Hicri Takvim NEDİR? Hicri takvimin başlangıç senesi; Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) ve mü‘minlerin Mekke’den Medine’ye hicret ettikleri senedir. Başlangıç ayı ise; Cenab-ı Hakk‘ın hicreti emrettiği, hem de Arabistan’da daha önce de ilk ay olarak kabul edilen “Muharrem” ayıdır. Hicri Takvim ne zaman kullanılmaya başlandı? Medine’de İslam Devleti’nin kurulmasından Hz.Ömer devrine kadar müslümanlar bazı önemli olayları tarih başlangıcı kabul edip buna göre zamanlarını tayin etmekteydiler. (Ficar Savaşı, Veda Haccı gibi) Hz. Ömer’in (r.a) halifeliği zamanında peş peşe fetihlerin yapılması sonucu İslam Devleti’nin sınırları genişledi. Genişleyen sınırlar içerisinde birkaç resmi belgede tarihe bağlı iletişim sorununun yaşanması üzerine zaten uzun zamandır var olan bu ihtiyaç gündeme geldi. Böylece hicretin 17. senesinde toplanan bir heyetle, Hicri Takvim İslam takvimi olarak kabul edildi. Hicri takvimde başlangıç olarak neden “Hicret” kabul edildi? Her toplum kendi takvimini oluştururken, kendileri için önemli saydıkları bir günü başlangıç olarak almışlardır. Takvim, kültürle ve dolayısıyla din ile alakalı bir konudur. İbadetlerin vakitle oldukça alakalı olması, din sahiplerinin takvim konusundaki hassasiyetlerine sebep olmuştur. İslam dünyasında olduğu gibi hıristiyan, yahudi, Budist, Hindu ve diğer coğrafyalardaki insanların da takvimle münasebetinin din kaynaklı olduğu görülür. Romalılar, Roma’nın kuruluşunu, hıristiyanlar, Hz. İsa’nın (a.s.) doğumunu tarih başlangıcı olarak kabul etmişlerdir. Romalılar, Sezar zamanında, „Jülyen Takvimi“ olarak düzenlemiş ve kullanmıştır. Yeniçağda Papa XII. Gregor tarafından düzenlenerek „Gregoryen Takvimi” olarak anılmıştır. Her toplum kendisi için önemli olan kültürel veya dini hadiseyi bir başlangıç olarak kabul ettiklerine göre İslam Devleti de elbette İslam için en mühim gördükleri hadiseyi kabul edeceklerdi. Bunun için birkaç seçenek sunuldu: -Hz. Peygamber‘in (s.a.v.) doğumu, -Hz. Peygamber‘in (s.a.v.) peygamberliği, -Hz. Peygamber‘in (s.a.v.) hicreti, -Hz. Peygamber‘in (s.a.v.) vefatı. Resulullah‘ın doğumu ve peygamberlik vaktini, kesin olarak tayin edemedikleri için; Hz. Peygamber‘in (s.a.v.) vefat zamanını ise verdiği hüzünden dolayı, yani insan psikolojisi açısından uygun görmediler. Sonuçta ashâb, Hicreti İslâm tarihinin başlangıcı olarak kabul etti. Mü‘minlere Mekke döneminde çekilen sancılı bir dönem sonrasında büyük bir doğumu muştulayan ve asırlar boyunca mü‘minlere bir mücadele, fedakârlık ve zafer dersi olacak “HİCRET” başlangıç kabul edildi. Hicret, İslam inkılabının bir dönüm noktası olmuştur. Hicret basit bir göç hadisesi değil, İslam‘ı kurtarma taktiği ve onu daha geniş kitlelere yayma idealinden kaynaklanmaktadır. Gerçekten hicretle, yeni bir çevrede, yeni bir dostluk ve kardeşlik muhitinde yeni taraftarlarla kısa zamanda kuvvetlenme imkânına kavuşmuştur. Kur’an neden Hicrî Takvim‘i esas kabul ediyor? Hicrî Takvim‘deki kamerî sistem yaratılışa daha münasip olduğu gibi müslümanlar arasındaki adalete de vesiledir. Kamerî takvim müslümanlar arasındaki adaleti sağlar: Müslümanların dinî ibadetlerinin ritmini ay takvimi ayarlamaktadır. Bu suretle Kur‘ân, Müslümanlar arasındaki adaleti sağlamıştır. Çünkü İslam dini, evrensel bir din olup; mensupları, gerek günlerinin uzunluğu gerekse iklim şartlarının farklılık gösterdiği çeşitli coğrafi bölgelerde yaşamaktadırlar. İslam dinindeki namaz ve oruç gibi başlıca ibadetler ise; güneşin doğuş ve batış zamanlarına göre ayarlanmaktadır. Şayet İslam ay yılını değil de güneş yılını esas kabul etseydi, bir kısım müslümanlar hep uzun günlerde oruç tutacak, diğer müslümanlardan hayatları boyunca daha ağır şartlarda ibadet etmek zorunda kalacaklardı. Mesela Hicri Takvim‘de Ramazan ayı -miladiye göre- her sene on bir gün daha erken geldiği için her mevsimi tek tek gezmektedir. Böylece bütün müslümanlar ömürleri boyunca hep aynı ayda değil yılın her ayında her mevsiminde oruç tutmuş olurlar. Devamı takvimin birinci sayfasında...