Almanlar, Goethe’nin İslam merakını gizliyor Alman edebiyatının önemli ismi Goethe’nin İslam’a olan ilgisi ezelden beri tartışılan bir konu. Geçen hafta bu konuya bir de Türk olup olmadığı eklendi. Aynı günlerde Ötüken Yayınları’nın Türkçeye kazandırdığı ‘Goethe ve İslam’ kitabı ise asıl konuşulması gereken başka bir gerçeğe işaret ediyor. Johan Wolfgang Goethe Geçtiğimiz günlerde sosyal medya ve basında Alman edebiyatının önemli ismi Goethe’nin (1749-1832) atalarının Türk soyundan geldiğine dair yayınlar yapıldı. Koparılan vaveyla daha zihinlerimizde tazeliğini korurken, Ötüken Yayınları konunun gerçek uzmanından, Prof. Dr. Katharina Mommsen’dan, önemli bir eseri “Goethe ve İslam” başlığıyla Türkçeye kazandırdı. Mütercim Senail Özkan’ın akıcı Türkçesiyle dilimize aktarılan eserde Goethe’nin İslam dünyası, kültürü ve sanatına duyduğu dikkat çekici alaka bütün detaylarıyla ve etkileyici bir titizlikle anlatılıyor. Türk ve İslam imajının menfi çağrışımlar yaptığı ve bu meyanda zihinlere hâkim olan önyargıların kara bulutlar misali Avrupa’nın üzerine çöktüğü o kasvetli savaş yıllarında Goethe, Doğu’ya, İslam kültür coğrafyasına hicret ederek soluklanmış. Mommsen, Goethe ve İslam başlıklı eserinde ‘Goethe asrı’nı bütün çelişkileriyle gözler önüne seriyor. Aslında ünlü edebiyatçının İslam’a olan ilgisi eskiden beri konuşulan bir konu. Ancak kitabın çevirmeni Senail Özkan’ın dediği gibi Goethe’nin Müslüman olup olmadığına ya da kökeninin Türklere dayanıp dayanmadığına dair büyük bir iştiyakla delil arayanlar, mesailerinin birazını da onun İslam dini, şiiri ve sanatı, Hz. Peygamber ve Kur’an-ı Kerim hakkında söylediği fikirleri anlamaya vermeli. Önümüzdeki kitap tam da böyle bir çabanın ürünü. Türkçeye on iki yıl gibi bir gecikmeyle çevrilse de çalışmanın ilk baskısı 2001 yılında yapılmıştı. Kastî sükût devam ediyor Prof. Dr. Katharina Mommsen, elli yılı aşkın bir akademik kariyere sahip ve neredeyse bütün mesaisini Goethe’nin sanatını ve fikir dünyasını anlamaya, yorumlamaya adamış. Stanford Üniversitesi’nden emekli olan yazar, hâlen Kaliforniya’da yaşıyor ve azim ve gayretle şairler prensi hakkında yazdığı eserlerini ikmal etmeye çalışıyor. Goethe’nin, Hz. Muhammed’in (sas) şahsiyeti ve Kur’an-ı Kerim hakkındaki düşünceleri bilhassa dikkat çekici. Onun İslam sanatını, şiirini ve kültürünü pek çok Müslüman’dan daha iyi anladığına ve özümsediğine şahit olmak etkileyici olduğu kadar şaşırtıcı. Avrupa’nın en kudretli şairinin daha 23 yaşındayken Peygamber Efendimiz (sas) hakkında harikulâde bir kaside yazması dehasına işaret etmez mi? Goethe, Senail Özkan’ın tercüme ettiği “Kaside-i Muhammed”in bir yerinde şair şöyle sesleniyor: Sanki atlas; sedir ağacından gemileri Taşıyor devâsâ omuzlarında; Ve bir uğultu ki rüzgârda, Sırtında binlerce yelkenli, Hep onun ihtişamına şahit. Ve böylece bütün kardeşlerini, Evlatlarını, hazinelerini, Neşe saçan kalbiyle Götürür bekleyen Yaradana Goethe’nin 1772 yılında, Kur’an-ı Kerim’le meşgul olmasına vesile olan arkadaşı Herder’e yazdığı mektuptaki şu ifadesi de ne kadar manidar: “Musa’nın Kur’an’da dua ettiği gibi dua etmek istiyorum: Tanrım, göğsüme ferahlık ver.” (Taha Sûresi, 26). Goethe, Doğu Batı Divanı adlı eserinin Notlar ve Araştırmalar kısmının Muhammed bölümünde Kur’an’ın üslup güzelliğini şu sözlerle övüyor: “Kuran’ın üslubu, kati, büyük, müthiş, yer yer gerçekten ulvîdir.” Mommsen’e göre eğer bu alakalar olmasaydı, yazarın o büyük şaheseri Doğu Batı Divanı çok zor meydana gelecekti. BAZI KESİMLER RAHATSIZ OLDU Bugün var olan İslam düşmanlığı Goethe’nin döneminde de yoğun bir şekilde var. Böyle bir ortamda Alman hükümetinin milli şair olarak desteklediği bir edebiyatçısının İslam’a ilgi göstermesi elbette bazı kesimleri rahatsız etmiş. Bu açıdan Mommsen’ın, kitabında son söz olarak takdim ettiği Peter-Anton von Arnim’e ait makalede yer alan bilgilere dikkat kesilmemek elde değil. Arnim, 3 Ekim 2000’de yazdığı makalesinde Goethe’nin İslam merakını kabul etmek istemeyen Almanlardan söz ediyor. Sözgelimi Karlheinz Schulz’un yazdığı Goethe biyografisinde Divan’la ilgili olarak sadece ‘farsî, egzotik ve şark dalgası’ gibi oryantalizme vurgu yapan kelimeler geçiyor. Oysa Goethe’nin ısrarlı bir tarzda Almanları Şark’ın tefekkür dünyasına yaklaştırmak istediği Notlar ve Tetkikler başlıklı açıklamalar tümden atlanmış… Kitapta buna benzer daha pek çok ‘görmezden gelme’ örnekleriyle karşılaşınca biz de sukut-u hayale uğruyoruz. Özkan’a göre bugün bazı Almanlar, ünlü edebiyatçının İslam’a olan ilgisini halen gizleme gayretinde, kastî sükûtun devam ettiğini söylüyor. Elbette bu acımasız bilgileri ve tavrı öğrenince, İslam’ın derinliklerine nüfuz edebilmiş bir kalemin Müslüman olup olmadığının altının ısrarla çizilmesini doğal karşılamak lazım. Bez ciltli 400 küsur sayfalık bir ansiklopedi niteliğindeki kitapta, Goethe’nin İslam’a bakışını merak edenler için daha pek çok bilgi mevcut. SEVİNÇ ÖZARSLAN 20.01.2013 12:49