymposium.net noradrenerjik nöronlar›n merkezi olan lokus seruleustaki aktiviteyi bask›larlar ve muhtemelen anksiyete giderici etkilerini bu yoldan yaparlar. Dolay›s›yla, lokus seruleusta inhibitör etki gösteren alfa–2 agonistler opioid yoksunlu¤unun belirtilerini kontrol etmede kullan›labilirler. Beynin m opioid reseptörleri, beynin ödüllendirme davran›fl›nda önemli bir rol oynarlar. Opioidlerin ödüllendirme üzerine etkilerinin, keyif verici etkinin beklendi¤i “teflvik edici (incentive) faz” ile keyif veren ve ba¤›ml›l›k yapan maddenin denenmesi ile belirli olan “tamamlay›c› (consummatory) faz” olmak üzere iki faz› vard›r. Opioid ödüllendirmesinin teflvik edici faz›nda bafll›ca rolü dopamin oynar. Opioidlerin ba¤›ml›l›k yap›c› ödüllendirme sistemi, etkilerini ventral tegmental alandaki dopaminerjik nöronlar›n aktivasyonu arac›l›¤›yla göstermektedir. Opioidlerin yoksunluk semptomlar›ndan ise primer olarak noradrenerjik nöronlar sorumludur (Doksat 2003, Kaplan ve Sadock 2005, Knapp ve ark. 2005, Uzbay 2005). Opiatlar özellikle damar yolu ile uyguland›klar›nda, beyindeki opioid düzeyinin h›zla artmas›na ba¤l› olarak kiflide h›zl› ve yüksek düzeyde rahatlat›c› ve öforizan bir etki ortaya ç›kar ki buna koflu [rush, flash] ad› verilir. Bâz› kullan›c›lar bu duyguyu seksüel orgazmla efl tutmaktad›rlar (bilhassa eroin’de “tüm vücut orgazm›” ifâdesi kullan›l›r). Koflu, psikolojik ba¤›ml›l›¤›n ana sebebi olup, kifli bu hofl giden etkilerine ba¤l› olarak tekrar tekrar ayn› maddeyi kullan›m yoluna gider. Ancak öfori k›sa sürer ve yerini bir gevfleme ve uyku hâline b›rak›r; bu apatik duruma ise onaylama [on the nod] denmektedir. Opioidlere karfl› çok h›zl› bir flekilde tolerans geliflimi söz konusudur. Opioid kullanan kifliler her seferinde ayn› etkiyi sa¤lamak için giderek dozu artt›r›rlar. Tolerans geliflip fiziksel ba¤›ml›l›k da yerlefltikten sonra, opiatlar art›k hofla giden etkileri için de¤il, yoksunluk sendromuna ba¤l› semptomlar›n oluflumunu önlemek için kullan›l›rlar (Kaplan ve Sadock 2005, Knapp ve ark. 2005). Kronik olarak opioid kullanan bireylerin beyinlerinde “tersine bir adaptasyon” mekanizmas› oluflmakta ve bu da yoksunluk semptomlar›na yol açmaktad›r. Öyle ki, opioid kullan›m› âniden sonland›r›ld›¤›nda, bu tersine adaptasyon devreye girmekte ve öfori ve benzeri hofla giden etkiler yerine anhedoni ve sempatik sistem aktivasyonu ile iliflkili semptomlar ortaya ç›kmaktad›r. Opiatlar›n yoksunluk sendromu esnas›nda mezolimbik dopamin sal›verilmesi azalmakta, beynin opioid ödüllendirme sisteminin uyar›lma efli¤i yükselmekte ve kiflide lokomotor aktivite bask›lanmaktad›r (Uzbay 2005). TARTIfiMA 203 Ekim 2008 | Cilt 46 | Say› 4 tor vehicle accidents. Headache; 34: 357–361. Medline, Science Direct ve Pubmed’in literatür veri taban›nda “TSSB, a¤r›, madde, opioid ve ba¤›ml›l›k” anahtar kelimelerini kullanarak yapt›¤›m›z taramada gödü¤ümüz kadar›yla “komorbid TTSB ve kronik a¤r› bozuklu¤u olan hastalarda opioid kullan›m›”n›n araflt›r›ld›¤› klinik bir çal›flma henüz mevcut de¤ildir. Ancak, yukar›daki bilgilerin ›fl›¤›nda, TSSB’li kiflilerin madde kötüye kullan›m›/ba¤›ml›l›¤›na olan yatk›nl›klar›n› da göz önünde tutarsak, komorbid TTSB ve kronik a¤r› bozuklu¤u olan hastalarda baflta k›rm›z› reçeteyle sat›lan narkotik analjezikler olmak üzere, opioidlerin kötüye kullan›lma oranlar›n›n genel popülasyona göre daha s›k olabilece¤i sav›n› ortaya atmak hiç de zor olmayacakt›r. Özellikle kazalar ve do¤al afetler gibi fiziksel yaralanmalar›n s›k görüldü¤ü durumlardan sonra, hastanelerin ortopedi ve cerrahi bölümleri servislerinde yatmakta olan hastalarda, hem fliddetli a¤r›lar›n hafifletilmesi hem de hastalarda ortaya ç›kan ajitasyon, anksiyete ve irritabilite gibi psiflik semptomlar›n rahatlat›larak hastalar›n sâkinlefltirilmesi için narkotik analjezikler (özellikle morfin, kodein ve meperidin içerenler) hekimler taraf›ndan s›kl›kla reçete edilebilmektedir. Zâten madde kullan›m›na yatk›nl›¤› topluma göre daha yüksek olan bu hasta grubunda kullan›lan narkotiklerin, akut a¤r›l› dönem geçtikten sonra bile self-medikasyon amac›yla hasta taraf›ndan kullan›lmaya devam edilebilmesi, opioid ba¤›ml›l›¤›na zemin haz›rlamaktad›r. Bunun sonucu, klinik pratiklerde hem TSSB hem de opiat ba¤›ml›l›¤› için daha kötü prognoz ve daha zay›f tedavi yan›t› anlam›na gelebilir. Bu konuda daha kesin ve kan›ta dayal› verilere ulaflabilmek için, travma toplumlar›nda yap›lacak genifl kapsaml› ve kontrollü çal›flmalara ihiyaç vard›r. Doksat MK (2003) A¤r› ve Psikiyatri. Bursa: Psikiyatri ve Sanat Yay›n Evi. Engel CC Jr, Liu X, McCarthy BD, Miller RF, Ursano R (2000) Relationship of physical symptoms to posttraumatic stress disorder among veterans seeking care for Gulf War-related health concerns. Psychosom Med; 62: 739–745. Evren EC, Er FO, Erk›ran M, Çakmak D (2002) Tedavi aray›fl›nda olan eroin ba¤›ml›lar›nda 1. eksen psikiyatrik komorbidite: sosyodemografik ve madde kullan›m özellikleri ile iliflkisi. Klinik Psikiyatri Dergisi; 5: 92–104. Friedman MJ (2000) What might the psychobiology of posttraumatic stress disorder teach us about future approaches to pharmacotherapy? J Clin Psychiatry; 61: 44–51. Hickling EJ, Blanchard EB (1992) Posttraumatic stress disorder and motor vehicle accidents. J Anxiety Disord; 6: 285–291. Jacobsen LK, Soutwick SM, Kosten TR (2001) Substance use disorders in patient with posttraumatic stress disorder: a review of the literature. Am J Psychiatry; 158: 1184–1190. Johnson SD, Striley C, Cottler LB (2006) The association of substance use disorders with trauma exposure and PTSD among African American drug users. Addict Behav; Mar 29 (bask›da). Kaplan & Sadock’s Concise Textbook of Clinical Psychiatry (2005). Sadock BJ, Sadock VA, editors. New York: Lippincott Williams & Wilkins. Kessler RC, Sonnega A, Bromet E, Hughes M, Nelson CB (1995) Posttraumatic stress disorder in the National Comorbidity Survey. Arch Gen Psychiatry; 52: 1048–1060. Knapp CM, Ciraulo DA, Jaffe J (2005) Opiates: Clinical Aspects. Lowinson JH, Ruiz P, Millman RB, Langrod JG, editors. Substance Abuse - A Comprehensive Textbook. 4. Edition. New York: Lippincott Williams & Wilkins, 180–195. Kural S, Evren EC, Can S, Çakmak D (2004) Alkol ve Madde Ba¤›ml›lar›nda Travma Sonras› Stres Bozuklu¤unun Sosyodemografik ve Klinik Özellikler ile iliflkisi. Klinik Psikofarmakoloji Bülteni; 14: 1–8. McFarlane AC, Atchison M, Rafalowicz E, Papay P (1994) Physical KAYNAKLAR symptoms in post-traumatic stress disorder. J Psychosom Res; Amir M, Kaplan Z, Neumann L, Sharabani R, Shani N, Buskila D 38: 715–726. (1997) Posttraumatic stress disorder, tenderness and fibromyal- Mills KL, Teesson M, Ross J, Darke S, Shanahan M (2005) The costs gia. J Psychosom Res; 42: 607–613. and outcomes of treatment for opioid dependence associated Asmundson GJ, Norton GR, Allerdings MD, Norton PJ, Larsen DK with posttraumatic stress disorder. Psychiatr Serv; 56: 940–945. (1998) Posttraumatic stress disorder and work-related injury. J Mills KL, Teesson M, Ross J, Peters L (2006) Trauma, PTSD, and subs- Anxiety Disord; 12: 57–69. tance use disorders: findings from the Australian National Sur- Asmundson GJG, Coons MJ, Taylor S, Katz J (2002) PTSD and the ex- vey of Mental Health and Well-Being. Am J Psychiatry; 163: perience of pain: research and clinical implications of shared 652–658. vulnerability and mutual maintenance models. Can J Psychiatry; Otis JD, Keane TM, Kerns RD (2003) An examination of the relations- 47: 930–937. hip between chronic pain and post-traumatic stress disorder. J Beckham JC, Crawford AL, Feldman ME, Kirby AC, Hertzberg MA, Rehabil Res Dev; 40: 397–406. Davidson JR, Moore SD (1997) Chronic posttraumatic stress di- Perry SW, Cella DE, Falkenberg J, Heidrich G, Goodwin C (1987) Pa- sorder and chronic pain in Vietnam combat veterans. J Psycho- in perception in burn patients with stress disorders. J Pain som Res; 43: 379–389. Symptom Manag; 2: 29–33. Benedikt RA, Kolb LC (1986) Preliminary findings on chronic pain Saxe G, Stoddard F, Courtney D, Cunningham K, Chawla N, Sheri- and posttraumatic stress disorder. Am J Psychiatry; 143: 908–910. dan R, King D, King L (2001) Relationship between acute morp- Chibnall JT, Duckro PN (1994) Posttraumatic stress disorder and mo- New/Yeni Symposium Journal • www.yenisymposium.net hine and the course of PTSD in children with burns. J Am Acad 204 Ekim 2008 | Cilt 46 | Say› 4 posttraumatic stress disorder-like symptoms on patients with Child Adolesc Psychiatry; 40: 915–921. fibromyalgia syndrome. Clin J Pain; 16: 127–134. Schwartz AC, Bradley R, Penza KM, Sexton M, Jay D, Haggard PJ, Garlow SJ, Ressler KJ (2006) Pain medication use among patients Simon EJ (2005) Opiates: Neurobiology. Lowinson JH, Ruiz P, Mill- with posttraumatic stress disorder. Psychosomatics; 47: 136–142. man RB, Langrod JG, editors. Substance Abuse - A Comprehen- Semple WE, Goyer PF, McCormick R, Compton-Toth B, Morris E, sive Textbook. 4. Edition, New York: Lippincott Williams & Wilkins, 164–180. Donovan B, et al (1996) Attention and regional cerebral blood Uzbay T (2005) Madde ba¤›ml›l›¤› ve dopaminerjik sistem. Türkiye flow in posttraumatic stress disorder patients with substance Klinikleri; 1: 65–72. abuse histories. Psychiatry Res; 67: 17–28. White P, Faustman W (1989) Coexisting physical conditions among Sharp TJ, Harvey AG (2001) Chronic pain and posttraumatic stress inpatients with posttraumatic stress disorder. Mil Med; 154: disorder: mutual maintenance? Clin Psychol Rev; 21: 857–877. 66–71. Sherman JJ, Turk DC, Okifuji A (2000) Prevalence and impact of New/Yeni Symposium Journal • www.yenisymposium.net 205 Ekim 2008 | Cilt 46 | Say› 4