Dünya yanarken Türkiye kendini nasıl kurlardı?

advertisement
y y \J /\r
-T T -
8
•
SELlM DERİNGİL
k inci D ünya S a v a şı, S u m a tra ’dan
Sibirya’ya,
N ije ry a ’dan N o rv eç’e
uzanan evrensel bir afetti. Dünya tarihi­
nin gördüğü bu en büyük ve en korkunç savaştan
Türkiye Cumhuriyeti yara almadan kurtuldu. Ül­
kenin coğrafi konumunun duyarlılığı 1941 yılının
bölge haritasına bakıldığında en çarpıcı biçimde
ortaya çıkmaktadır. W inston Churchill’in sözle­
riyle bu dönemin Türkiyesi Nazi egemenliği altın­
daki Avrupa’nın içine uzanan, “ büyük, uzun ve
az gelişmiş bir kara kitlesiydi.” Türkiye, çevresi­
ni sarmış bulunan yıkım ağının dışında kalmayı
nasıl başardı? Bu başarı İsmet İnönü’nün ve onun
yakın çevresini oluşturan kadronun eseri olarak
hatırlanacaktır ve Cumhuriyet’in Kurtuluş Sava­
şımdan sonra geçirdiği en kritik evredir.
İnönü’den sonra bu dönemin dış politikasında
en etkin isim Numan M enem encioğlu’dur.
1939-1944 yıllarında Dışişleri Genel Sekreterliği ve
Dışişleri Bakanlığı yapmış olan Menemencioğlu,
genç Cumhuriyetin en yetenekli diplomatıdır.
O layların gelişm esini konu alan bu kısa
“ kuşbakışı” çalışmaya girerken sorulması gere­
ken soru şudur: İnönü ve kadrosu ikinci Dünya
Savaşı’nı nasıl görüyorlardı? Bu sorunun kesin ya­
nıtı ise şudur: Savaş AvrupalIların kendi iç çeliş­
kilerinden kaynaklanan sorunların sonucu patlak
vermiştir ve Türkiye’nin bu savaşa her ne pahası­
na olursa olsun bulaştırılmaması gerekmektedir.
Cumhuriyetin ilanından savaşın patladığı 1939 yı­
lm a kadar ancak 16 yıllık çok kısa bir süre geç­
miştir. Türkiye, ucu Balkan Savaşları’na kadar
uzanan bir kıyım ve yıkım süreci yaşamıştır. Ül­
ke, ancak yeni yeni ve çok cılız toparlanma belir­
tileri göstermektedir. Savaş en büyük tehlike ve
en son istenilecek şeydir, Türkiye bu “ dünya
yangınından” hiçbir menfaat ummamak ve hiç­
bir maceraya girişmemelidir. Ancak meselenin bir
diğer boyutu vardır. Türkiye’nin coğrafi konumu
bu “ dünya yangım” karşısında tarafsızlığım
ilan ederek edilgen bir tutumla yetinmesini ola­
naksız kılmaktadır. Türkiye her türlü siyasi önle­
mi almak, her türlü askeri hazırlığı da yapmalıdır.
1930’ların Avrupası ve Türkiye: 1930’ların or­
talarına doğru M ussolini’nin saldırgan politikası
Türkiye’yi Sovyetler’in yanı sıra İngiltere’nin de
dostluğunu aramaya sevketmiştir. Böylelikle Tür-
İ
16 şubat— Alman savaş gemileri Ingiliz
tehdidini aşıyor. Calais açıklarının ilerisin­
de de denizler Almanların.
27 mart— İngiltere, St. Nazaire’e çıkar­
ma denemesinde bulunuyor. Başarısız­
lıkla sonuçlanıyor.
5-11 nisan— Japonlar Seylan’a deniz ve
hava hücumları yapıyor. İngiliz uçak ge­
misi Hermes Hint Okyanusu’nda torpil­
leniyor. Filipinler’deki Amerikan birlikleri
teslim oluyor.
18 nisan— Amerikalılar Tokyo’ya karşı
ilk hava akınlarını düzenliyor.
20 nisan— Yeniden Fransa Başbakanı
olan Laval’in nutku: “ Almanya'nın zafe­
rini duyuyorum...”
_
*
9
SİY A SE T 8 5
-----
........
—
;
-------------------------------------------------
'
? t '- * < \ û l.
--
ikinci Dünya Savaşı’na girmeme, İsmet İnönü’nün olduğu kadar Numan Menemencioğlu’nun da eseri
kiye’nin batısına yönelecek bir tehlikeye karşı sa­
vunmak için güçlü bir donanması olan İngiltere
ile yakınlaşma süreci başlamış oidu. Ancak bu­
rada anlaşılması gereken önemii nokta şudur: Bü­
tün askeri anlaşm alar, aslında hiç makbul
olmayan, fakat en son kertede ve en zorunlu hal­
lerde başvurulacak “ sigorta poliçeleri” olarak al­
gılanıyordu. İkinci Dünya Savaşı’nın yaklaştığı
günlerde (Haziran 1939) İngiltere ile girişilen ant­
laşma müzakereleri de bu bağlam içinde görü­
lüyordu.
İngiltere, Türkiye’den ne bekliyordu? Her şey­
den önce İngiltere ve özellikle Başbakan Winston
Churchill, Türk ordusunu zengin bir asker kay­
nağı olarak görüyordu. Türkiye’nin bu potansi­
yeli doğrudan doğruya devreye sokulm ak
isteniyordu. A ncak, 1943’ten sonra bu görüş da­
ha ziyade Türkiye’nin hava üsleri vermesi doğrul­
tusunda değişecekti. Türk tarafı ise ülkenin ve
ordunun modern savaşın gerçekleriyle karşı kar­
şıya kalındığında neredeyse savunmasız olduğu­
nu görüyorlardı. Hava huvvetleri yok denecek
kadar az, uçaksavar bataryaları yetersiz, bütün can
alıcı sanayi bölgeleri kolayca vurulabilecek yerler­
de olan ülkenin yöneticileri savaşın dışında kal­
mak için ne gerekirse yapmayı birinci amaçları
haline getirdiler. Ingiliz kurmayları, Batıdan ge­
lecek bir saldırıda Trakya'nın ve İstanbul’un bir
iki gün içinde yitirileceğini kendi aralarında ka­
bul ediyorlar, Boğazlar’da Türkiye’nin “ süresiz”
bir direniş gösterebileceğinden söz ediyorlardı. An­
cak Türk tarafına doğal olarak bunlar söylenmi­
yor, .Almanya için hem İngiltere ve hem de Fransa
ile çarpışmanın büyük bir “ moral yük” olacağı
savunuluyordu. Ayrıca Fransa ünlü “ Maginot
“ Mihveri’e katıldı. Yugoslavya ve Yunanistan, ni­
san ayında Alman kuvvetlerince işgal olundu. Böylece Naziler, Türkiye’nin bütün batı hudutlarına
dayandılar. Güneydoğuda ise Suriye, Almanya
yanlısı Fransız Vichy hükümetinin elindeydi. Irak’ta Alman yanlısı subaylar yönetimi ele geçirdiler.
İran ise İngiltere ve Sovyetler’in işgaline maruz ka­
lıyordu.
1941 yılında
Türkiye ve
çevresinin
haritasına
bakıldığında,
ülkenin çoğrafi
konumunun
duyarlılığı çarpıcı
bir biçimde
görülür.
W. Churchill’in
sözleriyle bu
dönemin
Türkiyesi, Nazi
egemenliği
altındaki
Avrupa’nın içine
uzanan, “Büyük,
uzun ve az
gelişmiş bir kara
kitlesi” idi.
Türkiye’nin ayakta kalan son müttefiki
İngiltere, ölüm kalım mücadelesi veriyordu. Kı­
sacası Türkiye’nin kendini tehlikede hissetmesi için
tüm koşullar mevcuttu. Bu ortamda Türkiye, ken­
dini “ yeniden sigortalam ak” ihtiyacını hissetmiş
ve 18 Haziran 1941 ’de Türk-Alm an Dostluk ve
Saldırmazlık Paktı imza edilmiştir. Bundan bir­
kaç gün sonra da Almanya, Sovyetler Birliği’ne
saldırmıştır. Her ne kadar bu saldırı Türkiye’de
bazı çevrelerce olumlu karşılanmışsa da İnönü,
uzun vadede bir Alman zaferinin Türkiye’nin le­
hine olmayacağını biliyordu. Türk-Alman antlaş­
m asını o zam anın k oşulları göz önünde
bulundurularak değerlendirmek gerekir.
Türkiye’ye yapılan toprak önerileri: Tüm savaş
boyunca savaşan her iki taraf da Türkiye’ye top­
rak teklif etmekten geri kalmamıştır. Buna karşı­
lık İnönü, Türkiye’nin hiçbir devletten toprak
talebi olmadığım her fırsatta yinelemiştir. 1941 ya­
zında Almanya, Sovyetler Birliği topraklarında
Türk soylu halkların yaşadığı yerlerden Türkiye’ye
bağlı bir devlet oluşturulmasını A nkara’ya öner­
miştir. Türkiye’de sağ-Turancı çevreleri hedef alan
bu önerinin, İnönü ve yakın çevrelerinde ilgi gör­
mediği kesindir. İlginçtir ki buna benzer öneriler
İngiltere’den de gelmiştir. 1941 ’de Yunanistan’-
lardır. Her ne pahasına olursa olsun direnilmeli,
bu kritik birkaç ay kazanılmalıydı. Özellikle
Churchill, Türk ordusunu Balkanlar’da öngördü­
ğü bir “ temizlik harekâtı” na sokmak istiyordu.
Ancak Churchill’in bu “ favori projesi” giderek
yerini Amerika ve Sovyetler’in istekleri doğrultu­
sunda Türkiye’nin hava ve deniz üsleri vermesi
şekline dönüştürüldü. Her iki şekliyle de durum
Türkiye için ölümcül tehlike demekti.
30-31 Ocak 1943’te Winston Churchill, Adana’da İnönü ile buluştu ve Türkiye ile İngiltere ara­
sındaki “ sağırlar diyalogu” en belirgin şeklini aldı.
Türk tarafı, İngiltere’den savaşa girmenin önko­
şulu olarak yüklü miktarda savaş malzemesi isti­
yordu. İngiltere’nin ise bu miktarda malzemeyi
vermesi olanaksızdı. Bunu bilen İnönü ve Mene­
mencioğlu, ünlü “ A dana Listeleri” ni savaşa gir­
meden zaman kazanmanın en geçerli yöntemi
olarak kullandılar. Bu toplantıda Churchill ve çev­
resinde Numan M enemencioğlu’na karşı olduk­
ça yoğun bir muhalefet oluştu. H atta birkaç ay
sonra onun ve İnönü’nün uyguladığı yöntemlere
“ Gandivari” (Ghandiesque) sıfatı yakıştırıldı. Bu­
rada Hindistan bağımsızlığının önderinin adının
bir kınama olarak kullanılması anlamlıdır.
İtalya, 8 Eylül 1943’te teslim oldu ve derhal Al­
man kuvvetlerince işgal olundu. Bu kargaşa ve
boşluktan yararlanmaya çalışan Churchill, Rodos
ve birkaç Ege adasını ele geçirip bunları Türkiye
üzerinde baskı unsuru olarak kullanmak istedi.
Rodos’taki İtalyan birliklerinin işbirliğine güve­
nen harekât tam bir fiyaskoydu. İngiltere’nin
Türkiye’nin burnunun dibinde yenilgiye uğraması
ve Almanya’nın hâlâ ne denli güçlü olduğunun or-
Dünya yanarken Türkiye kendini nasıl kurlardı?
H attı” na sahipti ve “ Fransa’ya doğrudan saldırı
çok düşük bir olasılıktı.”
İngiliz müzakerecileri tehlikeleri küçümsüyor, kü­
çümsemedikleri yerde de anlamıyorlardı.
Buna ek olarak onlara göre Polonya, Alman­
ya’nın arkasından büyük bir taarruz başlatacak­
tı. Yani, Türkiye’yi yanlarına çekmeye çabalayan
Nazi-Sovyet Paktı ve Fransa’nın çöküşü: Mü­
zakerelerde tahmin edilenlerle gerçekte yaşanan­
lar arasındaki uçurum İnönü ve kadrosunun tem­
kinli olmakta ne denli haklı olduklarını bütün çar­
pıcılığıyla ortaya koydu. 23 Ağustos 1939 tarihinde
imzalanan Nazi-Sovyet Paktı, Türkiye’de şok.yaratırken, Avrupa’nın en güçlü ordusuna sahip ol­
duğu sanılan Fransa’nın birkaç hafta zarfında
çöküşü, (Haziran 1940) “ Maginot Hattı” hakkın­
da söylenenlerin boş laf olduğunu kanıtlamıştı. 18
Ekim 1939’da Türkiye, İngiltere ve Fransa ara­
sında akt olunan anlaşma, Türkiye’nin 1. Dünya
Savaşı’nda olduğu gibi zayıf tarafa katılarak mah­
vına sebep olabilecek bir “ ayak bağı” mı olacak­
tı? 11 Haziran 1940’ta İtalya, resmen savaşa
katılmış ve böylece yukarıda sözü edilen antlaş­
ma yürürlüğe girmişti. İngiltere ve Fransa, bunun
üzerine Türkiye’ye savaşa girmesi yolunda yoğun
baskı uyguladılar. Yani yıkılmakta olan bir ülke
tarafından bir diğerine savaşa girmesi için telkin­
de bulunuluyordu. Türkiye, bu aşamada savaşa
girmeyi reddetti ve “ savaş dışı” konumunu res­
men beyan etti. Her ne kadar İngiliz ve Türk
“ resmi” tarih tezlerinde bugünlerde İngiltere’de
5 mayıs— Hollanda ve Fransa’daki Yahudiler, sarı bir yıldızla işaretleniyorlar.
İşaretsiz Yahudiler sorgusuz kurşuna di­
ziliyor. İşaretliler toplama kamplarına gi­
diyor, orada öldürülüyor.
8 mayıs— Kırım’da General Manstein
saldırıya geçiyor. Sivastopol düşüyor. Kı­
zıl Ordu’nun Harkov’a saldırısı başarısız­
lığa uğruyor.
27 mayıs— Nazilerin en acımasız ve kan­
lılarından Heydrich, Prag'da öldürülüyor.
SS’lerin intikamı iki köyü tüm halkıyla yok
etmek oluyor.
28 mayıs— Rommel yeniden saldırıda.
1-30 mayıs— ingilizler ilk kez Almanya’-
ya hava hücumlarına başlıyor. 30 mayısta
Köln'ü 1000 uçak bombalıyor.
3 haziran— Midway adaları yakınında Ja­
ponlar bozguna uğruyor.
24 haziran— Rommel Mısır sınırını ge­
çiyor, İskenderiye’ye yürüyor.
7 ağustos— Uzakdoğu’da müttefik sal­
dırısı başlıyor. Amerikalılar Guadalca­
n a l^ çıkıyorlar.
20-27 ağustos— Almanlar, Volga’ya ve
Stalingrad savunma hatlarına ulaşıyor.
Kafkasya’da Elbruz dağını fethediyor,
Mosdok ve Terek ırmaklarına ulaşıyorlar.
12 eylül— Stalingrad savaşları başlıyor.
Bir gün sonra Kafkas cephesinde Elista
düşüyor.
Türkiye’nin savaşa girmemesine “ göz yumulmuş”
olduğu görüşü yaygın ise de bu görüş yanlıştır. İn­
giltere, Türkiye’nin davranışını en sert dille kına­
mış fakat kendisi de savunmada olduğu için pek
bir şey yapamamıştır.
da İngiliz direnişinin sonu yaklaştığı sıralarda
Türkiye’ye İngiliz kuvvetlerinin çekilmesinden
sonra Sakız, Midilli ve Sisam Adalarını işgal et­
mesi önerilmiştir. Ancak İnönü böyle bir girişi­
min Alm anya ile savaşa yol açabileceğini
savunarak öneriyi geri çevirmiştir. 1941 mayıs ha­
ziranında İngiliz genelkurmayı Suriye’de Alman
yanlısı Vichy Fransa’sına karşı tasarladığı hare­
kâtta Türk kuvvetlerinin Halep’i işgal etmesini
önermiştir. Ayrıca savaşın muhtelif aşamaların­
da İngilizlerce, İran sınırı ve Musul üzerine öne­
riler yapılmıştır. İnönü ve Menemencioğlu, bu
önerileri değerlendirirken her zaman ülkenin ha­
reket özgürlüğünü ön planda tutmaya çaba har­
cam ışlar ve bu ö n erilerin teh lik elerin i
görmüşlerdir.
Yunanistan’ın işgali: Türkiye’yi çok etkileyen
bir diğer gelişme de 28 Ekim 1940’ta İtalya'nın Yu­
nanistan’a saldırısı ve bunu izleyen Italyan boz­
gununun sonucu, Alm anya’nın 6 Nisan 1941 ’de
o ülkeye girmesidir. Türkiye’nin çok yakınında ce­
reyan eden bu trajediden önemii dersler çıkarıl­
mıştır.
Mayıs 1940’ta İngiltere Dışişleri, Yunanistan’ı
koruma “ görevinin” Türkiye’ye verilmesini dü­
şünüyor ve bunu Türkiye’nin çok sayıda askeri ol­
duğu için üstlenebileceğini öne sürüyordu. Ancak,
İnönü böyle bir işe bulaşmakta hiçbir menfaat gör­
müyordu. İnönü’nün bu görüşünün ne denli isa­
betli olduğu Alman ordularının Yunanistan’ı işgali
sırasında meydana çıktı. Ingiliz desteğinin yeter­
sizliği ve Alman kuvvetlerinin üstünlüğü kısa za­
manda Yunanistan’ın kaderini tayin etti.
Almanya ile anlaşma, Almanya’nın SovyetJer’t
saldırısı ve İran’ın işgali: 1941 yılına gelindiğin­
de, Avrupa’nın büyük kısmı Nazi hegemonyası al­
tın a g irm işti. B u lgaristan , M art 1941 ’de
19 eylül— Fransız direniş hareketine kar­
şı Alman misillemesi: 113 kişi kurşuna di­
ziliyor.
11 ekim— Japonya Uzakdoğu’da güç
durumda. Gudalcanal çarpışmaları
sürüyor.
23 ekim— El-Alameyn önlerinde durdu­
rulan Rommel kuvvetlerine karşı İngiliz
Generali Montgomery saldırıya geçiyor.
8 kasım— Müttefik kuvvetleri Fas ve Ce­
zayir’e çıkarma yapıyor.
11 kasım— Türkiye’de Meclis Varlık Vergisi'ni kabul ediyor.
13 kasım— Rommel geriliyor. Montgo­
mery Tobruk’u geri alıyor.
Numan Menemencioğlu.
19 kasım— Doğu cephesinde Kızıl Or­
du’nun büyük kış harekâtı başlıyor. Bu
arada Afrika Ordusu da Almanlara karşı
yeniden harekete geçiyor.
20 kasım— Almanlar Bingazi’yi de bırak­
mak zorunda kalıyorlar.
24 kasım— Roosevelt ile Churchill ara­
sında Türkiye ile ilgili yazışmalar başlıyor.
25 kasım— Rommel, El-Ageyla’da karşı
saldırıya başlıyor.
26 kasım— Stalingrad’da Sovyet karşı
saldırısı. Paulus komutasındaki 6. Alman
Ordusu kuşatılıyor.
27 kasım— Toulon’daki Fransız donan­
ması intihar ediyor.
5 aralık— Numan Menemencioğlu, Ka-
En kritik yıl 1943: 1943 yılı İkinci Dünya Savaşı’nın Türkiye için en kritik yılıdır. Bir yandan
savaşı kazanmaya başlayan müttefikler Türkiye
üzerindeki baskılarım arttırmışlardır. Diğer yan­
dan Alman kuvvetleri halen Türk topraklarına ko­
laylıkla darbe indirebilecek m esafede ve
güçteydiler. İnönü ve Menemencioğlu bir şeyden
emindiler: Türkiye’nin müttefiklere en çok yarar1
sağlayabileceği ve baskının doruğa ulaştığı bu evre
atlatılabilirse muhtemelen düzlüğe çıkmış olacak-
hire'de İngiliz Dışişleri Bakanı Eden ile
görüşüyor.
10 aralık— Alman Genel Kurmayı’nda
karışıklık. Hitler, Halder’i Kara Orduları
Kurmay Başkanlığından alıyor, yerine Zeitzler’i getiriyor.
12 aralık— Stalingrad’da kuşatılan Paulus’u kurtarmak isteyen Manstein’in kar­
şı saldırısı başarısızlıkla sonuçlanıyor.
30 aralık— Almanlar, Kafkasya’da Terek
hattını boşaltıyor.
31 aralık— Türkiye, Almanya ile 100 mil­
yon marklık bir kredi antlaşması im­
zalıyor.
1943
12 ocak— Kızıl Ordu, Leningrad’ı kuşat­
taya çıkması İnönü ve Menemencioğlu’nun her za­
manki tezlerini doğruluyordu.
Kahire Zirvesi: Aralık 1943’te İsmet İnönü,
Franklin Roosevelt ve Winston Churchill’i bir ara­
ya getiren Kahire Konferansı, Türkiye üzerinde­
ki yoğun baskının son demleridir. İnönü ve
Menemencioğlu, Churchill ile Roosevelt’in kar­
şısında en büyük direnişlerini sergilediler. Rooseelt’in Churchill’den ayrılmasına ve Türk görüşüne
yakınlaştırılmasına çaba harcadılar. Churchill,
Türkiye’de havaalanı inşaatına ivme kazandırıl­
ması ve 15 Şubat 1944 tarihine kadar İngiliz hava
kuvvetlerinin Batı Anadolu’da üslendirilmiş olma­
sı üzerinde duruyordu. İnönü, “ Adana Listeleri”
nde öngörülen silah miktarının yansının bile
teslim edilmediğini, ayrıca verilen silahların kali­
telerinin düşük olduğunu vurguladı. Türkiye’ye
verilen uçakların neden teslim alınmadığı sorusuna
ise İnönü, bu uçakların “ eski model” oldukları
yanıtını verdi. Bu müzakerelerden edinilen izlenim
İnönü ve Menemencioğlu’nun zaman kazanmak
için her dala tutunduklarıdır.
“Genel Plan Taktiği” ve Menemencioglu’nun
istifası: Kahire’de verilen önemli ödün Türkiye’­
nin “ ilke olarak” savaşa girmeyi kabul etmesiy­
di. Bu aşamada yeni bir taktik uygulandı. Türkiye
her fırsatta çarpışmaya hazır olduğunu belirtecek
madan kurtarıyor.
14-24 ocak- Roosevelt ve Cuhrchill ara­
sında Casablanca Konferansı.
17 ocak— Rostov yakınlarında Sovyet
saldırısı. Voronej de kurtarılıyor.
23 ocak— Montgomery, Trablusgarp’ı da
alıyor. Burada Hür Fransız Ordusu’nun
komutanı Leclerc ile buluşuyor.
29 ocak— Libya’daki Rommel kuvvetle­
riyle Tunus’taki von Arnim kuvvetleri bu­
luşuyor.
30-31 ocak— İsmet İnönü, Adana’da İn­
giltere Başbakanı Churchill ile buluşuyor.
Aynı gün Almanya’da Hitler, Amiral Reader’i Deniz Kuvvetleri Komutanlığından
alıyor, yerine Denizaltılar Komutanı Dö-
t
L
ilip
\
T
*
Í
M
İnönü ve Von Papen.
ve bunun Balkanlar’da gerçekleşecek bir “ genel
plan” çerçevesinde olmasını isteyecekti. A ncak,
gerek İnönü ve gerek Menemencioğlu Balkanlar’­
da Churchill’in “ favori projesinin” gerçekleşmesi
olasılığının çok düşük olduğunu biliyorlardı. A BD
ve Sovyetler kesinlikle böyle bir tasarıyı destekle­
miyorlardı ve onların desteği olmadan İngiltere tek
başına böyle bir işe soyunamazdı. Genel politika
bu çizgiye uydurulurken, İngiltere ve A B D ’yi tü­
müyle yabancılaştırmamak için bazı kritik konu­
larda ödünler verildi. Almanya’ya stratejik bir
cevher olan kromun ihracatı durduruldu. Boğaz­
lardan geçiş yapan sivil görünümlü Alman savaş
gemilerine o zamana kadar pek de titizlikle uygu­
lanmayan Montreux Antlaşması hükümleri uygu­
landı ve bunlar geçişten men edildi. Bu son konu
Numan Menemencioğlu’nun istifasıyla sonuçlan­
dı. Menemencioğlu, uzun zamandır İngilizlerce
“ Alm an yanlısı” olarak damgalanmış« ve istifa­
sı İngiltere’ye yapılan bir “ je s t” ti. 2 Ağustos
1944’te Türkiye, Almanya ile diplomatik ilişkile­
rini kesti.
“Dünya Yangını” ve Türkiye: 1939-1945 yılları
Türk dış politikasının basit bir “ denge oyunu” ol­
madığı açıktır. İnönü, her türlü saldırıya karşı ko­
yacağını her fırsatta belirtmiştir. “ Denge oyunu”
oynayıp direnme azimleri konusunda zayıf dav­
ranan ülkeler (Belçika veya Hollanda gibi) yutulmuşlardır.
İngiliz bakış açısından İnönü’nün dış politika­
sı “ ahlak dışı” olarak tanımlanmıştır. Menemen­
cioğlu’nun yöntemleri “ Gandivari” bulunup,
“ Kapalıçarşı içgüdüleri” türünden yakıştırmalar
yapılmıştır. Hatta bu yetenekli diplomata kendi
insanları haksız olarak “ Alman yanlısı” etiketi­
ni yapıştırmışlardır.
A ncak, İnönü ve kadrosunun bu dünya yangı­
nındaki “ etik” veya “ m oral” anlayışlarını sava­
şan taraflara olan tavırlarında değil, bu tavırları
takınma nedenlerinde aramak gerekmektedir. Av­
rupalI “ etik” veya “ moral” hocalarının yakın ta­
rihte nasıl davrandıklarını çok iyi hatırlayan ve
Avrupa’nın kendi çelişkileri sonucu çıkan bir hen­
gameyi bir iki ay kısaltmak için ateşe atılmaları
istenen kadro, kendi değerlendirmesini yapmıştır.
Dr. Selim Deringil Boğaziçi Üniversitesi
Tarih Bölüm ü öğretim üyesi
nitz’i getiriyor.
2 şubat— Stalingrad’da kuşatılan ve kurtarılamayan Paulus, ordusunun yüzde
doksanını yitirdikten sonra, Hitler'in kar­
şı çıkmasına rağmen teslim oluyor.
4 şubat— Montgomery, Tunus’u da alı­
yor ve Eisenhover’in emrine giriyor.
5-8 şubat— Kızıl Ordu Azak’a ulaşıyor.
Doneç’i geçiyor, Kursk’u alıyor, Rostov
ve Harkov’a giriyor.
20 şubat— Hitler, ünlü panzer Komuta­
nı Guderian’ı görevinden alıyor.
28 şubat— Rommel başarısızlığa uğru­
yor. İngilizler yeniden Kaserin’de. Aynı
gün Manstein’e bağlı ordular Harkov'a
karşı saldırıya geçiyor.
Taha Toros Arşivi
Download