ÖZEL EGE LİSESİ FARKLI BİTKİ TÜRLERİNİN İNSAN PROSTAT KANSERİ (PC3), İNSAN GÖĞÜS KANSERİ (MCF7) ve FARE FİBROBLAST (NIH-3T3) HÜCRELERİNDEKİ SİTOTOKSİK, APOPTOTİK, YARA İYİLEŞTİRİCİ ETKİLERİ ve FARKLI BAKTERİ TÜRLERİNDEKİ ANTİMİKROBİYAL ETKİLERİNİN İNCELENMESİ HAZIRLAYAN ÖĞRENCİ: DİLA YURT EZGİ ŞEN 2013 İZMİR İÇERİK LİSTESİ Sayfa PROJENİN AMACI 3 1. GİRİŞ 3 2.YÖNTEM 4 2.1. Bitki ekstrelerinin hazırlanması 4 2.2. Hücre kültürü 6 2.3. Sitotoksisite belirlenmesi 6 2.4. Apoptoz analizi 7 2.5. Yara iyileşmesi denemesi 7 2.6. Antioksidan aktivite tayini 8 2.7. Antimikrobiyal aktivite tayini 8 3.SONUÇLAR VE TARTIŞMA 9 3.1. Sitotoksisite 9 3.2. Apoptoz 11 3.3. Yara iyileşmesi 16 3.4. Antioksidan aktivite 17 3.5. Antimikrobiyal aktivite 18 4.GENEL DEĞERLENDİRME 18 5.TEŞEKKÜR 19 6.KAYNAKLAR 19 2 PROJENİN AMACI Günümüzde bitkisel ekstreler farklı kullanım amacı için dünya çapında pek çok laboratuvarda araştırılmaktadır. En önemli araştırma alanları kanser tedavisinde kullanılabilirlik, antimikrobiyal, antimitotik, antioksidan, zirai amaçlı insektisit olarak etkileri, gıda paketlemesinde koruyucu etkileri ve ayrıca AIDS hastalığının tedavisinde kullanılabilirliktir. Günümüzde onay almış onlarca bitkisel kaynaklı gıda takviyesi eczanelerde bulunmaktadır. Türkiye florası çok sayıda tıbbi ve endemik bitkiye sahip olduğu için bu konuda önemli bir potansiyele sahiptir. Bu projede aktarlardan temin edilen hodan (Borago officinalis), papatya (Matricaria chamomilla), enginar (Cynara cardunculus), , ballıbaba (Lamium galeobdolon), labada (Rumeoc patienta) bitkileri, karanfil (Syzygium aromaticum) bitkisinin tohumları ve ayrıca taze olarak toplanan hayıt (Vitex agnus-castus) bitkisinin yaprak ve tohumlarının antikanserojen, apoptotik, antioksidan, yara iyileştirici potansiyelleri ve antimikrobiyal aktivitelerinin incelenmesi amaçlanmıştır. 1.GİRİŞ İnsanoğlu bitkileri çok farklı amaçlar için varoluşundan beri kullanmaktadır. Günümüzde çok sayıda bitkisel kökenli bileşik önemli ilaçlar arasında sayılmaktadır. Bilinen en eski ağrı kesici sögüt ağacı kabuğundan elde edilen, tarihi Sümer yazıtlarına kadar dayanan asetilsalisilik asit adıyla bilinen aspirindir. İlk olarak Alman kimyager Felix Hoffmann tarafından izole edilmiştir (1). Bilinen diğer bir örnek olan kinin ise Amazon’da yetişen Cinchona cinsi bitkilerin kabuğundan elde edilmiştir ve günümüzde bu bitkisel alkoloid yapay olarak sentezlenerek ilaç haline getirilmiştir. (2). 1967 yılında ise Monroe E. Wall ve Mansukh C. Wani, Taxus brevifolia bitkisinin kabuğunda simbiyotik yaşayan bir mantarın sentezlediği antimitotik taksol bileşiğini izole etmiştir. Bileşik günümüzde akciğer, rahim, göğüs kanseri olmak üzere pekçok kanser türünün tedavisinin yanısıra, AIDS hastalarında görülen bir kanser türü olan Kaposi Sarkom’ un tedavisinde de kullanılmaktadır. (3,4). Günümüzde antitümör ve apoptotik etkisi kanıtlanmış pekçok bitkisel kökenli bileşik bulunmaktadır. Örneğin Betula alba bitkisinden izole edilen betulinik asit pekçok kanser türünde etkinliği test edilmiş ve etkin dozları 1-15 μg/ml aralığında bulunmuş olan bitkisel kökenli bir bileşiktir. (5). Camptothecin ise Camptotheca acuminata bitkisinden elde edilen bir başka antikanser aktiviteye sahip bileşiktir ve geleneksel Çin tıbbında kullanılan bir bitkidir (6,7). FDA (Food and Drug Administration) tarafından onay almış gut, behçet hastalığı, akdeniz anemisi için ilaç olarak piyasada bulunan diğer önemli bir bitkisel bileşik ise kolçisindir ve Colchicum autumnale bitkisinin çiçeğinden elde edilir. Aynı zamanda 3 Topoizomeraz I enzimini inhibe ederek mitozu durdurduğu için antikanser potansiyeline sahiptir (8). Bitkilerin önemli bir özelliğide antioksidan aktiviteleridir. Antioksidan aktiviteye sahip bileşikler hücrede oksidasyon sonucu oluşan serbest radikalleri inhibe ederek oksidatif stresi ortadan kaldırır. Bu mekanizmada oluşan aksama hücrenin ölümüne veya DNA hasarı sonucu yaşıyan organizmada kansere sebep olabilir. Bilinen en eski antioksidan zeytinyağı ve kırmızı şaraptır. Kırmızı üzüm çekirdeğinde bulunan resveratrol bileşiğinin çok güçlü antioksidan ve antikanserojen etkisi vardır (10). Ayrıca yeşil çayın da güçlü bir antioksidan etkisi olduğu kanıtlanmıştır (11). Pekçok yararlı etkinin yanısıra bitkisel bileşiklerin yara, yanık iyileştirici ve antimikrobiyal etkileri araştırılmaktadır. Yapılan çalışmalarda Aleo vera’nın özellikle yanıklarda çok etkin olduğunu ve kollejen üretimini arttırdığı aynı zamanda yeni sentezlenmiş kollojenlerin bağ yapmasını sağlayan lizis oksidaz enziminin miktarını arttırdığı kanıtlanmıştır (12). Gingko biloba ve Centella asiatica bitkilerinin ise in vivo modellerde yara iyileşmesini epitelizasyon sürecini kısaltma yoluyla hızlandırdığı tespit edilmiştir (13). 2.YÖNTEM 2.1.Bitki Ekstrelerinin Hazırlanması Hodan (Borago officinalis), papatya (Matricaria chamomilla), enginar (Cynara cardunculus), karanfil tohumu (Syzygium aromaticum), ballıbaba (Lamium galeobdolon), labada (Rumeoc patienta) bitkileri aktardan kuru olarak temin edildi. Hayıt (Vitex agnuscastus) bitkisi tohum ve yaprakları Urla bölgesinden toplandı ve 35ºC de etüv içinde karanlıkta kurutuldu (Resim 1). Resim 1. Hayıt bitkisi tohumlarının toplanması 4 Bitki örnekleri öğütüldükten sonra katı/sıvı oranı 1:10 olacak şekilde % 70’lik etanol solusyonu içinde 37ºC de 180 rpm 2 saat inkübatörde (SARTORIUS, CERTOMAT BS-1) çalkalandı. Süre sonunda örnekler filitreden geçirilerek katı bitki kısmından ayrıldı ve oda sıcaklığında, 5000 rpm’de 5 dakika santrifüjlenerek muhtemel kalıntılar çöktürüldü(Resim 2, Resim 3). Resim 2. Etanol içeren bitki özütü örneklerinin süzülmesi Resim 3. Kuru bitkilerin öğütülmesi Ekstre içindeki etanol döner buharlaştırıcıda (HEILDOPH) 37ºC’de uzaklaştırıldı ve liyafilizatör (Labconco-Freezone 6) ile kurutuldu. Kurutulan örnekler deneme zamanına kadar -20ºC de saklandı. Tüm bitki ekstreleri dimetilsülfoksit içinde çözüldü, 0,2 mikronluk enjektör filtrasyonu yapıldı ve her deneme öncesinde taze olarak hazırlandı.(Resim 4) Resim 4. Etanolün döner buharlaştırıcıda özütlerden uzaklaştırılması 5 2.2.Hücre Kültürü İnsan prostat kanser (PC3) hücre hattı % 5 fetal bovine serum (FBS), 50 µg/ml gentamisin içeren Dulbecco’s modified Eagle’s medium (DMEM) besiyerinde, insan göğüs kanseri (MCF7) hücre hattı % 10 fetal bovine serum (FBS), 50 µg/ml gentamisin içeren Roswell Park Memorial Institude-1640 (RPMI-1640) besiyerinde, fare fibroblast hücre hattı ( NIH-3T3), % 5 fetal bovine serum (FBS), 50 µg/ml gentamisin içeren Dulbecco’s modified Eagle’s medium (DMEM) besiyerinde 37ºC de, % 5 CO2 and % 89 nemli inkübatörde kültüre edildi, % 80-85 yoğunluğa ulaştıklarında pasajlandı. Denemelerde 5-20. pasajlar kullanıldı. 2.3.Sitotoksisite Belirlenmesi Hücre canlılığının ve bölünmesinin inhibisyonu MTT (3-{4,5-dimetiltiyazol-2yl}-2,5difenil tetrazolyum bromid) (Sigma Chemical Co.) metodu ile belirlendi. Kısaca; her kuyucuğa 1.104 hücre 95µl besiyeri içinde, 96 kuyucuklu plağa inoküle edildi. Ekstrelerin son seyreltmesi test kuyucukları %1 DMSO içerecek şekilde DMEM içinde hazırlandı. 24 saat sonra bitki ekstreleri 500 µg/ml, 400 µg/ml, 300 µg/ml, 200 µg/ml, 100µg/ml, 50µg/ml ve 1 µg/ml konsantrasyonlarında üç tekrarlı olarak eklendi. Tüm negatif kontrollerin %1 DMSO içermesi sağlandı. Hücre canlılığı 24, 48, 72 saatlik zaman dilimleri için belirlendi. Her zaman diliminin bitiminden 4 saat önce kuyucuklar, önceden 37ºC’ye ısıtılmış PBS ile, ekstrelerin ölçümde renk girişimi vermemesi amacıyla bir kere yıkandı. MTT stok solüsyonu (5mg/ml) tam besi yeri içinde 1:10 oranında seyreltilerek test kuyucuklarına eklendi. İnkübasyon periyodunun bitiminden 30 dakika önce plaklar, formazan kristallerinin kazara kaybını önlemek amacıyla 1800 rpm’de, oda sıcaklığında, 10 dakika santrifüjlendi ve süpernatant uzaklaştırıldı. Plaklar, kuyucuklara 100µl DMSO eklenmesinin ardından 5 dakika süreyle 150 rpm’de çalkalandı. Optik yoğunluk mikroplaka okuyucuda (THERMO, VARIO SKAN FLASH) 540 nm’de belirlendi. Sonuçlar yüzde canlılık olarak değerlendirildi ve GraphPad Prism 6 programında ST50 değerleri bulundu. . Resim 5. Hücre kültürü çalışması ve sitotoksisite belirlenmesi. 6 Resim 6. MTT metodu ile sitotoksisite belirlenmesi 2.4.Apoptoz Analizi Bileşiklerin apoptotik etkilerini araştırmak için 1900µl hücre süspasiyonu 6 kuyucuklu hücre kültürü kaplarına kuyucuk başına 1x106 hücre, FBS ve gentamisin içeren besiyeri içinde ekildi. İnokülasyon sonrası hücrelerin yüzeye tutunabilmesi için 24 saat kültüre edildi. Bitki ekstreleri dimethyl sulfoxide (DMSO) içinde çözüldü, final konsantrasyonları kuycuklarda 200 µg/ml, 100 µg/ml, 50 µg/ml ve 1 µg/ml olacak şekilde eklendi. Bütün kuyucuklarda %1 DMSO konsantrasyonu yapılan dilüsyonlarla sabitlendi. Hücreler ekstreler ile 48 saat muamele edildi ve süre sonunda apoptotik etkileri üreticinin talimatları doğrultusunda Annexin V-FITC Apoptosis Detection Kit (BD Pharmingen) kullanılarak belirlendi. Veriler akış sitometre (FacsCanto A, BD Biosciences) cihazı kullanılarak toplandı. PI and Annexin VFITC boyalarının ışımalarını tespit etmek amacı ile yesil solid state 488 lazer eksitasyon için, 556/LP ve 585/40 filtre konfigürasyonu PI verisini toplamak için, 502/LP ve 530/30 filtre konfigürasyonu FITC verisini toplamak için kullanıldı. İnkübasyon suresinin sonunda apoptotik hücre yüzdesi belirlendi. 2.5. Yara İyileşmesi Denemesi Ekstrelerin yara iyileşmesi üzerine etkileri in vitro olarak 3T3 fibroblast hücre hattı kullanılarak denendi. 100 % metanol ile yıkanmış ve otoklavlanmış steril lameller 6 kuyucuklu plağa koyuldu ve hücreler her kuyucukta 5.105 hücre olacak şekilde lamellerin üzerine inoküle edildi. 18 saat inkübasyon sonunda lamellere bağlanmış ve yaklaşık %90 yoğunlukta olan monolayer üzerinde yaklaşık 1 mm açıklıkta 3 doğrusal yara 200 mL’lik steril tip kullanılarak oluşturuldu. Kuyucuklardaki besiyeri ve yara açma işlemi sonucu oluşan hücresel debri uzaklaştırıldı ve bir kez PBS ile yıkamanın ardından taze besiyeri ve DMSO içinde çozünmüş ekstreler 300 µg/ml, 200 µg/ml, 100 µg/ml, 50 µg/ml ve 1 µg/ml olacak şekilde 7 eklendi. Negatif kontrollere de aynı işlemler uygulandı ve tüm kuyucukların %1 DMSO içermesi sağlandı. 0, 24 ve 48 saat inkübasyon sonunda kontrol ve deneme kuyucuklarında oluşturulan yaraların kapanma miktarları faz kontras mikroskobunda (OLYMPUS-CKX41) görüntülendi ve Olympus DP2-BSW programı kullanılarak ölçeklendirildi. 2.6. Antioksidan Aktivite Tayini Bileşiklerin antioksidant aktiviteleri R. E. ve arkadaşlarında (9) anlatılan yöntem ile belirlendi. ABTS, 7 mM konsantrasyonlu ABTS radikali oluşturacak şekilde 2,45 mM potasyum persülfat çözeltisi içerisinde çözülerek deney öncesi 12-16 saat karanlıkta, oda sıcaklığında tutuldu. Deneme esnasında 2mL ABTS çözeltisi optik yoğunluğu 700±20 absorbans olacak şekilde PBS içerisinde hazırlanarak üzerine DMSO içinde %1’lik çözeltisi halinde hazırlanan 20µl ekstre eklendi ve 734 nm’de 15 dakika boyunca ölçüm yapılarak oda sıcaklığında absorbans değerleri toplandı. Standart referans olarak etanol içinde çözülen Trolox 0,04 µmol, 0,035 µmol, 0,030 µmol, 0,025 µmol, 0,02 µmol, 0,015 µmol, 0,01 µmol ve 0,005 µmol değerlerinde kullanıldı. Antioksidan aktivite mikromol Trolox/gram olarak ifade edildi. 2.7. Antimikrobiyal Aktivite Tayini Özütlerin antimikrobiyal aktiviteleri Escherichia coli ve Staphylococcus aureus türleri için saptandı. Bir gün öceden S. aureus tryptik soy agar, E. coli nutrient agar üzerine 37 C de büyütüldü ve elde edilen koloniler 10 ml 0,9% luk peptonlu su içinde süspanse edildi. Bakteriyel süspansyon 0,5 McFarland (S. aureus için 5x107 CFU/ml, E. coli için 5x107) değerinde hazırlandı. S. aerous tryptik soy broth içinde E. coli nutrient broth içinde analiz edildi.170 µl broth 96 kuyucuklu plağa eklendikten sonra son dilisyonu broth içinde hazırlanmış ekstreler kuyucuklarda final konsantrasyonları 2000 µg/ml, 1750 µg/ml, 1500 µg/ml, 1000 µg/ml, 750 µg/ml ve 500 µg/ml olacak şekilde 10 µl eklendi. Son olarak 20 µl bakteri süspansiyonu koyulup bekletilmeden 37ºC de 24 saat süresince mikroplate okuyucuda (Varioscan Flash, Thermo) inkübe edildi. Kuyucukların absorbans değerleri 600 nm de 15 dakikada bir belirlendi. Gentamisin sülfat pozitif kontrol olarak 250 µg/ml, 100 µg/ml, 50 µg/ml, 30 µg/ml, 10 µg/ml, 1µg/ml ve 0,1 µg/ml konsantrasyonlarda denendi. Minimum inhibisyon konsantrasyonu büyümenin olmadığı en düşük konsantrasyon olarak belirlendi. 8 Resim 7. Ölen bakteri hücrelerinin belirlenmesi için boya enjekte edilmesi 3. SONUÇLAR VE TARTIŞMA 3.1. Sitotoksisite Yapılan sitotoksisite denemelerinde PC3 hücre hattı üzerinde 24, 48 ve 72 saat inkübasyon sonunda hodan bitkisinin özütü denenen dozlarda etki göstermemiştir. Hayıt bitkisinin yaprak ve tohumunun özütleri bu hücre hattı üzerinde en yüksek sitotoksik etkiyi göstermiştir. Hayıt tohumu için ST50 (sitotoksik 50) değerleri inkübasyon periyotları sonunda sırasıyla 63,39 µg/ml, 59,06 µg/ml ve 124,7 µg/ml, hayıt yaprağı için 137,4 µg/ml, 66,17 µg/ml ve 81,91 µg/ml bulunmuştur. Enginar bitkisinin özütü her 3 gün için yaklaşık 140 µg/ml konsantrasyonda ST50 değerlerini verirmiş ve karanfil bitkisinin özütü inkübasyon süresi uzadıkça artan bir etki göstemiş ve üç gün için sırası ile ST 50 değerleri 253 µg/ml, 150 µg/ml ve 119 µg/ml olarak bulunmuştur. Ballıbaba bitkisinin ve papatya bitkisinin özütleri için ST50 konsantrasyonları 300 µg/ml’in üzerinde bulunmuştur. Labada bitkisinin özütü ise sadece 48 saat inkübasyon sonunda ST50 değeri 51,73 µg/ml olarak bulunmuştur (Tablo 1). MCF 7 hücre hattı üzerinde hodan bitkisinin ve ballıbaba bitkisinin özütleri test edilen dozlarda etki göstermemiştir, hayıt tohumu özütü 71,55 µg/ml, 66,3 µg/ml ve 98,75 µg/ml ST50 değerleri ile en yüksek sitotoksik aktiviteyi göstermiştir. Hayıt yaprağı özütü için ST50 değerleri 104,8 µg/ml, 90,22 µg/ml ve 142,6 µg/ml, labada bitkisinin özütü için 120,3 µg/ml, 538,9 µg/ml ve 223,9 µg/ml olarak bulunmuştur. Karanfil bitkisinin özütü PC 3 hücrelerine benzer etki göstermiş ve ST50 değerleri inkübasyon süresi uzadıkca 254,8 µg/ml konsantrasyondan 197,1 µg/ml ve 113,4 µg/ml değerlerine düşmüştür (Tablo 2). 9 NIH-3T3 hücre hattı üzerinde ballıbaba bitkisinin özütü toksik etki göstermemiş, enginar, hodan, hayıt tohumu ve hayıt yaprağı özütleri için ST50 değerleri yaklaşık 100 µg/ml civarında bulunmuştur. Labada özütü için ST50 konsantrasyonları 212,8 µg/ml, 165,4 µg/ml ve 157 µg/ml, papatya için 94,92 µg/ml, 104,8 µg/ml ve 193,3 µg/ml bulunmuştur. Karanfil özütünün diğer hücre hatlarında olduğu gibi inkübasyon süresi uzadıkça sitotoksisitesi artmıştır. ST50 değerleri 395,6 µg/ml, 215,3 µg/ml ve 108,3 µg/ml olarak bulunmuştur (Tablo 3). Tablo 1. Özütlerin PC 3 hücre hattı üzerine 24 saat, 48 saat ve 72 saat inkübasyon sonunda sitoksik etkileri (sitotoksik 50: %50 hücre ölümünün gerçekleştiği konsantrasyon) 24 saat Enginar Hayıt Tohum Hayıt Yaprak Labada Papatya Hodan Karanfil Ballıbaba 48 saat 2 sitotoksik 50 149 µg/ml 63,39 µg/ml 137,4 µg/ml 335,7 µg/ml 387,1 µg/ml R 0,74 0,99 0,95 0,4 0,93 253 µg/ml 451,8 µg/ml 0,95 0,85 72 saat 2 sitotoksik 50 R 140,6 µg/ml 0,91 59,06 µg/ml 0,99 66,17 µg/ml 0,9 51,73 µg/ml 0,9 342,9 µg/ml 0,98 sitotoksisite yok 150 µg/ml 0,96 322,2 µg/ml 0,92 sitotoksik 50 138,2 µg/ml 124,7 µg/ml 81,91 µg/ml 380,4 µg/ml 322,7 µg/ml R2 0,92 0,97 0,9 0,6 0,93 119 µg/ml 300,2 µg/ml 0,94 0,76 Tablo 2. Özütlerin MCF 7 hücre hattı üzerine 24 saat, 48 saat ve 72 saat inkübasyon sonunda sitoksik etkileri (sitotoksik 50: %50 hücre ölümünün gerçekleştiği konsantrasyon) 24 saat Enginar Hayıt Tohum Hayıt Yaprak Labada Papatya Hodan Karanfil Ballıbaba 48 saat 2 sitotoksik50 194,4 µg/ml 71,55 µg/ml 104,8 µg/ml 120,3 µg/ml 353 µg/ml R 0,84 0,98 0,9585 0,5378 0,98 245,8 µg/ml 0,64 72 saat 2 sitotoksik 50 R 165,9 µg/ml 0,92 66,3 µg/ml 0,98 90,22 µg/ml 0,9764 438,9 µg/ml 0,6286 367 µg/ml 0,98 sitotoksisite yok 197,1 µg/ml 0,88 sitotoksisite yok 10 sitotoksik 50 152,4 µg/ml 98,75 µg/ml 142,6 µg/ml 223,9 µg/ml 303,9 µg/ml R2 0,93 0,96 0,9557 0,8111 0,95 113,4 µg/ml 0,97 Tablo 3. Özütlerin 3T3 hücre hattı üzerine 24 saat, 48 saat ve 72 saat inkübasyon sonunda sitoksik etkileri (sitotoksik 50: %50 hücre ölümünün gerçekleştiği konsantrasyon). 24 saat Enginar Hayıt Tohum Hayıt Yaprak Labada Papatya Hodan Karanfil Ballıbaba sitotoksik 50 117,4 µg/ml 85,48 µg/ml 87,93 µg/ml 212,8 µg/ml 94,92 µg/ml 97,29 µg/ml 395,6 µg/ml 48 saat R2 0,94 0,91 0,98 0,96 0,9 0,99 0,81 sitotoksik 50 R2 80,14 µg/ml 0,96 91,28 µg/ml 0,99 87,09 µg/ml 0,97 165,4 µg/ml 0,96 104,8 µg/ml 0,93 109,7 µg/ml 0,99 215,3 µg/ml 0,83 sitotoksisite yok 72 saat sitotoksik 50 82,85 µg/ml 104,2 µg/ml 118 µg/ml 157µg/ml 193,3 µg/ml 99,19 µg/ml 108,3 µg/ml R2 0,96 0,97 0,98 0,89 0,93 0,99 0,88 3.2. Apoptoz Günümüzde doğal bileşikler ilaç geliştirilmesi ve yeni ilaçların bulunmasıyla ilgili çalışmalarda artan bir öneme sahiptir ve ayrıca bulunan antikanser ajanların çoğu doğal kökenlidir. Doğal bileşiklerin antikanser aktiviteleri kanser hücrelerinde hücre ölümü yoluyla apoptozu tetikleyebilmelerine bağlıdır. Yapılan denemelerde PC3 kanser hücre hattında 48 saat inkübasyon sonunda hayıt bitkisinin tohumu ve yaprağının özütleri 200 μg/ml ve 100 μg/ml dozlarında %90’nın üzerinde apoptotik etki göstermiştir. Enginar özütü 200 μg/ml ve 100 μg/ml dozlarında canlı hücre yüzdesi 12,3 ve 35,6 olarak bulunmuştur 50 μg/ml ve 1 μg/ml dozları aktivite göstermemiştir. Karanfil özütü 200 μg/ml konsantrasyonda nekroza neden olurken 100 μg/ml dozunda toplam %63,8 apoptoza % 10,6 nekroza neden olmuş diğer dozları etkin bulunmamıştır. Hodan bitkisi denenen dozlarda aktif bulunmamış papatya özütü ise sadece 200 μg/ml dozunda aktivite göstermiş, canlı hücre yüzdesi 55,8’e gerilemiş %23,2 apoptoz %21 nekroza sebep olmuştur. Hodan ve papatya özütleri denenen dozlarda apoptotik etki göstermemiştir. (Tablo 4, Şekil 1) MCF 7 hücre hattı üzerinde sadece hayıt bitkisinin tohumunun özütü etkinlik göstermiştir fakat apoptoza değil nekroza yol açmıştır (Tablo 5, Şekil 2). 11 Tablo 4. Özütlerin PC 3 hücre hattı üzerine apoptotik etkileri. canlı erken apoptoz geç apoptoz nekroz canlı erken apoptoz geç apoptoz nekroz canlı erken apoptoz geç apoptoz nekroz canlı erken apoptoz geç apoptoz nekroz canlı erken apoptoz geç apoptoz nekroz canlı erken apoptoz geç apoptoz nekroz hayıt yaprak 200 μg/ml 100μg/ml 50 μg/ml 1 μg/ml control 2,9 3,5 90,5 87,4 86,5 2,9 62,6 31,6 2,9 67,1 26,5 1,2 2,6 5,7 0,3 5,6 6,5 0,6 6,8 6,1 enginar 200 μg/ml 100μg/ml 50 μg/ml 1 μg/ml control 12,3 35,6 95,7 82 86,5 6,5 69,7 11,4 3,5 39,8 21,2 0,7 0,7 2,8 1 10,7 6,4 0,6 6,8 6,1 karanfil 200 μg/ml 100μg/ml 50 μg/ml 1 μg/ml control 54,1 25,7 92,2 88,7 86,5 7,2 17,9 20,8 23,4 40,4 10,6 0,4 0,5 6,9 0,5 7,1 3,7 0,6 6,8 6,1 hodan 200 μg/ml 100μg/ml 50 μg/ml 1 μg/ml control 80,6 89,2 95,1 79,7 86,5 1,1 9 9,3 0,9 5,1 4,8 0,7 0,7 3,5 0,7 14,6 5 0,6 6,8 6,1 papatya 200 μg/ml 100μg/ml 50 μg/ml 1 μg/ml control 55,8 83,3 93,9 80,3 86,5 1 22,2 21 0,5 7,2 9 0,6 0,9 4,6 0,7 10,3 8,8 0,6 6,8 6,1 hayıt tohum 200 μg/ml 100μg/ml 50 μg/ml 1 μg/ml control 0,3 0,5 64,4 81,3 86,5 0,1 99,4 0,2 0,2 98,8 0,5 0,7 2,8 32,1 0,6 12,4 5,6 12 0,6 6,8 6,1 Tablo 5: Özütlerin MCF 7 hücre hattı üzerine apoptotik etkileri. canlı erken apoptoz geç apoptoz nekroz canlı erken apoptoz geç apoptoz nekroz canlı erken apoptoz geç apoptoz nekroz canlı erken apoptoz geç apoptoz nekroz canlı erken apoptoz geç apoptoz nekroz canlı erken apoptoz geç apoptoz nekroz hayıt yaprak 200 μg/ml 100μg/ml 50 μg/ml 1 μg/ml control 76,9 83,7 73,2 77,7 85,6 1,9 4 17,2 0,8 1,1 14,4 0,4 4,4 22 0,4 2,6 19,2 0,4 1,8 12,3 enginar 200 μg/ml 100μg/ml 50 μg/ml 1 μg/ml control 82,1 89,5 77,9 72,2 85,6 0,9 5 12 0,4 2,6 7,5 0,4 5,6 16,1 0,7 5,1 22 0,4 1,8 12,3 karanfil 200 μg/ml 100μg/ml 50 μg/ml 1 μg/ml control 78 85,8 79 72,1 85,6 4,5 8 9,5 0,8 3,8 9,6 0,5 5 15,5 0,7 5,2 22,1 0,4 1,8 12,3 hodan 200 μg/ml 100μg/ml 50 μg/ml 1 μg/ml control 72 71,8 76,4 72,7 85,6 0,7 7,5 19,8 0,6 11,9 15,7 0,5 5,4 17,8 0,4 6,3 20,6 0,4 1,8 12,3 papatya 200 μg/ml 100μg/ml 50 μg/ml 1 μg/ml control 88,2 85,7 79 71,5 85,6 0,3 4,8 6,7 0,5 2,9 11 0,5 5,5 14,9 0,2 1,7 26,6 0,4 1,8 12,3 hayıt tohum 200 μg/ml 100μg/ml 50 μg/ml 1 μg/ml control 9,4 20 58,3 76,4 85,6 0,6 17,7 72,4 0,3 6,3 73,4 0,3 2 39,4 0,2 0,2 23,3 13 0,4 1,8 12,3 hayıt yaprak enginar canlı Şekil 1. Özütlerin PC3 hücre hattı üzerine apoptotik etkileri 14 karanfil erken apoptoz geç apoptoz hodan dozlar (µg/ml) nekroz papatya hayıt tohum control 1 μg/ml 50 μg/ml 100μg/ml 200 μg/ml 1 μg/ml 50 μg/ml 100μg/ml 200 μg/ml 1 μg/ml 50 μg/ml 100μg/ml 200 μg/ml 1 μg/ml 50 μg/ml 100μg/ml 200 μg/ml 1 μg/ml 50 μg/ml 100μg/ml 200 μg/ml 1 μg/ml 50 μg/ml 100μg/ml 200 μg/ml etki (%) 100% 80% 60% 40% 20% 0% hayıt yaprak enginar canlı Şekil 2. Özütlerin MCF 7 hücre hattı üzerine apoptotik etkileri 15 karanfil erken apoptoz geç apoptoz hodan dozlar (µg/ml) nekroz papatya hayıt tohum control 1 μg/ml 50 μg/ml 100μg/ml 200 μg/ml 1 μg/ml 50 μg/ml 100μg/ml 200 μg/ml 1 μg/ml 50 μg/ml 100μg/ml 200 μg/ml 1 μg/ml 50 μg/ml 100μg/ml 200 μg/ml 1 μg/ml 50 μg/ml 100μg/ml 200 μg/ml 1 μg/ml 50 μg/ml 100μg/ml 200 μg/ml etki (%) 100% 80% 60% 40% 20% 0% 3.3. Yara İyileşmesi Memeli derisinde oluşan yaranın iyileşmesi kompleks bir prosestir ve genel olarak inflamasyon, yeni dokunun formasyonu ve yeniden modellenmesini içerir. Dokunun uygun yapısını oluşturabilmek için hücreler epidermal, fibroblast, trombosit kaynaklı, endoteliyal büyüme faktörleri gibi düzenleyici faktörler kontrolünde bölünmeye başlarlar ve boşluğu kapatmak üzere yaraya doğru yönelirler. Parankimal hücreler farklılaşıp olgunlaştıktan sonra orjinal dokunun yerini alırlar (13). Monolayer hücrelerde hücre-hücre arası kontağın bozulması büyüme faktörleri ve sitokinlerin yara kenarındaki konsantrasyonlarının artmasına neden olur ve bu durum bölünme ve migrasyonun artmasını sağlar (14). Yapılan denemelerde ilk 24 saat içinde kontrol kuyucucuklarındaki yara açıklıkları 1 mm’den 445,07 μm ye düşmüştür. Enginar bitkisinin özütünün yara iyileşmesi üzerine 24 saat sonunda hiçbir dozda etkinliği bulunmamış, 300 ve 200 μg/ml dozları toksik etki göstererek hücre morfolojisini bozarak bağlandıkları yüzeyden kalkmalarına sebep olmuştur. Hayıt tohumunun özütü 300 ve 200 μg/ml dozlarında toksik etki göstermiş sadece 1 μg/ml konsantrasyonda yara açıklığını 221,89 μm’ye düşürmüştür. Hayıt bitkisinin yaprağının özütü 300 ve 200 μg/ml dozlarında kontrolün altında iyileşme göstermiş ve sırasıyla 759,89 μm, 529,42 μm olarak kalmıştır. Diğer dozlar anlamlı bir iyileşme göstermemiştir. Hodan bitkisinin özütü en iyi iyleşmeyi 200 μg/ml konsantrasyonda vermiştir, kullanılan en yüksek doz kontrol ile karşılaştırıldığında toksik etki göstermemiştir. Karanfil bitkisinin özütü 300 ve 200 μg/ml dozlarında iyileşmeyi yavaşlatmış. Fakat 100 ve 50 μg/ml dozlarında etki göstermemiştir. 1 μg/ml dozunda ise yara açıklığının 246,87 μm’ye düşmesini sağlamıştır. Labada bitkisinin özütü 300 μg/ml, 200 μg/ml ve 100 μg/ml dozlarında 24 saat sonunda iyileşmeye sebep olmasa da 50 ve 1 μg/ml dozlarında yara açıklığını sırasıyla 180,82 μm ve 153,28 μm’ye düşürmüştür. Ballıbaba bitkisinin özütü 24 saat sonunda sadece en düşük konsantrasyonda etkinlik göstermiş ve yara açıklığını 282,31 μm’ye düşürmüştür. 48 saat sonuda kontrol kuyucuğunda oluşturulan yara 240,31 μm iken hodan bitkisi ve labada bitkisi özütlerinin 1 μg/ml konsantrasyonunu içeren kuyucuklarda oluşturulan yaralar tümüyle kapanmıştır. Ayrıca hodan bitkisinin özütünün uygulandığı tüm kuyucuklardaki yara açıklıkları kontrole göre daha iyi iyleşme göstermiştir. Labada bitkisinin özütü 100 μg/ml ve 50 μg/ml dozlarında da tümüyle iyileşme sağlamış olmasına rağmen 300 μg/ml ve 200 μg/ml dozları kontrolün iyileşmesine ulaşamamıştır. Papatya bitkisinin özütü en iyi etkiyi 1 μg/ml dozunda göstermiş diğer dozlar ve yara 89,15 μm’ye düşmüştür. Diğer dozlar aynı etkinliği göstermemiştir. Ballıbaba, karanfil, 16 enginar, hayıt yaprağı ve hayıt tohumunu özütleri 48 saat sonunda denenen dozlarda anlamlı bir iyileşmeye sebep olmamıştır (Tablo 6). Tablo 6 . Yara açıklıkları (µm), t: toksik etki 24 saat 100 50 µg/ml µg/ml Kontrol 445,07 Hodan 443,14 141,50 161,41 165,17 Ballıbaba 276,40 318,59 430,72 317,95 Karanfil 754,57 749,33 460,49 487,91 Labada 476,26 546,79 336,01 180,82 Enginar t t 691,89 338,45 Hayıt yaprak 759,89 529,42 427,73 431,25 Hayıt tohum t t 659,51 465,44 Papatya 504,42 412,05 258,36 423,68 300 µg/ml 200 µg/ml 48 saat 100 50 1 µg/ml µg/ml µg/ml 240,31 242,91 119,96 79,40 88,96 119,00 0,00 282,31 291,57 144,48 202,43 145,31 143,02 246,87 t 804,15 337,91 235,25 227,24 153,28 544,50 391,10 0,00 0,00 0,00 503,02 t t 399,92 313,78 271,63 337,34 650,09 684,40 183,61 301,85 232,84 221,89 t t 663,41 386,59 188,97 210,51 366,25 337,67 119,03 202,99 89,15 1 µg/ml 300 µg/ml 200 µg/ml 3.4. Antioksidan Aktivite Antioksidan bitkiler günümüzde insan sağlığını koruma ve özellikle kanseri önleme amaçlı kullanılmaktadır. Denenen özütler içinde labada bitkisinin özütü ve karanfil bitkisinin özütü en yüksek antioksidan aktiviteyi sırası ile 8704 micromol T/g ve 8246 micromol T/g olarak göstermiştir. Hodan bitkisinin özütü 2914 micromol T/g, hayıt yaprak özütü 2540 micromol T/g, hayıt tohum özütü 1977 micromol T/g, papatya bitkisinin özütü 1789 micromol T/g ve ballıbaba bitkisinin özütü 1562 micromol T/g antioksidan aktivite göstermiştir. En düşük aktiviteyi 663 micromol T/g değeri ile enginar bitkisinin özütü göstermiştir. (Tablo 7) Tablo 7. Antioksidan aktivite (mikromol TROLOX /g) Bitki Hodan Ballıbaba Karanfil Labada Enginar Hayıt yaprak Hayıt tohum Papatya Antioksidan Aktivite 2914 micromol T/g 1562 micromol T/g 8246 micromol T/g 8704 micromol T/g 663 micromol T/g 2540 micromol T/g 1977 micromol T/g 1789 micromol T/g 17 3.5. Antimikrobiyal Aktivite Yapılan denemelerde bitki özütleri denenen konsantrasyonlarda E. coli üzerinde antimikrobiyal aktivite göstermemiştir. S. aureus üzerinde ise sadece labada bitkisinin özütü 1500 µg/ml konsantrasyonda bakterinin üremesini inhibe edebilmiştir. (Tablo 8) Tablo 8. Özütlerin antimikrobiyal aktiviteleri Hodan Ballıbaba Karanfil Labada Enginar Hayıt yaprak Hayıt tohum Papatya Gentamisin sülfat S aureus >2000 µg/ml >2000 µg/ml >2000 µg/ml 1500 µg/ml >2000 µg/ml >2000 µg/ml >2000 µg/ml >2000 µg/ml 1 µg/ml E coli >2000 µg/ml >2000 µg/ml >2000 µg/ml >2000 µg/ml >2000 µg/ml >2000 µg/ml >2000 µg/ml >2000 µg/ml 1 µg/ml 4. GENEL DEĞERLENDİRME Denemeler sonunda kanser hücreleri üzerinde en iyi sitotoksik ve apoptotik etkiyi hayıt bitkisi tohumu ve yaprağının özütleri ile enginar ve karanfil bitkileri göstermiş olmasına rağmen MCF7 hücre hattında sadece hayıt tohumu etki göstermiştir. Fakat bu hücre hattında ölüm apoptoz ile değil nekroz ile olmuştur. Daha kapsamlı bir şekilde bu özütler diğer kanser türleri ve ayrıca dayanıklı kanser türleri üzerinde de denenmeli ve aktiviteleri belirlenmelidir. Yara iyileşmesi denemelerinde en aktif özüt labada bitkisine ait olarak bulunmuştur ve aynı zamanda tek antimikrobiyal aktivite gösteren bitki de labadadır. Ayrıca hodan bitkisi de yara iyileşme testlerinde tüm dozlarında etki göstermiş fakat en iyi etkiyi 1 µg/ml değerinde vermiştir. Papatya ise bir diğer etkin özüt olarak bulunmuştur. Fakat yara iyileştirici etkisi daha düşük dozlarda denenmelidir. İlaçlar sadece bir tek kimyasaldan oluşurlar fakat tıbbi bitkilerden elde edilen kaba ekstreler 400’den fazla bileşik içerebilirler. Bu sebep ile bu kimyasal karışımın içinde bulunan aktif madde yada maddelerin öncelikle ayrıştırılarak saflaştırılması, tanımlanması ve spesifik biyolojik aktivitelerinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu aşamadan sonra etkin bileşenler potansiyellerine göre değerlendirilmelidir. Özellikle labada ve hodan bitkilerinde buılunan aktif bileşenler yara iyileştirici özellikleri nedeniyle yara bantlarında ve tıbbi yara pomatlarında kullanılabilir. Yüksek antioksidan etki gösteren bitkiler gıda takviyesi olarak kullanılabilirler. 18 Türkiye’nin tıbbi ve endemik biki potansiyeli ekonomik anlamda bu araştırmalar kapsamlandırılarak değerlendirilmelidir. 5. TEŞEKKÜR Laboratuvar çalışmalarımız sırasında bize destek veren, bilgi ve deneyimlerini paylaşan İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Biyoteknoloji ve Biyomühendislik Uygulama ve Araştırma Labratuvarında görevli Uzman Özgür Yılmazer’ e teşekkür ederiz. Bize danışmanlık yapan Bilim Kurulu Eş Başkanımız Ayşe Türker’e, Biyoloji Öğretmenimiz İlkem Sönmez’ e ve bizi bilimsel çalışmalara teşvik eden ve bu konuda her türlü desteği veren okul yöneticilerimize teşekkürlerimizi sunarız. 6. KAYNAKLAR 1. Sneader, W., “The discovery of aspirin: a reappraisal”, BMJ, 2000; 321: 23–30 2. World Health Organization., "Guidelines for the treatment of malaria". World Health Organization. Retrieved 10 August 2009 3. Goodman J., Walsh V., “The story of Taxol: nature and the politics in the pursuit of an anticancer drug”. Cambridge: Cambrice University Press, 2001 4. Sgadari C., Toschi E., Palladino C., Barillari G., Carlei D., Cereseto A., Ciccolella C., Yarchoan R., Monini P., Stürzl M., Ensoli B., “Mechanism of Paclitaxel Activity in Kaposi's Sarcoma” , J Immunol ,2000; 165:509-517 5. Fulda S., “Betulinic Acid for Cancer Treatment and Prevention”, Int. J. Mol. Sci., 2008 9, 1096-1107 6. Pommier Y, Redon C, Rao VA, Seiler JA, Sordet O, Takemura H, Antony S, Meng L, Liao Z, Kohlhagen G, Zhang H, Kohn KW. “Repair of and checkpoint response to topoisomerase I-mediated DNA damage.” Mutation Research 2003:532 173–203 7. Pramod T. J., Frank A. F. , Randolph J.K., Orr M.S., Gewirtz D.A. “Induction of DNA Damage, Inhibition of DNA Synthesis, and Suppression of c-myc Expression by the Topoisomerase I Inhibitor, Camptothecin, in MCF-7 Human Breast Tumor Cells”, Biochemical Pharmacology1998, 55:1263–1269 19 8. Subramanian N., Sundaraganesan N., Sudha S., Aroulmoji V., Sockalingame G.D., Bergamin M., “Experimental and theoretical investigation of the molecular and electronic structure of anticancer drug camptothecin”, Spectrochimica Acta Part A; 2011: 78:1058–1067 9. Roberta R.E., Pellegrini N., Proteggente A., Pannala A., Yang M., Rice Evans C., “Antioxidant activity applying an improved ABTS radical cation decolorization assay” Free Radical Biology and Medicine, 1999; 26: 1231–1237 10. Kaindl U., Eyberg I., Rohr-Udilova N. ,Heinzle C., Marian B., “The dietary antioxidants resveratrol and quercetin protect cells from exogenous pro-oxidative damage”, Food and Chemical Toxicology, 2008, 46:1320–1326 11. Lambert J.D., Elias R., “The antioxidant and pro-oxidant activities of green tea polyphenols: A role in cancer prevention” , Archives of Biochemistry and Biophysics, 2010: 501;5–72 12. Chitra P., Sajithlal GB., Chandrakasan G. “Influence of Aloe vera on collagen turnover in healing of dermal wounds in rats”. Ind J of Exp Biol.1998;36:896-901 13. Sabale P. , Bhimani B., Prajapati C. , Sabale V.,“An overview of medicinal plants as wound healers” Journal of Applied Pharmaceutical Science, 2012, 2 (11);43-150 14. Fronza M, Heinzmann B, Hamburger M, Laufer S, Merfort I. “Determination of the wound healing effect of Calendula extracts using the scratch assay with 3T3 fibroblasts”.J. Ethnopharmocology, 2009:126:463-467 20