ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ (1920-1938) Dr. Halil ÖZCAN ANKARA – 2011 5846 Sayılı kanuna göre bu eserin bütün yayın, tercüme ve iktibas hakları Atatürk Araştırma Merkezi’ne aittir. Özcan, Halil, 1967 Atatürk dönemi Türkiye-Arnavutluk İlişkileri / Halil Özcan. – Ankara: AKDTYK Atatürk Araştırma Merkezi 2011. XXVI, 412 s.: res.; 24 cm. – (Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Yayını) Kaynakça (330-360 s.) Dizin (399-412 s.) ISBN: 978-975-16-2387-4 1. ULUSLARARASI İLİŞKİLER – TARİHÇE – 20. YÜZYIL 2. TÜRKİYE – ULUSLARARASI İLİŞKİLER – ARNAVUTLUK 3. ARNAVUTLUK – ULUSLARARASI İLİŞKİLER – TÜRKİYE I E.a. II. Seri 956.1024 327.095610395 İNCELEYENLER: Prof. Dr. Mustafa TÜRKEŞ Doç. Dr. Kemal YAKUT KİTAP SATIŞI: ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ Ziyabey Caddesi No: 19 06520 Balgat / ANKARA Tel : 009 (0 312) 285 65 11 - 285 55 12 Belgegeçer : 009 (0 312) 285 55 27 e-posta : info@atam.gov.tr ISBN : 978-975-16-2387-4 İLESAM : 11.06.Y.01.50-343 BASKI SAYISI : 2500 BASKI TEL : ÜÇ S BASIM REKLAM LTD. ŞTİ. : 0 312 448 13 67 Ülkelerindeki emperyalist işgallere karşı işbirliği yapan Türk ve Arnavut vatanseverleriyle bu işbirliğinin mimarı Mustafa Kemal Atatürk’ün yüce anısına… ÖNSÖZ Osmanlı Devleti hâkimiyeti altında yaklaşık beş asır Türklerle kader birliği yapan ve nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan Arnavutları, Osmanlı Devleti aslî unsur olarak değerlendirmiştir. Bu nedenle Arnavutlar, Fransız İhtilâlinin sonucunda gelişen milliyetçilik akımından geç etkilenmiştir. Arnavutluk’un bağımsızlık sürecinde Adriyatik’e hâkim olabilmek ve büyük Sırbistan’ın kurulmasını engellemek için İtalya ve Avusturya-Macaristan’ın Arnavutlara verdikleri destek önemlidir. Ancak, Avusturya-Macaristan’ın I. Dünya Savaşı’ndan mağlup çıkması ve Arnavut liderlerin Osmanlı Devleti’nden ayrıldıktan sonra iç birliğini ve bağımsızlıklarını sürdürecek öngörülerinin olmaması sebebiyle Arnavutluk, gerek bağımsızlık sonrası gerekse I. Dünya Savaşı sırasında ve devamında işgallerle karşı karşıya kalmıştır. Osmanlı Devleti de I. Dünya Savaşı’ndan mağlup çıkmış ve toprakları işgale başlanmıştır. O dönem Osmanlı ve Arnavut aydınlarının genelinde hâkim olan görüş, bu durumdan kurtuluşun güçlü bir devletin mandacılığını kabul etmekle mümkün olacağıdır. Buna karşılık Türk İstiklâl Mücadelesi’nin lideri Mustafa Kemal Paşa, daha Samsun’a çıkışında millî hâkimiyete dayanan kayıtsız, şartsız ve bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmayı düşündüğünü ifade etmiştir. Mustafa Kemal, bu düşüncesini Sivas Kongresi’nde manda ve himayeye karşı tavır olarak kesinleştirmiştir. Aynı dönemde yeniden bağımsızlık mücadelesi veren Arnavutluk ise hem içeride birliğini sağlamakta hem de işgalcilere karşı mücadelede oldukça sıkıntı çekmiştir. Türkiye’yi ve Arnavutluk’u I. Dünya Savaşı sürecinde aynı gizli anlaşmalarında pazarlık konusu yaparak paylaşan ve savaş sonrası Türkiye’nin batısıyla Arnavutluk’un güneyini aynı devlete işgal ettiren emperyalist güçlere ve uzantılarına karşı ortak cephe oluşturulabilirdi. Türk İstiklâl Mücadelesi’nin lideri Mustafa Kemal, bu sıkıntılı süreçte Türk ve VI HALİL ÖZCAN Arnavut vatanseverlerini haksız ve hukuksuz bu emperyalist işgallere karşı örgütlemeyi başarmıştır. Daha köklü devlet geleneğine sahip olan Türkiye’den Mustafa Kemal’in talimatıyla Arnavutluk’a askerî destek verilmesiyle Türkiye ve Arnavutluk’ta işgallere karşı eş zamanlı mücadele başlamıştır. Her iki ülke kurtuluşlarını sağladıktan sonra kuruluş aşamalarında benzer sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştır. Türkiye İstiklâl Mücadelesi’nin lideri kuruluş aşamasında Osmanlı Devleti deneyiminden yola çıkarak hem siyasal rejimini belirlemiş hem de tam bağımsız bir politika izlemiştir. Mustafa Kemal gibi bir liderden yoksun olan Arnavutluk ise kuruluş aşamasında yeniden isyanlara uğraşmış ve siyasî istikrarını koruyamadığı gibi rejimini de tam olarak belirleyememiştir. Arnavutluk bu dönemde tıpkı Osmanlı Devleti’nden ayrılık sürecinde olduğu gibi dışa bağımlı bir siyaset takip etmiştir. İşgaller döneminde başlayan Atatürk dönemindeki TürkiyeArnavutluk ilişkileri, Arnavutluk’un dışa özellikle İtalya’ya bağımlı siyaseti sonucu kuruluş döneminde değişkenliğe uğramıştır. Bu çalışmada Atatürk dönemindeki iki ülke ilişkilerinin değişkenliği sebep sonuç ilişkisi içerisinde Türk ve Arnavut arşiv belgeleri çerçevesinde incelenmeye çalışılmıştır. Konunun seçilmesi ve hazırlanması sırasında beni yönlendiren değerli görüşlerini ve yardımlarını esirgemeyen Hocam Prof. Dr. Selma Yel’e teşekkür ederim. Ayrıca Arnavutluk’ta çalışma imkânı sağlayan Arnavutluk (eski) Askerî Ataşesi Syrja Gjoka ile Arnavutluk Ankara (eski) Maslahatgüzarı Neritan Kolgjini’ye, Arnavutluk’ta rehberlik yaparak çalışmaya katkı temin eden Doç.Dr. Nezir Bata’ya, Arnavutluk’ta yardımlarını gördüğüm İçişleri Bakanlığı Arşiv Müdürü Kastriot Dervishi’ye, Dışişleri Bakanlığı Arşiv Müdürü Pravera Teli Dibra’ya, araştırmacı Maksim M.Husı’ye, Prof. Dr. Sherif Delvina’ya, Prof.Dr. Nestor Nepravişhta’ya, Berdil Fitso’ya ve Arnavutça çevirileri titizlikle yapan ve hiçbir zaman yardımını esirgemeyen değerli dostum Serdar Hüseyni’ye teşekkür borçluyum. İngilizce kaynaklara ulaşmam konusunda destek veren Yılmaz Kaplan’a da teşekkür borçluyum. Kitabın yayımlanması için gösterdikleri ilgiden dolayı Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Prof.Dr. Cezmi Eraslan başta olmak üzere kurumun diğer ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ VII personeline teşekkür ederim. Çalışma sürecindeki desteklerinden dolayı başta eşim Aynur Öz Özcan ile kardeşim Hüseyin Özcan olmak üzere tüm aileme minnettarım. Dr. Halil ÖZCAN Ankara, 2011 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ V İÇİNDEKİLER KISALTMALAR YÖNTEM VE KAYNAKÇA GİRİŞ IX XV XVII 1 BİRİNCİ BÖLÜM 25 BAĞIMSIZLIK SÜREÇLERİNDE TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 25 I. OSMANLI DEVLETİ-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ (1912-1922) 27 II. I. DÜNYA SAVAŞI SONRASINDA TÜRKİYE VE ARNAVUTLUK 31 A. I. Dünya Savaşı Sonrası Türkiye’de ve Arnavutluk’ta İşgaller B. I. Dünya Savaşı Sonrası Müzakerelerde Türkiye ve Arnavutluk C. Türkiye’nin ve Arnavutluk’un Bağımsızlığının Temini İçin Yapılan Kongreler 31 34 44 1. Erzurum ve Sivas Kongreleri 45 2. Luşnya Kongresi 46 D. Arnavutluk Bağımsızlık Mücadelesi’ne Ülke Dışındaki Arnavutların Desteği 48 1. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Arnavutlar 49 2. Türkiye’de Kurulan Arnavut Teavün Cemiyeti 50 3. Kosova Savunma Komitesi 52 X HALİL ÖZCAN III. BAĞIMSIZLIK MÜCADELELERİNDE TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ (1920-1923) 55 A. TBMM Hükûmeti -Arnavutluk İlişkileri ve Türkiye’nin Arnavutluk’a Askerî Yardımı 55 1. Mustafa Kemal Paşa Tarafından Emekli Erkânı Harp Miralay Selahattin Saip Bey’in Arnavutluk’a Görevlendirilmesinin Sebepleri 59 2. Selahattin Saip Bey’in Arnavutluk’taki Faaliyetleri 74 3. Türk İstiklâl Mücadelesi’nin Başarısının Arnavutluk İstiklâl Mücadelesi’ne Etkisi ve Arnavutluk’un Bağımsızlığı 85 a. Arnavutluk’un İtalya İşgalinden Kurtuluşu 89 b. Arnavutluk’ta Yunanistan ve Yugoslavya İşgallerinin Sona Ermesi 92 B. Lozan Konferansı’nda Arnavutluk 101 1. Osmanlı Borçları Meselesi ve Arnavutluk 101 2. Arnavutluk Heyeti Başkanı Mehdi Fraşeri’nin Lozan’da İsmet Paşa’ya Batı Anadolu’daki Arnavutların Durumu ile İlgili Verdiği Mektup 108 C. Türk-Yunan Mübadelesi’nde Yunanistan’daki Arnavutların Durumu 109 IV. 1923 YILINDA TÜRKİYE-ARNAVUTLUK SİYASİ İLİŞKİLERİ 119 A. Türkiye-Arnavutluk Heyetleri Arasında İkili Görüşmelerin Başlaması 119 1. Arnavutluk Heyeti’nin Gelişi ve İkili Görüşmeler 121 2. Türk Heyetinin Teşkil Edilmesi ve Türkiye-Arnavutluk Konferansı’nın Başlaması 125 3. Görüşmelerin Kesintiye Uğraması 128 4. Türkiye-Arnavutluk Anlaşmalarının İmzalanması 133 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ a. Türkiye-Arnavutluk Muhadenet Muahedenamesi (Dostluk Anlaşması) XI 133 b. Türkiye-Arnavutluk İkamet Mukavelenamesi (Sözleşmesi) 134 c. Türkiye-Arnavutluk Tâbiiyet İtilâfnamesi 135 B. Türkiye’de Cumhuriyetin İlânı’nın Arnavutluk’taki Tesirleri 137 İKİNCİ BÖLÜM 141 CUMHURİYETTEN KRALLIĞA TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 141 I. 1923-1928 YILLARI ARASINDA TÜRKİYE CUMHURİYETİARNAVUTLUK CUMHURİYETİ İLİŞKİLERİ 143 A. Türkiye-Arnavutluk Anlaşmalarının Geç Onaylanmasının Sebepleri 143 1. Arnavutluk’ta Cumhuriyetin İlânı ve Türkiye 146 2. Türkiye-Arnavutluk Anlaşmalarının Onaylanması 148 B. Türkiye-Arnavutluk Diplomatik İlişkilerinin Başlaması 149 1. Türkiye’nin İlk Arnavutluk Elçisi Tahir Lütfi Bey 149 2. Arnavutluk’un İlk Türkiye Elçisi Rauf Fitso Bey 152 3. Tâbiiyet İtilâfnamesi’nin Süresinin Uzatılması 155 4. Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Şehbenderlik Mukavelenamesi 157 C. Arnavut Ortodoks Kilisesinin Rum Ortodoks Kilisesinden Bağımsız Olma Çabaları ve Türkiye’nin Desteği 158 II. İTALYA’NIN ARNAVUTLUK’U NÜFUZU ALTINA ALMASI VE BU DURUMUN TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKLERİNE YANSIMASI 161 A. Arnavutluk Cumhuriyeti’nin Ekonomik Durumu 163 HALİL ÖZCAN XII B. Türkiye-Arnavutluk Ticari İlişkileri 169 C. Arnavutluk Cumhuriyeti’nin İtalya’ya Yaklaşmasının Sebepleri ve Sonuçları 174 1. Arnavutluk Millî Bankası (Banca Nasionale D’Albania)’nın Kurulması 178 2. İtalya-Arnavutluk Tiran Dostluk ve Güvenlik Paktı 184 3. İtalya-Arnavutluk Savunma Anlaşması 194 III. ARNAVUTLUK KRALLIĞININ İLÂNI VE TÜRKİYE İLİŞKİLERİNE YANSIMLALARI A. Türkiye’nin Arnavutluk’ta Krallık İlanına Tepkisi 199 203 B. Türkiye-Arnavutluk Siyasî İlişkilerinin Kesilmesi 215 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 219 BALKAN KONFERANSLARI VE SONRASINDA TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 219 I. BALKAN KONFERANSLARINDA TÜRKİYE VE ARNAVUTLUK 221 A. Birinci Balkan Konferansı’nda Türkiye ve Arnavutluk 226 B. İkinci Balkan Konferansı’nda Türkiye ve Arnavutluk 230 1. Arnavutluk Heyetinin Türkiye’ye Gelmesi 230 2. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Balkan Konferansı Heyetine Hitabı ve Arnavutluk 235 C. Türkiye Cumhuriyeti’nin Arnavutluk Krallığı’nı Tanımasının Sebep ve Sonuçları 239 D. Üçüncü Balkan Konferansı’nda Türkiye ve Arnavutluk 249 E. Dördüncü Balkan Konferansı’nda Türkiye ve Arnavutluk 250 F. Arnavutluk-Bulgaristan Ekalliyetler Meselesi ve Türkiye 253 G. Arnavutluk’un Balkan Paktı’na Girmemesinin Sebepleri 255 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ II. TÜRKİYE CUMHURİYETİ-ARNAVUTLUK KRALLIĞI İLİŞKİLERİNDE YENİ DÖNEM (1931-1938) A. Siyasî İlişkilerin Yeniden Başlaması XIII 267 267 1 Arnavutluk Krallığının İlk Elçisi Cavit Leskoviku 268 2. Türkiye’nin Arnavutluk Krallığı’na Ruşen Eşref Bey’i Elçi Ataması 270 3. Arnavutluk Ankara Elçiliğinin Kapatılmasının Sebepleri 278 4. Yakup Kadri Bey’in Arnavutluk’a Elçi Atanması 280 B. Türkiye’deki Arnavutların Durumu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Vatandaşlık Anlayışı 284 C. İtalya’nın Habeşistan’ı İşgalinin Arnavutluk ve Türkiye’deki Tesirleri 285 D. II. Abdülhamit’in Oğlu Abid Efendi ve Kral Zog’un Kız Kardeşi Prenses Saniye’nin Evliliğinin Türkiye-Arnavutluk İlişkilerine Etkisi (1936-1938) 288 E. Atatürk ve Türk İnkılâplarının Arnavutluk’a Tesirleri 300 F. Atatürk’ün Ölümünün Arnavutluk’taki Yansımaları 314 SONUÇ 323 KAYNAKÇA 331 EKLER 361 DİZİN 397 KISALTMALAR a.g.e. : Adı geçen eser a.g.m. : Adı geçen makale AIPA : Azienda Italiana Petroli Albanesi A.T. : Ayın Tarihi A.Ü. : Ankara Üniversitesi A.Y.M. : Anadolu’da Yunan Mezâlimi A.Y.Gün : Anadolu’da Yeni Gün AMPJ : Arkivi i Ministrise Puneve te Jashtme (Arnavutluk Dışişleri Bakanlığı Arşivi) AQSH : Arkivi Qendror İ Shtetit (Arnavutluk Devlet Arşivi) A.S.S. : Akademia e Shkencave e Shqıpërisë (Arnavutluk Bilimler Akademesi) ATO : Ankara Ticaret Odası B.K. : Birinci Kanun B.T. : Birinci Teşrin B.Y.M. : Balkanlarda Yunan Mezâlimi Bkz. : Bakınız CHF : Cumhuriyet Halk Fırkası DAGM : Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü G.M.Y.Y.M. : Gayr-i Müslimlere Yapılan Yunan Mezâlimi G.Ü. : Gazi Üniversitesi H.A.K. : Harp Akademileri Komutanlığı H.Millîye : Hâkimiyet-i Millîye İ. : İçtima XVI HALİL ÖZCAN İ.K. : İkinci Kanun İTC : İttihat ve Terakki Cemiyeti K.E. : Kanun-u Evvel K.M. : Kavanin Mecmuası K.S. : Kanun-u Sani LBK : Lozan Barış Konferansı P.Sabah : Peyâm-ı Sabah S.Demeçler : Söylev ve Demeçler SSCB : Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği S.V.E.A : Societa per lo sviluppo economico dell’Albania T.D.K. : Türk Dil Kurumu T.E. : Teşrin-i Evvel T.S. : Teşrin-i Sani t.y. : Tarih Yok TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi TİKA : Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı TİTE : Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü TTK : Türk Tarih Kurumu vb. : Ve benzeri vd. : Ve devamı y.y. : Yayımcı yok Z.C. : Zabıt Ceride YÖNTEM VE KAYNAKÇA Atatürk Dönemi Türkiye-Arnavutluk ilişkilerini Türk ve Arnavut arşiv belgeleri esasında inceleyen akademik düzeyde yeterli araştırma yapılmamış olması, bu konuyu ele almamızda ana belirleyici unsur olmuştur. Bu kapsamda Türk arşiv belgeleri incelenmiş ve dönemin Türk basını da tetkik edilmiştir. Ayrıca, araştırma için kendi imkânlarımızla gittiğimiz Arnavutluk’ta konuyla ilgili ulaşabildiğimiz Arnavutluk arşiv belgeleri ile dönemin Arnavut basınından azami derecede istifade edilmeye çalışılmıştır. Bununla birlikte Arnavutluk’un ilk Türkiye elçisi Rauf Fitso’nun oğlu Berdil Fitso’nun, araştırmacı yazar Maksim N. Husi’nin ve Prof. Dr. Nestor Nepravişhta’nın Tiran’daki özel arşivlerinden de istifade edilmiştir. Araştırma konumuzla ilgili Türkçe, Arnavutça, İngilizce ve Fransızca kaynaklar imkânlar dâhilinde değerlendirilmiştir. Araştırmamızda kullanılan arşiv belgelerinin büyük bir kısmının şimdiye kadar Türkiye’de hiç yayınlanmamış olması bu çalışmanın özgünlüğünü teşkil etmektedir. Çalışmada Arnavutça isimlerin Türkçe okunuşuna göre yazılmasına gayret edilmiştir. Ayrıca Ahmet Zogu, kral olduktan sonra “Kral Zog” unvanını kullandığı için bu ifade kullanılmış ancak Kral Zog’un kral sıfatı olmadan tek başına yazılışında (Arnavutların kullandığı gibi) Zogu’nun kullanılması tercih edilmiştir. Araştırma ön söz ve girişten başka üç bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında, Arnavutların tarihi hakkında bilgi verilerek Türk-Arnavut ilişkilerinin başlaması ve Arnavutların Osmanlı hâkimiyetine girmesi değerlendirildikten sonra Arnavutluk’un Osmanlı Devleti’nden ayrılmasına sebep olan coğrafî ve stratejik sebepler incelenmeye çalışılmıştır. Birinci bölümde Türkiye ve Arnavutluk’un bağımsızlık sürecindeki ilişkileri tetkik edilmeye HALİL ÖZCAN XVIII çalışılmıştır. İkinci bölümde cumhuriyetten krallığa Türkiye-Arnavutluk siyasî ilişkilerinin başlamasıyla kesilmesinin sebepleri ve sonuçları değerlendirilmeye çalışılmıştır. Üçüncü bölümde ise Balkan Konferansları ve sonrası iki ülke ilişkileri değerlendirilerek Atatürk inkılâpları ve Atatürk’ün ölümünün Arnavutluk’taki yansımalarıyla incelenmeye çalışılmıştır. Çalışma sırasında faydalanılan kaynaklardan yapılan alıntılarda eserin aslına sadık kalınmıştır. Ancak alıntının ve konu bütünlüğünün daha iyi anlaşılmasını sağlamak için Arapça, Farsça kelime ve tamlamaların yanlarına parantez içerisinde Türkçe karşılıklarının da verilmesine gayret edilmiştir. Çalışmada kullanılan kısaltmalar, kısaltmalar başlığı altında düzenlenmiştir. Çalışmada faydalanılan arşiv belgeleri ve gazetelerden 22 tanesi numaralandırılarak ekler kısmında verilmiştir. Kaynakça kısmında çalışmada kullanılan Türkiye ve Arnavutluk arşiv belgeleri arşiv numaralarına göre tasnif edilmiştir. Araştırmada faydalanılan dönemin Türkiye ve Arnavutluk gazete ve dergileri de yayın tarihiyle sayfa numaraları verilmek suretiyle gösterilmiştir. Çalışmada faydalanılan (Türkçe, Arnavutça, İngilizce ve Fransızca) bilimsel kitap, makale ve bildiriler, kaynakçada alfabetik sıra ile verilmiştir. Çalışma içerisinde geçen şahıs isimleri, kavramlar ve yer adları indeks başlığı altında gösterilmiştir. Bu çalışmada faydalandığımız kaynakları şöyle tasnif edebiliriz: I. Arşiv Belgeleri: A. Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü (TİTE) Arşivinde konumuzla ilgili 1920-1923 yıllarını kapsayan otuzun üzerinde dosya incelenmiştir. Çalışmada kullanılan vesikaları şöyle tasnif edebiliriz: 1. Anadolu Ajansının Arnavutluk’un işgalleri ile Arnavutların karşı tedbirleri hakkında bilgi veren haberleri. 2. Arnavut birliklerinin Arnavutluk istiklâlini sağlamak için yaptığı faaliyetleri bildiren ajans haberleri. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ XIX 3. Arnavutluk ve Balkanların durumunu bildiren raporlar. B. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA), araştırma konumuzla ilgili zengin bir kaynağa sahiptir ve çalışma konumuzla ilgili yüze yakın belge incelenmiştir. Çalışmada kullanılan belgelerin tasnifini şöyle yapabiliriz: 1. Arnavutluk’a atanan Türk elçilerinin atama kararnameleri. 2. Türkiye’nin Tiran elçiliğinin Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığına gönderdiği rapor ve yazışmalar: a. Elçilerin itimad takdimi ile ilgili raporları, b. İstihbarat raporları, c. Arnavutluk basınında Türkiye ile ilgili haberleri içeren raporlar, d. Arnavutluk’ta Mustafa Kemal Paşa’nın ve bazı Türk kumandanlarının fotoğraflarının toplatıldığına dair yazılar, e. Atatürk ve Türk inkılâplarının Arnavutluk’taki tesirleri ile ilgili yazılar, f. Arnavutluk’ta teceddüt hareketleri ile ilgili yazılar, g. Arnavutluk iç isyanları hakkında bilgi veren yazılar, h. Arnavutluk’un krallık rejimine geçişi ile ilgili yazılar, ı. Balkan Konferansları’nda Arnavutluk’un tutumu ile ilgili yazılar, j. Balkan birliğinin oluşturulması ve sonrasında Arnavutluk’un siyasî durumunu bildiren yazılar, k. İtalya-Arnavutluk anlaşmaları ile ilgili yazılar. 3. Arnavutluk’un İtalya ile yaptığı anlaşmalar ile ilgili Türkiye’nin Roma elçililiğinin Türk Dışişleri Bakanlığına gönderdiği yazılar. XX HALİL ÖZCAN 4. II. Abdülhamit’in oğlu Abid’in Kral Zog’un kızkardeşi Saniye ile evliliği hakkında Arnavutluk basınında çıkan haberlere ilişkin yazılar. 5. Atatürk’ün ölümünün Arnavutluk’taki etkileriyle ilgili yazılar. C. Cumhurbaşkanlığı Arşivinde konumuzla ilgili sınırlı sayıda belgeye ulaşılmıştır. Çalışmada kullanılan belgelerin tasnifini şöyle yapabiliriz: 1. Türkiye ile Arnavutluk arasında imzalanan anlaşmaların tasdiki ile ilgili yazışmalar. 2. Arnavutluk’ta Gazi Hazretleriyle bazı Türk kumandanlarının fotoğraflarının toplatılması ve Gazi Hazretlerinin nutuklarının mahalli gazetelerde neşrinin men olduğuna dair yazışmalar. D. Arnavutluk Dışişleri Bakanlığı Arşivinde (Arkivi İ Ministrise Puneve Te Jashtme) (AMPJ) belgeler detaylı bir tasnife tabi tutulmamış ve sadece dosyalar konu başlıkları ile tasnif edilmiştir. Her bir dosyanın içerisinde yaklaşık iki yüz vesika olmasına rağmen çalışma dönemimizle ilgili dosyalar, imkânlar dâhilinde tetkik edilmeye çalışılmıştır. Çalışmada kullanılan belgeleri şöyle tasnif edebiliriz: 1. Türkiye-Arnavutluk anlaşmalarını imzalamak üzere Türkiye’ye gelen Arnavutluk heyeti başkanı Eşref Fraşeri tarafından Arnavutluk başbakanına yazılan mektuplar. 2. Türkiye-Arnavutluk anlaşmaları ile ilgili yazışmalar. 3. Arnavutluk’un Ankara elçiliği tarafından Arnavutluk Dışişleri Bakanlığına gönderilen raporlar. 4. Arnavutluk’un İstanbul konsolosluğu tarafından Arnavutluk Dışişleri Bakanlığına gönderilen raporlar. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ XXI 5. Türk-Yunan nüfus mübadelesinde Yunanistan’daki Arnavutların durumu ile ilgili raporlar. 6. Atatürk’ün ölümü ile ilgili haberler. E. Arnavutluk Devlet Arşivinde (Arkivi Qendror İ Shtetit) (AQSH) de belgeler detaylı bir tasnife tabi tutulmamış ve dosyalar konu başlıkları ile tasnif edilmiştir. Ayrıca Emekli Erkânı Harp Miralay Selahattin Shkoza’nın Arnavutluk’taki faaliyetlerini tespit etmek için yaptığımız çalışmada 1920-1923 seneleri arasında Arnavutluk Millî Savunma Bakanlığına ait arşiv belgelerine rastlanmamıştır. Bu sebeple de Selahattin Bey’in faaliyetleri Arnavutluk Başbakanlığına ait fonda bulunan sınırlı sayıdaki belge ile tetkik edilmeye çalışılmıştır. Araştırma konumuzla ilgili kullandığımız belgeleri şöyle tasnif edebiliriz: 1. Arnavutluk Savunma Bakanı Selahattin Shkoza’nın Arnavutluk’taki faaliyetleri ile ilgili olarak; a. Subay terfi işlemleri, b. Savunma Bakanlığı askerî araştırma komisyonunun teşkili ve faaliyetleri, c. Arnavutluk düzenli ordusunun hukukî temelinin oluşturulması ile ilgili yazışmalar, d. Arnavutluk ordusuna personel teminine yönelik yazışmalar, e. Savunma Bakanlığının Başbakanlıktan taleplerini içeren yazışmalar. 2. Mustafa Kemal’in Arnavutluk Kralı Zog’a çektiği telgrafın Arnavutluk vilayetlerine tamimi ile ilgili yazışmalar. 3. Krallık basın merkezinin valiliklere Türkiye ile ilgili verdiği talimat. HALİL ÖZCAN XXII 4. Atatürk’ün ölümü ve İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanlığı ile ilgili haberler. Yukarıda sayılan arşivlerin dışında Tiran’da Nestor Nepravişhta’nın, Maksim N. Husi’nin ve Berdil Fitso’nun özel arşivlerinden de istifade edilmiştir. II. Süreli Yayınlar: Çalışma konumuz ile ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) mikro film merkezi başta olmak üzere; Türk Tarih Kurumu ve Millî Kütüphanede bulunan süreli yayınlar ile Arnavutluk Millî Kütüphanesinde bulunan yayınlar imkânlar dâhilinde taranmıştır. Bu çerçevede Türkiye’de; Akşam, Alemdar, Anadolu’da Yeni Gün, Cumhuriyet, Hâkimiyeti Millîye, Milliyet, Peyâm-ı Sabah, Tanin, Vakit, Vardar, Yarın, Yeni Gün ve Zaman gazeteleri ile Ayın Tarihi dergisinden istifade edilmiştir. Arnavutluk’ta; Drita, Gazet’e Korçës, Jeta E Re, Miku ı Popullıt, Shekulli i Ri, Shqipëri’e Rë, Shqiptarı ı Amerıkes Korçe, Vatra, Minerva, Revista Koha, Gazeta Shekulli ve Rılındja adlı gazete ve dergilerden istifade edilmiştir. III. TBMM Zabıtları: TBMM Zabıt ve Ceridelerinden Arnavutluk ve Arnavut kökenli vatandaşlar ile ilgili meseleleri ve Türkiye-Arnavutluk anlaşmalarının onaylanması sürecini tespit etmeye çalıştık. Ayrıca Mustafa Kemal Paşa’nın TBMM’de Arnavutluk ve Balkanların durumu ilgili yaptığı konuşmaları tespit ettik. IV. Hatıralar: Araştırmamızda yayımlanmış hatıra ve kısmen hatıra türünden eserlerden de istifade edilmeye çalışılmıştır. Bu çerçevede; Kılıç Ali’nin “Atatürk’ün Hususuyetleri” 1, A.Afetinan’ın, “M. Kemal Atatürk’ün Karlsbad 1 Kılıç Ali, Atatürk’ün Hususuyetleri, Sel Yayınları, 1955. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ XXIII Hatıraları” 2 ve “Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler” 3, “Abdülhamit’in Hatıra Defteri” 4, Bekir Fikri’nin, “Balkanlarda Tedhiş ve Gerilla” 5, İsmet İnönü’nün “Hatıralarım: Genç Subaylık Yılları (1884-1918)” 6, Cemalettin Savaşkan’ın, “Yüzbaşı Cemil’in Anıları: Arnavutluk’tan Sakarya’ya Komitacılık” 7, Hasan Rıza Soyak’ın, “Atatürk’ten Hatıralar” 8 ve “Talat Paşa’nın Hatıraları” 9 isimli eserleri tetkik etmeye çalıştık. Bu eserlerden özellikle A. Afetinan’ın M. Kemal Atatürk’ün Karlsbad Hatıraları ve Hasan Rıza Soyak’ın, Atatürk’ten Hatıralar isimli eserleri, Atatürk’ün Arnavutluk’a yönelik yaklaşım ve stratejisi açısından önemlidir. H. Rıza Soyak’ın eseri Balkanlar ve Balkan birliğine yönelik Atatürk’ün politika ve yaklaşımı açısından da ayrı bir öneme haizdir. V. Araştırmalar: Çalışma konumuz ile ilgili doğrudan bir araştırma bulunmamakla beraber, Bilâl N. Şimşir’in “Türkiye-Arnavutluk İlişkileri Büyükelçilik Anıları (1985-1988)” 10, “Atatürk ve Üçüncü Dünya Ülkeleri” 11, “Atatürk’ten Elçi Ruşen Eşref Ünaydın’a Yönerge (Türk-Arnavut İlişkileri Üzerine)” 12, 2 A. Afetinan, M. Kemal Atatürk’ün Karlsbad Hatıraları, TTK Basımevi, Ankara, 1991. A.Afetinan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Yeni Baskıya Hazırlayan Arı İnan, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2007. 4 Abdülhamit’in Hatıra Defteri, Yay. Haz. İsmet Bozdağ, Kervan Kitapçılık, İstanbul, 1975. 5 Bekir Fikri, Balkanlarda Tedhiş ve Gerilla: Grebene, Belge Yayınları, İstanbul, 1976. 6 İsmet İnönü, Hatıralarım: Genç Subaylık Yılları (1884-1918), Hazırlayan Sabahattin Selek, Burçak Yayınları, 1969. 7 Cemalettin Savaşkan, Yüzbaşı Cemil’in Anıları: Arnavutluk’tan Sakarya’ya Komitacılık, Kebikeç Yayınları, Ankara, 1966. 8 Hasan Rıza Soyak, Atatürk’ten Hatıralar, Yapı Kredi Yayınları, 3.Baskı, İstanbul, Ocak 2006. 9 Talat Paşa’nın Hatıraları, Hazırlayan, H. Cahit Yalçın, Yeni Gün Haber Ajansı, İstanbul, 1998. 10 Bilâl N.Şimşir, Türkiye-Arnavutluk İlişkileri-Büyükelçilik Anıları (1985-1988), Asam Yayınları, Ankara, 2001. 11 Bilâl N. Şimşir, “Atatürk ve Üçüncü Dünya Ülkeleri”, VIII. Türk Tarih Kongresi: Ankara:11-15 Ekim 1976 Kongreye Sunulan Bildiriler, III. Cilt, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1983, s. 1903-1940. 12 Bilâl N.Şimşir, “Atatürk’ten Elçi Ruşen Eşref Ünaydın’a Yönerge (Türk-Arnavut İlişkileri Üzerine)”, Prof. Dr. Ahmet Şükrü Esmer’e Armağan, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler 3 XXIV HALİL ÖZCAN “Atatürk’ün Yabancı Devlet Adamlarıyla Görüşmeleri Yedi Belge (19301937)” 13, “Atatürk ile Yazışmalar I (1920-1923)” 14, “Dış Basında Laik Cumhuriyetin Doğuşu” 15, “Bizim Diplomatlar” 16, “Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları” 17 adlı eserleri temel başvuru kaynağı niteliğindedir. Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun gözlemlerini içeren “Zoraki Diplomat” 18 adlı eseri, yazarın Arnavutluk halkına ve yöneticilerine ait gözlemleri içermesi açısından ayrı bir değer taşımaktadır. Arnavutluk’tan temin ettiğimiz Arnavutluk Dışişleri Bakanlığı Arşiv Müdürü Pravera Teli Dibra’ya ait eser 19, Arnavutluk’un I. Dünya Savaşı sonrası bağımsızlık mücadelesi ile İtalya’nın nüfuzu altına girme nedenlerini İngiliz belgeleri esasında incelemesi bakımından önemlidir. Ayrıca Arnavutluk Bilimler Akademisi tarafından yayımlanan üç ciltlik eser 20, Arnavutluk’un tarihsel sürecinin ortaya konması bakımından kıymetlidir. Gazmend Shpuza’nın Arnavutça yayımlanan “Atatürk ve Arnavutlar” 21 adlı eseri ile Türkiye’de ve Arnavutluk’ta yayımlanan bildiri ve makaleleri 22 çalışma konumuz açısından incelenmesi gereken kaynakFakültesi Yayınları No:468, Ankara, 1981, s. 299-316. 13 Bilâl N.Şimşir, “Atatürk’ün Yabancı Devlet Adamlarıyla Görüşmeleri Yedi Belge (19301937,) Belleten, XLV, Sayı: 177, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1981, s. 175-203 14 Bilâl N.Şimşir, Atatürk ile Yazışmalar I (1920-1923), Kültür Bakanlığı, Ankara, 1981. 15 Bilâl N.Şimşir, Dış Basında Laik Cumhuriyetin Doğuşu, Türkçesi, Cüneyt Akalın, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1999. 16 Bilâl, N.Şimşir, Bizim Diplomatlar, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1996. 17 Bilâl, N. Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1993. 18 Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Zoraki Diplomat, İletişim Yayınları, 3. Baskı, İstanbul, 2004. 19 Pranvera Telı Dıbra, Shqipëria Dhe Diplomacia Angleze 1919-1927, Shtëpia Botuese “Neraıda”, Tiranë, 2005. 20 Akademıa e Shkencave e Shqıpërısë, Hıstoria e Popullit Sqıptar I, Tiran, 2002 ve Akademıa e Shkencave e Shqıpërısë, Hıstoria e Popullit Sqıptar III, Tiran, 2007. 21 Gazmend Shpuza, Ataturku Dhe Sqiptaret (Marrëdhëniet shqiptaro-turke dhe jehona e revolucionit qemalist në Shqipëri në vitet 20-30 të shekullit tonë), Redaktor: Kujtim Ymerı, Shtëpia Botuese, Dıturıa, 1994. 22 Gazmend Shpuza, Ataturku Dhe Sqiptaret, Shaipëria, ndërmjet Balkaneve e Apeniveve, Shtëpia Batuese, “Atatürk ve Türkiye Arnavutluk İlişkileri”, “1928-1930 Yıllarında Arnavut-Türk İlişkileri”, “Arnavutluk ile Türkiye Arasında Diplomatik İlişkilerin Kurulması (1923-1926)”, “Arnavutluk’ta Hilafetin Lağv Edilmesinin Yankısı”, “Doktor Temoo’nun Atatürk Hakkındaki İmajı”, “Türk Milli İhtilalinin ve Kemalist Reformların Arnavutluk’taki Yankıları”. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ XXV lardandır. Owen Pearson’un Arnavutluk tarihini 1908-1939 yılları arasında kronolojik olarak inceleyen eseri 23, Türkçe ve Arnavutça kaynaklarımızı tamamlayıcı nitelikte olmuştur. Çalışma konumuzla ilgili İngilizce kitap ve makalelerden de imkânlar çerçevesinde istifade etmeye çalıştık. Bunların dışında yayımlanmamış yüksek lisans 24 ve doktora 25 tezleri de incelenmiştir. 23 Owen Pearson, Albania and King Zog, Independence, Republic and Monarchy, 19081939, The Center of Albanian Studies In Association with I B Tauris&Co Ltd., Newyork, 2004. 24 Rıdvan Tümenoğlu, “Bulgar Kaynaklarına Göre Mondros’tan Lozan’a Bulgaristan ve TürkBulgaristan İlişkileri”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üni. Sos.Bil.Enst. Tarih Anabilim Dalı, Ankara, 2006. Mehmet Yılmaz, “Türk Dış Politikasında Arnavutluk”, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2001. İlirjana Demirlika, “Arnavutluk Kaynaklarında Atatürk ve Türk Devrimi”, İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2001. Oktay Göktasş, “Balkanlar’ın Anahtar Ülkesi Arnavutluk”, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1995. 25 Atilla Kollu, “Türkiye-Balkan İlişkileri 1919-1939”, Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlke ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 1996. Hikmet Öksüz, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Atatürk Dönemindeki Balkan Politikası (1923-1938)”, İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul, 1996. GİRİŞ Arnavutluk 1 kelimesinin etimolojisiyle ilgili çeşitli görüşler vardır. Arnavutluk ifadesi, Albanopoli (Albania) şehrinin isminden gelmekte ve ayrıca orta Arnavutluk’ta ismi Arberia olan bir bölge de bulunmaktadır 2. Bununla birlikte Türkçede kullanılan Arnavut 3 kelimesi, bir güney Arnavut Toska aşireti olan “Arvanit”lerin Türkçeleştirilmiş şeklidir 4. Arnavutların ilk adı Arban; (Ar=tarla, ban=yapar) tarla yapar, anlamındadır ve Arnavutçada çiftçi anlamında kullanılmaktadır. Bu kelime, Latincede Alban, Helencede Arnavut ya da Alvanos, Türkçede, Arapçada ve Slav dillerinde de birbirine benzer biçimde Arnavut şeklinde kullanılmıştır. Ancak Arnavutlar kendilerini Shqiptar yani Kartaloğlu olarak adlandırmış ve Shqiptar ile Albanith 5 kelimeleri daha sonraları kullanılmaya başlanmıştır 6. Arnavutluk ismi 7, Os1 Noyan, Arnavut adının, Osmanlılarla ilk anlaşmayı yaptığı sanılan bir güney bölge derebeyliğinin Arianitis adını taşımasından kaynaklanabileceği gibi saf, temiz, dürüst anlamındaki Arian kelimesinden türetilmiş olabileceğini belirtmiştir (Abbas Erdoğan Noyan, PrizrenDersaadet: Sultan II. Abdülhamid’in Sarayı Muhafızlığına Getirilen Arnavut Taburunun Öyküsü, Birun, İstanbul, 2003, s.12). 2 Nuray Bozbora, Osmanlı Yönetiminde Arnavutluk ve Arnavut Ulusçuluğu’nun Gelişimi, Boyut Yayıncılık, İstanbul, 1997, s.28-29. 3 Şemsettin Sami ise Arnavut adının “çiftçi” anlamında olduğunu ifade etmiştir (Bilgin Çelik, İttihatçılar ve Arnavutlar: II. Meşrutiyet Döneminde Arnavut Ulusçuluğu ve Arnavutluk Sorunu, Büke Kitapları, İstanbul, 2004, s.17-18). 4 Sloane (William M. Sloane, Bir Tarih Laboratuarı Balkanlar, Süreç Yayınları, İstanbul, 1987, s.67-68)’ye göre Arnavut adını Bizanslılar vermiştir. Ancak Arnavutlar kendisini “Skipitari” kartal soylular olarak adlandırmıştır (Bozbora, Osmanlı Yönetiminde Arnavutluk ve Arnavut Ulusçuluğu’nun Gelişimi, s.23-24, Avlonyalı Ekrem Bey Vlora, Osmanlı Arnavutluk’undan Anılar (1885-1912), çeviren Atilla Dirim, İletişim Yayınları, İstanbul, 2006, s. 285). 5 Şinasi Vardarerman, “Arnavutluk ve Müslümanlık, Arnavutluk, Türklüğün Eseridir”, Vardar gazetesi, 28 Kasım 1952, sayfa 7. Avrupa’da genel olarak Alban, Yunanca’da Albanitai, Arbanitai, Arvanitai, Sırp-Hırvatça’da Arbanisi olarak adlandırılmıştır (Bozbora,a.g.e., s.2324). 6 Mehdi Frashëri, Historia Elashte Eshqiperise Dhe E Shqipetareve, Phoenıx, Tiranë, 2000, s.51-53. 7 Arnavut kelimesi Türkçeye de yerleşerek değişik alanlarda kullanılmaktadır. Arnavutköy, Arnavut çeşmesi, Arnavutköy çileği, Arnavut ciğeri, Arnavut kaldırımı, Arnavut bacası, Arnavut biberi gibi. 2 HALİL ÖZCAN manlı Devleti’nde ise siyasî ve idarî bir bölgeyi tanımlamaktan ziyade az veya çok Arnavut topluluğunun bulunduğu yerler anlamında kullanılmıştır 8. Arnavutların Balkanlara 9 yerleşen ilk kavim olduğu konusunda hemen bütün tarihçiler hem fikirdir. Ancak hangi ırktan ve nereden geldikleri konusunda bir fikir birliği bulunmamaktadır. Türk tarihçileri genelde Arnavutların Pellazgların soyundan ve Kafkasya’dan ya da Asya’dan geldiklerini kabul etmektedir. Arnavut tarihçileriyse yaygın olarak kendilerinin İliryalı soyundan gelen Avrupalı kavim olduğuna inanmaktadır. Avrupa’nın en eski dilini Arnavutlar konuşmaktadır 10. Arnavut dili, eski bir İlirya lehçesi olan Hind-Avrupa dil ailesinin kollarından birisidir 11. Dil açısından farklılık olmamakla birlikte Arnavutluk’un kuzeyinde Gega ve güneyinde Toska lehçeleri kullanılmıştır 12. Arnavut dili, Latince, Slavca ve Türkçeden etkilenmekle birlikte orijinalliğini büyük ölçüde koruyabilmiş8 Hale Şıvgın, “Arnavutlarda Milli Bilincin Gelişme Süreci,” Türk Dünyaları Araştırmaları, İstanbul, Aralık 2003, s.133. Pamuk da Osmanlı Devleti’nin bölge için kullandığı ArvanidArnavut tabirinin Bizanslıların Orta Arnavutluk’a verdikleri Arbania kelimesinden geldiğini ifade ederek bu tabirin etnik olmaktan çok siyasî, dinsel bir yapıyı temsil eden Katolik Arbonan bölgesindeki nüfusu tanımladığı görüşündedir (Bilgehan Pamuk, “Osmanlı Döneminde Arnavutluk”, Balkanlar El Kitabı, cilt:1, Der. Osman Karatay-Bilgehan A.Gökdağ, Karam&Vadi, Ankara, 2006, s.340). 9 Balkan kelimesi Türkçe bir sözcüktür. Sarp ve ormanlık sıra dağlar anlamındadır (Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, TTK Basımevi, Ankara, 1998, s. 211, Halil, İnalcık, ”Türkler ve Balkanlar”, Balkanlar, Ortadoğu ve Balkan İncelemeleri Vakfı Yayınları, İstanbul, 1993, s. 9). Türkler, Meriç ile Tuna arasında paralel uzanan dağlara bu adı vermiştir (Celalettin yavuz, “Mazide Kalan Vatan: “BALKAN”lar”, 2023 Balkanlar dergisi, sayı 63, 15 Temmuz 2006, s. 5). Balkan (yarımadası) tanımlaması modern bir terimdir. 1808 yılında Alman coğrafyacısı Johann August Zeune tarafından günümüz Bulgaristan’ın omurgasını oluşturan Balkan sıradağlarının doğu Sırbistan’da sona ermeyip (gerçekte orada sona erer) hiç kesintisiz Karadeniz’den Adriyatik’e kadar uzandığı yanlış fikrine dayanmaktadır (Misha Glenny, Balkanlar 1804-1999: Milletçilik, Savaş ve Büyük Güçler, Türkçesi: Mehmet Harmancı, Sabah Kitapları, İstanbul, 2001, s.18). Balkanlar, batıda Adriyatik, güneyde Akdeniz, doğuda Karadeniz, Türk Boğazları, Marmara ve Ege Denizi ile çevrili bir yarım adadır ve Kafkasya ile birlikte Avrupa’nın iki jeopolitik uzantısından biridir (Yavuz, a.g.m., s. 5). 10 Sloane, Bir Tarih Laboratuarı Balkanlar, s. 38. 11 Balkan İlirya dilinde şimdiye kadar yazılı bir belge bulunamaması sebebiyle bu dilin yazılı bir dil olduğu konusunda tereddüt oluşmuştur. Oysa İtalya’ya geçen İliryalı kabilelerin kullandığı Mesapisht dili ile yazılmış 2000 kadar yazıt bulunmuştur (Akademıa e Shkencave e Shqıpërısë, Historia e Popullit Sqiptar I, Tiran, 2002, s. 39-42). 12 Yılmaz Çetiner, Bilinmeyen Arnavutluk, y.y., İstanbul, 1966., s. 9. Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi IX. Cilt: İkinci Meşrutiyet ve Birinci Dünya Savaşı (1908-1918), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1999, s. 238. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 3 tir 13. Türklerle Arnavutların beş asır birlikte yaşamaları sonucu Türkçe, Arapça ve Farsçadan yaklaşık 4500 kelime, Arnavutçaya doğrudan Türkçe üzerinden geçmiştir 14. Arnavutlar, tarihsel süreç içerisinde siyasî birliklerini sağlayamamışlardır. Osmanlı hâkimiyetine girmeden önce Arnavutluk’un kuzeyi Sırp, güneyi de Bizans egemenliği altında kalmıştır 15.14. yüzyılda Arnavutluk’ta bazı beylerin prenslik kurma mücadeleleri döneminde Drin Nehri’nin doğusunda Zadrime bölgesinde prenslik kuran Lek Dukakin’in 16 koyduğu aşiret kuralları, 17 20. yüzyıla kadar töreye dayalı Arnavut kanunu olarak süre gelmiştir. Bu bilgiler ışığında Arnavutların Osmanlı egemenliğinden önce kabileler 18 şeklinde feodal sistem içerisinde yaşadıklarını söylemek mümkündür. 13 Çelik, İttihatçılar ve Arnavutlar: II. Meşrutiyet Döneminde Arnavut Ulusçuluğu ve Arnavutluk Sorunu, s. 17-19. 14 Bu kelimeler, Türkçenin fonetik ve yapısal sistemine uyumlu olarak geçirdiği tüm değişiklikleriyle beraber geçmiştir. Arnavutçaya bu şekilde geçen kelimelerin tespit edilebilenlerin kökenleri şöyledir: Arapça kökenli 1460, Farsça kökenli 505 ve Türkçe kökenli 1732 adettir (Tahir N. Dizdari, Fjalor Dictionary of Oriental Loan Words In Albanian, Instutui Shqiptar i Mendimit dhe Qytetërimit Islam, Tirane, 2005, s. ix-xiii). 15 Çelik, İttihatçılar ve Arnavutlar: II. Meşrutiyet Döneminde Arnavut Ulusçuluğu ve Arnavutluk Sorunu, s. 19-20. 16 Milattan evvel İsveç, Norveç ve Danimarkalı korsanlara “Norman” adı verilmiştir. Normanlar, yedi, sekiz asır sonra Büyük Britanya Adalarını ve Fransa’yı ele geçirmişlerdir. Zamanla Fransızlaşan Normanlar, denizlerdeki kudretlerini artırmıştır. Osmanlı Devleti’nin Rumeli’ye henüz geçtikleri tarihlerde Normanların bazı prensleri Arnavutluk’un denize yakın bölgelerine yerleşerek hüküm sürmüşlerdir. Daha Osmanlı hâkimiyeti Arnavutluk’ta başlamadan Arnavutlaşan bu prenslerden Le Due Jean, halkı yönetmeye ve içtimai düzenler kurmaya başlamıştır. Bu prensin oluşturduğu düzenler sonraları Lek (Dokagin) Dukakain adı verilerek Arnavutlarca kendilerine mal edilmiş ve yüzyıllarca tatbik edilmiştir (Süleyman Külçe, Osmanlı Tarihinde Arnavutluk, y.y., İzmir, 1944, s. 372-373). 17 Kuşaktan kuşağa devam eden geleneksel Dükakin kanunu, medeni hukuk ile ceza hukukunu içermektedir. Başlıca özelliği, silah taşıma, kan gütme ve besa (yemin) ile ilgilidir. Dükakin kanununa göre reşit yaştaki her Arnavut silah taşıma hakkına sahip olduğu için silah onun varlığının garantisi olmuş, bu da kan davalarını beraberinde getirmiştir (Karal, Osmanlı Tarihi IX. Cilt: İkinci Meşrutiyet ve Birinci Dünya Saaşı (1908-1918), s.241-242). 18 Kabileler için silah çok önemlidir. En güçlü silaha sahip olanın en güçlü kabile olması sebebiyle kabileler, zamanla gücünü artırabilmek için bölgesel menfaat peşinde koşan güçlü devletlerden maddî destek almaya başlamıştır. Bu durum zamanla para karşılığında yabancı devletlere askerlik yapan Arnavutların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Osmanlı Devleti’nin Arnavutluk’u fethi öncesi görülen paralı askerlerin fetihten sonra hatta 19. ve 20. yüzyıl başlarında da varlığından söz edilmektedir (Şıvgın, “Arnavutlarda Milli Bilincin Gelişme Süreci, s. 134). 4 HALİL ÖZCAN Türkler 19 ile Arnavutların ilişkisi, ilk defa Bizans İmparatoru Androniks III’ün 1336 tarihinde Arnavutların yaşadığı Epir (Epiros) despotluğunu ele geçirmek için Aydınoğlu Umur Bey’den yardım istemesiyle başlamıştır 20. Bizans tahtı için Trakya’da savaşan Cantacuzenus’un ittifakını sağlayan Aydınoğlu Umur Bey, 1340’larda 21 300 gemiyi bulan donanmasıyla 22 İzmir’den Balkanların her tarafına akınlar düzenleyerek Dobruca ve Arnavutluk’a kadar ulaşmıştır 23. Osmanlı Devleti ise Arnavutluk’ta Başlalar, Thopalar, Dukakinler, Musakiler, Aranaitler ve Kastriotalar 24 gibi güçlü feodal beyler ile karşılaşmış ve en güçlü feodal bey unvanını elde eden II. Balsha’nın silahlı direnişi 1385 Voissa (Viyose) Savaşı ile kırılarak Osmanlı hâkimiyeti kurulmuştur 25. 19 Türkler VI. yüzyıldan başlayarak Balkan yarımadasına yerleşmeye başlamıştır. Asya içerisinden kuzey Karadeniz yoluyla birbiri ardına gelen atlı göçebe Türk kavimleri, Balkanlar’da Dac, Trak ve Slav halkla karışarak ya Oğuz aslından olan Peçenek ve Uzlar gibi ortadan kaybolmuş ya da askerî egemen sınıf olarak kuzey-doğu Balkanlarda Kutrigurlar’ın Bulgar Hanlığı gibi güçlü devletler kurmuşlardır. Kıpçak ve Kumanlar da (XII-XIV yüzyıllarda) Balkanlar’da üstün tarihi rol oynamış, Hıristiyan dinine geçmiş ve çeşitli hanedanlıklar kurmuşlardır. Osmanlılar Balkanlara gelmeden önce Deliorman ve Varna’dan Tuna’ya kadar olan bölgeler Türk yerleşim alanı olmuştur. (İnalcık, ”Türkler ve Balkanlar”, s. 9-10). 20 Çetiner, Bilinmeyen Arnavutluk, s. 9. 21 Bartl, bu tarihi 1338 olarak vermektedir (Peter Bartl, Milli Bağımsızlık Hareketleri Esnâsında Arnavutluk Müslümanları (1878-1912), çev, Ali Taner, Bedir Yayıncılık, İstanbul, 1998, s.19). 22 Bartl, donanmanın kuvvetini iki bin askerden meydana gelmiş bir birlik olarak açıklamaktadır (Milli Bağımsızlık Hareketleri Esnâsında Arnavutluk Müslümanları… s. 19). 23 İnalcık”Türkler ve Balkanlar”, s. 11. Umur Bey’in askerleri Arnavutları, Makedonya’ya doğru kovalamış, Volo Limanı denilen Koç Limanı’nı zapt etmiş (Türkiye-Arnavutluk İlişkilerinin Dünü, Bugünü, Yarını, Harp Akademileri Komutanlığı Basımevi, İstanbul, 1995, s. 19) ve daha sonra Arnavutlardan esir ve ganimet alarak geri dönmüştür (Çetiner, Bilinmeyen Arnavutluk, s. 10. Bartl, a.g.e., s. 19). 24 Banu İşlet Sönmez, II. Meşrutiyette Arnavut Muhalefeti, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2007, s. 43. Çelik, İttihatçılar ve Arnavutlar…, s. 20. 25 Bartl, Milli Bağımsızlık Hareketleri Esnâsında Arnavutluk Müslümanları…, s.20. Bozbora, Osmanlı Yönetiminde Arnavutluk ve Arnavut Ulusçuluğu’nun Gelişimi, s. 53. Osmanlı Devleti, Arnavutların savaşma yetenekleri ve fiziksel kabiliyetleri sebebiyle Arnavutlara önem vermiştir (Margaret MacMillan, Paris 1919: 1919 Paris Barış Konferansı ve Dünyayı Değiştiren Altı Ayın Hikâyesi, Çev.Belkıs Dişbudak, ODTÜ Yayıncılık, Ankara, 2004, s. 352). Arnavutluk’un Osmanlı Devleti hâkimiyetine girişi konusunda tam bir görüş birliği bulunmamaktadır. Karal, (Osmanlı Tarihi IX. Cilt: İkinci Meşrutiyet ve Birinci Dünya Savaşı (1908-1918), s.238-239) bu tarihi 1467 olarak verirken N.P.Alpan (Tarihin Işığında Arnavutluğun Bağımsızlığı ve Avlonyalı İsmail Kemal, Ulucan Matbaası, Ankara, 1982, s. 7) da 1479 tarihinde İşkodra kalesinin düşmesiyle Osmanlı hâkimiyetinin gerçekleştiğini öne sürmektedir. Bartl ise 1501’de Draç (Durazzo), 1571’de İnebahtı Savaşı sonrası ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 5 Osmanlı Devleti’nin vassal yöneticisi olan Arnavut feodal beyleri, bir süre sonra Osmanlı Devleti’ne karşı diğer Balkan Devletleri ile Balkan ittifakını kurarak 1389 Kosova Savaşı’nda Osmanlıya karşı savaşmışlardır. Osmanlı Devleti’nin Kosova Savaşı’nı kazanmasını müteakip tahta çıkan I. Beyazıt, bölgenin yönetimini eskisi gibi feodal beylere bırakmakla beraber bu beylerin vassallık görevlerini kötüye kullanmalarını önlemek için de bölgede sürekli akıncı birlikler bulundurma kararı almıştır. Böylece I. Beyazıt ile başlayan ve II. Murat dönemine kadar devam eden süre içerisinde (13891421) Arnavutluk’ta vassallık sistemi korunmuştur. Ancak Osmanlı tahtına II. Murat’ın 26 geçmesiyle bölgede Osmanlının yerleşme süreci başlatılarak bölgenin tımar sistemiyle doğrudan kontrolü sağlanmıştır 27. Arnavutların Müslümanlığı kabul etmeleri Türk fetihleriyle başlamıştır. Osmanlı hâkimiyetini takiben Arnavut derebeylerinin erkek çocukları, Osmanlı Devleti’nde saray disiplini altında Müslüman olarak yetiştirildikten sonra ordu ve idarede önemli görevlere gelmiştir. Bu durum, önce derebeylerinin sonra da halkın Müslümanlığı hızla kabul etmesinde etkili olmuştur 28. Ayrıca Arnavutların Osmanlı Devleti’nin hoşgörüsü ile kimi imtiyazları elde edebilme çabaları da Müslümanlığı kabul etmelerini sağlamıştır. Osmanlı Devleti ve yönetimiyle bütünleşerek önemli görevlere gelen ve çoğunluğu Müslüman olan Arnavutlar 29, diğer Osmanlı Devleti mensubu azınlıklaÜlçin (Ülgün) ve Bar’ın Türkler tarafından fethedildiğini belirtmektedir (Bartl, a.g.e., s. 23). 26 II. Murat döneminde Selanik, Koriat, Patras ve Arnavutluk’un bir bölümü ele geçirilmiştir (Sloane, Bir Tarih Laboratuarı Balkanlar, s. 14). 27 Bozbora, Osmanlı Yönetiminde Arnavutluk ve Arnavut Ulusçuluğu’nun Gelişimi, s. 55-56. 28 Bartl, Milli Bağımsızlık Hareketleri Esnâsında Arnavutluk Müslümanları…, s.11-25. 29 Bilâl N. Şimşir (Türkiye-Arnavutluk İlişkileri, Büyükelçilik Anıları (1985-1988), Asam Yayınları, Ankara, 2001, s. 433-440)’e göre 28 Arnavut asıllı sadrazam görev yapmış, Oktay Göktaş (“Balkanlar’ın Anahtar Ülkesi Arnavutluk”, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış) Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1995, s. 104)’a ve Mehmet Yılmaz (“Türk Dış Politikasında Arnavutluk”, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış) Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2001, s. 94)’a göre Arnavut kökenli 33 sadrazam Osmanlı Devleti’ne hizmet vermiştir. İsmail H. Danişmend (Orhan Koloğlu, “Faik Bey Konitza’nın Arnavutluk Sorunlarına İlişkin 1899 Tarihli Memorandumu”, Balkanlar’da İslâm Medeniyeti II. Milletlerarası Sempozyumu Tebliğleri Tiran, Arnavutluk, 4-7 Aralık 2003, İslâm Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA), İstanbul, 2006, s. 18) de Arnavut kökenli sadrazam sayısını 33 olarak vermiş ve ayrıca da 52 Arnavut kökenli paşanın 6 HALİL ÖZCAN rın tersine milliyetçi arayışlardan uzak durmuştur. Ancak 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonucu Arnavutların yoğun olarak yaşadıkları toprakların başka devletlere verilme ihtimalinin belirmesi, Arnavutların siyasal milliyetçiliklerinin 30 başlangıç noktasını oluşturmuştur. Arnavutluk’un coğrafî konumu, Balkanlarda deniz ve kara bağlantısı nedeniyle stratejik öneme haizdir. Bir yandan Adriyatik Denizi’nin ağız kısmına hâkim olan Arnavutluk diğer taraftan kara bağlantısıyla Balkanların köprübaşı konumundadır. Bu stratejik konumu nedeniyle Arnavutluk’a yerleşecek ya da nüfuzunu kuvvetlendirecek bir devlet hem denize hâkim ve sahip olabilecek 31 hem de Balkan yarımadasında üstünlük sağlayabilecektir. Coğrafî konumu ve stratejik öneminden dolayı Arnavutluk, emperyalist devletlerin rekabet alanı haline gelmiştir. 19. yüzyılın sonlarında İtalya, Avusturya-Macaristan ile Rusya arasında Adriyatik ve Balkanlarda üstünlük mücadelesinde Arnavutluk’un özel bir yeri olmuştur. Böylesine önemli bir coğrafyada etkili olmak isteyen büyük devletler, doğrudan veya dolaylı yollarla Arnavutları destekleyerek yanlarına çekmeye çalışmışlardır. Fakat bu devletlerin uzun süre Arnavutlar arasında toplumsal bir taban bulduklarını söylemek mümkün değildir. Gelişen süreçte Arnavutların büyük bir kısmı Osmanlıya bağlı kalma konusunda ısrarlı olsa da zamanla bazı Arnavut ileri gelenleri, Batı’dan destek arayışı ve işbirliğine yönelmiştir 32. Balkanlarda Rusya’nın Panslavizm Bâbıâli’de hizmette bulunduğunu belirtmiştir. Bunların dışında Osmanlı Devleti’ne Arnavut kökenli iki şeyhülislam, sekiz kaptan-ı derya ve beş baş defterdar ile sayısız vali ve kumandan hizmet vermiştir (Orhan Koloğlu, Osmanlı’nın Son Balkan Toprağı”, Popüler Tarih dergisi, sayı 43, Mart 2004, s. 47). 30 Arnavutluk milliyetçilik bilincinin oluşmasında İtalya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun Arnavutluk sahillerine sahip olma politikaları ve rekabetlerinin etkisi önemlidir (Skendi, The Albanian National Awakening 1878-1912, s.466-467). 31 Cumhuriyet, 20 Ağustos 1935, s. 7. Arnavutluk’taki Çin seddini andıran dağlar, bu ülkeye doğal bir korunak sağlamıştır. Bu güvenli barınaklarda kendi içlerine kapanan Arnavutlar, geçimlerini çobanlık ve mısır ziraatiyle tedarik etmişlerdir. Toplum yapılarının özünü kabile yapısının oluşturduğu Arnavutluk’ta harp hali, devamlı ve doğal bir hal almıştır. Bunun için bir Arnavut nereye giderse gitsin tüfeği omzundan düşmemiştir. Arnavutluk’ta hiçbir din, birliği sağlayacak kadar gelişememiştir (TİTE Arşivi, kutu no:25, gömlek no:13, belge no:13). 32 (Çelik, http://kisi.deu.edu.tr/bilgin.celik. 15.10.2008). İtalya, başta Napoli olmak üzere ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 7 politikası ve yayılmasına karşı Avusturya-Macaristan, kendi nüfuzu altında oluşacak güçlü bir Arnavutluk’un Sırbistan’a karşı denge oluşturacağını düşünmüştür. Onun için Avusturya, 1876 tarihli Reichstadt Anlaşması ile Balkanlarda büyük bir Slav devleti kurulmasına karşı çıkacağını açıklamış ve bu durumu 15 Ocak 1877 tarihli gizli Avusturya-Rusya Anlaşmasıyla da onaylamıştır. Bu anlaşma ile Osmanlı Devleti’nin dağılması durumunda Arnavutluk Devleti’nin kurulma olasılığı belirtilmiştir. 1877 tarihinde Avusturya ile Rusya arasında imzalanan Budapeşte Anlaşması’nda Arnavutluk’un özerkliği siyasî anlamda tanınmıştır. Berlin Kongresi süresince de Avusturya-Macaristan, Slavların Arnavut topraklarını ele geçirmesini önlemeye çalışmıştır 33. ülkesine göç eden ve Arberesh olarak adlandırılan Arnavutları 1850 yılından itibaren örgütlemeye başlamış, onlara sunduğu destek ile Arnavut milliyetçiliğinin gelişmesinde etkili olmuştur. (Bilgin Çelik, "Avusturya'nın Arnavutluk Politikası: Viyana'da Bir Arnavut Cemiyeti: Dia", Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar, sayı:3, Bahar 2006, s.73-74). İtalya, Arnavutluk’taki faaliyetlerini güney Arnavutluk’ta Bükreşli Arnavutlar, kuzey Arnavutluk’ta da İtalyan konsoloslukları aracılığıyla yürütmüştür. İtalyanlar, San Demetrio Corone ve Sicilya’daki Arnavut koleji ile papaz okulunda Arnavutça öğretilmediği halde çok sayıda gencini kendisine çekerek Arnavutluk’ta koloni oluşturmak için uğraşmıştır (Koloğlu, “Faik Bey Konitza’nın Arnavutluk Sorunlarına İlişkin 1899 Tarihli Memorandumu “, s. 17). Avusturya-Macaristan için Arnavutluk hem Adriyatik hem de “şarka doğru” siyaseti açısından önemlidir ve Arnavutluk ile Adriyatik eş anlamlıdır. Onun için Avusturya daha 1856 yılından itibaren Katolik Arnavutların yaşadığı kuzey Arnavutluk’ta (özellikle İşkodra’da) kültürel ve ekonomik faaliyet yürütmüştür. Rusya’nın Balkanlardaki Slav politikasının önüne geçebilmek için Avusturya, Arnavutları Balkanlarda Sırp nüfusa karşı da kullanmak istemiş ve Avusturya, papazlar aracılığı ile Katolik Arnavutlara propaganda yapmıştır. (Süleyman İrtem Kâni, Osmanlı Devleti’nin Makedonya Meselesi: Balkanların Kördüğümü, Yayına Hazırlayan Osman Selim Kocahanoğlu, Temel Yayınları, İstanbul, 1999, s. 127). Avusturya-Macaristan, gelişmeleri takip ederek 1908 yılı haziran ayında Viyana’da, Arnavutluk Makedonya Komitesi’ni kurmuş ve II. Meşrutiyet’in ilânın hemen sonrasında Bosna-Hersek’i işgal etmiştir (Sönmez, II. Meşrutiyette Arnavut Muhalefeti, s. 205). Rusya, sıcak denizlere inme politikasını Türk Boğazlarından yapamaması durumunu göz önüne alarak Balkanları geçerek Ege ya da Adriyatik Denizi üzerinden inebilmenin yollarını aramıştır. Uyguladığı Panortodoks ve Panslavcılık politikasının bir amacı da buna yöneliktir. Rusya, Balkanlarda tutunmak, Sırbistan ve Karadağ üzerinden Adriyatik’e inebilmek için Arnavutluk üzerinde etkin olmaya çalışmıştır. OsmanlıRus Savaşı’ndan sonra imzalanan Ayastefanos (Yeşilköy) Anlaşması’na göre Rusya, Girit için 1868 nizamnamesinin tatbik edilmesi ile Teselya ve Arnavutluk için benzer nizamnameler meydana getirilmesini talep etmiş ve bu konuda kendisi ile istişare etmeyi Osmanlı Devleti’ne kabul ettirmiştir (Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi VIII. Cilt: Birinci Meşrutiyet ve İstibdat Devirleri (1876-1907), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2007, s. 64-80). 33 Sönmez, II. Meşrutiyette Arnavut Muhalefeti, s. 204. 8 HALİL ÖZCAN İngiltere, 19. yüzyılın sonlarında Arnavutların yaşamakta olduğu çeşitli yönetim bölgelerinin birleştirilerek imtiyazlı bir Arnavutluk idaresinin kurulmasını Osmanlı Hükûmeti’ne önermiştir. II. Abdülhamit bu öneriyi kabul etmeyerek hem kendisinin ve hareminin hem de sarayının güvenliğini Arnavutlara vermiş ve onları yüksek makamlara atayarak devlete sadık hale getirmeye çalışmıştır. Buna karşın İngiltere de Arnavut aydınları ve beylerini elde edip destekleyerek bağımsız bir Arnavutluk gerçekleştirme siyasetini tatbik etmeye başlamıştır 34. İngiltere gibi Akdeniz’de geniş bir müstemleke imparatorluğu kurma amacında olan Fransa, Avrupa ve Balkanlarda nüfuzunu artırmaya çalışsa da diğer devletlerle olan rekabeti ve Osmanlı Devleti’ndeki ekonomik ayrıcalıkları Fransa’yı Osmanlı Devleti’ne yaklaştırmıştır. Ancak Fransa’nın Avrupa’da kurulacak olan millî devletleri kendi koruması altına alması düşüncesi Rusya ile Fransa’yı Osmanlı Devleti aleyhinde birleştirici zemin olmuştur 35. Bu bilgiler ışığında emperyalist devletlerin Balkanlarda ve Arnavutluk üzerinde farklı çıkar ve siyaset izleyerek kimi zaman kendi aralarında rekabet etseler de “şark meselesi” çerçevesinde Osmanlı Devleti aleyhinde işbirliği yapmaktan geri kalmadıklarını söylemek mümkündür. Şark meselesi 36 çerçevesinde Batılı devletler, Osmanlı Devleti’nin Balkanlardan koparılabilmesi için Arnavutluk’un da Osmanlı Devleti’nden ayrılmasını gerekli görmüşlerdir. Onun için Arnavutluk, şark meselesinde hem Osmanlı Devleti idaresi altında bağımsızlığa götürülebilecek bir etnik 34 Karal, Osmanlı Tarihi IX. Cilt: İkinci Meşrutiyet ve I. Dünya Savaşı (1908-1918), s. 243-244. 35 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi VI. Cilt: Islahat Fermanı Devri (1856-1861), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 200, s. 19. 36 Avrupa Hıristiyan dünyası ile İslam dünyası arasında 500 yıl süren Haçlı Savaşları 1396’da Niğbolu Zaferi ile sona ermiş olmasına rağmen Yeniçağ’da ortaya çıkan milli devletler, Osmanlı Devleti’ne karşı haçlı ideolojisini devam ettirmiştir. Avusturya ve Rusya, Osmanlı topraklarını istilâ etmeyi değişmez politikaları yaparken Fransa ve İngiltere ticari çıkarlarını ve Ortadoğu pazarlarını kaybetmemek için Osmanlı Devleti’nin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü korumayı tercih etmiştir. Avusturya ve Rusya’ya karşı Batılı devletlerin karşı tutumları Avrupa diplomasisinde doğu sorunu (şark meselesi) olarak adlandırılmıştır (Halil İnalcık, “Türk Diplomasi Tarihinin Sorunları”, Çağdaş Türk Diplomasisi:200 Yıllık Süreç, Sempozyuma Sunulan Tebliğler, 15-17 Ekim 1997, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1999, s. XVIXVII). ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 9 topluluk olarak değerlendirmiş ve hem de nüfusunun çoğunluğu Müslüman olduğu için Osmanlı Devleti ile bağlantısı kesilmesi gereken bir coğrafya parçası olarak görülmüştür. Sonuç olarak Arnavutluk, şark meselesi ile ilgili yürütülen politikalardan doğrudan etkilenmiştir. Şark meselesinin düğüm yerlerinden birisi de 19. yüzyılın sonlarına doğru Makedonya bölgesi olmuştur. Rusya’nın Panortodoks ve Panslavizm politikaları ile boğazlara alternatif olarak Akdeniz’e inebileceği güzergâhın Makedonya’yı içerisine alması, Avusturya’nın şarka doğru siyasetinin Makedonya’dan geçmesi, Almanya ve İtalya’nın şark siyasetlerinde Makedonya’yı kullanmak istemeleri, Makedonya coğrafyasını çatışma merkezi haline getirmiştir. Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra imzalanan Ayastefanos Anlaşması ile Makedonya topraklarının tamamına yakın kısmı Bulgaristan’a verilmiştir. Ancak Rusya’nın güdümündeki Bulgaristan’a Makedonya’nın verilmesi büyük devletleri telaşa düşürmüştür. Bunun sonucu olarak Berlin Konferansı’nda bölgede reform yapılması şartıyla Makedonya, yeniden Osmanlı yönetimine bırakılmış, Yunanistan ve Karadağ’a da Arnavutluk topraklarında genişleme imkânı tanınmıştır. Bu tarihten itibaren Makedonya meselesi Osmanlı Devleti’ni ve de Arnavutları sürekli meşgul ettiği gibi Arnavut milliyetçiliğinin uyanmasında da etkili olmuştur. Osmanlı Devleti’ndeki ayrılıkçı hareketlerden en geç etkilenen Arnavut kökenli aydınlar, 1860’lı yıllardan itibaren Jön Türklere ilgi duymaya başlamıştır. Meşrutiyet sonrasında II. Abdülhamit’in yönetimine tepki olarak doğan (1880’lerde başlayan) ikinci Jön Türk hareketinin içerisinde de Arnavut kökenli Osmanlı aydınları yer almıştır 37. 1889 senesinin Mayıs ayında Mektebi Tıbbiyei Askeriye’de öğrenim gören İbrahim Temo 38 liderliğinde 37 Çelik, İttihatçılar ve Arnavutlar…, s. 89. Aslen Arnavut olan ve cemiyetin “1” numaralı kurucu üyesi olan İbrahim Temo, örgütün padişah tarafından fark edilmesi ve üyelerinin tutuklanıp sürgüne gönderilmesi üzerine Romanya’ya kaçmıştır. Romanya’da cemiyetin şubelerini açmış, buradaki Türklerin yardımı ile gazete çıkarmış, Avrupa’daki cemiyet üyeleri ile sürekli ilişki içerisinde olmuş ve Avrupa’ya seyahat etmiştir. Temo liderliğindeki Bükreş şubesi 1907 yılından itibaren Makedonya’da faaliyete geçmiş ve Romanya’daki Arnavut ulusçu hareketin gelişmesi için çaba göstermiştir. İbrahim Temo ve İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kuruluşu hakkında daha ayrıntılı bilgi için bakınız (Doktor İbrahim Temo, İttihat ve Terakki Cemiyetinin Teşekkülü ve Hıdematı 38 10 HALİL ÖZCAN Ishak Sükutî, Abdullah Cevdet ve Mehmet Reşit’in katılımı ile ilk muhalif cemiyet kurulmuştur 39. Bu cemiyete ilk dâhil olanlardan Görice mebusu Şahin Kolonja ile Kosovalı Necip Draja, ileride Arnavut millî hareketine hizmet edeceklerdir 40. Cemiyetin kuruluş aşamasında İbrahim Temo’nun Arnavut komiteleri ile olan ilişkisi cemiyetin görüşleri doğrultusunda Arnavutların “Osmanlılık” fikrine katılmalarını kolaylaştırmıştır 41. Gelişen süreçte İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Arnavutlar arasında yayılması Bektaşi tekkeleriyle Makedonya’da görevli Arnavut asıllı ordu subayları sayesinde olmuştur. Arnavut asıllı subaylar, sadece cemiyete katılımı sağlamamış aynı zamanda meşrutiyetin ilânında da önemli rol oynamıştır. Bunlardan Resne Tabur Komutanı Resneli Niyazi ile Redif Tabur Komutanı Ohrili Eyüp Sabri’nin meşrutiyetin ilânı için isyan etmeleri bu durumu açıkça ortaya koymaktadır. Bu süreçte Arnavutların Firzovik’te 42 yaptıkları toplantı da meşrutiyetin ilânında önemli bir yere sahiptir. Meşrutiyetin ilânından iki buçuk ay sonra Ekim 1908’de Bulgaristan bağımsızlığını ilân ederken Girit Meclisi Yunanistan’a katılma kararı almıştır. Bunu takiben Avusturya-Macaristan Bosna-Hersek’i ilhak etmiştir 43. Böylece Meşrutiyetin ilânı ile İttihatçıların beklentilerinin tersi olmuş, Balkanlar siyasetin merkezine oturmuş ve Osmanlı Devleti’nin toprak kayıpları devam etmiştir. Tüm olumsuzlukları içerideki yönetime bağlamış olan İttihatçılar, dış politikadaki bu gelişmelere hazırlıksız yakalanmıştır. Dış politiVataniye ve Inkılâbı Milliye Dair Hatıratım, Mecidiye Romanya, 1939). 39 Temo, a.g.e., s.5-18. 40 Bozbora, Osmanlı Yönetiminde Arnavutluk ve Arnavut Ulusçuluğu’nun Gelişimi, s. 264. 41 Çelik, İttihatçılar ve Arnavutlar…, s. 92. 42 İsyan başladığında Firzovik’e katılan Arnavut sayısı, 10.000 (Karal, Osmanlı Tarihi IX. Cilt: İkinci Meşrutiyet ve I. Dünya Savaşı (1908-1918), s.35) kişi iken bu sayı sonunda 30.000’e ulaşmıştır (Külçe, Osmanlı Tarihinde Arnavutluk, s.:55, Çelik, İttihatçılar ve Arnavutlar…, s. 100. Tarık Zafer Tunaya, Hürriyetin İlânı: İkinci Meşrutiyet’in Siyasî Hayatına Bakış, Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2004, s. 3, Bozbora, a.g.e., s. 269). Çelik (a.g.e., s. 101), Külçe (a.g.e., s. :61) ve Akşin ( Sina Akşin, 31 Mart Olayı, Sevinç Matbaası, Ankara, 1970. s.4)’e göre 20 Temmuz 1908, Karal (a.g.e., s. 36)’a göre 21 Temmuz 1908 tarihinde padişaha çekilen 180 imzalı telgrafta anayasanın yürürlüğe konması ve millet meclisinin toplantıya çağrılması talep edilmiştir. 43 Koloğlu, a.g.m., s. 234. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 11 kadaki bu gelişmelerin içeride de etkisi hemen hissedilmiş ve İttihatçılarla Arnavutlar arasındaki işbirliği bozulmaya başlamıştır 44. Meşrutiyetin ilânından sonra İttihatçı Türk liderler, Osmanlılık ilkesi esasına dayalı merkezi yönetimi savunurken Arnavut milliyetçiliğinde belirgin bir uyanma başlamış 45ve Arnavut ileri gelenleri ademî merkeziyetçi yönetimi talep etmiştir. Arnavutlar, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin merkeziyetçilik politikasına muhalefet ederek dış siyasette İngiltere yanlısı politika takip etmeye başlamışlardır. Bu sebeple de İsmail Kemal 46 ile birlikte Hasan Priştine, Esat Toptani, Müfit, Süreyya ve Dükakinzade Basri gibi Arnavut mebusları, İttihatçılara muhalif Prens Sabahattin’in yanında yer aldığı gibi İngiliz yanlısı Kıbrıslı Kamil Paşa’yı destekleyerek Hürriyet ve İtilâf Fırkasına üye olmuştur 47. Arnavut aydınların Osmanlı Devleti’ne karşı olan bu tutumları yabancı basın tarafından sık sık Arnavutları kışkırtmak amacıyla kullanılmaya başlanmıştır 48. 44 II. Meşrutiyetin ilânı için İttihatçılarla birlikte etkin bir mücadele veren Arnavutlar, 1908 yılına kadar Arnavutların bütününü kapsayacak milli bilinç ve politika oluşturamamıştır. Bununla birlikte milliyetçi görüşü savunan Arnavut aydınlar ve Osmanlı Devleti yönetiminde yer alan Arnavut devlet adamlarından oluşan milliyetçi bir kesim ortaya çıkmıştır. Milliyetçi kesim, Osmanlı Devleti’nin çözülmesi ile birlik oluşturamayan bir Arnavutluk’un paylaşılacağını ön görmüştür. Ancak gereğinden önce gerçekleşecek bir bağımsızlık durumunda da yayılmacı komşuları tarafından hedef konumunda olacaklarını düşünen milliyetçi kesim, eğitimin geliştirilerek Osmanlı Devleti sınırları içerisinde yönetsel özerklikte kalmayı tercih etmiştir (Sönmez, , II. Meşrutiyette Arnavut Muhalefeti, s. 62). 45 Skendi, The Albanian National Awakening 1878-1912, s. 466-467. 46 İsmail Kemal, Yanya’da Yunan Llisesi’ni bitirmiş ve Mithat Paşa’nın desteğini kazanmış bir yöneticidir. 1871 yılında İstanbul’da Şemseddin Sami ve Mehmet Ferit Vlora gibi aydınlarla Arnavut alfabesi oluşturarak kültür ocağını açma çalışmalarına katılmıştır. İngiliz yanlısı olarak tanınan İsmail Kemal, 1900 yılında Trablus’a vali olarak atanmış ancak kendisi İngiliz gemisi ile Avrupa’ya kaçmıştır. 1901 yılında Jön Türk hareketini canlandırmak üzere Mısır’a gitmiş ve bir Arnavut Prensliği kurma imkânlarını araştırmıştır (Çelik, İttihatçılar ve Arnavutlar…, s 92-95). Karal, (Osmanlı Tarihi IX. Cilt: İkinci Meşrutiyet ve I. Dünya Savaşı (1908-1918) s. 244-245)’a göre İsmail Kemal, Meşrutiyetin ilânı perdesi altında Prens Sabahattin ekibini peşinden sürüklemiş, Trablusgarp valisi Arnavut Recep Paşa ile anlaşarak ayaklanma plânlamıştır. Buna göre II. Abdülhamit’in anayasayı ilân etmesi için Recep Paşa kuvvetleri Saros Körfezi’ne ya da Selanik’e çıkarılacaktır. Bu isyan, İngiliz filosu ve Arnavutluk ayaklanması ile desteklenecektir. Ancak Recep Paşa kuvvetlerini taşıyacak olan vapuru Yunanistan Hükümeti vermediği için plân uygulanamamıştır. 47 Karal, a.g.e., s.245. 48 Sönmez, II. Meşrutiyette Arnavut Muhalefeti, s. 90-91. 12 HALİL ÖZCAN Arnavut asıllı mebusların, İttihat ve Terakki’ye karşı olan bu muhalefetleri sadece sözle sınırlı kalmayarak 31 Mart Ayaklanması’nın düzenlenmesinde ve Arnavut isyanlarının oluşumunda icraata dönüşmüştür. 31 Mart İsyanı’nın destekçilerinin başında İngiltere ve Yunanistan ile bağlantısı olan Arnavut asıllı mebus İsmail Kemal 49 yer almıştır. İsmail Kemal 50 ve arkadaşları Arnavutluk’un bağımsızlığını sağlayabilmek için isyanlara destek vermiştir. Arnavut isyanlarının başlangıcında 31 Mart İsyanı ve II. Abdülhamit’in devrilmesi isyanlara sebep olarak gösterilmeye çalışılmıştır. Ancak bu ayaklanmaların meydana gelmesinde birden fazla dış bağlantı ve destek ile 49 Meşrutiyet döneminde İTC’ye muhalif olarak kurulan ve İsmail Kemal’in de içerisinde yer aldığı Ahrar Fırkası İngiltere’ye yakın bir politika takip etmiştir. 6 Nisan 1909 tarihinde Mebuslar Meclisi’nin gizli oturumunda Bosna-Hersek’in Avusturya’ya bırakılması görüşülmüş ve çoğunlukla da kabul edilmiştir. Bir gün sonra “İkdam” gazetesinde İsmail Kemal’in Mecliste İttihat ve Terakki Partisi’ni bu konuda eleştirdiğine dair bölümler (gizli görüşmeye ait) yayımlanmıştır. 9 Nisan 1909 tarihli “İkdam” gazetesinde ise Mebuslar Meclisi Başkanlığına İsmail Kemal’in getirilmesi gerektiği yazılmıştır (Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi IX. Cilt: İkinci Meşrutiyet ve Birinci Dünya Savaşı (1908-1918), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1999, s. 83). 50 31 Mart Ayaklanması’nın hazırlanması ve yönetilmesinde başlıca rolü oynayan İsmail Kemal, hem İngiltere’ye güvenmekte hem de Yunan devlet adamları ile dostlukları bulunmaktadır. Ayrıca İsmail Kemal İngiltere yanlısı Kıbrıslı Kâmil Paşa ile de dostluk kurmuştur. Kâmil Paşa’nın sadrazamlıktan düşürülmesinden sonra İsmail Kemal, Arnavut asıllı Müfit ve Dukakinzade Sabri ile anlaşarak askerlerinin çoğu Arnavut asıllı olan Arnavut taburlarını kazanmak için propagandalar yapmıştır. Öyle ki ayaklanmada isyancılar, Kâmil Paşa’yı ya da İsmail Kemal’i sadrazam yapmak istemiştir (Karal, Osmanlı Tarihi IX. Cilt: İkinci Meşrutiyet ve Birinci Dünya Savaşı (1908-1918), s. 117-118). 13 Nisan 1909 (31 Mart 1325) tarihinde neredeyse tamamı güney Arnavutlardan oluşan Avcı birlikleri Sultan II. Abdülhamit lehine isyanı başlatmıştır. İsyan sırasında İTC’nin Paris’teki lideri ve Meclisi Mebusan Başkanı Ahmet Rıza ile karıştırılan adliye nazırı öldürülmüştür. İsyana kuzey Arnavutlardan oluşan Hassa Alayı da katılmıştır. İsyan’a katılan Arnavutlar Arnavut milli ülküsünden yoksundurlar; ancak onlar İTC’nin Arnavutları reaye yapacakları ve onların silahlarını toplayacaklarını düşünmüşlerdir (Vlora, Osmanlı Arnavutluk’undan Anılar (1885-1912), s. 238). İsmail Kemal ile birlikte hareket eden Arnavut mebuslar Esat Paşa Toptani ve Müfit Bey, ayaklanmanın ilk günü Yıldız Sarayı’na ilk giden mebus olmuşlardır. Saraydan padişah adına hazırlanan genel af ve iradeyi mecliste toplanan asi askerlere Esat Paşa ve Müfit Bey okumuşlardır. Faik Reşit Unat’ın II. Abdülhamit’in son Mabeyn Başkatibi Ali Cavit Bey’e dayanarak verdiği bilgiye göre (Faik Reşit Unat, İkinci Meşrutiyetin İlanı ve Otuzbir Mart Hadisesi: II. Abdülhamit’in Son Mabeyn Başkatibi Ali Cevat Bey’in Fezlekesi, Yay. Haz. Faik Reşit Unat, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1991, s.48-49), padişahı meclise Esat Paşa ile Müfit Bey davet etmiş ancak olayın derecesinin tam anlaşılmaması sebebiyle padişah meclise gitmemiş ve hazırlanan padişah fermanını bu milletvekilleri ile Yusuf Kemal Bey ve Ali Cavit Bey meclise götürmüşlerdir. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 13 İTC’nin düzenlemelerine karşı çıkılması gibi başkaca sebepler de rol oynamıştır. Daha 1909 yılında İngiltere Dışişleri Bakanına gönderilen bir raporda Arnavutların genç Türkleri (İTC) sevmedikleri ifade edilerek Yunanlılarla Arnavutlar arasında büyük bir yakınlığın olduğu belirtilmiştir 51. Arnavut isyanları başladığında Osmanlı Devleti, Arnavutluk meselesinde İtalya, Avusturya ve Rusya ile Balkan Devletlerinin politikaları arasında sıkışmış durumdadır. Bu durum Arnavutluk isyanlarına dış desteği beraberinde getirmiştir. Bu sebeplerle Arnavutluk’ta çıkan isyanların hangi devletin ya da devletlerin 52 işine yaradığına bakmak gerekir 53. Mayıs 1909’da İTC yönetimi, hükûmete karşı gelişmekte olan muhalefeti önlemek ve nüfus tahririne karşı koyarak vergi ödemek istemeyen köylülerin direnişini kırmak amacıyla Kosova’ya, Mitroviçe’deki birliğin kumandanı Cavit Paşa komutasında bir askerî harekât düzenlemek mecburiyetinde kalmıştır. Arnavut mebuslar, Cavit Paşa’nın askerî harekât sırasında uyguladığı sert tedbirleri araştırmak maksadıyla bir tahkik heyeti gönderilmesini talep etmişlerdir. Hükûmet bunu kabul etmeyerek asayişin kurulması gerektiği düşüncesinde ısrarcı olmuştur 54. Osmanlı Hükûmeti, 2 Mart 1910 tarihinde İpek, Priştine ve Velçetrin’de devlet memurlarına karşı işlenen cinayet olayları sebebiyle sıkıyönetim ilân etmiş ve bunun üzerine de Arnavutlar ayaklanmıştır 55. Ayaklanma Yakova, Firzovik, Kaçanik ve İşkodra’ya doğru yayılmıştır 56. Huzursuzluğun artması üzerine Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa, bizzat kendisi, Arnavutluk’ta çıkan isyanı bastırmaya giderken (Ekim 1910) Selânik’te 38. Piyade Alay Kumandanı görevinde bulunan 51 Erol Ulubelen, İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, Cumhuriyet Kitapları, İstanbul, 2005, s.82. 52 Amerikalıların bölgede açtıkları okuldaki öğrenciler Osmanlılığı ile değil, Amerikalı olmakla iftihar eder hale gelmişlerdir (Ahmet Şerif, Arnavutdluk’ta, Sûriye’de, Trablusgarb’de Tanîn C.II, Hazırlayan Mehmed Çetin Börekçi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1999, s. 32). 53 Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler C.I, İkinci Meşrutiyet Dönemi (19081918), Hürriyet Vakfı Yayınları, İstanbul,1984, s. 537. 54 Sönmez, II. Meşrutiyette Arnavut Muhalefeti, s. 201-202. 55 Karal, Osmanlı Tarihi IX. Cilt: İkinci Meşrutiyet ve Birinci Dünya Savaşı (1908-1918), s. 246. 56 Tevfik, Bıyıklıoğlu, Trakya’da Milli Mücadele I.Cilt, Türk Tarik Kurumu Basımevi, Ankara, 1955, s.63. 14 HALİL ÖZCAN Mustafa Kemal’i kurmay başkanı olarak yanına almıştır 57. Prizren ve İpek’e kadar harekâtı Mahmut Şevket Paşa ile beraber takip eden Mustafa Kemal 58, Balkanların durumunu, Balkan Savaşı‘nın yaklaşmakta olduğu ihtimalini ve İttihatçı askerlerin politikayla meşgul olmasının sakıncalarını, Mahmut Şevket Paşa’ya anlatma fırsatı bulmuştur 59. 1911 yılına gelindiğinde Arnavutluk’taki ayaklanmalar, İngiltere başta olmak üzere Rusya, Avusturya, İtalya ve Balkan Devletlerinin yakından ilgilendiği ve desteklediği bir isyan haline dönüşmüştür. 1911 senesi aynı zamanda Osmanlı Devleti’ne karşı Balkan ittifaklarının alt yapısının oluşturulmaya başlandığı ve İtalya’nın Trablusgarp’ı işgal ettiği yıldır. 1911 senesindeki Arnavutluk Ayaklanması’nda ayaklanmaya iştirak edenleri Karadağ’ın desteklemesi, Karadağ Kralı’nın İtalya Kralı’nın kayınpederi olması, İtalya’nın ayaklanan Arnavutlara silah göndermesi ve bu ayaklanmadan sonra İtalya’nın Trablusgarp’ı işgal etmesi oldukça manidardır. İttihatçılar, çetecilik faaliyetlerine de başlayan Arnavutları yatıştırmak üzere bu kez Padişah Sultan Reşat’a (V.Mehmet’e) 23 Haziran-9 Temmuz 1912 tarihleri arasında Arnavutluk seyahati yaptırmışlardır 60. 20 gün süren bu gezide Selanik, Üsküp, Priştine ve Manastır’a gidilerek tüm halka ayrım yapılmaksızın birlik olma çağrısı yapılmıştır 61. Ancak bu gezi, Arnavutlar arasında beklenen etkiyi gösterememiş ve Arnavutların direnmeye 57 A.AFETİNAN, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Yeni Baskıya Hazırlayan Arı İnan, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2007, 416. Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Gelişmeler (1876-1938), İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul,2002, s.165. 58 Atatürk’ün Bütün Eserleri (1 Ekim 1920-31 Ocak 1921), Cilt:10, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2003, s.166. 59 Ali Fuat Cebesoy, Sınıf Arkadaşım Atatürk I-II, Cumhuriyet Kitapları, İstanbul, 1997, s.208. 60 Cemalettin Savaşkan, Yüzbaşı Cemil’in Anıları: Arnavutluk’tan Sakarya’ya Komitacılık, Kebikeç Yayınları, Ankara, 1966, s.17. 61 Hale Şıvgın, Trablusgarp Savaşı ve 1911-1912 Türk İtalyan İlişkileri, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2006, s. 16. Üsküp, Priştine ve Manastır’dan sonra 16 Haziran 1911 günü cuma namazını Kosova Ovası’nda 100 bin kişi ile kılan padişah, ayaklanma sonrası genel af (200 Arnavut ve 128 Bulgar’ı kapsayan) ilân etmiştir. Ancak burada padişahın buyruğu ile Sadrazam Hakkı Paşa’nın konuşması Arnavutçaya çevrilemediğinden (Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Cilt:II-Kısım:I, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1991, s.38) halk üzerinde beklenen etki oluşturulamamıştır. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 15 devam etmesi karşısında da Osmanlı Devleti yeni önlemler almaya mecbur olmuştur. Meşrutiyet dönemi, Türk egemenliğini sağlamlaştırarak Osmanlı toplumunun siyasal ve sosyal yapısını güçlendirip devletin bütünlüğünü sağlamayı amaçlarken Türk olmayan unsurların devletten ayrılma arzularını kamçılamıştır. Balkan Devletlerinin Osmanlı Devleti’ne karşı giriştikleri ittifaka Arnavutların destek vermesini de bu kapsamda değerlendirmek gerekir. Balkan Devletleri, Balkan Savaşları öncesi Arnavutluk’un kuzey-güneyi ile Edirne ve Makedonya üzerinde eş zamanlı isyanlar plânlamaya başlamışlardır. Bu plâna göre Arnavutluk’ta isyanın başlamasıyla kuzeyden Karadağ, güneyden de Yunanistan kuvvet gönderecek ve eş zamanlı olarak Bulgaristan kuvvetleri de Edirne’ye girecektir. Ayrıca Makedonya’da ki çeteler de katliam yapacaktır. Osmanlı Devleti’nin bu isyanları bastırmak için harekete geçmesi halinde de Bulgaristan, Yunanistan ve Karadağ müşterek müdahale edeceklerdir 62. Balkan Savaşı yaklaştığında Osmanlı Devleti seferberlik ilân etmiş; ancak pek çok Arnavut (yaklaşık üçte iki oranında) silah aldıktan sonra orduya katılmak yerine köylerine dönmüştür. Savaş başladıktan sonra ise orduya katılan Arnavutların çoğu savaşmayı bırakmış ve bu sebeple de Osmanlı ordusunun gücü oldukça zayıflamıştır 63. Bu süreçte İsmail Kemal, Arnavutluk’un bağımsızlığını ilân etmek üzere geldiği Avlonya’da yaptığı konuşmada Arnavutların Balkan ittifakında çok fazla kuvvetle yer almayarak kendi topraklarına sahip çıkmak için ülkelerini savunduğunu ifade etmiştir 64. Bu konuşma, Arnavutların Osmanlı ordusuna karşı oluşturulan Balkan ittifakına az bir kuvvetle de olsa katıldığının itirafı olmuştur. Ancak Balkan müttefik plânları, başlangıçta Arnavutluktan Osmanlı ordusuna gelebilecek yardımı önlemeyi içermektedir. Söz konusu plâna göre Yunanistan ve Sırbis- 62 TİTE Arşivi: kutu no: 17, gömlek no: 14, belge no: 14 (EK-1). Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi Cilt:II, Kısım:II, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara,1991, s. 328-329. 64 Skendi, The Albanian National Awakening 1878-1912, s. 463. 63 16 HALİL ÖZCAN tan Türk ordusunu Makedonya’da durduracak ve Arnavutluk’tan gelebilecek yardımı önleyecekti 65. Balkan Savaşı sonrası Rumeli’nin elden çıkması ile Sırpların İşkodra, Yunanlıların da Avlonya üzerine yürümeleri, Arnavutları umutsuz ve tehlikeli bir durumda bırakmıştır 66. Bu durumun sorumlularının Osmanlı hâkimiyetinden ayrılmayı düşündükleri için Balkan Savaşı’nda Osmanlı Devleti ile işbirliği yapmayan Arnavut milliyetçilerinin olduklarını söylemek mümkündür. Arnavutluk bağımsızlığının lideri İsmail Kemal’in 67 Balkan Savaşları’nda Avusturya ile işbirliği yapması da bu görüşü doğrular niteliktedir. “Anavatanın Kurtuluşu Gizli Teşkilâtı”, Arnavutluk’ta ve özellikle Kosova ve Makedonya’da toplantılar tertip ederek 16 Kasım 1912’de memleketlerinin bağımsızlığı için silaha sarılacaklarını ilân etmiştir 68. Bu duyurudan on gün sonra 26 Kasım 1912 tarihinde İsmail Kemal’in yanında bulunan 27 delege 69 ve Avlonya’da bekleyen 83 delege 70 bir araya gelerek istişarede bulunmuşlardır. Balkan Devletlerinin Arnavut topraklarında sürekli ilerlemelerini sürdürmeleri üzerine delegeler, İsmail Kemal başkanlığında olağanüstü bir toplantı yaparak 28 Kasım 1912 71 tarihinde Arnavutluk’un bağımsızlığını 72 ilân etmişlerdir 73. Bu toplantıda ayrıca geçici bir hükûmet 65 Necdet Hayta, Balkan Savaşları’nın Diplomatik Boyutu ve Londra Büyükelçiler Konferansı (17 Aralık 1912- 11 Ağustos 1913), Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2008, s.5. 66 Sönmez, a.g.e., s. 220-221. 67 12 Kasım 1912’de Viyana’da Avusturya dışişleri bakanı ile görüşen İsmail Kemal, bakanın Arnavutluk’un milli bütünlüğü konusundaki niyetini öğrenmiştir. 18 Kasım 1912’de İsmail Kemal’in oğlu Ethem, Arnavultuk’un tüm şehirlerine telgraf çekerek delegelerin Avlonya’ya gönderilmesini istemiştir. 19 Kasım 1912’de Avusturya-Macaristan Dışişleri Bakanı Draç’taki yardımcı konsolosa Avusturya’nın Arnavutluk’un bağımsızlığını ve bütünlüğünü destekleyeceğini bildirmiş ve aynı açıklamayı telgraf ile Avlonaya ve Yanya’daki Avusturya konsoloslarına da bildirmiştir (Sönmez, a.g.e., s. 220-221). 68 Bartl, Milli Bağımsızlık Hareketleri Esnâsında Arnavutluk Müslümanları…, s.3 69 Skendi, The Albanian National Awakening 1878-1912, s. 462. Oysa İsmail Kemal’in yanındaki delege sayısını Bartl, 37 olarak vermiştir (Arnavutluk Müslümanları 1878-1912 s. 314). 70 Arnavutluk’un her tarafından gelen kimi silâhlı Müslüman ve Hıristiyan delegeler (Skendi, The Albanian National Awakening 1878-1912, s. 463). 71 Bayur (Türk İnkılâbı Tarihi Cilt: II, Kısım: II s. 334) bu tarihi 29 Kasım 1912 olarak vermektedir. 72 Çelik (İttihatçılar ve Arnavutlar…, s. 488)’e göre orta ve güney Arnavutluk’tan gelen 37 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 17 kurulması, senato seçilmesi ve yabancı ülkelere gönderilmek üzere bir komisyon kurulması kabul edilerek İsmail Kemal’e de geçici hükûmet kurma yetkisi verilmiştir. Böylece yaklaşık otuz yıl süren Arnavutların millî bilinci oluşturma çabaları bağımsızlıkla sonuçlanmıştır 74. Arnavutların bağımsızlık ilânından sonra 17 Aralık 1912 tarihinde toplanan Londra Konferansı 75 devam ederken Türk ordusu, Arnavut ihtiyat askeriyle birlikte Hasan Rıza Paşa’nın 76 kumandası altında İşkodra’yı savunmaya devam etmiştir 77. Hasan Rıza Paşa, bir yandan Arnavutluk’u işgal edenlerle savaşırken diğer yandan da Arnavutluk idaresini kendi ellerine almak isteyen Arnavut bey ve paşalarıyla da mücadele etmek zorunda kalmıştır. Uzun zaman birçok mahrumiyete katlanarak İşkodra’yı savunan Türk birliği, sadece İşkodra’yı değil aynı zamanda Adriyatik hâkimiyetini de korumaya çalışmıştır 78. Nihayet İşkodra’da zahire ve mühimmatın tükenmesinden ve Hasan Rıza Paşa’nın 79 30 Ocak 1913 tarihinde 80 şehit edilmesinden delegenin iştirak ettiği Arnavut Milli Kongresi toplantısı sonucu bağımsızlık ilân edilmiştir. 73 Bağımsızlığın ilânıyla İsmail Kemal’in Başbakan ve Dışişleri Bakanı olduğu geçici hükümet kurulmuştur. Kabine üyelikleri de Müslüman ve Hıristiyanlar arasında eşit olarak paylaşılmıştır (Bartl, a.g.e, s.315). 74 Skendi, The Albanian National Awakening 1878-1912, s. 462 75 Osmanlı Devleti 28 Aralık 1912 tarihli 6. oturumda Arnavutluk’a özerklik vermeyi teklif eder ancak bu teklif kabul görmez (Hayta, a.g.e., s. 14). 76 Hasan Rıza Paşa, 1871 doğumludur ve Kastamonu’nun Tosya ilçesindendir. Babası Bağdat Valiliği de yapan Namık Paşa’dır. Hasan Rıza Paşa, 1895 yılında kurmay yüzbaşı olmuş, 1897 yılında Yunan Savaşı’na katılmış, Almanya’da Alman genelkurmayında çeşitli görevler yapmış, 1903 yılında general olmuş, 1911 yılı temmuzunda önce İşkodra Tümen Kumandanı sonra Kolordu Kumandanı ve Valisi olmuştur (Çetiner, a.g.e., s. 99-101). 77 H.Milliye, 28 Mayıs 1926, s. 3. 78 Çetiner, a.g.e., s. 97. Ferik Abdurrahman Nafiz ile Mirliva Kemalettin Paşa İşkodra Müdafaası isminde bir kitap yayımlamıştır. Bu kitaba göre Balkan Savaşları sonucu Rumeli’nin elden çıkması büyük bir ızdırap iken İşkodra Savunması’nın şan ve şerefi de millete büyük bir ümit ve teselli olmuştur. Mareşal Fevzi Çakmak Paşa, erkânı harp kaymakamı olarak bir alay askerle İstanbul’dan İşkodra’ya gitmiştir. Fevzi Paşa söz konusu kitap için anılarını şöyle açıklamıştır: “Bundan yirmi yıl evvel vatanla her türlü bağları kesilmiş ve çok üstün Sırp ve Karadağ kuvvetleriyle sarılmış olduğu halde vatanın en uzak kenarında “İşkodra”da bir avuç Türk askerî ırkına mahsus hamiyet ve kahramanlık göstermiş, hayatını muhafaza eylediği insanlardan bazılarının ihanetine rağmen kuru topraklardan ibaret siperlerde vatanı altı ay müdafaa eylemiştir. Başlarında liyakatli ve kahraman bir kumandan olan Şehit Hasan Rıza Paşa ve İşkodra müdafilerinin yüksek ve yiğit savaşiyle hepimiz iftihar eder, ders ve ibret dolu olan bu tarihçenin bütün arkadaşlarım tarafından okunmasını da tavsiye ederim.” (H.Milliye 29 Haziran 1934, s. 4). 79 Hasan Rıza Paşa’nın kurmay heyetinde görev almış olan (Korgeneral) Kiramettin Kocaman 18 HALİL ÖZCAN sonra kumandayı ele alan Esat Paşa 81, Arnavut askerini terhis ederek Türk askerlerini de vapurlara bindirmiş ve İstanbul’a sevk etmiştir 82. Böylece Osmanlı Devleti’nin Arnavutluk ile ilişkisi kesilmiştir. Esat Paşa, 23 Nisan 1913 günü İşkodra’nın anahtarını gölün üzerinde Neptün isimli ahşap bir teknede yapılan sade bir törenle Karadağ Kralı Nikola’ya teslim etmiştir. Kesin olarak tespit edilememiş olsa da Esat Paşa’nın Karadağlılardan büyük bir rüşvet aldığı iddia edilmiştir 83. Balkan Savaşları sonucu Londra’da yapılan 29 Temmuz 1913 günkü Elçiler Konferansı’nda da Arnavutluk’un bu tarihten itibaren bağımsız bir devlet olması kararlaştırılmıştır. Bağımsızlığın ilânıyla Osmanlı Devleti ile Arnavutluk arasında hiçbir hükümranlık bağının kalmadığı da kabul edilmiştir. Ancak Elçiler Konferansı’nın bu kararı, Osmanlı Devleti’ne resmen bildirilmemiş olduğu için84 Osmanlı Devleti Arnavutluk’un bağımsızlığını tanımamıştır 85. ve (Orgeneral) Abdürrahman Nafiz Gürman, İşkodra Savunması’nı da içerisine alan 19121913 Balkan Savaşlarını anlatan iki ciltlik eserlerini 1933 yılında yayınlamıştır. Buna göre 30 Ocak 1913 günü Hasan Rıza Paşa, Esat Paşa’nın davetine uyarak kendi evinden 150 m. uzaktaki Esat Paşa’nın evine gitmiş, dönüşte (yaklaşık saat 18.45 sıralarında) iki evin ortasında karanlıkta üç kişinin saldırısına uğramış ve paşa yaklaşık yedi saat sonra ölmüştür (Çetiner, a.g.e., s. 93-94). Fahrettin Altay’a göre Hasan Rıza Paşa’yı katleden kişi Esat Toptani’nin kardeşi Gani’dir ve Gani bir zamanlar İstanbul’da Sultan Abdülhamit’in silahşörleri arasına alınmış olan şöhret sahibi bir şahıstır (Fahrettin Altay, 10 Yıl Savaş 1912-1922 ve Sonrası, İnsel Yayınları, İstanbul, 1970, s.11). 80 H.Milliye, 28 Mayıs 1926, s. 3. 81 II. Abdülhamit, II. Meşrutiyet öncesi İTC’yi takiple Şemsi Paşa’yı görevlendirdiği sıralarda İşkodra Vali ve Jandarma Kumandanı olarak görev yapan Esat Paşa Toptani, saraya telgraf çekerek bu görevin kendisine verilmesini istemiştir (Vlora, a.g.e., s. 232). Ayrıca Esat Paşa, 31 Mart Ayaklanması’ndan sonra meclisin II. Abdülhamit’i tahtan indirmesi kararını götüren heyetin içerisinde yer almış ve kararı padişahın yüzüne okumuştur (Karal, Osmanlı Tarihi IX. Cilt: İkinci Meşrutiyet ve Birinci Dünya Savaşı (1908-1918), s. 106-107). Esat Paşa Toptani, İşkodra’yı el altından Karadağlılara vermek için çalışmalar yürütmüştür. Bu doğrultuda 30 Ocak 1913 günü Hasan Rıza Paşa’yı şehit ettirmiş ve komutanlığı kendi üzerine almıştır. Karadağ Dışişleri Bakanı ile İşkodra’da görüşmelerde bulunmuştur. İşkodra’yı Karadağ’a vermek için pazarlıklarını sürdüren Esat Toptani, 23 Nisan 1913 günü İşkodra’yı Karadağ’a bırakmıştır (Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi Cilt: II, Kısım: II, s. 338). 82 H.Milliye, 28 Mayıs 1926, s. 3. 83 Glenny, a.g.e., s. 212. 84 Yasemin Saner Gönen, “Babıâli Arnavutluk’u Neden 9 Yıl Resmen Tanımadı?”, Toplumsal Tarih Dergisi, Kasım 1999, s. 6. 85 Arnavutluk’un bağımsızlığı ilân edildikten sonra Osmanlı Devleti’nin hazırladığı bir raporda ilginç tespitlere yer verilmiştir. Bu rapora göre gerçekte Arnavutluk’un istiklâli tasdik ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 19 Balkan Savaşı sonrası bağımsızlığını kazanarak Osmanlı Devleti ile bağlantısını kaybeden Arnavutluk, komşularının işgallerine engel olamamıştır. Sırplar ve Karadağlılar, İşkodra’yı yedi ay boyunca devamlı kuşatmışlardır. Ayrıca Sırp kuvvetleri, Draç, Tiran ve Elbasan’ı da işgale başlamıştır. Sırp ve Karadağ işgali devam ederken Yunan donanması da Avlonya’yı hayati bir abluka ile tehdit etmeye başlamıştır 86. Londra Konferansı sonucunda Avrupa Devletlerinin tasdiki ile Sırplar ve Yunanlılar istilâ ettikleri Arnavutluk topraklarının büyük bir kısmını tahliye etmeye başlamışlardır. Bu sırada İşkodra da Karadağlılar tarafından tahliye edilerek uluslararası askerler tarafından işgal edilmiştir. Bağımsızlık sürecinde Arnavutluk’un bağımsızlığını sağlayan liderler, içeride iç birliği ve düzeni sağlayamamışlardır 87. Arnavutluk uzunca bir süre dış destekli iç isyanlarla meşgul olmuş ve İsmail Kemal’in yanı sıra Esat Paşa’nın da hükûmet kurması sonucu iki başlı yönetim ortaya çıkmıştır. Esat Paşa ile İsmail Kemal Bey’in ihtilafları, Arnavutluk’u millî birlik etrafında toparlayacak olan siyasî bir görüş ya da ideolojiden ziyade kendilerinin dayandıkları güçlerin çıkarları doğrultusunda oluşmuştur. Her iki lider işbirliği yaptıkları emperyalist güçler sayesinde iktidar olabildikleri için ülkeleri- edilse de memleketin büyük bir kısmı düşman eline geçmiştir. Arnavutlar istiklâllerini kazanırken evvela Yanya, İşkodra gibi kendi kalelerini bile müdafaadan kaçınmışlardır. Osmanlı Devleti’nde Arnavutlar, bağımsız oluncaya kadar hep siyaseten ayrıcalıklı olarak yaşamış, gerçekte müstakil kalmışlardır. Rapora göre Arnavutların asıl esaretleri şimdi başlamıştır: “Bir gün nüfusları, lisanları, tesisleri, sermayeleri, şirketleri, kampanyaları, şimendiferleri ve vatanları istila edilecek, dağları delinecek, bütün kudret ve zenginlik yabancılara gidecektir. Kendi memleketlerinde yabancılara hizmetkâr olacaklar, ellerinden tüfekleri alınacak, askere gidecekler, vergi verecekler, dinleri kalmayacak, yalnız ihtimal kalplerinde Osmanlı hatırası canlanacaktır.” öngörüsünde bulunulmuştur (TİTE Arşivi, kutu no:25, gömlek no:18, belge no:18, EK-2). 86 H.Milliye, 28 Mayıs 1926, s. 3. 87 Esat Paşa, Avlonya’da İsmail Kemal Hükümeti iş başında iken Arnavutluk’ta mülki idareyi kurarak kaymakamlar tayin etmiştir. Arnavutluk’un aydın zümresi Esat Paşa’yı İşkodra’nın tahliye ve tesliminden dolayı hainlikle itham ederken halk kitlesi onu benimsemiştir. Arnavutluk’ta halkın sevgisini kazanmaya başlayan Esat Paşa’nın bu hareketi, Avlonya Hükümeti’nin nüfuzunu zayıflattığından Avusturya ve İtalya aracılığıyla Esat Paşa’ya Avlonya Hükümeti’nde dâhiliye nezareti teklif edilmiştir (H.Milliye, 28 Mayıs 1926, s. 3). Esat Paşa, memleketin inzibat ve asayişini kendi elinde tutarak mevkiini kuvvetlendirmesine yarayacak olan bu görevi memnuniyetle kabul etmiştir. 20 HALİL ÖZCAN nin tam bağımsızlığını temin etmek yerine 88 bu güçlerin beklentilerini yerine getirmeye gayret etmişlerdir. Arnavutluk iç istikrarını sağlamakla uğraşırken Yunanistan, bu dönemde yaptığı mezalim ile Arnavutların kin ve nefretlerini kazanmıştır. Kuzey Epir komitecileri, Londra Konferansı’nda Arnavutluk’a verilen Görice havalisini Zograkos başkanlığı altında ilân ettikleri muhtar Epir Hükûmeti hâkimiyetine geçirmek için çaba sarf etmeye başlamışlardır. Epir’de otonom bir hükûmet kurulmasından sonra Yunan ordusu, 1 Mart 1914’te Görice’yi (Korcha’yı) büyük güçlerin isteği ile boşaltmış ancak önemli bir askerî unsuru hastahanelerde tedavi gördüğü gerekçesiyle bırakmayı başarmıştır. Daha sonra hasta bırakılan askerler, Yunan çıkarları doğrultusunda şeytanca kullanılmıştır. Yunan ikiyüzlülüğünün melek koruyuculuğunu yapan Görice papazları, hastahanelerde moral vermek bahanesiyle askerleri ziyaret ederek katliam konusunda onlara telkinde bulunmuştur. 11 Nisan 1914 gece yarısına doğru bu hasta Yunan askerleri 89 ile Yunan ordusundan kaçanlar ve yerli Ortodoks ahaliden oluşan Epir Komitacıları, kendilerine yetki verilmiş subayların kumandaları altında her tarafı ateşe vermiş, silahsız bulduğu ahaliyi kadın, çocuk ve ihtiyar gözetmeksizin süngüden geçirmiş, köyleri ve camiler içinde topladıkları insanları topluca yakmışlardır 90. Dört gün süren bu kıyam ile Görice kan gölüne çevrilerek kısa bir sürede kamu binaları ele geçirilmişlerdir 91. Bütün bunların sonucunda 8 bin insan öldürülmüş, yaklaşık 60 ila 100 bin insan evsiz kalmış ve 12 bin ev yakılmıştır. Buradan kaçan insanların bir kısmı, Arnavutluk’ta işgal edilmemiş Valona (Avlonya) çevresine yerleştirilirken 92 diğer bir kısmı da Türki- 88 Esat Paşa, ülke dâhilinde halkın din duygularını ve Osmanlı Devleti’ne bağlılıklarını dikkate alarak destek toplamaya çalışırken dışarıda da büyük devletlerin çıkarlarına göre işbirliğine gitmiştir. İsmail Kemal Bey ise içeride aydın kesimin desteğini alırken dışarıdan İngiltere ve Avusturya’nın desteğini temin etmeye önem vermiştir. 89 Lou Giaffo, ALBANIA: Eye Of The Balkan Vortex, Xlibris Corporation, United States Of America, 1999, s. 336-337. 90 H.Milliye, 30 Mayıs 1926, s.3 (EK-3). 91 Bu olay, 1914 ve 1915 yıllarında Görice, Tepelena ve Berat çevrelerinde geniş bir şekilde yürütülecek olan sistematik Yunan zulmünün başlangıcı olmuştur (Giaffo, a.g.e., s. 336-337.). 92 Giaffo, a.g.e., s. 336-337. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 21 ye’ye sığınmak mecburiyetinde kalmıştır 93. Yunanistan, bağımsızlığını kazandıktan sonra Balkanlarda özellikle de Makedonya’da sistemli olarak kilise yardımıyla oluşturulan çeteler vasıtasıyla diğer milletlere de katliam uygulamıştır. Sonra da Yunanistan, bu katliam siyasetiyle metotlarını Ege Adalarına ve Anadolu’ya taşımıştır 94. Londra Anlaşması imzalandıktan sonra İngiltere Dışişleri Bakanı Sir Edward Grey, Fransa’ya adalar meselesini güney Arnavutluk meselesinin çözümü için kullanmayı önermiştir. Buna göre Çanakkale Boğazı’nın hemen ağzında bulunan Gökçeada ile Bozcaada Osmanlı Devleti’ne geri verilecektir. Yunanistan’ın güney Arnavutluk sınırını boşaltmasına karşılık olarak da diğer adalar Yunanistan’a bırakılacaktır. Bu teklifin altı büyük devletin yapacağı gizli görüşmeden sonra Osmanlı Devleti’ne duyurulması kararlaştırılmıştır. Ancak Paris’in ünlü “Le Temps” gazetesi, İngiliz plânını ele geçirerek yayımlamıştır. Bu plâna hem Osmanlı Devleti’nin Sadrazamı Tevfik Paşa hem de Londra, Berlin, Paris, Roma, Viyana ve Petersburg büyükelçileri tepki göstererek plânı önlemeye çalışmışlardır. Ancak bu konuda başarılı olamamışlardır 95. Bir süre sonra altı büyük devlet, İngiltere’nin adalar meselesini, güney Arnavutluk meselesinin çözümünde kullanma plânında mutabık kalmıştır. Buna göre 13 Şubat 1914’de Ege Adalarının Yunanistan’a verilmesine karşılık olarak Yunanistan’ın güney Arnavutluk’tan çekilmesi gerektiği kararı açıklanmıştır. 14 Şubat 1914’de de Gökçeada, Bozcaada ve Meis Adaları dışındaki Ege Adalarının Yunanistan’a bırakıldığı kararı Babıâli’ye bir nota ile bildirilmiştir. Babıâli, 15 Şubat 1914 tarihinde bu karara itiraz etmiş an- 93 H.Milliye, 21 TS 1923, s.1,3, A.Y.Gün, 21 TS 1923, s. 1-2. Yunanistan’ın Anadolu’da yaptıkları mezalim için bakınız. Mustafa Turan, Yunan Mezalimi İzmir, Aydın, Manisa, Denizli 1919-1923, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2006 ve Zekeriya Türkmen, Belgelerle Yunan Mezalimi, Ocak Yayınları, Ankara, 2000. 95 Balkanlar’da Yunan Mezâlimi (BYM) I, Arşiv Belgelerinde Göre Balkanlar’da ve Anadolu’da Yunan Mezâlimi, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayın Nu:22, Ankara, 1995, s.39-40. 94 22 HALİL ÖZCAN cak bir sonuç alamamıştır. Hemen devamında da I. Dünya Savaşı başlamış olduğu için Ege Adaları İtalya ile Yunanistan’ın elinde kalmıştır 96. Böylece Yunanistan’ın güney Arnavutluk topraklarından Saranda ile Enver Hoca’nın doğum yeri olan Ergiri (Gjirokastra)’den çekilmesine karşılık olarak Limni, Midilli, Sakız ve Sisam gibi Ege Adaları Türkiye’den kopartılmıştır 97. Londra’da Büyükelçiler Konferansı’nda Arnavutluk’un bağımsızlığı kesinleştikten sonra Ren Prusya’sında küçük bir prensliğin başında bulunan Prens Dö Vid’in kardeşi Giyom-Frederik-Hanri dö Vid Arnavutluk’a kral olarak tayin edilmiştir. Prens, Protestandır ve Romanya kraliçesinin yeğenidir 98. Prens Vid, yaklaşık altı ay Arnavutluk tahtında kalmıştır. I. Dünya Savaşı çıktığında Prens Vid’in ülkeyi terk etmesiyle Arnavutluk, hukukî anlamda kendisini temsil edecek güçten yoksun kalmıştır. Ayrıca Arnavutluk’ta otorite boşluğu ile dış destekli iç isyan ve kargaşalar çıkmıştır. Arnavutluk, iç sorunları ile uğraşırken Yunanistan’ın ve Sırbistan’ın işgallerine karşı koyacak gücü bulamamıştır. Bu güçsüzlük Arnavutluk’u paylaşım anlaşmalarının konusu haline getirmiştir. Gelinen süreçte Arnavutluk’un kaderi büyük güçlerin plânlarına ve değişen çıkarlarına terk edilmiştir. I. Dünya Savaşı’nda Arnavutluk toprakları da tıpkı Türk toprakları gibi İtilâf Devletleri tarafından Yunanistan ve İtalya’yı kendi saflarına çeke96 A.g.e., s. 39-40. Bilâl N. Şimşir, Türkiye-Arnavutluk İlişkileri, Büyükelçilik Anıları (1985-1988), Asam Yayınları, Ankara, 2001, s.15. 98 Şimşir, Türkiye-Arnavutluk İlişkileri…, s. 15. Her ne kadar artık Osmanlı Devleti’nin Arnavutluk konusunda bir yaptırımı kalmamış gözükse de 1914 yılı başlarında eski Osmanlı Harbiye Nazırlarından Ahmet İzzet Paşa’nın Arnavutluk tahtına aday olduğu söylentisi ortaya çıkmıştır. Avusturya bu durumdan rahatsız olunca da Osmanlı Hükümeti, bunu yalanlamak zorunda kalmıştır. Prens Vid, 7 Mart 1914 günü Birinci Giyom adı ile Arnavutluk tahtına çıkmıştır. Ancak başta Esat Paşa olmak üzere muhalif güçler Arnavutluk’un başına Osmanlı soyundan bir prensin getirilmesi için ayaklanma çıkarmıştır (Çetiner,a.g.e., s. 13). Arnavutluk Krallığı konusu büyük devletlerin gündemini işgal etmeye I. Dünya Savaşı sonrasında devam etmiştir. Arnavutluk’ta krallık ilân edileceği ve krallık için de en güçlü adayın İngiltere’de eğitim görmüş ve İtalyan bir kadın ile evli olan Prens Seyit olduğu İtalyan gazetelerinde yazılmıştır (Vakit, 22 Ağustos 1920, s.1). Ayrıca, Arnavutluk tahtına kral olarak Romanya Prenslerinden Nikola’nın geleceği de iddia edilmiştir (H.Milliye, 2 Ağustos 1923, s. 4). 4 ve 13 Temmuz 1923 tarihli belgelerde yer alan bilgiye göre son Osmanlı Padişahı Vahidettin’in Arnavutluk kralı olması için İngiltere ve İtalya arasında iki kez görüşme yapılmıştır (TİTE Arşivi, kutu no:52, gömlek no:75, belge no:75, TİTE Arşivi, kutu no:41, gömlek no:185, belge no:185). 97 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 23 bilmek için pazarlık konusu yapılmıştır. 26 Nisan 1915 tarihli Londra (gizli) Anlaşması’nda İtilâf Devletleri, İtalya’yı yanlarına çekebilmek için Arnavutluk ve Osmanlı topraklarından pay vermişlerdir 99. Londra Gizli Anlaşması ile İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya arasında alınan kararlar, dünya savaşı sonunda taraflar arasında anlaşmalarda uygulanacak maddeler olarak belirlenmiştir. Anlaşmanın üç maddesi (5,6,7) doğrudan İtalya’nın Arnavutluk’ta ilhak iddialarını ve İtilâf Devletlerinin Arnavutluk ile ilgili plânlarını içermiştir 100. I. Dünya Savaşı’na kadar bir türlü siyasî ve askerî birliğini kuramayan ve Osmanlı koruyuculuğundan da mahrum kalan Arnavutluk 101 kaçınılmaz olarak işgallerle karşı karşıya kalmıştır. Savaş başladığında Kral William Vid, Arnavutluk’un tarafsızlığını ilân etmiş, Esat Paşa ise hukukî temsil yetkisi tartışılsa da I. Dünya Savaşı 102 başladığında İtilâf Devletlerine yaklaşarak Türkiye, Almanya ve Avusturya-Macaristan’a savaş kararını açıklamıştır. Ancak Esat Paşa tarafından İtilâf Devletlerinin yanında savaşa sokulan Arnavutluk bunun karşılığı hiçbir yasal güvence alamamıştır. Savaş süresince Arnavutluk, hem sınır komşularınca hem de Avusturya ve Fransa tarafından işgal edilerek toprakları büyük ölçüde yıkıma maruz kalmıştır. Arnavutluk’un bağımsızlık sürecine İtalya ve AvusturyaMacaristan’ın Adriyatik’e hâkim olabilmek ve büyük Sırbistan’ın kurulmasını engellemek için verdikleri destek ile şark meselesinin önemli bir etkisi vardır. Dolaysıyla Arnavutluk’un bağımsızlığını Arnavut liderler büyük dev99 Giaffo, a.g.e., s. 1999:377-378. Londra Gizli Anlaşması sadece Arnavutluk’u kurban etmekle kalmamakta aynı zamanda da Osmanlı Devleti’nin bölüşülmesini içermektedir. Anlaşmanın 8. maddesi ile On İki Ada İtalya’ya verilmekte, 9. maddesi ile Antalya’ya bitişik Akdeniz bölgesi İtalya’ya bırakılmaktadır. Bunlara ilave olarak anlaşmanın 10. maddesi ile Libya’da padişaha ait hak ve imtiyazlar da İtalya’ya terk edilmektedir (Karal, Osmanlı Tarihi IX. Cilt: İkinci Meşrutiyet ve Birinci Dünya Savaşı (1908-1918), s. 543-544). 100 Akademıa e Shkencave e Shqıpërısë, Historia e Popullit Sqiptar III (A.S.S. III), Tiran, 2007, s. 78-79. 101 Şimşir, Türkiye-Arnavutluk İlişkileri…, s.16 102 Arnavutluk coğrafî konumu nedeniyle hemen savaşın içerisine çekilmiş, İtalya Adriyatik’in karşı kıyısındaki Avlonya’yı işgal etmiştir. Yunanistan Arnavutluk’a güneyden girerken 1915 yılında Avusturyalılardan kaçan Sırp ordusu Arnavutluk’a girmiştir. Sırplılar ve Yunanlılar Arnavutluk’u paylaşmak amacıyla gizli görüşmeler yapmışlardır (MacMillan, a.g.e., s. 353). 24 HALİL ÖZCAN letlerin destekleriyle gerçekleştirebilmiştir. Oysa Türkiye’nin İstiklâl Mücadelesi bambaşka bir seyir izleyerek içerideki millî güçler etkin kılnmış ve “Ya istiklâl, ya ölüm!” parolasıyla tam bağımsızlık mücadelesine başlanılmıştır. Arnavutluk ve Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesinde izledikleri bu farklı yöntem iki ülkenin kuruluşu sürecinde rejimleriyle dış poltikalarını tespit etmede ana belirleyici olacaktır. BİRİNCİ BÖLÜM BAĞIMSIZLIK SÜREÇLERİNDE TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ I. OSMANLI DEVLETİ-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ (1912-1922) Arnavutlar, 1912 yılı ilkbaharında genel bir ayaklanmaya kalkışmışlar ve Arnavutların “otonom” olma isteği Osmanlı Devleti tarafından 4 Eylül 1912’de kabul edilmiştir 103. Ancak Arnavutluk’a muhtariyet (otonom) verilmesi, Arnavutluk’un Osmanlı Devleti’nden ayrılmasını engelleyememiştir. 3 Ekim 1912 tarihinde başlayan I. Balkan Savaşı’nın mütareke görüşmeleri başladığı sıralarda 28 Kasım 1912 tarihinde Arnavutluk’un bağımsızlığını ilân eden İsmail Kemal, Arnavutluk’un Balkan Savaşlarında tarafsız kalacağını büyük devletlere bildirmiştir 104. Londra’da 16 ve 17 Aralık 1912 tarihlerinde iki konferans toplanmıştır. Birinci Konferans, Balkan Savaşı’na katılan Osmanlı Devleti, Bulgaristan, Yunanistan, Karadağ ve Sırbistan üyelerinden oluşan “Savaşan Devletler Konferansı”dır. İkincisi ise İngiltere, Fransa, Almanya, AvusturyaMacaristan, İtalya ve Rusya büyükelçilerinden oluşan “Elçiler Konferansı”dır. Elçiler Konferansı’nın 20 Aralık 1912 tarihli toplantısında padişahın egemenliği, altı devletin garantisi ve gözetimi altında olmak koşuluyla Arnavutluk’un özerkliği kabul edilmiştir. Bu karardan sonra Savaşan Devletler Konferansı’nın 28 Aralık 1912 günkü oturumunda Arnavutluk’un Osmanlı hanedanından bir prens tarafından yönetilmek koşuluyla özerk bir yapıya kavuşturulması yer alsa da görüşmeler sırasında Osmanlı tarafı, Arnavutluk hakkında büyük devletlerin görüşlerine uyacağını bildirmiştir 105 . Londra’da Arnavutluk meselesiyle ilgili müzakereler devam ederken Osmanlı Garp Ordusu Kumandanlığı, Arnavutluk’un bağımsızlığını ilân 103 İslâm Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı, İstanbul 1991, s. 387. Gönen, “Babıâli Arnavutluk’u Neden 9 Yıl Resmen Tanımadı?”, s. 4. Skendi, The Albanian National Awakening 1878-1912, s. 463. 105 Gönen, a.g.m., s. 4-5. 104 28 HALİL ÖZCAN etmesiyle memurların ve ahalinin tereddütte kalmasının belirsizliğe yol açtığını ifade etmiş ve nasıl bir yol izleneceğini İstanbul’a sormak mecburiyetinde kalmıştır. Garp Ordusu Kumandanlığının sorusuna Meclis-i Vükela, 22 Aralık 1912’de “Arnavutluk’a muhtariyet-i idare verilmesi esasen mukarer” olduğundan barış anlaşmasına kadar mülkî ve askerî memurların eskisi gibi görevlerine devam etmeleri gerektiğini belirten bir cevap vermiştir. Osmanlı Hükûmeti, 29 Ocak 1913 günü bir telgrafla Arnavutluk’un muhtariyetini tanıdığını ifade ederek Arnavut bayrağı ile Osmanlı bayrağının birlikte çekilmesinin uygun olacağını bildirmiştir. Ancak Arnavutluk Hükûmeti bunu ciddiye almamıştır 106. Hatta Sadrazamlık tarafından İsmail Kemal Bey’e çekilen telgrafta süren savaşın (II. Balkan Savaşı) Arnavutluk’un ve Osmanlı Hükûmeti’nin çıkarlarına uygun olarak son bulması için Osmanlı askerilerine yardım ve destek sağlanması istenmiştir 107. Ancak İsmail Kemal Bey tarafından Osmanlı Devleti’nin bu isteği de yerine getirilmemiştir. Londra’da Savaşan Devletler Konferansı’nın 30 Mayıs 1913 tarihinde imzaladığı barış anlaşmasının 3. maddesine göre Osmanlı Devleti ve diğer Balkan Devletleri Arnavutluk’un sınırlarının çizilmesi ve diğer tüm işlerinin çözümlenmesini altı büyük devlete bırakmıştır. Londra’da devam eden müzakereler sonucunda Elçiler Konferansı 29 Temmuz 1913’te Arnavutluk hakkındaki kesin kararını açıklamıştır. Buna göre Arnavutluk’un bu tarihten itibaren bağımsız bir devlet sayılması ile altı devletin kontrolü ve garantisi altında tarafsız olması kararlaştırılmıştır. Ayrıca on yıl boyunca altı devletin birer delegesi ile Arnavut bir delegeden oluşacak yedi kişilik uluslararası bir komisyon tarafından ülkenin yönetilmesi benimsenmiştir. Bunlara ilave olarak yedi kişilik komisyonun tüm yönetim işlerini ve kamu maliyesini kontrol etmesi benimsenmiş ve devletin başına da komisyonu oluşturan devletlerce bir prens seçilmesi kararlaştırılmıştır. Bundan başka Osmanlı Devleti ile Arnavutluk arasında hiçbir hükümranlık bağının kalmadığı da kabul edilmiş106 Süleyman Külçe, Firzovik Toplantısı ve Meşrutiyet, Ticaret Basımevi, İzmir, 1944, s. 433. Gönen, a.g.m., s. 5. 107 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 29 tir. Ancak Elçiler Konferansı’nın bu kararı, Osmanlı Devleti’ne resmen bildirilmemiştir 108. Dolaysıyla da Osmanlı Devleti Arnavutluk’un bağımsızlığını tanımamıştır. Yaklaşık on yıllık süreçte Arnavutluk’un nüfusunun çoğunluğunun Müslüman oluşu ve 500 yıllık müşterek tarihi dışında Osmanlı Devletiyle hiçbir bağı kalmamıştır 109. İsviçre Hükûmeti, Mart 1922’de Babıâli’ye bir nota göndererek Osmanlı Devleti’nin de üye olduğu Evrensel Posta Birliği sözleşmelerine Arnavutluk’un da katılma isteğini bildirmiştir. Osmanlı Devleti Meclis-i Vükela’sının 13 Ağustos 1922 tarihli toplantısında Arnavutluk’un Evrensel Posta Birliğine katılması uygun görülmüştür. Ayrıca Arnavutluk Hükûmeti’nin 26 Haziran 1922 tarihli Konsolosluk Sözleşmesi, Osmanlı Devleti Hariciye Nazırı tarafından 26 Ağustos 1922’de imzalanmış ve böylece Osmanlı Devleti Arnavutluk’un bağımsız bir devlet olduğunu tasdik etmiştir 110. Osmanlı Devleti’nin Arnavutluk’u yaklaşık 10 senelik bir gecikmeyle bağımsız bir devlet olarak tanımasının sebebi Londra Elçiler Konferansı kararının kendisine bildirilmemesidir. Ayrıca Arnavutluk’un bağımsızlığını ilân ettiği süreçte Osmanlı Devleti’nin II. Balkan ve I. Dünya Savaşları ile savaş sonrası işgal ve isyanlarla meşgul olması, Arnavutluk ile ilgilenememesine sebep olmuştur. Osmanlı Devleti ile Arnavutluk arasındaki resmi ilişkinin kopuk olduğu bu süreçte her iki ülke de içeride ve dışarıda ciddi sorunlarla uğraşmak mecburiyetinde kalmıştır. 108 Osmanlı Devleti, yeni durumda Arnavutluk’u tanımadığından iki ülke arasında çekilen telgrafların ücretlerinin taksimi sorun olmuştur. Osmanlı Hariciye Nazırlığı Arnavutluk’un 11 Ağustos 1913 tarihinde kurulduğundan bu tarihin kabul edilmesi gerektiğini 10 Haziran 1914 günü sadrazamlığa bildirmiştir. 11 Ağustos 1913 gününün kabul edilmesinin sebebini de Babıâli Hukuk Müşavirliği Arnavutluk’un altı büyük devletin 29 Temmuz 1913 tarihli kararıyla ihdâs olunsa da Osmanlı Hariciye Nezaretince bu durumun 11 Ağustos 1913 günü öğrenilmesi olarak açıklamıştır. 11 Ağustos 1913 tarihi bundan sonraki yazışma işlemlerinde zımmen Arnavutluk’un istiklâlinin tanındığı tarih olmuştur. Tüm bunlara rağmen iki devlet arasında resmi ilişki kurulmadığı için Arnavutluk Hükümeti’nin tasdik ettiği evrak Babıâli tarafından geçerli sayılmamıştır. Buna en tipik örnek Arnavutluk Ergiri Şer’iye Mahkemesinden Arnavut Hükümeti adına düzenlenen hüccetin (vesika) üzerindeki mahkeme imza ve mühürleri Arnavutluk Dışişleri Bakanlığı tarafından tasdik edildiği halde Arnavutluk Hükümeti’nin tanınmamış olduğu gerekçesiyle Babıâli Hukuk Müşavirliğince 19 Ağustos 1920 tarihinde geçerli sayılmaması gösterilebilir (Gönen, a.g.m., s. 6). 109 Bartl, , Milli Bağımsızlık Hareketleri Esnâsında Arnavutluk Müslümanları…, s. 315. HALİL ÖZCAN 30 Osmanlı Devleti’nden en son ayrılan Arnavutluk’un bağımsızlık süreci oldukça sancılı geçmiştir. Arnavutluk, 1912 senesinde bağımsızlığını kazandıktan sonra kendi iç birliğini ve istikrarını sağlayamadığı için işgallere maruz kalmış ve diğer Balkan Devletleriyle savaşmaya devam etmiştir. Osmanlı Devleti, Arnavutluk bağımsızlığını ilân ettiğinde bunu tanımak yerine ortak savunma yapabilmek için girişimlerde bulunmuşsa da bir netice alamamıştır. Bağımsızlığı kazanmasından sonraki süreçte Osmanlı Devleti ile Arnavutluk arasında sınır kalmadığı için I. Dünya Savaşı’nda ve sonrasında her iki devletin birbirine yardım etmesi ya da düşmanlığı söz konusu olmamıştır. Arnavutluk’un bağımsızlığını kazanmasından sonra Türkiye’de birçok Arnavut kökenli vatandaş, Arnavutluk’ta da birçok Türk kökenli vatandaş kalmıştır. Türkiye’de kalan Arnavutlar’ın ve Arnavutluk’ta kalan Türkler’in iki ülke arasındaki ilişkileri sürdürmelerine rağmen Osmanlı Devleti Arnavutluk’u resmen tanımadığı için siyasî ilişkiler kurulamamıştır. Osmanlı Devleti ile Arnavutluk arasında kurulamayan ilişkiler TBMM döneminde kurulmaya başlamıştır. 110 Gönen, a.g.m., s. 6-7. II. I. DÜNYA SAVAŞI SONRASINDA TÜRKİYE VE ARNAVUTLUK A. I. Dünya Savaşı Sonrası Türkiye’de ve Arnavutluk’ta İşgaller I. Dünya Savaşı’ndan mağlup olarak çıkan Osmanlı Devleti, İtilâf Devletleri ile 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesi’ni imzalamıştır. Ancak imzalanan mütareke, Osmanlı Devleti’nin topraklarını İtilâf Devletlerinin işgalinden kurtaramamıştır. I. Dünya Savaşı sırasında imzalanan gizli anlaşmalarla Osmanlı Devleti ile birlikte paylaşılması öngörülen Arnavutluk da hiçbir İtilâf Devleti ile savaşmadığı halde işgallere maruz kalmıştır. Hatta Arnavutluk’taki bu işgaller, savaş sonrasında kalıcı hale gelme tehlikesi göstermiştir. Mondros Mütarekesi imzalandıktan hemen sonra İngiltere, Musul, Batum, Çukurova, Ardahan, Kars, Antep, Maraş, Urfa, Konya istasyonu, Bilecik, Samsun ve Merzifon’u işgal etmiştir. Ayrıca, Güney ve Güneydoğu Anadolu’da bulunan bazı yerler de İngiliz ve Fransız kuvvetlerince işgal edilmiştir. İngiltere, Çukurova’yı, İskenderun’u, Dörtyol’u, Mersin’i, Adana’yı ve Pozantı’yı da Ermeni destekli Fransız kuvvetlerinin işgaline terk etmiştir. İngiltere, Fransa ile yaptığı Suriye İtilâfnâmesi gereğince Çukurova dışında Antep, Maraş ve Urfa’yı da içerisine alan bazı yerleri Fransa’nın işgal etmesine izin vermiştir 111. Anadolu’da işgaller 1919 yılında da sürmüş, Yunanistan, İzmir’i ve Batı Anadolu’yu, İtalya da Antalya’yı, Konya istasyonunu, Burdur’u ve Isparta’yı işgal etmiştir 112. Mondros Mütarekesi’nden hemen sonra yapılan bu işgaller, savaş sırasında ordu gücü ile ele geçirilemeyen Anadolu topraklarını daha sonra yapılacak olan barış müzakerelerinde diplomatik manevralarla elde edebilmek için yapılmıştır. 111 Mustafa Turan, Millî Mücadele’de Siyasî Çözüm Arayışları 30 Ekim 1918-24 Temmuz 1923, Siyasal Kitabevi, Genişletilmiş 2. Baskı, Ankara, 2005, s.38-39. 112 Turan, a.g.e., s.39-42. 32 HALİL ÖZCAN Savaş sonrasında Arnavutluk topraklarındaki işgallerin devam etmesinin sebebi de barış görüşmelerinde işgalci güçlerin bu topraklarda hak iddia edebilmesini sağlamaktır. İşgalci güçler, Arnavutluk’tan daha fazla toprak alabilmek için Avusturya’nın savaştan mağlup çıkması sonucu boşalttığı kuzey Arnavutluk toprakları için birbirleriyle kıyasıya mücadele etmişlerdir. Önce Avusturya’nın boşalttığı kuzey Arnavutluk İtalya ve Sırp birlikleri tarafından işgal edilmeye başlanmıştır. Güney Arnavutluk’u da işgal etmiş olan İtalya’nın kuzey Arnavutluk’a kadar ilerleyerek nüfuzunu hemen hemen tüm Arnavutluk’a yayma imkânına kavuşmuş olması Sırbistan’ı tedirgin etmiştir 113. Sırbistan’ın tepkisi üzerine İtalya, Yunanistan ile Arnavutluk’un paylaşılması konusunda anlaşmıştır. Bu anlaşmaya göre İtalya, Yunanistan’ın Batı Trakya ve kuzey Epir’deki haklarını tanıyacak, Yunanistan ise İtalya’nın Arnavutluk üzerindeki himaye hakkını ve Avlonya’yı ilhâk etmesini destekleyecektir. İtalya ve Yunanistan arasındaki bu anlaşmaya Sırbistan ve Arnavutluk tepki göstermiştir 114. Mütarekeyi takiben Sırp tepkisi işgale dönüşmüş, İşkodra’ya giren bir Sırp taburu birkaç gün kaldıktan sonra burayı terk etmiş ve İşkodra, (10 kilometrelik bir alan içerisinde) İtilâf Devletleri adına bir Fransız müfrezesi tarafından işgal edilmiştir 115. Arnavutluk halkı, İtalya işgali altında silahlı mücadele verilemeyeceğini düşünerek millî varlığını kendisi korumak için çareler aramaya başlamıştır. Arnavutların bu arayışlarından rahatsız olan İtalya, Arnavut halkının siyasal hareketini denetim altında tutabilmek için Arnavut ulusal meclisinin toplanmasına izin vermiştir 116. İtalya’nın denetimi altında 25 Aralık 1918 günü 50 temsilci ile Draç’ta (Durres) 117 toplanan kongrede eski Başvekil Turhan Paşa riyaseti altında bir kabine teşkil edilmiştir. Bu yeni kabine, 113 H.Milliye 6 Haziran 1926, s.3. Sina Akşin, Melek Fırat, “İki Savaş Arası Dönemde Balkanlar” Balkanlar, Ortadoğu ve Balkan İncelemeleri Vakfı Yayınları, İstanbul, 1993, s.109. 115 H.Milliye 6 Haziran 1926, s.3. 116 Akşin ve Fırat, s.109. 117 Owen Pearson, Albania and King Zog: Independence, Republic and Monarchy 19081939, The Center of Albanian Studies In Association with I B Tauris&Co Ltd., Newyork, 114 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 33 Arnavutluk’un toprak bütünlüğünü korumayı kendisine esas amaç olarak belirlemiş olmakla birlikte ülkenin toprak bütünlüğünün korunması için gerekirse İtalya’nın himayesini veya İtalyan bir prensin ülkeyi yönetmesini kararlaştırmıştır 118. Turhan Paşa Kabinesi ayrıca Arnavutluk davasını Paris Konferansı nezdinde savunması için bir heyet görevlendirmiştir 119. Aynı dönemde millî kongre kararlarını tanımayan Esat Paşa 120 da kendiliğinden yola çıkarak Paris’e gitmiştir 121. I. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında Türkiye ve Arnavutluk benzer kaderi paylaşmış olmasına rağmen her iki ülkenin takip ettikleri çözüm yolları birbirinden faklı olmuştur. Arnavutluk, işgallerden kurtulabilmek için İtalya nüfuzu altında millî bir kongre toplarken Türk Millî Mücadelesi’nin lideri Mustafa Kemal Paşa, daha Samsun’a çıkarken tam bağımsızlık esasına dayalı millî bir devlet kurmayı kendisine amaç edinmiştir. Arnavut liderler, 1912 senesindeki bağımsızlık sürecinde olduğu gibi, I. Dünya Savaşı sonrasında da ülkelerinin tam bağımsızlığını sağlamayı amaç edinmemişlerdir. Bunun yanı sıra Arnavutluk içerisindeki iki başlı yönetim Paris’e taşınmış, millî kongrenin belirlediği Başbakan Turhan Paşa’dan ayrı olarak kendi kurduğu hükûmetin başkanlığını yürüten ve temsil yetkisi tartışmalı olan Esat Paşa da kendiliğinden konferansa katılmak için Paris’e gitmiştir. Bu iki başlı temsil meselesi konferans görüşmelerinde Arnavutluk’un hak ve taleplerinin yeterince dile getirilememesine sebep olmuştur. 2004, s.117. 118 Akşin ve Fırat, a.g.m., s. 109. 119 H.Milliye 6 Haziran 1926, s.3. 120 Esat Paşa Toptani, 30 Ocak 1913 günü Hasan Rıza Paşa’yı şehit ettirmiş ve 23 Nisan 1913 günü İşkodra’yı Karadağ’a bırakmıştır (Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, Cilt:II-Kısım:I, s. 9192). Esat Paşa, Avlonya’da İsmail Kemal Hükümeti iş başındayken Arnavutluk’ta mülki idareyi kurarak kaymakamlar tayin etmiştir. Esat Paşa, ülke dâhilinde halkın din duygularını ve Osmanlı Devleti’ne bağlılıklarını dikkate alarak destek toplamaya çalışmıştır. Ayrıca Esat Paşa, I. Dünya Savaşı öncesi ve sonrası kendi kabinesinin varlığını devam ettirmiş, bu durum Arnavutluk’un milli birliğinin sağlanamamasının sebeplerinden birisi olmuştur. 121 MacMillan, Paris 1919: 1919 Paris Barış Konferansı…, s. 354. 34 HALİL ÖZCAN B. I. Dünya Savaşı Sonrası Müzakerelerde Türkiye ve Arnavutluk I. Dünya Savaşı sonrası meydana gelen durumu tespit etmek ve savaştan mağlup olarak çıkan devletlerle barış görüşmelerini yapmak üzere 18 Ocak 1919 günü Paris Barış Konferansı toplanmıştır. Otuz iki devlet temsilcisinin katılımıyla toplanan konferansın kararlarına Amerika, İngiltere, Fransa, Japonya ve İtalya devletlerinin başbakan ve dışişleri bakanlarından oluşan “Onlar Konseyi” hâkim olmuştur 122. Onlar Konseyi’nin amacı bu konferansta savaş sonrası İtilâf Devletlerinin işgallerini meşru kılabilmektir. Ancak konferans görüşmeleri ilerledikçe galip devletlerin rekabet ve menfaat çatışmaları çok belirgin hale gelmiştir. Paris’te en belirgin anlaşmazlık, İtalya ile müttefikleri arasında yaşanmıştır. İngiltere 123, 1917 (St. Jean de Maurienne) anlaşmasıyla İtalya’ya verilmesi kararlaştırılan yerleri Rusya’nın onayı şartını ileri sürerek vermekten vazgeçmiş ve emperyalist çıkarları için Yunanistan’ı 124 kullanmak istemiştir 125. Konferansa katılan ABD Başkanı Wilson’un 126 İtalya’ya karşı olumsuz tavırları dikkat çekmiştir. Buna ilave olarak Fransa, Akdeniz’de İtalya ile egemenlik rekabeti içerisine girmiştir. Bütün bu sebeplerle de müttefikler, İtalya’ya verilmesi öngörülen bazı yerleri Yunanistan’a vermiştir. 122 Onlar Konseyi’nin yerini devam eden süreçte birinci delegelerden oluşan Beşler Meclisi almış, Japonya’nın dışarıda kalmasından sonra da bu meclis Dörtler Meclisi adını almıştır (Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasî Tarihi (Cilt 1-2: 1914-1995), Alkım Yayınevi, İstanbul, 2007, s. 145-146). 123 L.George ve Venizelos birbirlerini 1912 yılından itibaren tanımış ve sevmiştir. L.George, savaş sonrası Venizelos’un kendisine birlikte Yunanistan Kralı Konstantin’i devirme plânı teklif ettiğini iddia etmiştir (MacMillan, a.g.e., s. 349). Fransa ve İtalya’nın Akdeniz’de kendisine rakip olabileceğini düşünen İngiltere, sözünü her şartta dinleyebilecek müttefik olarak Yunanistan’ı desteklemiştir. Bu destekte Llyod George’nun Yunanistan ve Venizelos’a duyduğu hayranlık da etkili olmuştur (MacMillan, a.g.e., s. 349-350). 124 Savaş sonrası İngiltere’nin Akdeniz’in doğusunda dolaşan gemilerinin güvenliğini sağlayacak yeni bir ortağa ihtiyacı olmuştur (MacMillan, a.g.e., s. 346). 125 Mevlüt Çelebi, Millî Mücadele Döneminde Türk-İtalyan İlişkileri, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2002, s. 42-43. 126 Konferansa katılan ABD Başkanı Wilson için amaç milletlerarası ilişkilerde barışı devamlı koruyacak olan Milletler Cemiyeti’nin kurulmasıdır. İngiltere ve Fransa’nın amacı ise barış düzeni görüntüsü içerisinde kendi çıkarlarını daha fazla gerçekleştirmek olmuştur. İngiltere ve Fransa, ABD Başkanı’nı konferanstan bir an evvel uzaklaştırmak için şubat 1919’da Milletler Cemiyeti statüsünü tespit etmişlerdir. Böylece, ABD Başkanı da ülkesine dönmüş ve İngiltere-Fransa ikilisi konferansta serbest kalmıştır (Armaoğlu, a.g.e., s. 145-146). ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 35 İtilâf Devletleri ile İtalya arasındaki anlaşmazlıklara neden olan sorunların başında Anadolu, Ege Adaları ve Arnavutluk’un paylaşımı gelmektedir. Osmanlı Devleti, İttifak Devletleri ile birlikte savaşa girmiş ve savaştan mağlup çıkmıştır. Arnavutluk ise I. Dünya Savaşı içerisinde hukukî yetkisi tartışmalı olan Esat Paşa’nın savaş ilânıyla da olsa İtilâf Devletleri’nin yanında savaşa girmiştir. Karşı cephelerde savaşa girmiş olan Osmanlı Devleti’nin ve Arnavutluk’un toprakları, Paris’te parçalanma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Paris Barış Konferansı’nın kaderini belirleyen Onlar Konseyi’ni oluşturan beş ülke için Arnavutluk’un savaşta kendi yanlarında olması ya da tarafsız olmasının hiçbir önemi yoktur. Bu sebeple de Arnavutluk, savaş öncesi olduğu gibi savaş sonrasında da stratejik çıkarların pazarlık konusu olmaya devam etmiştir. I. Dünya Savaşı sona erdikten sonra İtalya’ya verilen birçok vaatte olduğu gibi Londra Gizli Anlaşmasıyla Arnavutluk ve Anadolu ile ilgili verilmiş olan vaatler de yerine getirilmemiştir 127. İtalya’ya vaat edilen yerler Yunanistan’a verilmiştir 128. Bunun yanı sıra Akdeniz’de ve Adriyatik’te stratejik üstünlük sağlama çabası içerisinde olan Yunanistan ile İtalya, savaş sonrasında da karşı karşıya gelmiştir. Barış görüşmelerine katılmak maksadıyla Yunanistan heyeti, Aralık 1918’de Roma’ya uğramıştır. Venizelos 129 bu ziyaret esnasında Arnavutluk ve Türkiye üzerindeki İtalya-Yunan rekabetini İtalya Başbakanı ve Dışişleri Bakanı ile görüşmüş olsa da bir sonuç alamamıştır. 127 Cumhuriyet, 23 Mayıs 1936, s. 6. ABD Başkanı Wilson 1915 yılında imzalanan Londra Gizli Anlaşması’nı tanımamıştır (Armaoğlu, a.g.e., s.171). 129 Venizelos, Girit’te varlıklı bir tacirin oğludur ve o doğduğunda (1864) Girit Osmanlı Devleti yönetimi altındadır. 1881 yılında Atina’ya hukuk okumak için gitmiştir. Girit’in Yunanistan’a katılması mücadelesinin önde gelenlerinden olmuştur. 1910 yılında başbakan olan Venizelos, 1912-1913 Balkan Savaşlarında uluslararası siyasette yaptığı başarılı manevralarla dikkat çekmiştir. Yunanistan Balkan Savaşları sonucunda kuzeyde geniş bir toprak kazanırken batıda Epir’den, doğuda da Makedonya ve Batı Trakya’dan topraklar kazanmış ve kazanılan topraklar ile Yunanistan’ın yüzölçümü iki katına çıkmıştır. Bükreş Anlaşmasından (1913) sonra Venizelos, “şimdi gözlerimizi doğuya çevirelim” demiştir (MacMillan, a.g.e., s. 342343). Venizelos’un doğusu Osmanlı Devleti’ni işaret etmektedir. 128 36 HALİL ÖZCAN Venizelos 130, menfaatlerinin çatıştığı İtalyanlarla anlaşamasa da Paris Barış Konferansı’nda İngilizleri kazanmış, Fransızları 131 etkilemiş ve Amerikalılara da güven vermiştir 132. İngiltere ve Fransa’nın desteğini alan Venizelos, Yunanistan’ın hak iddia ettiği Anadolu ve Arnavutluk gibi yerlerde yoğun bir propaganda çalışması başlatmıştır. Yunanistan, bu çabaların sonucunda Anadolu ve Arnavutluk topraklarına kalıcı olarak yerleşerek eski Bizans’ın topraklarına kavuşmayı ümit etmiştir. Sovyetler Birliği, Paris Barış Konferansı müzakerelerinde Türkiye’nin parçalanmasına karşı çıkarken Arnavutluk Devleti’nin bağımsızlığına karşı tavır almıştır 133. Sovyetler Birliği’nin Arnavutluk’un bağımsızlığına karşı tavır almasının sebebi Panslavizm politikasının gereği Yugoslavya’nın kontrolü altındaki Arnavutluk topraklarından Adriyatik’e inebilme plânıdır 134. Avusturya ile İtalya ise Adriyatik ve Balkanlarda Rus-Slav yayılmacı130 Venizelos, Yunan ordusunun sadece Yunan menfaatlerini değil, bütün müttefiklerin menfaatlerini muhafaza ettiğini söyleyerek İngiltere’nin Yunanistan’a yardım etmesi gerektiğini söylemiştir (Yusuf Hikmet Bayur, “Kuvay-ı Milliye Devrinde Atatürk’ün Dış Siyasa ile İlgili Bazı Görüş ve Davranışları,” Belleten, XX. Cilt, sayı:80, TTK, Ankara, 1956, s. 76. 131 Fransızlar, İtalya’nın gelişme yolunu tıkamak için güneydeki Görice’nin (Korçe’nin) Yunanistan’a verilmesini isteyerek Yunanistan’ın Adriyatik ve Makedonya arasındaki yolu kontrol etmesini desteklemiştir. İtalya da 1919 yaz ayında iktidar değişikliği meydana gelmiştir. Yeni hükümet, Yunanistan’ın ( Batı Trakya dâhil) toprak isteklerini Anadolu’nun güneyindeki İtalyan istekleri karşılığı olarak destekleyerek On İki Ada’yı Yunanistan’a bırakmayı ve sadece Rodos’u elinde tutmayı kararlaştırmıştır. İtalya’ya göre Yunanistan’ın güney Arnavutluk’u alması karşılığında Yunanistan da Avlonya Limanı’nı ve hinterlandını İtalya’nın almasına razı olacak ve geri kalan Arnavutluk toprakları da İtalya’nın mandasında kalacaktır. Fransızlar Görice’yi (İtalya’ya) bırakmak istemezken Sırbistan da kendi sınırlarına kadar İtalyanların genişlemesinden endişe duymuş ve Yunanistan ile İtalya’nın Arnavutluk’tan toprak almaları halinde kuzey Arnavutluk’tan toprak istemiştir (MacMillan, a.g.e., s. 356-357). 132 MacMillan, a.g.e., s. :341 133 Paris Barış görüşmelerinde Asya’da yeni bir Türk Devleti’nden başka Ermeni, Kürt, Mezopotamya, Suriye, Hicaz, Filistin devletleri ile Boğazlar meseleleri görüşülecektir. Ancak Rusya (Sovyetler Birliği) Türkiye’nin parçalanmasına karşı çıkmıştır (Turan, Millî Mücadele’de Siyasî Çözüm Arayışları…, s. 31-32). Ancak Çarlık Rusya ve devamındaki Sovyetler Birliği bağımsız bir Arnavutluk Devleti’nin kurulmasını öteden beri takip ettikleri Adriyatik sahillerine inebilme siyasetlerine aykırı görmüştür. Onun için SSCB, Arnavutluk’un kurulması kaçınılmaz hale geldiğinde olabildiğince küçük bir devlet olarak teşkili için çaba sarf etmiştir (Karal, Osmanlı Tarihi IX. Cilt: İkinci Meşrutiyet ve Birinci Dünya Savaşı (19081918), s.349). 134 İtalya ve Avusturya ise Balkan ve Adriyatik politikaları gereği Rus ve Slav yayılmacılığının yeni çatışmalara sebep olacağını düşünerek Arnavutluk Devleti’nin kurulmasına gayret eder görünmüşlerdir (H.Milliye, 28 Mayıs 1926, s. 3). ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 37 lığına karşı Arnavutluk’u desteklemişlerdir. Ancak Avusturya’nın I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkması sebebiyle Arnavutluk, bu ülkenin desteğinden mahrum kalmıştır. İtalya da müzakerelerde müttefiklerince aldatılmış olduğu duygusuna kapıldığından Arnavutluk’a yeterli destek verememiştir. Venizelos, İtalyanlarla anlaşmaya çaba sarf etmişse de Anadolu, Arnavutluk ve On İki Ada üzerindeki Yunanistan menfaatleri sebebiyle iki ülke arasında istenen uzlaşmayı sağlamak mümkün olamamıştır. Özellikle Yunan Hükûmeti İtalya’nın savaş sonrası Arnavutluk’u işgal etmiş olmasından şikâyetçi olmuş ve İtalya’nın Arnavutları aşırı vaatlerle kandırmaya çalıştığını iddia etmiştir. Yunan basını da İtalyanların Arnavutluk’taki gaddarlıklarını özellikle de ırza geçme olaylarını öne çıkarmaya yönelik yayın yapmıştır. İngiltere’nin Atina elçisine göre bu süreçte İtalya’ya Yunan halkı da çok büyük tepki göstermiştir. Yunan kamuoyu tepkisi o kadar yoğunlaşmıştır ki bu gelişmeler üzerine İtalya’ya karşı Yunanistan’ın seferberlik ilân etmeyi düşünmesi halinde tüm Yunan halkı bayraklarına sarılacak hale gelmiştir 135. Büyük Yunanistan’ı kurma çabasında olan Venizelos, Paris Barış Konferansı’nda (3 Şubat 1919) Avrupa’da, Arnavutluk’un güneyini (kendisi kuzey Epir demektedir), doğuda ise Ege ve Karadeniz arasındaki Trakya’yı (en azından Batı Trakya’yı) ve birkaç ada ile Anadolu’dan da Marmara’nın güney sahilinin ortasından İzmir’e inen (yaklaşık 400 mil) bölgeyi talep etmiştir. Venizelos’un kafasındaki Yunanistan, Adriyatik’ten bir parmak kuzeye tırmanan, Ege’nin tepesinden İstanbul’a doğru ilerleyen, Çanakkale’den geçip Anadolu kıyılarının üçte ikisini ve İzmir’i içerisine alan koskoca bir ülke olmalıdır 136. Venizelos, bu bölgelerin Milletler Cemiyeti ya da ABD mandası altında kendilerine verilmesine de razıdır. Bunun için gerekirse 1915 Londra Anlaşmasıyla İtalya egemenliğine geçen On İki Ada ve 1913 yılında Arnavutluk topraklarına katılan kuzey Epir konusundaki isteklerinin bir kısmından vazgeçmeye hazır olduğunu da bildirmiştir 137. 135 MacMillan, a.g.e., s. 349-350. MacMillan, a.g.e., s. 346. 137 Richard Clogg, Modern Yunanistan Tarihi, Çeviren Dilek Şendil, İletişim Yayınları, İstanbul, 1997, s. 117-118. 136 38 HALİL ÖZCAN Venizelos’un taleplerini değerlendiren İtilâf Devletleri, Yunanistan’ın işgali altında bulunan Arnavutluk’un Epir topraklarını boşaltması karşılığında Türkiye’nin On İki Adası’nı bu ülkeye vermeyi teklif etmiştir. Bu teklifin yerine getirilmesi için de 5 Şubat 1919 günü Yunanistan ve Arnavutluk için bir komisyon kurulmuştur 138. Venizelos, barış konferansında Anadolu ve Arnavutluk’taki taleplerini gerçekleştirmek için rakamları çarpıtmaktan da çekinmeyerek 14 Şubat 1920’de Londra Konferansı’nda Lloyd George’a 139 İstanbul patriğinden aldığı nüfus listesini vermiştir. Bu listeye göre İzmir’de 100 bin Türk, 240 bin Rum, Aydın’da 350 bin Türk, 590 bin Rum, Çanakkale’de 26 bin Türk, 64 bin Rum, Adalarda 380 bin Türk, 1.000.000 Rum ve Çatalca’da 86 bin Türk, 145 bin Rum vardır 140. Çarpıtılmış bu rakamların tersine 21 Ekim 1918 tarihli “Köylü” gazetesinde yayınlanan istatistiklere göre İzmir’de 406.068 Türk, 151.101 Rum, Aydın’da 239.530 Türk ve 33.440 Rum bulunmaktadır 141. Venizelos, güney Arnavutluk’ta, Arnavut’a benzeyen ve Arnavutça konuşan insanların aslında Yunan asıllı olduğunu ifade ederek bunlardan Ortodoks olanların ise zaten ruhları açısından Yunanlı sayılacakların belirtmiş ve Yunan ordusunda da bir sürü Arnavut olduğunu iddia etmiştir. Rakamlarla sihirbaz gibi oynayan Venizelos’a göre 230 bin kişilik kuzey Epir’in 151 bini Yunan’dır ve çoğunluğu Yunanlı olan bölgeler Yunanistan’a verilmelidir. Hatta çoğunluğu Yunanlı olmayan bölgelerin de kendilerinden daha yukarı uygarlık düzeyinde olan Yunanistan’a verilmesi gerekmektedir 142. Bu durumdan dolayı Arnavutlar şanslı olup sevinmelidir138 Bu komisyon da 30 Mart 1919 günü İzmir’in Yunanistan’a verilmesini teklif etmiştir. Bu kararın verilmesinde Wilson, L.George ve Clemenceau ile Rum patrikhanelerinin tahrif edilmiş istatistiklerinin de etkisi olmuştur. 12 Mayıs 1919’da üç büyükler (ABD, İngiltere ve Fransa) İzmir’e Yunan askerinin çıkarılmasını barış sözleşmesine aykırı bulmamıştır. Wilson da 13 Mayıs 1919 günü İzmir civarının Yunan-Arnavut komisyonun belirlediği gibi mutlak Yunanistan hâkimiyetine verilmesi gerektiğini açıklamıştır (Gotthard Jaeschke, Kurtuluş Savaşı İle İlgili İngiliz Belgeleri, Türkçeye Çeviren Cemal Köprülü, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara,1986, s.50). 139 Amerikalı Yahudiler de Lloyd George’a telgraf göndererek parçalanan Türk yurdundan kendilerine toprak talep etmişlerdir (Ulubelen, 2005:207). 140 Erol Ulubelen, İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, s. 206. 141 Turan, Yunan Mezalimi…, s. 24. 142 Venizelos’a göre Arnavutlar kadar Türklerin de uygarlaştırılmaya ihtiyaçları vardır. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 39 ler. Çünkü Venizelos’a göre medeniyet olarak çok ileri olan Yunanistan onların yönetimini üstlenmek istemektedir 143. Paris’te Yunanistan ve Arnavutluk meselesi, komisyonda görüşülmeye başlandığında Amerika ve Avrupa’da Venizelos yanlıları miting düzenlemeye başlamıştır. Benzer şekilde Balkanlar ve Anadolu’daki Venizelos ajanları da barış konferansına Yunanistan’a katılma isteklerinin belirten dilekçeler göndermişlerdir 144. Görüldüğü gibi Yunanistan’ın Anadolu ve Arnavutluk üzerindeki iddiaları gerçeğe ve hukuka değil, büyük devletlerin özellikle de İngiltere’nin desteğine dayanmaktadır. Paris Barış Konferansı’nda Yunanistan’ın Anadolu’daki ve Arnavutluk’taki iddialarına karşı çıkan İtalya, 24 Ocak 1919’da konferansa bir memorandum sunarak 1915 ve 1917 anlaşmalarındaki haklarını talep etmiştir. Buna ilave olarak İtalya, 7 Şubat 1919 günü de bir başka memorandum ile Adriyatik’teki 145 isteklerini konferansa sunmuştur. Bu memorandum ile İtalya, Londra Anlaşması’nın 4 ve 5 nci maddelerine dayanarak Fiume ve Spalato’yu talep etmiştir. 21 Nisan 1919 günü İngiltere ve Fransa, İtalya’ya Anadolu ve İzmir’deki hak ve iddialarından vazgeçmesi karşılığında Adriyatik’teki taleplerinin destekleneceği sözünü vermişlerdir. Ancak ABD Başkanı Wilson, İtalya’nın Adriyatik’teki isteklerinin karşısında yer almıştır. Anadolu ve Adriyatik’teki istekleri kabul görmeyen İtalya Başbakanı Orlando 24 Nisan 1919’da Paris’ten ayrılmıştır 146. 29 Temmuz 1919 tarihinde İtalya Dışişleri Bakanı Sforza, Yunanistan’ın Roma büyükelçisi aracılığı ile Venizelos’a verdiği notada müttefikleVenizelos, Paris’te İngiliz ve Fransızlar Afrikalıları ve Asyalıları nasıl uygarlaştırdılarsa Yunanistan’ın da Batı dünyasının bir parçası olarak geri kalmış Türkleri uygarlaştırması gerektiği konusunu her fırsatta dile getirmiştir. Ona göre 1919 yılında hâlâ iki milyon Yunanlı, OsmanlıTürk yönetimi altında yaşamaktadır (MacMillan, a.g.e., s. 343). 143 MacMillan, a.g.e., s.346. 144 MacMillan, a.g.e., s.350-351. 145 Swire (J., Swire, Albania-The Rise Of A Kingdom, Arno Press&The New York Times, New York, 1971, s. 281)’e göre Paris Barış Konferansı’ndaki hiçbir sorunun Adriyatik kadar çözümü zor olmamıştır. Arnavutluk’un kaderi de Adriyatik sorununa doğrudan bağlıdır. Onun için de İtalya, Adriyatik üzerindeki etkisinden dolayı Arnavutluk’un sorunlarıyla ilgilenmek mecburiyetinde kalmıştır. (P.Sabah, 7 Eylül 1921, s. 2). 146 Çelebi, a.g.e., s. 46-49. 40 HALİL ÖZCAN rin Anadolu ve Arnavutluk hakkında aldıkları kararların İtalya’yı yeni bir politika takip etmeye mecbur bıraktığını ifade ederek İtalya’nın kendi başına hareket edeceğini bildirmiştir 147. Bunun üzrine iki ülke arasındaki meseleleri çözmek amacıyla İtalya’nın yeni Dışişleri Bakanı Tommaso Tittoni ile Yunanistan Başbakanı Venizelos bir araya gelerek Arnavutluk, On İki Ada ve Adriyatik konularını görüşmeye başlamışlardır 148. Ancak Yunanistan Başbakanı, Onlar Konseyi’ndeki diğer devletlerin desteğine güvendiği için herhangi bir uzlaşmaya yanaşmamış ve bu yüzden bir anlaşma sağlanamamıştır. İtalya, bir müddet sonra Anadolu, Adriyatik ve Arnavutluk ile ilgili teklifini açıklamıştır. İtalya, tüm Arnavutluk üzerinde himayeyi sağlayacak merkezi bir yönetim kurmayı amaçlamakla beraber 149 Arnavutluk kıyısının tamamını, iç kesimlerin de yarısını almanın karşılığı olarak Yunanistan’a Görice çevresi ile On İki Ada’yı ve Anadolu’da İzmir çevresini vermeyi teklif etmiştir. Bu teklifle İtalya, önce Adriyatik’in güvenliğini sağlamaya çalışarak güçlenecek olan Yunanistan’ın kendisini tehdit etmesinin önüne geçmeye çalışmıştır. Zira Adriyatik Denizi’nin en dar yeri çizmenin topuğuna rastlamaktadır. Karşı tarafta 60 millik bir mesafede Arnavutluk’un Avlonya (Vlore) Limanı ve limanın önünde de Sazan Adası (İtalyancası Sasseno) bulunmaktadır. İtalya hem Avlonya Limanı’na ve hem de Sazan Adası’na hâkim olursa Adriyatik’i kapatabilecektir. Diğer taraftan burası başka bir devletin elinde olursa o devlet (Yunanistan da olabilir), Adriyatik’i kapatarak İtalya’yı hapsedebilecektir. İtalya, konferansta ayrıca Sırbistan’ın kuzey Arnavutluk’tan toprak talep etmesine de karşı çıkmıştır. Çünkü kuzey Arnavutluk’taki Katolik azınlık İtalyan papaz ve okulları aracılığı ile kontrol edilebilmektedir150. Başka bir deyişle kuzey Arnavutluk, Katolik nüfusundan dolayı İtalya’nın Arnavutluk’u koruma altına alabilmesinin temel dayanağı durumundadır. 147 Çelebi, a.g.e., s. 240. MacMillan, a.g.e., s.297-299. 149 Mıranda Vickers, The Albanians, WBC Ltd., London, 1997, s. 91-93. 150 MacMillan, a.g.e., s. 350-351. 148 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 41 İtalya Hükûmeti’nin Yunanistan ile yaşadığı Adriyatik anlaşmazlığı sonucunda İzmir üzerindeki iddialarından Yunanistan lehine vazgeçmesinin yanı sıra Afrika’daki Alman sömürgelerinden de pay alamaması, İtalyanların Hükûmetlerine olan güvenlerini sarsmıştır. İtalya halkı, müttefiklerce aldatıldıklarını düşünmeye başlamışlardır. Bunun sonucu olarak Haziran 1919Mart 1922 dönemi arasında İtalya’da iki defa genel seçim yapılarak dört defa hükûmet değişikliği olduğu halde ülkede bir türlü istikrar sağlanamamıştır. Bu istikrarsızlıktan istifadeyle 31 Ekim 1922’de İtalya’yı II. Dünya Savaşı’na götürecek olan faşist diktatorya işbaşına gelmiştir 151. Paris’te Yunanistan ile İtalya’nın Arnavutluk konusundaki çelişen talepleri, Arnavutluk’un (ve de Türkiye’nin) istekleri göz önüne alınmaksızın çözülmeye çalışılmıştır 152. Arnavutlar ise aynı süreçte Paris Barış Konferansı’nda yeniden ülkelerinin bağımsızlıklarını temin için çaba sarf etmişlerdir 153. Bu amaçla Yunan talep ve iddialarına karşı çıkarak kendi nüfus istatistiklerini komisyonlara sunmuşlardır. Bu belgelerde güney Arnavutluk’ta sadece 20.000 Rum olduğu belirtilmiştir. Ayrıca inançları ne olursa olsun Arnavutların vatan sevgisi konusunda yüzyıllardan beri birlikte hareket ettiklerini ifade etmişlerdir. Arnavutlar, kendilerinden daha uygar olduklarını iddia eden Yunanlıların ülkelerinde akıllara durgunluk veren zulümler yaptıklarını iddia ederek kendilerinin toprak vermesinin yerine asıl hakkaniyetli uygulamanın Arnavutların çoğunlukta olduğu Sırbistan, Karadağ ve Yunanistan’daki bölgelerin kendilerine verilmesi olacağını ifade etmişlerdir 154. Yunanlılar, Arnavutların Avrupa’nın tek uygarlaşmamış ırkı olduğunu iddia ederken Arnavutlar da ısrarla bu iddiayı reddederek ABD’den ülkelerinin 151 Musolini iktidara geldikten sonra İsviçre’ye giderek Lozan Konferansı açılmadan önce Serit’te toplanan üçlü konferansa katılmıştır. Buradaki müzakerenin sonucu, daha önce Yunanistan’a bırakılması kararlaştırılan On İki Ada’yı almayı başarmıştır (Ahmet Şükrü Esmer, Siyasî Tarih (1919-1939), Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No:30-12, Güney Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.O., Ankara, 1953, s. 26-27). 152 MacMillan, a.g.e., s. 356-357. 153 Çetiner, a.g.e., s. 14. 154 Arnavutların talepleri arasında ezelden beri Arnavutların yaşadığı zengin tarım bölgesi olan Kosova da vardır. Ancak Arnavutluk Hükümeti’nin gücünün zayıf olması Kosova’yı geri almaya yetmemiştir (MacMillan, a.g.e., s.355. 42 HALİL ÖZCAN mandasını üstlenmesini talep etmişlerdir 155. Paris görüşmelerinde Arnavutların haklarını savunması için Turhan Paşa başkanlığında kurulan hükûmet, Amerika’da ve İstanbul’da yaşayan Arnavutlarca da desteklenmiştir 156. İtalya’nın nüfuzuyla Draç’ta toplanan Millî Kongre sonucu başbakan olan ve Paris’e giden heyetin başkanlığını da yapan Turhan Paşa’nın gündeminde kayıtsız, şartsız bağımsızlık talebi olmadığı için konferansta Arnavutluk heyeti başarılı olamamıştır. Arnavutluk heyeti başkanı ve Başbakan Turhan Paşa, Paris Barış Konferansı’nda 24 Şubat 1920 tarihinde etkisiz bir konuşma yapmıştır. Arnavutlar, takip ettikleri bu politika ile bağımsızlıkları için mücadele etmek yerine kendilerini büyük devletlerin ve özellikle de Amerikalıların insafına bırakır bir görüntü sergilemişlerdir. Arnavutlar, Türkiye’deki mandacılar gibi ABD Başkanı Wilson’un milliyet ilkesini boşuna ortaya atmadığını düşünerek şimdiye kadar kendilerinin hakları çiğnenmiş olsa da eninde sonunda hak etmiş oldukları saygıyı göreceklerine inanmaktadırlar 157. Gerçekte ABD Başkanı Wilson, hem İtalya’ya karşı olan tutumu sebebiyle hem de ABD’deki Arnavutların etkisiyle Arnavutların bu inançlarını boşa çıkarmayarak 6 Nisan 1920’de İtalya’nın Fiume ve diğer Adriyatik kıyıları ile Arnavutluk topraklarını almasına karşı çıkmış ve böylece Arnavutluk’un parçalanmasını engellemiştir 158. Osmanlı Devleti de aynı günlerde Paris’te haklarını savunmaya çalışmaktadır. Sadrazam Damat Ferit Paşa liderliğinde eski sadrazamlardan Tevfik Paşa, Maliye Nazırı Tevfik ve Şurayı Devlet Reisi Rıza Tevfik Beylerden oluşan bir heyet, Paris’te devleti temsil etmişlerdir. Osmanlı Devleti, konferansa verdiği muhtıra ile savaştan önceki Osmanlı toprak statüsünün muhafazasını talep etmiştir. Adaların Yunanistan ve İtalya tarafından Osmanlı Devleti’ne bırakılması ile Batı Trakya’nın Osmanlı Devleti’ne geri 155 MacMillan, a.g.e., s. 350-351. İlirjana Demirlika, “Arnavutluk Kaynaklarında Atatürk ve Türk Devrimi”, İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, (Yayımlanmamış) Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2001, s.103. 157 MacMillan, a.g.e., s. 354. 158 Atilla Kollu, “Türkiye-Balkan İlişkileri 1919-1939”, Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlke ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü (Yayımlanmamış) Doktora Tezi, Ankara, 1996, s. 198. 156 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 43 verilerek Doğu Anadolu’da Ermenistan Devleti kurulması konusunda görüşmelere başlanması ve Araplara muhtariyet verilmesi bu talepler arasındadır. Ancak İtilâf Devletleri bu muhtırayı dikkate almayarak gizli anlaşmalardaki paylaşım doğrultusunda işgallerini sürdürmüştür. Bu haksız ve hukuksuz işgaller sonucu Anadolu’da Mustafa Kemal Paşa liderliğinde Türk İstiklâl Mücadelesi başlarken Paris’teki Osmanlı heyeti İtilâf Devletleri delegasyonunun tavsiyesi ile İstanbul’a dönme kararı almıştır. İtilâf Devletlerine göre ABD’nin Osmanlı Devleti’nin en azından bir bölümünü manda alıp almayacağının belirlenmesi gerekmektedir. 18 Ocak 1919 tarihinde başlayan Paris Barış Konferansı Osmanlı Devleti ile herhangi kalıcı bir anlaşma yapamadan 21 Ocak 1920 tarihinde sona ermiştir. Bu sebeple Osmanlı Devleti ile yapılacak barış şartlarını yeniden müzakere etmek amacıyla Birinci Londra Konferansı 12 Şubat 1920 tarihinde toplanmıştır. Bu görüşmeler devam ederken Mustafa Kemal Paşa liderliğinde Türk millî hareketi büyümeye başlamış ve Osmanlı Mebusan Meclisi’nde Misakı Millî kabul edilmiştir. Bu durum karşısında işgalci güçler, 16 Mart 1920’de İstanbul’u işgal ettiklerinden Londra Konferansı’nda da Osmanlı Devleti ile kalıcı bir anlaşma yapılamamıştır. Konferans, 10 Nisan 1920 tarihinde dağılırken gelecek toplantısını San Remo’da yapmayı kararlaştırmıştır. 18-26 Nisan 1920 tarihinde San Remo’da bir araya gelen İngiliz, Fransız ve İtalya temsilcileri, TBMM’nin açılışı sürecinde artık Anadolu’daki İstiklâl Mücadelesi’nin kendileri için ciddi bir tehdit olduğunu görerek, Osmanlı Devleti’nin her hangi bir temsilcisini çağırma gereğini duymadan Sevr Anlaşması’nı belirlemişlerdir 159. Sonuç olarak I. Dünya Savaşı gizli anlaşmalarında olduğu gibi Paris Barış Konferansı’nda da Anadolu ve Arnavutluk, emperyalist devletlerin paylaşım konusu olmuştur. Konferansta üzerinde en fazla tartışılan ve uzlaşma sağlanamayan mesele Anadolu, Arnavutluk ve Ege Adaları olmuştur. Yunanistan’ın Anadolu ve Arnavutluk’ta istediği ve işgal ettiği yerler için İtalya ile uzlaşamamasının sebebi ABD Başkanı’nın İtalya’ya olumsuz tavır 159 Turan, Millî Mücadele’de Siyasî Çözüm Arayışları…, s. 35-36. 44 HALİL ÖZCAN takınmış olması ile İngiltere ve Fransa’nın İtalya’nın güçlenmesini kendi dış politikaları açısından tehdit olarak görmeleridir. İngiltere ve Fransa’nın desteğini alan Yunanistan, Paris’te hem Anadolu hem de Arnavutluk için tek yanlı raporlar ve istatistikî veriler hazırlayarak hak iddiasında bulunmuştur. Yunanistan, Arnavutluk ve Anadolu’ya tarihsel Bizans mirası olarak bakmış ve bu yerleri kendi ülkesinin sınırlarına katmak istemiştir. Yunanistan’a göre Arnavutluk ve Anadolu’nun nüfusu Müslüman çoğunlukta olsa bile bu yerleri Batı adına ancak Yunanistan uygarlaştırabilirdi. Paris’te Yunanistan’a verilmek istenen Anadolu ve Arnavutluk’taki yerler aslında Londra Gizli Anlaşması’nda İtalya’ya verilmesi öngörülen yerlerdi. Ancak, gizli anlaşmada Anadolu ve Arnavutluk’taki topraklardan verilmesi öngörülen yerlerin barış müzakerelerinde İtalya’ya verilmemesi İtalya’nın iç politikasında sıkıntılara ve değişikliklere sebep olmuştur. C. Türkiye’nin ve Arnavutluk’un Bağımsızlığının Temini İçin Yapılan Kongreler 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi’nden hemen sonra Anadolu işgal edilmeye başlandığında işgal edilen yerlerin kurtarılması için mahalli olarak pek çok kongre toplanmıştır 160. Ancak bu kongreler daha çok bölgesel amaçlı olup vatanın tamamını kurtarmayı amaç edinmemiştir. Türkiye’nin İstiklâl Mücadelesi’ne yönelik kongreler Erzurum ve Sivas’ta toplanmıştır. Arnavutlar da işgalden kurtulmak için çareler aramış ve Draç’ta millî bir kongre topladıktan sonra millî bir hükûmet kurmayı başarmışlardır. Ancak kongre İtalya nüfuzu altında toplandığı için kurulan millî hükûmet de Paris Konferansı’nda etkili olamamıştır. Bu sebeple de Arnavutluk milliyetçileri, ülkelerinin yeniden istiklâlini sağlamak amacıyla Luşnya’da bir millî kongre toplamak mecburiyetinde kalmışlardır. 1. Erzurum ve Sivas Kongreleri Mondros Mütarekesi’nden hemen sonra Anadolu’nun işgal edilmeye başlanması özellikle de İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali, mahalli cemi- ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 45 yetlerin harekete geçmesine sebep olmuştur. Mustafa Kemal Paşa da İzmir’in Yunanistan tarafından işgalini Türk halkının kabullenemeyeceğini bildiği için Samsun’a çıktıktan sonra işgallere karşı millî tepkinin gösterilmesi amacıyla mitingler yapılmasını ve İtilâf Devletleriyle İstanbul Hükûmeti’ne telgraflar çekilmesini daha Havza Genelgesiyle 28 Mayıs 1919’da istemiştir. Mustafa Kemal Paşa, 21/22 Haziran 1919 gecesi yayımladığı Amasya Tamimi’nde de tehlikede olan vatanın bütünlüğünü ve milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararının kurtaracağını ifade etmiştir. Bunun için de her türlü baskı ve kontrolden uzak millî bir heyetin varlığını gerekli görmüştür. Amasya Tamimi’nde millî heyetin illerden ve sancaklardan gelecek halkın güvenini kazanmış üç delege ile toplanacak olan Sivas Kongresi’nde seçileceği belirtilmiştir. Ayrıca tamimde doğu illeri adına Erzurum’da 23 Temmuz 1919’da bir kongre toplanacağı da belirtilmiştir. Erzurum Kongresi doğu illerinin durumunu görüşmek üzere mahalli bir kongre olarak düzenlendiği halde Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığa seçilmesiyle birlikte kongre Türk vatanının tamamının işgallerden kurtarılmasını hedefleyen kararlarının alındığı bir merkez haline dönüşmüştür. Bu durum hem Mustafa Kemal Paşa’nın konuşmalarına hem de kongrenin aldığı kararlara etki etmiştir. Mustafa Kemal Paşa yaptığı konuşmada Mondros Mütarekesi’ne aykırı olarak yapılan saldırı ve işgallerden bahsetmiş, tarihin bir milletin varlığını hiçbir zaman inkâr edemeyeceğini belirterek vatanın işgallerden kurtuluşunun millî akımın kahramanlık ruhu ile olacağını ifade etmiştir. On dört gün süren kongre sonucu millî sınırlar içinde vatanın bir bütün olduğu ve birbirinden ayrılamayacağı kararı alınmış, İstanbul Hükûmeti’nin görevini yapamaması durumunda millî bir hükûmetin kurulmasına kadar olan süreçte görev yapacak olan Heyeti Temsiliye burada kurulmuştur. Ayrıca kongrede Kuvayı Milliye’nin tek kuvvet olarak tanınması 160 Turan, a.g.e., s. 51-52 HALİL ÖZCAN 46 ve millî hâkimiyetin esas kılınması benimsenirken manda ve himayenin kabul olunamayacağı ilân edilmiştir 161. 4-11 Eylül 1919 tarihleri arasında yapılan Sivas Kongresi’nde de Erzurum Kongresi’nin kararları müzakere edilmiş ve bu kararlar, Anadolu ve Rumeli’yi kapsayacak şekilde genişletilerek Anadolu ve Rumeli Müdafi Hukuk Cemiyetleri birleştirilmiştir. Sivas Kongresi’nde manda ve himaye meselesi bir daha tartışılmamak üzere reddedilerek Heyeti Temsiliye’nin sayısı artırılmış ve heyete icra yetkisi verilmiştir 162. İstanbul’un işgalinden sonra da Heyeti Temsiliye’nin girişimiyle 23 Nisan 1920’de Ankara’da TBMM açılmış ve Türk İstiklâl Mücadelesi bu meclis tarafından yürütülmüştür. 2. Luşnya Kongresi I. Dünya Savaşı sonrasında Paris Barış Konferansı başladığında Arnavutluk’ta İtalya, Yunanistan, Yugoslavya ve Fransa işgalleri devam etmekteydi. Küçük milletlerin hukuklarını savunmak için savaştıklarını söyleyen İtilâf Devletleri, Paris’teki müzakerelerde bir buçuk milyonluk Arnavutluk’u işgalci devletlerin hırslarına terk etmek niyetindeymiş gibi hareket etmişlerdir. Bu süreçte Turhan Paşa kabinesinin etkili olamadığını gören Arnavut milliyetçileri, kendi geleceklerine sahip çıkarak Luşnya’da bir kongre toplamaya karar vermişlerdir 163. Kongre 21 Ocak 1920’de açılmış ancak delegelerin geç katılmasından dolayı çalışmalar 28-31 Ocak tarihleri arasında yapılabilmiş ve kongre’ye bütün Arnavutluk’tan ellinin üzerinde temsilci katılmıştır. Kongre başkanı olarak Akif Paşa Elbasani seçilmiştir 164. 1914 yılında Arnavutluk’u terk eden Prens Vid, yasal olarak henüz hükümdarlıktan ayrılmadığından 165kongre toplandığı sıralarda Arnavutluk’un rejim ve temsil meselesi belirsizliğini 161 Kemal Atatürk, Nutuk 1919-1927, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2000, s.45-46. Sivas Kongresi hakkında daha fazla bilgi için (Nutuk 1919-1927, s. 61-62, Turan, Millî Mücadele’de Siyasî Çözüm Arayışları…, s.: 62-63)’e bakınız. 163 H. Milliye, 6 Haziran 1926, s. 3. 164 A.S.S. III, s. 145. 165 Burak Reis Sat, “Arnavutluk: Dün ve Bugün”, Strateji Dergisi, Mart 1996, s. 160. 162 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 47 korumaktadır. Bu belirsizliğin ortadan kaldırılabilmesi için kongrede dört kişilik (Katolik, Ortodoks, Sunni ve Bektaşiden oluşan) “Yüksek Konsey” oluşturulmuş ve Arnavutluk’un rejim şekli meclis tarafından belirleninceye kadar konseyin ülkeyi temsil etmesi kararlaştırılmıştır. Yüksek konseyin üyeleri; Akif Paşa Elbasani, Dr. Mihal Ruturolli, Luigi Burniçi, Abdi Bey Toptani olarak belirlenmiştir. Ayrıca kongrede meclisin görevini yerine getirecek 37 üyeden oluşan ve ilk başta senato olarak adlandırılan bir ulusal konsey de belirlenmiştir 166. Luşnya Kongresi’nde, Turhan Paşa Hükûmeti düşürülerek yeni bir hükûmet oluşturulmuş 167 ve bakanlıklara da vatanperver Arnavutlar getirilmiştir 168. Yeni hükûmet, ülkedeki işgallere karşı çıkarak Arnavutluk sınırlarının 1913 Londra Konferansı’nda kabul edilen sınırlardan ibaret olduğunu ilân etmiştir. Ayrıca kongrede hukuk kurallarını düzenleyen bir kanuni esasî (anayasa) kabul edilmiş ve Tiran şehri başkent olarak belirlenmiştir 169. Kongrede işgallerin sona erdirilmesi ve Arnavutluk’un toprak bütünlüğünün sağlanması amacıyla Paris’e yeni bir heyet gönderilmesine de karar verilmiştir 170. Arnavutlar, bağımsızlıklarını ilân ettikleri tarihten itibaren nihayet kendi geleceklerine sahip çıkarak millî bir kongre toplamış ve millî bir hükûmet oluşturarak millî bir ideal belirlemişlerdir. Arnavut milliyetçilerinin ideali, I. Dünya Savaşı sürecinde işgal edilen Arnavut topraklarını işgalden kurtararak 1913 yılında Londra Büyükelçiler Konferansı’nda belirlenen sınırlara ulaşmaktır. Kongre, bu ideali gerçekleştirebilmek amacıyla Arnavutların millî birliğini sağlayacak önemli bir karar almıştır. Alınan karara göre Müslüman ve Hıristiyan oranına bakmaksızın Yüksek Konsey’e Bektaşi, Sunni, Ortodoks ve Katolik birer temsilci atanmıştır. Türk İstiklâl Mücadele166 A.S.S. III, s. 146. Giaffo, a.g.e., s. 348. 168 Luşnya Kongresi’nde A. Zogu içişleri bakanlığına atanmış, bu sayede de polis ve jandarma teşkilatını kontrol altına alabilmiş ve bu tarihten sonra Zogu’nun parlayan yıldızı devlet başkanı ve krallığa kadar yükselmiştir (Giaffo, a.g.e., s. 348). 169 Vıckers, a.g.e., s. 94. 170 Akşin ve Fırat, a.g.m., s. 109. 167 HALİL ÖZCAN 48 si’ni yürüten Birinci Meclis’te olduğu gibi Luşnya Kongresi’nde de toplumun her kesimi temsil edilmiştir. Anadolu ve Arnavutluk işgal altındayken yapılan kongrelerde milliyetçiler önce kendi ülkelerinin iç birliğini sağlamaya çalışmıştır. Kongreler sonrasında Türkiye ve Arnavutluk’ta milliyetçiler, ülkelerinin işgallerine karşı hem müzakereleri yürütmek hem de direnişi örgütlemek üzere çalışmışlardır. Ancak Türk İstiklâl Mücadelesi’nin lideri Mustafa Kemal Paşa, millî hâkimiyete dayalı, kayıtsız şartsız, bir millî devlet kurulmasını daha güçlü olarak her fırsatta içeriye ve dışarıya karşı vurgularken Arnavut liderler bu kadar güçlü ve kararlı bir tavır sergileyememişlerdir. D. Arnavutluk Bağımsızlık Mücadelesi’ne Ülke Dışındaki Arnavutların Desteği Paris Barış Kongresi sürecinde ülke dışındaki Arnavutlar da Arnavutluk’un işgallerden kurtarılarak yeniden bağımsız olabilmesi için oldukça gayret sarf etmişlerdir. Bir grup vatansever Arnavut, ülkeleri lehinde lobi yapması amacıyla bir Macar soylusunu para karşılığında ABD’ye göndermişlerdir. Amerika’da bulunan Pan-Arnavut Federasyonu da bir Amerikalı misyoneri Arnavutluk davasını savunması için Paris’e göndermiştir. Ayrıca İngiltere’de bulunan Arnavutlar, İngiltere’nin soylu ailelerinden birinin küçük oğlu olan (Türkçe-Arnavutça bilen) Aubrey Herbet (İngiltere dışişlerinin maaşsız ajanı) ile temasa geçmişlerdir. Arnavutlar, ülkelerinin bağımsızlığı için çalışması karşılığında A. Herbet’e Arnavutluk tahtını bile teklif etmişlerdir. Bu teklifi kabul etmeyen A. Herbet, Arnavutluk’un bağımsızlığı için çalışacak bir İngiliz-Arnavut Derneği kurmuştur 171. İngiltere ve ABD’deki Arnavutların yanı sıra Arnavutluk’un işgalden kurtarılması için Türkiye’deki Arnavutlar tarafından kurulan Arnavut Teavün Cemiyeti de mücadele etmiştir. Bunlara ilâve olarak Arnavutluk’un yeniden istiklâlini kazanma mücadelesinde ülke dışındaki Arnavutların her birinin desteği önemli olmakla birlik- 171 MacMillan, a.g.e., s. 354. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 49 te özellikle Amerika’daki Arnavutların faaliyetleri Paris’teki Arnavutluk heyetinden bile çok daha fazla etkili olmuştur. 1. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Arnavutlar Amerika Birleşik Devletleri 172 (ABD)’nde bulunan Arnavutlar, 8 Ocak 1918 tarihinde ABD Başkanı Wilson’un 14 ilkesinin yayınlanmasından sonra bu ilkeler doğrultusunda ülkelerini işgallerden kurtarma faaliyetlerini yoğunlaştırmışlardır 173. ABD’deki Arnavutlardan Psikopos Fan S. Noli, Tiran Hükûmeti’nin ABD temsilcisi olarak seçilmiş ve burada Yunan propagandasına karşı mücadele etmiştir 174. Fan S. Noli’nin temsilci atanmasından sonra ABD’de ikamet eden Arnavutlar, ABD ve uluslararası kamuoyunda taleplerini sık sık gündeme getirerek Paris Barış Konferansı sürecinde etkili olmaya çalışmışlar ve bu konuda da başarılı olmuşlardır. Paris Barış Konferansı’nda ABD delegelerinin Arnavutluk’u desteklemelerinin iki sebebi vardır. Birincisi konferanstaki Vatra delegelerinden Dr Ericson’un ABD Başkanı Wilson’un eşi ile Arnavutluk meselesi konusunda bir görüşme yapmayı başarmış olmasıdır. İkincisi ise Bayan Wilson’un Dr Ericson’un anlattıklarından etkilenerek ABD Başkanı Wilson’u bu konuda yönlendirmesi ve başkanın Arnavutluk’u koruması olmuştur 175. ABD Başkanı Wilson, Arnavutluk’un bağımsız olabileceğini düşünerek Arnavut milletinin koruyuculuğunu üstlenirken 176 İngiltere Başbakanı L.Lyod George, Arnavutların bağımsızlığı konusuna sıcak bakmamıştır. İngiltere Başbakanı’nın tutumuna rağmen ABD Başkanı, Paris’e Şubat 1920’de bir not göndererek Amerika’nın Arnavutluk halkına haksızlık etmeyeceğini bildirmiştir 177. 172 Bundan sonra ABD olarak gösterilecektir. Giaffo, a.g.e., s. 377-378. Aslında Wilson’un 14 maddesi de Balkan bölgesinin gerçeklerine uymamaktadır. Çünkü galip devletlerin mağlup devletlerin temel haklarını göz ardı etmelerinden dolayı mağlup devletlerde vatanı kurtarmak için milliyetçi diktatörler ortaya çıkmıştır (Veselin Mınchev, The Formatıon Of Natıonal Countrıes ın The Balkan Penınsula, Institute of Economics of the Bulgarian Academy of Sciences, Sofia, 1999, s.26). 174 Giaffo, a.g.e., s. 348-349. 175 Giaffo, a.g.e., s. 347. 176 Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler C.I, İkinci Meşrutiyet Dönemi (19081918), Hürriyet Vakfı Yayınları, İstanbul,1984, s. 538. 177 MacMillan, a.g.e., s. 356-357. 173 50 HALİL ÖZCAN 2. Türkiye’de Kurulan Arnavut Teavün Cemiyeti I. Dünya Savaşı sonrasında Arnavutluk’ta işgallerin sürmesi ve 1913 yılında belirlenen Arnavutluk sınırlarının tehlikeye maruz kalması durumu Türkiye’de yaşayan Arnavutları da endişelendirmiştir. Türkiye’de ve özellikle de İstanbul’da yaşayan Arnavutlar, ülkelerinin istiklâl mücadelesinde etkin olabilmenin yollarını aramış ve bu yönde bir cemiyet kurmuştur. Luşnya Kongresi’nden yaklaşık on ay önce İstanbul’da kurulan Arnavut Teavün Cemiyeti, Arnavutluk millî davasına sahip çıkmaya çalışmıştır. Hatta cemiyet, Luşnya Kongresi gibi sadece 1913 Londra Konferansı’nın belirlediği sınırlar için değil, 1913 yılında Arnavutluk dışında bırakılan Arnavut toprakları için de mücadele etme kararı almıştır. 15 Mart 1919 tarihinde Arnavut Teavün Cemiyeti’nin kuruluş dilekçesi Osmanlı Devleti Dâhiliye Nezaretine verilmiştir. Cemiyetin resmi başvurusundaki Arnavutça ismi “Komitet İkolon—Ne Turqi”dir. Cemiyet’in kuruluş yeri İstanbul’daki Yeni Postane arkasında bulunan Türkiye Hanı olarak belirtilmiştir. Cemiyetin kurucu ve yöneticileri Nezir Bey 178, Kalkandelenli Hasan Hüseyin Bey, Selman Ulvi Bey, Mustafa Bey, Fatih ders imamlarından Cemalettin Efendi, Dr. İhsan Fevzi Bey, Hasan Haydar Bey ve Priştineli Hüseyin Fuat Bey’dir. Cemiyetin kuruluş dilekçesinde amacı Londra Konferansı’nda ülke sınırları dışında bırakılan ülke topraklarının Arnavutluk’ a katılması için gerekli girişimlerde 179 bulunmak (madde 5), her nerede olursa olsun Arnavutlar arasındaki rabıta-ı ırkiye ve milliyeyi idame ettirmek ve muhtaçlara yardım etmek (madde 6) ile Arnavutluk’un menfaatlerini ve hukukunu savunmak için propaganda yapmak olarak izah edilmiştir 180. Cemiyet, Arnavutların yoğun olarak yaşadıkları Bursa, Aydın, Edirne, Konya, İzmit, Eskişehir ve Karesi vilayetlerinde şubeler açmak istemişse 178 Nezir Bey, verdiği bir demeçte kendisinin reis olduğunu bildirmiştir (Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler: C.III Mütareke Dönemi 1918-1922, Hürriyet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1986, s. 452). 179 Tunaya, a.g.e., s. 452-455. 180 Tunaya, a.g.e., s. 452-455. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 51 de bunda başarılı olamamıştır. Cemiyet Reisi Nezir Bey’in Rumca yayın yapan “Etnos” gazetesine verdiği kısa bir demeci 17 Mayıs 1921 tarihli “Alemdar” gazetesinde yer almıştır. Nezir Bey bu demeçte:”Ankara’nın Yunanistan’a her türlü müşkülâtı ika etmek (yapmak) istemesi tabiidir. Fakat Arnavutluk hiçbir zaman Ankara’nın dolaplarına alet olmayacaktır” demiştir 181. Bu demeçten cemiyet’in Kuvayı Milliye hareketine karşı olduğu ve Arnavut Teavün Cemiyeti liderlerinin Türk İstiklâl Mücadelesi’ni yeterince kavrayamadığı anlaşılmaktadır. Çünkü Anadolu’yu işgal eden Yunanistan, Arnavutluk’ta da işgalcidir. Türk milliyetçileri, Yunan işgaline karşı Türkiye’de ve Arnavutluk’ta ortak cephe oluşturmak için çaba gösterirlerken üstelik de II. İnönü zaferi kazanıldıktan sonra bu açıklamanın yapılmış olması düşündürücüdür. Bu sebeple cemiyet liderinin kendi ülkesini işgalden kurtarmak için Yunanistan ile başkaca temaslarının olduğunu düşünmek mümkündür. Hâlbuki Türkiye’de yaşayan Arnavutların ekseriyeti, Türk İstiklâl Mücadelesi sürecinde ve de 1923 yılında yapılan seçimlerde Mustafa Kemal Paşa’yı ve Birinci Grubu desteklemiştir 182. İstanbul’daki Arnavut Teavün Cemiyeti üyelerinden Osmanlı Devleti’nin eski valisi Halil Paşa ve Debre Mebusları Fuat Bey ile Fraşeli Mithat Beylerin de aralarına bulunduğu özel bir heyet, 1919 yılının yaz döneminde Paris’e gitmiştir. Heyet, 183 Paris’te yaptığı görüşmelerde Adriyatik meselesinin son durumu ile Arnavutluk üzerinde dolaşan mezalim tehlikesini gündeme getirmiştir. Aynı heyetin İstanbul’a gönderdiği bir telgrafta Amerika Cumhurbaşkanı Wilson’un Arnavutluk’un kaderiyle ilgilenmeye başlamasıyla barış yolunda mesafe alındığı bildirilmiştir. Bu iyimser haber, Arnavutlar 181 Tunaya, a.g.e., s. 452-453. 1923 yılında seçimler yapılmadan önce İşkodra’lı Ömer Selim, Müslüman Arnavutların yoğun olarak yaşadığı İstanbul’un bazı semtleri (Beşiktaş gibi) ile İzmit ve Adapazarı’nda halkın nabzını yoklamıştır. Ömer Selim, buralarda yaşayan Müslüman Arnavutların Gazi Paşa taraftarı olduğu hakkındaki 27 Nisan 1923 günlü bir raporu Gazi Paşa’ya sunulmak üzere Ankara’ya göndermiştir (TİTE Arşivi, kutu no: 35, gömlek no: 78, belge no: 78). 183 Heyet, Arnavutluk’taki meseleyi mevcut hükümetin gayrı milli hareket etmesine bağlamıştır. Heyete göre Arnavutluk’ta Süleyman Bey’in başkanlığında yeni bir milli hükümet kurulmalıdır. 182 52 HALİL ÖZCAN da olduğu kadar onlara karşı sevgi ve dostluk besleyen bütün Türk ve Müslümanlar üzerinde de sevinç yaratmıştır 184. Arnavut Teavün Cemiyeti, 4 Kasım (T.S.) 1921 günü İstanbul’da Halil Paşa başkanlığında üç binden fazla Arnavut’un toplanması ile Sırpların Arnavutluk’a saldırılarını protesto etmiştir. Cemiyet üyelerinden Ferit Bey, toplantıda Fransızca bir konuşma yapmış ve Arnavutların Balkanların en eski sakini olduğunu belirterek Sırpların saldırılarının asılsız iddialara dayandığını bildirmiştir. Ferit Bey, Arnavutların medeni ve zengin bir kavim olduğunu belirterek Kosova’nın da Arnavutluk’a ait olduğunu gösteren köklü delilerden bahsetmiştir. Konuşması sık sık alkışlarla kesilen Ferit Bey, miting kararını (protestosunu) alenen okumuş ve bu protestoyu İngiliz, Fransız, İtalya ve Amerika Hariciye Nezaretleriyle Milletler Cemiyeti’ne ve Avrupa matbuatına göndereceklerini söylemiştir. Miting kararında Harbi Umumi’de İtilâf Devletleri yanında yer alan Arnavutluk’un Sırplar tarafından 1913 sınırlarına aykırı olarak yapılan işgalinin protesto edildiği ifade edilerek Arnavutların millî hudutlarının ve istiklâllerinin temininin tüm büyük devletlerden talep edildiği belirtilmiştir 185. 3. Kosova Savunma Komitesi I. Dünya savaşı sonrası Arnavutluk, İtalya, Yugoslavya ve Yunanistan tehdidi altındayken 1918 yılı Kasım ayı başlarında Kosova Savunma Komitesi, İşkodra’da gizli olarak Priştineli Hoca Kadri tarafından kurulmuştur. Komitenin yönetiminde Hasan Priştina ve Bayram Curri gibi Kosova’dan sürülenler yer almıştır. Komite, 1913 yılı Londra Konferansı kararlarını tanımayarak Kosova’nın özgürlüğünü sağlamayı ve Arnavutların yaşadığı toprakları birleştirmeyi amaçlamıştır. Daha sonra komite, Üsküp ve Kosova’da kurulan çeşitli çete hareketlerinin yönlendiricisi olmuştur 186. Komite, 1913 sınırlarını savunan Arnavutluk Hükûmeti’nden farklı düşüne- 184 Yeni Gün, 28 Şubat 1920, s 1. P.Sabah, 5 Kasım (T.S.), 1921, s. 2. 186 Vıckers, a.g.e., s. 91-93. 185 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 53 rek Kosova’nın 1913 yılında Londra Konferansı’nda belirlenen sınırların dışında kalmasına itiraz etmiştir. III. BAĞIMSIZLIK MÜCADELELERİNDE TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ (1920-1923) A. TBMM Hükûmeti-Arnavutluk İlişkileri ve Türkiye’nin Arnavutluk’a Askerî Yardımı Nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ve Osmanlı Devleti toprakları üzerinde en son kurulan Türkiye ile Arnavutluk, şark meselesi sebebiyle Balkanlarda en fazla toprak kaybına uğrayan iki ülke olmuştur. Her iki ülke de I. Dünya Savaşı sürecinde gizli anlaşmalarla pazarlık konusu yapılmış ve emperyalist devletler ya da onların uzantılarınca işgal edilmiştir. Savaş sonrası ise Türkiye ve Arnavutluk toprakları üzerinde işgaller devam ettiği gibi bu ülkelerin I. Dünya Savaşı içerisinde hangi ittifak grubunda yer aldıklarına bakılmaksızın müzakerelerde galip devletlerce pazarlık konusu yapılmıştır. Her iki ülkede de işgallerin kalıcı olması tehlikesi belirdiğinden her iki ülkenin milliyetçilerinin inisiyatifiyle bağımsızlık mücadelesi başlatılmıştır. Daha önce de ifade edildiği üzere Arnavutluk 187, 1912 senesinde Osmanlı Devleti’nden ayrılmış ve 1913 senesinde de bağımsızlığı Londra Konferansı kararıyla tanınmıştı. Bu süreçte Arnavutluk, doğrudan ittifakların içerisinde yer almamakla birlikte I. Dünya Savaşı’nda işgale uğramış ve sonrasında Arnavutluk’ta işgaller devam etmişti. Bu sebeple de Arnavutlar ülkelerinin bağımsızlığını yeniden kazanmak için mücadele etmek zorunda 187 Arnavutluk 1920’li yılların başında Yunanistan, Yugoslavya ve İtalya arasına sıkışmıştır. Avrupa malî piyasalarınca küçümsenen bir ülke durumundadır. İtalya, Arnavutluk’u Balkanlara sıçrayabileceği bir sömürge olarak görmektedir. Yugoslavya, Arnavutluk’u Yunanistan ve İtalya ile paylaşma plânı yapıyordu ve Arnavutluk çok fakir, Avrupa’nın en çok parçaya ayrılmış sosyal yapısına sahipti. Kuzey aşiretleri kendi klan sistemiyle ilkel tarım yöntemlerine sahip olarak eşkıyalık ve kan davaları ile yaşamışlardır. Orta ve güney de ise büyük toprak sahipleri nüfusun çoğunluğunu acımasız bir kölelikle bir arada tutarak ekonomiye ve topluma yön vermeye kalkanlara karşı adamlarıyla isyan etmişlerdir. En güney uçta yaşayan Arnavutlar, iyi bir Yunan eğitimi için kendi kimliklerini değiştirmeye hazır hale gelmişlerdir. Güney Arnavutluk’ta birçok Yunan okulu olmasına rağmen Arnavut okulu bulunmamaktadır (Misha 56 HALİL ÖZCAN kalmışlardı. Osmanlı Devleti de I. Dünya Savaşı sonucu işgallere uğramış ve bağımsızlık mücadelesi vermek zorunda kalmıştı. Her iki ülkeyi işgal edenler ve onların destekçileri de genel olarak aynı emperyalist ülkelerdir. Ortak düşmanlar bir ülkedeki kesin zaferden sonra diğer ülkeyi daha kolay elde edebileceklerini düşünmüşlerdir. Gerçi emperyalist devletler için öncelik Anadolu ve TBMM Hükûmeti’nin savunduğu Misakı Milli sınırlarındaki Türk topraklarının ele geçirilmesidir. Türk toprakları ele geçirildikten sonra da Arnavutluk’un istenilen bölümünü elde etmenin daha kolay olacağını düşünmektedirler. Bu süreçte Osmanlı Devleti bünyesindeki Arnavutlar ile Arnavutluk’taki Türkler, her iki ülke arasında işgallere karşı işbirliği sürecinin başlatılmasında aktif roller üstlenmişlerdir. Fakat asıl destek, köklü devlet geleneği ve tecrübesi sebebiyle Türk İstiklâl Mücadelesi’nin lider kadrosundan Arnavutluk’a yapılmıştır. İstiklâl Mücadelesi’nin lideri Mustafa Kemal’in Balkanları ve Balkan milletlerini yakından tanıyor olması da Anadolu’dan Arnavutluk’a yönelen yardımda önemli bir etkendir. Mustafa Kemal 188, Meşrutiyet döneminde Selânik’te bulunduğu sıralarda dikkat ve ilgisini askerî konular üzerinde yoğunlaştırmıştır. Bu süreçte askerî manevralardaki başarılı çalışmaları ile dikkatleri üzerine çekmiştir. Bunun sonucu olarak dönemin Harbiye Nazırı Glenny, a.g.e., s. 340-341). 188 Mustafa Kemal Şam’daki görevini müteakip 16 Eylül 1907’de Makedonya’daki (Selânik) Üçüncü Ordu Komutanlığı emrine atanmıştır. Mustafa Kemal’in Üçüncü Ordu kurmay heyetindeki görevine bir de Selânik-Üsküp demiryolu müfettişliği eklenmiştir. Mustafa Kemal, İkinci Meşrutiyet’i başlatan hürriyetin Makedonya’da ilânı aşamasında harekete katılanları tanıma ve onlarla tartışma fırsatı bulmuştur. Bu dönemde Mustafa Kemal, İttihat ve Terakki’nin giderek siyasî bir kuruluş halini alması ile ordu mensuplarına İttihat ve Terakki’den ayrılmalarının gereklerini ilgililere anlatmıştır. Mustafa Kemal, 1909 yılında Makedonya’da vazifesine devam ederken Osmanlı ordusu hizmetinde bulunan Alman Mareşal Von der Goltz’un Türk ordusuna yaptıracağı garnizon tatbikatını kendi kumandanı Hâdi Paşa ile Erkânı Harbiye Reisi Ali Rıza Paşa’yı ikna ederek kendisi başarıyla yapmıştır. Mustafa Kemal, Türk yurdunu savunmasının tatbikatını ancak Türk Erkânı Harbiye ve kumandan heyetinin yapacağını beyan ederek bu tatbikat Alman mareşale yaptırılırsa bunun Türklüğe ve Türk askerliğine yakıştırılamayacağı gerekçesini belirtmiştir. Mustafa Kemal, 13 Ocak 1909 tarihinde Selânik’te III. Redif Fırkasının Kurmay Başkanlığına atanmıştır. 31 Mart İsyanı’nı bastırmak üzere İstanbul’a sevk edilen Hüseyin Hüsnü Paşa kuvvetlerinin kurmay başkanı olarak görevlendirilmiştir (A.Afetinan, M.Kemal Atatürk’ün Karlsbad Hatıraları, TTK Basımevi, Ankara, 1991, s. 4-7). ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 57 Mahmut Şevket Paşa, Arnavutluk’ta çıkan ihtilali bastırmaya giderken (Ekim 1910) Selânik’te 38. Piyade Alayı Kumandanı görevinde bulunan Mustafa Kemal’i kurmay başkanı olarak yanına almıştır 189. Mustafa Kemal, bu görevi sebebiyle Arnavutluk’un durumunu yerinde görerek sorunları tespit etme imkânı bulmuştur. Aynı zamanda Arnavutluk’a yakın bir coğrafyada büyüdüğü ve burada görev yaptığı için Arnavutların Mustafa Kemal’e karşı yakın bir ilgisi de vardır. Mustafa Kemal, tecrübeleri ışığında 190 Balkanlardaki konumu itibarıyla milli ve bağımsız bir Arnavutluk Devleti’nin sadece Arnavutların değil aynı zamanda tüm Balkanların ve Türkiye’nin geleceği açısından önemli olduğunu görmüştür. Hatta Mustafa Kemal, Karslbad tedavisi sürecinde (1918 yılında) bir fırsattan yararlanarak Arnavutluk’a yakın bir yere gidip işgal altındaki Arnavutluk’un savunma plânını oluşturmak istemiştir. Mustafa Kemal bu amaçla Arnavut Binbaşı Ali Şevket ile bir görüşme yapmıştır. Mustafa Kemal, Binbaşı Ali Şevket ile Meşrutiyet’in ilânı döneminde Selanik’te birlikte görev yapmıştır. Balkan Savaşı’nda Osmanlı ordusundan ayrılarak Arnavutluk’ta kalmayı tercih eden Ali Şevket Bey, Arnavutluk’ta çeşitli görevlerin yanı sıra genelkurmay başkanlığı görevini de yapmıştır. Mustafa Kemal, Viyana’da (Karlsbad’ta) tedavi gördüğü sırada Ali Şevket Bey, Avusturya ordusunda görev yapmaktadır 191. 189 Mustafa Kemal, Atatürk, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt I-III, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1997, c.III, s. 8., Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Gelişmeler (1876-1938), İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2002, s. 165. 190 Atatürk’ün doğumundan Manastır Askerî İdadî’sini bitirinceye kadar (1898) 17 yıl ve 1907 yılında Selânik’e tayin edilişinden Sofya’daki askerî ataşelik görevi dâhil 1916 yılında Diyarbakır-Silvan’a tayin oluncaya kadar Balkanlar bölgesinde yaşamıştır. Başka bir deyişle askerlik hayatının kurmay yüzbaşılığından tuğgeneralliğine kadar olan bölümünün hemen tamamı Balkanlar ve Makedonya bölgesinde geçmiştir. Atatürk, Makedonya bölgesinde yaşarken ve görev yaparken Makedonya’daki diğer Balkan Devletlerinin ve onların arkasındaki emperyalist devletlerin bölgedeki kanlı mücadelelerine tanıklık etmiştir. Sofya’daki askerî ataşelik görevinde de I. Dünya Savaşı’na giden süreçte Balkanlarda ve Avrupa’daki siyasî gelişmeleri Büyükelçi Ali Fethi Bey ile birlikte yakından takip etmiştir Yusuf Halaçoğlu "Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti ve Balkanlar", I. Uluslararası Türkoloji Kongresi Bildirileri (Prizren 12-14 Aralık 1998), Ankara 2001, s 30. 191 Afetinan, a.g.e., s. 46. 58 HALİL ÖZCAN Bu görüşmeden yıllar sonra Ali Şevket Bey, Atatürk’e Türkiye’de çalışmak arzusunu dile getiren bir mektup yazmıştır. Atatürk, Mektubu okuduktan sonra kendisine mektubu takdim eden Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Bey’e Ali Şevket Bey’in zeki, çalışkan ve bilgili bir kurmay olduğunu belirttikten sonra Karslbad’ta geçmişte yapmış olduğu görüşmeyi şöyle anlatmıştır: “… Umumi Harp (Birinci Dünya Savaşı) sonlarına doğru tedavi için Karlsbat’a gittiğimi biliyorsun. Orada iken bir gün bu zat bulunduğum otele çıkageldi… Bir aralık söz Arnavutluk’un vaziyetine intikal etti. Ali Şevket, yabancıları bertaraf ederek memleketlerinde milli ve tam müstakil bir Hükûmet kurmak yolunda çalıştıklarını, bunun için hariçte ve bilhassa dâhilde önemli hazırlıklar yaptıklarını, teferruatıyla ve bu işlerde en mühim amil kendisi imiş gibi bir eda ile anlattı. Neticede benden mütalâa ve yardım istedi. Cevaben, uzaktan bir şey söylemeye imkan yoktur dedim ve şöyle bir teklifte bulundum: Ben daha bir müddet mezunum (izinliyim), istersen seninle Arnavutluk’a yakın münasip bir yere gidelim; içeride çalışan arkadaşlarını oraya davet edersin; hazırlıklarının mahiyet ve derecesini iyice öğreniriz, ona göre bir faaliyet plânı hazırlarız ve bundan sonra ona göre çalışırsınız. Ali Şevket işi ciddiye alıp benimsediğimi görünce şaşaladı, kem küm etmeye başladı; halinden bahsettiği teşebbüsün ya hiç mevcut olmadığını veyahut eğer varsa kendisinin, öyle ima ettiği gibi başrolde bulunmadığını anlamıştım; bahsi kestim. Şimdi sen bu hareketi garip buluyorsun değil mi? Ha bak, izah edeyim: Arnavutluk, Balkanlar’da her bakımdan mühim bir yerdedir; orada hakikaten milli ve müstakil bir Hükûmetin teesüs etmesi; Arnavutluk’un ilerlemesi ve kuvvetlenmesi için olduğu kadar Balkanlar’ın hal ve âtisi (geleceği) için de lazım ve faydalı idi. Hele bunun yardımımızla ve bize taraftar şahıslar tarafından temin ve idare edilmesi muhakkak ilerde işimize çok yarardı. İşte o zaman bunları düşünmüş ve durumdan faydalanmak istemiştim.” 192. 192 Hasan Rıza Soyak, Atatürk’ten Hatıralar, Yapı Kredi Yayınları, 3.Baskı, İstanbul, Ocak ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 59 Atatürk, 193 Hasan Rıza Bey’e Arnavutluk’un bağımsız bir devlet olarak kuvvetlenip ilerlemesini tüm Balkanların geleceği açısından önemli gördüğü için Arnavutluk yönetiminin Türkiye ile yakın işbirliği içerisinde olmasının önemini ifade etmiştir. İşgal altındaki Arnavutluk’u ortak cephe gibi gören Mustafa Kemal Paşa’ya göre iki ülkenin savunması ne kadar güçlü olursa özellikle ortak düşman olan Yunanistan daha kolay mağlup olacaktır. Mustafa Kemal Paşa, 1918 yılında Ali Şevket Bey ile yapmış olduğu görüşme sonrasında gerçekleştiremediği Arnavutluk’un bağımsızlığına yardım etme imkânını 1920 senesinde Selahattin Saip Bey 194 ile gerçekleştirmek istemiştir. 1. Mustafa Kemal Paşa Tarafından Emekli Erkânı Harp Miralay Selahattin Saip Bey’in Arnavutluk’a Görevlendirilmesinin Sebepleri Mustafa Kemal Paşa ve TBMM ile doğrudan doğruya ilişkisi tespit edilemeyen Albay Hamdi Bey aslen Arnavut kökenlidir. Arnavutluk’ta çok tanınıp sevilen Albay Hamdi Bey, 1920 yılı Eylül ayı sonlarında Arnavutluk (Elbasan)’a gitmiştir. Miralay Hamdi Bey, mahiyetindeki heyetle Arnavutluk’a gelir gelmez Başvekil Fehmi Bey 195 ile birlikte çalışmaya başlamış ve Arnavut Ordusunun Başkumandanı (Genelkurmay Başkanı) olmuştur 196. Hamdi Bey’den sonra Türkiye’den Arnavutluk’a giden Selahattin Saip Bey 197, Kalabalık bir aileye sahip olup 198 Prizren’in Curi yakınlarında 2006, 498-499. 193 Dürüstlüğü ve sözüne sadakati tüm hayatı boyunca kendisine ilke edinen Atatürk, Ali Şevket Bey’i daha önceden tanımasına rağmen şahsi hissi ile devlet işini birbirinden ayırmıştır. Kendi ülkesinde hem ordudan hem de vatandaşlıktan çıkarılan Ali Şevket Bey’in Türkiye’ye gelme isteğini onun kendisine Arnavutluk’un savunması ile ilgili verdiği sözü tutmaması sebebiyle ve Ali Şevket’in durumunda olan diğer şahıslara emsal teşkil etmemesi için geri çevirmiştir. 194 Türkiye’de Selahattin Bey, Selahattin Saip Bey olarak da anılmıştır. 195 Aslen Arnavut kökenli olan Süleyman Fehmi Bey, İstanbul’da Dâhiliye Nezaretinde Umuru Aliyeyi Vilayet Müdürlüğü görevinde ve İstanbul Sultanisi Edebiyat muallimliği görevinde bulunmuş ve sonra Arnavutluk’a gitmiştir (P.Sabah, 27 Kasım (T.S.) 1921, s. 1). 196 P.Sabah, 11 Mayıs 1921, s. 1. 197 Selahattin Saip Bey’in diğer Arnavutluk hükümet üyeleriyle birlikte fotoğrafı (EK-4) T.Selenica, Ahqıprıa e Ilustruar L’albanıe Illustrëe, Albumı ı “Shqıprs më 1927, Tiranë, 60 HALİL ÖZCAN Shkoza köyünde 1867 yılında dünyaya gelmiştir 199. Selahattin’in babası Said 200, ailesiyle birlikte önceden Priştina’ya yerleşmiş ve doğduğu köyün adını soyadı olarak almıştır 201. Selahattin Saip Bey’in 202 doğduğu köy ve civarı Balkan Savaşları sonucunda 1913’te Kosova ile birlikte Yugoslavya egemenliğine verilmiştir 203. Türkiye ve Arnavutluk’taki sınırlı kaynaklarda Selahattin Bey ve ailesi hakkında yeterince bilgiye ulaşılamamıştır 204. Selahattin Bey, 1915 senesinde Çanakkale cephesinde yarbay rütbesiyle VI. Tümen Komutanlığında kurmay başkanı olarak görev yapmıştır 205. Çok iyi derecede Türkçe, Arapça, 1928 (Maksim M. Husı’nin özel arşivinden). 198 Vangjel Kasapı, “ Selaudin Shkoza Reformator i Madh Ushtar)”, Rılındja, (10 Mart 1999, sayı:14, s.12.). 199 Selahattin Bey hakkında Arnavutça iki farklı ve önemli makale yayımlanmıştır. Vangjel Kasapı, “ Selaudin Shkoza Reformator i Madh Ushtar)”,, Rılındja, (10 Mart 1999, sayı:14, s.12.) ve İsa Halilaj, “Selahudin Shkoza-Kurorë Lavdie në Ushtrinë Kombëtare Shqiptqre (Në prag të 135 vjetorit të lindjes)”, Revista Koha i, Nisan 2002, sayı:75, s.48-50). Her iki makalede Selahattin Bey’in biyografisi hakkında birbiriyle farklı bilgiler yer almasına rağmen her iki makalede de Selahattin Bey’in Arnavutluk’ta 1921 yılında yaptığı bakanlıkla ilgili önemli bilgilere yer verilmiştir. 200 Selahattin Bey’in Türkiye’de soyadı olmadığı için Saip adını kullanması babasının adının Saip olması ihtimalini daha kuvvetli kılmaktadır. 201 Kasapı (a.g.m., s. 12)’ye göre Selahattin Bey’in babası’nın ismi Arshi, dedesinin ismi İslam’dır. Shkoza köyünden Prizren’e gelmiştir. Doğum tarihi 1869’dur. Selahattin Bey hakkında her iki yazar tarafından farklı doğum tarihi verilmiş olsa da o dönem Arnavutluk’ta doğum yerleri yaygın olarak soyadı olarak kullanıldığı için Selahattin Bey’in Shkoza köyünde doğduğu anlaşılmaktadır. 202 Emekli subayların şahsi dosyalarının saklandığı Milli Savunma Bakanlığı Arşiv Müdürlüğüne tarafımızdan (09.06.2008, 05.08.2008, 08.09.2008 ve 21.12.2008 tarihlerinde) dört kez müracaat edilerek Emekli Erkânıharp Miralayı Selahattin Bey’in şahsi dosyası incelenmek istenmiştir. Bu müracaatların her birinde yeni edinilen bilgiler ilave edilmiş ve en son müracaata da Arnavutluk kaynaklarından öğrenilen bilgiler eklenmiştir. Ancak Milli Savunma Bakanlığı Arşiv Müdürlüğü (23.06.2008, 23.08.2008, 15.09.2008 ve 09.01.2009 tarihlerinde) söz konusu şahıs hakkında arşivlerinde bilgi ve belge bulunmadığını bildirmiştir. Ayrıca Arnavutluk Devlet Arşivinde Arnavutluk devlet adamlarına ait ayrı ayrı dosyalar tutulmuş ve bu dosya bilgileri 2000 yılında kitap haline getirilmiş olmasına rağmen bunların içerisinde Selahattin Bey’in bilgisine rastlanmamıştır (Drejtorıa e Përgjıthsmhme e Arkıvave, Udhërrëfyes i Arkıvıt Qendror Shtetëror, Tiranë, 2000). 203 Halilaj, a.g.m., s. 48. 204 Kasapi’ye göre Selahattin Bey, Manastır Askerî Lisesi’ni müteakip İstanbul Harp Okulu’ndan topçu subay olarak mezun olmuştur. Sırasıyla İzmir, Manastır, Yanya, Selanik, Preveze, İstanbul, Çanakkale ve İzmir’deki çeşitli birlik ve karargahlarda görev yapmıştır (Kasapı, a.g.m., s. 12). 205 İsmet Görgülü, On Yıllık Harbin Kadrosu 1912-1922, TTK Basımevi, Ankara, 1993, s. 76. Selahattin Saip Bey emekli olduktan sonra İzmir’de ikamet etmiş ve aynı zamanda Arnavut ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 61 Almanca ve Fransızca konuşan Selahattin Saip Bey’in bilgisi sadece askerî konularla sınırlı değildir ve geniş bir kültürel birikimi ve ilgisi vardır 206. Bunun açık olarak kanıtı 1908 yılında Manastır’da Arnavut alfabesi düzenlenmesi kongresine katılmasıdır 207. Selahattin Bey 1907 yılında İzmir’de erkânıharp kaymakam (yarbay) olarak görev yaptığı sırada İTC’nin liderlerinden Dr. Nazım tarafından cemiyete kazandırılmıştır. Bunun sonucu olarak Selahattin Bey Manastır’da teşkil edilen Kuvveyi Takibiye Alayının Kumandanı olarak atanmış ve II. Meşrutiyet’in ilânı için isyan başladığında isyancıları takip ederek etkisizleştirmek yerine onlara destek vermek için dağa çıkmıştır. Selahattin Bey’in de katkılarıyla ihtilâlde hem kardeş kanı dökülmesi engellenmiş hem de meşrutiyetin ilânı çabuklaşmıştır 208. Emekli Erkânı Harp Miralay Selahattin (Saip) Shkoza’yı Süleyman Delvina’nın Hükûmeti ile Luşnya Kongresi’nde ülkeyi temsil için oluşturulan Yüksek Kurul, askerî tecrübesinden dolayı Savunma Bakanlığı için Arnavutluk’a davet etmiştir 209. Arnavutluk’tan Harbiye Nazırlığı (Savunma Bakanlığı) görevi için davet geldiğinde Selahattin Bey, bu görevi kabul edip etmeyeceğini TBMM Hükûmeti Başkanı Mustafa Kemal Paşa’ya sormak ihtiyacı hissetmiştir 210. Mustafa Kemal Paşa, Arnavutluk’un bağımsızlığına yardım etme fırsatını Selahattin Saip Bey aracılığı ile yakaladığı için memnun olmuştur. Mustafa Kemal Paşa’nın Selahattin Saip Bey’e yazdığı talimatta da bu düşüncelerini tespit etmek mümkündür. Mustafa Kemal Paşa’nın Selahattin Saip Bey’e kendi el yazısıyla yazdığı 9 Aralık 1920 tarihli talimat şöyledir: Kulübü Başkanlığı görevi yapmıştır (Shqiperi e Re, 26 Nisan 1921, s. 3). 206 Halilaj, a.g.m., s. 48-50., Shqiperi e Re, 26 Nisan 1921, s.3., Kasapı, a.g.m., s. 12. 207 Halilaj, a.g.m., s. 48-50. 208 Halil Özcan,”Emekli Erkânıharp Miralay Selahattin Bey’in II. Meşrutiyet’in İlânına Katkısı”, Atatürk Yolu Dergisi, Bahar 2010, Yıl: 23, Sayı: 45. S. 83-102. 209 Shqiperi e Re, 26 Nisan 1921, s. 3. 210 Gazet’e Korçes, 15 Ocak 1921, s. 1. HALİL ÖZCAN 62 “9.12.1336 (1920) 211 Büyük Millet Meclisi Hükûmeti Selahattin Bey’in Arnavutluk Harbiye Nezareti’ne intıhabından (seçilmesinden) fevkalade memnun olmuştur. Arnavutluk hakkında uzun zamanlardan beri sağlam malumat-ı mevsuka (vesikaya dayalı, güvenilir bilgi) alınamadığından, bu babda (konuda) Ankara Hükûmetinin beyan edebileceği mutâlaat (görüşler) ve izhar edebileceği (ortaya koyabileceği) arzular ancak pek umumî (genel) mebahise (bahislerle) munhasır (sınırlı) kalabilir. Bu cümleden olmak üzere temenniyatımız bervech-i zir (aşağıda) beyan olunur: Evvelen: Arnavutluğu tehdit eden İslâv, Rum (Yunan) İtalyan düşmanlarından kendisi için en az tehlikeli olanı İtalyanlar olduğundan diğerlerine mukavemet etmek için onlara istinad (dayanmak) lüzumu. Sâniyen: Arnavut milleti arasında vikâfın (anlaşma) teessüsüne gayret etmek ve din ve hurufat mesaili (meseleleri) gibi mes’eleleri de şimdilik bertaraf etmek. Sâlisen: Gerek Ankara Hükûmeti gerekse âlemi İslâm ile Arnavutluğun revabiti mâneviyesini (manevî bağlarını) takviye etmek ve bilcümle akvamı islâmiye arasında (bütün İslam milletleri arasında) teessüsü elzem (kurulması zorunlu) ve cümlenin (hepsinin) istihlâsını (kurtarılmasını) zâmin olan (sağlayacak olan) tesanüdün (dayanışmanın) teminine çalışılması. Bu maksatla Ankara’ya bir mümessil (temsilci) gönderip daima temasın muhafaza ve aynı zamanda Berlin’de bulunan Talât Paşa ile mütemadi (devamlı) muhabere edilmesi (haberleşilmesi). 211 Belgenin orjinalinin üzerinde “Antalya’da ticaretle meşgul emekli Erkânı Harp Miralayı Selahaddin Bey’e” ibaresi bulunmadığı halde belgenin tercümesi üzerinde bu tabire yer verilmiştir. Selahattin Bey, bizim ulaştığımız kaynaklara göre emekli olduktan sonra İzmir’de ikamet etmiş ve Arnavut Kulübü Başkanlığı görevinde bulunmuştur. Selahattin Bey’in Antalya’da ticaret yaptığına dair bir bilgi ya da belgeye ulaşılmamıştır. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 63 İşbu muhaberat (haberleşmeler) temin edildikten sonra müşterek (ortak) hareketimizin ne dereceye kadar kabil (mümkün) olacağı ve bunun ne gibi faydalar vereceği anlaşılacaktır. Hükûmet Çok Memnundur.” diye yazmıştır 212. Yukarıdaki ifadelerin de teyit ettiği üzere o dönemde Arnavutluk’ta hem TBMM Hükûmeti’nin hem de Osmanlı Hükûmeti’nin temsilcileri yoktur. Ancak mazlum ve esir milletlerin kurtuluşlarına esin kaynağı olan Mustafa Kemal Paşa’nın gerek kendi ülkesine gerekse diğer mazlum milletlere yönelik emperyalist saldırıları geniş bir açıdan değerlendirerek gelişmeleri yakından takip ettiği anlaşılmaktadır. Mustafa Kemal Paşa, bu kapsamda TBMM açılmadan önce bile Arnavutluk’taki gelişmeleri istihbarat raporlarıyla takip etmeye çalışmıştır. 30 Mart 1336 (1920) tarihli Heyeti Temsiliye istihbarat raporunda Arnavutların Görice kasabasında Yunanlılara karşı protesto yaptıklarının bildirildiği görülmektedir 213. Mustafa Kemal Paşa, TBMM açıldıktan hemen sonra 1 Mayıs 1920 tarihinde Bolu ve çevresindeki isyan hareketleriyle İzmir ve Adana cephesi hakkındaki gelişmeleri değerlendirmek amacıyla gizli oturumda yaptığı konuşmada Arnavutluk’taki Yunan kuvvetleriyle ilgili bilgi de vermiştir. Mustafa Kemal Paşa bu konuşmada Yunan kuvvetlerinin yaklaşık 110 bin kişi olduklarını ancak bu kuvvetlerin bir kısmının Arnavutluk ve Yunanistan arasındaki anlaşmazlık üzerine Makedonya’ya gönderildiğini açıklamıştır. Arnavutluk ve Türkiye işgalleri sadece gizli görüşmelerde, TBMM’de ve istihbarat raporlarında yer almamış aynı zamanda dönemin Türk basınında da yakından takip edilmiştir. Benzer şekilde Arnavutluk basını 214 da büyük 212 Atatürk’ün Milli Dış Politikası: (Milli Mücadele Dönemine Ait 100 Belge) 1919-1923, T.C. Kültür Bakanlığı, Atatürk Dizisi, C.1, Ankara, 1994, s. 209-210., Selma Yel, Halil Özcan, “Mustafa Kemal’in Selahattin Saip Bey’i Aranvutluk’ta Görevlendirmesinin Sebep ve Sonuçları”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt:XXIV, sayı:70, s. 63-64. 213 TİTE Arşivi, kutu no:20, gömlek no:62, belge no:62. 214 Kosova Milli Savunması yayın organı olan “Populli” gazetesi daha 1919 senesi Kasım ayında Türk halkının antiemperyalist mücadelesinin haklı bir dava olduğunu yazmıştır (Nesip Kaçi, “Atatürk Arnavutluk’ta Nasıl Değerlendiriliyor?”, Atatürk’ün Ölümünün 50. Yılı Sempozyumu (31 Ekim- 1 Kasım 1988), Ankara Üniversitesi, Ankara, 1988, s. 50). 64 HALİL ÖZCAN bir ilgi ve heyecanla Türk İstiklâl Mücadelesi’ni takip edip desteklemeye gayret göstermiştir. Mustafa Kemal Paşa, Selahattin Saip Bey’e verdiği talimatta Arnavutluk’un bağımsızlığı için üç temel strateji önermekte ve bunları da kendi içerisinde önceliklere ayırmaktadır. Talimatta belirtilen birinci (evvelen) öncelik Arnavutluk’u tehdit eden Rum ve Slav işgaline karşı İtalya ile işbirliği yapılması iken ikinci (sâniyen) öncelik Arnavutluk’un kendi içerisindeki anlaşmazlıklara son vererek milli birliğini sağlamasıdır. Üçüncü (sâlisen) öncelik de TBMM Hükûmeti ve İslam âlemi ile işbirliğini içermektedir. Bu çözüm yollarını takip etmek için de Mustafa Kemal Paşa, Arnavutluk’tan Ankara’ya temsilci gönderilmesini ve Berlin’de bulunan Talât Paşa ile irtibatta bulunulmasını gerekli görmüştür. Talimatın maddeleri ayrıntıları ile incelendiğinde Türk İsitklâl Mücadelesi’ne ve Arnavutluk’un bağımsızlığına son derece gerçekçi yaklaşım gösteren Mustafa Kemal Paşa’nın Selahattin Saip Bey aracılığı ile Arnavutluk Hükûmeti'ne kendisinin Anadolu’da uyguladığı bağımsızlık mücadelesinin yöntemlerini tavsiye ettiği görülmektedir. Mustafa Kemal Paşa, Arnavutların öncelikle İtalya ile işbirliği yaparak diğer işgalcileri bertaraf etmelerini tavsiye etmekte ve bunun için de kendi içerisinde milli birliğinin dayanışmasının sağlanmasını istemektedir. İtalya, Anadolu’da da işgalci konumunda oluğu için Mustafa Kemal Paşa bu ülke ile ilgili gerekli bilgiye sahiptir 215. İtalya, Anadolu’da ve Arnavutluk’ta I. Dünya Savaşı’nda kendisine vaat edilen yerleri alamamış ve hatta bu yerlerin bir kısmı, İngiltere, Fransa ve ABD’nin işbirliği ile Yunanistan’a verilmiştir. Bu sebeple İtalya, İtilâf Devletlerine kırgındır ve hem Anadolu’da hem de Arnavutluk’ta aynı dönemde işgalci konumunda olan Yunanistan’a muhaliftir. Aynı zamanda İtalya’nın içerisinde siyasal istikrarsızlıklar baş göstermeye başlamıştır. Arnavutların da İtalya işgaline karşı direnmesinin sonucu olarak İtalya, 1920 yılının Ağustos ayında Arnavutluk işgaline son vererek bağımsızlığını tanımak mecburiyetinde kalmıştır. Oysa Yunanistan 215 Mustafa Kemal Paşa, daha sonra İtalya Dışişleri Bakanı olan Kont Sfroza ile İstanbul’da iken iki kez görüşmüştür (Çelebi, a.g.e., s. 37). TBMM, Batı’daki ilk temsilciliğini Roma’da açmış ve Eylül 1920’de Câmi Bey’i temsilci olarak atamıştır (Çelebi, a.g.e., s. 231-234). ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 65 (Rumlar)’ın ve Sırplar (Slavlar)’ın Arnavutluk’u işgali devam etmektedir ve bu ülkelerin işgali ilhak amacına yöneliktir. Ancak Adriyatik’te ve Balkanlarda İtalya’nın menfaatleri Arnavutluk’un toprak bütünlüğünü korumaya ve Yunanistan ile Yugoslavya işgaline son vermeyi gerektirmektedir. Mustafa Kemal Paşa, Arnavutlar arasındaki din ve mezhep ayrımcılığı ile bölgesel ayrıcalıkların aşılmasını ve bağımsızlık mücadelesi için milli birliğin sağlanmasını da tavsiye etmektedir. Benzer şekilde Mustafa Kemal Paşa, Anadolu’da aynı stratejiyi uygulayarak milli kuvvetleri ve dernekleri, kongrelerden sonra TBMM çatısı altında toplamayı başarmıştır 216. İçeride milli birlik sağlandıktan sonra önce Sovyetler Birliği ile devamında da İtalya ve Fransızlarla görüşme ve anlaşmalar yapılmış, daha sonra işgalci olan Yunanistan’a karşı daha etkin mücadele edilmiştir. Mustafa Kemal Paşa tarafından Selahattin Bey’e verilen talimatta, Arnavutluk’un İslam ülkeleri ile ilişkilerini temin etmek için Ankara’da düzenli temsilci bulundurarak haberleşilmesi de tavsiye edilmektedir. Her iki ülkenin bağımsızlık mücadelesi sırasında Arnavutluk’tan Ankara’ya bir temsilci gönderilemese de 217 Selahattin Saip ve Hamdi Beyler, Arnavutluk’a gittikten sonra oluşturulan Arnavutluk milli livaları (tugayları) ile Ankara Milli Meclisi arasında telgrafla sürekli haberleşme yapılmıştır 218. Hatta 216 Bu süreç içerisinde Mustafa Kemal Paşa, bir yandan Güneydoğulu aşiret reislerine görüşlerini izah etmiş diğer yandan da Hacıbektaş’a giderek dergâh ziyareti yapmıştır. Erzurum Kongresi’nden sonra Mustafa Kemal Paşa:” Şark vilayetlerimizde ve aşiretler rüesası üzerinde herhangi bir tereddüt yerleşmemeli, birliğimiz bozulmamalı…” diyerek, milli birliği sağlamak istemiştir. Bu sebeple Mustafa Kemal’in Erzurum Kongresi’ndeki tamimi ile görüşlerini bildiren özel birer mektup, Mutki aşireti reisi Hacı Musa Bey, Şırnaklı Abdürrahman, Dirşevli Ömer, Misarlı Resul, Garzanlı Cemil Çeto Ağalara, Şeyh Mahmut ile Nurşinli Şeyh Mahmut ve Nurşinli Şeyh Hayalettin Efendilere gönderilmiştir (Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, C.I-II, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1997, s. 139). Mustafa Kemal Paşa, Heyeti Temsiliye Reisi olarak Ankara’ya gelmeden önce 22 Aralık 1919 günü Hacıbektaş’a giderek Çelebi Cemallettin Efendi ve Hacıbektaş Dede Postu vekili Niyazı Salih Baba ile görüşmüş ve onların desteklerini almıştır. TBMM açıldıktan sonra da Cemalletin Efendi mebus olmuş ve bir süre de Meclis Reis vekilliği yapmıştır (Kansu, a.g.e., s. 492-494). 217 Çalışma için incelenen belgeler ve değerlendirilen kaynaklarda Arnavutluk’tan Ankara’ya temsilci geldiğine dair bir bilgiye rastlanmadı. 218 P. Sabah, 11 Mayıs 1921, s. 1, (EK-5). 66 HALİL ÖZCAN “Peyâm-ı Sabah” 219 gazetesine göre Tiran ve Görice ile Ankara liderleri arasında eskiden beri bir ilişkinin olduğuna artık şüphe kalmamıştır. Ayrıca TBMM Hükûmeti’nin İstanbul temsilcisi, Arnavutluk Hükûmeti temsilcisi ile temas kurmuş ve İstanbul’da bir anlaşma imzalanmıştır 220. Türkiye ile Arnavutluk arasındaki ilişkiler Mısır da olduğu gibi diğer ülkelerce de dikkatle takip edilmiştir. 19 Aralık 1922 tarihli “Mısır” gazetesinde “Arnavutluk’a Teminat” başlığı adı altında bu işbirliği sürecine yer verilmiştir. Gazete haberine göre TBMM Hükûmeti ile Arnavutluk Hükûmeti arasında bir anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre Ankara, Arnavutluk’a maddî ve manevî destek konusunda taahhüt vermiştir. Aynı zamanda Türk ordusundaki Arnavutların atama ve terfilerinin gerçekleştirilmesi kararlaştırılmıştır. Anlaşmaya göre Arnavutluk ordusu, on iki ay veya daha kısa bir sürede Ankara heyeti tarafından eğitilecek ve üç tümenden oluşan bir ordu kurulacaktır. Bir tümen Yugoslavya sınırında, bir tümen Yunanistan sınırında bir tümen de ülke içerisinde konuşlandırılacaktır. Arnavutluk Hükûmeti aşamalar halinde Müslüman halkı Rumların çoğunlukta olduğu bölgelerde iskân edecektir. Buna ilave olarak Arnavutluk Hükûmeti, Arnavutluk parlamentosundaki Müslüman temsilcilerin sayısını artırmak için gayret edecektir. Arnavutluk Trieste Konsolosluğu ilgili gazete haberini Arnavutluk Dışişleri Bakanlığına göndermiştir 221. Bu gazete haberi ve benzeri basın haberlerine dayanarak TBMM Hükûmeti ile Arnavutluk arasında askerî ve siyasî ilişkilerin daha geniş boyutlu olduğuna hükmetmek mümkündür. Peyâm-ı Sabah’a göre TBMM Hükûmeti ve Arnavutluk arasındaki ilişki sebebiyle Arnavutluk- Yunanistan hududunda baş gösteren heyecan ve 219 Peyâm-ı Sabah, 12 Mayıs 1921, s. 1. Türk Milli Mücadelesi’ne de karşı olan “Peyâm-ı Sabah” gazetesi Türkiye’nin Arnavutluk ile geliştirdiği işbirliğine de karşıdır. 220 TBMM Hükümeti’nin İstanbul temsilcisi, Bulgaristan ile de temas kurmak için çalışmalar yapmıştır. Bir Bulgar generali, Bulgar Milli Ordu İstihbarat Amirliğine gönderdiği 25 Mart 1921 (1337) tarihli raporda Arnavutluk ile Ankara Hükümeti’nin ilişkisinin nasıl olduğunu sormuş ve İstanbul’daki Ankara Hükümeti temsilcisinin siyasî müzakerelerde bulunma ve anlaşma yapmaya yetkisinin ne dereceye kadar olduğunu sormuştur (TİTE Arşivi, kutu no:20, gömlek no:150, belge no:150). 221 AMPJ, fon:251, yıl:1923, dosya:200, s.5. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 67 karışıklık sunî bir şey olmaktan çok uzaktır. Sanıldığı gibi bu hareketler sadece Yunanistan’ın dikkatlerini buraya çevirmek için yapılmış şeyler değildir 222. Gazeteye göre Yunanistan sınırındaki bu karışıklığın sebebi Anadolu’dan kaynaklanan vahim mahiyete haiz bir takım harekâtın başlangıcıdır. Türk İstiklal Mücadelesi’ne olduğu kadar Arnavutluk’un bağımsızlık mücadelesine de karşı tavır takınan P. Sabah, her iki ülke milliyetçileri arasındaki askerî işbirliğine de karşıdır. Gazeteye göre Türk ordusunda son zamanlara kadar fırka (tümen) kumandanlığı yapmış olan Arnavutluk Harbiye Nazırı Miralay Selahattin Bey ve Arnavutluk Hükûmeti Reisi Süleyman Fehmi Bey ile Ankara milli liderleri arasında şahsi ilişkiler vardır. P. Sabah’a göre Mustafa Kemal Paşa, Türkiye’yi mağlup edecek bir Yunanistan’ın Arnavutluk’un en müthiş düşmanı olacağına Arnavutları ikna etmeyi başarmıştır. Söz konusu gazeteye göre Mustafa Kemal, Arnavutların hayati asliyesine müracaat etmiş ve bunun da cevapsız kalmadığını ispat etmiştir. Bunun için Anadolu’dan gelen pek becerikli propagandacılar, Arnavut kabileleri arasında faaliyette bulunarak onları Türk halkının mukadderatıyla ilgilendirmeyi başarmışlardır 223. Jurnal d’Orient’a dayanarak P.Sabah 224, Ankara’dan Arnavutluk’a birçok heyetin giderek Draç, Avlonya ve Antalya arasında bir muhabere hattı tesis edilmiş olduğunu iddia etmiştir. “P. Sabah” gazetesine göre ise Arnavutluk milli livaları (tugayları) ile Ankara Meclisi Milliyesi arasında telgrafla mütemadiyen haberleşme yapılmaktadır 225. Bu sebeple de P. Sabah’a göre Tiran ve Görice ile Ankara arasında geçmişten devam eden bir ilişkinin ol- 222 Peyâm-ı Sabah, 12 Mayıs 1921, s. 1. Türkiye tarafından Arnavutluk’a yardımların devam etmesi üzerine P. Sabah, eleştirilerini daha da artırmıştır. Türkiye’nin Arnavutluk’a askerî yardım yapması sebebiyle Türk milliyetçilerini Arnavutları kandırmakla itham etmiştir. Gazeteye göre 100 binden fazla Türk ahalisi Arnavutluk’ta kalmıştır ve on binlercesi de Türkiye’ye kan ve aile bağıyla bağlıdır. Aynı zamanda İstanbul ve Ankara’da birçok Arnavut önemli görevler üstlenmiştir. P. Sabah bundan hareketle Ankara ile Tiran arasında gizli bir ittifak olduğunu ve bu sebeple de ArnavutlukYunanistan sınırında hadiseler meydana geldiğini iddia etmiştir. P. Sabah’a göre Türk gayesi namına cahil ve mutassıp olan Arnavutluk halkı kandırılmıştır (P.Sabah, 12 Mayıs 1921:1). 224 P. Sabah, 11 Mayıs 1921, s. 1. 225 P. Sabah, 11 Mayıs 1921, s. 1. 223 68 HALİL ÖZCAN duğuna şüphe yoktur 226. Dönemin yerli ve yabancı basınındaki haberlerden TBMM Hükûmeti ile Arnavutluk arasında bir ilişkinin mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Ortak düşmana karşı mücadele veren iki ülkenin resmi düzeyde olmasa da bu şekilde askerî ve siyasî ilişkisinin olması gayet doğal karşılanmalıdır. Selahattin Saip Bey’e verilen talimatta en dikkat çekici olan ifadelerden birisi de Mustafa Kemal’in İslam âlemini kastederek “cümlenin (hepsinin) istihlâsını (kurtarılmasını) zâmin olan (sağlayacak olan) tesanütün (dayanışmanın) teminine çalışılmasını’ tavsiye ediyor olmasıdır. Mustafa Kemal Paşa, bu sözlerle İslam ülkelerinin bağımsızlıklarının temini için tesanütün yani dayanışmanın şart olduğunu ifade etmektedir. Mustafa Kemal Paşa, bu politikayı İstiklal Savaşı süresince etkin kılmaya çalışmıştır. Bunun sonucu olarak emperyalistlerin ve onların uzantılarının işgal ettiği İslam ülkeleriyle diğer mazlum milletlerin de bağımsızlıklarını kazanmaları için çaba sarf etmiştir. Mustafa Kemal Paşa, Anadolu’da başlayan milli direnişin diğer İslam ülkelerine de sıçramasını ve bu ülkelerle işbirliğini gerekli görmüştür. Emperyalist devletler ise ekonomik ve stratejik menfaatleri açısından işgalleri altındaki İslam ülkelerinde meydana gelebilecek bu tür milli tepkilerden çekinmektedirler. Özellikle İngiltere için Hindistan’ın kendi manda yönetimi altında kalması büyük önem arz etmektedir. Bu sebeple de Hint asıllı Müslümanların Anadolu’nun ve İstanbul’un işgaline tepkisi İngiltere’de tedirginlik yaratmıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde gerçekleştirilen Türk İstiklâl Mücadelesi yöntemi, içeriği, manası, kapsamı ve sonuçları açısından dünyada bir ilktir. Milli Mücadele emperyalizme karşı görkemli, onurlu ve destansı bir isyanın, inadın, inancın eseri olduğu için Mustafa Kemal Paşa 227, ezilen Müslüman ülkelerin de lideri olarak benimsenmiştir. 226 Peyâm-ı Sabah, 12 Mayıs 1921, s. 1. Barış Doster, Atatürk, Türk Dünyası ve Mazlum Milletler, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul, 2004, s. 11. 227 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 69 15. Kolordu Kumandanı Kazım Karabekir Paşa’nın 30 Aralık 1919 tarihinde Harbiye Nezaretine gönderdiği Müslümanlarla ilgili raporda Suriye, Filistin, Mezopotamya ve Hindistan merkezlerinde halife lehinde gösteriler yapıldığı bildirilerek Bombay, Bender Abbas ve Bender Buşir camilerinde Müslüman kalabalık grupların Osmanlı Devleti’ni tehdit eden olayları protesto ettikleri belirtilmektedir. Aynı raporda Teşkilatı Milli yöneticilerinin de halkı gösterilere katılmaya teşvik ettikleri ifade edilmiştir 228. Mustafa Kemal Paşa, TBMM’nin açılışından hemen sonra 10 Mayıs 1920 tarihinde Chicago Tribun’in muhabirine verdiği demeçte başlattıkları hareketin bir halk hareketi olduğunu ifade ederek İslâm âleminin yardımına dayandıklarını belirtmiştir. Mustafa Kemal Paşa ayrıca Türklerin son müstakil Müslüman milleti olduğunu hatırlatmış ve müstakil kalacağını ifade etmiştir. Mustafa Kemal Paşa, aynı zamanda diğer yerlerdeki Müslümanların çoğunlukla İngiliz idaresinde olduğunu ifade ederek İslâm âleminin artık mühlik (öldürücü) bir surette uyandığını 229 söylemek suretiyle İngiltere’yi ikaz etmiştir. Mustafa Kemal Paşa, bu konudaki düşüncesini TBMM’nin açılışının ertesi günü (24 Nisan 1920) gizli oturumda yaptığı konuşmada da ifade etmiştir 230. Bu konuşmada özgürlük ve kurtuluş için tek başvurulan kaynağın İslam âleminin kuvveti olduğunu belirten Mustafa Kemal Paşa’ya göre düşmanların maddî kuvvetlerine karşı İslam dünyasının manevî kuvvetlerinin maddî desteklerini almak gereklidir. Bu amaç doğrultusunda doğuda Kafkasya İslam milletleri ve batıda Batı Trakya Müslümanları ile ilişkileri olduğunu açıklamıştır. Suriye’nin yardım isteğine karşı da kuvvet ve insan kaynaklarının Türkiye sınırı dışında harcanmayacağını belirtmiş ancak bütün İslam âleminin manen olduğu kadar maddeten de müttefik olmasını memnuniyetle karşılayacağını ifade etmiştir 231. Aynı konuşmada Mustafa Kemal 228 Turan, Millî Mücadele’de Siyasî Çözüm Arayışları…, s.188. S. Demeçler III, s. 20-21. 230 Mustafa Kemal Paşa’nın ülkenin içinde bulunduğu durum hakkındaki konuşması. 231 Daha 1919 yılında Mustafa Kemal, Müslüman ülkelere bakışını şöyle dile getirmiştir: “…Çizdiğimiz ulusal sınırlar dışında kalan dindaşlarımızla, bu aynı sınır içinde yüzyıllardan beri vatandaşlık ettik. Bu arkadaşlarımız, her tarafta, Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de, Doğu’da, 229 70 HALİL ÖZCAN Paşa, Irak’ta İngilizlerin davranışlarının Müslüman halkı gücendirdiğini belirterek Temsil Heyeti’nin Iraklılarla da görüşmeler yaptığını ifade etmiştir 232. TBMM Hükûmeti’nin İslam âleminin dayanışması için özellikle Hindistan ve Afganistan ile kurduğu ilişkileri önemlidir. İstanbul’un işgali üzerine Heyeti Temsiliye Reisi olarak İslâm âlemine seslenen Mustafa Kemal Paşa, bu işgalin Osmanlı saltanatından ziyade, hilâfet makamına, hatta bütün İslam âlemine yönelik olduğunu özellikle vurgulamıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın bu çağrısından sonra İngiltere’de, harekete geçen Hindistan asıllı Müslümanlar, İslam Cemiyeti aracılığı ile İngiltere Başbakanı Lloyd George’a bir muhtıra vermişler ve Türkiye’yi İtilâf Devletlerinin savaşa sürüklemiş olduğunu ifade ederek savaş öncesi statükonun korunmasını talep etmişlerdir 233. Mustafa Kemal Paşa, Hindistan Müslümanlarının bu girişimini öğrendikten sonra 13 Mayıs 1920’de yayımladığı beyanname ile Anadolu’da gerçekleşen İngiliz, Fransız, İtalya ve Yunan işgallerinin haksız olduğunu Türk ve dünya kamuoyu aracılığı ile ilân etmiştir 234. Hindistan’da kurulan Hint Halifelik Akımı, Türk Milli Mücadelesi’ne katkı temin etmiştir. Halifelik Akımı’nın Avrupa’daki kurumuna başkanlık eden Mehmet Ali Bey, Türk tezini Roma’da İtalya Başbakanına, Dışişleri Bakanına ve Papa’ya anlatmıştır. Türk tezini Batıya tanıtmaya çalışan Mehmet Ali Bey, İngiltere’nin Trakya ve Anadolu’da Yunanlıları desteklekendi memleketlerinde varlıkları ve bağımsızlıkları için çalışıyorlar. Bütün bu İslam memleketlerinin bağımsızlıklarına kavuşmaları İslam alemi için en büyük mutluluk olur. Bunun gerçekleşmesinde İslam aleminin durumunun ne kadar güçlü olacağını şimdiden tasavvur etmekle pek büyük saadet hissediyorum. Uyandığına kuşku olmayan İslam aleminin başarılarını o kadar kuvvetli görüyorum ki bu imanla duygularımı anlattığımdan dolayı duyduğum vicdani zevk pek büyüktür.” (Doster, a.g.e., s. 260). 232 Mustafa Kemal Paşa, Talât Paşa’ya 29 Şubat 1920 tarihinde yazdığı mektupta Halil Paşa’ya talimat verdiğini ifade etmiştir. Talimatta Enver Paşa ile ilişki kurulmasını, Türkistan’ın bağımsızlığının teminine çalışılmasını, Kafkasya’da ve Türkistan’da oluşturulacak hareket ve faaliyetlerin Türkiye menfaatlerine yöneltilmesini istediğini yazmıştır (Doster, a.g.e., s. 202). Osman Metin Öztürk, “Türk Dış Politikasında Balkanlar, Balkan Diplomasisi”, Asam Yayınları, Ankara, 2001, s. 17-22. 233 Doster, a.g.e., s. 250. Bu muhtıranın tam metni için ayrıca bakınız (Turan, Millî Mücadele’de Siyasî Çözüm Arayışları…, s. 184-186). 234 Turan, Millî Mücadele’de Siyasî Çözüm Arayışları…, s. 186. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 71 meye devam etmesi halinde Hindistan’ın İngiltere ile olan ilişkilerini keseceği uyarısında bulunmuştur 235. Hindistan halkı da Türk İstiklâl Mücadelesi’ni desteklemek için “Ankara’ya Yardım Fonu” adında paralar toplamış ve Aralık 1921 ile Ağustos 1922 tarihleri arasında Türkiye’ye 675.494 Türk lirası tutarında 106.400 İngiliz lirası para göndermişlerdir 236. Ayrıca Buhara Cumhuriyeti’nden de Kemalistlere yardım yapılmıştır 237. Benzer amaçlarla Moskova’ya gitmiş ilk Türk heyeti de burada Afgan heyetiyle karşılaşmış ve 1 Mart 1921 tarihinde Afganistan ile TBMM arasında anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşma ile TBMM Hükûmeti’ni ilk tanıyan ülke Müslüman Afganistan olmuştur 238. Türk-Afgan Dostluk Anlaşması ile ilk kez şark milletlerinin uyanışından, bağımsızlığından ve özgürlüğünden söz edilmiştir. Ayrıca bu anlaşma uyarınca 45 Türk subayından kurulu bir Türk heyeti Afgan ordusuna düzen vermek üzere bu ülkeye görevlendirilmiştir 239. 235 Sâlahi R. Sonyel, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika II, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2003, s. 66-67. 236 Bilâl N. Şimşir, Dış Basında Laik Cumhuriyetin Doğuşu, Türkçesi, Cüneyt Akalın, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1999, s. 205. 237 Doster, a.g.e., s. 259. Sakarya Zaferi sonrası 27 Aralık 1921 tarihinde Gandhi’nin başkanlığında toplanan Hindistan Ulusal Kongresi Mustafa Kemal’i kutlamıştır. Nihayet İstiklâl Mücadelesi başarıya ulaştıktan sonra 5 Eylül 1922 tarihinde Hindistan Merkez Hilâfet Komitesi Başkanı, Türkiye’nin Paris temsilcisine tebrik mesajı göndermiştir. 8 Eylül 1922 gününe rastlayan Cuma günü de bütün Hindistan’da bir ibadet günü sayılarak Ankara Hükümeti’nin tam zafer kazanması ile Yunanlıların toptan kovulması için dua edilmiştir (Şimşir, a.g.e, s. 209210). Hintli lider Abul Kalan Azad da büyük zafer sonrası Mustafa Kemal Paşa’yı “Çağın en büyük şahsiyeti” olarak nitelemiştir (Doster, a.g.e., s. 251). Hintli lider Muhammed İkbal de Türklerin hürriyet ve istiklâllerini kazanmasının şark milletleri için uyanışa sebep olacağı düşüncesiyle Hindistan Müslümanlarını harekete geçirmiştir. Muhammed İkbal’in desteği ile oluşan Hint Hilâfet Akımı uluslararası düzeyde Türk Milli Mücadelesi’ne büyük destek vermiştir (Turan, Millî Mücadele’de Siyasî Çözüm Arayışları…,., s. 189-190). 238 İkinci İnönü Zaferi’nden sonra Hopa’ya gelen Afgan elçisi Türk zaferini tebrik etmiştir. Mustafa Kemal Paşa da elçiye Afgan tebriklerini bildiren tüm yazıları aldıklarını memnuniyetle bildirdikten sonra Afgan heyetini Türk topraklarında görmenin mutluluğunu dile getirmiştir (Turan, a.g.e., s. 192-193). 1921 yılı nisan ayının ortalarında Sultan Ahmet Han başkanlığındaki Afganistan heyeti, Ankara’ya gelmiştir. 10 Ocak 1922 tarihinde Ankara’daki Afganistan Büyükelçilik binasına Afgan bayrağı çekilmesi sırasında törene katılan Sultan Ahmet Han, iki ülke arasındaki ilişkilerinin büyük umutlar yarattığını belirmiştir. Mustafa Kemal Paşa da Türkiye ile Afganistan arasında olduğu gibi Türkiye ile tüm İslam dünyasında güçlü bağlar bulunduğunu açıklamıştır (Doster, a.g.e., s. 256-257). 239 Doster, a.g.e., s. 256-257. 72 HALİL ÖZCAN Bu dönemde, İran heyeti Ankara’ya gelerek Afganistan ve Sovyetlerin katılımıyla ittifak anlaşmasının koşullarını müzakere etmiştir. Ayrıca Suriye’nin yerel gruplarıyla da işbirliği içerisine girilmiş ve TBMM Hükûmeti, Suriye’de Anadolu teşkilâtının bir uzantısı izlenimi veren örgütlenmeyi himaye etmiştir. Mustafa Kemal Paşa’nın Arap kıyafetleriyle çektirdiği bazı fotoğraflar Suriye, Mısır ve Irak’ta dağıtılmıştır 240. Hindistan ve Afganistan’ın yanı sıra diğer Müslüman ülkeler de Türkiye’yi desteklemiştir. Trablusgarp Şefi Süleyman Elbarus, Türk gazetecilerine gönderdiği mektupta bağımsız Türkiye’nin İslâm dünyasının bir nevi emniyet subabı olduğunu ifade etmiştir. Elbarus’a göre İngiltere bu supabı kapatmakla Türk milliyetçiliği ile temsil edilen Müslüman enerjisinin bütün Müslüman ülkelere yayılmasına sebep olmuştur. Arap ve Müslüman dünyasının duygularını iyi bilen Türk milliyetçileri, kendi sınırlarına yakın ülkelerden başlayarak doğuda Doğu Kafkasya, İran, Afganistan ve Hindistan’a kadar, batıda Arnavutluk, güneyde Suriye, Filistin, Mısır ve Arabistan, güneybatıda Cezayir ve Fas’a kadar bütün Müslüman ülkelerine etkilerini yaymaya çalışmışlardır 241. TBMM Hükûmeti’nin Müslüman ülkelere yönelik çalışmalarının yanı sıra Talât Paşa’nın da benzer girişimleri olmuştur. Kuzey Afrika’da propaganda yürütülmesi için Talât Paşa himayesinde İsviçre’de, Tunus, Cezayir, Mısır, Fas ve Hint aydınlarının katılımıyla bir kongre toplanmıştır. Kongre başkanlığına seçilen Seyit Ali Bey, Müslümanların bir ülkeden başka bir ülkeye kardeşlerine karşı sürüklendiklerini ifade etmiştir 242. Türk Milli Mücadelesi için İslam dünyasına yönelik bu çalışmaların organize edilmesi sonucunda Fransa, İtalya ve özellikle İngiltere Türkiye politikalarında ciddi değişiklikler yapmak mecburiyetinde kalmıştır. Mustafa Kemal Paşa, Selahattin Bey’e yazdığı talimatta Berlin’de bulunan Talât Paşa ile haberleşilmesini ve ortak noktaların nereye kadar 240 Doster, a.g.e., s. 261. Turan, Millî Mücadele’de Siyasî Çözüm Arayışları…, s. 183-184. 242 Turan, a.g.e., s. 189. 241 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 73 kurulacağının belirlenmesini istemiştir 243. Mustafa Kemal Paşa’nın bu talimatı vermesine sebep yukarıda ifade edildiği gibi Talât Paşa’nın Berlin’e gittikten sonra Avrupa’da kurduğu ilişkiler ve İslam birliği konusunda Mustafa Kemal Paşa’ya yazmış olduğu mektuptur 244. Talât Paşa mektubunda, İslam birliği konusunda Avrupa’daki çalışmalarından bahsetmiştir 245. Berlin’de bulunan Talât Paşa’nın İslam birliği konusundaki çalışmalarından haberdar olan Mustafa Kemal Paşa, Arnavutluk’un Avrupa merke243 Talât Paşa, Berlin’e gittikten sonra Hüseyin Cahit Yalçın’a yazdığı bir mektupta kendisinin Mustafa Kemal ile mektuplaştığını ve gelen cevaplardan Mustafa Kemal’in bu haberleşmeden memnun olduğunu anladığını yazmıştır (Hüseyin Cahit Yalçın, Talat Paşa, Yedigün Neşriyat, İstanbul, 1943, s. 61). İzmir suikastından sonra Dr. Nazım da İstiklâl Mahkemesi’nde yaptığı savunmada Berlin’de Talât Paşa’nın başkanlığında İslâm ihtilalleri adı altında düşmanlarımız aleyhine çalışırken bu hareketlerinin Ankara’dan gelen bir mektupta Anadolu işlerine karışmamak ve önemli kararlarda Ankara’nın onayını almak üzere fikir birliğine varıldığını söylemiştir (İlhan Tekeli, Selim İlkin,, “Kurtuluş Savaşında Talat Paşa İle Mustafa Kemal’in Mektuplaşmaları”, Belleten, Cilt: XLIV, Sayı:173-176, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1980, s.301-345, s. 303). Dr. Nazım bu savunmasında bahsettiği mektup Talât Paşa’nın yazdığı mektuba Mustafa Kemal Paşa’nın verdiği cevaptır. Talât Paşa yurt dışına çıktığı andan itibaren yaptığı tüm siyasî faaliyetlerini, Avrupa kamuoyunda Türklere karşı tutumları ve bunlara karşı ortak hareket plânını da mektubunda yazmıştır (Hasan Babacan, Mehmet Talât Paşa:1874-1921, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yayınları, Ankara, 2005, s. 214). Talât Paşa mektubunda ayrıca kendisinin Avrupa’daki örgütlenmenin başı olduğunu belirtmiş ve Enver Paşa’nın Moskova ile Kafkaslarda İslam İhtilal Cemiyeti’ni daha çok da Pantürkist örgütlenmeyi sağlayacağını ifade etmiştir. Talât Paşa, Cemal Paşa’nın ise Afganistan ve Hindistan’da İngilizler aleyhine Panislamist politikayı oluşturacağını yazmıştır (Tekeli, İlkin, a.g.m., s. 333). 244 Mustafa Kemal, Talât Paşa’ya ve İttihatçı liderlere ihtiyatla yaklaşarak milli mücadeleyi tek elden yürütmek istemiştir. Gerçekte her fırsatta İslam birliğini savunan Mustafa Kemal Paşa, İttihatçı liderlerin Türkiye’deki taraftarları aracılığı ile içeride milli mücadelede bölünme yaratılmasının önüne geçmek istemiştir. 245 İttihatçı liderler, Avrupa’ya gittikten sonra hem değişik Avrupa kentlerine dağılmış hem de ülke içerisinde örgütlenmişlerdir. Talât Paşa, ülkeyi terk ederken Kara Vasıf Bey ve Kara Kemal’e ülke içerisinde örgütlenmelerini söylemiş ve onlar da “Karakol” teşkilatını kurmuştur. İttihatçı liderler, Avrupa’dayken uygulayacakları stratejiyi belirlemek üzere 1919 yılı aralık ayında Berlin’de Talât Paşa başkanlığında bir toplantı yapmıştır (Tekeli, İlkin, a.g.m., s. 303). Enver ve Cemal Paşalar Sovyetlerle işbirliği sürecine girerken Talât Paşa da Almanya’daki siyasî faaliyetlerine devam ederek aynı zamanda Bolşeviklerle temasa geçmiştir. Aynı zamanda Talât Paşa, İngiltere ve öteki batılılarla ilişki kurup Mustafa Kemal ile temasa geçerek Anadolu hareketini desteklemiştir. Talât Paşa Berlin’de kaldığı dönemde Hollanda, Danimarka, İsveç, İsviçre ve iki defa da İtalya seyahati yapmıştır. Bu faaliyetlerin sonucunda Berlin’de Talât Paşa başkanlığında bir Şark Kulübü kurulmuştur. Kulüp, Berlin’de İslam ülkelerden gelen öğrenci ve siyasî önderlerle Azeri, Hintli, Mısırlı ve diğer Kuzey Afrikalılarla İttihatçıları bir araya getirmiştir. Talât Paşa’nın Şark Kulübü, sonradan Enver Paşa çevresinde oluşturulacak olan İslam İhtilal Cemiyetleri İttihadı’nın kuruluşuna zemin hazırlamıştır (Babacan, a.g.e., s. 200-202). 74 HALİL ÖZCAN zine yakınlığını da dikkate alarak Arnavutların Talât Paşa ile haberleşmelerini isterken diğer İslamî unsurların Arnavutluk’a yardım edebileceklerini değerlendirmiştir. Gerek Yunanistan’ın ortak işgalci olması gerekse İslam ülkelerine yönelik takip edilen strateji gereği Mustafa Kemal’in Arnavutluk’u da bu mücadeleye dâhil etmeye çalıştığını söylemek mümkündür. 2. Selahattin Bey’in Arnavutluk’taki Faaliyetleri Selahattin Bey, 246 TBMM Hükûmeti Başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın onayı ile bu görevi kabul ettikten sonra 8 Ocak 1921 günü Tiran’a ulaşmıştır 247. Selahattin Bey’in Arnavutluk’a gittiği heyetteki subayların Türk ya da Arnavut kökenli olup olmadığı konusunda hem Türkiye kaynaklarında hem de Arnavutluk kaynaklarında farklı bilgiler bulunmaktadır. Halilaj 248, Selahattin Bey’in 250 kişilik Arnavutlardan oluşan subaylarla Arnavutluk’a geldiğini yazmaktadır. Kasapı 249 ise Selahattin Bey’in Arnavutluk’a gelirken 300 Türk subay getirdiğinin söylendiğini ancak bunun doğru çıkmadığını belirtmektedir. Alpan 250, 25 kişilik bir askerî heyet ile Selahattin Bey’in Arnavutluk’a gittiğini yazmaktadır. Şimşir 251 ise konuya oldukça ihtiyatla yaklaşarak sayı vermeden Selahattin Bey’in askerî heyet ile birlikte Arnavutluk’a gittiğini belirtmektedir. Ancak dönemin Türk ve Arnavut basını ile arşiv belgelerinde Selahattin Bey’in beraberinde bir askerî he246 Kasapı (a.g.m., s. 12)’ye göre I. Dünya Savaşı’ndan sonra Mustafa Kemal’in Arnavutluk Savunma Bakanlığı için 1920-1921 yıllarında uygun gördüğü kişi Selahattin Bey olmuştur. Bunda Selahattin Bey’in morali ile asker kişiliği etkili olmuş ve 54 yaşındaki Selahattin Bey, Mustafa Kemal’in emri ile bu görevi kabul etmiştir. 247 Gazet’e Korçes’in haberinde Selahattin Bey’in Arnavutça bilmediği yazılıdır (Gazet’e Korçes, 12 Ocak 1921, s. 1 EK-6). Selahattin Bey’in Arnavutça bilmediğinden Türkçe bilmeyenlerle tercüman kullandığı haberi yeniden Gazet’e Korçes’te yayımlanmıştır (Gazet’e Korçes, 22 Ocak 1921, s. 1). Gazet’e Korçes, Selahattin Bey’in Mustafa Kemal’e telgraf gönderdiğini ve Türk Hükümeti’nin onayı ile Milli Savunma Bakanı olduğunu yazmıştır (Gazet’e Korçes, 15 Ocak 1921, s. 1). 248 Halilaj, a.g.m., s. 48-49. 249 Kasapı, a.g.m., s. 12. 250 Necip P. Alpan,”Arnavutluk ve Arnavutlar”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, Ocak 1998, s. 34. Necip P. Alpan, “Türkiye İle Arnavutluk’un İstiklâl Savaşlarındaki Parelelizm Doğrultusunda Yaptıkları İşbirliği”, X.Türk Tarih Kongresi, Kongreye Sunulan Bildiriler VI. Cilt, TTK Basımevi, Ankara, 1994, s.2901. 251 Şimşir, Türkiye-Arnavutluk İlişkileri…, s. 16. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 75 yet ile gittiğine dair bir bilgiye ulaşılamamıştır. Sadece 22 Ocak 1921 tarihli Gazet’e Korçes, Türkiye’den 300 subayın gelerek Arnavutluk ordusunu organize edeceğine dair söylentiler olduğunu birinci sayfasından duyurmuştur. Selahattin Bey’den önce Arnavutluk’a giden Miralay Hamdi Bey’in mahiyetindeki heyetle birlikte Arnavutluk’a gittiği 11 Mayıs 1921 tarihli P.Sabah’ın birinci sayfasında yer almıştır. Albay Hamdi Bey, Selahattin Bey daha Arnavutluk’a gitmeden önce 1920 yılı Eylül ayı sonlarında Türkiye’den Arnavutluk (Elbasan)’a gitmiştir. Albay Hamdi Bey, aynı zamanda çok zengindir ve Antalya’da birçok emlaka sahiptir. Albay Hamdi Bey, mahiyetindeki heyetle Arnavutluk’a gelir gelmez Başvekil Fehmi Bey ile birlikte çalışmaya başlamış ve Arnavut ordusunun başkumandanı (genelkurmay başkanı) olmuştur 252. Selahattin Bey’in Harbiye Nazırı olduğu dönemde de Arnavut ordusu 253 başkumandanlığı görevini sürdüren Albay Hamdi Bey, büyük bir ciddiyetle Arnavut ordusunu teşkil ve organize etmeye çalışmıştır 254. Böylece Selahattin Bey ve Türkiye’den giden diğer asker ve memurlar vasıtasıyla Arnavutluk’un bağımsızlık mücadelesi daha da hızlanmıştır 255. Selahattin Bey, Arnavutluk’a gittikten sonra bu ülkedeki askerî gelişmeler özellikle Yunanistan basınında sıkça yer almıştır. Atina’dan İzmir gazetelerine ulaşan haberlere göre bir takım “Kemal zabitleri” Arnavutluk’a geçerek bir aydan beri Arnavut askerlerini teşkil ve eğitim ile meşgul olmaktadır 256. Selahattin Bey’in ocak ayında Arnavutluk’ta göreve başladığı göz önüne alınırsa Yunan kamuoyunun TBMM Hükûmeti ve Arnavutluk Hükûmeti arasındaki ilişkileri yakından takip ettiği anlaşılmaktadır. Atina Selahattin Bey ile Arnavutluk’a giden her asker ve memuru, “Kemal zabiti ya da memuru” olarak adlandırmak suretiyle Mustafa Kemal’in Arnavutluk 252 P.Sabah, 11 Mayıs 1921, s. 1. O dönemde Arnavut ordusunun merkezi Berat’tadır. 254 A.Yeni Gün, 16 Mayıs 1921, s. 1, Vakit, 11 Mayıs 1921, s. 1. 255 Swire (a.g.e, s. 342)’ye göre 1921 yılı boyunca Türkiye, Arnavutluk ile Yunanistan’a karşı ortak hareket etmeye çalışmış ve Arnavutluk’taki Türk subayları vasıtasıyla ittifak kurmaya çalışmıştır. 256 H.Milliye, 18 Şubat 1921, s. 1. 253 HALİL ÖZCAN 76 politikası ile ilgili dünya kamuoyunun özellikle de İngiltere’nin dikkatini çekmeye çalışmıştır. Her açıdan disiplinli, kapasiteli, enerjik, namuslu ve dürüst bir asker 257 olan Selahattin Bey, İlyas Bey Viryoni Hükûmeti’nde Harbiye Nazırı olmuş ve Shkoza soyadını almıştır 258. Reformcu bir bakan olan Selahattin Bey 259, Arnavutluk ordusunda köklü değişiklikler yaparak yeni bir düzen oluşturmak için çaba sarf etmiştir 260. Selahattin Bey, aynı zamanda Batı modellerine uygun ordu kurulması gerekliliğini yerine getirerek Arnavutluk milli ordusunun fikir babası ve düzenleyicisi olmuştur 261. Selahattin Bey ordunun hukukî düzenlemesini yapmadan önce Arnavutluk ordusu, Osmanlı ordusunun kanunlarına göre yönetilmeye çalışılmıştır. Arnavutluk ordusunun ilk hukukî düzenlemelerini yapan Selahattin Bey, orduyu politikadan arındırmış, istifa etmeyi, orduda yükselmeyi düzenlemiş ve ordudan ayrıldıktan sonra subayların 1-2 yıl ihtiyat kalacağının kurallarını tespit etmiştir 262. Selahattin Bey tarafından muvazzaf ve yedek subayların statüsü, astsubayların statüsü, subay aileleri ile yetim çocukların statüsü ve 24 aylık mecburi askerlik hizmeti gibi düzenlemeler yapılmıştır. Yapılan bu düzenlemeler daha sonra senelerce de modern Arnavut ordusunca kullanılmıştır. Selahattin Bey’in düzenli Arnavutluk ordusunun temellerini oluşturacak yasal reformları çok kısa zamanda yaptığı anlaşılmaktadır 263. Harbiye Nazırı (Kolonel) 264 Selahattin Shkoza, 25 Ocak 1921 günü Başbakanlığa yazdığı (2497 sayılı) yazıda iki subayın terfi işlemi ile ilgili bilgi verirken 265 257 Shqiperi e Re, 26 Nisan 1921, s.3. Halilaj, a.g.m., s. 48-50. 259 Halilaj, a.g.m., s. 48-50. 260 Shqiperi e Re, 26 Nisan 1921, s. 3. 261 Halilaj, a.g.m., s. 48-50. 262 Halilaj, www.shekulli.com.30 Ekim 2008. 263 Selahattin Bey, reformları yapmada o kadar hızlı çalışmıştır ki Nikai yayınevi iki üç ay süre ile başka bir bakanlık tanımamış ve sadece Harbiye Nazırlığının işlerini yapmıştır (Kasapı, a.g.m., s. 12). 264 Selahattin Shkoza Harbiye Nazırı olduğunda yazışmalarda “kolonel” (albay) rütbesini kullanmıştır. 265 Rüşdi Oriz ve Ferit Permeti adlı binbaşı rütbesindeki subayların yarbay rütbesine terfi 258 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 77 orduda terfi işleminin o tarihe kadar askerlikle ilgili Türk yasasına göre yapıldığını belirtmiş, buna göre bu iki subayın yaş sınırı sebebiyle emekli olması gerektiğini ifade etmiştir. Ancak aynı yazıda kendisinin teklif ettiği Bakanlar Kurulunun kabul ettiği ve Yüksek Kurulun onayladığı yasaya göre bu iki subayın sahip oldukları rütbeleri ile ilgili yaş sınırının aşılmadığını belirtmiştir 266. Bu yazışmadan 8 Ocak 1921 günü Arnavutluk’a gelen Selahattin Bey’in 25 Ocak 1921 gününden önce askerlik ile ilgili yasayı çıkardığı sonucuna ulaşmak mümkündür. Önce kendi karargâhını sonra da genelkurmay karargâhını oluşturan Selahattin Bey, Arnavut subaylarından bilgili ve tecrübeli olanları karargâhına almıştır 267. Arnavutluk ordusunun ilk defa üniformasını Selahattin Bey yaptırmıştır. Bakan olarak sadece karargâhta kalmamış aynı zamanda kara, süvari ve topçu birliklerinin eğitilmesi ile de bizzat ilgilenmiştir. Ordudaki düzenli yönetim Arnavutluk devlet adamlarını şaşırtmış 268 ve onların da kendilerine güvenini sağlamıştır. Selahattin Bey, 25 Nisan 1921 günü Arnavutluk Meclisi’nin açılışı için ilk defa yapılan geçit törenini oluşturduğu düzenli birliklerle gerçekleştirmiş ve bunun için Yüksek Konsey Başkanı Akif Paşa Elbasan tarafından tebrik edilmiştir 269. Arnavutluk ordusu, Selahattin ve Hamdi Beylerin idareyi ele almasından önce düzen, miktar ve teçhizat bakımından yetersiz olmasına rağmen İtalya askerleriyle giriştikleri müsademelerde birçok esir alarak İtalyanları geri çekilmeğe mecbur etmiştir 270. Selahattin ve Hamdi Beylerin yönetimi ele almasından sonra Arnavutluk ordusunun eksiklikleri giderilmiş ve bu dönemde teşkil edilen milis güçleri, Yunanistan içerisinde ciddi bir tehdit oluşturmuştur. Arnavutluk’ta Selahattin Bey, gece gündüz hummalı bir şe- ettirilmesi yönünde genelkurmayın görüşünü almış, alay komutanları ve jandarma genel komutanıyla yapılan istişarelerden sonra terfi edilmesinin uygun olduğunu belirtmiştir (AQSH. Fon:149, tarih:1921, Dosya II-42, s.41). 266 AQSH. Fon:149, tarih:1921, Dosya II-42, s. 41. 267 Kasapı, a.g.m., s. 12. 268 Kasapı, a.g.m., s. 12. 269 Halilaj, a.g.m., s. 48-50. Halilaj, www.shekulli.com. 30 Ekim 2008. 270 Yeni Gün, 24 Ağustos 1920, s. 1. 78 HALİL ÖZCAN kilde çalışarak Arnavut ordusunu Türk idaresi esasları üzerine çetecilikten düzenli orduya geçirmek için çaba sarf etmiştir 271. Selahattin Bey geldiğinde Arnavutluk güneyden Yunanistan, kuzeyden de Yugoslavya’nın işgali altındadır. Selahattin Bey, Arnavutluk’un işgallerden kurtulmasının ancak düzenli ordu sayesinde olacağını düşünerek bunun için hemen çalışmalara başlamıştır. TBMM Hükûmeti de Batı Cephesinde düşmanla daha etkin savaşmak ve işgale son verebilmek için 8 Kasım 1920’de düzenli orduya geçmiştir. Arnavutluk da benzer süreci takip ederek TBMM Hükûmeti’nin düzenli orduya geçmesinden sonra Selahattin Bey’in gayretleriyle düzenli ordusunu teşkil edebilmiştir. Selahattin Bey’in düzenlediği ordu (asker ve zabitan) üniforması, Türk Kuvayı Milliyesi’nin 272 üniformasına çok benzeyen bir kıyafetten seçilmiştir 273. Bu benzerliği Türk basını da tespit ederek Türkiye’deki Kuvayı Milliye ile Arnavutluk Milli Kuvvetleri arasında ilgi kurmuş ve onları da “Kuvayı Milliye” olarak adlandırmıştır. “A.Yeni Gün” gazetesi 274 haberinde Arnavutluk ile Yunanistan arasındaki ihtilafın bütün şiddetiyle sürdüğünden bahsederek “Arnavut Kuvayı Milliyesi’nin” büyük hazırlıklarda bulunduğunu ifade etmiştir. Selahattin Bey, Arnavutluk ordusu ile ilgili kanunları çıkardıktan sonra yoğun bir şekilde ordunun ihtiyacı olan personeli temin etmek için çaba göstermiştir. Bunun için de Tiran’da bir Askerî Araştırma Komisyonu kurmuştur 275. Selahattin Bey, savaş döneminde olmasına rağmen Arnavutluk ordusuna personel alınmasında ve personelin terfisinde hem araştırma komisyonundan hem de bu şahısları tanıyan diğer üst rütbeli subayların bilgilerinden yararlanarak düzenli ordunun oluşturulmasında çok titiz davranmıştır. Araştırmalar sonucu orduya alınmasına karar verilen şahıslar için Harbiye 271 Vakit, 21 Mart 1921, s.1. Eski Epir valisi de yazdığı bir makalede Arnavutluk’ta da Kuvayı Milliye teşkilatının bulunduğunu bildirmiştir (Vakit, 6 Mayıs 1921, s. 1). 273 H.Milliye, 8 Haziran 1921, s. 1. 274 29 Mayıs 1921, s. 2. 275 AQSH. Fon:149, tarih:1921, Dosya II-42, s. 200 (EK-7). 272 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 79 Nazırlığı hükûmete yazı ile müracaat etmiş ve hükûmet de uygun gördüklerini ülkeyi temsil eden Yüksek Konsey’in onayına sunmuştur. Harbiye Nazırlığı 24 Ağustos 1921 tarih ve 7310 (1.4.5) sayılı yazısıyla Asteğmen Hüseyin Koprencka’nın bir yıldan fazla Arnavut ordusunda azimle çalışıp başarılı olduğundan dolayı teğmenliğe terfi etmesini talep etmiştir. İlgili yazıda söz konusu asteğmenin birkaç Arnavut subay ve General A. Rıza Kolanya tarafından yapılan soruşturması sonucunda Türkiye’de yedek teğmen rütbesinde çalıştığı gerekçesiyle Türkiye’de sahip olduğu teğmen rütbesinin verilmesi, Selahattin Bey’in imzasıyla Başbakanlıktan talep edilmiştir 276. Arnavutluk Hükûmeti ve Arnavutluk Yüksek Konseyi, Selahattin Bey’in tüm titiz çalışmalarına rağmen gönderdiği her teklifi kabul etmemiştir. Ancak Selahattin Bey de inandığı konularda bu makamlara karşı ısrarcı davranmıştır. Örneğin, Ergiri Valiliğinde Asker Alma Dairesi Başkanı olan Hamid Kuçi’nin yüzbaşılıktan binbaşılığa terfisi için hükûmete Harbiye Nazırlığınca yapılan müracaat kabul edilmemiştir. Ancak Harbiye Nazırı Selahattin Bey, 25 Ocak 1921 tarihinde (2498 sayılı) Başbakanlığa yazdığı yazıyla bu şahsın binbaşılığa terfi ettirilmesi için yeniden müracaat etmiştir 277. Bakanlar kurulu 14 Mart 1921 tarihinde yaptığı toplantıda Harbiye Nazırlığının Hamit Kuçi’nin binbaşılığa terfisi teklifini bu kez uygun görmüştür 278. Bakanlar Kurulunun bu kararı Yüksek Konseyce de onaylamıştır 279. Selahattin Bey, bakanlık görevinin yanı sıra birliklerin oluşturulması ve eğitilmesi ile de bizzat ilgilenmiştir. Arnavutluk’tan İtalya’ya giden bir şahsın “Jurnal d’Orient” gazetesindeki beyanına göre Harbiye Nazırı Sela276 AQSH. Fon:149, tarih:1921, Dosya II-42/1, s. 95. (EK-8). Bakanlar kurulu 11 Ekim 1921 tarih ve 798 sayılı kararı ile Arnavutluk Devleti Yüksek Kurulunun 12 Ekim 1921 tarih ve 426/I sayılı onayıyla Asteğmen Hüseyin Koprenek’a teğmen rütbesi verildiği Savaş Bakanlığına bildirilmiştir (AQSH. Fon:149, tarih:1921, Dosya II-42/1, s. 96/2). Arnavutluk Devleti’nin Yüksek Kurulu adına Akif Elbasan imzasıyla 12 Ekim 1921 tarih ve 426/I sayılı yazısı, Başbakanlığa gönderilmiştir. Yazıda; 12 .10.1921’de 2312/1 sayılı Bakanlar Kurulunun almış olduğu karar onaylanmıştır (AQSH. Fon:149, tarih:1921, Dosya II-42/1, s. 96). 277 AQSH. Fon:149, tarih:1921, Dosya II-42, s. 38. 278 AQSH. Fon:149, tarih:1921, Dosya II-42, s. 54. 279 AQSH. Fon:149, tarih:1921, Dosya II-42, s. 55. 80 HALİL ÖZCAN hattin Bey büyük rütbeli diğer bir kaç zabit ile Arnavut ordusunu düzenleme ve eğitme işiyle uğraşmaktadır 280. Halilaj’a göre Selahattin Bey, modern üç birlikli her biri ayrı yerde konuşlu kıtaları oluşturmuştur 281. İlk tümeni üçlü sistemle (alay-tabur-bölük) kurmuş, her alaya bir adet mitralyöz bölüğü ve topçu bataryası dâhil etmiştir. Birincisinin merkezi İşkodra’da, ikincisi Elbasan’da, üçüncüsü Görüce’de ve dördüncüsü de Ergri’de olmak üzere toplam dört alay kurmuştur 282. Bunların dışında sınırlarda özel taburlar kurarak bu taburları da doğrudan bakanlığına bağlamıştır 283. Selahattin Bey’in hukukî alt yapısını oluşturarak kuruluşu ve eğitimi ile yakından ilgilendiği Arnavutluk ordusu birkaç bin kişiden meydana gelen küçük bir ordu olmasına rağmen teçhizatı ve disiplini açısından mükemmel hale gelmiştir. Bu ordunun subayları senelerce Türk ordusunda görev yapmış kişilerdir 284. Selahattin Bey tarafından teşkil edilen ordu idaresi daha sonraki süreçte Arnavutluk milli ordusunun özünü teşkil edecektir. Arnavutluk’ta küçük de olsa Hava Kuvvetlerinin kurulması için çalışılmış ve bunun için de üç subayın Avrupa’ya eğitime gönderilmesi düşünülmüştür. Ancak Harbiye Nazırı Selahattin Skhoza, küçük, fakir ve geri kalmış bir ülke olan Arnavutluk’un Hava Kuvvetlerinin kuruluşu için maddî imkânlarının ve yetişkin teknik personelinin henüz olmadığı gerekçesiyle bu fikre karşı çıkmıştır. Selahattin Skhoza bu düşüncesini de:”Bu bakanlık şimdilik uçak satın alamıyor. Çünkü onları kullanmak için gereken subay ve teknik makinistimiz yoktur.” şeklinde ifade etmiştir 285. Mustafa Kemal’in öngördüğü gibi Harbiye Nazırı Selahattin Bey’in gayretiyle oluşturulan Arnavutluk ordusu mühimmat ve teşkilatıyla mükemmel hale geldiği için 286 Yunanistan ve Yugoslavya iyice tedirgin olmuş280 P. Sabah, 11 Mayıs 1921, s. 1. Halilaj, a.g.m., s. 48-50. 282 P. Sabah, 11 Mayıs 1921, s. 1. Kasapı (a.g.m., s. 12)’ye göre de Selahattin Bey, üç stratejik alay teşkil etmiştir. Birincisi güneyde Görice’de (Korçe’de), ikincisi ortada Tiran’da diğeri kuzeyde İşkodra’dadır. 283 Kasapı, a.g.m., s. 12. 284 Vakit, 27 Nisan 1921, s. 2. 285 http://www.tiranaobserver.com.al. 30.12.2008, www. mod.gov.al.30.12.2008 286 Vakit, 8 Mayıs 1921, s. 1. 281 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 81 tur. Ordunun düzene girmesi ile Arnavutluk yöneticilerinin de kendilerine güveni gelmiş ve Arnavutluk Başbakanı Süleyman Fehmi Bey 100 bin kişilik ordu teşkil edeceklerini beyan etmiştir 287. 1921 yılında Anadolu’da TBMM ordularıyla savaşmakta olan Yunanistan, aynı dönem içerisinde ortaya çıkmaya başlayan Arnavut (milliyetçi) gerilla hareketinden çekinmeye başlamıştır. Hatta Yunanistan, Arnavut gerilla hareketiyle TBMM arasına bir bağ olduğu iddiasıyla İngiltere’nin dikkatini çekmeye çalışmıştır. Yugoslavya da bu duruma Yunanistan gibi bakmış ve Arnavutluk’a yönelik saldırgan politikalarına sebep olarak Türkiye-Arnavutluk ilişkisini göstermiştir. Yunanistan ve Yugoslavya’ya göre Arnavutluk ordusunu organize eden ve yöneten Türk subayları, savaşta Türkiye ile birlikte hareket etmektedirler. Bu ülkelere göre Arnavut subay ve memurlarının birçoğu Türkiye’deki hizmetlerinden sonra Arnavutluk’ta yüksek mevkilere getirilerek sorumluluk üstlenmişlerdir 288. Gerçekte de bu iddialar asılsız olmayıp Türkiye’den Arnavutluk’a değişik zamanlarda asker ve memur giderek Arnavutluk’ta önemli mevkilere gelmişlerdir. Onun için Arnavutluk idare makamlarının talebi üzerine ülkede görev yapan memurlardan Türkiye’de vazife almış olanların dosyalarının istenmesi meselesi Arnavutluk Meclisi’nde görüşülmüştür 289. Haksız ve hukuksuz bir şekilde Türkiye ve Arnavutluk’ta işgallerini sürdüren Yunanistan, Arnavutluk’taki direniş hareketlerinden rahatsız olmuştur. Yunan gazeteleri, yabancılara propaganda yaparak Arnavutların Türk çeteleriyle birlikte faaliyet halinde olduklarını iddia etmiş ve kamuoyu oluşturmaya çalışmıştır 290. Gerçekte Mustafa Kemal’in Arnavutlarla ilişki kurmasını istemeyen diğer Batılı devletler de Türkiye’nin Arnavutluk’u kendisine bağlamak istediğine dair iddialar ortaya atmaya başlamışlardır. 287 P. Sabah, 11 Mayıs 1921, s. 1. Swire, a.g.e., s. 341-342. 289 AQSH. Fon:146, tarih:1922, Dosya 82, s. 57-65. 290 Vakit, 9 Mayıs 1921, s. 1. 288 82 HALİL ÖZCAN Atina Hükûmeti’nin Paris Barış Konferansı’na gönderdiği propagandist Léon Maccas, Venizelos’un talimatıyla yazdığı “Küçük-Asya Helenizmi, Tarihi, Gücü ve Geleceği” isimli 233 sayfalık kitabında 291 Türkiye-Arnavutluk ilişkilerine ve işbirliğine yer vermiştir 292. Propaganda amacıyla yazılmış olan bu kitapta Maccas 293, Arnavutları barbar ruhlu ve diplomatik entrika düşkünü olarak niteleyerek emperyalist İtalya ile anlaşmakla suçlamış ve Alman-Turancı harekete katılmakla itham etmiştir. Maccas’a göre Arnavutların bağımsızlığı projesi, Alman asıllı bir projedir ve Arnavutların Türklerle işbirliği yapması da bunun bir parçasıdır. Yazara göre önceki Arnavutluk Başbakanı Delvina (Süleyman Fehmi) ile dönemin Başbakanı Viryoni de eski Türk memurlarıdır. Ayrıca Maccas, Arnavutları Türklere sadakatli davranmakla suçlamıştır. Söz konusu yazara göre 1920 yılında Arnavutluk’un Roma temsilcisi Faik Konitza, resmi olarak Türk memurlarının Arnavutluk’a gelip ordularını organize ettiğini açıklamıştır. Maccas, Yunanistan’a karşı olan bu komplonun merkezinin İstanbul Arnavut Kulübü olduğu kanaatindedir. Propagandist Maccas’a göre Arnavutluk’a Harbiye Nazırı Selahattin Bey’i gönderen Mustafa Kemal, Yunanistan’a saldırılması plânını da onaylamıştır. Bunların sonucu olarak da Arnavutluk ordusu sanki Yunan ordusuna karşı kendisi için değil de Türkiye için savaşır gibi gayret göstermiştir. Tanınmış Fransız diplomasi yazarlarından Albert Mousset de Selahattin Bey’in görevlendirilmesi ile ilgili şunları belirtmiştir: 294 291 Kitabın yazarı, kitabın yazılmasını şöyle anlatır: ”15 Kasım 1918’e doğru mütarekeden birkaç gün sonra Yunanistan’ın Paris büyükelçisi A.Romanos, Anadolu’ya ve oradaki haklarımıza dair bir kitap yazmamı, bastırıp dağıtmamı istedi. Baskının 25 Aralıktan önce bitirilmesini istiyordu. Çünkü o tarihte, toprak isteklerimizi açıklamak üzere Başbakan Venizelos Paris’e gelmiş olacaktı. Kabul ettim, istediğim istatistikler on gün sonra Atina’dan gönderilmişti. Bir ay içinde kitap yazılmış ve 5000 önemli kişiye dağıtılmıştı. Venizelos beklenen tarihte Paris’e gelince kitabı herkesin elinde gördü.” (Yahya Akyüz, Türk Kurtuluş Savaşı ve Fransız Kamuoyu 1919-1922, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1988, s. 115). 292 Akyüz, a.g.e., s. 115. 293 Leon Maccas, La Question Greco-Albanaise, Berger Levnault Editeurs, Paris, 1921, s. 210-212. 294 Gerçi bu dönemde Türkiye ile ilişkilerini geliştiren Fransa’nın tutumu farklı olmuştur. Fransa, Kemalî memurların Avlonya mıntıkalarında muhtariyet ilân edeceğine dair Yunanistan kaynaklı haberlerden bahisle bu haberlerin Yunanistan’ın müdahalesi için bahane olarak de- ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 83 “…Luşnya Kurultayı ile kurulup Milletler Cemiyeti’ne giren Arnavutluk Hükûmeti, Kuzey Arnavutluk Katolik Mirdita aşiretinin muhalefetiyle karşılandı. Kabile reisi Marka Gjoni, Adalet Bakanı Hoca Kadri ile Millî Savunma Bakanı Selâhattin Bey’i Arnavutluğu, tekrar Türk idaresine sokmakla suçladı. O sıralarda, Türk subayı Albay Hamdi Bey de, Elbasan’da modern Arnavut ordusunu organize ediyordu. Ankara Hükûmeti’nin önderi Mustafa Kemal Paşa Arnavut kökenli Türk subaylarını, Kurmay Albay Selâhattin Bey’le Albay Hamdi Bey marifetiyle, Türkiye-Arnavutluk arasındaki bağları perçinlemeğe çalışıyordu.” 295. Arnavutluk’un Yunanistan’a karşı bağımsızlık mücadelesinde Türkiye’den giden memurların katkısı Yunan basınında geniş yer bulmaya devam etmiştir. Yunanistan gazetelerine göre Türk ajanlar, Arnavutluk’u gezerek Türk-Arnavut köylerine Mustafa Kemal Paşa’nın fotoğraflarını dağıtmışlardır. Hatta Arnavut ordusunu kuran Selahattin Bey 296 burada Mustafa Kemal Paşa’nın rolünü oynamaktadır. Ayrıca Selahattin Bey’in Anadolu ve Sovyet Hükûmetiyle ilişkileri vardır 297. Arnavutlar, Yunanlıların taarruzuna karşı koymak için huduta sessizce kuvvet sevk etmiştir. Yunan Hükûmeti, Yunanistan’a karşı Türk ve Arnavutların yeni tertibatını keşfetmiş ve birçok şahsı tutuklamıştır. “Nahidromos” (Atina) gazetesinin 2 Haziran 1921 tarihli sayısında tutuklananlarla ilgili Yunanistan’ın Epir kumandanlığı ile görüşmelerin devam ettiği bildirilmiştir. Söz konusu gazete, yeni bir takım Kemaliyet memurların Arnavutluk’a gelerek sedd-i müzaherat (koruma) ile Arnavutları Yunanlılar aleyhine tahrik ettiklerini bildirmiştir 298. “Sun” gazetesi de Yunan kaynaklarına dayanarak Kemalî memurların Berat ve Avlonya mıntıkalarında muhta- ğerlendirmiştir (P.Sabah, 22 Ağustos 1921, s. 2). 295 Alpan, Türkiye İle Arnavutluk’un İstiklâl Savaşlarındaki Parelelizm Doğrultusunda Yaptıkları İşbirliği”, s. 2902. 296 Selahattin Bey, Sakarya Zaferi’nden sonra 16 Ekim 1921’de teşkil edilen kabinede görev almamıştır (Selencıa, a.g.e., s. 385). 297 Vakit, 15 Mayıs 1921, s. 2 (EK-9). 298 Vakit, 4 Haziran 1921, s. 1. 84 HALİL ÖZCAN riyeti ilânına karar verdiklerini iddia etmiştir 299. Yunanistan gazetelerinin haberlerine göre Arnavutluk meselesi kuvayı milliye merhuslarıyla (üyeleriyle) komünist ajanların bir icadıdır. Yunanistan’a karşı Arnavutluk kıyamını idare edenler ancak birkaç hafta önce Arnavutluk’a gelen Müslüman Türklerdir 300. Türkiye’den giden asker ve memurların Arnavutluk’taki faaliyetleri sadece Yunanistan basını ile sınırlı kalmamıştır 301. Şikago’da çıkarılan “Sevinting Pres” gazetesinin Arnavutluk muhabiri Mösyö Harver’ın verdiği haberde Arnavutluk harekâtının Anadolu’dan gelmiş olan kuvayı memurlar tarafından yapılmış olduğu teyit edilmektedir 302. Harver açıklamalarının devamında Arnavutların mühimmat ve levazıma sahip muntazam asakir (askerler, erler) vasıtasıyla çete harekâtı yürüttüğünü ifade etmiştir 303 . Düzenli Arnavutluk ordusu sadece Yunanistan ile değil Yugoslavya ile de mücadele etmiştir 304. Bu dönemde Arnavutluk’un direnişinden rahatsız olan Sırp ve Rus sefirleri, Atina’da toplantı yapmıştır. Toplantıda sefirler, Türklerin galeyanı ile Arnavut çetelerinin Balkanlarda karışıklık çıkardığını açıklamıştır. Yunan basınına göre sefirlerin toplantısından sonra Sırp ve Ruslar, çetecilik faaliyetleri sebebiyle Tiran Hükûmeti nezdinde girişimde bulunmuştur 305. 299 A.Yeni Gün, 14 Eylül 1921, s. 2. Aynı haber “Jurnal d’Orient” gazetesinde (Vakit, 5 Haziran 1921:1), Yunanistan’ın Epir valisi ile Arnavut memurları arasında yapılan Arnavut tutukluların tahliyesi görüşmelerinin başladığı ve Yunanistan Hükümeti’nin Anadolu memurlarının Arnavutluk’a vasıl oldukları (geldikleri) haberini aldığını, bunların amacının da ahaliyi isyana teşvik ederek, Türk korumasını vaat ettiği şeklinde verilmiştir. İngiliz “Sun” gazetesi Arnavutluk-Yunanistan sorunlarına İngiltere’nin yaklaşımını verdiği haberinde Yunanistan matbuatında yer alan Kemalî memurların Berat, Avlonya mıntıkalarının muhtariyetini ilânına karar verdikleri haberini Yunanistan’ın meseleye müdahale etmek için bahanesi olarak değerlendirmiştir (Vakit, 22 Ağustos 1921, s. 1). 300 Vakit, 15 Mayıs 1921, s. 2. 301 İstanbul’daki Arnavutlara gelen bilgilere göre Sırbistan ve Yunanistan’ın Arnavutluk’a karşı müşterek saldırıları üzerine Arnavutluk Harbiye Nazırı meclisten askerî kanunların tasdikini talep etmiş ve devamında da Yunan ve Sırp sınırına on bin kişilik kıtaat sevk etmiştir (H.Milliye, 9 Kasım (T.S.) 1921, s. 1). 302 Vakit, 14 Mayıs 1921, s. 1. 303 Vakit, 14 Mayıs 1921, s. 2, Yel, Özcan, a.g.m., s. 67. 304 Vakit, 7 Mayıs 1921, s. 1. 305 P.Sabah, 1 Haziran 1921, s. 1. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 85 Türk-Arnavut ilişkileri Yunanistan’ın tepkisini çekmeye başladığında Arnavutluk Başbakanı bunların söylentiden ibaret Yunan propagandası olduğunu ifade etmek zorunda kalmıştır. Oysa “Daily Telegraph” gazetesinin 10 Mayıs 1921 günkü sayısında yer alan habere göre Mustafa Kemal Paşa, Müslüman olarak Arnavutların sorunlarıyla ilgilendiklerini ve Yunan saldırısına karşı Arnavutların kendilerinden yardım beklediğine inandıklarını belirtmiştir 306. General N.Trikupis, Arnavutların direnişi üzerine Yunanistan’ın Anadolu cephesinden bir tümenini çekmesiyle birlikte Batı Anadolu’da Yunan cephesinin zayıfladığını belirtmiştir 307. Bu durum Mustafa Kemal’in Arnavutluk’a yardım plânının başarıya ulaşacağının habercisi olmuştur. Arnavutlar, Türk Kuvayı Milliyecilerinden aldıkları destek ve heyecanla Yunanlılara karşı direnişte bulunmaya devam etmişlerdir. Bunun sonucu olarak Yunanlılar da kuvvetlerinin bir bölümünü Yanya bölgesinde Arnavutlara karşı tutmak mecburiyetinde kalmıştır. Böylece Yunanistan, Anadolu’daki kuvvetlerine daha fazla takviye yapamamıştır. Mustafa Kemal Paşa, bu ihtimali de dikkate almış olduğu için Arnavutluk ordusunun düzenlenmesine katkı temin etmiştir ki yukarıdaki ifadeler de bunu doğrulamaktadır. 3. Türk İstiklâl Mücadelesi’nin Başarısının Arnavutluk İstiklâl Mücadelesi’ne Etkisi ve Arnavutluk’un Bağımsızlığı Doğu ülkelerinin birer birer emperyalist Batının boyunduruğuna girdiği 20. yüzyılın başlarında sadece Mustafa Kemal Paşa ve Türk milleti, emperyalist saldırılara karışı direnme cesareti göstermişlerdir. Oysa Anadolu’nun da boyunduruk altına alınmasıyla Doğunun sömürgeleştirilmesi işlemi tamamlanarak emperyalist devletlerin menfaatlerinin teminine dayalı barış düzeni kurulmuş olacaktı ki işte tam bu noktada Mustafa Kemal Paşa, İstiklâl Mücadelesi’ni başlatmıştır. Bu sebeple Doğu-Batı çatışmasının düğüm yeri 1920’li yıllarda Türkiye olmuştur. Bu ortamda da Mustafa Kemal Paşa’nın tüm ezilen milletler için bir umut ışığı olması doğaldır. Zira Musta306 Sonyel, a.g.e., s. 233. 86 HALİL ÖZCAN fa Kemal, daha 1915 yılında Çanakkale’de sömürgecilerin yenilebileceğini tüm dünyaya göstermiştir. Böylece Türk İstiklâl Mücadelesi, evrensel bir anlam kazanarak sömürü altındaki tüm milletlerin ulaşmak istedikleri ortak özlemleri olmuştur 308. Mustafa Kemal Paşa da bu durumu tespit ederek Türk İstiklâl Mücadelesi’nin sadece Türklerin mücadelesi olmadığını 7 Temmuz 1922 günü Rus Sefiri Aralof’un İran Sefiri İsmail Han şerefine verdiği ziyafetteki konuşmasında şöyle ifade etmiştir: “…Türkiye’nin bugünkü mücadelesinin yalnız Türkiye’ye ait olmadığını bütün arkadaşlarımız ifade etmiş ise de bunu bir defa daha teyit etmek lüzumunu hissediyorum. Türkiye’nin bugünkü mücadelesi yalnız kendi nam ve hesabına olsaydı belki daha kısa, daha az kanlı olur ve daha çabuk bitebilirdi. Türkiye âzîm ve mühim bir gayret sarfediyor. Çünkü müdafaa ettiği bütün mazlum milletlerin, bütün şarkın dâvasıdır ve bunu nihayete getirinceye kadar Türkiye, kendisiyle beraber olan şark milletlerinin beraber yürüyeceğinden emindir…” 309. Anadolu’daki Milli Mücadele sürecinde Yunanistan’ın yenilgiye uğramaya başlaması, Arnavutların da Yunanistan’a karşı direnme arzusunu kuvvetlendirmiş, milli heyecanlarını uyandırmış ve yıllarca birlikte yaşadıkları Türklerin direnişi Arnavutları gururlandırmıştır. Özellikle II. İnönü Zaferi’nden sonra diğer Türk ve Müslüman dünyasında olduğu gibi Arnavutluk’ta da içtenlikli kutlamalar yapılmıştır. Bu durum dönemin basınına da yansımıştır. “Jurnal d’Orient” gazetesinin haberine göre Arnavutluk’ta Yunanlılara karşı son zamanlara kadar gizli olan kinler, Anadolu direnişi ile açığa çıkmaya başlamıştır. Bunun sonunda Arnavutluk’taki Rumlar, artık evlerine Yunan bayrağı çekememektedir. Çünkü bu bayraklar Arnavut ahalisi tarafından parça parça edilmektedir. İlk günlerden itibaren Arnavutluk’ta düzenli 307 Kaçi, a.g.m., s. 50. Bilal, N. Şimşir, “Atatürk ve Üçüncü Dünya Ülkeleri”, VIII. Türk Tarih Kongresi: Ankara: 11-15 Ekim 1976 Kongreye Sunulan Bildiriler, III. Cilt, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1983, s.1904-1908). 309 S. Demeçler II, s. 43-45. 308 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 87 bir şekilde çalışmakta olan (Türk) kuvayı milliyeciler, daha ilk dakikadan itibaren Anadolu hareketi hakkında ahalinin dikkatini çekmeyi başarmıştır. Onun için de Eskişehir önünde kazanılan askerî zafer, Arnavutluk içerisinde bir fırtına gibi patlamıştır. Cuma günleri camilerde Anadolu’da şehit düşenlerin ruhlarına tilâvet (Kur'an) okunmuştur 310. İşkodra’da Anadolu şehitlerinin temiz ruhlarına gönderilmek üzere bir mevlüd-ü şerif okunmuş, çok büyük bir kalabalık huzurunda Anadolu’nun durumundan bahis olunarak askeri İslâmiyenin muzafferiyetine dua edilmiştir 311. Avlonya’dan gelen bir şahsın “Hâkimiyet-i Milliye” gazetesine verdiği bilgiye göre bütün Arnavutlar, Mustafa Kemal Paşa ile Kuvvayı Milliye’yi fevkalâde takdir etmekte ve kendilerini adeta Türkiye’de zannetmektedirler. İtalyan ajanslarından İkinci İnönü Zaferi duyulduğunda Arnavutluk’ta bütün halk heyecana gelmiş, Arnavutluk’un başlıca şehirleri Türk ve Arnavut bayraklarıyla donatılmıştır. Bu olayla birlikte halkın gözyaşları arasında uzun zamandan beri görülmeyen Osmanlı bayrakları da çekilmiştir 312. Halk, Mustafa Kemal ve Kuvvayı Milliye lehinde tezahüratta bulunmuştur. Esasen Arnavutluk’ta görevli memurların hemen hemen tamamı Türk okullarından mezun ve Türk Hükûmeti’nin hizmetinde daha önce görev almış olanlardır. Anadolu’da Türklerin başarıları duyuldukça Yunanlılara karşı Arnavutların kini gittikçe artmaktadır 313. Türk ordusunun kazandığı II. İnönü Zaferi’nden sonra Yunanlılar, bütün ilgi ve dikkatini Anadolu’ya çevirmiştir. Arnavut milliyetçileri de bu dönemde vaziyeti çok müsait bulduklarından hükûmetlerini Yunanlılar aleyhinde harekâta teşvik etmiştir 314. Yunanistan Kralı Konstantin, Arnavutluk’taki bu milli uyanışın önüne geçebilmek için Arnavutlarla siyasî gerginliğini artırmaya başlamıştır 315. Gerginliklerin tırmanması üzerine Arnavutlar, silahlanarak kuzey ve güney fırkalarına (tümenlerine) ilave edilmek üzere iki 310 A.Yeni Gün, 22 Mayıs 1921, s. 1. A.Yeni Gün, 16 Mayıs 1921, s. 1. A.Yeni Gün 22 Mayıs, s. 1. 312 H. Milliye, 8 Haziran 1921, s. 1, Vakit, 8 Mayıs 1921, s. 1. 313 H.Milliye, 8 Haziran 1921, s. 1. 314 H.Milliye, 21 Mart 1921, s. 2. 315 A.Yeni Gün, 22 Mayıs 1921, s. 1. 311 88 HALİL ÖZCAN ihtiyat livası (tugay) teşkil etmişlerdir. Bu livaların her biri dört binden fazla mevcuda sahip ve dörder batarya (en küçük topçu birliği) topa sahiptir 316. Arnavutluk Hükûmeti, tüm bu hazırlıklardan sonra Yunan sınırına yedi bin asker sevk etmiştir 317. Arnavutluk Hükûmeti, İnönü Zaferlerinden sonra ülkesini işgallerden kurtarabilmek için askerî hazırlıkların yanı sıra diplomatik girişimlerde de bulunmuştur. Bu amaçla Milletler Cemiyeti’ne 29 Nisan 1921 ve 21 Haziran 1921 tarihlerinde iki kez müracaat ederek Yunan ordusunun Arnavutluk topraklarından çıkarılmasını talep etmiş ancak bir sonuç alamamıştır. Türk ordusu, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa liderliğinde Sakarya’da Yunanistan’a karşı savaş hazırlıklarına devam ederken Arnavutluk Hükûmeti de 15 yaşından 40 yaşına kadar bütün Arnavutları silâh altına çağırmıştır 318. Sakarya Savaşı başladığında ise Arnavutlar, Epir ve Adriyatik’teki hakları için tekrar Yunan hududunda teyakkuza geçmişlerdir 319. Mustafa Kemal Paşa’nın öngörüsü ile Arnavutluk ile yapılan işbirliğinin sonucu Arnavutluk cephesi kuvvetlenmiş ve Yunanistan Anadolu’ya getireceği kuvvetlerinin bir kısmını bu cephede tutmak mecburiyetinde kalmıştır. Türk ordusunun Sakarya’da taarruza geçeceği dönemde Arnavutluk ordusu da eş zamanlı olarak Yunanistan cephesindeki faaliyetlerini yoğunlaştırmıştır. Sakarya’da kazanılan Türk zaferi 320 ile İngiltere, Yunanistan’ın Arnavutluk’taki iddialarından vazgeçtiğini açıklamak mecburiyetinde kal316 P.Sabah, 11 Mayıs 1921, s. 1. H.Milliye, 19 Nisan 1921, s. 2. H.Milliye, 22 Nisan 1921, s. 1. 318 H.Milliye, 31 Temmuz 1921, s. 2. 319 A.Yeni Gün, 6 Eylül 1921, s. 1. Bulgaristan’da yayınlanan “Kutubu Bulgar” gazetesi Arnavutluk davasından bahsederken Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu cephesindeki başarısının Balkanlarda ve Arnavutluk’ta bir yankı bulduğunu ve Arnavutların seferberlik ilân ettiklerini yazmıştır (H.Milliye, 7 Kasım (T.S.) 1921, s. 1). 320 Eskişehir ve Kütahya Savaşları sonucunda Türk ordusu Sakarya’nın doğusuna çekilmek mecburiyetinde kalmış ve bu durum Türk kamuoyunda büyük bir hayal kırıklığı ve manevî çöküntüye sebep olmuştur. TBMM, 5 Ağustos 1921’de Mustafa Kemal Paşa’ya Başkomutanlık unvanını vermiş, 7-8 Ağustos 1921’de ordunun elzem ihtiyaçlarını karşılayabilmek için Tekalif-i Milliye emirleri yayımlanmıştır. 23 Ağustos 1921’de Yunan ordusunun hücumuyla başlayan savaş, Yunanlıların Sakarya’nın doğusundan 13 Eylül 1921’de çekilmesiyle son bulmuştur. 22 gün ve gece aralıksız süren savaşın sonucunda 1683’te Viyana’da başlayan Türk gerilemesi durdurulmuş ve Haçlı düşüncesi ve gücü kırılmıştır (Turan, a.g.e., s.160317 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 89 mıştır. Bunun sonucu olarak Sakarya Savaşı’nda yenilen ve aynı zamanda İngiltere’yi de hüsrana uğratan Yunanistan, İngiltere’nin Arnavutluk’tan çekilme kararına itiraz edememiştir. Böylece Arnavutluk’taki cepheyi geniş açıdan değerlendiren Mustafa Kemal Paşa’nın antiemperyalist mücadelesi başarıya ulaşmıştır 321. Sonuçta Yunanistan, Küçük Asya’yı fethe giderken yanı başındaki Arnavutluk’u da kaybetmiştir. Sakarya’daki Türk zaferinin Arnavutluk’un Yunan işgalinden kurtulmasına olan etkisini Arnavut aydınları da tespit etmiştir. Bir dönem Berat milletvekili olan Ferit Vokopola, 1968 yılında Necip P. Alpan’a yazdığı bir mektupta şunları ifade etmiştir: “Atatürk’ün Kemalist mücahitlerle ve tüm Mehmetçiklerle, Palikarya’ya (Yunanlıya) 1920’de Anadolu’da verdiği dersler olmasaydı… Luşnya’da yapılan Millî Arnavut Kongresi mukadderatı ve o sıralarda güneyde sınır ihtilâfımız bulunan Yunanlılarla anlaşmak kolay olmayacaktı. Bu nedenle, o kara günlerde kurulan dostane bağlar, ilelebet devam edecektir. Zira her iki millet ortak mukadderata mâliktir.” 322. a. Arnavutluk’un İtalya İşgalinden Kurtuluşu I. Dünya Savaşı gizli anlaşmalarında Anadolu ve Arnavutluk topraklarının bir kısmı İtalya’ya vaat edilmiş olmasına rağmen bu yerlerin önemli bir bölümünün savaş sonrası Yunanistan’a verildiği önceki sayfalarda ifade edilmişti. Dış politikadaki bu başarısızlık İtalya içerisinde tartışmalara sebep olmuş, muhalefet güçlenmiş ve güçsüz hükûmetler işbaşına gelmiştir 323. Savaş sonrası İtalya içerisinde güçlenen sosyalistler, grevler düzenleyerek Arnavutluk’a asker ve silah gönderilmesini engellemeye çalışmıştır. İtalya Savunma Bakanı da ülkesinin şartlarının Arnavutluk’a asker gönderilmesini engellediğini itiraf etmek zorunda kalmıştır 324. 164). 321 Bu durumu Gazmend Shpuza da, ‘’Türkiye ve Arnavutluk geniş antiemperyalist cephede beraber, birbirinin yanında olmuştur’’ şeklinde ifade etmiştir (Gazmend Shpuza, “ArnavutlukTürkiye İlişkileri”, Ankara Üniversitesi TİTE Atatürk Yolu Dergisi, yıl 6, c.3, Ankara, Mayıs 1993, s. 313). 322 Alpan, a.g.m., s. 2901. 323 Esmer, a.g.e., s. 69. 324 Kollu, “Türkiye-Balkan İlişkileri 1919-1939”, s. 200. 90 HALİL ÖZCAN 11 Mart 1920 tarihinde İşkodra şehri ve havalisi Arnavut milli kuvvetlerinin denetimine geçmiş ve İtalya, Arnavutluk’u müstakil bir hükûmet olarak tanımaya karar vermiştir 325. 6 Mayıs 1920 tarihli Anadolu Ajansı haberlerine göre Avlonya’da 500 neferden oluşan Arnavut kuvveti, İtalyanlardan silahlarla birlikte bir hayli de cephane ve mitralyöz elde etmiştir 326. Aynı kuvvet, köylere giderek Arnavut Hükûmeti’nin tanınmasını talep etmiş ve İtalyanlar da o havaliyi terk etmek mecburiyetinde kalmıştır 327. Arnavut kuvvetlerinin İtalya karşısındaki bu başarısı, Arnavutluk ileri gelenlerinde ve halkında kurtuluş için mücadele azmi yaratmıştır. Arnavutlar bu tarihten itibaren düşman işgalinden kurtuluşun ancak kendi güçleriyle olacağına inanmaya başlamış ve böylece de Ulusal Savunma Komitesi teşkil etmişlerdir. Haziran 1920’de Arnavutluk’taki İtalya kuvvetlerinin mevcudu 20 bin kadardır. Ulusal Savunma Komitesi kuran Arnavutlar, 3 Haziran 1920 günü General S. Piyaçentini tarafından komuta edilen İtalya işgal kuvvetlerine bir ültimatom vermiştir 328. Ültimatomda İtalya Avlonya’yı sömürge yapmakla itham edilerek Arnavutluk’un parçalanmasından sorumlu tutulmuş ve bu ülkedeki işgaline derhal son vermeye çağrılmıştır. Ültimatoma rağmen İtalya işgalinin devam etmesi üzerine Arnavut kuvvetleri, 11 Haziran 1920 günü Avlonya’yı kurtarmak üzere harekete geçmiştir. İtalya kuvvetlerinin karşı koyması üzerine iki taraf da çok sayıda kayıp vermiştir. Avlonya Savaşı İtalya’da sosyal güçler arasında gerginlik yaratmış ve İtalya Başbakanı Cioliti, Arnavutluk’a yeni kuvvetler göndermeyeceğini İtalya Meclisinde açıklamak zorunda kalmıştır. Bu açıklama ile başbakan, Arnavutluk ile savaşmak istemeyen sol milletvekillerini, işçi sendikalarını ve sosyalistleri sakinleştirmek istemiştir. Gerçekte ise İtalya Hükûmeti, 26 Haziran 1920’de Ancona şehrinden Arnavutluk’a takviye askerî birlik sevki için talimat ver325 Vakit, 3 Mayıs 1920, s. 1. Başka bir ajans haberinde Arnavut kuvvetinin sayısı 800 olarak verilmiştir (TİTE Arşivi, kuru no:28, gömlek no:48, belgen no:48). 327 TİTE. Arşivi, kutu no:31, gömlek no:33, belge no:33. 328 Ültimatom için 3 Haziran tarihi özellikle seçilmiştir çünkü bu tarih İtalya’nın milli günüdür. 326 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 91 miştir. Ancak bu birlik Arnavutluk’a gitmek istememiş ve birlik ile jandarma kuvvetleri arasında çatışma çıkmıştır 329. Arnavutluk’a takviye birlik sevk edemeyen İtalya Hükûmeti, sosyalistler tarafından verilen gensoruya cevaben İtalya’nın Arnavutluk himayesinden feragat ettiğini; ancak Arnavutluk istiklâli nazariyesini eskisi gibi müdafaa edeceğini ifade etmiştir 330. Bu gelişmelerden sonra İtalya Başbakanı, 26-27 Haziran 1920 günü silahlı çatışmaya son vererek Arnavutluk’un tam bağımsızlığını kabul edeceklerini açıklamış 331 ve açıklamalardan sonra savaşa son verilmesi için Temmuz 1920 başlarında Arnavutluk-İtalya müzakereleri başlamıştır. Müzakerelerin sonucunda Tiran’da 2 Ağustos 1920 günü İtalya ve Arnavutluk arasında protokol imzalanmıştır 332. Protokole göre İtalya Hükûmeti, Arnavutluk’un istiklâl ve tamamiyet mülkiyesini tasdik ve kabul etmiştir 333. Ancak İtalya Hükûmeti Avlonya’yı başka bir devletin işgal etmeyeceğinden emin olduğu zaman buradaki kuvvetlerini tahliye edeceğini açıklamıştır 334. Arnavutlar da Yunanistan ve Yugoslavya işgallerine karşı İtalyanların desteklerini sağlayabilmek için İtalya askerlerinin tahliyesini sonraya bırakmayı kabul etmiştir 335. İtalya’nın Arnavutluk’un istiklâlini tanıması Arnavutluk’ta sevinçle karşılanmıştır 336. İtalya, 2 Eylül 1920 günü Avlonya Limanı’nı Arnavutluk’a devretmek suretiyle 337 Arnavutluk ile yaptığı protokole uyma kararlılığının devam edeceğini göstermiştir. 329 A.S.S. III, s. 157-163. Alemdar, 30 Haziran 1920, s.1. 331 A.S.S. III, s. 157-163. 332 A.S.S.III, s.165. 8 Ağustos 1920 tarihli ajans haberlerinde 1 Ağustos 1920 (1336) tarihli tebligat ile İtalya Hükümetiyle Arnavutluk arasında Tiran’da bir mukavele imza edildiği duyurulmuştur. Mukavele hükümlerine göre Avlonya’nın Arnavutluk Hükümeti idaresine geçtiği ile siyasî sebeplerden dolayı tutuklananların (Arnavutların) serbest bırakılacağı bildirilmiştir (TİTE Arşivi, kutu no:28, gömlek no:51, belge no:51). 333 Vakit, 29 Kasım (T.S.) 1920, s. 2. Sazan Ada’sı İtalya’da kaldı (Demirlika, a.g.e, s. 104). 334 P. Sabah, 3 Temmuz 1920, s.1. 335 P. Sabah, 3 Temmuz 1920, s.1. 336 Vakit, 20 Ağustos 1920, s. 3. 337 Kollu, a.g.e, s. 200. 330 HALİL ÖZCAN 92 Arnavutluk, Yunanistan ile olan meselesinin çözümünde İtalya desteğinden yararlanmak için bu ülke ile görüşmelerde bulunmuş ve kuzey Epir hakkında İtalya ile Arnavutluk arasında bir itilâfname imzalanmıştır. Buna göre İtalya, Epir’in Arnavutluk’a verilmesi için siyasî girişimlerde bulunacak ve Yunan askeri Epir’i işgale kalkışırsa İtalya askeri yardımda bulunacaktır. Bunun karşılığında da Arnavutluk Hükûmeti, Saranda Limanı’nı kati surette İtalya’ya bırakacaktır 338. Bu işbirliği ile Arnavutluk-İtalya arasındaki ilişkiler düzelmeye başlamıştır. Arnavutlar, memleketlerinin sanayi ziraatını ıslâh etmek için bir İtalyan profesörünü ülkelerine davet etmiştir 339. Ayrıca İşkodra ahalisi, İtalya konsolosluğu önünde toplanarak Arnavutluk Hükûmeti’nin istiklâli için çalışan İtalya’ya teşekkür etmiştir 340. Sonuç olarak Arnavut kuvvetleri, İtalya’da muhalefetin yükseldiği ve kamuoyunun iktidardan desteğini çektiği bir dönemde İtalya işgaline karşı beklenilmeyen bir direniş göstermiştir. Bunun sonucunda da İtalya Hükûmeti, Arnavutluk’taki işgaline son vererek bu ülkenin bağımsızlığını tanımak mecburiyetinde kalmıştır. İşgalden kurtuluşun silahlı direniş ile olacağını anlayan Arnavutluk milliyetçileri, Yunanistan ve Sırbistan işgalinden de kurtulabilmek için askerî hazırlıklarını hızlandırmaya başlamışlardır. b. Arnavutluk’ta Yunanistan ve Yugoslavya İşgallerinin Sona Ermesi 1920 yılı yazında Arnavutluk’ta İtalya işgali sona ermesine rağmen Yunanistan ve Yugoslavya işgali devam etmiştir. Arnavutluk da işgallerin sona erdirilmesi için büyük devletlerden yardım istemiştir. Ancak büyük devletler, kendi aralarındaki menfaat çatışmaları ile meşgul olduklarından Arnavutluk’a yardım edememişlerdir 341. Arnavutluk liderlerinin müzakerelerden ve diplomasiden umutlarını kestikleri bu dönemde İngiltere, Arnavutluk meselesiyle ilgilenmeye başlamıştır. 338 H.Milliye, 10 Mayıs 1921, s.2. Vakit, 14 Mayıs 1921, s. 1. 340 H.Milliye, 4 Eylül 1921s. 2. 341 A.S.S. III, s. 171-172. 339 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 93 Paris Barış Konferansı başladığında ve devamında Arnavutluk meselesiyle ilgilenmeyen ve Arnavutluk’a destek vermeyen İngiltere’nin politikasının değişmesinde Arnavutluk meselesinin doğru bir şekilde çözüme kavuşturulmasını isteyen Amerika’nın ısrarı ve İtalya’nın etkisinin bulunduğu bir gerçektir 342. Ancak İtalya ve Avusturya’nın Arnavutluk’ta petrol bulunması ihtimalini açıklaması, İngiltere’nin Arnavutluk’a yönelik ilgisinin artmasının asıl sebebi olmuştur 343. Arnavutluk’taki petrol kaynakları ile ilgilenmeye başlayan İngiltere, Arnavutluk politikasını değiştirmiş ve Arnavutluk’un Milletler Cemiyeti’ne girebilmesi için hemen harekete geçmiştir. Londra Hükûmeti, Arnavutluk’un Milletler Cemiyeti’ne kabul edilmesini Angolo-Persian Oil Company isimli petrol şirketine bu ülkede petrol araştırma ve çıkarma için özel imtiyaz verilmesi şartına bağlamıştır. İlyas Bey Viryoni Hükûmeti, Yunanistan ve Yugoslavya işgaline karşı İngiltere’nin desteğini de alabilmek için bu teklifi kabul etmiştir. Bunun üzerine Arnavutluk’un Cemiyeti Akvam’a girme önerisini İngiltere’nin etkisi altında bulunan Kanada ve Güney Afrika temsilcileri yapmıştır 344. Bu süreçte oluşturulan İngiliz-Arnavut ekonomik işbirliği de Arnavutluk’un Cemiyeti Akvam’a girişini desteklemiştir. Böylece Arnavutluk 17 Aralık 1920 günü Cemiyeti Akvam’a kabul edilmiştir. İngiltere’nin desteği ile Cemiyeti Akvam’a giren Arnavutluk bu tarihten itiabaren meselelerini uluslararası kamuoyuna taşıma imkânına kavuşmuştur. Tiran Hükûmeti, Milletler Cemiyeti’ne 29 Nisan 1921’de ve 21 Haziran 1921 tarihlerinde iki kez müracaat etmiş ve Arnavutluk’un 1913 yılında belirlenen sınırlarının tanınması ile ülkedeki Yunanistan ve Yugoslavya işgallerinin sona erdirilmesini talep etmiştir. Ancak Yugoslav ve Yunanistan temsilcileri, Arnavutluk’un Milletler Cemiyeti’ne yaptığı başvuruya karşı çıkmıştır. Bu iki devlet, Milletler Cemiyeti nezdinde Londra Konferansı’nın kararlarının yürürlükte olmadığını ifade ederek meselenin Milletler Cemiye342 Pranvera Telı Dıbra, Shqipëria Dhe Diplomacia Angleze 1919-1927, Shtëpia Botuese “Neraıda”, Tiranë, 2005, s. 471-472. 343 A.S.S. III, s. 171. 344 A.S.S. III, s. 171-172. 94 HALİL ÖZCAN ti’nde değil, Londra Konferansı’nın devamı olan Paris Barış Konferansı’nda görüşülmesini talep etmiştir. Milletler Cemiyeti de 26 Haziran 1921’de Arnavutluk’un taleplerini Paris Büyükelçiler Konferansı’na göndermiştir 345. Arnavutluk’un Milletler Cemiyeti’ne girişi bu ülkedeki Yunanistan ve Yugoslavya işgaline son vermeye yetmemiştir. Luşnya Kongresi’nden sonra işbaşına gelen Arnavutluk milliyetçileri, Arnavutluk’un yeniden bağımsızlık mücadelesini diplomatik yollardan Paris’te devam ettirirken eş zamanlı olarak da düzenli birlikler oluşturulmak suretiyle cephede de hazırlıklarını sürdürmeye çalışmıştır. Milletler Cemiyeti’nin ve Paris Barış Konferansı’nın Arnavutluk’taki işgalleri sona erdirememesi üzerine Arnavut milliyetçileri, düzenli birlik teşkil etme gayretlerine hız vermiştir. Bu dönemde İngiltere, Milletler Cemiyeti’ne üye yaptığı Arnavutların bağımsızlık taleplerini hemen sonuçlandırmayarak hem Angolo-Persian Oil Company’nin 346 bu ülke petrollerinde imtiyaz hakkı elde etmesini çabuklaştırmak istemiş hem de Yunanistan’ın Anadolu’daki mücadelesinin sonucunu beklemiştir. Türk ordusunun Sakarya Savaşı’nda Yunanistan’ı mağlup edeceği anlaşıldığında İngiltere 347, Arnavutluk’un taleplerini gündemine almış ve Yunanistan’ın Arnavutluk hududunu Yunanistan lehine değiştirmesi iddiasından vazgeçtiğini açıklamıştır. Yunanistan, Sakarya Savaşı’nda (23 Ağustos-13 Eylül 1921) Türk ordularına mağlup olduğu için İngiltere’nin Arnavutluk konusunda almış olduğu bu karara direnememiş ve Arnavutluk’tan çekilmeyi kabul etmek mecburiyetinde kalmıştır. Selahattin Bey’in Arnavutluk’a gitmesinden sonra Arnavutluk’ta düzenli ordunun teşkil edilmesi ve bu ordunun kendi sınırlarını savunacak 345 A.S.S. III, s. 171-173. Angolo-Persian Oil Company’e 1921 senesinde Arnavutluk’ta kuyu kazmak imtiyazı verilmiştir (Alessandro Roselli, Italy And Albania, I.B.Tauris&Co.Ltd., London, 2006, s. 1011). 347 İngiliz “Sun” gazetesi, İngiltere’nin Arnavutluk-Yunanistan sınır meselesinde Adriyatik sahillerinin şark (doğu) kısmında kısmı muazene yapılması ile Balkan Savaşı sonrası 13 Şubat 1914 tarihinde belirlenen sınırların geçerli olması fikrinde olduğunu bildirmiştir. Gazete, aynı görüşün Fransızlarca da desteklendiği yazmıştır (Vakit, 11 Eylül 1921, s. 1). 346 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 95 güce erişmesi ile Yunanlılara iki cephede birden askerî ve siyasal baskı uygulanmıştır. Bu durum Mustafa Kemal’in Anadolu ve Arnavutluk cephesini Yunanistan’a karşı kuvvetli tutma stratejisinin bir gereğidir. Bu strateji sonrasında Yunanistan Sakarya’da mağlup olduktan sonra İngiltere’nin baskısıyla Arnavutluk’taki iddialarından vazgeçmek mecburiyetinde kalmıştır. İngiltere, Yunanistan’ın Arnavutluk’tan çekilmesi ile hem petrollerini işletmeyi düşündüğü Arnavutluk’un isteklerini yerine getirmiş hem de Yunanistan’ın Arnavutluk için ayırdığı kuvvetleri Anadolu’ya kaydırması gerekliliğini dikkate almıştır. Yunanistan’ın Arnavutluk işgaline son vermesiyle Arnavutluk’un bağımsızlığı önünde sadece Yugoslavya işgali kalmıştır. Arnavutluk’un tüm birliklerini Yugoslavya sınırına kaydırmaya başlaması üzerine Yugoslavya, 1913 Arnavutluk hududunun tadilini Milletler Cemiyeti’nden talep etmek zorunda kalmıştır 348. İngiltere ise Milletler Cemiyeti’nin ve Paris Barış Konferansı’nın Arnavutluk ile ilgili kararını beklemeye başlamıştır. Beklenen kararın çıkmaması üzerine İngiltere, Milletler Cemiyeti’nden Arnavutluk ile ilgili kararın çabuklaştırmasını talep etmiştir. İngiltere’nin Arnavutluk’un bağımsızlığını çabuklaştırmak istemesinde bir an evvel bu ülkede petrol işletmesine başlamak istemesinin de etkisi olmuştur. Arnavutluk ile Yugoslavya arasındaki ihtilâfı tetkik eden komisyon, Arnavutluk’un 1913 senesinde belirlenen sınırlarını Yugoslavya lehine değiştirmeye çalışmış; ancak İtalya Hükûmeti, Arnavutluk sınırlarının değişmemesi için ısrarlı tutumunu sürdürmüştür 349. Paris Büyükelçiler Konferansı, 2 Kasım (T.S.) 1921 günkü toplantısında kuzey Arnavutluk’un durumunun bilahare tayin edileceğini açıklamış ve Yugoslavya’yı, Arnavutluk’taki işgaline derhal son vermeye çağırmıştır 350. Alınan karara rağmen işgalin devam etmesi üzerine Arnavutluk Hükûmeti, Yugoslavya saldırı ve işgalini 348 A.Yeni Gün, 14 Eylül 1921, s. 2. Vakit, 26 Eylül 1921, s. 2. 350 P.Sabah, 4 Kasım (T.S.) 1921, s. 1. 349 96 HALİL ÖZCAN İtilâf Devletleri, Milletler Cemiyeti ve Paris Büyükelçiler Konferansı nezdinde protesto etmiştir 351. Paris Büyükelçiler Konferansı’nda Arnavutluk sorununun çözümünün gecikmesi üzerine İngiltere Başbakanı Llyod George, Milletler Cemiyeti Genel Sekreterine 7 Kasım 1921 tarihli bir yazı yazmıştır. Bu yazıda İngiltere Başbakanı 352, Arnavutluk’taki Yugoslavya işgalinin sona erdirilmesi için Milletler Cemiyeti Genel Kurulunun derhal toplantıya çağırılmasını istemiştir. Milletler Cemiyeti, İngiltere Başbakanının talebini 7 Kasım 1921 günü Paris Büyükelçiler Konferansı’na bir nota vererek iletmiştir. Bunun üzerine Büyükelçiler Konferansı da 9 Kasım 1921 günü Arnavutluk ile ilgili kararını açıklamıştır 353. Paris Büyükelçiler Konferansı, Arnavutluk-Yunanistan sınırının 354 17 Aralık 1913’te tespit edildiği gibi kalmasını kararlaştırırken kuzeydoğu sınırlarını Yugoslavya lehinde değiştirmiştir. Buna göre, 1913 yılında Arnavutluk’a verilen ve nüfusu birkaç bin olan Luma, Hasi ve Goloborda yerleşim yerleri Yugoslavya’ya verilmiştir 355. Bu karaların uygulanması için im351 H.Milliye, 11 Kasım (T.S.) 1921, s. 2. Arnavutluk matbuatının 6 Kasım 1921 günü bildirdiği resmi tebliğde Arnavutluk Hükümeti’nin Milletler Cemiyeti ve Büyükelçiler Konferansı’na protestoda bulunarak bu kuruluşların müdahalelerini talep ettiği bilgisi yer almıştır (H.Milliye, 11 Kasım (T.S.) 1921:2). 352 İngiltere Başbakanının yazısının amacı Sırp-Hırvat-Sloven Hükümeti’nin Milletler Cemiyeti’nin kuruluş deklarasyonuna uymadığı takdirde bu deklarasyonun 16. maddesinde yazılı cezalandırıcı tedbirlerin alınması ile ilgilidir (A.S.S. III. s. 171). 353 A.S.S. III, s. 171. Venizelos, 8 Mart 1934 günü “Neos Kosmos” gazetesinde yazdığı makalede 1921 Paris Büyükelçiler Konferansı’nın protokolünde büyük devletlerin İtalya’nın Arnavutluk Devleti üzerindeki askerî alakasını tanıdıktan sonra bunun bir Adriyatik meselesi olduğundan Yunanistan’ın tarafsız kalamayacağını Yunanistan Kralına söylediğini yazar. Milletler Cemiyeti’nin kararı sonucunda İngiltere Arnavutluk’ta ekonomik imtiyazlarını genişletirken İtalya’nın siyasî ve stratejik öncülüğünü göz önünde bulundurup tanımıştır (Roselli, a.g.e., s. 10-11). 354 İngiltere Hükümeti’nin Arnavutluk sınırının Yunanistan lehine değişikliğini onaylamadığını bildirmesi üzerine “Sun” gazetesi Fransa ve Yugoslavya’nın da aynı fikirde olması sebebiyle Yunanistan’ın bu İslâm arazisi üzerindeki emelleri boşa çıkmıştır, yorumunu yapmıştır (H.Milliye, 24 Ağustos 1921, s. 1). 355 Milletler Cemiyeti kendi verdiği bir karar ile Arnavutluk bağımsızlığı üzerinde şaibe uyandırmıştır. Gene de Arnavutluk tarafı Milletler Cemiyeti’nin tam üyesi olarak her konuda ve istediği zaman cemiyete başvurma hakkına sahip olacaktır. Paris Büyükelçiler Konferansı’nın 9 Kasım 1921 tarihli kararı az da olsa Arnavutluk’un 1913 toprak bütünlüğünden bir parça koparmıştır (A.S.S. III, s. 172-175). ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 97 zacı devletlerin temsilcilerinin yer aldığı bir komisyon oluşturulmuştur. Konferans, Arnavutluk’un kendi topraklarını koruyamaması durumunda Milletler Cemiyeti’ne başvurmasını kararlaştırmıştır 356. Ancak İngiltere, Fransa ve Japonya, Milletler Cemiyeti Genel Kuruluna müracaat ederek Arnavutluk’un sınırlarının korunması görevinin tekrar İtalya’ya verilmesini teklif etmiştir. İngiltere diplomasisine göre bu durum İtalya’ya Arnavutluk’ta özel haklar tanındığı anlamına gelmemektedir 357. Milletler Cemiyeti’nce İtalya’ya Arnavutluk üzerinde koruma görevinin verilmesinin sebeplerinden biri, İtalya’nın 1915 Londra Anlaşması’nı gündeme getirerek Arnavutluk üzerinde yeniden hak iddialarında bulunmuş olmasıdır 358. Bir diğer sebep ise konferansta İtalya’nın Arnavutluk sınırlarında oluşabilecek herhangi bir değişikliğin kendi stratejik güvenliğini tehlikeye düşüreceğini göz önüne almış olmasıdır. İtalya’nın ısrarlı tutumu sonucu İngiltere, Fransa ve Japonya, Arnavutluk’un bağımsızlığını koruma vazifesini İtalya’ya vermiştir 359. Ayrıca İngiltere, Arnavutluk’ta kendisine petrol arama konusunda imtiyaz aldıktan sonra bu ülkenin siyasî koruyuculuğunu İtalya’ya bırakmakta sakınca görmemiştir. İngiltere, bu karar ile hem İtalya ile çatışmaktan kaçınmış hem de petrol çıkaracağı Arnavutluk’un komşuları ile olan meselelerini İtalya’ya havale etmiştir. Milletler Cemiyeti’nin siyasî komisyonu, Arnavutluk’a Büyükelçiler Konferansı kararını kabul etmesi konusunda tavsiyede bulunmuş 360 bu karar, Roma ve Londra Hükûmetlerince onaylanarak Arnavutluk’un istiklâli de tasdik edilmiştir. İtalya basını, Arnavutluk hudutlarının 1913 yılında tayin edilen hudutların dâhilinde kaldığını teyit etmiş ve konferansın Arnavutluk 356 Amerika Ajansının haberine göre İngiltere ve İtalya arasında Arnavutluk hakkında bir ittifak oluşmuştur. Buna göre Arnavutluk’un istiklâli tanınacak ve Arnavutluk tehdit edildiğinde Milletler Cemiyeti’ne başvuracağı gibi iki ülke de müdahale edecektir (Vakit, 30 Eylül 1921, s. 3). İngiliz gazetelerine göre de İtalya ve İngiltere Arnavutluk’un istiklâlini sağlamıştır (Vakit, 1 Ekim (T.E.) 1921, s. 2). 357 A.S.S. III, s. 172-175. 358 Esmer, a.g.e., s. 24. 359 Roselli, a.g.e., s. 10-11. Bu hakkı elde eden İtalya, daha sonra Arnavutluk’un iç işlerine karışmanın da kendi hakkı olduğunu iddia edecektir. 360 Vakit, 30 Eylül 1921, s. 3. 98 HALİL ÖZCAN lehine sonuçlanması için İtalya’nın verdiği siyasî desteğe dikkat çekmiştir. İtalya basını ayrıca Arnavutluk konusunda İtalya ve İngiltere’nin oluşturduğu ittifaka Fransa’nın da destek verdiğini belirtmiştir 361. Tüm bu kararlara rağmen Yugoslavya’nın işgali devam etmiş ve müttefik devletler, Yugoslavya Hükûmeti’ni kuzey Arnavutluk’taki taarruz girişiminden vazgeçmesi için uyarmıştır 362. Ancak Yugoslavya, Arnavutluk’taki işgalini devam ettirebilmek için çeşitli yöntemlere başvurmuştur. Paris Büyükelçiler Konferansı’nın Arnavutluk hududunu belirleyen kararı Arnavutluk, Yugoslavya 363 ve Yunanistan’ın Paris’teki temsilcilerine tebliğ edilmiştir 364. Ancak Yugoslavya Başbakanı, Paris’te gazetecilere ülkesinin Büyükelçiler Konferansı kararını kabul etmektense harbi tercih edeceğini açıklamıştır 365. Yugoslavya Başbakanının açıkladığı gibi Sırplar, istediklerini elde edebilmek için saldırılarını sürdürmüştür. Sırp-Arnavut hududundaki çarpışmaların yoğunlaşması üzerine İtalya Hükûmeti, Belgrat Hükûmeti nezdinde siyasî girişimde bulunmuştur 366. Ancak Sırbistan saldırıları devam etmiş ve Priştine havalisinden ayrılmak zorunda kalan bir grup Arnavut İstanbul’a göç etmek zorunda kalmıştır 367. 361 P.Sabah, 2 Ekim (T.E.) 1921, s. 1. P.Sabah, 5 Kasım (T.S.) 1921, s. 2. 363 I. Dünya Savaşı’nda Arnavutluk’u, kendilerinin koruduğunu da gerekçe gösteren Yugoslavya gazeteleri, Paris Büyükelçiler Konferansı’nın kararını şiddetli bir biçimde eleştirmiştir (Vakit, 2 Ekim (T.E.) 1921:2). Arnavutlar ile Sırplar arasında yeniden savaş başlamış ve Arnavutluk Hükümeti eli silah tutmaya muktedir tüm Arnavutları askere çağırmıştır (A.Yeni Gün, 7 Ekim (T.E.) 1921, s.1). 364 Vakit, 12 Kasım (T.S.) 1921, s. 1. 365 H.Milliye, 23 Ekim (T.E.) 1921,s. 1. 366 H.Milliye, 24 Ekim (T.E.) 1921, s. 1. 367 H.Milliye, 11 Kasım (T.S.) 1921, s. 2. Konferans kararı imzalanmasına rağmen Sırplar, Arnavutluk arazisinde ilerlemeye devam etmiş olduğu için Arnavutlar kanlı bir direniş göstermiştir (Vakit, 12 Kasım (T.S.) 192, s.1). Saldırıların devam etmesi üzerine Yugoslavya üzerinde uluslararası baskılar artmıştır. Arnavutluk Hükümeti de bir yandan askerî önlemler alırken diğer yandan da Yugoslavya’nın Arnavutluk sınırındaki saldırılarının devam ettiğini Milletler Cemiyeti’ne bildirmiştir (P.Sabah, 16 K.S. 1922, s. 1). Londra’nın isteği ile 16 ve 19 Kasım 1921 tarihlerinde toplanan Milletler Cemiyeti Genel Kurulu, Arnavutluk’a karşı Sırp müdahalelerine sert tepki göstererek Yugoslavya’nın derhal 1913 sınırlarının dışına çekilmesini bildirmiştir. (A.S.S. III, s. 172-175). Milletler Cemiyeti de 16 Kasım (T.S.) 1921 Çarşamba günü Arnavutluk meselesini karara bağlamıştır (P.Sabah, 19 T.S. 1921, s.1). Bu durum Belgrat’ta büyük bir galeyana sebep olmuş (H.Milliye, 7 Ekim (T.E.) 1921, s. 1) ve Milletler Cemiyeti’nin kararı Sırpların saldırılarını durdurmaya yetmemiştir. (H.Milliye, 6 Ekim (T.E.) 362 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 99 Baskıların artması üzerine Yugoslavya Başbakanı, Paris Büyükelçiler Konferansı’na bir telgraf göndererek Büyükelçiler Konferansı kararını kabul ettiklerini bildirmiştir. İngiliz gazeteleri de Yugoslavya’nın tutumunu olumlu karşılamıştır 368. Kısa bir süre sonra Yugoslavya, Büyükelçiler Konferansı kararı gereği Arnavutluk arazilerinden (İşkodra’dan) çekildiğini ve Tiran’a bir heyet gönderdiğini bildirmiştir 369. Milletler Cemiyeti de Arnavutluk’a gönderdiği bir heyet ile Büyükelçiler Konferansı kararı gereği Yugoslavya askerlerinin Arnavutluk arazisinden tahliyesine nezaret etmiş ve heyet 15 K.E. (Aralık) 1921 günü Tiran’a varmıştır 370. Arnavutluk, Yunanistan ve Yugoslavya işgallerinden kurtulurken ülkesinde bulunma ihtimali olan petrol sayesinde İngiltere’nin desteğini almıştır. Balkan ve Adriyatik politikası gereği İtalya’nın desteği de Arnavutluk için önemlidir. Ayrıca Arnavutluk’un Türkiye’nin yardımıyla kendi düzenli ordusunu oluşturması ve Yunanistan’ın Anadolu’daki mağlubiyeti, ikinci kez bu ülkenin bağımsızlığını kazanmasında oldukça önemli bir yere sahiptir. Arnavutluk’taki bağımsızlık mücadelesini yakından takip eden Mustafa Kemal Paşa, 1 Mart 1922’de TBMM’nin üçüncü toplanma yılını açarken şunları söylemiştir: “…Arnavutluk Hükûmetine gelince Bu Hükûmeti Islâmiye halkiyle asırlarca beraber yaşadık. Uzun zamanlar kendileriyle tevhidi hayat ve mukadderat eyledik (hayat ve kader birliği yaptık). Bu dindaş halk ve Hükûmeti dahi muhafazai mevcudiyet ve temini saadetinin merbut olduğu noktai hakikiyeyi takdir edecektir. Bugünkü müşkül vaziyetlerinin tevlideylediği (sebep olduğu) elîm mecburiyetlerden kurtulmak tedabirine (tedbirlerine) 1921, s. 1). Bu gelişmeler üzerine İngiltere delegesi Sırpların Arnavutluk topraklarında ilerlemesinin hata olacağını ve bu durumun Balkan ve Avrupa barışını tehdit edeceğini açıklamıştır (P.Sabah, 19 Kasım (T.S.) 1921, s.1). 368 Vakit, 20 Kasım (T.S.) 1921, s. 1. H.Milliye, 22 Kasım (T.S.) 1921, s. 1. 369 P.Sabah, 11 Aralık (K.E.) 1921, s. 2. 370 H.Milliye, 13 Kasım (K.S.) 1922, s. 1. 100 HALİL ÖZCAN tevessül edilecektir (girişeceklerdir). Bunu kaviyen (güvenimle) ümidede– rim.” 371. Mustafa Kemal Paşa’nın Arnavutluk’un bağımsızlığına olan inancını dile getirdiği bu konuşmayı yaptığında henüz kendi ülkesi bağımsızlığını kazanamamıştır. Türk milleti ve ordusu Sakarya Savaşı’ndan sonra kesin zafer için olanca gücüyle hazırlıklarına devam etmektedir. Mustafa Kemal Paşa’nın bu konuşması, Arnavutluk’ta bağımsızlık mücadelesi veren milliyetçilerce destek olarak anlaşılırken kaderlerini yabancı devletlere bağlayan muhalif Arnavutlarca da eleştirilmiştir. Çünkü Mustafa Kemal Paşa’nın Arnavutlara desteği ve özellikle de Selahattin Saip Bey’i Arnavutluk’a göndermiş olması, Arnavut muhalif çevreleri ve emperyalist Batılılarca, Arnavutluk’un Ankara Hükûmeti’ne bağlanmak istenmesi ya da Balkanlarda küçük bir Türkiye kurma plânı olarak değerlendirilmiştir 372. Arnavutluk Meclisi’nde muhalif olarak tanınan Liberal Bay Ali Kelyra, Mustafa Kemal Paşa’nın konuşmasını eleştirerek Arnavut Devleti ile Türk Devleti arasında siyasî ve manevî bir bağ bulunmadığını iddia etmiş, İngiltere’nin himayesini övmüş ve şunları söylemiştir: “…Düşünün Beyler, İngiltere, Arnavutluk’un batılı ülkeler seviyesine girmesini sağlayabilir. İngiltere başbakanın bir sözü Arnavutluk’u kurtarmaya yeter. İngiltere her zaman küçük ülkeleri savunmuştur ve bizim ümidimiz büyüktür. Mustafa Kemal ise konuşmasıyla İngiltere’yi duygusuz, Arnavutluk’u Türkiye’nin piyonu yaptı.” 373. Kelyra, yayılmacılığı ve parçala, böl, hükmet politikasını takip etmekte olan İngiltere’nin Osmanlı Devleti’nin içerisindeki azınlıkları kopararak amacına ulaştığını, daha sonra da onları kendi sömürge imparatorluğuna kattığını görmezden gelmiş ve Türk İstiklâl Mücadelesi’nin gerçek amacını kavrayamamıştır. Onun için kendi ülkesinin gücü yerine çareyi İngiltere 371 TBMM Z.Ceridesi, i.1,c.I8, s. 12. Kaçi, a.g.m., s. 50. 373 Selma Yel, “Atatürk ve İnkılâplarının Arnavutluk’taki Tesirleri”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, cilt XIX, sayı 55, Mart 2003, s.113.. 372 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 101 himayesinde aramıştır 374. Ayrıca, I. Dünya Savaşı sürecinde İngiltere’nin İtalya ve Yunanistan’ı İtilâf Devletleri safında savaşa dâhil edebilmesi için Arnavutluk’u pazarlık konusu yaptığını unutmuştur. Kelyra’nın hatırladığı nokta İngiltere’nin Milletler Cemiyeti’ne girebilmesi için Arnavutluk’u desteklemesidir. Ancak bu destek Arnavutluk’ta petrol bulunabilme ihtimalinin belirmesinden sonra gerçekleşmiştir. Bu yönüyle de Kelyra, Türkiye’de İngiltere mandasını savunanlarla aynı paralelde düşündüğünü kanıtlamıştır. B. Lozan Konferansı’nda Arnavutluk Türkiye’nin başarıyla biten İstiklâl Mücadelesi sonucunda 20 Kasım 1922’de Lozan Konferansı toplanmıştır. Lozan Konferansı’na Türkiye’nin dışında İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan, Japonya, Romanya ve Yugoslavya olmak üzere yedi devlet bütün maddeler üzerinde söz sahibi olarak katılmıştır. Sovyetler Birliği ve Bulgaristan konferansa sadece Boğazlar konusunu görüşmek üzere katılmıştır. Amerika Birleşik Devletleri ise gözlemci sıfatıyla Lozan Konferansı’na iştirak etmiştir. Başlangıçta Lozan Konferansı’na davet edilmeyen Arnavutluk’un da Osmanlı Devleti’nin borçlarının görüşüldüğü komisyonlara katılması kararlaştırılmıştır. 1. Osmanlı Borçları Meselesi ve Arnavutluk Lozan Konferansı’nda iktisat ve maliye konuları 27 Kasım 1922 tarihli oturumda ele alınmıştır. İsmet Paşa 375 oturumda Osmanlı Devleti’nden kalan borçları Osmanlı’dan ayrılan devletlere bölüştürmeyi teklif etmiştir 376. 374 Gazmend Shpuza’ya göre liberal de olsa büyük toprak sahiplerinin asıl amacı İngiliz emperyalizminin desteğini yitirmemektir. Bunların baskısıyla Tiran Hükümeti, Sultanın (İstanbul) Hükümetiyle ilişki kurmak istemişse de Arnavutluk’taki demokratik çevrelerin bu ilişkiye karşı çıkmalarıyla başarılı olunamamıştır (Gazmend Shpuza SPHPUZA, Gazmend, “Atatürk ve Türkiye Arnavutluk İlişkileri”, 336-337). 375 İsmet Paşa’ya göre Türkiye’nin iktisat ve maliye alanında gelişmesi ancak iktisat ve maliyenin tam ve eksiksiz bağımsızlığı ile mümkündür. Bağımsız her ulus gibi Türk ulusu da ekonomik özgürlüğünü engelleyen bütün kısıtlamalardan kurtulmalıdır. Bu amaçla TBMM Hükümeti, uluslararası ekonomik ilişkilerde, anlaşma ve sözleşmelerde egemenliğinin ve bağımsızlığının gereklerine uygun davranacaktır (Lozan Barış Konferansı (LBK) Tutanaklar-Belgeler, Çeviren, Seha L. Meray, Yapı Kredi Yayınları, C.III, Takım 1, Kitap II, İstanbul, 1993, s. 3). 376 LBK Tutanaklar-Belgeler, C.III, Takım 1, s.3. 102 HALİL ÖZCAN Bunun üzerine iktisat ve maliye konularının görüşüldüğü oturumlara Arnavutluk Devleti’nin de katılması kararlaştırılmıştır. Arnavutluk’un oturumlara katılmasıyla TBMM Hükûmeti heyeti ile Arnavutluk Hükûmeti heyeti uluslararası bir toplantıda ilk defa bir araya gelmiştir. Lozan Konferansı’nın 19 Aralık 1922 Salı günkü alt komisyon oturumunda Osmanlı Devlet borcu görüşülmüş ve Arnavutluk temsilcileri Mehdi Frashëri ile Blintishti de bu oturuma katılmıştır. M. Frashëri, bu oturumda Osmanlı Devlet borçlarının tasfiyesi ile ilgili olarak özetle şu görüşlerini aktarmıştır 377. 1. Osmanlı Devleti’nin borçlarının tasfiyesi konusunda Berlin Anlaşmasıyla Osmanlı’dan ayrılan Balkan Devletlerine nasıl davranılmış ise ekonomik durumları onlardan daha geri olan Arnavutluk’a da öyle davranılması gerekir. Arnavutluk’un ekonomik durumu öteki Balkan Devletlerinin bağımsızlıklarına kavuştuğu dönemle kıyaslanmayacak kadar zayıftır. Arnavutluk’un ekonomik durumunun diğer Balkan Devletlerinin bağımsızlıklarına kavuştukları dönemden daha zayıf olduğu gerçektir. Ancak Frashëri’nin Berlin Anlaşmasıyla Osmanlı Devleti’nden ayrılan Balkan Devletlerini gündeme getirmesi Arnavutluk açısından çelişkili bir örnek olmuştur. Çünkü Berlin Anlaşmasıyla bağımsızlığı tanınan Karadağ ve Sırbistan’ın Osmanlı Devlet borçlarından bir kısmını üzerlerine almaları kararlaştırılmıştır 378. 2. Arnavutluk’ta İşkodra’da bulunan eski hükûmet konağı dışında Osmanlı tarafından üretim ve bayındırlık yapıtı ile demiryolu, kanal, okul yapıları ve halka yararlı yapılar yapılmamıştır. Oysa Arnavutluk heyeti başkanı Frashëri’nin iddia ettiği gibi Osmanlı Devleti eğitim, bayındırlık, kanal, okul yapıları ile halka yararlı yapılar konusunda Arnavutluk’u ihmal etmemiştir. Osmanlı Devleti’nin Arnavutluk’ta yapmış olduğu faaliyetleri ispatlayacak çok sayıda Osmanlı arşiv bel377 LBK Tutanaklar-Belgeler, C.III, Takım 1, s. 222-224. Fahir Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi (1789-1914), TTK Basımevi, Ankara, 1997, s. 526. 378 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 103 gesi yayımlanmıştır. Osmanlı Devleti’nin 18. asrın sonlarından Arnavutluk’un Osmanlı hâkimiyetinden ayrıldığı 1912 senesine kadar geçen sürede bile pek çok imar ve bayındırlık faaliyetlerinde bulunduğu bu belgelerden anlaşılmaktadır. Bu çerçevede tespit edilen faaliyetlerin bazıları şunlardır: 1772 senesinde Berat şehrinde yıkılan köprü yeniden yapılmış, 1803 senesinde İşkodra’da Buyana köprüsü tamir edilmiş, Görice ve Bhlişte Göllerinin taşmaması için tedbirler alınmıştır. 1867 senesinde Tiran’da telgrafhane açılmıştır. 1868-1869 senelerinde ticaretin geliştirilmesi için Preveze ve Aya Sarande İskelesi’nden Arnavutluk içerisine kadar yeni yol ve köprüler yapılmıştır. Draç İskelesi’nden Tiran’a kadar yol yapımına 1872 yılında başlanmıştır.1876 senesinde Avlonya’da Hükûmet konağı yaptırılmıştır.1880 senesinde Akçahisar-İşkodra telgraf hattı tesis edilmiştir. 1886 senesinden sonra Osmanlı Devleti, Adriyatik sahilindeki iskelelerden Şirket-i Hayriye vapurlarıyla düzenli yolcu ve posta taşımacılığı yapmaya başlamıştır. 1888 senesinde Görice’deki Malik Gölü’nün temizlenerek 60.000 dönüm kadar arazinin köylülere kazandırılması çalışması yapılmıştır 379. 1895 senesinde Tiran’da Hükûmet konağı yaptırılmıştır. Draç’ta mevcut rüştiye ve iptidaî okullarının yetersizliği sebebiyle devlet ait bazı arazilerin satılmasına karar verilmiştir. Satıştan elde edilecek gelir ve halkın yardımıyla iki okulu da içine alacak yeni bir binanın inşasına başlanmıştır.16 Eylül 1880’de İşkodra Vilayet Meclisi, Arnavutluk’ta ticaretin geliştirilmesi maksadıyla Şingin ve Draç Limanlarının genişletilmesi ve rıhtım yapılmasına dair verilen padişah iradesi için teşekkür telgrafı göndermiştir. 1870 senesinde İşkodra’da askerî hastane inşaatı yapılmasına başlanmıştır. 1877 senesinde Avlonya Limanı’nda karantina merkezinin inşa ve tamiri yapılmıştır. 1863 senesinde Tiran’da açılacak rüştiye mektebi için öğretmen ve kitap gönderilmesi kararlaştırılmıştır. Halkın da katkılarıyla Draç kazasında dört cami ve okul, Kavaye kazasında on dört okul, Şiyak kazasında on okul, Tiran kazasına on sekiz cami ve sekiz okul yaptırılması kararlaştırılmıştır. 1903 senesinde, Elbasan, Prizren ve Draç’ta bir idadi (lise) açılması ile ilko379 Osmanlı Arşiv Belgelerinde Arnavutluk, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, İstanbul, 2008, s. 80-345. 104 HALİL ÖZCAN kul yapılacak köylerin miktarı bildirilmesi istenmiştir. 1909 senesinde İşkodra vilayetine bağlı Draç’ta bir idadi ve dört kaza merkezinde birer rüştiye (ortaokul) ile 232 köyde iptidaî (ilkokul) açılmasına karar verilmiştir. 1910 senesinde İşkodra’da bir sultani (lise) açılması kararlaştırılmıştır 380. 3. Arnavutluk, 1909 yılından 1921 yılına kadar savaş ve işgal alanı haline gelmiştir. I. Dünya Savaşı’nda Arnavutluk tarafsız olmasına rağmen ülkenin üçte ikisi baştan başa yakılıp yıkılıp yağma edilmiştir. 1915 yılından itibaren Orta Avrupa İmparatorluklarının Arnavutluk’u askerî olarak işgal etmeleri üzerine de ülkenin tek varlığı olan sürüleriyle küçükbaş hayvanları da savaş süresince metotlu olarak soyulmuştur. Diğer Balkan Devletleri 381siyasal yaşamlarında destek gördükleri halde Arnavutluk en ufak bir yardım görmediği gibi yakın bir gelecekte de dünyanın içerisinde bulunduğu durum nedeniyle ülkeye bir yardım umudu görülmemektedir 382. Frashëri’nin bu beyanları doğrudur. Ancak Arnavutluk liderleri de dışarıdan yardım olmaksızın kendi iç dinamiklerini harekete geçirerek iktisadî faaliyetleri düzenlemek gibi bir plân yapamamıştır. M. Frashëri, yukarıdaki görüşlerini sıraladıktan sonra Osmanlı Devlet borcunun tasfiyesinde hak gözetirlik içinde katılmak istediklerini belirtmiş ve bir Arnavut atasözü ile sözlerini bitirmiştir :” Hiç bir şey olmayan yerden tanrılar bile hiç bir şey alamazlar.” Fransız ve İtalyan temsilciler de Arnavutluk’a yakınlık duygularını ifade etmişlerdir. Ancak alt komisyon, Osmanlı Devlet borcunun bir parçasının Balkan Devletlerince kabul edilmesi ilkesinde istisnanın mümkün olmadığını Arnavutluk delegelerine açıklamıştır. 4 Ocak 1923 günkü oturumda M. Frashëri, Osmanlı Devlet borçlarının içerisinde yer alan demiryolları borçlarına itiraz etmiştir. Frashëri’ye göre demiryolları Arnavutluk’ta yapılmadığından Arnavutlar, demiryolların380 Osmanlı Devleti’nin Arnavutluk’ta yaptığı hizmetler için bakınız, Osmanlı Arşiv Belgelerinde Arnavutluk. 381 Özellikle Yunanistan, bağımsızlık sürecinde İngiltere ve Fransa’nın desteğini görmüştür (Stefanos Yerasimos, Az Gelişmişlik Sürecinde Türkiye, 1.Bizans’tan Tanzimata, Türkçesi: Banür Kuzucu, Belge Uluslararası Yayınları, İstanbul 2000, s. 543-545). ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 105 dan yararlanmamıştır. Dolaysıyla da Frashëri demiryolları borcuna Arnavutluk’un katılmaması gerektiği hususundaki görüşünde ısrar etmiştir. Tartışmalar üzerine tekrar söz aldığında Frashëri, Bağdat demiryolunu örnek göstererek bu demiryolunun sadece içerisinden geçtiği ülkelerce kullanıldığını bildirmiştir. Frashëri’nin demiryolları hakkındaki görüşünü Yunanistan heyeti de desteklemiştir 383. Frashëri, Osmanlı genel borçları ile demiryolları borçlarının ayrılmasını ve demiryolları borçlarının demiryollarının geçtiği ülkelerce ödenmesi gerektiği fikrini görüşmeler boyunca sürdürmüştür. Çeşitli malî hükümlerle ilgili görüşmeler sırasında da M. Frashëri 384, Avusturya’nın Arnavutluk’u işgali sırasında bütçe gelir fazlası olarak Arnavutluk’tan elde ettiği 30 milyon kuronu Avusturya’daki Wienerbank’a yatırdığını bildirmiştir. Frashëri, Osmanlı Devlet borcundan Arnavutluk’a bir pay yüklenirse Arnavutluk’un Avusturya’dan alacağından düşülmesini teklif etmiştir. Fransız temsilci M. Bompard, Frashëri’nin öne sürdüğü istemin Türkiye’yi ilgilendirmediğini bildirerek bu konunun Arnavutluk ile müttefik devletlerarasında doğrudan doğruya çözülmesi gerektiğini ifade etmiştir 385. 15 Ocak 1923 günkü oturumda Arnavutluk üyeleri, demiryolları borcunun ayrılması ve demiryolu geçen ülkeler arasında bu borcun bölüştürülmesi teklifini tekrarlamıştır. Aynı günkü oturumda Osmanlı Devleti hizmetinden emeklilik hakkı kazananlardan bağımsızlığını kazanmış olan Arnavutluk’a göç etmiş olanların hakları da müzakere edilmiştir. Türkiye temsilcisi Hasan Bey, Türk uyruğundan başka bir uyruğa geçenlerin Türkiye’den emekli maaşı istemeye haklarının olmadığını bildirmiştir. Frashëri ise emekli sandığına yatırılan maaşlarının % 6’sı karşılığı olarak bu insanların emekliliklerini hak ettiklerini ifade ederek uyruk farkı 382 LBK Tutanaklar-Belgeler, C.III, Takım I, s. 222-224. LBK Tutanaklar-Belgeler, C.III, Takım I, s. 240-242) 384 Frashëri, aynı oturumda 1916-1920 yılları arasında Görice’yi işgal eden “Fransa Cumhuriyeti şanlı birliklerinin” bu ilin bütçe fazlasını Arnavutluk’a bıraktığını aynı şekilde İtalya’nın da Ergri ilinin gelirinde aynı işlemi uyguladığını söylemiştir. Frashëri’nin Fransız üyenin desteğini alabilmek için ülkesini işgal etmiş olan işgalci Fransız birliklerine şanlı birlikler diyebilmesi düşündürücüdür. 385 LBK Tutanaklar-Belgeler, C.III, Takım I, s. 250-251. 383 106 HALİL ÖZCAN gözetmeksizin emekli ödemelerinin devam ettirilmesi gerektiğinde ısrarcı olmuştur. Hasan Bey de Türkiye’de emekli sandığı bulunmadığını belirtmiş ve maaşlardan yapılan kesintilerin de bir tür vergi olduğunu ifade ederek emekli maaşlarının bütçeden ödendiğini bildirmiştir. M. Frashëri, Arnavutluk’un Avusturya’dan alacağı ile Türkiye’ye olan borcu arasında bir ödeştirme yapmak isteğini tekrar etmiş ve Arnavutluk uyruğunu seçen Türk memurların haklarının (emeklilik) saklı kalmasını istemiştir 386. Türk temsilci heyeti, 4 Şubat 1923 tarihinde İngiliz, Fransız ve İtalya temsilci heyetlerin başkanlarına bir mektup yazarak Osmanlı borçları konusundaki teklifini bildirmiştir. Buna göre Arnavut ve Yunan heyetlerinin isteklerine uygun olarak demiryollarının bulunduğu ülkelerin demiryolu borçlarından yükümlü kılınması kabul edilmiştir 387. Müzakereler sonucunda Lozan Antlaşması’nın 46-57. maddeleri gereğince Osmanlı Devleti’nden kalan borçların, Balkan Savaşları sonucunda Osmanlı topraklarından kendilerine toprak katmış olan devletlerce ödenmesi kabul edilmiştir 388. Buna göre Osmanlı Devleti’nin 17 Ekim 1912 tarihinden önceki borçlanmaları, 1912-1913 Balkan Savaşları sonucunda Osmanlı Devleti’nden toprak almış olan Balkan Devletleri ile adaları alan devletlerarasında bölüştürülmesi kararlaştırılmıştır. Bu savaşlara son veren anlaşmaların ya da sonradan yapılan anlaşmaların yürürlüğe girişlerinden sonra meydana gelen değişikliklerin de göz önünde tutulacağı bildirilmiştir. Borçların bölüştürülmesi yapılırken 1901-1911 ve 1911-1912 malî yılları içerisindeki genel ortalama gelir oranları ile 1907 yılında uygulanmaya konulmuş ek gümrük vergileri ve ülkelerin gelirleri de dikkate alınmıştır 389. Yıllık faizlerin taksiminden sonra Lozan Anlaşması’nın 49. maddesi gereğince teşkil edilen komisyon, Paris’te 1 Temmuz - 21 Ekim 1925 tarihleri arasında toplanmıştır. Komisyona Türkiye adına Bern Elçisi Münir Bey ve Trabzon Mebusu Şefik Bey, Fransa, İngiltere, Yunanistan, Bulgaristan, 386 LBK Tutanaklar-Belgeler, C.III, Takım 1, s. 275-284. LBK Tutanaklar-Belgeler, C.IV, Takım 1, s. 8-10. 388 LBK Tutanaklar-Belgeler, C.II, Takım 2, s. 17. 389 LBK Tutanaklar-Belgeler, C.II, Takım 2, s. 13-19. 387 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 107 İtalya, Irak, Filistin ve Şeria ile Duyunu Umumiye temsilcisi katılırken Arnavutluk temsilcisi katılmamıştır. Komisyonun yaptığı 11 celse toplantı sonucu Osmanlı Devlet borçlarının anaparası, ilgili ülkelere taksim edilmiştir. Buna göre 129.604.910 Türk lirası olan Osmanlı genel borcundan Türkiye’ye 34.597.495 lira, Arnavutluk’a ise 1.033.233 lira paylaştırılmıştır. Arnavutluk’un borçları, 17 Ekim 1912 tarihinden önceki dönemi kapsamış ve toplam borçların %1.57’lik pay oranına tekabül etmiştir 390. Frashëri’nin ısrarla üzerinde durduğu emeklilik meselesi Lozan Antlaşması’nın 61. maddesiyle düzenlenmiştir. Buna göre Türk sivil ya da askerî emeklilik maaşından yararlananların Türkiye’den başka bir devletin uyrukluğunda bulunmaları halinde Türk Hükûmeti’nden herhangi bir istemde bulunamayacağı karara bağlanmıştır 391. Türkiye’nin bağımsızlığının onaylandığı Lozan Konferansı’nda (uluslararası bir ortamda) ilk defa Türk ve Arnavut resmi heyetleri bir araya gelmiştir. Yeniden bağımsızlığına kavuşan Arnavutluk Devleti, Osmanlı Devleti’nden kalan borçların tespit edildiği iktisat ve maliye konularının görüşüldüğü oturumlara katılmıştır. Oturumlarda Arnavutluk heyeti ülkelerinin içerisinde bulunduğu maddî imkânsızlıkları dile getirmiştir. Arnavutluk’un bağımsızlığını destekleyen devletler, Arnavutluk’a maddî yardım yapamamış, bağımsızlık sürecinin sonrası devam eden savaşlar sebebiyle de Arnavutluk, malî olarak hiçbir yardım alamamıştır. İşgaller ve iç istikrarsızlıklar sebebiyle de Arnavutluk kendi iç dinamiklerini ekonomide kullanamamıştır. Ülkelerinin iktisadî sıkıntılarını konferansta sürekli gündemde tutan Arnavutluk heyeti, demiryolu borçlarının demiryollarından yararlanan ülkelere paylaştırılması teklifini getirmiş ve bu konuda ısrarcı olmuştur. Türk heyeti, Türkiye’nin de ekonomik durumunun zorluğuna rağmen İstiklâl Mücadelesi’nde işbirliği yaptığı Arnavutluk’un durumunu dikkate alarak Arnavutluk heyetinin bu konudaki teklifini kabul etmiştir. 390 Faruk Yılmaz, Osmanlıdan Cumhuriyete Dış Borçlar (Düyûn-u Umumiye), Kale Ofset Matbaacılık, Ankara, 2003, s. 309-312. 391 LBK Tutanaklar-Belgeler, C.II, Takım 2, s. 21. HALİL ÖZCAN 108 2. Arnavutluk Heyeti Başkanı Mehdi Frashëri’nin Lozan’da İsmet Paşa’ya Batı Anadolu’daki Arnavutların Durumu ile İlgili Verdiği Mektup Lozan Konferansı devam ederken Arnavutluk Heyeti Başkanı Mehdi Frashëri, Türk Heyeti Başkanı İsmet Paşa’ya 14 Ocak 1923 tarihli bir mektup vermiştir. Mektupta Frashëri, Arnavutluk Hariciye Nezaretinden gelen bir kısım telgrafta İzmir ve civarında ikamet eden Arnavut tebaanın memleketten (İzmir’den) mallarına el konularak gönderildikleri bilgisinin yer aldığını yazmıştır. Frashëri, dost ve tarafsız bir devlet tebaası hakkında böyle bir muamelenin uluslararası hukuka ve medeniyete aykırı olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca Frashëri, Arnavutların Türklerle birlikte beş asır aynı siyaset tahtında yaşamış olduklarını ve dini bağlılıkla Türklüğe bağlı olduklarını da yazmıştır. Hatta Frashëri, siyasî ayrılıktan sonra bile I. Dünya Savaşı’nda ve Türk Kurtuluş Savaşı’nda (Yunan Muharebesi’nde) gönüllü ve asker sıfatıyla Türklerin yanında Arnavutların savaşa katıldıklarını bildirmiştir. Frashëri, Tuna boylarından, Karpat dağlarından, Yemen çöllerine kadar beş asır Türklerle beraber Osmanlı bayrağının şerefi ve İslamiyetin takviyesi uğrunda Arnavutların savaştığını da ifade etmiştir. Sonuç olarak Frashëri, İsmet Paşa’dan İzmir civarındaki Arnavutların durumu ile ilgili TBMM (Ankara) Hükûmeti’nin dikkatinin çekilmesini talep etmiştir 392 . Frashëri mektubunda Yunanistan işgali altındaki İzmir ve civarındaki bir kısım Arnavutların göçe tabi tutulduğunu bildirmiştir. Türkiye’de yaşayan Arnavutların tamamının göçe zorlanmamış olması, Türklerin Arnavutların ekseriyetiyle ilgili bir mesele ya da ön yargısının olmadığını göstermektedir. Bu durum göçe tabi tutulan Arnavutların işgal güçleriyle ya da yöredeki Türklerle olan ilişkilerinden kaynaklanmış olabileceği ihtimalini akla getirmektedir. 392 AMPJ fon: 251, yıl: 1923, dosya: 200, s. 3 (EK-10). ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 109 Araştırmalarımız sırasında Türkiye’de ikamet eden Tepedelenli (Arnavut) Nurettin isimli bir şahsın Yunanistan için casusluk yaptığı gerekçesiyle üç sene süreyle kürek cezasına mahkûm edilmiş olduğunu tespit ettik 393. Ayrıca Eskişehir Şarkiye Mahallesinde ikamet eden Arnavut tahsildar Yusuf’un Eskişehir’in Yunanistan tarafından işgal edilmesinden sonra ailesiyle birlikte Afyon ve İzmir’e giderek Yunan askerinin hizmetine girmiş olduğu görülmüştür. Tahsildar Yusuf’un Türkler aleyhine Müslüman ahaliden silahlı çete oluşturmak için Yunan kumandanıyla ilişkiye girmekten çekinmediği, Yunanlılar için casusluk da yaptığı ve “Nevzad” gazetesi sahibi Sedad Hakkı ile irtibata geçerek milli hükûmet askerlerinin iş göremeyecekleri haberlerini yayınlatıp ahalinin manevîyatını sukuta uğrattığı iddialarına rastlanmıştır. Arnavut Tahsildar Yusuf’un 4 Aralık 1922 tarihli savunmasında yukarıda sayılan suçları itiraf ettiği ve idama mahkûm edildiği tespit edilmiştir 394. Bu bilgiler ışığında Frashëri’nin iddialarına ihtiyatla yaklaşmak gerektiğini söylemek mümkündür. C. Türk-Yunan Mübadelesi’nde Yunanistan’daki Arnavutların Durumu Lord Curzon, Lozan Konferansı’nda daha mübadele meselesi ele alınmadan 1 Aralık 1922 tarihli ülke ve asker meselelerinin görüşüldüğü oturumda mübadele konusunu gündeme getirmiştir. L. Curzon, Milletler Cemiyeti adına iki aydan beri göçmenlerin durumunu inceleyen Dr. Nanse’nin 395 “azınlıkların çabuk ve etkili olarak mübadele” edilmesi gerektiğini içeren teklifinden bahsetmiştir. Türkiye temsilcisi Dr. Rıza Nur, Türkiye’nin yapacağı teklifi dolaylı da olsa İngiltere’nin yapmış olmasını şaşkınla karşılamıştır 396. 393 TBMM Z.Ceridesi, d.I,c.25, i.143, s. 36-38. TBMM Z.Ceridesi,d.I,c.26, i.161, s. 21. 395 Ankara’ya eylül (1922)’de Dr. Nansen’in İngiliz emellerine hizmet ettiğine dair güçlü kanıtlarla desteklenmiş bilgiler ulaşmıştır (Engin Berber, “Mübadeleye Bugünden Bakmak”, 80. yılında 2003 Penceresinden Lozan Sempozyumu:6 Ekim 2003, TTK Basımevi, Ankara, 2005, s. 147). 396 Berber, a.g.m., s. 146-147. 394 110 HALİL ÖZCAN Bu gelişmelerden sonra Nüfus Mübadelesi Alt Komisyonu, 11-30 Ocak 1923 tarihleri arasında on iki oturumda mübadele konusunu ele almıştır. Nüfus mübadelesi ile ilgili müttefiklerin ön tasarısının görüşüldüğü 19 Ocak 1923 tarihli oturumda İtalyan temsilci Montagna, tasarıda yer alan “Müslüman dininden Yunan uyrukları” ifadesinin ilke olarak Yunanistan’da bulunan Arnavutlara da uygulanması ihtimalini dikkate alarak Yunan uyruğunda bulunan Arnavutların mübadele dışında kalmalarının gerektiğine işaret etmiştir. Montagna, doğabilecek böyle bir sakıncayı ortadan kaldırmak için de “Müslüman dininden Yunan uyrukları” ifadesinin yerine “TürkMüslüman dininden Yunan uyrukları” ifadesinin konmasını teklif etmiştir. Yunanistan delegesi Caclamanos ise Yunanistan’ın Arnavutları mübadele kapsamına dâhil etmeyi düşünmediğini belirtmiş ve Arnavutların çok iyi sınırlandırılmış bir bölge olan Epir’de ikamet ettiklerini ifade ederek Türklerle dindaş olsalar da yurttaş (ırkdaş, yani Türk) olmadıklarını belirtmiştir. Yunan temsilci, böyle bir kısıtlamanın kendileri için ileride sıkıntı yaratacağını düşündüğünden İtalyan temsilcinin teklifini geri almasını istemiştir. Türkiye temsilcisi Dr. Rıza Nur ise Yunanistan’da yaşayan Arnavutların mübadele dışı bırakılmaları gerektiğini ifade etmiştir. Aynı zamanda alt komisyon başkanı da olan Montagna, Türk ve Yunan delegelerinin bu ifadelerinin tutanağa geçirilmesini istemiş ve kendi teklifini de geri almıştır 397. Türk Temsilci Heyeti, Türkiye’de kalan Katolik dininden Yunanlıları da mübadeleye dâhil ettirmek için oldukça gayret sarf etmiştir. Montagna, Katolik Rumların durumunu özellikle nazik gördüğünü bildirerek bu teklifi erteletmiştir 398. Yunanistan’daki Arnavutların mübadeledeki durumunu gündeme getiren ve maddeye dâhil edilmesini teklif eden Alt Komisyon Başkanı İtalya temsilcisi Montagna, Katolik Rumları mübadeleye dâhil etmemekteki ısrarlı tutumunu Arnavutlar meselesinde göstermemiştir. Montagna, Türk delegesi de kendisini desteklediği halde Türkiye’de ikamet eden Katolik 397 LBK Tutanaklar-Belgeler, C.III, Takım 1, Kitap II, s. 341-349. Alt Komisyon Başkanı Montagna, sunduğu raporda Türkiye’nin Katolik dininden Osmanlı Rumları’nın mübadeleye dâhil edilme isteğine karşı çıktığını ve bundan da başarılı olduğunu ifade etmiştir (LBK Tutanaklar-Belgeler, C.III, Takım 1, Kitap II, s. 383). 398 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 111 Rumları mübadele kapsamı dışında tutabilmek için Yunanistan’daki Müslüman Arnavutların haklarını savunmaktan vazgeçmiştir. Türk ve Yunan Hükûmetleri arasında iki ülke halklarının mübadelesine ait sözleşme ve protokol 30 Ocak 1923 tarihinde imzalanmıştır. Buna göre Türk topraklarında yerleşmiş bulunan “Rum Ortodoks dininden Türk uyruklular” ile Yunan topraklarında yerleşmiş “Müslüman dininden Yunan uyruklularının” 1 Mayıs 1923 tarihinden başlayarak zorunlu mübadeleye tabi tutulması kararlaştırılmıştır. Bu kimselerden hiçbirinin de Türk Hükûmeti’nin izni olmadıkça Türkiye’ye, ya da Yunan Hükûmeti’nin izni olmadıkça Yunanistan’a yeniden dönerek orada yerleşemeyecekleri karara bağlanmıştır 399. Lozan’da imzalanan Mübadele Anlaşması’ndan sonra Türk-Yunan mübadelesi toplantısında Yunan delegesi, Epir bölgesinde yaşayan Arnavut azınlığı göndermek gibi bir niyetlerinin olmadığını yeniden ifade etmiştir. Hatta Yunanistan Başbakanı Venizolos, Arnavutların kaygısını gidermek için Milletler Cemiyeti’ne yazdığı 6 Ağustos 1923 tarihli bir mektupta Arnavut azınlığın mübadeleye tabi tutulmayacağını bildirmiştir 400. Yunanlıların verdiği tüm bu taahhütlere rağmen Lozan Antlaşması’nın uygulanması sırasında görülmüştür ki nüfus mübadelelerinin zorunlu olduğu hallerde mübadeleye dâhil edilecek kişilerin tanımlanması 401 çok net yapılamamıştır. Lozan Mübadele Sözleşmesi’nden sonra başlayan nüfus mübadelesinde Yunanistan, Lozan görüşmeleri ve sonrasındaki beyanlarının aksine hareket etmiştir. Yunanistan, Balkan Savaşları sonrasında işgal ettiği Epir’deki 402 Müslüman Arnavutları Anadolu’dan gelen göçmen Rumlarla 399 LBK Tutanaklar-Belgeler, C.III, Takım 1, Kitap II, s. 82. Swire, a.g.e., s. 415. 401 Renée Hırschon, Ege’yi Geçerken 1923 Türk-Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi, Çev.Müfide Pekin, Ertuğ ALtınay, İst. Bilgi Üni.Yayını, İstanbul, 2005, s. 43-44. 402 Bu bağlamda Çamerya bölgesinde 20 bin Müslüman baskı altına alınmış, çoğu Müslüman Arnavut, Arnavutluk’a kaçmış ve bu bölgede Arnavutça artık konuşulamaz hale gelmiştir (Lou, Gıaffo, ALBANIA:Eye Of The Balkan Vortex, Xlıbrıs Corporation, United States Of America, 1999, s. 336-337). 400 112 HALİL ÖZCAN değiştirmek için harekete geçmiştir 403. Çünkü Epir’in 404 tamamına yakını Müslüman Arnavutlardan oluşmaktadır. Mübadele din temeli üzerinden yapıldığı halde Yunanistan Anadolu’dan Rumlar dışında Ortodoks Araplar ile diğer Hıristiyanları ülkesine kabul etmek istememiş ancak kendi sınırları içerisinde mübadele dâhilinde olmayan Müslümanlardan Arnavut ve Boşnakları göndermek için çaba sarf etmiştir 405. Mersin’de yaşayan Ortodoks Arapların mübadeleye dâhil edilip edilmeyeceği tartışma konusu olmuştur. Ancak görüşmeler sonucunda Yunanistan’daki Müslüman Arnavutlar ile Türkiye’deki Katolik Rumların ve Ortodoks Arapların mübadeleden ayrı tutulması gerektiğine karar verilmiştir 406. Görüşmelerde alınan kararların aksine Yunanistan, ülkesindeki Müslüman Arnavutları mübadeleye dâhil edebilmek için yeniden çalışmalarına hız vermiştir. Yunanistan, Epir bölgesini Müslüman Arnavutlardan arındırarak Anadolu’dan gelen Rumları yerleştirmek istemektedir. Böylece de Yunanistan, Arnavutluk sınırında bulunan Çamerya bölgesindeki Arnavutluk iddialarını ortadan kaldırmak niyetindedir 407. Onun için Türkiye’den çıkarı403 Swire, a.g.e., s. 415. Epir bölgesinde bulunan Çamerya veya Yunanlıların deyişiyle Thesproita, İyon Denizi kıyılarından başlayarak doğudaki İyonya dağlarına ve güneyde Preveze körfezine kadar uzanan bölgedir. Kendilerinin İliryalı atalarından geldiklerini kabul eden buradaki Arnavut nüfus, İlliryalılardan bu yana bu bölgenin yerlisidir. Bir diğer önemli nüfus ise Kalamit Nehri’nin her iki yakasına kurulmuş olan kasaba ve köylerde yaşamaktadır. Bu bölgede I. Dünya Savaşı öncesi nüfusun % 93’ünü Arnavutlar oluşturmakta iken Müslüman Arnavutların bölgeyi terk etmek zorunda kalması sebebiyle savaş sonrası Arnavut nüfus oranı % 50’ye inmiştir. Bunun yanında bölgedeki Ortodoks Arnavut nüfusa dokunulmaması sebebiyle pek çok Müslüman Arnavut’un da Hıristiyanlığa geçtiği tahmin edilmektedir (Nazif Mandacı, Birsen Erdoğan,, Balkanlarda Azınlık Sorunu: Yunanistan, Arnavutluk, Makedonya ve Bulgaristan’daki Azınlıklara Bir Bakış, Stratejik Araştırma ve Etüdler Milli Komitesi (SAEMK), Ankara, 2001, s. 38. 405 İbrahim Erdal, Mübadele:Uluslaşma Sürecinde Türkiye ve Yunanistan 1923-1925, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2006, s. 51-52. 406 Mandacı, Erdoğan, a.g.m., s. 38. 407 Epir bölgesinde Ortodoks Arnavutlar da yaşamaktadır. Ancak Ortodoks Arnavutlar, kendiliklerinden asimile olmuş sadece Attika gibi bulundukları bölgede sayıca çok olanlar geleneklerini korumuş ve ev içerisinde kalmak şartıyla ana dillerini muhafaza edebilmişlerdir. (Stefanos Yerasimos, Milliyetler ve Sınırlar: Balkanlar, Kafkasya ve Orta-Doğu, Çev. Şirin Tekeli, İletişim Yayınları, İstanbul, 1994, s. 35-38). 404 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 113 lan Rumlara karşı, Girit ve Arnavutluk sınırına yakın yerlerde yaşayan Müslümanlar zorla yerlerinden sökülüp Türkiye’ye gönderilmek istenmiştir 408. Yunanistan’ın bu tutumunda bölgeyi tamamen Rumlaştırmak istemesinin yanı sıra ülkenin içersinde bulunan kriz de etkili olmuştur. 4.5 milyon nüfuslu Yunanistan’da, I. Dünya Savaşı ve Anadolu işgali sonrasında ekonomik sıkıntılar başlamıştır. Yunanistan’a mübadele sonucu 1.3 milyon insanın daha gelecek olması sebebiyle Yunanistan, mübadele sözleşmesini engellemeye çalışmıştır. Bunu üzerine mübadele sorunu 1925 yılında Milletler Cemiyeti’ne oradan da Adalet Divanı’na sevk edilmiştir 409. 9 Ocak 1923’te Atina’ya Arnavutluk Büyükelçisi olarak atanan Midhat Frashëri 410, 1926 yılına kadar orada görev yapmış ve bu süre içerisinde Yunanistan’daki Müslüman Arnavutların mübadele dışında tutulması için Yunan ve Türk makamları ile Milletler Cemiyeti nezdinde girişimlerde bulunmuştur. M. Frashëri, mübadele konusunda bir yandan ülkesini bilgilendirmiş ve diğer yandan da sürekli Yunan makamları ile görüşmeler yaparak bu konuda çözüm yolu bulmaya çalışmış ancak bir sonuç alamamıştır. Yunanistan’daki Müslüman Arnavutların mübadele meselesiyle ilgili olarak ilk önce Yanya valisi, bir yerel gazeteye Arnavutların Türk oldukları gerekçesiyle mübadeleye dâhil edileceklerini açıklamıştır. Bu açıklama Yunanistan’da yaşayan Arnavut halkında kaygı ve tedirginlik yaratmıştır. 408 MacMillan, a.g.e., s. 442-443. 1925 yılında Türkiye Atina’ya büyükelçi atamış ve 1 Aralık 1926 tarihinde mübadele sorununu aşmak için Türk-Yunan Etabli Anlaşması imzalanmıştır. 1920-1928 yılları arasında göçlerin de etkisiyle Yunanistan nüfusu yaklaşık iki katına çıkmış ve konut, işsizlik gibi sorunlarla Yunanistan’ın iç istikrarı bu dönemde siyasî belirsizlik göstermiştir (S.Esin (Derinsu) Dayı, “Atatürk’ün Balkan Politikası (1923-1938)”, Dokuzuncu Askerî Tarih Semineri Bildirileri I , İstanbul, 22-24 Ekim 2003, s.624-626. Sonradan Mübadele Anlaşması gereği karşılaşılan sorunları çözümlemek üzere Muhtelit Mübadele Komisyonu kurulmuştur (M.Murat Hatipoğlu, Yakın Tarihte Türkiye ve Yunanistan 1923-1954, Siyasal Kitabevi, Ankara,1997, s. 47). Komisyon çalışamaz hale gelince de 21 Haziran 1925 tarihinde Ankara ve 1 Aralık 1926 tarihlerinde de Atina Anlaşmaları yapılmıştır. Venizelos’un ağustos 1928’de yeniden başbakan olması ve iki ülke arasındaki ilişkilerin yumuşaması üzerine 10 Haziran 1930’da Türk-Yunan Ahâli Mübâdele Anlaşması imzalanmıştır (Hatipoğlu, a.g.e., s.115). 410 M.Frashëri, 17 Eylül 1923 tarihinde Cemiyet-i Akvam’da konuşmadan önce şöyle demiştir: “Arnavutluk sınırları içerisinde yaşayan tüm azınlıklara karşı saygılıdır ve bu bağlamda güney doğu Avrupa’daki en liberal devlettir”. (Swire, a.g.e., s. 415). 409 114 HALİL ÖZCAN Yunan milletvekili Bakelbaşhı da verdiği bir demeçte Epir bölgesine Türkiye’den dönecek Rum mültecileri yerleştirmek için bölgedeki Arnavutları göndereceklerini açıklamıştır 411. Bu açıklamalar Yunan Hükûmeti’nin Yunanistan’daki Müslüman Arnavutları zorla yerinden etme politikasının resmi makamlar tarafından itirafı olmuştur. Midhat Bey, bu durumdan duyduğu rahatsızlığı Venzelos dâhil Yunan devlet adamalarıyla doğrudan doğruya yaptığı 80 kadar görüşmede aktarmış ve Yunanistan makamlarına 200 kadar yazı yazmıştır. Frashëri’ye göre 1922 yılında Yunanistan’da 100 bin Müslüman Arnavut bulunurken bunlardan yaklaşık 55 bini göçe tabi tutulmuştur 412. M. Frashëri, mübadeleye engel olamayınca hükûmetine misilleme olarak Arnavutluk’ta Yunan azınlığın yaşadığı yerlere Çamerya’dan (Yunanistan’dan) gelen Arnavutların yerleştirilmesini önermiştir. Midhat Bey’e göre bu durum Yunan Hükûmeti’nin Arnavutları mübadele dışı tutması için tek çözüm yoludur Arnavutluk Hükûmeti M. Frashëri’nin teklifini uygulamaya koyamadığı gibi mübadeleye de engel olamamıştır 413. Bunun üzerine mübadeleye tabi tutulmak isteyen Müslüman Çamerya Arnavutlarının durumu uluslararası boyuta Milletler Cemiyeti’ne taşınmıştır. Milletler Cemiyeti üyesinin de içerisinde bulunduğu bir karma komisyon oluşturulmuş ve Lozan Mübadele Anlaşması’nı uygulamak üzere görevlendirilmiştir. Bu komisyona Yunanistan’da ikamet eden Müslüman Arnavutların nüfus mübadelesi kapsamı dışında tutulması görevi de verilmiştir. Fakat Yunanistan Hükûmeti, resmi taahhütlerini bu komisyonda da yenilemesine rağmen verdiği sözleri hiçbir zaman yerine getirmemiştir. Hatta Yunan makamları, ülkelerindeki Müslüman Arnavutları zorla Anadolu’ya göç ettirebilmek için sert bir propaganda yürütmüşlerdir. Milletler Cemiyeti Genel Kurulu, Yunanistan’daki Müslü411 Luan Malltezi, Sherıf Delvına, Mıd’hat Frshëri Ministër Fuqiplotë Athinë (1923-1926), Shtëpıa Botuese “Lumo Skendo”, Tiranë, 2002, s. 3-7. 412 Türkiye’ye mübadele kapsamında Yunanistan’dan gönderilen Müslüman Arnavutlar ile ilgili sayı konusunda M.Frashëri’nin rakamları daha gerçeğe yakın durmaktadır. Mandacı ve Erdoğan (a.g.m., s. 38)’a göre Epir-Çamerya bölgesinden yaklaşık 85.000 Müslüman Arnavut Türkiye’ye yerleştirilirken bölgeye de Anadolu’dan gelen Yunanlılar yerleştirilmiştir. 413 Malltezi, Delvina, a.g.e., s. 3-7. Arnavutluk Dışişleri Bakanlığının Başbakanlığa 21 Tem- ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 115 man Arnavut unsurunun mübadeleye dâhil edilmemesi yönündeki kararını bir kez daha teyit ederek karma komisyonuna bu konuda talimatlar vermiştir. Arnavutluk Dışişleri Bakanlığı, Yunanistan’ın bu haksız tutumuna karşılık olarak M. Frashëri’nin daha önce teklif ettiği gibi Çameryalı Arnavutların mübadeleye tabi tutulması halinde Arnavutluk’ta yaşayan Rumların da Yunanistan’a göçe zorlanmasını hükûmetine teklif etmiştir 414. Türkiye de Arnavutluk gibi Yunanistan’da ikamet eden Müslüman Arnavutların yurtlarından göçe zorlanmalarına taraftar olmamakla birlikte Balkan Savaşlarından sonra (Arnavutluk Osmanlı Devleti’nden ayrıldıktan sonra) Türkiye’ye gelen Arnavutların Arnavutluk’ta kalan akrabalarının Türkiye’ye gelmelerine öncelik vermiştir. Bu durumda olan Arnavutluk kökenli vatandaşların Türkiye tâbiiyetini hemen kabul ederek iskân talep etmeleri halinde Türk köylerinde iskân edilmelerine izin verilmiştir 415. Ancak Yunanistan’ın Epir bölgesindeki Müslüman Arnavutlar üzerindeki baskısının yoğunlaşması üzerine Türkiye Dışişleri Bakanlığı 4 Eylül 1923 tarihinde Epir Müslümanlarının göçten başka çarelerinin olmadığını bildirmiştir 416. Yunanistan’daki Müslüman Arnavutların mübadelesi gündeme geldiğinde İçişleri Bakanlığı, Lozan’da yapılan Mübadele Anlaşması’nda Arnavutların mübadeleden istisna edildiğini belirtmiş ve Yunanistan heyetinin bu husustaki kati teminatının tutanaklarda bulunduğunu ifade ederek mübadele çerçevesinde (Yunanistan’dan Müslüman Arnavut) hiçbir ferdin muz 1924 tarihinde (BXV 2168 nolu) yazdığı yazı. 414 AMPJ fon:251, yıl:1924, dosya:83, s.:2-3 (EK-11). Arnavutluk ile Yunanistan arasındaki Çamlık (Çamerya) sorunu yıllarca devam etmiştir. 1934 yılında Atina’da çıkan “Kathimerini” gazetesi, “Çamlar Arnavut değillerdir. Şayet Arnavut olsalardı, Türkiye’ye hicret değil, Arnavutluğa giderlerdi” diye bir takım iddialar ortaya atmıştır. Bu haber üzerine Arnavutluk’ta yayınlanan “Besa” gazetesi 10 Kasım 1934 günü Yunan gazetesinin Çamlık Arnavutlarını Türk telakki etmesini sert bir dille eleştirmiştir. “Besa” gazetesine göre Çamlık Arnavutları Türk olsalardı mübadeleye tabii tutulurlardı. Şimdi de Yunanistan bunlara baskı, zulüm yapma cesaretini gösteremez, aksine hürmet ve iltifat eder, hatta Yunanistan, Arnavutluk’a oynadığı oyunları yeni Türkiye’ye oynayamazdı ve bir asırdır ısırmış olduğu eli (Türk elini) sıkmağa ve af dilemeğe mecbur kalmazdı (BCA, 29 Kasım 1934, fon kodu:030.10, yer no:233.572.14.). 415 BCA. 20 Ekim 1923, fon kodu:272.11, yer no:16.68.9. 416 BCA, fon kodu:030.10, yer no:233.570.1. 116 HALİL ÖZCAN gelmemesi yönünde görüş bildirmiştir 417. Bu görüş de Mübadele ve İmarİskân Vekâlet-i Celilesine 20 Kasım 1923 günü yazılı olarak iletilmiştir 418. Anadolu’dan Ortodoks Rumların mübadele ile Yunanistan’a gitmeye başlaması üzerine Yunanlılar, özellikle Epir bölgesindeki Müslüman Arnavutlar üzerindeki baskılarını artırarak Epir-Çamlık bölgesini Arnavutlardan arındırma politikasını devreye sokmuştur. Bunun sonucu olarak 10 bin Çameryalı Arnavut, Türkiye’ye göçmek zorunda kalmıştır. Fakat bunlar seyahat edecek maddî imkânlardan mahrum kalmıştır. Türk ve Yunan Hükûmetleri de Çameryalı Arnavutlara maddî destek veremediğinden mübadele gerçekleşememiştir. Türk Hükûmeti’nin bu tutumu Arnavutluk gazeteleri tarafından eleştiri konusu yapılmıştır. Gazet’e Korçës 419 Türk Hükûmeti’nin yolculuğu gerçekleştirecek para vermeyerek Çameryalı Arnavutlara yardım etmediğini ve onları Türkiye’ye kabul etmediğini yazmıştır. Oysa Türkiye, Lozan’da imzalanan Mübadele Anlaşması’nın gereğini yapmıştır. Ancak Çameryalı Müslüman Arnavutların göç etme konusunda ısrar etmeleri üzerine Türkiye, ülkesine gelmek isteyen Müslüman Arnavutların tercihleri ile kendi iktisadî sıkıntıları arasında soruna çözüm bulmaya çalışmıştır. Arnavutların Türkiye’ye göçleri Türkiye için kaynak yaratma sorunu ile tâbiiyet meselesini de beraberinde getirmiştir. Türk topraklarında senelerce süren savaş sonrası bir kısım toprak başka devletlerin egemenliğine geçmiş, ekonomi iflas etmiş, ülke harabeye dönmüştür. Türkiye’nin savaş sonrası doğal olarak önceliği Lozan Antlaşması dışında kalan yerlerdeki soydaşlarını ülkesine getirmek ve kendi sınırları içerisinde yaşayan vatandaşlarının 417 Dâhiliye Vekâletinin Arnavutluk tabirinden ne anlaşılması gerektiğini sorması üzerine Hariciye Vekâleti, Dâhiliye Vekâletine10 Eylül 1339 tarihli yazıyla Arnavut tabirinden ırk ve kan itibarıyla (iddia edilen) bağlılık olduğunu bildirmiştir. Aynı yazıda Arnavut unsurların bazı mahallerde toplu, bazı mahallerde de münferit bulundukları bilgisi yer almıştır. Arnavut ahalinin Türkiye’de sıklıkla mevcudiyetlerini koruduğu ve Arnavut tâbiiyetini muhafaza etmede ısrar ettikleri, bu durumun da hükümete sıkıntı yarattığından bunların daha fazla yoğunlaşmalarına izin verilmemesinin istendiği de yer almıştır (BCA, 10 Eylül 1923, fon kodu: 272.11, yer no:16.67.10). 418 BCA, 10 Eylül 1923, fon kodu: 272.11, yer no:16.67.10. 419 Gazet’e Korçës, 19 Mayıs 1923, s. 3. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 117 yaralarını sarmak olmuştur. Türkiye, Lozan Barış Antlaşması ile milli egemenliğe dayanan bir cumhuriyet rejimi kurmuştur. Kurulan cumhuriyetin siyasî ve idari teşkilatları teşkil edilmiştir. Arnavutluk’tan daha önce gelen ya da Türkiye’de kalan Arnavutlar, kendi tâbiiyetlerini koruyarak toplu olarak yaşama hususunda direnmişlerdir. Bu durumda olan Arnavutların cumhuriyet rejimine karşı tutumları tahmin edilemediğinden Arnavutların göçüne ihtiyatla yaklaşılmıştır. Tüm bu çekincelere rağmen Yunanistan’ın baskılarını artırması ve Müslüman Arnavutların da kendilerini göçe mecbur hissetmeleri üzerine Türk Hükûmeti, Çameryalı Arnavutları ülkesine kabul etmiştir. Gerçekte Türkiye, içerisinde bulunduğu ekonomik sıkıntıları sebebiyle kendi mübadillerine bile gerekli yardımı yapabilmekte zorlanmıştır 420. Mithat Frashëri’nin çabalarına Venizelos’un Milletler Cemiyeti’ne güvence vermiş olmasına rağmen Epir-Çamerya bölgesinden mübadeleyle gelen Müslüman Arnavutlar Türkiye’ye yerleştirilmiştir. M. Frashëri’nin raporlarına göre bölgeden yaklaşık 55 bin Müslüman Arnavut göçe zorlanmış olup bunlardan bir kısmı Arnavutluk’a giderken diğer bir kısmı da Türkiye’ye gitmeyi tercih etmişlerdir. 420 Ayrıca da mübadele döneminde Türkiye’ye Yunanistan’da ikamet eden Müslüman Arnavutların dışında başka bölgelerde yaşayan Arnavutlar da gelmiştir. Mübadelenin daha başlangıcında Priştina, Lankaza, Yeni Pazar, Istrumca, Eğri Dere, Rusçuk, Pravadi, Varna ve İşkece gibi bölgelerden gelen 559 kişilik Arnavut, Boşnak ve Pomak muhacir, Tekirdağ ve Kırklareli civarına yerleştirilmiştir (İbrahim Erdal, Mübadele:Uluslaşma Sürecinde Türkiye ve Yunanistan 1923-1925, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2006, s. 75). IV. 1923 YILINDA TÜRKİYE-ARNAVUTLUK SİYASİ İLİŞKİLERİ A. Türkiye-Arnavutluk Heyetleri Arasında İkili Görüşmelerin Başlaması Arnavutluk Osmanlı egemenliğinden ayrıldıktan sonra Türkiye topraklarında binlerce Arnavut kökenli vatandaş kalmıştır. Bunların yanı sıra özellikle Yunanistan ve Yugoslavya’nın baskısıyla Yunanistan’dan, Makedonya’dan ve Kosova’dan göç etmek mecburiyetinde kalmış olan Arnavutlar da Türkiye’ye gelmeyi tercih etmişlerdir. Arnavutluk Hükûmeti, hem Türkiye’deki Arnavut vatandaşların sorunlarını çözebilmek ve hem de etkilendikleri Türk İstiklâl Savaşı sonucu yeni kurulan Türkiye ile siyasî ilişkileri tanzim etmek amacıyla harekete geçmiştir. Gerçi bu yöndeki çabalar TBMM tarafından daha önce başlatılmaya çalışılmıştır. Bu amaçla daha Türk İstiklâl Savaşı zaferle sonuçlanmadan 12 Temmuz 1922 tarihli bir belgeden TBMM Hükûmeti’nin Bolu mebusu Cevad Abbas, Adana mebusu Dr. Eşref ve İstanbul mebusu Muhtar Beylerden oluşan bir heyeti Arnavutluk’a göndereceği anlaşılmaktadır 421. Ancak Türkiye’den Arnavutluk’a heyet gitmemiştir. Bundan kısa bir süre sonra Arnavutluk Hükûmeti’nin TBMM Hükûmetiyle resmi ilişki kurmak istediği haberleri İstanbul gazetelerinde yer almıştır. Bu haberler üzerine dönemin Buhara sefiri Galib Bey, 19 Ağustos 1922 günü Büyük Millet Meclisi Hükûmeti Reisi Rauf Bey’e bir telgraf göndermiştir. Galib Bey, Trabzon’dan gönderdiği telgrafta Arnavutluk’tan Fehmi Bey’in başkanlığında bir heyetin siyasî ve iktisadî ilişkileri tesis etmek maksadıyla Ankara’ya geleceğini İstanbul gazetelerinden öğrendiğini bildirmiştir. Galip Bey, kendisinin de Arnavutluk’ta tanınması münasebetiyle Gazi Paşa’nın kabul etmesi halin421 TİTE Arşivi, kutu no:47, belge no:73, gömlek no:73. 120 HALİL ÖZCAN de Arnavutluk heyetiyle yapılacak görüşmelere katılmasının Türkiye için faydalı olacağını bildirmiştir. Ancak Rauf Bey, 22 Ağustos 1922 tarihli telgraf ile Fehmi Bey’in riyaseti altında Arnavutluk’tan bir heyetin geleceğine dair ellerinde resmi bir bilgi olmadığını bildirmiştir 422. Böylece gerek Türkiye ve gerekse Arnavutluk tarafından yapılan bu girişimler sonuçsuz kalmıştır. Türkiye-Arnavutluk ilişkileri 1923 senesine kadar gayriresmî düzeyde Selahattin Saip Bey ile bir takım memurların (asker ve sivil) Arnavutluk’a gönderilmesiyle sınırlı kaldığı anlaşılmaktadır. 1922 yılı ve öncesinde Arnavutluk Hükûmeti’nin bağımsızlığını, iç istikrarını sağlayamaması ve de ülkesinin Milletler Cemiyeti’ne girişini destekleyen İngiltere’den çekinmesinden dolayı Arnavutluk, Ankara Hükûmetiyle resmi düzeyde bir ilişki kuramamıştır. Ancak Türk Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması ve Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasından sonra Arnavutluk Türkiye ile ilişkileri başlatmak üzere harekete geçmiştir. Gerçi Arnavutluk basınında (Roma’ya giden) Cevat Abbas liderliğindeki 10 kişilik bir heyetin Arnavutluk ile diplomatik ilişkiler kurma girişiminde olduğu haberi yer almış; ancak Arnavutluk gerici çevreleri, asılsız iddialarda bulunarak Mustafa Kemal’in Hükûmetiyle anlaşma yapılmasına karşı çıkmıştır 423. 1923 yılının Haziran ayı ortalarında Arnavutluk’un Belgrat temsilcisi, Türkiye’nin Belgrat temsilcisine Tiran Hükûmeti’nin Ankara Hükûmetiyle ilişki kurma talebini iletmiştir. Türk temsilcisi de hükûmetinden olumlu görüş aldıktan sonra cevabını Arnavut temsilcisine bildirmiştir. Bundan sonra da Türk Hükûmeti, iki devlet arasında siyasî ilişkilerin başlaması için Arnavut Hükûmeti’nden Ankara’ya heyet göndermesini beklerken 424 Arnavutluk Hükûmeti de Türkiye ile siyasî ilişkilerinin kurulması için hazırlıklarına başlamıştır 425. 422 BCA, 1922, fon kodu:030.10, yer no:282.564.1. Arnavutluk’un önde gelen bazı politikacıları bu ilişkiye önem vererek güçlenmesini isterken bazı politikacılar Türkiye Cumhuriyeti’ni Osmanlı Devleti gibi değerlendirerek karşı çıkmıştır (Koloğlu, “Arnavut Tarihçiliğinde Türkiye”, s.272-273). 424 Shpuza, Arnavutluk ile Türkiye Arasında Diplomatik İlişkilerin Kurulması (1923-1926)” s. 177-178. 425 H.Milliye, 2 Eylül 1923, s. 1. 423 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 121 1. Arnavutluk Heyeti’nin Gelişi ve İkili Görüşmeler Arnavutluk Hükûmeti, Türkiye ile diplomatik ilişkileri kurmak için Arnavutluk Meclis Başkanı Eşref Bey Frashëri başkanlığında, Dışişleri Bakanı Genel Sekreteri Cafer Bey Villa ile Nezir Bey Leskovik’ten oluşan bir heyet teşkil etmiştir. Arnavutluk Dışişleri Bakanı, 5 Ekim 1923 tarihinde Türkiye Dışişleri Bakanı İsmet Paşa’ya hitaben yazdığı yazıda Arnavutluk heyetinin iyi bir şekilde karşılanacağına ve dostane ilişkilerin başlatılacağına olan inancını dile getirdikten sonra Arnavutluk halkının beklentilerini şöyle ifade etmiştir: “…asil ve cömert Türk milletine bağlı olan Arnavutluk halkı, Türkiye ile olan ilişkilerini güçlendirmeyi ümit etmektedir...” 426. 17 Ekim 1923 günü İstanbul’a gelen Arnavutluk heyeti 427, Türk makamları ile birlikte İstanbul’da yaşayan çok sayıda Arnavut kökenli vatandaş tarafından vapurda karşılanmıştır. Heyet, İstanbul’a geldiğinde Arnavutluk’a bir telgraf çekerek Ankara’ya ertesi günü hareket edebileceğini bildirmiştir. Ancak heyet, Dışişleri Bakanı İsmet Paşa hasta olduğu için birkaç gün daha İstanbul’da (Pera Palas’ta) beklemek mecburiyetinde kalmış 428 ve 23 Ekim 1923 günü tren ile Ankara’ya hareket etmiştir 429. Arnavutluk heyetinin Türkiye’ye geldiği günlerde Ankara’da henüz siyasî rejim meselesi çözülebilmiş değildir. Türk İstiklâl Mücadelesi zaferle sonuçlandıktan sonra 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırılmış, 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması imzalanmıştır. Bu süreçte genel seçim yapılarak yeni meclis 11 Ağustos 1923’te toplanmıştır. TBMM kurulduğunda ve devam eden süreçte yeni devletin temsil ve rejim sorunları çözüme kavuşturulamadığından özellikle saltanatın kaldırılmasından sonra devletin rejimi tartışmaları daha da şiddetlenmiştir. Muhaliflerin bir kısmı, halifenin duru426 AMPJ, fon:251, yıl:1923, dosya:200, s. 6-7 (EK-12). Tanin, 18 Ekim (T.E.) 1923, s. 1. “Tanin” gazetesi, heyetin iki güne kadar Ankara’ya gideceğini ve on güne kadar da görüşmelerin başlayacağını bildirmiştir. Gazete, görüşmelerin olumlu geçeceğini; ancak Türkiye’de ikamet eden Arnavutlarla Türk kadınlarla evlilik yapan Arnavutların durumlarının ve İstanbul’da ikamet eden bazı Arnavutların mütareke esnasında Arnavut tâbiiyetine geçmesinin sorun oluşturabileceğini bildirmiştir. 428 AMPJ, fon:251, yıl:1923, dosya:200, s. 35-38. 429 A.Yeni Gün, 24 Ekim (T.E.) 1923, s. 1. 427 122 HALİL ÖZCAN munu güçlendirerek onu bir türlü devlet başkanı gibi görmek niyetindeymiş gibi hareket etmeye başlamıştır. Bunların yanı sıra Lozan Barış Antlaşması’nı eleştirenler de Mustafa Kemal’e karşı Rauf Bey’in etrafında muhalefet oluşturmaya başlamıştır. Muhalefet, TBMM içerisinde doğrudan Mustafa Kemal’e saldırmak yerine Vekiller Kurulu Başkanı Ali Fethi Bey’e 430 saldırmaya başlamıştır 431. Bu ortamda gerek hükûmet krizinin baş göstermesi gerekse Dışişleri Bakanı İsmet Paşa’nın rahatsız olması nedeniyle Arnavutluk heyeti ile görüşmeleri yürütecek olan Türkiye heyeti de teşkil edilememiştir. Arnavutluk heyeti de bu süreyi ikili görüşmelerde Arnavutluk tezlerini anlatarak değerlendirmeye çalışmıştır. Arnavutluk heyeti, ilk önce Başbakan Fethi Bey ile görüşmüştür. Arnavutluk heyet başkanı Eşref Bey Frashëri, Fethi Bey’e geliş amaçlarını iki devlet arasında diplomatik ilişkilerin kurulması ile İstanbul’da bulunan Arnavutluk konsolosluğunun tanınması ve Türkiye’de bulunan Arnavutların Arnavut vatandaşı olarak kabul edilmesi olarak özetlemiştir. Arnavut vatandaşlığı isteğinin Türk Başbakanınca iyi karşılanmadığı izlenimini edinen Eşref Bey, yumuşak bir dille: “Arnavutluk Hükûmeti, Türkiye’de yaşayan Arnavutların Arnavutluk vatandaşı kalmaları konusuna büyük önem veriyor.” Diyerek, talebini yeniden ifade etmiştir. Ancak Arnavutluk heyeti, Fethi Bey’den vatandaşlık meselesinde istedikleri desteği alamamıştır. İsmet Paşa rahatsızlığından dolayı üç gün sonra bakanlığa gelebilmiştir. Ancak o gün Fethi Bey Hükûmeti istifa ettiğinden Arnavutluk heyeti, İsmet Paşa ile görüşememiştir 432. Türkiye Başbakanı ile görüşen ancak Dışişleri Bakanı ile görüşme fırsatı bulamayan Arnavutluk heyeti, Türkiye Dışişleri Bakanının danışmanıyla görüşmüştür. Görüşmede Arnavutluk heyeti, yine vatandaşlık meselesini gündeme getirmiş ancak bakan danışmanı Türkiye’nin vatandaşlık me430 Lozan Antlaşmasının imzalanmasından sonra Vekiller Kurulu Başkanı olan Rauf Bey, İsmet Paşa ile anlaşmazlığı sebebiyle Vekiller Kurulu Başkanlığından çekilmiş ve yerine 13 Ağustos 1923 günü Ali Fethi Bey getirilmiştir (Ahmet Mumcu, Tarih Açısından Türk Devriminin Temelleri ve Gelişimi, İnkılâp Kitabevi, İstanbul, 1988, s. 114). 431 Mumcu, a.g.e., s. 112-116. 432 AMPJ, fon:251, yıl:1923, dosya:200, s. 35-38. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 123 selesindeki tutumunu nazik bir dille izah etmiştir. Ayrıca danışman, iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin başlayabilmesi için Türk Hükûmeti’nin dostluk anlaşması imzalanması ön koşulunu vazgeçilmez bir ilke olarak önemsediğini hatırlatmıştır. Arnavutluk heyeti, diplomatik ilişkilerin kurulabilmesi için dostluk anlaşması yapılmasında tereddüt görmemiştir. Bu görüşmelerden sonra daha heyetler arası görüşmeler başlamadan heyet başkanı Eşref Bey, önemli konularda Türkiye’nin Arnavutluk’a büyük yardımlarda bulunacağı izlenimini edinmiştir 433. Eşref Bey’in bu izlenimi edinmesinde ikili görüşmelerdeki sıcak ilişkilerin etkisi vardır. Çünkü TBMM Hükûmetiyle Arnavutluk işgaller döneminde işbirliği yapmış ve her iki ülkede bağımsızlıklarına yeni kavuşmuşlardır. Ayrıca Arnavutluk heyeti üyeleri Türkiye’de eğitim görmüş, kimi devlet hizmetlerinde bulunmuş kimselerdir ve heyet görüşmeleri Türkçe yapmıştır. Bunların sonucu olarak Eşref Bey görüşmelerde vatandaşlık konusunda istediği desteği alamamış olsa da Türkiye’nin ülkesine büyük yardımlarda bulunacağı izlenimi edinmiştir. Arnavutluk heyetinin ikili görüşmelerde özenle Türkiye’deki Arnavutların Arnavutluk vatandaşları olarak kalması taleplerini dile getirmiş olmaları, heyetler arası görüşmelerde de bu meselenin başlıca müzakere maddesi olacağının habercisi olmuştur. Bu kapsamda Arnavutluk heyeti, Balkan Savaşları öncesi Arnavutluk sınırları içerisinden Türkiye’ye gelenlerle güney Arnavutluk’tan Yunanistan baskısı ile Türkiye’ye göç eden mübadil Arnavutların Arnavutluk vatandaşı kalması konusunda ısrarcı tutumunu her fırsatta sürdürmeye devam etmiştir. Ayrıca Arnavutluk heyetinin Arnavutluk dışından Türkiye’ye gelen Arnavutlara da sürekli uyrukluk seçme hakkı tanınması konusunda da ısrarlı olacağı anlaşılmıştır. Arnavutluk heyeti ikili görüşmelere devam ederken Başbakan Ali Fethi Bey görevden çekilmiştir. Anayasaya göre bakanların meclis tarafından tek tek seçilmesi gerekiyordu. Ancak meclis içerisindeki siyasal gruplaşma ve çatışma sebebiyle bakanlar seçilememiştir. Mustafa Kemal, bu meseleden istifade ederek 26 Ekim 1923 gününden itibaren güvendiği arkadaşlarıyla cumhuriyet rejimi üzerinde ça433 AMPJ, fon:251, yıl:1923, dosya:200, s. 35-38. 124 HALİL ÖZCAN lışmaya başlamış ve 29 Ekim 1923’te Türk Devleti’nin rejimi cumhuriyet olarak ilân edilmiştir. Aynı gün oy birliği ile Mustafa Kemal Paşa da cumhurbaşkanı seçilmiştir 434. Böylece Arnavutluk heyeti Türkiye’de Cumhuriyetin ilânına ve Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Cumhurbaşkanı seçilmesine tanıklık etmiştir. Cumhuriyet ilân edilmiş bir gün sonra da İsmet Paşa 435 başkanlığında ilk Cumhuriyet Hükûmeti kurulmuştur. 1 Kasım 1923 günü Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı İsmet Paşa, Arnavutluk heyetini kabul etmiştir. İsmet Paşa, Eşref Bey’den Arnavutluk’a karşı komşu ülkelerin politikalarını sormuş ve heyetler arası görüşmelerin 3 Kasımda başlayabileceğini ifade etmiştir. Arnavutluk heyeti, Türkiye’nin iki ülke ilişkilerinin başlamasında çok istekli olduğu kanaatiyle İsmet Paşa’nın makamından ayrılmıştır 436. Ancak İsmet Paşa’nın ifade ettiği gibi görüşmeler 3 Kasım 1923 günü başlayamamıştır. 4 Kasım 1923 tarihli “Anadolu’da Yeni Gün” gazetesinde 437 Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk heyetleri arasındaki görüşmenin bir hafta içerisinde Dışişleri Bakanlığının komisyon kurmasından sonra başlayacağı haberi yer almıştır. O günlerde Türkiye’nin siyasî rejimini yeni belirlemiş olması sebebiyle devletin yeni rejime göre teşkil edilmesi çalışmaları Ankara’yı meşgul etmektedir. Ayrıca Ankara’da Türkiye ile görüşmeyi yaklaşık iki aydır bekleyen Avusturya heyeti de vardır ve henüz Türkiye ile görüşmelere başlayamamıştır. Bu durumu bilen Arnavutluk heyet başkanı Eşref Frashëri, Arnavutluk Dışişleri Bakanına yazdığı mektupta heyetin milli görevi yerine getirerek binlerce Arnavut’un sorunlarını çözebilmek için heyecan ve istekle görüşmeyi beklediğini belirtmiştir. Aynı zamanda Arnavutluk Meclis Başkanı da olan Eşref Bey, görüşmenin başlayamaması sebebiyle kendisinin Arnavutluk’a dönmesi gerekiyorsa “… mecliste yapılacak toplantı ve seçimler nedeniyle Eşref Bey’in Arnavutluk’a dönmesi gerekiyor. Nezir 434 Mumcu, a.g.e., s. 112-116. İsmet Paşa hem Başvekil (Başbakan) hem de Hariciye Vekili (Dışişleri Bakanı) olmuştur (Kansu, a.g.e., s. 600). 436 AMPJ, fon:251, yıl:1923, dosya:200, s. 40-41. 437 4 Kasım 1923, s. 2. 435 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 125 Bey ile Cafer Bey görüşmeye yetkili kılınmıştır …” şeklinde bir telgrafın şahsına çekilmesini Dışişleri Bakanından talep etmiştir 438. Arnavutluk heyeti, Ankara’da Türkiye heyetinin belirlenmesini beklerken Arnavutluk Başbakanı Ahmet Zogu, 31 Ekim 1923 günü cumhuriyetin ilânı ve Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın cumhurbaşkanı seçilmesi dolaysıyla Başbakan Fethi Bey’e bir kutlama telgrafı göndermiştir. 439 Cumhuriyetin ilânı ile Fethi Bey Hükûmeti yerine İsmet Paşa Hükûmeti kurulduğundan Arnavutluk Başbakanının telgrafına 10 Kasım 1923’te Başbakan İsmet Paşa cevap vermiştir 440. 2. Türk Heyetinin Teşkil Edilmesi ve Türkiye-Arnavutluk Konferansı’nın Başlaması Dışişleri Bakanlığının 3 Kasım 1923 gün ve 38 no’lu tezkeresi ile Türkiye heyeti teşkil edilmiş ve aynı gün kararname olarak onaylanmıştır. Bu kararnameye göre Ankara’da bulunan Arnavutluk heyetiyle bir muhadenet muahedenamesi (dostluk anlaşması) bir ikamet mukavelesi ve tâbiiyet-i mesail hakkında bir itilâfname tanzimi için Menteşe Mebusu Şükrü Kaya Bey’in 441 başkanlığında Hariciye Hukuk Müşaviri Nusret ve Tâbiiyet ve Umuru Hukukiyeyi Muhtelite Müdürü Refik Beylerden oluşan üyeler görevlendirilmiştir. Ayrıca, kararnamede Hariciye Vekâletince lüzumu kadar katib üye görevlendirilmesi de uygun görülmüştür 442. 438 AMPJ, fon:251, yıl:1923, dosya:200, s. 40-41. Arnavutluk Başbakanı, ilk defa cumhurbaşkanı seçilmesi nedeniyle Mustafa Kemal Paşa’yı az sayıda kutlayan yabancı devlet adamlarından birisi olmuştur (Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I s, XVI). 440 Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, s. 283. 441 Milli Mücadeleye katılan Şükrü Kaya, Birinci Lozan Konferansı'na giden heyette danışman olarak çalışmıştır. Lozan Konferansı’nda bulunduğu sırada İzmir Belediye Başkanlığına seçilmiş ve kısa dönem bu görevi yapmıştır. 1924 yılında İsmet Paşa Hükümeti’nde Tarım Bakanlığı yapan Şükrü Kaya, Fethi Bey Hükümeti’nde Dışişleri Bakanlığına getirilmiştir (1923-1924). İsmet Paşa Hükümeti’nde İçişleri Bakanlığı görevinde bulunan Şükrü Kaya, Atatürk'ün ölümüne kadar kurulan bütün hükümetlerde aynı görevini sürdürmüştür (19271938). 442 BCA,1923, fon kodu:030.18.1. yer no:1/8.39.3. Dışişleri Bakanlığının 5 Kasım 1923 günlü tezkeresi TBMM’de 8 Kasım 1923 günü görüşülerek kabul edilmiştir (TBMM Z.C., 8 Kasım 1923:292). 439 126 HALİL ÖZCAN Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk heyetleri arasındaki konferans 10 Kasım 1923 Cumartesi günü saat 16.30’da 443 Dışişleri Bakanlığının hususi salonunda Türk Heyeti Başkanı Şükrü Kaya’nın başkanlığında açılmıştır 444. Şükrü Kaya başkan makamına oturmuş, sağ tarafında Arnavut heyeti başkanı Eşref Bey sol tarafta ise Arnavut heyeti üyeleri Nezir ve Cafer Beyler ve karşılarına da Türk heyeti üyeleri Refik ve Nusret Beyler oturmuştur. Heyetin kitabet (kâtiplik) görevini Hariciye Vekâleti Hukuk Müşavir Muavini Cevad Bey yerine getirmiştir. Şükrü Kaya, celseyi açarak aşağıdaki coşkulu nutku söylemiştir: “…Efendiler, Türklerle Arnavutlar beş asır aynı kanunlar, aynı esası taşıyan bir devlet altında siyasî yek vücud olarak yaşamışlardır. Beş asır Arnavutluk’ta Türk kanunları Türk saltanatı hükümran olmuştur. Fakat o müddet zarfında Arnavutlar müsavi (eşit) hukuk ve şeriat dâhilinde Türk vatanın uzak evladı olarak telakki edilmişlerdir. Tarihimizin parlak devirlerinde Türklerle Arnavutlar hep beraber yürümüşlerdir. Türklerle Arnavutlar arasında beş asır müddetle cereyan eden kardeşlik münasebetini şükranla yad etmeyi vazife bilirim. Tarihimizde bu memlekette azami hudutlarda bulunan birçok Arnavut zevata tesadüf edilir. Keza Türkler de en müşkül devirlerde bile kuvvet ve endişelerini Arnavutluk’un ve Arnavutların terakki ve tealisine (ilerleme ve yükselmesine) sarf eylemiştir... Balkan Harbi’nden evvel ve o hengamede ve ondan sonra tahaddis eden (olan) bazı elim vakayı bu iki milletin mukadderatını ayırdı. Pek uzun süren umumi harp ve istiklâl-i mücadele-i temerrut (direnme) bu iki milleti birbirinden uzak kalmasını intaç etti (sağladı). Arada büyük hailler (engeller) vardı. Bu gün iki kardeş millet tesis-i siyaset etmek şayan-ı arzu olduğu gibi bu münasebetin hukuk-u düvel ahkâmına tevfik etmekte (uygunlaştırmakta) şayana manidar Türk milleti bu gün halkçı ve cumhuriyet perver bir devlet tesis etmiştir ve gayesi de milli hudutlar dahilinde hür müstakil yaşamak ve Türk milletinin refah ve saade443 Şükrü Kaya, aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclis’inde Yunan mezalimi ile ilgili görüşmelere katıldığından konferansın ertelenmesi bile gündeme geldiyse de konferans ancak saat 16.30’da başlayabilmiştir (A.Yeni Gün, 11 Kasım (T.S) 1923, s. 1). 444 “Anadolu’da Yeni Gün” gazetesi muhabiri Şükrü Kaya’nın izni ile konferansı takip etmiştir. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 127 tini temin etmektir. Arnavutluk içinde yegane temayüz (farklı olma) mukadderatı siyasesine müstakilen hakim, canlı ve kuvvetli Arnavutluk Devleti’nin beka ve temini istikbal ve istiklâldir. Vazifemiz mevcut muhadelat ve münasebeti tevsik (sağlamlaştırma) vazifesidir…” demiştir 445. Şükrü Kaya, konuşmasının devamında dost ve kardeş bir hükûmetin aynı hisleriyle dolu olan üyelerinin bulunması sebebiyle görevinin faydalı ve çok kolay olacağını belirterek Arnavut heyeti üyelerinin tümünün Türk kültürüyle yetişmiş kimseler olmasının görüşmelerin iyi niyetle ve süratli olarak yapılmasına hizmet edeceğini vurgulamıştır. Türk heyeti başkanı, yapılacak mukavelenin birincisinin dostluk anlaşması olacağını ve bununla zaten mevcut olan olması lazım gelen vaziyetin tespit edileceğini ifade ederek imzalanacak ikamet mukavelenamesi ve tâbiiyet itilâfnamesi ile iki millet arasında cari ve mevcut hususiyetin tatbik edileceğini beyan etmiştir 446. Şükrü Kaya’nın içtenlikli açış konuşmasının ardından Arnavutluk heyeti başkanı Eşref Bey, Türkiye’ye geldikleri dakikadan itibaren Türk kardeşlerinden gördüğü muhabbet, itimad ve teveccühe minnettar olduklarını bildirerek aynı içtenlikle şu ifadelere yer vermiştir: “…Hadisat-ı dehriye icabatı (sonsuz dünya olayları icabı) olarak Türkiye’den ayrıldığımız yalnız kağıt üzerinde, harita üzerinde olmuştur. Yoksa kalplerimiz, ruhlarımız birdir. Hadisat-ı dehriyede bir çok inkilâbat yapar, bir çok şey yıkar. Fakat inaaniyet, siyaset ve kalbi münasebetleri hiçbir zaman zedeleyemez onun karşısında acizdir. Bizim Türkiye ile yek vücut olan o mesafemiz değişmemiştir gider. Bu hususatı zat-ı aliniz de söylediniz öyledir, beş asırlık bağlılık silinmez, silinemez maalesef böyle yek vücut olan iki millet harbi umumide birbiri ile münasebette bulunamamışlar ve yek diğerine muavenet (yardım) edememişlerdir. Çünkü her iki taraf da mevcut kuvvetlerini münhasıran muhafaza-i mevcudiyet ve istiklâllerine hasr-ı mecbur bulunuyordur… Eğer harbi umumiyede gerek Türkiye gerek Arnavutluk yaşayabildilerse ancak kendi kuvvetleri sayesindedir… Gerek 445 446 A.Yeni Gün, 11 Kasım (T.S.) 1923, s. 1-2. A.Yeni Gün, 11 Kasım (T.S.) 1923, s. 1-2. HALİL ÖZCAN 128 muhâdenet gerek tâbiiyet ve gerekse ikamet mukaveleleri esasen kalplerimizde menkus etti (işlendi). Bizim vazifemiz ancak bunu kağıt üzerine tespitinden ibaret kalacaktır. Bizim için en ziyade mucib mufaharet (övünme) bir şey var ise o da ilk muhademizi Türk kardeşlerimizle akde tespit etmiş olmamızdır. Zaten kalben mevcut olan emellerimiz burada tahakkuk edeceği için bu konferanstan pek büyük ümid-i memnuniyet hissetmekteyiz.” 447. Bu konuşmaları müteakiben anlaşmaların esasları müzakere edilmeye başlanmıştır. Muhâdenet (dostluk) Anlaşması esas itibarıyla kabul edilmiştir. Ancak anlaşmanın içeriği hususi komisyonca tespit edildikten sonra 12 Kasım 1923 Pazartesi günü saat 15.00’da umumi mecliste görüşülüp imzalanması kararlaştırılmıştır 448. Türk ve Arnavut heyetlerinin ilk gün görüşmeleri genel olarak samimi bir havada geçmiştir. Türkiye-Arnavutluk müzakereleri kararlaştırıldığı gibi 12 kasım günü öğleden sonra saat üçte Şükrü Kaya başkanlığında Dışişleri Bakanlığı özel salonunda yapılmıştır. Görüşmelerde dostluk anlaşması kabul edilmiş ve imzası da 17 Kasım Cumartesi gününe bırakılmıştır. İkamet Mukavelenamesi’nin esasları ile ilgili olarak dokuz madde tespit edilmiştir. Ayrıca, Tâbiiyet meseleleri üzerinde de durulmuştur 449. Türkiye ve Arnavutluk heyetleri bir sonraki konferansı 14 Kasım 1923 Çarşamba günü saat 15.00’da yapmış ve Türkçe dört maddeden oluşan dostluk anlaşması paraf edilmiştir 450. 3. Görüşmelerin Kesintiye Uğraması Türkiye ile Arnavutluk heyetleri arasındaki 18 Kasım 1923 Pazar günü tâbiiyet meselesi görüşülürken iki taraf arasında farklı öneriler ve görüşler ortaya çıkmaya başlamıştır. Aslen Arnavutluk Devleti’ne mensup olup da Türkiye’de ikamet eden Arnavutların durumlarının müzakeresi sırasında 447 A.Yeni Gün, 11 Kasım (T.S.) 1923, s. 1-2. A.Yeni Gün,11 Kasım (T.S.) 1923,s.1-2. “Vakit” gazetesinin 13 Kasım (T.S.) 1923 günkü birinci sayfasında “Çok yakın bir gelecekte mazide bizden ayrılan Arnavutlarla zaten kalben mevcut olan muhâdenet resmiyede de tesis etmek üzeredir.” haberi yer almıştır. 449 A.Yeni Gün, 12 Kasım (T.S.) 1923, s. 2. 450 A.Yeni Gün, 15 Kasım (T.S.) 1923, s.1. 448 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 129 Türk heyeti, bu durumda olanların Türk tâbiiyetinde bulunmaları nedeniyle Arnavutluk tabiiyetlerinin mümkün olamayacağını bildirmiştir. Ancak Arnavutluk heyeti, hiç olmazsa bu durumda olanlara seçme hakkının verilmesini talep etmiştir. Türk heyeti de sadece Arnavutları Türkiye’den ayıran 10 Ağustos 1913 tarihinden sonra Türkiye’ye gelenlerin seçme haklarının kabul edilebileceğini bildirmiştir. Ancak Arnavutluk heyeti Türkiye’deki bütün Arnavutlara seçme hakkının verilmesinde ısrarcı olmuştur. Türk heyeti, Arnavutluk heyetinin ısrarı sonucunda Türkiye’deki bütün Arnavutlara seçme hakkı verilmesi talebini kabul etmiş olmasına rağmen Arnavutluk tâbiiyetini seçenlerin kâfi bir zaman içerisinde Türkiye’deki bil cümle emlak, menkul ve gayrı menkullerini ellerinden çıkarıp her türlü alakalarını keserek bir daha dönmemek şartıyla Türkiye’yi terk etmeleri hususunun itilâfnameye konulmasını talep etmiştir. Arnavutluk heyeti, bu teklifi önce kabul etmiş ancak daha sonra seçme hakkına sahip olan gençlerin seçme hakkı müddetince askerlikten tecil edilmeleri kaydının ilavesini talep etmiştir. Türk heyeti de böyle bir prensibi kabullenmenin yetkileri dışında olduğunu ileri sürerek Türk tâbiiyetinde olanlara gayrı Türk muamelesi yapmanın hukuken imkânsız olduğunu beyan etmiştir. Arnavutluk heyetinin taleplerinde gereğinden fazla ısrarı sürdürmesi sebebiyle görüşmelere ara verilmiştir 451. Anlaşmaların üçünün bir bütün olarak imzalanması öngörüldüğünden diğer anlaşmalar da imzalanamamıştır. Görüşmelerin kesintiye uğramasını her iki ülkenin heyet başkanları ayrı ayrı değerlendirmiştir. Türk heyetinin tâbiiyet seçme konusundaki teklifini Lozan Barış Antlaşması’nın uyrukluk bölümünü düzenleyen 30-36. maddelerine uygun olarak yaptığı görülmektedir. Lozan Antlaşması’nın 33. maddesine göre seçme haklarını kullanan kimselerin bu haklarını kullandıktan sonra on iki ay içerisinde ikametgâhlarını seçme hakkını kullandıkları ülkelere taşıtma zorunluluğu getirilmiştir. Ayrıca bu gibi kimselerin seçme haklarını kullanmadan önce sahip oldukları taşınmaz malları ellerinde tutmakla serbest olacakları ile taşınır malları gümrüksüz olarak yanlarında götürebilecekleri ka451 A.Yeni Gün, 19 Kasım (T.S.) 1923, s. 1. 130 HALİL ÖZCAN rarlaştırılmıştır 452. Türkiye Lozan Antlaşması’nın ruhuna uygun olarak Türk uyruğunda bulunanların haklarını kullanmada ve yükümlülüklerde (askerlik gibi) eşit olarak değerlendirmiştir. Onun için Türk heyeti Arnavut heyetinin Türkiye’de seçme hakkını kullanacak Arnavutların askerliklerinin tecil edilmesi teklifini kabul etmemiştir. Arnavutluk heyetiyle görüşmeleri yürüten Türkiye Cumhuriyeti heyetinin başkanı Şükrü Kaya, görüşmeler sırasında hem Türkiye’nin hakkını muhafaza ettiklerini hem de Türkiye’ye çok yakın olan bir devlete karşı olağanüstü kolaylıklar gösterdiklerini ve Arnavutlarla samimi bir ilişki kurmayı cidden arzu ettiklerini ifade etmiştir. Şükrü Bey, bağımsız bir Arnavutluk’u görmenin Türkiye’nin asalet ve haysiyetine pek uygun geldiğinden Türk Devleti’nin şimdiye kadar takip ettiği siyasete uymamasına rağmen Arnavutluk heyetinin pek çok taleplerine anlayış gösterdiklerini beyan etmiştir. Hatta Şükrü Bey, Türkiye’nin siyasî gücünün en zayıf olduğu dönemde bile hiçbir devlete göstermediği kolaylığı Arnavutluk’a gösterdiklerini ifade etmiştir 453. Gazeteciler, Şükrü Kaya’ya Arnavutluk heyetinin ısrarının sebebini tekrar sormuştur. Ş. Kaya da Arnavutluk heyetinin seçme hakkına sahip kimselerin Türkiye’de askerlik hizmetine alınması hususuna karşı çıkması olduğunu ifade etmiştir 454. Oysa Ruslarla yapılan Tâbiiyet Anlaşması’nda bile Müslümanların Türkiye’yi terk edinceye kadar Türk tâbiiyeti muamelesi görmeleri ile askerlik yapmalarının kabul edildiği Arnavutluk heyetine hatırlatılmıştır. Türk tâbiiyetinin ebedi olduğu düşüncesiyle Türkiye Devleti, bunu her vakit ve her devlete karşı büyük bir kararlılıkla savunmuştur. Ancak Arnavutluk heyeti taleplerinde ısrar etmiştir. Mesele burada düğümlenince Arnavutluk heyeti, yetkilerinin bu derece olmadığını belirtmiş ve Ankara’dan Arnavutluk ile haberleşmenin güç olduğu gerekçesi ile iki üç gün İstanbul’a gitmek için izin istemiştir 455. 452 LBK Tutanalklar-Belgeler, İkinci Takım, Cilt II, s. 9-10. H.Milliye, 21 Kasım (T.S.) 1923, s.1-3. A.Y.Gün, 21 Kasım (T.S.) 1923, s.1-2. 454 H.Milliye, 21 Kasım (T.S.) 1923, s.1-3. A.Y.Gün, 21 Kasım (T.S.) 1923, s.1-2. 455 H.Milliye, 21 Kasım (T.S.) 1923, s.1-3. A.Y.Gün, 21 Kasım (T.S.) 1923, s.1-2. 453 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 131 Müzakereler sonucunda dostluk ve ikamet anlaşmaları sorunsuz olarak tamamlanmış, sadece imzalanmaları kalmıştır. Ancak tâbiiyetle ilgili analaşmazlık Arnavutluk heyetinin görüşmelere ara vermesine sebep olmuştur. Görüşmeler kesintiye uğrasa da Arnavutluk heyetinin Türkiye’de eğitim görmüş ve hizmet vermiş kişilerden teşkil edilmiş olması sebebiyle Türkiye heyetinde ve TBMM’de hatta Türk basınında anlaşmaların imzalanacağına dair iyimser bir hava oluşmuştur. Ancak durum tersine olup Arnavutluk heyeti başkanı Eşref Bey, Arnavutluk Başbakanına yazdığı mektupta fikirlerini sıraladıktan sonra Türk Hükûmeti’ni anlaşma yapılan konularda samimi bulmadığını ifade etmiştir. Arnavutluk heyetine göre anlaşmazlığın sebebi Türk Hükûmeti’nin “Türkiye’nin terk etmiş olduğu bölgelerden gelen ve Türkiye Cumhuriyeti sınırında oturan herkes Türk vatandaşıdır.” prensibinde ısrarlı olmasıdır. Hâlbuki kendileri, müzakerelerin başında Arnavutluk’tan gelenlerin ve Türkiye’de ikamet eden Arnavutların Arnavut vatandaşı kabul edilmesinde ve tekrar Arnavutluk vatandaşı olmak isteyenlere seçme hakkı tanınmasında ısrarlı olmuşlardır 456. Türk Hükûmeti’ni anlaşma yapılan konularda samimi bulmayan Eşref Bey, yazdığı bu mektupta yabancı uyruklular konusunda Türkiye’nin bakış açısı hakkında detaylı bilgi vermektedir. Eşref Frashëri, Türkiye’de yabancı unsurların toplu halde değil dağınık halde yaşayacaklarını, ticaretle uğraşan ve sanayide çalışan Hıristiyanların Türkiye’de yaşamalarının çok zor olacağını ve Hıristiyan Arnavutların Yunan olarak kabul edilerek Türkiye’den gönderileceğini de yazmıştır 457. Eşref Bey, bu düşünce ve ithamlarında Türkiye’ye haksızlık etmiş gibidir. Soruna sadece Arnavutluk menfaatleri çerçevesinden bakmıştır. Çünkü Türkiye, bağımsızlık ve diplomasi savaşın456 Müzakerelerde Kosovalı Arnavutlar ile ilgili ise yeni bir teklif yapılmamıştır. Çünkü Türk tarafı, Kosovalı Arnavutlar konusunda muhatabının Sırbistan olduğunu ve Sırbistan’ın Kosovalı Arnavutları Türkiye’ye bıraktığını ifade etmiştir. Türk heyeti, sadece Balkan Savaşları’ndan sonra Türkiye’ye gelen Arnavutlar için tâbiiyet seçme hakkı vermeyi teklif etmiştir. Arnavutluk heyeti, seçme hakkı zamanında Arnavutların askere alınmamasını istemiş; ancak Türk heyeti bu konuda (askere alınma konusunda) ısrar ettiğinden görüşmelere ara verilmiştir (AMPJ fon:251, yıl:1923, dosya:200, s. 56-58). 132 HALİL ÖZCAN dan yeni çıkmış, siyasî rejimini yeni belirlemiş bir devlettir. Türkiye, tâbiiyet konusunda Osmanlı Devleti döneminde yaşanmış olumsuzluklardan ders almış olduğu için Lozan Barış Antlaşması çerçevesinde hassas davranmaktadır. Bu sebeple Arnavutluk heyet başkanının belirttiği gibi Türk Hükûmeti samimiyetsiz değil, son derece temkinlidir. Görüşmeler kesintiye uğradıktan sonra Arnavutluk heyeti 19 Kasım 1923 günü Ankara’dan ayrılıp 458 İstanbul’a gitmiştir. Heyet, önce Arnavutluk’a gitmeyi düşünmüş fakat sonra da müzakereyi İstanbul’dan sürdürmeye karar vermiş 459 ve İstanbul’da ikamet eden Arnavutlarla 5 Aralık (K.E.) 1923 günü bir toplantı yapmıştır 460. Eşref Bey’e göre toplantıda Arnavutluk heyeti, İstanbul’daki Arnavutların taleplerini “Arnavutluk vatandaşı kalmak” ve “Türkiye’de yaşamak” olarak tespit etmiştir. Eşref Frashëri Bey’e göre binlerce Arnavut özünü kaybetmeden Amerika’da, Romanya’da ve Bulgaristan’da yaşamaktadır. Kendi bağrından binlerce vatandaşını atmak hiçbir hükûmet için kolay değildir 461. Tâbiiyet konusunda Arnavutluk heyetinin bu denli aşırı hassas davranmasının sebebi bellidir. Türkiye’de ve İstanbul’da yaşayan Arnavutlar eğitim, kültür ve ekonomik olarak daha vasıflı ve donanımlıdır. Arnavutluk heyeti, Türkiye’deki Arnavutların mevcut konumlarını muhafaza ederek Arnavutluk’a katkı sağlamasını beklemektedir. Ayrıca Arnavutluk heyeti, Arnavutluk’a dönme hakkını kullanacak olan Arnavutların Türkiye’de kaldıkları müddetçe askere alınmamaları için de direnmektedir. Lozan Barış Antlaşması ile bağımsızlığını Batılı devletlere tescil ettirmiş olan Türkiye ise kimden ve nereden gelirse bu tür yaptırımlar için taviz vermek niyetinde değildir. 457 AMPJ fon:251, yıl:1923, dosya:200, s. 56-58. A.Yeni Gün, 20 Kasım (T.S.) 1923, s. 1. 459 Tanin, 6 Aralık (K.E.) 1923, s. 2. 460 Heyet anlaşmaları İstanbul’da imzalamak istemiştir (Tanin, 9 Aralık (K.E.) 1923, s. 1). 461 AMPJ fon:251, yıl: 1923, dosya:200, s. 56-58. 458 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 133 4. Türkiye-Arnavutluk Anlaşmalarının İmzalanması İstanbul’daki Arnavutlarla görüşmeleri çerçevesinde hükûmetinin onayını alan Arnavutluk heyeti 462, Türkiye’de yaşayan Arnavut toplumunu tereddütten kurtarmak için yeni bir girişimde bulunmuştur. Buna göre askerlik yaşına gelmiş olan Arnavutlar, seçme hakkını hemen kullanırken Arnavutluk vatandaşlığını seçenler de hemen Arnavutluk’a döneceklerdir. Türkiye’de kalma tercihini kullanacaklar ise askere alınabileceklerdir. Arnavutluk heyeti yeni tekliflerini Türk heyetine ileterek heyetin cevabını İstanbul’da beklemeye başlamıştır 463. Arnavutluk heyetinin bu teklifine Ankara’dan olumlu cevap verilmiştir. Yalnız Arnavutluk heyeti, anlaşmaların İstanbul’da Türk heyeti ise Ankara’da imzalanmasını talep etmişlerdir 464. Arnavut heyetinin anlaşmayı İstanbul’da imzalama talebi uygun görüldüğü için Ankara’dan gönderilen anlaşmalar, 8 Aralık 1923 günü Arnavutluk heyetince İstanbul’da imzalanmış ve heyet müteakiben İstanbul’dan ayrılmıştır 465. Türkiye tarafı da anlaşmaları 15 Aralık 1923 günü imzalamıştır 466. a. Türkiye-Arnavutluk Muhadenet Muahedenamesi (Dostluk Anlaşması) 467 Dostluk Anlaşması’nda her iki ülkenin beş asır birlikte yaşamalarından kaynaklanan bağların iki millet arasındaki samimiyeti geliştirerek sürdürmesinde etkin olacağı vurgulanmıştır. Ayrıca iki devlet arasındaki ilişkilerin her iki milletin saadet ve refahına katkı yapacağı inancı da dile getirilmiştir. Anlaşmanın birinci maddesinde samimi ve ebedi bir dostluğun var olacağı belirtilirken ikinci maddesinde her iki devlet arasındaki diplomatik 462 Görüşmeleri yarıda bırakarak İstanbul’a gitmiş olan Arnavutluk heyeti, hükümetlerinden aldıkları talimatta Türkiye’nin taleplerine onay almıştır (A.Yeni Gün, 26 Kasım (T.S.) 1923, s. 1). 463 AMPJ fon:251, yıl:1923, dosya:200, s. 56-58. 464 Tanin, 9 Aralık (K.E.) 1923, s. 1. 465 Tanin, 9 Aralık (K.E.) 1923, s. 1. 466 Üç adet kanun lahikası (1/550, 1/551, 1/552) 10 Aralık 1924 günü TBMM’ne gönderilmiştir (TBMM Z.C., 10 Aralık 1924:42). 467 Türkiye-Arnavutluk Muhadenet Mukavelesi hakkında kanun no:601, Resmi Gazete Sayısı:92. Bu kanun TBMM’de 6 Nisan 1925 günü kabul edilmiştir (Cumhurbaşkanlığı Arşivi, 6 Nisan 1925, IV-4a, 52-1, 63-1). 134 HALİL ÖZCAN ilişkilerin uluslararası hukuk kurallarına göre yapılacağı ve her iki tarafın diplomasi ve şehbenderi memurlarının karşılılık esasına göre hareket edecekleri ifade edilmiştir. Üçüncü maddesinde ise İkamet Mukavelenamesi ile Tâbiiyet İtilânamesi imzalamak hususunda tarafların anlaştıkları belirtilmiştir. Dördüncü maddesinde tasdik olunacak anlaşmanın mümkün olursa Ankara’da teati edilmesi ile tasdiknamelerin tasdikinden 15 gün sonra yürürlüğe girmeleri kabul edilmiştir 468. Böylece ilk dostluk anlaşmasını Lozan’da Polonya ile imzalamış olan Türkiye, cumhuriyet ilân edildikten sonraki ilk dostluk anlaşmasını da Arnavutluk ile imzalamıştır. Benzer bir şekilde Arnavutluk da ilk dostluk anlaşmasını Türkiye ile imzalamıştır. b. Türkiye-Arnavutluk İkamet Mukavelenamesi (Sözleşmesi) 469 Türk tebaasının Arnavutluk’ta, Arnavutluk tebaasının Türkiye’de ikamet şartlarını düzenleyen sözleşmesinin birinci maddesinde her iki taraftan birinin tebaasının diğerinin arazisinde ikamet ve meksetmek (kalmak) hakkına sahip olacakları ile ilgili memleketin kanun ve nizamları çerçevesinde serbestçe seyahat edebileceklerine karar verilmiştir. Her bir ülkenin tebaası her birisinin arazisinde ikamet edebilecek ve her türlü ticaret, sanat, meslek yapabilecek ve her ne nam altında olursa olsun mahalli tebaadan daha yüksek bir vergi, resim veya mükellefiyete tabi olamayacaklardır (madde 3). Her iki ülke vatandaşları, şehir ve kasabalar haricindeki arazide her türlü emlak ve gayrimenkule ilgili memleketin kanun ve nizamları ölçüsünde sahip olabilecektir (madde 5). Her iki taraf vatandaşı, diğerinde hiçbir askerî hizmet mecburiyet ya da mükellefiyetinde olmayacaktır (madde 6). İkamet davaları işletmelerin bulunduğu memleketin kanunlarına göre sonuçlandırılacaktır (madde 7). Kanuna aykırı bulunmadıkça taraflardan her birinin tebaasının diğer tarafın arazisinde bulunan mülkleri istimlak olunamaya468 TBMM Kavanin Mecmuası, devre:II, cilt:3, içtima:2, ikinci baskı 1942, Ankara, s.131137. Türkiye Cumhuriyeti yeni ilişki kurduğu her devlet ile önce bir dostluk anlaşması imzalama ilkesini Arnavutlar ile de geçerli kılmış ve Lozan’da Polonya ile imzaladığı ilk dostluk anlaşmasından sonra ikincisini de 15 Aralık 1923’te Ankara’da Arnavutlar ile imzalamıştır (Şimşir, Türkiye-Arnavutluk İlişkileri…, s. 15-17). 469 Türkiye-Arnavutluk arasında imzalanan İkamet Mukavelesine dair kanun no:603, Resmi Gazete Sayısı:92. Bu kanun TBMM’de 6 Nisan 1925 günü kabul edilmiştir (Cumhurbaşkan- ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 135 cak veya mallarındaki haklarından mahrum bırakılmayacaktır (madde 8). Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Hükûmeti arasında imzalanan ikamet sözleşmesinin onaylandıktan bir ay sonra yürürlüğe girmesi kararlaştırılmıştır. c. Türkiye-Arnavutluk Tâbiiyet İtilâfnamesi 470 Arnavutluk arazisi ahalisinden olan ve bu itilâfname yürürlüğe girdiği zaman Arnavutluk Devleti arazisinde ikamet edenler, Arnavutluk Devleti tebaasından kabul edilecektir (madde 1). Anlaşma yürürlüğe girdiğinde Arnavutluk Devleti arazisinden olup da Türkiye’de ikamet edenler ise Türk tebaası kalacaklardır (madde 2). Arnavutluk Devleti arazisinden olup da Türkiye’de ikamet eden ve 18 yaşını doldurmuş bulunanlar bu itilâfnamenin yürürlüğe girdiği tarihten bir yıl içerisinde Türk tâbiiyetini terk ederek Arnavut tâbiiyetini ihtiyar edebilecektir (seçebilecektir). Arnavutluk tâbiiyetine geçecekler, itilâfnamenin yürürlüğe giriş tarihinden sonra bir yıl içerisinde Türkiye’de bulunan malvarlıkları ile gayrimenkullerini ellerinden çıkarmaya, bütün borçlarını ödemeye ve her türlü alakalarını keserek bir daha dönmemek üzere Türkiye’yi terk etmeğe mecbur kılınacaktır 471 (madde 3). Arnavutluk’ta ikamet eden ve Arnavutluk tâbiiyetine geçmiş 18 yaşını doldurmuş Türkler de (3. maddedeki Arnavutlar gibi) mütekabiliyet esasına göre işlem görecektir (madde 4). Arnavutluk arazisinden olup da Türkiye’de kalan ve Türk tebaasında bulunanlar Arnavutluk’taki mal ve gayrimenkullerini muhafaza edecekleri gibi Arnavut tâbiiyetinde olanlar da Türkiye’deki mallarını muhafaza edebilecektir (madde 5). Kocaları 18 yaşından küçük olan kadınlar da ebeveynlerinin tabi oldukları haklara sahip olacaktır (madde 6). Arnavut arazisi halkından olan ve bu itilâfnamenin yürürlüğe girdiği tarihte Türk tebaası olarak Türkiye ve Arnavutluk sınırı dılığı Arşivi, 6 Nisan 1925, IV-4a, 52-1, 63-1). 470 Türkiye Cumhuriyeti ve Arnavutluk Hükümeti arasında imzalanan Tabiyet İtilâfnamesi Kanun no: 604, Resmi Gazete sayısı:92. (TBMM K.M., devre:II, cilt:3, içtima:2, s. 133-135). Bu kanun TBMM’de 6 Nisan 1925 günü kabul edilmiştir (Cumhurbaşkanlığı Arşivi, 6 Nisan 1925, IV-4a, 52-1, 63-1) 471 Arnavutluk tebaasını seçenler, Türkiye hududunu terk edinceye kadar Türk tebaası muamelesi görecektir (madde 3). 136 HALİL ÖZCAN şında bulunanlar, altı ay içerisinde Türk memurini şehbenderesine bir beyanname ile müracaat etmek suretiyle Arnavutluk Devleti tâbiiyetini seçmekte serbest kalacaktır (madde 7). Türkiye ile Arnavutluk heyetleri arasındaki görüşmelerin sonucunda 15 Aralık 1923 tarihinde dostluk anlaşması, ikamet ve tâbiiyet sözleşmelerinin imzalanması ile Türkiye-Arnavutluk siyasî ilişkilerinin hukukî çerçevesi oluşturulmuştur 472. Anlaşmaların imzalanması ve siyasî ilişkilerin hukukî çerçevesinin oluşturmuş olmasına rağmen anlaşmaların yürürlüğe girebilmesi için iki ülke meclislerince onaylanması beklenilmeye başlanmıştır. Türk basını, Arnavutluk heyetinin Türkiye’ye gelişinden itibaren müzakerelere olumlu bir şekilde yaklaşarak oldukça geniş yer vermiştir. Benzer şekilde müzakereler Arnavutluk basınında da ilgi görmüş ve iyi karşılanmıştır. Korça’da (Görice’de) yayımlanan “Shqiptari i Amerikas” (Amerika’nın Arnavut) gazetesi, görüşmelerle ilgili olarak 1 Aralık 1923’de iki devletin ve halkın iyi niyetlerine dayalı içtenlikli dostluk ilişkileri kurulacağına sevinildiğini yazmıştır. “Paqja” (sulh) gazetesi 17 Aralık 1923 günü bu dostluk anlaşmalarının sürekli güven ve dostluğa yol açacağını ve bunun da iki tarafa sayısız faydalar sağlayacağını yazmıştır 473. İki ülke arasında anlaşmaların imzalanmış olması, Türkiye ve Arnavutluk kamuoyunca olumlu karşılanırken bu gelişme özellikle Yunanistan’da tedirginlik yaratmıştır. Yunanistan, Arnavutluk heyetinin Türkiye’ye gideceği öğrendiğinde Yunanistan’a düşman bu iki Müslüman ülke arasındaki anlaşma ne amaçlıyor, diye merak uyandırmıştır 474. Türkiye ve Arnavutluk’taki haksız ve hukuksuz Yunan işgaline karşı bu iki dost devletin işbirliğinden haberdar olan Yunanistan, bağımsızlık sonrası bu iki ülkenin yaptığı anlaşmalardan da tedirgin olmuştur. 472 Şimşir, a.g.e., s. 15-17. Shpuza, “1928-1930 Yıllarında Arnavut-Türk İlişkileri”, s. 303. 474 AMPJ, fon:251, yıl:1923, dosya:200, s. 18-19. 473 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 137 B. Türkiye’de Cumhuriyetin İlânının Arnavutluk’taki Tesirleri Arnavutlar, Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi Türkiye’deki gelişmeleri savaş sonrasında da hayranlıkla izlemeye devam etmiştir. “Hyili i drites” dergisi, Lozan Antlaşması’ndan bahsederek Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’nda mağlup olmasına rağmen TBMM’nin bu antlaşma ile büyük zafer kazandığına ve mağlupla galibin yer değiştirdiğine dikkat çekmiştir. Aynı dergide Mustafa Kemal, İslâmiyet’in komutanı olarak nitelenmiş ve onun toprağa düşmüş olan din bayrağını yerden kaldırdığı ancak diğer coğrafyadaki Müslümanların zor durumda olduğu bilgisine yer verilmiştir 475. Lozan Antlaşması’nın imzalanmasından hemen sonra 1 Ağustos 1923 tarihinde Arnavutluk Millî Fırka Reisi Elbasan eşrafından Mahmut Paşazade Akif Paşa, TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa’ya Viyana’dan çektiği telgrafta Lozan zaferini tebrik etmiş ve içtenlikle kendi duygularını yansıtarak Arnavutluk’un o günkü iç siyasetini de tüm açıklığı ile anlatmıştır: “Muhterem ve Yüce Paşa Hazretleri Bütün İslâm âleminin medarı iftarı olan büyük bir askerî ve kılıç hakkı ile kazanılan son Lozan siyasî zaferiniz dolayısıyla tebrike koştuğum şu dakikada hissettiğim lezzet ve sefayı hayatta oldukça unutmayacağım. Siz Paşa hazretleri, Türkiye’nin en ümitsiz bir dakikasında yere düşen hilâli elinizle yakaladınız ve dahilin her türlü hiyanetlerine, haricin binbir çeşit saldırılarına karşı savuna savuna içinizde sakladınız. Ve savaş meydanlarında şandan şana koştuktan sonra nihayet bugün Lozan ufuklarında çizdiğiniz yüce bir alâimisemadan geçirerek evciâlâya eski yüksek katına, göklerdeki kutsal yerine yükselttiniz… Asırlarca yan yana, hayır koyun koyuna yaşadık. Asırlarca aynı muharebe meydanlarında, aynı saflarda, aynı emel ve ideal için çarpıştık. Hayatımız da, tarihimiz de müşterektir. Ve bugün Meriç ile Drina arasında haritaların gösterdiği ayrılık Tiran’ı Ankara kıblegahâhından ayıramayacak 475 Yel, “Atatürk ve İnkılâplarının Arnavutluk’taki Tesirleri”, s. 110-111. 138 HALİL ÖZCAN kadar zayıf ve çürüktür. Emin olunuz ki Paşa hazretleri cesur ordularınız Sakarya boylarında nevmidane ve mezbuhane harbederken milletimin kahir bir ekseriyeti bu halâsı mücadelelerine fiilen iştirak edemediği için yeis içinde boğuluyor ve maddî imkânsızlığı muzafferiyetiniz için gizli gizli dualar ederek manevî bir teselli ile telâfi etmek istiyordu. Büyük Türkiye’nin Balkanlarda bilâkayduşart avdeti mücahit bir Türk’ü ne kadar sevindirdiyse milliyetini seven bir Arnavutu da o nispette bahtiyar kılmıştır. Çünkü Balkanların en garbinde, Avrupa’nın kapısında yaşayan bu millet İslâmiyetin Avrupa’ya saldırılmış olan ileri karakolu Meriç boyundan olsun Türk ordusu borusunu işitmediği dakikadan itibaren nabzı istiklâlinin durduğunu hissetmiştir. Yarın mağrur kahraman Edirne’ye ilk girecek borazan Türk milletinin Arnavut dindaşına ilk manevî selâmı necatını bağıracaktır. Ve bizim kulaklarımız o sevimli ve vakur boru sesine ne kadar alışmışlardır Paşa Hazretleri. Bugünkü resmî ve kozmopolit, renksiz ve vatansız Arnavutluk Hükûmeti belki bu ulvi hislere yabancıdır. Belki en ümitsiz dakikalarda sizin için dualar eden milletimi zaferleriniz için şenlik yapmaktan meneder, fakat onlar bizden değildir. Onlar ecnebi ve Hıristiyan müzaheretine istinad eden bir sürü âsidir. Sizler Anadolu’da cihad ederken İstanbul’da oturanlar sizden olmadığı gibi. Binaenaleyh onlardan sudur eden ve edecek olan hataları milletim namı hesabına kayıt buyurmamanızı hassaten istirham ederim. Arnavutluk için büyük Türkiye’nin müzaheret ve himayesi pek kıymettardır Paşa Hazretleri. Her taraf asrî ve ebedî düşmanlarla muhat olan bu küçük kavim müstakil yaşayabilmek için en ziyade ve daima Türkiye’ye istinad edecektir. Yakın vakitlere kadar küçük Balkan Devletlerinin Rusya’ya karşı vaziyet ve vazifeleri ne idiyse bugünkü Arnavutluk da Türkiye sayesinde ve Türkiye himayesiyle o vaziyete girmeyi bir şeref bilir. Hatta bugün onu zincirbend eden satılmışlar idaresinden halâsını da büyük Türk kardeşlerinin şevket ve mürüvvetinden ümid etmek ister. Coğrafî mevkii, tarihi ananesi, sarsılmaz sadakati onun bu himaye ve şevkate liyakatini ispat için en kuvvetli delillerdir. Ayrı cephelerde bile o büyük müşterek hedefe doğru ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 139 yürüyebilmek bizim için ebedi bir saadettir. Büyük Türkiye’nin âlicenap himayesi altında bu saadete doğru yürümek ise Fırkamın en kudsi bir emelini teşkil eyler. Baki Cenabı Hak necip Türk milletini kutbi rehberi arkasında harpte olduğu gibi sulhte de zaferden zafere muvaffakiyetten muvaffakiyete kavuşturmak. Azamî ve hürmetkâr tazimatımın lütfen kabulünü istirham eylerim, muhterem ve Mübeccel Kumandan-ı İslâm!.” demiştir 476. Türk İstiklâl Mücadelesi’ni mütakiben Türk Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşu aşamasında Arnavutluk’ta rejim sorunu henüz çözülebilmiş değildir. Bu sebeple Türk İstiklâl Mücadelesi’nden ilham alan Arnavutlar, Türkiye’deki rejim değişikliğine kendi içerisinde farklı fikri tartışmalar açısından bakmışlardır. Cumhuriyet yanlıları ile monarşistler Türk inkılâp hareketini referans alırken bunların dışındakiler cumhuriyetin ilânı ile saltanatın kaldırılmasını eleştirmişlerdir. Reformlar konusunda da Arnavut milletvekilleri farklı tavır sergilemişlerdir. Kendi içlerindeki rejim tartışmaları ile reformlara bakışlarını Türkiye üzerinden tartışır hale gelmişlerdir. Yayılmacı İngiltere ve İtalya’nın güdümünde politika yapanlar Türkiye’yi yayılmacı olarak suçlamaya başlamışlardır. Bu suçlamada o kadar ileri gitmişlerdir ki Arnavutluk ordusunu teşkil etmesi için Selâhattin Bey’in Arnavutluk’a görevlendirilmesini dahi Yunanistan ile aynı safta göstererek Türk yayılmacılığına gerekçe göstermekten geri kalmamışlardır. Türkiye ise aksine kendi rejimini belirleyip cumhuriyeti ilân ettikten sonra dahi Arnavutluk’un rejim belirmesi aşamasındaki mücadelede tarafsız kalmıştır 477. 476 477 Bilâl N. Şimşir Şimşir, Atatürk ile Yazışmalar I (1920-1923), s. 502-504. Yel, a.g.m., s. 112-113. İKİNCİ BÖLÜM CUMHURİYETTEN KRALLIĞA TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ I. 1923-1928 YILLARI ARASINDA TÜRKİYE CUMHURİYETİ-ARNAVUTLUK CUMHURİYETİ İLİŞKİLERİ A. Türkiye-Arnavutluk Anlaşmalarının Geç Onaylanmasının Sebepleri Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Hükûmeti arasında 15 Aralık 1923 tarihinde imzalanan anlaşmalarla iki ülke arasındaki siyasî ilişkilerin hukukî çerçevesi belirlenmiştir. Ancak bu anlaşmalar, her iki ülkenin meclislerinde onaylanmadığı için yürürlüğe girememiş ve Türkiye-Arnavutluk siyasî ilişkileri başlayamamıştır. Türkiye Cumhuriyeti, anlaşmaların imzalandığı dönemde İstiklâl Mücadelesi’ni zaferle sonuçlandırmış, Lozan Barış Antlşaması’nı imzalamış, siyasî rejimini cumhuriyet olarak belirleyerek cumhuriyet yönetiminin gerektirdiği reformları yapmaya başlamıştır. Ancak aynı dönemde yeniden bağımsızlığını kazanan Arnavutluk, iç istikrarını sağlayamamış olduğu gibi rejim meselesini de çözüme kavuşturamamıştır. Arnavutluk, 1913 senesinde bağımsızlığını ilân ettikten sonra bir türlü iç istikrarını sağlayamamıştır. Daha Luşnya Kongresi’nden sonra ülkedeki işgaller devam ederken Arnavutluk’ta iktisadî ve sosyal gruplar arasında çelişkiler ortaya çıkmıştır. Buna göre toprağı olmayan halk, toprak isteğini gündeme getirirken tarım kesimi aşârın 478 kaldırılmasını, geniş kitleler de tahıl dış alımında uygulanan yüksek vergilerin iptal edilmesini talep etmeye başlamışlardır 479. Arnavutluk, yeniden bağımsızlığını kazandıktan sonra iktisadî ve sosyal gruplar arasındaki çelişkiler, siyasî gruplaşmalara ve iktidar mücadelesine yön vermeye başlamıştır. Güneyin Müslüman büyük toprak sahiplerini 478 Mahsulden alınan onda bir vergi. Nazif Kuyucuklu, Balkan Ülkeleri İktisadı 1 Arnavutluk, İstanbul Üniversitesi Yayını, İstanbul, 1985, s. 13. 479 144 HALİL ÖZCAN ve aşiret reislerini temsil eden Şevket Verlaci liderliğindeki Terakki (İlerici) Parti, toprak reformuna karşı çıkarak toplumsal düzenin muhafaza edilmesini savunmaya başlamıştır. Ortodoks Piskopos Fan S. Noli 480 ve Mati aşiretinden Ahmet Zoğu 481 gibi önemli siyasî şahsiyetlerin içerisinde yer aldığı Halkçı Parti ise muhafazakâr kesimi temsil etmesine rağmen daha reformcu bir program hazırlamıştır 482. Önceleri Halk Partisi liderleri arasında yer alan Ahmet Zogu, daha sonra büyük toprak sahiplerinin söz sahibi olduğu Terakki Partisine geçerek bu partinin lideri olan Şevket Verlaçi’nin kızı ile evlenmiştir 483. Muhafazakâr güçlerle de yakınlaşan Zogu, Aralık 1922’de başbakan 484 ve içişleri bakanı 485 olmuştur. Halk Partisinin ilerici kanadından Fan Noli ve Süleyman Bey gibi reform yanlıları, muhafazakârlarla da işbirliği yapan Başbakan Ahmet Zogu’ya karşı muhalefeti örgütlemişledir. Bunun sonucu olarak muhafazakâr güçler, hükûmeti devirmek için 1922 yılında Tiran’a saldırdıklarında A. Zogu hariç tüm hükûmet üyeleri Tiran’dan kaçmak mecburiyetinde kalmışlardır 486. Bu olaydan sonra Ahmet Zogu, ancak 1923 yılında yeniden hükûmet kurabilmeyi başarmıştır. 480 Harvard mezunu olan Piskopos Noli, ABD’de Arnavut Ortodoks kilisesi kurucusu ve ABD anayasasının yeminli hayranıdır (Glenny, 2001:340). Fan Noli, Arnavutluk’a dönerek Draç (Dures)’ta Ortodoks kilisesinde görev yapmıştır. Batıya dönük bir kişi olarak bir çok kitap yazmış ve Shakespear’in eserlerini Arnavutçaya çevirmiştir (Kuyucuklu, a.g.e., s. 13). 1924 yılının Şubat ayında Zogu’yu deviren isyancı bir ordu kurmuştur (Glenny, 2001:340). 481 Mati kabilesinin şefi Cemal Paşa’nın ikinci oğlu olan Ahmet Zogu, 8 Ekim 1895’te çevresinde 150 evlik küçük bir köy bulunan Burgayet kalesinde doğmuştur (Fıscher, a.g.e., s. 1). Manastırdaki Askerî Lise’de bir süre öğrenim gördükten sonra İstanbul Galatasaray Lisesi’nde eğitimini tamamlamıştır. Türkçeyi çok iyi konuşur, şiir ve edebiyata düşkündür ve Hakkı Tarık Us’un “Vakit” gazetesinde bir süre muhabirlik yapmıştır (Çetiner, a.g.e., s. 20). 1925 yılında başbakan ve cumhurbaşkanı, 1928 yılında da kral olmuştur. 482 Programları nasıl olursa olsun Arnavutluk’taki partiler halk tabanından yoksun, lider partisi görünümündedir (Akşin ve Fırat, a.g.m., s. 110). 483 Kuyucuklu, a.g.e., s.15. 484 Zogu döneminde Maliye Bakanlığı Hollandalı, İçişleri Bakanlığı İngiliz, Çalışma Bakanlığı Alman, Tarım Bakanlığı İtalyan ve ordu Avusturyalı danışmanların denetimindedir. Bu dönemde çok eşlilik yasaklanmış ve kadınların örtünmeleri isteğe bağlı hale getirilmiştir (Akşin ve Fırat, a.g.m., s. 110). 485 A.Zogu İçişleri Bakanlığı sayesinde polis ve jandarma teşkilatını kontrol altına alabilmiştir (Giaffo, a.g.e., s. 348). 486 Akşin ve Fırat, a.g.m., s. 110. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 145 Arnavutluk’ta 1924 senesinde yapılan seçimlerle muhtelif kesimlerde bulunan ve birbirlerine kin besleyen gruplar meclise girerken bütün partiler azınlıkta kalmış ve hükûmet kurma işi zorlaşmıştır. Bu grupların içerisinde en kuvvetlisi olan Başbakan Ahmet Zogu, 23 Şubat 1924 günü meclise girerken merdiven başında bir suikast girişimine maruz kalmış ve yaralanmıştır 487. Bunun sonucunda mecliste kargaşa meydana gelmiş ve vekiller birbirine girmiştir. Ahmet Bey yaralı olmasına rağmen mecliste bir konuşma yaparak meclisi yatıştırmıştır 488. Suikast girişiminden hemen sonra Başbakan Ahmet Zogu, Başbakanlığı kayınpederi Verlaci’ye bırakarak istifa etmek mecburiyetinde kalmıştır. Ancak Ahmet Zogu’nun istifası Arnavutluk’ta iç istikrarı sağlamaya yetmediği gibi karışıklıklar suikastlarla devam etmiştir. Esat Toptani’yi öldürdükten sonra radikal muhalefet ve aynı zamanda Genç Arnavutlar Birliği lideri olan Avni Rüstem, milli kahraman kabul edilmesine rağmen 1924 senesinin Mayıs ayında faili meçhul bir şekilde öldürülmüştür. Muhalefet, bu cinayeti Ahmet Zogu’nun da mensup olduğu Mati Aşireti’nin işlediğini iddia etmiş olsa da kesin delil bulunamamıştır 489. Avni Rüstem’e yapılan suikasttan sonra muhalifler, kasaba kasaba dolaşarak halkı Ahmet Zogu’ya ve partisine karşı isyana teşvik etmişlerdir. Muhaliflerden bir kısmı da Avlonya’da toplanarak meclisin Tiran’dan Avlonya’ya naklini talep etmişlerdir. Bu karışıklıklar devam ederken muhalifler, İşkodra yolunda iki ABD vatandaşını öldürmüş ve cinayeti Ahmet Zogu’nun plânladığını ABD’ye ihbar etmişlerdir. Ahmet Zogu hakkındaki 487 17-18 yaşlarında olan saldırganı Ahmet Bey yetiştirmiş ve İtalya’ya tahsile göndermiş olmasına rağmen muhalif grupların etkisiyle saldırgan suikast girişiminde bulunmuştur. Suikast girişimi şöyle oluşmuştur; Meclis toplantıda iken üç el silah sesi duyulmuş ve meclis birbirine karışmış, Ahmet Bey’e iki kurşun isabet etmiştir. Sonra Ahmet Bey, yaralı olarak suikastçıya müdahale etmiş ve askerlerin devreye girmesiyle suikastçı yakalanmıştır. Aynı gün Tiran’da silahlar patlamış ve büyük bir panik hali yaşanmıştır. 488 Bu dönemde önemli bir kesim Arnavutluk’ta padişahlığı arzu edip prens ve velihat gelmesini talep ederken çoğunluğu oluşturan Ahmet Bey ve partisi cumhuriyet taraftarıdır. (Tanin, 26 Nisan 1924, s. 2). 489 Akşin ve Fırat, a.g.m., s. 111. “Tanin” gazetesi haberinde ise Avni Rüstem’i Esat Paşa’nın yakınlarından birisinin öldürdüğünü ancak katilin yakalanamadığı bilgisi yer almıştır (Tanin 19 Mayıs 1924, s. 2). 146 HALİL ÖZCAN bu suçlamalar, tamamıyla aleyhtarlıktan kaynaklanmıştır 490. Bu karışıklıklar o kadar artmıştır ki Arnavutluk’ta memurlar ile erattan zabitine kadar hemen hemen tüm ordu mensupları bu siyasî gruplaşmalara dâhil olmuşlardır 491. Bu sebeple ülkede istikrarsızlık giderek artmış ve çoğu zaman başka ülkelerde isyan olarak adlandırılabilecek hareketler, Arnavutluk’ta sıradan olaylar olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. Avni Rüstem ve iki ABD vatandaşının öldürülmesinden sonra Arnavutluk’un dört bir yanından gelen insanlar, Tiran’da toplanmaya başlamış ve A. Zogu Sırbistan’a sığınmak mecburiyetinde kalmıştır 492. Bu gelişmelerden sonra Mayıs 1924’te silahlı isyan çıkmış ve 10 Haziran 1924 tarihinde F. Noli Hükûmeti kurulmuştur 493. F. Noli Hükûmeti, çıkan karışıklıkları sona erdirmek amacıyla bazı muhalifler özellikle de Ahmet Zogu ve Verlaçi için özel bir mahkeme kurdurarak yargılanmalarını sağlamıştır. Bu yargılama sonucunda A. Zogu ve Verlaçi gıyaplarında ölüm cezasına çarptırılarak bunların mallarına el konulmuştur. F. Noli Hükûmeti, A. Zogu Hükûmeti’nden farklı olarak Batılı ülkelerle olduğu gibi Sovyetlerle de iyi ilişkiler kuracağını açıklayıp Sovyetler Birliğine temsilci göndermiştir 494. Ancak bolşevizm akımının Arnavutluk’a gelmesinden endişe duyan Ahmet Zogu, Sırbistan’ın desteği ile ordu kurmuş ve Aralık 1924’te Arnavutluk’a geri dönmüştür. Halk ve ordu desteğinden yoksun olan F. Noli ve hükûmeti ise Zogu’ya karşı koyamayarak İtalya’ya kaçmak mecburiyetinde kalmıştır 495. 1. Arnavutluk’ta Cumhuriyetin İlânı ve Türkiye 1920’li yıllarda Arnavutluk’ta hükûmet şekli belirlenemediği için siyasal istikrarı sağlamak da mümkün olamamıştır. Ahmet Zogu’un Aralık 490 “Tanin” gazetesine göre Arnavutlarda asırlardan beri süre gelen bir kan davası geleneği mevcut olup Amerikalılar kan davası sebebiyle öldürülmüştür (Tanin, 19 Mayıs 1924,s. 2). 491 Tanin, 19 Mayıs 1924, s. 2. 492 Akşin ve Fırat, a.g.m., s. 111. 493 F. Noli Hükümeti’nin programında ülkede feodalizme son verilmesi, kamu düzeninin sağlanması, denk bütçe uygulaması, köylülere yardım edilmesi, eğitim, sağlık, adalet mekanizmasında ve bürokraside iyileştirilme yapılması ve yerel yönetimin güçlendirmesi hedef olarak belirlenmiştir. 494 Kuyucuklu, a.g.e., s. 13-14. 495 Akşin ve Fırat, a.g.m., s. 111. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 147 1924’te Arnavutluk’a geri dönerek ihtilâl ile başbakan olmasından sonra 496Arnavutluk Meclisi, 21 Ocak 1925 günü oy birliğiyle cumhuriyeti ilân etmiş ve bugünü milli gün olarak kabul etmiştir 497. Cumhuriyetin ilânından sonra Başbakan Ahmet Zogu, Cumhurbaşkanlığına en güçlü aday olmuştur 498. 31 Ocak 1925’te yapılan seçimler sonucunda Ahmet Zogu, yedi yıl süreyle cumhurbaşkanı seçilmiştir 499. Bu seçim ile aynı zamanda cumhurbaşkanına koşulsuz veto yetkisi ile seçim çağrısı ve anayasada değişiklik yapma yetkisi de verilmiştir. Ahmet Zogu Cumhurbaşkanı olduktan hemen sonra 500 ülke dâhilindeki bütün muhalifleri sindirerek F. Noli ve taraftarlarını yasadışı ilân etmiştir. Hatta Ahmet Zogu, konumunu daha da güçlendirebilmek amacıyla kendisini Kara Kuvvetleri Komutanı ve Jandarma Genel Komutanı ilân etmekten çekinmemiştir. A. Zogu, 7 Mart 1925 anayasası ile ülke yönetimini elinde tutmaya çalışırken bakan ve ordu ile bürokrasi tayinlerini bizzat kendisi yapmaya başlamıştır 501. Bu şekilde yetkileri tekeline almış olan Ahmet Zogu, krallık yönetimine yakın bir hükûmet kurarak ismini ve resmini her yere (tablolara, pullara, resmi dairelere ve hatta İşkodra’da bir dağın yüzüne) yazdırıp, astırmıştır 502. Bütün bu uygulama ve tedbirler sonucunda Arnavutluk’ta istikrar oluşmaya başlarken bunun sonucu olarak da ülkenin ihtiyacı olan eğitim ve bayındırlık faaliyetlerine hız verilmiştir 503. 496 Tanin, 1 Ocak 1925, s. 2. Tanin, 23 Ocak 1925, s. 2. 498 Cumhuriyet, 23 Ocak 1925, s. 1. 499 İstanbul Arnavutluk Konsolosluğuna gelen 1 Şubat 1925 tarihli telgrafta 31 Ocak 1925 günü meclisin Ahmet Zogu’yu oybirliği ile Cumhurbaşkanı seçtiği bildirilmiştir (Cumhuriyet, 2 Şubat 1925, s. 2). 500 Akşin ve Fırat, a.g.m., s. 111. 501 Kollu, a.g.e., s. 207-208. 502 Demirlika, a.g.e., s. 124-126. 503 Ahmet Zogu’nun Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra hükümet, dâhili işlerle uğraşmış ve özellikle yollara önem vermiştir (Cumhuriyet, 6 Ocak 1927, s. 2). Cumhuriyet idaresi kızların eğitimine çok önem vermiş ve Tiran’da eğitim, Arnavutça, İngilizce ve Fransızca yapılmaya başlanmıştır. Görice ve Ergri’de okullar açılmış ve Tiran’da Arnavutça, İtalyanca fen mektepleri açılmıştır (Cumhuriyet, 25 Ekim 1927, s. 2). Tiran’da, eğitimi Arnavutça ve Fransızca olan İstanbul Galatasaray Lisesi ayarında iki lise açılmıştır ve öğretmenler Fransa’dan getirilmiştir. Amerikalı profesörlerin yönetiminde ziraat ve bir sanayi okulu açılmıştır. Arnavut küçük zabitan mektebi düzenlenerek orduya zabit ihtiyacı karşılanmaya çalışılmıştır (Vakit, 29 Haziran 1928, s. 2). 497 148 HALİL ÖZCAN 2. Türkiye-Arnavutluk Anlaşmalarının Onaylanması Ahmet Zogu’nun Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonraki süreçte Arnavutluk’ta iç istikrar sağlanabilmiş ve hükûmet, ülkenin dış politikasına yönelebilmiştir. Bunun sonucu olarak Arnavutluk Dışişleri Bakanlığı, Türkiye ile Arnavutluk arasında 15 Aralık 1923’te imzalanan anlaşmaların meclisleri tarafından onaylanacağını Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığına bildirmiştir 504. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti bu bildirimden sonra harekete geçerek söz konusu anlaşmaların onaylanması sürecini başlatmış ve kanun layihaları, 31 Mart 1925 günkü TBMM toplantısında gündeme alınarak 505 6 Nisan 1925 günü TBMM’de kabul edilmiştir. TBMM’de kabul edilen bu anlaşmalar 506, aynı gün cumhurbaşkanına sunulmuş ve Resmi Gazete’de yayımlanmıştır 507. Onaylanan anlaşmaların teatisinin Ankara’da yapılacağı daha önceden kararlaştırılmış olduğu için Arnavutluk Hükûmeti, Arnavutluk Meclis üyesi Cemal Efendi 508 ve Rauf Bey’i Türkiye’ye görevlendirmiştir 509. Böylece Ankara’da onaylı anlaşmalar teati edilmiş 510 ve Türkiye-Arnavutluk resmî (siyasî) ilişkilerinin başlamasının önünde hiçbir engel kalmamıştır 511. 504 H.Milliye, 27 Şubat 1925, s. 3. TBMM Z.C., 31 Mart 1925, s. 295. 506 Muhadenet (Dostluk) Muahedenamesi (602 sayılı) ve İkamet Mukavelenamesi (603 sayılı) ile Tâbiiyet İtilâfnamesi (604 sayılı) kanun olarak kabul edilmiştir (TBMM K.M, devre: II, cilt:3, içtima:2, s. 131-137). 507 14 Nisan 1925 gün ve 92 sayılı Resmi Gazete. 508 Cumhuriyet, 28 Mart 1925, s.1. Cemalettin Efendi 1924 yılının sonlarına kadar İstanbul Fatih-Zincirlikuyu’da Kesme Kaya Mahallesi imamlığı yapmıştır. Arnavutluk’a izinli olarak gitmiş ve Türkiye’de kalan bir kısım maaşını da alabilmek için müracaatta bulunmuştur (Tanin, 28 Mart 1925, s. 1). Cemalettin Efendi aynı zamanda 15 Mart 1919 tarihinde İstanbul’da kurulan Arnavut Teavün Cemiyeti’nin de kurucularındandır. 509 Cumhuriyet, 4 Mayıs 1925, s. 1. 510 Cumhuriyet, 24 Mayıs 1925, s. 1. 511 Türkiye Cumhuriyeti ile anlaşmalar imzalanırken Ahmet Zogu başbakan, bu anlaşmalar onaylanırken de cumhurbaşkanıdır. 505 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 149 B. Türkiye-Arnavutluk Diplomatik İlişkilerinin Başlaması Türkiye ve Arnavutluk arasında imzalanan anlaşmalar onaylanıp teati edildikten sonra dostluk anlaşmasının ikinci maddesine göre iki ülke karşılıklı konsolosluklar ve elçilikler açabilmek için harekete geçmiştir. Bu çerçevede Türkiye Cumhuriyeti, 24 Temmuz 1925 tarihinde Arnavutluk’un liman şehri olan Avlonya (Vlora)’da daha çok ticari ilişkileri düzenleyecek olan Türk Konsolosluğu açmıştır 512. Avlonya Konsolosu olarak da 19 Haziran 1926 tarihli kararname 513 ile Apdülahat Bey (Akşin) 514 atanmıştır 515. Avlonya’da konsolosluk açılmasından kısa bir süre sonra da Tiran’da elçilik açılarak Tahir Lütfi Bey, Türkiye’nin ilk Arnavutluk elçisi olarak atanmıştır. 1. Türkiye’nin İlk Arnavutluk Elçisi Tahir Lütfi Bey Bulgaristan’ın Rusçuk şehrinde 1870 yılında doğan Tahir Lütfi Bey, 1893 yılında Mekteb-i Mülkiye’yi “pekiyi” derece ile bitirdikten sonra Osmanlı maarif teşkilatına girmiş ve Erzurum Maarif Müdürlüğü görevinde bulunmuştur. Jöntürk fikirlerini benimsemesi sebebiyle tutuklanacağını anlayan Tahir Lütfi Bey, doğum yeri olan Bulgaristan’a gitmek mecburiyetinde kalmıştır. Bulgaristan’da Türk eğitimi için çalışarak kalıcı hizmetlerde bulunmuş ve milletvekili seçilmiştir 516. Mustafa Kemal Paşa, Sofya Ataşemiliterliği görevi sırasında Tahir Lütfi Bey ile tanışmış ve Tahir Lütfi Bey’in yardımlarını görmüştür 517. Tahir 512 Şimşir, Türkiye-Arnavutluk İlişkileri…, s. 18. Aynı kararname ile Tiran Maslahatgüzarlığına idareye müsteşar sıfatıyla mülga Hariciye Nezareti Umur-ı Şehbenderi Kalemi Müdürü Faik Bey atanmıştır. 514 Aptülahat Bey, 1892 yılılnda Üsküdar’da doğmuş ve mülkiyeyi bitirdikten sonra 1913 yılında Dışişleri Bakanlığına geçmiştir. I. Dünya Savaşı’nda askerlik görevini Çanakkale’de yapmış ve Türk Kurtuluş Savaşı’na katılmak üzere Ankara’ya gelmiştir. Kurtuluş Savaşı’ndaki hizmetlerinden dolayı İstiklâl Madalyası ile ödüllendirilen Aptülahat Bey, savaş sonrası Dışişleri Bakanlığı Evrak Dairesi Müdürlüğü görevinde iken Avlonya’ya konsolos olarak atanmıştır (Aptülahat Akşin, Atatürk’ün Dış Politika İlkeleri ve Diplomasisi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1991, s. IX). 515 BCA, 24 Haziran 1925, fon kodu: 030.11.1, yer no:15.28.7. Cumhuriyet, 8 Aralık 1925, s. 1. 516 Bilâl, N.Şimşir, Bizim Diplomatlar, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1996, s.360. 517 Kılıç Ali, Atatürk’ün Hususuyetleri, Sel Yayınları, 1955, s. 37. 513 150 HALİL ÖZCAN Lütfi Bey, I. Dünya Savaşı sırasında beş yıl kadar Sofya elçiliğinde tercümanlık yaptıktan sonra Türkiye’ye dönmüş ve Dışişleri Bakanlığı kadrosuna girmiştir 518. Tahir Lütfi Bey, Türkiye’nin Belgrat temsilciliği görevinde iken 24 Haziran 1925 günü Arnavutluk orta elçiliği görevine (107/31 nolu kararname ile) atanmıştır 519. Türkiye Cumhuriyeti’ni Arnavutluk Cumhuriyeti’nde ilk defa temsil edecek olan Tahir Lütfi Bey, bir ikinci katip 520, bir üçüncü katip 521 ve bir de tercümandan oluşan elçilik kadrosunu oluşturmak için Ankara’da hazırlıklara başlamıştır 522. Tahir Lütfi Bey, hazırlıklarını tamamladıktan sonra Tiran’a gitmek üzere İstanbul’a vardığında “Cumhuriyet” gazetesi muhabirine özel bir mülakat vermiştir. Tahir Bey’e göre Türklerle Arnavutlar beş yüz yıllık bir dönemde kader birliği yapmıştır. Tahir Bey, Türklerle Arnavutlar arasındaki bağların çok derin, köklü ve kardeşlik derecesinde olduğunu belirterek iki millet arasındaki kardeşliği bozacak milli ve tarihi hiçbir davanın olmadığını ifade etmiştir. Arnavutluk’a karşı Türkiye’nin takip edeceği siyasetin samimi dostluk ve kardeşlik esası üzerine kurulacağını açıklayan Tahir Bey, Türkiye’nin (Gazi Paşa Hazretleriyle Cumhuriyet Hükûmeti’nin) daima Arnavutluk’un tam bağımsızlığını hedeflediğini beyan etmiştir 523. Türkiye’nin Arnavutluk Elçisi Tahir Lütfü Bey, 17 Şubat 1926 günü Arnavutluk Cumhurbaşkanı Ahmet Zogu’ya, itimatnamesini sunarken 524 518 Şimşir, a.g.e., s. 360. BCA, 1925: fok kodu: 030.11.1., yer no:15.28.7. 520 Tiran Elçiliği ikinci kitabetine Belgrad Mümessilliği ikinci Katibi Ahmed Hidayet Bey tayin edilmiştir (BCA, 1925: fon kodu: 030.11.1, yer no:15.30.18) 521 Tiran Elçiliği üçüncü kitabetine 1926 senesi bütçesinin tasdikinde rüyeti müşahed olduğu takdirde ikinci kitabete terfi edilmek ve aynı zamanda halen müstakil olarak ihdası masarif-i kesireyi müstelzem bulunan Tiran Şehbenderliği vezafini de ilave-i memuriyet olarak deruhde ve tedvir eylemek kaydıyla Umur-ı Siyasîye Müdür-i Umumiliği Birinci Şube Başkatiblerinden Mustafa Hasib’in atanması kararlaştırılmıştır (BCA, 1926: fon kodu:030.11., yer no:1/21.1.19). 522 Tahir Bey, “Cumhuriyet” muhabirine Tiran’da henüz elçilik binasının bulunmadığını da açıklamıştır. (Cumhuriyet, 8 Aralık 1925, s. 1). 523 Cumhuriyet, 27 Ocak 1926,s. 1. 524 “Cumhuriyet” gazetesi de Tahir Lütfi Bey’in Tiran’a vardığını ve Arnavutluk Cumhurbaşkanı Ahmet Zogu’ya özel bir tören ile itimatnamesini sunduğunu yazmıştır (Cumhuriyet, 19 Şubat 1926, s. 1). 519 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 151 Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’nın da özel bir mektubunu525 takdim etmiştir. Cumhurbaşkanı Ahmet Zogu da Türkiye Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet Hükûmeti ve Türk milleti hakkında çok saygılı bir şekilde ve pek takdir eder bir lisanla temennilerde bulunmuştur 526. Türkiye Elçisi ve Arnavutluk Cumhurbaşkanı karşılıklı söylevlerinde Türk ve Arnavut milletlerinin beş asırlık kader birliğine dayanan dostluk ve kardeşlik bağları olduğunu ifade etmişlerdir 527. Takdim esnasında Tahir Lütfi Bey nutkunu Fransızca, Ahmet Zogu da Arnavutça söylemiştir 528. İtimatnamenin sunulmasından sonra Ahmet Zogu, Türk Elçisine, Türkiye’nin çeşitli alanlarda yaptığı inkılâpların fayda ve öneminden bahsederek bunların diğer Müslüman ülkeler gibi Arnavutlarca da örnek alındığını ifade etmiştir. Arnavutluk Cumhurbaşkanı, Gazi Paşa Hazretlerinin dâhiyane faaliyetleri ile Cumhuriyet Hükûmeti’nin siyasetlerini takdir ile yâd ettiğini de özellikle beyan emiştir. Görüşme sonunda Cumhurbaşkanı, Türkiye Elçisine özel olarak daha fazla görüşme isteğini dile getirmiştir 529. Arnavutluk Cumhurbaşkanı Ahmet Zogu bir başka vesile ile Tahir Lütfi Bey’e Gazi Mustafa Kemal Paşa için “en büyük ıslahatçıya tebrikat-ı samimiyemi” iletin temennisinde bulunmuş ve Tahir Lütfi Bey, Ankara’ya (Dışişleri Bakanlığına) çektiği telgrafla bu talebi yerine getirmiştir 530. Tiran’da Türkiye Elçiliğinin kurulması ve Türkiye’nin temsil edilmesi, Arnavutluk Hükûmeti gibi halk arasında da çok olumlu karşılanmıştır. Bilhassa Arnavutluk halkı bu gelişmelerden o kadar etkilenmiştir ki Türkiye elçisi itimatnamesini sunarken cumhurbaşkanlığı konağının önü kalabalık bir halk kitlesi tarafından çevrilmiş ve halk, Türkiye elçilik heyetinin geçişini 525 Mustafa Kemal Paşa, bu mektupta Ahmet Zogu’nun cumhurbaşkanlığını kutlamış ve Arnavutlara karşı dostluk duygularını ifade etmiştir (Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, s. 285-301). 526 BCA, fon kodu: 030.10, yer no:129.927.03. 527 BCA, fon kodu: 030.10. yer no:129.927.03. Şimşir, Türkiye-Arnavutluk İlişkileri…, s. 18. 528 Bilâl, N. Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1993, s. 287-290. 529 Şimşir, a.g.e., s. 289-290. 530 BCA, 17 Eylül 1927, fon kodu:030.10, yer no:233.570.8. HALİL ÖZCAN 152 beklemiştir. Tahir Lütfi Bey’in itimatnamesini sunmasından hemen iki gün sonra da Cumhurbaşkanı Ahmet Zogu’nun annesi, Tahir Lütfi Bey ile eşini kabul ederek Türklere ve Türkiye’ye olan muhabbetleri ile kalben duyduğu hissiyatı ifade etmiştir 531. 2. Arnavutluk’un İlk Türkiye Elçisi Rauf Fitso Bey Mülkiye Mektebi, Osmanlı Devleti’nin üst düzey devlet adamlarını yetiştiren en önemli kaynak olmuş ve bu okuldan mezun olanlar, ülkede yüksek mevkilerde görev yapmışlardır. Arnavutluk Cumhuriyeti’nin ilk Türkiye elçisi olan Rauf Fisto, 532 Mülkiye’den mezun 533 olduktan sonra 19031906 seneleri arasında Yanya Valiliğinde staj yapmış ve kaymakam unvanı almıştır. Koniçe (1906), Kangal, Himara (1909), Çamerya Margıllıç (1909) ve Kızılcahamam’da (1910) kaymakamlık yaptıktan sonra Kayseri Valiliğine tayin olmuştur. Rauf Bey, Balkan Savaşları sonrasında da Arnavutluk’a dönerek 534 Arnavutluk İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığı görevini üstlenmiştir 535. Draç mebusu seçilen Rauf Bey, Arnavutluk’a gitmesinden sonra Türkiye-Arnavutluk anlaşmalarının teatisi için 1925 senesi Mayıs ayında ilk defa Türkiye’ye gelmiştir. Oldukça gelişmiş bulduğu Türkiye’de olmaktan mutlu olduğunu ifade eden Rauf Bey, Türk İstiklâl Mücadelesi ve reformları ile Türkiye-Arnavutluk ilişkileri hakkındaki düşüncelerini “Cumhuriyet” muhabirine ifade etmiştir. Rauf Bey’e göre Arnavutluk halkı, Türkiye ve Türklere karşı çok derin ve kadim dostluk bağıyla bağlıdır. Ayrıca Arnavutluk halkı, Türk bağımsızlık hareketinin zaferle sonuçlanmasında bizzat Türkler kadar kendilerini mesut kabul etmiştir. Rauf Bey’e göre Arnavutlar, Türkiye’deki laikliği ve reformları da memnuniyetle karşılamışlardır 536. 531 Şimşir, a.g.e., s.289-290. Abidin Nepravişta’nın yayımlanmamış özel notları, Nestor Nepravişta özel arşinden s. 3335. 533 Rauf Fitso’nun Mülkiye Mektebi diploma suretini Tiran’da özel arşivinden oğlu Berdil Fitso tarafımıza vermiştir (EK-13). 534 Shqyrı Hysı, Rauf Fico Shtetar Dhe Dıplomat I Shquar (Monografı), Tiranë, 2007, s. 27-28. 535 Cumhuriyet, 4 Mayıs 1925, s. 1. 536 Rauf Bey, “Cumhuriyet” muhabirine Ankara’da muahedenenin nüshaları teati edildikten sonra konsolosluk ve ticari muahede ve mukaveleleri imzalamak için girişimde bulunulacağın532 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 153 Türkiye Elçiliğine Arnavutluk milletvekili Rauf Bey’in atanacağı haberi Türk basınında 1925 yılının Temmuz ayından itibaren yer almaya başlamıştır 537. Ancak aradan yaklaşık altı ay kadar bir zaman geçtikten sonra atama yapılabilmiştir. Arnavutluk Cumhurbaşkanı Ahmet Zogu da 17 Ocak 1926 günü Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya yazdığı mektupta Rauf Fitso’yu Arnavutluk Cumhuriyeti’nin Fevkalâde Murahhas ve Orta Elçisi olarak tayin ettiğini bildirmiştir 538. Arnavutluk Cumhuriyeti’nin İlk Türkiye elçisi Rauf Bey, 14 Şubat 1926 günü İstanbul’a gelmiş 539 ve birkaç gün sonra da Ankara’ya ulaşmıştır. Rauf Bey, Türkiye Cumhurbaşkanına itimatnamesini sunmadan önce 8 Mart 1926 günü öğleden sonra Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Bey ile bir buçuk saat süren bir görüşme yapmıştır. Bu görüşmede Rauf Bey, Türkiye’deki Arnavutların karşılaştıkları sorunları izah etmiştir. Rauf Bey’in gündeme getirdiği birinci mesele, Arnavutluk vatandaşlığına geçmek isteyen (özellikle Ortodoks) Arnavutların mal ve mülklerinin satışından kaynaklan sorunlar olmuştur. T. Rüştü Bey, Rauf Bey’e bu mesele ile ilgili üç dört gün içerisinde bakanlar kurulu kararı çıkarılacağını ifade etmiştir. Rauf Bey’in üzerinde durduğu İkinci mesele ise Arnavutların el konulan ve sahipleri yok olan (tegayüp idenlerin emlaki) mal varlığı ile ilgili olmuştur. T. Rüştü Bey 540, bu durumda olanların yabancı pasaportlarla yurtdışına çıktıkları için kanuna aykırı olarak vatandaşlıklarını değiştirdiklerini belirtmiş ve mallarını geriye alamayacaklarını ifade etmiştir 541. dan da bahsetmiştir. Hatta bu müzakerelere başlamak için Arnavutluk Hükümeti’nin kendisine ve Cemal Efendi’ye yetki ve talimat verdiğini ifade etmiştir (Cumhuriyet, 4 Mayıs 1925, s. 1). 537 Cumhuriyet, 13 Temmuz 1925, s. 2. 538 Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, s. 286. 539 Arnavutluk Cumhuriyetinin İlk Türkiye elçisi Rauf Bey, 14 Şubat 1926 günü havanın şiddeti nedeniyle ancak akşam saatlerinde İstanbul’a gelebilmiştir. Rauf Bey’i İstanbul Valisi, Dışişleri Bakanlığı Özel Kalem Müdürü, Sefaret Başvekili, Konsolosluk personeli ile Arnavut asıllı vatandaşlar karşılamıştır. İstanbul’a yeniden kavuştuğu için mutluluğunu gizlemeyen Rauf Bey, kardeş bir memlekette devletini temsil edeceği için memnuniyetini de ifade etmiştir (Cumhuriyet, 15 Şubat 1926, s. 1-2). 540 Rauf Bey, T. Rüştü Bey ile yaptığı görüşmede el konulan mal varlığı ile ilgili 17 kişinin İstanbul Arnavutluk Konsolosluğuna başvuruda bulunduğunu ayrıca Atina Konsolosluğu aracılığı ile de iki müracaat olduğunu belirtmiştir. 541 AMPJ, fon:251, yıl:1926, dosya:40, s. 22-24. 154 HALİL ÖZCAN Görüşmede Rauf Bey, Tâbiiyet Anlaşması yürürlüğe girdikten sonra Türkiye’deki Arnavutlara tâbiiyet değişimi için verilen bir senelik sürenin iki ay sonra biteceğini de hatırlatmıştır. T. Rüştü Bey, zamanın bittiği güne kadar tüm işlemlerin tamamlanmasının gerekli olmadığını ifade ederek bu tarihe kadar gerekli beyan ve müracaatların yapılabileceğini izah etmiş ve işlemlerin daha sonra tamamlanabileceğini bildirmiştir. Rauf Fitso, bu görüşmeden sonra o gün itibarıyla Türk Hükûmeti’nin Arnavutlara ait olan ve sahibi bulunamadığından dolayı el konulan malları geri vermeyeceği izlenimi edinmiştir. Ancak yine de Rauf Bey, yapılacak işlemler için el konulan gerçek mülkiyet miktarını bilmeleri gerekeceğini düşünmüştür. Bunun için Rauf Bey, konsolosluk yardımıyla gazetelere verilecek ilânlarla ve telgraf yoluyla valiliklerden gerekli bilgilerin alınmasının yararlı olacağını Arnavutluk Dışişleri Bakanına bildirmiştir 542. Mustafa Kemal Paşa, 13 Mart 1926 günü 543 saat 14.30’da Çankaya köşkünde Rauf Bey’i kabul etmiştir 544. Rauf Bey, güven mektubunu takdimi sırasında Arnavutluk Cumhurbaşkanının kendisine bu yüksek ve nazik görevi verirken geçmişte müşterek mukadderata sahip olmuş iki millet arasında asırladır var olan dostluk ve güveni tasdik için bütün kuvvetiyle çalışmasını tavsiye ettiğini ifade etmiştir. Rauf Bey, konuşmasına devamla Arnavutluk’un ilk elçisi olması sebebiyle mutluluğunu dile getirmiş, iki ülkenin menfaatine ve iki dost millet arasındaki sıkı ilişkinin devamına çalışacağını beyan etmiştir. Rauf Bey konuşmasını şöyle sürdürmüştür: “…Asil Türk milletinin rahat ve ikbali ve zatı şahanelerinin saadeti için hararetli münasebet dermiyan ederken (ortaya koyarken) zatı şahaneleri ve muhterem Hükûmeti tarafından memur etmek müntiç olmasına (muafakiyet sebebi olan) muktezi kıymetli (kıymet gerektiren) ve müessir 542 AMPJ, fon:251, yıl:1926, dosya:40, s. 22-24. BCA, 1926, fon kodu:030.10, yer no:12.71.30. 544 Cumhuriyet, 14 Mart 1926, s. 3. Arnavutluk Türkiye elçisinin itimatnamesini takdim edeceği gün Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’nın bir üşütme neticesinde sesleri kısılmış (BCA, 1926, fon kodu:030.10, yer no:12.71.30) olmasına rağmen cumhurbaşkanı, Arnavutluk elçisini kabul etmiştir. 543 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 155 (tesir eden, iz bırakan) muzaheret (görünen) kanatinde bulunduğunu beyan ederim.” Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa da Arnavutluk Sefiri Rauf Bey’in konuşmasına cevap olarak özetle şu nutku söylemiştir: “…Tarihin hayli uzun devirlerinde birçok sahalarda teşrik-i mukadderat eylemiş olan iki millet arasındaki dostluk revabatını (bağlar, münasebetler, bağlılıklar) teşdit suretiyle iki memleket menfaatine hizmet ve iki dost millet arasında hakiki bir teşrik-i mesai devresi küşat etmek hususunda vaki olacak mesainizin benim ve Hükûmeti cumhuriyetin muavenetine mazhar olacağına emin olabilirsiniz. Arnavutluk’un ilk mümesili olarak zatialilerinin tayinini memnuniyetle telakki ederim…” 545. Rauf Bey, önceden T. Rüştü Bey’e bahsettiği Tâbiiyet İtilâfnamesi’nin süresinin uzatılması meselesini güven mektubunu sunarken Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa huzurunda gündeme getirmemiştir. Ancak Rauf Bey güven mektubunu sunduktan hemen sonra bu mesele üzerine yoğunlaşmıştır. 3. Tâbiiyet İtilâfnamesi’nin Süresinin Uzatılması Bir önceki bölümde belirtildiği gibi Türkiye ve Arnavutluk arasında imzalanan Tâbiiyet İtilâfnamesi’nin üçüncü maddesi gereğince aslen Arnavut olup Türkiye’de ikamet edenlerin anlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir sene içerisinde Türk tâbiiyetini terk ile Arnavutluk tâbiiyetini seçebileceklerine karar verilmişti. Ancak Arnavutluk Hükûmeti’nin beklediği oranda Türkiye’deki Arnavutlar, Türkiye Cumhuriyeti tâbiiyetini terk ederek Arnavutluk’a gitmemiş olacak ki Arnavutluk Türkiye Elçisi Rauf Bey, bir yıllık sürenin uzatılmasını Dışişleri Bakanı T. Rüştü Bey’den talep etmiştir. Arnavutluk Elçisi Rauf Bey, Tâbiiyet İtilâfnamesi’ne göre işlemlerin bitmediğini Dışişleri Bakanı T. Rüştü Bey’e iletmiş ve T. Rüştü Bey de sü545 H.Milliye, 14 Mart 1926, s. 1-2. S.Demeçler II, s. 255-256, Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, s. 290-292). 156 HALİL ÖZCAN renin uzatılabileceğini ima etmiştir. Arnavutların yoğun olarak yaşadıkları İstanbul’daki Arnavutluk Konsolosluğu da sürenin uzatılmaması durumunu göz önüne alarak bu durumda olan vatandaşları süre konusunda uyarmıştır. Konsolosluktan yapılan açıklamada seçme süresinin 16 Haziran 1926 tarihinde son bulacağından bu haklarını kullanmak isteyenlerin bu süreden önce müracaatta bulunmaları gerektiği bildirilmiştir. Aynı açıklamada Arnavutluk tâbiiyetini seçenlerin nakliye masraflarının Arnavutluk Hükûmeti tarafından karşılanacağı ifade edilerek Arnavutluk’ta arazisi olmayıp da ziraat ile uğraşmak isteyenlere arazi verileceği ile çiftçi evi yaptırılacağı sözü verilmiştir 546. Arnavutluk Hükûmeti, ülkesini kalkındırabilmek için İstanbul’daki vasıflı Arnavutlardan yararlanmak istemiş ve Arnavutluk vatandaşlığını seçmeyi cazip hale getirmeye çalışmıştır. Diğer taraftan Türkiye, Lozan Antlaşması’nın 30-45. maddelerinde uyrukluk ve azınlık statüsünü belirlemiş 547 ve bu statü de 1924 tarihli Teşkîlât-ı Esâsiye Kanununun 88 nci maddesinde de ”Türkiye ahâlîsine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibârıyle (Türk) ıtlâk olunur.” ifadesiyle yer bulmuştur 548. Buna göre Türkiye, Türk vatandaşlarının faydalandığı medeni haklardan Türk uyruğuna geçenlerin de yararlanmasını kabul etmiştir. Bu kararın Türkiye’de kalan Arnavutların Türk vatandaşı kalmasında önemli olduğu sonucunu çıkarmak mümkündür. Arnavutluk’un çabaları sonucunda 8 Haziran 1926 tarihinde Tâbiiyet İtilâfnamesi’nin üç ve dördüncü maddelerinde yapılan değişiklikle taraflardan birini seçenlere verilen bir yıllık sürenin uzatılması kararlaştırılmıştır. Dışişleri Bakanı T. Rüştü Bey ile Rauf Fitso arasında imzalanan protokol, 9 Haziran 1926 günü TBMM’de kabul ve tasdik olunarak yürürlüğe girmiştir 549. 546 H.Milliye, 13 Nisan 1926, s. 4. LBK Tutanalklar-Belgeler, İkinci Takım, Cilt II, s. 9-13. 548 Ayhan Yalçın, Türkiye Cumhuriyeti Anayasaları, Geçit Kitabevi, İstanbul, 1997, s. 37. 549 TBMM K.M., 1942, s. 1031. 547 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 157 4. Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Şehbenderlik Mukavelenamesi 550 Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti arasındaki ilişkiler dostane bir şekilde geliştiği için iki ülke, kendi ülkelerinde karşılıklı konsolos kabulü hususunu belirleyen ve başkonsoloslar ile vekillerinin hukuk, imtiyaz ve muafiyetleri ile yetkilerini tespit eden şehbenderlik mukavelenamesi de imzalamaya karar vermişlerdir. Mukavelename, Türkiye Cumhuriyeti’nin Tiran Fevkalade Murahhas ve Orta Elçisi Tahir Lütfi Bey ile Arnavutluk Dışişleri Bakanı İlyas Bey Viryoni tarafından karara bağlanmıştır. 11 Temmuz 1927 günü Tiran’da imzalanan 551 ve 21 maddeden oluşan bu mukavelename, 12 Nisan 1928 günü TBMM’de kabul ve tasdik olunmuş ve 6 Mayıs 1928 (gün ve 881 sayılı) “Resmi Gazete”de de yayımlanmıştır 552. Bu mukavelename ile her iki ülkenin karşılıklı olarak diğerinin topraklarında konsolosluk açabilmesi öngörülmüştür 553. Gelinen süreçte Arnavutluk Hükûmeti bu mukavelenameyi onaylamakta geç kalmıştır. Daha sonra da 1 Eylül 1928 tarihinde Arnavutluk’ta krallık ilân edilmiş olduğu için Türkiye-Arnavutluk ilişkileri kesintiye uğramıştır. Ancak 1931 yılında İstanbul’da toplanan Balkan Konferansı’na katılan Arnavutluk delegelerini Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in kabul etmesinden ve Arnavutluk Kralı Zog’a telgraf çekmesinden sonra ilişkiler normale dönmeye başlamıştır. İki ülke ilişkilerinin yeniden normale dönmesinden sonra Arnavutluk Dışişleri Bakanlığı, 14 Nisan 1932 tarih ve 1776/I numaralı yazıyla Türkiye Hükûmeti ile imzalanan ve diplomatik ilişkilerin kesintiye uğramasından dolayı onaylanmayan Konsolosluk Anlaşması’nın onaylanması için hükûmetinden yetki istemiştir. Arnavutluk Bakanlar Kurulu da Dışişleri Bakanlığına 14 Mayıs 1932 tarih ve 358 sayılı kararı ile anlaşmayı onay- 550 Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk arasında imzalanan Şehbenderlik Mukavelenamesi’nin tasdikine dair Kanun no:1227, Resmi Gazete Sayı:881. 551 Şimşir, Türkiye-Arnavutluk İlişkileri…, s.18-19. 552 TBMM, K.M., 1928:112-120, Z.C., Dönem 3, Cilt 3, s.126. 553 Şimşir, a.g.e., s. 18-19. 158 HALİL ÖZCAN lama yetkisi vermiştir 554. Böylce 1927 yılında hukukî çerçevesi tespit edilen Şehbenderlik Mukavelenamesi beş yıl sonra yürürlüğe girebilmiştir. C. Arnavut Ortodoks Kilisesinin Rum Ortodoks Kilisesinden Bağımsız Olma Çabaları ve Türkiye’nin Desteği Türkiye ve Arnavutluk arasındaki siyasî yakınlaşma dini meselelere de etki etmeye başlamıştır. Bilindiği gibi Arnavutlar İslam dininin yanı sıra Ortodoks Hıristiyanlığı da benimsemişlerdir. İstanbul’da ayrı bir Ortodoks kilisesi olmaması sebebiyle Arnavut asıllı Türk Ortodokslar, Rumlarla birlikte Fener Patrikhanesine devam etmeye mecbur kalmışlardır. Bu durumdan rahatsız olan Arnavut asıllı Türk Ortodokslar, hem bağımsız bir kilisede ibadet etmek hem de Fener Patrikhanesinin fenalıklarına alet olmamak için İstanbul’da Arnavut kilisesi adı ile bir kilise kurmaya karar vermişlerdir. Onun için İstanbul’da yaşayan Arnavut kökenli Türk vatandaşları, Ortodoks Arnavut Milli Kilisesi Komisyonu altında örgütlenmişlerdir 555. Komisyon, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti’ne müracaat ederek İstanbul’da bir kilise açmayı ve Arnavutluk’tan papaz getirerek ayinlerini Arnavutça yapmayı talep etmiştir. Ancak sayıları 30 bin kadar olan İstanbul’daki Arnavut Ortodokslarının Fener Rum Patrikhanesinden ayrılma talebi İstanbul’daki Rumları telaşa düşürmüştür. Arnavut Ortodokslar, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti’nin de yardımıyla Fener Patrikhanesinin tüm ısrarına rağmen patrikhaneden ayrılma ve ayrı bir kilise kurma kararından vazgeçmemişlerdir 556. Arnavut kökenli Türk vatandaşlarının Fener Rum Patrikhanesinden ayrılma girişimi Arnavutluk Hükûmeti’nin Arnavutluk kilisesini bağımsızlaştırma politikasından daha önce başlamıştır. Ahmet Zogu, 1924 senesinde Yugoslavya’da mülteci olarak bulunduğu sıralarda, Yunanistan’ın da desteğini alabilmek için Ortodoks Arnavut Kilisesini ayırmayacağını vaat etmiş554 AMPJ, fon:251, yıl:1932, dosya:132, s. 5. Ortodoks Arnavut Milli Kilisesi Komisyonu 17 Eylül 1927 günü “Cumhuriyet” gazetesine açıklama göndermiştir (Cumhuriyet, 18 Eylül 1927, s. 2). 556 Cumhuriyet, 18 Eylül 1927, s. 2. 555 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 159 tir. Hatta 1926 senesinde Arnavutluk Hükûmeti ile Patrikhane arasında Arnavutluk kilisesi kurulmayacağına dair bir sözleşme imzalanmıştır. Ancak Zogu, kral olduktan sonra kendi ülkesinin bağımsız kilisesini kurmak için harekete geçerek 13 Şubat 1929’da Arnavutluk Ortodoks Kilisesini kurdurmuştur. Yunanistan kamuoyu buna çok şiddetli tepki vermiştir 557. Patrikhane de yaklaşık sekiz sene boyunca Arnavutluk Kilisesinin bağımsızlığını tanımamamıştır. Arnavutluk Hükûmeti de Arnavutluk Ortodoks Kilisesinin bağımsızlığını sağlamak amacıyla Arnavutluk’tan İstanbul’a ruhani bir heyeti göndermiştir. Arnavutluk Kilisesi temsilcilerinin de yer aldığı heyet içerisinde Ergiri Episkoposu Pandeli Kotokos ile Görice Episkoposu Evyogod Korilas yer almıştır. Episkoposların takdis merasiminin 11 Nisan 1937’de İstanbulHeybeli Ada’da yapılmasına karar verilmiştir. Heybeli Ada’da yapılan takdis merasimine İstanbul’da yaşayan hemen her yaştan Ortodoks Arnavut gelmiştir. Fener Patrikhanesinde yapılan törene Arnavutluk İstanbul Konsolosu Asaf Caculi de katılmıştır. Fener Rum Ortodos Patrik’i Bünyamin tarafından takdis edilen ve Arnavutluk konsolosu tarafından tebrik edilen yeni Episkoposlar, Arnavutça bir teşekkür konuşması yapmışlardır. Takdis töreninden bir gün sonra (12 Nisan 1937) Patrikhane meclisi toplanarak Arnavutluk Ortodoks Kilisesinin istiklâlini tasdik etmiştir. Patrik Bünyamin bu durumu aynı gün Arnavutluk Kralı ve hükûmetine telgrafla bildirmiştir 558. 557 Elçin Macar, Cumhuriyet Döneminde İstanbul Rum Patrikhanesi, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003, s. 153-154. 558 BCA, 8 Mayıs 1937, fon kodu:030.10, yer no: 233.573.12. II. İTALYA’NIN ARNAVUTLUK’U NÜFUZU ALTINA ALMASI VE BU DURUMUN TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİNE YANSIMASI Türkiye ve Arnavutluk İstiklâl Mücadelesi’nde işbirliği yaptıktan sonra bağımsızlıklarını kazanarak siyasal rejimlerini cumhuriyet olarak belirlemişlerdir. Siyasî rejimlerin belirlenmesinden sonra milli mücadeleler sürecinde kurulan iki ülke ilişkileri resmi olarak başlatılmıştır. Bu dönemde (1925-1928 yılları) her iki ülke, heyecanla ve umutla geleceğe dönük gayretlerin içerisinde olmuş ve iki ülkenin ilişkilere dostluk havası egemen olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa da 1 Kasım 1926 günü TBMM’de Arnavutluk ile ilişkilerimizin normal ve dostane olduğunu ifade etmiştir 559. Türkiye Arnavutluk siyasetini, bağımsız Arnavutluk’un sosyal hayatındaki reform çabalarına cesaret vermek ve bu gelişmeleri desteklemek olarak belirlemiştir. Arnavutluk’u küçük kardeş olarak adlandıran Türkiye, kendi reformlarını gerçekleştirirken Arnavutluk’un ilerlemesini ve Arnavutluk cumhurbaşkanının gayretlerini de yakından takip etmiştir. Aynı dönemler içinde Arnavutluk Cumhurbaşkanı Ahmet Zogu da ülkesini Türkiye gibi içeride ve dışarıda gelişmiş ülkeler seviyesine çıkarmaya çalışmıştır. Benzer mücadeleler için de gerek Cumhurbaşkanı Ahmet Zogu gerekse Arnavutluk halkı, Türkiye ve Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’e karşı derin muhabbet ve hürmet hislerini her fırsatta ifade edip göstermişlerdir 560. Bunun bir sonucu olarak Arnavutluk Cumhurbaşkanı Ahmet Zogu, Türkiye ile olan yakınlığını sürdürmeye özel bir gayret sarf etmiştir. Arnavutluk Cumhurbaşkanı 29 Temmuz 1926 günü Tiran Elçisi Tahir Lütfi Bey ile görüşmüştür. Cumhurbaşkanı, T. Lütfi Bey’e İtalya’da bu559 560 Söylev ve Demeçler C.I, s. 367. H.Milliye, 4 Haziran 1928, s. 2. Cumhuriyet, 4 Haziran 1928, s. 2. 162 HALİL ÖZCAN lunan Arnavut rejim muhaliflerinin Arnavutluk’ta bir isyan çıkararak hükûmeti devirdikten sonra sabık Osmanlı Şehzadesi Ömer Faruk’u (Son Halife Abdülmecid Efendi’nin oğlu), Arnavutluk tahtına geçirmek üzere faaliyette olduklarını ifade etmiştir. A. Zogu’ya göre sabık şehzade, Brendizi ve Bari’ye gelip muhaliflerle görüşmüştür. A. Zogu, bu görüşmede Arnavutluk Hükûmeti’nin bunlara karşı alacağı tedbirler hakkında da bilgi vermiştir. Buna göre muhaliflerin etkili olması muhtemel olan Avlonya’da milis askerler yerine muntazam kıtaat ikame edilecektir 561. Türkiye bu dönemde Arnavutluk’un iç işlerine karışmadan bu ülkeye destek vermeyi sürdürmeye çalışmıştır. Türkiye’nin Atina Elçiliğinden Dışişleri Bakanlığına Selanik’teki Arnavutluk rejim muhalifleriyle ilgili bir şifre telgraf gelmiştir. Bu şifre telgrafta iyi teşkilatlanan ve iki partiye ayrılan Arnavut muhaliflerinden bazılarının Ahmet Zogu’nun katli ile başlayacak bir ihtilâl çıkartmak üzere Yugoslavya ile anlaştıkları ve bu ihtilâli dört-beş hafta zarfında yapabilecekleri bilgisi yer almıştır. Başbakan İsmet Paşa, kendisine 9 Ağustos 1927 günü arz edilen bu bilginin Arnavutluk Hükûmeti’ne iletilmesi talimatın vermek suretiyle Ahmet Zogu’yu gelişmelerden haberdar etmiştir 562. Aynı dönemde Türkiye’nin desteği bununla da sınırlı kalmamış ve havacılık konusunda zayıf olan Arnavutluk subaylarının eğitimine Türkiye destek vermiştir. Eskişehir’deki Hava Mektebi’nde eğitim görecek olan on Arnavut subayının eğitim ve uçuş masrafları ile oluşacak hasarların Arnavutluk ile Türkiye’nin samimi ilişkilerini sağlamlaştıracağı ve takviye edeceği düşüncesiyle Türkiye Cumhuriyetince ödenmesi 22 Nisan 1928 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla kabul edilmiştir 563. İki ülke arasındaki sıkı dostluk ve dayanışmanın temelini beş asırlık ortak geçmişe dayandırmak mümkündür. Bunun yansıması olarak Türkiye, Arnavutluk’u kardeş bir ülke görürken Arnavutluk da Türkiye’yi duygusal bağlarının güçlü olduğu bir vatan parçası gibi kabul etmiştir. Ancak bu dönemde Türkiye, kalkınmasını kendi öz kaynaklarıyla yapmaya çalışırken ne 561 BCA, 1926, fon kodu:30.10.0.0, yer no: 233.570.4. (EK-14). BCA, 1927, fon kodu:030.10 yer no:254.710.23. 563 BCA, 1928, fon kodu:080.28.01.01., yer no:028.24.14. 562 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 163 yazık ki Arnavutluk, dış destek arayışına girmek suretiyle farklı politika takibine başlamıştır. Arnavut aydın ve politikacılarının bir kısmı ülkelerinin ekonomik kaynakların kıtlığını bu yanlış politikanın temeline gerekçe olarak göstermişlerdir. A. Arnavutluk Cumhuriyeti’nin Ekonomik Durumu Arnavutluk’un coğrafî yapısının aşırı dağlık olması ve ekilebilir toprak alanının azlığı sebebiyle halk, asırlardan beri farklı ülkelerde geçimini temin etmenin yollarını aramıştır. Osmanlı döneminden önce bile Arnavutların İsviçre’de hatta Hollanda’da paralı asker olarak hizmet ettikleri bilinmektedir 564. Coğrafî konumunun verdiği avantajla Arnavutların bir kısmı da zaman içerisinde geçimlerini taşımacılıktan sağlamaya çalışmıştır. Osmanlı döneminde Balkan ticaretinin gelişmesinde rol oynayan üç önemli güzergâhtan birisini Edirne-Dubrovnik ve Edirne-Avlonya hattı oluşturmuştur. Bu hat, diğer hatlar 565 gibi doğu mallarının Balkanlara hatta Avrupa’ya taşınmasında önemli rol oynamıştır. Ancak, 18. yüzyılda Avrupa pazarlarında gıda mallarının fiyatları yükselmiş, taşımacılık gelişmiş ve Balkanlar da dış pazar için tarım ürünleri yetiştirilmeye başlanmıştır. Bununla birlikte sahil ve limanlara yakın olan Arnavutluk ve Makedonya gibi bölgelerde âyan ve ağlar ile reaya arasında şiddetli karşıtlık ve çekişmeler yaşanmaya başlamıştır. Bu olumsuz gelişmeye rağmen Balkanlardaki ticari gelişmelerin sonucunda Arnavutluk’ta küçük de olsa bir kesim deniz taşımacılığından zenginleşmiştir 566. Arnavutluk’ta ekilebilir arazinin önemli bir kısmına çiftlik halinde memleketin beyleri sahip olmuştur. Bu beyler, elde ettikleri gelir ile Arnavutluk’un şehirlerinde veya Avrupa’da yaşarken çiftliklerde çalışan köylülere mahsulden kendilerine yetecek kadar pay vermişlerdir. Çaresiz köylüler bir yandan sıtmanın bir yandan frengi hastalığının tahribatı altında ezilmiş- 564 Koloğlu, “Osmanlı’nın Son Toprağı” s. 47. Diğer hatlar, Edirne’den Erdel’e giden Edirne-Niğbolu-Braşov yolu ile deniz üzerinden İstanbul-Akkerman-Lwow (Lehistan) hattıdır (İnalcık, “Türkler ve Balkanlar”, s. 24). 566 İnalcık, a.g.m, s. 24-25. 565 164 HALİL ÖZCAN lerdir 567. Eski Başbakanlardan N. Fanoli Hükûmeti, bu problemi çözmek için ziraat alanında reform yapmak istemiş, fakat büyük arazi sahiplerinin direnişi ile sonuç alınamamıştır. Aynı süre içerisinde ziraatın ıslahı için bir Macar uzman davet edilmiş ve bu uzmanın hazırladığı rapor hükûmetçe tasdik edilerek milli meclise getirilmiştir. Fakat büyük toprak sahipleri, meclis ve hükûmete egemen olduğu için bu raporun kabulü gerçekleşememiştir 568. Ahmet Zogu cumhurbaşkanı olduğunda yaklaşık olarak 1 milyonluk nüfusa sahip Arnavutluk’ta (27.539 km karede) henüz ziraat başlı başına bir iktisat sistemi kuracak şekilde gelişememiştir 569. Dağlık olan Arnavutluk’ta ziraat sahası ülkenin orta kısmında yer alan oldukça mahsuldar Merkiye Ovası 570 ile Görice (Korça) ve Delvino Havzalarıdır. Bunlara ilave olarak Arnavut nehirlerinin geçtiği ovalarda ziraat yapılabilmektedir. Ancak Arnavutluk’un yeşil ve güzel ovaları halkı zehirleyen birer sıtma yuvası haline gelmiştir 571. Ovalarda mısır, buğday, arpa ve yulaf yetiştirilmekle birlikte dışarıdan mısır, buğday ve pirinç alınmaktadır. Arnavutluk’un bu dönemde aynı Türkiye gibi bir ziraat memleketi olduğunu söylemek mümkündür. Ancak gerek nüfusun araziye göre azlığı gerekse ahalinin çoğunlukla fakir halde bulunması sebebiyle mevcut olan arazinin hepsi de işletilememiştir. Ziraatın yanı sıra hayvan ve özellikle koyun ve keçi oldukça fazla yetiştirilmektedir. Çok kıymetli ormanlara sahip olmasına rağmen yolların bozukluğu ve mülkiyet belirsizliklerinden dolayı Arnavutluk, dışarıdan kereste almak mecburiyetinde kalmıştır. Orman ürünü olarak yalnızca ağaç kömürü ile yakacak odun ihraç edilebilmiştir 572. 567 “H. Milliye” gazetesinde 9 Temmuz 1924’te yer alan bir haber de bu durumu doğrulamaktadır. Cemiyeti Akvam himayesinde bulunan aç ve sefil Arnavutluk çocuklarına yardım edilmek üzere bir tertibattan bahsedilmektedir. Arnavutluk’un bir tarafta Sırp ve İtalya diğer tarafta Yunanlıların daimi işgal ve taaruzlarına maruz kalmış olması bu dağlık ve kayalık memleketin süt tabiyesinden mahrum olması, Arnavutluk’u elim vaziyete idhal eylemiştir (H.Milliye, 9 Temmuz 1924, s. 3). 568 Ayın Tarihi, Temmuz 1927, s. 2258-2262). 569 Gross, a.g.m., s. 141. 570 H.Milliye, 10 Eylül 1926, s. 3. 571 Dağların arasından ovalar akarken ovaları bataklık haline getiren nehirler, halka hasar veren felaket akıntıları olmuştur. 572 Hermann Gross, “Arnavutluğun İktisadî Bünyesi ve İktisadî Münasebetleri”, Balkan İktisadiyatı, Romanya, Yugoslavya, Yunanistan, Bulgaristan, Arnavutluk, İktisadî Bünye ve ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 165 Arnavutluk iptidai ve fakir bir ülke olmakla birlikte ülkenin yabancı girişimcilerin dikkatini çekebilecek kadar yer altı madenlerine sahip olduğu bilinmektedir. Avlonya civarında bir zift madeni işlenebilir durumdadır ve ziftin senelik ihracatı büyük bir yekün tutmaktadır 573. İşkodra’nın güneyinde zengin petrol kaynakları keşfedilmiştir. Ancak petrolün derinde bulunması ve yakın çevresinde demiryolunun yapılmamış olmasından dolayı hemen hiç petrol çıkarılamamıştır 574. Arnavutluk’ta doğramacılık, duvarcılık ve demircilik gibi elle işlenir sanayi mevcuttur 575. Türkiye ve Arnavutluk arasındaki yaklaşım farklılıklarından birisi de milli para konusunda takip ettikleri politikalarda görülmüştür. Bağımsızlık sembollerinden birisinin de milli para olmasına rağmen bağımsızlıktan sonraki süreçte Arnavutluk’ta milli para politikasına geçilememiştir. Bunun sonucu olarak 1920’li yılların ortasına kadar Arnavutluk’ta milli para olmadığından çeşitli bölgelerde muhtelif devletlerin akçesi geçerli olmuştur. Kuzey Arnavutluk’ta her nevi altından başka Avusturya gümüş kronlarıyla Yugoslavya frankları, Türk kuruş ve mecidiyeleri geçerliyken orta Arnavutluk’ta İtalyan lireti, Görice ve havalisinde ise dolar geçerlidir. Yunan hudutları civarında drahmi en çok geçerli akçe olmuştur. Bunun yanı sıra Arnavutluk halkı arasında farklı para birimleri geçerli olmakla birlikte Arnavutluk Hükûmeti uluslararası hizmetlerde esas itibarıyla İsviçre frangı üzerinden hesap görmüştür. Arnavutluk Hükûmeti, para konusunda bu kargaşayı ortadan kaldırmak için bir milli banka teşkil etme ihtiyacı duymuştur. Ancak yanlış bir politikayla bu banka imtiyazı 15 Mart 1925 tarihli anlaşma gereği İtalya’ya verilmiştir 576. İtalya bankasının şubesi sayılabilecek bir Arnavut bankası kurulmasıyla da o tarihe kadar tedavülde olan on beş ayrı çeşit para- Münasebetler, Haz. Muhlis Etem, Ahmet Sait Matbaası, İstanbul, 1933, s.142. Ancak sahil kesiminde bulunan ormanlarda yakılan kömür, Arnavut kayıklarıyla Tunus, Trablus ve Mısır’a ihraç edilmekte ise de bunun temin ettiği menfaat önemli bir yekün teşkil etmemektedir (Ayın Tarihi, Temmuz 1927, s. 2258-2259). 573 Ayın Tarihi, Temmuz 1927, s. 2258-2259. 574 H.Milliye, 9 Mayıs 1927, s. 2. 575 Ayın Tarihi, Temmuz 1927, s. 2258-2259. 576 Ayın Tarihi, Temmuz 1927, s. 2260-2262. 166 HALİL ÖZCAN nın yerini “lek” Arnavut para birimi almıştır 577. Aynı süreçte Türkiye milli ve bağımsızlıkçı bir iktisat ve para politikası takip etmiştir. Bu doğrultuda İstiklâl Mücadelesi’nden hemen sonra 1923 yılında İzmir’de toplanan Türkiye İktisat Kongresi’nde banknot ihracı ile devlet kredisini tanzim edecek bir merkez bankası oluşturulması üzerinde durulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti, İstiklâl Mücadelesi’nin bıraktığı yıkımların giderilebilmesi ve yeni ekonomik yapının yerleştirilebilmesi için Osmanlı paralarının tedavülüne bir süre izin vermiştir. Ancak bu durum genç cumhuriyet liderlerini rahatsız etmeye başlamıştır. Cumhuriyet yöneticilerine göre hemen yeni paralar basılmalı ve paraların üzerine yeni başkentle birlikte Türk milletinin egemenliğini simgeleyen ifadeler bulunmalıydı. Ancak 1923 senesinde Türkiye Cumhuriyeti, para politikası belirleyecek imkânlara sahip değildi. Hükûmet, adına para bastırmak yerine Osmanlı Devleti’nden intikal eden 158 milyon lira değerindeki kaimeleri sabit tutarak tedavülde bulundurmayı kararlaştırmıştır. Bu sebeple de merkez bankası kuruluncaya kadar devlet parası düzeyi sabit kalmıştır 578.12 Şubat 1924 tarihli kanunla Maliye Bakanlığına madeni para basma yetkisi verilmiştir 579. Uzun hazırlıklardan sonra 4 Eylül 1928’de Osmanlı kaimeleri tamamen tedavülden kaldırılmıştır. 11 Haziran 1930’da Merkez Bankası kurularak kağıt para basma yetkisi 1211 sayılı “T.C. Merkez Bankası Kanunu” ile Merkez Bankasına verilmiştir 580. Tam bağımsızlık ilkesi çerçevesinde hareket eden Türkiye Cumhuriyeti, 1930 senesinde de Türk parasının kıymetini koruma hakkında kanun çıkartmıştır 581. 577 Demirlika, a.g.e., s. 111. Yılmaz, Osmanlıdan Cumhuriyete Dış Borçlar (Düyûn-u Umumiye), s. 277-278. 579 Bu çerçevede 10 Mart 1924 tarihli anlaşma ile Osmanlı Bankasının banknot çıkarma yetkisine son verilmiştir (Tanju Demir, “Cumhuriyet Dönemi Paralarında Siyaset ve İdeoloji (1923-1950)”, 75 Yılda Para’nın Serüveni, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, 1998. s.11-23). 5 Aralık 1927’de bir, beş, on, elli, yüz, beş yüz ve bin liralık olmak üzere cumhuriyetin ilk kağıt paraları tedavüle sokulmuştur (Erdal Özbek, “Kuruş’tan Beş Milyonluğa: 75 Yılda Paramız”, 75 Yılda Para’nın Serüveni, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, 1998, s.1. 580 Demir, a.g.m., s. 11-23. 581 20 Şubat 1930’da kabul edilen 1567 numaralı kanun ile: “Türk parasının kıymetini korumak amacıyla Türk parasının yabancı paralar karşısındaki değerinin belirlenmesine, döviz ve dövizi temsil eden belgelere (menkul değerler ve diğer sermaye piyasası araçları dâhil) ilişkin 578 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 167 Türkiye milli para politikasının yanı sıra milli ve bağımsız bir ekonomi porgramı takip etmeye çalışmıştır. Türk İstiklâl Mücadelesi zaferle sonuçlandıktan sonra henüz Lozan görüşmeleri sonuçlanmadan 17 Şubat - 4 Mart 1923 tarihleri arasında İzmir’de toplanan Türkiye İktisat Kongresi’nde Mustafa Kemal Paşa ekonomi ile ilgili şu tespitlerde bulunmuştur: “… Tarih, milletimizin itilâ ve inhitâtı esbabını ararken birçok siyasî, askerî, içtimâi sebepler bulmakta ve saymaktadır. Şüphe yok bütün bu sebepler hadisat-ı ictimaiyede müessirdirler. Bir milletin doğrudan doğruya hayatiyle alâkadar olan, o milletin iktisadiyatıdır. Tarihin ve tecrübenin tespit ettiği bu hakikat bizim millî hayatımızda ve millî tarihimizde tamamen mütecellidir…” 582. İktisat kongresindeki bu tespitler çerçevesinde ekonomik yönden geleceğin Türkiye’sinde alınacak tedbirler kararlaştırılmıştır. Bu kapsamda cumhuriyetin ilânından 1930 senesine kadar kapitülasyonlar kaldırılmış ve ülkenin gelir kaynakları bir düzen içerisine alınmaya çalışılmıştır. Mustafa Kemal Paşa da bu dönemde yurt içi seyahatlerinde beraberinde götürdüğü uzmanlara her bölgenin ekonomik bakımdan durumunu inceletmiştir. Bu çalışmaların sonucunda 1930’lu yıllarda Türkiye sanayi plânlarını uygulamaya başlamıştır. Aynı dönemde istiklâlini kazanan Arnavutluk’ta iktisadî ve siyasî politikalar, ülkeyi İtalya bağımlılığına götürmeye başlamıştır. İşgaller ve iç isyanlar sebebiyle Arnavutluk’ta gelir-giderlerin düzenli bir şekilde tespiti ilk defa 1925-1926 malî yılı için yapılmış ve yabancı sermayenin yardımına rağmen bütçe dengesini oluşturmak mümkün olmamıştır 583. Arnavutluk, yeniden bağımsızlığını kazanmasına ve siyasî rejimini tüm işlemler ile dövizlerin tasarruf ve idaresine, Türk parası ve Türk parasını temsil eden belgelerin (menkul değerler ve diğer sermaye piyasası araçları dâhil) ithal ve ihracına, kıymetli maden, taş ve eşyalara ilişkin işlemlere, prim tahsili suretiyle bedelsiz ithal izni vermeye, ihracata, ithalata, özelliği olan ihracat ve ithalata, görünmeyen işlemlere, sermaye hareketlerine ilişkin kambiyo işlemlerine ait düzenleyici, sınırlayıcı esaslar bu karar ile tayin ve tesbit edilmiştir.” (http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/482.html. 28.05.2009). 582 A.Afetinan, Türkiye Cumhuriyetinin İkinci Sanayi Planı 1936, TTK Basımevi, Ankara, 1989, s. vıı, 57. 583 M.Frashëri’nin Lozan Konferansı’nın 4 Ocak 1923 günkü çeşitli malî hükümleri görüşme oturumunda Fransız ordularının 1916 yılından 1920 yılına kadar Görice (Kortcha) ilinin bütçe 168 HALİL ÖZCAN belirlemesine rağmen takip edilen yanlış ekonomi politikası sebebiyle kendi ekonomik kurallarını ve vergi sistemini uzunca bir süre oluşturamamıştır. Hayvanlardan ve zirai ürünlerden alınan vergileri 584 ise ancak Türk vergi sistemine göre tahsil edebilmiştir 585. Oysa Türkiye Cumhuriyeti liderleri, aynı dönemde bütçe ve iktisadî konularda oldukça titiz davranmıştır. Türk İstiklâl Mücadelesi’nin lideri Mustafa Kemal’in amacı ülkesinin tam bağımsızlığını gerçekleştirmek olmuştur. Tam bağımsızlığın gerçekleşebilmesi için malî bağımsızlığın korunması gerekirdi ve onun için de denk bütçe yapılması kaçınılmazdı. Mustafa Kemal de 1 Kasım 1922 tarinde TBMM açış konuşmasında: “Malî istiklalin ilk şartı, bütçenin ekonomik yapıya uygun ve denk olmasıdır.” demiştir 586. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk bütçesi ise 1924 yılında yapılmış ve 1924 tarihli Teşkilat-ı Esasiye’nin 92. maddesiyle de her yıl kasım ayında bütçenin TBMM’ne sunulması kararlaştırılmıştır 587. Türkiye’de bütçe politikası “denge” kavramı üzerine oturtulmuş ve gelir ile giderin denkliği şart koşulmuştur. Mustafa Kemal Paşa’nın bütçe konusunda titiz davranmasının sebebi devlet hazinesinin yurt içinde ve dışında güçlü ve güvenilir kılınarak iktisadî bağımsızlığı sürdürebilmesidir. Bu dönemde savaştan çıkan devletin ekonomik olarak sıkıntılarının çokluğuna rağmen halktan alınan vergiler yeniden düzenlenerek halka ağır gelen vergi ve harçlar kaldırılmıştır 588. Türkiye’nin İstiklâl Mücadelesi’nin liderlerinin iktisadî bağımlılığın ülkeyi nereye getirdiğini yaşayarak tecrübe etmesi sonucu Türkiye tam bağımsızlık ve iktisadî bağımsızlık konusunda oldukça hassas davranmıştır. Oysa Arnavutluk liderlerinde aynı hassasiyet görülmemiştir. fazlasını Arnavutluk Hükümeti’nin kullanımına bıraktığını belirtmiş, İtalyan Hükümeti de işgal ettiği Ergiri ilinin gelirlerine aynı şekilde işlem uyguladığını bildirmiştir. Buna karşılık Avusturya Hükümeti’nin Wienerbank’a yatırılmış 30 milyon kuruonu mütarekeden sonra kendi ihtiyaçları için kullandığını açıklamıştır (LBK, s. 250-251). 584 Arnavutluk’un 1931-1932 yıllarının gelirlerinin yaklaşık % 58’i vergilerden oluşmuştur (Gross, a.g.m., s. 153). 585 Gross, a.g.m., s. 152-154. 586 Yılmaz, a.g.e, s. 296. 587 Yalçın, Türkiye Cumhuriyeti Anayasaları, s 38. 588 17 Şubat 1925’te Aşar’ın kaldırılması sebebiyle 1925 yılı bütçesi, 1929 malî buhranın etkisiyle de 1931 yılı bütçesi açık vermiştir. Ancak bütçe açıkları sebebiyle borçlanmak yerine ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 169 Arnavut liderler, tüm enerjilerini sağladıkları dış destekle Osmanlı Devleti’nden bağımsızlığını kazanmak için kullanmış ve ekonomik sorunların çözümü için de bu dış desteğe güvenmişlerdir. Ancak Arnavutluk’un destekçilerinin başında gelen Avusturya-Macaristan İmparatorluğu I. Dünya Savaşı’ndan mağlup olarak çıktığı için Arnavutluk’a yardım edememiştir. Bu durum göstermektedir ki herhangi bir ülkenin dış ekonomik desteğiyle kendi bağımsızlığını temin etmesi ve bunu sürekli hale dönüştürmesi mümkün değildir. Arnavutluk’un hiçbir ülke topraklarında hak iddiası olmamasına rağmen Arnavutluk toprakları bağımsızlığını ilân edildiği 28 Kasım 1912 tarihinden itibaren on yıl süreyle haksız ve hukuksuz işgallere maruz kalmıştır. İşgalci komşu devletler, özellikle Yugoslavya ve Yunanistan ekonomilerini dış destekle sağlamalarına rağmen emperyalist emellerinden vazgeçmemişlerdir. Aynı dönem içerisinde Türkiye’nin de benzer ekonomik sıkıntılar ve işgaller sürecini yaşamasına rağmen takip edilen akılcı ve milli politikalar sonucu Türkiye ekonomik bağımsızlığını kazanıp koruyabilmiştir. B. Türkiye-Arnavutluk Ticari İlişkileri Türkiye, diplomatik ilişkilerini başlattıktan sonra 1925 senesinde Avlonya’da bir konsolosluk açmıştı. Siyasî rejimlerini cumhuriyet olarak belirlemiş olan her iki ülke de artık kendi iç bünyesinde devlet kurumlarını yeniden oluşturarak toplumsal alanda reformlar yapma çabası içerisine girmiştir. Ekonomik yatırımları artırma isteği de aynı çabaların sonucudur. İki ülke arasında siyasî ilişkilerinin kurulması sonucunda oluşmuş olan dostluk ve kardeşlik ortamının kalıcı hale gelebilmesi için ticari ilişkilerin kuvvetlendirilmesi ihtiyacının hissedilmesi de aynı döneme rastlamaktadır. Türkiye ile Arnavutluk arasında imzalanan 15 Aralık 1923 tarihli üç anlaşmanın onaylanmasından hemen sonra 14 Nisan 1925’te iki ülke arasında ticari ilişkilerin kurulması gündeme gelmiştir. İstanbul Arnavutluk Konsolosu Nezir Bey, Türkiye ile Arnavutluk arasındaki dostluğun zaten var yeni vergiler konulmuştur (Yılmaz, a.g.e., s. 296). 170 HALİL ÖZCAN olduğunu ifade ederek formaliteden ibaret olan anlaşmanın tasdikinden sonra ticari ve iktisadî ilişkilerin başlamasının da doğal olduğunu bildirmiştir. Türkiye-Arnavutluk anlaşmalarının onaylı suretlerini teati etmek üzere Türkiye’ye gelen Rauf Fitso Bey de Arnavutluk’un tek amacının iktisadını geliştirmek olduğunu açıklamıştır. Rauf Bey, hükûmetinin Cemal Efendi ile kendisine ticaret anlaşması imzalanması için yetki talimatı verdiğini beyan ederek 589 Türkiye Dışişleri Bakanlığı ile bu meseleyi görüşeceğini ifade etmiştir 590. Gerek Arnavutluk İstanbul Konsolosu Nezir Bey’in gerekse de Türkiye ile Arnavutluk arasındaki anlaşmaların teatisi için Türkiye’ye gelen Rauf Bey’in iki ülke ekonomik ilişkilerinin gelişmesi konusundaki açıklamalarına ihtiyatla yaklaşmak gerekmektedir. Çünkü Türkiye ile Arnavutluk heyetleri arasında dostluk, ikamet ve tâbiiyet anlaşmalarının imzalandığı Aralık 1923’te Arnavutluk Maliye Bakanı Nikolas Thashi, çeşitli ticari konuları düzenlemek amacıyla İtalya’ya gitmiştir. Yapılan müzakereler sonucunda da iki ülke arasında ticaret ve dolaşım anlaşması imzalanmasına karar verilmiştir 591. Bu anlaşmanın Türkiye’yi ilgilendiren boyutu, İtalyan gemilerinin transit vergilerden muaf tutulmasıyla gerek Arnavutluk ve gerekse İtalya’nın üçüncü bir ülkeye imtiyaz verilmesini önleme konusunda da mutabık kalmış olmalarıdır. Bu durum Arnavutluk’un dış politikasında ve ekonomisinde İtalya’ya bağımlılığının önünü açmıştır. İtalya Başbakanı Mussolini, bu anlaşmanın İtalya ile Arnavutluk arasındaki dostluk bağını güçlendirmesinin önemine dikkat çekmek suretiyle bu konuya açıklık getirmiştir. 20 Ocak 1924’te imzalanan bu anlaşma daha Türkiye-Arnavutluk anlaşmaları onaylanıp yürürlüğe girmeden önce 15 Mart 1925 tarihinde onaylanmıştır 592. Bu anlaşma ile İtalya, Arnavutluk’ta en çok tercih edilen ülke statüsü kazanmıştır. 589 Cumhuriyet, 4 Mayıs 1925, s. 1. Cumhuriyet, 24 Mayıs 1925, s. 1. 591 Owen Pearson, Albania and King Zog: Independence, Republic and Monarchy 19081939, The Center of Albanian Studies In Association with I B Tauris&Co Ltd., Newyork, 2004, s. 216. 592 Pearson, a.g.e., s. 216,245. 590 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 171 Bütün bu olumsuz gelişmelere rağmen Türkiye Dışişleri Bakanlığı, siyasî ilişkilere de katkı sağlayacağını düşünerek Arnavutluk ile ticaret anlaşması yapılmasının faydalı olacağına karar vermiştir. Türkiye’nin Tiran Elçiliği de Arnavutluk Hükûmeti’nin Türkiye ile bir ticaret anlaşması imzalama konusunda istekli olduğunu bildirmiştir. Bunun üzerine önce Ticaret Bakanı Ali Hayati Bey 593 başkanlığındaki bir heyete (29 Nisan 1926 günü 3506 nolu kararname ile) Arnavutluk ile ticaret anlaşması yapma (altı aylık) yetkisi verilmiştir 594. Altı ay içerisinde ticaret anlaşmasının imzalanamayacağı anlaşıldıktan sonra da Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti Arnavutluk Hükûmeti ile imza edilecek ticaret mukavelenamesini Ankara’da, konsolosluk ve iade-i mücrimin (suçluların iadesi) mukavelenamelerini Tiran’da müzakere etmek ve imzalamak üzere Tiran Elçisi Tahir Lütfi Bey’e 28 Ağustos 1926 tarihinde 3921 nolu kararname ile yetki vermiştir 595. Türkiye’nin ticari anlaşma yapılmamasından rahatsız olduğunu hisseden Arnavutluk Ankara Elçisi Rauf Fitso Bey, Türkiye Dışişleri Bakanı ile görüşerek kısa bir süre içerisinde ve bir ticaret ve konsolosluk anlaşmalarının görüşmelerine başlanacağını belirterek bu hususta Arnavutluk Hükûmeti’nin samimi arzu gösterdiğini ifade etmiştir 596. Türkiye de bu süreçte gerekli tedbirleri almaya çalışmıştır. Bu amaçla Arnavutluk ile ticari anlaşma yapmadan önce Avlonya Konsolosluğuna Arnavutluk’un ekonomik durumu ile ilgili geniş bir rapor hazırlattırmıştır. Raporda Arnavutluk’un ekonomik yapısı ile Türkiye başta olmak üzere diğer ülkelerle olan 1921-1924 iktisadî ilişkileri ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Türkiye, bu rapordaki bilgiler ışığında Arnavutluk ile yapacağı anlaşmaya yön vermeyi amaçlamıştır. Bu raporun kısa bir özeti “Cumhuriyet” gazetesinde 597 ve tamamı da “Ayın Tarihi” dergisinde 598 yayımlanmıştır. Asıl tablo 593 Ticaret Vekili Ali Hayati Bey’in başkanlığındaki heyet daha önceden Belçika ve diğer devletlerle ticaret anlaşması görüşmelerini yürüttüğü için Arnavutluk Hükümeti ile imzalanacak olan ticaret anlaşması için de görevlendirilmiştir (BCA 1926:fon kodu:18.01.01., yer no: 018.28.5). 594 BCA, 1926, fon kodu:18.01.01. yer no:018.28.5. 595 BCA, 1926, fon kodu:080.18.01.01, yer no:020.43.2. 596 Cumhuriyet, 6 Ocak 1927, s. 2. 597 1 Nisan 1926, s. 2. HALİL ÖZCAN 172 oldukça ayrıntılı olduğu için ithalat ve ihracatı az olan ülkeler buradaki listeye alınmamıştır. Arnavutluk’un İthalat ve İhracatı (1921-1924) 599 İthalat (Frank Altın) İhracat (Frank Altın) Devletler 1921 1922 1923 1924 1921 ------- 192,924 63,370 136,338 -------- 133,206 2,61182, 2,255,555 İngiltere 1,135,344 326,298 58,441 20,592 -------- 36,592 Amerika İtalya 1922 1923 44,575 1924 2,840 13,175,9 8,389,17 15,953,77715,462,923 1,613,498 2,36,260 4,910,669 6,378,165 Avusturya 669,466 372,185 97,991 20,415 -------- -------- ------- -------- Yunaniastan 2,35,193 1,406,377 3,744,141 3,898,801 487,803 532,954 839,449 3,424,814 Yugoslavya 334,741 Türkiye Toplam 671,38 596,20 1,699,314 554,137 88,490 660,154 -------- 498,915 83,392 100,611 209,607 1,958 14,155 306,886 500 18,235791 12,99,517 23,418,35 20,489,588 2,189,791 2,961,996 8,137,917 12,279,410 Bu tabloda Türkiye’den Arnavutluk’a 1921 senesinde 671,038 altın franklık mal ithal edilmiş olduğu görülmektedir. Arnavutluk’ta halk kitlesinin Türkiye’ye karşı saygısı ve bağlılığının bu ticarete yansımış olduğu dü598 599 Numara 40, cilt 13, Temmuz 1927. Asıl tabloda yer alan ülkelerin tamamı için bakınız Ayın Tarihi, Temmuz 1927, s. 2262. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 173 şünülebilir. 1921 ve 1922’de İstanbul’da İtilâf Devletleri işgali devam ediyor olmasına rağmen Arnavutların gerek yabancı gerekse Arnavutluk pasaportu ile seyahat edebilmeleri sebebiyle Türkiye’nin ihracatı yedi yüz bin altın frank gibi bir miktara ulaşmıştır. Özellikle kadın çarşafları, havlu ve peştamal gibi dokumalarla diğer kadın ziynetleri Türkiye’den alınmıştır. 1922 ve 1923 senelerinde Türkiye’nin ihracatı azalmış ve özellikle de 1924 senesinde 83,392 altın franklık bir miktara düşmüştür. Bu düşüşün sebebi Arnavutluk’ta bir Türk şehbenderin bulunmamasının yanı sıra Türkiye’de ticaret yapan Arnavutların seyir ve seferinin bir kural çerçevesinde düzenlenememesi ile siyasî ilişkilerin de resmen başlatılamamış olmasıdır 600. Tabloda görüldüğü üzere İtalya, 1920’de Arnavutluk’un bağımsızlığını tanıdıktan sonra bu ülkede ticaret hacminin önemli bir miktarda artırmıştır. Daha sonra İtalya Hükûmeti Arnavutlukla bir ticaret muahedesi imzalayarak kendi ithalatını özel tarifeye tabii tutturmayı başarmıştır. Bu nedenle Türkiye’nin de Arnavutluk ile ticaretini geliştirebilmesi için İtalya’ya tanınmış olan haklara benzer şartlarda bir ticaret anlaşması imzalaması zorunlu görülmüştür. Türkiye ile Arnavutluk ticaretinde bir diğer önemli engel ise nakliyat konusunda olmuştur. İstanbul’dan kalkış yaparak Yunanistan ya da İtalya’ya gitmekte olan ticaret gemileri ancak aktarma suretiyle Arnavutluk’a ulaşabilmektedir. Aktarma sebebiyle hem nakliye bedeli artmakta hem de eşya bazen ziyan ve hasara uğramaktadır 601. Bütün gelişmeler, Arnavutluk’ta İtalya’nın ticaret hacminin artırmasında etkili olmuştur. Yukarıdaki tabloda İngiltere’nin 1921 ve 1922’de 1.5 milyon altın franklık ihracat hacmine ulaşmasıyla Arnavutluk’a olan ticari ilgisinin arttığını söylemek mümkündür. İngiltere’nin Arnavutluk’a olan ticari ilgisinin artışında Arnavutluk’ta zengin petrol yatakları olmasının gündeme gelmesiyle birlikte İngiltere’nin Arnavutluk’u Milletler Cemiyeti üyeliği için destekleyerek karşılığında petrol imtiyaz anlaşması yapmasının etkisi olmuştur. 600 601 Cumhuriyet, 1 Nisan 1926, s.2. Ayın Tarihi, Temmuz 1927, s. 2262-2265. Ayın Tarihi, Temmuz 1927, s. 2262-2265. 174 HALİL ÖZCAN Buraya kadarki ifadelerin de teyit ettiği üzere Arnavutluk’un Türkiye’ye yönelik politikasında ekonomik ilişkileri geliştirmek öncelikli bir amaç olmamıştır. Bunun nedeni Arnavutluk Hükûmeti’nin Arnavutluk ile benzeri ekonomik şartlarda kalkınma hamlesi başlatan Türkiye’den kredi temin edemeyeceğini düşünmüş olması ihtimalidir. Bunun sonucu olarak Arnavutluk, yeniden bağımsızlığını kazandıktan sonra Türkiye’de kalan ve sonradan Türkiye’ye göçmek zorunda kalmış olan Arnavutların sorunlarını çözmeye öncelik vermiştir. Bu dönemde Arnavutluk Türkiye ile ticaret anlaşması yapacağını beyan ederek Türkiye’nin ticaret anlaşması yapması talebinin önüne geçmiş ancak anlaşma yapmamıştır. Sonuç olarak Arnavutluk, bu dönemde Türkiye ile anlaşma yapmak yerine, ticari olarak İtalya’ya imtiyazlar sağlayan bir anlaşma yapmış ve bu anlaşma ile Arnavutluk’un başka bir ülkeyle ticaret anlaşması yapması da engellenmiştir. Bu sebeple Türkiye ile Arnavutluk arasında konsolosluk ve ticaret müzakereleri birlikte yürütüldüğü halde 11 Temmuz 1927’de Konsolosluk Anlaşması imzalanmış ancak ticaret anlaşması imzalanamamıştır. C. Arnavutluk Cumhuriyeti’nin İtalya’ya Yaklaşmasının Sebepleri ve Sonuçları İtalya’nın Arnavutluk’a olan ticari ilgisi, Arnavutluk’un bağımsızlığını kazanmasından önceki dönemlere rastlamaktadır. İtalya’nın Bologna bölgesinde İtalya Ticaret Bankası ve İtalya Bankası içerisinde faaliyet gösteren Giacomo Vismara önderliğindeki bir grup, merkez Arnavutluk’taki orman işletmeciliği, toprak ıslahı, köprü ve demiryolu yapımı işlerine talip olmuş ancak Libya (Trablusgarp) Savaşı sebebiyle bu taleplerini gerçekleştirememiştir. Arnavutluk içerisinden geçerek Balkanları Adriyatik’e bağlayacak olan demiryolu projesine destek İtalyan sermayesinden gelmiş, fakat Osmanlı Devleti bu projeye soğuk bakmıştır. Demiryollarında istediğini alamayan İtalyanlar, Arnavutluk limanlarındaki denizcilik faaliyetlerinde etkinlik kazanmışlardır. İtalyan menşeli olan Pugila ve Navigazione Genera- ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 175 le şirketleri Adriyatik’in iki tarafında Avusturya-Macaristan’a rakip olarak taşımacılık yapmışlardır 602. Bağımsızlığını ilân ettikten sonra I. Dünya Savaşı ve sonrası işgallere maruz kalan Arnavutluk’un I. Dünya Savaşı sonrası ticari olarak İtalya’ya yaklaşmasının sebeplerinden biri de Arnavutluk’un güneyde Yunanistan, kuzeydoğu’da da Yugoslavya ile olan sınır anlaşmazlıklarıdır. İtalya’nın Paris’teki Elçiler Konferansı’nda 9 Kasım 1921’de imzalanan protokolle Arnavutluk sınırlarında oluşabilecek herhangi bir değişikliğin kendi stratejik güvenliğini tehlikeye düşüreceği gerekçesiyle bu ülke üzerinde ayrıcalıklı bir konum elde etmiş olması da sebepler arasındadır. İngiltere, benzer şekilde Arnavutluk’ta kendi iktisadî alanını genişletirken İtalya’nın Arnavutluk’ta siyasî ve stratejik üstünlüğünü dikkate alarak bu ülke içinde iktisadî nüfuzunu genişletme imkânı bulmuştur 603. İtalya, Arnavutluk konusunda İngiltere ile işbirliği yaparken asırlardır süren Avusturya rekabetinden kurtulmuş ve daha aktif politika izlemeye başlamıştır. Arnavutluk’un bağımsızlığına destek veren İtalya, aslında bağımsız ama gerçekte tamamen kendine bağımlı bir Arnavutluk yaratmak istemiştir. Bu yüzden de İtalya, Arnavutluk’taki nüfuzunu daha da kalıcı hale getirebilmek için siyasî ve stratejik üstünlüğünü ekonomik ayrıcalıklarla da pekiştirmeyi gerekli görmüştür. Başbakan Ahmet Zogu, başlangıçta İtalya nüfuzu altına girmek istememiş ve 25 Mart 1922’de ülkesindeki yabancı sermayeyi artırabilmek için Milletler Cemiyeti’nden finansal yardım ve teknik uzman talep etmiştir 604. Milletler Cemiyeti’nden gelen teknik personelin raporu doğrultusunda bir gelişme programı hazırlayan A. Zogu, bunun finansmanı için önce Milletler Cemiyeti’nden 22 milyon dolar istemişse de hem Avrupa devletlerinin istikrarsızlıkları hem de bazı belli güçlerin engellemesi ile Milletler Cemiyeti Arnavutluk’un finans talebini karşılamamıştır 605. Zogu, Yugoslavya desteği 602 Roselli, a.g.e., s. 4. Roselli, a.g.e., s. 10-11. 604 Roselli, a.g.e., s. 10-11. 605 Kollu, a.g.e., s. 207-208. 603 176 HALİL ÖZCAN ile Aralık 1924’te iktidara yeniden geldikten sonra 606 bu ülkeden de 240 bin sterlin borç talep etmiştir. Ancak talebi yerine getirilememiştir 607. Yugoslavya’dan da destek bulamayan Ahmet Zogu, İngiliz sermayesini ülkesine çekebilmek için gayret göstermiştir. Öncesinde Anglo-Persian Oil Company de Ahmet Zogu’nun iktidara yeniden gelmesi için destek vermiştir. Zogu, ekonomik ilişkileri geliştirebilmek için İngiltere’ye İtalya’nın haberi olmadan Arnavut jandarmasının yönetimi ile tütün ve petrol çıkarma imtiyazı vermiştir 608. Ancak İngiliz Hükûmeti, Arnavutluk’un petrol kaynakları üzerindeki haklara ilişkin bir anlaşma üzerinde doğrudan doğruya İtalya ile görüşmelere başlamada bir tereddüt görmemiştir. Görüşmelerde İtalyanlar, AngolaPersian Oil Company’nin tekel olmadığı konusunda İngilizlerce ikna edilmiş ve bu şirketin Arnavutluk’ta aldığı tavize karşılık, İtalya Devlet Demiryollarına 60 sene süreyle 80 bin hektar Arnavutluk arazisi verilmesi kararlaştırılmıştır. İtalya Ulaştırma Bakanlığı da Azienda Italiana Petroli Albanesi (AIPA) isminde bir firma kurmuştur 609. Bir müddet sonra Angola-Persian Oil Company, Fransız ve Amerikan petrol firmalarıyla birlikte Kuçove bölgesinde ciddi miktarda petrol bulmuştur. Ancak petrolün kalitesi düşük çıkmıştır. Bunun üzerine İngiliz, Fransız ve Amerikan petrol firmaları Arnavutluk’taki girişimlerinden vazgeçerek aldıkları petrol çıkarma ve işleme imtiyazlarının süresinin dolmasını beklemişlerdir. Bu firmalar nihayetinde Arnavutluk petrolleri için aldıkları bu imtiyazları İtalyan AIPA firmasına satmışlardır. Böylece bu ülkelere ait petrol alanlarının imtiyaz hakkı AIPA’ya geçmiştir. İtalya kıyılarına çok yakın olan bölgede bulunan Arnavutluk petrolüne sahip olmak konusunda İtalya Faşist Hükûmeti oldukça istekli davranmıştır 610. Nihayetinde Kuçove 606 Glenny, a.g.e., s. 345. Zaman, 13 Ocak 1935, s. 2. 608 Dibra, a.g.e., s. 304-305. 609 Pearson, a.g.e., s. 245. 610 İtalya Başbakanı Mussolini için petrol ve maden rezervlerine sahip Arnavutluk’un kıyı, güney ve orta kesimine İtalyanlar yerleştirilebilirdi. Mussolini, İngiltere’nin desteğini sağlayarak önce Arnavutluk Cumhurbaşkanı A. Zogu’yu ekonomik anlaşmalarla ve teknik yardımlarla siyasî nüfuzu altına almayı denemiştir. Bu amaç doğrultusunda 1926 yılı kasım ayında Arnavutluk iflasa yaklaştığında ülkenin kuzeyinde ciddî bir ayaklanma başlamış ve Zogu, İtalya’dan yardım istemek mecburiyetinde kalmıştır (Glenny, a.g.e., s. 346). 607 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 177 petrol sahasından Avlonya Limanı’na kadar bir boru hattı döşenmiş ve buradan çıkarılan petrol, gemilerle işlenmek üzere İtalya’ya nakledilmeye başlanmıştır 611. Milletler Cemiyeti’nden destek bulmada, İngiliz sermayesini ülkesine çekmede ve Yugoslavya’dan borç almada başarısız olan Arnavutluk Cumhurbaşkanı A. Zogu, başarılı bir ekonomik gelişmenin yabancı yardımı, yatırımı ve sermayesiyle gerçekleşebileceğine inanmıştır. A. Zogu, Yugoslavya’nın yardımı ve İngiltere’nin desteği ile yeniden iktidara gelmiş olmakla birlikte bu ülkelerden ve Milletler Cemiyeti’nden gerekli malî desteği temin edemediği için İtalya’ya yanaşmak mecburiyetinde kalmıştır. Bu gelişmelerde elbette ki İngiltere’nin Arnavutluk’ta başta petrol olmak üzere istediği gibi ekonomik faaliyet alanı bulamamış olmasının da etkisi olmuştur. İtalya ise ekonomik yardım sayesinde Arnavutluk üzerinde politik baskı kurarak Balkanlar siyasetine müdahale edebilmeyi amaçlamıştır. İtalya’nın Balkanlara yönelik bu politikaları yakın bir gelecekte doğrudan doğruya Türkiye’yi de ilgilendirecektir. Tüm bu gelişmelerden sonra A. Zogu, malî kaynak temin edebilmek için mevcut ticaretin üçte ikisinin yapıldığı İtalya ile müzakereleri başlatmıştır. Bunun sonucu olarak 15 Mart 1925’te Arnavutluk ile İtalya arasında ticaret anlaşması imzalanmıştır 612. Bu anlaşma çerçevesinde ilk aşamada İtalya ağırlıklı Arnavutluk milli bankasının kurulmasına finansal destek sağlanmıştır. Altın frank olarak adlandırılan Arnavutluk para biriminin tanınması ve hisse senedi verme yetkilerine sahip olacak bir merkezi banka oluşturulması için İtalyan finansörleri ile 50 yıllık bankacılık anlaşması imzalanmıştır 613. 611 Pearson, a.g.e., s. 245. Kollu, a.g.e., s. 207-208. Pearson a.g.e., s. 245. 613 Bu tarihe kadar Arnavutluk’un milli bir para birimi yoktur. 20 altın franktan oluşan parçalar (Napolyon ), 10 altın frank parçalar, İngiliz altın lirası, Avusturya-Macaristan gümüş kronları ve Maria Teresa gümüş dolarları o ana kadar piyasada dolaşımdadır (Pearson, a.g.e, s. 247). 612 178 HALİL ÖZCAN 1. Arnavutluk Milli Bankası (Banca Nasionale D’Albania)’nın Kurulması Türkiye ve Arnavutluk, istiklâl mücadelelerini kazanmasını müteakip siyasî rejimlerini cumhuriyet olarak belirlemiş ve uzun süren savaşın sonrasında ülkelerinin ihtiyacı olan bayındırlık, imar ve yatırım faaliyetlerine başlamıştır. Her iki ülke de sermaye ihtiyaçlarını karşılayabilmek için merkez bankası görevini yerine getirecek olan milli bir bankaya ihtiyaç duymuştur. Osmanlı Devleti tecrübesi bulunan bu iki devlet, banka kuruluşunda birbirinden tamamen farklı bir politika izlemiştir. Arnavutluk, milli bankasını kurarken Osmanlı Bankası’nın kuruluş sürecini takip eder bir görünüm sergilerken Türkiye, Osmanlı Bankası tecrübesiyle oldukça dikkatli hareket etmiştir. 1856'da İngiliz sermayesiyle Londra’da kurulan Ottoman Bank’a 1863 senesinde Fransız iştirakçiler katılmış ve bankanın adı da Bank-ı Osmanî-i Şahane olarak değiştirilmiştir. Osmanlı Devletiyle 4 Şubat 1863’de imzalanan sözleşmeyle banka Paris’te faaliyetine başlamıştır. Bankanın kuruluş amacı Osmanlı Devleti’nin sermaye ihtiyacını piyasalardan uygun şartlarda borçlanarak karşılamaktır. Bankanın idaresi ve denetimi tüzüğü gereği Londra ve Paris’teki komitelerin tekeline bırakılmıştır. Bankanın faaliyet merkezi olan İstanbul’daki genel müdürlüğün üyelerini dahi bu komiteler atamıştır. Osmanlı Bankası, banknot basabilme, değersiz madeni paraları tedavülden kaldırabilme, hazineye ait gelirleri toplayabilme ve hükûmete kredi verme yetkilerine sahip olmuştur. Ayrıca bankanın hisse senetleri ile muhtelif ticari kâğıtlarına vergi muafiyeti getirilmiş ve bankanın faaliyet göstereceği yerlerde arsa ve binaların bedava verilmesi kararlaştırılmıştır 614. 614 Kaya Bayraktar, “Osmanlı Bankasının Kuruluşu”, C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002, s. 75-83. Bankanın kronolojik olarak açtığı ilk şubelerden bir kaçı şöyle sıralanabilir; 1856 senesi: Londra, İstanbul, İzmir, Kalas ve Beyrut. 1861 senesi: Bükreş. 1862 senesi: Selanik, Aydın, Afyon Karahisar, Manisa ve Larnaka. 1865 senesi: Isparta. 1867 senesi: İskenderiye. 1869 senesi:Antalya. 872 senesi: Port-Said. 1875 senesi: Rusçuk, Edirne, Bursa ve Şam. 1878 senesi Filibe (http://www.obarsiv.com/ob-tarih.html 29.05.2009). 1883 senesinde 14 olan şube sayısı 1909 yılında 55’e çıkmıştır (Bige Yavuz, Kurtuluş Savaşı Döneminde Türk-Fransız İlişkileri Fransız Arşiv Belgeleri Açısından 1919-1922, TTK, Basımevi, 1994, s. 20). ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 179 Dolaysıyla Osmanlı merkez bankası işlevini gören bankanın merkezi, sermayesi ve yönetimi yabancıların denetiminde kalmıştır. Türkiye Cumhuriyeti liderleri Osmanlı Bankası deneyiminin verdiği tecrübe ile merkez bankası kurulurken son derece hassas davranmıştır 615. Mustafa Kemal, Cumhuriyeti’n ilânından hemen sonra 1924 yılı Temmuz ayının başında Bakanlar Kurulu toplantısında: “…vatanı yükseltecek ve kurtaracak tedbirlerine başında olarak, halkın doğrudan itibar ve itimadından doğup meydana gelen tam manasıyla modern ve milli bir banka kurulması…” gerekliliğini ifade etmiş ve böylece milli bir bankasının kuruluş aşamasını başlatmıştır 616. Bu girişimin sonucu olarak 26 Ağustos 1924’te adı, sermayesi 617 ve kadrosu Türk olan Türkiye İş Bankası hizmet vermeye başlamıştır. Hemen devamında 11 Haziran 1930’da adı, kadrosu ve sermayesi ile milli olan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası kurulmuştur. Benzer şekilde Arnavutluk da ilk milli bankasını kurmak için teşebbüse geçmiştir. Ancak Türkiye’den farklı olarak Arnavutluk milli sermaye teminini başaramadığı için İtalya’dan destek bulmaya çalışmıştır. Bu amaçla 15 Mart 1925’te İtalya Hükûmet temsilcisi Mario Alberti ile Arnavutluk Ticaret ve Dışişleri Bakanı Müfit Bey Libohova arasında bir anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşma ile birlikte merkez bankası ve para politikalarını düzenleyen kanunlar, Arnavutluk Meclisi tarafından 5 Temmuz 1925 tarihinde onaylanmıştır. Bu tarihten sonra Arnavutluk merkez bankasının kurulabilmesi için İtalya Hükûmeti tarafından kontrol edilen İtalya kredi tröstü Il Credito İtaliano ile Arnavutluk Hükûmeti arasında bir anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşmaları müteakiben Il Credito İtaliano’nun başkanı olan Doktor 615 Türkiye Osmanlı Devleti’ni çöküşe götüren sebeplere karşı Misakı Milli, Misakı İktisadi ve Misakı Maarifi kabul etmiştir. 616 Çağlar Keyder, “1923-1929 Bankalar”, 75 Yılda Para’nın Serüveni, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, İstanbul, 1998, s. 118-123. 617 Bankanın sermayesini Kurtuluş Savaşı sırasında Hindistan'dan cumhuriyetin kuruluşuna destek amacıyla Mustafa Kemal’e gönderilen 250 bin TL oluşturmuştur (http://www.istegenc.com.tr/bankaniz/isbank.asp 20.05.2009). 180 HALİL ÖZCAN Mario Alberti, 90 gün içerisinde Arnavutluk milli bankasının kurulacağını açıklamıştır 618. Arnavutluk Milli Bankası, hükûmet hazinesi gibi hareket ederek 50 yıl boyunca madeni ve kâğıt para basma özel hakkına sahip olabilecek olan İtalya kredi tröstü Il Cedito Italiano tarafından 2 Eylül 1925 tarihinde kurulmuştur 619. İlk kurulduğunda bankanın sermayesi 12.5 milyon nominal altın franktır. Bankanın sermayesinin 620 yaklaşık yarısı başlangıçta İtalyanların elinde olmuştur 621. Ancak Arnavut katılımcıların üyelik işlemlerini tamamlayamamasından dolayı onların hakları da İtalyanlarca kullanılmış ve Arnavutların hisseleri, % 20’lere kadar düşmüştür 622. Bir süre sonra Arnavutluk Milli Bankası sermayesine % 10 oranında Yugoslavya iştirak etmiştir. Ayrıca; İsviçre (%10 oranında “Basler Komerzialbank”) ve Belçika (% 5 oranında da “Banque Belge pour I’Etranger”) da bu banka hisselerine iştirak etmiştir 623. Kısa bir süre sonra Arnavutluk Milli Bankası ağırlıklı olarak İtalyan sermayesi egemenliğine girmiştir 624. Bankanın Arnavutluk’taki merkez ofisi Draç’ta (Durres’te) kurulmuş ve Tiran, Görice (Korçe), Avlonya (Vlore), İşkodra (Shkoder), Berat, Elbasan ve Ergri (Gjirokaster)’de şubeleri açılmıştır. İtalyanlar tarafından kontrol edilen Arnavutluk Merkez Bankası, bir süre sonra merkez ofisini ve Arnavutluk altın rezervlerini Roma’ya taşımıştır. Il Credito İtaliano’nun da başkanı olan Dr. Mario Alberti bankanın başkanı olurken Tef Kurani banka yönetimindeki tek Arnavutluk temsilci 618 İtalya, banka anlaşmasından sonra Arnavutluk’ta İtalyan yatırımcıların içerisinde bulunmadığı başka yatırımcılara imtiyazlar sağlanmaması konusunda Zogu üzerinde baskı oluşturmaya başlamıştır (Pearson, a.g.e., s. 247-248). 619 Pearson, a.g.e., s. 249-250. 620 Bankanın sermayesi içerisinde Arnavutların oranı en çok % 49 iken İtalyanların oranı % 51’i olarak belirlenmiştir. Gerçekte ise Arnavutluk’un % 49’luk hissesinin % 30’una İtalya’da yaşayan Arnavutlar sahip olmuş %19’una ise Arnavutluk’ta yaşayan Arnavutlar sahip olması öngörülmüştür (Roselli, a.g.e., s. 33-34). 621 Gross, a.g.m., s. 158. 622 Pearson, a.g.e., s. 249-250. 623 Gross, a.g.m., s. 158. 624 Arnavutluk Milli Bankasının genel toplantısında heyet, bankanın bilançosu ve % 5 hisseyi temettü eylemiş olduğunu tasvip ve tasdik etmiştir. Roma’nın Arnavutluk sefiri Cemal Bey ve diğer Arnavutluk ricalinin hazır bulunduğu toplantıda bankanın başkanı, Ahmet Zogu’yu selamlamıştır. (H.Milliye, 30 Nisan 1927, s. 1). ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 181 olmuştur 625. Banka, İtalyanların belirlediği şartlarda ve İtalya sermayesince kurulduğu için bankanın yönetiminde de İtalyanlar belirleyici olmuştur. Onun için bankanın merkezinin Roma’ya taşınması kararına karşı Arnavutluk hiçbir şey yapamamıştır. Arnavutluk Merkez Bankası’nı bu şekilde ele geçiren İtalyanlar, bu durumu aynı zamanda çok büyük bir propaganda aracı olarak kullanmışlardır. İtalya, Arnavutluk muahedesinin teyit hatırası olarak Arnavutluk Merkez Bankası’na altın bastırmış, basılan altınların bir tarafında İskender Kastiriyot’un 626 resmi ve diğer tarafında da İskender’in yanında yetişerek Türk ordularına karşı Arnavutlarla birlikte savaşmış olan Venediklilerin sembolü konulmuştur. İtalyanlar altın basma bahanesiyle Venedik sembolünü de Arnavutluk parasına basmak suretiyle İtalya-Arnavutluk barışından ziyade Arnavutluk’un gerçek anlamda İtalya’nın himayesinde olduğunu daima hatırlatacak propaganda hareketinde bulunmuştur. Tedavüle çıkarılmış olan altın franklık kağıt paraların bir tarafında İtalya kartalının da basılmış olduğu çok sonra fark edilmiştir. Bu sebeple sonradan bu paraların tedavülden kaldırılması girişiminde bulunulmuştur 627. İtalyanlar Arnavutluk Merkez Bankası 628 üzerinden bir yandan kendilerini Arnavutlara sevdirmeye 625 Pearson, a.g.e., s. 249-250. Asıl ismi Yorgi olan Arnavutların milli kahramanı İskender Bey, İstanbul’da sarayda yetişen rehin çocuklardan biridir ve padişah kendisine “Bey” unvanı vermiştir (Çetiner, 1966:11). Arnavutlar milli tarihlerini yeniden oluştururken İskender Bey’i yabancı istilasına karşı direnen ilk ulusal kahramanlardan birisi olarak göstermeye çalışmıştır. Oysa 15. yüzyılda Arnavutluk’ta ortaya çıkan isyanlar temelde feodal haklarını korumak isteyen beylerin merkeziyetçi Osmanlı idaresine karşı direnmeleri soncu meydana gelmiştir. İskender Bey isyanı da Osmanlı tımar sisteminin uygulanması sonucu ortaya çıkan merkezi otoriteyle yerli Arnavut feodalizminin çatışmasına dayandırılabilir (Sönmez, a.g.e., s. 48). 1506 yılında Osmanlı karşıtı İskender Ayaklanması (Bozbora, Osmanlı Yönetiminde Arnavutluk…, s. 102), Arnavutluk’un dinsel ve milli birlikten yoksun olması, İskender’in bölgenin yönetimini ele geçirmesiyle diğer yerel otoritelerin ortadan kalkacak olması ve her hangi bir dış destekten yoksun olması gibi sebeplerle Osmanlı Devleti’nin güç kullanması ile son bulmuştur (Çelik, İttihatçılar ve Arnavutlar..., s. 20). 627 BCA, 23 Mart 1927, fon kodu: 030.10., yer no:233.570.9. 628 Türkiye ile Arnavutluk arasında imzalanan anlaşmaların onaylı suretlerinin teatisi için Türkiye’ye gelen Rauf Fitso, milli bir bankanın kurulduğunu ve 50 milyon Franklık bir borç anlaşması için müsaade verildiğini, bu para ile 1.200 km.lik yol ve İşkodra kanalizasyonu yapımı ile Draç ve Avlonya Llimanlarının ıslahının yapılacağını açıklamıştır (Cumhuriyet, 4 Mayıs 1925:1). Ayrıca R. Fitso İtalya ile yapılan ekonomik ve borç anlaşmalarından haberdar olduğu halde Türkiye ile ticaret anlaşması yapılması için çalışmıştır. 626 182 HALİL ÖZCAN çalışırken diğer yandan da Arnavutların Türk dostluğunu kırmaya çalışmışlardır. Ayrıca bankanın sözleşmesinde tedavüle çıkarılan banknotların altınla mübadelesi şart değilken uygulamada bizzat altın mecbur kılınmıştır 629. Böylece Arnavutluk’tan toplanan altınlar İtalya’ya gönderilmiştir 630. İtalya’nın bu yöntemi takip etmesindeki amaç açıktır: Arnavutluk’u askerî, siyasî ve iktisadî açıdan tamamen nüfuzu altına alabilmek için önce bu ülkenin maliyesine sahip olabilmektir. Arnavutluk Merkez Bankası kuruluşunu tamamladıktan sonra Arnavutluk Hükûmetiyle 1925 senesinde % 7.5 faizli, 70.5 milyon altın tutarında 40 senelik istikraz (borçlanma) imzalamıştır 631. Arnavutluk Merkez Bankası, Arnavutluk’a verilecek olan borçları yönetmesi ve ekonomiyi düzene koyması amacıyla da “Societa per lo sviluppo economico dell’Albania” (S.V.E.A.) isimli, 15 milyon liret sermayeli bir şirket kurmuştur. S.V.E.A şirketi hem milli bankanın imzaladığı borçları kontrol etme hakkına ve hem de Arnavutluk iktisadiyatını idare ve denetim yetkisine sahip olmuştur. 1927 yılında İtalya, Arnavutluk’a verilen istikrazların tahvillerini bütün vergilerden muaf tutarak bu tahvilleri her zaman nakde tahvil etmeyi taahhüt etmiştir. Bundan yararlanan özel alacaklılar, tahvillerini İtalya Devleti’ne devretmiştir. Böylece de Arnavutluk için ihtiyaç duyulan sermaye yaratılmıştır. Bunlara ilave olarak Arnavutluk’a verilen borçlar karşılığında bu ülkenin gümrük ve tekel (inhisarlar) gelirlerinin yıllık 8 milyon altın franklık tutarı S.V.E.A tarafından emanete (terhin) alınmak suretiyle borçların geri ödemesi garantiye alınmaya çalışılmıştır 632. Bu sebeple Arnavutluk kibrit ve sigara üzerine ağır vergiler koymuş ve bu vergiler doğrudan doğruya İtalyanlar tarafından tahsil edilmiştir 633. 629 Avlonya Şehbenderliğinden Türkiye Dışişleri Bakanlığına gönderilen yazı. BCA, 23 Mart 1927, fon kodu: 030.10., yer no:233.570.9 (EK-15). 631 İtalya’dan 1925 senesinde alınan 62.295.000 altın franklık borcun (istikrazı); 1926 yılında; 11.6 milyonunu şose inşasına, 1.8 milyonunu demir yolu inşasına, 3.6 milyonunu köprü inşasına, 9.5 milyonunu liman inşasına, 10 milyonunu nehir kanalizasyonuna, 9 milyonunu bataklıkların kurutulmasına, 31 milyonunu iktisadî işlere, 4.5 milyonunu hükümet bina ve dairelerin inşasına harcanması plânlamıştır (Gross, a.g.m., s. 160-161). 632 Gross, a.g.m., s. 158-159. 633 “Herald Tribün” gazetesinde Tiran Paktı ile ilgili yayımlanan makale “Cumhuriyet” gazetesinde yayımlanmıştır. Buna göre asıl önemli nokta Arnavutluk’un bu borçtan bir santim bile alamamış olmasıdır. Arnavutluk’ta yapılacak bayındırlık işlerinde kullanılacak olan borç para, 630 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 183 Benzer şekilde borçlanan Osmanlı Devleti’nin gelir kaynaklarını işleterek Osmanlı Devleti’nin dış borcunu ödeyebilmek amacıyla 20 Aralık 1881’de Muharrem Kararnamesiyle Düyûn-u Umumiye İdaresi kurulmuştur 634. Bu maksatla söz konusu kuruluşa Osmanlı Devlet vergileriyle gümrük resimlerini toplama hakkı tanınmıştır. Düyûn-u Umumiye İdaresi de 1882 senesinden itibaren tütün, tuz tekeli, pul vergisi, ispirto vergisi, İstanbul’daki balık vergisi gelirleriyle birlikte İstanbul, Bursa, Edirne ve Samsun’daki ipek çiftliklerinin ondalık vergilerini tahsis etmeye başlamıştır 635. Uygulamalarından anlaşılacağı üzere Düyûn-u Umumiye İdaresi gerçekte Osmanlı Devleti’nin malî haklarını zedeleyen ve hükümranlık haklarına gölge düşüren bir uluslararası yönetim biçimidir 636. S.V.E.A şirketi de Arnavutluk malî hükümranlık haklarına gölge düşüren bir kuruluş gibi hareket etmiştir. İtalya, 1925 yılından itibaren Arnavutluk’a gönderdiği 250 uzman yardımıyla bu ülkeye verdiği sermayeyi ve kendi siyasî ilişkilerini emniyete almaya çalışmıştır. İtalya’nın verdiği borçlar Arnavutluk’ta yatırım amaçlı kullanılmadığından bu ülkeye beklenen faydayı sağlayamamıştır 637. Arnavutluk Merkez Bankası’nın kuruluşu Osmanlı Bankası’nın kuruluşunu hatırlatmaktadır. Borç veren devletler tarafından kurulan Osmanlı Bankası devlete verilen borçları düzenlemiştir. Osmanlı Devleti’nin moratoryum ilân etmesinden sonra Düyûn-u Umumiye İdaresi adıyla kurulan Borçlar İdaresi, Osmanlı Devleti’nin gelirlerine ipotek koyarak alacakları tahsille görevlendirilmiştir. İtalya tarafından kurulmuş S.V.E.A, şirketi de Duyunu Umumiye’nin yaptığı işlemleri yaparak Arnavutluk’un borçları için İtalyanlarca belirlenmiş ve İtalyan milli grupları tarafından oluşturulan Arnavutluk milli bankasına icra yetkisi verilmiştir. Ancak Arnavutluk maliyesinin İtalyanlara her yıl 8 milyon ödemeyle birlikte Arnavutluk’un bütçe açığı 22 milyon altın frank’a çıkmıştır. Ayrıca da Arnavutluk’un İtalya’nın onayı olmadan gümrük vergisi tespit edebilmesi ve diğer devletlerle iktisadî anlaşma yapabilmesi engellenmiştir (Cumhuriyet, 11 Ocak 1927, s. 3). 634 Osmanlı maliyesinde 5.500 memur görevliyken aynı dönemde Duyun-u Umumiye İdaresinde 8.000’in üzerinde memur görev yapmıştır. İdarenin başkanı İngiliz ya da Fransız olabilirken üyeler Alman, İtalyan, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı Devleti’nden birer kişi olarak belirlenmiştir (Halil Özcan, “Osmanlı İmparatorluğuna Yabancı Sermaye”, Jandarma Dergisi, sayı:92, Ankara, Aralık 2000, s. 52). 635 Yavuz, a.g.e., s. 19-20. 636 Yılmaz, a.g.e., s. 71. 184 HALİL ÖZCAN gelirlerini kontrol altına almıştır. Osmanlı Bankası ve Düyûn-u Umumiye İdaresi sürecinden ders alan Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri, milli banka kurma sürecinde kendi kaynaklarıyla borçlanmadan bu işlemi gerçekleştirmede oldukça hassas davranmışlardır. Ancak, Arnavutluk Devlet yöneticilerinin birçoğunun Osmanlı Devleti’nde yöneticilik yapmış olmasına rağmen Osmanlı Devleti’nin borçlanma sürecini doğru değerlendirmediklerini ve gerekli önlemleri alamadıklarını söylemek mümkündür. 2. İtalya-Arnavutluk Tiran Dostluk ve Güvenlik Paktı İtalya’nın Arnavutluk ile Tiran Paktı müzakerelerini sürdürdüğü dönemde Türkiye-İtalya siyasî ilişkileri gelişememiştir. Mussolini, İtalyanların milletlerarası kamuoyunda hayal kırıklığına uğratılması sonucunda İtalyanlara milli prestij ve milli benlik vermeyi vaat ederek iktidara gelmiş ve İtalya’nın 1881 senesinden itibaren gerçekleştirmek istediği “Roma İmparatorluğu”nu yeniden kurabilme emellerini milli bir idealizme dönüştürmüştür 638. Mussolini’nin “Roma İmparatorluğu”nu canlandırabilmek için sömürgecilik ve yayılma politikası takip etmesinden Türkiye de endişe duymuştur. Mussolini’nin “mare nostrum”u (bizim deniz) 639 küçük ve zayıf devletlerle birlikte doğu Akdeniz kıyılarını kapsamıştır. Bunlara ilave olarak Musul sorununda İtalya, Fransa ile birlikte İngiltere’ye destek vermiş ve Türkiye’nin Musul bölgesini işgale teşebbüsü halinde İtalya’nın Anadolu’ya asker çıkaracağına dair söylentiler çıkmıştır. Ayrıca İtalya’nın Arnavutluk’u siyasî nüfuzu altına alma çabalarıyla Anadolu’yu işgal edeceğine dair iddialar ortaya atılmıştır. Bütün bu gelişmeler, Türkiye’de İtalya’ya karşı endişe ve güvensizlik yaratmıştır 640. Aynı dönemde İtalya, Arnavutluk’ta iktisadî imtiyazlar elde ederek bu ülkenin milli bankasını teşkil etmiş ve ülkeyi borçlandırarak borçlarını tahsil edebilmek için Arnavutluk’un iktisadî gelirlerine ipotek koymuştur. Ekonomik ayrıcalıklarla yetinmeyen İtalya, Arnavut- 637 Gross, a.g.m., s. 157-161. Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi (1789-1914), s. 172-173. 639 Bu kavramı Romalılar, Akdeniz için kullanmıştır. 640 Armaoğlu, a.g.e., s. 327-328. 638 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 185 luk’taki iktisadî ve siyasî girişimlerini bir adım ileriye taşıyarak Arnavutluk’u tamamen nüfuzu altına alabilmek için harekete geçmiştir. 24 Haziran 1926 tarihinde Tiran’da İtalya Sefiri, bu amaçla Cumhurbaşkanı Ahmet Zogu’yu ziyaret ederek kendisine bir teklifte bulunmuştur. Bu teklifte Arnavutluk’un güvenliğini sağlama görevi verilen İtalya’nın bu görevi silahla yerine getirmesini bir anlaşmaya bağlamayı içermektedir. İtalya Sefiri, ayrıca Ahmet Zogu’nun üç bin silah, üç bin askerî üniforma, on dağ bataryası, iki bin katır ve on beş bin liretten oluşan bir hediyeyi de kabul etmesini teklif etmiştir. Sefir, Ahmet Zogu’ya teklifinin kabul edilmemesi halinde bölünen ve parçalanan bir Arnavutluk için Roma’nın Belgrat ile anlaşacağı ve bir isyan olduğunda Arnavutluk Hükûmeti’nin kendi yetkilerini kullanmaya imkân bulamayacağı tehdidinde bulunmuştur 641. A. Zogu, bu durumdan tereddütte düşerek İngiltere sefirine akıl danışmak mecburiyetinde kalmıştır. Ertesi gün İngiltere sefiri, bu meseleyi Londra’ya telgraf ile bildirmiştir. Bunun üzerine İngiltere Dışişleri Bakanı, İngiltere’nin Roma sefirini Mussolini’den açıklama istemekle görevlendirmiştir. Mussolini, bu sorundan haberi olmadığını beyan ederek Tiran Sefirinin talimat almadan böyle bir harekette bulunduğunu ifade etmek mecburiyetinde kalmıştır. 642 İngiltere, muahedeyi öğrendikten sonra Dışişleri Bakanı 643, Mussolini’ye ülkesinin Arnavutluk’un bağımsızlığına önem verdiğini ifade etmiştir. Mussolini de Arnavutluk’u tehlikelerden koruyabilmek için bir muahede plânı hazırladığını beyan etmiştir 644. Bu dönemde Türkiye, Sovyetler Birliği ile Almanya da Fransa ile yakınlaşmıştır. İngiltere, hem kendi geleceği hem de Hindistan yolunun güvenliği için İtalya ile ittifak yapmayı gerekli gördüğü için İtalya’nın Arnavutluk’u nüfuzu altına alacak olan bu girişimine karşı çıkmamıştır. Ayrıca 641 Cumhuriyet, 9 Ocak 1927, s. 3. Fakat muahede imzalandıktan sonra Tiran Sefiri, Musolllini tarafından nişan ile ödüllendirilmiştir (Cumhuriyet, 9 Ocak 1927, s. 3). 643 Bu muahedeneden Mussolini İngiltere Dışişleri Bakanına bir mülakatta bahsetmiştir. Baş başa görüşmelerde İngiltere Dışişleri Bakanı Arnavutluk’u İtalyan emperyalizmine karşı himaye etmeyeceğini açıkça söylemiştir (Cumhuriyet, 9 Ocak 1927, s. 3). 644 Cumhuriyet, 9 Ocak 1927, s. 3. 642 186 HALİL ÖZCAN İngiltere’nin Arnavutluk’ta istediği kalitede petrol bulamamış olması da İtalya’nın girişimine kayıtsız kalmasında rol oynamıştır. Aradan biraz zaman geçmesine rağmen Ahmet Zogu’nun anlaşmayı imzalamada tereddüt göstermesi üzerine İtalya, etkili olduğu kuzey Arnavutluk’ta Katolikleri harekete geçirmiştir. Bunun sonucunda Arnavutluk’ta ihtilâl çıkmış ve sıkıyönetim ilân edilmiştir 645. İtalya’nın teşviki ile çıkan isyanın amacı Katolik unsurların yaşadıkları bölgenin Arnavutluk’tan ayrılması talebi olarak ifade edilmiştir 646. Hükûmet kuvvetleri, isyancılara karşı sert tedbir almış 647olmasına rağmen isyan bastırılamamıştır 648. İtalya Hükûmeti, bir yandan isyanı desteklerken diğer yandan Arnavutluk Hükûmeti’ni tehdit ederek misakı imzalamaya zorlamıştır. Hatta misak imzalanırsa bir daha isyan çıkmayacağını ifade etmekten çekinmemiştir 649. Bu açıklama ile İtalya Hükûmeti, misakı imzalatmak için isyanı kendisinin tertip etmiş olduğunu itiraf etmiştir. İtalya’nın tertip ettiği bu isyan, Musul Meselesi sürecinde Türkiye’de İngiltere desteği ile çıkarılan Nasturî ve Şeyh Sait isyanlarıyla benzerlik göstermektedir. Bu durum emperyalist devletlerin hedeflerindeki ülkeler üzerindeki plânlarını gerçekleştirebilmek için benzer yöntemleri kullandıklarının da bir kanıtı gibi değerlendirilebilir. Lozan’da çözümlenemeyen Musul meselesinin görüşülmesine 19 Mayıs 1924’te İstanbul’da başlanmış ancak bir sonuç alınamamıştır. İngiltere, Misakı Milli sınırları içerisindeki Musul’un Türkiye’ye verilmek yerine 645 Cumhuriyet, 29 Eylül 1926, s. 1. Arnavutluk’ta ihtilal olduğu ve ihtilalcilerin İşkodra’yı ele geçirdiklerine dair söylentiler üzerine Arnavutluk Sefareti, kendi ülkesinin Dışişleri Bakanlığından gelen 28 Eylül 1926 tarihli telgrafta bu haberlerin asılsız olduğunu bildirmiştir (H.Milliye, 1 Ekim 1926, s. 2). 646 H.Milliye, 24 Kasım 1926, s. 1. Cumhuriyet, 25 Kasım 1926, s. 2. Arnavut isyancıları İşkodra’ya üç kilometre mesafeye kadar yaklaşmıştır (H.Milliye, 26 Kasım 1926, s. 3). 647 Tiran Hariciye Nezaretinden İstanbul Konsolosluğuna gelen telgrafta isyancılara karşı yapılan harekâtın başarıyla sonuçlandığı bildirilmiştir (H.Milliye, 27 Kasım 1926, s. 1). Arnavutluk İstanbul Konsolosu Nezir Bey, isyanın bastırılmış olduğuna dair telgraf aldığını söylemiş ancak ajans haberleri isyanın devam ettiğini bildirmiştir (Cumhuriyet, 28 Kasım 1926, s. 2). 648 H.Milliye, 29 Kasım 1926, s.2, Cumhuriyet, 29 Kasım 1926, s.2. 649 Arnavutluk’ta isyandan sonra oluşturulan divan-ı harpte, 27 Ocak 1927 tarihi itibarıyla 1200 kişi tutuklanmıştır (Cumhuriyet, 28 Ocak 1927, s. 3). Ahmet Asım, İtalya-Arnavutluk”, Vakit gazetesi, 9 Aralık 1926, s. 1. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 187 nüfusunun çoğu Türk olan Hakkari’yi de kapsayan Musul ve Süleymaniye bölgelerini kendi manda yönetimi altında almak istemiştir. İstanbul’da başlayan görüşmeler 5 Haziran 1924’te kesildiğinde Türk ordusunun Musul üzerine yürümesi kararlaştırılmıştır. Bunu öğrenen İngiltere, Hakkari’deki Nasturîleri ayaklandırarak girişilecek askerî hareketi geciktirmeye çalışmıştır. Ayaklanmanın hemen bastırılmasına rağmen Musul sorunu uluslararası kuruma havale edilmiştir. Kurul da Hakkari’yi Türkiye’ye, Musul’u da Irak’a bırakan haksız bir karar vermiştir. Türkiye bu haksız karara karşı Türk-İngiliz savaşını bile göze alarak sert tepki vermiş ancak İngiltere’nin kışkırtmasıyla Şeyh Sait isyanı patlamış ve 1925 senesi bu isyanı bastırmakla geçmiştir. Sonunda Musul, 5 Haziran 1926’da İngiltere ile imzalanan anlaşma sonucunda Irak’a bırakılmıştır 650. İngiltere’den beklediği desteği bulamayan Arnavutluk, İtalya ile Tiran’da Dostluk ve Güvenlik Paktı’nı 27 Kasım 1926’da imzalamak mecburiyetinde kalmıştır. 651Arnavutluk’un siyasî ve iktisadî açıdan İtalyan nüfuzu altına girmesi anlamına gelen bu anlaşmanın maddeleri şöyledir: Madde 1: İtalya ve Arnavutluk, Arnavutluk’un bütünlüğüne politik ve hukukî yapılan her türlü saldırının her iki ülkenin politik yatırımlarına yapılmış olduğunu tanır. Madde 2: Yukarıdaki politik yatırımları koruyabilmek için yüksek anlaşma tarafları birbirlerine her türlü destek ve yardımlaşmayı sağlar ve anlaşmada öngörüldüğü şekilde diğer tarafın bilgisi dâhilinde olmadan politik ve askerî anlaşmalar yapılamaz. 650 Mumcu, a.g.e., s. 171-172. Tiran Dostluk ve Güvenlik Paktı İtalya Kralı’nı temsilen İtalyan Bakan Baron Pompeo Aloisi ile Arnavutluk Cumhurbaşkanı A. Zogu’yu temsilen Arnavutluk Dışişleri Bakanı Hüseyin Viryoni arasında imzalanmıştır. Bu paktan sadece İngiltere’nin Tiran Sefiri haberli olmuştur. Sırbistan Maslahatgüzarı paktı öğrendiğinde paktın maddelerini ciddi tarzda telafi etmesi için İngiltere sefirine tavsiyede bulunmuştur (Cumhuriyet, 9 Ocak 1927, s. 3). Türkiye’nin Roma Elçiliği bu anlaşmanın suretini Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığına göndermiştir (BCA, 18 Aralık 1926, fon kodu:030.10, yer no:233.596.4). 651 188 HALİL ÖZCAN Madde 3: Yüksek anlaşma tarafları normal diplomatik kanallarla çözülemeyen aralarında çıkabilecek anlaşmazlıklar durumunda uzlaşma prosedürlerinin oluşturmasını sağlarlar. Madde 4: Bu mevcut anlaşma 5 yıl yürürlükte kalacak olup anlaşma süresi dolmadan 1 yıl öncesinde uzatılır veya sona erdirilir. Madde 5: Bu anlaşma meclisler tarafından onaylanacak ve Cemiyeti Akvam tarafından tanınacak olup hükûmet onayları Roma’da karşılıklı değiştirilecektir 652. Anlaşmanın 2. maddesinin anlam ve içeriği hakkında taraflar arasında tereddüt oluştuğu için bu madde yeniden müzakere edilmiştir. Müzakere sonucu taraflar, bu maddenin “Arnavutluk teklif yaparsa İtalya’nın değerlendireceğinin anlaşılması gerektiği” konusunda mutabık kalmışlardır 653. Arnavutluk önce İtalya ile yaptığı ticaret anlaşması ile ekonomik bağımsızlığını sonra da dostluk ve güvenlik anlaşması ile siyasî bağımsızlığını tehlikeye atmıştır. İtalya ve Arnavutluk arasında imzalanan Dostluk ve Güvenlik Anlaşması, Arnavutluk’ta statükonun korunması için İtalya’ya hak ve yükümlülükler vermiş, İtalya’nın Arnavutluk’un içişlerine karışması ihtimali belirmesiyle Yugoslavya anlaşmayı protesto etmiştir 654. Tiran Paktı ile Arnavutluk bağımsızlığını büyük ölçüde kaybetmiş olmakla birlikte İtalyan askerleri, Arnavutluk’a girme hakkını elde etmiş olduğu için Ahmet Zogu, Arnavutluk 652 Pearson, a.g.e., s. 263. 24 Ocak 1927 tarihinde Arnavutluk ve İtalya tarafından onaylanan Tiran Paktı’nın onaylanmış sureti Roma’da karşılıklı teati edilmiştir (Pearson, a.g.e., s. 267). 8 Şubat 1927 tarihinde Tiran Paktı, Milletler Cemiyeti’nce ekinde Arnavutluk Hükümeti tarafından talep edilmedikçe İtalya’nın Arnavutluk iç ve dış işlerine karışma hakkı olmayacağını açıklayan bir mektupla birlikte (Pearson, a.g.e., s. 268, Kuyucuklu, a.g.e.,:16-17) tanınmıştır. 653 Pearson, a.g.e., 264. Tiran Paktı, İtalyan Hükümeti’ne Arnavutluk’ta siyasî ve sınırsal statükoyu koruma hakkı vermiştir. Bu ayrıcalık, İtalya ekonomik çıkarlarının Arnavutluk’ta çok fazla artmasıyla sonuçlanmış, anlaşmadan sonra İtalyan şirketler, Arnavutluk’un güneyinde İtalyan kolonileri kurmaya başlamıştır. 1926 yılında İtalya’dan ilk 300 kolonist Arnavutluk’a gelmiştir. Kolonistlerin yaptığı ekonomik yatırımlar küçük olsa da yapılan yol, köprü ve liman projeleriyle İtalyan askerî ve stratejik çıkarlarının gerekleri yerine getirilmiştir. Bunlardan başka İtalya, ufak finansal girişimlerle çimento, sabun ve sigara fabrikaları açmış, Arnavutluk üzerinde gittikçe bir tekel oluşturmaya başlamıştır (Vıckers, a.g.e., s. 121-122). 654 Akşin ve Fırat, a.g.m., s. 111. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 189 içerisinde kendi muhaliflerine karşı pozisyonunu güçlendirme fırsatını ele geçirmiştir 655. Tiran Paktı Arnavutluk’un başka ülkelerle benzeri anlaşmalar yapmasına engel olacağı için Yugoslavya, pakta olan itirazını sürdürmüştür. Yugoslavya’nın tepkisini azaltmak için, dönemin Belgrat’taki Arnavutluk temsilcisi Cena Bey Kryezü, benzer bir anlaşmanın Yugoslavya ile de imzalanması teklifini götürmüştür. Ancak bu teklif, Yugoslavya tarafından göz ardı edilmiştir 656. Arnavutluk- İtalya anlaşmasıyla Arnavutluk ve Balkanlarda nüfuzunu kaybettiğini düşündüğünden Yugoslavya Dışişleri Bakanı istifa etmek mecburiyetinde kalmıştır 657. Bu istifa Cemiyeti Akvam’da şaşkınlık yaratmıştır 658. Tiran Paktı Milletler Cemiyeti’nce onaylandıktan sonra İtalya bu pakt ile ilgili başka bir girişimde daha bulunmuştur. İtalya Hükûmeti, 26 Nisan 1927’de Roma’daki Arnavutluk Sefiri Cemal Bey ile anlaşma üzerinde müzakere yapmıştır. Buna göre İtalya ve Arnavutluk’un onayı olmaksızın üçüncü bir ülke ile bu anlaşmanın hükümlerinin yorumlanamayacağı ve anlaşmanın müzakere edilemeyeceği yazılı belge ile garanti altına alınmıştır. Roma’dan yayınlanan resmi tebligatla da bu bilgi doğrulanmıştır. İtalya’nın bu girişimi, Belgrat’ta önemli bir heyecan uyandırmıştır 659. Her ne kadar Arnavutluk Hükûmeti benzer bir anlaşmayı Yugoslavya ile de yapabileceğini ifade etmiş olsa da gerçekte İtalya böyle bir anlaşma yapılmasının önüne geçmiştir. Aslında Yugoslavya’nın telaş ve kaygısının gerçek sebebi artık Arnavutluk ile olan sorunlarını bu ülke ile değil, doğrudan doğruya İtalya ile çözmek mecburiyetinde kalacağını anlamış olmasından kaynaklanmaktadır. 655 Pearson, a.g.e., s. 264. Pearson, a.g.e., s. 268. 657 Paktın imzalanmasına en sert tepkiyi Yugoslavya göstermiş ve Arnavutluk sınırına asker yığmaya başlamıştır. İtalya, Yugoslavya’nın Arnavutluk sınırındaki durumu karşısındaki endişesini İngiltere’ye bildirmiştir. Yugoslavya’nın faaliyetlerinden haberdar olan Arnavutluk da savunma faaliyetlerine başlamıştır. İngiltere her türlü tecavüzkâr gayeden uzak durulmasını tavsiye etmiştir. Diğer devletler durumu sakinleştirmek için girişimde bulunmuştur (H.Milliye, 21 Mart 1927, s. 1-2). Yugoslavya, İtalya-Arnavutluk ittifakını dengelemek için çareler aramaya başlamıştır. 658 Ahmet Asım, “İtalya-Arnavutluk”, Vakit gazetesi, 9 Aralık 1926, sayı:3211, s. 1. 659 H.Milliye, 16 Mayıs 1927, s. 1. 656 190 HALİL ÖZCAN Tiran Paktı imzalandığı dönemde Musul sorunu halledilmiş ve Türkiye-İtalya ilişkileri düzelme yoluna girmiştir. Bunda elbette İtalya’nın Arnavutluk’u nüfuzu altına almasından endişe duyan Küçük Antant 660 üyesi Yugoslavya’nın Fransa ile ittifak kurması etkili olmuştur. İtalya, Küçük Antant karşısında Türkiye ve Yunanistan ile üçlü blok oluşturmak istemiş ve bu ülkelere karşı politikasını değiştirmiştir 661. Türkiye’ye yönelik politika değiştirdiği dönemde İtalya, Arnavutluk ile Tiran Paktı’nı imzaladıktan sonra Türkiye’nin tepkisini dikkate alarak Türkiye’yi bilgilendirme ihtiyacı duymuştur. İtalya-Arnavutluk Muahedenamesi’nin imzalanmasından sonra İtalya Devleti’nin Arnavutluk Elçisi, Türkiye’nin Tiran Elçisini ziyaret ederek ittifak anlaşması hakkında bilgi vermiştir. İtalya Elçisi, bu bilgiyi dostluk duygusu ile yalnız Türkiye Elçisine yaptığını beyan etmiş ve görüşmede İtalya’nın Tiran Elçisi, ittifakın İngiltere ile Portekiz arasındaki kadim ittifakın aynı olduğunu beyan ederek amaçlarının da barışı muhafaza ve temin etmek olduğunu ifade etmiştir 662. Tiran Paktı, Türk basınında 663 ve dünya basınında çok geniş yankılar bulmuştur. Türk basınında bir süre sadece yabancı basından İtalya-Arnavutluk arasındaki ilişkiler ve bunun yansımaları yer almıştır. Daha sonra da Yunus Nadi 664 ile Hamdi Kemallettin 665 bu konuda geniş bir değerlendirme yampmıştır. Yunus Nadi 666, anlaşmayı daha çok Arnavutluk’un bağımsızlığı ve geleceği açısından değerlendirerek Arnavutluk meclisinin bu anlaşmayı 660 I. Dünya Savaşı’ndan sonra Tuna ve Balkanlar bölgesini kapsayan ilk önemli ittifak Küçük Antant olmuştur. İttifak, Çekoslovakya, Yugoslavya ve Romanya tarafından teşkil edilmiş, daha sonra Fransa bu ittifaka katılmıştır (Armaoğlu, a.g.e., s. 188-189). 661 Armaoğlu, a.g.e., s. 327-328. Türkiye ve Yunanistan ilişkilerinin iyi olmaması ve İtalya’ya güven duyulamaması sebebiyle üçlü blok kurulamasa da Türkiye ve İtalya arasında 30 Mayıs 1928’de Tarafsızlık ve Uzlaşma Anlaşması hemen akabinde de Yunanistan ile İtalya arasında 23 Eylül 1928’de benzer nitelikte bir anlaşma imzalanmıştır (Armaoğlu, a.g.e., s. 327-328). 662 BCA, 1927, fon kodu:030.10, yer no:219.475.10. 663 Tiran’da İtalya ile Arnavutluk arasında imzalanan İttifak Anlaşması “H. Milliye”de yayınlanmıştır (30 Kasım 1927, s. 1-4). 664 Yunus Nadi, “Arnavutluk Meselesi,”Cumhuriyet gazetesi, 16 Ocak 1927, sayı:967, s.1. 665 Hamdi Kemallettin, “Arnavutluk Meselesi”, Cumhuriyet gazetesi, 8 Mayıs 1927, s.1. 666 Y. Nadi, Arnavutluk’ta çok sık ihtilâl hareketlerinin görüldüğünü belirterek bundan sonra görülecek ihtilâllerin Arnavutluk’u aşarak uluslararası bir durum alacağını da vurgulamıştır. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 191 onaylamasına şaşırdığını ifade etmiştir. Y. Nadi, İtalya’nın bu anlaşma ile yeniden istilâ devrini açabileceği endişesini ayrıca vurgulamak suretiyle geleceğe ilişkin çok doğru bir tahminde bulunmuştur. Çünkü bir müddet sonra İtalya’nın Habeşistan işgali gerçekleşmiştir. Hamdi Kemallettin ise konuyu daha çok Balkan barışı çerçevesinde değerlendirerek Arnavutluk meselesinin Balkanların geleceği açısından Türkiye’yi de ilgilendirdiğini ifade etmiştir. H. Kemalletin’e göre İtalya, İngiltere’nin onayı ile Arnavutluk politikası oluşturmuştur. Ancak gerçek tam da böyle değildir. Yukarıda da izah edildiği gibi İngiltere Arnavutluk’ta istediği kalitede petrol bulamadığı için bu ülkeye olan ilgisini kaybetmiştir. Arnavutluk da İngiltere’nin desteğinden mahrum kaldığı için İtalya’ya yanaşmak mecburiyetinde kalmıştır. H. Kemallettin, İtalya’nın Tiran Paktı ile son zamanlarda Arnavutluk’ta yaptıklarının hukukî temellerini oluşturulduğunu böylece de anlaşmanın Arnavutluk’u bir sömürge haline getirdiğini ifade etmiştir. H. Kemallettin, İtalya Başbakanının Arnavutluk’ta 5 milyon İtalya’nın yaşayabileceğini ifade ettiğinin de altını çizmiştir. Tiran Anlaşması, Türk kamuoyunda Arnavutluk’un toprak bütünlüğü konusunda da endişe uyandırmış, bu endişeyi gidermek için İtalya çaba göstermiştir. İtalya’nın Moskova Büyükelçisi buradaki Türkiye Büyükelçisine İtalya’nın Arnavutluk ile imzaladığı anlaşma ile Arnavutluk’un bütünlüğünün korunacağını beyan ederek böylece Türkiye kamuoyunda İtalya aleyhine oluşan düşüncelerin de yavaş yavaş yok olacağını umduğunu ifade etmiştir 667. Arnavutluk ile İtalya arasında Tiran Paktı’nın imzalanması Türk basınında tartışılırken İtalya’nın Arnavutluk’ta elde ettiği imtiyazın Balkan barışını tehdit edeceği havası hâkim olmaya başlamıştır. Gelinen noktada Balkanlar etrafındaki siyasal faaliyetlerin bir Balkan ittifakına yol açıp açmayacağı bu bağlamda tartışılmaya başlanmıştır. Bu tartışmalar üzerine Arnavutluk’un Türkiye elçisi Rauf Fitso, Tiran Paktı’nın imzalanmasının ge- 667 Dışişleri Bakanlığı, Türkiye Dış Politikasında 50 Yıl: Cumhuriyetin İlk On Yılı ve Balkan Paktı (1923-1934), Araştırma ve Siyaset Plânlama Genel Müdürlüğü, Ankara, 1974, s. 276-277. 192 HALİL ÖZCAN rekçelerini izah ederek paktın Balkan ittifakına engel olmayacağını ifade etmek mecburiyetinde kalmıştır: “1920 yılından itibaren Arnavutluk’ta muhtelif zaman ve yerlerde muhtelif desteklerle ihtilaller çıkarılmıştır. Bu ihtilaller Arnavutluk’u gelişmesinden alıkoydu. Arnavutluk sükûna muhtaçtır ve fenalıklara geçit vermemek için Tiran Muahedesi’ni imzaladı. Muahedene Arnavutluk üzerindeki müdahaleleri engellediği için Arnavutluk için büyük menfaat temin etmektedir. Diğer taraftan İtalya da arazinin sahillerini kendi emniyet ve selametini ihlal edebilecek tesirat ve ahvalden kurtulması kademesini elde etmiştir. Sulh ve sükûn getiren Tiran Muahedesi neden Balkan İtilâfına engel olsun….” 668. Tiran Paktı’nın Balkan ittifakına etkisi konusunda Türkiye Dışişleri Bakanı da Balkan Devletlerinin ittifaka sıcak baktıklarını ancak Yugoslavya ve Arnavutluk’un bu konuya muhalefet ettiklerini ifade etmiştir 669. Bunun üzerine Arnavutluk’un Ankara Elçisi Rauf Bey 6 Haziran 1927’de Türkiye Dışişleri Bakanı ile görüşme ihtiyacı duymuştur 670. Gelişmeleri kaygıyla izleyen Türkiye’nin Yunanistan Elçisi de Türk, Bulgar, Sırp ve Yunan Devletlerinin er ya da geç Arnavutluk’a karışacaklarını ifade ederek Balkanların durumunun Tiran Muahedesi’nden öncekine göre daha da zorlaştığını beyan etmiştir 671. Türkiye’de Tiran Paktı ile ilgili kaygıların daha da artması üzerine Rauf Fitso, daha ayrıntılı bir açıklama yapma mecburiyetinde kalmıştır: “Arnavutluk şimdi dâhili işlerle uğraşmakta ve özellikle yollara önem vermektedir. Her şahıs bir süre iane tarifinde yol yapmaktadır. Yolsuz olan yerlere muhteşem şose yollar yapılmıştır. Arnavutluk’un İtalya ile imzaladığı emniyet ve muahedenet anlaşması tartışmalara neden olmuştur. Oysa İtalya ile Arnavutluk’un ihracatı % 80’dir. Arnavutluk Osmanlı Devleti’ne bağlı iken kaynağı İstanbul idi. Şimdi ise Arnavutluk gençleri İtalya’da eği- 668 Cumhuriyet, 24 Mayıs 1927, s. 1. Cumhuriyet, 24 Mayıs 1927, s. 1. 670 Cumhuriyet, 7 Haziran 1927, s. 1-2. 671 Cumhuriyet, 22 Mayıs 1927, s. 1-2. 669 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 193 tim yapmak mecburiyetinde kalmıştır. Arnavutluk barış sever bir devlettir, kimse ile kavga etmek niyetinde değildir…” 672. Rauf Bey, iktisadî ilişkilerle eğitim kurumlarını işaret etmiş olsa bile İstanbul ve İtalya bu hususta mukayese edilemez. Çünkü Arnavutluk Osmanlı Devleti hâkimiyeti altındayken “kaynağının” bağlı olduğu ülkenin başkenti olan İstanbul olması gayet doğaldır. Ancak Arnavutluk bağımsız olduktan sonra kaynağının İtalya olmasını ifade etmek bağımsızlığına gölge düşürmesinin bir itirafı olarak algılanabilir. Gerçi Arnavutluk’un İtalya’ya bağımlılığı konusu yabancı basının da üzerinde önemle durduğu bir husus olmuştur. Yabancı basında hâkim olan görüş İtalya’nın Tiran Paktı ile Arnavutluk’u nüfuzu altına almasıdır. Basın, bu konuda Arnavutluk yöneticilerini eleştirmiştir. Ayrıca söz konusu basın, Arnavutluk’un İtalya nüfuzuna girdikten sonra Avrupa, Balkan ve Adriyatik dengelerinin değişeceğini ifade etmiştir. Bunlara ilave olarak Tiran Paktı süreciyle ilgili çeşitli iddia ve söylentiler de yabancı basında yer bulmuştur. Tiran Paktı’na Arnavutluk’un Adriyatik’teki konumunu göz önüne alarak bakan “Herald Tribün” gazetesi, bu pakt ile Avrupa Hükûmetleri arasındaki dengelerin değişmesinin gündeme geleceğini yazmıştır. Adı geçen gazeteye göre Arnavutluk Adriyatik’e dökülen bir şişenin dar ağzının bir tarafını oluştururken İtalya da çizmenin ökçesini oluşturmaktadır. Gazete paktın imzalanması sürecindeki kimi iddialara da yer vermiştir 673. “Times” 672 Cumhuriyet, 6 Ocak 1927, s. 2. Gazete, Yugoslavya’ya sığınan Ahmet Zogu’nun İtalya Elçisine bu kadar kolayca baş eğmesini izah etmenin pek güç olduğu yorumunu yaptıktan sonra çok ilginç bir olayı anlatmıştır. “Herald Tribün”e göre anlaşmanın imzasından birkaç gün sonra Tiran’daki İtalya Sefaretine iki posta çantası gelmiştir. Sefir, evvelce bu çantaların Ahmet Zogu’ya ait olduğunu anlamayarak bunlardan birini açmış ve bu çantanın İtalyan banknotlarıyla dolu olduğunu görmüştür. Bunun üzerine sefir, bu çantaları derhal Arnavutluk Hükümet Reisine (A.Zogu’ya) göndermiştir. Daha sonra Ahmet Zogu’nun akrabalarından biri iki buçuk milyon lireti dolara çevirmiştir (Cumhuriyet, 9 Ocak 1927, s. 3). “Herald Tribune” gazetesi paktın imzasından dolayıbir başka ilginç iddiaya da yer vermiştir. Buna göre Ahmet Zogu İtalya’ya davet edilmiştir. Ahmet Zogu orada mükemmel bir kabul görecek ve kendisine yüksek mevkiden de bir eş bulunacaktır. Gazeteye göre bu siyasî entrikalar içerisinde en tehlikeli yolun Yugoslavya’nın Tiran Muahedesi dolayısıyla İtalya ile çekişmeye girmesi olmuştur (Cumhuriyet, 11 673 194 HALİL ÖZCAN gazetesinde yayımlanan bir makalede de Tiran Paktı ile Yugoslavya ve Yunanistan hudutlarının İtalyan etki alanına girdiği belirtilerek Arnavutluk’un İtalyanların işgali karşısında her hangi bir şey yapamayacağı yorumu yapılmıştır 674. Yugoslavya Tiran Paktı’ndan en fazla rahatsız olan devlet olmuş ve hatta bu paktın kendisine karşı yapıldığını iddia etmiştir. Onun için de Yugoslavya basını bu paktı ve Arnavutluk Cumhurbaşkanını çok sert bir şekilde eleştirmiştir. Belgrat’ta yayımlanan “Polistika” gazetesi, Arnavutluk Cumhurbaşkanı Ahmet Zogu’nun 1924 senesi ilkbaharında Belgrat’ta kaldığı sırada “Balkanlar Balkanlılara aittir.” prensibine sadık kaldığını ancak bu şahsın cumhurbaşkanı olduktan bir ay sonra Arnavutluk’u İtalya’ya ikramda bulunduğunu ifade etmiştir. Gazete ayrıca hükûmet memurlarından İtalya’ya taraftar olanların alıkonularak diğerlerinin (Yugoslavya taraftarlarının) iş başından uzaklaştırıldığını belirtmiş ve İtalya’nın Arnavutluk’u kendi müstemlekesi gibi gördüğünü ifade etmiştir. Diğer taraftan gazete, şarka doğru siyaseti için İtalya’nın Arnavutluk’tan işe başlamak arzusunda olduğunu beyan etmiştir. “Belgrat” gazetesi, İtalya ile Arnavutluk arasında Sırp, Hırvat ve Slav Krallığına karşı gizli bir anlaşma yapılmış olduğunu iddia etmiştir. Ayrıca adı geçen gazete, Arnavutluk Milli Bankası’ndaki Arnavut Hükûmeti’ne ait olan hisselerin bir kısmının İtalyanların eline geçmesi sebebiyle Arnavutluk maliyesine tamamıyla İtalya’nın hâkim olduğunu öne sürmüştür 675. Ahmet Zogu’nun Yugoslavya’da kaldığı süreçte bu ülkede siyasî faaliyetlerde bulunduğu ve yeniden iktidara gelmesinde bu ülkenin desteğini sağladığı gerçektir. Ancak Zogu iktidar olduktan sonra Yugoslavya ve İngiltere’den desOcak 1927, s. 3). 674 H.Milliye, 4 Temmuz 1928, s. 3. “Times” gazetesi, “İtalyanlar Arnavutluk’u Müstemleke mi Yapacaklar?” başlıklı başka bir yazısında da şartları normal olan devletlerin bile meselelerini aşarak istikrarlı bir millet haline gelebilmesi için uzun zamana ihtiyaç duyduklarını belirtmiş ve Arnavutluk Cumhurbaşkanı Ahmet Zogu’nun bu konuda aceleci davrandığını ima etmiştir (H.Milliye, 19 Eylül 1926, s. 3). “Newyork Herald Tribune” gazetesi de İtalyaArnavutluk Anlaşması’nın yayınlanması ile ilgili olarak İngiltere ve İtalya’nın genelde Balkanlarla özelde de Arnavutluk ile ilgilendiğini (Cumhuriyet, 11 Ocak 1927, s. 3) belirtmiştir. Adı geçen gazete bu ilginin gerçek sebebini de Arnavutluk petrol sahasına bağlamıştır (Cumhuriyet, 11 Ocak 1927, s. 3). 675 BCA., 1926, fon kodu: 030.10., yer no:250.691.6. Türkiye’nin Belgrat elçiliğinden alınan ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 195 tek sağlamaya çalışmışsa da başarısız olmuş ve kendisini İtalya’dan destek almaya mecbur hissetmiştir. 3. İtalya-Arnavutluk Savunma Anlaşması İtalya ile Arnavutluk arasında imzalanan Tiran Paktı’ndan sonra Arnavutluk-Yugoslavya ilişkileri zor bir döneme girmiştir. Mayıs 1927’de Tiran’da Yugoslavya Elçiliğinde görevli bir memurun tutuklanması ve aynı yılın Ekim ayında da Arnavutluk’un Sırp taraftarı olan Belgrat Elçisinin Prag’da bir Arnavut tarafından öldürülmesi 676, Arnavutluk-Yugoslavya ilişkisindeki gerginliği çok fazla artırmıştır 677. Tiran Paktı’na tepki olarak Yugoslavya, 11 Kasım 1927’de Fransa ile ittifak anlaşması imzalamıştır. Bu anlaşmanın imzalanmasından sadece 11 gün sonra da bu anlaşmaya tepki olarak İtalya ve Arnavutluk arasında 22 Kasım 1927’de bu kez İşbirliği ve Güvenlik Tiran Paktı (Askerî Karakterli “Değiştirilmez Savunma İşbirliği” Anlaşması) imzalanmıştır. Bu anlaşma ile İtalya, Adriyatik’teki hukukî yatırımlarını korumayı amaçlarken Zogu ise içeride ve dışarıdaki düşmanlarına karşı kendisini güvenceye almaya çalışmıştır. Yedi maddeden oluşan bu anlaşmanın süresi 20 yıl olarak belirlenmiştir. İtalya ve Arnavutluk arasında savunma amaçlı askerî işbirliği Yugoslavya baskısı ve Yunanistan saldırılarına karşı bir anlaşmadır. Anlaşmanın girişinde iki ülke arasındaki mevcut işbirliğinin güçlendirip geliştirmesi ve her türlü tehdide karşı yakın işbirliğinin olanaklı kılınması öngörülmüştür. Ayrıca anlaşma ile bir ülkenin çıkar ve güvenliğinin diğer ülkenin çıkar ve güvenliğine bağlı olduğu kabul edilerek iki ülke arasında mevcut olan doğal ilişkiyi sürekli kılabilmek hedeflenmiştir. Anlaşma aşağıdaki maddeleri içermiştir: 1. Arnavutluk’un Birleşmiş Milletler’e üye olmasından sonra dahi bu anlaşmanın hükümlerine uygun olarak iki ülke arasındaki çıkar ve karşılıklı ilişkiler devam edecektir. 5 Mayıs 1926 tarihli ve 210/443 sayılı yazı. 676 Katil İtalya’da tahsil görmüş bir Arnavut’tur ve İtalya’nın yardımıyla Prag’a gitmiştir (Esmer, 1953, a.g.e., s. 70-71). 677 Esmer, a.g.e., s. 70-71. 196 HALİL ÖZCAN 2. 20 yıl boyunca bir tarafta Arnavutluk bir tarafta İtalya olmak üzere Değiştirilemez Savunma Anlaşması mevcut olacaktır. Bu işbirliği 18 ya da 19 ncu yılında iptal edilebilir. Eğer bu yapılmazsa anlaşma aynı süre kadar uzatılmış sayılır. İki Hükûmet de bu iki ülkenin dış saldırılara karşı güvenliğini sağlamak için en üst düzeyde çaba gösterir. 3. Bir önceki maddede (2. madde) bahsi geçen sorumluluğun gereğini yapmanın bir sonucu olarak iki ülke de kendisi tarafından başlatılmamış bir savaş tehditi altında bulunan diğer ülkeyi korumak için her türlü imkânı seferber eder. 4. Tehdit altında olan ülke tarafından talep edilmesi durumunda böyle bir durumda askerî, ekonomik vb. kaynakların seferber edilmesi ile bu karışıklığın ortadan kaldırılması için diğer ülke bütün imkânlarını seferber eder. 5. 4. maddede yazılan olaylar durumunda iki ülke birbirlerinin karşılıklı mutabakatları olmadan barış görüşmelerine ya da anlaşmalarına giremezler. 6. Bu mevcut anlaşma dört orijinal kopya iki İtalyanca iki de Arnavutça olarak imzalanmıştır. 7. Bu anlaşma meclis onayına sunulacak ve Birleşmiş Milletler tarafından tanınacaktır 678. İtalya, bu anlaşma ile hem Arnavutluk’u tamamen himayesi altına almış hem de başka bir devletin tehdit ve saldırısına karşı koruma hakkı elde etmiştir. Ayrıca İtalya, kendisinin içerisinde olmayacağı barış görüşmelerinin Arnavutluk ile yapılmasını da engellenmiştir. Böylece de Arnavutluk uluslararası ilişkilerde yarı İtalya sömürgesi durumuna gelmiştir 679. Anlaşmanın imzasından sonra Arnavutluk maliyesinin ıslahı için İtalyan uzmanlar getirilmiş ve ordusunun eğitimi için İtalyan subaylar ülkeye kabul edilmiş- 678 679 Pearson, a.g.e., s. 280-281. Akşin, Fırat, a.g.m., s. 111. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 197 tir 680. Bunlara ilave olarak Arnavut gençliği de faşist öğretmenlerce organize edilmeye başlanmıştır 681. Artık Arnavutluk’ta da İtalyan uzmanlarca Mussoli’nin para-militer “balilla” gençlik örgütlenmesi gibi teşkilatlanma süreci başlatılmıştır 682. Bütün bu gelişmeler Arnavutluk’un tamamıyla İtalya himayesine girmeye başladığının işareti gibidir. 680 Esmer, a.g.e., s. 70-71. Kollu, a.g.e., s.210-211. 682 Kuyucuklu, a.g.e., s. 16-17. İtalya-Arnavutluk Müttefik Anlaşması imzalandıktan sonraYugoslavya çok fazla tedirgin olduğu için askerî hazırlıklara başlamıştır. İtalya Hükümeti, Sırbistan’ın askerî hazırlıklarda bulunduğu gerekçesiyle mukabil askerî tedbirler alacağını bildiren bir nota vermiştir (Cumhuriyet, 21 Mart 1927, s. 1-2). Yugoslavya Dışişleri Bakanı da İtalya’nın Arnavutluk’a asker çıkarması ve Adriyatik’i İtalyan gölü haline getirmesi halinde bu duruma seyirci kalamayacaklarını ifade etmiştir (Cumhuriyet, 29 Nisan 1927, s. 1-4). Sırpİtalyan ihtilafı sürerken Arnavutluk’ta yeni bir isyan çıktığı haberi gelmiştir (Cumhuriyet, 3 Mayıs 1927, s. 1). Sırbistan destekli isyanı Arnavutluk Hükümeti şiddetle bastırarak kararlılığını göstermiştir. İsyanın sonunda beş kişi idam edilirken 40-50 kadar kişi hapse mahkûm edilmiştir. 681 III. ARNAVUTLUK KRALLIĞININ İLÂNI VE TÜRKİYE İLİŞKİLERİNE YANSIMLALARI Ahmet Zogu, 31 Ocak 1925’te cumhurbaşkanı olduktan sonra krallığı hep gündemde olmuştur. Daha cumhuriyetin ilânın üzerinden bir yıl geçtikten sonra 1926 yılında Arnavutluk’un İtalyan sefiri Aloiz Baron, A. Zogu’ya İtalyan kraliyet ailesinden birisi ile evlenmesini ve Arnavutluk kralı olmasını teklif etmiş ancak Zogu bu teklifi kabul etmemiştir 683. Ahmet Zogu’nun kral olacağı söylentileri Türk basınında da yer almıştır. Arnavutluk’un ilk Türkiye Elçisi Rauf Bey bu görev için İstanbul’a geldiğinde “Cumhuriyet” gazetesi muhabiri, 14 Şubat 1926’da Ahmet Zogu Bey’in kral olacağına dair söylentileri Rauf Bey’e sormuştur. Rauf Bey, Arnavutluk’un bir cumhuriyet olduğunu ve cumhuriyeti benimsediğini belirttikten sonra bu söylentinin Arnavutluk dışındakilerin kasıtlı uydurmaları olduğunu ifade etmiştir 684. Ancak bu iyimser açıklamalara rağmen Yugoslavya gazeteleri de Ahmet Zogu’nun ilk fırsatta kendisini kral ilân etmek niyetinde olduğu kanaatindedir 685. İtalya ile 22 Kasım 1927 tarihinde yapılmış olan İttifak Anlaşması, Arnavutluk’ta krallık beklentilerini daha da artırmıştır. Cumhurbaşkanı Ahmet Zogu’nun Mussolini’nin desteği ile 28 Kasım 1927 günü krallığını ilân etme niyetinde olduğu, Atina’dan Paris’e bildirilmiş ve bu haber “Cumhuriyet” gazetesinin 25 Kasım 1927 günkü sayısında birinci sayfadan A. Zogu fotoğrafıyla duyurulmuştur 686. A. Zogu’nun kral olacağıyla ilgili söylentilerin artması üzerine “Vakit” gazetesi, Arnavutluk Cumhurbaşkanı A. Zogu’nun İtalya desteğiyle kendisini kral ilân edip etmeyeceğini Arnavutluk Elçisi Rauf Bey’e sormuştur. Rauf Bey de Cumhurbaşkanı A. Zogu’nun 683 Demirlika, a.g.e., s. 124-127. Cumhuriyet, 15 Şubat 1926, s. 1-2. 685 H.Milliye, 5 Mart 1927, s. 2. 686 H.Milliye, 22 Ağustos 1928, s. 1. 684 200 HALİL ÖZCAN eskiden beri krallık arzusu olmadığını ifade etmiştir 687. Ağustos 1928’de İstanbul’a Türk jandarmasının durumunu yerinde incelemek üzere gelen Arnavutluk Umumi Jandarma Kumandanı Kasım Bey, kendisine Ahmet Zogu’nun krallığı ile ilgili soru sorulması üzerine Arnavutluk’ta bir hükümdarlık (krallık) ilânına ihtimal vermediğini ifade etmiştir 688. Cumhurbaşkanı olduğu 1925-1928 senelerinde A. Zogu’nun arkasındaki en büyük güç olan İtalya ile Balkan ve Avrupa Devletleri monarşi rejimi ile yönetildiği için dış ortam krallık ilânına uygundur. Zaman ilerledikçe İtalya’nın daha fazla desteğini alan Cumhurbaşkanı A. Zogu 689 yetkileri kendi elinde toplayarak muhalefeti de sindirdiği için Arnavutluk’un içerisi de rejim değişikliğine hazır hale getirilmiştir. 20 Ağustos 1928 günü Tiran ve civarında halk, büyük bir miting düzenleyerek memlekete hizmetlerine şükran olmak üzere Arnavutluk tacının Ahmet Zogu’ya verilmesini talep etmiştir. Bütün Arnavutluk’ta bu yönde tam bir sükûn içinde Ahmet Zogu taraftarlarının yaptırmış olması kuvvetle muhtemel olan gösteriler tertiplenmiştir 690. Ahmet Zogu, vatan kurtarıcısı ilân edilmiş ve halk Zogu’yu cumhurbaşkanı ve kral pankartlarıyla karşılamıştır. Ahmet Zogu’nun kral olması için de telgraflar çekilmeye başlanmıştır 691. 25 Ağustos 1928 günü Arnavutluk Cumhurbaşkanı Ahmet Zogu namına Adliye Nazırı bir konuşma yapmış ve milletvekillerini yaptıkları başarılı hizmetlerden dolayı kutlamıştır 692. Bu gelişmeyi müteakiben Arnavutluk Meclisi, rejimin değişmesi için 30 Ağustos 1928’de mecliste kanun çıkararak 1 Eylül 1928’de Ahmet Zogu’yu “Zog I Arnavutların Kralı” olarak 687 Vakit 22 Haziran 1928, s. 1. Cumhuriyet, 10 Ağustos 1928, s. 3. 689 A. Zogu’ya göre Arnavut zihniyeti öyle kıttır ki cumhuriyet ülkenin amacını tam kavramayacaktır. Arnavutlar için vatanseverlik eğer gerçek ve monarşist bir Arnavut ile temsil edilmiyorsa hiçbir anlam taşımaz. Ayrıca Zogu savaştan yeni çıkan ülkesinin güvenliğini ancak monarşi sisteminin sağlayabileceğine inanmıştır (Demirlika, a.g.e., s. 124-127). 690 H.Milliye, 22 Ağustos 1928, s. 1.G.Shpuza, rejim değişikliğinin Arnavut halkına zorla kabul ettirildiği kanısındadır (Shpuza, “Türk Milli İhtilalinin ve Kemalist Reformların Arnavutluk’taki Yankıları”, s. 338). 691 Demirlika, a.g.e., s. 127-129. 692 H. Milliye, 29Ağustos 1928, s. 2. 688 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 201 ilân etmiştir 693. Arnavutluk Meclisi yayımladığı beyannamede krallığın Arnavutluk’un manevî kuvvetini artıracağını bildirerek yeni anayasayı kabul etmiş olduğunu ilân etmiştir. Ahmet Zogu, 694 kendisine Arnavutluk tacını sunan özel heyete Arnavutluk krallığını kabul ettiğini ifade etmek suretiyle yeni dönemi başlatmıştır 695. Kral Zog, krallık ilânının ertesi günü 2 Eylül 1928’de İtalya Kralı Victor Emanuel III’e gönderdiği telgrafta İtalya Kralı’nın kendi ülkesinin kaderini değiştirmek için uyguladıklarının kendisine ilham verdiğini ifade etmiş ve “uygulamalarınızı kendime rehber alacağım” diye yazmıştır 696. Kral Zog, krallığının ikinci günü ikinci telgrafı da İtalya Başbakanı Mussolini’ye göndermiş, kendisi ve Arnavut vatandaşları adına İtalyan Hükûmeti’nin sağlamış olduğu sürekli destekler için şükranlarını sunduktan sonra krallığının ana politikasını iki seçkin hükûmet arasındaki işbirliğinin devamı olarak ifade etmiştir 697. Kral Zog’un çektiği bu iki telgraf, Arnavutluk’taki rejim değişikliğinin arkasındaki gücün varlığını açıkça ortaya koymuştur. İtalya, Arnavutluk’u nüfuzu altına aldıktan sonra bu ülkeden kendisine karşı milli muhalefet oluşacağı endişesine kapılmıştır. Onun için Zogu’nun krallığını destekleyerek baskıcı bir yönetimle Arnavutluk içerisinde muhalefeti sindirmek istemiştir. Arnavutluk Dışişleri Bakanı, krallığın ilânını müteakip İtalya’nın Tiran elçisine 3 Eylül 1928 günü gönderdiği bir notada Arnavutluk’ta krallığın nasıl ve niçin ilân edildiğini bildirmiştir. Notada Arnavutluk Dışişleri Bakanı, iki memleket arasındaki dostluk ve samimiyetin devam edeceği konusun693 Fıscher, a.g.e., s. 148-149, Demirlika, a.g.e., s. 127-129. Ahmet Zogu, 1916 yılında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun davetlisi olarak bu ülkeye gider ve aynı sene İmparator I. Karl’ın taç giyme törenine katılır. Faik Konica’ya göre o muhteşem tören Zogu’nun içindeki kral olma isteğini uyandırmıştır (Demirlika, a.g.e., 124127). 695 H.Milliye, 3 Eylül 1928, s. 4. Vakit, 3 Eylül 1928, s. 4.”Vatan” gazetesinde (8 Eylül 1928, s. 1), Arnavutluk Kralı Zog’un İtalyan Kralı’nın üçüncü kızı Prenses Cuvanni ile evleneceği haberi yer almıştır. Arnavutluk’un eski Başbakanı ve Arnavutluk Milli Komitesi Reisi olan Mösyö Fanoli, Cenevre’de toplanan ricale Ahmet Zogu’nun krallığının ilânı aleyhine protestoname sunmuştur (Vakit, 8 Eylül 1928, s. 2). 696 İtalya Kralı da cevap olarak Arnavutluk krallının mutluluğu ve ülkesinin refahı için en içten dileklerini iletmiştir. 694 202 HALİL ÖZCAN daki kanaatini bildirmiş ve her iki memleketin aralarında mevcut olan ittifak nazarıyla Balkanlar konusunda birlikte hareket etmeye devam edeceklerini beyan etmiştir. İtalya’nın Tiran elçisi de cevabî notasında Arnavutluk Krallığı ile derhal siyasî münasebete girmek ve krala yeni ahidnamesini takdim etmek üzere hükûmetinden emir almış olduğunu beyan ettikten sonra iki memleket arasındaki dostluğun devam edeceğini belirterek özellikle Balkanlarda iki devletin müşterek bir şekilde hareket edeceklerini ifade etmiştir 698. Arnavutluk Kralı 4 Eylül günü İtalyan sefirini kabul etmiş sefir, krala hükûmetinin tebriklerini sunmuş ve bu andan itibaren İtalya ile Arnavutluk arasındaki siyasî ilişkilerin resmen başladığını beyan etmiştir 699. Kral Zog’un kendisini “Arnavutlar Kralı” ilân etmesinin Kosova’daki Arnavutlar üzerinde ayrımcı etkisi olacağını düşünen Yugoslavya, bu durumdan oldukça tedirgin olmuştur. Yugoslavya Hükûmeti, “Arnavutlar Kralı” unvanı nedeniyle Tiran Hükûmeti’ni protesto etmiştir 700. Belgrat’taki Arnavutluk temsilcisi, 2 Eylül 1928 günü öğle saatinde Yugoslavya Dışişleri Bakanlığına gitmiş ve Dışişleri Bakanına Arnavutluk’taki rejim değişikliği ile kurucu meclisin Ahmet Zogu’yu Arnavutluk kralı tanıdığını bildirmek için görüşme talep etmiştir. Bakanın meşgul olması gerekçe gösterilerek Arnavutluk temsilcisine randevu verilmemiştir 701. Tüm bu tepkilere rağmen Yugoslavya, Arnavutluk’u İtalya’ya daha fazla yanaştırmamak için krallık rejimini ve kralı tanımak mecburiyetinde kalmıştır 702. Zogu Krallığını ilân ettiğinde daha önce Arnavut Kralı olan Prens Vid de Arnavutluk krallığından vazgeçemediğini açıklamıştır. Arnavutluk 697 Pearson, a.g.e., s. 296. H.Milliye, 5 Eylül 1928, s. 3. 699 H.Milliye, 6 Eylül 1928, s. 2. 700 H.Milliye, 6 Eylül 1928, s. 2. 701 Pearson, a.g.e., s. 297. 702 Vıckers, a.g.e., s. 124. Arnavutluk Krallığı Balkanlar’da mevcut monarşilerin devamı gibidir. Yugoslavya Kralı kendisini Sırp, Hırvat ve Sloven Kralı, Yunan Kralı da kendini Helen Kralı olarak görmüştür (Pearson, a.g.e., s. 297). Ahmet Zogu da Arnavutların Kralı unvanını alarak Arnavutluk dışındaki Arnavutların da kralı olacağı mesajını vermiştir. Ancak Arnavutluk Hükümeti, Arnavutluk’ta rejim değişikliğinden doğan kuşkuyu kaldırmak için olacak dış politikanın değişmeyeceğini açıklamak zorunda kalmıştır (Vakit, 12 Eylül 1928, s. 2). 698 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 203 dışındaki Arnavut örgütleri de krallığın devrilip cumhuriyetin yeniden kurulması için çaba sarf etmeye başlamışlardır. Bu amaçla “Time” gazetesine bir telgraf göndererek Ahmet Zogu’yu krallıktan istifa ettirmek amacıyla ihtilâl yapacaklarını açıklamışlardır. Amerika’da bulunan Eski Başbakanlardan Fan Noli de monarşi ilânının Roma tarafından kurulmuş bir tuzak olduğunu bildirerek bunun Arnavutlara ve Balkan Devletlerine karşı yapılan bir hareketin başlangıcı olduğunu ifade etmiştir 703. A. Türkiye’nin Arnavutluk’ta Krallık İlânına Tepkisi Ahmet Zogu, Ahmet Zogulli (Zoguoglu) olan adını 1920’lerde modernleşmeye uyarak Zogu’ya çevirmiş, kral olduğunda da Zog yapmıştır 704. Bu bağlamda yeni kral, Arap Türk ismi olan Ahmet ile Zogu’nun sonundaki “u”yu silerek kendisinin ulusal Arnavut kralı imajını güçlendirmeye çalışmış ve kendisini “Zog I Arnavutların Kralı” olarak ilân etmiştir 705. Ahmet Zogu’nun krallığını ilân ederken ismi olan Ahmet ile soyadının sonundaki “u” harfini kullanmaması, Türkiye ve Müslümanlık ile olan bağlantısını ortadan kaldırmaya yönelik bir hareket olarak düşünülebilir. Ancak Arnavutların Kralı unvanını kullanması da Kosova’da yaşayan Arnavutların da kralı olacağına dair Yugoslavya’ya yönelik bir mesaj içermektedir. Mesajı vermeye çalışan kralın İtalya tarafından desteklediği bilindiğine göre bütün bunlar İtalya’nın Arnavutluk üzerinden Türkiye, Yugoslavya ve Balkanlara yönelik politikasının yansıması olarak da değerlendirilebilir. 703 Demirlika, a.g.e., s. 127-129. Arnavutluk Krallığına sadece ülke dışındaki Arnavutlardan tepki gelmemiş, ülke içerisinde de tepkiler oluşmaya başlamıştır. Kral Zog, buna engel olmak için bazı tedbirler almıştır. Arnavutluk’ta Ahmet Zogu kral olduktan hemen sonra Arnavut beylerine kont, dük gibi unvanlar vermeyi kararlaştırmıştır. Bunun için bir kurul teşkil edilmiştir (Akşam, 8 Eylül 1928, s. 1). Kral Zog, tahta çıkması nedeniyle siyasî suçlular hakkında (suçun mahiyet ve vahametine göre) genel af ilân etmiştir (H.Milliye 26 Eylül 1928, s. 1). Ancak bunlar, Zogu’nun kral olmasından sonra Müslüman ve Katolik Arnavutlar arasında ihtilaflar çıkmasını engelleyememiştir (H.Milliye, 23 Eylül 1928, s. 1, Cumhuriyet, 27 Eylül 1928, s.1). 704 Glenny, a.g.e., s. 339. 705 Fıscher, a.g.e., s. 148-149. Vıckers, a.g.e.,s .124. Tahtını daha da güçlendirmek isteyen Ahmet Zogu, kral olarak feodal güçlerle bağlantısını kesmek için Verlaci’nin kızı olan eşinden boşanarak Verlaci’yi sınır dışı etmiştir (Akşin, Fırat, a.g.m., s. 111). 204 HALİL ÖZCAN Arnavutluk Meclisi beklenmedik bir şekilde 1 Eylül 1928 günü saat 9.15’te Ahmet Zogu’yu kral seçmiş ve kralın validesinin ana kraliçe, kardeşlerinin de prens ve prenses sayılması gerektiğini kararlaştırmıştır. Aynı gün öğleden sonra saat beşte kral, mecliste resmi bir tören ile yemin etmiştir. Yemin törenine Tiran’da bulunan elçiler Arnavutluk Dışişleri Bakanı tarafından şifahen davet edilmiştir. Bu daveti Fransa, İngiltere ve Küçük İtilaf elçileri olumlu karşılamıştır. Türkiye Elçisi Tahir Lütfi Bey de bu davete riayet etmiş ve bu durumu şifre telgraf ile 1 Eylül 1928 günü Ankara’ya bildirmiştir 706. 1 Eylül 1928 günü Türkiye’nin Londra Büyükelçiliği de “Central News” ajansının İstanbul telgrafına dayanarak Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in de kral olacağına dair haberlerin bazı İngiliz gazetelerinde 707 yer aldığını bildirmiştir. Gerçeği yansıtmayan bu haber, Ankara’nın talimatıyla Londra Büyükelçiliğince kesin olarak yalanlamış ve “Royter Ajansı” ile “Times”, “Daily Telegraph” ve “Manchester Guardian” gazetelerinin 7 Eylül 1928 günkü nüshalarında bu tekzip yayımlatılmıştır 708. İngiltere ve İtalya’nın uluslararası verdiği destek ile Arnavutluk Kralı yabancı hükûmetlerce de tanınmaya başlanmıştır. Arnavutluk Kraliyetini İlk tanıyan ülkeler İtalya, Macaristan, Yunanistan 709, Yugoslavya 710, Uruguay, Avusturya, Bulgaristan, ABD, Fransa, İngiltere, Romanya, Almanya, 706 Şimşir, Türkiye-Arnavutluk İlişkileri…, s. 18. Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, s. 292-293. 707 “The Daily Telegraph” (King Kemal? An Angora Report 1.9.1928) ve “Manchester Guardian (Kemal To Follow Suıt?, 1.9.1928) (Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, s. 293-294). 708 Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, s. 293-296. Arnavutluk’ta rejim değişikliği ve Türkiye’ye etkisi Mısır’da yayınlan “El-Siyasîye” gazetesinin 2 Ekim 1928 günkü sayısında Türkçe gazetelerin cumhuriyet idaresini monarşiye çeviren Ahmet Zogu’yu acı acı tenkit ettikleri ile Mustafa Kemal Paşa’nın da A.Zogu’yu izleyeceği haberlerini şiddetle tekzip ettikleri yazılmıştır (Şimşir, a.g.e., s. 296). 709 Yunan Cumhurbaşkanı, Kral Zoğ’u tebrik etmiş, 4 Eylül 1928 günü Yunanistan Maslahatgüzarı da Arnavutluk Dışişleri Bakanını ziyaret ederek hükümetinin Arnavutların I. Kralı Zog’un krallığını resmen tanıdığını ve siyasî ilişkilerin başladığını beyan etmiştir. (H.Milliye, 6 Eylül 1928:2). 710 Yugoslavya da başlangıçta Arnavutların Kralı unvanından Kosovalıların da etkileneceğini düşündüğü için tepki göstermiş olsa da Arnavutluk’un tamamen İtalya’ya yanaşmasını önlemek için krallığı tanımak mecburiyetinde kalmıştır. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 205 Japonya, Hollanda, Belçika, İsviçre, İspanya, Polonya, Litvanya, Letonya, İsveç, Finlandiya, San Marino, Ekvator ve Mısır olmuştur 711. Zogist monarşiyi sadece saltanatı kaldırmak için zor bir mücadele vermiş olan Türk Hükûmeti tanımamıştır 712. Bunun da başlıca sebebi Osmanlı Devleti’nden son ayrılan unsur olan Arnavutluk’un cumhuriyet rejiminden monarşiye geçmesinin Türkiye’de de cumhuriyet rejimi muhaliflerini cesaretlendirebilme ihtimalidir. Bu dönemde benzer koşullardan geçen Türkiye Cumhuriyeti, kurucusu ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde bir yandan sosyal ve siyasal reformlar yapmış diğer yandan da kendi öz kaynakları ile kalkınmanın yollarını aramıştır. Türkiye’deki gelişmeler, çoğunluğu Müslüman olan Arnavutluk’ta ilgi ile izlenmiştir. Türkiye, bağımsızlığını cephede ve masada zorlu bir mücadele ile kazanmış ve devamında millet egemenliğine dayalı bir cumhuriyet rejimi kurmuştur. Arnavutluk ise hem Osmanlı Devleti’nden bağımsızlığını kazanmayı hem de bağımsızlık sonrası işgallerden kurtulmayı dönemin koşullarına göre dış destek ile sağlayabilmiştir. Arnavutluk’ta kısa bir süre uygulanan millet egemenliğine dayalı cumhuriyet rejimi, cumhurbaşkanının krallığa geçişi için bir köprü görevi görmüştür. Arnavutluk’ta krallık ilânı sadece Türkiye Hükûmeti tarafından tepkiyle karşılanmamıştır. Arnavutluk’taki rejim değişikliğiyle ilgili daha cumhurbaşkanı ve hükûmetten bir açıklama gelmeden önce Türk basını “nefret” tabirini kullanarak bu gelişmelere karşı çok sert tepki göstermiştir. “Cumhuriyet” gazetesine göre Arnavutluk’ta krallık ilânı ve Ahmet Zogu’un cumhurbaşkanlığını bırakıp krallık tacını giymesi her tarafta derin bir hayret uyandırırken millet hâkimiyetinin tam anlamıyla olgunlaşmaya başladığı Türkiye’de aynı zamanda “nefret” uyandırmıştır. Gazeteye göre başkalarının iç işlerine karışmak doğru olmamakla birlikte Ar- 711 Gazmend Shpuza, Ataturku dhe Shaiptaret, Atatürk ve Arnavutlar, Dituriai Tirane, Arnavutluk, 1994, s. 57-58. 712 A.S.S. III, a.g.e., s. 289. 206 HALİL ÖZCAN navutluk’ta görülen bu geriye dönüş Türkiye Hükûmeti’nce de tepkiyle karşılanmalı ve Tiran’da bulunan elçi Türkiye’ye çağırılmalıdır 713. Vasfi Raşit, “Cumhuriyet” gazetesinde 714 Ahmet Zogu’nun milleti tarafından seçilmiş olmak gibi şerefli bir makamı bırakıp medeni dünyada bulunduğu makama düşmanlık eyleyen saltanat derecesine inerek kral olmasında ne gibi zorunluluklar olduğunu bilmediğini ifade etmiştir. V. Raşit Arnavutluk’ta cumhuriyetten saltanata dönüşün Arnavutlar tarafından kabul edilip edilmeyeceğini de sormuştur. Ayrıca, V. Raşit, meşhur Fransız hikâyeci La fontaine’nin bir hikâyesi olan “Kurbağalar ve Krallar” 715 başlıklı öyküsünü kıssadan hisse çıkarılabilmesi için yazmıştır. V. Raşit, Arnavut halkının kendi istekleriyle kargalar gibi demokrasiden vazgeçerek sonradan başlarına geçen kraldan şikâyetçi olacaklarını ifade etmiştir. Ahmet Hidayet de Cumhuriyet’te 716 bir Alman gazetesinde ayrı ayrı sütunlarda “operat” ve “Ahmet Bey Kral” başlıklarını görmüş ve iki başlığı birleştirerek “Tiran Operati” başlığı ile yazı kaleme almıştır. A. Hidayet’e göre allı pullu elbiseler ve sorguçla 717 (süs ile) Arnavutluk’ta oynanan oyun Tiran operatından başka bir şey değildir. “Milliyet” gazetesi başmuharriri ve Siirt mebusu Mahmut Bey, Fransız “Volunte” gazetesinde bir makale yayımlayarak Gazi Mustafa Ke713 Cumhuriyet, 7 Eylül 1928, s. 2. 8 Eylül 1928, s. 3. 715 Kurbağalar demokratik bir halde yaşamaktan bıkmışlar ve ilahların Allah’ı olan Jupiter’den kendilerine bir kral ihsan eylemesini istemişler. Kurbağaların duasını ve niyazlarını kabul eden Jupiter, gökten döşemeleri tutmağa yarayan altlıklardan ufak bir tahta parçasını kurbağalara kral olarak göndermiş. Alık ve ürkek bir hayvan olarak tarif eylenen kurbağalar gökten inen bu tahtanın sukutu muhacesinde bataklıklara sinmişler; fakat korkuları geçtikten sonra ihtiyatla krallarının yanına sokulduklarına cesaretleri artmış ve tahta parçasının üzerinde sıçramaya başlamışlar. Bu kadar aciz bir kral kurbağaların hoşuna gitmemeye başlamış. Yarabbi bize daha büyük bir kral ihsan eyle diye yalvarmaya koyulmuşlar. Bu sefer Jupiter kurbağa yiyen bir kuşu kral olarak göndermiş. Büyük Allah tekrar duaya koyulan kurbağalara dileğiniz üzerine ihsan eyledim. Duaya devam etmeyin beterine uğrarsınız demiş. V. Raşit’e göre vaktiyle kurbağalar da bugünkü Arnavutlar gibi kral istemişti. Krallık onlara hiç iyi gelmedi. Şimdi Arnavutlara iyi gelmeyecektir diye yazmıştır (Vasfi Raşit, Cumhuriyet, 8 Eylül 1928, s. 3). 716 Yel, “Atatürk ve İnkılâplarının Arnavutluk’taki Tesirleri”, s. 113, Cumhuriyet, 10 Eylül 1928, s. 2. 717 Serpuşların ön tarafına takılan tüy veya püskül biçimindeki süs (Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, TTK Basımevi, Ankara, 1998, s, 2012). 714 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 207 mal Paşa’nın kendisini kral ilân ettirmek fikrinde bulunduğuna dair çıkan haberleri tekzip etmiştir. Mahmut Bey, Türk ihtilâl ve inkılâbının saltanatı ilga ederek rüşdünü ispat ettiğine delil olan cumhuriyet idaresini kabul ve ilân ettiğini yazmıştır. Ayrıca Mahmut Bey, cumhuriyet hükûmetini ve demokrasiyi krallık için terk eden milletlerin milli haysiyet ve şeref hislerini kaybetmiş olduklarını belirtmiştir. Başmuharrir, idealist bir şahsiyet olan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın makam ve iktidarın millet egemenliğine dayanması gerektiğini düşündüğünden büyük bir fedakârlıkla saltanatı reddettiğini yazmıştır. Mahmut Bey’e göre Türk milleti kesin bir güven duygusu ve büyük bir şevkle sevgili rehberini takip eylemektedir 718. Türk basını tepkisini Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının ve hükûmetinin Arnavutluk’taki rejim değişikliği konusundaki duygularını resmi olarak öğrenmeden önce bu şekilde yansıtmıştır. Türkiye’nin liderleri, genç cumhuriyetleri konusunda çok duyarlıdırlar ve onların gözünde Ahmet Zogu, cumhuriyete bağlılık andını çiğneyen bir cumhuriyet ve millet haini idi. Ancak kral yanlısı İngiliz basınının Ahmet Zogu’yu Mustafa Kemal’e örnek göstermesi, kral yanlısı Arnavutların egosunu okşarken cumhuriyet yanlısı Türkler ile Türkiye Cumhurbaşkanını kızdırmıştır. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa, Arnavutluk’ta Krallık ilân edildiğinde yurt gezilerinde kara tahta başında halka Lâtin Alfabesini öğretmekle meşguldür 719. Cumhurbaşkanı yurt gezilerinden Ankara’ya döndükten sonra Arnavutluk’ta meydana gelen rejim değişikliği Dışişleri Bakanınca kendisine arz edilmiştir. Arnavutluk Hükûmeti bu rejim değişikliği hakkında Türkiye’yi yeterince bilgilendirmemiş olduğu gibi Türkiye Dışişleri Bakanı da İstanbul’da görüştüğü Arnavutluk Elçisinden 720 yeterli bilgi alamamıştır. 718 Yel, a.g.m., s.13, Akşam, 9 Eylül 1928, s. 1. Halil Özcan, “Atatürk Dönemi Türk Milli Eğitim Politikası ve Atatürkçü Düşüncenin Eğitim ile Etkileşimi (1920-1938)”, Ankara Üniversitesi TİTE, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2003, s. 215. H.Milliye, 11 Eylül 1928, s. 1. Utkan Kocatürk, Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2007, s. 415-416. 720 Arnavutluk’un Ankara Elçisi Rauf Bey, Belgrat’a tayin olmuş ve yerine de atama yapılmamıştır (Vakit, 13 Ağustos 1928:1). Rauf Bey, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanına İstanbul’da veda etmiştir. 719 208 HALİL ÖZCAN Dışişleri Bakanı, Tiran Elçisi Tahir Lütfi Bey’i, 3 Ekim 1928 tarihli talimat ile Ankara’ya çağırmıştır. Çağırma gerekçesini de Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı yeterince bilgilendirebilmek olarak açıklamıştır. Ayrıca Dışişleri Bakanı, T. Lütfi Bey’e iki ülke hükûmetinin ilişkilerini acele tanzim etme isteğinden uygun bir biçimde bahsetmesini, Dışişleri Bakanı İlyas Bey’in olurunu almasını ve seyahat sebebini izah ederek gelmesini tavsiye etmiştir 721. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanının Arnavutluk Elçisi Tahir Lütfi Bey’e Arnavutluk ile ilişkilerin sürdürebilirliğini göz önüne alarak dikkatle talimat verdiğini söylemek mümkündür. Tahir Lütfi Bey, Berat’ta bulunan Arnavutluk Dışişleri Bakanını ziyaret etmiş ve Ankara’dan aldığı talimat çerçevesinde beyanatta bulunmuştur. Arnavutluk Dışişleri Bakanı da iki hükûmet arasındaki ilişkilerin mümkün olduğu kadar süratle tanziminin kendisinin de amacı olduğunu belirtmiştir 722. T. Lütfi Bey daha sonra yerine Fuat Bey’i geçici işgüder olarak bırakarak bir daha dönmemek üzere 723 7 Ekim 1928 günü Ankara’ya hareket etmiştir 724. Tahir Lütfi Bey’in Ankara’ya dönüşünün ertesi günü Gazi Mustafa Kemal’in Fransız “Petit Parisen” gazetesi muhabiri Henri Beraud’a Tarabya’da Arnavutluk’ta krallık ilânıyla ilgili olarak verdiği mülakatın bazı kısımları 725 İngiltere’de 8 Ekim 1928 günlü üç gazetede (“Financal News”, “Morning Post”, “The Daily Telegraph”) yayımlanmıştır 726. Bu mülakat, 11 Ekim 1928 günü “Vakit” gazetesinde de yayımlanmıştır. Mülakatta: “…Bunu kabul etmek öyle mi? Hayır, hayır hiçbir vakit kendisini Kral tanımayacağım, belki bütün cihan tasdik eder. Ne olursa olsun ben bu adamın krallığını tasdik etmeyeceğim.” diyen Mustafa Kemal, Ahmet Zogu’yu yeminini bozmakla suçlamıştır 727. 721 Şimşir, Türkiye-Arnavutluk İlişkileri…,s. 19-20, Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, s. 296-297. Shpuza, “Arnavutluk-Türkiye İlişkileri” 308. 722 Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, s. 297. 723 Şimşir, Türkiye-Arnavutluk İlişkileri…,s. 20. 724 Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, s. 297. 725 Mustafa Kemal’in, “tek başıma kalsam bile Zogu’nun krallığını tanımam” diyen sert bir eleştirisi yer almıştır (Şimşir, Türkiye-Arnavutluk İlişkileri…,s, 19-20). 726 Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, s. 297-298. 727 Vakit, 11 Ekim 1928, s. 1-2. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 209 Arnavutluk Dışişleri Bakanı Türkiye’nin İşgüderi Fuad Bey’i 20 Ekim 1928 günü bakanlığa davet etmiştir. Bakan, Fuat Bey’e Gazi Mustafa Kemal’in Paris gazetesine verdiği (11 Ekim 1928 günü “Vakit” gazetesinin aktardığı) demecini göstermiştir. Bakan, gazete haberine tepkisini de İşgüder Fuad Bey’e resmi sıfatı olmadığı gerekçesiyle dostum diye hitap ederek göstermiş ve Arnavutluk Kralı hakkında “bu adam” gibi ağır kelimelerin kullanılmasından duyduğu rahatsızlığı ifade etmiştir. Hatta bakan Türkiye’nin krallığı kabul etmesini temenni etmekle beraber kabul etmemesinin kendileri açısından önemli olmadığını vurgulamıştır. Ayıca Bakan, Türkiye’nin Arnavutluk’a harp mi ilân edeceğini sormuş ve artık gelinen noktada durumun Arnavutluk için tahammül edilemez bir hal aldığını belirtmiştir. Arnavutluk Dışişleri Bakanı, konuşmasının sonunda Türk Hükûmeti’nin Türk basınına bu beyanın resmi lisandan çıkmadığına dair açıklama göndermesini talep etmiştir 728. Ancak Arnavutluk Dışişleri Bakanının beklediği açıklama Türkiye tarafından yapılmamış ve Mustafa Kemal Paşa’nın bu konudaki kararlı tavrı devam etmiştir. Mustafa Kemal Paşa ise halk, parlamento, hükûmet ve hatta Zogu’nun en yakın arkadaşı dahi krallığı teklif etse onun bu baskılara direnerek krallığı kabul etmemesi gerektiği kanaatindedir 729. Bu sebeple de Fransız gazetesinde yayınlanan bu demeç tekzip edilmemiştir. Bu durum Tiran’da hem can sıkıntısı hem de düş kırıklığı yaratmıştır. Arnavutlar, Türk Elçisinin Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’i aydınlattıktan sonra istedikleri gibi tekzip yayımlanacağını ve elçinin de geri döneceğini umut etmişlerdir. Ancak hem elçinin geri dönmesine izin verilmemiş ve hem de Gazi Mustafa Kemal ve Türk basını Ahmet Zogu’ya karşı eleştirilerini sürdürmüşlerdir 730. 728 Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C. I, s. 300-301. Pearson, a.g.e., s. 297. 730 Şimşir, Türkiye-Arnavutluk İlişkileri…, s. 20. Türkiye Elçisi Ruşen Eşref’in 1934 senesinde itimadını sunması sırasında Kral Zog, neden kral olduğunu Türk Elçisine anlatma gereği duymuştur. Ancak Zogu’nun Anlattığı gerekçeler, elçiden daha çok Mustafa Kemal Paşa’yı ikna etmek içindir: “…Bu asayiş eskiden yoktu. Dahili tezepzübün (karışıklığın) çokluğu, Arnavutluğun varlığını tehlikeye düşürmüştü. Her yanımızdaki yabancı faaliyetler bizi dama dağınık gösteriyordu. Bunun önüne ancak kendi şahsî gayelerimizden fedakârlıkta bulunarak geçebildik. Yoksa esasta ben de Cumhûriyet taraftarıyım, Gazi Hazretleri kadar Cumhuriyetçiyim, emin olsunlar, fakat şeraitin (şartların) icabı bizi bu yolda harekette bulu729 210 HALİL ÖZCAN Türkiye’nin Arnavutluk krallığı konusundaki bu olumsuz tavrının devam etmesi üzerine Arnavutluk da karşılık vermekte gecikmemiştir. Arnavutluk Hükûmeti, ilk tepki olarak Ankara’da bulunan elçiliğini kapatmıştır. Arnavutluk Ankara Maslahatgüzarı Asaf Bey, 8 Ekim 1929 tarihinde Arnavutluk sefaretinin kapatılması sebebiyle Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Bey’e veda ziyaretinde bulunmuştur. Asaf Bey, sefaretin kapatılmasının sebebinin birtakım malî meseleler olduğunu 731 ve Türkiye’den iyi duygularla ayrıldığını ifade etmiştir 732. Bunu takiben Arnavutluk’un İstanbul Konsolosu Nezir Bey de Ankara sefaretinin kapatıldığını ancak iki ülke arasındaki ilişkilerin asla kesintiye uğramayacağını Türk gazetecilerine bildirmiştir 733. Ancak Türkiye’nin gerekli adımları atmaması üzerine 1930 yılında da İstanbul’daki Arnavutluk Konsolosluğu kapatılmış ve tüm çalışanlar ve İstanbul Arnavutluk Konsolosu Nezir Bey ülkesine dönmek mecburiyetinde kalmışlardır. Daha sonra Arnavutluk, İstanbul’daki İtalya Konsolosluğuna Ankara’da maslahatgüzar olarak görev yapmış olan Asaf Bey’i atamıştır 734. Arnavutluk Krallığı, Türkiye’deki Arnavut vatandaşların hak ve çıkarlarının korunmasını bu şekilde İtalya Devleti’ne emanet etme yolunu seçmiştir 735. Aynı dönemde Türkiye Arnavutluk elçisini geri çekmiş olsa da elçiliğini maslahatgüzar düzeyinde açık tutmak suretiyle iki ülke arasındaki resmi ilişkileri tamamen koparmamak için gayret göstermiştir. Arnavutluk da bu durumun farkındadır çünkü Türkiye’nin Tiran Maslahatgüzarı, Türkiye’den izin dönüşü (1929 senesi) ziyaret ettiği Arnavutluk Dışişleri Bakanınca oldukça iyi karşılanmıştır. Bakan, Türkiye’ye olan sarsılmaz muhabbet narak dahilî vahdeti temine sevk etti. Bunu böyle bilmelerini rica ederim…” (BCA, 14 Mayıs 1934:030.10, 233.572.8, s. 14). 731 Türkiye elçiliğini açık tutacak para bulamayan Arnavutluk parlamentosu, A. Zog’un monarşisinde kral için her yıl 500.000 altın frank, her prens, prenses ve annesi için de 100.000 altın frank ödenmesini kararlaştırmıştır. Ayrıca kral için çiftlik ve devlet mülkleri hediye etmiştir. Bu durumu gören demokratik Arnavutluk basını, Türkiye’de saltanatın devrilmesinin malî sebeplerden dolayı olduğunu yazmak zorunda kalmıştır (Shpuza Ataturku dhe Shaiptaret , s. 55-56, “1928-1930 Yıllarında Arnavut-Türk İlişkileri”, s. 304). 732 Cumhuriyet, 9 Ekim 1929, s. 3. 733 AMPJ, 1929;fon:151, dosya:463, s. 76. 734 Cumhuriyet, 15 Temmuz 1930, s. 1, 4. 735 Anila Polat,, “Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurulduğu Yıllarda Arnavutluk Cumhuriyeti İle İlişkileri (1920-1938)”. http://www.hbektas.gazi.edu.tr/ 25.11.2007, s. 13. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 211 ve bağlılığı ile kendilerinin Türkiye Reisicumhuruna olan derin hürmet ve takdirlerinden bahsetmiştir. Bakan, ayrıca Ankara sefaretinin bütçe tasarrufu için kapatıldığını yineleyerek ocak ayında Ankara’da bir maslahatgüzarlık açılması 736 için yeni bütçeye ödenek konacağını ve böylece de dostane ilişkinin idame edileceğini bildirmiştir. Bakan bunlara ilave olarak Reisicumhur’a ve İsmet Paşa’ya minnet ve teşekkürleri ile derin hürmet ve selamlarını iletmiştir. Siyasî ilişkilerin yeniden başlayabileceği umudu özellikle Arnavutluk yetkililerince hep canlı tutulurken Türkiye hem krala karşı tavrını sürdürmüş ve hem de elçiliğini açık tutmuştur. Devam eden süreçte, Türkiye’nin kralı tanımaması Arnavutluk monarşist ve cumhuriyetçi kesimlerinde farklı tepkilere sebep olmaya başlamıştır 737. Arnavut tüccarlardan biri İstanbul’dan almış olduğu Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın muhtelif kıyafetlerde renkli basma posterleriyle Türk kumandanlarından bazılarının fotoğraflarını ve İzmir’in Kuvayı Milliye tarafından kurtarılışını gösteren diğer levhaları kendi dükkanının camekanında sergilemeye başlamıştır. Bunların Arnavutlar tarafından büyük bir istekle satın alınmaya başlandığını gören bir muhabir, Arnavutluk tarihine ve milliyetine yabancı olan bu resimlerin halk tarafından satın alınmasını ve teşhir edilmesini gazetesinde eleştirmiştir. Bunun üzerine Arnavutluk İçişleri Bakanlığı gazetelerde ilân ettiği bir emirle bu fotoğrafları dükkân, kahvehane ve diğer umuma açık yerlerden toplattırmıştır. Ayrıca 11 Eylül 1928 gününden itibaren Türk gazetelerinin Arnavutluk’a girişi de meclis tarafından yasaklanmıştır 738. Arnavutluk’ta Türkiye ve Mustafa Kemal Paşa’ya tepkiler bunlarla da sınırlı kalmamıştır. 736 BCA, 14 Ekim 1929, 030.10, 233.570.13. Monarşist yazarlardan Faik Konica, Arnavutluk ile Türkiye’nin şartlarının farklı olmasına rağmen Ahmet Zogu’nun da Mustafa Kemal kadar ülkesinin ilerlemesini istediğini; ancak Zogu’nun kendisini kral olması ile ülkesini daha iyi yöneteceğine inandığını bir makalesinde belirtmiştir (Yel, a.g.m., s. 119). 738 BCA, 30 Aralık 1928, fon kodu:030.10, yer no: 233.570.11, Cumhurbaşkanlığı Arşivi, 30 Aralık 1928, IV-16-b, 65, 118. Tiran elçiliğinden Mustafa Kemal Paşa ve bazı Türk kumandanlarının fotoğraflarının Arnavutluk Hükümeti tarafından toplatıldığına dair Hariciye Vekâletine Tiran’dan 10 Kasım 1928 tarihinde yazılan yazı. 737 212 HALİL ÖZCAN Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın 1927 senesinde okuduğu tarihi Nutuk’un tercümesi Draç’ta yayımlanan “Shekulli i Ri” gazetesinde 1928 yılının son günlerinde yayımlanmaya başlamış, halk da buna büyük bir ilgi duymuş ve gazete birkaç gün içerisinde satışını önemli ölçüde artırmıştır. Arnavutluk Hükûmeti, Arnavut halkının Mustafa Kemal’in Nutuk’una göstermiş olduğu bu ilgi ve alakadan rahatsız olmuş ve Türk gazetelerinin girişini yasaklayan Yunanistan da bile yayınına izin verilen Nutuk’un devamının yayımlanmasını yasaklamıştır. Bunun için de İçişleri Bakanlığı, (Draç Jandarma Kumandanlığı aracılığıyla) yayın yapan gazetenin idaresine yayın durdurulmadığı takdirde gazetenin kapatılacağını bildirmiştir. Gazete de Nutuk’un yayınına son vermek mecburiyetinde kalmıştır 739. Arnavutluk’ta kral yanlısı basın da Mustafa Kemal’i kralı ve krallık rejimini tanımamasından dolayı eleştirmiştir. Hatta “Dielli” gazetesi (28 Eylül 1928), Mustafa Kemal’i tutumundan dolayı kınamış ve Mustafa Kemal’in dış politikası ile Balkanlar politikasını eleştirmiştir. Gazete, Türkiye ve Mustafa Kemal aleyhine yayın yaparak Türk inkılâplarının Arnavutluk üzerindeki olumlu etkisini yok etmeye çalışmıştır 740. Krallık rejimine muhalif Arnavutlar da Mustafa Kemal ve Türkiye’nin Arnavutluk Kralını tanımaması konusundaki tutumu destekleyerek Türkiye tarafından desteklendikleri propagandasını yapmaya başlamışlardır. Arnavutluk’ta krallık ilân edildiğinde cumhuriyet taraftarı olan Arnavut halkının ve aydınlarının Mustafa Kemal’e olan ilgileri daha da artmıştır. Kral Zog’dan nefret eden Arnavut aydın ve yazarları 741, yurt içinde ve özellikle de yurt dışında yayınlarıyla Kral Zog’u eleştirirken Mustafa Kemal ve Türkiye hakkında olumlu yazılarını artırmışlardır 742. Cumhuriyet yanlısı Arna739 Cumhurbaşkanlığı Arşivi, 28 Ocak 1929, IV-16-b, 65, 12. Nutuk’un Arnavutluk’ta yayını yasaklanmış olmasına rağmen Türkiye’nin Arnavutluk Konsolosluğu 1 Kasım 1928 günü Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in Nutuk’unu 10 sayfa ve Fransızca kitapçık olarak Arnavutluk Dışişleri Bakanlığına göndermiştir (AMPJ, 1928; fon:151, dosya:138, sayfa:16). 740 Yel, a.g.m., s. 119. 741 Zogu kral olduğunda isyanları bastırıp, gazeteleri kontrol altına almıştır. Yurt dışındaki Zogist karşıtı Arnavutlar da Devrimci Milli Komite (KONARE)’yi kurmuştur (Demirlika, a.g.e., s. 126). 742 Bunlardan yurt içinde “Gazeta a Korçes, Zeri Popullit, Demokratia, Bota e Re Shtypi, Koha, E Drejta, Shekulli, Drita, Morava, Zani i Nalte, İliria, Minerva, Flaka, Rilindja, ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 213 vut aydınlar, (gizlice de olsa) Mustafa Kemal’i alkışlamaya devam etmişlerdir. “Demokratik” dergi, “Ulusal Özgürlük” başlığı ile krallık ilânından hemen sonra yayımladığı makalede Türkiye’nin Zogu’nun krallığını kabul etmediği için Arnavut cumhuriyetçilerinin Mustafa Kemal’e teşekkür ettiklerini ifade etmiştir. Arnavut Ülkücü Vakfı da Türkiye’nin Zogu’nun krallığını tanımamasının Mustafa Kemal’in prestijini artırdığını belirtmiştir. Vakıf, Türk halkının gelişmesini dileyen Arnavutluk gençliğinin Mustafa Kemal’i selamladığını ve teşekkür ettiğini bildirmiştir 743. Yine cumhuriyetçiler tarafından çıkarılan “Liria Kombetare” gazetesi de: “Biz Mustafa Kemali ve onun Hükûmetinin Zogu monarşisini niye kabul etmediğini bilemeyiz ama ne olursa olsun biz bu rejime karşı olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin duruşuna karşı olan sevincimizi saklayamayız.” şeklinde Türkiye’ye duyduğu minettarlığı ifade etmiştir. “Liria Kombetare” gazetesi 1 Kasım 1928 tarihli sayısında Mustafa Kemal’in A. Zogu’nun krallığına karşı tutumunu cumhuriyet güçlerine yardım olarak da değerlendirmiştir 744. Arnavut vatanperverlerinden oluşan “Başkimi Caleriz” cemiyeti, Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya telgraf çekmiştir. Telgrafta, Türkiye’nin Zogu’nun zorbalığını tanımamak konusunda gösterdiği asil hareketin Mustafa Kemal Paşa’nın zaferini bir kat daha artırdığı vurgulanmış ve Arnavut gençlerinin Türkiye Cumhurbaşkanına olan şükran duyguları ifade edilmiştir 745. Mustafa Kemal’in bu desteği cumhuriyetçileri o kadar memnun etmiştir ki komünist lider Enver Hoca bile yıllar sonra bu desteğin önemini vurgulamıştır: ”Arnavutluk halkı Kemal Atatürk’ün Arnavutluk’a yakınlık duygularını görmüştür. Kemal Atatürk, Arnavutluk halkını ezen zalim kral Zogu’ya karşı çıktı” demiştir 746. Arnavutluk Cumhuriyet taraftarlarının Mustafa Kemal’e olan minnettarlıkları bir süre sonra kral tarafından tahammül edilemez hale gelmeye Perparimi, Perpjekja Shqyptra” vb., yurt dışında ise “Dielli-Boston, Shqiptaria e Re-Kostanca, Liria Kombetare-Gjeneve Shiqptari i Amerikes” vb. dir (Kaçi, a.g.m., :52). 743 Yel, a.g.m., s. 117. 744 Sphuza, Ataturku dhe Shaiptaret, s.123-124. 745 Cumhuriyet, 17 Ekim 1928, s. 2 (EK-16). 746 Shpuza, “Türk Milli İhtilalinin ve Kemalist Reformların Arnavutluk’taki Yankıları”, s. 347. 214 HALİL ÖZCAN başlamıştır. Arnavut Cumhuriyet Partisinin yurt dışındaki lideri Nikola İvanay, Recep Şala ve Yusuf Lahya’nın Mustafa Kemal’e hararetli teşekkür telgrafı 747 çekmeleri sebebiyle Tiran siyasî mahkemesi gıyaplarında bu liderleri, ölüm cezasına çarptırmış ve bunların mallarının da müsaderesine karar vermiştir 748. Arnavutluk rejim muhaliflerinin Türkiye üzerinden muhalefetlerini artırmaları, Arnavutluk açısından sıkıntılara sebep olduğundan İtalya iki ülke ilişkilerini düzeltmek için devreye girmeye mecbur kalmıştır. TürkiyeArnavutluk ilişkilerini düzeltmek için Kral Zog, İtalya Dışişleri Bakanından yardım istemiştir. Türkiye ile Arnavutluk arasındaki diplomatik ilişkilerin kesilmesi Tiran ile birlikte Roma’yı da rahatsız etmiş, Roma’yı ziyaret eden Türkiye Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü’den Mussolini Arnavutluk Krallığının tanınmasını talep etmiştir 749. İtalya Hariciye Müsteşarı M.Grandi 16 Aralık 1928 günü Türkiye’ye bir ziyarette bulunmuş 750, yabancı basın İtalya Dışişleri Bakanlığı danışmanı olan Grandi’nin Ankara ziyaretinin başlıca amacının Türk Hükûmeti’nin Ahmet Zogu’yu kral olarak tanımasını sağlamak olduğunu yazmıştır 751. Ancak, İtalyan diplomasisinin ve bizzat Mussolini’nin Türkiye’ye Kral Zog’u tanıtmak için yaptığı bütün girişimler, Mustafa Kemal’in kararlı tutumu sayesinde başarısız olmuştur 752. Grandi’nin Ankara’dan sonra Tiran’ı ziyaret etmiş olması Türkiye’nin Arnavutluk Krallığı hakkındaki izlenimlerini de doğrudan Kral Zog’a 747 Telgrafta Ahmet Zogu’nun Arnavutluk Kralı tanınmamasından ve cumhuriyet haini olarak adlandırılmasından dolayı Arnavut milleti adına şükranlarını ve tebriklerini sunmuşlardır (Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, s. 302-303). 748 Şimşir, Türkiye-Arnavutluk İlişkileri…, s. 20-21, Polat, a.g.m., s. 14. Mahkûmiyet kararnamesi Arnavutluk Resmi Gazetesinin 16 Temmuz 1929 tarihli ve 38 numaralı nüshasında yayımlanmıştır. (Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, s. 302, Polat, a.g.m., s. 14). 749 Demirlika, a.g.e., s. 130. 750 Vakit, 17 Aralık 1928, s. 1. 751 Shpuza, a.g.e., s. 64. Bu ziyaretin tek sebebi bu değildir. İtalya, Balkan ittifakı girişimini kendisine karşı yapıldığını ön görmekte ve Türkiye’nin tutumunu öğrenmeye çalışmaktadır. 752 Shpuza, a.g.e., s. 57-58. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 215 aktarma fırsatı yaratmıştır 753. İtalya’nın Türkiye-Arnavutluk ilişkisini düzeltmek için yaptığı bu girişimin de sonuçsuz kalmasıyla Arnavutluk Hükûmeti, Türkiye ile ilişkilerin yeniden başlayacağına dair umudunu kaybetmeye başlamıştır. Kral Zog da İtalya’ya daha fazla yanaşma ihtiyacı hissetmeye başlamıştır. Bunun bir yansıması olarak Kral Zog, 15 Ekim 1929 günü parlamentonun ikinci devre toplantısını açış konuşmasında Arnavutluk’un asıl müttefiki olan İtalya ile siyasî ilişkilerinin karşılıklı sarsılmaz itimat ve en samimi dostluk üzerine inşa edildiğini açıklamıştır 754. Ayrıca Başvekil Pandeli Evangeli, 12 Mart 1930 günü açıkladığı yeni hükûmet programında “büyük müttefik İtalya’ya karşı sadakat” göstereceklerini bildirmiştir 755. Ancak bütün bu gelişmeler ve İtalya’nın da ısrarlarına rağmen Türkiye, Arnavutluk Kralını tanımama konusundaki ısrarını sürdürmüştür. Fakat ilişkilerin tamamen kopmasına fırsat vermemek için de Tiran’daki elçilik açık tutulmuştur. B. Türkiye-Arnavutluk Siyasî İlişkilerinin Kesilmesi Türkiye, Arnavutluk ilişkilerini maslahatgüzarlık seviyesine indirdikten sonra Arnavutluk devlet yöneticileri Türkiye’nin maslahatgüzarını diplomatik ilişkilerden soyutlamışlardır. Maslahatgüzara olan tepki o kadar yoğunlaşmıştır ki Tahir Lütfi Bey’in geri çağrılmasından sonra Tiran Türkiye Elçiliğinde görev yapan memur ve diplomatlar, diğer ülkelerin siyasî temsilci heyetlerinden hep daha aşağı muamele görerek Arnavutluk 753 İtalya Hariciye Müsteşarı Grandi, 1929 yılı ortalarında Tiran’a amacı gizlenen bir seyahat yapmıştır. Arnavutluk Hükümet çevreleri ile İtalya sefareti Grandi’nin Ankara, Atina ve Budapeşte’den sonra Tiran’ı da ziyaret etmesini iki ülke arasındaki dostluk bağlarını kuvvetlendireceğini açıklasalar da diplomatik çevreler farklı düşünmüştür. Grandi’nin ziyaretinin başkaca amaçları vardır. Birincisi, Arnavutluk’ta hazineyi hassa ve evkaftan kalan çiftliklerde beyler elinde bulunan arazilerin Arnavut Hükümeti tarafından istimlâk edilerek İtalyan muhacirlerine tahsis edilmesidir. İstimlâk işlemi için gerekli masrafın İtalyan Hükümeti’nce karşılanması öngörülmüştür. İkincisi Arnavutluk’un Yugoslavya sınırlarında tahkimat yapması meselesidir. İtalyanlar, aynı zamanda 100 bin kişilik bir ordu kurulması için harp mühimmatı getirmiş ve getirmeye de devam etmektedir. Üçüncüsü de yeni bir 50 milyon franklık borç anlaşması imzalanması söz konusu olduğundan ve bu anlaşmanın şartlarının daha önceki borç anlaşmasının şartlarından daha ağır olması nedeniyle bu şartların Kral Zog’a kabul ettirilmesidir. Ayrıca Kral’ın din değiştirerek İtalyan prensi Marya ile evliliği meselesi üzerinde durulması amaçlanmıştır (BCA, 4 Mayıs 1929, 030.10, 236.597.2). 754 Ayın Tarihi, Kasım 1929, s. 5121. 216 HALİL ÖZCAN Hükûmeti’nce hiçbir resmi törene ve davete çağrılmamışlardır 756. Hatta Arnavutluk yetkilileri, İtalya’nın da etkisiyle Türkiye’nin Elçiliğini kapatabilmek için girişimlerde bulunmaktan çekinmemişlerdir. Tiran Maslahatgüzarı Rüştü Bey, Temmuz 1931 tayinlerinde Ankara merkeze alınmış ve yerine Barselona Maslahatgüzarı Zeki Hakkı Bey tayin edilmiştir. Zeki Hakkı Bey’in tayini sebebiyle Arnavutluk Dışişleri Bakanı, Rüştü Bey’e (24 Ağustos 1931’de) Türkiye’nin maslahatgüzarının krallık tarafından tanınmaması nedeniyle resmi bir sıfatını olmayacağını bildirerek kendisi ile ilişki kurulmayacağını ifade etmiştir. Göreve yeni başlayan maslahatgüzar Zeki Hakkı Bey, İtalya Elçisinin Arnavutluk Dışişleri Bakanını etkilediğini Ankara’ya bildirmiştir. Ankara’nın İtalya ile görüşmesi sonucu Arnavutluk Kralı ve Hükûmeti Türk maslahatgüzarına karşı biraz yumuşamıştır 757. Ancak Arnavutluk Hükûmeti Türkiye Elçiliğine karşı görünürde biraz yumuşama göstermesine rağmen yayın yoluyla halkı Türkiye aleyhine tahrik etmekten de geri kalmamıştır. Arnavutluk Hükûmeti, gizlice “Besa” gazetesine Türkiye’ye karşı tahrik içerikli yayın yaptırmıştır. Türk maslahatgüzar da Tiran’da Türkiye Elçiliğinin önünde bir grup tarafından “Kralımızı tanımayan bir devletin sefirini istemiyoruz.” tarzında gösteri yapılacağı haberini almış ve Ankara’ya bu durumu bildirmiştir 758 . Bu gelişmeler sonucunda, Tiran Türk Maslahatgüzarı 759 zor durumda kalmıştır. Ayrıca Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Tiran’daki Türk Maslahatgüzara Arnavutluk Hükûmet ile hiçbir surette temasta bulunmaması ve gösterilere karşılık vermemesi talimatını vermiştir. Verilen bu talimatta Kral Zog’un tanınmaması hiç gündeme getirilmeden dikkatli bir strateji çerçevesinde Arnavutluk’ta çalışılmaya devam edilmesi ve iki ülke arasındaki ilişki755 Ayın Tarihi, Nisan 1930, s. 6099-6100. Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, s. 306. 757 Şimşir, a.g.e., s. 307. 758 Şimşir, a.g.e., s. 307. 759 Türkiye Maslahatgüzarını ziyaret eden İtalya temsilcisi, elçilikten sağlanacak faydaların manevî birçok sakıncalar doğuracağından elçiliğin kapatılmasının daha uygun olacağını söylemiştir. İtalyanlar Arnavutluk’un her tarafında Türkiye’ye olan ilgi ve sempatinin yok olmasını ister gözükmüştür. Yugoslavya temsilcisi de Arnavutluk Hükümeti’nin Türkiye Maslahatgüzarına tavrından memnun gözükmüştür (Şimşir, a.g.e., s. 307-308). 756 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 217 lerin tamamen kopmasına fırsat verilmeden ilişkilerin sürdürülmesi istenmiştir. Bu stratejinin sonucunda 8 Ekim 1931’de kralın doğum günü törenine Türkiye Maslahatgüzarı da davet edilmiştir 760. Ancak bu durum geçici bir düzelmedir ve sürekli hale dönüştürülememiştir. Arnavutlar Türk Maslahatgüzarıyla resmi ilişkilerini kesmemiş olsalar da diplomatik olarak başka her hangi bir görüşme söz konusu olmamış ve maslahatgüzar hiçbir yere davet edilmeden sadece bir gözlemci gibi Tiran’da kalmıştır. Tiran elçiliğimiz Bilal N. Şimşir’in ifadesiyle “kitapta yeri olmayan bir müessese” durumuna düşmüştür 761. Arnavutluk’ta krallık ilânından sonra Arnavutluk ve İtalya’nın tahriklerine rağmen Tiran’da elçiliğin açık tutulmasıyla Mustafa Kemal Paşa ve Türk Hükûmeti, Arnavutluk’taki gelişmeleri kendi elçilik personelinin gözlemleriyle doğrudan değerlendirme imkânına sahip olmuştur. Ayrıca Türkiye’nin Tiran elçiliğini açık tutmasının sebebi ileride oluşturulacak olan Balkan birliğine Arnavutluk’u da dâhil edebilme umudunu sürdürüyor olmasıdır. Türkiye, Osmanlı Devleti’nin bakiyesi olan Arnavutluk’taki rejim değişikliğini kendi rejimine tehdit olarak algılamasına rağmen Arnavutluk’a olan ilgisini, güvendiği Arnavutluk devlet adamları aracılığı ile devam ettirmeye gayret göstermiş ve bu ülkeden gelen talepleri de geri çevirmemiştir. Türkiye’nin bu tutumunu örneklendirmek mümkündür. Arnavutluk’un ilk Türkiye elçiliği görevinde bulunan Rauf Fitso 762, bir süre sonra Arnavutluk’ta Dışişleri Bakanı olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı T. Rüştü Bey, Roma’ya yaptığı ziyarette Arnavutluk Dışişleri Bakanı Rauf Fitso Bey’in durumunu Mussolini nezdinde kuvvetlendirecek beyanatta bulunmuştur. T. Rüştü Bey, Arnavutluk Dışişleri Bakanı Rauf Fitso Bey’in de Roma’ya ziyaret gerçekleştireceğini öğrenmiş ve Roma’daki 760 Şimşir, a.g.e., s. 307-308. 1928-1934 yıllarında Tiran’da Maslahatgüzar olarak, Fuat Bey, Ahmet Rüştü (Demirel), Zeki Hakkı (Karabuda) ve Basri Reşid (Danişmend) görev yapmıştır (Şimşir, Türkiye-Arnavutluk İlişkileri…, s. 21). 761 Şimşir, Türkiye-Arnav utluk İlişkileri…, s. 21. 762 Arnavutluk’un Eski Türkiye elçisi Rauf Fitso, Arnavutluk’ta M.Pandelli Evangeli’nin başkanlığında kurulan hükümetin Dışişleri Bakanlığı ile vekâleten İçişleri Bakanlığına atanmıştır (Yarın, 8 Mart 1930, s. 2). 218 HALİL ÖZCAN Türk Elçisine bu konuda talimat vermiştir. T. Rüştü Bey verdiği talimatta Rauf Bey’e bu destekten bahsetmesini ve kendisinin dostluk duygularını iletmesini; ancak Türkiye’nin Arnavutluk’taki krallık rejimine karşı tutumunun değişmediğini, yalnızca Rauf Bey’e Türkiye Cumhurbaşkanın, Hükûmetinin ve Türk milletinin ilgi ve sevgisinin olduğunu bildirmesini istemiştir. Türkiye’nin Roma Elçisi, Arnavutluk Dışişleri Bakanı Rauf Bey ile Roma’da görüşür ve Rauf Bey, kendisine Ankara’da elçi iken ve sonrasında gösterilen ilgiden çok etkilendiğini belirterek Türkiye Cumhurbaşkanına ve Dışişleri Bakanına özel teşekkürlerinin iletilmesini talep eder 763. Avrupa’da eğitim gören ve yabancı bir kadınla evlenmesi sebebiyle ordudan ilişkisi kesilen Baytar Doktor Yüzbaşı Said Bilal Efendi’ye Türkiye ayrıcalıklı muamele etmiştir. Şöyle ki Arnavut kökenli Said Bilal Efendi’ye Arnavutluk’tan Ziraat Nezareti Umur-ı Baytariye Müdürlüğü teklifine 28 Ekim 1928 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla izin verilmiştir 764. Askerî baytarlıktan istifa eden Ergirili Halit Ziya’nın Arnavutluk Hükûmeti nezdinde çalışması isteğine de Türk Hükûmeti (26 Haziran 1929 tarih ve 8188 sayılı kararname ile) izin vermiştir 765. 763 Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, s. 303-304. BCA,1928, fon kodu:7268, yer no:104/2. BCA, 1928, fon kodu:41327, yer no:625. 765 BCA, 26 Kasım 1929, 010.18, 4.37.15. 764 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM BALKAN KONFERANSLARI VE SONRASINDA TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ I. BALKAN KONFERANSLARINDA TÜRKİYE VE ARNAVUTLUK Mustafa Kemal Paşa liderliğinde Türk İstiklâl Mücadelesi kazanıldıktan sonra ülkenin siyasî rejimi belirlenmiş ve ülkede milli bir devletin tüm kurumları teşkil edilmeye başlanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti, İstiklâl Mücadelesi’ndeki ülkü birliğini savaş sonrası reformlar sürecinde de devam ettirmiş ve milli birliğini millet hayatının bütününde sağlamayı başarmıştır. Yeninden bağımsızlığını kazanan Arnavutluk’da milli birliği sağlayacak lider ve kadro olmadığı için bir türlü iç istikrar sağlanamamıştır. 1925 yılında cumhurbaşkanı olan Ahmet Zogu, ihtilâl ile iktidara geldikten sonra makamını koruyabilmek için içeride bulamadığı desteği İtalya’dan temin etmeye çalışmış ve bu ülkenin desteğiyle 1 Eylül 1928’de kral olmuştur. Bu dönemde Arnavutluk’taki siyasal gelişmeler, içeride ve dışarıda kaygı uyandırırken Türkiye’deki reform süreci ilgiyle izlenmiştir. Mustafa Kemal’in ortaya koyduğu “ülkü birliği” Türk inkılâbının en büyük ve önemli başarısından birisi olduğu için Türkiye’nin yurtta sulhu oluşturma gayretini ne yazık ki Arnavutluk gösterememiştir. Hâlbuki yurtta sulhun temini ve kuvvetlendirilmesi dünya barışına da etki edecek güçtedir. Bu sebeple Atatürk dönemi Türk dış politikasının en önemli başarılarından birisi de budur 766. Türkiye, bu politikada son derece samimi olduğunu İstiklâl Mücadelesi’nde tespit edilmiş olan Misakı Milli hedeflerini ihlâl etmeyerek de göstermiştir. Bu durum başta Balkan Devletleri olmak üzere diğer devletlerin Türkiye’ye güven duymasını sağlamıştır. Balkan birliğinin gün766 Zeki Mesut, Milliyet, 16 Ocak 1934, s. 1. Zeki Mesut, barışın hayatın her cephesiyle bir denge ve ahenk kurmasından doğduğunu belirtmiş ve barışı insan sağlığına benzetmiştir. Z. Mesut’a göre sağlık gibi barışa da musallat olan bir sürü saldırı vardır ve hastalıkların içten olduğu gibi dıştan gelenleri de vardır. Hastalıklara neden olan mikroplar nasıl gözle görülemezse barışı bozan sorunlarda da ilk bakışta çıplak gözle görülemeyeceği için bunları görmek için devletin her an uyanık olması gerekir. Hakiki barış, yalnız hareketsiz ve gürültüsüz durmaktan ibaret değildir (Zeki Mesut, Milliyet, 16 Ocak 1934, s. 1). 222 HALİL ÖZCAN deme geldiği dönemde başta Almanya ve İtalya olmak üzere diğer devletler isteklerini kuvvetle elde etmeye çalışırken Türkiye’nin uluslararası hukuka ve barışa saygılı tavrı güvenirliliğinin kazanılmasında ayrıca etkili olmuştur. I. Dünya Savaşı sonucu imzalanmış olan barış antlaşmaları (Versailles, Saint Germain, Neulliy ve Trianon gibi), mağlup devletler aleyhine adil olmayan sonuçlar doğurmuştur. Bu durumdan hoşnut olmayan ve bu haksızlıkları düzeltmek isteyen Macaristan, Bulgaristan, Avusturya ve Almanya revizyonist devletler olarak nitelendirilmiştir 767. Ayrıca İtalya’ya da I. Dünya Savaşı sırasında vaat edilen yerler verilmemiş ve ülkede ekonomik sıkıntılar başlamıştır. Bu devletlerin çoğunda radikal iktidar değişiklikleri meydana gelmiştir. Sonucu itibarıyla tüm dünyayı etkileyen 1929 yılı dünya ekonomik krizinin olumsuz etkileri de ülkeleri zor durumda bırakmıştır. Ülkeler, savaşın acısını on yıllık bir sürede sarmaya çalışırken yeni kutuplaşmalar baş göstermeye başlamıştır. Türkiye de ise on yıllık süreçte Atatürk liderliğinde hem İstiklâl Mücadelesi kazanılmış ve hem de önemli reformlar yapılarak savaşın yaraları sarılmaya çalışılmıştır. Türkiye’nin izlediği bu stratejinin başta Balkan Devletleri olmak üzere dünyanın gelişmiş güçleri (İngiltere, Fransa ve ABD)’nin de Türkiye’ye güven duymalarında önemli etkisi olmuştur. Türkiye bu dönem içerisinde bir yandan ikili ve üçlü görüşmelerle I. Dünya Savaşı’ndan kalan sorunlarını anlaşmalar yoluyla çözmeye çalışırken diğer taraftan da özellikle saldırgan politikalar izleyen devletlere karşı bölgesinde paktların oluşumuna katkı temin etmeye çalışmıştır. Böylece de Türkiye, hem kendi güvenliğini sağlamaya çalışmış hem de başta Balkanlar olmak üzere bölgesel barışın korunmasını temin etmeye çalışmıştır. Bölgesel barışın sağlanması sonucunda da dünya barışına katkı sağlanacağı ümit edilmiştir. Bu durum, Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh!” politikasıyla paralellik arz etmektedir. 767 Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasî Tarihi (Cilt 1-2:1914-1995), Alkım Yayınevi, İstanbul, 2007, s. 177. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 223 Mustafa Kemal aslında başlangıçtan itibaren Balkan milletlerinin emperyalist devletlerin oyunlarından kurtularak bütün haklarına sahip birer milli ve bağımsız devlet olarak yaşamalarını candan temenni etmiştir. Bunun sonucu olarak asırlardan beri birlikte yaşamış ve kaynaşmış olan Balkan milletlerinin sıkı bir ittifak (anlaşma) ve hatta ittihat halinde (birlik halinde) bulunmalarının gerekliliğine inanmıştır. Bunun için Atatürk, bir yandan Balkan milletlerinin kendi aralarındaki çekişmelerini engellemeye çalışırken diğer yandan da kararlı bir şekilde Balkan milletlerini birbirine yaklaştırabilmek için gayret sarf etmiştir 768. Balkan Birliğinin hararetli bir savunucusu olan Atatürk : “Efendiler, unutmayalım ki Balkan milletlerinin ataları birbirlerinin hısımları idiler… Biz Balkan Birliği’ni tarihi tekâmülün (olgunlaşmanın) tabiî bir neticesi gibi kabul etmeliyiz.” demiştir 769. Balkan ittifaklarının gündeme gelmesinde İtalya’nın 770 Arnavutluk üzerinde elde ettiği iktisadî ve siyasî nüfuz ile Mussolini’nin genişleme ve yayılma siyasetini, “Büyük İtalya, bizim deniz, Akdeniz” gibi kavramlar kullanarak sürdürmesi etkili olmuştur. Mussolini, başbakan olarak daha 1923 yılında Roma İmparatorluğu hayaliyle senatoda:” İtalya bir tek denizde ebediyen kapanıp kalamaz, bu deniz Adriyatik olsa bile. Adriyatik’ten başka 768 Soyak, a.g.e., s. 499. Aptülahat Akşin, Atatürk’ün Dış Politika İlkeleri ve Diplomasisi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1991, s. 259. Mustafa Kemal Paşa’nın 26 Eylül 1933 günü İstanbul’da görüştüğü M.Venizelos, Mustafa Kemal Paşa’ya Balkan Anlaşması için “ Bu sizin büyük plânınızdır.” demiştir (Bilâl N. Şimşir, “Atatürk’ün Yabancı Devlet Adamlarıyla Görüşmeleri Yedi Belge (1930-1937)”, Belleten, XLV, Sayı:177, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1981, s. 176). Atatürk’ün Balkan ittifakındaki katkısını Balkan Misakı TBMM’de görüşülürken söz alan Kocaeli Mebusu Sırrı Bey çarpıcı bir şekilde anlatmıştır. Sırrı Bey’e göre Balkan misakının tohumu Sofya’da Ataşemiliter Kolağası Mustafa Kemal Efendi tarafından atılmış, fidesi de Ankara’da Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından yetiştirilmiş ve fidenin yetiştirilmesinde başbakan ve dışişleri bakanının katkı ve emekleri olmuştur (TBMM ZC, 1934:İ:24, C.1, s.17). IV. Balkan Konferansı’nda Türk Heyeti Başkanı Hasan Bey, kurtarıcı Gazi Mustafa Kemal’in siyasî ilhamlarını konferansın yapıldığı Selanik’ten aldığını bildirmiş, memleketlerine Balkan birliği düşüncesini yaymaya giden yeminli mücahit olarak dönmeleri gerektiğini konferans katılımcılarına ifade etmiştir (Cumhuriyet, 13 Kasım 1933, s.1,5). 770 İtalya’nın Arnavutluk’a yerleşmesini ilk teklif eden Rus Çarlığının meşhur Hariciye Nazırı Sazanof olmuştur. İtalya’yı I. Dünya Savaşı’na sokmak için Londra’da 26 Nisan 1915’te imzalanan gizli anlaşma ile Arnavutluk İtalya’ya verilmişti. Savaş bittikten sonra İtalya’ya verilen birçok yerler gibi Londra Anlaşması’ndaki Arnavutluk ile ilgili vaat de yerine getirilmemiştir.1920 yılında Cemiyeti Akvam’a üye olan Arnavutluk’un himayesini Cemiyeti Akvam, İtalya’ya vermeyi kararlaştırmıştır. 769 224 HALİL ÖZCAN Akdeniz vardır.” şeklinde konuşmuştur. İngiltere ile Türkiye’nin Musul anlaşmazlığı olduğu dönemlerde İtalya, Anadolu’ya asker çıkarma niyetinden bahsetmiştir 771. Fransız gazeteleri 772, İtalya’nın Rodos Adası’na yakın olan Anadolu kıyılarını işgale hazırlandığını yazmış ve Türkiye’de bu haber endişe yaratmıştır. Bunun üzerine İtalya Hükûmeti, Türkiye’nin Roma Büyükelçisine verdiği sözlü nota ile bu haberleri yalanlamıştır 773. İtalya’nın bu tutumu Türkiye, Yunanistan ve Yugoslavya başta olmak üzere Balkan Devletlerini tedirgin etmiştir. İtalya, Arnavutluk ile Tiran Paktı’nı imzaladıktan sonra Yugoslavya buna tepki olarak Fransa ile Küçük İttifak’ı teşkil etmişti 774. İtalya da buna karşılık olarak önce 22 Kasım 1927’de Arnavutluk ile Savunma Anlaşması imzalamış ve hemen sonrasında da Türkiye ve Yunanistan ile doğu Akdeniz’de ittifak teşkil etmek maksadıyla girişimde bulunmuştur 775. İtalya, bunun için 30 Mayıs 1928 tarihinde Türkiye ile Tarafsızlık, Uzlaşma, Adli Tesviye Anlaşmaları imzalamıştır. Bu doğrultuda Yunanistan’a karşı da yumuşama politikası uygulamaya başlamış olan İtalya, Yunanistan ile de anlaşma imzalamıştır 776. İtalya 777 ayrıca muhtemel bir Türk-Yunan uzlaşmasında garantör olmak istemiştir 778. İtalya’nın Balkanlar ve Akdeniz eksenli yayılmacı politikasından tedirgin olan ve bu ülkenin garantörlüğünü kabul etmeyen Türkiye ve Yunanistan, meselelerini çözüme kavuşturabilmek için 771 Dışişleri Bakanlığı, Türkiye Dış Politikasında 50 Yıl: Cumhuriyetin İlk On Yılı ve Balkan Paktı (1923-1934), s. 276-277. 772 6 Nisan 1926 tarihili “Journal Des Debats” gazetesi gibi. 773 Esmer, Siyasî Tarih (1919-1939), s. 197-200. 774 Esmer, a.g.e., s. 77. 775 Dışişleri Bakanlığı, a.g.e., s. 278. 776 Yugoslavya’nın Arnavutluk ve Yunanistan’a karşı olan politikaları, İtalya’nın Balkan politika ve çıkarlarıyla çelişmekteydi. İtalya, kuzeyden gelecek Slav tehdidine ve Fransa’nın Avrupa’da kurmaya çalıştığı Küçük İtilâf’a karşı Balkanlar’da denge arayışına girmiştir (Akşin, Atatürk’ün Dış Politika İlkeleri ve Diplomasisi, s. 221). 777 Türkiye-Yunanistan Mukavelenamesi’nin imzalanmasından dolayı Türkiye’nin Roma Büyükelçisi Suat Bey, her iki tarafa iyi niyetle etki eden Mussolini’ye teşekkür etmek üzere Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığınca görevlendirilmiş ve teşekkür Mussolini’ye iletilmiştir (Cumhuriyet, 16 Haziran 1930, s. 1). 778 M. Murat Hatipoğlu,, Yakın Tarihte Türkiye ve Yunanistan 1923-1954, Siyasal Kitabevi, Ankara,1997, s. 111. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 225 birlikte hareket etmeye başlamıştır 779. Türk-Yunan yakınlşaması İtalya’nın tasarladığı doğu Akdeniz ittifakının gerçekleşmesini engllemiştir. İtalya’nın Arnavutluk’a asker çıkararak İşkodra’yı işgal ettiği haberleri Avrupa’da duyulmaya başlanmıştır. Mussolini’nin 780 savaş kokan söylemleri bilindiği için bu haberin yalan olacağı düşünülmemiş ve dünyada bir heyecan yaratmıştır. Yugoslavya’nın bir eyaleti olan ve halkının önemli bir kısmı Arnavut olan Karadağ’ın hemen yakınına İtalya’nın asker çıkarması haberi Yugoslavya’ya karşı düşmanca bir tutum olduğu kadar Yugoslavya’nın müttefiki Fransa’yı da kaygılandırmaya başlamıştır. İtalya’nın Paris Sefiri, gazetelerdeki İşkodra’ya asker çıkarma işinin gerçek olmadığını ifade etmiş olsa da Avrupa çevrelerindeki endişeyi tam olarak giderememiştir 781. İtalya’nın yarattığı bu güvensizlik ortamına karşı Balkan ve Avrupa Devletleri de tedbirler almak mecburiyetinde kalmışlardır. Bütün bunların bir sonucu olarak Türkiye ve Yunanistan aralarındaki meseleleri çözebilme iradesini kendileri göstermiş ve Yunanistan Başbakanı Venizelos, 27 Ekim 1930 tarihinde Türkiye’yi ziyaret etmiştir. Bu ziyarette 30 Ekim 1930 tarihli Türkiye-Yunan Tarafsızlık, Uzlaşma, Tahkim ve Dostluk Anlaşmaları imzalanmıştır. İsmet İnönü de 3 Ekim 1931 tarihinde Yunanistan’a iadeyi ziyaret gerçekleştirmiştir. Türkiye ile Yunanistan ara779 Türkiye ile Yunanistan arasında ilk diplomatik ilişkiler 1924 yılında maslahatgüzar seviyesinde başlamış, 1925 yılında orta elçilik seviyesinde kurulup sürdürülmüştür. 1926 yılında mübadelede karşılaşılan sorunları çözebilmek için Atina Anlaşması yapılmıştır (Hatipoğlu, a.g.e., s. 107-108). 1928 yılı seçimlerinde iktidara gelen Venizelos’un beklenenin aksine mübadele meselesini sürüncemede bırakması hatta 1929 yılı yazında mübadele görüşmelerinin kesilmesi sonucu ilişkiler iyice gerginleşmiştir. Her iki ülke ile de iyi ilişkileri bulunan İtalya’nın girişimleri de başarılı olamamış ve 1930 yılına kadar iki ülke, ilişkileri gergin kalmıştır. 10 Haziran 1930 tarihinde mübadeleyi tasfiye anlaşması imzalanmıştır. Anlaşmanın imzasından sonra İsmet Paşa’nın ve Venizelos’un karşılıklı samimi mesajlar vermesi iki ülke arasında yakınlaşmanın ilk adımları olmuştur (Esmer, a.g.e., s. 197-200). 780 İtalya, 1896 yılında Adowa’da Habeşlilere 1920 yılında da Avlonya’da Arnavutlara yenilmiştir. Mussolini, iktidara geldikten sonra İtalya ordularının daha önce yenildiği Habeşistan ve Arnavutluk ile ilgilenmiştir. Mussolini sadece Arnavutluk üzerinde hâkimiyet kurmak niyetinde değildir. O Balkanlarda hâkimiyet kurabilmek için Arnavutluk, Macaristan ve Bulgaristan ile paktlar kurarak Yugoslavya’yı ele geçirmek niyetindedir. 1930’ların başında bunun için Mussolini, Dâhili Makedonya Devrimci Örgütü (DMDÖ) ve aşırı Hırvat milliyetçileri olan Ustaşa’lar için terörist eğitim kampı kurmuştur (Glenny, a.g.e., s. 343). 781 Muharrem Feyzi, Cumhuriyet, 25 Mayıs 1930, s. 2. 226 HALİL ÖZCAN sındaki ilişkilerin iyileşmesi, Balkanlar’da bir yumuşamayı beraberinde getirmiş ve Balkan Devletlerinin ittifakı ve konferansı da bu dönemde gündeme gelmiştir. Balkan konferansları, konferans kavramının Avrupa siyasetinin ikiyüzlülüğü sebebiyle bir hayli itibardan düştüğü bir dönemde gündeme gelmiştir. Özellikle I. Dünya Savaşı’nın bitimini takip eden süreçte yapılan konferanslar (Paris, Londra, San Remo gibi) Balkan Devletlerince de iyi bilinmektedir. Bunun yanı sıra, Balkan Devletlerinin kendi aralarında özellikle ekalliyetler meselesi bulunmaktadır. Ancak, İtalya’nın ve diğer devletlerin Balkanlar üzerindeki nüfuzlarını kırabilmenin yanı sıra Balkanları muhtemel savaşın dışında tutabilmek için her şeyden önce Balkan Devletlerinin kendi aralarındaki sorunları çözebilmesi gerekmektedir. Balkan Konferansı ve ittifakının gündeme geldiği dönemde İtalya’nın Arnavutluk’a senelik göndermekte olduğu maddî yardımları yetersiz kalmaya başlamıştır. Ayrıca Arnavutluk milli ülküsü beklenen tepkiyi vererek İtalyan müstemlekeciliğine karış bir direniş başlatmış 782, Genç Arnavut Teşkilatı ile Milli İttihad Partisi İtalya aleyhine kuvvetli bir muhalefet meydana getirmeyi başarmıştır. İtalya politikalarının yanlışlığını idrak eden Kral Zog, gerek ülke içerisinde gerekse de başta Türkiye olmak üzere Balkan ülkeleri arasında İtalya’ya karşı oluşmaya başlayan ittifak teşebbüslerini dikkatle takip ederek süresi dolmakta olan beş yıllık Tiran Paktı’nı yenilememek için direnmeye başlamıştır. Bu direnmenin bir sonucu olarak Arnavutluk, Balkan Konferansı’na katılmaya karar vermiştir. A. Birinci Balkan Konferansı’nda Türkiye ve Arnavutluk Türkiye, 1926 yılında Balkan Devletlerinin sınırlarını karşılıklı güvence altına almak maksadıyla toplu bir güvenlik sisteminin kurulması için girişimde bulunmuşsa da bir sonuç alamamıştır 783. Balkan birliğinin nazari olarak öncülüğünü Cenevre’de toplanan Milletlerarası Barış Bürosu yapmış782 Otbmar Krainz, “Balkan Anlaşmaları ve Balkan Meselesi”, Balkan Misakının Uğradığı Güçlükler” Ayın Tarihi, Nisan 1934, s. 226. 783 Soysal, a.g.e., s. 456. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 227 tır. Büro, 6-10 Ekim 1929 günü Atina’da düzenlediği Evrensel Barış Kongresinde Yunanistan’ın eski Başbakanı M. Papanastasiou’ya bir Balkan birliği kurulmasını teklif etmiştir 784. Türk ve Bulgar üyeler de bu teklife katılmıştır 785. Teşkil edilecek ittifakın Balkan Devletlerinin beyninde barış kavramını canlandırarak milli birliklere saygı gösterilmesi ve müşterek medeniyet unsurlarının oluşturulması hedeflenmiştir. Bu çerçevede Balkan birliğine girecek devletin hâkimiyeti sınırlanmayacağı gibi bir devletin diğer devlete saldırı ve tecavüzünün de önleneceği öngörülmüştür. Bunun yanı sıra Balkan birliğinin Balkan Devletlerinin aralarındaki mevcut milli ekalliyetler (azınlıklar) sorununu çözebileceği de düşünülmüştür 786. Atina’da bir Balkan Konferansı toplanması hakkında Yunanistan Meclisi Mebusan Reisi Jaan Kshimokaf, Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisine ve Başvekâlete birer telgraf göndermiştir. Bu telgrafta her iki devlet arasındaki dostluğun Balkan birliğine katkı yapması dileği ifade edilmiştir. TBMM Başkanı Kazım Paşa ile Başvekil İsmet Paşa bu telgrafa içtenlikle teşekkür etmiştir 787. Balkan Konferansı öncesi Yugoslavya-YunanistanBulgaristan arasında Makedonya meselesiyle Arnavutluk-Yugoslavya arasında ekalliyet (azınlık) meselesi ve Romanya-Bulgaristan arasında güney Dobrica meseleleri vardır. Ayrıca Romanya ve Yugoslavya merkezi Avrupa Devleti’dir ve Romanya’nın Lehistan ile Yugoslavya’nın Çekoslovakya ile anlaşmaları vardır 788. Tüm bu sorunlara rağmen dünyada yeni bir savaşa gidişin hissedildiği bir dönemde Balkan Devletlerinin bir masa etrafında toplanabilecek olması son derece önemli bir gelişmedir. 784 S.Esin (Derinsu) Dayı, “Atatürk’ün Balkan Politikası (1923-1938)”, Dokuzuncu Askerî Tarih Semineri Bildirileri I , İstanbul, 22-24 Ekim 2003, s. 633. 785 Cumhuriyet, 11 Ekim 1929, s. 3. 786 Ayın Tarihi, Ekim-Aralık 1930, s. 6761-6763. Balkan Konferansı’nın asıl amacı da konferansa katılacak devletlerarasında savaşı kati surette ortadan kaldırmaktır (Cumhuriyet, 2 Ekim 1930, s. 3). Türkiye Dışişleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü Bey de Yunanistan gazetelerine verdiği demeçte Balkan milletlerinin aralarında meseleler olmakla birlikte artık savaş yorgunluğu ile şiddet ve arazi istilâları nedeniyle milli menfaatlerini takviye edemediklerini anladıklarını böylece de konferans fikrinin doğduğunu bildirmiştir (Ayın Tarihi, Ekim-Aralık 1930, s. 6763). 787 Cumhuriyet, 17 Haziran 1930, a.g.e., s. 3. 788 Muharrem Feyzi, Cumhruiyet, 19 Ekim 1931, s. 3. 228 HALİL ÖZCAN I. Balkan Konferansı 5-12 Ekim 1930 tarihleri arasında Atina’da yapılmış ve Konferansa Türkiye 789, Bulgaristan, Arnavutluk, Yugoslavya ve Romanya katılmıştır 790. Balkan Konferansı Meclisinde altı Balkan Devleti’nin hükûmet başkanlarıyla Cemiyeti Akvam adına da Mösyö La Fanten’in fahri başkanlığı kabul edilmiştir 791. Böylece içerisindeki farklı inanış ve milletleri bir arada barındıran, yüzyıllardır büyük güçlerin desteği ile birbirlerine karşı amansız mücadele veren Balkan Devletleri, ilk defa bir masa etrafında toplanabilmiştir. Balkan birliğinin daha kolay ve etkin çalışabilmesi için birliğin egemen devletlerden meydana geldiği ve katılan devletlerin egemenlik haklarına halel getirilmeyeceği kabul edilmiştir 792. Arnavutluk’ta krallık ilân edildikten sonraki süreçte Türkiye ile Arnavutluk heyetleri, Balkan Konferansı sayesinde resmi bir toplantıda ilk defa bir araya gelmişlerdir. Balkan Konferansı, Kral Zog ve Arnavutluk yöneticilerinin 793 ülkesini faşist İtalya nüfuzundan kurtarmaya çaba harcadığı ve Tiran Paktı’nın süresinin dolmak üzere olduğu bir zamanda toplanmıştır. Bu sebeple Kral Zog, bu konferansı hem kendi siyasî bağımsızlığını pekiştirmek ve hem de Yunanistan ve Yugoslavya’da bulunan Arnavutların karşı karşıya kaldıkları kötü muameleyi diğer ülkelere anlatmak için fırsat olarak görmüştür. Arnavutluk konferansta Mehmet Konica’nın 794 başkanlığında on üye ile temsil edilmiştir 795. Milli hudutları dışında milli sınırlarındaki kadar Arnavut olduğunu iddia eden Arnavutluk heyeti, Bulgaristan ile birlikte ekalliyetler meselesini gündeme getirmiş ve bu konuda Bulgaristan ile birlikte hareket etmekle itham edilmiştir. “Milliyet” gazetesi adına konferansı takip eden Zeki Mesut, Arnavutluk heyeti ile bu konuyu görüşmüştür. Arnavutluk 789 Balkan Konferansı’na katılacak olan Türk Heyeti Atina’da parlak bir törenle karşılanmıştır. Türk heyetinin başkanı olan TBMM İkinci Başkanı Hasan Bey, konferansın başarılı olacağına olan inancını ifade etmiştir (Cumhuriyet, 5 Ekim 1930, s. 3). 790 Akşin, Atatürk’ün Dış Politika İlkeleri ve Diplomasisi, s. 255-257. 791 Cumhuriyet, 6 Ekim 1930, s. 3. 792 Akşin, Atatürk’ün Dış Politika İlkeleri ve Diplomasisi, s. 262. 793 Mehmet Konica, Rauf Fitso, Fuad Aslani, Cafer Vila, Kemal Mesareya ve Cavit Leskoviku gibi diplomatlar etkin rol oynamıştır (Gazmend Shpuza, Shaipëria, ndërmjet Balkaneve e Apeniveve, Shtëpia Batuese, Tiran, 1999, s. 12). 794 Demirlika, a.g.e., s. 131-132. 795 Cumhuriyet, 7 Ekim 1930, s. 3. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 229 heyeti, ekalliyetler meselesini Bulgaristan getirdi diye değil, Yugoslavya’da yaşayan Arnavutların önemli bir ekalliyet meselesi olduğu için gündeme getirdiklerini söylemiştir. Arnavutluk heyeti, Yugoslavya’da 900 bine yakın, Yunanistan’da da 60 bine yakın Arnavut azınlığın çözülmesi gereken sorunları olduğunu ifade etmiştir 796. Arnavutluk ve Yugoslavya heyetleri konferans sırasında hem Arnavutluk’un İtalya ile ilişkileri ve hem de ekalliyetler meselesi nedeniyle sürekli tartışmışlardır. Bir Yugoslav delegesi, siyasî komisyonda Arnavutluk’un bağımsız olarak yaşayacak kudret ve kabiliyete sahip olup olmadığını sorduktan sonra Arnavutluk’un bağımsızlığının bütün Balkanların tamamiyet ve bağımsızlığı için elzem olduğunu ifade etmiştir. Yugoslav delege, Arnavutluk’un bağımsızlığının da Balkan ülkelerinin hakiki bir uzlaşması sonucu teminata alınabileceğini söylemiş ve İtalya-Arnavutluk ittifakını eleştirmiştir 797. Arnavutluk üyeleri, bu eleştiriye ertesi günü yazılı bir beyanname ile cevap vererek bağımsızlıklarının ancak hiçbir Arnavut kalmaması halinde yok olabileceğini ifade etmişlerdir. Arnavutluk heyeti, ayrıca İtalya ile ittifak yapılmasının sebebini de Yugoslavya’nın tehdidine bağlamıştır. Arnavutluk heyeti, aynı zamanda konferansı takip eden”Milliyet” gazetesi muhabiri Zeki Mesut’a milli varlıklarını Türklere ve Türk İstiklâl Mücadelesi’nin başarısına borçlu olduklarını ifade ederek şükran ve memnuniyetlerini bildirmiştir 798. Arnavut heyetine göre Arnavutların iki ateş arasında kalmaktan kurtulmasında başlıca amil Türkiye olmuştur 799. Türkiye ve Arnavutluk arasındaki ilişkilerin kopma noktasında olduğu bir süreçte Arnavutluk heyetinin bu açıklamaları çok önemlidir. Bu gelişme daha sonraki süreçte Türkiye-Arnavutluk ilişkilerinin yeniden başlamasının ilk aşamalarından birisi olarak görülebilir. 796 Zeki Mesut, Milliyet, 18 Ekim 1930, s. 1. Birinci Balkan Konferansı’nda Sırplar, Arnavutluk’un İtalya ile olan ilişkilerini gündeme getirerek bu ilişkiden tahrik olduklarını gizlememiştir. Ayrıca, Yugoslavya’nın Bulgaristan ile ekalliyetler meselesi yani Makedonya meselsi vardır. Bulgaristan’a göre Yugoslavya, kendi sınırları içerisinde kalan Bulgarların Sırp olduğunu iddia etmektedir (Ayın Tarihi, EkimAralık 1930, s. 6769). 798 Zeki Mesut, Milliyet, 18 Ekim 1930, s. 1. 797 230 HALİL ÖZCAN B. İkinci Balkan Konferansı’nda Türkiye ve Arnavutluk I. Balkan Konferansı’na katılmış olan Arnavutluk heyetinin İstanbul’da yapılacak olan II. Balkan Konferansı’na katılıp katılmayacağı Arnavutluk’ta tartışmalara sebep olmuştur. Türkiye muhalifi grup, Arnavutluk heyeti başkanı Mehmet Bey Konica’nın Arnavutluk’u tanımayan ve hâlâ kendi memleketi addeden bir devletin toprağına gidecek olmasının doğru olup olmadığını sormuştur. Muhalif gruba göre I. Balkan Konferansı, Arnavutluk dışında kalan bir milyon Arnavut’un sorunlarını çözmediği için Arnavutluk’un konferansa katılmasının bir anlamı yoktur. Ancak Kral Zog aksi fikirde olup Arnavutluk heyetine İstanbul’daki Balkan Konferansı’nda Türkiye-Arnavutluk ilişkilerinin düzelmesi için Türkiye heyetiyle birlikte çaba gösterilmesi talimatını vermiştir. Hatta Kral Zog, ilişkilerin düzeleceğini umut ettiği için Türkiye’nin krallık rejimini tanıma imkânının hissedilmesi halinde Arnavutluk heyetinin Ankara’ya gitmesini aksi takdirde ise ülkesine dönmesi direktifini vermiştir 800. Arnavutluk’un Türkiye’de yapılacak II. Balkan Konferansı’na katılıp katılmaması konusu tartışılırken tam da bu sıralarda İsmet Paşa’nın Türkiye’nin çok yakında tüm Balkan ülkeleriyle ilişkilerinin düzeleceği mesajı Arnavutluk’ta “Miku i Popullit” gazetesinde yayımlanmıştır 801. Bu haberle birlikte Arnavutluk’ta Türkiye-Arnavutluk ilişkilerinin düzeleceğine ilişkin beklentiler de artmaya başlamıştır. 1. Arnavutluk Heyetinin Türkiye’ye Gelmesi Balkan Konferansı’nda, Arnavutluk’u temsil edecek olan heyet, 17 Ekim 1931 günü tren ile İstanbul’a gelmiştir. Heyet, eski Arnavutluk Hariciye Nazırı ve sonradan Londra sefiri olan Mehmet Konica başkanlığında Bedri Ali, Doktor Kemal, Arnavutluk’un milli şairi Patirkert Fişta, Ziya, İhsan Libohuve, Suat ve Arslan Beylerden oluşmuştur 802. Sirkeci istasyonu ile 799 Ayın Tarihi, Ekim-Aralık 1930, s. 6770. Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, s. 309. 801 Miku i Popullit, 16 Ekim 1931, s. 4. 802 Arnavut Heyetini Sirkeci İstasyonunda, Balkan Birliği Komitesi Başkanı Hasan, Genel Katib Ruşen Eşref, İstanbul milletvekili Ali Rana, ordu adına Yaver Hafız Hüsnü, belediye adına muavin Hamit, Kemal Ömer, Ekrem Besim, darülfünun adına İbrahim Fadıl ve Mithat, ticaret odası adına Sadi ve Hakkı Beyler ile İstanbul’da ikamet eden Arnavutlar karşılamıştır 800 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 231 Arnavut heyetinin kalacağı Pera Palas oteli Türk, Arnavut ve Balkan Birliği bayrakları ile donatılmıştır 803. Heyet üyeleri, ikinci vatan diye hitap ettikleri Türkiye ile ilgili ilk izlenimlerini Türkiye’nin yenilik ve inkılâp yolunda ve sulh sahasında meydana getirdiği muazzam eseri hayranlık ve takdirle karşıladıklarını ifade ederek dile getirmişlerdir 804. Türkiye ile Arnavutluk arasında diplomatik ilişkilerin kesintiye uğradığı bir dönemde İstanbul’da toplanan Balkan Konferansı’na katılan Arnavutluk heyeti, Türkiye’ye ve Türk halkına İstanbul’a gelişlerinden itibaren oldukça olumlu ve sıcak mesajlar vermiş ve bu durum konferans boyunca devam etmiştir. II. Balkan Konferansı, 20 Ekim 1931’de (İstanbul’da, Dolmabahçe Sarayı’nda saat 10’da) altı Balkan Devleti’nden 200 temsilcinin katılımıyla toplanmıştır. Açılışta altı ülkenin milli marşları arka arkaya çalınmış ve Türkiye baş delegesi Hasan Bey’in konuşması ile konferans başlamıştır 805. Konferansta alt komisyonlar (Teşkilat, Siyasî Mukarenet, Hırsi Mukarenet, İktisadi Mukarenet, Sıhhat ve İçtimai Riyaset, Mümakalüt) teşkil edilmiş ve Hırsi Komisyonun Başkanlığını Arnavutluk 806 Heyeti Başkanı Mehmet Bey Konica yapmıştır 807. Uluslararası Sulh Komisyon üyeleri de ilk defa konferansa katılarak Fransızca ve Almanca olarak kendi kurumları adına başarı dileklerini iletmiş ve barış yolundaki girişimlerin kağıt üzerinde kalmaması temennisinde bulunmuşlardır 808. (H.Milliye, 18 Ekim 1931, s. 1). 803 Cumhuriyet, 18 Ekim 1931, s. 1,3. 804 H.Milliye, 18 Ekim 1931, s. 1. 805 A.Şükrü, Milliyet, 21 Ekim 1931, s. 1. Milliyet, 20 Ekim 1931, s. 1. 806 Konferansın 23 Ekim 1931 günkü toplantısında konferansa gönderilen Balkan Devletleri başvekillerinin telgrafları okunmuştur. Bunlardan biri de Arnavutluk Başvekili Pandeli Evangeli tarafından İkinci Balkan Konferansı Reisi Hasan Bey’e çekilen telgraftır. 21 Ekim 1931 tarihli telgrafta Balkan milletlerinin birleşmesi gibi asil bir amaç için toplanan konferansın başarıyla sonuçlanarak birlikteliği sağlaması dileği vardır (H.Milliye, 24 Ekim 1931, s. 4). 807 Cumhuriyet, 20 Ekim 1931, s. 1,6. 808 H.Milliye, 24 Ekim 1931, s. 1. Türkiye’nin Mustafa Kemal önderliğinde yaptığı reformlar ve özellikle Türk kadınının elde ettiği haklar, Balkan Konferansı’na katılan Balkanlı kadınların dikkatini çekmiştir. II. Balkan Konferansı kadın komisyonu üyeleri, Türkiye’nin Medeni Kanunu nedeniyle Balkan Devletlerinden kadınların yeri açısından daha ileride olduğunu tespit etmiştir. Türk kadınlarından Türkiye’deki kazanımlar hakkında ayrıntılı bilgi alan Balkanlı kadınlar, kendi ülkelerinin kadınlarına da Türkiye’nin tanıdığı hakların tanınması gerektiğini beyan etmiştir. Konferans’ta kadın hukuku konusunda Yunan üye Mm. Tiyakaki, okuduğu raporda Türk kadınlarını Türk inkılâbından elde ettiği kazanımlardan dolayı tebrik 232 HALİL ÖZCAN Arnavutluk heyeti başkanı, konferansa katılmadan önce “Cumhuriyet” gazetesine beyanatta bulunmuştur. Heyet Başkanı Mehmet Konica’ya göre Arnavutluk küçük bir devlet olmasına rağmen Balkan birliğinin en ateşli destekleyicilerindendir. Öyle ki hükûmetin siyasî ve iktisadî olarak birliğe inanmasının yanı sıra bütün Arnavut halkı da samimi olarak birliği savunmaktadır. Mehmet Bey’e göre 2.5 milyon Arnavut’un 1.5 milyonu Arnavutluk dışında yaşamakta olup sadece Yugoslavya’da 1 milyon Arnavut bulunmaktadır. Ancak Yugoslavya’da yaşayan Arnavutlar, her türlü azınlık haklarından mahrumdurlar. Onun için Yugoslavya’da yaşayan Arnavutların insanlık ve yaşama hakları kendilerine verilmedikçe Balkan birliği ittifakı kabul etmek Arnavutluk için mümkün değildir. Arnavutluk heyeti başkanına göre “dünyanın her tarafında ekalliyetlere (azınlıklara) verilen haklar, Arnavutlara da verilirse (Arnavutluk) gözü kapalı itilâfı imzalar”. Mehmet Bey’e göre bu fikir sadece heyetin değil, Arnavutluk Hükûmeti’nin ve tüm Arnavutluk halkının fikridir. “Cumhuriyet” gazetesi muhabirinin Balkan birliği yapılacağına inanıyor musunuz, sorusuna Konica Bey, “pek ümit etmiyorum” şeklinde cevap vermek suretiyle 809 aslında daha başlangıçta Balkan ittifakına umutsuz baktığını göstermiştir. II. Balkan Konferansı’nın ilk celsesinde, Arnavutluk heyeti başkanı Mehmet Konica Bey, Osmanlı Devleti’nde Türklerin durumundan bahsetmiştir. Balkan milletlerinin Osmanlı’dan ayrıldıktan sonraki durumlarını gerçekçi bir şekilde anlatan M. Konica Bey, Balkan milletleri arasında tam bir eşitlik ve adalet esasına dayalı bir anlaşma yapılacak olursa Arnavutluk’un kuvvetli bir Balkan federasyonu oluşturulmasına taraftar olacağını ifade etmiştir 810. etmiştir. Mm. Tiyakaki’nin konuşması sık sık alkışlarla kesilmiştir. Balkan kadınları, konferansta kadın hakları konusunda Türk kadınının elde ettiği kazanımların göz önüne alınarak önemli kararlar beklediklerini bildirmiştir. (Cumhuriyet, 24 Ekim 1931, s. 2, 26 Ekim 1931, s. 4). 809 Cumhuriyet, 18 Ekim 1931, s. 3. Arnavut gazeteci Nebil Çika Bey de konferansı takip etmek üzere İstanbul’a gelecektir. Kadınlar adına konferansa katılacağı bildirilen Emine Toptani Hanım rahatsızlanmış olduğundan konferansa katılamayacaktır (Cumhuriyet, 18 Ekim 1931, s. 3). 810 H.Milliye, 22 Ekim 1931, s. 3. Arnavutluk heyet başkanına göre Atina’da şekil verilmeye, İstanbul’da tespit edilmeye çalışılan anlaşma ve oluşacak Balkan federasyonu, yabancıların ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 233 M. Konica, bu konuşmasında Osmanlı Devleti’nden ayrılan Balkan Devletlerinin birbirini boğazlamaktan başka bir şey yapmadığını ve birbirlerinin milli varlıklarına kastedecek kadar ileri gittiklerini ifade etmiştir. Mehmet Bey, bu hususta son derece önemli bir konuyu tespit ederek Osmanlı Devleti zamanında Türklerin diğer unsurlardan çok daha ızdırap çekmelerine rağmen Türkiye’nin geçmişi unutarak eski evlatlıklarına Türk milletine has bir meziyet olan lütufkârlıkla kucağını açtığını görmenin gerçekten heyecan verici olduğunu ifade etmiştir. Bununla birlikte affetmeyi bilmenin güzel bir şey olduğunu; fakat unutmayı bilmenin asil ruhlara ait bir özellik olduğunu da beyan etmiştir. Mehmet Bey’in bu ifadeleri Mustafa Kemal’in “Yurtta sulh, cihanda sulh!” ifadesini destekler niteliktedir. Hızla yeni bir dünya savaşına gidildiğinin hissedildiği bir süreçte Türkiye’nin barışa katkısını takdirle ifade eden Mehmet Bey’e göre ekalliyetler konusunda gerekli çözümler getirilmediği sürece konferanstan bir sonuç almak mümkün olmayacaktır 811. Arnavutluk heyeti, ekalliyetler meselesini gündemde tutmaya devam etmiştir. Yugoslavya heyeti de Arnavutluk’u İtalya’nın desteği ile Balkan birliğini engellemeye çalışmakla suçlamıştır. Balkan Konferansı’nın 22 Ekim 1931 günkü Siyasî Komisyonu’nda ekalliyetler (azınlık) meselesi yeniden ele alınmış ve Arnavut üye Bedri Bey 812, Yugoslavya’daki Arnavutların durumlarının çok kötü olduğunu ve mevcut anlaşmaların gerçekte tatbik edilmediğini ifade etmiştir. Yugoslav üye ise memleketlerinde azınlık olduuğursuz ve zararlı tesirlerine kapılmamış olsaydı çoktan gerçekleşirdi (H.Milliye, 22 Ekim 1931, s. 3). 811 H.Milliye, 22 Ekim 1931, s. 3. II. Balkan Konferansı’nı takip etmek üzere Türkiye’ye gelen Arnavut gazeteci Nebil Çika’ya göre Arnavutluk heyeti başkanı Mehmet Konica’nın konuşması Türkler üzerinde iyi etkiler bırakmıştır. Konica, Osmanlı rejimi altında Türkler, bugün müstakil Balkan Devletleri arasında en mazlum olanıdır demiştir. Konica’nın konuşması, Türk basınında da olumlu yankı bulmuştur. Konica’nın ekalliyetler meselesinin çözülmesi önerisi, Türk basınında da yer bulmuş ve Türk basınına göre de ekalliyetler meselesinin çözümü diğer meselelerin çözümünü mümkün kılacaktır. Arnavut heyeti üyelerinin Türk basınında ve kamuoyunda sempatik ve uygun bir hava yaratmasında heyetin Türkçe konuşması da etkili olmuştur (BCA, 15 Aralık 1931, fon kodu:030.10, yer no:233.570.15, s. 11-12). 812 Arnavutluk-Yugoslavya gerginliği üzerine “Milliyet” gazetesi muhabirinin Arnavut üye Bedri Bey’e, konferanstan çekilip çekilmeyeceğini sorması üzerine Arnavut üye kendilerinin iyi niyetlerini göstereceklerini Yugoslavya’nın isterse çekilebileceğini ifade etmiştir (Milliyet, 234 HALİL ÖZCAN ğu düşüncesinde değildir. Bedri Bey’e göre bu mesele halledilmedikçe konferanstan olumlu sonuç beklenilmemesi gerekmektedir. Bedri Bey, Yugoslavya’da bulunan 1.200.000 Arnavut’un milli, kültürel haklarına ve hürriyetlerine sahip olmadıklarını iddia ederek onların haklarının verilmesini ve 1919 yılında Yugoslavya ile Arnavutluk arasında imzalanan Ekalliyetler Muahedesinin tatbik edilmesini talep etmiştir. Arnavutluk heyeti başkanı Mehmet Bey Konica, Osmanlı Devleti zamanında Türkler Rumeli’de her türlü sıkıntıyı çekerken ekalliyetlerin bugünkünden daha rahat yaşadıklarını ifade etmek suretiyle 813 mevcut uygulamadaki yanlışlara dikkat çekmiştir. Türkiye heyeti başkanı Hasan Bey, aynı zamanda konferans başkanı olarak Arnavutluk ile Yugoslavya arasındaki ekalliyetler meselesinin abartıldığı kanaatindedir. Hasan Bey’e göre bu meselede bulunacak çözüm iki tarafı da memnun etmeyecektir ve konferansın tek sorunu da ekalliyetler meselesi değildir 814. Arnavutluk heyeti üyesi ise anlaşmak için geldiklerini ifade ederek her şeyden önce karşılıklı dostlukla meselelere yaklaşacaklarını ifade etmiştir 815. Arnavutluk ve Yugoslavya heyetleri konferans süresince birbirilerini yabancı devletin (Fransa ve İtalya) etkisinde kalmakla suçlamış olmasına rağmen her iki ülke de yıllardır biriktirdikleri sorunları rahatça ve yüz yüze dile getirme imkânı bulmuşlardır. Arnavut basını da Balkan Konferansı’nı öncelikle ekalliyetler meselesi etrafında değerlendirmiştir. Bari’de Arnavutça ve İtalyanca yayımlanan “Gazeta Shqiptare” konferansın en önemli meselesi olarak ekalliyetler meselesini görmüş ve bu meselenin dolambaçlı yollardan geçerek ve diplomatik metotlar kullanılarak çözüme kavuşturulamamasını eleştirmiştir. Söz konusu gazete ekalliyetler meselesini diğer meselelerin çözümü için öncelikli gördüğünden diğer devletleri bu konuda ikna edemediği iddiasıyla Arnavutluk heyet başkanını eleştirmiştir 816. 23 Ekim 1931, s. 1). 813 Cumhuriyet, 24 Ekim 1931, s. 1,2. 814 Cumhuriyet, 25 Ekim 1931, s 4. H.Milliye, 25 Ekim 1931, s. 1. 815 Cumhuriyet, 25 Ekim 1931, s. 4. 816 BCA, 15 Aralık 1931, fon kodu:030.10, yer no: 233.570.15, s. 2. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 235 Arnavutluk heyeti, Balkan Konferansı’nda bir yandan Türkiye’ye yönelik sıcak mesajlar vermiş diğer yandan da ekalliyetler meselesini sürekli gündemde tutarak enerjisini bu konuda tüketmiştir. Ayrıca da konferansın üzerinde hem yabancı gölgesi olduğunu ima etmiş hem de Arnavutluk’un diğer Balkan Devletleriyle “eşit konumda olması gerektiği” gibi gerçekte olmayan mazeretler üretmeye çalışmıştır. Bu gelişmelere bakarak Arnavutluk heyetinin ülkelerinin Balkan birliğinde yer almasından ziyade ekalliyetler meselesini çözebilmek ve Türkiye ile ilişkileri düzeltebilmek için II. Balkan Konferansı’na katıldıklarını söylemek mümkündür. 2. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Balkan Konferansı Heyetine Hitabı ve Arnavutluk Arnavut üyeler, II. Balkan Konferansı üyeleri ile birlikte konferansın kapanış toplantısı için Ankara’ya gitme kararı almışlardır. Hâlbuki Kral Zog, krallık rejiminin tanınması ihtimali olursa Ankara’ya gidilmesi talimatını vermişti. Bundan hareketle İstanbul’a gelişlerinden itibaren her fırsatta Türkiye ile ilgili olumlu görüş beyan eden Arnavutluk heyetinin ilişkilerin düzelmesi ya da rejimlerinin tanınması ile ilgili bilgi almış olduğunu söylemek mümkündür. Balkan Konferansı üyeleri 25 Ekim 1931 günü İstanbul’dan Ankara’ya hareket etmişlerdir 817. Heyetle birlikte 30 kadar Balkanlı gazeteci 818 de Ankara’ya gelmiştir 819 Ankara’nın Balkan Konferansı’ndan beklentisini Yakup Kadri kısaca şöyle özetlemiştir: “Balkan konferansı üyeleri iyi bilmelidir ki Avrupa diplomasisinin etkisinde kalırlarsa temsil ettikleri milletler, tıpkı Yunanistan’da olduğu gibi bela ve felâketlerden kurtulamayacaktır. Ankara, önce istiklâl sonra ittihat bekliyor.” 820 Yakup Kadri, konferans üzerinde İtalya ve Fransa’nın hatta diğer Avrupa Devletlerinin çıkarları değil, 817 Üyeler birinci trenle 126, ikinci trenle de 80 üye olmak üzere Ankara’ya gelmiştir. Heyeti, Ankara Valisi Nevzat Bey, belediye başkanı ile belediye meclis üyeleri karşılamıştır (H.Milliye, 25 Ekim 1931, s. 1). 818 “H. Milliye” gazetesi, Balkanlı gazetecilerden isteyenleri Cumhuriyet Bayramı’na kadar Ankara’da misafir olarak ağırlama kararı almıştır (H.Milliye, 25 Ekim 1931, s. 1). 819 H.Milliye, 25 Ekim 1931, s. 1. 820 Yakup Kadri, H.Milliye, 25 Ekim 1931, s. 1. 236 HALİL ÖZCAN Balkan Devletlerinin karşılıklı işbirliklerinin belirleyici olması gerektiğini ifade etmiştir. İkinci Balkan Konferansı, son celse toplantısını Türk milletinin İstiklâl Mücadelesi’ni yöneten TBMM’de (Ankara’da) yapmıştır. Meclis salonuna ilk olarak Gazi Mustafa Kemal Paşa, yanında TBMM Reisi ve Dışişleri Bakanı ile gelmiştir. Daha sonra alfabe sırasına göre ilk önce Arnavutluk üyeleri 821 Gazi’yi selamlayarak salona alınmıştır 822. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa, Balkan Konferansı üyelerine şöyle hitap etmiştir: “… Balkan milletleri, bu gün Arnavutluk, Bulgaristan, Romanya, Yunanistan, Yugoslavya ve Türkiye gibi müstakil siyasî mevcudiyetler halinde bulunuyorlar. Bütün bu devletlerin sahipleri olan milletler asırlarca beraber yaşamışlardır… Bu itibarla Balkan milletlerinin asırlara şâmil müşterek bir tarihi vardır. Bu tarihin elemli hâtıraları varsa, onlara sahip olmakta bütün Balkanlılar müşterektir. Türklerin hissesi ise daha az acı olmamıştır. İşte, siz, muhterem Balkan milletleri mümessilleri; mazinin karışık his ve hesaplarının üstüne çıkarak derin kardeşlik esasları kuracak ve geniş birlik ufukları açacaksınız; ihmal olunmuş ve unutulmuş büyük hakikatleri ortaya koyacaksınız… Balkan milletleri içtimai ve siyasî ne çehre arzederlerse etsinler, onların Orta, Asya’dan gelmiş aynı kandan, yakın soylardan müşterek cedleri olduğunu unutmamak lâzımdır. Karadeniz’in şimal ve cenup yollarıyla, binlerce seneler deniz dalgaları gibi birbiri ardınca gelip Balkanlarda yerleşmiş olan insan kitleleri başka başka adlar taşımış olmalarına rağmen, hakikatte bir tek beşikten çıkan damarlarında aynı kan deveran eden kardeş kavimlerden başka bir şey değildirler. Görüyorsunuz ki, Balkan milletleri yakın maziden ziyade uzak ve derin mazinin kırılmaz çelik halkalarıyla birbirine pekâlâ bağlanabilir. Bin bir türlü beşerî ihtiraslarla, dini 821 Arnavutluk baş delegesi, Ankara hakkındaki görüşlerini “Cumhuriyet” gazetesi muhabirine şöyle anlatmıştır: “Garbin mütemadi hücumları altında iki asır yaşayan Türk milletinin niçin öldürülmediğini buraya geldikten sonra daha iyi anladım. Türkler ve Türkiye, Balkan konferansı münasebetiyle bütün Balkanlılara bir ibret numunesi olduğunu tekrar göstermiş bulunuyor.” (Cumhuriyet, 27 Ekim 1931, s. 3). 822 H.Milliye, 27 Ekim 1931, s. 1. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 237 ayrılıklarla, bazı tarihî hadiselerin bıraktığı dargın izlerle, geçmiş zamanlarda, gevşetilmiş, hattâ unutturulmuş olan hakikî bağların ihya olunması lüzumlu ve faydalı oluğu yeni insanî devre girdik. Bir an için bütün bu, maziye gömülmüş olan, hâtıralardan sarfınazar etsek bile, bu günün hakikî icapları, Balkan milletlerinin, devrin hürmet ve riayete mecbur kıldığı, yepyeni şartlar ve kayıtlar ve geniş bir zihniyet altında birleşmelerindeki faydanın büyük olduğunu göstermektedir. Balkan birliğinin temeli ve hedefi, karşılıklı sahada, kültür ve medeniyet vâdisinde teşriki mesai eylemek olunca, böyle bir eserin bütün medeni beşeriyet tarafından takdirle karşılanacağına şüphe edilmez. Asırlardan ve asırlardan beri, zavallı beşeriyeti mes’ut etmek için tutulan yoların, kullanılan vasıtaların verdikleri neticelerin ne derece emniyetbahş oldukları tetkike şayan değil midir?... Vaziyetleri ve onların icaplarını medeni insan fikriyle ve yüksek vicdan aydınlığı ile müşahede ve mütalea edersek şu neticelere varırız: İnsanları mes’ut edeceğim diye onları birbirlerine boğazlatmak gayri insanî ve son derece teesüfe şayan bir sistemdir. İnsanları mes’ut edecek yeğane vasıta, onları birbirlerine yaklaştırarak, onlara birbirlerini sevdirerek, karşılıklı maddî ve mânevi ihtiyaçlarını temine yarayan hareket ve enerjidir. Cihan sulhü için de beşeriyetin hakikî saadeti, ancak bu yüksek ideal yolcuların çoğalması ve muvaffak olmasiyle mümkün olacaktır…” konuşmanın sonunda Balkan Konferansı delegeleri Mustafa Kemal’i dakikalarca alkışlamıştır 823. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Balkan ülkelerinin yakın geçmişteki sıkıntılarıyla içinde bulundukları durumu tahlil ettikten sonra geçmiş bağlardan ve gelecek birliktelikten bahsetmiştir. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, konuşmasının daha başlangıcında Balkan Devletlerinin her birinin bağımsız olduğunu önemle vurgulamıştır. Yüzyıllarca birlikte yaşanmışlığın sonucu olarak acılar çekildiğini ve Türkiye’nin de bu acılardan nasibini aldığını; ancak artık geçmişin karışık hesaplarının (kininin) unutulmasıyla unutulmuş gerçeklerin ortaya çıkacağına inandığını ifade etmiştir. Mustafa Kemal, Balkan Devletlerinin geçmişte Orta Asya’dan gelen müşte823 Cumhuriyet, 27 Ekim 1931, s. 1, 5. H.Milliye, 26 Ekim 1931:1,3, (EK-17). “H.Milliye” gazetesinde metnin Fransızcası da Türkçesinin yanında verilmiştir. 238 HALİL ÖZCAN rek atalara sahip olduğunu ve ayrı ayrı adlar taşısalar da aynı kavimden geldiklerini beyan etmek suretiyle tarihi bir gerçekliğe dikkat çekmiştir. Mustafa Kemal’in tarihi gerçeklere dikkat çekmesinde 1930-1931 senelerinde kendi direktifleriyle Türkiye’de tarih alanında çalışmaları başlatmış olmasının da etkisi vardır. I. Dünya Savaşı sonrası İtilâf Devletleri Anadolu’yu eski krallık ve imparatorluklarının mirası saydıkları için buraları işgale girişmişlerdir. Bazı Avrupalı düşünürler de Türkleri dünya medeniyetine ve ilim âlemine katkısı olamayan ikinci sınıf insan olarak değerlendirmiştir. Bu durum karşısında Mustafa Kemal, Türk tarihinin kısa zamanda araştırılıp ortaya çıkarılması için direktifler vermiş ve bu maksatla 15 Nisan 1931’de Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti teşkil edilmiştir. Enver Ziya Karal’ın deyimiyle “Atatürk’ün tarih üzerine yaptığı çalışmaları, İstiklâl Savaşımızın kültür alanında devamıdır” 824. Mustafa Kemal’in Balkan heyetine hitabında da tarihsel derinliğin kültürel işbirliği önemle vurgulanmıştır. Mustafa Kemal’e göre tarihin derinliklerinde kırılmaz çelik halkalarla birbirlerine bağlı olan Balkan Devletleri geçmiş bağlarını unutsalar bile gelinen noktada Balkan birliği gereklidir. Ona göre bu birlikteliğin temeli ve hedefi karşılıklı kültür ve medeniyet alanında işbirliğine dayanacağı için tüm dünyaca takdirle karşılanacaktır. Mustafa Kemal, daha önce yapılan ittifakları çok sert bir şekilde eleştirmiş ve Balkan ittifakının onlara benzemeyeceğini belirtmiştir. Mustafa Kemal’e göre asırlardan beri insanlığı mutlu etmek iddiasında olanlar, milletleri birbirine boğazlatıp insanlık dışı işler yapmışlardır. Türkiye Cumhurbaşkanına göre insanlığı birbirine yaklaştıracak ve mutluk edecek temel etken karşılıklı maddî ve manevî ihtiyaçların teminine yarayan hareket ve enerjidir ki dünya barışı ve insanlığın gelişmesi bu idealin benimsenmesine bağlıdır. Türkiye’de yapılan II. Balkan Konferansı ile Türk Devlet idarecileri ve aydınları, Balkanlı dostlarını kendilerine çekecek samimiyet ve dostluğu göstermiştir. Son toplantıda Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın idealizm ateşiyle söylediği nutuk, konferans üyelerini aydınlatmıştır. Ancak Balkan Devletleri ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 239 henüz Balkan birliğini teşkil etmekten uzaktır. Çünkü Bulgaristan revizyonist politika takip etmekte, Arnavutluk, İtalya etkisinde bulunmaktadır. Yugoslavya ve Romanya da Küçük Antant’ın üyesidir. Bütün bunların sonucu olarak Türkiye ve Yunanistan’ın gayretleri ilk iki konferansta Balkan Birliğini gerçekleştirmeye yetmemiştir 825. C. Türkiye Cumhuriyeti’nin Arnavutluk Krallığını Tanımasının Sebep ve Sonuçları Balkan birliğinin öteden beri samimi savunucusu olan Mustafa Kemal Paşa, birliğin içerisinde tüm Balkan Devletlerinin olması gerektiğini düşünmektedir. Kendisinin Balkan Devleti liderleri arasında bir tek Arnavut Kralı ile doğrudan ilişkisi yoktur. Bu durum birliğin önünde bir engel gibi görünmektedir. Bu sebeple Gazi Mustafa Kemal, Türkiye’de toplanan Balkan Konferansı’na Arnavut üyelerin katılmasını fırsat olarak değerlendirmiş ve Balkan birliğinin önünde engel gördüğü Türkiye-Arnavutluk ilişkilerini düzeltmeye çalışmıştır. Mustafa Kemal Paşa 826 için Balkan birliği ideali her türlü problemin üzerinde ulaşılması gereken bir hedeftir. Bu hedefe ulaşabilmek için kral olmayı kabul ederek halkına ihanet ettiğini düşündüğü Arnavutluk Kralını bile diğer Balkan Devlet Başkanlarından ayırmayarak ona da telgraf çekmiştir. Gazi Mustafa Kemal’in Balkan Devletleri başkanlarına telgraf çektiği haberi Ankara’da bulunan Arnavutluk heyeti ile Balkan Konferansı’nı takip eden “Miku ı Popullıt” muhabirini (Nebil Çika’yı) çok heyecanlandırmıştır. Muhabir Nebil Çika, Ankara’dan 27 Ekim 1931 tarihli acil koduyla Arnavutluk’a telgraf çekerek Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in 824 Tural, Yalçın vd, a.g.e, s. 189-193. Bunun yerine ekonomik, teknik ve kültürel konularda işbirliğini sağlayacak bazı kararlar alınabilmiş, ekalliyetler meseleleri ele alınmış ve saldırmazlık paktı ile uyuşmazlıkların barışçı yollardan çözülmesi için bir anlaşma tasarsısı hazırlanması konusu tartışılmıştır (Mehmet Gönlübol, Cem Sar, Atatürk ve Türkiyenin Dış Politikası (1919-1938), Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1990, 97). 826 Mustafa Kemal Paşa, Balkan üyelerinin gerek şahsına gerekse Türk milletine göstermiş oldukları hissiyattan oldukça memnun olmuş ve konferansa katılan bütün devletlerin başkanlarına ayrı ayrı telgraflar çekerek her Balkan milleti ve devlet başkanı için saadet temennisinde bulunmuştur (Cumhuriyet, 28 Ekim 1931, s. 1). 825 240 HALİL ÖZCAN Balkan konferansı sebebiyle tüm Balkan Devlet Başkanlarına ve Arnavutluk Kralına telgraf çektiğini ve Türkiye Cumhurbaşkanının ilk defa Arnavutluk Kralı ile diyalog kurduğunu bildirmiştir. Arnavut gazeteci, Mustafa Kemal’in çektiği bu telgrafla, Türkiye’nin Arnavutluk Krallığını tanıdığını ve diplomatik ilişkileri kuracağının öğrenildiğini ifade etmiştir. Muhabir, telgrafın çok içten ifadelerle yazılmış olduğunun öğrenildiğini de bildirmiştir. Mustafa Kemal tarafından Kral Zog’a telgraf çekilmesi Arnavutluk için o kadar önemlidir ki telgraftaki bilgiler “Miku ı Popullıt” gazetesinin ertesi günkü birinci sayfasında “Türkiye Cumhuriyeti Arnavutluk Rejimini Tanıyor Mustafa Kemal Kral’a Telgraf Çekiyor” başlığı ile verilmiştir 827. “Miku ı Popullıt” gazetesinin haberi aynı gün “Cumhuriyet” gazetesinde de yayımlanmıştır. Bu habere göre Mustafa Kemal’in çektiği telgraf, Arnavutluk Kralını tanıma anlamına da geldiği için Arnavutluk tarafından memnuniyetle karşılanmıştır 828. Türkiye Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’in 26 Ekim 1931’de Arnavutluk Kralı Zog’a çekmiş olduğu telgraf şöyledir: “İkinci Balkan Konferansı azasını (heyetini) bugün Ankara’da kabul etmekle hakikî bir memnuniyet hissettim. Arnavut millî teşekküllerinin müçtemi (toplanan) mümesilleri tarafından hakkımda ve Türk millet hakkında izhar bulunan(gösterilen) temenniyattan pek mütehassis oldum. Bu vesile ile Zatı Haşmetpenahilerinin saadet hali ve asîl Arnavutluk milletinin refahı için en samimî temenniyatta bulunurken yalnız kendi hissiyatımı değil, bütün Türk milletinin hissiyatını da ifade etmekte olduğumu zannediyorum. Gazi Mustafa Kemal.” 829. Mustafa Kemal’in Kral Zog’a gönderdiği telgrafında “Zogu” kral sıfatıyla nitelemesi Zogu Hükûmeti’ni son derece memnun etmiş ve bu durumu Arnavutluk Hükûmeti, Kral Zog’un tam tanınması olarak değerlendir827 Miku ı Popullıt, 28 Ekim 1931, s. 1. Cumhuriyet, 28 Ekim 1931, s. 1. 829 Cumhuriyet, 31 Ekim 1931, s. 3, H.Milliye 31 Ekim 1931, s. 1,3, Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, s. 304-305, Şimşir, Türkiye-Arnavutluk İlişkileri…, s. 22. 828 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 241 miştir 830. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanın telgrafı Arnavutluk’ta bayram sevinci yaratarak ilişkilerdeki bütün buzları eritmeye yetmiştir 831. 28 Ekim 1931’de Maslahatgüzar Zeki Hakkı Bey, şifre telgraf ile Ankara’ya bu durumu şöyle bildirmiştir:“Büyük Reisicumhurumuzun telgrafları Arnavutluğu hakikaten samimî bir sürur (sevinç) ve şükran heyecanı içinde bıraktı. Yeni vaziyetin hudusu şeklindeki incelik ve zerafete herkes hayran kaldı” 832. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın bu telgrafından sonra Türk Dışişleri Bakanlığı, Tiran’da bulunan maslahatgüzara telgraf çekmiştir. Bu telgrafta Mustafa Kemal’in Balkan Konferansı katılımcıları ile birlikte Arnavutluk heyetini de kabul ettiği ve Kral Zog’a bir telgraf çekerek iki ülke arasındaki ilişkilerin normal bir hal almasını sağladığı bildirilmiştir. Tiran Maslahatgüzarı da Mustafa Kemal’in telgrafının Arnavutluk’ta samimi şükran ve heyecan yarattığını ve Cumhuriyet Bayramı sebebiyle Arnavutluk Dışişleri Bakanlığına Türk bayrağının çekildiğini ayrıca kral adına saray nazırının, hükûmet adına da teşrifat memurunun kendilerini ziyaret ettiğini bildirmiştir. Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Tiran’da, Cumhuriyet Bayramı sebebiyle Türk bayrağının çekilmesinden dolayı Arnavutluk Dışişleri Bakanına memnuniyetini bildirmiştir. Ayrıca dostane ilişkiye devam edilmesi ile Arnavutluk sefir ya da maslahatgüzarının bir an evvel Ankara’ya gelmesinin arzu edildiği de ifade edilmiştir 833. Arnavutluk Kralında, devlet yöneticilerinde, halkta ve basında sevinçle karşılanan Türkiye Cumhurbaşkanının telgrafına Kral Zog, Tiran’dan 29 Ekim 1931 günü şu karşılığı vermiştir: “İkinci Balkan konferansının içtimaı vesilesiyle Zatı Devletlerinin Arnavut milletiyle şahsım hakkında izhar buyurdukları temenniyattan pek mütehassis oldum. Kendi namıma ve Arnavut milleti namına Zatı Devletleri- 830 Shpuza, “Atatürk ve Türkiye Arnavutluk İlişkileri”, s. 343. Şimşir, Türkiye-Arnavutluk İlişkileri…, s. 22-23. 832 Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, s. 305, Şimşir, Türkiye-Arnavutluk İlişkileri…, s. 22-23. 833 Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, s. 310. 831 242 HALİL ÖZCAN nin saadet hali ve asîl Türk milletinin refahı için en samimî temenniyatta bulunmaktayım. Ahmet Zogu” 834. Bu telgrafta Kral Zog’un kullandığı üslup son derece dikkat çekicidir.1 Eylül 1928’de krallığını ilân ettikten sonra “Ahmet” adını Türk ve Müslümanlığı çağrıştırdığı için kullanmayan Kral Zog’u, bu defa “kral” yerine Ahmet Zogu imzası kullanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa, 26 Ekim 1931 günü Arnavutluk Kralı Zog’a telgraf çektikten sonra Arnavutluk heyetiyle birlikte Ankara’da bulunan Arnavut gazeteci Nebil Çika’yı 835 kabul ederek ona bir mülakat vermiştir. Mülakat ile ilgili Nebil Çika’nın Ankara’dan Arnavutluk’a gönderdiği yazıyı “Miku ı Popullıt” gazetesi “Mustafa Kemal’in Huzurunda” başlığı ile yayımlamıştır 836. Nebil Çika, Mustafa Kemal’in kendisini kabul buyurmakla gösterdiği lütuftan övgü ile bahsetmiş ve Türkiye Cumhurbaşkanının da bir Arnavut gazeteci ile konuşma fırsatını elde ettiği için memnuniyetini ifade ettiğini yazmıştır. Nebil Çika, krallığın bu zamana kadar neden tanınmadığını sorduğunda Mustafa Kemal, Arnavutluk Kralını sevdiğini, Arnavutluk’taki rejim değişikliğini ilgi ile takip ettiğini ve Arnavutluk’un ahval ve şartları ile halk tarafından krallık rejiminin 834 Cumhuriyet, 31 Ekim (T.E.) 1931, s. 3. H.Milliye 31 Ekim 1931, s. 1,3. Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, s. 305. Şimşir, Türkiye-Arnavutluk İlişkileri…, s. 22. 835 II. Balkan Konferansı’nı takip eden Arnavut gazeteci Nebil Çika’nın amacı, Balkan Konferansı’nı takip etmekten ziyade, asıl olarak yeni Türkiye’yi tanımak, Türkiye’nin kralı neden tanımadığını anlamak ve Türk gazetecilerin Arnavutluk hakkında neler düşündüğünü öğrenmektir. Nebil Çika’ya göre, son yıllarda Türk yöneticilerinin yaptıklarını takdir etmemek büyük bir hakikati gizlemek olur. Bütün dünya görmüştür ki, Türk milleti zor olan davasını kazandı ve barış içerisinde daha mesut günlere kavuşmak için asilce çalışıyor. 1923 yılına kadar Avrupa’nın ölümünü başı ucunda beklediği hasta adam silkindi, kendi milli varlığını engelleyen kapitülasyon gibi etkileri ortadan kaldırdı ve büyük bir devlet kurdu. Bugün hür ve serbest bir devlet olan Türkiye’nin başında Mustafa Kemal gibi azimkâr bir reformcu ve İsmet Paşa gibi çalışkan ve fedakâr bir devlet adamı vardır. Bunların arkasında da ve cüretkâr siyasiler ve aydınlar vardır. Türkiye kendi iç asayiş ve huzurunu sağlamıştır. Türk milletinin tek bir kalbi, tek bir ideali ve kültürü vardır. Türkiye I. Dünya Savaşı’ndan sonra kendisini toparlayarak azmi ve iradesi ile dışarıya karşı siyasî birliğini kurduğunu uluslararasında kabul ettirdi. Türkiye’yi kurtaran ve kuran iradeler yılmaz cesaret, sarsılmaz karakterler, onu daha sağlam ve daha parlak geleceklere götürecektir. Türkiye, geçmişin otokrasi kokan geleneklerinden kurtulmakta ve demokrasisi asırlarca süren mücadele sonucu gelişmektedir (BCA, 15 Aralık 1931, fon kodu:030.10, yer no:233.570.15:7-10). 836 Miku ı Popullıt, 30 Ekim 1931, s. 1, (EK-18). ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 243 ilânındaki sebepleri öğrendiğini ifade etmiştir. Fakat Mustafa Kemal, dâhili siyaset sebebiyle Arnavutluk rejimini tanıma konusunda acele etmesinin mümkün olmadığını belirtmiştir. Balkan Konferansı’na Arnavutluk heyetinin gelmesi sebebiyle Arnavutluk Kralına telgraf çekme fırsatını bulduğunu belirten Mustafa Kemal’e göre Balkan birliği konusunda her hangi bir ihtilaf yok olmaya mahkûmdur. Onun için de bundan sonra Türk ve Arnavut milletleri arasında devam edecek olan samimî ve dostane münasebet, Balkan milletlerinin saadetine ve Balkanlıların müşterek bir emel etrafında birleşmelerine hizmet edecektir 837. Bu mülakattan da Mustafa Kemal’in Arnavutluk Kralını tanımasında önceden beri düşündüğü Balkan birliği idealini gerçekleştirme amacı olduğu anlaşılmaktadır. Mustafa Kemal, söz konusu mülakatta Arnavutluk Kralını tanımamasına mazeret olarak Türkiye’nin dâhili siyasetinin buna elverişsizliğini öne sürmüştür. Türkiye Cumhuriyeti, milli bir kurtuluş savaşı sonrası saltanat ve hilâfeti kaldırarak millet egemenliğine dayanan cumhuriyet rejimini kurduktan sonra Terakki Perver Fırka ile Serbest Fırka denemesinde ülke içerisinde cumhuriyet rejiminin muhaliflerinin hâlâ rejim için tehdit oluşturduğunu tecrübe etmiştir. Ayrıca bağımsızlığı için cephe ve diplomasi savaşı veren bir lider olarak Mustafa Kemal Paşa, Arnavutluk’un İtalya’ya bağımlı hale gelmesini de önceden düşündüğü Balkan birliği önünde engel olarak değerlendirmiştir. Mustafa Kemal, Arnavutluk’u İtalya’ya bağımlılıktan Balkan Devletlerinin tamamının katılımıyla oluşturulacak Balkan birliğinin kurtaracağı kanaatindedir. Aynı zamanda Balkan Birliği başta İtalya olmak üzere yayılmacı devletlerin Balkanlar üzerindeki emellerini boşa çıkaracak diye düşündüğü için Arnavutluk Kralını tanımak mecburiyetinde kalmıştır. Mustafa Kemal’in telgrafının Arnavutluk’taki yansımaları hükûmet ve basında hemen kendisini hissettirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’nın Kral Zog’a çektiği telgraf, Arnavutluk basınında uzun süre yer bulmuştur. Gazete837 BCA, 15 Aralık 1931, fon kodu:030.10, yer no:233.570.15:13, Miku ı Popullıt, 30 Ekim 1931, s. 1. 244 HALİL ÖZCAN ler bu telgraf sonrası Türkiye ve Türkiye-Arnavutluk ilişkileri üzerine olumlu yayın yaparak Arnavutluk’taki Türkiye ve Mustafa Kemal sevgisini gündeme getirmişlerdir. “Miku ı Popullıt” gazetesi 30 Ekim 1931 tarihinde “Türkiye’nin Rejimimizi Tanıması” başlığı ile çıkmıştır. Gazete, en sonunda Arnavutluk’un rejimini Mustafa Kemal’in telgraf çekerek tanıdığını belirterek diplomat Zeki Bey’in Arnavutluk Dışişleri Bakanı Hüseyin Vironi’yi ziyaret ettiğini ve Türkiye’nin Arnavutluk’u tanıdığına dair mektup gönderdiğini yazmıştır. Gazete haberinde Mustafa Kemal’in iç sorunlar sebebiyle geç tanımasına rağmen Arnavutluk Kralını sevdiğini söylediği bilgilerine de yer vermiştir 838. “Miku ı Popullıt” gazetesinin 18 Kasım 1931 tarihli baş makalesinde Türkiye-Arnavutluk ilişkilerine ve Balkan Konferansı’na yer verilmiştir. Makalede, Türkiye ile Arnavutluk ilişkilerinin yeniden başlamasının Arnavutluk’u oluşturan unsurlar tarafından da büyük bir memnuniyetle karşılandığı ifade edilmiştir. Ayrıca baş makalede, Arnavutlar ile Türkler arasında var olan ruhi ortaklık ile Arnavutların çoğunluğunu oluşturan Müslümanlarla Türkler arasındaki din birliğine dikkat çekilmiştir. Makale önemli tespitlerde bulunmuştur. Buna göre Türklerle Arnavutlar uzun süre birlikte yaşamıştır ve bu birliktelik Arnavutların ruhunda etkisini hâlâ göstermektedir. Arnavutluk ve Türkiye, aynı zamanda laik devletlerdir. Binlerce Arnavut, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçmiş ve bazıları Türkiye’de yüksek makamlara gelmiştir. Bu vatandaşlarla Arnavutluk arasında çözülmez (koparılamaz) manevî bağlar vardır. Türklerle Arnavutların ayrılığı siyaseten olmuş ama kalben birliktelik devam etmiştir. Türkler, Arnavutlara diğer ırklara (Arap ve Acemler) baktıkları gibi fena gözle bakmamış, Arnavutlar da Türklere kardeş gibi bakmıştır ve Türkleri diğer milletlerden daha üstün tutmuştur 839. “Miku ı Popullıt” gazetesinin makalesine göre Türklerle Arnavutlar arasındaki ilişkilerde iki milletin etnik yapısı bile kaybolmuştur. Türkiye, Arnavutlar için daimi bir müttefiktir. Türkiye’nin bugünkü idarecileri, bugün 838 839 Miku ı Popullıt, 30 Ekim 1931, s. 1. BCA, 15 Aralık 1931, fon kodu:030.10, yer no:233.570.15, s. 3-4. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 245 bütün ilhamını aklıselimden ve barış düşüncesinden almaktadır. Türk yöneticileri barışa o kadar önem vermiştir ki ezeli düşmanlarına bugün kardeşlik ellerini uzatmaktadır. Türkiye’nin Balkanlar siyaseti, Arnavutluk için sağlam ve emin bir destektir. Türkiye’nin milli şeref ve haysiyeti dünya siyasetinde büyük bir saygı görmektedir. Maddî ve manevî kuvveti Türk şerefini yüksek bir seviyede tutmaktadır. Türkiye’deki Arnavutların hukuk ve menfaatleri Arnavutluk’un temin etmek istediği menfaatlerin küçük bir örneğidir. Bu durum Türkiye-Arnavutluk ilişkilerini ebedileştirmiştir. Şu halde siyasî ilişkilere yeniden girebilmek için Arnavutluk Hükûmeti’nin bütün bütçe engellerini aşarak bir an önce dost Türkiye’ye bir temsilci göndermesi gerekir. Bu meselede kusurlar af edilmez bir hata olacaktır 840. Bu süreçte Arnavutluk basını, Türkiye’de elçiliğin yeniden açılması için hükûmetine baskı yapmaya başlamıştır. Tiran’da yayımlanan “Ora” gazetesi de Türkiye Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Arnavut Kralı Birinci Zog’a samimi telgraf göndermesinin Arnavutluk’ta ve Türkiye’de yaşayan Arnavut vatandaşları tarafından sevinçle karşılandığını bildirmiştir. Gazeteye göre durum iki devlet arasında yeni bir dostluk devresinin açılmasına sebep olacaktır. “Ora” gazetesi, ayrıca Türkiye Maslahatgüzarı Zeki Bey hariciye nazırına giderek Türkiye Cumhuriyeti’nin krallık rejimini tanıdığını tebliğ etmiş ve Türkiye Cumhurbaşkanının Arnavutluk ve kralı için saadet temennisinde bulunduğunu ifade ederek bu durumun gerek yönetim kademesinde gerekse halkta büyük etkileri olduğunu belirtmiştir 841. “Gazeta Shqiptare”, 5 Kasım 1931 tarihli birinci sayfasında “Arnavut ve Türk İlişkileri” başlıklı bir haber yayımlanmıştır. Bu habere göre Ankara’ya gelen “Miku i Popullit” muhabiri, Gazi Mustafa Kemal’e Arnavutluk hakkında ne düşündüğünü sormuş, Mustafa Kemal de Arnavutluk’u ve kralı sevdiğini beyan ederek ülkedeki rejim değişikliğini takip ettiğini ifade etmiştir. Gazete, Mustafa Kemal’in Balkan Konferansı sonrası Arnavutluk 840 841 BCA, 15 Aralık 1931, fon kodu:030.10, yer no:233.570.15, s. 3-4. BCA, 15 Aralık 1931, fon kodu: 030.10, yer no:233.570.15, s. 6. 246 HALİL ÖZCAN Kralına mektup gönderdiğini belirterek iki ülke arasında bundan sonra dostluk, sevgi ve kardeşlik olacağını umduğunu bildirmiştir 842. Arnavutluk Hükûmeti de Mustafa Kemal’in telgraf çekmesini ve Arnavutluk Kralını tanımasını çok önemseyerek bu durumu idari teşkilatlara duyurmuştur. Arnavutluk Hükûmeti, Mustafa Kemal Paşa’nın telgraf çekmesi sürecini vakit geçirmeksizin valiliklere telgrafla bildirmiştir. Önce gelişmeler günbegün ayrı ayrı telgraflarla bildirilmiş sonra da topluca Krallık Basın Merkezince yeniden valiliklere duyurulmuştur. 28 Ekim 1931 günü Tiran’dan Valiliklere (Elbasan Valiliğine) çekilen telgrafta Mustafa Kemal’in Balkan Konferansı delegelerini Ankara’da kabul ettiği ve Balkan Devlet Başkanlarına telgraf çektiği haberi verilmiş ve Mustafa Kemal’in Kral Zog’a gönderdiği telgrafın içeriğinden bahsedilmiştir. Elbasan Valiliğine 28 Ekim 1931’de çekilen bir diğer telgrafta da 27 Ekim 1931’de saat 14’00’da Türkiye Tiran temsilcisinin Arnavutluk Dışişleri Bakanı Hüseyin Viryoni’ye özel bir ziyarette bulunarak “Türkiye Cumhuriyeti’nin Arnavutluk Krallık rejimini resmen tanıdığını” bildirdiği bilgisi yer almıştır 843. 4 Kasım 1931 tarihinde Krallık Basın Merkezi, Elbasan Valiliğine Ankara’da Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın II. Balkan Konferansı dolaysıyla kendi adına ve Türk milleti adına Arnavutların I. Kralı Zog’a telgraf çektiğini ve bu telgrafta kral ve Arnavutluk halkının saadeti için samimi duygularını ifade ettiğini bildirmiştir. Aynı gün Tiran’daki Türkiye Maslahatgüzarı Zeki Bey’in Arnavutluk Dışişleri Bakanlığına gittiği ve Arnavut muhataplarıyla yaptığı görüşmelerde Ankara Hükûmeti’nin Krallık Hükûmeti ile resmi ilişki başlatma isteğini bildirdiği ile Kral Zog’un Türkiye Cumhurbaşkanından almış olduğu telgrafa samimi bir cevap verdiği de Krallık Basın Merkezi tarafından bildirilmiştir 844. Mustafa Kemal’in Arnavutluk Kralına telgraf çekmesi Balkan Devletleri tarafından olumlu karşılanırken İngiltere bu durumu farklı değerlendirmiştir. 842 Gazeta Shqiptare, 5 Kasım 1931, s. 1. AQSH. Fon:272, tarih:1931, Dosya: 86, s.1-2, (EK-19). 844 AQSH. Fon:272, tarih:1931, Dosya:86, s.7-10. 843 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 247 İngiltere, Mustafa Kemal’in Arnavutluk’ta krallık rejimini tanımamasını başından beri eleştirmiş, hatta Mustafa Kemal’in de kral olacağını iddia etmiştir. Gelinen noktada İngiltere, Mustafa Kemal’in Arnavutluk Kralını tanımasını da şahsi sebeplere bağlamıştır. İngiltere’nin Arnavutluk Büyükelçisi Hodgson’un ülkesine gönderdiği rapora göre Mustafa Kemal, Kral Zog’u siyasal sebeplerden değil daha çok kızgınlığından dolayı tanımayı kabul etmemiştir. Türkiye Dışişleri Bakanlığı bu rapordaki bilgilerin gerçeği yansıtmadığını izah etmiştir. Türkiye, bu iddialara cevaben Ahmet Zogu’nun kral olmasından sonraki süreçte Tiran Elçiliğini açık tutmaya ve konsolos seviyesinde temsilci bulundurmaya devam ederek Türkiye açısından ilişkilerin kesilmediğini ifade etmiştir. Türkiye ayrıca Balkan Konferansı’ndan faydalanmak gibi bir durumun söz konusu olmadığını belirterek iki ülke arasında değişen tek uygulamanın Arnavutluk Devlet Başkanının kral olarak nitelendirilmesi olduğunu açıklamıştır 845. İngiltere’nin tutumuna rağmen Mustafa Kemal Paşa’nın telgrafından sonra Arnavutluk Kralı ve yöneticilerinin Türkiye’nin Tiran temsilcisine olan ilgisi oldukça artmıştır. Krallığın resmen tanınmaması sebebiyle hiçbir yerde kabul görmeyen ve elçilik binasına tutsak edilen Türkiye’nin Tiran temsilcisi, karşılıklı telgraflardan sonra en yüksek düzeyde kabul görmeye başlamıştır. Kral Zog, Arnavutluk’un bağımsızlık yıl dönümü törenleri kapsamında diğer ülke sefirleriyle birlikte Arnavutluk sarayındaki törene katılan Türkiye’nin Tiran Maslahatgüzarının tebriklerini kabulünde iltifatlarda bulunarak Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın hatırlarını büyük bir hürmetle sormuştur. Aynı gece verilen resepsiyonda Saray Nazırı, Türk Maslahatgüzarın yanına gelerek kralın bütün sefirler heyetinin içinde Türkiye’ye ve büyük reisine olan samimi hürmet ve muhabbetini göstermek istediğini belirtmiş ve kralın birkaç güne kadar kendisini kabul edeceğini ifade etmiştir 846. 845 Shpuza, a.g.m., s. 343. Ancak Türkiye’nin monarşinin tanınmamasında Mustafa Kemal’in tutumunu değiştirmediğine en önemli kanıt Türkiye’nin Tiran’a hemen büyükelçi göndermeyerek ilişkileri işgüder seviyesinde tutması gösterilebilir. Hatta bu davranış Zogu’ya mesafeli durulduğunun da işaretidir (Shpuza, a.g.m., s. 343). 846 Cumhurbaşkanlığı Arşivi, a:IV.16.b, d:65, f:29. 248 HALİL ÖZCAN Gerçekten de bu açıklamayı müteakiben Arnavutluk Maslahatgüzarı Zeki Hakkı Bey Kral Zog tarafından özel olarak kabul edilmiştir. Baş başa görüşmenin yapıldığı kabulde kral, açık bir Türkçe ile samimi ifadelerde bulunmuştur. Kral Zog, Arnavutluk’un Türkiye’ye kutsal bağlarla bağlı olduğunu ve Arnavutların birçok şeylerini Türkiye’ye borçlu olduğunu beyan etmiştir. Yanlış anlamanın sona ermesinden yani resmî olarak krallığının tanınmasından memnun olan Zogu, sonsuz hürmet ettiği Gazi Hazretlerinin Türkiye’yi geliştirme konusunda insana hayret veren bir dehâ gösterdiğini belirtmiş ve kendilerinin yapmaya çalıştıklarının Gazi Mustafa Kemal’in yaptıklarının yanında bir hiç olduğunu ifade etmiştir. Kral ayrıca Türkiye temsilcisini yabancı bir diplomat olarak görmediğini ifade ederek Dışişleri Bakanı ile halledemediği önemsiz bir iş için bile her zaman kendisine gelebileceğini beyan etmiştir 847. Kral, Türkiye’nin Maslahatgüzarını kapıya kadar uğurlayıp Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya saygılarını da ifade etmiştir 848. Dışişleri Bakanı T. Rüştü Bey, maslahatgüzarın kendisine bildirdiği Kral Zog’un Mustafa Kemal ve Türk milleti için samimi ifadelerini cumhurbaşkanına arz etmiştir. Bu durumdan son derece memnun olan Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, aynı duyguların Arnavutluk Kralına iletilmesini istemiştir 849. Türkiye Maslahatgüzarı Zeki Hakkı Bey, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın dileklerini Arnavutluk Kralına ilettiğinde kral heyecanla teşekkür ederek Türkiye’nin Arnavutluk’un doğal müttefiki olduğunu belirtmiş ve kendisinin ebediyen Gazi’ye bağlı kalacağını söylemiştir 850. Mustafa Kemal’in 1931 yılında çektiği telgraftan sonra Türkiye ile Arnavutluk arasında yeniden dostluk dönemi başlamış, fakat geri çekilmiş olan elçiler hemen atanmadığı için resmî ilişkiler yeniden başlayamamış847 Cumhurbaşkanlığı Arşivi, a:IV.16.b, d:65, f:29. Bilâl N.Şimşir, “Atatürk’ten Elçi Ruşen Eşref Ünaydın’a Yönerge (Türk-Arnavut İlişkileri Üzerine)”, Prof.Dr.Ahmet Şükrü Esmer’e Armağan, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No:468, Ankara, 1981, s. 306. 849 Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, s. 311. 850 Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları CI, s. 312. Kral Zog, Maslahatgüzar Zeki Hakkı Bey’e İtalyanların görüşmeden rahatsızlık duyacaklarının muhtemel olduğunu onun için İtalyan Sefirine ittifak meselesinden bahsedeceğini söylemiştir (Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, s. 312). 848 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 249 tır 851. II. Balkan Konferansı’na katılan Arnavutluk heyeti, ekalliyetler meselesini çözüme kavuşturamasa da Türkiye ile ilişkilerin düzelmesine katkı sağlayabilmiştir. D. Üçüncü Balkan Konferansı’nda Türkiye ve Arnavutluk III. Balkan Konferansı 21 Ekim 1932’de Bükreş’te toplanmış ve Arnavutluk heyeti de bu konferansa katılmıştır 852. Arnavutluk heyeti, ekalliyetler konusunda biraz daha yumuşak tavır sergilemiş ve Bulgar heyetinden ayrılarak diğer devletlerle birlikte hareket etmiştir 853. Arnavutluk’un ilk iki konferanstaki ekalliyetler meselesi ön şartından vazgeçer görünmesininin sebebi bu dönem Arnavutluk’un Yugoslavya’dan yardım alabilmesi için müzakerelere başlamış olmasıdır. Türk ve Yunan 854 heyet başkanlarının ekalliyetler meselesinin sona bırakılarak ilgili devletlerce çözümlenmesi konusundaki tekliflerine Bulgar üyeler önce itiraz etmişse de sonra kabul etmişlerdir. Bu teklifin kabul edilmesiyle konferans, doğrudan doğruya Balkan misakı görüşmelerine başlayabilmiştir. Ancak konferans devam ederken hava yolu ile ülkesine gidip gelen Bulgar heyet başkanı, ekalliyetler meselesi çözülmeden misak görüşmelerine başlamayacaklarını açıklamış ve konferansa doğrudan katılmayarak, gözlemci sıfatıyla konferansta bulunacaklarını beyan etmiştir 855. Balkan Birliği Meclisi, 19 Mart 1933 günü Bükreş’te son toplantısını yaparak dağılmıştır. Bulgar heyetinin talebi üzerine IV. Balkan Konferansı gündemine ekalliyetler meselesi de konmuştur. Yugoslavya heyeti başkanına göre Türkiye, Yunanistan, Arnavutluk ve Yugoslavya üyeleri ekalliyetler konusunun bildiriye konmasına muhalefet etmiştir 856. Bulgaristan heyeti851 Şimşir, Türkiye- Arnavutluk İlişkileri…, s. 23. Cumhuriyet, 22 Ekim, 1932, s. 3. 853 BCA, 21 Kasım 1932, fon kodu:030.10, yer no:251.694.27. 854 Türkiye’nin Atina Elçisi, Yunanistan’da Hariciye Nazırı Mihalakopulos’un Balkan birliği girişimine açıktan muhalefet etmemekle beraber bu girişimin bir hayal olduğunu zira bazı Balkan Devletlerini birbirinden ayıran derin anlaşmazlıkların çözümünün mümkün olmadığını ifade etmiştir (BCA, 9 Kasım 1932, 030.10, 226.523.30). 855 Cumhuriyet, 25 Ekim 1932, s. 1. 856 Cumhuriyet, 27 Mart 1933, s. 3. 852 250 HALİL ÖZCAN nin tutumu sebebiyle Bükreş’teki Balkan Konferansı’nda da Balkan misakını imzalamak mümkün olamamıştır. Diğer Balkan Devletleri Bulgaristan’ı ekalliyetler tutumu sebebiyle eleştirirken Bulgar basını da daha önceki konferanslarda ekalliyetler meselesinde birlikte hareket ettiği Arnavutluk’u eleştirmiştir. Sofya’da yayınlanan “Izgrev” gazetesi 13 Kasım 1932 tarihli sayısında Bükreş Konferansı’nda Arnavutların ekalliyetler meselesinde anlaşmış olmaları karşısında kendilerinin hayal kırıklığına uğratıldığını yazmıştır 857. Arnavutluk da Bulgaristan’ın Balkan Paktı’nın oluşumunu engellediğini iddia etmiştir. Arnavutluk komisyon başkanı Mehmet Konica, Bükreş Konferansı’ndan Arnavutluk’a dönüşünde Yugoslavya basınına 858 beyanatta bulunmuştur. M. Konica, konferansın iyi geçtiğini ancak Bulgar heyetinin ekalliyetler meselesi gibi zorlu meseleleri gündeme getirdiğini ifade etmiştir. Konica, Bulgarların iki taraflı anlaşmalar imzalanmadan Balkan Paktı’ meselesinin görüşülmesini istemediklerini beyan etmiştir. Buna rağmen Mehmet Bey, Balkan milletlerinin Balkan Paktı sayesinde daha da kuvvetli itimat duyguları ile birbirlerine bağlanacağını da vurgulamıştır 859. III. Balkan Konferansı da Balkan ittifakını oluşturamamıştır. Ancak Türkiye’nin Balkan Paktı ve ikili anlaşmaların ötesinde bir güvenlik sistemi oluşturması önerisi bütün Balkanlarda geniş yankı uyandırmıştır 860. Ayrıca bu dönemde Arnavutluk, İtalya’dan beklediği iktisadî desteği bulamamış, Yugoslavya ile iktisadî görüşmeler yapmaya başlamıştır. Bu sebeple III. Balkan Konferansı’nda Arnavutluk, ekalliyetler meselesinde Yugoslavya’yı gücendirmemek için gayret göstermiş ve diğer konferanslarda bu konuda işbirliği yaptığı Bulgaristan’ı yalnız bırakmıştır. E. Dördüncü Balkan Konferansı’nda Türkiye ve Arnavutluk IV. Balkan Konferansı’nın 15 Eylül 1933’te toplanması kararlaştırılmış olmasına rağmen Bulgaristan’ın teklifi ile konferans ertelenmiştir. 857 BCA, 21 Kasım 1932, fon kodu:030.10, yer no:226, 523,31. Politika gazetesi 1 Kasım 1932. 859 BCA, 21 Kasım 1932, fon kodu:030.10, yer no:251.694.27. 860 Öksüz, a.g.e., s. 117. 858 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 251 Revizyonist Bulgaristan 861, Arnavutluk ve Yugoslavya’nın yanı sıra diğer Balkan Devletlerini kendi tarafına çekmeye çalışırken Türkiye ve Yunanistan da Bulgaristan’ın revizyonist politikalarını engellemeye çalışmıştır. Bu süreçte konferans toplanmadan önce Balkanlarda yapılan siyasî ziyaretler havayı biraz olsun yumuşatmıştır. Bu kapsamda Başbakan İsmet Paşa ile Dışişleri Bakanı T.Rüştü Bey, 20 Eylül 1933’te Sofya’yı ziyaret etmişlerdir 862. III. Balkan Konferansı’nda ülkesini temsil etmiş olan Bulgar heyeti IV. Balkan Konferansı öncesi tamamen değiştirilmiştir 863. IV. Balkan Konferansı 5 Kasım 1933’te Selanik’te toplanmıştır. IV. Balkan Konferansı’nda Türk heyeti başkanı Hasan Bey Balkanlılık fikrini muhafaza etmek suretiyle devletleri bir arada tutmakta olduklarını söyleyerek her zaman zihinlere ve gönüllere hitap ettiklerini ifade etmiştir. Türk heyet başkanı, refah ve ilerlemeyi karşılıklı anlaşmada aradıklarını belirterek milletlerarasında sıkı ve samimi bir birlik yaratmak isteklerini beyan etmiştir. Hasan Bey, Türkiye’nin maddî kuvvetine Balkanlılar arasındaki dostluktan doğan manevî kuvveti kattıklarını belirterek anlamı iyice kavranan barışın hiçbir gizli maksat gözetilmeksizin karşılıklı anlaşmayla siyasî, fikrî, içtimaî ve iktisadî sahalara ahenkli bir işbirliği içerdiğini ifade etmiştir 864. Konferansın sonucunda Balkan birliğinin sağlanabilmesi için altı Balkan Devleti’nin dışişleri bakanlarının her yıl bir araya gelmesinin faydalı olacağı 861 Revizyonist Macaristan ve Bulgaristan’ın toprak taleplerine karşı Çekoslavakya ile birlikte Yugoslavya-Romanya’nın 1921-1922 yıllarında oluşturdukları Küçük Antant 16 Şubat 1933 Andlaşması ile pekiştirilmiştir. Yine de Bulgaristan’ın Romanya güney Dobruca ve Makedonya’daki toprak taleplerini İtalya yardımı ile gerçekleştirme isteğine karşı Bulgaristan ve Arnavutluk dışındaki Balkan Devletlerinin statükoyu koruyan anlaşma yapma istekleri doğaldır (Soysal, a.g.e., s. 456). Fransa, 25 Ocak 1924'de Çekoslovakya, 10 Haziran 1926'da Romanya ve 11 Kasım 1927'de Yugoslavya ile imzalamış olduğu ittifak antlaşmaları ile Küçük Antant'ı kendisine bağlamıştır. 862 Gönlübol, Sar, a.g.e., s. 98-99. 863 Ekalliyetler meselesi bir yıl öncesi kadar önemsenmemiştir. Bulgar heyeti başkanı, asırların bıraktığı miras olarak bazı şeylerin bir taraftan birleşmelerini emrettiğini ifade ederek diğer taraftan da asırların miras olarak bıraktığı ihtilafların ortadan kaldırılması gerektiğini belirtmiş ve bunun için de iyi niyet, enerji, çalışma ve sabır kavramlarını vurgulamıştır. Yugoslavya heyet başkanı da son Balkan siyasî ziyaretlerinin ülkeleri birbirine yaklaştırdığını belirterek özellikle ekonomi ve ziraî konular ile gümrük birliğini üzerinde durmuştur (Cumhuriyet, 11 Kasım 1933, s. 1,6). 864 H.Milliye, 7 Kasım 1933, s. 1. 252 HALİL ÖZCAN belirtilerek altı Balkan Devleti arasında birçok misak yapılmasının uygun olacağı kararına varılmıştır 865. Konferansa son dakikada hasta olduğu için katılamamış olan Arnavutluk heyeti başkanı Mehmet Konica Bey’in hazırladığı nutuk, bir arkadaşı tarafından okunmuştur. Konica Bey, Türk ve Yunan muahedesinden bahsederek “Bu muahedename geçmişi unutmak, gelecekte barış ve dostluk içerisinde yaşamak isteyen iki Hükûmetin cesaret, irade ve aklıselimin ifadesidir.” demiştir. Konica, konferansın amacını Balkan Devletlerine içeriden ve dışarıdan gelecek saldırılara karşı ittifak oluşturmak olarak ifade etmiştir. Konica, Balkanlıların kuracağı birlikteliğin yeterli görülmemesi gerektiğini beyan ederek Balkanlılar dışında daha kuvvetli bir blokun da oluşabileceğini belirtmiş ve bunun için de Avrupalı dostlar bulunmasını tavsiye etmiştir 866. Arnavutluk heyeti Başkanı M. Konica’nın Balkanlar dışında oluşacak kuvvetli ittifaka karşı Balkan Devletlerinin Avrupalı müttefikler bulunmasını tavsiye etmesi düşündürücüdür. Bu açıklamada, M. Konica’nın İtalya’yı ima ettiğine şüphe yoktur. Gerçekte o günlerde Arnavutluk, Yugoslavya ile yaptığı müzakerelerden bir sonuç alamadığı için yeniden İtalya ile görüşmelere başlamıştır. Dolaysıyla bu açıklamanın biraz da durumun etkisiyle yapılmış olduğunu söylemek mümkündür. Arnavutluk heyeti başkanı, aynı nutkunda dikkate değer bir ortamda Balkan Devletlerinin birbirlerine bağlandığını ve Balkanlılar birliği fikrinin bir gerçek olduğunu ifade ederek dört Balkan Konferansı’nda çizilen yolda devam ettiklerini ve daha sonraki konferansların da birlik ruhunu güçlendirmeye katkı temin edeceğini ifade etmiştir 867. IV. Balkan Konferansı sonucunda da karşılıklı güvensizlik ve çözümlenemeyen ekalliyetler meselesi sebebiyle Balkan ittifakı oluşturulamamıştır. 865 Cumhuriyet, 11 Kasım 1933, s. 3. Cumhuriyet, 11 Kasım 1933, s. 1,6. 867 Cumhuriyet, 13 Kasım 1933, s. 1,5. 866 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 253 F. Arnavutluk-Bulgaristan Ekalliyetler Meselesi ve Türkiye Birinci ve İkinci Balkan Konferansı’nda Arnavutluk ve Bulgar heyetleri birlikte hareket ederek ekalliyetler meselesini sürekli gündemde tutmuşlardır. Bulgaristan I. Dünya Savaşı sonrası kendisine dikte ettirilen (Neuilly) 868 barış şartlarından şikâyetçi olmuştur. Bundan dolayı revizyonist politika izleyen Bulgaristan, Balkanlarla ilgilenen büyük devletlerin özellikle de İtalya’nın etkisiyle Balkan birliğinin gerçekleşmesine engel olmaya çalışmıştır. Balkan ittifakının genişleme siyasetine engel oluşturacağını düşünen İtalya, Balkan birliği 869 fikrine karşı olmuştur. Çünkü İtalya, Mussolini iktidarı ile birlikte Roma İmparatorluğu’nun sınırlarına ulaşmak için emperyalist politikalar takip etmeye başlamıştır. Eğer Balkan Devletleri siyasî bir birliktelik oluşturursa bu birlikteliğe dâhil olacak bir Yugoslavya 870, İtalya’ya karşı daha kuvvetli olacak ve Arnavutluk da İtalya’nın siyasî nüfuz alanından çıkabilecektir. Bu sebeple İtalya, Balkanlarda Arnavutluk’tan 871 868 I. Dünya Savaşı sonrası Bulgaristan ile 27 Kasım 1919’da Neuilly-sur- Seine’de imzalanan 296 maddelik barış antlaşması. Bu anlaşmayla güney Dobruca Romanya’ya, Dedeağaç Yunanistan’a ve Tsaribrod ile Sturmitsa bölgesi Yugoslavya’ya verilmiştir. Bulgaristan’ın Ege Denizi bağlantısı ortadan kaldırıldığı gibi deniz ve hava kuvvetleri bulundurması da yasaklanmıştır. Ayrıca Bulgar ordusunun mevcudu 25.000 kişi ile sınırlandırılmış ve 1920 senesinden başlamak üzere 37 yılda 2 milyar 250 milyon altın frank tamirat borcu ödemesi kararlaştırılmıştır (Armaoğlu, a.g.e., s. 148). 869 Balkan Birliği fikrine sıcak bakmayan diğer bir devlet ise Fransa’dır. Fransa, Küçük İtilâf içerisinde yer alan Yugoslavya ve Romanya’nın Balkan Birliği içerisinde yer alırsa Küçük İtilâf ile bağlarını gevşeteceğini düşünmektedir. Fransa, kendi siyasetinde yürüyecek bir Balkan birliği arzulamaktadır. Ayrıca Fransa, Avrupa iktisadî birliğini kurmak ve içerisine Bulgaristan ile Yunanistan’ı dâhil etmek istemektedir (BCA, 9 Kasım 1932, fon kodu:030.10, yer no:226.523.30). 870 Yugoslavya’da Balkan birliği görüşmelerinin sürdüğü dönemde İtalyan Dışişleri Bakanının Ankara ziyareti ile yeni bir şark cephesi oluşacağı kuşkusu oluşmuştur. İtalya’nın Arnavutluk ile on yıllık borç anlaşması imzalamasını yakından takip eden Yugoslavya, Arnavutluk’un İtalya karşısında aciz kalacağı görüşündedir. Ayrıca “Tirgovinski”gazetesinin 20 Aralık 1931 günkü sayısında Sırp Çiftçi Fırkası Reisi Yovanoviç, bu iki durumun da “Balkan Balkanlılarındır” prensibine aykırı olduğunu bildirmiştir (BCA, 20 Ocak 1932, fon kodu:030.10, yer no: 226.523.21). 871 12 Mart 1931 tarihli “Naye Fraye Prése” gazetesinde Arnavutluk Kralı Zog’un mülakatı yayımlanmıştır. Bu mülakatta Kral, komşu devletlerden Arnavutluk’un hâkimiyet ve istiklâline saygı göstermelerini ve sınırlarında eşkıya çeteleri teşkil etmemelerini ister. Yugoslavya Dışişleri Bakanlığı ise ülkelerinde birçok Arnavut mültecinin yaşadığını ve bunların ülkenin kanun ve nizamına uydukları sürece misafirperverlik gördüğünü ifade ederek bunu da en iyi 254 HALİL ÖZCAN başka Bulgaristan’ı da siyasî nüfuzuna almak istemiştir 872. Bu yüzden de Balkan Devletlerinin bir iç meselesi kabul edilen ve Balkan paktı imzalandığında çözüme kendiliğinden kavuşacak olan ekalliyetler sorununu, İtalya’nın telkinleriyle paktın oluşmaması için Arnavutluk ve Bulgaristan koz olarak kullanmaya devam etmiştir. Bulgaristan, Sevr Antlaşmasıyla benzerlik gösteren Neuilly Antlaşması’nın şartlarından her kayıt ve şartta haklı olarak kurtulmak istemektedir. Ancak bunun için izlemiş olduğu çözüm yolu yanlıştır. Türkiye benzer problemlerini emperyalizme karşı olan gruplarla hareket ederek uluslararası anlaşmalarla çözmeye çalışırken Bulgaristan yayılmacı İtalya ile birlikte hareket etmeyi tercih etmiştir. Bu durum da İtalya’nın istismarına sebep olmuştur. İtalya, daha 1924-1925 yıllarından itibaren Makedonya Komitesi (Bulgar)Teşkilatına maddî ve manevî yardımda bulunmuştur. Daha da önemlisi İtalya Kralı’nın kız kardeşi Bulgaristan Kralı Boris ile evlenmiştir. Mussolini bu evlilik için Papa’dan izin alabilmek amacıyla Vatikan’a karşı bazı siyasî fedakârlıklarda bulunmaktan da çekinmemiştir 873. İtalya nüfuzu iki hükümdar ailesi arasında kurulan akrabalık ilişkisi sayesinde Bulgaristan’da daha belirgin hale gelmiştir. İtalya böylece hem Yugoslavya’ya dolayısıyla Fransa’ya ve Küçük İttifak’a hem de Balkan birliğine karşı Bulgaristan ve Arnavutluk üzerinden ekalliyetler meselesini kullanma imkânına kavuşmuştur. İstanbul’daki Balkan Konferansı sonrası Bulgaristan, Arnavutluk heyetini Sofya’ya davet ederek 874 ekalliyetlerin tanınması hakkında daha önceden kararlaştırılan bir anlaşmayı resmileştirilerek imzalamıştır. Yugoslavya 875, bu anlaşmanın önceden hazırlanarak uluslararası şekle sokulmuş bir plân olduğunu iddia etmiştir. Sırplara göre Atina ve İstanbul’da toplanan Yugoslavya’da bir müddet kalan Karl Zog’un bildiğini hatırlatmıştır. Ayrıca mülteciler arasında Yugoslavya aleyhtarı olanların varlıkları hatırlatılarak çetecilik faaliyetleri yalanlanmıştır (Ayın Tarihi, Nisan 1931, s. 7376-7377). 872 BCA, 9 Kasım 1932, fon kodu:030.10, yer no:226.523.30, s 2-4. 873 BCA, 9 Kasım 1932, fon kodu:030.10, yer no:226.523.30, s. 2-4. 874 Cumhuriyet, 28 Ocak 1932, s. 1,3. 875 Yugoslavya’da yayımlanan “Politika” gazetesinin 14 Mart 1932 günkü sayısında çıkan Dragutin Yankoviç imzalı makaleyi Belgrat elçiliği tercüme ederek Ankara’ya göndermiştir (BCA, 30 Mart 1932,fon kodu: 030.10, yer no:240.621.11). ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 255 Balkan Konferansı’na beş devlet katılmış olmasına rağmen Bulgaristan ve Arnavutluk arasındaki bu anlaşma ile iki devlet Balkan Konferansı’ndan ayrı hareket etmeye başlamış olduklarını göstermişlerdir 876. Yugoslavya heyeti de II. Konferans’tan sonra Bulgar ve Arnavut heyetlerini Belgrat’a davet etmiş ancak bu davet gerçekleşememiştir 877. Bulgaristan, Bükreş’te toplanacak olan III. Balkan Konferansı’nın ertelenmesi için yapmış olduğu teklifi müteakiben Arnavutluk heyeti de ekalliyet meselesinin konferans ruznamesinden çıkarılmasını gerekçe göstererek konferansa katılmayacağını diğer Balkan Devletlerine bildirmiştir 878. İtalya’nın etkisi altında gözüken Arnavutluk ve Bulgaristan, I ve II. Balkan Konferanslarında birlikte hareket etmiş ve ekalliyetler meselesinin çözümünü Balkan misakı oluşumunda ön şart olarak ortaya koymuştur. Türkiye ise tersine Balkan Devletlerinin her türlü meselelerini çözerek Balkan birliğine katılımın eksiksiz olması için gayret etmeye devam etmiştir. Bunun için Türkiye ve diğer Balkan Devletleri de ekalliyetler meselesinin konferans dışında ilgili ülkelerce çözülmesi için ısrarcı davranarak bu meselenin Balkan birliğini engellememesi için çaba sarf etmişlerdir. Ancak bunda başarılı olamamışlardır. Çünkü Arnavutluk ve Bulgaristan kendi politikaları doğrultusunda hareket etmeyi tercih etmiştlerdir. G. Arnavutluk’un Balkan Paktı’na Girmemesinin Sebepleri Arnavutluk, Balkan Konferanslarının başından sonuna kadar sürekli ekalliyetler meselesini gündemde tutmuş ve ekalliyetler meselesinin çözümlenmesini Balkan birliğine girebilmesinin ön şartı olarak ortaya koymuştur. Hatta, İtalya’nın desteklediği revizyonist Bulgaristan ile ekalliyetler konusunda işbirliği yapmıştır. Arnavutluk’un Balkan Konferanslarına katılıp Balkan ittifakına girememesi doğrudan İtalya ile olan ilişkisinden kaynaklanmıştır. 876 BCA, 30 Mart 1932, fon kodu:030.10, yer no:240.621.11. Cumhuriyet, 28 Ocak 1932, s.1,3. 878 BCA, 9 Kasım 1932, fon kodu:030.10, yer no:226.523.30, s. 5. 877 256 HALİL ÖZCAN 1930 senesine gelindiğinde Arnavutluk’ta fazla nüfuz kazanan Kral Zog’un ülke içerisinde bir varisi yoktur 879. İtalya, Bu durum karşısında Arnavutluk Kralını kendi kontrolünde tutabilmesini sağlayacak kişileri yaratma ihtiyacı duymaya başlamıştır. Bu doğrultuda İtalya, Kral Zog’un eski nişanlısının babası ve rakibi olan Şevket Verlaçi ile diğer nüfuzlu beylerden Mustafa Kroyai ve kuzey Arnavutluk’taki Katolik Mirditlerinin en nüfuzlu kişilerinden Günmarkgöni’yi elde etmeye çalışmıştır. Bu durumdan haberi olan Kral Zog, memleketinde beylerin bir karışıklık çıkarması durumunda Tiran Paktı gereği İtalya’nın müdahale etmesinden korkarak önce İtalya Sefiri Marki Di Soranya’ya Tiran Paktı’nın yenileneceği vaadinde bulunmuşsa da daha sonra bundan vazgeçmiştir. Kral Zog’un bu tutumu Mussolini ile aralarının soğumasına neden olmuştur 880. 1930 senesinde bütün dünya ülkeleri gibi Arnavutluk da iktisadî ve malî açıdan büyük bir buhran geçirmiş ve halkı üzerinde İtalya’nın nüfuzu sarsılmaya başlamıştır. Arnavutluk’un en zengin vilayetleri mahsullerini satamamış, halk parasız kalmış ve halkın geliri azalmıştır. Bu sıkıntıların yanı sıra bütçe masrafının yarısının 881 orduya ait olması 882 halkta ordunun İtalya için masraf ettiği izlenimini bırakmış- 879 1930’lu yıllarda Arnavutluk-İtalya ilişkilerinde gerileme başlamış ve 1932 yılında Arnavutluk İtalya’ya kafa tutmuştur. Arnavutluk’taki İtalyan okulları kapatılmış, Arnavutluk ordusundaki eğitici İtalyan subaylarla devlet idaresindeki İtalyan danışman ve uzmanların işlerine son verilmiştir. Buna karşılık da İtalya, her yıl Arnavutluk’a taksitlerle verdiği 40 milyon altın franklık borcu kesmiştir. Bunun yanı sıra İtalyan gemilerinin Draç’ta gösteri yapmasına ve izinsiz olarak Arnavutluk limanlarına girmesine Arnavutluk boyun eğmemiş ve şiddetli protestolarda bulunmuştur (Muharrem Feyzi Togay, Cumhuriyet, 10 Nisan 1936, s. 6). 880 BCA, 16 Temmuz 1933, fon kodu:030.10, yer no:233.571.14. O zamana kadar Kral Zog’un her müracaatı doğrudan doğruya Tiran İtalya Ataşemiliteri General Periyani tarafından Mussolini’ye bildirilip çözülürken Mussolini, Arnavutluk Kralının isteklerinin artık Hariciye Nezaretinin ilgili şubelerine yapması talimatını vermiştir. Öyleki Mussoli’nin kardeşi öldüğünde bile Kral Zog Mussolini’ye doğrudan telgraf çekememiştir. İtalyanlar Arnavutluk’un muhtelif yerlerinde Katolikler arasında Kral aleyhinde propagandaya başlamıştır. Hatta Kral Zog’un yerine Arnavutluk tahtına Prens Dö Vit’in oğlu Aleksandr’ın getirileceği bile söylenir olmuştur. Buna bir de Arnavut Katolik papazların İtalyan desteği ile Katolik okulları kapatan Kral Zog ve hükümeti aforoz etmesi eklenmiştir (BCA, 16 Temmuz 1933, 030.10, 233.571.14). 881 Öksüz, a.g.e., s. 83. 882 Arnavutluk bütçesi kağıt üzerinde 30 gerçekte ise 25 milyon altın franktır ve bunun yaklaşık 16 milyonu müdafayı milliyeye, (milli savunma) 8 milyonu da borçların taksitine İtalya’ya verilmektedir (BCA, 21 Şubat 1933, 030.10, 220.486.3). ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 257 tır 883. Bu aşamada Genç Arnavut Teşkilatı ile Milli İttihad Partisi, İtalya aleyhine kuvvetli bir milli muhalefet meydana getirmeyi başarmışlardır. Kral Zog da 1931 yılında İtalya’nın Habeşistan ve İspanya iç savaşıyla ilgilenmesinden yararlanarak İtalya nüfuzunu azaltmaya çalışmıştır. Aynı dönemde İtalyan S.V.E.A şirketinin 1925 yılında Arnavutluk’a borç olarak verdiği elli milyon altın frankın geri ödenmesi gündeme gelmiştir 884. Bu sıkıntılı durumda her an içeride yönetime karşı bir isyan meydana gelebilirdi 885. İtalya kontrolü dışında Arnavutluk’ta meydana gelecek isyanı Yugoslavya gibi başka bir gücün yönlendirebilmesinin önüne geçebilmek için 1931 yılı ortalarında Arnavutluk ile İtalya yeniden borçlanma için müzakerelere başlamıştır. İtalya Hükûmeti, Arnavutluk’a faizsiz, istikraz (borç) şeklinde nakit olmak üzere on yıl boyunca her yıl 10 milyon altın frank borç vermeyi kabul etmiştir. Bu borçlanma Yugoslavya’yı kuşkulandırsa da müttefiki olan Fransa, Almanya ile meşgul olduğundan Yugoslavya’nın bu duruma mani olacak gücü olamamıştır 886. İtalya, 1933 senesinde Arnavutluk’a vermeyi taahhüt ettiği senelik 10 milyon altın franklık borcu vermemiştir. Buna karşılık olarak Arnavutluk ile gümrük birliği anlaşması yapılmasını ve Tiran Muahedesi’nin süresinin uzatılmasını şart koşmuştur 887. Arnavutluk’ta da İtalya’ya karşı milli muhalefet yeniden yükselmeye başlamıştır. Arnavutluk’un bağımsızlığının 21. yıl dönümü kutlamaları 1933 yılında İtalya’ya karşı millî bir gösteri (tepki) halini almıştır. Diğer yıllardaki kutlamalardan farklı olarak kazalardan getirilen heyetlerden oluşan gençlik teşkilatına geçit resmi yaptırılmıştır 888. İtalya ise tersine Arnavutluk’un zor durumda olmasından yararlanarak hâkimiyetini 883 Muharrem Feyzi, Cumhuriyet, 30 Nisan 1930, s. 2. Oysa İtalya’nın Tiran elçisine göre Arnavutların milli müdafaalarına ayırdıkları bütçe, İtalyanların etkisiyle değil, kralın kendisinin ve hükümetinin emniyetini temin etmek istemesiyle ilgilidir. Elçi, İtalya’nın hiçbir zaman milli savunma bütçesinin azaltılmasına itiraz etmeyeceğini ifade etmiştir (BCA, 17 Nisan 1933, 030.10, 233.571.9). 884 BCA, 24 Nisan 1932, fon kodu:030.10, yer no:233.570.21. 885 Muharrem Feyzi, Cumhuriyet, 25 Temmuz 1931, s. 2. 886 Muharrem Feyzi, Cumhuriyet, 29 Kasım 1931, s. 2. 887 BCA, 25 Ocak 1933, fon kodu:030.10, yer no:570.24. 888 BCA, 21 Aralık 1933, fon kodu:030.10, yer no:233.572.1. 258 HALİL ÖZCAN iyice pekiştirmek niyetindedir. Bunun için Arnavutluk’tan bazı taleplerde bulunmuştur 889. İtalya ile Arnavutluk arasındaki belirsizlikler sürerken Balkan Devletleri de paktın imzalanması gayretlerini yoğunlaştırmıştır. 9 Şubat 1934’te Balkan Paktı, Türkiye Dışişleri Bakanı T. Rüştü Aras, Yugoslavya Dışişleri Bakanı Yeftiç, Yunanistan Dışişleri Bakanı Maksimos ve Romanya Dışişleri Bakanı Titulesco tarafından imzalanmıştır 890. Paktın üçüncü maddesinin sonuna, “Anlaşma katılma isteği bağıtlı taraflarca olumlu biçimde incelenmek üzere, her Balkan ülkesine açık bulunacak ve bu katılıma imzacı diğer devletlerin onamalarını bildirmeleri üzerine geçerli olacaktır.” 891 ibaresi eklenmiştir. Balkan Paktı’nı imzalayan dört devlet, Balkanlı milletleri uzlaştırmak, kendi aralarında ihtilâf bırakmamak ve Balkanlarda istikrarı devam ettirmek amacıyla Bulgaristan ve Arnavutluk’u karşılarına almamış hatta bu iki devlete paktın kapılarını açık bırakmıştır. Balkan Paktı’nın gerçekleşmesinde Atatürk başta olmak üzere Balkanlı Devlet yöneticilerinin ve basının önemli rolü olmuştur. Atatürk, bu birlikteliği oluştururken dünyada asırlardır süregelen işbirliklerini hatırlatmıştır. Atatürk’e göre Balkan ülkelerinin birlikteliği diğer ittifakların daha da üzerinde olması gerekir. Bu hedefe varabilmek için günlük politikaların yeterli olmadığını düşünen Atatürk, bu hedefin gerçekleşip kalıcı olabilmesi için Balkan Devletlerinin kültürel ve ekonomik işbirliğini geliştirmesini is- 889 Muharrem Feyzi, 13 Ekim 1933, s. 2. Bu talepler Yugoslavya ve İngiltere tarafından ültimatom olarak değerlendirildi. İtalya bu taleplerin ültimatom olduğunu kabul etmese de İtalyancanın mecburi olarak Arnavutluk okullarında okutulması ve Arnavut gençlerinin yüzde seksenin İtalya’ya gönderilmesi aslında İtalya’nın talepleridir (Muharrem Feyzi, 13 Ekim 1933, s. 2). 890 Soyak, a.g.e., s. 501-502. Paktın imzalandığı günün ertesi sabahı (10 Şubat 1934) Genel Sekreter Hasan Rıza Soyak, Atatürk’ü odasında düşünceli ve yorgun bir vaziyette bulur ve nedenini sorar. Atatürk de Balkan Anlaşması’na kafasının takıldığını, bugüne kadar kendi iç, dış meselelerimizde müstakil hareket ettiğimizi, şimdiyse milletlerarası politika sahasına girerek üzerimize bir takım taahhütler aldığımızı düşünüp uykusunun kaçtığını ifade eder. Sonra da; “Önümüze çıkacak güçlükleri, bağlandığımız prensipler çerçevesinde yenmeye çalışır ve yeneriz.” diye çözüm önerisini söyler (Soyak,a.g.e., s. 502). 891 Soysal, a.g.e., s. 462-463) ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 259 temiştir. Balkan ittifakı Atatürk’ün kendi ifadesiyle önceden beri istediği bir birlikteliktir 892. Balkan ittifakı ile Türkiye, Avrupa sınırlarının güvenliğini temin ederek Balkanlar üzerinden boğazlara yönelik tehlikeleri de engellemiştir. Ancak ittifak sebebiyle Türkiye müttefiklerine karşı yükümlülük altına girdiği için boğazları tahkim etme ihtiyacını daha fazla duymaya başlamıştır. Balkan ittifakı üyeleri de boğazlar meselesinin çözümünde Montroeux’de Türkiye’yi desteklemiştir 893. Arnavutluk basını, İtalya ile yeniden müzakerelerin sürdüğü bu dönemde Balkan Paktı’nın imzalanmasını şüpheyle karşılamıştır. “Besa” gazetesi, 7 Kasım 1934’te Balkan Paktı’nın Avrupa ve Asya genel politikalarıyla ilgili gizli bölümlerinin bulunduğu iddiasına yer vermiştir. Gazete, Fransız basının 894 başından beri Balkan Paktı’na destek verdiğini iddia ederek Yugoslavya Kralı Aleksandır’ın katli sonucu Balkan Paktı üyeleri ile Küçük Antant üyelerinin Yugoslavya’da birlikte tebliğ yayınlamış olmalarına dikkat çekmiştir. “Besa” gaztesi, Balkan Paktı ülkelerinin Küçük İttifak’a katılacağını belirterek bu birlikteliğe sonradan Bulgaristan’ın da gireceğini öne sürmüştür 895. “Vatra” ve “Besa” gazeteleri 896 30 Ekim 1934 tarihli nüshalarında 892 Atina’da Büyük Britanya Otelinde Türkiye Başvekili onuruna verilen yemek sırasında, Başvekil İsmet İnönü’yü telefon ile arayan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, Balkan Devletleri hakkındaki görüşünü şöyle açıklar (Cumhuriyet, 27 Mayıs 1937, s. 1): “Balkan müttefik devletlerinin Balkanlardaki hudutları bir tek huduttur. Bu hududa göz dikenler güneşin şuaile (ışın ile) karşılaşır. Bundan hazer etmeği (kaçınmayı) tavsiye ederim. Bu noktaya itina olundukça Balkanlarda dostluk şamil manasını kazanır. Balkan ittifakının insanî ve medenî nedeni de budur.” 893 Selma Yel, Değişen Dünya Şartlarında Karadeniz ve Boğazlar Meselesi (1923-2008), Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2009, s. 71. 894 23 Mayıs 1934 günkü “Le Populer” (Fransız gazetesi) 1931 yılında Mussolini’nin parlamentodan boşuna Arnavutluk’a 10 milyon altın franklık borç verme için yetki aldığını yazar. Gazeteye göre, İtalya, Arnavutluk’ta 1920 yılından daha ağır bir yenilgiye uğramış ancak, İtalya basını bunu yazmaya cesaret edememiştir. Zira İtalya’nın Adriyatik’in karşı kıyısındaki zengin petrol damarlarından mahrum kalacak olması, yarım asırdan beri en başarısız harici siyasetidir (Ayın Tarihi, Temmuz 1934, s. 348). 895 BCA, 1 Aralık 1934, fon kodu:030.10, yer no:233.572.13, s. 1-4. 896 “Besa” gazetesi haberinde Yugoslavya Hariciye Nazırının Balkan Paktı ile Küçük İtilâf’ın birleşmesine çalıştığını iddia etmiştir. Adı geçen gazete, Türkiye Hariciye Nazırının Yugoslavya Kralı Aleksandır’ın cenaze töreninde bu konuyu görüştüğünü belirtilmiş ve görüşmenin Mustafa Kemal’e iletildiğini yazmıştır (BCA, 29 Kasım 1934:030.10, 233.572.15). Kral 260 HALİL ÖZCAN Yugoslavya’nın etkisiyle Türkiye, Çekoslovakya, Yugoslavya, Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan’ın bir blok (ittifak) oluşturacağını iddia etmiştir 897. Balkan Paktı’nın imzalanması Arnavutluk’ta hoşnutsuzlukla karşılanmış olsa da Dışişleri Bakanı Cafer Villa, öteden beri Balkan birliğine taraftar gözüktüğü için pakta ihtiyatla yaklaşmış ve Türk Elçisine ”paktı iyi bir şey adettiğini” belirterek “zamanla daha da tekamül edeceğini” ifade etmiştir 898. Arnavutluk Hükûmeti’nin Yugoslavya’dan iktisadî yardım görememesi sonucu yeniden İtalya ile müzakerelere başlamış olması sebebiyle Arnavutluk basınının Balkan Paktı’nı eleştirdiğini söylemek mümkündür. Ancak İtalya, Balkan Paktı imzalandıktan sonra Arnavutluk ile müzakerelerini hemen sonuçlandıramamıştır. Arnavutluk Hükûmeti, İtalya’nın dayatmalarına karşı farklı çözüm arayışları içerisine girmiştir. Mehmet Konica başkanlığındaki Arnavutluk heyeti, Yugoslavya ve Arnavutluk arasındaki ticari ilişkilerin düzeltilmesi için görevlendirilmiştir 899. İtalya da bu duruma tepki olarak 23 Haziran 1934’te Durazzo önlerine bir filo göndermiştir. Bunun üzerine Arnavutluk Hükûmeti, İtalya yardımını ve kontrolünü yeniden kabul etmek mecburiyetinde kalmıştır 900. Bu durumda Türkiye’nin Arnavutluk’a neden ekonomik yardım yapmadığı sorusu akla gelebilir. Bu dönemde Türkiye, bir yandan on yıllık savaş ve işgaller sonrası ülkesinin yaralarını sarmaya çalışarak diğer yandan Osmanlı Devleti’nden kalan borçlarını ödemiş ve ayrıca da 1929 dünya ekonomik buhranının etkisi nedeniyle önlemler almaya çalışmıştır. Türkiye, kıt olan kendi öz kaynaklarını öncelikle kendi milleti için kullanma gayreti göstererek sanayi plânları hazırlamıştır. Aleksandır, merkezi ve cunubi şarki Avrupanın sulhunu görüşmek üzere Fransa’ya giderken Marsilya’da öldürülmüştür (TBMM, Z.C. 1, s. 3). 897 BCA, 29 Kasım 1934 fon kodu: 030.10, yer no: 233.572.15. 898 BCA, 3 Mart 1934, fon kodu: 030.10, yer no: 233.572.5. 899 Ayın Tarihi, Şubat 1934, s. 308. 900 Kollu, a.g.e., s. 210-211. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 261 İtalya Hükûmeti, müzakerelerin başlamasıyla bütçe açığının bir kısmını kapatmak üzere Arnavutluk Hükûmeti emrine üç milyon altın frank vermiştir. Bunun üzerine Kral Zog da Mussolini’ye minnettarlık telgrafı çekmiştir 901. İtalya ile Arnavutluk’un yeniden anlaşması üzerine Belgrat’ta yayımlanan “Politika” gazetesi 23 ve 30 Mart 1936 günü iki eleştiri yazısı yayımlamıştır. Bu gazeteye göre Arnavutluk bu anlaşma ile kesin olarak Balkanlara yaklaşma siyasetinden vazgeçerek İtalya’ya bağlanmayı tercih etmiştir 902. Ancak bu yorum doğru değildir. Çünkü Arnavutluk İtalya’dan alacağı iktisadî yardımı başka bir devletten bulamamıştır. Müzakerelerin başlamasına ve İtalya’dan yardım sağlanmasına rağmen Arnavutluk, Tiran Paktı’nın yenilememiş ve gümrük birliğini de imzalamamıştır. Bunun üzerine İtalya, Kral Zog’a gözdağı vererek paktın süresini uzatmak ve gümrük birliği anlaşmasını imzalatmak amacıyla Arnavutluk’ta bir isyan tertip ettirmiştir. Fiyeri Jandarma Kumandanının Luşnya’ya gitmesini fırsat bilen Jandarma Kumandan Muavini Musa Kranya, İtalya işbirlikçisi olarak harekete geçmiş ve otomobil ile Poyan panayırına gitmekte olan Ordu Umum Müfettişi General Gilordi’yi 903 vurdurmuştur 904. Akabinde de 200 silahlı asiyi çevresinde toplayarak Luşyna üzerine yürümüştür. Ancak Fiyeri Jandarma Kumandanı ve kardeşinin 15 kişilik küçük bir kuvvetle mukavemet etmesi üzerine isyancıların cesaretleri kırılmıştır. Arnavutluk Hükûmeti diğer bölgelerden “memleket tehlikede” diye, yardım çağrısında bulunmuştur 905. Hükûmetin aksine isyan haberini Arnavutluk haber alma ve basın bürosu küçümsemiş ve 16 Ağustos 1935’te isyanın birkaç saat içerisinde 901 Ayın Tarihi, Nisan 1935, s. 270. Ayın Tarihi, Nisan 1936, s. 74. 903 “Eko dö Pari” gazetesi generalin Avusturya-Macaristan ordusunda görevli bir Hırvat subay iken sonradan dostu olan Kral Zog’un hizmetine girdiğini belirterek saldırıya uğradığında kralın otomobilinde olduğundan belki de krala atılmış olan bir kurşunla öldüğünü yazmıştır (Ayın Tarihi, Eylül 1935, s. 232). 904 Öldüren Arnavut gazetecidir (Cumhuriyet, 17 Ağustos 1935, s. 1-9). 905 Ayın Tarihi, Ekim 1935, s. 372-373. 902 262 HALİL ÖZCAN bastırıldığını belirtmiştir. Hâlbuki 17 Ağustos günü asilerden 50, hükûmet kuvvetlerinden de 11 kişi öldürülmüştür 906. Fiyeri İsyanı, Arnavutluk rejimini sarsabilecek çapta plânlanmış ancak hükûmet kuvvetleri isyanı sert bir şekilde bastırmayı başarmıştır. İsyanın bastırılmasında halkın rejim sayesinde kavuştuğu huzur ve sükûnetin etkisi de olmuştur. İtalya resmi çevreleri, Fiyeri İsyanı’nın Yugoslavya ve Yunanistan’ın tahriki ile meydana geldiğini iddia edilmişlerdir 907. Oysa isyanı tertip edenler motorla İtalya’ya kaçmıştır. Bu durum isyanın İtalya tarafından çıkarıldığı ihtimalini daha da kuvvetlendirmiştir. Ayrıca “Pöti Parizyen” gazetesine göre İtalya’ya göçmüş olan eski başbakanlardan Şevket Verlaçi, Ahmet Zogu ile evli olan kızının ayrılmasına olan kiniyle isyanı yönetmiştir. “Eko de Paris” gazetesi ise konuyu başka bir cepheden değerlendirerek Arnavutluk’taki kargaşayı İtalya-Habeşistan anlaşmazlığından yararlanarak ülkeyi İtalya boyunduruğundan kurtarmak isteyenlerin çıkardığını iddia etmiştir 908. İsyan sonrası Tiran, Draç, Elbasan ve Kavaya’da tutuklamalar yapılmıştır. Toplam 213 kişi mahkûm olmuş, 30 kişi idam edilmiş ve 39 kişi de müebbet kürek cezasına çarptırılmıştır 909. Fiyeri İsyanı Arnavutluk’un İtalya ile Tiran Paktı’nı yenilemediği ve Balkan Paktı’na girebilme ihtimalinin bulunduğu bir dönemde meydana gelmiştir. Ayrıca bu dönemde İtalya’nın Habeşistan’a saldırma hazırlıkları sürmektedir. Onun için İtalya’nın Arnavutluk’u daha fazla bekleyecek zamanı kalmamıştır. Bu isyan İtalya’nın Arnavutluk’a çok kesin bir gözdağı olmuştur. Tüm bu gelişmelerden sonra Arnavutluk, İtalya ile yeniden müzakerelere başlamıştır 910. Arnavutluk, diğer 906 Ayın Tarihi, Ağustos 1935, s. 231 . BCA, 11 Ekim 1935, fon kodu:030.10, yer no:233.573.2. 908 BCA, 26 Aralık 1935, fon kodu:030.10, yer no:233.573.3. 909 Ayın Tarihi, Ekim 1935, s. 372-373. Halife Abdülmecit, 25 Ekim 1935’te Kral Zog’a bir mektup yazmış ve Fiyeri İsyanı’na katılıp mahkum olan Ferit Paşa’nın oğlu Nurettin’in affını istemiştir (BCA, 26 Aralık 1935, fon kodu:030.10, yer no:233.573.3). 910 İtalya, Arnavutluk’a her yıl 800 bin frank ödemek üzere 40 milyon altın franklık yeni bir istikraz verecektir. Ayrıca biri üç taksitte verilmek üzere 12 milyon ve diğeri muhtelif taksitlerde olmak üzere 13 milyon altın franklık iki istikraz daha yapacaktır. 13 milyonluk istikrazın 10 milyonu ziraatı ıslah ve köylüye yardım için sarf olunacaktır. Kalan 3 milyon frangı da devlet tütün ıslahı için kullanacaktır. Draç Limanı’nın genişletilmesi ve iyileştirilmesi için 907 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 263 ülkelerden ihtiyacı olan desteği bulamadığı sıkışık bir zamanda anlaşmaya talip olduğu için İtalya’nın öne sürdüğü çok ağır şartları kabul etmek mecburiyetinde kalmıştır 911. İtalya, Arnavutluk ile anlaştıktan sonra Sazan Adası’na sahilden hâkim olan Karaburun Dağı’na yerleşerek Avlonya Körfezi’nin muhafazasını sağlamıştır. Ayrıca, Arnavutluk devlet idaresinin bütün birimlerinde İtalyan danışman ve uzmanlar görevlendirilmiştir 912. Buna ilave olarak Korfu Boğazı İtalyan donanmasının harekât üssü haline gelmiştir. Elbasan’dan itibaren karada istihkâm silsileleri yapılarak petrol kaynakları işlenmeye başlanmıştır. Balkan Savaşları sonrası bağımsızlığını kazanan Arnavutluk, bağımsızlığını kaybetmemek için her fırsatı değerlendirmeye çalışsa da dönüp dolaşıp yabancı bir devletin askerî, siyasî ve iktisadî hüküm ve nüfuzu altına girmiştir 913. Arnavutluk’un İtalya ile misak imzalamasından sonra Balkan Paktı daimi konseyi, Belgrat’ta Türkiye Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras başKredito İtaliano şirketi tarafından Arnavutluk Hükümeti’ne uzun vadeli kredi verilecektir. İtalyanların verdikleri istikrazlara karşı Arnavutluk’ta İtalyan şirketleri tarafından işletilmekte olan petrol sahaları genişletilecek ve petrol ürünleri hemen hemen İtalya’nın tekeli altına girecektir. Tütün tekeli bir İtalyan kumpanyasına verilecektir. İtalyan sermayesi ile bir ziraat bankası kurulacak Draç Limanı, İtalyanlar tarafından genişletilecek ve müstakil liman idaresi, İtalyanların kontrolüne verilecektir. Arnavutluk’un barış ordusunun mevcudu 4 binden 10 bine çıkarılacak, eski İtalyan eğiticileri tekrar Arnavutluk ordusuna getirilecek, bu heyet bir İtalyan generali emrinde olacak ve bu general de aynı zamanda Arnavutluk genelkurmay başkanı olacaktır (Muharrem Fevzi Togay, Cumhuriyet, 10 Nisan 1936, s. 6). 911 Arnavutluk’un girdiği yükümlülükler şunlardır: 1. Arnavutluk idaresinde ve özellikle ordusunda İtalyan uzman ve eğiticiler çalıştırılacaktır. Ordu talim heyetinin başında “kral nezdinde askerî heyet reisi” unvanıyla İtalyan general bulunacaktır. 2. Avlonya Limanı’nın girişinde bulunan İtalya Sazan Adası’nı koruyan Karaturna Tepeleri tahkim olunacak ve Draç Limanı’nın idaresi tamamen İtalya’ya verilecektir. Bu limanda yapılacak düzenleme için İtalya, Arnavutluk’a para verecektir. 3. 1933 yılında Arnavutluk’ta kapatılan tüm özel Katolik ve İtalyan mektepleri yeniden açılacaktır. 4. İtalyan sermayesi ile bir ziraat bankası kurulacak ve İtalyan uzmanlar yardımı ile tütün tekeli yeniden tanzim olacaktır. İtalyanların elinde bulunan petrol imtiyazları daha da genişletilecektir. 5. İtalya, Arnavutluk’a 40 milyon altın franklık bir istikraz (borç) verecek ve bu borç her yıl 8 milyonluk dilimlerle ödenecektir (Ayın Tarihi, Nisan 1936, s. 374). 912 Muharrem Fevzi Togay, Cumhuriyet, 10 Nisan 1936, s. 6. Arnavutluk’un İtalya ile yeniden anlaşmasının getirdiği bu yükümlülükleri 30 Mart 1936 günü oldukça eleştiren “Politika” (Belgrat) gazetesi, Tiran Matbuat Dairesinin bu durumu “bazı ekonomik anlaşmalar” demek suretiyle basitçe geçiştirdiği görüşündedir (Ayın Tarihi, Nisan 1936, s. 375-376). 913 Cumhuriyet, 23 Mayıs 1936, s. 6. HALİL ÖZCAN 264 kanlığında beş toplantı yapmıştır. Arnavutluk, İtalya ile ittifak imzaladığı için Balkan Paktı Konseyi, 19 Mart 1936 günü Arnavutluk’un özel durumunu göz önünde bulundurarak bu ülkenin bundan böyle Balkanlar harici bir devlet olarak değerlendirilmesini kararlaştırmıştır 914. Böylece de Arnavutluk’un Balkan Paktı’na girebilmesi ihtimali tamamen ortadan kalkmıştır. Balkan Paktı’nı çok önceleri kendisine hedef olarak belirleyen Atatürk, pakta Arnavutluk’u da dâhil edebilmek için Arnavutluk Kralını bile tanımaktan çekinmemiştir. Atatürk, Arnavutluk’a verdiği önemi siyasî ilişkiler başladığından itibaren gönderdiği elçiler ile de göstermiştir 916. Atatürk, Sofya’dan tanıdığı ve yardımını gördüğü Tahir Lütfi Bey’i Tiran’a Türkiye’nin ilk elçisi olarak atamıştır. Balkan Paktı imzalandıktan sonra Arnavutluk’u Balkan Birliğine dâhil edebilmek umudunu taşıyan Atatürk, kendi (Cumhurbaşkanlığı) Genel Sekreteri Ruşen Eşref Bey’i ve yakından tanıdığı yazar Yakup Kadri’yi Tiran’a elçi olarak atamıştır 917. 915 914 Kral Zog’un İtalya’ya tam ve koşulsuz bağlanması, bağımsız bir siyaset izlemesini engellemiştir. İtalya’ya bağlanmış olmak, Mustafa Kemal’in Cumhuriyetçi Türkiye’sinin dostluğuna izin vermediği gibi Zog’u gerici güçlerle ittifak yapmaya mecbur etmiştir. Hâlbuki Roma Hükümeti’nin Arnavutluk Kralı ile ilişkileri güneybatı Anadolu’daki siyasal çıkarları ve hedefleri ile de ilgili olmuştur (Shpuza, “Atatürk ve Türkiye Arnavutluk İlişkileri” s. 343). 915 1 Kasım 1934’te TBMM açılış konuşmasında Atatürk:“…Balkan Anlaşması, Balkan devletlerinin birbirlerinin varlıklarına özel saygı beslenilmesini göz önünde tutan mutlu bir belgedir. Bunun sınırların korunmasında, gerçek bir değeri olduğu besbellidir...” demiştir (Söylev ve Demeçler C.I, s. 396). 916 Atatürk’ün Arnavutluk’a olan ilgisini bilen Zogu, kendini güvenli hissetmemiş iç savaş veya işgal gibi şeylerden çekinmiş, bu yüzden dış gezilere bile normal bir lidermiş gibi gidememiştir. Buna ilave olarak 1934 yılında İtalya ile ilişkilerin kötüye gitmesinden sonra Zogu, Türkiye’ye gidip Mustafa Kemal ile görüşeceğini ifade etmiştir. Ancak İtalya, Arnavutluk gerilimi azalmış ve bu gezi de gündemden kalkmıştır. Zogu gerçek anlamda sadece Viyana’ya sağlık nedeniyle gidebilmiştir (Jason Tomes, Kıng Zog Of Albania, New York Universıty Pres, New York, 2004, s. 106). 917 “Pöti Parizyen” gazetesinin Romanya’da çıkan “Kurentol” gazetesinden aldığı habere göre Arnavutluk’un Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya Hükümetleri arasında mevcut Balkan Anlaşması’na katılmak için Bükreş’e başvurduğu ve Türkiye’nin Arnavutluk’un Balkan Anlaşması’na girmesine şiddetle taraftar olduğundan bu isteğin yerine getirilmesini istediği yazılmıştır. Arnavutluk’un bu kararı almasında paraya çok ihtiyacı olduğu bir dönemde İtalya’nın Arnavutluk’a vermekte olduğu tahsisatı kesmesi etkili olmuştur. Arnavutluk Hükümeti Balkan Anlaşması’na girmek için bir yıl içerisinde ihtiyaçları olan 40 milyon altın frank tutarındaki paranın dört taksit halinde Türkiye, Romanya ve Yugoslavya’nın vermesini şart koşmaktadır. Verilecek paraya karşılık olarak da Arnavutluk’a girecek tütünlerin yalnız bu üç ülkeden alınmasının taahhüt edileceği bildirilmiştir. “Cumhuriyet” gazetesi haberin altına kendi notunu düşerek bu haberin “kaydi ihtiyatla okunacak neviden “ bir haber olduğu- ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 265 İtalyanların Balkanlar üzerindeki politikalarını doğru değerlendiren Atatürk, Mussolini’nin dengesiz politikasıyla bir gün Anadolu sahillerine çıkarma yapmak suretiyle Türkiye’ye saldırabileceğini düşünerek hükûmete de ona göre tedbirler aldırmıştır. Atatürk, İtalyanların uzun bir deniz seferinden sonra Anadolu’ya çıkarma yapacağına inanmamıştır. Atatürk, Mussolini’nin Türkiye’ye karşı harekete karar vermesi durumunda önce Arnavutluk’a asker çıkararak Arnavutluk’u işgalle işe başlayacağını 918 sonra Bulgarlarla işbirliği yaparak, birlikte boğazlara inmeye ve Balkan Devletleriyle Türkiye’nin ilişkisini kesmeye çalışacağını ifade etmiştir 919. Atatürk’e göre Mussoli’nin tasarısının gerçekleşmesi durumunda İstanbul ve Ege Denizi tehdit altına girecektir. Böyle bir saldırının başlangıç noktasını Avlonya oluşturabilirdi. Zira Avlonya ağzındaki Sazan Adası İtalyanların elinde tahkim ve sıçrama noktası haline gelmiştir 920. Bu sebeplerden dolayı Atatürk, Arnavutluk’un Balkan Paktı’na dâhil olmasını hem bu ülkenin güvenliği hem de Balkanların ve Türkiye’nin güvenliği açısından son derece önemsemiştir. Sonuç olarak İtalyan yardımı olmaksızın ekonomik sorunlarını aşamayan ve ekalliyetler meselesini çözüme kavuşturamayan Arnavutluk, İtalya destekli Fiyeri İsyanı’ndan sonra İtalya ile anlaşma yapmak mecburiyetinde kalmıştır. Balkan Paktı imzalandığında Arnavutluk ve Bulgaristan’ın da pakta dâhil olabilmesi kararlaştırılmıştı. Ancak İtalya ile Arnavutluk ittifak imzaladığı için Arnavutluk’un özel durumu göz önünde bulundurularak Arnavutluk’un artık Balkanlar harici bir devlet olarak değerlendirileceği kararı alınmış ve bu ülkenin pakta girişi engellenmiştir. Balkan Paktı, emperyalist nu yazmıştır (Cumhuriyet, 20 Ağustos 1935, s. 1). Türkiye, Arnavutluk’un Balkan birliğine girebilmesi için gayret sarf etmiştir Tiran’daki Türkiye Elçisi Ruşen Eşref Bey doğrudan Zogu’yu ve Paris’teki Türk diplomatlar da Arnavutluk’un Paris elçisini ikna etmeye çalışmıştır (Fıscher, a.g.e., s. 222). 918 Almanya’nın Ankara büyükelçiliği görevinde bulunan Von Papen, hatırasında İtalyanların Arnavutluk üzerinden Yunanistan’a baskın vermesini, “Atatürk’ün öngörüsü hakikat oldu.” şeklinde ifade etmiştir (Soyak, a.g.e., s. 507). 919 Soyak, a.g.e., s. 503-504. Akşin, Atatürk’ün Dış Politika İlkeleri ve Diplomasisi, s. 219. Soyak’a göre Atatürk sağ olsaydı II. Dünya Savaşı başında İtalya’nın Arnavutluk’u işgalini bütün kuvvetiyle engeller ve İtalya, II. Dünya Savaşı’nda Balkanlara inemezdi. 920 Akşin, Atatürk’ün Dış Politika İlkeleri ve Diplomasisi, s. 218. 266 HALİL ÖZCAN devletlerin saldırısını önlemek amacıyla yapılmıştı. Atatürk, özellikle İtalya’nın Arnavutluk üzerinden Balkanlara ve Anadolu sahillerine çıkarma yapacağını ön görmüştü. Ancak buna rağmen Arnavutluk yeniden İtalya ile ittifak yaparak Balkan Paktı’nın kuruluş amacına aykırı hareket etmiştir. II. TÜRKİYE CUMHURİYETİ-ARNAVUTLUK KRALLIĞI İLİŞKİLERİNDE YENİ DÖNEM (1931-1938) A. Siyasî İlişkilerin Yeniden Başlaması Arnavutluk’un bağımsızlık yıl dönümü resepsiyonunda (28 Kasım 1932’de) Tiran’daki yabancı misyon şefleri Kral Zog tarafından kabul edilmiştir. Resepsiyonda saray nazırı, Türkiye Maslahatgüzarı H. Basri Reşit Bey’in yanına gelerek kralın “pek ziyade takdirhanı olduğu Reisicumhur Gazi Hazretlerine”, Başvekil Paşa ile Hariciye Vekili Beyfendiye selamlarının iletilmesi talebini iletmiştir. Buna ilave olarak saray nazırı, Kral Zog’un Türk Maslahatgüzarını müteakip Pazartesi günü kabul edeceğini bildirmiştir. Kral Zog, Türk Maslahatgüzarını belirlenen günde kabul etmiş ve görüşme samimi bir havada başlamıştır 921. Bu görüşmede Türkiye Maslahatgüzarı, Kral Zog’a ülkesinin Arnavutluk’a karşı samimi dostluk hisleriyle dolu olduğunu ifade ederek kendisinin iki devlet, iki millet arasındaki dostluk için çalışmaya devam edeceğini belirtmiştir. Kral da cevaben Arnavutluk’un da Türkiye’ye karşı en büyük dostluk bağlarıyla bağlı olduğunu ifade ettikten sonra Arnavut milletinin Türk milletine karşı dostluktan başka, beş yüz yıllık kardeşlik hislerinin bulunduğunu belirtmiştir. Kral Zog, bunlara ilave olarak her iki devletin diğer devletlerle yapabilecekleri ittifakların beyinlerdeki bu bağa zarar getirmeyeceğini beyan ederek Arnavutluk ve İtalya arasındaki ittifakın Türkiye ile olan ilişkilerine zarar vermeyeceğini ima etmiştir. Ayrıca Kral Zog, Arnavutluk’un Türkiye ve Türk milletine olan hissiyatını görmesi için bizzat İsmet Paşa’nın Arnavutluk’a gelmesini çok arzu ettiğini ifade etmiştir 922. 921 922 BCA, 4 Ocak 1933,fon kodu:030.10, yer no:233.570.22. BCA, 4 Ocak 1933, fon kodu:030.10, yer no:233.570.22. 268 HALİL ÖZCAN Aynı görüşmede kral, Türkiye’nin ilerlemesini büyük bir ilgi ile takip ettiğini belirterek umumi krizin Türkiye’nin ticaretine ve ihracatına etkisi olup olmadığını sormuştur. Maslahatgüzar da hükûmetinin aldığı tedbirler sayesinde umumi krizin olumsuz etkisinin az olduğunu belirtmiştir. Kral, görüşmeden memnun olmuş ve maslahatgüzara kendisini yabancı bir ülkedeymiş gibi düşünmemesini ifade ederek hükûmetiyle olacak sorunları aşabilmesi için saray nazırı aracılığı ile bizzat kendisine müracaat etmesini tavsiye etmiştir. Görüşme kralın büyük hayranı olduğunu ifade ettiği Reisicumhur Hazretlerine özel hürmetlerini iletmesiyle sona ermiştir 923. Türkiye’nin Tiran Maslahatgüzarının bu dönemdeki görüşmeleri sadece kral ile sınırlı kalmamıştır. Türkiye’nin Tiran Maslahatgüzarının Arnavutluk Dışişleri Bakanı Cafer Villa ile ilk defa görüşmesi bakanın Atina temasından dönmesinden sonra misyon şeflerini kabulü münasebetiyle olmuştur. Görüşmede Cafer Villa Bey, Arnavutluk’un Türkiye’ye karşı olan dostluğundan bahsederek Türkiye’nin reformlarının Arnavutlar için çok faydalı bir örnek olduğunu ifade etmiştir. C.Villa Bey, Balkanlardaki memuriyetleri sırasında özellikle de Belgrat’ta Balkan Devletlerinin bir araya gelmesinde Türkiye’nin ne derece etkin rol oynadığına bizzat şahitlik ettiğini ifade ederek Türklerle Arnavutlar arasındaki dostluğun sadece hissiyata değil aynı zamanda Balkanlarda müşterek menfaatlere de dayandığını beyan etmiştir 924. Arnavutluk’ta adeta tecrit edilen Türkiye Maslahatgüzarına Atatürk’ün Kral Zog’a çektiği telgraf sonrası saray ve dışişleri kapıları açılmıştır. Arnavutluk Kralı ve Dışişleri Bakanının Türkiye Maslahatgüzarına beyanlarından Türkiye ile ilişkilerin kopma noktasında olduğu zamanda bile Arnavut liderlerin Türkiye’deki reformlar ile ekonomik gelişmeleri yakından takip ettikleri anlaşılmaktadır. 1. Arnavutluk Krallığının İlk Elçisi Cavit Leskoviku Arnavutluk Dışişleri Bakanı Cafer Villa, Türkiye’nin Tiran Maslahatgüzarını bakanlığa davet ederek Kral Zog’un halen Arnavutluk’un Üsküp 923 924 BCA, 14 Ocak 1933, fon kodu: 030.10, yer no:233.570.22. BCA, 4 Mart 1933, fon kodu: 030.10, yer no:233.571.4. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 269 Başkonsolosluğu görevini yürüten Cavit Leskovik’i 925 Türkiye Cumhurbaşkanı nezdinde fevkâlade murahhas ve orta elçi sıfatıyla tayin etme niyetini bildirmiştir. Bakan, Cavit Bey’in hem Türkçe bildiğini hem de Türkiye’ye karşı dostane hislerinin bulunduğunu belirterek Balkan siyasetine de hâkim olduğunu ifade etmiştir. Arnavutluk Dışişleri Bakanı, Türkiye Maslahatgüzarından Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti’nin bu husustaki görüşünü öğrenmesini talep etmiştir 926. Türkiye’den de Cavit Bey’in elçi olarak atanmasına olumlu görüş bildirilmiş olacak ki Arnavutluk tarafından bu elçi ataması gerçekleştirilebilmiştir. Türkiye’de eğitim görerek Türk ordusunda hizmet etmiş olan Cavit Leskoviku, elçi olarak atandıktan sonra İstanbul’a geldiğinde “Cumhuriyet” gazetesi muhabirine bir demeç vermiştir. Cavit Bey, asırlarca beraber yaşamış Türk ve Arnavut milletinin aralarında arkadaşlık ve kardeşlik bağları bulunan iki millet olduğunu belirterek bu bağların izale edilemeyeceğini ifade etmiştir. Cavit Bey, Türkiye hakkındaki hislerini takdir, muhabbet ve hayranlık olarak ifade ederek dünyayı hayretler içerisinde bırakan Türk reformlarını ve Türkiye’nin kurtarıcısı Gazi Mustafa Kemal’i göreceği için heyecanlı olduğunu belirtmiştir 927. 14 Mayıs 1933 günü Arnavutluk Elçisi Cavit Bey, güven mektubunu Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’ya sunmuştur. Törende Cavit Bey “Türkiye Cumhuriyeti’nin ikbali ve asil Türk milletinin yeniden dirilmesini borçlu olduğu şanlı kurtarıcısı ve yüksek ıslahatçısının saadeti…“ hakkındaki düşüncelerini bizzat kendisine söyleme fırsatı bulduğu için bahtiyar olduğunu, beyan etmiştir. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa da birbirlerine asırlık samimi bağlarla bağlı olan bu iki milletin karşılıklı dostluk ve geleneklerinin çok kuvvetli olduğunu belirterek bu geleneklerin 925 Cavit Bey, İstanbul Harp Okulu’nda eğitim görmüş emekli Arnavut zabitlerindendir. Erkânıharp mektebine devam ettiği sırada Balkan Harbi’ne katılmış ve harpten sonra Arnavutluk’ta kalmayı tercih ederek siyasî mücadelede yer almıştır. Öteden beri Kral Zog’un taraftarları arasındadır. Tiran’da iyi faal ve ciddi bir memur olarak tanınır. Türkiye hayranı olduğu da bilinir (Cumhurbaşkanlığı Arşivi, 4 Mart 1933, IV-6, 54, 20-1-2). 926 Cumhurbaşkanlığı Arşivi, 4 Mart 1933, IV-6, 54, 20. 927 Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, s. 316-317. Şimşir, Türkiye- HALİL ÖZCAN 270 iki milletin menfaatleri kadar barış maksadına da uygun düşen her gayreti kolaylaştıracak mahiyette olduğunu ifade etmiştir 928. Cavit Bey, göreve başladıktan yaklaşık bir sene sonra da Arnavutluk’a Türk elçisi olarak Ruşen Eşref Bey atanmıştır. 2. Türkiye’nin Arnavutluk Krallığına Ruşen Eşref Bey’i Elçi Ataması Arnavutluk’un Türkiye’ye elçi olarak görevlendirdiği Cavit Leskoviku, güven mektubunu Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına sunarak görevine başlamış; ancak Türkiye’nin Tiran’a elçi atamaması Arnavutluk’ta merak uyandırmaya başlamıştır. Bu dönemde Balkan Devletleri arasındaki müzakereler de yoğunlaşmıştır. Balkan Paktı’nı teşkil etmek üzere Türkiye, Balkan Devletleriyle dostluk ve saldırmazlık anlaşmaları imzalamış; ayrıca Türk-Bulgar Dostluk ve Tarafsızlık Anlaşması 24 Eylül 1933’te beş yıl uzatılmıştır. Bu gelişmeden sonra Balkan Paktı Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya arasında 9 Şubat 1934’te imzalamıştır. Arnavutluk ve Bulgaristan ise Balkan Paktı’nın dışında kalmıştır. Mustafa Kemal Paşa, Balkan Paktı dışında kalan Arnavutluk’a önem verdiğini göstermek ve bu ülkeyi de Balkan Paktı’na dâhil edebilmek için Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Ruşen Eşref Bey’i Tiran’a elçi olarak atamıştır. Ayrıca Mustafa Kemal Paşa bu atamayla Tiran’a uzun süre elçi gönderilmemiş olmasının sebebini de üstü kapalı olarak izah ederek bu göreve uygun bir kişi bulunamadığı mesajını vermek istemiştir 929. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğine 21 Ekim 1933 tarihinde atanan Ruşen Eşref Bey’in 930 Tiran’a büyükelçi olarak atanacağı haberi 6 Mart 1934 tarihli “Cumhuriyet” gazetesinde 931 yer almıştır. Ruşen Eşref’in Tiran Elçiliğine Arnavutluk İlişkileri…, s. 23. 928 Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, s. 319-320. Şimşir, TürkiyeArnavutluk İlişkileri…, s. 23. 929 Bilâl N. Şimşir, “Atatürk’ten Elçi Ruşen Eşref Ünaydın’a Yönerge (Türk-Arnavut İlişkileri Üzerine)”, Prof.Dr.Ahmet Şükrü Esmer’e Armağan, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No:468, Ankara, 1981, s. 309-310. 930 BCA, 21 Ekim 1933, fon kodu: 030.10, yer no:02.40.74.1. 931 6 Mart 1934, s. 1. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 271 tayini 17 Mart 1934 tarih ve 2/302 sayılı kararname ile onaylanmıştır 932. Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’nın Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Ruşen Eşref’i Arnavutluk’a elçi olarak ataması Arnavutluk’un Balkan Birliği’ne dâhil olması konusundaki samimiyetinin de bir göstergesi olarak algılanmıştır. Türk elçileri göreve başlarken onlara yazılı yönerge verilmesi geleneği olmamasına rağmen Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Arnavutluk’a elçi olarak atanan Ruşen Eşref Bey’e Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Bey’in yanında 1 Nisan 1934’te bir yönerge yazdırmış ve bir “formül” belirlemiştir. Belirlenen formüle göre yeni elçi, yönergede yazılanları Mustafa Kemal Paşa’nın ağzından Kral Zog’a söyleyecektir. Buna göre Ruşen Eşref, kendisinin Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’in genel sekreteri görevinde bulunduğu sırada Arnavutluk’a elçi gönderme meselesinin nasıl çözümlendiğinden bahsedecektir. Yönergeye göre cumhurbaşkanına bu mesele arz edildiğinde cumhurbaşkanının kendisinin inandığı ve düşüncelerini yakından bilen bir kişi bulamadığından bahisle Arnavutluk’a elçi atama konusunda tereddüt ettiğini ifade edecektir. Hatta Ruşen Bey, böyle bir elçi bulunamazsa Gazi Mustafa Kemal’in teklif olunan elçilerin atamalarını onaylamayacağını belirtecektir. Kendisinin cumhurbaşkanı genel sekreteri olarak dışişleri bakanı ve Başbakan İsmet Paşa’nın da istekleriyle elçiliğe tayin olduğunu ifade edecek ve bu yeni görevi için hüzünlendiğini belirtecektir. Ancak cumhurbaşkanının büyük dostluk alakası için kendisini bu göreve tercih etmesi sebebiyle üzüntüsünün kaybolduğunu ifade edecektir. Bunun için de Arnavut-Türk kardeşliğini ve dostluğunu yükseltmek için çalışacağını belirtecektir 933. Mustafa Kemal Paşa, yazdırdığı yönergede Balkan Paktı ve Arnavutluk konusuna değinmiş ve kendisinin esas fikrinin Arnavutluk’un bu paktın daimî ve tabiî üyesi görmek olduğunu ifade etmiştir. Mustafa Kemal Paşa, Arnavutluk Devleti’nin uygun şartlar oluştuğunda pakta üyeliğinin kısa 932 BCA, 17 Mart 1934, fon kodu: 030.18., yer no:43.15.6. Şimşir, “Atatürk’ten Elçi Ruşen Eşref Ünaydın’a Yönerge (Türk-Arnavut İlişkileri Üzerine)”, s. 310-313. 933 272 HALİL ÖZCAN sürede gerçekleşeceği umudunu koruyup beklediğini beyan ederek Arnavutluk’un pakta girmemesi halinde paktın Arnavutluk’un sınırlarını temin etmesini lüzumlu gördüğünü ifade etmiştir. Yönergede ayrıca Türkiye’nin Balkan politikası ile İtalya hakkında hareket tarzı başlıklı bölümler yer almıştır. Mustafa Kemal Paşa, İtalya’ya karşı davranış bölümünde hiçbir şahsa karşı ve hiçbir mecliste İtalya’nın lehinde ya da aleyhinde konuşulmayacağını önemle vurgulamıştır. Yönergede Türkiye Cumhurbaşkanı, yeni elçiye Arnavut halkıyla temasta gayet dost, kardeş ve samimi olunması ile Arnavutluk menfaat ve istiklâlinin hararetli taraftarı olduğumuzun unutulmaması talebini dile getirmiştir. Ayrıca halk arasındaki farklı grup insanlara karşı davranışlara da dikkat edilmesini tavsiye etmiştir 934. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, yukarıda belirtilenlere ilave olarak Ruşen Bey’den ayrıca şu mesajları Arnavutluk Kralına iletilmesini talep etmiştir: “Biz Arnavut milletini severiz, kardeş tanırız, kendimizden uzak görmeyiz. Devlet ve millet olarak kuvvetlenmesini ve terakki etmesini ve Balkanlar’da, lâyık olduğu mevkii kuvvetle, bilhassa müstakil, emniyetli bir surette almasını ciddî ve kat’î olarak isteriz. Buna emin olabilirler. Türkiye-Arnavutluk siyasî münasebetinin base’i (esası) budur. Bu hususta Bana, Cumhuriyet Hükûmetine ve Fırkamıza tamamen emniyet edebilirler. Çünkü hepimiz aynı fikir ve kanaatteyiz… Türk milletinin de hissen ve kalben Arnavut milletlini kardeş bildiğine şüphe etmemelidir…” 935. Mustafa Kemal Paşa’nın yönergesinde hem ilk defa elçilik görevine atanan Ruşen Eşref Bey için tavsiyeler bulunmakta hem de Türkiye’nin Balkan ve Arnavutluk politikasının esasları belirtilmektedir. Yönergede Mustafa Kemal Paşa’nın Arnavutluk’un Balkan Birliği’ne kısa sürede gireceğini umduğunu belirtmesi, Kral Zog’un Balkan Birliği’ne ülkesini dâhil etmesini 934 Yönerge hakkında daha fazla bilgi için; Bilâl N.Şimşir, “Şimşir, “Atatürk’ten Elçi Ruşen Eşref Ünaydın’a Yönerge (Türk-Arnavut İlişkileri Üzerine)”, ve Bilâl N.Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I,’e bakınız. 935 Şimşir, a.g.e., s. 326-330. Şimşir, Türkiye-Arnavutluk İlişkileri…, s, 23-24 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 273 teşvik etmek içindir. Arnavutluk’un pakta girmemesi halinde de paktın Arnavutluk’un sınırlarını koruyacağı güvencesini veren Mustafa Kemal, Arnavutluk’un pakta girmemesi durumunu göz önüne alarak bu ülkeyle ilişkilerin devam edeceğinin mesajını da vermiştir. İtalya hakkında lehte ya da aleyhte konuşulmaması talimatı ise bu dönem içerisinde İtalya-Arnavutluk ilişkilerindeki istikrarsızlıktan da kaynaklanmıştır. Türk Elçisi, daha Arnavutluk sınırından içeri girdiğinde kendisi ile yakından ilgilenen sadece Arnavutluk makamları olmamış en az onlar kadar İtalya Elçisi ve diğer elçiler de ilgilenmiştir. Ruşen Eşref Bey, itimatnamesini krala sunacağı güne kadar kimseyle görüşmemiştir. Hatta Draç’a geldiğinde kendisine özel bir mektupla hoş geldin diyen İtalya Elçisi Koh’a kısa bir teşekkür cevabı vererek İtalya Elçisinin yemek davetini itimatnamesini sunmadığı gerekçesiyle kabul etmemiştir. Yunanistan Elçisi Diyamantapulo Türk Elçiliği personeli ile yeni elçiye selam göndermiştir. Romanya ve Yugoslavya Elçilerinden bir ses çıkmamasına rağmen Romanya kâtibi, Türkiye’nin İkinci Kâtibi Tevfik Bey’e “Yeni elçi Arnavutluk’u Balkan Paktı’na mı sokacak?” diye sormuş ve Ruşen Eşref Bey’in gelmesinden sonra İtalya Elçisinin Roma’ya yaklaşık 15 rapor gönderdiğini ifade etmiştir. Ayrıca, Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Ron Rosemberg, Ruşen Eşref Bey hakkında Almanya Tiran Maslahatgüzarına çok övücü bir rapor göndermiştir 936. Ruşen Eşref’in Arnavutluk’a varmasıyla Arnavutluk Kralı ve Hükûmetindeki merak ortadan kalkmış ancak İtalya’nın Tiran Elçisinde büyük bir merak ve telaş görülmeye başlanmıştır. İtalya Elçisinin telaşı, Balkan Paktı’nın iki ay önce imzalanmış olmasına rağmen paktın son maddesiyle paktı imzalamayan Arnavutluk ve Bulgaristan’a paktın açık bırakılmasından kaynaklanmıştır. Türkiye Cumhurbaşkanının Balkan Paktı’na verdiği önemi iyi bilen İtalya Elçisi, Atatürk’ün genel sekreterinin bu dönemde Tiran’a elçi olarak atamasını Türkiye’nin Arnavutluk’u etkileyerek Balkan Paktı’na dâhil etmek istemesi olarak değerlendirmiş olması mümkündür. 936 BCA, 14 Mayıs 1934, fon kodu:030.10, yer no:233.572.8, s. 3-4. 274 HALİL ÖZCAN Ruşen Eşref Bey 937, 10 Nisan 1934 sabahı önce protokol gereği saraya giderek kral ve validesinin defterlerini imzalamış ve Dışişleri Bakanı Cafer Bey Villa tarafından kabul edilmiştir. Dışişleri Bakanı, Arnavutluk’un Türkiye’ye karşı beslediği derin saygı ve sevgiden bahsederek Türkiye’nin elçisini ülkesinde görmekle duyduğu büyük sevinci ifade etmiştir 938. 14 Nisan 1934 günüArnavutluk protokol şefi, Türkiye Elçisini kralın 18 Nisan günü kabul edeceğini bildirmiştir. Bir gün sonra protokol şefi, Ruşen Eşref Bey’e gelerek kralın özellikle huzura çıkışta Ruşen Eşref Bey’den Türkçe hitap etmesini talep ettiğini ifade etmiştir. Protokol şefinden sonra Arnavutluk’un Ankara Elçisi Cavit Bey, Ruşen Bey’i ziyaret ederek bir gün önce kral tarafından kabul edildiğini, kralın Türkiye elçisini Tiran’da görmekle duyduğu haz ile Türkiye’ye karşı beslediği sevgiden bahsettiğini ifade ederek Türk Elçisinin kabulde Türkçe konuşmasından memnun kalacağını ifade ettiğini bildirmiştir. Cavit Bey, ayrıca Arnavutluk’taki bütçe sıkıntıları sebebiyle Ankara’daki Arnavutluk Elçiliğiyle İstanbul’daki Arnavutluk Konsolosluğunun (birçok yerdeki konsolosluklar gibi) kapatılacağını ifade etmiştir. Cavit Bey’e göre elçilikler ve konsolosluğun kapatılması sonucu tasarruf edilecek para ile İstanbul’da kalınarak hem konsolosluk hem de elçilik işlerine bakacak yeni bir elçilik kurulması düşünülmektedir 939. 18 Nisan 1934’te Arnavutluk Kralı Zog, Türkiye Tiran Elçisi Ruşen Eşref’i sarayında kabul etmiştir. Kral Zog, krallığını ilân ettikten sonra ilk defa bir Türk Elçisini kabul etmektedir. Kral, üzerinde İtalyan üniformaları renginde yeşile çalar koyu kahverenginde gri üniforma giymiştir. Kral, elçiyi büyük bir salonda ayakta karşılamış ve yanında hiçbir memur bulunmadan elçiyle baş başa görüşmeye başlamıştır. Kral, elçinin protokol kurallarına 937 Nisan ayının ikisinde Ankara’dan, beşinde de İstanbul’dan hareket eden Ruşen Eşref Bey, Pire, Brendizi, Bari yolu ile (8 nisanda) Draç’a varmıştır. Draç’ta kendisini Tiran Maslahatgüzarı Basri Reşit Bey, İkinci Katip Tevfik Bey ile Türklerden oluşan bir heyet ve Balkan Cemiyeti Arnavut heyeti başkan vekili Naçi, Minerva mecmuası sahibi, yazarı aynı zamanda Balkan Cemiyeti Arnavut heyeti üyesi olan Nebil Çika ile İşkodra mebusu Malik Buşati Bey karşılamıştır. Arnavutluk Hükümeti adına da Hariciye protokol şefi Rok Stani de karşılamada hazır bulunmuştur. 938 BCA, 14 Mayıs 1934, fon kodu:030.10, yer no:233.572.8, s. 2-3. 939 BCA, 14 Mayıs 1934, fon kodu:030.10, yer no:233.572.8, s. 5-6. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 275 göre hareketini beklemeden elini elçiye uzatarak “Safa geldiniz Beyefendi!” diye, hitap etmiş ve Türkçe konuşmuştur. Kral, “Buyurun Beyefendi!” diye, yol göstererek bürosuna ilerlemiş ve elçiye oturması için koltuk göstermiştir. Elçi oturmadan önce kendi itimatnamesi ile selefi Tahir Lütfi Bey’in vedanamesini krala takdim etmiş ve Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’nın dostane ve muhabbetkârane selamlarını iletmiştir. Kral, teşekkür ederek elçiye oturmasını işaret etmiş ve hemen yanındaki İtalyan işi gümüş kutudan bir sigarayı ikram edip kendisi yakmıştır. Elçi sigarayı içmeden önce Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın yönergede emrettiği birinci kısmı aynen Mustafa Kemal Paşa’nın lisanında ifade etmiştir 940. Bu sırada da kral, kendi sigarasını bırakmış, bu yüksek sözlerden duyduğu memnuniyet yüzüne ve tavrına yansımıştır. Elçi devamla vazifesinin Gazi Mustafa Kemal’in yüksek emir ve kılavuzluğunda hareket etmek olduğunu ifade etmiş ve iki kardeş ülkenin ilişkilerini kuvvetlendirmeye sadakatle çalışacağını beyan etmiştir 941. Kral da Gazi Mustafa Kemal Hazretlerinin kendi yakınından bir zatı Arnavutluk’a elçi göndermesini, Arnavutluk’a olan iltifatlarının göstergesi olarak algılandığını belirterek bu durumu takdir ve şükranla karşıladığını ifade etmiştir. Kral, beş asır Türkiye ile his ve kültür birliği içerisinde bulunduklarını ifade ederek bu süre içerisinde Arnavut milletinin vahdetini (birliğini) Türkiye’nin muhafaza ettiğini belirtmiştir. Zogu, Türk milletine büyük kardeş gözü ile baktıklarını ifade ettikten sonra bugün bile yeni Arnavutluk’u teşkil eden hükûmet unsurlarının çoğunluğunun Türkiye’de tahsil ve terbiye görmüş olduklarını önemle vurgulamıştır. Kral, Türk Elçisinin Arnavutluk’ta kendisini memleketinde gibi hissetmesini ifade etmiş ve elçinin sadece hükûmet ile değil, halk ile de temas etmesini belirterek Arnavutların Türk milletine karşı beslediği duygu ve sevgiyi kendi gözleriyle görmesini tavsiye etmiştir. Kral Zog, Türk Elçisinin kendisini istediği zaman ziyaret edebileceğini de belirtmiştir 942. 940 BCA, 14 Mayıs 1934, fon kodu:030.10, yer no:233.572.8, s. 6-8. Şimşir, “Atatürk’ten Elçi Ruşen Eşref Ünaydın’a Yönerge (Türk-Arnavut İlişkileri Üzerine)”, s. 314-315, Şimşir, Türkiye-Arnavutluk İlişikileri…, s. 23-24). 941 BCA, 14 Mayıs 1934, fon kodu:030.10, yer no:233.572.8, s. 6-8. 942 BCA, 14 Mayıs 1934, fon kodu:030.10, yer no:233.572.8, s. 9-10. 276 HALİL ÖZCAN Ruşen Eşref Bey, Kral Zog’a bu değerli beyanatın Türkiye’de çok iyi tesirlerinin olacağını belirterek var olan kardeşlik duyguları ile karşılıklı sevgiden de hayırlı neticeler doğacağını ifade etmiştir 943. Kral, elçiye Arnavutluk’u nasıl bulduğunu sormuş, elçi de Tiran’ın da Ankara gibi azimle imar faaliyeti içerisinde olduğunu ifade etmiştir. Kral da memleketin her tarafının böyle olmadığını daha çok imar ve iktisadî refah işleri varken büyük ve sürekli ekonomik sıkıntı çektiklerini belirtmiş ve Türkiye’de kriz olup olmadığını sormuştur. Elçi de dünya krizinden Türkiye’nin de etkilendiğini belirtmiş ve alınan tedbirleri izah etmiştir. Elçi, İstiklâl Mücadelesi’nin verdiği derslerle millî sermayeyi geliştirmek için milli idare ve memurlardan oluşan İş ve Ziraat Bankalarının yanı sıra büyük sanayinin gelişimi için Sümer Bank, Türk parasının istikrarı için Merkez Bankası ile imara yardım için Emlak Bankasının kurulduğunu ifade etmiştir. Ayrıca elçi, demiryollarının yapımından, açılan kömür havzalarıyla bunları birbirine bağlayacak yolların inşaasından bahsederek şeker, tekstil sanayi ile iktisat, ziraat ve hayvancılık faaliyetleri hakkında bilgi vermiştir. Elçi Zatı Haşmetanelerini yormayım dediğinde kral, sürekli bu meselelerle ilgili olduğundan anlatılanlardan istifade edeceğini belirterek memnuniyetle dinlediğini ifade etmiştir. Hatta kral, elçiye enstitülerle ve yapılan işlerle ilgili kitapları sormuştur. Kral, varsa bu kitapları hemen vermesini yoksa Türkiye’den getirtmesini rica ederek hepsini okumak istediğini ve bu konuda Türk Elçisinden istifade etmeye ihtiyacı olduğunu ifade etmiştir 944. Kral, Türk Elçisinin anlattıklarından özellikle de Türkiye’de yapılanların borçsuz yapılmasından çok etkilenerek Arnavutluk’ta bir bankanın olduğunu ancak yerli unsur eksik olduğu için yabancı uzmanların istihdam edildini, onların da isteksiz çalıştığını belirterek sermayelerinin yetersiz olduğunu ifade etmiştir. Kral, Türkiye’nin nüfusunu sormuş, elçi de 17 milyon olduğunu söylemiş ve doğumda, ölümün önüne geçmek için ve köylülerin sağlığı için Sağlık Bakanlığının, Halk Evlerinin, Köycülük Teşkilâtının, Hilaliahmerin (Kızılayın), Himayei Etfalin (Çocuk Esirgeme Kurumu) ça943 944 BCA, 14 Mayıs 1934, fon kodu:030.10, yer no:233.57.572.8, s.10. BCA, 14 Mayıs 1934, fon kodu:030.10, yer no:233.572.8, s. 12. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 277 lışmaları hakkında bilgi vermiştir. Kral da ülkesinde nüfusun artmasına çalıştıklarını ancak doktorların yetersiz olduğunu belirterek kendi yerli okullarının olmadığını ifade etmiştir 945. Ruşen Eşref Bey’in itimadını sunması sırasında Kral Zog, şartların kendisini kral yapmak zorunda bıraktığını ifade ederek aslında kendisinin cumhuriyet taraftarı olduğunu belirtmiş ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına şu mesajı iletmiştir: “…Gazi Hazretlerinin ve eserlerinin hayranıyım. Kendilerine benim derin ve kalbî hürmetlerimi bildirin. Beni bir küçük kardeşi telakki etsinler. Beni nasihatlerinden ve irşatlarından uzak bulundurmasınlar. Terakkiye giden memleketinizi memleketimize örnek sayıyoruz, biz sizi numune alıyoruz...” Kral Zog, İsmet Paşa’ya ve Tevfik Rüştü Bey’e de selamlarını iletmiş ve görüşme sona ermiştir. Türkiye Elçisini saraydan çıktıktan sonra sarayın önünde protokolün dışında kalabalık bir halk topluğu içten gelen bir saygıyla selamlamıştır. Kral ile elçi arasındaki görüşme 15 dakika plânlanmasına rağmen plânlanandan yarım saat fazla sürmüştür 946. Ruşen Eşref Bey, görüşmeden sonra elçilikte bulunan Mustafa Kemal Paşa’nın Nutuk’u ile Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF)’nın onuncu yıl yayınlarından bazılarını krala takdim etmiştir. Ancak elçi, bunların yetmeyeceğini düşünerek Arnavutluk Kralına iletmek üzere Dışişleri Bakanlığından belediyenin yeni yaptırdığı bir albümü, Dil ve Tarih Cemiyetlerinin nizamnamelerini, kongreler ile tarih kitaplarını ve CHF’nın yayınlarının bir kısmını talep etmiştir 947. Ruşen Eşref Bey’in elçiliğine ait ilk gözlemleri Arnavutluk-İtalya ilişkileri üzerine olmuştur. Ruşen Bey, gönderdiği raporda bu iki ülke ilişkilerindeki tutarsızlıklara dikkat çekmiştir 948. Rapora göre Arnavutlar, kendile945 BCA, 14 Mayıs 1934, fon kodu:030.10, yer no:233.572.8, s. 12. BCA, 14 Mayıs 1934, fon kodu:030.10, yer no:233.572.8, s. 13-14. 947 BCA, 14 Mayıs 1934, fon kodu:030.10, yer no:233.572.8, s. 13. 948 Elçi, Bari’den Draç’a seyahat ettiği Adria gemisindeki garsonun bile Arnavutların tembel946 278 HALİL ÖZCAN rinin buhranlarından istifade etmeye çalışan İtalya’nın kendilerinden kabul edilemez fedakârlıklar talep ettiğini düşünmektedir. Hatta raporda İtalyanların bu ülkeden ithal ettikleri mallara (yumurta ve deri gibi) zorluk çıkarmaları sebebiyle Arnavutların ekonomik sıkıntısının arttığı bilgileri de yer almıştır 949. Ruşen Eşref Tiran’da göreve başladığı sıralarda İtalya, Arnavutluk’un içerisinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar sebebiyle şartlarını kendisinin belirlediği Gümrük Birliği Anlaşması ve Tiran Paktı’nın yenilenmesi müzakerelerini devam ettirmektedir. 3. Arnavutluk Ankara Elçiliğinin Kapatılmasının Sebepleri Tiran ile Ankara arasında siyasî ilişkiler normal seyrinde giderken Arnavutluk Hükûmeti, 1934 yılında bütçeyi gerekçe göstererek Türkiye’deki elçiliğini kapatmaya karar vermiştir. Bu karara göre Ankara’nın sefaret işleri, Atina’daki Arnavutluk Sefaretince yürütülecektir. Karar, Tiran Elçiliğinden Ankara’ya bildirilmiştir 950. Arnavutluk, İtalya’dan ve diğer devletlerden beklediği malî desteği bulamadığı için görünürde bütçe gerekçesi doğrudur. Ancak Türkiye’nin Arnavutluk Elçisi Ruşen Eşref’e göre elçilik kapatma gerekçesinin altında başka bir sebep vardır. Arnavutluk Dışişleri Bakanı, bir mülakat sırasında Türkiye Elçisine Ankara Elçiliğinin bütçe gereği kapatılmasının zorunlu olduğunu beyan etmiştir. Türk Elçisi, bu durumu Ankara’ya rapor ederken Arnavutluk Hükûmeti’nin Almanya, Avusturya, Çekoslovakya ve Litvanya Devletleri nezdinde yeni elçilik kurmaya karar verdiğini bu durumun bütçeden çok Arnavutların Balkan Paktı dışında kalmasından kaynaklandığını bildirmiştir 951. Ruşen Eşref Bey, Arnavutluk Hükûmeti’nin 1934 yılında Ankara ve Sofya’daki elçiliklerini kaldırarak Atina’daki elçisini Türkiye nezdinde, liğinden, kirliliğinden ve medeniyet kabiliyetsizliğinden bahsederek İtalyanların paralarını Arnavutluk’a boşuna verdiklerini anlamaları üzerine hizmetleri gevşettiklerinden bahsettiğini belirtmiştir. 949 BCA, 14 Mayıs 1934, fon kodu: 030.10, yer no:233.572.8, s. 4. 950 Cumhurbaşkanlığı Arşivi, 15 Mart 1934, IV-16-b, 65-14. AMPJ, 1935: fon: 251, dosya: 164, s. 1. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 279 Belgrat’taki elçisini de Bulgar Krallığı nezdinde tayin etmeye karar verdiğini bildirmiştir. Tiran Elçisi, Arnavutluk Hükûmeti’nin bütçe mülahazası sebebiyle bu kararı aldıklarını belirterek gerçekte Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti hakkında hükûmetlerinin beslediği geleneksel dostluk hissiyatının azalmadığını ve malî işlerin düzelmesinden sonra Türkiye’deki sefaretin yeniden açılacağını bildirdiklerini ifade etmiştir. Ayrıca Türk Elçisi, Arnavutluk Hükûmeti’nin malî sebepler düzeldikten sonra Türkiye’de tekrar elçilik açılmasından tereddüt edilmemesini belirttiğini ve Türkiye Hükûmeti’nin ve Dışişleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü Bey’in iki ülke ilişkileri için sarf ettikleri mesaiden dolayı minnetdarlıklarını bildirdiklerini belirtmiştir. Elçi, Arnavutluk’un Atina ve Ankara Elçiliğine Cavit Leskoviku’nun atandığını bildirmiştir 952. Gerçekten de Arnavutluk, 1934 senesi içerisinde Ankara ile birlikte Sofya elçiliğini aynı gerekçelerle kapatmış ve Atina Elçisini Türkiye Cumhuriyeti nezdinde, Belgrat Elçisini de Bulgar Krallığı nezdinde görevlendirmiştir 953. Arnavutluk’un Ankara Büyükelçiliğini maddî gerekçelerle kapatması Türkiye tarafından anlayışla karşılanmıştır 954. Arnavutluk’un Balkan Paktı’nın dışında kalmasından sonra bütçeyi gerekçe göstererek Türkiye dâhil bazı Balkan Devletlerinde elçiliklerini kapatırken Avrupa’da yeni elçilikler açması Arnavutluk’un devam eden süreçte Balkan Paktı’na girmeyeceğinin ve İtalya ile yeniden misak imzalayacağının da habercisi olmuştur. 951 BCA, 25 Mart 1934, fon kodu: 030.10, yer no:233.572.5, s. 3. BCA, 25 Mart 1934, fon kodu:030.10, yer no:233.572.5, s. 3. Türkiye Cumhuriyeti Tiran Elçisi Ruşen Eşref, Ankara Elçiliğinin kapatılmasıyla Atina ve Ankara Elçiliği görevine devam edecek olan Cavit Bey’in ekim 1934 ayı içerisinde yeniden Ankara’ya gelip gelmeyeceğinin ve kendisinin tekrar itimatname sunup sunmayacağının kendisinden sorulduğunu Hariciye Vekâletine bildirir. Ruşen Eşref Bey, Ankara’da Arnavutluk Elçiliği kaldırıldığında Cavit Bey’in vedaname sunmadığına da dikkat çeker (Cumhurbaşkanlığı Arşivi , 17 Ekim 1934, IV-16-b, 65, 14-2). 953 Cumhurbaşkanlığı Arşivi, 15 Mart 1934, IV-16-b, 65-14. 954 Arnavutluk’un İstanbul Konsolosu Derviş Bey, İstanbul Valisi Muhuttin Bey ile görüşmüş ve Muhuttin Bey, Derviş Bey’e Arnavutların kendileri için kardeş olduklarını, aralarında geleneksel ve ailesel ilişkiler olduğunu ve ne zaman isterse görüşebileceklerini ifade etmiştir. Derviş Bey, bu görüşmeyi 27 Aralık 1934’te İstanbul’dan Arnavutluk Dışişleri Bakanlığına bildirmiştir (AMPJ, 17 Ekim 1934, fon kodu:30.10, yer no:233.572.11, s. 1-3). 952 280 HALİL ÖZCAN 4. Yakup Kadri Bey’in Arnavutluk’a Elçi Atanması Ruşen Eşref Bey, 15 Ekim 1934 gün ve 2/1415 nolu kararname ile Tiran Elçiliğinden Atina Elçiliğine atanmıştır (Resmi Gazete, 25 Ekim 1934) 955. Boşalan Tiran Elçiliği görevine Manisa Mebusu Yakup Kadri Bey’in ataması Dışişleri Bakanlığının 23 Ekim 1934 gün ve 72169/770 sayılı tezkeresi ve Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’in onayı ile (2/1452 sayılı kararname ile) gerçekleşmiştir 956. TBMM Başkanı da Yakup Kadri Bey’in Tiran Elçiliğine tayini ve Manisa mebusluğundan istifası sebebiyle yeni mebus seçilmesi için Başbakanlığa 31 Ekim 1934 günü yazı yazmıştır 957. Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Arnavutluk’a vardığında iki gün önce Kral Zog’un annesi vefat etmiş ve Arnavutluk’ta kırk günlük yas ilân edilmiştir 958. Draç’ta bulunan kralın annesi Hatice Hanım, birdenbire (26 Kasım 1934 günü) vefat etmiş 959 ve 27 Kasım 1934 tarihinde kral, hanedan erkânı, nazırlar, sefirler ve kalabalık bir halkın katılımıyla Tiran’a yukarıdan bakan bir tepeye gömülmüştür 960. Atatürk, Arnavutluk Kralı Zog’a telgraf göndererek uğradığı çok acı yas dolayısıyla en samimi taziyelerinin onanmasını rica etmiştir. Zogu da cevap olarak büyük yasına iştirakinden dolayı fevkalâde mütehassis olarak en samimi teşekkürlerinin kabulünü talep etmiştir 961. Kralın annesinin cenazesinin kaldırılmasından sonra Yakup Kadri, 30 Kasım 1934’te Arnavutluk Dışişleri Bakanı tarafından kabul edilmiştir 962. Yas sebebiyle kralın kendisinin kabulünün gecikeceğini anlayan Türk Elçisi, bu zamanı Arnavutluk’u gezerek ve Arnavut halkıyla temas kurarak geçir955 Atina Elçiliğine Tiran Elçisi Ruşen Eşref Bey’in tayinine dair kararname 25.10.1934 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmıştır. 956 BCA, 23 Ekim 1934, fon kodu:030.18, yer no: 49.72.10. Resmi Gazete 31 Ekim 1934. 957 BCA, 31 Ekim 1934, fon kodu: 030.10, yer no:74.491.13. Y. Kadri, 22 Kasım 1934’te selefi Atina Elçisi Ruşen Eşref ile görüşmek üzere Atina’ya giderek burada üç gün kalmıştır. Y. Kadri, 26 Kasım 1934’de Pire’den hareketle üç gün sonra Tiran’a varmıştır. Elçiyi, Draç’ta İkinci Katip Tevfik ve Tercüman İskender Bey, Türk kökenli üç-dört kişi ile birlikte eski arkadaşı ve Minerve mecmuası sahibi Nebil Çika, İşkodra Mebusu Malik Busati, Asım Yakova, Dr. Kemal ve Arnavutluk Dışişleri Bakanlığı Protokol Şefi karşılamıştır. 958 Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, s.341-343. 959 Milliyet, 27 Ekim 1934, s. 2. 960 Milliyet, 28 Ekim 1934, s. 2. 961 Cumhuriyet, 3 Aralık 1934, s. 3. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 281 miştir 963. Türk Elçisi, halk ile temasında halktaki asalete hayran kalırken aksine Arnavut Devlet temsilcilerini Osmanlı Devleti’nin bütün köhne ve çirkin siyasetinin bir mirasçısı olarak nitelemiştir 964. Türkiye’nin Tiran Elçisi Yakup Kadri Bey, güven mektubunu 12 Aralık 1934 günü mutat bir törenle Arnavutluk Kralına takdim etmiştir 965. Kral, Türk Elçisi Yakup Kadri Bey’in okuyucularındandır ve onu sade bir İstanbul Türkçesi ile: “Buyurun Yakup Kadri Beyefendi!” diye karşılamıştır. Y. Kadri Bey, selefinin vedanamesini kendisinin de itimatnamesini takdim etmiştir. Kral Zog, Gazi Atatürk’e Türklere ve Türkiye’ye hürmet ve bağlılığından bahsederek elçiden kendilerinin küçük ve yoksul bir millet olmasına rağmen gerekirse varını yoğunu Gazi Hazretlerinin emrine verebileceklerini Atatürk’e iletmesini talep etmiştir. Y. Kadri de Arnavutluk’u hiçbir zaman yabancı bir memleket, Arnavutları da başka bir millet olarak görmediklerini belirttikten sonra Arnavutluk’ta asayişin ve milli birliğin vatansever ve genç kral sayesinde gerçekleştiği için kendilerine sempati duyduklarını ifade etmiştir. Görüşmede ekonomik meseleler de irdelenmiş ve kral Türkiye’deki kalkınmanın borç para alınmadan yapılmış olmasını hayretle dinlemiştir 966. Kral Zog ve Arnavutluk Hükûmeti, her fırsatta Türkiye’nin elçilerine Türkiye’ye, Türk halkına ve cumhurbaşkanına saygıdan söz ederek sürekli olarak dostluk ve işbirliğinden bahsetmiştir. Özellikle kral baş başa görüşmelerde varını yoğunu Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya vermeye hazır olduğunu ifade etmiştir. Ancak Krallık Basın Merkezi İçişleri Bakanlığı istihbarat birimine gönderdiği 15 Mayıs 1935 tarihli bir yazıda “Gazeta e Korçes”in Türkiye Cumhuriyeti lehine yazılar ve yorumlar yayımladığından şikâyetçi 962 Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, s.341-343. Arnavutluk’u dolaşan Türk Elçisi, beklediğinin aksine güzel bir memleket ve asil bir millet bulmuştur. Elbasan civarındaki ihtiyar Arnavut köylülerden biri Türk Elçisinin arabasındaki ay yıldızlı bayrağı “Osmanlı Osmanlı” deyip, alnına, yüzüne ve gözlerine sürerek öpmüştür. Başka bir yerde yaşlı bir Arnavut çoban da Türk Elçisini ve arabasını seyrettikten sonra şoföre dönüp: “Bu İstanbul’dan yeni gelen Paşa mı? diye, sormuştur. (Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Yakup Kadri, Zoraki Diplomat, İletişim Yayınları, 3. Baskı, İstanbul, 2004, s. 68-70). 964 Karaosmanoğlu, a.g.e., s. 71. 965 965 Cumhuriyet, 14 Aralık 1934, s. 3. Ayın Tarihi, Ocak 1934, s. 417. 966 Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, s. 341-343, Bilâl, N. Şimşir, Bizim Diplomatlar, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1996, s. 491-495. 963 282 HALİL ÖZCAN olmuştur. Krallık Basın Merkezi, iki devlet arasındaki diplomatik ilişkilerin iyi olmadığıyla Türk Devleti’nin krallık rejimini tanımamaya devam ettiğini bildirerek ülkenin milli gururu olan Arnavut gazetelerinin Türk Devleti hakkında hiçbir şey yazmamalarını ifade etmiş ve Türk Devlet kurumlarının adlarını ağızlarına almamaları talimatını vermiştir. Hatta basın merkezi o kadar ileri gitmiştir ki Türk gazetelerinin de Arnavutluk hakkında sadece kasıtlı haberler yayımladığını ifade etmiştir. Bunun için basın merkezi, Görice (Korçe) Valiliği aracılığıyla adı geçen gazetenin İçişleri Bakanlığı İstihbarat Müdürlüğü tarafından yayın için gönderilen haberler dışında Türk Devleti hakkında hiçbir şekilde yazı ve yorum yapmaması konusunda tavsiyede bulunulmasını talep etmiştir 967. Türkiye Cumhuriyeti, krallık rejimini Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’nın 26 Ekim 1931 tarihli telgrafı ile tanımış, her iki ülke elçi atamış ve siyasî ilişkiler yeniden başlamıştır. Türkiye basını da Arnavutluk hakkında kasıtlı haberler vermemiştir. Bu yazı, Kral Zog‘un ve Hükûmetinin resmi görüşüne görünürde tamamen terstir. Ayrıca Kral Zog, Türk temsilcileri ile hangi nedenle olursa olsun hemen bütün görüşmelerinde Türkiye’nin reformlarını özellikle ekonomi alanındaki gelişmeleri hayranlıkla dinlemiştir. Ancak Arnavutluk Kralı, Türkiye’nin ekonomi alanında yaptıklarını kendi ülkesinde uygulayacak bir girişimde bulunmadığı gibi Türkiye hakkında basına sansür uygulatmaktan da geri kalmamıştır. Yakup Kadri, kralın birçok doğulu hükümdarlar gibi devletin başına kanlı bir yoldan geldiğinden bahsederek yerinde tutunabilmek için sert bir muhafaza sistemi kurduğunu belirtmiştir. Türk Elçisi ayrıca kralın mala ve paraya düşkün olduğunu ifade etmiştir. Ancak Türkiye Elçisi, kralın her şeye rağmen Arnavutluk’un istiklâlinden beri sürüklendiği anarşi devrini kapatmasını, memleketinde batılı ölçülerde düzen ile hükûmet örneği kurmasını ve az çok ülkesini hukukî ve meşruti temeller üzerine oturtmasıyla mektepler açmasını önemli bulmuştur. Kral Zog, iktidara geldikten sonra Arnavutluk’ta 967 AQSH. Fon:152, tarih:1935, Dosya 11/2, s.1 (EK-20). ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 283 kan davalarından, dağ eşkıyalığından ve sokak kabadayılığından eser kalmamış hatta ufak tefek zabıta olayı ile hırsızlıkların bile önü alınmıştır 968. Aynı zamanda edebiyatçı olan Yakup Kadri Bey, mütareke döneminde İstanbul’da gözlemlediği İngiliz ve Fransız hayranlığını benzer bir şekilde Tiran’da İtalyan hayranlığı olarak gözlemlemiştir. Yakup Kadri, açıkça belirtmese de Arnavutluk’un ekonomik ve siyasî açıdan tamamen İtalya nüfuzuna girmesi, Osmanlı Devleti’nin son dönemini çağrıştırmaktadır. Öyle ki mütareke dönemindeki Anadolu halkı ile Yakup Kadri’nin anlattığı Arnavutluk halkı arasında çekilen sıkıntılar yönünden benzerlik görülmektedir 969. Yakup Kadri, görevi sırasında Arnavutluk’un Yunanistan ve Yugoslavya ile olan sorunlarında Türk Hükûmeti’nden yardım talep ettiklerine tanıklık etmiştir. Ayrıca Arnavut aydınlarının bazılarının özel sohbetlerde Türk Büyükelçisine kısa zamanda Türklerin büyük işler başardığından gıpta ile bahsettikten sonra Arnavutluk ile Türkiye’nin sınırdaş kalmadığından hayıflandıklarını belirtmişlerdir. Y. Kadri, genç bir öğretmen olan İsmet Toto’nun Atatürk hakkında yazdığı kitapta Atatürk’ün anne tarafından Arnavut olduğunu iddia ederek kitabında inkılâp kelimesi kullanmasından da bahsetmiştir. Y. Kadri’ye göre daha sonra İsmet Toto, komünistlikle suçlanarak eski dâhiliye nazırlarından olan ağabeyi ile kral aleyhine komplo iddiasıyla öldürülmüştür 970. Arnavut halkının felaketlerini yakından gören Y. Kadri’de halka karşı bir çeşit dostluk ve akrabalık duygusu uyanırken elçinin Arnavutların 968 Karaosmanoğlu, a.g.e., s. 72-73. Arnavutluk’ta İtalya etkisi oldukça fazladır. Kibar sınıfın genç hanımları için de cazibeli medeniyet, zariflik ve güzellik merkezi İtalya’dır ve hepsi de Roma’daki terzilerden giyinir. Üst düzey Arnavutlar, adlarını İtalyan şivesine uydurulmasından ve İtalyan milliyetine geçmiş gibi görünmekten gurur duyar hale gelmiştir. Köprülü Mehmet Paşa, Şemseddin Sâmi, Namık Kemal Arnavut’tur. Anadolu vilayetlerinden “umran” ve “nizam” bakımından kaydedilen başarılar, Arnavut valiler, sayesindedir. Osmanlı Devleti’nin en namuslu, akıllı ve değerli vezirlerinin de Arnavutlara göre hepsi Arnavut’tur (Karaosmanoğlu, a.g.e., s. 75-76). Bu kadar övgü üzerine Arnavutların geri kalmasında Türkleri suçlamaları üzerine Karaosmanoğlu, sarayın Arnavutlarla dolu olmasına rağmen yine de Arnavutluk’un ve Arnavutların geri kalmasının nedenini Türklerde değil, kendilerinde aramaları gerektiği görüşündedir. 970 Karaosmanoğlu, a.g.e., s. 78. 969 284 HALİL ÖZCAN üst tabakasından bazılarıyla yıldızı barışmamıştır. Kendi deyişiyle eski yurttaşlarıyla elçi arasında yeniden yurttaşlık kaynaşması başlamıştır. Y. Kadri Tiran dışına çıktığında hemen her yerde Türklerin eski taşra hayatını anımsamıştır. Türk Elçisi, II. Abdülhamit’in zaptiye ve hafiye olayları dönemiyle elçilik yaptığı Arnavutluk dönemi arasında sıkı bir bağ kurmuştur. Kral Zog, bu benzerliği kız kardeşlerinden birisini II. Abdülhamit’in oğullarından birisiyle evlendirerek de göstermiştir 971. B. Türkiye’deki Arnavutların Durumu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Vatandaşlık Anlayışı İstanbul Arnavutluk Konsolosluğu 24 Aralık 1932 tarihinde Arnavutluk Dışişleri Bakanlığına yazdığı yazıda İstanbul ve Türkiye’deki Arnavutların durumu hakkında bilgi vermiştir. Yazıya göre İstanbul’da yaşayan Arnavut cemaati iki kategoriden oluşmaktadır. Bunların bir kısmı Arnavutluk vatandaşı bir kısmı da Arnavut asıllı Türk vatandaşıdır. Arnavut asıllı Türk vatandaşları, Arnavutluk’tan gelerek Türk- Arnavutluk Anlaşması’na göre Türkiye’de ikamet ederken çoğunun aileleri Arnavutluk’ta kalmıştır. Arnavutluk’un İstanbul Konsolosluğu daha çok Arnavut kökenli Türk vatandaşlarıyla görüşerek onları Arnavutluk’a ve Arnavutlara yakınlaştırmaya çalışmıştır. Konsolosluk İstanbul’daki Arnavutların kimliklerini muhafaza ederek Türkleşmeyeceği ve Yunanlaşmayacağı kanaatindedir. Ortodoks Patrikhanesinin Ortodoks Arnavutlar üzerinde etkisi olmakla birlikte onların da Yunanlaşma konusunda eğilimleri bulunmamaktadır. Ergiri (Gjinokasters)’nin Yunanca konuşulan yörelerinden gelen birkaç aile dışında Türk vatandaşı olan tüm Arnavut aileleri, evlerinde Arnavutça konuşmaktadır. Türk okullarına giden küçük çocukların Türkçeleri Arnavutçalarından daha iyidir. İstanbul Konsolosluğu İstanbul’daki Arnavutlara evlerinde Arnavutça konuşmayı gelenek haline getirmesini tavsiye etmekte ve İstanbul’da bir iki Arnavutça okul açılması için Arnavutluk Dışişleri Bakanlığının girişimde bulunmasını talep etmektedir 972. 971 972 Karaosmanoğlu, a.g.e., s. :90-92. AMPJ fon:251, yıl:1933, dosya:237, s.1-3. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 285 İstanbul Konsolosluğuna göre Dışişleri Bakanlığı dil öğrenmeye yardımcı olmak için okul açamaz ise kitaplar göndermelidir. Krallık Hükûmeti, Basınevleri Müdürlüğüne yazı yazarak her sayıdan 100’er gazete ve dergiyi İstanbul Konsolosluğuna ulaştırmalıdır. İster Türk vatandaşı isterse Türk vatandaşı olmayan Arnavut vatandaşı olsun, onların Yugoslavya’da yaşayan Arnavut azınlıkların haklarını koruyabilmesi için İstanbul’da Arnavutça bir gazete çıkartması gerekir. Raporda Türkiye’de bulunan Arnavutların önemli oranda en küçük rütbeden en büyük rütbeye kadar tüm idari kurumlarda özellikle Türk sanayi, ticaret ve ordusunda memur olarak çalıştığı bilgisi yer almıştır 973. Arnavutluk İstanbul konsolosluğunun belirttiği gibi Arnavut asıllı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, devlet içerisinde rahatça yükselebilmektedir. Bu rapor, Türkiye’nin Arnavutluk Kralına tepki göstermesinin Arnavut kökenli vatandaşlar ile Arnavut halkına tepki göstermesi anlamına gelmediğinin kanıtı niteliğindedir. Bu durum Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlık anlayışının da bir yansımasıdır. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes, Türk vatandaşı olarak kanun önünde eşittir ve anayasanın vatandaşlara sunduğu tüm haklardan yararlanmaktadır. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti’nde hiç kimse dini inanışına ya da etnik kökenine göre bir ayrıma tabi tutulmadan devlet içerisindeki görevlere liyakat esasına göre atanma ve yükselmeye tabi tutulmaktadır. C. İtalya’nın Habeşistan’ı İşgalinin Arnavutluk ve Türkiye’deki Tesirleri İtalya, Habeşistan’ı 19. yüzyılın sonlarında ele geçirmek istemiş ancak başarısız olmuştur. İtalya artan nüfusu ve hammadde ihtiyacıyla 1929 ekonomik buhranın ülke üzerindeki olumsuz etkisi Mussolini’yi bu topraklara yöneltmiştir. Ayrıca İtalya’nın Doğu Afrika’daki sömürgeleri olan Erite ve Somali’nin Habeşistan ile olan ilişkileriyle Habeşistan’daki iç gelişmeler de İtalya açısından endişe verici hale gelmiştir. İtalya Habeşistan’a saldırmak için fırsat kollarken 5 Aralık 1934’te Habeşistan-Somali sınırında Ha973 AMPJ fon:251, yıl:1933, dosya:237, s.1-3. 286 HALİL ÖZCAN beş ve İtalya askerleri arasında çarpışma olmuş ve her iki tarafta kayıplar vermiştir. Habeşistan meseleyi Milletler Cemiyeti’ne götürmüş, İtalya’da 3 Ekim 1935’te Habeşistan’ın Adowa ve Adigrat şehirlerini bombalayarak işgale başlamıştır. Milletler Cemiyeti ve büyük devletler işgale karşı ortak hareket edememiş ve bunun sonucu olarak 9 Mayıs 1936’da İtalya, Habeşistan’ı ilhak etmiştir 974. İtalya, Habeşistan’ı ilhak etmeden önce Arnavutluk’a tamamen yerleşerek bu ülke ile misak imzalamış ve bu imzalanan misak ile de Arnavutluk’a Balkan Paktı’nın kapısı tamamen kapatılmıştır. Aslında İtalya, Arnavutluk üzerinden Adriyatik güvenliğini sağlayarak Balkanlara olan ilgisini sürdürmüştür. Bu dönemde Arnavutluk ordusunun mevcudu üç misli artırılmış, başkumandanlığına ve genelkurmay başkanlığına İtalyan generaller tayin edilerek kıtaların eğitimi de İtalyan subaylarına bırakılmıştır. İtalya Habeşistan’ı ilhak etmekle İngiltere’yi telaşlandırmış, Arnavutluk’u her yönden hükmü altına almakla da Balkan Devletlerini özellikle de Yugoslavya, Yunanistan ve Türkiye’yi endişelendirmiştir 975. İtalya’nın Habeşistan saldırısına dünyanın değişik kesimindeki ülkeler tepki göstermiş ancak en kuvvetli deniz gücüne sahip olan İngiltere ile en kuvvetli askerî güce sahip Türkiye, en sert tepkiyi göstermiştir 976. Bu tepkilerin önüne geçebilmek için Mussolini, “Daily Telegraph” gazetesine verdiği demeçte İtalya’nın Türkiye ve Yunanistan ile dostluk anlaşmalarına uyacağını beyan ederek Arnavutluk’un istiklâlini koruyacaklarını ifade etmek zorunda kalmıştır 977. İtalya, Habeşistan ile Arnavutluk’u tamamen ele geçirebilmek için zamana ihtiyaç duyduğu için işgallere tepki gösteren İngiltere ile Balkan Devletlerine uzlaşı çağrısında bulunarak zaman kazanmaya çalışmıştır 978. İtalya’nın yayılmacı politikasının Akdeniz ülkelerini de tehdit etmesi 974 Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasî Tarihi (Cilt 1-2:1914-1995), s. 251-254. Muharrem Feyzi Togay, Cumhuriyet, 30 Mayıs 1936, s. 2. 976 BCA, fon kodu:030.1., yer no:238.608.30. 977 Muharrem Feyzi, Togay, Cumhuriyet, 30 Mayıs 1936, s. 2. 978 Oysa “Le Daily Herald” gazetesi,18 Mayıs 1937 günkü yazısında Mussolini’nin Habeşistan’dan sonra İspanya’ya, İspanya’dan sonra da Arnavutluk’a müdahale etmeye çalışacağını yazmıştır. 975 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 287 üzerine İngiltere, Aralık 1935’te İspanya, Yugoslavya, Yunanistan ve Türkiye’ye askerî destek sözü vermiş, İspanya hariç diğer ülkeler Ocak 1936’da bu güvenceyi kabul etmişlerdir. Buna göre İtalya’dan bu ülkelere saldırı ve tehdit gelmesi durumunda bu ülkeler ve İngiltere birbirlerine karşılıklı olarak askerî yardımda bulunacaktır. İtalya tehdidine karşı oluşturulan bu güvenlik sistemi “Akdeniz Paktı” ya da “Akdeniz İttifakı” olarak isimlendirilmiştir 979. Ayrıca İngiltere, Ağustos 1936’da Mısır’ın tam bağımsızlığını kabul ederek Süveyş Kanalı bölgesi hariç Mısır’dan tamamen çekilmiştir 980. İtalya’nın Arnavutluk ile misak imzalamasından sonra Habeşistan’ı işgal ettiği sıralarda Kral Zog, kamuoyunun İtalya’nın Habeşistan’a saldırısıyla ilgilenmesini fırsat bilerek bu dönemde kendi iktidarını daha da güçlendirmek için muhaliflerini ortadan kaldıracak çalışma yürütmüştür. Kral Zog, içeride kendisine düşman bulduğu kimselere karşı geniş bir temizliğe girişerek sanki ortada bir ayaklanma varmış gibi nice kendi halinde insanları dağ başlarında öldürtmüştür. Nice beyleri sorgulama ve yargılama olmadan zindanlara attırmış, hatta bu işlerle ilgisi olmayan masum birçok kimse de tutuklanmıştır. Bu durumun umumi efkârda bıraktığı etki sebebiyle Kral Zog, bütün idam kararlarını yüz bir sene hapis cezasına çevirmiştir. Tam da bu kargaşa döneminde Türkiye Büyükelçisi Y. Kadri’den yardım istenmesi Türkiye’nin Arnavut halkının gözündeki itibarının bir kanıtı gibidir. Zaten felakete uğrayanların çoğunun hısım akrabaları Türkiye’dedir ya da Türk vatandaşıdırlar. Yakup Kadri, halkın kendi işlerinin çözümü için Türk Elçisine başvurması durumu karşısında kendisini elçiden ziyade vali gibi hissettmiştir 981. Yakup Kadri Bey’e gelen yardım isteklerinin artması sonucu Türk Elçisi, Nurettin Vlora ve Kemal Vriyoni’nin de aralarında bulunduğu tutukluların bir daha Arnavutluk’a dönmemesi koşuluyla serbest bırakılmasını kralın bir yakınına (Apturrahman Krosi’ye) 982 iletmiştir. Karaosmanoğlu’nun bu teklifinden yirmi gün sonra kral tarafından af çıkarılmıştır 983. 979 Yel, a.g.e., .s. 74-75. Armaoğlu, a.g.e., s. 256. 981 Karaosmanoğlu, a.g.e., s. 85-86. 982 Ahmet Zog’un yaveri olan Abdurrahman Salih Mati (Krosi), babası İstanbul’da sarayda görevde iken askerî okula girmeye çalışmıştır. Krosi her zaman ve her koşulda Zog’un yanın980 288 HALİL ÖZCAN D. II. Abdülhamit’in Oğlu Abid Efendi ve Kral Zog’un Kız Kardeşi Prenses Saniye’nin Evliliğinin Türkiye-Arnavutluk İlişkilerine Etkisi Mehmet Orhan Efendi, 984 1933 yılında Beyrut’tan Paris’e amcası Abid Efendi’nin 985 yanına gitmiş, İstanbul’dan tanıdıkları Kolonel Tahir Bey, M. Orhan ve Abid Efendi’yi Arnavutluk’a götürmüştür. Kral Zog, öğrenimini İstanbul’da yaparken Abdülhamit’in bolca ihsanını gördüğünden Osmanoğullarına karşı muhabbeti vardır. Kral Zog, bunun nedenini M. Orhan Efendi’ye şöyle açıklamıştır: “Sultan Hamid’in verdiği ihsan-ı şahaneler olmasa, bu tahta oturamazdım.” bu muhabbet sebebiyle kral, hem M. Orhan Efendi’yi hem de Abid Efendi’yi ailesine dâhil etmek istemiştir. Bu sebeple de Abid Efendi’ye Prenses Saniye’yi, M. Orhan Efendi’ye de Prenses Müzeyyen’i nişanlamıştır. M. Orhan Efendi nişanı bozmuş; ancak Abid Efendi evlenmiştir 986. M. Orhan Efendi, nişanı bozmasına rağmen Tiran’da kalarak Kral Zog’a yüzbaşı rütbesiyle yaverlik yapmış ve kralın en yakınlarından birisi olmuştur. Hatta M. Orhan Efendi, Kral Zog’un önce Arnavutluk’tan sonra da Paris’ten kaçmasını organize etmiştir 987. Kral Zog’un kız kardeşi Prenses Saniye ile II. Abdülhamit’in oğlu Abid Efendi’nin evleneceği haberi herkeste şaşkınlık yaratmıştır 988. Evlilik işi o kadar gizli tutulmuş ve aceleye getirilmiştir ki tüm diplomatlar gibi da olmuş ve Zog da ona tamamen güvenmiş, bu yüzden Zog saltanatının gizli gücü olmuştur (Pearson, a.g.e., s. 330). 983 Karaosmanoğlu, a.g.e., s. 88-89. 984 Mehmet Orhan, Abid’in yeğenidir ve Zog’un yanında yaver ve pilot olarak görev yapmıştır (Tomes, a.g.e, s. 140). 985 Abid Efendi, II. Abdülhamit’in en küçük oğludur. 1906 senesinde Yıldız Köşkü’nde doğmuş, Galatasaray lisesi’nde okumuş ve Paris Hukuk Fakültesi’ni başarıyla bitirmiştir (BCA, 14 Şubat 1936, fon kodu:030.10, yer no:203.387.13, s. 2). 986 Tomes, (a.g.e., s. 140), Zogu’nun Abid’in kız kardeşi Saniye ile evliliğine pek gönüllü olmaması sebebiyle evliliği dört gün önceden ilân ettiği görüşündedir. Oysa Tomes, bir kralı kendi tahtında, ailesel bir meselede, neyin zorladığından bahsetmemiştir. Kaldı ki Zogu’un Osmanlı hanedanıyla muhabbeti olduğunu da kendisi açıklamıştır. 987 Murat Bardakçı, Son Osmanlılar:Osmanlı Hanedanının Sürgün ve Miras Öyküsü, Doğan Ofset Yayıncılık ve Matbaacılık A.Ş., İstanbul, 2006, s. 21-22. 988 Arnavut krallığının resmi kaynakları da krallarının Osmanlı sülalesiyle işbirliğinden gurur duymaktadır (Demirlika, a.g.e., s. 142). ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 289 Türk Elçisinin de düğünden ancak birkaç gün önce haberi olabilmiştir 989. Doğal olarak diğer diplomatlar bu olaya o kadar önem vermemiştir. Türk Elçisinin evlilik durumunu Türk Dışişlerine ve Hükûmetine bildirmesi üzerine Türk Dışişleri Bakanı, düğüne büyük bir siyasî anlam yükleyerek elçiye hemen Tiran’dan çıkıp gitmesi emrini vermiştir. Zira Türk Dışişleri Bakanına göre Kral Zog’un bu hareketi Osmanlı hanedanının yeniden Balkanlar’da hüküm sürmesini doğurabilirdi. Çünkü Arnavut Kralı bekârdı ve Arnavutluk tahtına da II. Abdülhamit’in torunlarından birisinin varis olması durumu belirmişti. Onun için Türkiye Dışişleri Bakanı, Ankara’da bulunan Balkan Devletlerinin Elçilerine tebligatta bulunarak bu meseleden sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin değil aynı zamanda Balkan Anlaşması’nın (birliğinin) da zarar göreceğini ve siyasî huzursuzluk çıkabileceğini bildirmiştir. Bunun üzerinedir ki Tiran’da bulunan Yugoslavya, Romanya ve Yunanistan Elçileri Tiran’ı hemen terk etme ya da bulabilecekleri diplomatik özürle düğüne katılmama talimatları almışlardır. Gerçi kral, Türk Elçisini zor durumda bırakmamak için düğüne davet etmemiştir 990. Ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin girişimi ile düğüne karşı Balkan Paktı üyeleri, ortak tavır takınmıştır. Gene de Kral Zog, düğünün parlak olmasını ve törene Avrupa hükümdar ve hanedanlarının katılmasını beklemiştir. Ancak İtalya Sefirinden başka hiçbir yabancı sefir ya da diplomat düğüne katılmamıştır 991. Balkan Devletlerinin temsilcilerinin düğüne katılmamasında Türkiye’nin girişimleri sonuç vermiş 992, Kral Zog da düğüne katılmayan elçilerin ülkelerine geri alınmalarını talep etmiştir 993. Düğün sebebiyle İtalya sosyetesinin film operatörü Angelo Jonelli, düğünü filme almak için Roma’dan üç motorlu bir uçak ile Tiran’a gelmiş ve 989 Evlilik gizli tutulduğu için Arnavutluk Dışişleri Bakanlığı, düğünden iki gün önce İtalya ve Yunanistan temsilcileri aracılığıyla Roma ve Atina’da bulunan diğer ülke büyükelçilerini davet edemedikleri için özür dilemiştir. Ancak önceden haberli olacak ki İtalyan Büyükelçisinin hanımı düğüne katılmak amacıyla birkaç ay öncesinden kıyafet siparişi verebilmiştir (Demirlika, a.g.e., s. 144-145). 990 Karaosmanoğlu, a.g.e., s. 92-93. 991 Cumhuriyet, 6 Ekim 1936, s. 6. 992 Bardakçı, a.g.e., s. 21-22. 993 Karasomanoğlu, a.g.e., s. 93. 290 HALİL ÖZCAN bu haber de 12 Ocak günkü “Arbenia” gazetesinde yer almıştır. Aynı gazete, diplomatik haberler köşesinde Yunan Elçisi ve eşinin kısa bir zaman için Tiran’dan ayrılarak Korfu Adası’na gittikleri haberini vermiştir 994. “Vatra” gazetesi de 12 Ocak günü Arnavut ulusunun en ateşli ve canlı temennileriyle mesut çiftleri kutladığını yazmıştır 995. “Arbenia” gazetesi 13 Ocak günü düğün töreniyle ilgili haberinde Abid Efendi’nin nikâh şahidinin (E) Miralay Tahir Bey 996, prensesin şahidinin de kral ve Prenses Celal olduğunu yazmıştır. Genç çiftlerin Draç’a oradan da İtalyan “Citta di Bari” adlı vapur ile İtalya’ya hareket ettiklerini bildirmiştir 997. Zogu, nikâhtan sonra Abid Efendi’ye 100 bin frank ve bir tabanca hediye ederek Abid Efendi’yi Paris’e sefir tayin etmek istemiştir. Ancak Abid Efendi, sefir görevinin kendisini sıkacağını ifade ederek maslahatgüzar görevini kabul etmiştir 998. Resmi Arnavut basını, Abid Efendiyle Prenses Saniye’nin evliliği ile oluşan ilişki sebebiyle geçmişteki Osmanlı-Arnavutluk savaşını unutmuş evliliği destekleyerek çelişkili davranmıştır 999. “Besa” gazetesi 9 Ocak 1936 tarihli sayısında Prenses Saniye ile Abid Efendi’nin nişanlanmasının bütün ulusta anlatılamayacak kadar memnuniyet yarattığını belirmiştir. Gazete, 8 Ocak 1936 tarihli gazetenin nişan haberinden dolayı tamamının satıldığını ve gazeteyi alanların hepsinin haberi okuduktan sonra sevinçlerinin yüzlerine yansıdığını ifade etmiştir. Aynı gazete, Arnavutluk’un her tarafından binlerce telgraf gönderilmesini de bütün ulusun bu olayı sevinçle karşılaması olarak değerlendirerek bu durumu halkın kral ailesine karşı beslediği sevgi ve saygıya bağlamıştır. Gazete, Abid Efendi’yi okuyucularına tanıtırken II. Abdülhamit’in en küçük oğlu, 30 994 BCA, 14 Şubat 1936, fon kodu:030.10, yer no:203.387.13, s. 9. BCA, 14 Şubat 1936, fon kodu:030.10, yer no:203.387.13, s. 11. 996 M. Orhan ve Abid Efendi’yi Arnavutluk’a götüren Kolonel Tahir Bey. 997 BCA, 14 Şubat 1936, fon kodu:030.10, yer no:203.387.13, s. 12-13. 998 Bardakçı, a.g.e., s. 21-22. Abid, Paris’te etkin bir politika yürütememiş, evlilik de Abid’in muhafazakârlığı ve Saniye’nin de batılı olmasından dolayı istenilen noktada olamamıştır (Tomes, a.g.e., s. 243). 999 Shpuza, Ataturku dhe Shaiptaret, s. 92. 995 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 291 yıl önce Yıldız Köşkü’nde doğmuş, Galatasaray Lisesi’nde okumuş ve Paris Hukuk Fakültesi’ni başarıyla bitirmiştir, bilgisine yer vermiştir 1000. “Arbenia” gazetesi ise 9 Ocak 1936 günkü sayısında nişanlanma olayını “basın bürosu aşağıdaki tebliği veriyor” başlığı altında, Prenses Saniye ile Abid Efendi’nin nişanlanmış oldukları şeklinde vermiştir 1001. “Arbenia” gazetesi, bir gün sonraki “Sevinç Günü” başlığı altında Nebil Çika’nın yazısını yayımlamıştır. Çika’ya göre Arnavut halkının kral ve ailesine karşı sevgi, saygı ve bağlılığı pek çoktur. Nebil Çika, nişanlanma olayında Arnavut halkının sevincini kralın Prenses Saniye’yi çok sevmesi ile prensesin yıllarca Arnavut Kızılay Cemiyetinin başında bulunmasına bağlamıştır. Çika, Prenses Saniye’yi hastabakıcı elbiseli fotoğrafı ile hatırasına kazıdığını belirtmiş ve onun şefkatli, merhametli biri olduğunu yazmıştır. Ayrıca Nebil Çika, prensesin birçok faziletlerinden bahsederek Kırmızıhaç ve Arnavut Kadınları Birliği başkanı olduğunu da yazmıştır 1002. “Besa” gazetesi 1003 10 Ocak 1936 günlü sayısında bu nişanın büyük sevinci sebebiyle kral ve ailesini candan tebrik ederek saygılarını sunmuştur. Gazete, aynı gün Parlamento Başkanı K.Kotta’nın Kral Zog’a ve Prenses Saniye’ye parlamento adına tebrik telgrafını yayımlamıştır 1004. Nişan sebebiyle belediyeler ve yerel yöneticiler, kendilerini fark ettirebilmek için hediye gönderme hazırlıklarına başlamıştır. Kral Zog, bunu öğrenince hiçbir hediye gönderilememesi konusunda İçişleri Bakanına talimat vermiş ve Bakan Ethem Toto da bu emri belediyelere telgrafla bildirmiştir 1005. “Arbenia” gazetesi 11 Ocak 1936 günkü sayısında düğün merasiminin programını yayımlamıştır. Buna göre düğünün olacağı 12 Ocak 1936 Pazar günü dükkânlar kapatılacak ve her yer bayraklarla donatılacaktır. Ga1000 BCA, 14 Şubat 1936, fon kodu:030.10, yer no:203.387.13, s. 2. BCA, 14 Şubat 1936, fon kodu:030.10, yer no:203.387.13, s. 3. 1002 BCA, 14 Şubat 1936, fon kodu:030.10, yer no:203.387.13, s. 4. 1003 “Besa” gazetesi, Prag’a tayin edilen Türk Elçisi Yakup Kadri’nin Ankara’ya hareket ettiği haberini “Türk Elçisi Prag’a Gidiyor” başlığı ile vermiştir (BCA, 14 Şubat 1936, fon kodu:030.10, yer no:203.387.13, s. 6). 1004 BCA, 14 Şubat 1936, fon kodu:030.10, yer no:203.387.13, s. 5. 1005 BCA, 14 Şubat 1936, fon kodu:030.10, yer no:203.387.13, s. 6. 1001 292 HALİL ÖZCAN zete, aynı gün diplomatik haberler başlığı altında Türkiye Elçisi Yakup Kadri ile eşinin o gün Ankara’ya gideceğini ve Romanya Elçisinin izinle memleketine döneceğini yazmıştır 1006. “Besa” gazetesi 12 Ocak günü Abid Efendi’nin babasının yıllarca Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarında çeyrek asırdan fazla hüküm sürdüğünü belirtikten sonra bu evlilik ile Arnavut ulusunun asırlardan beri hiç sevinmediği kadar sevindiğini yazmıştır. Aynı gazetede, Teki Seleniça imzasıyla yazılan yazıda ise Abid Efendi’nin ailesinin küçük bir aşiretten dünyaya iz bırakan bir devlet yarattığından bahsederek Osmanlı Devleti övülmüş ve Abdülhamit’in Arnavutlara beslediği sempati ile güven vurgulanmıştır 1007. Yeni çift evlendikten sonra ilk ziyaretlerini Roma’ya yapmış ve burada oldukça iyi karşılanmıştır. Ankara Hükûmeti de bu evliliğin İtalya’nın isteğiyle yapıldığını düşünmüştür. Gerçekte İtalya, 1008 Abid Efendi’yi yedeğine alarak Güneybatı Anadolu üzerindeki plânlarını gerçekleştirmek istemiştir. Yunan medyası, Kemalist Türkiye’nin zayıflatılması ve yerine karşı güçlerin getirilmesi için yapıldığını düşündüğü bu evliliği, büyük devletlerin kurduğu bir tuzak olarak nitelemiş ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına karşı bir hareket olması nedeniyle protesto etmiştir 1009. Türkiye bu evliliğe tepkisini Büyükelçi Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nu geri çekerek gösterirken Zogu Hükûmeti, büyükelçinin evlilik sebebiyle ayrılışını iç kamuoyunda gizlemeye çalışmıştır 1010. Türkiye tarafından beklenilmeyen bu evlilik, Türkiye’nin iç istikrarı, Arnavutluk, Balkan Paktı ve İtalya ile ilişkiler açısından değerlendirilmiştir. Cumhurbaşkanı Atatürk, bu evliliği Osmanlı monarşisini diriltmeye çalışan bir İtalya komplosu olarak 1006 BCA, 14 Şubat 1936, fon kodu:030.10, yer no:203.387.13, s. 7. BCA, 14 Şubat 1936, fon kodu:030.10, yer no:203.387.13, s. 8-10. 1008 Düğünden sonra Zog, İtalyanlarla yeniden pazarlığa başladı ve 1.100 bin İngiliz lirası tutarındaki istikrazından sonra Arnavutluk ordusunu tamamıyla İtalyanların emrine verdi. Adriyatik’e hâkim tepeler tahkim edildi ve böylce de İtalyanlar tamamıyla Arnavutluk’a hâkim oldu (Cumhuriyet, 6 Ekim 1936, s. 6). 1009 Demirlika, a.g.e., s. 144-145. 1010 Shpuza, “Atatürk ve Türkiye Arnavutluk İlişkileri”, s. 344-345. 1007 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 293 nitelendirerek 1011 Türkiye açısından durumun vehametini açıkça ifade etmekten çekinmemiştir. Osmanoğullları ailesi ile Arnavutluk tahtı arasındaki evlilik, Arnavutluk Kralının bekâr olması nedeniyle II. Abdülhamit’in torununun tahta varis olabileceği ihtimalini beraberinde getirmiştir. Ayrıca bu evlilik, Türkiye’deki saltanat yanlılarının özlemlerini uyandırabilir ve Osmanoğullarını tekrar gündeme getirebilirdi ki bu durum Türkiye’nin iç istikrarına bir tehdit oluşturabilirdi. Balkanlı Devletler Osmanlı Devleti’nin eski eyaletleri olduğu için bu evlilik sebebiyle tedirginlik duyabilirlerdi ki bu durum da Balkan Paktı için bir tehdit oluşturabilirdi. Arnavutluk Kralı, her ne kadar Atatürk’e hayran olduğunu ifade etse de Atatürk’ün kurduğu rejimin muhalifini kendi ailesine damat olarak dâhil etmiş ve Arnavutluk içerisindeki saltanat yanlılarını sevindirmiştir ki bu durum da Türkiye-Arnavutluk ilişkilerini olumsuz etkileyebilirdi. İtalya ise bu evlilikle Güneybatı Anadolu’da hak iddia edebilmek için Türkiye’deki saltanat yanlılarını kullanmak istemesi sebebiyle Türkiye’yi ve Balkan Paktı’nı tedirgin etmiştir ki bu durum da Türkiye’nin rejimini ve güvenliğini tehdit edebilirdi. Kral Zog ve ailesi bilerek ya da bilmeyerek böyle bir dönemde bu evlilik ile Türkiye-Arnavutluk ilişkilerini yeniden bozmuştur. Kralın resmi diplomasisi ile konsolosluk çevreleri Türk Hükûmeti’nin büyükelçisini çekmesini tuhaf bir şekilde değerlendirerek bu evliliğin Türkiye’deki gerici unsurları harekete geçireceğini söylemiştir. Hatta Arnavutların Mustafa Kemal yerine II. Abdülhamit’in oğlundan yana tavır alacakları da yazılarak Türkiye’nin rejiminin cumhuriyetten monarşiye döneceği dillendirilmeye başlanmıştır 1012. Bu evlilik, Arnavutluk içerisinde de farklı yankı bulmuş evlilik sebebiyle Zog’u destekleyen Arnavutluk basını bu durumu fırsat bilerek Osmanlı saltanatını ve Sultan Abdülhamit’i övmeye başlamıştır 1013. Ancak Arnavutluk rejim muhalifleriyse bu evlilik sebebiyle Kral Zogu eleştirmişlerdir. 1011 Tomes, a.g.e., s. 140. Shpuza, a.g.m., s. 345. 1013 Shpuza, a.g.m., s. 344-345. 1012 294 HALİL ÖZCAN Dönemin ilerici Arnavut basınından olan “Bota e re” dergisi, Ezop dilini kullanarak Balkanlar’da hem gericiliği hem de faşistliği güçlendireceği gerekçesiyle bu evliliğe karşı çıkmıştır. Dergi, Kral Zog’un Osmanlı saltanatının kalıntılarıyla bağlar kurarak Osmanlı saltanatının haleflerinin de iktidara gelme rüyaları içerisinde olabileceğini değrerlendirmiş ve bu durumu başta Atatürkçü Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Atatürk’e karşı düşmanca bir davranış olarak yorumlamıştır. Buna rağmen Kral Zog’un İstanbul Konsolosu, kendi kralını ve sarayını memnun etmek için olsa gerek bu evlilik ile Türk halkının beşte dördünün Osmanlı saltanatına karşı sempatisinin uyandığını bildirmiştir. Hatta konsolos, bütün Balkanlarda evliliğin konuşulduğunu söylemekten geri kalmamıştır 1014. Ahmet Zogu’nun kral olması, milli egemenliğe inanan Mustafa Kemal’in çok sert tepkisine sebep olmuştu. Kral Zog, bu kez Osmanlıoğullarından birisini ailesine dâhil etmiş, üstelik kendisi de bekâr olduğu için doğacak erkek çocuğa Arnavutluk tahtına varis olabilme ihtimali belirmiştir. Bu durum Osmanlı saltanatının Türkiye’nin dışında bir ülkede de olsa yeniden oluşmasını sağlayabilir ve Türkiye’deki saltanat yanlılarını cumhuriyet rejimine karşı harekete geçirebilirdi. Ancak, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti, krallık ilânındaki gibi sert bir tepki göstermek yerine bu meselede sadece Arnavutluk elçisini geri çekmekle yetinmiştir. Çünkü Türkiye’de cumhuriyet rejimi hem kendi dinamiklerini oluşturmuş hem de halk tarafından benimsenmiştir. Başbakan Mehdi Frashëri, düğün sebebiyle yeniden bozulan Türkiye-Arnavutluk ilişkisini düzeltmek için gayret göstermiştir. Fakat Türkiye Hükûmeti tarafından bu kabul edilemez bir durumdur. Çünkü devrilen Osmanlı sülalesi Türkiye’de cumhuriyet rejimine tehdit olarak görülmekteydi 1015. Aradan yaklaşık olarak iki sene geçtikten sonra Kral Zog’un evliliği gündeme gelmiş ve Türkiye’nin Arnavutluk tahtına Osmanlı soyundan bir “prens”in varis olabileceği ihtimali de biraz olsun ortadan kalkmıştır. 1014 1015 Shpuza, a.g.m., s. 344-345. A.S.S. III, s. 35. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 295 Arnavutluk ajansının haberine göre 31 Ocak 1938 günü olağanüstü toplanan Arnavutluk parlamentosu kanunu esasinin (ana yasanın) 89. maddesine uygun olarak Kral Zog’un Kontes Jeraldin Apponi ile nişanlamasını uygun bulmuştur. Kontes 1915 yılı Ağustosunda Budapeşte’de doğmuştur. Fransızca, Almanca, İngilizce ve İtalyancayı çok iyi konuşmaktadır. Tarihi tetkiklere büyük bir hevesi vardır 1016. Kral Zog ile Kontes d’Apponi’nin evlilik törenleri 25 Nisan 1938 günü kralın sarayında başvekil, hükûmet erkânı, mülkî ve askerî heyetin katılımıyla yapılmıştır. Yabancı heyetlerin Tiran’da kabul ve iskânları sorun yaratacağı düşüncesiyle kral, İtalya ve Yunanistan hariç yabancı hükûmet ve saraylara davetiye göndermemiştir. Kralın evlilik şenlikleri üç gün sürmüştür. Evlilik 27 Nisan sabahı 101 pare top atışı ile ilân edilmiştir. Kraliçenin şahitliğini Kont D’Apponi ile İtalya Hariciye Nazırı Kont Ciano, kralın şahitleri ise Abid Efendi ile başvekil yapmıştır. Kral Zog ile kraliçe 11 Aralık 1938 günü İllirya yatıyla Adriyatik’e açılarak İtalya limanları ve Venedik’i kapsayan seyahate çıkmıştır 1017. Kral Zog’un evliliği sebebiyle Atatürk, krala 26 Nisan 1938 günü bir tebrik telgrafı göndermiştir 1018. 1936 yılının hemen başında Abid Efendi ile Prenses Saniye’nin düğününe tepki olarak Türkiye’nin Arnavutluk Elçisi Yakup Kadri Ankara’ya çağrılmış ve aynı senenin son ayına kadar Türkiye, Arnavutluk’a elçi atamamıştır. Tiran Elçiliğine merkezden birinci sınıf elçi olarak Alî Türkgeldi, 10 Aralık 1936 tarih ve 2/5703 sayılı kararname ile atanmıştır 1019. 1016 Ulus, 1 Şubat 1938, s. 3. Cumhuriyet, 26 Nisan 1938, s. 1-7. Ulus, 12 Mayıs 1938, s.3. 1018 Ulus, 1 Mayıs 1938, s. 8. Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, s. 357. 1019 BCA, 10 Aralık 1936, fon kodu:030.16, yer no:70.94.19. Türkgeldi, 29 Ocak 1937 Cuma günü Draç’ta, Arnavutluk Teşrifat Müdürü Malik Bey, Draç Liman kumandanı, İkinci Katip Tevfik Bey ile Tiran’da bulunan üç, dört Türk tebaası tarafından karşılanmıştır (M.C. Şehabeddin Tekindağ,, “Âli Fuad Türkgeldi’nin Tiran Elçiliği”, Tarih Enstitüsü dergisi (sayı 3 den ayrı basım), Edebiyat Fakültesi Matbaası, İstanbul,1973, s. 48). 1973:48). Hafta sonu dinlenen Türkgeldi’nin elçilik görevine başlayabilmesi için kral tarafından kabulü gereklidir. 31 Ocak Pazar günü akşamı Arnavutluk Dışişleri Bakanı Ekrem Bey Libohova, Elçilik İkinci Katibi Tevfik Bey’i telefonla arayarak ertesi günü (Pazartesi) öğleden sonra kendisinin yeni elçiyi kabul edeceğini, Salı günü de elçinin Kral’a itimadnâmesini sunacağını bildirmiştir. Tiran’da diğer devletlere ait memurlar bu kadar sürede kabul göremmiştir. Romanya Sefiri 10 günden beri itimadnamesini sunmayı beklerken ve de Bulga1017 296 HALİL ÖZCAN Türkiye elçisi, 2 Şubat 1937 günü Arnavutluk kralına mutat bir tören ile itimatnamesini sunmuştur 1020. İtimatnamenin sunumu dostane başlayan tören sonrası samimi ve heyecanlı bir şekilde 55 dakika sürmüştür. Kral Zog, Atatürk’e olan hürmet, muhabbet ve hayranlığı ile İnönü’ye beslediği hissiyatı tekrar tekrar elçiye ifade etmiştir. Kral, Abid Efendi ile Prenses Saniye’nin düğününe gönderme yaparak iki kardeş arasında bazen ihtilâfların olabileceğini ancak iz bırakmayacağını ifade etmiştir. Kral Zog, İtalya ile imzaladıkları Tiran Paktı müzakerelerinde Türkiye ve İngiltere aleyhine hiçbir hareket olmamasını şart koştuğunu ifade etmiştir. Kral Zog, İtalya ile dostluğunun resmi olduğunu beyan etmiş ve Türkiye ile tarihin bıraktığı geleneğe dayanan hakiki dostluklarının olduğunu ifade etmiştir. Kral, kendisinin de eğitime önem verdiğini belirterek bu konuda Atatürk’ün neler yaptığını elçiden öğrenmek istemiştir. Görüşmenin sonunda kral, elçiye, “Geliniz, her hafta geliniz” sözünü, beş altı kez tekrar etmiştir. Elçi, iki ülke arasında dostluk havasının yeniden tesis ettiği hissi ile görüşmeden ayrılmıştır 1021. Türkgeldi, Tiran elçiliği görevini sürdürürken Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ile yazışmalarında bir elçiye ve devlet memuruna yakışmayacak bir dil kullanmaya başlamış ve Dışişleri Bakanlığı bu durumdan rahatsız olmuştur. Bizzat Bakan, 14 Aralık 1937 günü “Zata Mahsus” kayıtlı şifre telgraf ile elçiyi istifaya davet etmiş ve Ankara’dan gönderilen Başkatip Muzaffer Kamil’e görevi bırakması talimatı vermiştir 1022. Tiran Elçisi Alî Türkgeldi’nin bakanlık emrine alınması 2/8053 sayılı kararname ile 15 Ocak 1938 günü onaylanmıştır 1023. Bu olaydan sonra da Türkgeldi’ye beş yıl görev verilmemiştir 1024. ristan sefirinin de bir ay beklemiş olduğu düşünülürse kabulün çabuk olması herkesi şaşırtmıştır (Tekindağ, a.g.e., s. 49). 1020 Ayın Tarihi, Mart 1937, s. 413. 1021 Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, s. 352-353. 1022 Şimşir, Bizim Diplomatlar, s. 434-436. 1023 BCA, 15 Ocak 1938, fon kodu:030.18, yer no:82.5.14. 1024 Şimşir, a.g.e., s. 434-436. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 297 Alî Türkgeldi’nin yerine Tiran Elçiliğine merkezden Hulusi Fuad Tugay 19 Ocak 1938 tarihli 2/8209 nolu kararname ile atanmıştır 1025. Hulusi Fuad Tugay, 13 Mart 1938 günü Tiran’a varmış ve ertesi günü Arnavutluk Hariciye Nazırı Ekrem Libohova’yı ziyaret etmiştir. Elçi, Tiran’da tanıdığı insanlarla karşılaşmış ve bu durumdan duyduğu memnuniyeti ifade etmiştir. Bakan da bir Türk Arnavutluk’ta, bir Arnavut Türkiye’de yabancı olur mu diye karşılık vermiştir. Bakan, Arnavutluk’un kral sayesinde ancak on iki senedir huzurlu olduğunu belirterek Tiran’ın imarında karşılaştıkları güçlükten ve İstanbul’a olan özleminden bahsetmiştir. Bakan, Türkiye ile Yugoslavya arasındaki göçmen anlaşmasına sözü getirerek bu anlaşmada Arnavut unsuruna istisna getirilip getirilmeyeceğini sormuş ve Yugoslavya’daki Arnavutların Türkiye’ye göçlerine engel olunmasının kendileri açısından önemli olduğunu ifade etmiştir 1026. Arnavutluk Dışişleri Bakanının bahsettiği göçmen meselesinin aslı şöyledir. Arnavutluk’un yeniden İtalya ile ittifak imzalaması sonucunda Yugoslavya Hükûmeti, Arnavutluk-Sırbistan sınırında kendilerine tehlikeli olarak gördüğü Arnavutların mülklerine el koymuş ve onlara baskı uygulamaya başlamıştır. Bu baskının sonucunda buradaki Arnavutlar Türkiye’ye ve Arnavutluk’a göç etmek mecburiyetinde kalmışlardır. Sırplar bu mülke el koyma işlemini tarım reformu kanunu çerçevesinde gerçekleştirdiklerini savunmuştur 1027. Yugoslavya’nın Kosova Arnavutlarına uyguladığı şiddet politikası Tiran Hükûmeti’ni tedirgin etmiştir 1028. Bakana göre Yugoslavya’dan Arnavut göçü engellenemezse birkaç yıl içerisinde Kosova ve diğer yerlerde hem sınırlar tehlikeye girecek hem de o kısımlar üzerindeki hukukî iddialar zaafa düşecektir. Elçi, görüşmeden sonra bakan hakkındaki ilk izlenimlerini Ankara’ya gayet nazik, Türkiye’ye derin bir muhabbet besleyen açık kalpli bir insan olarak bildirmiştir 1029. Arnavutluk Dışişleri Bakanının muzdarip olduğu Yugoslavya’daki Arnavutla1025 BCA, 29 Ocak 1938, fon kodu:030.18, yer no: 82.8.10. Resmi Gazete, 17 Şubat 1938. BCA, 19 Mayıs 1938, fon kodu: 030.10, yer no:233.573.16, s. 2-4. 1027 AMPJ fon:251, yıl:1938, dosya:107, s. 12-16. 1028 Cumhuriyet, 20 Ağustos 1935, s. 7. 1026 298 HALİL ÖZCAN rın göçe zorlanması meselesi Arnavutluk’un bağımsızlığıyla birlikte başlamıştır. Yugoslavya, kendi sınırları içerisindeki Müslümanları (Türk ve Arnavut kökenli dâhil) eritme politikası doğrultusunda Türkiye’ye göç etmeye zorlamıştır. Yugoslavya’nın amacı göç edenlerin yerlerine Sırpları yerleştirerek bu yerlerin etnik ve dini yapısını kendi lehine çevirebilmektir. Bunun için de Yugoslavya, Kosova ve diğer bölgelerde yaşayan Arnavutların Arnavutluk’a ya da Türkiye’ye göç etmeleri için propaganda yürütmüştür. Bu çerçevede Yugoslavya’dan Türkiye’ye 1920-1929 seneleri arasında yaklaşık 40 bin, 1913-1930 yılları arasında ise “Vardar Banlığı” ve Kosova’dan toplam 98.455 Müslüman göçe tabi tutulmuştur 1030. Ancak Arnavutluk’un 1930 senesinden itibaren İtalya nüfuzundan kurtulmaya çalışması ve Balkan Konferanslarına katılması, hatta bu dönem içerisinde Yugoslavya’ya yaklaşması sebebiyle bu göçler durmaya başlamıştır. Gelinen süreçte Arnavutluk’un yeniden İtalya nüfuzu altına girerek Balkan Birliği’ne dâhil olmaması üzerine Sırplar, Arnavutlar üzerindeki baskılarını yeniden artırmaya başlamıştır. 1935 yılına kadar Kosova bölgesinden göçe zorlanan 804 hane Arnavut Türkiye’ye, 68 hane Arnavut da Arnavutluk’a göç etmeye mecbur kalmıştır. Yugoslavya’nın sınırları içerisindeki Arnavutlara baskısı giderek daha da artmıştır. Hatta Yugoslavya’nın Nobel ödüllü yazarı İvo Andriç’in de aralarında bulunduğu fikir adamları ve diplomatlar, Müslüman Arnavutların göçü meselesini desteklemişlerdir. Bunun üzerine de Türkiye, Romanya ve Yugoslavya, 13 Haziran 1938’de toplanarak bu meseleyi müzakere etmişlerdir 1031. 1913-1941 yılları arasında Yugoslavya’dan göçe zorlanan Arnavutların büyük çoğunluğu Türkiye’den başka sığınacak yer bulamamıştır 1032. Türkiye’nin bu meseledeki tutumu, Arnavutların mümkünse kendi yerlerinde kalması ve sadece göçe zorlanan Türkleri Türkiye’ye kabul etmek şeklinde olmuştur. Bu doğrultuda göçe zorlanan Arnavutların başkaca çarelerinin kalmadığı durumlarda da onları kabul etmiştir. 1029 BCA, 19 Mayıs 1938, fon kodu: 030.10, yer no:233.573.16, s. 2-4. Yusuf Hamzaoğlu, Atatürk ve Makedonya Türklüğü, Autoprint, Üsküp, 2006, s.17-21. 1031 Hamzaoğlu, a.g.e., s. 17-23. 1030 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 299 Türkiye Elçisi Hulusi Fuad Bey, 22 Mart 1938’de Kral Zogu’ya güven mektubunu sunarak bunu Ankara’ya rapor etmiştir. Buna göre Zogu, Türkiye-Arnavutluk ilişkilerinin iki kardeş millet ilişkisinden daha derin olduğunu belirterek gerek şahsının gerek Arnavut milletinin Türkiye’ye karşı minnettar olduğunu ifade etmiştir. Kral, Türkiye sayesinde Arnavutluk’un Slav istilâsından ve Slavlaşmaktan kurtulduğunu beyan ederek bunu yalnız kendisinin değil, tekmil milletinin idrak ettiğini ifade etmiştir. Ayrıca kral, Türk Elçisinin kendi nazarında bir Arnavut Bakanından farkının olmadığını belirterek Arnavut milletinin Atatürk Hazretlerine ve kardeş Türk milletine hayranlığını ifade etmiştir. Kral Atatürk’e hayranlığı ve özlemini şöyle ifade etmiştir: “Atatürk Hazretleri yalnız Türkiye’nin halâskârı değil cihanın en büyük siması ve bizler gibi geri kalmış milletlerin büyük rehberidir. Kendilerine karşı derin bir his beslemekteyim. En bahtiyar günüm nezdlerine giderek ellerini sıkmak olacaktır.” 1033. Arnavutluk Ankara’daki elçililiğini 1934 senesinde bütçe sıkıntılarını gerekçe göstererek kapatmış ve son üç senede bir daha elçi atamamıştır. B. Asaf, bu zaman zarfında iki ülke arasındaki ilişkinin gelişmesi için büyük çaba sarf ederek bütçenin ilk müsait fırsatında Arnavutluk’un yabancı memleketlerde açtığı elçilikler arasına önce Ankara’yı dâhil ettirmeyi başarmış ve 1938 senesinde Türkiye’ye elçi olarak atanmıştır. Eğitimini Türkiye’de yapan B.Asaf Caculi Türkiye’yi seven ve Türkçeyi bir Türk kadar güzel konuşan biridir. Yanya’nın eski teşkilâta göre Leskovik kasabasında doğmuş ve tahsiline orada başlayıp İstanbul’da bitirmiş olan bu aydın Arnavut genci, diplomatlık mesleğine de Türkiye’de başlamıştır. B. Asaf, Ankara’da Arnavutluk Elçiliği kapatılmadan önce elçilik başkatibi ve maslahatgüzarı görevinde bulunmuştur. Ankara Elçiliğinin kapatılmasından sonra Ankara’dan Yugoslavya’ya başkonsolos olarak atanmıştır. Türkiye’de yetişen Türkiye’yi kendi memleketi gibi seven B.Asaf:”Kralımı, devrin En Büyük İnkılâpçısı 1032 1033 Koloğlu, “Arnavut Tarihçiliğinde Türkiye”, s. 272. Şimşir, Türkiye-Arnavutluk İlişkileri…, s. 25-26. 300 HALİL ÖZCAN nezdinde temsil edeceğimden büyük bir şeref ve bahtiyarlık duyuyorum.” demiştir 1034. Sonuç olarak Türkiye Abid Efendi ve Prenses Saniye’nin düğünü nedeniyle geri çektiği elçisinin yerine on bir ay sonra elçi atamıştır. Arnavutluk da üç sene kapalı kalan Türkiye’ye elçiliğini yeniden açarak elçi tayin etmiştir. Bu dönemde Atatürk ve Kral Zog, her iki ülkenin milli günlerinde birbirlerine düzenli olarak telgraf çekerek kendileri ve ülkeleri için iyi dileklerini iletmişlerdir 1035. Ancak bu dönemde iki ülke arasındaki ilişkiler artık eski heyecanını ve sıcaklığını kaybetmiştir.. Bunun nedeninin de Arnavutluk’un İtalya’nın nüfuzuna girerek Balkan Paktı’nın dışında kalması ve II. Abdülhamit’in oğlunun Arnavutluk sarayına damat olması, olduğunu söylemek mümkündür. E. Atatürk ve Türk İnkılâplarının Arnavutluk’a Tesirleri Türkiye Cumhuriyeti’nin Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde yapmış olduğu inkılâplar, Müslüman ve geri kalmış devletlere örnek olmuştur. Türkiye’ye ve Atatürk’e hayranlık duyulan Arnavutluk’ta da Türkiye’nin reformları yakından takip edilmiştir 1036. 1920-1930’lu yıllarda Türk milletinin yaptığı savaş ve reformlar, Mustafa Kemal’in adı ile Arnavutluk’ta o kadar özdeşlemiştir ki 1037 bu süreçte Türkiye’nin tecrübeleri Arnavut gazetecilerden birisi tarafından “Atatürk deneyi” olarak adlandırılmıştır. Arnavutların Mustafa Kemal’in kişiliğine gösterdikleri bu samimi ilgi, iki halkın geleneksel yakın bağ ve ortak hayatı paylaşmış olmasından da kaynaklanmıştır 1038. 1034 AMPJ fon:251, yıl:1938, dosya:97, s. 71. Ayrıca Kral Zog, Atatürk’ün yeniden cumhurbaşkanlığına seçilmesinde, Atatürk de 1938 yılında Arnavutluk Kralının onuncu yıldönümü sebebiyle telgraf çekmiştir. 1937 yılında Arnavutluk’un 25. bağımsızlık yıldönümü kutlamalarına Arnavutluk Hükümeti, Türkiye Dışişleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü Aras’ın katılmasını talep etmiş, hatta el altından nabız bile yoklamıştır. Ancak Türk Bakan, törenlere katılamamış ve Arnavutluk Dışişleri Bakanı E.Libohova’ya bir kutlama mesajı göndermiştir (Şimşir, Atatürk ve Yanancı Devlet Başkanları C.I, s. 353). 1036 Cumhuriyet, 25 Mayıs 1935, s. 3. 1037 Shpuza, Ataturku dhe Shaiptaret, s. 12. 1038 Shpuza, Türk Milli İhtilalinin ve Kemalist Reformların Arnavutluk’taki Yankıları”, 24922496. 1035 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 301 Her şeyden önce Türkiye’de yaşayan önemli oranda Arnavut kökenli nüfus vardır ve bunların akrabaları Arnavutluk’ta yaşamaktadır. Bunlar, Türkiye’nin reformlarından Arnavutluk’u haberdar etmişlerdir. Arnavutlar için Türkiye’nin reformları, kendi siyasal mücadelelerinin bulunduğu konuma ve zaman içerisinde Türkiye ile ilişkilere göre değişkenlik göstermiştir. Arnavut ilerici aydınlar, Türkiye’deki yenilik hareketlerini hayranlıkla izlemiş ve takdir etmiştir 1039. Kral yanlısı yönetim ve taraftarları ise Türkiye’nin devrimlerini gıpta ile izlemiş, yönetim çevreleri ve kral, bunları yeri geldikçe Türkiye temsilcilerine iletmekten geri kalmamıştır. Bu kesim, bir yandan Türkiye’nin reformlarını örnek almış, diğer yandan da Türkiye’nin siyasî rejimini kendi rejimlerine tehdit olarak algılamıştır. Hatta Kral Zog bile kendisine muhalefet edenlerin Atatürk ve Türkiye hayranlığını cezalandırmaktan geri kalmamıştır. İsmet Toto, Arnavutça yazdığı “Gazı Kemal Atatürk” isimli kitapta Mustafa Kemal’e ve reformlarına hayranlığını ifade etmiştir. Toto’ya göre Mustafa Kemal, yüzyılımızın büyük bir simasıdır ve onun sesi çok güçlü bir sestir. Bu büyük adam, kendi elleriyle bitmiş bir milleti yeniden yaratmıştır. Mustafa Kemal, Türkiye’nin kurtuluşu için yolunu kesmek isteyen iç ve dış düşmanlara karşı büyük cesaretle ve kahramanca savaşmıştır. Mustafa Kemal’i, tarih büyük adam, büyük asker aynı zamanda reformist olarak 1040 anacaktır 1041. Toto’ya göre 1923 senesinde Türkiye, sonsuz sömürgenin zincirlerini kırmış olduğu için Türkler özgürlük, mutluluk ve modern medeniyette yaşayacaklardır. Halkların tarihi büyük liderlerinin tarihidir. Atatürk, Türk halkına yeni bir hayat ve yeni parlak bir ruh vermiştir. Toto’ya göre Türkiye, şimdi diğer ülkelerin gittiği yere gidiyor, ilerliyor. Toto:”Arnavut 1039 Çok sayıda entelektüelin yer aldığı ilerici grup, Kemalizm ve Türk toplumunun gelişmesini faşist İtalya’nın sömürgesi haline gelmiş Arnavutluk’un bağımsızlığı için bir model olarak görüyordu. Bu kesim, Türkiye’nin yeniliklerinin alınmasını ve dostluğunun kazanılması istiyordu. İlerici Arnavutlar, faşist ve bolşevik örneğinin Arnavutluk’a uymayacağını düşündüklerinden en uygun modelin Türk modeli olduğunu iddia ediyordu (Koloğlu, “Arnavut Tarihçiliğinde Türkiye”, s. 272-273). 1040 İsmet Toto, Gazi Kemal Atatürk Krıjonës the Prıs ı Turqıs së rë, Shtypshkroja “nikaj” Tiranë, 1935. 1041 Toto, a.g.e., s. 5-7. 302 HALİL ÖZCAN olduğumuz için Ali Rıza Bey ve Zübeyde Hanımı aklımıza getirmemiz lazım çünkü onlar ilk önce Arnavutça konuştular.” diye yazmıştır 1042. İsmet Toto, Atatürk hakkında yazdığı kitapta hem Atatürk’ün anne tarafından Arnavut olduğunu iddia etmiş hem de kitabında inkılâp kelimesi kullanmıştır. Bu kitap nedeniyle kral yönetimi İ.Toto’yu komünistlikle suçlamıştır 1043. İsmet Toto’nun ağabeyi Ethem Toto, İşkodra valiliği görevinden sonra Mehdi Frashëri Hükûmeti’nde İçişleri Bakanlığı yapmıştır. Ethem Toto, Delvina’da hükûmet karşıtı isyan başlattığında kardeşleri İsmet ve Tahsin de Ethem’e destek vermiştir 1044. İsmet, ihtilâl sonrası sağ olarak ele geçirilerek, Tiran hapishanesine konmuştur 1045. Sonunda da kral aleyhine komplo yaptığı iddiasıyla öldürülmüştür 1046. Arnavutluk’un bir kesiminde reformlar konusunda geçmiş deneyimden kaynaklanan Türkiye kuşkusu vardır. Bu kesim Jön Türk ve İttihat Terakki hareketindeki reformlar ile yeni Türkiye’nin reformlarını birlikte değerlendirmiştir. Bu kesimin yanı sıra Arnavutluk’un yerel nüfuz sahibi beyleri de kendi ayrıcalıklarına ve çıkarlarına aykırı gördükleri için Türkiye’nin Atatürk liderliğinde yaptığı inkılâpları kabul etme taraftarı olmamıştır. Bütün bunlara rağmen Türkiye’nin yenilikleri hemen her kesimin ilgisini çekebilmeyi başarmıştır. Arnavutluk’a Türkiye’den yenilik haberleri ulaştıkça Arnavutlar 500 senelik ortak geçmişi hatırlayıp kendilerinin de bu yenilikleri yapabileceklerine dair umut ve güven beslemişlerdir. Mustafa Kemal Paşa liderliğindeki Türk İstiklâl Mücadelesi’ni yakından takip eden Arnavutluk basını, savaş sonrası reformları da aynı titizlikle takip etmiştir. Türk İstiklâl Mücadelesi, Arnavutluk’ta bağımsızlık inancını geliştirirken Türk reformları, ülkenin çağdaşlaşabileceğine olan umudunu ortaya koymuştur. Bu inanç ve umudu Arnavutluk’a aktarmada 1042 Toto, a.g.e., s. 193-195. Karaosmanoğlu, a.g.e., s. 78. 1044 Arnavutluk İçişleri Bakanı Musa Yuka, kendisi ile görüşen gazeteci Halil Lütfü ( Tan, 17 Ekim 1937, s.7)’ye isyanın Ethem Bey’in siyasî ihtirası sebebiyle çıktığını ifade etmiştir. 1045 Halil Lütfi, Tan, 22 Ekim 1937, s. 7. 1046 Karaosmanoğlu, a.g.e., s. 78. 1043 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 303 Türkiye’de yaşayan Arnavutların yanı sıra Arnavut basını da önemli bir işleve sahip olmuştur. Türkiye’nin Mustafa Kemal önderliğinde İstiklâl Mücadelesi sonrası giriştiği reformlar, Arnavutluk basınına oldukça geniş yer bulmuştur. “Shqiptarı ı Amerıkes Korçe” gazetesi 1047 saltanatın kaldırılmasından sonra Mustafa Kemal’in Türkiye’ye demokrasiyi getireceğini yazmıştır. 30 Aralık 1922 tarihli “Shqiptqri i Amerikës” gazetesi Türkiye’deki reformların bir inkılâp olduğunu belirtmiştir 1048. “Koha” gazetesinde (27 Ekim 1928) yazan Mihal Gromena’ya göre Türkler eski, ölü bir Türk Devleti’nden yeni bir Türkiye meydana getirmiştir 1049. Söz konusu gazeteye göre emperyalist devletlerin bir toplumu yok edemeyeceğini Mustafa Kemal ile aynı inancı paylaşan arkadaşları kanıtlamıştır. “Hylli i drites” dergisi, Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmasına rağmen Türklerin Lozan Antlaşması gibi başarılı bir sonuç elde edebildiğini yazmıştır. Adı geçen dergi, Mustafa Kemal’in İslâmiyet’in komutanı olarak toprağa düşmüş olan din bayrağını yerden kaldırdığını yazmıştır. Aynı dergi, 1 Ağustos 1923 tarihinde Viyana’daki Arnavut Milli Fırkası adına Mustafa Kemal Paşa’ya telgraf çeken Elbasanlı Akif Paşa’nın hem Lozan Antlaşması’ndaki başarıyı kutladığını hem de Arnavutluk’un bağımsız ve güçlü bir şekilde örgütlenebilmesi için en çok Türkiye’nin yardımına ihtiyaç duyduğunu belirtmiştir 1050. Oysa Atatürk liderliğinde İstiklâl Mücadelesi veren ve Lozan Antlaşması sonrası millet egemenliğine dayalı siyasî rejimini belirleyen Türkiye, kendi kaynaklarıyla ülkesinin kalkınması için uğraş vermiştir. Türk Bağımsızlık Savaşı ve reformları, bir ülkenin kendi iç dinamikleriyle bağımsızlığına kavuşabileceğini ve reform yapabileceğini göstermiştir. Bunu Arnavutluk ve diğer ülkeler örnek alabilirdi ancak Türkiye’nin reformlar konusuna başka 1047 2 Aralık 1922, s. 2. Demirlika, a.g.e., s. 92. 1049 Yel, “Atatürk ve İnkılâplarının Arnavutluk’taki Tesirleri”, s. 113. 1050 Demirlika, a.g.e., s. 90-91. Yel, a.g.m., s. 110-111. 1048 HALİL ÖZCAN 304 ülkelere ve Arnavutluk’a yardım yapması ya da iç işlerine müdahalesi düşünülemezdi. Arnavutluk’un Ankara Büyükelçiliği I. Kâtibi olan Asaf Caculli, “Shqipenija” isimli gazeteye Atatürk liderliğinde Türkiye’nin gerçekleştirdiği büyük değişimlerden (reformlardan) bahsetmiştir. A.Caculli, Türk halkının ekonomik gelişimi için sarf ettiği enerjiden ve kanunların onaylanmasında meclisin rolünden söz etmiştir 1051. Tiran’da yayınlanan “Telgraf” gazetesinin 28 Ekim 1927 tarihli sayısında Gazi Mustafa Kemal Paşa hakkında bir makale yayımlanmıştır. Makalede, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın rehberliğine yapılan reformların kıymetini bilimin ancak elli ya da yüz sene sonra tamamen takdir edeceği yazılmıştır 1052. “Shekulli i Ri” gazetesi 1053, “Büyük Din Reformları” başlığı ile dini açıdan Türkiye’nin büyük bir reform yaparak Türk halkının bunları nasıl karşılayacağını bilmeden çok büyük ve cesaretli yenilikler yaptığını ve dini siyaseten ayırarak herkesi şaşırttığını yazmıştır. “Shekulli i Ri” gazetesi 1054, “Mustafa Kemal’in Ankara’sına Yolculuk” başlığı ile gazete muhabirinin Ankara’ya ait gözlemlerini aktarmıştır. Muhabire göre yenilenen Ankara Avrupa tarzında bir şehir görünümündedir ve Anadolu’nun ortasındaki yeni şehir, Gazi Mustafa Kemal’in istekleri doğrultusunda modern bir hale getirilmiştir. Ergiri’de çıkarılan “Demokrasiya” gazetesinin 22 Mart 1932 tarihli nüshasında “İyi Türkiye” başlıklı bir makale yayımlanmıştır. İstanbul’dan gönderilen makaleye göre fikir yolunda geri kalmış olan Balkanlı ve Şarklı milletlerin fikir adamları, Türkiye’nin gelişmesinden faydalanabilir. Ancak aynı makalede Arnavutluk’un Türkiye’nin yeni ideolojik akımlarına henüz hazır olmadığı da ifade edilmiştir. Söz konusu makalede bunun sebebi Arnavutların Jön Türk hareketinde yaşadığı olumsuz deneyime bağlanmış ve Arnavut çocuklarıyla gençlerine, Türkiye’nin fikir ve ideoloji alanlarında yaptıkları inkılâpları anlatmanın zorunlu olduğu belirtilmiştir. Makalede 1051 Hysi, a.g.e., s. 87. H.Milliye, 24 Kasım 1927, s. 1. 1053 17 Ağustos 1928, s. 1. 1054 1 Eylül 1928, s. 3. 1052 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 305 ayrıca Türk inkılâbının Türkiye sınırları dışındaki geri kalmış milletlere örnek olduğu belirtilerek Kemalist inkılâp ve yeniliklerin büyük bir idealin ruhlara verdiği heyecan ile elde edilen muhteşem bir sonuç doğurduğu ifade edilmiştir 1055. Tiran’da çıkan haftalık “İllyria” isimli gazetenin 25 Mart 1934 tarihli sayısında Şurayı Devlet Reisi Mehdi Frashëri imzasıyla Türkiye’nin Cumhurbaşkanı ile Türk inkılâbını öven içtenlikli bir makale yayınlanmıştır. Frashëri, Osmanlı Devleti’nin yenilik hareketlerini örnekleriyle sıraladıktan sonra Sevr’de Clemanceau’nun Türk delegesine Türk milletinin askerlik sahasında intizam ve cesaret gösterdiğini; ancak bugünkü medeniyeti benimsemekte aciz kaldığı sözlerini hatılatmıştır. Yazara göre bu sözler, Türk vatanseverlerinin ruhlarına nüfuz eyleyerek onları sarsmış ve verilen karar o kadar kati ve şiddetli olmuştur ki Türk milleti, süngüsünün ucu ile Sevr’ı parçalayarak yalnız Türkiye için değil, bütün Avrupa için önemli bir tarihi olayı yüksek bir sima ile gerçekleştirmiştir. Bu sima, Mustafa Kemal’in simasıdır. Mustafa Kemal, bugünkü yenilikçilerin en büyüğüdür ve onun kuvvetli iradesi, vatanperverlik feragati ve keskin zekâsı sayesinde etrafına en vatansever zabitan ve aydınlar toplanmıştır. Frashëri’ye göre Atatürk, önce vatanını düşmanların işgalinden kurtarmış, sonra da içeride yeniliklere başlayarak halkını asırlık uykudan uyandırmıştır. Makalede, hilâfetin kaldırılarak şeriata son verilmesi, tekke ve medreselerin yasaklanması izah edilerek uzun zamandan beri uyumakta olan Türk ruhuna yenilik ve çeviklik aşılandığı ifade edilmiştir. Frashëri, Mustafa Kemal’in hem Avrupa’dan en büyük profesörleri getirterek gençlere eğitim imkânı sağladığını hem de gençleri Avrupa ve Amerika üniversitelerine eğitim için gönderdiğini belirterek bu faaliyet ve sistemin neticelerinin bütün çıplaklığı ile görülmekte olduğunu yazmıştır 1056. “Besa” gazetesi (13 Aralık 1934), “Bugünlerde Türkiye’de Tatbik Edilmekte Olan Yeni Kanunlara Bir Bakış” başlığı ile yayımladığı yazıda 1055 1056 BCA, 9 Nisan 1932, fon kodu:030.10, yer no:233.570.19. BCA, 9 Mayıs 1934, fon kodu:030.10, yer no:233.572.7. 306 HALİL ÖZCAN Osmanlı Devleti ile Türkiye’yi karşılaştırmıştır. Gazete özellikle yabancı basının Türkiye reformlarından övgü ile bahsettiğine yer verdikten sonra yeni mebus seçme kanunu ile kadınların mebus seçilerek ülkenin yönetiminde söz sahibi olacaklarından bahsetmiştir. Aynı yazıda Türklerin tamamen Türkçe olan yeni soyad alacakları ifade edilmiş ve Türkiye Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’e Türklerin babası anlamında Atatürk soyadının verildiği belirtilmiştir. Yazı şu çarpıcı ifade ile son bulmuştur: “Denilebilir ki bütün dünyada büyük harpten sonra değişiklikler açısından bu kadar canlı ve şanlı başka bir örnek yoktur.” 1057. Mehdi Frashëri imzasıyla “Minerva” gazetesinde 1058 “Kemalist Türkiye’nin Yeni Reformları” başlığı ile bir makale yayımlanmıştır. Bu makalede Türkiye’de Atatürk önderliğinde yapılan reformların önemi belirtilmiş ve Arnavutluk için gerekliliği ifade edilmiştir. “Vatra” gazetesi 1059, Ankara’da Türk Hükûmeti’nin çıkardığı yasa ile Türkiye’nin laik ve demokratik bir ülke olarak dini bayram yerine milli ve laik bayramları tatil olarak tanıyacağını yazmıştır. “Bota e re” dergisi, 1936 yılında Osmanlı Devleti’nin yıkılma sebeplerini izah ettikten sonra Mustafa Kemal’in liderliğinde anti feodal ve antiemperyalist Türk inkılâbının 1922-1936 seneleri arasındaki vasıflarını kronolojik bir sıra ile yayımlamıştır. Dergiye göre Arnavurtluk Kralı, II. Abdülhamit’in etkisinde kalsa bile Arnavutluk’ta Türk devrimini ve Atatürk’ü derinden inceleyen insanlar vardır 1060. I. Dünya Savaşı’ndan sonra Arnavutluk’ta gelişen politik ve sosyal ideoloji, Türkiye’den etkilenmiştir 1061. “Korça”’ ve “Shqiptqri i Amerikës” gazetesinin İstanbul muhabiri, doğu ülkeleri için Türk devriminin önemini vurgulayarak Türkiye’deki Arnavutların Mustafa Kemal devrimlerine karşı duygularını ve duruşlarını ifade etmiştir. Arnavut aydınlarının bir kısmı da 1057 BCA, 12 Ocak 1935, fon kodu:030.10, yer no:233.572.18, s. 5-6. 31 Ocak 1935, s. 1-2. 1059 22 Ocak 1935, s. 4. 1060 Demirlika, a.g.e., s. 95-96. 1061 Shpuza, Ataturku dhe Shaiptaret , s. 119, Demirlika, a.g.e., s. 83. 1058 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 307 Türkiye’nin reformlarını tam anlamayarak reformlara ve Türkiye’ye farklı bir bakış açısı sergilemiştir. Bu kesime göre Türkiye’nin bir Balkan ülkesi olarak Balkanlardaki karışıklıkları düzenlemesi gerekir 1062. Arnavut aydınlar, Balkanlardaki karışıklığın içerisine Arnavutluk’u da dâhil ederek Türkiye’yi kendi iç mücadelelerine taraf yapmaya çalışmıştır. Türkiye’de cumhuriyet ilân edildiğinde Arnavutluk’ta cumhuriyeti savunanlar, daha güçlü bir şekilde demokratik yönetim şeklinin cumhuriyet olması gerektiği konusunda ısrarlı tavır sergilemişlerdir. “Dajti” gazetesi, 1 Nisan 1924 günü cumhuriyetin tüm vatandaşlara özgürlük tanıdığını yazarak Türkiye’nin “cumhuriyet” rejiminden bahsetmiş 1063 ve yeni rejiminin Türkiye’ye tamamen demokrasi getirdiğini belirtmiştir 1064. “Flaga” dergisi, Fransız siyasetçi Edwart Herryot’un “Orient” dergisinde Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti ile ilgili makalesinden tercümelere yer vermiştir 1065. Bu tartışmalardan sonra Arnavut aydınları, Türkiye’yi örnek alarak ülkelerinin de cumhuriyet rejimine geçmesini talep etmişlerdir 1066. Diğer yenilik ve reformlarda olduğu gibi rejim belirleme konusunda da Arnavutluk Türkiye’yi takip etmiştir. Türkiye’de cumhuriyet, 29 Ekim 1923 tarihinde Arnavutluk’ta ise 21 Ocak 1925 tarihinde ilân edilmiştir. Ancak rejim belirlendikten sonraki süreçte Arnavutluk çok farklı bir yol takip etmiştir. 31 Ocak 1925 tarihinde cumhurbaşkanı olan Ahmet Zogu, tüm yetkileri kendi elinde toplayarak muhaliflerinden kurtulmak ve ülkede asayişi sağlamak için tavizler karşılığında İtalya desteğine ihtiyaç duymuştur. Tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti demokratik özünü koruyarak yoluna devam ederken Arnavutluk Cumhuriyeti, 1 Eylül 1928 günü İtalya destekli Ahmet Zogu’nun krallık ilânıyla son bulmuştur. Arnavutluk’ta rejim değişikliği sonrası rejim yanlıları ve muhaliflerinin Türkiye’nin rejimine ve reformlarına bakışı farklı olmuştur. 1062 Yel, “Atatürk ve İnkılâplarının Arnavutluk’taki Tesirleri” s. 114. Shpuza, Türk Milli İhtilalinin ve Kemalist Reformların Arnavutluk’taki Yankıları”, s. 2492-2493. 1064 Shpuza, Ataturku dhe Shaiptaret , s. 9-10. 1065 Demirlika, a.g.e., s. 94. 1066 Demirlika, a.g.e., s. 91-92. 1063 308 HALİL ÖZCAN Arnavutluk ilerici çevreleri (aydınları) ile kral yanlısı çevreler, siyasî mücadelelerinde Türkiye ve Atatürk reformlarını araç olarak kullanmayı sürdürmüştür. Özellikle ilerici çevreler, Mustafa Kemal’in reformist yanını ön plâna çıkartarak krallık rejimini tehdit olarak algıladığını vurgulamıştır 1067. Bazı Arnavutlar ise saltanatın kaldırılmasını ve cumhuriyetin ilânını erken bulmuştur. Bu kesim, Türkiye Cumhuriyeti’ni despotik oligarşi veya monarşiyile aynı kefeye koymuş ve Türkiye’nin rejiminin bu rejimlerden daha kötü bir diktatörlük rejimi olduğunu iddia etmiştir 1068. Siyasî rejimin belirlenmesi ve reformlarda olduğu gibi Türkiye’de hilâfetin kaldırılması da Arnavutluk tarafından yakından takip edilmiştir. 1912 yılında Arnavutluk’ta ulusal hükûmet, Arnavutluk Diyanet Başkanı (Baş Müftü) olarak Vehbi Agolli’yi, Baş Kadı olarak da Veysel Naili’yi atamış ve Arnavut Müslümanlarını halifeden ve şeyhülislamdan ayırmıştır 1069. Ancak yeni kurulan devlet için hayati öneme sahip olan bu karar, Prens Vid’in gelmesi ve I. Dünya Savaşı’nın çıkması sebebiyle uygulanamamıştır 1070. Böylece de Millî İslâm İttifakı adı altında teşkilatlanmış olan Arnavutluk Müslümanları, 1921 yılına kadar İstanbul’daki şeyhülislamlığa bağlılıklarını sürdürmüş ve bunların hutbeleri halife adına okunmuştur 1071. Mart 1923’te de Arnavutluk’ta İslam topluluğunun yeniden yapılanabilmesi için Tiran Müslüman Kongresi toplanmıştır 1072. Bu kongrede caminin hem fiili hem de hukukî olarak halifelikten bağımsız olması kararlaştırılmıştır. Diğer Müslüman Devletler, Türkiye’de hilâfetin kaldırılmasından (3 Mart 1924) sonra milli birliklerini sağlarken sadece Arnavutluk, bu tarihten bir yıl önce milli birliğini sağlamak için adım atmıştır. Ancak Türkiye’de hilâfetin kaldırılması, Arnavut Müslüman Kongresi’nin işini daha da kolay- 1067 Yel, a.g.m., s. 121. Demirlika, a.g.e., s. 91-92. 1069 Demirlika, a.g.e., s. 75. 1070 Shpuza, “Arnavutluk’ta Hilafetin Lağv Edilmesinin Yankısı”, s. 1-3. 1071 Yel, “Atatürk ve İnkılâplarının Arnavutluk’taki Tesirleri”, s. 110. 1072 Birinci İslam Cemâati Kongresi’dir (Yel, a.g.m., s. 110). 1068 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 309 laştırmıştır 1073. Halife ve Şeyhülislam’a neredeyse beş asır siyasal, kamusal, askerî ve kültürel yönden bağlı olan Arnavutluk Müslümanları, hilâfetin kaldırılmasına hiçbir olumsuz tepki vermemiş ve Arnavut basını da bu olayı genelde olumlu olarak yorumlamıştır 1074. Hilâfetin kaldırılması ve halifenin sınır dışı edilmesi kararı, Arnavut basınında Mustafa Kemal’in çok önemli reformu olarak karşılanıp algılanmıştır. Türkiye’de halkın kendisinin siyasî güç kaynağı olduğu belirtilerek hilâfetin kaldırılmasıyla yargı bağımsızlığının kazanıldığı ifade edilmiş ve kadının modern hayatta yer almasından bahsedilmiştir. Hatta Arnavut basını, Türklerin diğer Müslüman ülkelerden gördükleri desteğe de yer vermiştir. Türkiye’de büyük reformun yapılması nedeniyle Arnavut ilerici çevreleri, Arnavutluk Müslüman Kongresi’nin bir yıl önce almış olduğu kararları daha hızlı uygulayabileceğine inanmıştır. Hilâfetin kaldırılmasından olumlu etkilenen Arnavutluk halkı, diyanet sahasında reformların yapılması için Ankara’daki Türk milliyetçilerin örnek alınmasını istemiştir. “Zeri i Popullit” (Halkın Sesi) gazetesi de Arnavutluk diyanetinin İslâm inancına ters düşmeden mantık ve ilimlere dayanarak çağın yeni istekleri doğrultusunda düşünmesini isteyen yayın yapmıştır 1075. Ancak Arnavutluk muhafazakâr kesimi hilâfet makamına bağlıkları sebebiyle toprak sahipleri de mevcut Osmanlı yasalarına göre Arnavutluk’taki ayrıcalıkları devam ettiği için hilâfetin kaldırılmasına karşı çıkmıştır. Arnavutluk seyahati yapan Falih Rıfkı Atay da Kemalizm’in büyük şerefinin Arnavutluk’ta iyi göründüğünü belirterek Arnavutların kendilerini sömürge veya yarı sömürge olmaya mahkûm eden şarklılıktan kurtulabilmek 1073 Shpuza, a.g.m., s. 1-3. Shpuza, a.g.m., s. 6-7. Ancak, “Hyili i drites” dergisi, hilâfet, Vatikan ve Arnavutluk’taki Müslüman liderler arasındaki bağlantıdan bahisle Türkiye’nin yeniden emperyalizmin kucağına düşeceğini iddia etmekte ve Türkiye’nin Osmanlı güçlerinin dayanağı olan hilâfetin gücüne boyun eğeceğini yazmaktadır (Yel, a.g.m., s. 110). Oysa Arnavutlar, bağımsızlıklarını kazandıkları 1912 yılında hilâfet makamından ayrılma kararı almış ancak uygulayamamıştır. 1921 senesi ile birlikte şeyhülislam makamına bağlılığa ve 1923’te de hilâfet makamına bağlılığa son vermiştir. Dolayısı ile Türkiye’nin hilâfeti kaldırmasını eleştirmeleri son derece haksızdır. 1075 Shpuza, a.g.m., s. 3-5. 1074 310 HALİL ÖZCAN için Türk devrimlerini adım adım takip ettiklerini tespit etmiştir. Falih Rıfkı, bunlara örnek olarak da şapka kanunu ve medeni kanunla Arnavut şehir ve kasabalarının görünüşlerinin değişmesini, kadınların kıyafetlerinin değişmesini, Hıristiyan ve Müslüman Arnavutların artık evliliklerinin serbest olmasını göstermiştir. Ayrıca Falih Rıfkı Tiran’da iken Türkiye’nin hafta sonu tatili olarak cuma yerine pazar gününü kabul etmek üzere olduğu haberini öğrenen Kral Zog, bu kararı yerinde bularak bu doğrultuda kanun çıkartmıştır 1076. Dolaysıyla Mustafa Kemal Atatürk’ün modern Türkiye’si Zogu için bir esin kaynağı olmuştur 1077. Zogu, Türkiye’de yapıldığı gibi çok eşliliği kaldırmış, kadınların çarşaf örtünmeleriyle batı tarzı olmayan giysileri yasaklamış ve soyadı kanunu getirerek laik bir hukuk sistemi kurmuştur 1078. Arnavut basını Türk devrimini Zogu’nun reformlarının yetersizliğini göstermek için de kullanmıştır. Türkiye’nin kadınların sosyal hayata kazandırılması ve kadın hakları konusundaki reformları da bu amaçla kullanılmaya başlanmıştır. Kostaq Cipo gibi öğretmenler Arnavutluk’ta kadın özgürlüğü için bir sonuç alınamamasını, Türk edebiyatının başarılarıyla Halide Edip gibi yazarları örnek göstererek eleştirmiştir 1079. “Vatra” gazetesi 1080 Türk tarihinde ilke kez 17 bayan vekilin TBMM’ye girdiğini yazmıştır. “Vatra” gazetesinde 1081 Türkiye’nin Bayan milletvekili Mebrure Günenç’in fotoğrafı yer almıştır. Kadın haklarına yönelik Türk reformlarının Arnavutluk basınında artması üzerine Arnavutluk Meclisinde muhafazakâr milletvekilleri, kadınların meclise girmesine tahammül edemeyeceklerini ifade ederek elle1076 Falih Rıfkı Atay, Gezerek Gördüklerim, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları/2466, Ankara, 2000, 192-193, Falih Rıfkı, Falih Rıfkı, Faşist Roma, Kemalist Tiran ve Kaybolmuş Makidonya, Hakimiyeti Milliye Matbaası, t.y.s. 55-58. 1077 1930’larda Arnavutlara dışardan bakıldığında gerek fesleriyle gerek çarşaflarıyla ve minareleriyle Türkiye’dekilerden daha Türk görünümündedir. Zogu, Atatürk ile kıyaslandığında daha avantajlı idi. Zogu’ya göre Türkler bolşevik metotlardan oldukça etkilenmişlerdi ve geçmiş ile moderniteyi bir potada eritmeye çalışıyorlardı ve bu iyi bir şey değildi. Zogu muhafazakârlığı kötü bir şey olarak değerlendirmiyordu ve muhafazakârlığı ülkenin gerçek ihtiyaçlarına göre geleceği şekillendirmede bir araç olarak kullanmayı ümit ediyordu (Tomes, a.g.e., s. 163). 1078 Tomes, a.g.e., s. 158. 1079 Yel, a.g.m., s. 120, Demirlika, a.g.e., s. 94. 1080 3 Mart 1935, s.1. 1081 10 Mayıs 1935, s. 1,4. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 311 rinde olan uçak ve gemilerle Türkiye’ye savaş açacaklarını belirtmekten geri kalmamışlardır 1082. Kral Zog da kız kardeşlerinin Avrupa tarzı kıyafetlerle sokakta dolaşmalarına ve tenis oynamalarına izin vermek suretiyle onları Arnavut kadınlara örnek göstermeye çalışmıştır 1083. Kral Zog, kadın hakları konusunda da Türkiye’nin aynı konudaki uygulamaları sonuç verdikten sonra harekete geçebilmiştir. Kral, Arnavut kadınlarının yaşmak ve çarşafını bırakmasını, özel okullara gitmesini ve devlet hizmetine girmesiyle kızların istedikleri erkek ile evlenmesini sağlayacak düzenlemeyi yapmanın önünü açarak toplumu buna hazırlamaya çalışmıştır. Arnavut kadının özgürlüğü, Türkiye’deki reformlardan sonra hukukî güvenceye alınmaya çalışılmıştır 1084. Kral Zog, 1937 yılı Meclisi Mebusan’ın açılışında söylediği nutukta içtimaî reformlardan bahsederek tesettürün kaldırılacağını açıklamıştır. 8 Mart 1937’de tesettürün kaldırılması hakkındaki kanun oybirliği ile kabul edilmiştir. Ayrıca bu kanuna devlet, belediye ve nahiye memurlarının şapka giymelerini mecbur kılan hükümler de ilave edilmiştir. Kanun ile kadınların tamamen ya da kısmen her ne ile olursa olsun yüzlerini kapamaları yasaklanmış ve yaptırım olarak para, hapis ya da memuriyetten men cezası öngörülmüştür. Şapka giymeyen memurlara da (devlet, belediye ve nahiye) para ve hapis cezası getirilmiştir 1085. Arnavutluk’un bu süreçte Türkiye’deki reformları takip etmesini Türkiye Elçisi, Ankara’ya rapor olarak gönderirken Arnavutluk’ta Türkiye’deki reformların etkisinin inkârının mümkün olmadığını bildirmiştir 1086. Atatürk reformlarının etkisi Arnavutluk üzerinde Atatürk’ün ölümünden sonra da hissedilmiştir. Enver Hoca’ya göre Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde Türk milletinin yaptığı büyük devrim Türk kadınını ilerlemeye teşvik 1082 Yel, a.g.m., s. 112. Ayın Tarihi, Ekim 1935, s. 372. 1084 Demirlika, a.g.e., s. 94. 1085 BCA, 10 Nisan 1937, fon kodu:030.10, yer no:233.573.11. 1086 BCA, 10 Nisan 1937, fon kodu:030.10, yer no: 233.573.11. 1083 312 HALİL ÖZCAN ettiği gibi Türkiye sınırlarını aşarak etkisini sürdürmüştür 1087. Tüm bunların yanında Arnavutluk’ta Atatürk ve Türk inkılâbı bazı çevrelerce eleştirilmiştir. Mustafa Kemal Paşa liderliğinde yapılan Türk milli ihtilâli, Arnavutluk gerici, siyasî, Zogist, dindar ve hatta liberal kesimlerince küçük gösterilmek istenmiş ya da antiemperyalist özü gizlenmeye çalışılmıştır. Bu çevreler, Türk inkılâplarının yüksek aşamaya gelmiş olmasından korkmuştur 1088. Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğini yaptığı İstiklâl Mücadelesi’nin ve inkılâpların yankısı, Türkiye dışına çıktığı halde bazı Arnavut basını, bu yankının sadece doğuda duyulduğunu yazarak bu gerçeği inkâr etmeye çalışmıştır 1089. Genellikle çiftlik sahibi ve feodal sistem yanlılarınının oluşturduğu Arnavutluk’un muhafazakâr kesimi de Osmanlı Devleti’nden kalan yasaların korunması gerektiğini savunarak Atatürk reformlarını reddetmiştir 1090. Atatürk ve Türkiye reformlarına tepkiler zaman zaman basında yer almaya devam etmiştir. “Dyersa e Popullit” gazetesi (16 Aralık 1934’te), “Yeni Türkiye’de Reformlar” başlıklı yazısında Türkiye’nin reformlarının her yerde büyük yankılar uyandırdığını fakat hele Arnavutluk’ta daha derin bir bağ ile gözlendiğini yazmıştır. Gazete, unvanların kaldırılmasından, dini kıyafetlerin yasaklanmasından, müzik alanındaki yeniliklerden bahsettikten sonra Türkiye’yi batı taklidi yaptığı gerekçesiyle eleştirmiştir. Atatürk’ün müzik alanında alaturka yerine garp müziği yani Kemalist müzik oluşturmak istediği fakat bu konuda başarılı olamadığı belirtilmiştir 1091. Mihal Grameno gibi bazı 1087 Kopi Kyçyku, Mustafa Kemal Ataturku, Kombinati Poligrafik, Tiran, 1987, s. 83-84. Shpuza, Türk Milli İhtilalinin ve Kemalist Reformların Arnavutluk’taki Yankıları”, s. 2492-2493. 1089 Shpuza, a.g.m., s. 1377. 1090 Koloğlu, “Arnavut Tarihçiliğinde Türkiye”, s. 272-273. 1091 BCA, 12 Ocak 1935, fon kodu:030.10, yer no:233.572.18, s. 7. Arnavutluk’ta radyo dinleyicilerinin büyük çoğunluğu, sabırsızlıkla kışı bekler ve İstanbul istasyonundan Türk musikisine kavuşurdu. Nihayet 1934 yılı kışı gelmiş, radyolardan parazit de gitmiş ve Arnavutlar, erkenden evlerine dönerek İstanbul’da geçirmiş oldukları unutulmaz anıları Türk musikisi ile yeniden yaşamak için radyolarını açmışlar; ancak Türk musikisini bulamamışlardır. Arnavutlar hayal kırıklığına uğramış ve alaturka müzik dinleyebilinir umuduyla Mısır istasyonuna başvurmuştur. Ancak Mısır istasyonuna Brüksel istasyonu karışınca Arnavutlar, 1088 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 313 Arnavut milletvekilleri ise kadınların meclise alınmasına izin verilemeyeceğini ifade etmiştir. “Bota e re” dergisiyse iktisadî ve sosyal alanda sınırlama getirmesi sebebiyle Türk inkılâbını eleştirmiştir 1092. Mustafa Kemal’in özellikle kadın reformu, Zogu yanlıları tarafından yalnızca çarşafın kaldırılmasına indirgenirken muhalif ilerici basın Türk kadınının elde ettiklerini takdirle karşılamıştır 1093. Arnavutluk Müslüman Kongresi’nden sonra Arnavutluk diyanetinin yayın organı olarak çıkmaya başlayan “Zani i Nalte” (Ulvi Ses) dergisinin bazı makalelerinde İslâm dininin batıl inançlara ve yobazlığa karşı olduğu ifade edilerek Kur’an-ı Kerim’in de bu doğrultuda yol gösterdiği hatırlatılmış ve bundan dolayı yobazlıktan ne kadar uzak durulursa gelişmiş medeniyete doğru ülkenin daha hızlı ilerleyeceği belirtilmiştir. İlginçtir hilâfetin kaldırılmasına Arnavutluk Müslümanları tepki göstermediği halde Arnavutluk’ta İslâm birliğinin gelişmesini istemeyen ön yargılı Hıristiyan din adamları tepki göstermiştir. 1094 “Hyili i drites” dergisi hilâfet, Vatikan ve Arnavutluk’taki Müslüman liderler arasındaki bağlantıdan bahisle Türkiye’nin yeniden emperyalizmin kucağına düşeceğini iddia etmiştir. Dergi, Türkiye’nin Osmanlı güçlerinin dayanağı olan hilâfetin gücüne boyun eğeceğini yazmıştır. Oysa Arnavutlar, 1912 senesi ile birlikte meşihat makamına bağlılığa son vererek 1923’te de Tiran’da yapılan Birinci İslam Cemâati Kongresi’nde hilâfet makamından tamamen ayrıldıklarını ilân etmişlerdir 1095. Dolayısıyla Türkiye’nin hilâfeti kaldırmasını eleştirmeleri son derece haksızdır. alaturka müzikten umutlarını kesmiştir. “Besa” gazetesi (8 Kasım 1934), bu durumda Arnavutların radyolarını üçer dolara satacaklarını bunların yerine gramofonlar alacaklarını yazmıştır. Ankara Hükümeti’nin Türk musikisini yasaklaması Arnavutları çok üzmüştür (BCA, fon kodu:030.10, yer no:233.572.13:6). Kral ve hükümet ne yaparsa yapsın Arnavut halkının kulağı radyolar aracılığı ile Türkiye’de olmuştur. 1092 Demirlika, a.g.e., s. 92-95. 1093 Petrika Thengjıllı,, “Kemalist Türkiye’de ve Arnavutluk’ta Kadın Hareketi (Tarihi Kıyaslamalar”, Uluslararası Konferans: Atatürkçülük ve Modern Türkiye, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayını, Yayın No:582, Ankara, 22-23 Ekim 1998, s. 554. 1094 Shpuza, “Türk Milli İhtilalinin ve Kemalist Reformların Arnavutluk’taki Yankıları” s. 5-6. 1095 Yel, a.g.m., s. 3. HALİL ÖZCAN 314 Atatürk ve Türk reformları, Arnavutluk gerici çevrelerince özü tam kavranamadığı ve bu çevrelerin hilâfet makamına bağlılıkları sebebiyle eleştirilmiştir. Liberal kesimin bir kısmı ise Türkiye’nin Batıya rağmen reform yapmasını anlayamamıştır. Kral yanlıları da Türkiye’deki reformların kralları ve krallık rejimlerine tehdit oluşturacağı gerekçesiyle karşı çıkmıştır. Muhafazakâr Arnavutların bir kısmı ve toprak sahipleri ise Türk reformlarının Osmanlı yasalarını ortadan kaldırdığını görerek aynı reformların Arnavutluk’ta da gerçekleştirilmesiyle Osmanlı yasalarından kaynaklanan ayrıcalıklarını kaybedeceklerini düşündükleri için reformlara karşı çıkmışlardır. Tüm bu eleştirilere rağmen Atatürk reformlarının kendi içerisinde sistemli bir bütün oluşturduğunu ve bunların Arnavutluk’ta da uygulanması ile Arnavutluk’un daha iyi seviyeye geleceğini savunan çok sayıda Arnavut aydını ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak Atatürk döneminde Arnavutluk’ta reform kapsamında çıkarılan önemli kanunlar, adeta Türkiye’deki kanunları takip etmiştir. Türkiye’de medeni kanun ve ceza kanunu 1926 senesinde, ticaret kanunu ise 1927 senesinde kabul edilmiştir 1096. Arnavutluk’ta da 1927 senesinde ceza kanunu, 1929 senesinde medeni kanun ve 1932 senesinde de ticaret kanunu çıkartılmıştır. Bu kanunlar, Batı dünyası model alınarak hazırlanmış 1097 olsa da Türkiye’nin bu kanunları kabul edip Türkiye’deki uygulanabilirliği görüldükten sonra Arnavutluk Hükûmetleri, harekete geçerek benzer kanunları kendi ülkeleri için hazırlayabilmiştir. F. Atatürk’ün Ölümünün Arnavutluk’taki Yansımaları Türklerle Arnavutların kaynaştığı ve akrabalık ettiği Makedonya yöresinde doğan, büyüyen ve olgunluk çağına erişen Mustafa Kemal, II. Meşrutiyet döneminde de bu bölgede görev yapmıştır. Bu dönemde milli ve toplumsal faaliyetlerle ilgilenen Türk ve Arnavut derneklerinin icraat ve yayınları hem Mustafa Kemal hem de Arnavutlar tarafından yakından takip edilmiştir. Hatta II. Meşrutiyet bayramının kutlandığı bir akşam töreninde Mus1096 1097 Tural, Durmuş, vd, a.g.e, s. 82. AS.S.III, s. 297. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 315 tafa Kemal, Arnavut liderlerle oldukça samimi sohbetler yapmış, Meşrutiyet’in ilânı sürecindeki Arnavutların hizmetlerini överek Türk-Arnavut kardeşliğinin önemini belirtmiştir. Mustafa Kemal ile Arnavut aydınları arasındaki ilişkiler sürekli devam etmiş, Arnavut aydınlar, Atatürk’ün hemen her alandaki faaliyetlerini yakından takip etmişlerdir 1098. Türk İstiklâl Mücadelesi ve sonrasında Türk-Arnavut dostluğunun pekişmesinde Atatürk’ün kişiliğiyle onun Türk milletine kazandırdığı reformların da önemli etkisi olmuştur. Diğer mazlum milletlerde olduğu gibi Arnavutluk’ta da örnek bir lider olarak değerlendirilen Atatürk’e duyulan özel ilgi ve hayranlık, halk tarafından yaratılan ağıt, özdeyiş, atasözü, deyim ve destanlarda da dile getirilmiştir 1099. Atatürk’ün vefatı, sadece Türk milletinde değil aynı zamanda bağımsızlıklarına esin kaynağı olduğu diğer mazlum milletlerde ve Arnavutluk’ta da büyük bir üzüntü yaratmıştır. Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün vefat haberi, Arnavutluk’a 10 Kasım 1938 günü akşamı resmi haber ile duyurulmuştur. Bu haber yöneticilerde, aydın çevrelerde ve halkta çok derin üzüntü yaratmıştır. Dışişleri Bakanlığında bayrak yarıya indirilmiş ve 11 kasımda Türk Büyükelçiliğindeki taziye ziyaretine, kralın baş yaveri (General Sereggi), başbakan, hükûmetin tüm üyeleri, meclis başkanı ile çok sayıda milletvekili, Tiran’daki yabancı misyon temsilcileri, asker-sivil erkân, cemaatlerin liderleri, bakanlıkların yüksek düzeyli memurları ve başkentin elit kesiminin çok sayıda temsilcisi gelmiştir 1100. Bu ziyaretlerin dışında Türkiye Elçiliğine birçok yerden ve kimseden mektupla ve telgrafla taziye dilekleri sunulmuştur. Bunların yanı sıra belediye başkanları halkın üzüntülerini Tiran Türkiye Elçiliğine telgrafla bildirmiştir 1101. Atatürk’ün vefat haberi duyulduğunda Arnavutluk Dışişleri Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı 1098 Nesip Kaçi,, “Atatürk Arnavutluk’ta Nasıl Değerlendiriliyor?”, Atatürk’ün Ölümünün 50. Yılı Sempozyumu (31 Ekim- 1 Kasım 1988), Ankara Üniversitesi, Ankara, s. 49-50. 1099 İbrahim Krosi,, “Makedonya” “Arnavut Folkloru”nda “Mustafa Kemal Atatürk”, II. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildirileri I.Cilt Genel Konular, G.Ü. Basın Yayın Yüksekokulu Basımevi, Ankara, 1982, s. 190-194. 1100 AMPJ fon:251, yıl:1938, dosya:97, s. 126. 1101 Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I., s. 360. 316 HALİL ÖZCAN ve Krallık İstihbarat Bürosu valilikler aracılığı ile basına talimat vererek Atatürk’ün fotoğraflarına yer verilmesi ve hayatıyla eserleri hakkında olumlu yazılar yazılmasını istemiştir. İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanı seçilmesiyle de basına İnönü’nün hakkında olumlu yazılar yazılması talimatı verilmiştir. Dışişleri Bakanlığı Basın Müdürlüğü, 10 Kasım 1938’de İçişleri Bakanlığı İstihbarat Bürosuna gönderdiği yazıda Avlonya’da çıkan “Gazeta e Korçes”, “Jeta e Re” ile Ergri’de çıkan “Demokratia” gazetelerinde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Kemal Atatürk’ün fotoğraflarına, özgeçmişine ve reformlarına olumlu olarak yer verilmesinin sağlanması talebinde bulunmuştur 1102. Dışişleri Bakanlığı İstihbarat Bürosu tarafından İçişleri Bakanlığı İstihbarat Bürosuna gönderilen 11 Kasım 1938 tarihli yazıda ise yerel gazetelerde Dışişleri Bakanlığı Basın Müdürlüğünün telgraf ile göndereceği Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili haberlerin yayınlanması ile İsmet Paşa hakkında yazılara yer verilmesi istenmiştir 1103. Krallık İstihbarat Bürosu, valiliklere 12 Kasım 1938 günü gönderdiği şifreli telgrafta yerel basının Atatürk’ün ölümü ile ilgili haberleri vermeye devam etmesini ve yeni seçilen Cumhurbaşkanı İnönü hakkında olumlu yorumlar yapmasını talep etmiştir 1104. Bu yazışmalar ve yayınlar sürerken Dışişleri Bakanı imzasıyla valiliklere şifreli telgraf gönderilmiş ve yerel gazetelerin Kemal Atatürk’ün resimli özgeçmişiyle reformlarına yer vermeleri istenmiştir 1105. Arnavutluk Hükûmeti ve Krallık Basın Bürosu da Atatürk’ün ölümü üzerine basının bir kısmına Atatürk hakkında olumlu yazılar yazılması için talimat vermiştir. Bu talimatın etkisiyle Atatürk hakkında bazı gazetelerde olumlu yazılar yazılmış olsa bile gazetelerin hemen tamamının Atatürk’ün ölümü ile ilgili olumlu yayın yapmış olduğu dikkatlerden kaçmamaktadır. 1102 AQSH. Fon:152, tarih:1938, Dosya 159, s.1. AQSH. Fon:152, tarih:1938, Dosya 159, s. 2. 1104 AQSH. Fon:152, tarih:1938, Dosya 159, s. 4. 1105 AQSH. Fon:152, tarih:1938, Dosya 159, s. 3. 1103 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 317 “Drita” gazetesi, 11 Kasım 1938 günü (birinci sayfasında) “Atatürk Hayat Değiştirdi” başlığı ve Atatürk fotoğrafı ile çıkmıştır. “Drita”, bu başlığıyla ölüm kelimesini kullanmayarak Atatürk’ün manevî olarak yaşayacağına olan inancını dile getirmiştir. Gazete, Atatürk’ün 1881 yılında Türk ve Makedon olan bir ailede doğduğunu belirterek (I.) Dünya Savaşı ve İstiklâl Savaşı’nda yaptıkları ile savaş sonrası Türkiye’de yaptığı yenilik ve reformları sıralamış, Gazi unvanını alışını yazmıştır. Gazete, ayrıca Arnavutluk halkının Atatürk’ün vefatı üzerine büyük acı ve üzüntü duyduğu bilgisine de yer vermiştir 1106. “Drita” gazetesi başka bir makalede Atatürk’ün yeni Türkiye’nin kurulması ve gelişmesine katkılarını belirtmiş ve onun inkılâpçı zihniyetinin memleketini bir batı (çağdaş) devleti haline getirdiği bilgilerine yer vermiştir. Ayrıca gazete, Atatürk’ün hilâfeti ve dini mahkemeleri kaldırdığını, kadını tesettürden kurtardığını belirterek uluslararası takvimi ve Lâtin harflerini kabul etmesiyle medeni kanunu tatbik eylemek için yaptığı çalışmaları hatırlatmıştır 1107. 11 Kasım 1938 tarihli “Shtypi” gazetesinin birinci sayfasında Atatürk’ün ölüm haberi fotoğrafının yanında “Tüm Türk Milleti Yeni Türkiye’nin Yaratıcısı ve Ebedi Önderi İçin Yastadır” başlığı ile verilmiştir. Türk halkının lideri Atatürk’ün biyografisi ile reformları hakkında bilgi veren gazete, Atatürk’ün ülkesini kısa bir sürede çağdaş bir devlet haline getirdiğini ve Türk halkını maddî-manevî refaha kavuşturduğunu yazmıştır. Ayrıca gazete, Türk halkının bu büyük ve hüzünlü kaybı karşısındaki üzüntülerini Arnavut halkının paylaştığını belirtmiştir 1108. “Stipi” gazetesi ise baş makalesinde Atatürk’ün ölümü üzerine şunları yazmıştır: “Bütün Türk milleti matemlidir. Çünkü yeni Türkiye’nin yaratıcısı olan eşsiz şefini kaybetmiştir.” “Stipi” gazetesi, Atatürk’ün hayatı hakkında bilgi verdikten sonra on beş yıllık cumhurbaşkanlığı sırasında yaptığı inkılâpları anlatmış ve son dakikaya kadar milleti için adeta bir “mabud” hükmünde olduğunu ifade etmiştir. “Stipi” gazetesi yazısına şöyle devam etmiştir: 1106 AMPJ fon:251, yıl:1938, dosya:97, s. 123. Drita, 11 Kasım 1938, s. 1 (EK-21). Cumhuriyet, 14 Kasım 1938, s. 7, Ulus, 14 Kasım 1938, s. 8. Ajans Alba 13 Kasım 1938 tarihinde Atatürk’ün ölümü ile ilgili gazete haberlerini Türkiye’ye geçmiştir. 1107 318 HALİL ÖZCAN “Atatürk nispeten pek kısa bir zaman zarfında memleketinin çehresini tamamen değiştirmiş, eski Türkiye’den modern bir devlet çıkarmıştır. Türk milleti kendisine maddî ve manevî refahını borçludur. Arnavud milleti bu büyük elim ve ziyadan dolayı Türk milletinin duyduğu acıya iştirak etmektedir.” 1109 “Drita” gazetesi, 12 Kasımda “General İsmet İnönü Türk Cumhuriyeti’nin Başkanı” başlığı ile İsmet İnönü’nün mecliste cumhurbaşkanı seçilmesi haberini okuyucularına duyurmuştur. Gazete, İnönü’nün başbakanlık yaptığını belirtmiş ve Atatürk’ün yakın arkadaşı olduğunu hatırlatarak onun eserine sahip çıkacağını vurgulamıştır. “Drita”, İnönü’nün cumhurbaşkanı seçilmesinden Arnavutluk devlet adamları ve yöneticilerinin memnun olduğunu belirterek dünyada ve Arnavutluk’ta İsmet İnönü’nün akıllı bir adam olarak tanındığını ifade etmiştir. “Drita” gazetesi, Atatürk’ün ölümünün Arnavutluk’ta çok büyük üzüntü yarattığını ancak İnönü’nün cumhurbaşkanı olmasının bu üzüntüyü biraz hafiflettiğini ifade ederek Arnavut halkının İnönü’ye başarılar dilediğini yazmıştır. “Shtypi” gazetesi, 12 Kasım 1938 günü “Türkiye Yaratıcısına Ağlıyor” başlığı ile çıkmıştır. Gazete, Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatının son zamanları ile ilgili bilgiler vererek Türk halkında ve tüm dünyada bu ölümün yarattığı üzüntüyü aktarmıştır 1110. “Jeta E Re” gazetesi, 14 Kasım 1938 günü “Cumhurbaşkanı Atatürk’ün Ölümü” başlığı ile çıkmıştır. Gazete, Kemal Atatürk’ü yüzyılın en büyük simalarından biri olarak nitelemiş ve onu iyi bir asker, cesaretli bir reformcu olarak tanımlayarak tarihçilerin yeni Türkiye’yi kuran Atatürk’ü büyük bir stratejist olarak göreceklerini belirtmiştir. Gazete, Atatürk’ün I. Dünya Savaşı ile Türk İsitklâl Mücadelesi’ndeki hizmetlerini bazı tarihler yanlış olsa da içerik olarak doğru vermiş ve Türk Devleti’ni kurmak için yaptığı mücadeleyi okuyucularına hatırlatmıştır. Türkiye’de öğrencilerin “Biz öğrenciler cumhuriyetini koruyacağız” diye, yemin ettiğini belirten gazete, cenaze programı hakkında da bilgi vermiştir. Gazete, Türkiye Cum1108 AMPJ fon:251, yıl:1938, dosya:97, s.:123 (EK-22). Cumhuriyet, 14 Kasım 1938, s. 7, Ulus, 14 Kasım 1938, s. 8. 1110 AMPJ fon:251, yıl:1938, dosya:97. s.126. Drita 12 Kasım 1938, s. 1. 1109 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 319 huriyeti Hükûmeti bildirisinde yer alan “Türk Milleti en büyük evladını kaybetmiştir” ibaresine de yer vermiştir. “Jeta E Re” gazetesi Fransa, Yunanistan ve İtalya’da Atatürk’ün ölümü üzerine yazılan yazılardan alıntılar yapmıştır. Söz konusu gazete, Türkiye’de yas sebebiyle lokanta, tiyatro ve eğlence salonlarının kapatıldığını yazmış ve Dolmabahçe ziyaretlerinden bahsetmiştir. İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanı seçilmesi haberi ile İsmet İnönü hakkında bilgi veren gazete, Kral Zog’un İsmet İnönü’yü tebrik ettiğini de yazmıştır 1111. Atatürk’ün cenaze töreninde Arnavutluk’u yüksek düzeyde temsil edebilmek için bizzat Kral Zog devreye girmiştir. Tiran Büyükelçisi Fuat Tugay’ın 14 Kasım 1938 günü Dışişleri Bakanlığına gönderdiği telgrafa göre Kral Zog, Atatürk’ün cenaze töreninde Arnavutluk’u başbakan başkanlığında bir heyetin temsil etmesi talimatını vermiş, ancak başbakanın rahatsızlığı sebebiyle başbakan yardımcısı addedilen Adliye Nazırı Faik Şhatku 1112 başkanlığında bir heyet görevlendirilmiştir 1113. “Gazeta Korçes”in 15 Kasım 1938 günlü sayısında Atatürk’ün cenaze törenine katılmak için Arnavutluk’tan Adalet Bakanı Faik Şhatku başkanlığında bir heyetin Ankara’ya hareket ettiği haberi yayımlanmıştır. Gazete haberinde Arnavutluk heyetinin Tiran’daki Türk Büyükelçisi Fuat Tugay tarafından uğurlandığı bilgisine de yer vermiştir 1114. Atatürk’ün ölümü üzerine yayımlar, Arnavutluk heyetinin cenazeye katılmak üzere Türkiye’ye gitmesinden sonra da devam etmiştir. “Drita” gazetesi, 15 Kasım 1938 günü “Atatürk’ün Politikası Aynen Takip Edilecektir” başlığı ile çıkmıştır. Aynı gazete, 18 Kasım 1938 günü de “Atatürk’ten Hatıralar Kemalist Devrimin Sabahı” başlığı ile Atatürk’ün çeşitli alanlarda yaptığı hizmetlere yer vermiştir. Ayrıca “Drita” gazetesi, 19 1111 Jeta E Re, 14 Kasım 1938, s. 1-4. Faik Bey, İstanbul (Darilfunun) Hukuk Mektebi’nden mezundur ve I. Dünya Savaşı’nda Türk ordusunda hizmet görmüştür (Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, s. 362). 1113 Şimşir, a.g.e., s.362. 1114 AMPJ fon:251, yıl:1938, dosya:97, s. 135. Atatürk’ün cenazesinde Arnavutluk’u aşağıdaki heyet temsil etmiştir: 1. Adliye Nazırı Faik Şhatku 2. Bay Kortcha 3. Cavid Leskovikou 4. Arnavutluk Ankara Elçisi Asaf Djadjouli (Cumhuriyet, 16 Kasım 1938, s. 7, Ulus, 16 Kasım 1938, s. 8). 1112 320 HALİL ÖZCAN Kasım 1938 günü “Cumhuriyetin Yeni Başkanı” başlığı ile İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanı seçilmesi, İnönü’nün hayatı ile Osmanlı Devleti ve Türkiye hakkında bilgilere yer vermiştir. “Drita” gazetesi, 20 Kasım 1938 günü “Büyük Saygılar, İstanbul’dan Ankara’ya Atatürk’ün Cenazesinin Nakli” başlığı ile 19 Kasımda Atatürk’ün cenazesinin milli bayraklara sarılı olarak İstanbul’dan Ankara’ya nakledildiğini yazmıştır. Gazete, Atatürk’ün İstanbul ve Ankara’daki cenaze töreni ile ilgili olarak Anadolu Ajansı’nın bildirdiği cenaze töreni programının günü ile radyo frekans bilgilerini okuyucularına duyurmuştur 1115. Atatürk’ün ölümü üzerine yayımlar sadece gazetlerde değil, dergilerde de yer almıştır. Branko Mercani, “Përbjekia Shqiptare” dergisinin Aralık 1938 sayısında “Atatürk Bazı Eski ve Yeni Anılarım” başlığı ile bir makale yayımlamıştır. Mercani, I. Dünya Savaşı’nın sonunda beş yüzyıllık Osmanlı Devleti ile Müslüman Halifeliğinin merkezi olan İstanbul ve Anadolu’nun İngiltere, Fransa ve İtalya tarafından işgal edildiğini belirtmiştir. Branko Mercani, Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışı ve Türk İstiklâl Mücadelesi’ni başlatması ile Atatürk devrimlerinin kronolojisini vermiş ve 1938 yılının Ekim ayında İstanbul’a dört yıldan sonra dönüşündeki gözlemlerini aktarmıştır. Mercani, Sarayburnu’ndan geçerken Atatürk’ün heykelini görmüş ve 5-6 yüzyıldan beri İstanbul’da ilk defa bir yüz heykeli görüldüğünü ifade etmiştir. Vapurdaki yolculardan birisi Dolmabahçe Sarayı’ndan geçerken üzüntüyle Mercani’ye burasının Atatürk’ün evi olduğunu ve onun da hasta olduğunu ifade etmiştir. Mercani, kendisine bunu söyleyen yolcunun gözünden iki damla yaş geldiğini gözlemlemiştir. İstanbul’da bir ay kalan Mercani görüştüğü herkesin Atatürk’ün hastalığıyla ilgilendiğine şahit olmuştur. Öyle ki tüm küçük öğrencilerin bile kitaplarını bir tarafa bırakarak Atatürk’ten haber beklediğine tanıklık etmiştir. Mercani, Fransız doktorun altı aylık dinlenme sonrası Atatürk’ün iyileşeceği umudunu dinlemiş; ancak Atatürk’ün Hatay meselesi için Mersin’e (güneye) ve Suriye sınırına gittiğini öğrenmiştir. Yazar, Atatürk’ün hastalığına aldırış etmeden ülkesini düşündüğünü ifade ede1115 Drita, 20 Kasım 1938, s. 1. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 321 rek Hatay meselesini çözmek için seyahat yaptığını belirtmiş ve bunun sonucunda da Hatay’ın bir damla kan dökülmeden bağımsız olduğunu ifade etmiştir. Mercani, Mersin ve güney seyahatinden sonra Atatürk’ün iyileşme umudunun azaldığını öğrenmiş ve İstanbul’dan 5 Kasım 1938’de bir milletinin tamamını ilk defa büyük bir üzüntü içerisinde görerek ayrılmıştır. Mercani, Atatürk’ün kendi milletini kölelikten kurtararak özgürleştirdiğini belirttikten sonra makalesini şöyle bitirmiştir: “Bir ülke bir mezarın etrafında ağlıyor. Atatürk’ün ruhu artık sonsuza kadar vatandaşlarının kalbinde yaşayacaktır. Atatürk bir ideal için yaşadı ve ideal için öldü. Arkasında ne altın ne bina bıraktı ama halkı için konak bıraktı.” 1116 “Perpjekja Shqiptare” dergisinde Atatürk’ün ölüm haberi şöyle yer bulmuştur: “Artık Atatürk sağ değil, tüm bir ulus, tek bir nabızla çarparak O’nun etrafında toplanmış, O’na ağlıyor. O’nu muarızları da hicranla anıyor. O öldü, ama ruhu ebediyen sağ kalacaktır. Atatürk, bir ideal için yaşadı, bir ideal için öldü. Arkasında altınlar ve saraylar bırakmadı… Sadece sevgili ulusu için bir yurt ve ekmek bırakıp gitti fâni dünyadan…” “Perpjekja Shqiptare” dergisi, Atatürk’ten övgüyle bahsetmiş ve ileriki sayılarında Atatürk’ün şahsiyeti ve reformları hakkında yazı yazacağını duyurmuştur. Ancak dergi, Atatürk hakkında yayın yapamadan Kral Zog tarafından kapatılmıştır 1117. Atatürk’ün ölümü sadece kendi dönemindeki Arnavutları değil kendisinden sonrakileri de derinden etkilemeyi sürdürmüştür. Arnavutluk Emek Partisinin IX. Kurultayında Ramiz Alia, Mustafa Kemal Atatürk önderliğin1116 Branko Merxhani,, “Atatürk Disa Kujtime të Vjetra dhe të Reja”, Përbjekia Shqiptare, Aralık 1938, s. 314-319. 1117 Kaçi, a.g..m., s. 53. Arnavut gazeteleri Atatürk’ün ölümünden sonra da onun dehasını değerlendiren yazılar yayımlamışlardır. Bunlardan birkaçının başlıkları şöyledir: Agjencia Alba:”Atatürk Türk ulusu için âdeta bir mâbut idi.” “Drita” gazetesi:” Atatürk’ü, yeni Türkiye’nin kuruluşu yolunda açtığı şanlı merhalelerle anıyoruz.” “Shtypi” gazetesi: “Türk milleti ulusal yas içerisindedir çünkü yeni Türkiye’nin yaratıcısı eşsiz önderini yitirmiştir. Arnavut ulusu, bu büyük ve acı kayıptan dolayı Türk milletinin duyduğu acıyı ve elemi paylaşmaktadır.” (Demirlika, a.g.e., s. 148, Kaçi, a.g.m., s. 53). 322 HALİL ÖZCAN deki Türklerin Arnavutluk’un bir devlet olarak kurulmasına gösterdiği moral desteğe saygı duyduklarını belirttikten sonra Atatürk’ün ölümünün 50. yıldönümünde şunları ifade etmiştir: “… Biz Arnavutlar, Atatürk’ün ilk Arnavut devletinin kurulmasında yaptığı manevî desteği takdirle karşılamışızdır. Atatürk’ün eser ve inkılâpları, Arnavut vatandaşı halk tarafından geniş ölçüde yansıtılmıştır. Zira Arnavutlar, zulmeden Kral Ahmet Zogo’ya karşı koyan Atatürk’ün şahsiyetinde samimi ve gerçek bir dost ve önder bulmuşlardı…” 1118. Atatürk’ün ölümü, Arnavutluk’ta çok geniş yankı uyandırmıştır. Arnavutluk basınının hemen tamamı Atatürk hakkında içten gelen olumlu yazılar yazmış, gerçekçi değerlendirmelerde bulunmuş ve Türk halkının hislerine de tercüman olmaya çalışmıştır. Hatta basının bir kısmı, Atatürk’ün ölümü üzerine Avrupa basınında çıkan yazılara da yer vermiştir. Arnavutluk, Atatürk önderliğinde yapılan Türk İstiklâl Mücadelesi’ni ve Türk reformlarını nasıl takdir ile izlemiş ise Atatürk’ün ölümüne de bir o kadar üzülmüştür. 1118 Kaçi, a.g.m., s. 57. SONUÇ Emperyalist devletler, I. Dünya Savaşı sürecinde Türklerin yaşadığı coğrafya ile diğer mazlum ve Müslüman ülkeleri şark meselesi çerçevesinde işgal edebilmek için pazarlıklar ve gizli anlaşmalar yapmışlardır. Bu devletler, savaş sonrası gizli anlaşmaları devreye sokarak kimi yerde bizzat kendileri kimi yerde de uzantıları olan devletlerle hedeflerindeki ülkeleri işgallere başlamışlardır. Emperyalist devletler ve onların uzantılarının giriştikleri işgallere karşı ilk direniş Mustafa Kemal Paşa liderliğinde Anadolu’da başlamıştır. Emperyalist işgallerin amacını doğru öngören ve değerlendiren Mustafa Kemal, geniş cepheli saldırının savunmasını diğer Müslüman ve mazlum ülkelerle dayanışma içerisine girerek yapmaya çalışmıştır. Bu amaç çerçevesinde TBMM Hükûmeti, bir taraftan geniş cepheli saldırılar karşısında kendi bağımsızlık mücadelesini verirken diğer yandan da savunma cephesini genişleterek halkının çoğu Müslüman olan Arnavutluk’un bağımsızlık mücadelesine de destek vermeye çalışmıştır. Bu destekte tarihi ve kültürel yakınlığın yanı sıra Yunanistan’ın her iki ülkede de işgalci olmasının önemi vardır. Anadolu ve Arnavutluk işgal altında iken Türk ve Arnavut milliyetçiler de ülkelerinin işgalden kurtarılabilmesi için 1920 yılında çareler aramaya başlamışlardır. Türkiye’den Arnavutluk’a önce Eylül 1920’de Albay Hamdi Bey gitmiştir. Daha sonra Arnavutluk Hükûmeti, Emekli Erkânı Harp Miralayı Selahattin Saip Bey’e Harbiye Nazırlığı (Savunma Bakanlığı) görevini teklif etmiştir. Selahattin Saip Bey de TBMM Hükûmeti Başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın onayı ve talimatıyla bu görevi kabul ederek 1921 yılı Ocak ayının başında Arnavutluk’a gitmiştir. Selahattin Bey, TBMM Hükûmeti’nin Anadolu’da düzenli orduyu kurduğu bir dönemde eş zamanlı olarak düzenli Arnavutluk ordusunu kurmuş ve ordunun temel kanunlarını belirlemiştir. Selahattin Bey’in Savunma Bakanlığı sırasında Albay Hamdi Bey de Arnavutluk ordusunun Genel Kurmay Başkanı olmuştur. 324 HALİL ÖZCAN Arnavutluk’a bu dönemde Türkiye’den Selahattin ve Hamdi Bey’in dışında birçok Arnavut kökenli asker ve sivil memur gitmiştir. Anadolu ve Arnavutluk’ta aynı dönemde işgalci konumunda bulunan Yunanistan, Türkiye’den Arnavutluk’a memurların gitmesinden her ortamda şikâyetçi olmuş ve bu memurları da “Kemalî memurlar” olarak adlandırmıştır. Selahattin ve Hamdi Beyler tarafından oluşturulan düzenli Arnavut ordusu, Sırp ve özellikle Yunanistan sınırlarında önemli faaliyetlerde bulunmuş, bunun sonucunda da Yunanistan, Arnavutluk sınırında daha fazla kuvvet bulundurmak mecburiyetinde kalmıştır. Türkiye’de bu durumdan yararlanmasını bilmiştir. Bu süreçte Yunanistan, Türkiye ve Arnavutluk’ta başarılı olmuş olsaydı, her iki ülkedeki işgalini kalıcı hale dönüştürmüş olacaktı. Mustafa Kemal Paşa, bu tehlike konusunda Arnavutluk Hükûmeti’ni ikna edebildiği için Arnavutlar, hem kendi cephelerini kuvvetli tutmuş ve hem de Anadolu’daki mücadeleyi kendi mücadeleleri gibi takip etmek mecburiyetinde kalmışlardır. Anadolu’da İnönü Savaşlarının zaferi, Arnavutluk’ta da coşkulu bir şekilde kutlanmış ve Arnavutlar, Yunanistan’ın kendi ülkelerinde de mağlup olabileceğine inanmaya başlamışlardır. Sakarya Savaşı’nın zaferi ise Türk dünyası genelinde (hatta Müslüman dünyasında) olduğu gibi Arnavutluk’ta da Türk halkı gibi içtenlikle kutlanmıştır. Sakarya Savaşı’nın sonucunda Yunanistan ordularının yenilgisini gören İngiltere, Türkiye politikasında yumuşamaya başladığı gibi Arnavutluk plânlarında değişiklik yapmak mecburiyetinde kalmıştır. Bu amaçla Yunanistan’ın Arnavutluk’tan çekilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Sakarya yenilgisinin şoku ve ezikliği içerisindeki Yunanistan, İngiltere’nin bu kararına direnememiştir. Böylece TBMM Hükûmeti ile Arnavutluk arasındaki işbirliğinin sonucu olarak Yunanistan işgali, her iki ülkede de kalıcı hale dönüşememiştir. İstiklal Mücadelesi, “Ya istiklâl, ya ölüm!” parolasıyla zaferle sonuçlandıktan sonra Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde Türkiye, kendi rejimini milletin iradesine dayanan cumhuriyet olarak belirleyip ülkeyi kendi öz kaynaklarıyla kalkındırabilmek için milli seferberlik ile çalışmaya başlamıştır. Ancak Arnavutluk için aynı durum söz konusu olamamıştır. Çünkü ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 325 Mustafa Kemal Paşa gibi bir liderden yoksun olan Arnavutluk’ta bağımsızlık sonrasında iç istikrar sağlanamamış ve siyasî rejim çözüme kavuşturulamamıştır. Bu ortamda Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Hükûmeti arasında Aralık 1923’te siyasî anlaşmalar imzalanmış olsa da Arnavutluk’taki istikrarsızlıklar sebebiyle bu anlaşmalar hemen onaylanamamıştır. Ancak Ocak 1925’te Arnavutluk, siyasî rejimini cumhuriyet olarak belirlemiş ve Türkiye ile imzaladığı anlaşmaları onaylayarak resmi ilişkileri başlatabilmiştir. Osmanlı Devleti’nin parçalanma sürecinde bağımsızlığını kazanan son iki millet olan Türkler ve Arnavutlar arasında siyasî ilişkiler başlamış olmasına rağmen bu ilişkileri kalıcı hale getirecek olan ticari ilişkiler başlayamamıştır. Arnavutluk Hükûmeti, Türkiye’de kalan Arnavutların sorunlarını çözebilmek için Türkiye ile siyasî ilişkileri başlatmada oldukça istekli ve aceleci davranırken ticari ilişkilerde önceliği İtalya’ya vermiştir. Arnavutluk Hükûmeti, bu amaçla Türkiye’ye siyasî ilişkileri başlatmak için heyet gönderirken eş zamanlı olarak başka bir heyeti de ticari ilişkileri geliştirmek amacıyla İtalya’ya göndermiştir. Bu dönemde Türkiye ve Arnavutluk’ta iktidarda olan yöneticilerinin büyük çoğunluğu Osmanlı Devleti’nin son döneminde yetişmiş olan kadrolardır. Ancak Arnavutluk idari kadroları, Osmanlı Devleti’ni çöküntüye götüren ekonomik, siyasî ve kültürel ayrıcalıkların benzerlerini İtalya’ya verirken Osmanlı Devleti’ni çöküşe götüren yanlışlardan ders almadıklarını kanıtlamışlardır. Oysa Türkiye bu dönemde siyasî, adli, askerî, ekonomik ve kültürel tam bağımsızlık ilkesini tıpkı İstiklâl Mücadelesi’nde olduğu gibi kendi gücüyle uygulamaya çalışmıştır. İstiklâl Mücadelesi’nin başlangıcında Misakı Milli’yi belirleyen Türkiye, kuruluş aşamasında da Misakı İktisadi ve Misakı Maarifi hedef olarak belirlemiştir. Arnavut liderler, Arnavutluk’un Osmanlı Devleti’ne karşı bağımsızlığını Osmanlı Devleti’nden ayrılan diğer unsurlar gibi dış güçler yardımıyla ilân etmişlerdir. Ancak ülkenin bağımsız olduktan sonra tam bağımsızlığını nasıl koruyacağı ile ilgili bir plân ya da hedef geliştirmemiş oldukları için bu 326 HALİL ÖZCAN durum Arnavutluk’u daha bağımsızlığının ilk aşamasında destek veren dış güçlere bağımlı hale getirmiştir. Bu bağımlılık, dönem yöneticilerinin İtalya ile yaptıkları anlaşmalarla sürekli hale dönüştürülmüştür. İtalya’ya tek yanlı bağlanma sonucunda bütün tepkilere rağmen Cumhurbaşkanı Ahmet Zogu, 1 Eylül 1928’de İtalya’nın desteği ile krallığını meclise onaylatmıştır. Türkiye kamuoyu, cumhurbaşkanı ve hükûmeti, Zogu’nun kral olmasına çok sert tepki göstererek Tiran Elçisi Tahir Lütfi Bey’i Ankara’ya çağırmıştır. Arnavutluk’taki rejim değişikliğini tüm devletler tanırken millet egemenliğine dayanan siyasî rejimini kuran Türkiye Cumhuriyeti, bu rejimi tanımamıştır. Hatta Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa, Kral Zog’u halkına ihanet etmekle suçlamıştır. Türkiye’nin bu tepkisi Arnavutluk’ta, krallığa muhalif çevrelerce kendilerine destek olarak algılanırken Kral Zog Ankara’daki Arnavutluk Elçiliğini kapatmıştır. Türkiye de tepki olarak Arnavutluk’a bir daha elçi atamamakla birlikte Tiran Elçiliğini maslahatgüzar seviyesinde açık tutarak Arnavutluk’taki gelişmeleri Türk Maslahatgüzarının gözlemlerine dayanarak takip etmeye çalışmıştır. 1930’lu yıllara doğru İtalya’nın Akdeniz’de yeniden yayılmacı ve saldırgan politika takip etmeye başlaması ile birlikte aralarındaki nüfus mübadelesi ve diğer ihtilaflarını çözüme kavuşturan Türkiye ve Yunanistan’ın girişimiyle Balkan Konferansları toplanmaya başlamıştır. Bu süreçte İtalya ile ilişkileri zayıflamaya başlamış olduğu için Arnavutluk da Balkan Konferanslarına katılmıştır. II. Balkan Konferansı İstanbul’da toplanmış olmasına rağmen konferans üyeleri kapanış toplantısını Ankara’da yapmıştır. Türkiye Cumhurbaşkanı, konferansın son toplantısının Ankara’da yapılması sebebiyle Balkan Devlet Başkanlarına birer telgraf göndermiştir. Balkan birliğinin samimi savunucu olan Mustafa Kemal, Arnavutluk’un da Balkan birliğine katılımını sağlamayı düşündüğü için tanımamakta direndiği Arnavutluk Kralına da telgraf göndermiş ve böylece Türkiye-Arnavutluk ilişkileri yeniden düzelmeye başlamıştır. Balkan Konferansları başladığı sırada Arnavutluk ile İtalya arasında 1926 yılında beş yıllığına imzalanan ve 1927 yılında onaylanan Tiran Pak- ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 327 tı’nın yenilenmesi gündeme gelmiştir. Ancak Kral Zog, Arnavutluk içerisinde İtalya’ya karşı gelişen milli muhalefeti de dikkate alarak paktı imzalamamak için direnmiştir. Zogu, ihtiyaç duyduğu desteği İtalya’dan başka ülkelerden temin etmeye çalışmıştır. Bu amaçla Balkan Konferansları görüşmeleri sürdüğü dönemde İtalya’dan aldığı borç ve ekonomik desteği diğer ülkelerden temin etmeye çalışmışsa da başarılı olamamıştır. Çünkü bu dönemde Balkan Devletleri hem dünya ekonomik buhranının etkisinde bulundukları ve hem de İtalya’dan çekindikleri için Arnavutluk’un ihtiyaç duyduğu iktisadî yardımları yapamamıştır. Balkan Devletlerinden istediği yardımı bulamayan Arnavutluk, yeniden İtalya ile görüşmelere başlayarak Balkan Konferanslarında Bulgaristan ile birlikte sürekli ekalliyetler meselesini gündemde tutmuştur. Balkan Paktı’na karşı olan İtalya’nın yönlendirmesiyle Arnavutluk ve revizyonist politika izleyen Bulgaristan pakta katılmamıştır. Ancak Balkan Paktı yine de bu iki ülkenin sonradan katılımına imkân sağlayacak şekilde dört Balkan Devleti’nce imzalanmıştır. Atatürk, Balkan Paktı’nın tüm Balkan Devletlerinin katılımıyla gerçek amacına ulaşacağını düşündüğü için Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Ruşen Eşref Ünaydın’ı ve devamında yakından tanıdığı yazar Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nu Arnavutluk’a elçi olarak atamıştır. Ancak Arnavutluk, bu olumlu siyasete gerekli cevabı verememiş, yeniden ve daha ağır şartlarda İtalya ile misak imzalamıştır. Balkan Paktı ülkeleri de bu nedenle Arnavutluk’u Balkan dışı devlet olarak değerlendirerek pakta dahil etmeme kararı almışlardır. Ocak 1936’da Arnavutluk Kralı Zog, kız kardeşi Prens Saniye’yi II. Abdülhamit’in oğlu Abid Efendi ile evlendirmiştir. Arnavut kralı bekâr olduğu için II. Abdülhamit’in torununun Arnavutluk tahtına varis olması ihtimali belirmiştir. Bu evlilik, Osmanlı hanedanının Türkiye dışında da olsa yeniden hüküm sürebilmesine imkân verebileceği ihtimalini akıllara getirdiği için Türkiye Dışişleri Bakanlığı, bu evliliğe çok sert tepki göstermiştir. Bu tepkinin sonucu olarak Türkiye, Tiran Elçisini geri çekmiştir. Hem bu evlilik ve hem de Arnavutluk’un yeniden İtalya nüfuzu altına girerek Balkan Pak- 328 HALİL ÖZCAN tı’ndan uzaklaşması nedeniyle Atatürk’ün ölümüne kadar Türkiye ile Arnavutluk arasındaki ilişkiler beklenen seviyede gerçekleşememiştir. İki ülke arasındaki siyasî ve ekonomik ilişkiler beklenildiği gibi olmasa da Atatürk liderliğinde Türkiye’de gerçekleştirilen reformlar Arnavutluk’ta yakından takip edilmiştir. Türkiye’deki inkılâpların getirdiği faydaları gören dönemin Arnavutluk yöneticileri, hemen aynı yenilikleri kendi ülkelerinde gerçekleştirmek için harekete geçmiştir. Ancak Arnavutluk Kralı Zog, her fırsatta Türkiye temsilcilerine, Atatürk’e ve inkılâplarına hayranlık duyduğunu belirtmesine rağmen Türk inkılâplarındaki bağımsızlıkçı ruhu ve Türkiye’nin kendi öz kaynaklarıyla kalkınma çabalarını yeterince anlayamamış olduğunu kendi icraatlarıyla göstermiştir. Sonuç olarak Atatürk döneminde Türkiye Arnavutluk ilişkileri beklenilen düzeye ulaşamamıştır. Bu durumun gerçek sebebini iki ülkenin bağımsızlık mücadelesi izledikleri farklı yöntemden kaynaklandığını söylemek mümkündür. Türkiye, İstiklâl Mücadelesi sonucunda bağımsızlığını kazanırken Arnavutluk Adriyatik’e hâkim olmak ve Büyük Sırbistan’nın kurulmasını engellemek isteyen Avusturya ve İtlaya’nın desteğini görmüştür. Hatta Arnavutluk, bağımsızlık sürecindeki dış destek sağlama geleneğini bağımsızlıktan sonra da devam ettirmiştir. Avusturya’nın I. Dünya Savaşı’ndan mağlup olarak çıkmasıyla Arnavut liderler, ticari imtiyazlar verdikleri İtalya ile ekonomi, savunma ve güvenlik anlaşmaları yaparak ülkelerini kendi elleriyle İtalya’nın siyasî ve iktisadî nüfuzu altına sokmuştur. Oysa bağımsızlık mücadelesinde izlenen farklı yöntem sonucu Türkiye tam bağımsız bir dış politika izlemiştir. Gelişen süreçte Arnavutluk’un İtalya’ya bağımlı hale gelmesi ve Türkiye’nin yayılmacı İtalya’yı tehdit olarak algılaması sebebiyle de Atatürk dönemindeki Türkiye-Arnavutluk ilişkileri beklenen düzeyde gelişememiştir. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ve Kral Zog, hemen aynı dönemde ülkelerinin geleceğine yön vermiştir. Atatürk sonrası Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün ön gördüğü hedefler doğrultusunda varlığını devam ettirme gayreti gösterirken Arnavutluk, II. Dünya Savaşı başlar başlamaz İtalya’nın ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 329 işgaline uğramış ve Kral Zog, ülkesini terk ederek Türkiye’ye sığınmak mecburiyetinde kalmıştır. Arnavutluk’un bu durumu, II. Dünya Savaşı sonrasında komünizm yönetimine geçilmesine ortam hazırlamıştır. KAYNAKÇA I. ARŞİV BELGELERİ A. ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÜRK İNKILÂP TARİHİ ENSTİTÜSÜ (TİTE) ARŞİVİ TİTE Arşivi, Kutu No. 20, Gömlek No: 62, Belge No: 62. TİTE Arşivi, Kutu No: 28, Gömlek No: 51, Belge No: 51. TİTE Arşivi, Kutu No: 31, Gömlek No: 33, Belge No: 33. TİTE Arşivi, Kutu No: 20, Gömlek No: 150, Belge No: 150. TİTE Arşivi, Kutu No: 28, Gömlek No: 13, Belge No: 13. TİTE Arşivi, Kutu No: 25, Gömlek No: 18, Belge No: 18. TİTE Arşivi, Kutu No: 35, Gömlek No: 78, Belge No: 78. TİTE Arşivi, Kutu No. 25, Gömlek No: 13, Belge No: 13. TİTE Arşivi, Kutu No:17, Gömlek No:14, Belge No:14. TİTE Arşivi, Kutu No: 52, Gömlek No: 75, Belge No:75. TİTE Arşivi, Kutu No: 42, Gömlek No: 185, Belge No:185. TİTE Arşivi, Kutu No: 35, Gömlek No: 78, Belge No: 78. TİTE Arşivi, Kutu No:28, Gömlek No:48, Belge No:48. TİTE Arşivi, Kutu No:47, Gömlek No:73, Belge No:73. B. BAŞBAKANLIK CUMHURİYET ARŞİVİ (BCA) BCA, 1925: fon kodu: 030.11.1, yer no:15.30.18. BCA, 24 Haziran 1925: fok kodu: 030.11.1., yer no:15.28.7. BCA, 19 Ağustos 1922, fon kodu:030. 10., yer no: 282.564.1. BCA, 1923, fon kodu:030.18., yer no:1.1/8.39.3. BCA, 29 Nisan 1926: fon kodu:18.01.01. yer no:018.28.5. BCA, 28 Ağustos 1926:fon kodu:080.18.01.01, yer no:020.43.2. 332 HALİL ÖZCAN BCA, 18 Aralık 1926, fon kodu:030.10, yer no:236.596.4. BCA, 10 Eylül 1923, fon kodu: 272.11, yer no:16.67.10. BCA. 20 Ekim 1923, fon kodu:272.11, yer no:16.68.9. BCA, 1922, fon kodu:030.10, yer no:282.564.1. BCA, fon kodu:030.10, yer no:129.927.03. BCA, 1926, fon kodu:030.11. yer no:1/21.1.19. BCA,17 Eylül 1927, fon kodu:030.10, yer no:233.570.8. BCA, 1925, fon fodu: 030.11.1, yer no:15.28.7. BCA, 1927, fon kodu:030.10, yer no:219.475.10. BCA, 1927, fon kodu:030.10 yer no:254.710.23. BCA, 1927, fon kodu: 030.10., yer no:233.570.9. BCA, 1926, fon kodu: 030.10., yer no:250.691.6. BCA, 1926, fon kodu:30.10.0.0, yer no: 233.570.4. BCA, 1928, fon kodu:080.28.01.01., yer no:028.24.14. BCA,1928,fon kodu:7268, yer no:104/2. BCA, 1928, fon kodu:41327, yer no:625. BCA, 26 Kasım 1929, fon kodu:010.18.01.02, yer no:4.37.15. BCA, 14 Mayıs 1934, dosya:421-A48, fon kodu:030.10, yer no:233.572.8, s. 14. BCA; 14 Ekim 1929, fon kodu:030.10, yer no:233.570.13. BCA, 30 Aralık 1928, fon kodu:030.10, yer no:233.570.11. BCA, 4 Mayıs 1929, fon kodu:030.10, yer no:236.597.2. BCA, 15 Aralık 1931, fon kodu:030.10, yer no: 233.570.15. BCA, fon kodu:030.1,yer no:238.608.30. BCA, 26 Kasım 1929, fon kodu:010.18.01.02, yer no:4.37.15. BCA, 23 Ekim 1934, fon kodu:030.18.01.02, yer no:49.72.10. BCA, 31 Ekim 1934, fon kodu:030.10, yer no:74.491.13. BCA, 10 Aralık 1936, fon kodu:030.18.01.02, yer no:70.94.19. BCA,15 Ocak 1938, fon kodu:030.18.05.02, yer no:82.5.14. BCA, 17 Mart 1934, fon kodu:030.18.01.02, yer no:43.15.6. BCA, 29 Ocak 1938, fon kodu:030.18.01.02, yer no:82.8.10. BCA, 21 Kasım 1932, fon kodu:030.10, yer no:251.694.27. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 333 BCA, 14 Şubat 1938, fon kodu:030.10, yer no:203.387.13. BCA, 9 Nisan 1932, fon kodu:030.10, yer no:233.570.19. BCA, 4 Mart 1933, fon kodu:030.10, yer no:233.571.4. BCA, 29 Kasım 1934, fon kodu:030.10, yer no:233.572.15. BCA, 9 Mayıs 1934, fon kodu:030.10, yer no:233.572.7. BCA, 17 Ekim 1934, dosya:421-A, fon kodu:030.10, yer no:233.572.11. BCA, 14 Mayıs 1934, dosya:421-A48, fon kodu:030.10, yer no:233.572.8. BCA, 12 Ocak 1935, fon kodu:030.10, yer no:233.572.18. BCA, fon kodu:030.10, yer no:233.573.16. BCA; 10 Nisan 1937, fon kodu:030.10, yer no:233.573.11. BCA, 9 Kasım 1932, fon kodu:030.10, yer no:226.523.30. BCA, 21 Kasım 1932, fon kodu:030.10, yer no:226.523.31. BCA, 20 Ocak 1932, fon kodu:030.10, yer no:226.523.21. BCA, 1 Aralık 1934, fon kodu:030.10, yer no:233.572.13. BCA, 25 Mart 1934, fon kodu:030.10 yer no:233.572.5. BCA, 8 Mayıs 1934, fon kodu:030.10, yer no:233.573.12. BCA, 30 Mart 1932, fon kodu:030.10, yer no:240.621.11. BCA, 25 Ocak 1933, fon kodu:030.10, yer no: 233.570.24. BCA, 21 Şubat 1933, fon kodu:030.10, yer no:220.486.3. BCA, 22 Mart 1933, fon kodu:030.10, yer no:237.601.8. BCA, 16 Temmuz 1933, fon kodu:030.10, yer no:233.571.14. BCA, 21 Aralık 1933, fon kodu:030.10, yer no:233.572.1. BCA, 4 Ocak 1933, fon kodu:030.10, yer no:233.570.22. BCA, 21 Ekim 1933, fon kodu.030.10, yer no:02.40.74.1. BCA, 11 Ekim 1931, dosya no:421-1/63, fon kodu:030.10, yer no:233.573.2. BCA, 26 Aralık 1935, doya no:421-A/64, fon kodu:030.10, yer no:233.573.3. BCA, 24 Nisan 1932, fon kodu:030.10, yer no:233.570.21. C. CUMHURBAŞKANLIĞI ARŞİVİ Cumhurbaşkanlığı Arşivi, 6 Nisan 1925, IV-4a, 52-1, 63-1. 334 HALİL ÖZCAN Cumhurbaşkanlığı Arşivi, 30 Aralık 1928, yer no: A.IV-16-b, dosya no: D.65, vesika no:F.118. Cumhurbaşkanlığı Arşivi, 28 Ocak 1929, yer no:A.IV-16-b, dosya no: D.65, vesika no:F.12. Cumhurbaşkanlığı Arşivi,3 Aralık 1931, yer no: A.IV-16-b, dosya no:D.65, vesika no: F.29. Cumhurbaşkanlığı Arşivi, 4 Mart 1933, yer no:A. IV-6, dosya no: D.54, vesika no:F.20. Cumhurbaşkanlığı Arşivi, 15 Mart 1934, yer no: A. IV-16-b, dosya no: D.65, vesika no:F.14. D. ARNAVUTLUK DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI ARŞİVİ-ARKİVİ İ MİNİSTRİSE PUNEVE TE JASHTME TİRANE-ALBANİA- (AMPJ) AMPJ, fon:251, yıl:1923, dosya:200, s:5. AMPJ, fon:251, yıl:1923, dosya:200, s.3. AMPJ, fon:251, yıl:1923, dosya:200, s.:6-7. AMPJ, fon:251, yıl:1923, dosya:200, s.:35-38. AMPJ, fon:251, yıl:1923, s.40-41. AMPJ fon:251, yıl:1923, dosya:200, s.:56-58. AMPJ, fon:251, yıl:1923, dosya:200, s.:18-19. AMPJ, fon:251, yıl:1923, dosya:200, s.:1-2. AMPJ, fon:251, yıl:1932, dosya:132, s.5. AMPJ, fon:251, yıl:1926, dosya:40, s.:22-24. AMPJ fon:251, yıl:1924, dosya:83, s.:2-3. AMPJ, fon:251, yıl:1929, dosya:463, s.:76. AMPJ, fon:151, 1928, dosya:138, s.:16. AMPJ fon:251, yıl:1933, dosya:237, s.:1-3. AMPJ, fon:251, yıl:1935, dosya:164, s.:1. AMPJ fon:251, yıl:1938, dosya:97, s.:71. AMPJ fon:251, yıl:1938, dosya:97, s.:76-77. AMPJ fon:251, yıl:1938, dosya:97, s.:123. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 335 AMPJ fon:251, yıl:1938, dosya:97, s.:126. AMPJ fon:251, yıl:1938, dosya:97, s.:135. AMPJ fon:251, yıl:1938, dosya:107, s.12-16. E. ARNAVUTLUK DEVLET ARŞİVİ -ARKİVİ QENDROR İ SHTETİT TİRANE- ALBANİA (AQSH) AQSH. Fon:149, tarih:1921, Dosya II-42, s.41. AQSH. Fon:149, tarih:1921, Dosya II-42, s.200. AQSH. Fon:149, tarih:1921, Dosya II-42/1, s 95. AQSH. Fon:149, tarih:1921, Dosya II-42, s.55. AQSH. Fon:149, tarih:1921, Dosya II-42, s.38. AQSH. Fon:152, tarih:1938, Dosya 159, s.2. AQSH. Fon:152, tarih:1938, Dosya 159, s.3. AQSH. Fon:152, tarih:1938, Dosya 159, s.4. AQSH. Fon:272, tarih:1931, Dosya 86, s.1-2. AQSH. Fon:272, tarih:1931, Dosya 86, s.7-10. AQSH. Fon:152, tarih:1935, Dosya 11/2, s.1. F. ÖZEL ARŞİV “Abidin Nepravişta’nın yayımlanmamış özel notları”, Nestor Nepravişhta’nın özel arşivi, Tiran, 2008. “Rauf Fitso’nun Mülkiye Mektebi diploması”, Berdil Fitso’nun özel arşivi, Tiran, 2008. T.Selenica, Ahqıprıa e Ilustruar L’albanıe Illustrëe, Albumı ı “Shqıprs më 1927, Maksim M.Husı’nin özel arşivi, Tiran, 2008. II. RESMİ BELGELER TBMM Zabıt Ceridesi TBMM Kavanin Mecmuası Resmi Gazete HALİL ÖZCAN 336 III. SÜRELİ YAYINLAR A. TÜRKÇE Akşam gazetesi Alemdar gazetesi Anadolu’da Yeni Gün gazetesi Ayın Tarihi dergisi Cumhuriyet gazetesi H. Milliye gazetesi Peyâm-ı Sabah gazetesi Tanin gazetesi Ulus gazetesi Vakit gazetesi Yarın gazetesi Yeni Gün gazetesi B. ARNAVUTÇA (Biblioteka Kombëtare Tirane-Arnavutluk) Drita Gazet’e Korçës Jeta E Re Miku ı Popullıt Shekulli i Ri Shqipëri’e Rë Shqiptarı ı Amerıkes Korçe Vatra IV. KİTAPLAR VE MAKALELER 1’nci T.B.M.M’nin Gizli Oturumlarında Atatürk’ün Konuşmaları, Hazırlayan İbrahim Sâdi Öztürk, ATO, Ankara, 2004. A.AFETİNAN, M.Kemal Atatürk’ün Karlsbad Hatıraları, TTK Basımevi, Ankara, 1991. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 337 A.AFETİNAN, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Yeni Baskıya Hazırlayan Arı İnan, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2007. A.AFETİNAN, İzmir İktisat Kongresi 17 Şubat-4Mart 1923, TTK Basımevi, Ankara, 1989. A.AFETİNAN, Türkiye Cumhuriyetinin İkinci Sanayi Planı 1936, TTK Basımevi, Ankara, 1989. A.Şükrü, “Balkan Birliği”, 21 Ekim 1931, Milliyet gazetesi, sayı:2046, s.1. Abdülhamit’in Hatıra Defteri, Yay. Haz. İsmet Bozdağ, Kervan Kitapçılık, İstanbul, 1975. AHMET ASIM, “İtalya-Arnavutluk”, Vakit gazetesi, 9 Aralık 1926, sayı:3211, s.1. AHMET HAMDİ, Arnavutluk Hakkında,y.y., İstanbul,1920. Ahmet Şerif, Arnavutdluk’ta, Sûriye’de, Trablusgarb’de Tanîn C.II, Hazırlayan Mehmed Çetin Börekçi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1999. Akademia e Shkencave e Shqıpërısë, Historia e Popullit Sqıptar I, Tiran, 2002. Akademıa e Shkencave e Shqıpërısë, Historia e Popullit Sqıptar III, Tiran, 2007. AKŞİN, Aptülahat, Atatürk’ün Dış Politika İlkeleri ve Diplomasisi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1991. AKŞİN, Sina, 31 Mart Olayı, Sevinç Matbaası, Ankara, 1970. AKŞİN, Sina, FIRAT, Melek, “İki Savaş Arası Dönemde Balkanlar” Balkanlar, Ortadoğu ve Balkan İncelemeleri Vakfı Yayınları, İstanbul, 1993, s.97-124. AKYÜZ, Yahya, Türk Kurtuluş Savaşı ve Fransız Kamuoyu 1919-1922, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1988. 338 HALİL ÖZCAN ALPAN, Necip P., “Osmanlılar Zamanında Türklerle Arnavutlar Arasındaki Geleneksel Hukuk İlişkileri”, III. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildirileri: IV. Cilt Gelenek, Görenek ve İnançlar, Başbakanlık Basımevi, Ankara, 1987, s.19-33. ALPAN, Necip P., “Türkiye İle Arnavutluk’un İstiklâl Savaşlarındaki Parelelizm Doğrultusunda Yaptıkları İşbirliği”, X.Türk Tarih Kongresi, Kongreye Sunulan Bildiriler VI.Cilt, TTK Basımevi, Ankara, 1994, s.2897-2904. ALPAN, Necip P., Albanolojinin Işığında Arnavut Alfabesi Nasıl Doğdu?, Ankara, Ulucan Matbaası, 1979. ALPAN, Necip P., Kuruluşunun 100. Yıldönümünde Prizren Birliği ve Arnavutlar, Çağdaş Basımevi, Ankara, 1978. ALPAN, Necip P., Prizren Birliği ve Arnavutlar, Çağdaş Basımevi, Ankara, 1978. ALPAN, Necip P., Tarihin Işığında Arnavutluğun Bağımsızlığı ve Avlonyalı İsmail Kemal, Ulucan Matbaası, Ankara, 1982. ALPAN, Necip P., Tarihin Işığında Bugünkü Arnavutluk, Ulucanlar Matbaası, Ankara, 1975. ALPAN, Necip P.,”Arnavutluk ve Arnavutlar”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, Ocak 1998, s. 31-35. ALTAY, Fahrettin, 10 Yıl Savaş 1912-1922 ve Sonrası, İnsel Yayınları, İstanbul, 1970. ARMAOĞLU, Fahir, 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi (1789-1914), TTK Basımevi, Ankara, 1997. ARMAOĞLU, Fahir, 20. Yüzyıl Siyasî Tarihi (Cilt 1-2:1914-1995), Alkım Yayınevi, İstanbul, 2007. Arnavutluk Ülke Raporu, T.C.Dışişleri Bakanlığı TİKA, Ankara, 1996. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 339 ATAOĞLU, Ömer, “Tarihte Arnavutluk”, Tarih Hazinesi Dergisi, sayı 1, yıl, 1, İstanbul, 15 Kasım 1950, s. 308-311. ATATÜRK, Kemal, Nutuk 1919-1927, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2000. ATATÜRK, Mustafa Kemal, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt I-III, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1997. Atatürk’ün Bütün Eserleri (1 Ekim 1920-31 Ocak 1921), Cilt:10, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2003. Atatürk’ün Milli Dış Politikası: (Milli Mücadele Dönemine Ait 100 Belge) 1919-1923, T.C. Kültür Bakanlığı, Atatürk Dizisi, C.1, Ankara, 1994. ATAY, Falih Rıfkı, Gezerek Gördüklerim, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları/2466, Ankara, 2000. AYDEMİR, Şevket Süreyya, Makedonya’dan Orta Asya’ya Enver Paşa: Birinci Cilt (1860-1908), Remzi Kitabevi, İstanbul, 1970. BABACAN, Hasan, Mehmet Talât Paşa:1874-1921, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yayınları, Ankara, 2005. BAĞIŞ, Ali İhsan, “İngiltere’nin Osmanlı İmparatorluğu’nun Toprak Bütünlüğü Politikası ve Türk Diplomasisinin Çaresizliği”, Çağdaş Türk Diplomasisi:200 Yıllık Süreç, Sempozyuma Sunulan Tebliğler, 15-17 Ekim 1997, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1999, s. 45-54. BARDAKÇI, Murat, Son Osmanlılar:Osmanlı Hanedanının Sürgün ve Miras Öyküsü, Doğan Ofset Yayıncılık ve Matbaacılık A.Ş., İstanbul, 2006. BARTL, Peter, Milli Bağımsızlık Hareketleri Esnâsında Arnavutluk Müslümanları (1878-1912), Çev., Ali Taner, Bedir Yayıncılık, İstanbul, 1998. BAŞDOĞAN, Ferhat, “Arnavutluk ve Türkiye-Arnavutluk İlişkileri”, Stratejik Etütler Bülteni, Gnkur Basımevi, Eylül 1991, s. 62-74. 340 HALİL ÖZCAN BAYAR, Celâl, Ben De Yazdım, Millî Mücadeleye Giriş 6, Baha Matbaası, İstanbul, 1968. BAYAR, Celâl, Ben De Yazdım, Millî Mücadeleye Giriş 7, Baha Matbaası, İstanbul, 1969. BAYMAK, Ethem, “Kosova’da Atatürk http://www.yenimesaj.com.tr, 20 Kasım 2008. Sevgisi Bir Başka” BAYRAKTAR, Kaya, “Osmanlı Bankasının Kuruluşu”, C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2002, s.71-88. BAYUR, Yusuf Hikmet, “Kuvay-ı Milliye Devrinde Atatürk’ün Dış Siyasa ile İlgili Bazı Görüş ve Davranışları,” Belleten, XX. Cilt, sayı:80, TTK, Ankara, 1956, s.659-699. BAYUR, Yusuf Hikmet, Türk İnkılâbı Tarihi, Cilt: II-Kısım: I, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1991. BAYUR, Yusuf Hikmet, Türk İnkılâbı Tarihi, Cilt: II-Kısım: II, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1991. BAYUR, Yusuf Hikmet, Türk İnkılâbı Tarihi, Cilt: II-Kısım: III, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1991. BAYUR, Yusuf Hikmet, Türkiye Devletinin Dış Siyasası, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1995. BEKİR FİKRİ, Balkanlarda Tedhiş ve Gerilla: Grebene, Belge Yayınları, İstanbul, 1976. BERBER, Engin, “Mübadeleye Bugünden Bakmak”, 80. yılında 2003 Penceresinden Lozan Sempozyumu:6 Ekim 2003, TTK Basımevi, Ankara, 2005, s.143-168. BIYIKLIOĞLU, Tevfik, Trakya’da Milli Mücadele I. Cilt, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1955. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 341 BOZBORA, Nuray, “Arnavut Milliyetçiliğinin Gelişimi”, Balkanlar El Kitabı, cilt:1, Der. Osman Karatay-Bilgehan A.Gökdağ, Karam&Vadi, Ankara, 2006, s.568-587. BOZBORA, Nuray, “Arnavutların Kökeni”, Balkanlar El Kitabı, cilt:1, Der. Osman Karatay-Bilgehan A.Gökdağ, Karam&Vadi, Ankara, 2006, s.261-270. BOZBORA, Nuray, “Berlin Kongresinden Arnavutluk Devletine”, Berlin Antlaşmasından Günümüze Balkanlar: Rumeli Türkleri Vakfı I.Balkan Toplantısı, 10 Mayıs 1997, Atatürk Kültür Merkezi, İstanbul, s.67-84. BOZBORA, Nuray, Osmanlı Yönetiminde Arnavutluk ve Arnavut Ulusçuluğu’nun Gelişimi, Boyut Yayıncılık, İstanbul, 1997. Burhan Asaf, “Balkanlılar”, H. Milliye gazetesi, 23 Ekim (T.E.) 1931, sayı: 3691, s. 3. CLOGG, Richard, Modern Yunanistan Tarihi, Çeviren Dilek Şendil, İletişim Yayınları, İstanbul, 1997. CEBESOY, Ali Fuat, Sınıf Arkadaşım Atatürk I-II, Cumhuriyet Kitapları, İstanbul, 1997. ÇELEBİ, Mevlüt, Millî Mücadele Döneminde Türk-İtalyan İlişkileri, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2002. ÇELİK, Bilgin, “Balkan Jeopolitiğinde Arnavutlar” http://kisi.deu.edu.tr/ bilgin. celik/ Tarih%20.html. 15.10.2008. ÇELİK, Bilgin, “Osmanlı Devleti’nde Siyasetin ilk İflâs Noktası Olarak Arnavut Ulusçuluğu ve Arnavutluk Sorunu”, Dokuzuncu Askerî Tarih Semineri Bildirileri I, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2005, s.321-334. ÇELİK, Bilgin, "Avusturya'nın Arnavutluk Politikası: Viyana'da Bir Arnavut Cemiyeti: Dia", Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar, sayı:3, Bahar 2006, s. 55-89. 342 HALİL ÖZCAN ÇELİK, Bilgin, İttihatçılar ve Arnavutlar: II. Meşrutiyet Döneminde Arnavut Ulusçuluğu ve Arnavutluk Sorunu, Büke Kitapları, İstanbul, 2004. ÇETİNER, Yılmaz, Bilinmeyen Arnavutluk, y.y., İstanbul, 1966. ÇOLAKU, Şaban, “19. Yüzyılın İkinci Yarısında ve 20. Yüzyılın Başında İlerici Türk Hareketi ve Arnavutlar”, X. Türk Tarih Kongresi: Ankara:2226 Eylül 1986 Kongreye Sunulan Bildiriler, V. Cilt, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1994, s.2559-2565. DAYI, S. Esin (Derinsu), “Atatürk’ün Balkan Politikası (1923-1938)”, Dokuzuncu Askeri Tarih Semineri Bildirileri I, İstanbul, 22-24 Ekim 2003, s.621-636. DEMİR; Tanju, “Cumhuriyet Dönemi Paralarında Siyaset ve İdeoloji (19231950)”, 75 Yılda Para’nın Serüveni, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, 1998. s.11-28. DEMİRLİKA, İlirjana, “Arnavutluk Kaynaklarında Atatürk ve Türk Devrimi”, İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2001. DIBRA, Pranvera Telı, Shqipërıa Dhe Diplomacia Angleze 1919-1927, Shtëpia Botuese “Neraıda”, Tiranë, 2005. Dışişleri Bakanlığı, Arnavutluk Ülke Raporu, TİKA, Ankara, 1996. Dışişleri Bakanlığı, Türkiye Dış Politikasında 50 Yıl: Cumhuriyetin ilk On Yılı ve Balkan Paktı (1923-1934), Araştırma ve Siyaset Plânlama Genel Müdürlüğü, Ankara, 1974. DIZDARI, TAHİR N., Fjalor Dictıonary of Oriental Loan Words In Albanian, Instutui Shqiptar i Mendimit dhe Qytetërimit Islam, Tirane, 2005. DOSTER, Barış, Atatürk, Türk Dünyası ve Mazlum Milletler, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul, 2004. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 343 Drejtoria e Përgjithsmhme e Arkivave, Udhërrëfyes i Arkivit Qendror Shtetëror Fonde Personele dhe Familjare, Vëlimi I,Tiranë, 2000. DUİJZİNGS, Ger, “Religion and The Politics of ‘Albanianism’:Naim Frashëri’s Bektashı Writings”, ASCHWANDNER, Stephanıe&FISCHER, Bernd J. (eds.), Albanian Identities, C.hurst&Co.Ltd., London, 2002, s.6069. DUKA, Valentına, Historie Shqipërisë 1912-2000, Shtëpia Botuese “Kristalina-KH”, Tiranë, 2007. ELISE, Robert, “The Christian Saınts Of Albania”, http://www.elsie.de/ pdf/articles/A2000ChristianSaints.pdf, 01.02.2008. ERDAL, İbrahim, Mübadele: Uluslaşma Sürecinde Türkiye ve Yunanistan 1923-1925, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2006. ESMER, Ahmet Şükrü, “Ankara Nutukları”, Milliyet gazetesi, 1 Kasım 1934, sayı:3165, s. 1. ESMER, Ahmet Şükrü, Siyasî Tarih (1919-1939), Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No:30-12, Güney Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.O., Ankara, 1953. Falih Rıfkı, Faşist Roma, Kemalist Tiran ve Kaybolmuş Makedonya, Hâkimiyeti Milliye Matbaası. FISCHER, Bernd Jurgen, King Zog And The Struggle For Stabilty In Albania, Columbıa Unıversıty Press, New York, 1984. FRASHËRİ, Mehdi, Historia Elashte Eshqiperise Dhe E Shqipetareve, Phoenıx, Tiranë, 2000. FRAŞHERİ, Mehdi, “Reformat e Ra Te Turqise Kemaliste”, Minerva, 31 Ocak 1935, sayı:27, s.1GAWRYCH, George W., The Crescent And The Eagle, Otoman Rule, Islam And The Albanians, 1874-1913, I.B.Tauris&Co.Ltd., London,2006. 344 HALİL ÖZCAN Gayr-i Müslimlere Yapılan Yunan Mezâlimi III, Arşiv Belgelerinde Göre Balkanlar’da Ve Anadolu’da Yunan Mezâlimi, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayın Nu:31, Ankara, 1996. GIAFFO, Lou, ALBANIA: Eye Of The Balkan Vortex, Xlıbrıs Corporation, United States Of America, 1999. GLENNY, Misha, Balkanlar 1804-1999: Milletçilik, Savaş ve Büyük Güçler, Türkçesi: Mehmet Harmancı, Sabah Kitapları, İstanbul, 2001. GÖKTAŞ, Oktay, “Balkanlar’ın Anahtar Ülkesi Arnavutluk”, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1995. GÖNEN, Yasemin Saner, “Babıâli Arnavutluk’u Neden 9 Yıl Resmen Tanımadı?”, Toplumsal Tarih Dergisi, Kasım 1999. GÖNEY, Süha, Siyasî Coğrafya, Cilt II, Edebiyat Fakültesi Matbaası, İstanbul, 1979. GÖNLÜBOL, Mehmet, SAR, Cem, Atatürk ve Türkiyenin Dış Politikası (1919-1938), Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1990. GÖRGÜLÜ, İsmet, On Yıllık Harbin Kadrosu 1912-1922, TTK Basımevi, Ankara, 1993. GROSS, Hermann, “Arnavutluğun İktisadî Bünyesi ve İktisadî Münasebetleri”, Balkan İktisadiyatı, Romanya, Yugoslavya, Yunanistan, Bulgaristan, Arnavutluk, İktisadî Bünye ve Münasebetler, Haz. Muhlis Etem, Ahmet Sait Matbaası, İstanbul, 1933, s.138-165. GÜNDOĞAN, Kadir, “Kurtuluş Savaşı Sırasında Türk-İtayla İlişkileri (1919-1922)”, Ankara Üniversitesi TİTE, Yayımlanmamış Yüksek Lisan Tezi, Ankara, 1990. GÜRKAN, İhsan, “Balkanlar ve Türkiye”, Balkanlar, Ortadoğu ve Balkan İncelemeleri Vakfı Yayınları, İstanbul, 1993, s. 259-269. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 345 HALAÇOĞLU, Yusuf, "Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti ve Balkanlar", I. Uluslararası Türkoloji Kongresi Bildirileri (Prizren 12-14 Aralık 1998), Ankara 2001, s. 29-37. HALİLAJ, Isa, “Selahudin Shkoza-Kurorë Lavdie në Ushtrinë Kombëtare Shqiptqre (Në prag të 135 vjetorit të lindjes)”, Revista Koha, 16 Prill 2002, Nr.75, s.48-50. HALİLAJ, Isa, Gazeta Shekulli, 20 Ocak 2008. HALİLAJ, İsa, www.Shekulli.com. 30 Ekim 2008. Hamdi Kemallettin, “Arnavutluk Meselesi”, Cumhuriyet gazetesi, 8 Mayıs 1927, sayı:1077, s.1. HAMZAOĞLU, Yusuf, Atatürk ve Makedonya Türklüğü, Autoprint, Üsküp, 2006. HATİPOĞLU, M. Murat, Yakın Tarihte Türkiye ve Yunanistan 19231954, Siyasal Kitabevi, Ankara,1997. HAYTA, Necdet, Balkan Savaşları’nın Diplomatik Boyutu ve Londra Büyükelçiler Konferansı (17 Aralık 1912- 11 Ağustos 1913), Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2008. HEATON-AMSTRONG, Captian Duncan, The Six Month Kingdom: Albania 1914, I.B.Tauris&Co. Ltd., London, 2005. HIRSCHON, Renée, Ege’yi Geçerken 1923 Türk-Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi, Çev. Müfide Pekin, Ertuğ Altınay, İst. Bilgi Üni. Yayını, İstanbul, 2005. HOWARD, Chrıstopher, “The Treaty of London, 1915” Historical Revision. No. XCVI., http://www.blackwell-synergey.com, s. 347-355. 01.02.2008. http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/482.html. 28.05.2009. http://www.obarsiv.com/ob-tarih.html 29.05.2009. 346 HALİL ÖZCAN http://www.tiranaobserver.com.al 30.12.2008. HYSI, Shqyrı, Rauf Fico Shtetar Dhe Diplomat I Shquar (Monografı), Tiranë, 2007. İLHAN; Suat, Jeopolitik Duyarlılık, Ötüken Neşriyatı, İstanbul, 2003. İNALCIK, Halil, “Türk Diplomasi Tarihinin Sorunları”, Çağdaş Türk Diplomasisi:200 Yıllık Süreç, Sempozyuma Sunulan Tebliğler, 15-17 Ekim 1997, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1999, s.: XV-XVIII. İNALCIK, Halil, Hicri 835 Tarihli Sûret-i Defter-i Sancak-i Arvanid, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1987. İNALCIK, Halil,”Türkler ve Balkanlar”, Balkanlar, Ortadoğu ve Balkan İncelemeleri Vakfı Yayınları, İstanbul, 1993, s. 9-32. İNÖNÜ, İsmet, Hatıralarım: Genç Subaylık Yılları (1884-1918), Hazırlayan Sabahattin Selek, Burçak Yayınları, 1969. İRTEM, Süleyman Kâni, Osmanlı Devleti’nin Makedonya Meselesi: Balkanların Kördüğümü, Yayına Hazırlayan Osman Selim Kocahanoğlu, Temel Yayınları, İstanbul, 1999. İslâm Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı, İstanbul 1991. İstanbul Devlet Matbaası, s. 225-226. JAESCHKE, Gotthard, Kurtuluş Savaşı İle İlgili İngiliz Belgeleri, Türkçeye Çeviren Cemal Köprülü, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara,1986. KAÇİ, Nesip, “Atatürk Arnavutluk’ta Nasıl Değerlendiriliyor?”, Atatürk’ün Ölümünün 50. Yılı Sempozyumu (31 Ekim- 1 Kasım 1988), Ankara Üniversitesi, Ankara, 1988, s.49-58. KALESHİ, Hasan, “Türklerin Balkanlara Girişi ve İslâmlaştırılma: Arnavut Halkının Etnik ve Millî Varlığının Korunmasının Sebepleri”. Tarih Enstitüsü Dergisi, sayı X-XI, sene 1979-1980, Edebiyat Fakültesi Matbaası, İstanbul, 1981, s.177-194. KARADAĞ; Raif, Şark Meselesi, Nidâ Yayınevi, İstanbul,1971. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 347 KANSU; Mazhar Müfit, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, C.I-II, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1997. KARAL, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi IX. Cilt: İkinci Meşrutiyet ve Birinci Dünya Savaşı (1908-1918), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1999. KARAL, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi VI. Cilt: Islahat Fermanı Devri (1856-1861), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2000. KARAL, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi VII. Cilt: Islahat Fermanı Devri (1861-1876), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2003. KARAL, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi VIII. Cilt: Birinci Meşrutiyet ve İstibdat Devirleri (1876-1907), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2007. KARAOSMANOĞLU, Yakup Kadri, Zoraki Diplomat, İletişim Yayınları, 3. Baskı, İstanbul, 2004. KASAPI, Vangjel, “Selaudin Shkoza Reformator i Madh Ushtarak” Rılındja, 10 Mart 1999, sayı:14, s.12. KEYDER, Çağlar, “1923-1929 Bankalar”, 75 Yılda Para’nın Serüveni, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, İstanbul, 1998. s.115-126. KILIÇ ALİ, Atatürk’ün Hususuyetleri, Sel Yayınları, 1955. KOCATÜRK, Utkan, Doğumundan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2007. KOLLU, Atilla, “Türkiye-Balkan İlişkileri 1919-1939”, Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlke ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 1996. KOLOĞLU, Orhan , “Arnavut Tarihçiliğinde Türkiye”, Tarih ve Toplum Dergisi, Nisan 2000, s.272-273. KOLOĞLU, Orhan, “Faik Bey Konitza’nın Arnavutluk Sorunlarına İlişkin 1899 Tarihli Memorandumu”, Balkanlar’da İslâm Medeniyeti II. Milletlerarası Sempozyumu Tebliğleri Tiran, Arnavutluk, 4-7 Aralık 2003, İs- 348 HALİL ÖZCAN lâm Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA), İstanbul, 2006, s.13-27. KOLOĞLU, Orhan, “Osmanlı’nın Son Balkan Toprağı”, Popüler Tarih Dergisi, sayı 43, Mart 2004, s.42-47. KRAİNZ, Otbmar,“Balkan Anlaşmaları ve Balkan Meselesi” Ayın Tarihi, Nisan 1934, KRAİNZ, Otbmar,“Balkan Misakının Uğradığı Güçlükler” Ayın Tarihi, Nisan 1934, KROSİ, İbrahim, “Makedonya” “Arnavut Folkloru”nda “Mustafa Kemal Atatürk”, II. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildirileri I.Cilt Genel Konular, G.Ü. Basın Yayın Yüksekokulu Basımevi, Ankara, 1982, s.187195. KURAN, Ahmet Bedevi, İnkılâp Tarihimiz ve İttihat ve Terakki, Tan Matbaası, İstanbul, 1948. KURAN, Ahmet Bedevi, İnkılâp Tarihimiz ve Jön Türkler, Tan Matbaası, İstanbul, 1945. KURAN, Ahmet Bedevi, Osmanlı İmparatorluğu İnkılâp Hareketleri ve Milli Mücadele, Celtüt Matbaası, İstanbul, 1959. KURAT, Yuluğ Tekin, “XIX. Yüzyılda Rusya’nın Balkanlar’daki Panslavizm ve Panortodoks Politikası Karşısında Osmanlı Diplomasisi”, Çağdaş Türk Diplomasisi:200 Yıllık Süreç, Sempozyuma Sunulan Tebliğler, 1517 Ekim 1997, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1999, s.:173-177. KUYUCUKLU, Nazif, Balkan Ülkeleri İktisadı 1 Arnavutluk, İstanbul Üniversitesi Yayını, İstanbul, 1985. KÜLÇE, Süleyman, Firzovik Toplantısı ve Meşrutiyet, Ticaret Basımevi, İzmir, 1944. KÜLÇE, Süleyman, Osmanlı Tarihinde Arnavutluk,y.y., İzmir, 1944. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 349 KYÇYKU, Kopi, Mustafa Kemal Ataturku, Kombinati Poligrafik, Tiran, 1987. Lane, C.Dennison, Once Upon An Army The Crisis inthe Albanian Arny, 1995-1996,. Published by: Defence Academy of the United Kingdom, September 2002. Lozan Konferansı Tutanaklar-Belgeler, Çeviren, Seha L. Meray, Yapı Kredi Yayınları, C.I, Takım 1, İstanbul, 1993. Lozan Konferansı Tutanaklar-Belgeler, Çeviren, Seha L. Meray, Yapı Kredi Yayınları, C.IV, Takım 1, İstanbul, 1993. Lozan Konferansı Tutanaklar-Belgeler, Çeviren, Seha L. Meray, Yapı Kredi Yayınları, C.III, Takım 1, İstanbul, 1993. Lozan Konferansı Tutanaklar-Belgeler, Çeviren, Seha L. Meray, Yapı Kredi Yayınları, C.II, Takım 2, İstanbul, 1993. LUBONJA, Fatos “Between the Glory of Avirtual World and The Misery of a Real World”, ASCHWANDNER, Stephanıe&FISCHER, Bernd J. (eds.), Albanian Identities, C.hurst&Co.Ltd., London, 2002, s.91-103. LÜTFÜ, Halil, “Arnavutluk Dâhiliye Nazırı B.Musa Yuka Son İhtilâl Hareketini İzah Ediyor”, Tan gazetesi, 17 Ekim 1937, sayı:887, s.7. LÜTFÜ, Halil, “Arnavutluk’ta Son İsyan”, Tan gazetesi, 22 Ekim 1937, sayı:892, s.7. LYUBOTENİ, Gani, “Türk ve Arnavut Atasözleri Arasındaki Bazı Paralellikler Üstüne”, Beşinci Milletler Arası Türkoloji Kongresi: İstanbul, 2328 Eylül 1985, Tebliğler, I.Türk Dili Cilt 2, Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul, 1987, s.111-124. MACAR, Elçin, Cumhuriyet Döneminde İstanbul Rum Patrikhanesi, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003. MACCAS, Leon, La Question Greco-Albanaise, Berger Levnault Editeurs, Paris, 1921. 350 HALİL ÖZCAN MACMİLLAN, Margaret, Paris 1919: 1919 Paris Barış Konferansı ve Dünyayı Değiştiren Altı Ayın Hikâyesi, Çev. Belkıs Dişbudak, ODTÜ Yayıncılık, Ankara, 2004. MALLTEZI, Luan, DELVINA, Sherıf, Mıd’hat Frshëri Ministër Fuqiplotë Athinë (1923-1926), Shtëpıa Botuese “Lumo Skendo”, Tiranë, 2002. MANDACI, Nazif, ERDOĞAN, Birsen, Balkanlarda Azınlık Sorunu: Yunanistan, Arnavutluk, Makedonya ve Bulgaristan’daki Azınlıklara Bir Bakış, Stratejik Araştırma ve Etüdler Milli Komitesi (SAEMK), Ankara, 2001. MERXHANİ, Branko, “Atatürk Disa Kujtime të Vjetra dhe të Reja”, Përbjekia Shqiptare, Aralık 1938, s. 314-319. MINCHEV, Veselin, The Formatıon Of National Countrıes ın The Balkan Penınsula, Institute of Economics of the Bulgarian Academy of Sciences, Sofia, 1999. MUHARREM Feyzi, “Arnavutluk ve İtalya,” Cumhuriyet gazetesi, 25 Temmuz 1931, sayı:2591, s.2. MUHARREM Feyzi, “Arnavutluk ve İtalya”, Cumhuriyet gazetesi, 30 Nisan 1930, sayı:2149, s. 2. MUHARREM Feyzi, “Arnavutluk’a İtalyan’ların Asker Çıkardığı Şayiası”, Cumhuriyet gazetesi, 25 Mayıs 1930, sayı:2171, s. 2. MUHARREM Feyzi, “Balkan Konferansı”, Cumhuriyet gazetesi, 19 Ekim (T.E.) 1931, sayı:2677, s. 2. MUHARREM Feyzi, “İtalya ve Arnavutluk”, Cumhuriyet gazetesi, 13 Ekim (T.E.) 1932, sayı:3390, s. 2. MUHARREM Feyzi, “Yeni Arnavutluk ve İtalya İtilâfı”, Cumhuriyet gazetesi, 29 Kasım (T.S.) 1931, s.2, sayı:2717. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 351 MUHARREM Feyzi, “Balkan Misakı”, Cumhuriyet gazetesi, 13 Mart 1934, s.2, sayı:3539. MUHARREM Feyzi, “Balkanlardaki Siyasî Faaliyet” Cumhuriyet gazetesi, 22 Ekim (T.E.) 1933, sayı:3399, s.2. MULAKU, Lâtif, “Kosova’da Türk Kökenli Toponimler”, Beşinci Milletler Arası Türkoloji Kongresi: İstanbul, 23-28 Eylül 1985, Tebliğler, I.Türk Dili Cilt 2, Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul, 1987, s.145-147. MUMCU, Ahmet, Tarih Açısından Türk Devriminin Temelleri ve Gelişimi, İnkılâp Kitabevi, İstanbul,1988. NADİ, Nadir, “İki Mühim Toplântı”, Cumhuriyet gazetesi, 6 Nisan 1938, sayı:4990, s. 2. NOYAN, Abbas Erdoğan, Prizren-Dersaadet: Sultan II. Abdülhamid’in Sarayı Muhafızlığına Getirilen Arnavut Taburunun Öyküsü, Birun, İstanbul, 2003. ORTAYLI, İlber, “Osmanlı İmparatorluğu ve Alman Diplomasisi:<Drang Nach Osten>”, Çağdaş Türk Diplomasisi:200 Yıllık Süreç, Sempozyuma Sunulan Tebliğler, 15-17 Ekim 1997, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1999, s. 215-221. Osmanlı Arşiv Belgelerinde Arnavutluk, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, İstanbul, 2008. ÖKSÜZ, Hikmet, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Atatürk Dönemindeki Balkan Politikası (1923-1938)”, İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul, 1996. ÖNGÖREN, Reşat, “Arnavutluk’taki Tasavvuf Faaliyetlerinin Karakteri”, Balkanlar’da İslâm Medeniyeti II. Milletlerarası Sempozyumu Tebliğleri Tiran, Arnavutluk, 4-7 Aralık 2003, İslâm Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA), İstanbul, 2006, s.343-361. 352 HALİL ÖZCAN ÖZBEK, Erdal, “Kuruş’tan Beş Milyonluğa: 75 Yılda Paramız”, 75 Yılda Para’nın Serüveni, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, 1998. s.1-10. ÖZCAN, Halil, “Atatürk Dönemi Türk Milli Eğitim Politikası ve Atatürkçü Düşüncenin Eğitim ile Etkileşimi 1920-1938, Ankara Üniversitesi TİTE, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2003. ÖZCAN, Halil, “Tevhid-i Tedrisat (Eğitimin Birleştirilmesi)”, Atatürk Haftası Armağanı, Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı Yayınları, 10 Kasım 2004, s.217-231. ÖZCAN, Halil, “Jeopolitik Açıdan Emperyalist Ülkelerin Kürt Politikası”, Kök Araştırmalar, Kök Sosyal ve Stratejik Araştırmalar Vakfı, Cilt VII, Sayı 1, Ankara, 2005, s.3-37. ÖZCAN, Halil, “Osmanlı İmparatorluğuna Yabancı Sermaye”, Jandarma Dergisi, sayı:92, Ankara, Aralık 2000, s.50-54. ÖZCAN, Halil, ”Emekli Erkânıharp Miralay Selahattin Bey’in II. Meşrutiyet’in İlânına Katkısı”, Atatürk Yolu Dergisi, Bahar 2010, Yıl: 23, Sayı: 45. S. 83-102. ÖZFATURA; Mustafa Necati, “Tarihten Günümüze Arnavutluk ve Gerçekler”, Yeni Türkiye Dergisi, Cilt:3, sayı:16 (Özel Sayı), 07.1997-08.1998, s.1853-1858. ÖZLER; A.Baha, “Arnavutçada Türkçe Kelimeler,” Türk Dili Dergisi, Cilt: XI, Sayı:121-132, Ankara, 1961-1962, s.47-48. ÖZTÜRK, Osman Metin, “Türk Dış Politikasında Balkanlar, Balkan Diplomasisi”, Asam Yayınları, Ankara, 2001, s. 1-32. PAMUK, Bilgehan, “Osmanlı Döneminde Arnavutluk”, Balkanlar El Kitabı, cilt:1, Der. Osman Karatay-Bilgehan A.Gökdağ, Karam&Vadi, Ankara, 2006, s.340-347. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 353 PEARSON, Owen, Albania and King Zog: Independence, Republic and Monarchy 1908-1939, The Center of Albanian Studies In Association with I B Tauris&Co Ltd., Newyork, 2004. Polat, Anila, “Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurulduğu Yıllarda Arnavutluk Cumhuriyeti İle İlişkileri (1920-1938)”. http://www.hbektas.gazi.edu.tr/ 25.11.2007. RIZAJ, Skender, “Mithat Paşa’nın Rumeli’de Vilayetler Kurulmasındaki Rolü”, Uluslar arası Mithat Paşa Semineri (Bildiriler ve Tartışmalar Edirne 8-10 Mayıs 1984), Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1986, s. 59-69. ROSELLI, Alessandro, Italy And Albania, I.B.Tauris&Co. Ltd., London, 2006. SAT, Burak Reis, “Arnavutluk: Dün ve Bugün”, Strateji Dergisi, Mart 1996, s.139-180. SAVAŞKAN, Cemalettin, Yüzbaşı Cemil’in Anıları: Arnavutluk’tan Sakarya’ya Komitacılık, Kebikeç Yayınları, Ankara, 1966. SHPUZA, Gazmend, “1928-1930 Yıllarında Arnavut-Türk İlişkileri”, Ankara Üniversitesi TİTE Atatürk Yolu Dergisi, yıl 10, c.5, s.19, Ankara, Mayıs 1999, s. 303-313. SHPUZA, Gazmend, “Arnavutluk ile Türkiye Arasında Diplomatik İlişkilerin Kurulması (1923-1926)”, Uluslararası Konferans: Atatürkçülük ve Modern Türkiye, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayını, Yayın No: 582, Ankara, 22-23 Ekim 1998, s. 175-182. SHPUZA, Gazmend, “Arnavutluk’ta Hilafetin Lağv Edilmesinin Yankısı”, VI. Uluslararası Atatürk Kongresi (12-15 Kasım 2007), Ankara, Yayımlanmamış Tebliğ. SHPUZA, Gazmend, “Türk Milli İhtilalinin ve Kemalist Reformların Arnavutluk’taki Yankıları”, XI. Tarih Kongresi (Ankara: 5-9 Eylül 1990), Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1994, s.2492-2496. 354 HALİL ÖZCAN SHPUZA, Gazmend, Ataturku Dhe Sqiptaret (Marrëdhëniet shqiptaroturke dhe jehona e revolucionit qemalist në Shqipëri në vitet 20-30 të shekullit tonë), Redaktor: Kujtim Ymerı, Shtëpia Botuese, Dıturıa, 1994. SHPUZA, Gazmend, Shaipëria, ndërmjet Balkaneve e Apeniveve, Shtëpia Batuese, Tiran, 1999. SHPUZA, Gazmend, “Doktor Temoo’nun Atatürk Hakkındaki İmajı”, XII. Türk Tarih Kongresi (Ankara 12-16 Eylül 1994), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1999, s.1375-1383. SHPUZA, Gazmend, “Atatürk ve Türkiye Arnavutluk İlişkileri”, Ankara Üniversitesi TİTE Atatürk Yolu Dergisi, yıl 3, c.2, s.6, Ankara, Mayıs 1990, s. 335-347. Siirt Mebusu Mahmut, “Balkan Birliği” Milliyet gazetesi, 20 Ekim 1931, s.1, sayı:2045. Siirt Mebusu Mahmut, “Balkan Konferansı Etrafında”, H. Milliye gazetesi, 26 Ekim (T.E.) 1931, s.1,3,sayı:3694. SKENDI, Stavro, The Albanian National Awakening 1878-1912, Prınceton Unıversity Press Prınceton, New Jersey, 1967. SLOANE, WILLIAM M., Bir Tarih Laboratuarı Balkanlar, Süreç Yayınları, İstanbul, 1987. SONYEL; Salâhi R., Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika I, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1995. SONYEL, Sâlahi R., Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika II, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2003. SONYEL; Salâhi R., Kurtuluş Savaşı Günlerinde İngiliz İstihbarat Servisi’nin Türkiye’deki Eylemleri, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1995. SOYAK, Hasan Rıza, Atatürk’ten Hatıralar, Yapı Kredi Yayınları, 3.Baskı, İstanbul, Ocak 2006. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 355 SOYSAL, İsmail, Tarihleri ve Açıklamaları ile Birlikte Türkiye’nin Siyasal Andlaşmaları I.Cilt (1920-1945), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2000. SÖNMEZ, Banu İşlet, II. Meşrutiyette Arnavut Muhalefeti, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2007. STEED, Wickham H.,”Italy, Yugoslavia and Albania”, Journal of the Royal Institute of International Affairs, Vol.6, No.3.(May, 1927), pp.170178. SWIRE, J., Albania-The Rise Of A Kingdom, Arno Press&The New York Times, New York, 1971. ŞIVGIN, Hale, “Arnavutlarda Milli Bilincin Gelişme Süreci,” Türk Dünyaları Araştırmaları, İstanbul, Aralık 2003, s.131-152. ŞIVGIN, Hale, Trablusgarp Savaşı ve 1911-1912 Türk İtalyan İlişkileri, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2006. ŞİMŞİR, Bilâl N., “Atatürk ve Üçüncü Dünya Ülkeleri”, VIII. Türk Tarih Kongresi: Ankara:11-15 Ekim 1976 Kongreye Sunulan Bildiriler, III. Cilt, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1983, s.1903-1940. ŞİMŞİR, Bilâl N., “Atatürk’ten Elçi Ruşen Eşref Ünaydın’a Yönerge (TürkArnavut İlişkileri Üzerine)”, Prof.Dr.Ahmet Şükrü Esmer’e Armağan, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No:468, Ankara, 1981, s.299-316. ŞİMŞİR, Bilâl N., “Atatürk’ün Yabancı Devlet Adamlarıyla Görüşmeleri Yedi Belge (1930-1937)”, Belleten, XLV, Sayı:177, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1981a, s.175-203. ŞİMŞİR, Bilâl N., “Lozan’a Göre Azınlıklar”, 80. yılında 2003 Penceresinden Lozan Sempozyumu:6 Ekim 2003, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2005, s.171-195. ŞİMŞİR, Bilâl N., Atatürk ile Yazışmalar I (1920-1923), Kültür Bakanlığı, Ankara, 1981. 356 HALİL ÖZCAN ŞİMŞİR, Bilâl N., Dış Basında Laik Cumhuriyetin Doğuşu, Türkçesi, Cüneyt Akalın, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1999. ŞİMŞİR, Bilâl N., Rumeli’den Türk Göçleri, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları:34, Ankara, 1968. ŞİMŞİR, Bilâl N., Türkiye-Arnavutluk İlişkileri, Büyükelçilik Anıları (1985-1988), Asam Yayınları, Ankara, 2001. ŞİMŞİR, Bilâl, N., Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları C.I, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1993. ŞİMŞİR, Bilâl, N., Bizim Diplomatlar, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1996. T.Selenica, Ahqipria e Ilustruar L’albanie Illustrëe, Albumi i “Shqiprs më 1927, Tiranë, 1928 (Maksim M. Husı’nin özel arşivinden). Talat Paşa’nın Hatıraları, Hazırlayan, H.Cahit Yalçın, Yeni Gün Haber Ajansı, İstanbul, 1998. TEKELİ, İlhan, İLKİN, Selim, “Kurtuluş Savaşında Talat Paşa İle Mustafa Kemal’in Mektuplaşmaları”, Belleten, Cilt: XLIV, Sayı:173-176, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1980, s.301-345. TEKİNDAĞ, M.C. Şehabeddin, “Âli Fuad Türkgeldi’nin Tiran Elçiliği”, Tarih Enstitüsü Dergisi (sayı 3 den ayrı basım), Edebiyat Fakültesi Matbaası, İstanbul,1973, s.47-62). TEMO, Doktor İbrahim, İttihat ve Terakki Cemiyetinin Teşekkülü ve Hıdematı Vataniye ve Inkılâbı Milliye Dair Hatıratım, Mecidiye Romanya, 1939. THENGJILLI, Petrika, “Kemalist Türkiye’de ve Arnavutluk’ta Kadın Hareketi (Tarihi Kıyaslamalar”, Uluslararası Konferans: Atatürkçülük ve Modern Türkiye, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayını, Yayın No:582, Ankara, 22-23 Ekim 1998, s. 553-558. TOGAY, Muharrem Feyzi, “Arnavudluk-İtalyan İtilâfının Asıl Sebebi İktisadî Zarurettir ” Cumhuriyet gazetesi, 10 Nisan 1936, sayı:4275, s. 6. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 357 TOGAY, Muharrem Feyzi, “Habeşistan ve Arnavudluk” Cumhuriyet gazetesi, 30 Mayıs 1936, sayı:4325, s. 2. TOMES, Jason, King Zog Of Albania, New York University Pres, New York, 2004. TOTO, İsmet, Gazi Kemal Atatürk Krıjonës the Prıs ı Turqıs së rë, Shtypshkroja “nikaj” Tiranë, 1935 TUFAN, Muzaffer, “Arnavutların Milli Kimliğini Koruyan Osmanlı Hoşgörüsü”, Osmanlı İdari Yazışmalarında Hoşgörü Sempozyumu Tiran 2005, Türkçe ve Arnavutça Tercüme, Doç.Dr. Nezir Bata, Tika Yayın no:86, s.243-255. TUNAYA, Tarık Zafer, Hürriyetin İlânı: İkinci Meşrutiyet’in Siyasî Hayatına Bakış, Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2004. TUNAYA, Tarık Zafer, Türkiye’de Siyasal Gelişmeler (1876-1938), İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul,2002. TUNAYA, Tarık Zafer, Türkiye’de Siyasal Partiler C.I, İkinci Meşrutiyet Dönemi (1908-1918), Hürriyet Vakfı Yayınları, İstanbul,1984. TUNAYA, Tarık Zafer, Türkiye’de Siyasal Partiler: C.III Mütareke Dönemi 1918-1922, Hürriyet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1986. TURAL, M.Akif, YALÇIN, Durmuş vd., “Türkiye Cumhuriyeti Tarihi II”, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2002. TURAN, Mustafa, Millî Mücadele’de Siyasî Çözüm Arayışları 30 Ekim 1918-24 Temmuz 1923, Siyasal Kitabevi, Genişletilmiş 2. Baskı, Ankara, 2005. TURAN, Mustafa, Yunan Mezalimi İzmir, Aydın, Manisa, Denizli 19191923, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2006. TÜMENOĞLU, Rıdvan, “Bulgar Kaynaklarına Göre Mondros’tan Lozan’a Bulgaristan ve Türk-Bulgaristan İlişkileri”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üni. Sos. Bil. Enst. Tarih Anabilim Dalı, Ankara, 2006. 358 HALİL ÖZCAN Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, TTK Basımevi, Ankara, 1998. Türkiye-Arnavutluk İlişkilerinin Dünü, Bugünü, Yarını, Harp Akademileri Komutanlığı Basımevi, İstanbul, 1995. TÜRKMEN, Zekeriya, Belgelerle Yunan Mezalimi, Ocak Yayınları, Ankara, 2000. TÜRSAN, Nurettin, “Balkan Harbi”, Balkanlarda Tedhiş ve Gerilla: Grebene, Yarbay Bekir Fikri, Belge Yayınları, İstanbul, 1976, s. XIVLXII. ULUBELEN, Erol, İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, Cumhuriyet Kitapları, İstanbul, 2005. ULUĞBAY, Hikmet, İmparatorluktan Cumhuriyete Petropolitik, Ayraç Yayınevi, Ankara, 2003. UNAT, Faik Reşit, İkinci Meşrutiyetin İlanı ve Otuzbir Mart Hadisesi: II. Abdülhamit’in Son Mabeyn Başkâtibi Ali Cevat Bey’in Fezlekesi, Yay. Haz. Faik Reşit Unat, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1991. UZER, Tahsin, Makedonya Eşkiyalık Tarihi ve Son Osmanlı Yönetimi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1999. ÜÇOK, Coşkun, Siyasal Tarih 1789-1950, Ajans-Türk Matbaası, 1961. VARDARERMAN, Şinasi “Arnavutluk ve Müslümanlık, Arnavutluk, Türklüğün Eseridir”, Vardar gazetesi, 28 Kasım 1952, sayı:7-8, sayfa 7. VASFİ RÂŞİT, “Kurbalar ve Kargalar”, Cumhuriyet gazetesi, 8 Eylül 1928, sayı:1557, s.3. VEIZI, Leonard,http://www.ballkan.com/index.php?page=shownews&news ID=41361, 20.11.2007. VICKERS, Mıranda, The Albanians, WBC Ltd., London, 1997. VLORA, Avlonyalı Ekrem Bey, Osmanlı Arnavutluk’undan Anılar (1885-1912), Çeviren Atilla Dirim, İletişim Yayınları, İstanbul, 2006. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 359 Yakup Kadri, “Balkan Birliği ve Ankara”, H. Milliye gazetesi, 25 Ekim (T.E.) 1931, sayı:3693, s. 1. YAKUT, Kemal, “Arnavutluk Bağımsızlık Hareketinde Alfabe ve Eğitim Tartışmaları”, Balkanlar’da İslâm Medeniyeti II. Milletlerarası Sempozyumu Tebliğleri Tiran, Arnavutluk, 4-7 Aralık 2003, İslâm Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA), İstanbul, 2006, s.29-53. YALÇIN, Ayhan, Türkiye Cumhuriyeti Anayasaları, Geçit Kitabevi, İstanbul, 1997. YALÇIN, Hüseyin Cahit, Talat Paşa, Yedigün Neşriyat, İstanbul, 1943. YAVUZ, Bige, Kurtuluş Savaşı Döneminde Türk-Fransız İlişkileri Fransız Arşiv Belgeleri Açısından 1919-1922, TTK, Basımevi, 1994. YAVUZ, Celalettin, “Mazide Kalan Vatan: “BALKAN”lar”, 2023 Balkanlar Dergisi, sayı 63, 15 Temmuz 2006, s,4-16. YEL, Selma, Değişen Dünya Şartlarında Karadeniz ve Boğazlar Meselesi (1923-2008), Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2009. YEL; Selma, “Atatürk ve İnkılâplarının Arnavutluk’taki Tesirleri”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, cilt XIX, sayı 55, Mart 2003, s.106-123. YEL; Selma, “İttihat ve Terakki’nin Kurucularından İbrahim Temo’nun Atatürk ve İnkılâpları Hakkındaki Düşünceleri”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, cilt XVIII, sayı 52, Mart 2002, s.89-105. YEL, Selma, ÖZCAN, Halil, “Mustafa Kemal’in Selahattin Saip Bey’i Aranvutluk’ta Görevlendirmesinin Sebep ve Sonuçları”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Mart 2008, Cilt: XXIV, sayı: 70, 57-74. YERASİMOS; Stefanos, Az Gelişmişlik Sürecinde Türkiye, 1.Bizans’tan Tanzimata, Türkçesi: Banür Kuzucu, Belge Uluslararası Yayınları, İstanbul 2000. YERASİMOS; Stefanos, Milliyetler ve Sınırlar: Balkanlar, Kafkasya ve Orta-Doğu, Çev. Şirin Tekeli, İletişim Yayınları, İstanbul, 1994. 360 HALİL ÖZCAN YILMAZ, Faruk, Osmanlıdan Cumhuriyete Dış Borçlar (Düyûn-u Umumiye), Kale Ofset Matbaacılık, Ankara, 2003. YILMAZ, Mehmet, “Türk Dış Politikasında Arnavutluk”, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2001. Yunus Nadi, “Arnavutluk Meselesi”, Cumhuriyet gazetesi, 16 Ocak 1927, sayı:967, s.1. Yunus Nadi, “Balkan Misakının Tasdikinden Sonra”, Cumhuriyet gazetesi, 9 Mart 1934, sayı:3535, s. 1. Zeki Mesut “Balkan Konferansında Arnavutluk”, Milliyet gazetesi,18 Ekim 1930, sayı:3016, s.1. Zeki Mesut “Balkan Konferansında Türkiye”, Milliyet gazetesi,19 Ekim 1930, sayı:3017, s. 1. Zeki Mesut,”Yurtta Sulh”, H. Milliye gazetesi, 16 Ocak 1934, sayı:4488, s.1. EKLER EK-1: “Makedonya'da çıkacak olan isyanın bastırılması için Türkiye'nin asker göndereceğine dair rapor” EK-2: EK-3: “Arnavutluk'un istiklâli hakkında bilgi veren bir yazı” “Arnavutluk Mektupları: Genç Arnavutluk’un On Üç Senesinin Muhasebesi, Prens David Hükûmeti’nin Iskadı” “İlyas Vironi Hükûmeti’nin üyeleri ve Savunma Bakanı Selahattin Bey (Shkoza)’in fotoğrafı” “Arnavutluk’ta milli hayat - Ankara-Arnavutluk haberleşmesi” “Savunma Bakanı Selahattin Bey’in Arnavutluk’a ulaşması haberi” “Arnavutluk’ta Askerî Araştırma Komisyonu’nun Kurulması” “Arnavutluk Savunma Bakanı Selahattin Shkoza imzalı yazı” “Türkiye’den gelenlerin Arnavutluk’taki faaliyetleri” “Arnavultuk heyeti tarafından Lozan’da İsmet Paşa’ya sunulan mektup” “Çameryalı Arnavutların mübadeledeki durumu ile ilgili EK-4: EK-5: EK-6: EK-7: EK-8: EK-9: EK-10 EK-11: EK-12: EK-13: EK-14: EK-15: EK-16: EK-17: EK-18: belge” “Arnavutluk Dışişleri Bakanın Türkiye Dışişleri Bakanı İsmet Paşa’ya yazdığı yazı” “Rauf Fitso’nun Osmanlı Mülkiye Mektebi diploması” “Sabık Şehzade Ömer Faruk’un (Son Halife Abdülmecid Efendi'nin oğlu ) Arnavutluk tahtına geçmesi hakkında yazı” “Arnavutluk Merkez Bankasının kuruluşu ve görevleri ile ilgili belge” “Arnavut vatanperverlerinin Gazi Hazretlerine telgrafı” “İkinci Balkan Konferansı’nın son celsesinde Gazi Hazretlerinin söylediği nutuk” “Nebil Çika’nın Mustafa Kemal Paşa ile röpörtajı” 364 EK-19: HALİL ÖZCAN EK-20: “Krallık Basın Merkezi tarafından Türkiye’nin Arnavutluk Kral’ını tanıdığına dair valiliklere çekilen telgraf” “Krallık Basın Merkezinin Türkiye hakkında sansür isteğini EK-21: içeren yazısı” “Drtia gazetesinin Atatürk Hayat Değiştirdi başlıklı yazısı” EK-22: “Atatürk’ün ölümünden sonra Arnavut halkının üzüntülerini belirten yazı” EK-1 TİTE Arşivi Kutu No: 17 Gömlek No: 14 Belge No: 14 366 HALİL ÖZCAN EK-2 TİTE Arşivi Kutu No: 25 Gömlek No: 18 Belge No: 18 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ EK-2 TİTE Arşivi Kutu No: 25 Gömlek No: 18 Belge No: 18 367 368 HALİL ÖZCAN EK-2 TİTE Arşivi Kutu No: 25 Gömlek No: 18 Belge No: 18 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ EK-3 Hâkimiyeti Milliye gazetesi 30 Mayıs 1926 369 370 HALİL ÖZCAN EK-4 Kabineti i formuar më 19 Nandor 1920 – 1 Korrik i 1921 * (Le cabinet constitué le 19 Nov. 1920 – 1 Juil 1921) XHAFER YPI ILIAZ VRIONI MEHDI FRASHERI ALI RIZA KOLONJA KRISTO FLOQI SELAHUDIN SHKOZA ILIAZ VRIONI TEF CURANI XHAFER YPI * Shihni faqet XVI-XVII të tekstit: “Shqipria më 1927” ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ EK-5 P. Sabah gazetesi 11 Mayıs 1921 371 372 HALİL ÖZCAN EK-6 Gazeta e Korçes No:59, 12 Fono 1921, Feb. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ EK: 7 373 HALİL ÖZCAN 374 EK-8 AQSH F. 149 V. 1921 D. II-42-1 fl.95 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ EK-9 Vakit gazetesi 15 Mayıs 1921 s. 2 375 376 HALİL ÖZCAN EK-10 AMPJ fon:251, yıl:1923, dosya:200, s. 3 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ EK-11 AMPJ fon:251, yıl:1924, dosya:83, s. 2. 377 378 HALİL ÖZCAN EK-11 AMPJ fon:251, yıl:1924, dosya:83, s. 2. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ EK-11 AMPJ fon:251, yıl:1924, dosya:83, s. 3. 379 380 HALİL ÖZCAN EK-11 AMPJ fon:251, yıl:1924, dosya:83, s. 3. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ EK-12 AMPJ, fon:251, yıl:1923, dosya:200, s. 6. 381 382 HALİL ÖZCAN EK-12 AMPJ, fon:251, yıl:1923, dosya:200, s. 7. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ EK-13 383 384 HALİL ÖZCAN EK-13 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ EK-14 BCA, 1926, fon kodu:30.10.0.0, yer no: 233.570.4. 385 386 HALİL ÖZCAN EK-15 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ EK-15 387 388 HALİL ÖZCAN EK-16 Cumhuriyet gazetesi 17 Ekim 1928 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ EK-17 389 390 HALİL ÖZCAN EK-17 Hâkimiyeti Milliye gazetesi 26 Teşrinievvel 1931 s. 3. ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ EK-18 Miku i Popullit gazetesi 30 Ekim 1931 s. 1. 391 HALİL ÖZCAN 392 EK-19 AQSH F. 272 N. 1931 D. 86 fl. 1 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 393 EK-19 AQSH F. 272 N. 1931 D. 86 fl. 1 HALİL ÖZCAN 394 EK-20 AQSH F. 152 N. 1935 D. 11/2 fl. 1 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ EK-21 Drita gazetesi 11 Kasım 1938 s. 1. 395 396 HALİL ÖZCAN EK-22 AMPJ fon:251, yıl:1938, dosya:97, s. 123. DİZİN A A. Zogu, 47, 144, 146, 147, 162, 175, 176, 177, 185, 187, 199, 200, 213 A.Rıza Kolanya, 79 A.Romanos, 82 A.Yeni Gün, 75, 78, 84, 87, 88, 91, 95, 98, 121, 126, 127, 128, 129, 132, 133 ABD, 34, 35, 37, 38, 39, 41, 42, 43, 48, 49, 64, 144, 145, 146, 204, 222 Abdi Bey, 47 Abdullah Cevdet, 10 Abdülmecid, 162, 362 Abdürrahman, 18, 65 Abdürrahman Nafiz Gürman, 18 Abid Efendi, XIII, 288, 290, 291, 292, 295, 296, 300, 327 Abidin Nepravişta, 152, 335 Abul Kalan Azad, 71 Adana, 31, 63, 119 Adigrat, 286 Adowa, 225, 286 Adriyatik Denizi, 6, 7, 40 Afgan, 71 Afganistan, 70, 71, 72, 73 Afyon Karahisar, 178 Agjencia Alba, 321 Ahmet Bey, 145, 206 Ahmet Hidayet, 206 Ahmet İzzet Paşa, 22 Ahmet Rıza, 12 Ahmet Zogo, 322 Ahmet Zogu, XVII, 125, 144, 145, 146, 147, 148, 150, 151, 152, 153, 158, 161, 162, 164, 175, 180, 185, 186, 188, 193, 194, 199, 200, 201, 202, 203, 204, 205, 206, 207, 208, 209, 211, 214, 221, 242, 247, 262, 294, 307, 326 Ahmet Zogulli, 203 Ahrar Fırkası, 12 Akçahisar, 103 Akdeniz, 2, 8, 9, 23, 34, 35, 184, 223, 224, 286, 326 Akdeniz İttifakı, 287 Akdeniz Paktı, 287 Akif Paşa, 46, 77, 137, 303 Akkerman, 163 Albert Mousset, 82 Aleksandr, 256, 259 Alemdar gazetesi, 336 Ali Cavit, 12 Ali Fethi, 57, 122, 123 Ali Hayati, 171 Ali Kelyra, 100 Ali Rana, 230 Ali Rıza Bey, 302 Ali Rıza Paşa, 56 Ali Şevket, 57, 58, 59 Alî Türkgeldi, 295, 296, 297 Alman, 2, 17, 41, 56, 82, 144, 183, 206, 351 Almanca, 61, 231, 295 Almanya, 9, 17, 23, 27, 73, 185, 204, 222, 257, 265, 273, 278 Aloiz Baron, 199 Amasya Tamimi, 45 Amerika, IX, 34, 39, 42, 48, 49, 51, 52, 93, 97, 101, 132, 136, 172, 203, 305 Amerika Birleşik Devletleri, IX, 49, 101 Amerikalı, 13, 38, 48, 147 Anadolu, X, XV, XVIII, XXII, 21, 31, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 43, 44, 46, 48, 51, 56, 64, 65, 67, 68, 70, 72, 73, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 94, 95, 99, 108, 111, 112, 113, 114, 116, 124, 126, 138, 184, 224, 238, 264, 265, 283, 292, 293, 304, 320, 323, 324, 336, 344 Anadolu Ajansı, XVIII, 90, 320 Androniks III, 4 Angelo Jonelli, 289 Angolo-Persian Oil Company, 93, 94 Ankara, 2, VI, VII, XIII, XV, XX, XXIII, XXIV, XXV, 2, 4, 5, 7, 8, 10, 12, 13, 14, 15, 16, 21, 22, 31, 34, 36, 38, 41, 42, 46, 51, 56, 57, 60, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 70, 71, 72, 73, 74, 82, 83, 86, 89, 100, 102, 107, 108, 109, 112, 113, 119, 120, 121, 124, 125, 130, 132, 133, 134, 137, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 167, 171, 183, 191, 192, 204, 206, 207, 208, 210, 211, 214, 215, 216, 218, 223, 224, 230, 235, 236, 239, 240, 241, 242, 245, 246, 248, 253, 254, 259, 265, 270, 273, 274, 276, 278, 279, 281, 289, 291, 292, 295, 296, 297, 299, 304, 306, 309, 310, 311, 313, 315, 319, 320, 326, 336, 337, 338, 339, 340, 341, 342, 343, 344, 345, 346, 347, 348, 350, 351, 352, 353, 354, 355, 356, 357, 358, 359, 360 Antalya, 23, 31, 62, 67, 75, 178 Antep, 31 400 HALİL ÖZCAN Apturrahman Krosi, 287 Aptülahat Bey, 149 Arabistan, 72 Aralof, 86 Aranaitler, 4 Arap, 72, 203, 244 Arapça, XVIII, 3, 60 Arbenia Gazetesi, 290, 291 Ardahan, 31 Arnavut Cemaati, 284 Arnavut Kadınları Birliği, 291 Arnavut Kızılay Cemiyeti, 291 Arnavut kilisesi, 158 Arnavut Kuvayı Milliyesi, 78 Arnavut Recep Paşa, 11 Arnavut Teavün Cemiyeti, IX, 48, 50, 51, 52, 148 Arnavutça, VI, XVII, XVIII, XXIV, 7, 38, 48, 50, 60, 74, 111, 147, 151, 158, 159, 196, 234, 284, 285, 301, 357 Arnavutluk, 2, V, VI, IX, X, XI, XII, XIII, XV, XVII, XVIII, XIX, XX, XXI, XXII, XXIII, XXIV, XXV, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 161, 162, 163, 164, 165, 167, 168, 169, 170, 171, 172, 173, 174, 175, 176, 177, 178, 179, 180, 181, 182, 183, 184, 185, 186, 187, 188, 189, 190, 191, 192, 193, 194, 195, 196, 197, 199, 200, 201, 202, 203, 204, 205, 206, 207, 208, 209, 210, 211, 212, 213, 214, 215, 216, 217, 218, 221, 223, 224, 225, 226, 227, 228, 229, 230, 231, 232, 233, 234, 235, 236, 239, 240, 241, 242, 243, 244, 245, 246, 247, 248, 249, 250, 251, 252, 253, 254, 255, 256, 257, 258, 259, 260, 261, 262, 263, 264, 265, 267, 268, 269, 270, 271, 272, 273, 274, 275, 276, 277, 278, 279, 280, 281, 282, 283, 284, 285, 286, 287, 288, 289, 290, 292, 293, 294, 295, 296, 297, 298, 299, 300, 301, 302, 303, 304, 306, 307, 308, 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315, 316, 317, 318, 319, 321, 322, 323, 324, 325, 326, 327, 328, 336, 337, 338, 339, 341, 342, 344, 345, 346, 347, 348, 349, 350, 351, 352, 353, 354, 356, 358, 359, 360, 362, 363 Arnavutluk Diyanet Başkanı, 308 Arnavutluk Emek Partisi, 321 Arnavutluk Konsolosluğu, 147, 153, 156, 210, 212, 274, 284 Arnavutluk Kralı, XXI, 157, 159, 201, 202, 204, 209, 212, 214, 215, 216, 239, 240, 241, 242, 243, 244, 246, 247, 248, 253, 256, 264, 268, 272, 273, 274, 277, 280, 281, 282, 285, 293, 296, 300, 326, 327, 328 Arnavutluk sefiri Cemal Bey, 180, 189 Arshi, 60 Arslan Bey, 230 Asaf Bey, 210 Asaf Djadjouli, 319 Asım Yakova, 280 Asya, 2, 4, 36, 82, 89, 236, 237, 259, 292, 339 Aşar, 168 Atatürk, 2, III, VI, XIII, XVII, XVIII, XIX, XX, XXI, XXII, XXIII, XXIV, XXV, 14, 16, 21, 34, 36, 42, 46, 56, 57, 58, 59, 61, 63, 65, 68, 73, 86, 89, 100, 101, 113, 125, 137, 139, 149, 151, 153, 155, 204, 205, 206, 207, 208, 209, 213, 214, 216, 218, 221, 222, 223, 224, 227, 228, 230, 238, 239, 240, 241, 242, 248, 258, 259, 264, 265, 268, 269, 270, 271, 272, 273, 275, 280, 281, 283, 292, 293, 294, 295, 296, 298, 299, 300, 301, 302, 303, 304, 305, 306, 307, 308, 310, 311, 312, 314, 315, 316, 317, 318, 319, 320, 321, 322, 327, 328, 336, 337, 339, 340, 341, 342, 344, 345, 346, 347, 348, 350, 351, 352, 353, 354, 355, 356, 357, 359, 363 Atina, 35, 37, 75, 82, 83, 84, 113, 115, 153, 162, 199, 215, 225, 227, 228, 232, 249, 254, 258, 268, 278, 279, 280, 289 Atina Konsolosluğu, 153 Attika, 112 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ Aubrey Herbet, 48 Avlonya, 15, 16, 19, 20, 23, 32, 33, 36, 40, 67, 82, 83, 84, 87, 90, 91, 103, 145, 149, 162, 163, 165, 169, 171, 177, 180, 181, 182, 225, 263, 265, 316 Avlonya Savaşı, 90 Avni Rüstem, 145, 146 Avrupa, 1, 2, 8, 9, 11, 19, 37, 39, 41, 52, 55, 57, 70, 73, 80, 99, 104, 113, 138, 163, 175, 193, 200, 218, 224, 225, 226, 227, 235, 242, 253, 259, 279, 289, 292, 304, 305, 311, 322 Avusturya-Macaristan, V, 6, 7, 10, 16, 23, 27, 169, 175, 177, 183, 201, 261 Aya Sarande, 103 Ayastefanos Anlaşması, 9 Aydın, 21, 38, 50, 178, 357 Aydınoğlu Umur Bey, 4 Ayın Tarihi Dergisi, XXII, 171, 336 Azeri, 73 Azienda Italiana Petroli Albanesi, XV, 176 B B.Asaf Caculi, 299 Babıâli, 18, 21, 27, 29, 344 Balkan Cemiyeti, 274 Balkan Paktı, XII, 191, 224, 250, 254, 255, 258, 259, 260, 262, 263, 264, 265, 270, 271, 273, 278, 279, 286, 289, 292, 293, 300, 327, 328, 342 Balkan Savaşı, 14, 15, 16, 19, 27, 28, 57, 94 Balkanlar, XV, XXIII, XXV, 1, 2, 4, 5, 10, 21, 32, 39, 57, 58, 65, 70, 112, 163, 177, 190, 191, 194, 202, 212, 222, 224, 226, 243, 245, 252, 259, 264, 265, 272, 289, 294, 337, 341, 344, 345, 346, 347, 348, 351, 352, 354, 359 Bank-ı Osmanî-i Şahane, 178 Banque Belge pour I’Etranger, 180 Bar, 5 Bari, 162, 234, 274, 277, 290 Baron Pompeo Aloisi, 187 Basler Komerzialbank, 180 Basri Reşid, 217 Baş Kadı, 308 Başkimi Caleriz, 213 Başkomutanlık, 88 Başlalar, 4 401 Batı Anadolu, X, 31, 85, 108, 293 Batı Trakya, 32, 35, 36, 37, 42, 69 Batum, 31 Bay Kortcha, 319 Bayram Curri, 52 Bedri Ali, 230 Bedri Bey, 233 Bektaşi, 10, 47 Belçika, 171, 180, 205 Belgrat Elçiliği, 254 Belgrat Gazetesi, 194 Bender Abbas, 69 Bender Buşir, 69 Berat, 20, 75, 83, 84, 89, 103, 180, 208 Berdil Fitso, VI, XVII, XXII, 152, 335 Berlin, 7, 9, 21, 62, 64, 72, 73, 102, 341 Besa Gazetesi, 115, 259, 290, 291, 292, 305, 313 Beşler Meclisi, 34 Beyrut, 178, 288 Bhlişte, 103 Bilecik, 31 Bizans, 3, 4, 36, 44, 104, 359 Boğazlar, 36, 101, 259, 359 Bolşevik, 301, 310 Bombay, 69 Boris, 254 Bosna-Hersek, 7, 10, 12 Boşnak, 117 Bozcaada, 21 Branko Mercani, 320 Braşov, 163 Brendizi, 162, 274 Budapeşte, 7, 215, 295 Budapeşte Anlaşması, 7 Bulgar, XXV, 4, 14, 66, 88, 192, 227, 249, 251, 253, 254, 255, 270, 279, 357 Bulgaristan, XII, XXV, 2, 9, 10, 15, 27, 66, 88, 101, 106, 112, 132, 149, 164, 204, 222, 225, 227, 228, 229, 236, 239, 249, 250, 251, 253, 254, 255, 258, 259, 265, 270, 273, 296, 327, 344, 350, 357 Burdur, 31 Bursa, 50, 178, 183 Buyana, 103 Bükreş, 9, 35, 178, 249, 255, 264 Bünyamin, 159 Büyük Britanya Oteli, 258 HALİL ÖZCAN 402 C Caclamanos, 110 Cafer Bey, 121, 125, 126, 274 Cafer Vila, 228 Câmi Bey, 64 Cavit Paşa, 13 Cemal Paşa, 73, 144 Cemiyeti Akvam, 93, 164, 188, 189, 223, 228 Cena Bey Kryezü, 189 Cenevre, 201, 226 Central News, 204 Cevad Abbas, 119 Cevad Bey, 126 Cezayir, 72 CHF, XV, 277 Chicago Tribun, 69 Cioliti, 90 Citta di Bari, 290 Clemenceau, 38 Cumhuriyet Gazetesi, 150, 158, 171, 182, 190, 199, 205, 206, 232, 236, 240, 264, 269, 270, 336, 345, 350, 351, 356, 357, 358, 360 Ç Çamerya, 111, 112, 114, 115, 116, 117, 152 Çamlık Arnavutları, 115 Çanakkale, 21, 37, 38, 60, 86, 149 Çanakkale Boğazı, 21 Çatalca, 38 Çekoslovakya, 190, 227, 251, 259, 278 Çelebi Cemallettin Efendi, 65 Çin, 6 Çukurova, 31 D Dac, 4 Dahili Makedonya Devrimci Örgütü, 225 Dahili Makedonya Devrimci Örgütü (DMDÖ), 225 Daily Telegraph Gazetesi, 85, 286 Damat Ferit Paşa, 42 Danimarka, 73 Debre, 51 Dedeağaç, 253 Deliorman, 4 Delvina, VI, 61, 82, 114, 302 Delvina (Süleyman Fehmi), 82 Delvino, 164 Demokrasiya Gazetesi, 304 Demokratia, 213, 316 Derviş Bey, 279 Dielli, 212, 213 Diyamantapulo, 273 Diyarbakır-Silvan, 57 Dobrica, 227 Doğu Afrika, 285 Doğu Anadolu, 43 Doktor Kemal, 230 Dolmabahçe Sarayı, 231, 320 Dostluk ve Güvenlik Paktı, XII, 184, 187 Dörtler Meclisi, 34 Dörtyol, 31 Dr Ericson, 49 Dr. Eşref, 119 Dr. İhsan Fevzi Bey,, 50 Dr. Kemal, 280 Dr. Mihal Ruturolli, 47 Dr. Nanse, 109 Dr. Rıza Nur, 109, 110 Dr.Nazım, 61 Draç İskelesi, 103 Dragutin Yankoviç, 254 Drin nehri, 3 Drina, 137 Drita Gazetesi, 317, 318, 319, 321 Dubrovnik, 163 Dukakinler, 4 Durazzo, 4, 260 Dükakinzade Basri, 11 Düyûn-u Umumiye, 107, 166, 183, 360 E Edirne, 15, 50, 138, 163, 178, 183, 353 Edward Grey,, 21 Edwart Herryot, 307 Ege, 2, 7, 21, 22, 35, 37, 43, 111, 253, 265, 345 Ege Adaları, 21, 22, 35, 43 Eğri Dere, 117 Ekalliyetler Meselesi, XII Eko de Paris Gazetesi, 262 Ekrem Besim, 230 Ekrem Bey Libohova, 295 Ekvator, 205 Elbasan, 19, 59, 75, 77, 79, 80, 83, 103, ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 137, 180, 246, 262, 263, 281 Elçiler Konferansı, 18, 27, 28, 29, 175 Emine Toptani, 232 Enver Hoca, 22, 213, 311 Enver Paşa, 70, 73, 339 Enver Ziya Karal, 2, 7, 8, 12, 238 Epir (Epiros), 4 Epir-Çamlık, 116 Ergri (Gjirokaster), 180 Erite, 285 Ermeni, 31, 36 Erzurum, IX, 44, 45, 46, 65, 149, 347 Esat Toptani, 11, 18, 145 Eskişehir, 50, 87, 88, 109, 162 Eskişehir ve Kütahya Savaşları, 88 Ethem Toto, 291, 302 Etnos Gazetesi, 51 Evyogod Korilas, 159 Ezop, 294 F Faik Bey, 5, 7, 149, 319, 347 Faik Konica, 201, 211 Faik Konitza, 82 Faik Reşit Unat, 12, 358 Faik Şhatku, 319 Falih Rıfkı, 309, 310, 339, 343 Fan S. Noli, 49, 144 Fas, 72 Faşist, 176, 301, 310, 343 Fehmi Bey, 59, 67, 75, 81, 119 Fener Patrikhanesi, 158, 159 Ferik Abdurrahman Nafiz, 17 Ferit Bey, 52 Ferit Paşa, 42, 262 Ferit Permeti, 76 Ferit Vokopola, 89 Fevzi Çakmak, 17 Filibe, 178 Filistin, 36, 69, 72, 107 Financal News, 208 Finlandiya, 205 Firzovik, 10, 13, 28, 348 Fiume ve Spalato, 39 Fiyeri, 261, 262, 265 Fransa, 3, 8, 21, 23, 27, 31, 34, 36, 38, 39, 44, 46, 64, 72, 82, 96, 97, 98, 101, 104, 105, 106, 147, 184, 185, 190, 195, 204, 222, 224, 225, 234, 235, 251, 253, 254, 257, 259, 319, 320 403 Fransızca, XVII, XVIII, 52, 61, 147, 151, 212, 231, 295 Fuad Aslani, 228 Fuat Bey, 50, 51, 208, 209, 217 Fuat Tugay, 319 G Galatasaray Lisesi, 144, 147, 291 Gani, 18, 349 Gazeta e Korçes, 281, 316, 372 Gazeta Shqiptare, 234, 245, 246 Gazı Kemal Atatürk, 301 Gazi Mustafa Kemal Paşa, XII, 124, 125, 151, 153, 155, 161, 207, 208, 211, 212, 213, 223, 235, 236, 238, 241, 245, 246, 247, 248, 275, 281, 304 Gazi Paşa, 51, 119, 150, 151 Gazmend Shpuza, XXIV, 89, 101, 205, 228 Gega, 2 Genç Arnavut Teşkilatı, 226, 257 General Sereggi, 315 Gilordi, 261 Girit, 7, 10, 35, 113 Goloborda, 96 Gökçeada, 21 Görice (Korçe) Valiliği, 282 Gümrük Birliği, 278 Güney Dobruca, 251, 253 Güneybatı Anadolu, 264, 292, 293 Günmarkgöni, 256 H H.Basri Reşit, 267 H.Milliye Gazetesi, 164, 237, 341, 354, 359, 360 Habeşistan, XIII, 191, 225, 257, 262, 285, 286, 287, 357 Hacıbektaş, 65 Haçlı Savaşları, 8 Hâdi Paşa, 56 Hafız Hüsnü, 230 Hâkimiyet-i Milliye, XV, 87 Hakkari, 187 Hakkı Bey, 216, 230, 241, 248 Hakkı Tarık Us, 144 Halide Edip, 310 Halife Abdülmecit, 262 Halil Lütfü, 302 HALİL ÖZCAN 404 Halil Paşa, 51, 52, 70 Halilaj, 60, 61, 74, 76, 77, 80 Halit Ziya, 218 Halk Evleri, 276 Hamdi Kemallettin, 190, 345 Hamid Kuçi, 79 Harbiye Nazırlığı, 61, 76, 79, 323 Harp Okulu, 60, 269 Harvard, 144 Hasan Bey, 105, 223, 228, 231, 234, 251 Hasan Haydar, 50 Hasan Hüseyin Bey, 50 Hasan Priştina, 52 Hasan Rıza Paşa, 17, 18, 33 Hasi, 96 Hassa Alayı, 12 Hatay Meselesi, 320 Hatice Hanım, 280 Havza Genelgesi, 45 Helen Kralı, 202 Henri Beraud, 208 Herald Tribün, 182, 193 Heybeli Ada, 159 Heyeti Temsiliye, 45, 46, 63, 65, 70 Hırvat, 96, 194, 202, 225, 261 Hicaz, 36 Himara, 152 Himayei Etfalin, 276 Hindistan, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 179, 185 Hint Halifelik Akımı, 70 Hoca, 22, 52, 83, 213, 311 Hoca Kadri, 52, 83 Hodgson, 247 Hollanda, 73, 163, 205 Hopa, 71 Hulusi Fuad Tugay, 297 Hürriyet ve İtilaf Fırkası, 11 Hüseyin Cahit Yalçın, 73 Hüseyin Hüsnü Paşa, 56 Hüseyin Koprencka, 79 Hüseyin Viryoni, 187, 246 I I. Balkan Konferansı, 228, 230 I. Beyazıt, 5 I. Dünya Savaşı, V, IX, XXIV, 8, 10, 11, 22, 23, 30, 31, 33, 34, 35, 37, 43, 46, 47, 50, 55, 56, 57, 64, 74, 89, 98, 101, 104, 108, 112, 113, 137, 149, 150, 169, 175, 190, 222, 223, 226, 238, 242, 253, 303, 306, 308, 318, 319, 320, 323, 328 I. Karl, 201 II. Abdülhamit, XIII, XX, 8, 9, 11, 12, 18, 284, 288, 290, 293, 300, 306, 327, 358 II. Balkan Konferansı, 230, 231, 232, 233, 235, 238, 242, 246, 249, 326 II. Balkan Savaşı, 28 II. Meşrutiyet, 1, 3, 4, 7, 11, 13, 18, 61, 314, 342, 352, 355 II. Murat, 5 III. Balkan Konferansı, 249, 250, 251, 255 Irak, 69, 70, 72, 107, 187 Ishak Sükutî, 10 Isparta, 31, 178 Istrumca, 117 Izgrev Gazetesi, 250 İ İbrahim Fadıl, 230 İbrahim Temo, 9, 359 İhsan Libohuve, 230 İkamet Mukavelesi, 134 İlerici Arnavutlar, 301 İlirya, 2 İlyas Bey Viryoni, 76, 93, 157 İnebahtı Savaşı, 4 İngiliz, XXIV, 11, 13, 21, 31, 38, 43, 48, 52, 69, 70, 71, 84, 93, 94, 97, 99, 101, 106, 109, 144, 176, 177, 178, 183, 187, 204, 207, 283, 292, 346, 354, 358 İngiliz-Arnavut Derneği, 48 İngiliz-Arnavut Ekonomik İşbirliği, 93 İngiltere, 8, 11, 12, 13, 14, 20, 21, 22, 23, 27, 31, 34, 36, 37, 38, 39, 44, 48, 49, 64, 68, 69, 70, 72, 73, 76, 81, 84, 88, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 104, 106, 109, 120, 139, 172, 173, 175, 176, 177, 184, 185, 186, 187, 189, 190, 191, 194, 204, 208, 222, 224, 246, 247, 258, 286, 296, 320, 324, 339 İnkılâp, XVI, XVIII, XXV, 42, 122, 139, 342, 347, 348, 351 İnönü zaferi, 51, 71, 86, 87 İpek, 13 İskender Bey, 181, 280 İskender Kastiriyot, 181 İskenderiye, 178 İskenderun, 31 İslam Cemâati Kongresi, 308, 313 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ İslam Cemiyeti, 70 İslam İhtilal Cemiyeti, 73 İsmail Han, 86 İsmail Kemal, 4, 11, 12, 15, 16, 17, 19, 20, 27, 28, 33, 338 İsmet Paşa, X, 101, 108, 121, 122, 124, 125, 162, 211, 225, 227, 230, 242, 251, 267, 271, 277, 316, 362 İsmet Toto, 283, 301, 302 İspanya, 205, 257, 286, 287 İstanbul, XX, XXIII, XXIV, XXV, 1, 2, 4, 5, 7, 10, 11, 13, 14, 17, 18, 27, 28, 32, 34, 37, 38, 42, 43, 45, 46, 49, 50, 51, 52, 56, 57, 58, 59, 60, 64, 66, 67, 68, 70, 73, 82, 84, 98, 101, 103, 104, 111, 112, 113, 117, 119, 121, 122, 130, 132, 133, 138, 143, 144, 147, 148, 150, 153, 156, 157, 158, 159, 163, 165, 166, 169, 170, 173, 178, 179, 181, 183, 186, 192, 193, 199, 200, 204, 207, 210, 211, 222, 223, 227, 230, 231, 232, 235, 254, 265, 269, 274, 279, 281, 283, 284, 285, 287, 288, 294, 295, 297, 299, 304, 306, 308, 312, 319, 320, 326, 337, 338, 339, 340, 341, 342, 343, 344, 345, 346, 347, 348, 349, 351, 352, 354, 355, 356, 357, 358, 359, 362 İstanbul Konsolosluğu, 186, 284, 285 İstiklâl Mücadelesi, V, VI, X, 24, 43, 44, 46, 48, 51, 56, 64, 68, 71, 85, 100, 101, 107, 121, 139, 143, 152, 161, 166, 167, 168, 221, 222, 229, 236, 276, 302, 303, 312, 315, 320, 322, 325, 328 İsveç, 3, 73, 205 İsviçre, 29, 41, 72, 73, 163, 165, 180, 205 İşbirliği ve Güvenlik Tiran Paktı, 195 İşkece, 117 İşkodra, 4, 7, 13, 16, 17, 18, 19, 32, 33, 51, 52, 80, 87, 90, 92, 99, 102, 103, 145, 147, 165, 180, 181, 186, 225, 274, 280, 302 İtalya, V, VI, X, XII, XIII, XIX, XXIV, 2, 6, 9, 13, 14, 19, 22, 23, 27, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 46, 52, 55, 64, 65, 70, 72, 73, 77, 79, 82, 89, 90, 91, 92, 93, 95, 96, 97, 98, 99, 101, 105, 106, 107, 110, 139, 145, 146, 161, 164, 165, 167, 170, 172, 173, 174, 175, 176, 177, 179, 180, 181, 182, 183, 184, 185, 186, 187, 188, 189, 190, 191, 192, 193, 194, 195, 196, 197, 199, 405 200, 201, 202, 203, 204, 210, 214, 215, 216, 217, 221, 222, 223, 224, 225, 226, 228, 229, 233, 234, 235, 239, 243, 250, 251, 252, 253, 254, 255, 256, 257, 258, 259, 260, 261, 262, 263, 264, 265, 267, 272, 273, 277, 278, 279, 283, 285, 286, 287, 289, 290, 292, 293, 295, 296, 297, 298, 300, 301, 307, 319, 320, 325, 326, 327, 328, 337, 350 İTC, XVI, 12, 13, 18, 61 İtilaf Devletleri, 23, 31, 34, 35, 38, 43, 45, 46, 52, 64, 70, 96, 101, 173, 238 İttihat ve Terakki, XVI, 9, 10, 11, 12, 56, 348, 356, 359 İttihat ve Terakki Cemiyeti, XVI, 9, 10, 11, 356 İvo Andriç, 298 İyon Denizi, 112 İyonya Dağları, 112 İzmir, 3, 4, 21, 28, 31, 37, 38, 39, 40, 41, 44, 60, 61, 62, 63, 73, 75, 108, 109, 125, 166, 167, 178, 211, 337, 348, 357 İzmit, 50, 51 J Jaan Kshimokaf, 227 Japonya, 34, 97, 101, 205 Jeta e Re, 316 Johann August Zeune, 2 Journal Des Debats, 224 Jurnal d’Orient, 67, 79, 84, 86 K K.Kotta, 291 Kaçanik, 13 Kafkasya, 2, 69, 70, 72, 112, 359 Kalamit Nehri, 112 Kalas, 178 Kangal, 152 Kara Kemal, 73 Kara Vasıf, 73 Karaburun Dağı, 263 Karadağ, 7, 9, 14, 15, 17, 18, 19, 27, 33, 41, 102, 225 Karadeniz, 2, 4, 37, 236, 259, 359 Karaturna Tepeleri, 263 Karesi, 50 Kars, 31 Karslbad, 57, 58 406 HALİL ÖZCAN Kasapi, 60 Kasım Bey, 200 Kastriotalar, 4 Katolik, 2, 7, 40, 47, 83, 110, 112, 186, 203, 256, 263 Katolik Mirditleri, 256 Katolik Rum, 110, 112 Kavaya, 262 Kavaye, 103 Kazım Karabekir Paşa, 68 Kazım Paşa, 227 Kemal Mesareya, 228 Kemal Ömer, 230 Kemal Vriyoni, 287 Kemalist inkılâp, 305 Kemalist Türkiye, 292, 306, 313, 356 Kemalizm, 301, 309 Kıbrıslı Kamil Paşa, 11 Kıbrıslı Kâmil Paşa, 12 Kıpçak ve Kumanlar, 4 Kırklareli, 117 Kızılcahamam, 152 Kiramettin Kocaman, 17 Koha, 303 Komitet İkolon—Ne Turqi, 50 Koniçe, 152 Konstantin, 34, 87 Kont Ciano, 295 Kont D’Apponi, 295 Kont Sfroza, 64 Konya, 31, 50 Konya istasyonunu, 31 Korfu Adası, 290 Korfu Boğazı, 263 Kosova, IX, 5, 13, 14, 16, 41, 52, 60, 63, 119, 202, 203, 297, 298, 340, 351 Kosova Arnavutları, 297 Kosova Savaşı, 5 Kostaq Cipo, 310 Köprülü Mehmet Paşa, 283 Köycülük Teşkilatı, 276 Kral William Vid, 23 Kral Zog, XIII, XVII, XX, 201, 202, 203, 209, 212, 214, 215, 217, 226, 228, 230, 235, 240, 241, 242, 243, 246, 247, 248, 256, 261, 262, 264, 267, 268, 269, 271, 272, 274, 275, 276, 277, 280, 281, 282, 284, 287, 288, 289, 291, 293, 294, 295, 296, 299, 300, 301, 310, 311, 319, 321, 326, 327, 328 Krallık Basın Merkezi, 246, 281, 363 Kredito İtaliano, 262 Kuçove, 176 Kurbağalar ve Krallar, 206 Kurentol Gazetesi, 264 Kutubu Bulgar, 88 Kuvayı Milliye, 45, 51, 78, 85, 211 Kuzey Arnavutluk, 32, 40, 83, 98, 165, 186, 256 Kuzey Epir, 20, 32, 37, 38, 92 Küçük Antant, 190, 239, 251, 259 Küçük Asya, 89 Kürt, 36, 352 L La Fanten, 228 La fontaine, 206 Lankaza, 117 Larnaka, 178 Le Daily Herald Gazetesi, 286 Le Temps, 21 Lehistan, 163, 227 Lek, 3, 166 Lek (Dokagin) Dukakain, 3 Lek Dukakin, 3 Léon Maccas, 82 Leskovik, 121, 269, 299 Letonya, 205 Libya, 23, 174 Libya (Trablusgarp), 174 Limni, 22 Liria Kombetare Gazetesi, 213 Litvanya, 205, 278 Llyod George, 34, 96 Londra, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 27, 28, 29, 35, 37, 38, 39, 43, 44, 47, 50, 52, 55, 93, 97, 98, 178, 185, 204, 223, 226, 230, 345 Londra Büyükelçiliği, 204 Londra Gizli Anlaşması, 23, 35, 44 Londra Konferansı, 17, 19, 20, 38, 43, 47, 50, 52, 55, 93 Lord Curzon, 109 Lozan, X, XVI, XXV, 41, 101, 102, 106, 107, 108, 109, 111, 114, 115, 116, 120, 121, 122, 125, 129, 132, 134, 137, 143, 156, 167, 186, 303, 340, 349, 355, 357, 362 Lozan Anlaşması, 106, 116, 122, 129, 137, 156, 303 Lozan Konferansı, X, 41, 101, 102, 107, ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 108, 109, 125, 167, 349 Luigi Burniçi, 47 Luma, 96 Luşnya, IX, 44, 46, 47, 48, 50, 61, 83, 89, 94, 143, 261 Lwow (Lehistan), 163 M M. Bompard, 105 M. Papanastasiou, 227 M.Grandi, 214 Macar, 48, 159, 164 Mahmut, 13, 57, 65, 137, 206, 354 Mahmut Bey, 206 Mahmut Şevket Paşa, 13, 57 Makedon, 317 Makedonya, 4, 7, 9, 10, 15, 16, 21, 35, 36, 56, 57, 63, 112, 119, 163, 225, 227, 229, 251, 254, 298, 314, 315, 339, 343, 345, 346, 348, 350, 358, 362 Makedonya Komitesi, 7, 254 Maksim M. Husı, 60, 356 Maksimos, 258 Malik Bey, 295 Malik Buşati, 274 Malik Gölü, 103 Manastır, 14, 57, 60, 61, 144 Manchester Guardian, 204 Manisa, 21, 178, 280, 357 Maraş, 31 Margıllıç, 152 Mario Alberti, 179, 180 Marki Di Soranya, 256 Marmara, 2, 37 Marya, 215 Mati, 144, 145, 287 Mebrure Günenç, 310 Mebusan Meclisi, 43 Meclis-i Vükela, 28, 29 Mehdi Frashëri, 1, 102, 108, 294, 302, 305, 306 Mehmet Ferit Vlora, 11 Mehmet Konica, 228, 230, 232, 233, 250, 252, 260 Mehmet Orhan, 288 Mehmet Reşit, 10 Meis, 21 Meriç, 2, 137, 138 Merkez Bankası, 166, 179, 180, 181, 182, 183, 276, 362 407 Merkiye, 164 Mersin, 31, 112, 320 Merzifon, 31 Mezopotamya, 36, 69 Mısır, 11, 66, 72, 165, 204, 205, 287, 312 Midhat Frashëri, 113 Midilli, 22 Mihal Gromena, 303 Mihalakopulos, 249 Miku ı Popullıt, XXII, 239, 240, 242, 243, 244, 336 Milletler Cemiyeti, 34, 37, 52, 83, 88, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 101, 109, 111, 113, 114, 117, 120, 173, 175, 177, 188, 189, 286 Milletlerarası Barış Bürosu, 226 Millî İslâm İttifakı, 308 Milli İttihad Partisi, 226, 257 Milli Savunma Bakanlığı, XXI, 60 Milliyet Gazetesi, 206, 228, 229, 233, 337, 343, 354, 360 Minerva Gazetesi, 306 Minerva Mecmuası, 274 Mirliva Kemalettin, 17 Misakı Milli, 43, 56, 179, 186, 221, 325 Mithat Bey, 51 Mitroviçe, 13 Mm. Tiyakaki, 231 Mondros Mütarekesi, 31, 44, 45 Montagna, 110 Morning Post, 208 Moskova, 71, 73, 191 Muhadenet Mukavelesi, 133 Muhammed İkbal, 71 Muharrem Kararnamesi, 183 Muhtar Bey, 119 Muhuttin Bey, 279 Musa Kranya, 261 Musa Yuka, 302, 349 Musakiler, 4 Musolini, 41 Mustafa Bey, 50 Mustafa Hasib, 150 Mustafa Kemal, III, V, VI, X, XII, XIX, XXI, XXII, 14, 33, 43, 45, 48, 51, 56, 57, 59, 61, 63, 64, 65, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 80, 81, 82, 83, 85, 87, 88, 95, 99, 100, 120, 122, 123, 125, 137, 149, 151, 153, 154, 155, 157, 161, 167, 168, 179, 204, 205, 207, 208, 209, 211, 212, 213, 214, 217, 221, 223, 231, HALİL ÖZCAN 408 233, 235, 236, 237, 238, 239, 240, 241, 242, 243, 245, 246, 247, 248, 259, 264, 269, 270, 271, 272, 275, 277, 280, 281, 282, 293, 294, 300, 301, 302, 303, 304, 305, 306, 308, 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315, 316, 318, 320, 321, 323, 324, 326, 328, 339, 348, 349, 356, 359, 362 Mustafa Kemal Paşa, V, X, XII, XIX, XXII, 33, 43, 45, 48, 51, 59, 61, 63, 64, 65, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 83, 85, 87, 88, 99, 100, 124, 125, 137, 149, 151, 153, 154, 155, 161, 167, 168, 204, 205, 207, 209, 211, 212, 213, 217, 221, 223, 235, 236, 238, 239, 241, 242, 243, 245, 246, 247, 248, 269, 270, 271, 272, 275, 277, 281, 282, 302, 303, 304, 312, 323, 324, 326, 362 Mustafa Kroyai, 256 Musul, 31, 184, 186, 190, 224 Muzaffer Kamil, 296 Müfit, 11, 12, 65, 179, 347 Müfit Bey Libohova, 179 Münir Bey, 106 Müslüman Arnavutlar, 51, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 298, 310 N N.Trikupis, 85 Naçi, 274 Nahidromos, 83 Namık Kemal, 283 Napoli, 6 Nasturî, 186 Naye Fraye Prése, 253 Nebil Çika, 232, 233, 239, 242, 274, 280, 291, 362 Necip Draja, 10 Necip P. Alpan, 74, 89 Neos Kosmos, 96 Neuilly, 253, 254 Neulliy, 222 Nevzad Gazetesi, 109 Nevzat Bey, 235 Newyork, XXV, 32, 170, 194, 353 Nezir Bey, 50, 51, 121, 125, 169, 170, 186, 210 Niğbolu, 8, 163 Niğbolu zaferi, 8 Nikola, 18, 22, 214 Nikola İvanay, 214 Nikolas Thashi,, 170 Niyazı Salih Baba, 65 Nurettin, 109, 262, 287, 358 Nurettin Vlora, 287 Nusret, 125, 126 Nutuk, 46, 212, 277, 339 O Oğuz, 4 Ohrili Eyüp Sabri, 10 On İki Ada, 23, 36, 37, 38, 40, 41 Onlar Konseyi, 34, 35, 40 Ora Gazetesi, 245 Orlando, 39 Orta Asya, 237, 339 Ortodoks, XI, 20, 38, 47, 111, 112, 116, 144, 153, 158, 159, 284 Ortodoks Arap, 112 Ortodoks Rumlar, 116 Osmanlı Devleti, V, VI, XVII, 1, 2, 3, 4, 5, 7, 8, 9, 10, 11, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 27, 28, 29, 30, 31, 33, 35, 42, 43, 50, 51, 55, 56, 69, 100, 101, 102, 104, 105, 106, 107, 115, 120, 132, 137, 152, 166, 169, 174, 178, 179, 181, 183, 192, 193, 205, 217, 232, 233, 234, 260, 281, 283, 292, 293, 303, 305, 306, 312, 320, 325, 341, 346 Osmanlı Hükümeti, 8, 13, 22, 28, 63 Osmanlı Saltanatı, 294 Ottoman Bank, 178 Ö Ömer, 51, 65, 162, 230, 339, 362 Ömer Selim, 51 P Pandeli Evangeli, 215, 231 Pandeli Kotokos, 159 Panortodoks, 7, 9, 348 Panslavizm, 6, 9, 36, 348 Paqja, 136 Paris, 4, 12, 21, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 41, 42, 43, 44, 46, 47, 48, 49, 51, 71, 82, 93, 94, 95, 96, 98, 99, 106, 175, 178, 199, 209, 225, 226, 262, 264, 288, 290, 291, 349, 350 ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ Paris Barış Konferansı, 4, 33, 34, 35, 36, 37, 39, 41, 42, 43, 46, 49, 82, 93, 94, 95, 350 Paris Büyükelçiler Konferansı, 94, 95, 96, 98, 99 Paris Hukuk Fakültesi, 288, 291 Paris Konferansı, 33, 44 Patrikhane, 159 Peçenek, 4 Pera Palas, 121, 231 Periyani, 256 Perpjekja Shqiptare Dergisi, 321 Petersburg, 21 Petit Parisen, 208 Peyâm-ı Sabah, XVI, XXII, 66, 67, 68, 336 Pire, 274, 280 Politika Gazetesi, 250, 254, 261 Polonya, 134, 205 Pomak, 117 Portekiz, 190 Port-Said, 178 Poyan, 261 Pozantı, 31 Pöti Parizyen Gazetesi, 262, 264 Prag, 195, 291 Pravadi, 117 Prens Dö Vid, 22 Prens Sabahattin, 11 Prens Seyit, 22 Prenses Celal, 290 Prenses Cuvanni, 201 Prenses Müzeyyen, 288 Prenses Saniye, XIII, 288, 290, 291, 295, 296, 300 Preveze, 60, 103, 112 Priştine, 11, 13, 14, 98 Priştineli Hüseyin Fuat, 50 Prizren, 1, 14, 57, 59, 60, 103, 338, 345, 351 Prusya, 22 Pugila ve Navigazione Generale, 175 R Ramiz Alia, 321 Rauf Bey, 119, 122, 148, 152, 153, 154, 155, 170, 192, 193, 199, 207, 218 Rauf Fisto, 152 Recep Şala, 214 Refik Bey, 125 409 Reichstadt Anlaşması, 7 Reisicumhur, 211, 247, 267, 268 Resneli Niyazi, 10 Rıza Tevfik Bey, 42 Rodos, 36, 224 Rok Stani, 274 Roma, XIX, 21, 35, 40, 64, 70, 82, 97, 120, 180, 184, 185, 187, 188, 189, 203, 214, 217, 223, 224, 253, 264, 273, 283, 289, 292, 310, 343 Roma İmparatorluğu, 184, 223, 253 Romalılar, 184 Romanya, 9, 22, 101, 132, 164, 190, 204, 227, 228, 236, 239, 251, 253, 258, 259, 264, 270, 273, 289, 292, 295, 298, 344, 356 Ron Rosemberg, 273 Royter Ajansı, 204 Rumeli, 3, 16, 17, 46, 234, 341, 353, 356 Rumlar, 65, 86, 112, 116 Rusçuk, 117, 149, 178 Rusya, 6, 7, 8, 9, 13, 14, 23, 27, 34, 36, 101, 138, 348 Ruşen Eşref, XIII, XXIII, 209, 230, 248, 264, 270, 271, 272, 273, 274, 275, 276, 277, 278, 279, 280, 327, 355 Rüşdi Oriz, 76 Rüştü Bey, 153, 154, 155, 156, 210, 216, 217, 227, 248, 251, 271, 277, 279 S S. Piyaçentini, 90 Said Bilal, 218 Saint Germain, 222 Sakarya Savaşı, 88, 89, 94, 100, 324 Sakız, 22 Samsun, V, 31, 33, 45, 183, 320 San Marino, 205 San Remo, 43, 226 Saranda, 22, 92 Saros Körfezi, 11 Savaşan Devletler Konferansı, 27, 28 Sazan Adası, 40, 91, 263, 265 Sazanof, 223 Sedad Hakkı, 109 Selahattin Bey, XXI, 59, 60, 61, 62, 65, 67, 72, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 82, 83, 94, 323, 352, 362 Selanik, 5, 11, 14, 57, 60, 162, 178, 223, 251 HALİL ÖZCAN 410 Selman Ulvi Bey, 50 Sevinting Pres, 84 Sevr, 43, 254, 305 Sevr Anlaşması, 43, 254 Seyit Ali Bey, 72 Sforza, 40 Shakespear, 144 Shkoza, XXI, 60, 61, 76, 345, 347, 362 Shqipenija, 304 Shqiptar, 1, 3, 342 Shqiptari i Amerikas, 136 Shtypı Gazetesi, 318 Sırbistan, V, 2, 7, 16, 22, 23, 27, 32, 36, 40, 41, 84, 92, 98, 102, 131, 146, 187, 197, 297, 328 Sırp, 1, 3, 7, 17, 19, 23, 32, 84, 96, 98, 164, 192, 194, 195, 197, 202, 229, 253, 324 Sırp, Hırvat ve Slav Krallığı, 194 Sırrı Bey, 223 Sicilya, 7 Sirkeci İstasyonu, 230 Sisam, 22 Sivas, V, IX, 44, 45, 46 Slav, 1, 4, 7, 36, 64, 65, 194, 224, 299 Sloven, 96, 202 Societa per lo sviluppo economico dell’Albania, XVI, 182 Sofya, 57, 149, 223, 250, 251, 254, 264, 278 Somali, 285 Sovyetler Birliği, 36, 65, 101, 146, 185 SSCB, XVI, 36 St. Jean de Maurienne, 34 Stipi Gazetesi, 317 Sturmitsa, 253 Suat Bey, 224 Sultan Ahmet Han, 71 Sultan Reşat, 14 Sun Gazetesi, 83, 84, 94, 96 Sunni, 47 Suriye, 31, 36, 69, 72, 320 Süleymaniye, 187 Süreyya, 11, 339 Ş Şahin Kolonja, 10 Şam, 56, 178 Şark Kulübü, 73 Şark Meselesi, 8, 9, 323, 346 Şefik Bey, 106 Şemseddin Sami, 11 Şemsi Paşa, 18 Şevket Verlaçi, 144, 256, 262 Şeyh Hayalettin, 65 Şeyh Mahmut, 65 Şeyh Sait, 186, 187 Şeyhülislam, 309 Şikoga, 84 Şingin, 103 Şirket-i Hayriye, 103 Şiyak, 103 Şükrü Kaya, 125, 126, 127, 128, 130 T T. Rüştü Aras, 258 Tabiyet İtilafnamesi, 135 Tahir Bey, 150, 288, 290 Tahir Lütfi, XI, 149, 150, 151, 152, 157, 161, 171, 204, 208, 215, 264, 275, 326 Tahsin, 302, 358 Talât Paşa, 62, 64, 70, 72, 73, 339 Tarabya, 208 TBMM, X, XVI, XXII, 30, 43, 46, 55, 56, 59, 61, 63, 64, 65, 66, 68, 69, 70, 71, 72, 74, 75, 78, 81, 88, 99, 100, 101, 102, 108, 109, 119, 121, 123, 125, 131, 133, 134, 135, 137, 148, 156, 157, 161, 168, 223, 227, 228, 236, 259, 264, 280, 310, 323, 324, 335 TBMM Hükümeti, X, 30, 55, 56, 61, 63, 64, 66, 68, 70, 71, 72, 74, 75, 78, 101, 102, 119, 123, 323, 324 Tekalif-i Milliye, 88 Teki Seleniça, 292 Tekirdağ, 117 Tepelena, 20 Terakki Parti, 12, 144 Teşkîlât-ı Esâsiye Kanunu, 156 Tevfik, 13, 21, 42, 153, 210, 214, 227, 263, 271, 273, 274, 277, 279, 280, 295, 300, 340 Tevfik Bey, 42, 273, 274, 295 Tevfik Paşa, 21, 42 The Daily Telegraph, 204, 208 Thopalar, 4 Times, 39, 193, 194, 204, 355 Tiran, XII, XVII, XIX, XXII, XXIV, 2, 5, 19, 23, 47, 49, 66, 67, 74, 78, 80, 84, 91, 93, 99, 101, 103, 120, 137, 144, ATATÜRK DÖNEMİ TÜRKİYE-ARNAVUTLUK İLİŞKİLERİ 145, 146, 147, 149, 150, 151, 152, 157, 161, 171, 180, 182, 184, 185, 186, 187, 188, 189, 190, 191, 192, 193, 195, 200, 201, 202, 204, 206, 208, 209, 210, 211, 214, 215, 216, 217, 224, 226, 228, 241, 245, 246, 247, 256, 257, 261, 262, 263, 264, 267, 268, 269, 270, 273, 274, 276, 278, 279, 280, 281, 283, 284, 288, 289, 295, 296, 297, 302, 304, 305, 308, 310, 312, 313, 315, 319, 326, 327, 335, 337, 343, 347, 349, 351, 354, 356, 357, 359 Tiran Maslahatgüzarı, 210, 216, 241, 247, 268, 273, 274 Tiran Matbuat Dairesi, 263 Tiran Muahedesi, 192, 193, 257 Tiran Müslüman Kongresi, 308 Tiran Operati, 206 Tiran Paktı, 182, 184, 188, 189, 190, 191, 192, 193, 195, 224, 226, 228, 256, 261, 262, 278, 296, 327 Tirgovinski, 253 Titulesco, 258 Tommaso Tittoni, 40 Toska, 1, 2 Tosya, 17 Trablus, 11, 165 Trablusgarb, 13, 337 Trak, 4 Trianon, 222 Trieste, 66 Tsaribrod, 253 Tuna, 2, 4, 108, 190 Tunus, 72, 165 Turhan Paşa, 32, 33, 42, 46, 47 Türk boğazları, 2, 7 Türk inkılâbı, 221, 231, 305, 306, 312, 313 Türk-Afgan Dostluk Anlaşması, 71 Türkçe, XVII, XVIII, XXV, 2, 3, 48, 60, 74, 123, 128, 204, 206, 233, 248, 269, 274, 275, 306, 352, 357, 358 Türkistan, 70 Türkiye Başvekili, 258 Türkiye Cumhuriyeti, XI, XII, XIII, XIX, XXV, 57, 120, 124, 126, 130, 131, 134, 135, 143, 148, 149, 150, 153, 155, 156, 157, 158, 161, 162, 166, 167, 168, 171, 179, 184, 187, 205, 207, 208, 210, 212, 213, 217, 221, 224, 236, 237, 239, 240, 241, 242, 243, 244, 245, 246, 259, 269, 270, 271, 272, 277, 279, 281, 282, 411 284, 285, 289, 292, 294, 296, 300, 304, 307, 308, 316, 319, 325, 326, 328, 337, 345, 351, 353, 357, 359 Türkiye İktisat Kongresi, 166, 167 Türkler, 2, 4, 5, 9, 30, 56, 109, 126, 135, 152, 163, 207, 233, 234, 236, 244, 296, 301, 303, 310, 325, 346, 348 U Umur Bey, 4 Urfa, 31 Uruguay, 204 Ustaşa, 225 Ü Ülçin, 5 Ülçin (Ülgün), 5 Üsküp, 14, 52, 56, 268, 298, 345 V Vahidettin, 22 Vakit Gazetesi, 67, 128, 144, 186, 189, 199, 208, 209, 336, 337 Valona, 20 Valona (Avlonya), 20 Vardar Banlığı, 298 Varna, 4, 117 Vasfi Raşit, 206 Vatikan, 254, 309, 313 Vatra Gazetesi, 290 Vehbi Agolli, 308 Velçetrin, 13 Venedik, 181, 295 Venizelos, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 82, 96, 113, 117, 223, 225 Versailles, 222 Veysel Naili, 308 Victor Emanuel III, 201 Viyana, 7, 16, 21, 57, 88, 137, 264, 303, 341 Volunte, 206 Von der Goltz, 56 Von Papen, 265 W Wilson, 34, 35, 38, 39, 42, 49, 51 HALİL ÖZCAN 412 Y Z Yakova, 13, 280 Yakup Kadri, XIII, XXIV, 235, 264, 280, 281, 282, 283, 287, 291, 292, 295, 327, 347, 359 Yanya, 11, 16, 19, 60, 85, 113, 152, 299 Yeftiç, 258 Yemen, 69, 108 Yeni Pazar, 117 Yıldız Köşkü, 288, 291 Yovanoviç, 253 Yugoslavya, X, 36, 46, 52, 55, 60, 65, 66, 78, 80, 81, 84, 91, 92, 93, 95, 96, 98, 99, 101, 119, 158, 162, 164, 165, 169, 172, 175, 177, 180, 188, 189, 190, 192, 193, 194, 195, 197, 199, 202, 203, 204, 215, 216, 224, 225, 227, 228, 229, 232, 233, 234, 236, 239, 249, 250, 251, 252, 253, 254, 257, 258, 259, 260, 262, 264, 270, 273, 283, 285, 286, 287, 289, 297, 298, 299, 344 Yugoslavya Hükümeti, 98, 202, 297 Yunan, X, XV, XXI, 11, 12, 17, 19, 20, 21, 35, 36, 37, 38, 41, 49, 51, 55, 62, 63, 70, 75, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 88, 89, 92, 106, 108, 109, 110, 111, 113, 114, 115, 116, 126, 131, 136, 165, 192, 202, 204, 224, 225, 231, 249, 252, 290, 292, 344, 345, 357, 358 Yunanistan, X, XXI, 9, 10, 11, 12, 15, 20, 21, 22, 23, 27, 31, 32, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 45, 46, 51, 52, 55, 59, 63, 64, 65, 66, 67, 74, 75, 77, 78, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 98, 99, 101, 104, 105, 106, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 119, 123, 136, 139, 158, 164, 169, 173, 175, 190, 192, 194, 195, 204, 212, 224, 225, 227, 228, 229, 235, 236, 239, 249, 251, 253, 258, 260, 262, 264, 265, 270, 273, 283, 286, 289, 295, 319, 323, 324, 326, 341, 343, 344, 345, 350, 362 Yunus Nadi, 190, 360 Yusuf Kemal, 12 Yusuf Lahya, 214 Yüksek Konsey, 47, 77, 79 Zadrime, 3 Zeki Hakkı, 216, 217, 241, 248 Zeki Hakkı Bey, 216, 241, 248 Zeki Mesut, 221, 228, 229, 360 Zeri i Popullit, 309 Zog I, 200, 203 Zogist, 205, 212, 312 Zograkos, 20 Zogu, XVII, 47, 125, 144, 145, 146, 147, 148, 150, 151, 152, 153, 159, 161, 162, 164, 175, 176, 177, 180, 185, 186, 187, 188, 193, 194, 195, 199, 200, 201, 202, 203, 204, 205, 206, 207, 208, 209, 211, 212, 213, 214, 221, 240, 242, 247, 248, 262, 264, 275, 280, 288, 290, 292, 293, 294, 299, 307, 310, 313, 326, 327 Zübeyde Hanımı, 302