AMERĐKAN HASTALIĞI 21 Kasım 2004 Felluce'de yaralı Irak'lıyı öldüren Amerikan askeri gezegeni saran hastalığın belirtisi olarak görülebilir mi? Toplumsal sorunları hastalık kategorileriyle açıklamaya çalışmaktan söz etmiyorum. Bizatihi bir toplumun, ideolojinin hastalanmış olduğunu söylemek istiyorum. Đnsanın doğuştan getirdiği saldırganlık bir korunma donanımıdır ve şiddetle ilgisi yoktur. Şiddet, iktidarı kurmak, sürdürmek, boyun eğdirmek için bir araç olarak kullanılır. Peki ama şer? Acımasız zalimlik, dolaysızca kötülük edebilmek; Felluce'deki yaralı Irak'lının katli yalnızca bir şiddet gösterisi mi? O Amerikan askerinin, dört cesedin arasında kıpırdanan yaralıyı öldürebilmesi için, o yaralıyı insan olarak görmemesi gerekiyor. Başka türlü ateş edemez. O yaralının bir ĐNSAN olduğunu bile bile ateş ettiğini kabul etmemiz yüzbin yıllık insan türümüze, uygarlığımıza haksızlık etmek olur. Bu tür bir şiddete "şer" demek gerekiyor. Şerrin özü sadece öldürmeyi değil, insanların onuru, mutluluğu ve temel maddi gereksinimlerini karşılama potansiyellerini oluşturan koşulların da tehlikeye sokulmasını içeriyor. Böylesi bir şerri uygulayabilmek ancak karşı taraftakini insan olarak görmemekle mümkün olabilir. Melanie Klein bize hangi ruhsal süreçlerin karşımızdakini insan olarak görmemeye başlamamıza neden olduğunu göstermiştir. Klein'e göre tüm insanlar sevgi, ilgi ve başkaları için sorumluluk hissetmenin temelini oluşturan olumlu duygular için gerekli olgunluk kapasitesine ulaşma olanağına sahip olarak doğarlar. Bu olumlu duyguların gelişebilmesi ve olgunluğa ulaşılabilmesi için gerekli olan çevresel koşullardır. Saldırganlık, şiddet ve tacize maruz kalarak geçen Amerikan çocuklarının hayatları, başkaları için sorumluluk hissedebilmelerinin önündeki en büyük engeldir. Bu olgunluk düzeyine ulaşılamadığında gerçek ilkellik gelişir; kendi içine dönük, kendinden olmayanı düşman olarak gören, kendini dünyanın merkezinde sanan ve kendi ihtiyaçlarını doyurmaktan başka hiçbir şeyi önemsemeyen, yüzbin yıl öncesinin insanımsı atalarımızın ruhu. Amerikan ideolojisi, en küçük, çekirdek ailesinden, en geniş toplumsal örgütlenmesine kadar tüm yetiştirme pratiklerini başkaları için sorumluluk hissedebilmenin tersine kendini aşırı idealleştiren, kendi dışındakilerle ilişkilerinde şüpheci, savunmacı bireyler yetiştirmek üzere kurmuştur. Dünyaya bu gözle bakan ve bakılması gerektiğini örgütleyen bir toplum sürekli kendi ve kendinden olmayan ayrımını yapmakta, kendinden olmayanı da kendi yaşamsal bütünlüğüne açık bir tehdit olarak görmektedir. Senin gibi değilse insan değildir, Amerikan bilinçdışının mottosudur. Kökenleri ataları olan Đspanyol sömürgecilere kadar gider. Merak eden Galeano'nun Latin Amerikanın Kesik Damarları kitabını okuyabilir. Sıradan bir Amerikalı'nın bu dünyada sevebildiği ve sevildiğini hissedebildiği tek anın ayna karşısında geçirdiği zaman olduğunu düşünün. Amerikalı askerin kendi saldırganlığının hiç farkında olmadığını tahmin etmek zor değil. O asker, ülkesinin sokaklarında da aynı şüpheci, her an tehdit altındaymışcasına gergin, herkesi kendisinin potansiyel düşmanı olarak algılayarak yaşamaktadır. Sakın o askeri, düzenin kurbanı olarak gördüğümü düşünmeyin. O asker tersine düzenin bizzat kendisi. Ben sadece Amerika'nın bir hastalık olduğunu ve bizi yüzbin yıl öncesine Homo Sapiens öncesine çağırdığını söylemek istiyorum. Gitmeyelim, çünkü biz insanız ve uygarlaştık.