çağdaş stereotomi

advertisement
TAŞ MİMARLIK VE İÇ MEKAN TASARIMI
STONE ARCHITECTURE AND INTERIORS
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
ÇAĞDAŞ
STEREOTOMİ
NEW STEREOTOMY
MICHAEL ANASTASSIADES
TMB GENEL MERKEZ BİNASI, ANKARA
REHABILITATION OF PUBLIC SPACES, BANYOLES
CENAZE EVLERİ, ALHANDRA
SHIRASU HOUSE, KAGOSHIMA
BAŞLARKEN / EDITOR’S NOTE
Natura Yayın Kurulu Başkanı
Chairman of Editorial Committee
İstanbul Maden İhracatçıları Birliği
adına Yönetim Kurulu Başkanı
Hasan Can Çoker
Istanbul Mineral Exporters’ Association,
Chairman of the Board Mehmet Özer
Yayın Kurulu
Editorial Committee
Mehmet Özer, Ahmet Keleş,
Hasan Can Çoker, Erdoğan Akbulak,
Erol Efendioğlu, Coşkun Kırlıoğlu,
Fatih Özer, Nergis Büyükkınacı,
Okan Ak, Nisa Özdemir
Genel Koordinatör
General Director
Coşkun Kırlıoğlu
Yayın Direktörü
Editorial Director
Gökhan Karakuş
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Editor in Chief
Özlem Alkan K.
ozlem@emedya.net
Art Direktör / Art Director
Özgür Çakır
Konular Editörü / Features Editor
Zehra Betül Atasoy
Fotoğraf Editorü / Photo Editor
Gözde Kavalcı
Yönetim / Management
Emedya İletişim Sanayi ve Ticaret Ltd.
Kireçhane Gediği Sokak 8 Arnavutköy
İstanbul 34345 /TURKEY
Tel: (212) 359 82 88
info@emedya.net
Renk Ayrımı / Color Separation
Studio Tel : (0212) 283 90 12
Baskı, Cilt / Printing
Stil Matbaacılık
İbrahimkaraoğlanoğlu Cad. Yayıncılar
Sok. No:5 Seyrantepe / İstanbul
Tel: (0212) 281 92 81
www.stil.com.tr
Yayın Türü / Publication Type
Yerel - Süreli / Local - Periodical
Mart 2014 - March 2014
GÖKHAN KARAKUŞ
Taş kesimi insanoğlunun en eski sanat formlarından
biri. Şaşırtıcı biçimde, insanın taşa şekil verme
girişiminden 40.000 yıl sonra bile bu yaratıcı dürtü
hala geçerliliğini koruyor. Bu kalıcılığın bir kısmı
taşın insanın düşünce ve duygularını ifade etmekteki
arkaik gücüne bağlanabilir. Şekil verilmiş taşın yapısal
potansiyeli ve kullanım çeşitliliği, tarih boyunca
kalıcılığını sağlayan bir başka önemli etken. Estetik ve
yapısal olarak taş kesimi; stereotomi, çok eski çağlara
dayanmasına rağmen modern dünyamızda hala yeri
olan bir yöntem. Natura’nın bu sayısında, bu çok
eski yöntemin dinamiklerinin nasıl çağdaş kullanıma
uyarlandığını görüyoruz.
Gonçalo Bryne’ın Portekiz’in Troncaso kentindeki
Isaac Cardoso Yahudi Kültürünü Yorumlama
Merkezi, şehrin eski Yahudi mahallesinde yer
alıyor. Yeni yapının çağdaş duvarları, bu dar
alanda buluşan iki sokağa doğru yükseltiyi
tanımlayan küçük delikler ve düzensiz granit
levha stereotomisi ile oluşturuluyor. Taş kesimine
gösterilen özen, bu defa büyük levhalar halinde
yine Portekizli mimar Matos Gameiro Cenaze
Evleri’nde görülüyor. Alhandra’da yer alan yapıda,
dev mermer levhaların her biri diğerinden farklı
bir hizaya yerleştirilerek minimal ancak görsel
bütünlüğe sahip bir tasarım ortaya çıkarılıyor. MiAS
Arquitectes’in Kuzey İspanya’daki Banyoles’in tarihi
merkezindeki bir dizi meydanın renovasyon projesi
ise yeni stereotomik tasarım stratejilerinin bir
bütününü kapsamlı bir ekolojik yaklaşımla ortaya
koyuyor. MiAS’ın tasarımında kaldırım, oturma
alanı, çeşme ve kaplamalar için farklı biçimlerde
gruplanan taş bloklar sürekli bir traverten
yüzeyin uyumlu parçaları olarak tek bir bütün
oluşturuyorlar. Son olarak Japonya’nın Shirasu
şehrinde Aray Architecture’ın tasarladığı ev, Güney
Japonya’nın bu tropik bölgesinde ekolojik dengeyi
korumak üzere mimarların yerel vizyonla volkanik
taştan ürettikleri yeni bir tuğlayı değerlendiriyor.
Bu sayıda Türkiye’den yer verdiğimiz projeler Selçuk
Avcı’nın Ankara’daki Türk Müteahhitler Birliği
Genel Merkez Binası ve Yalın Mimarlık tasarımı olan
Çanakkale, Eceabat’ta bir öğrenci yurdu.
Tasarımcı Michael Anastassiades ise, kullandığı
gelişmiş mermer üretim teknikleriyle teknolojik olarak
mümkün olanın sınırlarını zorlarken, mermerin
kendine özgü doku ve fiziksel özelliklerini koruyor.
The cutting of stone is the most ancient of man’s art forms.
40,000 years after man’s first attempts at shaping stone
the creative impulse to carve and cut stone into different
forms and shapes is still astonishingly with us. Part of this
longevity can be attributed to the archaic power of stone
to express human thought and emotion. Add to this the
constructive potential and flexibility of cut stone as the other
important reason for it’s staying power for human civilization.
The combined aesthetic and constructive cutting of stone,
stereotomy, is one of the aspects of architecture that although
ancient still has a place in our modern world. In this issue of
Natura we review some of the new experiments in stereotomy
in architecture and design to see how the dynamics of this
ancient method has been adapted for contemporary use.
Gonçalo Byrne’s Jewish Cultural Center in Tronsoco, Portugal
is set within the medieval stone walls of what used to be the
city’s Jewish quarter. The new building’s contemporary walls
are comprised of the irregular granite slab stereotomy and tiny
fenestrations defining the elevation towards the two joining
streets in this cramped site. A similar attention to the detailed
cutting of stone, this time with large slabs can be seen in the
Mortuary Houses by Matos Gameiro Arquitectos also in Portugal
in Alhandra. Each massive white slab of marble is slightly offset
from each other in a minimal yet visually full design. The project
for the renovation of a number of squares in the old district of
Banyoles in Northern Spain by MiAS Arquitectes of Barcelona
represents a collection of new stereotomic design strategies for
pavement, public art and landscaping with a deeply ecologic
approach. In MiAS’ design, cladding, pavement, seating, public
water fountains all meld into one through different groupings
of stone block as part of a continuous surface of travertine.
And lastly, a single family house in Shirasu, Japan by Aray
Architecture uses a local vision for a new type of volcanic stone
building blocks arranged on an angled cavity wall space to
provide ecological balance in tropical southern Japan. We round
out the projects in this issue with Selçuk Avcı’s concrete, steel,
glass and marble Turkish Contracters’ Association Headquarters
Building in Ankara, Turkey and Yalın Mimarlık’s student
dormitory design in Eceabat, Turkey.
We also feature the advanced marble production methods
utilized by designer Michael Anastassiades to create everyday
objects in stone and the most recent Chip conceptual piece.
Known for pushing the limits of what is technologically
possible Anastassiades preserving the inherent qualities of
the marble’s texture and physical properties transforms their
shape dramatically through the combination of handcraft and
computerized design.
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 3
HASAN CAN ÇOKER / İstanbul Maden İhracatçıları Birliği
Yönetim Kurulu Başkanı
Istanbul Mineral Exporters’ Association, Chairman of the Board
Değerli Okurlarımız,
Dört bin yıllık doğal taş kültürü ile dünya pazarında önemli bir yere
sahip olan Türkiye, sektörün en önemli oyuncuları arasında yer alıyor. Çin
ve İtalya’nın ardından en fazla ihraç edilen doğal taşlar sıralamasında
üçüncülüğü ülkemize kazandıran Türk doğal taşları dünyanın pek çok
bölgesindeki sanat eseri, otel ve projelerin de ilham kaynağı oluyor.
Türk doğal taş sektörü, sahip olduğu renk-desen zenginliği, hammadde
bolluğu, sektör deneyimi, gelişime ve yeniliğe açık yapısı ile ülke
ekonomisine önemli katkılar sağlıyor. 170’ten fazla ülkeye ihraç edilen
doğal taşlar, ülkemizin toplam maden ihracatında yaklaşık yüzde 40’lık
bir paya sahip. Sektörün son 10 yıllık ihracat rakamlarına baktığımızda son
derece pozitif bir tablo ile karşılaşıyoruz. Ekonomik ve siyasi pek çok kritik
gelişmenin yaşandığı 2013 yılında da yükselişini sürdüren doğal taş sektörü,
ihracatını bir önceki yıla oranla yüzde 17 oranında artırarak 2 milyar 225
milyon USD’ye ulaştırdı.
Türkiye’nin sahip olduğu doğal taş zenginliğinden daha fazla
yararlanabilmesi, katma değeri yüksek ürünler üreterek pazardan daha
fazla pay alabilmesi için tasarıma yatırım yapmanın gerekliliğini her
platformda vurguluyoruz. Bu amaçla sanayiciler ve tasarımcıların bir araya
gelerek işbirliği yapması hayati önem taşıyor. İMİB olarak, Türk doğal
taşlarının tasarım ile buluştuğunda ortaya ne kadar güzel ve değerli eserler
çıkacağını göstermek için bu yıl üçüncü kez Doğal Taş Tasarım Yarışması’nı
hayata geçiriyoruz.
Profesyoneller ve öğrenciler için iki ayrı kategoriden oluşan 3. Doğal Taş
Tasarım Yarışması için katılımcılardan özgün, çevreye duyarlı, sürdürülebilir
ve üretilebilir tasarımlar geliştirmelerini istedik. Konu sınırlamasına
gitmediğimiz yarışmada gerek iç mekan gerekse dış cephe kaplamalarında
doğal taşın kullanımını artırıcı tasarımlara ulaşmayı hedefledik.
Geçtiğimiz yıl Türkiye ile birlikte K.K.T.C’den tasarımcıların başvuruda
bulanabildiği yarışmamızın sınırlarını da genişlettik. Yarışmamıza Türkiye
ve K.K.T.C ile birlikte Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve
Türkmenistan’dan da tasarımcılar başvurabildi. Sonuç olarak geçtiğimiz
yıllarda olduğu gibi bu yıl da hayranlıkla izlediğimiz birbirinden değerli
tasarımlar ortaya çıktı.
3. Doğal Taş Tasarım Yarışması’nın kazananlarını 21 Mart 2014 tarihinde
gerçekleştireceğimiz ödül töreni ile açıklayacağız. İstanbul Maden
İhracatçıları Birliği olarak böyle bir organizasyona ev sahipliği yapmaktan
ve tasarımcılarla sektör temsilcilerini bir araya getirmekten gurur
duyuyoruz. Gelenekselleştirmeyi hedeflediğimiz yarışmamız ile önümüzdeki
dönemlerde de tasarımın sektöre katkısını anlatmaya devam edeceğiz.
4 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
Dear Readers,
With a 4000-year-old culture of natural stone and an important
position in the world market Turkey is one of the major players in
the sector. Turkish natural stone has made the country the third
largest exporter after China and Italy as a source of inspiration in
art, tourism and architecture projects around the world.
The Turkish natural stone sector with its richness in stone color and
patterns, abundance of natural resources, openness to development
and innovation is making important contributions to Turkey’s
economy. Exports of natural stone to over 40 countries comprise
40% of Turkey’s total mineral exports. Looking at the last 10 years of
export figures for natural stone shows us a very positive picture. In
a year of critical economic and political developments the natural
stone sector in 2013 continued its growth with an increase of 17%
from the previous year to achieve 2,225 billion USD in total exports.
We continue to emphasize in every platform that in order for Turkey
to take advantage of its resources in natural stone, we have to
invest in design to develop products with higher values in order to
increase market share. With this goal in mind the sector’s joint efforts
regarding design are of critical importance. In order to show how
the union of design and Turkish natural stone can produce beautiful
and important work we at İMİB have organized for the third time the
Natural Stone Design Competition.
We called for entries for the professional and student categories
of the 3rd Natural Stone Design Competition that were innovative,
environmentally conscious, sustainable and adaptable to
production. With no limits on product types, the competition aimed
to in increase the use of natural stone from interiors to exterior
façade cladding.
In last years competition we widened the international participation
of the competition by accepting entries from the Turkish Republic of
Northern Cyprus. This year entries were accepted from Azerbaijan,
Kazakhstan, Kirgizstan, Uzbekistan and Turkmenistan. In conclusion
as in previous years we were pleased to see the emergence of
important designs.
The results of the 3rd Natural Design Competition will be announced
at an award ceremony on March 21, 2014. As IMIB we are proud to
host this event that brings the stone sector and design together. This
competition, that we hope to expand in the coming years, is done
with the aim of increasing our contribution to the design sector.
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
İÇİNDEKİLER
24
10
8 Haber: İMİB 3. Doğal Taş Tasarım Yarışması 10 Tasarım: Michael Anastassiades
18 Sergi: Mimarlar Mezarlığı
PROJELER: 24 Eceabat: ‘Çanakkale Geçilmez’ Öğrenci Yurdu 34 Ankara: TMB Genel Merkez Binası
46 Alhandra: Cenaze Evleri 58 Katerini: Aile Konutu 68 Kagoşima: Shirasu Evi 80 Transoco: Isaac
Carloso Yahudi Kültürünü Yorumlama Merkezi 90 Banyoles: Kamusal Alan Restorasyonu
6 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
68
CONTENTS
34
58
18
90
8 News: IMIB 3. Natural Stone Design Competition 10 Design: Michael Anastassiades
18 Exhibition: Cemetery of Architects
PROJECTS: 24 Eceabat: Student Dormitory 34 Ankara: TCA Headquarters Building 46 Alhandra:
Mortuary Houses 58 Katerini: Single Family House 68 Kagoshima: Shirasu House 80 Transoco: Isaac
Cardoso Center for Interpretation of Jewish Culture 90 Banyoles: Restoration of Public Spaces
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 7
Haber/News
TASARIMCILARDAN İMİB DOĞAL TAŞ TASARIM
YARIŞMASINA YOĞUN İLGİ
İstanbul Maden İhracatçıları Birliği’nin bu yıl üçüncüsünü
düzenlediği Doğal Taş Tasarım Yarışması’na başvurular
hızla devam ediyor. Yarışma bu yıl Türkiye ve K.K.T.C ile
birlikte Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve
Türkmenistan’dan da tasarımcılara kapılarını açıyor. Son
başvuru tarihi 7 Şubat olarak açıklanan yarışmanın başvuru
tarihi tasarımcıların yoğun ilgisi sebebi ile 14 Şubat’a kadar
uzatıldı. İMİB’in Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ve T.C.
Ekonomi Bakanlığı desteği ile düzenlediği 3. Doğal Taş
Tasarım Yarışması’nda katma değeri yüksek, çevreye duyarlı
ve sürdürülebilir tasarımlar yarışacak. Profesyoneller ve
öğrenciler için iki ayrı kategoriden oluşan yarışmada doğal
taşlarla günlük yaşamda kullanılabilir, özgün ve üretilebilir
tasarımlar aranıyor. Doğal taşın var olan değerine değer
katacak yarışmanın profesyonel kategorisinde, birinci gelen
tasarımın sahibi 20 bin TL, ikinci 15 bin TL ve üçüncü 10 bin
TL ödül kazanacak. Bu kategorinin mansiyon ödülü ise 5
bin TL. Öğrenci kategorisinde ise birinci tasarım 10 bin TL,
ikinci tasarım 7 bin 500 TL ve üçüncü tasarım 5 bin TL ile
ödüllendirilecek. 2 bin 500 TL bu kategori için mansiyon
ödülü. İMİB 3. Doğal Taş Yarışması ile ilgili tüm detaylara
http://www.dogaltastasarimyarismasi.com/ adlı web
sitesinden ulaşılabilir.
8 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
IMIB NATURAL STONE DESIGN
COMPETITION RECEIVES RECORD ENTRIES
Istanbul Mineral Exporters Association has organized the 3rd annual Natural
Stone Design Competition this year. This year the competition is open
to designers from Azerbaijan, Kyrgyzstan, Kazakhstan, Uzbekistan and
Turkmenistan, as well as Turkey and the Republic of North Cyprus. The entry
deadline for the competition has been extended from February 7 to 14 to
meet the record number of entries. The competition organized with the
support of Turkish Exporters Assembly (TIM) and The Ministry of Economy
awards environmentally conscious and sustainable designs with added
value. The competition, organized in two separate categories for professional
designers and students, seeks unique natural stone designs that are suitable
for manufacturing and daily use. The winner of the professional category
will receive 20,000 TL while the second prize will be worth 15,000 TL and the
winner of the third prize will receive 10,000 TL. The winner of the honorable
mention will receive 5,000 TL. In the student category the winner of the first
prize will receive 10,000 TL while the winners of the second and third prizes
will receive 7,500 TL and 5,000 TL respectively. The winner of the honorable
mention in the student category will receive 2,500 TL. All the details of
the IMIB 3. Natural Stone Design Competition can be found at http://www.
dogaltastasarimyarismasi.com/.
MİMARLAR MEZARLIĞI CEMETERY OF ARCHITECTS
TAYFUN SERTTAŞ
31.01 – 28.03.2014
31.01.2014 Cuma / Friday
19:00 Açılış / Opening
19:30 Kitap Lansmanı / Book Launch
Studio-X Istanbul 31 Ocak - 28 Mart 2014 tarihleri arasında
Tayfun Serttaş’ın kentsel mekanın fiziksel kimliğinin birey ile olan
ilişkisini kamusal bir arşiv olarak incelemeye aldığı “Mimarlar
Mezarlığı” isimli sergisine ev sahipliği yapıyor. Sanatçının aynı
isimli yerleştirmesinden ismini alan sergi, tarihsel kesintilerin
İstanbul’un kültürel haritası üzerindeki etkilerini sorunsallaştırdığı
değişik dönemlere ait çalışmalarını bir araya getiriyor.
Açılışa paralel olarak lansmanı düzenlenecek olan “Issız
Kent Üçlemesi” başlıklı kitabında Serttaş, farklı medium ve
metodolojiler üzerinden aynı tarihsel problematiği çözümlemeye
çalıştığı üç farklı projesinin arka planını okuyucuyla paylaşıyor.
“Mimarlar Mezarlığı” sergisi “önceki yarım asır,
sonraki yarım asır” başlıklı altı haftalık bir
etkinlik programı ile desteklenecek.
As its second project during January 31st - March 28th, 2014,
Studio-X hosts Tayfun Serttaş’s exhibition, “Cemetery of
Architects” in which the artist examines the relationship between
the physical identity of urban space and the individual through
an archive. The exhibition, eponymous with an installation by the
artist, brings together works that problematize the impact of
historic interruptions on Istanbul’s cultural map.
In “Trilogy of the Deserted City”, to be launched in parallel to the
opening, the artist shares with the viewers the background of three
different projects in which the same historic problem is attempted
to be resolved through various media and methodologies.
“Cemetery of Architects” exhibition is supported by a six-week
public programming under the heading “half-century before,
half-century after”.
“Mimarlar Mezarlığı / Cemetery of Architects” is supported by Silkar Madencilik ve Tabanlıoğlu Mimarlıktarafından desteklenmektedir.
Studio-X Istanbul
Meclis-i Mebusan Caddesi 35A
34433, Salıpazarı, İstanbul
Tasarım/Design: Michael Anastassiades
Subtle forms
The work of designer Michael
Anastassiades combines the
intrinsic qualities of material
with simple geometric forms.
MICHAEL ANASTASSIADES
1967 Güney Kıbrıs doğumlu tasarımcı Michael
Anastassiades 1988 yılında Londra, Imperial
College’da inşaat mühendisliği okumak
üzere İngiltere’ye taşındı. Ardından Royal
College of Art’ta endüstriyel tasarım öğrenimi
gören Anastassiades, 1994 yılında Londra’da
kendi ofisini açtı. Anastassiades tasarımlarını
üretmek üzere dünyanın çeşitli yerlerindeki
küçük atölyelerle çalışıyor.
Born in Cyprus in 1967, designer Michael
Anastassiades moved to the United
Kingdom in 1988 to study civil engineering
at London’s Imperial College (1988–91)
and industrial design at the Royal College
of Art (1991–93). In 1994, he founded his
London studio. Anastassiades works with
family-run workshops across the globe to
fabricate his designs.
10 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
Fotoğraf-Photo: Henraux
Hassas formlar
MIchael AnastassIades minimal ancak dramatik bir estetik anlayışıyla gösterişli
malzemeleri basit geometrik formlarda kullanarak bulundukları ortamla ince
bir ilişki kuran parçalar ortaya çıkarıyor.
Yazı/Text: Özlem Alkan K.
MIRACLE CHIPS
Fotoğraf-Photo: Henraux
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 11
Tasarım/Design: Michael Anastassiades
M
ichael Anastassiades 20 yıllık kariyerinin
kuşkusuz en parlak dönemini yaşıyor.
Dekoratif objelerden, aynalara ve
aydınlatmaya uzanan tasarımlarında,
heykel, dekoratif sanatlar ve endüstriyel
tasarımı bir arada kullanan tasarımcının
işlerine dünyanın dört bir yanındaki otellerde,
restoranlarda ve mağazalarda rastlamak mümkün.
Hüseyin Çağlayan, Flos ve Lobmeyr gibi marka
ve tasarımcılarla işbirliği yapmayı sürdüren
tasarımcının ‘Mobile’ avizeleri geçtiğimiz yıl Ralph
Pucci’nin New York ve Los Angeles mağazalarında
yer aldı, anavatanı Güney Kıbrıs’ta bulunan Point
Centre for Contemporary Art’ta kişisel sergisi açıldı.
Salone Internationale del Mobile Milano’da Flos
için tasarladığı iki aydınlatma koleksiyonu müthiş
ilgi gördüğü gibi, bu koleksiyonlardan String ile
bu yıl Elle Decor Uluslararası Tasarım Ödülleri’nin
Aydınlatma kategorisinin birincisi oldu.
Tasarımcı yaptığı işlerin kalıcılığına, son dönemde
gördüğü bütün bu ilgiden daha çok önem veriyor.
Moda olan değil, modadaki değişimlerden
bağımsız tasarımlar yapmayı hedefliyor.
Anastassiades’in tasarladığı parçalar çağdaş olduğu
kadar zamansız da; mermerden ‘Hemispherical
Meditation Stools’ (Yarımküresel Meditasyon
Tabureleri) soylu görünümleriyle birer sanat eseri
gibi saygı uyandırıyor, ‘Tip of the Tongue’ (Dilin
Ucu) lambasında ise saten bitirişli pirinç bir
silindirin köşesine opalin-cam bir küreyi her an
yuvarlanacakmış gibi hassas bir dengede yerleştiriyor.
Anastassiades kendi tasarım dilini, ‘düşüncenin en
güçlü şekilde ortaya çıkabilmesi için tüm fazlalıkları
ortadan kaldırmak’ olarak tanımlıyor. ‘’Malzemenin
özünde bulunan niteliği kullandığınızda, ‘pop’
bir ürün yaratma ihtimalinizi de düşürmüş
olursunuz.’’ Aydınlatma ürünleri tasarımında ışık
kapalı olduğunda da, açık olduğundaki kadar
güzel görünen bir tasarım yaratmanın ek güçlüğü
de var. Anastassiades ‘’Aydınlatmayı fiziksel bir
obje olarak düşünmüyorum.’’ diyor. ‘’Başka
bir boyutta da işlemesi lazım.’’ Gerçekten de,
Anastassiades’in aydınlatma tasarımları içinde
bulundukları çevrenin bütünleyici bir parçası olarak
algılanıyor. Flos için tasarladığı ‘String’ serisinde çok
temel bir form, ardında karmaşık bir mühendislik
çalışmasını barındırıyor. Bu özellik Anastassiades’in
tasarımındaki en belirleyici unsurlardan biri...
String aydınlatma elemanı, hem havada kaligrafik
çizgiler çizerek ifade bulan kordonuyla ileri ölçüde
kavramsal, hem de tavandan elektrik bağlantısı
Meditation Stools (2004)
Beyaz marquia mermer ya da
siyah mermer
White marquia marble or
black marble
12 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
L
ondon based Michael Anastassiades’ designs
range from tabletop objects to lighting and mirrors
bringing together the fields of sculpture, interior
design, decorative art and industrial design.
His aesthetic is spare yet dramatic, his designs
often utilize rich materials and clean, geometric shapes,
resulting in pieces that gracefully and subtly engage with
their settings. His works can be found in leading hotels,
restaurants, and stores around the world, as well as in the
permanent collections of major cultural institutions like
the Museum of Modern Art in New York and the Victoria
& Albert Museum in London. He has collaborated with
distinguished designers and brands, among them Hussein
Chalayan, Swarovski Crystal Palace, Flos, and Lobmeyr. His
Mobile Chandeliers were installed at Ralph Pucci’s New
York and Los Angeles showrooms, while an exhibition of
his work has opened at the Point Centre for Contemporary
Art in Cyprus, his home country. And lastly, his two lighting
collections for Flos that were exhibited at Salone del Mobile
in Milan in 2013 were received with great praise.
Ironically, Michael Anastassiades is more concerned with
the staying power of his designs, rather than being the
‘designer de jour’. He aims to make designs that are more
Strip Light (2012)
Beyaz Carrara mermeri
White Carrara marble
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 13
Tasarım/Design: Michael Anastassiades
Onyx Light (2007)
Siyah ipek örgülü kablo, dimer
Black silk braided flex, dimmer
bulunmayan mekanlarda da tepeden aydınlatma
sağlamasıyla işlevsel bir ürün. Anastassiades’in
en heykelsi tasarımlarında bile aslında işlev önce
geliyor. Tasarımcı pek çok ürünü, kendi evi için
bulamadığından, yani ihtiyaçtan tasarladığını belirtiyor.
Anastassiades’in Londra’nın Waterloo bölgesindeki
evi, 18. yüzyıldan kalma bir binayı 15 yılda renove
ederek yarattığı minimalist bir mekan. Giriş katındaki
stüdyosunu sadece randevuyla gezilebilen bir
mağazaya dönüştüren tasarımcı, burayı müşterilerin
ürünleri bağlamlarında deneyimleyebildiği ve
tasarımın ardındaki süreçleri kavrayabildikleri bir yer
olarak tanımlıyor.
Anastassiades, endüstriyel tasarım yüksek lisansını
Londra’nın prestijli okulu Royal College of Art’ta
tamamladığı halde tasarım dünyasına girişi hiç
de kolay olmamış. Kapı kapı dolaşıp sisteme
dahil olmaya çalışmaktan yorulan tasarımcı,
tasarımlarını kağıt üzerinde kalmaktan kurtarmanın,
yaratıcı akışı sürdürebilmenin tek yolunun
kendi tasarımlarının üreticisi olmaktan geçtiğini
anlamış. Anastassiades tek kişilik bir orkestra
gibi ürünlerini tasarlıyor, geliştiriyor, üretiyor,
dağıtımını ve satışını yapıyor. Önceleri parçaları
yerel zanaatkarlara ürettirirken, tasarımlarını
mümkün olduğu kadar uygun fiyatta tutabilmek için
2007’den itibaren dünyanın her yerinden üreticilerle
than passing trends, striving to be contemporary and
timeless at the same time. For example, the Hemispherical
Meditation Stools in marble have the sublime look of fineart objects, while his Tip of the Tongue lamp delicately
balances an ethereal opaline-glass sphere on the edge
of a brass cylinder. He says that his design language is to
eliminate all the excess to expose the main idea so that
it comes out in the strongest possible way: “By using the
inherent quality of the material, you have a greater chance
of not creating a pop item.”
In lighting design, there’s also the complexity of creating
something that looks as good turned off as it does
on. His fixtures, like the String series for Flos have the
ability to complement the environment they are in.
The String’s design combines the common qualities in
Anastassiades’ designs: there is complex engineering
behind the simplicity of its elemental shape. Its thin,
long cable allows it to be hung from wall to wall and
to ceiling in any configuration, without losing power,
14 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
Waxing Gibbous (2012)
Aynalı cam
Mirrored glass
çalışmaya başlamış. Aile işletmesi atölyelerden
titiz standartlarını karşılayabilecek bir üretim
ağı oluşturmak iki yılını almış. Şimdi İtalya’dan
mermer heykeltraşları, Çek Cumhuriyeti’nden cam
üfleme sanatçıları, Hindistan’dan metal ustaları ile
çalışıyor. Anastassiades’in çalışma biçimi sektörde
pek görülmemiş biçimde iki uç noktayı içeriyor: Ya
üretimin tüm detaylarını üstlenen büyük markalara
lisanslı tasarımlar yapıyor, ya da kendi atölyesinde
tamamen elde, çok az sayıda üretilen ve fiyatları da
bununla orantılı parçalar...
Kendi üretimini üstlenmek işini daha sorumlu
biçimde geliştirmesini sağlarken, ticari çalışmalarla
daha deneysel işleri arasındaki dengeyi de koruyor.
Anastassiades, Rosenthal, Swarovski ve Lobmeyr gibi
markalara üretim yaparken, kavramsal tasarımları
New York’taki MoMA ve Londra’daki Victoria & Albert
Museum gibi kurumların koleksiyonlarında yer alıyor.
Anastassiades’in çalışmaları Hüseyin Çağlayan’ın
defilelerini tasarlamaktan, Aya Sofya ve İsveç
tasarım kurumu Svenskt Tenn gibi mekanlara özel
yarattığı enstalasyonlara kadar uzanan bir yaratıcı
yelpazede ilerliyor. Kendi tasarımlarını üretmenin
en önemli avantajı ise tasarımcıya ürünlerin üretim
kalitesini yakından denetleme olanağı tanıması...
Anastassiades hala her bir parçayı şahsen imzalıyor,
ki bir yılda sadece en çok satan ürünü Ball Lights
enabling overhead lighting in rooms without a ceiling
conduit. The cable also becomes a part of the design,
forming graceful lines in the air, providing endless
design options. Anastassiades says that he designs many
of his pieces out of need; he ends up making the things
he can’t find for his own home.
Anastassiades has recently converted the street-facing
part of his Waterloo home to a shop. He says that the
shop, which is open by appointment only, has become
a place where clients can experience the products in
context and gain insight into the process behind the
design. The designer originally moved into this riverside
Waterloo space after establishing his practice in 1994.
Although he has a master’s degree in Industrial Design
from the prestigious Royal College of Art, he says that in
the beginning he had quite a difficult time entering the
design world. According to him, producing his own work
was the only way to maintain his creative flow and not
to leave his designs on paper.
Anastassiades carries out the whole design process
himself, from conception to development, production to
distribution. Initially he preferred to have local craftsmen
produce the components, but from 2007 onwards, he
began to outsource globally to keep his designs as
affordable as possible. After searching around the world
for workshops that can meet his precise standards for 2
years he was recently able to establish a global network
Ball Vases
(2006)
Bronz, V1: Bir
delikli, V2: İki
delikli, V3:
İki delikli, üç
versiyon
Bronze
Three
versions
available, V1:
one hole, V2:
two holes, V3:
two holes
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 15
Tasarım/Design: Michael Anastassiades
of family-run workshops from India to Czech Republic
to produce his work. Managing his own production has
allowed him to balance his commercial work with more
experimental endeavors like installations for Hagia Sophia
and Svenskt Tenn and runway shows for Hussein Chalayan.
This way he can also oversee the quality of craftsmanship
himself. He still personally signs the thousands of pieces he
produces every year. For Anastassiades, fine detailing is of
utmost importance, this attention to detail is what makes
his finishes perfectly uniform as if machines made them
although they are all hand-made. He pays equal attention
to the invisible parts, aiming for a perfect finish in details
that are imperceptible but for him essential to creating
timeless design.
His work in natural materials such as marble show the
combination of high design, craft and computerized
manufacturing can create design objects that occupy a
new realm of 21st century design. Especially his stone
pieces such as the revolutionary Miracle Chip series with
marble specialist Henraux give stone a sense of lightness
and accessibility only possible through Anastassiades’
detailed attention to production.
Mirror Glasses (1997)
Çift katlı aynalı cam
Double wall mirrored glass
aydınlatmadan bile 1.000 tane ürettiğini düşününce bu azımsanacak
bir iş değil. Tasarımcı adeta imzası haline gelen ve insan eliyle
üretildiği halde neredeyse makineden çıkmış kadar kusursuz ve
birbirinin aynı görünen yüzeyleri özenle seçtiği bu zanaatkarlarla
çok yakın çalışarak elde ediyor. Anastassiades ince detayların
elzem olduğunu, dışarıdan görünmeyen kısımlara da büyük dikkat
gösterdiklerini belirtiyor. ‘’ Yüzey, zifiri karanlıkta bakıldığında bile
mükemmel olmalıdır.’’
Anastassiades hangi malzemeyle çalışırsa çalışsın, onun kendine
özgü niteliklerine tutkuyla yaklaşıyor. Tasarımlarını soyutlama
noktasına kadar zorlayan tasarımcı ‘’Çalışmalarım çıkartma fikriyle
ortaya çıkar.’’ diyor, ‘’Temel esaslarına kadar soyulan bir nesne,
güzelliğin en ileri ifadesidir.’’
16 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
Tube Chandelier
(2002)
Altın ya da
siyah kaplamalı
paslanmaz çelik
Gold or black
plated stainless
steel
Crystal Ring (2006)
Bronze Ring (2006)
Kristal
18k altın kaplama
bronz
Crystal
18k gold plated
bronze
Tip of the Tongue (2013)
üfleme opalin küre, cilalı pirinç, siyah ipek örgülü kablo
Mouth blown opaline sphere, Polished brass, Black silk
braided flex
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 17
Sergi/Exhibition: Mimarlar Mezarlığı/Cemetery of Architects
“I designed
this
building.”
Artist Tayfun Serttaş’s “Cemetery
of Architects” exhibition at
Columbia University’s Studio-X
exhibition space in Istanbul opens
new perspectives on the city’s
complex architectural pedigree.
18 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
“Bu
nu
ben
yap
mış
tım.
”
Ta
‘Mi yfun
gü marl Sert
yık nüm ar M taş
ya ım t üze eza Stud
ya pılarehlik ulaş rlığı io-X’
ol pılan a se esi a amay’ ser teki
yenmuş ekl nele ltın an ygisin
çe idenmima enti r içe da o a da de
izl vrey üre r ya lerle risin lan
aç eyici i ima tere zıtla yok de
ıyo ler r e
r
k
Yaz
r.
ine den fizik ını
ı-Te
xt:
bir ler sel
Zeh
pen e d
ra
Bet
ce air
ül
At
re
as
o
y
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 19
Sergi/Exhibition: Mimarlar Mezarlığı/Cemetery of Architects
20 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
M
imar kimdir? Bir mimarın birey olarak
kamusal alanda varlığının sınırlarını
oluşturan neler olmuştur? Klasik çağda
bir birey olarak mimarı ‘De Architectura’
başlıklı metniyle M.Ö. I. yüzyılda yaşamış
Vitruvius temsil eder. Rönesans döneminde ise
mimar ilk kez biyografisiyle ön plana çıkar. Aynı
dönemde Türkiye coğrafyasında da Mimar Sinan’ın
biyografisinin yazıldığını görürüz. Ancak daha sonra
bu coğrafyada mimarlar, birey olarak varlıklarını
yitirir, ancak saltanat binalarında ortaya koydukları
mimari anlayışlarıyla varlıklarını sürdürürler. Ta ki
modern döneme kadar...
19. yüzyılın ikinci yarısı Osmanlı İmparatorluğu’nda
önemli bir değişimi ifade eder. 1839’da ilan
edilen Tanzimat Fermanı, gayrimüslim azınlıklar
için eşit hakları da beraberinde getirir. Sanatçı
Tayfun Serttaş, ‘Mimarlar Mezarlığı’ sergisiyle
gayrimüslimlerin özgürleştiği bu dönemde fiziksel
çevreyi imar edenlere dair bir pencere açıyor.
Sanatçı neden bu yarım asrı çalışma konusu olarak
seçtiğini şu sözlerle aktarıyor: “O döneme üç
kriter üzerinden yaklaşabiliriz: Tanzimat Fermanı
ve Tanzimat’ın tanıdığı kültürel haklar; dünyaya
uyumluluğun Osmanlı’da yeniden tariflenmeye
başlaması, yani Batılılaşma hareketi dediğimiz
iki yüzyıla yayılabilecek sürecin had safhada
yaşanması ve 1870 büyük Pera Yangını’ndan
boşalan arazilerin yeni hayat tarzının gerektirdiği
konut tipi olan apartmanlaşmaya açılması...
Aslında bu üç olgu ya da üç tesadüf, dünyaya
paralel olarak mimari alanda bir tür sivil devrimin
yaşanmasını koşulluyordu. Böylelikle modern
anlamda yeni bir mesleki zümrenin, birey olarak
mimar kimliğinin temelleri atılmış oluyor ve
İstanbul’un kentsel dokusu yarım asır gibi kısa bir
sürede yeniden şekillendiriliyor.’’
Sanat antropolojisi, kent antropolojisi, azınlıklar,
göç gibi çok katmanlı konular üzerine yoğunlaşan
ve 2000 yılından bu yana pek çok ulusal ve
uluslararası akademik projede çalışan Tayfun
Serttaş, 19. yüzyıl İstanbul’unun sanılanın
aksine multikültürel bir cennet olmadığını
vurgulayarak, ‘’Kimlik gerilimlerinin travma
boyutunda yaşanmaya başlanacağı 20. yüzyılın
kentsel zenginlikle katmerlenen habercisiydi.’’
diyor. ‘’İmparatorluk batarken, İstanbul gerçek
bir zenginlik adasına dönüşüyordu. Siyasal iktidar
ise ‘milli’ söylemi sertleştirerek gücünü korumaya
çalışıyordu… Bugün de kentte bir para var, uzun
süredir olmadığı kadar ciddi bir zenginlikten
bahsediliyor. Ardı ardına gelen mimari yatırımlar,
hatta müteahhitlikle gözü boyanmış bir toplum var.
Sıklıkla sertleşen, kutuplaşmakta beis görmeyen
bir siyasi söylem var. Üstelik bugünkü sistemin
de birey ile olan ilişkisinde ciddi sorunlar var.
Aktörler farklı olsa da, önceki yarım asırın tuhaf bir
tekerrürü gibi.”
Sergi, Serttaş’ın aynı dönemde inşa edilmiş
MİMAR YAZITLARI GÖRSELLEŞTİRME,
VEKTÖREL ÇİZİM VE REPLİKA
AŞAMALARINDAN GEÇEREK ÜRETİLDİ.
(KAYNAK: ISSIZ KENT ÜÇLEMESİ)
THE ARCHITECT’S INSCRIPTIONS
REMADE AFTER VISUALIZATION, VECTOR
DRAWING AND REPRODUCTION
STAGES (REFERENCE: TRILOGY OF THE
DESERTED CITY).
W
ho is an architect? What constitutes the
identity of an architect in the public sphere
as individuals? In the classical age in the
first century B.C., Vitruvius first represented
the architect as an individual with his text
titled “De Architectura”. During the Renaissance, architects
came to prominence with their individual biographies. In
the geography of Turkey in the same period, the Ottoman
architect Sinan’s biography was written as an indication of
his identity and idea of architecture. However intriguingly
later in the Ottoman period in this same geography
architects largely ceased to exist as individuals until the
transformations brought on in the modern era.
In the second half of the 19th century there were
significant changes in the Ottoman Empire that would
affect architectural practice. The Imperial Edict of Gülhane
in 1839 brought equal rights to non-Muslim minorities
as professionals and practitioners. It is regarding this
historical change that a recent exhibition by the Istanbul
based artist Tayfun Serttaş explores, the identities of
Greek, Armenian and Levantine architects working in this
period. The exhibition entitled “Cemetery of Architects”
at Studio-X in Istanbul, Turkey, exhibited from January
31st - March 28th, 2014, opens new perspectives on the
professional activities of these non-Muslim minorities
who were active in building the physical environment of
19th century in Istanbul.
Serttaş’s work has been concerned with multi-layered
issues in Turkey’s past such as methods in urban
anthropology, minorities and migration. He has produced
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 21
Sergi/Exhibition: Mimarlar Mezarlığı/Cemetery of Architects
ve Tarlabaşı Kentsel Dönüşüm Projesi gibi
soylulaştırma projeleri kapsamında yıkım tehlikesi
altında olan ya da günümüze ulaşamayan
yapıların üzerinde görünürlüğünü yitirmiş mimar
yazıtlarının reprodüksiyonlarını içeriyor. Binanın
dış cephesinde yer alan bu taş yazıtlar, sanatçı
tarafından belgelenip tekrar üretilerek ileriki
yüzyıllara aktarılmış oluyor. Yeniden üretim
aşaması, belgeleme, vektörel çizimlerin elde
edilmesi ve yazıtların mermerden tekrar üretilip,
küfeki taş malzeme kullanılarak yapılan bir kaide
üzerinde sergilenmesinden oluşuyor. Serginin belki
de mimarlık tarihi ve yazımına en büyük katkısı
bir mikro tarih evresinin envanterinin yapılmış
olması. Tarih sayfalarında henüz var olmamış ancak
dönemi anlamak için oldukça önemli bir mimar
topluluğunun envanteri, sanatçının yaklaşık 10
yıllık çalışması ile açığa çıkıyor.
Serttaş’a göre günümüzdeki anlamıyla ‘mimar’
bu süreçte bireyselleşiyor: ‘’Hangi etnik gruptan
olursa olsun, İstanbul’da 1870’ten önceye ait bir
mimar yazıtı ile karşılaşamayız. Vallauri, d’Aronco,
Mongeri, Balyanlar ya da Fossattiler gibi haklarında
epeyce monografik bilgiye sahip olduğumuz
dönemin majör mimarlarının yanında, isimleriyle
tesadüfen binalar üzerinde karşılaştığımız ancak
başka bir bilgiye ulaşamadığımız bu topluluk, sivil
mimariyi Batı standartlarına taşıdı. Fakat o kadar
önemli bir şey daha yaptılar; yazıtlara başvurdular.
Mimar yazıtları bu sınıfın en karakteristik ve ayırt
edici özelliği olarak günümüze ulaştı.”
Serttaş günümüzün star mimarlarına uzanan
süreçte böylesine öncü misyon üstlenen isimlerin
mimarlık tarihinin dışında bırakılmalarını ciddi bir
problem olarak görüyor: ‘’Mimarlık tarihi, tarihsel
sorumluluğunu yerine getirseydi, muhtemelen
ben bu sergiyi yapmak zorunda kalmayacaktım.
Birinci Ulusal Mimarlık akımının arka planındaki
düşünce sistemi açısından, Osmanlı Batılılaşması
süresince ‘ötekilere’ kaptırılan bu alanı ele geçirme
kaygısı vatanın kurtuluşu kadar elzem. Dolayısıyla
mimarlık, mesleki bir etkinlikte bulunmaktan çok
22 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
KAMAYOR TAŞ
ATÖLYESİNDE
PRODÜKSİYON
AŞAMASI (KAYNAK:
ISSIZ KENT
ÜÇLEMESİ)
THE INSCRIPTION
AND PRODUCTION
WERE DONE AT
THE KAMAYOR
STONE
WORKSHOP.
national and international art and archiving projects since 2000. His reasons
for producing this exhibition were inspired by a repeat of past events in
current times: ‘’While the Ottoman Empire was facing collapse, Istanbul was
turning into a land of wealth. Political rule was trying to protect its power by
enforcing a ‘national’ rhetoric. Today [in Turkey] there’s also investment in
the city [in a similar way] in an accumulation of serious wealth as there has
been for a long time. Today we are faced with a political discourse that is often
inflexible and not concerned about the polarization of society. Although there
are different actors [in these two periods] there is a strange repetition of the
[history] of the previous half-century [in Istanbul today] “
The exhibition’s main visual metaphor is the reproduction of architect’s
inscriptions in marble found on the facades of buildings that were built in the
19th century in the Beyoğlu section of Istanbul. These inscriptions visible at
street level in these apartment buildings indicate the architect or architectural
practice responsible for the project. Serttaş’s effort is part archival as many
of these neo-classical buildings are endangered by destruction either by real
estate development projects such as the Tarlabaşı Redevelopment Project or
through the degradation of buildings. Serttaş has chosen to focus on the trace
of identity found in these inscriptions cataloguing them and then presenting
them as an array of monolithic sculptures.
These stone inscriptions were documented and re-produced by Serttaş in a
strategy to keep these identities alive for later centuries. Serttaş’s archiving
as art method included stages for documentation, vector drawing on
computers and reproducing the inscriptions on new marble panels exhibited
on limestone pedestals. Serttaş’s ten years of work reveals an inventory of a
community of architects who are vital to understanding the period that have
yet to be properly historically studied.
According to Serttaş, his project showed that the ‘architect’ became an
individual in this period in Ottoman history: ‘’No matter which ethnic group he
belonged to, it was not possible to find an architect’s inscription on a building
in Istanbul before 1870. We are familiar with the major architects of the period:
Vallaury, d’Aronco, Mongeri, the Balyans and the Fossati Brothers. Even though
Istanbul’s civil architecture reached Western standards through the activities of
these architects we only encounter their names incidentally in history. But it
is clear they had made something that was important enough for them to put
their names on these buildings. [The surviving] architect’s inscriptions are the
most characteristic and distinguishing features of this class [of professionals].”
daha fazlası. O, kültür ve ekonominin yeniden fethinin bileşeni;
ideolojik arınmanın yegane temsilcisi... İttihat ve Terakki ile
başlayan ekonomiyi Türkleştirme politikaları, erken Cumhuriyet’ten
itibaren mimariyi fethedilmesi gereken bir alan olarak revize
ediyor. Başkentin Ankara’ya taşınmasıyla devlet, İstanbul mimarlık
sektörünün eski üyelerinden proje ve tasarım hizmeti talep etmeyi
durduruyor. Mimar kavramının ulus kimliği üzerinden inşa edilmesi,
yüzyılları bulan sivil mimari birikimin ve aktörlerinin toplumsal
hafızadan tamamen silinmesiyle sonuçlanıyor.”
Serginin diğer çarpıcı yanı ise yazıtların mimari stil ve tipolojiye
verdikleri referanslar... Zengin bir mimari stil topluluğunun
gözlemlenebildiği İstanbul’un Beyoğlu bölgesinde, bina üzerindeki
tipolojinin bina ile bir arada ele alınması önümüze çok farklı
tipolojileri ve sembolleri getirmeyi başarıyor. Bina üzerinde tipolojinin
varlığı modernist mimari anlayış ve beraberinde getirdiği yerellik
sorunsalı ile birlikte on yıllar boyunca yapı yüzeyinde yerini kaybetmiş
bir disiplin. Sergide modernist anlayışa geçmeden önce farklı
tipolojilerin bina ile bütüncül bir anlayışla ele alındığını da görüyoruz.
Studio-X, sergiyle birlikte Tayfun Serttaş’ın farklı zamanlarda
üzerinde çalıştığı konuları ele aldığı ‘Issız Kent Üçlemesi’ adlı
kitabı da okuyucularla buluşturuyor. Sergideki binaların omurgasını
oluşturduğu proje, binaların eski sahiplerini kimin olduğu belli
olmayan fotoğraflarda ararken, yeni sahiplerinin de transseksüel
bireyler olduğu kurgusundan yola çıkıyor.
Bilmediğimiz, dikkat etmediğimiz, bir zamanlar İstanbul’u imar eden
mimarlar kendilerini tanıtmak için İstanbul Studio-X’te 28 Mart’a
kadar ziyaretçilerini bekliyor olacaklar.
Serttaş asserts that excluding those pioneering
architects from the history of architecture Turkey is a
serious problem in the attempt to understand Ottoman
architecture: ‘’I probably would not have to do this
exhibition if the history of architecture had done its
responsibility. For the thinking behind the First National
Architectural Movement, the re-capturing of this field
that that was occupied by ‘others’ during the Ottoman
Westernization process [in the 19th century] was as crucial
as the independence of the [Turkish] homeland. Thus,
architecture represented a lot more than professional
activity. It was one of the components of a [national]
re-conquest of culture and economy -- the sole
representational ground of a cultural cleansing. The
ideology that demanded the reconstruction of the identity
of the architect through a national narrative meant that
the former civil architectural experience and actors were
to be deleted from social history.”
One of the most striking features of the exhibition is the
architectural styles, design and typography found on
these stone inscriptions. These inscriptions that Serttaş
documented in Istanbul’s Beyoğlu district showed a rich
variety of typefaces, graphic design styles and symbols
aligned to the neo-classic and art nouveau architectural
styles prevalent in the buildings of 19th century Istanbul.
They show the detail that architect’s were involved in the
design of their buildings through the century. Although
the period is largely known for an architectural style
highly dependent on other Mediterranean countries
such as Greece and Italy, the presence of the inscriptions
shows a prosperous architectural culture in the number of
architect’s names present in the exhibition.
It is interesting to note that the presence of typography
and text on the surface of buildings disappeared largely
with modernism. In the exhibition, we clearly see that in
Istanbul in the 19th century typography and architectural
decoration were designed within a larger stylistic concept
of the building. The Greek, Armenian and Levantine
architects of Istanbul conceived typography, decoration
and architecture as a stylistic ensemble. Obviously
the advent of capitalism and real estate speculation
in Istanbul meant that many of these inscriptions are
motivated by marketing purposes as architect’s claim
these buildings as their own to the larger public. Also
not addressed in the exhibition is the originality of the
architecture itself or the relation of these inscriptions to
the graphic design of the period.
Produced in tandem with the exhibition is a book on
Tayfun Serttaş’s recent work including the Ottoman
architect’s inscriptions entitled ‘Trilogy of the Deserted
Island’ produced by Studio-X, an architectural research
project sponsored by the GSAPP of Columbia University
in New York. While the documentation of the building
inscription forms the backbone of the material found
in Serttaş’s book additional research from the same
period is included such as information on the original
and present owners of these buildings and intriguingly
the transgender individuals that are in many cases their
current residents.
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 23
Projeler/Projects: Eceabat
24 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
Mimarlık mirası
Yalın Mimarlık tarafından tasarlanan Çanakkale’deki
“Eceabat-‘Çanakkale Geçilmez’ Öğrenci Yurdu”,
Türkiye’de son dönemde bir gösteri nesnesi
haline gelen tarihselciliğe karşı bir
manifesto niteliğinde...
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 25
Projeler/Projects: Eceabat
T
ürkiye mimarlığı için günümüzdeki en önemli sorunlardan
birisinin kimlik arayışı olduğunu söylemek yanlış
olmayacaktır. Özellikle son on yılda artarak tüm Türkiye
coğrafyasını adeta istila eden ‘Osmanlı ve Selçuklu’ stilindeki
konutlar ve kamu binaları hala üretilmeye devam ediliyor.
Geçmişe öykünen bu yapılar, derin bir düşünce süzgecinden geçirilip
ele alınmaması sebebiyle biçimsel referanslardan öteye gidemiyor.
Böylece karşımıza kafası karışık, bir yanda Osmanlı ve Selçuklu
binaları, diğer yanda onlarmış gibi davranan bir yapı stoğu çıkıyor.
Ömer Selçuk Baz ve Okan Bal yönetimindeki Yalın Mimarlık’ın
tasarımı, geçmişle günümüzün bağlantısının nasıl kurulabileceğine
dair ipuçlarıyla bu kafası karışık dokuya adeta cevap veriyor.
Yapı, Çanakkale’nin Eceabat ilçesinin güneyinde, milli park sınırında
yapılması planlanan bir konaklama tesisini içeriyor. 700 yatak
kapasiteli bina, çoğunlukla önemli bir turistik bölge olan Çanakkale
Şehitlikleri’ni ziyaret etmek için Türkiye’nin çeşitli illerinden gelecek
farklı yaş gruplarından genç ve çocuk ziyaretçiler için planlandı.
Yapıya ev sahipliği yapan, Çanakkale Boğazı’nın sahil kenarında
kurulu Eceabat, antik çağlar boyunca önemli bir liman kenti olarak
varlığını sürdürmüş. 1915 senesinde Çanakkale Savaşı’nın gerçekleştiği
yer olarak ise ülke coğrafyasında bambaşka bir anlam kazanmış.
Eceabat’ın kentsel ölçeği, denizle olan ilişkisi ve mimari programın
büyüklüğü göz önüne alındığında tasarımcılar, yapı birimlerinin
fonksiyonlarını dışa yansıtacak şekilde kentsel dokuya uyumlu,
parçalı bir yapı ortaya çıkarmışlar.
26 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
ÖĞRENCİ YURDUNUN MİMARİ KURGUSU, DOĞAL
TAŞTAN YIĞMA BİR BAZA ÜZERİNDE DÖRT
AHŞAP BLOK VE BU BLOKLARI BAĞLAYAN ŞEFFAF
SİRKÜLASYON BİRİMLERİNDEN OLUŞUYOR.
THE STUDENT DORMITORY IS COMPOSED OF FOUR
WOODEN STRUCTURES THAT RISE ABOVE A NATURAL
STONE MASONRY BLOCK AND THE CIRCULATION UNITS
THAT CONNECT THEM.
Heritage reset
A proposed design by Istanbul
architects Yalın Mimarlık, “‘Çanakkale
Geçilmez’ Dormitory” in EceabatÇanakkale, is a response against the
recent historicism of contemporary
architecture in Turkey.
I
t is fair to state that one of the main issues in
contemporary Turkish architecture is the search for
identity. Especially in the last ten years, there has
been an increase in residential and public buildings
using historicist pastiche “Ottoman and Seljuk”
styles that can be found all over Turkey. These structures
that try to emulate the past do not go beyond stylistic
references as products of a superficial “façadist” approach
to architecture. The result being that in Turkey today we
are faced with a chaotic built environment with historic
Ottoman and Seljuk buildings on the one hand and new
buildings that copy Ottoman and Seljuk on the other.
Nevertheless, there have been recent examples of the
successful union of historical style and modernism in
Turkey. Of these we can point to the example of a student
dormitory in the Northern Aegean area Eceabat-Çanakkale
by Yalın Mimarlık, co-founded by Omer Selcuk Baz and
Okan Bal in Istanbul in 2011. The architecture of the
‘Çanakkale Geçilmez’ (Çanakkale is impassable) Dormitory,
2013, shows a successful strategy to establish a link
between past and present as a solution for the discordant
and chaotic built environment of contemporary Turkey.
The design commissioned by the local office of the Turkish
central government’s Special Provincial Administration
Department is a dormitory facility located on the border of
a national park and historic site, south of Eceabat, a small
town in Çanakkale on Turkey’s Aegean coast. The building
with a 700 bed capacity designed for students and young
visitors from different age groups coming from throughout
Turkey to visit the commemorative Çanakkale Martyrdom
site. Historically Eceabat, located on the Dardanelles Strait
was a vital port city since the ancient times dating back
to the Greco-Roman era. In the modern period the city
gained a completely different meaning and significance
for Turkey as it was the scene in 1915 of the Gallipoli
Campaign during World War I that saw massive military
battles between the invading Allied forces from the U.K.,
Australia and New Zealand against the Ottoman Army that
resulted in horrific loss of life on both sides.
Factoring in Eceabat’s urban scale, its relationship with
the sea and the size of the architectural program, the
designers have created a multi-part structure that reflects
the functions of each unit within a holistic approach
to architectural identity tied to historic typology. The
architects explain their design philosophy in the context
of architectural historicism this way: “The concept of ‘The
Ottoman Empire as an architectural heritage’, that led
Turkish architecture into a dead end in recent years, was
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 27
Projeler/Projects: Eceabat
Projenin mimari kurgu olarak tarihselcilik bağlamındaki düşünsel
boyutunu, tasarımcılar şu sözlerle ifade ediyor: “Tasarımın ilk
aşamasından itibaren tartışma konusu olan ve son dönem ülke
mimarlığını bir noktada çıkmaza sürükleyen ‘mimarlık mirası
olarak Osmanlı’ teması bu yapı için de süreç boyunca geçerli bir
tartışma oldu. Geçmiş bir yapı dilini taklit etmeden, kurulum
ve yaşantı düşüncesinin mimari düşünceye entegre edilip
edilemeyeceği, bu tasarımın en çetin problemlerinden biriydi.
Mimari bölgelerin işlevsel dillerini ziyaretçilere, kullanıcılara
aktarabilecek gerçek bir kurgu üretmek ve bunu hem yer ile hem
de tarihi bir referansa bağlı kalarak tariflemek neredeyse imkansız
bir mimarlığı işaret ediyor! Mimarlıkta tarihselciliği günümüz
dünyasında nereye koyarız? Ona karşı nasıl bir tavır sergileriz?
Dışlar mıyız, öğrenir miyiz? Yoksa tamamen benimser miyiz?”
Genel tarihsel kurguya karşı daha iyi bir mimarinin
gerçekleştirilebileceğini öngören tasarım aynı zamanda çevresiyle
birlikte ele alınarak daha konforlu bir konaklama deneyimi vaat
ediyor. Alanın önünden geçmesi planlanan karayolu ile öngörülen
bina arasına belirli bir mesafe koyularak yeşil bir tampon bölge
oluşturulmuş. Böylece, işveren olan Çanakkale İl Özel İdaresi
tarafından yapı önünde çözülmesi önerilen otobüs parkları
yapının güney kısmına alınarak, 25 metre genişliğinde 130 metre
uzunluğunda yapı boşlukları ve iç sokak ile ilişkili bir park elde
edilmiş. Yapı yatayda ilerleyen bir giriş katı, giriş katı işlevlerini
birbirine bağlayan bir iç sokak ve bu iç sokak ile ilişkili birbirinden
28 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
ÜLKENİN ÇEŞİTLİ
BÖLGELERİNDEN
ÇANAKKALE
ŞEHİTLİKLERİ’Nİ
ZİYARET EDECEK
GENÇLER İÇİN
TASARLANAN
BİNANIN 700
KİŞİLİK YATAK
KAPASİTESİ
BULUNUYOR.
THE 700 BED
CAPACITY
DORMITORY
IS DESIGNED
FOR YOUNG
VISITORS to
THE ÇANAKKALE
MARTYRDOM
monument sıte.
the subject of debate beginning in the first phase of our
design process. The integration of the notions of settlement
and lifestyle with the architecture without imitating the
language of past architectures was one of the challenges of
this project. Producing an architectural scenario that reflects
the function of the building while taking into account the
references of place and history is almost impossible to
define in architecture! What is the position of historicism in
architecture? How we take a stance against it? Should we
ignore it or should we learn from it? Or can we fully adopt it?”
Yalın Mimarlık’s design envisions architecture at odds
with the current historicist approach proposing instead a
more integrative method that conceives the surrounding
environment and the building itself together as a whole.
Specifically a green buffer zone was created between the
building and the highway that passes in front of the project
area. By removing the parking area to the south of the
building that was planned by the client, the Çanakkale
Special Provincial Administration, alternative 25 meters wide
and 130 meters long spaces between the units and a park
that connects with the inner street were generated. The
integrative design of the building consists of a ground floor
that has an apparent horizontal movement, an inner street
that connects the functions associated with the ground floor
and four housing blocks.
ZEMİN KAT İÇ MEKANDA
KULLANILAN TAŞ YÜZEYLER,
YIĞMA TAŞ BAZADA OLUŞTURULAN
DÜŞEY BOŞLUKLARLA BİRLİKTE
BİNA DIŞINDAKİ KAMUSAL ALANI
YAPI İÇERİSİNe DE TAŞIYOR.
THE STONE SURFACES IN THE INTERIOR
AND THE VERTICAL VOIDS OF THE STONE
MASONRY ON THE GROUND FLOOR
CARRIES THE OPEN PUBLIC SPACE INSIDE
THE BUILDING.
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 29
Projeler/Projects: Eceabat
30 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
Zemin Kat Planı/Ground Floor Plan
Normal Kat Planı/Floor Plan
hem bağımsız hem bağımlı çalışabilecek dört
konaklama bloğundan oluşuyor.
Proje kapsamında üretilen kurgu, zemin katta
taş, üst katlarda ahşap malzeme kullanılarak,
ağırlık-hafiflik, zemine oturma, taşımataşınma prensiplerini ifade edebilecek bir dil
kurmak üzerine gelişiyor. Bu mimari kurgu,
doğası gereği mimarlığın yüzyıllar içinde hem
Anadolu coğrafyasında hem farklı coğrafyalarda
benimsediği, geliştirdiği prensiplerin kullanımını
da beraberinde getiriyor. Bu bağlamda tasarımcılar,
projenin temel hedefinin, zaman içerisinde değişen
ölçek ve teknoloji de dahil olmak üzere mimari
referansların içinden okunabilecek tutarlı bir
durum üretebilmek olduğunu söylüyorlar.
Yapı 5 metre yüksekliğinde ve 80 santimetre
kalınlığında yığma taş bir baza üzerinde yükselen
4 ana ahşap gövdeden ve bu gövdeleri birbirine
bağlayan sirkülasyon hatlarından oluşuyor. Yapı, bitişi
6 metreye varan çinko kaplama konsol saçaklar ile
sonlandırılmış. Farklı malzemelerin bir arada kullanımı
YURT PROJESİ
YEREL OSMANLI
MİMARİSİNE
GÜÇLÜ
REFERANSLAR
İÇERİYOR.
THE STUDENT
DORMITORY
HAS STRONG
OTTOMAN
ARCHITECTURAL
REFERENCES IN
THE SYSTEM OF
BAYS.
The architectural concept expresses the architectonics of the usage of stone
found in traditional architecture in Turkey highlighting qualities such as
massiveness-lightness, stability and load bearing principles by using stone
on the ground floor and wood on the upper floors. This architectural strategy
developed in the Anatolian geography over the centuries is here used in a largescale building program. In this way, the designers emphasize that in the design
of their project their goal was to produce through these architectural references
a contemporary version of this traditional style of stone and timber taking into
account the changing scale of building today and advances in technology.
The design is composed of 4 wooden structures that rise above a 5 meter
high and 80 centimeters thick stone masonry block and circulation units that
connect those four structures. The building is topped with zinc clad console
fringes. While the structure is supported by exposed concrete there is also the
presence of wood used as flooring and on other wall surfaces. The vertical
voids in between the 4 wood bays reduce the bulkiness of the stone masonry
ground floor while the stone surfaces in the interior help to generate an
integrated public space on the ground floor and outside the building. The
transparent circulation units continue this idea of public space vertically.
The architect Baz comments on their material decisions this way: “The
structure was designed following the parameters of material texture,
density and weight. In this context, natural stone masonry walls were
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 31
Projeler/Projects: Eceabat
A-A Kesiti/A-A Section
BİNANIN YIĞMA TAŞTAN OLUŞTURULAN ZEMİN
KATI VE ÜZERİNDE YÜKSELEN AHŞAP VE ŞEFFAF
BİRİMLER MİMARİ PROGRAMIN DIŞARIDAN
TANIMLANABİLMESİNE İMKAN SAĞLIYOR.
THE STONE MASONRY GROUND FLOOR AND THE
WOODEN UNITS THAT RISE ABOVE IT, REFLECT THE
ARCHITECTURAL PROGRAM.
32 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
B-B Kesiti/B-B Section
iç mekanda da sürdürülüyor. Taşıyıcılar brüt betonken, zeminde ve çeşitli
yüzeylerde ahşap öngörülmüş. Bunun yanı sıra binanın yığma taştan
zemin katının masifliğini azaltan düşeydeki boşluklar ile iç mekandaki
farklı yerlerde kullanılan taş yüzeyler, zemin katta ve bina dışında
bütüncül bir kamusal alan imkanı veriyor. Yapıdaki şeffaf sirkülasyon
birimleri ise bu kamusal alanı düşeyde sürdürüyor.
Baz, projedeki malzeme tercihlerini şu sözlerle ifade ediyor: “Yapı,
parametre olarak malzeme dokusu, yoğunluğu ve ağırlığı referans
alınarak tasarlandı. Bu kapsamda yığma doğal taş duvarlar tasarımın
ayrılmaz parçaları olarak kullanıldı. Taşın ağır, kütlesel algısı kalınlık
ve doku vurgusu, kaba ve az işlenmiş doğal hali kullanıldı. Böylece
tüm yapı kompleksini hem işlevsel olarak hem de fiziki olarak taşıyan
bu baza katı mimari ifadede bir pozisyon alma aracı olarak kullanıldı.
Şüphesiz mimari tektonik, mimari ifade ile üretilen algının çok temel
bir gösterim aracı… Bu çerçevede taş duvar, ahşap gövde, hafif metal
saçak, brüt beton gibi öğeler tasarımın yegane lisanını belirleyen
araçlar olarak kurgulandı.”
Binanın yığma taştan oluşturulan zemin katı ve üzerinde yükselen
ahşap birimler bir yandan yapıdaki fonksiyon şemasını tanımlıyor,
diğer yandan da adeta Osmanlı konut tipolojisi öğelerinin günümüze
nasıl entegre edilebileceğini gösteriyor.
Sistem Kesiti
Costructive Section
YAPI, MALZEME DOKUSU, YOĞUNLUĞU VE AĞIRLIĞI REFERANS
ALINARAK OLUŞTURULDUĞUNDAN, YIĞMA TAŞ DUVARLAR
TASARIMIN AYRILMAZ BİR PARÇASINI OLUŞTURUYOR.
THE STRUCTURE IS DESIGNED AROUND THE PARAMETERS OF
MATERIAL TEXTURE, DENSITY AND WEIGHT, WITH THE NATURAL
STONE MASONRY WALLS USED AS INTEGRAL PARTS OF THE DESIGN.
Mimar/ArchItect: Yalın Mimarlık
Yer/LocatIon: Eceabat, Çanakkale-Türkiye
Eceabat, Çanakkale-Turkey
Yıl/Year: 2013
Program/Programme: Yurt odaları, çok amaçlı salon, kafe
Accommodation rooms, multi purpose hall, cafe
Malzeme/MaterIal: Doğal taş, ahşap, brüt beton/Natural stone,
wood, exposed concrete
Alan/Area: 14.500 m²
Tasarım Ekibi/DesIgn Team: Ömer Selçuk Baz, Şehri Kaygısız,
Ege Battal, Ece Özdür, Cihan Poçan
used as integral parts of the design. Stone’s rough
and less processed, natural state was used to
emphasize the perception of mass, thickness and
natural material texture. Thus, this solid masonry
stone block that carries the whole building complex
both functionally and physically, was the starting
point of the design. Undoubtedly, architectural
tectonics is the main expressive tool produced by the
architecture. In this framework, the elements such
as stone walls, wooden units, the light metal fringe
and exposed concrete were used as the tools for the
architectural concept.”
The architects in this project use this straightforward
architectonic approach aligning history with
contemporary architecture. In their design for this
Dormitory, stone plays an important part creating the
foundation of the building as a stone masonry ground
floor with the wooden units rising above. Overall the
architecture reflects the architectural program and
shows how the Ottoman housing typology found in
Anatolian Turkey can be integrated into today’s designs.
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 33
Projeler/Projects: Ankara
Structurally
environmental
The Turkish Contractors Association (TCA)
Headquarters Building in Ankara, Turkey,
designed by Avcı Architects successfully
balances the theory and practice of
environmentally conscious architecture.
34 NATURA • MART - NİSAN 2014/MARCH - APRIL 2014
Sürdürülebilir mimari
Avcı ArchItects imzası taşıyan Türkiye Müteahhitler
Birliği (TMB) Genel Merkez Binası, teori ile pratik
arasındaki hassas dengeyi simgeleyen bir yapı
olarak ön plana çıkıyor.
Fotoğraf-Photo: Yunus Özkazanç
MART - NİSAN 2014/MARCH - APRIL 2014 • NATURA 35
Projeler/Projects: Ankara
36 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
T
ürkiye’deki inşaat ve malzeme sektörünün
gelişimine katkıda bulunmayı hedefleyen
Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB), Ankara’daki
yeni binası için 2010’da davetli bir proje
yarışması düzenlenmişti. Avcı Architects’in
projesi, mimari ve fonksiyonel değerleri kadar enerji
etkinliği çerçevesinde yenilikçi doğal havalandırma ve
iklimlendirme önerileriyle öne çıkarak bu yarışmada
birinci seçildi. Yapı, günümüzde bağlamı dışında
kullanımını gördüğümüz biçimsel referansların aksine,
Türkiye coğrafyasındaki Bizans ve Osmanlı mirasına
dair mekan çözümlemelerine referans vermesi, yerel
malzemelerin kullanımını teşvik etmesi ve yaratıcı
teknolojileriyle bütüncül bir tasarımın nasıl olması
gerektiğini gözler önüne seriyor.
İstanbul, Budapeşte ve Belgrad ofislerinde
disiplinlerarası bir tasarım anlayışıyla hizmet veren
Avcı Architects’in yanı sıra gayrimenkul danışmanlık
hizmeti veren URBANISTA’nın kurucusu mimar
Selçuk Avcı’nın sözleriyle bir mimarın dünyası
“zaman zaman birbiriyle çarpışan birçok dünyanın
uyumundan oluşmaktadır. [Mimar] daima uyum
içerisinde hareket etmek istemeyen ustaların
çaldığı, bir araya gelmesi düşük bir ihtimal olan
enstrüman topluluğunu yöneten bir orkestra şefine
benzetilmelidir.” Tam da bu noktada TMB Genel
Merkez Binası teknolojiyi, malzemeyi, formu, kullanıcı
gereksinimlerini ve kentsel dokuyu doğru noktalarda
bir araya getirerek, uzun soluklu yatırımlar için örnek
teşkil etmeyi hedefliyor.
Kütlesinin yataydaki belirgin hareketiyle dikkat çeken
binanın dış kabuğu doğal taştan giydirme cephe ile
kaplanmış. Yapının taş cephesinin verdiği masif hissi
hafifletmek için mimar, düşeyde boşluklar yaratarak,
yataydaki hareketi de kırmayı başarmış. Projenin en
başarılı yönlerinden birisi de binanın çevresiyle olan
entegrasyonu. Kütle kompozisyonu TMB gibi yoğun
aktiviteleri olan ve çok sayıda yerel ve uluslararası
ziyaretçiyi ağırlayan bir yapının özel ihtiyaçlarına da
cevap verecek şekilde farklı fonksiyonları fiziksel kitleyle
dışavuruyor. Ayrıca mahremiyetin sokak seviyesinden
üst katlara çıkıldıkça dereceli olarak kontrol edilmesini
de sağlıyor. Binanın kütle kompozisyonunda, giriş
bölümü önündeki geri çekilmeyle kamusal bir peyzaj
alanı yaratılarak, caddedeki yeşil tamponun bina
çevresinde sarmalanarak kent dokusuna karışmasına
yardımcı oluyor.
T
he Turkish Contractors Association (TCA), focused on the development
of construction and building materials sector in Turkey, held an
invited design competition in 2010 for its new building in Ankara, the
capital of Turkey. The competition was won by Istanbul and London
practice Avcı Architects whose proposal highlighted an environmental
approach with innovative natural ventilation and air conditioning technologies
within the framework of energy efficiency in a functional and structurally
expressive architecture. In addition to the innovative building technologies
used in the architecture, the design also referenced Turkey’s Byzantine and
Ottoman heritage in its spatial solutions while promoting the use of local
building materials in a holistic design that incorporated the programmatic and
strategic aspects of construction in Turkey.
Selçuk Avcı is the principal of Avcı Architects based in London and Istanbul in
a practice dedicated to design with an interdisciplinary and environmental
approach that also includes furniture design and real estate development.
For Avcı an architect’s world “is made up of a symphony of many worlds
that at times are in collusion with each other. He should be likened to an
orchestral conductor who orchestrates an often-unlikely set of instruments,
played by specialists who are not always willing to act in harmony”. The
firm’s design for the TCA Headquarters aims to set an example for longterm construction investments in Turkey and regionally by bringing together
technology, material, form, user requirements and urban fabric in a direct
and visually prominent way as an indication of the Associations ethos and
brand.
The building located in the southeast of Ankara in Çankaya on the fringes
of the city was completed in 2012 in an area of new urban development in
a primarily residential district on the major thoroughfare Doğukent Avenue.
The building prominently visible on the avenue features a strong application
of glass, steel and stone in a horizontal composition where natural stone
cladding is an important element of the architecture exemplary of its role
in construction in Turkey. Despite its distinctive structurally expressive
architecture, the size and scale of the building allows it to be successfully
integrated into its residential urban surroundings.
TÜRK MÜTEAHHİTLER BİRLİĞİ İÇİN TASARLANAN
VE ÇOK ÇEŞİTLİ FONKSİYONLARA HİTAP
EDECEK BİR MİMARİ PROGRAMA SAHİP BİNANIN
KÜTLE KOMPOZİSYONU FONKSİYONLARIN
DIŞARIDAN OKUNMASINA İMKAN SAĞLIYOR.
THE DESIGN FULFILLS THE DISTINCTIVE NEEDS OF THE
TURKISH CONTRACTORS ASSOCIATION, ARTICULATING
DIFFERENT FUNCTIONS AROUND THE COMPOSITION OF
THE BUILDING MASS.
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 37
Projeler/Projects: Ankara
Özel/Private
Teras/Terrace
Lounge
Yönetici Ofisleri/Administration Offices
Açık Ofisler/Flexible Offices
Konferans Salonu
Conference Room
Lobi-Sergi/Lobby-Exhibition
Kamusal/Public
38 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
Giriş katında yer alan sergi alanı, hem şeffaf cepheleri ve merkezi
atriumu ile, hem de döşeme ve kotlardaki devamlılığı ile bu kamusal
alanın devamını oluşturuyor ve bir üst katta yer alan ve programda,
toplantı, konferans, yemek gibi farklı fonksiyonlara ev sahipliği yapacak
olan çok amaçlı salon için de fuayenin devamı niteliğini taşıyor.
Atrium, katlar arasındaki görsel ilişkiyi ikinci kattaki ofis alanlarına
taşırken, daha yukarı çıkıldıkça, üçüncü kattaki yönetim katı ve çatı
katındaki ‘lounge’ gibi özel alanların mahremiyetini de gözeterek cam
bir çatı ile sonlanıyor. İç mekanda ise zemin ve tavan ahşap kaplama
uygulamalarıyla, brüt betonun yarattığı soğukluk hissi başarılı bir
şekilde engelleniyor.
Yapının ilerideki projeler için örnek teşkil etmesinin bir sebebi de
gayrimenkul sektöründeki hakim eğilimin aksine yeşil teknolojinin
mimari estetik ile bütünleşebilmesi. Günümüzde prestij binalarının
The building houses TCA functions as the center of the Association’s activities
and the Turkish construction sector hosting numerous local and international
visitors in this important industry for the country. The building fulfills the
distinctive needs of the Association, using its architecture to show the
capabilities of the sector and its brand while making a statement on the
transparency of its activities. The building’s interior is visible from the
exterior with increasing degrees of privacy required in the program defined
as one moves up the building from ground up. The façade comprises a
number of material layers in steel mesh, glass and stone indicative of the
identity and establishment character of the construction industry in Turkey.
The large entrance and assembly foyer with an atrium on the ground floor
creates a public area and helps the green plaza that surrounds the building
blend into the urban fabric. Furthermore the exhibition spaces on the
ground floor connects the building to the street level and to the public
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 39
Projeler/Projects: Ankara
pazarlama araçlarının biri de yeşil bina sertifikaları...
LEED Platinum sahibi bu projede ise mimarın
var olan teknolojilere ek olarak doğal malzeme,
kitle kompozisyonu ve iç mimari tasarımıyla
sürdürülebilirliği bütüncül bir anlayışla ele aldığı
görülüyor. Binadaki pasif iklimlendirme öğelerinin
geleneksel referanslarını Avcı şu sözlerle dile
getiriyor: “Osmanlı ve Bizans mimarisi, bize yakın
olan ve zaman zaman mimarimizde kullanmaya
çaba gösterdiğimiz evrensel kavramları gösterebilen
mimarilerden. Ankara’daki TMB binasında, hem
gölgeleme, hem de bir mahremiyet hissi yaratmada
kullanılan Osmanlı’nın ‘kafes’ine benzer gölgeleme
teknikleri kullanılıyor. İşin özeti, güneşin doğrudan
ışınlarını binanın yüzeyinden uzakta tutmak. Ayrıca,
isteyerek ve bilerek saklandığında hem serinliği, hem
de sıcaklığı koruyan kalın taş duvarlarla, kullanılan
kitle inşaat da bunun göstergesi. Binanın dış havayla
bağlantısı olmadığından, hep daha düşük bir
sıcaklıkta olan yer altı Bizans sarnıçları gibi görev
yapacak şekilde bir yer altı beton duvarlar labirenti
projelendirdik.”
Avcı, binadaki taş malzeme kullanım tercihlerini şu
sözlerle dile getiriyor: “Yapıda cephe ve iç mekanda
öne çıkan ahşap ve taş gibi doğal malzemeler, brüt
beton ile dengeli bir bütün oluşturuyor. Kullanılan
doğal malzemelerin yerel ve sürdürülebilir üretim
tekniklerine sahip tesislerden temin edilmesi ise
malzeme seçiminde en belirleyici etkenlerden biri
KÜTLESİNİN
YATAYDAKİ
BELİRGİN
HAREKETİYLE
DİKKAT ÇEKEN
TMB BİNASININ
DIŞ KABUĞU
KASTAMONU’DAN
GELEN ‘RUSTİK
YEŞİL’ MERMER
GİYDİRME CEPHE
İLE KAPLANMIŞ.
THE BUILDING
THAT HAS A
PROMINENT
HORIZONTAL
MOVEMENT,
IS CLAD WITH
‘RUSTIC GREEN’
MARBLE FROM
KASTAMONU.
Sistem Kesiti/Constructive Section
1
a. Doğal taş cephe kaplaması Kaptaş:
Başdere Firuze 30 mm/Kaptaş natural
stone façade cladding: Başdere Firuze
30 mm
b. Ankraj elemanı/Anchorage
c. 50x50 mm çelik profil/50x50 steel bar
d. TYVEK su yalıtım örtüsü/TYVEK water
insulation coating
e. Isı yalıtımı, taş yünü 2x50 mm/Thermal
insulation, rock wool 2x50 mm
f. 80x100 profillerden anataşıyıcı karkas
çerçeve/80x100 loadbearing framework
g. Betonarme döşeme/Reinforced
concrete flooring
2
a. Gölge kutusu/Shutter box
b. Ankraj eleman/Anchorage
c. B.A. mantar döşeme/Reinforced
concrete flooring
domain through this transparent facade that exposes the central atrium and
the continuity of the visible floors and elevations. This free flowing idea of
space further links together the foyer area and the multi purpose hall that
is one of the major elements of the program as it hosts the association’s
frequent meetings, conferences and receptions.
This atrium, cutting through the mass, reveals the visual relationship
between floors in an interior of steel, concrete and glass. In the interior this
strong language of structurally expressive reinforced concrete and steel is
balanced by the use of timber in the flooring and ceilings panels.
Environmental construction
One of the reasons that the TCA building is important is the strong investment
it makes in the integration of green technology and architectural aesthetics
in contrast to the prevailing dynamics of mainstream Turkish real-estate
sector investments. Today one of the marketing tools of prestige buildings
worldwide is the securing of green building certifications. We see this
holistic ecologic design approach in the TCA building with its LEED Platinum
certification in the usage of natural construction materials, the composition
of the mass, building mechanics and the interior design. Avcı interestingly
points to traditional references in the passive climatization features of
the design: “We are familiar with Ottoman and Byzantine architectural
40 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
3
a. Doğal taş cephe kaplaması Kaptaş:
Başdere Firuze 30 mm/Kaptaş natural
stone façade cladding: Başdere Firuze
30 mm
b. Ankraj elemanı/Anchorage
c. 50x50 mm çelik profil/50x50 steel bar
d. TYVEK su yalıtım örtüsü/TYVEK water
insulation coating
e. Isı yalıtımı, taş yünü 2x50 mm/Thermal
insulation, rock wool 2x50 mm
f. 80x100 profillerden anataşıyıcı karkas
çerçeve/80x100 loadbearing framework
g. Betonarme döşeme/Reinforced
concrete flooring
4
a. Doğal taş cephe kaplaması Kaptaş:
Başdere Firuze 30 mm/Kaptaş natural
stone façade cladding: Başdere Firuze
30 mm
b. Ankraj elemanı/Anchorage
c. 50x50 mm çelik profil/50x50 steel bar
d. TYVEK su yalıtım örtüsü/TYVEK water
insulation coating
e. Isı yalıtımı, taş yünü 2x50 mm/Thermal
insulation, rock wool 2x50 mm
f. 80x100 profillerden anataşıyıcı karkas
çerçeve/80x100 loadbearing framework
g. Betonarme döşeme/Reinforced
concrete flooring
5
a. Gölge kutusu/Shutter box
b. Ankraj eleman/Anchorage
oldu. Binada esas olarak üç çeşit taş kullanıldı. Bunlardan biri, kuzey
ve kuzeybatı cephelerinde boşluklu panel sistemi şeklinde uygulanan
ve Kastamonu’dan gelen ‘rustik yeşil’ mermer. Beton kütleye galvanize
çelik akslarla eklemlenen taş panellerin araları yağmur sularının cephe
boyunca süzülmesine elverişli şekilde açık bırakıldı. Bu hassas açıklık
cepheye keskin detaylar kazandırdı. Cephede kullanılan taşın ‘ham’
bitişi ise, taşın fosilsi alt katmanlarını da ortaya çıkarıp organik bir his
yaratarak, panelleme sistemi, cam ve metal bileşenlerin rafine ve keskin
bitişlerine kontrast sağlıyor. Bunun dışında Kayseri’den gelen bazalt
dış mekan zemininde patine bitişli kullanılırken, iç mekan zemininde
Afyon’dan temin edilen cilalı ‘tundra grey’ mermer kullanıldı.”
TMB Binası, pasif ısıtma ve soğutma teknikleri açısından Türkiye’de ilk kez
kullanılan sistemleri bünyesinde barındırıyor. Ankara’daki tipik karasal
iklim koşullarının en belirgin göstergesi olan gündüz ile gece arasındaki
characteristics as they demonstrate to us universal architectural concepts
which we endeavor to use from time to time in our designs. In the TCA
building, we used a similar shading technique to that of the ‘cage’ system
of the Ottomans to create a sense of privacy. The screened façade blocks the
direct exposure of sun from the surface of the building. Additionally thick
stonewalls that store both coolness and heat are used in the construction
of the mass. Also, an underground concrete system of walls as a labyrinth
was projected to serve as Byzantine cisterns that are always at a lower
temperature from the surface due to their separation from the outside air.”
Avcı further comments on the usage of stone in the building referring to
its material and aesthetic properties: “Natural materials such as wood
and stone that are primarily used on the facades and in the interiors form
a balanced whole with the exposed concrete. One of the most decisive
parameters in the choice of material was the ability to source them from
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 41
Projeler/Projects: Ankara
Fotoğraf-Photo: Fethi Mağara
sıcaklık farkını kullanarak ısıtma ve soğutmadaki enerji
sarfiyatını minimize etmek üzere, bodrum katlardaki
otoparkların altına bir betonarme labirent tasarlanmış.
Yazın gece boyunca dış ortamdaki soğuk hava
bacalardan geçerek bu labirenti kat ederken, yoğun
beton kütlenin soğumasına ve adeta bir batarya gibi
bu soğukluğu hapsetmesine yardımcı oluyor. Gündüz
ise dışarıdaki sıcak hava bu bataryadan geçiriliyor,
soğuk beton kütle sayesinde sıcaklığını bırakıyor.
Esnek bir planla oluşturulmuş ofis birimlerine
ulaşan bu hava, yine betonarme döşemeler içerisine
yerleştirilen borulardan geçirilerek soğuk kirişlere
(chilled beam) ulaşıp, mekana bırakılıyor. Labirent, yer
altında olmasının etkisiyle, bölgenin senelik sıcaklık
ortalamasına sahip. Bu sayede kış aylarında gündüz
dış ortamdaki hava labirenti kat ettiğinde bu kez
ısınarak klima santrallerine ulaşıyor.
Bina şeffaf bir kabuğa sahip olmakla birlikte, güneşin
yönlenimi ve açılarına göre mevsimsel olarak ve
enerji modellemeleri ile test edilerek tasarlanan bir
ikinci katman vazifesi gören metal ızgara (mesh) ile
42 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
local facilities with sustainable production techniques. Mainly three types
of stone were used in the building. One of them, ‘rustic green’ marble from
Kastamonu, applied in the northern and northwestern facade panel systems.
Galvanized steel axles applied the stone panels to the concrete mass, and
the spaces between these panels were regulated for draining rainwater. This
critical void also provided sharp details to the facade. The unprocessed finish
of the stone on the facade contrasts with the sharp finishes of the paneling
system, glass and metal components by uncovering the lower layers and
creating an organic feel. In addition to these stones, ‘basalt’ from Kayseri
was used in the outdoor floor with a patina finish and polished ‘tundra gray’
stone from Afyon region was used in the interiors.”
The most distinctive aspect of this project is undoubtedly the innovative
passive heating and cooling techniques used for the first time in Turkey in the
TCA building. Using the large temperature difference between day and night
that is the typical of climate conditions in Ankara in the central Anatolian
plateau the architect managed to minimize the energy consumption by
designing a system of reinforced concrete walls as a labyrinth under the
parking lot on the basement floors. The cold air outside is transferred to the
dense concrete mass of the labyrinth that stores the cool air before passing it
to a system of pipes. In contrast in daytime the heat is transported back through
the labyrinth decreasing in temperature through the cool concrete mass. The
1
2
3
1-2-3 Kesit/Section
LEED PLATINUM
SERTİFİKALI
BİNADA YARATICI
SÜRDÜRÜLEBİLİR
TEKNOLOJİLER
TASARIMIN
KENDİSİYLE
BÜTÜNCÜL BİR
ŞEKİLDE ELE
ALINMIŞ.
CREATIVE ENERGY
EFFICIENT
TECHNOLOGIES
AND
ARCHITECTURAL
AESTHETICS
DEVELOPED
TOGETHER WITH A
HOLISTIC DESIGN
APPROACH ARE
FOUND IN THIS
LEED PLATINUM
CERTIFICATED
BUILDING.
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 43
Projeler/Projects: Ankara
Vaziyet Planı/Site Plan
Zemin Kat Planı/Ground Floor Plan
Ofis Katı/Office Floor
Teras Katı/Terrace Floor
YAPIDAKİ İKLİMLENDİRME KONTROLÜ
İÇİN BİNANIN BODRUM KATINDA, BİZANS
SARNIÇLARINDAN REFERANS ALAN BİR
LABİRENT SİSTEMİ OLUŞTURULMUŞ.
IN THE BASEMENT FLOOR A LABYRINTH CLIMATE
CONTROL SYSTEM WAS ORGANIZED TO SERVE AS A
BYZANTINE CISTERN FOR CLIMATIZATION PURPOSES.
44 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
çevrili. Bu sayede güneşten kaynaklı ısı kazanımı minimize edilmiş ve
binanın soğutma enerjisi ihtiyacı da minimumda tutulmuş.
Merkezi atrium, cam çatısı sayesinde, ısınan havanın yükselmesi
prensibiyle bir baca etkisi yaratıyor ve en tepede yer alan otomatik
kontrollü menfezler ile bir doğal havalandırma sağlıyor. Geri dönüş
havası her daim ısı geri kazanım cihazlarından geçirilerek enerjinin yine
en etkin şekilde geri dönüşümü sağlanıyor.
Çatı katındaki ‘lounge’ alanının manzaraya hakim terası, pergolalar
ile gölgelendirilerek konforlu bir alan tasarlanmış. Çatıda ise sıcak su
boruları ve fotovoltaik paneller yer alıyor.
Tüm bunların yanı sıra binada kullanılan led aydınlatmalar, az su
tüketen vitrifiye elemanları, yağmur suyunun depolanması ile gri
su kullanımı gibi ekolojik elemanlar teşvik edilerek tüm giderler
kısıtlanmış. Peyzaj için de az su tüketen, endemik bitkiler tercih edilmiş
ve bütünsel bir tasarım elde edilmiş.
Avcı Architects, TMB Genel Merkezi tasarımında malzeme kullanımı,
fonksiyon ile kitleyi bütünleştirmesi ve enerji etkin tasarımdaki totaliter
yaklaşımı ile işlevsellik ve mekansal estetiği aynı fiziksel ortamda
sunmayı başarıyor.
Mimar/ArchItect: Avcı Architects
Yer/LocatIon: Ankara, Türkiye/Ankara, Turkey
Yıl/Year: 2013
Program/Programme: Ofıs, çok amaçlı salon, lobi, teras/Office, multi purpose hall, lobby,
terrace
Malzeme/MaterIals: Rustik yeşil mermer, bazalt, tundra grey mermer, ahşap, metal,
beton/ Rustic green marble, basalt, tundra gray marble, wood, metal, concrete
Alan/Area: 6.900 m²
Tasarım Ekibi/Desıgn Team: Selçuk Avcı, Burak Ünder, Büşra Al, Tayfun Aksoy, Begüm
Tırpancı, Ufuk Berberoğlu, Cem Fırat Bayır, Berkin Lale, Berkan Çelik, Atılım Yılmaz
İklimlendirme Şeması/Climatization Diagram
a- Dış ortamdaki havayı labirente ileten baca/Fresh air intake into labyrinth
b- Gölge sağlamak için metal ızgara ile kaplanan cephe/Optimized façade with mesh cladding
to provide additional shading
c- Soğuk kiriş/Exposed chilled beam
d- Sıcak hava borusu/Evacuated tube, Fotovoltaik panel/Solar thermal panel
e- Soğutulmuş kirişlerle birlikte boşluklu tabliye döşemesinden hava iletimi/Air supply via
hollow hole slab with chilled beam terminals
f - Düşük ısıda sıcak su sağlayan kazan/Top-up boiler, Products high grade LTHW for perimeter
heating
g- Hava Ünitesi/Air Handling Unit
Labirentten geçen havanın bina içine iletilmesi/Labyrinth recovered air supply into the building
circulation of air that reaches the flexible office spaces is transported via pipes
embedded within the reinforced concrete floor slabs. When the air reaches
the chilled beams it is released to the space. Because the labyrinth is placed
underground it maintains less deviations in temperature maintaining the
annual average temperature typical of the region.
Further environmental design considerations can be seen in the façade.
Although the building has a transparent shell, it is covered with a steel mesh
that acts like a second shell. It was designed by testing the results of the
seasonal solar orientation and energy models.
The buildings structurally expressive system of reinforced concrete and steel is
used to create large spaces to accommodate the flow of air. The central atrium
with its transparent roof provides natural ventilation with the automatic port
controllers on top by the principle of regulating the uptake of air resulting
from the chimney effect. Any loss of energy is minimized by the circulation of
air through these types of heat recycling devices. In this way, solar heat and
the energy needed for cooling is minimized. Further environmental systems
includes pergolas that create a comfortable and usable exterior space on the
upper levels shading the terrace of the rooftop lounge, a roof that houses
additional mechanical systems for the heating and cooling of the building
including hot water pipes and photovoltaic panels, energy saving LEDs, waterefficient sanitary elements, storage of rainwater/gray water and regional plants
used for the landscaping as they consume less water.
Overall, with its TCA Headquarters Building, Avcı Architects brings together
many complex elements with an organized functionality, spatial aesthetics
and structurally expressive architectonics weaved elegantly together in the
same physical environment. Through the merger of structure, material, the
integration of the building system with the building mass and the holistic
approach to energy efficient design, they are able to set a high standard for
construction in Turkey for the sector and building in general.
d
c
b
e
a
g
f
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 45
Projeler/Projects: Alhandra
Matos
GAMEIRO
ArquItectos
tarafından
tasarlanan,
Portekiz,
Alhandra’daki
Cenaze
Evleri binası,
çevresine
hakim konumu,
minimalist
kütlesi
ve beyaz
mermerden
yüzeyleri ile
mimarinin
ruhani boyutu
üzerine
düşünme
fırsatı veriyor.
Fotoğraf-Photo: FG+SG
Yazı-Text: Zehra Betül Atasoy
46 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
Spiritual monumentality
The Mortuary Houses in Alhandra-Portugal
designed by Matos Gameiro Arquitectos explores
architecture’s spiritual dimension with a minimal
design using the natural textures of white
marble slabs.
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 47
Projeler/Projects: Alhandra
CENAZE EVLERİ, BİR TEPEDE YER ALAN
KİLİSE VE ONU ÇEVRELEYEN MEZARLIĞIN
BULUNDUĞU ALANDAKİ DÜZENSİZ
GEOMETRİYE SAHİP MEYDANA BAKIYOR.
THE MORTUARY HOUSES ARE ORIENTED TOWARD AN
EXISTING DEVELOPED SQUARE THAT IS SURROUNDED
BY THE CHURCH AND THE CEMETERY.
48 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
T
asarım ekibinin yürütücüsü Mimar Pedro Matos Gameiro,
Cenaze Evleri projesinin yer aldığı Portekiz’in başkenti
Lizbon’a 6 kilometre mesafedeki Alhandra’da bulunan
alanı şu sözlerle anlatıyor: “Lizbon ve Vila Franca de Xira
arasındaki en göze çarpan yerde, bir kilise ve mezarlık
tarafından çevrelenmiş Alhandra tepesi yer alır. Çevresine hakim
bu alan, İber Yarımadası’nın en uzun nehri Tejo’nun üzerinde bir
teras gibi yükselir. Tepedeki kilisenin önünde tanımlı olmayan bir
meydan görürüz.” Alhandra, Vila Franca de Xira sınırları içerisinde
yer alan küçük bir belde. Antik çağlardaki tapınak yapılarının
kentin en yüce noktasında yer alması gibi, Alhandra’nın yüksek
bir noktasına konuşlanmış kilise de beldenin insan ölçeğine yakın
kentsel dokusunda, ölçeğiyle önemli bir referans noktası oluşturuyor.
Bahsedilen kilise ise geometrik olarak tanımlı olmayan, organik
gelişmiş bir mezarlık alanı tarafından çevreleniyor. Kent merkezinden
bu kadar kopuk, çevresindeki tüm alana hakim bir konumdaki bu
ruhani yerde nasıl bir tasarım öngörülür? Alanda duyumsanan his ve
var olan ölçek ezilmeden, yok edilmeden tersine onlarla bütünleşerek
bir yapı nasıl inşa edilir? Cenaze Evleri tasarımı, her ne kadar
fonksiyonu var olan dini programın devamı niteliğinde de olsa, bize
bu konu çerçevesinde ipuçları veriyor.
Vila Franca de Xira Belediye Meclisi tarafından 2004 yılında açılan
açık tasarım yarışmasında birincilik alan ve 2008 senesinde yapımı
tamamlanan Cenaze Evleri projesi, kilise önündeki meydanı tekrar
tanımlamayı, meydanın anlamını güçlendirmeyi hedefliyor; bunları
T
he architecture of funerary buildings has become a new and important
building type especially in the Mediterranean countries. A number
of these new and dramatic buildings located in historical cemeteries
have emerged in the past years that show intriguing uses of stone such
as Thomas Ghisellini’s Secret Garden, Tavazzano con Villavesco, Lodi,
Italy (Natura, November-December, 2013) and Nicoletta Oddera’s proposal for an
extension of the cemetery in Gozzano, Novara, Italy, 2009. This project for a new
mortuary house by Matos Gameiro Arquitecto is located near the Mediterranean
geography in Portugal 6 km. north of Lisbon on the Tejo River.
The coordinator of the design team, architect Pedro Matos Gameiro describes
Alhandra this way: “In the most remarkable place between Lisboa and Vila
Franca de Xira, rises the promontory of Alhandra, hallowed by a church
and a cemetery. This place, a terrace over an increasingly larger Tejo river,
dominates the surroundings. In front of the church we can find an irregularly
shaped square.” Alhandra is a small town located within the boundaries
of Vila Franca de Xira. Like the temples of ancient times located at the
highest point of a city, Alhandra’s Parish Church of St. John the Baptist is
also situated at a promontory point of the city. Because of it’s position the
Church is an important visual reference point in the area’s urban fabric that
is more at a human scale. This local parish church is surrounded not by a
planned geometry but rather an organically developed cemetery zone now
surrounded by a residential urban fabric. The challenge for the architects
was to conceive of a design respectful of the spirituality of the place that
is very detached from the city center and yet in a dominant position in the
area. They needed to create a structure that would not destroy the church
Vaziyet Planı
ve Kesit
Site Plan and
Section
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 49
Projeler/Projects: Alhandra
TÜMÜYLE ESTREMOZ MERMERİYLE KAPLI KÜTLE, MEZARLIKLARIN TEKİL HACİMLERİNE, PLAN ŞEMASI İSE
MEZARLIK İÇERİSİNDE OLUŞAN ORGANİK VE GİZLİ YOLLARA REFERANS VERİYOR.
THE MASS OF THE BUILDING, CLAD WITH ESTREMOZ MARBLE, REFERS TO THE VOLUMETRIC CHARACTERISTICS
OF THE GRAVE STONES, WHILE THE PLAN REFERS TO THE HIDDEN AND ORGANIC PATHS OF THE CEMETERY.
50 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 51
Projeler/Projects: Alhandra
52 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
Zemin Kat Planı/Ground Floor Plan
gerçekleştirirken de anıtsallığı ve törensel
işlevleri göz önünde bulunduruyor. Yapının planı,
mezarlıkların içerisinde oluşan gizli ve organik
sokaklara, kütlesi ise mezarlıkların ve mezar
taşlarının tekil olarak hacimsel özelliklerine referans
veriyor. Yapının en önemli özelliklerinden biri de
çevresindeki yerel ve tarihi dokuyla uyum içerisinde
olması. Tepede yer alan kilisenin anıtsal ölçeği
göz önüne alınarak tasarlanan yapı, sade, beyaz
ve kesintisiz bir kütle olarak karşımıza çıkıyor. Bu,
aynı zamanda mezarlık alanının dokusuyla da ölçek
söz konusu olduğunda bir aradalığa işaret ediyor.
Bina, kuzeydoğusunda yer alan kilisenin ölçeğiyle
yarışmıyor. Böylece tasarım yerel ile modern
arasında başarılı bir şekilde denge kuruyor.
Tasarımın en göze çarpan özelliklerinden biri binayı
düşeyde ve yatayda kaplayan mermer yüzeyler.
Binanın betonarme taşıyıcılarının yüzeyleri mermer
plakalar ile kaplanarak mezarlık ve cenaze evi arasında
bir dil birliği sağlanmış. Projede taş işçiliğinin de
önemli bir yer tuttuğunu söylemek mümkün. Oldukça
and cemetery’s intimate scale and the general spiritual character of the plot
but rather integrate them together a smooth way. The resulting architectural
program of the Mortuary Houses is thus envisaged as a continuation of
the existing religious functions yet suggesting different solutions for this
ensemble of prominent buildings important for the local community.
The Mortuary Houses design came about first in the public design
competition organized by the Vila Franca de Xira City Council in 2004 with
construction completed in 2008.
Its principal design strategy seeks to redefine the small square containing
the church and cemetery overlooking the town and seaside reinforcing
its meanings to provide it with a monumental and ceremonial purpose.
The plan of the building is based on the hidden and organic paths
between graves while the building mass gives reference to the volumetric
characteristics of the cemetery’s many monumental gravesites. One of the
most important features of the building is the way it is in harmony with the
local and historical texture of its surroundings. Designed considering the
monumental scale of the adjacent church on the hill, the building emerges
as a plain, white and continuous mass that is also in peaceful coexistence
with the texture and the scale of the graveyard on the sloping hillside
beyond. The building does not compete with the scale of the church but
rather presents a horizontal and massive contrast to its more vertical upward
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 53
Projeler/Projects: Alhandra
54 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
thrust. At the same time the coordinated massing and exterior appearance
of the Mortuary House to the Church of St. John the Baptist also secures a
balance between the traditional and modern.
One of the remarkable features of the design for the Mortuary House is the
marble surfaces that covers the building both horizontally and vertically. By
cladding reinforced concrete load-bearing elements and brick walls with 20
mm thick, Estremoz marble panels, which is used in this area of Portugal
from the ancient times, the designers provided a common architectural
language between the cemetery and the funeral house. Additionally, the
masonry techniques behind the arrangement of these large stone slabs
are an important aspect of the design. The designers provided a sense of
movement to the building mass by the application of small asymmetric shifts
horizontally and vertically of these large slabs to create an original statement
in minimal design. More so this massive and prominent use of marble
throughout the building also emphasizes monumentality in the funerary
context of the site. The detailed masonry work generates shadows in the
small niches and consoled panels that are further emphasized in the play of
sunlight and shadow on the surfaces.
The building with its high walls resembles a maze but the continuity of the
material in the interior spaces efficiently directs visitors in a clear circulation
path. The designers organized the space in each chamber via a wooden
TAŞ İŞÇİLİĞİNİN OLDUKÇA TİTİZ BİR ŞEKİLDE
ELE ALINDIĞI YAPININ İÇ MEKANINDA MERMER
VE AHŞAP BİR ARADA KULLANILIYOR.
MARBLE AND WOOD ARE USED HARMONIOUSLY IN
THE INTERIOR OF THE BUILDING THAT HAS DETAILED
STONE MASONRY.
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 55
Projeler/Projects: Alhandra
büyük mermer plakalar uygulanırken yatayda çok küçük şaşırtmaların yanı
sıra düşeyde uygulanan ufak çıkmalar ile bina kütlesi hareketlendirilmiş.
Mermer kullanımı ayrıca binadaki anıtsallığa da vurgu yapıyor. Bunun
dışında binadaki taş işçiliği ilk bakışta binadaki girinti ve çıkıntıları haber
vermezken, ışık ve gölge oyunları ile kendini belli ediyor.
Yüksek duvarları ile bina, bir labirenti andırıyor, ancak mekan içerisinde
malzemenin sürekliliği kullanıcıyı yönlendirmeyi başarıyor. Tasarımcılar
her birimi kendi içlerinde çözümlerken, adeta bir kaldırım niteliğindeki,
mekanlar içerisinde süreklilik arz eden ahşap zemin, yatayda ilerleyen
ahşap oturma birimleri ve yine iç mekandaki ahşap kapılar ile bu
birbirinden farklı çözümlenen birimleri bağlamayı başarmış. Binanın
dış kapıları var olan mezarlık giriş kapısının bire bir kopyası yapılarak
oluşturulmuş. Bu da hem güvenliği sağlamayı hem de mezarlık ile
cenaze evi arasındaki ruhani hissi sürdürmeyi hedeflemiş.
Binayı dışarıdan sanki yerin altından çıkmış bir kütle ya da oradaki çok
büyük ölçekli bir taş blok olarak algılamak mümkün. Kütlenin sadeliği,
kilisenin geleneksel örtü sisteminin aksine teras çatı kullanılması ve
boşluksuz dış yüzeylerin sadece beyaz mermer ile kaplanması binanın
uzaktan bakıldığında bu hissi yaratmasını mümkün kılmış. Yapının
duvarlarının örtüyle birleştiği noktada yarıklar açılıp gün ışığının
binaya girişi sağlanmış. Aydınlatmaları da üç bölümden oluşan mermer
plakaların en üst bölümüne gizlenerek kütlenin kesintisiz bir bütün
olarak algılanmasına ayrıca katkıda bulunuyor. Tasarımdaki aydınlatma
ve metal kapı açıklıkları kütleyi hareketlendiren öğeler. Anıtsal bir dini
yapı ve onu çevreleyen mezarlık alanı ile aynı meydana bakan bu yapı,
sanki diğerlerinden hem düşünsel hem de mekansal olarak geri planda
kalmak istiyor. Dışarıdan kapalı bir taş blok gibi görünen yapı böylece
izleyenlerinde gizem uyandırırken, aynı zamanda alanın dokusu
içerisinde kendine de yer buluyor.
continuous surface that becomes flooring, a longitudinal wooden bench
and the wooden doors. The other prominent element outside of the marble
is the Mortuary House’s exterior iron doors that are the exact copies of the
existing historical cemetery gate. The doors sustain the spiritual feeling of
the cemetery and insure a sense of continuity with the past.
The building allows us to imagine it as a mass extracted from the ground as
an existing enormous stone block. The white marble plain mass, its flat roof
in contrast to the church’s traditional roof, its void-free sheer outer facade
all work together to generate that feeling. Small variations created in this
spare geometry created by sunlight visible in slits at the points of junction
between the walls and the roof provides highlights in this lean assembly.
Hidden lighting elements in the upper part of the marble slabs, consisting of
3 sections, also contribute to the perception of the mass as a whole. These
few lightning elements and the iron doors are the only components that give
motion to the marble mass. Overlooking the square, embracing the adjacent
monumental religious building and surrounding cemetery, the Mortuary
House seems to stay in the background both intellectually and spatially yet is
a prominent modern object in the traditional fabric of the prominent hill top
in Alhandra. Resembling a natural stone block, the design creates mystery
and at the same time finds a place for itself in the physical and natural
environment that surrounds it.
Mimar / ArchItect: Matos Gameiro Arquitectos
Yer / LocatIon: Alhandra, Portekiz/Alhandra, Portugal
Yıl / Year: 2008
Program / Programme: Cenaze töreni odaları/Funeral ceremony halls
Malzeme / MaterIals: Estremoz mermeri, ahşap/Estremoz marble, wood
Alan / Area: 250 m²
Tasarım Ekibi / DesIgn Team: Pedro Matos Gameiro (koordinatör/coordinator), Carlos Crespo,
Gonçalo Pinheiro, João Maria Trindade, José Maria Cumbre
A Kesiti/Section A
Taş Yerleşimi/Stone Layout
56 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
Sistem Kesiti
Constructive Section
1- Su geçirmez perde
Waterproofing Screen
2- Taş levha (200 mm
kalınlığında)/Stone
Plate (200 mm thick)
3- Çimento harçlı sıva
Cement Render
4- Tuğla duvar
Brick Wall
5- İç yalıtım malzemesi
Interior Insulation System
6- Çam ağacı
oturma birimi
Pine Wood Bench
7- Çam ağacından parke
Pine wood parquet
8- Taş yapıştırma harcı,
paslanmaz çelik levha
Stone glue point,
Stainless steel plate
9- Lamba/Lamb
10- Betonarme taşıyıcı
Concrete Structure
11- Çimento dolgu harcı
Framed cement
mortar filling
12- Çatı izolasyonu
Roof Insulation
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 57
Projeler/Projects: Katerini
58 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
Kusursuz
hacimler
Tasarımını, AkIs Bogdanos
yürütücülüğündeki,
Yunanistan tabanlı mimarlık
ofisi Arkteam’in üstlendiği,
KaterInI’deki aile konutu, yalın
mimari formların ustaca ele
alındığı bir kompozisyonu
sergiliyor.
Fotoğraf-Photo: VavdInoudIs DImItrIou
POWER OF PURITY
A single-family house in Katerini
designed by the Thessaloniki,
Greece practice Arkteam
under the supervısıon of
Akis Bogdanos maximizes a
simple and direct approach to
material and color.
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 59
Projeler/Projects: Katerini
M
odernizm, diğer alanlarda da olduğu
gibi, şüphesiz mimarlık için de 20.
yüzyıla damgasını vuran en önemli
akımlarından biri. Her ne kadar
modernizm eleştirileri ve tartışmaları
çeşitli çevrelerde hala yoğun bir şekilde sürse de,
modernist mimarlık anlayışıyla inşa edilmiş ve kalıcı
olmayı başarmış yapı tipolojilerinden birinin konut
olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. 20. yüzyılın
başında tasarım alanında çığır açmış esnek plan
şemaları, bezemeden kurtulmuş yalın formlar ve
fonksiyonellik vurgusu, aynı zamanda günümüzün
konut mimarisi öğeleri arasında da yer alıyor. Akis
Bogdanos yürütücülüğünde, arkteam tarafından
hayata geçirilen Katerini’deki konut projesi de
işte bu anlayışla ele alınan, yalın hacimlerin
kompozisyonuna bir örnek teşkil ediyor.
1991 senesinde kurulan ve portfolyosunda
oldukça çeşitli projeleri barındıran arkteam,
modernist bir mimarın tasarladığı binanın tüm
detaylarıyla ilgilenmesi gibi, tasarımlarında fikirden
uygulama aşamasının sonuna dek tüm detayların
düşünülmesiyle birlikte gelen bütüncül bir tasarım
anlayışıyla çalışıyor. 2009 senesinde inşaatı
tamamlanan Katerini’deki konut tasarımları da
60 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
W
ithout a doubt, modernism was an important design movement
that marked 20th century architecture as well as other visual
fields. Although the criticism of modernist architecture continues
today in various circles, it is fair to say that modernist residential
architecture managed to become a lasting approach for
contemporary design. The groundbreaking flexible plan schemes, forms without
ornamentation and emphasis on functionality emerged at the beginning of the
20th century to change the way people lived. These resilient notions are still
with us today in the design of contemporary residential architecture around
the world. These design principals can be seen in a recently completed single
family house in Katerini, Greece, designed in a modernist style by Greek practice
arkteam under the supervision of Akis Bogdanos in an example of contemporary
residential architecture using the spare forms of modernism.
Established in 1991 with an extensive completed portfolio of diverse works,
Thessaloniki, Greece architects arkteam work with a holistic design approach
from concept phase to the end of construction, designing buildings with
an attention to specific details. arkteam’s residential project for Katerini,
completed in 2009, with its choice of materials in detail and overall
composition, is characteristic of their work to achieve modernist purity in
space and materials for a distinctive residential setting.
The house is located on a plot of 800 sqm in the outskirts of the small central
Macedonian city of Katerini located near the North Aegean Sea south of
Thessaloniki. For the project with its design based on its pure architectural
geometry and mass composition, the owners’ brief was to create a living space
by pushing the boundaries between interior and exterior, while ensuring
YAPININ EN DİKKAT ÇEKEN, TEK KATLI KÜTLESİ HİNDİSTAN’DAN GETİRİLEN SİYAH
KAYRAK TAŞIYLA KAPLANMIŞ.
THE MORE PROMINENT ONE-STORY VOLUME IS CLAD IN BLACK SLATE FROM INDIA.
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 61
Projeler/Projects: Katerini
KONUT TASARIMI MALZEME VE RENK OLARAK
BİRBİRLERİNDEN AYRIŞAN İKİ HACİMDEN OLUŞSA DA TASARIM
İÇİNDE ORTAK MEKANLARLA BÜTÜNLÜK SAĞLANMIŞ.
WHILE THE HOUSE CONSISTS OF TWO VOLUMES IN CONTRAST
WITH EACH OTHER IN MATERIAL AND COLOR, THE COMMON AREAS
SUCCESSFULLY INTEGRATE THE TWO.
62 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
privacy. The seaside location and contemporary lifestyle of the clients were
important features of the project.
The key idea of the synthesis is the distinct organization of clean lines and
volumes with reference to the common area of the swimming pool. All spaces
are oriented towards the garden and to the future park that will be created in
front of the house. The structure consists of two main volumes: the two story
volume that includes the common areas and a single story volume connected
to it, distinguished from each other in their usage of material and color. The
home has an almost “T” shaped plan scheme with the common areas and
living spaces occupying the ground floor while the master bedroom and a
small office connected with the living space are located on the upper floor. In
addition there is also a basement floor in the larger main volume.
These two masses differing from each other in material usage and elevation
nonetheless are related with each other through the connecting swimming
pool and a common area with wooden floor and seating units. Stone paths
and the green lines of the exterior garden frame this common area. One of
the most prominent features of the project is the variety of colors, textures
and sensory elements in the common area: blue and the feeling of coolness
from the pool, warmth from the wood flooring, grey and hardness from the
stone pavement and finally the green landscape as part of Mediterranean
modern architecture. Furthermore, this material and sensual specificity is
carried through into the design character of the two major elements of the
house. The white and transparent surfaces of the main volume and the
smaller black and solid volume provide contrasts yet successfully coexist
together in the overall design.
detaylı malzeme seçimi ve kütle kompozisyonu ile
diğer konut projeleri arasından sivrilmeyi başarıyor.
Yapı, Yunanistan Makedonyası’ndaki ufak ölçekli bir
kent olan Katerini’nin banliyösünde 800 metrekarelik
bir arazi üzerinde yer alıyor. Mimari geometri ve
kütle öğelerinin saf halleriyle kullanıldığı tasarım
için proje sahipleri, iç ve dış mekan arasındaki
sınırların tasarımda zorlanmasını, iç içe geçmesini,
bu gerçekleşirken de bir konut yapısı için en önemli
kavramlardan biri olan mahremiyetin sağlanmasını
istemişler.
Konutun ortak alanındaki yüzme havuzu referans
alınarak oluşturulan net çizgiler ve hacimler bu
karmaşık organizasyonu yaratan ana noktaları
oluşturuyor. Tüm mekanlar bahçeye ve konutun
önünde ileride yer alacak olan park alanına doğru
yönlendirilmiş. Yapı iki ana kütleden oluşuyor. İki
katlı, ortak alanları içerisinde barındıran ana birim ve
ona bağlanan ancak aynı zamanda malzeme ve renk
kullanımıyla farklılaşan tek katlı diğer kütle. Yaklaşık
olarak bir “T” plan organizyonuna sahip konutta,
ortak alanlar zemin katta yer alırken, üst katta
ebeveyn yatak odası ve yaşam alanına bağlı, küçük
bir ofis birimi bulunuyor. Bunun dışında ana birimde
bir bodrum katı da yer alıyor. Bir arada görülen
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 63
Projeler/Projects: Katerini
YALIN HACİMLERİN
USTA BİR
KOMPOZİSYONUNDAN OLUŞAN
YAPI, BÜTÜNCÜL
TASARIMIYLA
DİĞER KONUTLAR
ARASINDAN
SİVRİLİYOR.
THE BUILDING
WITH ITS
SOPHISTICATED
COMPOSITION OF
ARCHITECTURAL
MASSES, EXCELS
WITH ITS HOLISTIC
DESIGN.
64 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
The pure geometry and clean lines are strengthened by the individual
choices of materials and finishes. The more conspicuous one-story volume
is dressed in natural slate tiles from India in black in a dramatic use of
textured stone cladding. Overall the color palette is limited to this black
contrasted with white with intermediate shades of gray as balance. The
use of wooden surfaces complements the vocabulary of materials using
their natural colors without additional treatment. Additional color is only
introduced through “natural” elements such as the water and plants
indicative of the location near the Aegean Sea. With the same approach
of simplicity and purity, a hard and gray sand stone Pietra Serena found
in the traditional buildings of the Tuscany region and quarries from the
hills near Fiesole, Italy, is used for flooring. The architect Bogdanos states
that for unpretentious elegance and a relaxed family living, white surfaces
are combined with oak wood and concrete to achieve harmony. He also
emphasizes the importance of the client in the project’s success stating that
their “cultured, decisive and positive” clients believed and supported every
single element of their design proposal.
ancak hem yüksekliği hem de malzemesiyle ayrışan
iki kütle, yüzme havuzu ve oturma birimlerinin
yerleştirildiği, zemini ahşap malzeme ile döşenmiş
bir ortak alan ile birbirlerine bağlanmış. Bu ortak
alan da sırasıyla taş ve yeşil bantlarla adeta bir
çerçeve içerisine alınmış. Ortak kullanım alanında
en çok dikkat çeken noktalardan biri çeşitli renklerin
ve hislerin birlikte yer alması. Havuzla gelen mavi
renk ve serinlik hissi, ahşapla gelen sıcaklık, taşla
gelen sertlik ve gri ve nihayetinde yeşil. Yaşam
biriminin beyaz ve şeffaf yüzeyleri ile alt kotta yer
alan kütlenin, tersine siyah ve çok boşluklu olmayan
yapısı, tekil olarak bakıldığında önemli bir zıtlığa
işaret ederken, tasarım dahilinde böyle bir zıtlığın
başarılı bir şekilde birlikte var olabileceğini gösteriyor.
Net çizgileri ve kusursuz hacimleriyle dikkat
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 65
Projeler/Projects: Katerini
çeken tasarımda bu yalın geometri, malzeme
ve yapının bitişlerindeki tasarım kararlarıyla
desteklenmiş. Konutun en göze çarpan, tek katlı
hacmi, Hindistan’dan getirilen siyah, doğal kayrak
taşı ile kaplanmış. Tasarımdaki renk skalası siyah,
beyaz ve grinin tonlarından ibaret. Ahşap yüzeyler,
herhangi bir işlemden geçmemiş, doğal renklerini
koruyan malzemeleri tamamlayan nitelikte. Konut
ve çevresindeki ‘renk’ öğesi, su ve bitki öğeleri gibi
doğanın içerisinden elemanlarla elde edilmiş. Aynı
yalınlık anlayışıyla, yer kaplaması için İtalya-Fiesole
yakınlarındaki tepeden çıkarılan, genellikle Toskana
bölgesinde yer alan kentlerdeki yapılarda kullanımını
gördüğümüz, sert ve gri bir taş olan Pietra Serena
tercih edilmiş. Mimar Bogdanos, doğal bir zerafet ve
rahat bir aile ortamı için, beyaz yüzeylerin meşeden
elde edilmiş ahşap ve beton ile tamamlandığını dile
getiriyor. Mimar aynı zamanda işverenin de önemini
vurguluyor ve ‘kültürlü, kararlı ve pozitif’ olarak
tanımladığı müşterilerinin kendilerine inandıklarını ve
süreç boyunca kendilerini desteklediklerini belirtiyor.
Bogdanos öncülüğünde gerçekleştirilen Katerini’deki
konut projesi, taşıyıcı-taşınan ilişkisini zorlayarak
değil, sade hacim ve geometriyi doğru noktalarda,
doğru malzemeler ile birleştirerek, izleyenlerini
“mimarinin iddiası” üzerine düşünmeye sevk ediyor.
Mimar aynı zamanda binanın karakterinin ve iyi bir
yaşam alanı yaratmanın yalınlıkla da doğru orantılı
olabileceğini kanıtlıyor.
Zemin Kat Planı/Ground Floor Plan
NET ÇİZGİLERİ VE KUSURSUZ HACİMLERİYLE DİKKAT ÇEKEN
TASARIMDA, MALZEME VE YAPININ BİTİŞLERİNDEKİ TASARIM
KARARLARI YALIN FORMLARI VURGULUYOR.
THE CLEAN LINES AND PURE GEOMETRY ARE STRENGTHENED
BY THE INDIVIDUAL CHOICES OF MATERIALS AND FINISHES.
This small but distinctive residential project in Katerini,
Greece gives us a chance to think about “architecture’s
power” by combining simple volumes and geometry with
specific material properties while not over emphasizing
the structural relationship of the architecture. Overall the
architect’s sought to achieve character in their building
by creating comfortable living spaces in a geometry and
massing defined by clean lines and perfect volumes.
Mimar/ArchItect: arkteam
Yer/LocatIon: Katerini, Yunanistan/Katerini, Greece
Yıl/Year: 2009
Program/Programme: Aile konutu/Single family house
Malzeme/MaterIals: Kayrak taşı, Pietra Serena, ahşap, beton/ Slate,
Pietra Serena, wood, concrete
Alan/Area: 1.250 m²
Tasarım EKİBİ/DesIgn TEAM: Akis Bogdanos koordinatörlüğünde
arkteam/arkteam, senior architect: Akis Bogdanos
66 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
Birinci Kat Planı/First Floor Plan
B-B Kesiti/B-B Section
Güneybatı Cephe Görünüşü/Southwest Elevation
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 67
Projeler/Projects: Kagoşima/Kagoshima
Taş
ekolojileri
MİMAR ASEI SUZUKI GÜNEYBATI JAPONYA’DA
ÇEVREYE DUYARLI SHIRASU EVİ’NİN TASARIMINI
VOLKANİK TAŞ VE TOPRAKTAN TUĞLALARLA
GERÇEKLEŞTİRDİ.
Fotoğraf-Photo: DaIcI Ano
Yazı-Text: Gökhan Karakuş
i
nşaatta verimli taş kullanımı teknik ve bilimsel
bilgiden bir arada yararlanmayı gerektirir.
Farklı taş türleri zamanla farklı reaksiyonlar
gösterir; bu da taş blokların, yapı birimlerinin,
dolayısıyla da yapının dayanıklılığını etkiler.
Yapı malzemesi olarak taşın yakın çevresiyle (bina)
ve makro çevreyle (yerel iklim ve atmosfer koşulları)
olan karmaşık etkileşimlerini anlamak için projede
kullanılan taşın yoğunluk/sertlik, ısı geçirgenliği ve
nem aktarımı gibi özelliklerini anlamak gerekir. Bu
özellikler anlaşıldığında, tasarım sürecini yapının
koşullarına duyarlı bir mimariye doğru geliştirmek
mümkün olur, ileri mimarlık için gerekli potansiyel
oluşur.
Japon mimarlık firması Aray, Japonya’nın en
Güney adası Kagoşima’da bulunan ev tasarımında
bu düşünce sürecini izliyor. Bölgenin coğrafyası
Japonya’nın tipik sismik ve volkanik özelliklerini
taşıyor. Bu volkanik hareketlerin sonucu olarak
Kagoşima’nın jeolojisi volkanik toprak katmanları
ile Shirasu adı verilen bir taşı içeriyor. Bu taş
ve kum katmanları Aray’ın 2013’de tamamlanan
Shirasu ev projesindeki mimari stratejilerine ilham
ve malzeme kaynağı olmuş. Mimar Asei Suzuki
evin duvarları için volkanik küllü toprak ve kaya
kristallerini çimento ile karıştırarak özel bir tuğlayı
yerel olarak ürettirmiş. Evin çift duvarlı yapısının
hem iç, hem de dış katmanlarında kullanılan bu
tuğlalar projenin ana tasarım özelliğini oluşturuyor.
Yapının yüzeyleri boyunca yatay bantlar halinde
kullanılan bu dikdörtgen tuğlalar evin estetik
etkisini arttırırken, ekolojik performansa da önemli
katkıda bulunuyor.
68 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
Masonry ecologies
Architect Asei Suzuki uses bricks made of
volcanic stone and soil to generate the design
for the environmentally sensitive Shirasu House
in southwest Japan.
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 69
Projeler/Projects: Kagoşima/Kagoshima
ARAY ARCHITECTURE TASARIMI BİNADA YÖREYE ÖZGÜ VOLKANİK
KÜL VE ÇİMENTO BİRLEŞİMİ İLE OLUŞTURULAN SHIRASU BLOKLARI
KULLANILMIŞ.
SHIRASU BLOCKS, PRODUCED BY COMBINING THE REGIONAL
VOLCANIC ASH AND CEMENT ARE USED IN THE BUILDING
DESIGNED BY ARAY ARCHITECTURE.
Shirasu Evi, Asei Suzuki tarafından 2009’da kurulan
Aray Mimarlık’ın tamamlanan ilk ev projesi. Suzuki
kendi mimarlık firmasını kurmadan önce Tokyo
merkezli Hiroshi Nakamura & NAP şirketinin tasarım
direktörü olarak cam-tuğla bir cephe ardında
ağaçlıklı bir avlu ve sanat galerisini kapsayan ve
alan ve ışığı vurgulayan benzer bir ekolojik ev
projesinde çalışmış.
Kagoşima bölgesinde yer alan iki katlı Shirasu
Evi, altı kişilik bir aile için tasarlanmış. Müşteri
ısıtma ve soğutma için çevre dostu pasif doğal
sistemlerin kullanıldığı enerji verimli bir iç ortam
talebiyle gelince, çözüm volkanik Shirasu toprağı,
taş ve çimentodan oluşan tuğlaların üretiminde
70 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
T
he efficient use of stone in construction requires a combination of
technical and scientific knowledge. Different types of stones exhibit
a range of reactions over time that affects the durability of the stone
blocks and building units and hence the building. To understand
the complex interactions that stone in construction has with it’s near
environment (the building) and the macro environment (the local climate and
atmospheric conditions) it is necessary to understand the physical properties
of the stone used in each project such as its density/hardness, thermal transfer
and moisture convection properties. These characteristics, once understood,
are able to drive the design process to create architecture that respects the
conditions of building and opens up the potential for advanced architecture.
Aray Architecture of Japan has pursued this line of thought in their design for
a house in Japan’s southernmost island Kagoshima. The geography here is
an area of seismic and volcanic activity typical throughout Japan. As a result
of this volcanic action over the millennia, the geology of Kagoshima consists
of layers of volcanic soil and stone called Shirasu. This layer of stone and
sand became the inspiration and material basis for the architecture strategy
used by Aray for the Shirasu House project completed in 2013. Specifically
architect Asei Suzuki of Aray Architecture formulated a way to locally produce
bricks for the walls of the house that were made by combining volcanic
ash soil and gemstone rocks with cement. These bricks became the primary
design feature of the house visible on both the inner and outer layers of its
double wall construction. These rectangular bricks used in horizontal bands
across the surfaces of the building provide the house with its aesthetic
impact while generating crucial ecologic performance.
İKİ KATLI
KONUT, DOĞAL
MALZEMELER
VE PASİF
İKLİMLENDİRME
ÖĞELERİ İLE BİR
ENERJİ-ETKİN
TASARIM ÖRNEĞİ.
THE TWO-STORY
RESIDENCE IS
AN EXAMPLE OF
ENERGY-EFFICIENT
DESIGN USING
OF NATURAL
MATERIALS
AND PASSIVE
CLIMATIZATION
ELEMENTS.
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 71
Projeler/Projects: Kagoşima/Kagoshima
bulunmuş. Dışarıda üretilen bu tuğlalar kompozit
bir yapı ünitesinde dekoratif ve yalıtımsal
özellikleri barındıran bir tür terazzo... Bu tuğlalar
içlerinde barındırdıkları taş parçalarının verdiği
renk ve dokuyla yapının içinde ve dışında ortak bir
yüzey oluşturuyor. Bu estetik ve ekolojik tuğlalar
içlerindeki farklı tonlardaki kristallerle yapının
yalın geometrisine zengin ve bütünlüklü bir doku
kazandırıyor.
Estetiğin ötesinde, tuğlalarda kullanılan Shirasu
toprağının fiziksel nitelikleri inşaatın temel
özelliğini oluşturuyor. Toprağın jeolojik özellikleri
onu yangına dayanıklı ve hafif, nem açısından
geçirgen ancak ısı izolasyonu yüksek, ideal bir
yapı malzemesi haline getiriyor. Kagoşima’nın
geleneksel kaldırım malzemesi olan Shirasu toprağı
kent dokusunun olduğu kadar, mağaralar ve
jeolojik oluşumlarla bölgenin doğal peyzajının da
önemli bir parçasını teşkil ediyor.
Bu şekilde evi bölgenin peyzaj ve tarihiyle
ilişkilendiren Shirasu blokları mimarların ekolojik
yaklaşımlı mimarilerinin de bir göstergesi.
Bu yaklaşımla ortaya çıkan en belirgin unsur,
aralarındaki boşlukla etkili bir ısı ve nem yalıtımı
olduğu gibi transferini de sağlayan çift dış duvar.
72 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
Vaziyet Planı/Site Plan
İÇ VE DIŞ MEKANDA KULLANILAN VOLKANİK TAŞLAR,
JAPONYA’YA ÖZGÜ BİR DİZİLİŞ ŞEKLİYLE, HER HANGİ BİR
KAPLAMA OLMADAN UYGULANMIŞ.
THE VOLCANIC STONES ON THE INTERIOR AND EXTERIOR WALLS
ARE LINED UP USING JAPANESE CRAFT TECHNIQUE, WITHOUT
ANY CLADDING MATERIAL.
Aray Architecture was founded by Asei Suzuki in 2009
with the Shirasu House being the practice’s first
completed residential project. Before setting up his
own architecture office, Suzuki was the design director
for Tokyo practice Hiroshi Nakamura & NAP where
he worked on projects including a similar ecological
residential home with a tree-filled courtyard behind a
glass-brick façade and a large art gallery emphasizing
space and light.
Located in Kagoshima Prefecture, the two-story Shirasu
House was intended to accommodate a family of six
with the client requesting an energy-efficient interior
environment that utilized eco-friendly passive natural
systems of heating and cooling. The solution was found
in the production of the Shirasu bricks with volcanic
Shirasu soil, stone and cement. Manufactured off
site, these bricks are a type of terrazzo incorporating
decorative and insulating qualities in a composite
building unit. The color and texture of these bricks
with their embedded stone pieces served to provide a
common surface throughout the exterior and interior
of the building. Aesthetic and ecological, these bricks
with the embedded pieces of gemstone in different
shades give the building’s spare geometry a rich and
uniform texture.
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 73
Projeler/Projects: Kagoşima/Kagoshima
GELENEKSEL
JAPON TATAMİ
ODASINDA
SHIRASU
BLOKLARININ
DOĞAL DOKUSU
İÇ MEKANDA
MİMARİ ESTETİK
SAĞLIYOR.
Zemin Kat Planı/Groud Floor Plan
THE NATURAL
TEXTURE OF
SHIRASU BLOCKS
PROVIDE AN
ARCHITECTURAL
AESTHETIC IN
LINE WITH THE
TRADITIONAL
JAPANESE TATAMI
ROOM.
74 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
Birinci Kat Planı/First Floor Plan
TROPİK BİR İKLİME
SAHİP OLAN
KAGOŞİMA’DA YER
ALAN YAPI ESNEK
PLAN ŞEMASIYLA
İÇ VE DIŞ MEKANIN
SINIRLARINI YOK
EDİYOR.
THE RESIDENCE
BUILT FOR THE
TROPICAL CLIMATE
OF KAGOSHIMA,
HAS A FLEXIBLE
PLAN THAT BLURS
THE BOUNDARIES
BETWEEN
INTERIOR AND
EXTERIOR.
Beyond its aesthetics the key aspect of the construction
is the physical qualities of the Shirasu soil used in
the bricks. Its geological properties make it an ideal
building material, as it is fireproof, lightweight,
insulates from heat and cold while allowing humidity
to pass through it. Traditionally it has been used
throughout the town of Kagoshima as a pavement
material making it an important part of the urban
sphere. It has been also historically identified with the
natural landscape of the area through the many caves
and geological formations.
The Shirasu blocks in this way connect the house to the
landscape and history of the area but are importantly
part of the architects’ ecologically oriented architecture.
The main feature of this approach consists of double
exterior walls with a cavity in between that allows for the
efficient transfer and insulation of heat and humidity. In
the summer, humidity is drawn into the cavity while in
the drier winter months the reverse occurs and humidity
moves into the interior. This way the double cavity wall
provides insulation from the tropic exterior heat reducing
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 75
Projeler/Projects: Kagoşima/Kagoshima
AHŞAP VE METALİN
KULLANILDIĞI
MERDİVEN BİRİNCİ
KATTAKİ ÇOCUK
VE ÇALIŞMA
ODALARINA
YÖNLENDİRİYOR.
A TIMBER AND
STEEL STAIRCASE
LEADS UP TO
THE FIRST FLOOR
that CONTAINS A
CHILDREN’S ROOM
AND A STUDY.
76 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
Yazları nem bu boşluğa hapsolurken, daha kuru kış aylarında tersi
gerçekleşerek nem içeriye geçiyor. Böylece bu çift duvar tropikal
sıcaklara karşı yalıtım sağlarken iç mekanda ısı değişikliklerini
asgariye indiriyor. Shirasu tuğlalarından örülen açılı çift duvarlar
tüm yapıyı dolaşırken düzendeki tek kesinti ikinci kat penceresi ve
terasta gerçekleşiyor. Burada tuğlalar dış manzaranın görülebilmesi
ve kışları yapıya güneş ışığı sağlamak, yazları da gölge oluşturmak
üzere aralıklı olarak düzenleniyor. Bu duvarların açılı şekli ve yapının
güneye yönelmesi iç iklim ve izolasyonu optimize etmek için verilmiş
stratejik kararların sonucu... Bu seçimler, evin mimari formunu
belirlerken ekolojik tasarıma da destek veriyor.
Mimarideki diğer ekolojik tercihler arasında sıcak havayı yukarı, ana
mekan boşluğundan dışarı çeken evin konik şekli ve yine termal
izolasyon sağlayan çatı bahçesi var. Bütün bu ekolojik ayrıntılara
rağmen, yapının dikkat çekici estetik karakteri inşaatta kullanılan
duvar örme sisteminin ana elemanı olan Shirasu tuğlalarındaki
volkanik taşın yalın ve geometrik kullanımından geliyor. Tuğlaları
oluştururken ve onları eğimli duvarlarda harç ve çubuklarla birbirine
bağlarken kullanılan duvar örme teknikleriyle sürekli bir yüzey
oluşturmak mimarın yapıya karakterini vermekte kullandıkları ana
strateji. Tuğlaların ekolojik tasarım doğrultusunda uygulanmasının
sağladığı ek etki, ekolojinin mimarlığın kabul edilmiş ve neredeyse
görünmez bir parçası olduğu günümüzde, Shirasu Evi’ne mimari
değerini kazandırıyor.
YEREL ÜRETİCİ ‘STONEWORKS’ TARAFINDAN
ÜRETİLEN SHIRASU BLOKLARI, ÇİMENTO
VE SAKURAJIMA YANARDAĞI’NDAN ELDE
EDİLEN VOLKANİK SHIRASU TAŞININ
KARIŞTIRILMASIYLA OLUŞTURULUYOR.
SHIRASU BLOCKS ARE PRODUCED BY THE LOCAL
MANUFACTURER ‘STONEWORKS’,
WHO MIXED VOLCANIC STONE OBTAINED FROM THE
SAKURAJIMA VOLCANO WITH CEMENT.
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 77
Projeler/Projects: Kagoşima/Kagoshima
HEM ÇEVRESİNE
UYUM HEM
DE İÇ MEKANI
ÇEVRELEMEK İÇİN
YAPI KONTÜRÜ
AÇILANDIRILARAK
TASARLANMIŞ.
THE BUILDING’S
CONTOURS ARE
TILTED TO FIT THE
SURROUNDING
ENVIRONMENT
AND TO ENCLOSE
THE INTERIOR.
Roof garden/Teras bahçe
Studyroom
Çalışma odası
Parking/Park alanı
Kidsroom
Çocuk odası
Dining Kitchen
Yemek odası ve mutfak
A-A Kesiti/A-A Section
Görünüş/Elevation
North/Kuzey
78 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
West/Batı
Soutwest/Güneybatı
South/Güney
East/Doğu
1- Teras katında yalıtım
2- Güneş ışığı kontrolü (Yaz)
3- Güneş ışığı kazanımı (Kış)
4- Havalandırma
5- Dış duvarda ısı birikiminin azaltılması
ve yalıtım
6- Yüzeyden salınım (Kış)
7- Nemin soğurulması (Yaz)
8- Termal ortam yıllar içerisinde sürdürülebilir
şekilde sabit tutulabilecek.
9- Duvardaki boş katmanın yalıtım etkisi
1
2
3
4
5
6
7
8
9
fluctuations in temperature in the interior. The angled double walls of Shirasu
bricks extend all around the building with the only gap being a break for
an upper floor window and terrace. Here the bricks are arranged with gaps
to provide views out and sunlight into the building in the winter months
while providing shade in the summer. The angled shape of these walls and
the buildings orientation towards the south are key parts of the strategy
to optimize insulation and the interior climate. They serve to drive the
architectural shape of the house while aiding in the ecological design.
Other ecological strategies in the architecture can be seen in the form of the
house as a cone, utilizing a chimney effect to pull hot air up and out the
main house cavity and a roof garden that also serves to provide thermal
insulation. Despite all these ecological details, the overriding aesthetic
character of the building is derived from the spare and geometric use of
volcanic stone in the Shirasu bricks that are the central element of the
masonry system used to construct the building. The masonry techniques
used to create the bricks and bind them together on the sloped walls with
mortar and pins to create a uniform surface for the building design is the
key strategy used by the architects to generate the shape of the building.
The added impact of the application of these bricks to an ecological design
method gives the Shirasu House its architectural importance where ecology is
now an accepted and almost invisible part of the architecture.
ÇİFT CİDARLI UYGULANAN SHİRASU BLOKLARI,
ARALARINDAKİ BOŞLUK SAYESİNDE BİNADA
DOĞAL İKLİMLENDİRMEYİ SAĞLIYOR.
DOUBLE WALL OF SHIRASU BLOCKS PROVIDES NATURAL
CLIMATIZATION BECAUSE OF THE AIR VOIDS IN BETWEEN.
Mimar/ArchItect: Aray Architecture
Yer/LocatIon: Kagoşima, Japonya
Kagoshima, Japan
Yıl/Year: 2013
Program/Programme: Aile konutu
Single family house
Malzeme/MaterIals: Shirasu taşı, ahşap, çelik
Shirasu stone, wood, steel
Alan/Area: 143 m²
Tasarım/DesIgn: Asei Suzuki
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 79
Projeler/Projects: Transoco
80 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
Simgesel kütle
Lizbon tabanlı mimarlık ofisleri Gonçalo
Byrne ArquItectos ve OfIcIna IdeIas em
lInha Portekiz’in eski Yahudi YERLEŞİMİ
Transoco’da çarpıcı ve simgesel bir kütle
tasarımına imza atıyorlar.
Fotoğraf-Photo: Fernando Guerra
Yazı-Text: Zehra Betül Atasoy
Ö
düllü Portekizli mimarlar Gonçalo Byrne ve Jose Laranjeira
öncülüğünde tasarlanan ‘Isaac Cardoso Yahudi Kültürünü
Yorumlama Merkezi’, Portekiz’in bir zamanlar Yahudi yerleşkesi
olan, Yahudi filozof ve yazar Isaac Cardoso’nun doğum yeri
Transoco’da yer alıyor. Uzun bir süredir birlikte çalışmalara imza
atan Byrne ve Laranjeira, geleneksel yapı dokusu içerisinde öngörülen
modern yorumları hayata geçiren projeleriyle de biliniyorlar.
Surlarla çevrili, Orta Çağ kenti dokusunu koruyan küçük, yoğun yerleşimli
bir kasaba olan Transoco’da son dönemlerde geçmişinden gelen zengin
Yahudi kültürünün yeniden canlandırılması için çalışmalar yapılıyor.
Kasabanın yoğun dokusu içerisinde, harabe halindeki bir binanın
yerine inşa edilen yapıda tasarımcılar, köşe geometrisini vurgulayan
bir tasarım stratejisi geliştirmişler. Bunu yaparken de Arnavut kaldırım
taşlarıyla döşenmiş iki dar sokağın birleştiği noktada, keskin bir açıyla
binayı sonlandırarak Yahudi kentsel kültürü bağlamında sembolik
bir ürün vermek istemişler. Yapının yer aldığı arazi hemen hemen bir
üçgen formunda. Mimarların bu oldukça iddialı keskin formu tercih
etmelerinin bir başka sebebi de tasarımlarında mekanı en verimli
şekilde kullanmak istemeleri...
2012 senesinde inşaatı tamamlanan yapı dışarıdan, açıklıkların heykelsi
bir görünüm oluşturacak şekilde düzenlendiği, oyulmuş bir granit
kütle olarak algılanıyor. Bina yüzeyinde yer yer açılan küçük boşluklar
iç mekanın daha karmaşık strüktürünün bütüncül olarak dışarıdan
algılanmasını engelliyor. Tasarımın en dikkat çekici yönlerinden biri de
yerine inşa edildiği harabe halindeki eski binanın kalıntılarına saygılı bir
kütle tasarımına sahip olması. Tasarım, eski binanın günümüze ulaşan
kalıntılarını yeni bina kütlesi içerisinde eriterek geleneksel bir doku
içerisinde modern tasarımın nasıl ele alınabileceğini gösteriyor. Yapının
güneybatı ucunda kalan eski bina kalıntısı zemin katta korunurken,
bir üst katta yeni tasarım ile birleşiyor. Eski ile yeninin ilişkisinin
nasıl kurulabileceği tam bu birleşim noktasında başarılı bir şekilde
yanıtlanıyor. Mimarlar ayrıca Orta Çağ’dan itibaren dokusunu korumayı
başarmış ‘Beira Interior’ bölgesindeki Yahudi mimarlığı öğelerini tekrar
yaratma ve yorumlama yolunu seçtiklerini dile getiriyorlar.
Düzenli olmayan, şaşırtmalarla hareket kazandırılan granit taş işçiliği
ve şaşırtmalar referans alınarak oluşturulan küçük açıklıklar, iki dar
Iconic mass
Lisbon-based architectural
offices Gonçalo Byrne
Arquitectos and Oficina Ideias
em Linha design a striking and
iconic architectural mass,
reawakening the historic Jewish
culture of Portugal.
T
he Isaac Cardoso Center for Interpretation of
Jewish Culture is an important project in the
re-emergence of Jewish culture in Portugal.
Designed collaboratively by the award-winning
Portuguese practices from Lisbon, Gonçalo Byrne
Arquitectos and Oficina Ideias em linha – Arquitectura e
Design led by Jose Laranjeira, the building incorporates
a synagogue and an exhibition area on the Jewish
history of Portugal as part of the renewal of Jewish
life in the region in recent years. The building located
in Portugal’s historical Jewish town of Transoco in the
province of Beira in the eastern part of the country is
noteworthy as the birthplace of Jewish philosopher and
writer Isaac Cardoso in the 17th century. Laranjeira and
Byrne who have collaborated often are known for their
contemporary designs in traditional urban fabrics.
This project is an important part of the ongoing urban
revitalization effort to re-establish the rich history of
Jewish culture in Transoco while preserving the urban
fabric of this medieval fortified village. Starting from a
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 81
Projeler/Projects: Transoco
PORTEKİZ’İN ESKİ YAHUDİ YERLEŞKESİNDE
İNŞA EDİLEN YAHUDİ KÜLTÜR MERKEZİ,
ÇARPICI KÜTLESİNİN GELENEKSEL DOKUYLA
BİRLEŞMESİYLE BİR KENT İMGESİ OLMAYA ADAY.
IN PORTUGAL’S FORMER JEWISH DISTRICT, THE JEWISH
CULTURAL CENTER PROVIDES AN URBAN ICON WITH ITS
STRIKING MASS IN THE TRADITIONAL URBAN FABRIC.
sokağa ve bu sokakların geleneksel mimarisine
açılan cepheleri tanımlıyor. Binanın dış cephesindeki
taş döşeme ve kaplamaların hepsi yöreden elde
edilen granit levhalarla oluşturulmuş. Bu da, rengi
ve dokusuyla binanın, surlarla çevrelenmiş kasaba
ve tarihi kalenin kentsel ortamıyla bütünleşmesini
sağlamış. Taş levha tabaka aynı zamanda binadaki
pasif iklimlendirmeye de yardımcı oluyor. Granit taş
kaplama kullanımı ayrıca, granitin doğasıyla gelen
yansıtma özelliğinden kaynaklı olarak çevresindeki
eski binaların, yeni yapının kendi cephesinde tekrar
görünebilir olmasını sağlıyor.
82 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
ruined plot in the dense urban environment of the old
town, the aim was to re-erect a building that reinforces
the corner geometry of the site located in an acute angle
on the intersection of two narrow streets to establish a
strong symbolic presence of Jewish culture in the area in
addition to using the limited space in the most efficient
way.
The Cardoso Center is dramatically perceived as a carved,
large granite block from the exterior where the voids
are sculpted on the surface of this large stone monolith.
The carved granite mass with its openings crafted with a
distinctive stereotomy of wide and narrow bands of stone
creates a sheer wall that prevents views to the interior
space from the street. One of the most significant features
of the building is this highly dramatic architectural mass
of stone that is designed based on the existing remnants
of a historic medieval building. In this way the design
addresses how a modern building can exist in a historic
urban fabric by interweaving the remnants of the old
building within the mass of the new edifice. At the
southwest end of the building, the remains of the historic
building are preserved on the ground floor, while the new
building rises above it on the upper floor. It is here in this
intersection that the design addresses how a relationship
between old and new can be successfully established.
YAPININ EN DİKKAT ÇEKEN YÖNLERİNDEN
BİRİ DE DETAYLI TAŞ İŞÇİLİĞİ.
ONE OF THE MOST PROMINENT ASPECTS
OF THE BUILDING IS THE DETAILED
stereotomy of MASONRY STONEWORK.
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 83
Projeler/Projects: Transoco
BİNA HARABE
HALİNDEKİ BİR
YAPININ VAR
OLAN KALINTILARI
REFERANS
ALINARAK İNŞA
EDİLMİŞ.
THE BUILDING
IS DESIGNED
BASED AROUND
THE EXISTING
REMNANTS OF
A HISTORIC
BUILDING.
84 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
The architects note that their strategy recreated and
reinterpreted some of the most expressive features of
Jewish architecture still present in the medieval urban
fabric of the province of Beira dating up to the Inquisition
of the 16th century. The architectural features of this newly
emerging historical style of architecture from the Jewish
culture that existed in Portugal consists of elements such
as a lack of symmetry in the façades of buildings, the
absence of an aspect ratio in the openings (doors and
windows), building façades built from the inside to the
outside, the existence of secret doors between buildings
allowing for inner circulation and worship in total secrecy.
The presence of stone is important as the irregular granite
slab stereotomy and tiny fenestrations define the elevation
towards the two confining streets and adjacent traditional
building facades. The building with its locally sourced
granite’s color and texture is integrated smoothly with the
historic castle and urban environment surrounded by walls.
The building’s usage of granite cladding with their polished
surfaces visually reflects the façades of local buildings on its
exterior surface while the materiality of the stone slab layer
also provides passive insulation.
The application of granite slab cladding on the reinforced
concrete frame filled with brick, gives the impression
that this entire building is made ​​of a large stone block.
İKİ DAR SOKAĞIN
BİRLEŞTİĞİ
NOKTADA YER
ALAN KÜLTÜR
MERKEZİ,
GELENEKSEL
DOKU İÇERİSİNDE
MODERN BİR
YAPI OLARAK
VAR OLABİLMEYİ
BAŞARIYOR.
THE CULTURAL
CENTER
PROMINENTLY
APPEARS ON THE
INTERSECTION
OF TWO NARROW
STREETS BUT STILL
MANAGES TO BE
A PART OF THE
TRADITIONAL
URBAN FABRIC
WITH ITS MODERN
DESIGN.
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 85
Projeler/Projects: Transoco
BİNANIN
YÜZEYİNDE
GRANİT TAŞ
KAPLAMALARIN
İŞÇİLİĞİ REFERANS
ALINARAK FARKLI
BOYUTLARDA
BOŞLUKLAR
AÇILMIŞ.
VOIDS OF
DIFFERENT SIZES
ARE CREATED ON
THE BUILDING
SURFACES WITH
REFERENCE TO
THE GRANITE
STONE MASONRY
WORK.
86 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
BEIRA INTERIOR BÖLGESİNİN
YAHUDİ MİMARİSİNE REFERANS
VEREN TASARIM, İÇ MEKANIN
KOMPLEKS GEOMETRİSİ
DIŞARIDAN ALGILANAMAYACAK
ŞEKİLDE GERÇEKLEŞTİRİLMİŞ.
THE COMPLEX GEOMETRY OF
THE INTERIOR based on the
archıtectural characterıstıcs of
jewısh synagogues IS not vısıble
from the exterıor streets.
Bina kültür merkezi olarak bir çok fonksiyona ev
sahipliği yapıyor. Sergi alanı, Sefarad sinagogu
ibadet alanı, kadınlar için ayrı bir birim, projeksiyon
odası, lobi, teras ve bir teknik birim bu dar alanda
tasarlanmış fonksiyonlar arasında.
Betonarme taşıyıcı iskeletin tuğla ile doldurulması
ve bunun üzerine granit levhaların uygulanmasıyla
binanın tümünün taş bloklardan yapılmış olduğu
izlenimi veriliyor. Kocaman bir taş bloğun bir
heykeltraş tarafından oyulup boşluklar oluşturulduğu
izlenimini veren binanın karakteri aynı zamanda
iç mekanda yine ‘oyularak oluşturulmuş’ etkisi
yaratan alanlara da yansıtılmış. Ana ibadet mekanı,
diğer birimlerden daha yüksek olması ve düşeyde
hareket kazandırılmış, tabandan tavana kadar
uzanan ahşap kaplama yüzeyleriyle birlikte iç
mekan kompozisyonunda farklılık yaratıyor. Burası
duvarlardaki yoğun ahşap kaplamanın verdiği
sıcaklık, renk ve koku ile farklı bir dokuyu iç
mekana taşıyor. İç mekandaki diğer birimlerde ise
bu dokunun zemindeki ahşap kaplama ile devam
ettirildiği görülüyor.
Yapının Sefarad Sinagogu ve aynı zamanda
Portekiz’de de bulunan, en iyi korunmuş Orta
Çağ sinagoglarından Tomar Sinagogu’nun kutsal
alanlarına referans veren ve tüm uzunluğuyla
yükselen ana ibadet birimi, iç mekandaki kompleks
geometrinin gizlendiği ve kutsal alanın algısını
şekillendiren bir örtüyle bitirilmiş. Örtüde açılan 12
boşluk, dış yüzeyde açılan küçük boşluklarla beraber
güneş ışığını filtreleyerek iç mekanda aydınlatmayı
sağlıyor.
Orta Çağ kent kurgusunu koruyan bir kasabada,
fonksiyonel bir tasarımı çok mümkün kılmayan bir
arazi parçasında yer alan bu keskin granit kütle,
kültürel bir simgenin nasıl hayata geçirilebileceğini
gösterir nitelikte. Yapı iç mekan kurgusu, dış kütlesi
ve taş işçiliğiyle birlikte gelen iddiasıyla bir Orta Çağ
şehrinin geleneksel dokusu içinde var olabilirken aynı
zamanda sivrilmeyi de başarıyor.
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 87
Projeler/Projects: Transoco
Zemin Kat Planı/Grond Floor Plan
1- Lobi/Lobby 2- Sefarad sinagogu ibadet alanı
Synagoguge Sefradita model room 3- Sergi alanı
Exhibition room 4- Projeksiyon odası/Projection room
5- Teras/Terrace 6- Teknik birim/Technical area 7- Kadınlar
birimi ve sergi alanı/Women’s room and exhibition room
PLAN ŞEMASI,
ARAZİNİN
NEREDEYSE
ÜÇGEN
GEOMETRİSİ
DOĞRULTUSUNDA
TASARLANARAK,
KESKİN BİR FORM
ELDE EDİLMİŞ.
THE PLAN IS
based on the
trıangular
shape of ıts siTE.
A Kesiti/Section A
88 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
The design’s character also gives the impression that the
interior space is sculpted within this block. In fact the
building has a multifunctional architectural program as
a cultural center including an exhibition room, Sefradita
model synagogue room, a separate unit for women,
projection room, lobby, terrace and a technical unit. The
main worship area differs from the remaining interior
spaces with its height and wood cladding that has an
apparent vertical movement from floor to the ceiling.
The main worship room is dominated by the texture and
the sense of vertical expansion of the wood cladding
of the walls, giving it particular natural color and feel.
The texture is continued in the interior by the usage
of wood on the floor surface. The main worship area
gives reference to the sacred spaces of the Sephardic
Synagogue type specifically the best-preserved medieval
synagogue in Portugal, the Synagogue of Tomar. This
space is covered by a roof filtering the sunlight to the
interior with its 12 voids where the complex geometry
veils and shapes the perception of all sacred space.
Here in Laranjeira and Byrne’s important project for
Transoco, a well-preserved medieval urban fabric presents
the opportunity for a functional design consisting of a
sharp angled granite mass transformed into a cultural
icon. The building with its intriguing interior spaces, stark
exterior mass and stonework works well the traditional
built environment yet is very distinct in pointing to a new
future for Jewish culture in Portugal.
GRANİT TAŞ KAPLAMALARIN DETAYLI BİR ŞEKİLDE ELE
ALINARAK OLUŞTURULDUĞU ŞAŞIRTMALAR VE KÜÇÜK
BOŞLUKLARLA CEPHE HAREKETLENDİRİLMİŞ.
THE BUILDING FAÇADE IS ACTIVATED BY THE INTRICATE STONEWORKS
AND THE SERIES OF SMALL VOIDS.
Mimar/ArchItect: Gonçalo Byrne Arquitectos, Oficina Ideias em linha
Yer/LocatIon: Transoco, Portekiz/Transoco, Portugal
Yıl/Year: 2012
Program/Programme: Lobi, Sefarad sinagogu ibadet alanı, sergi alanı, projeksiyon odası,
teras, teknik birim, kadınlar birimi ve sergi alanı/Lobby, synagoguge Sefradita model
room, exhibition room, projection room, terrace, technical area, women’s room and
exhibition room
Malzeme/MaterIal: Granit, ahşap/Granite, wood
Alan/Area: 500 m²
Tasarım Ekibi/DesIgn Team: Gonçalo Byrne, José Laranjeira, Doriana Reino, Ana Abrantes,
Tiago Oliveira
Taş Yerleşimi/Stone Layout
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 89
Projeler/Projects: Banyoles
90 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
Üç ekoloji
Barselonalı mimarlık firması MiAS’ın
İspanya’nın Banyoles şehrinde restore ettiği
meydan ve su kanallarında doğa, tarih ve
toplum bir arada değerlendiriliyor.
FOTOĞRAF-PHOTO: Adrià Goula
Yazı-Text: GÖKHAN KARAKUŞ
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 91
Projeler/Projects: Banyoles
K
amusal alanlar modern dönemde kentsel doku içinde dramatik
bir değişime sahne oldu. Şehirler geliştikçe, ticari ve altyapısal
öncelikler kentlerin merkezindeki kamusal alanların kullanım
şekillerini değiştirdi. Özellikle merkezi kamusal alanlarda
modern kapitalist sistemin -mağaza, reklam ve alışveriş
merkezleri gibi- ticari bileşenleri ve otopark ve otoban ağları gibi
otomobil merkezli ulaşım inşaatı şehir dokularını teslim aldı. Gelişmiş
ülkelerde 20. yüzyılın sonlarında zirveye ulaşan bu değişim, kentin
doğal ve tarihi niteliklerinde bozulmaya yol açtı. Öncelikler ticari
alanlara kaydıkça, kamusal alanın şekli bu sistemlere uymak üzere planlı
ve plansız yollarla farklılaştırıldı. Bugün, 21. yüzyılın başında şehirler
pazar odaklı bir küreselleşme sürecinin temel arenalarına dönüşünce,
kent hayatının karakteri dünya çapında bir fenomen halini aldı.
Bütün bunlara rağmen, mimarlar ve şehir plancılar bu
ticarileşmeye karşı gelerek kent yaşamının sosyal ve doğal yönlerini
önceliklendirmeye odaklanmaya başlıyorlar. Sosyal alışverişin
projenin ana amacını teşkil ettiği, kamusal alanların sosyal
etkileşime bağlam oluşturmak üzere dönüştürüldüğü ‘şehrin yeni
mimarisi’ne yönelik pek çok proje önerisi görüyoruz. Bu anlamda,
mevcut mimari pratikte mimari deneyimin insan faktörünü içeren
sosyal unsuru önem kazanıyor.
92 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
‘’Ecological praxes might be defined
as a search to identify in each partial
locus of existence the potential
vectors of subjectification and
singularization.’’
FélIx GuattarI, The Three Ecologies
Three ecologies
Nature, history and society are
weaved together in a series of
restored squares and water
canals for the city of Banyoles in
Spain by Barcelona architecture
practice MiAS.
P
Mimari deneyime odaklanmanın bir sonucu da insanın doğayla ilişkisine
dair farkındalığın yükselmesi oldu. İnsan varoluşunun temellerindeki
ciddi meseleler mimarları mimarinin daha geniş ekolojik rolü konusunda
düşünmeye sevk etti. Bu ekolojik perspektif, teknikten felsefi yaklaşıma,
binaların kaynak kullanımı konusunda verimliliğini arttırmak üzere
çevresel ‘mühendislik’ çalışmalarından insan ekolojisi ya da ‘ekosofi’
olarak tanımlanabilecek daha geniş felsefi meselelere kadar uzanıyor. Bu
ekolojik diskurun bir parçası olarak mimari, kırsaldan kentsel bağlama
pek çok seviyede ekosistemlerle ilgilenmeye başladı. Mimari, kırsal
alanlardan kentsel mekanlara kadar doğa ve çevreyle giderek daha aktif
ilişki kurmakta.
Josep Miàs Gifre yönetimindeki Barselonalı mimarlık firması MiAS
Arquitectes’in Kuzey Katalonya’daki Banyoles kentinde gerçekleştirdikleri
bir dizi meydan projesini anlamak, ancak bu perspektifle mümkün.
2000 yılında kurulan MiAS o zamandan bu yana el işçiliği ve ayrıntılara
gösterdikleri özenle dikkat çeken dış mekan ve meydan tasarımlarıyla
kamusal alanlara odaklanıyorlar. 2007’de gerçekleştirdikleri Barselona
Pazarı bu yaklaşıma iyi bir örnek. Firmanın Banyoles şehrinin tarihi
merkezi için gerçekleştirdiği bir dizi meydan projesinin temelleri, 1998’de
proje önerilerinin ilgili yarışmayı kazanmasıyla atılmış. MiAS bu kamusal
alanların taş yüzeyleri üzerinde çalışarak, bu yüzeyleri bir dizi restore
ublic space in urban areas has changed
dramatically in the modern period. As cities have
grown, commercial and infrastructural priorities
have taken over the use of public spaces filling
up the centers of our cities. In central urban
areas particularly the products of the modern capitalist
system in its commercial components such as shops,
advertising and shopping centers along with the
attendant automobile centered transportation elements
such as parking areas and extensive road networks have
taken over the fabric of cities. This transformation that
had its peak in the late 20th century in the developed
world has resulted in the degradation of the natural and
historic features of the city. As priorities have shifted
to the commercial realm, the shape of public space
has been adjusted to accommodate these systems in
planned and unplanned ways. The character of urban
life today in the early 21st century has in fact become
a worldwide phenomenon as cities have become the
key arenas of a primarily market driven globalization
process.
Increasingly though architects and urban planners are
starting to critically focus on prioritizing the social and
natural aspects of urban life as a counterpoint to this
commercialism. There have been many proposals for
the transformation of public spaces into a context for
social interaction where social exchange becomes the
main purpose of a project for a “new architecture of
the city”. The social element in the human factors of
the experience of architecture has in this way become
important for current architectural practice.
This focus on the experience of architecture has
also had another effect - raising the awareness of
man’s relationship to nature. Serious issues in the
fundamentals of human existence have moved architects
to think about the larger ecological role of architecture.
This ecological view ranges from the technical to the
philosophical, from the environmental “engineering”
of buildings to be efficient in the use of resources to
broader philosophical issues that can be described as
human ecology or ecosophy. As a part of this ecological
discourse, architecture has started to engage ecosystems
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 93
Projeler/Projects: Banyoles
edilmiş modern-öncesi sulama kanalı ile entegre
etme stratejisi üzerinde ilerlemiş. Amaçları şehre
taze su akışını şehir halkının günlük yaşamına dahil
olacak şekilde getirmek olan mimarlar, Banyoles’teki
meydanlar ağını bu su elemanlarını çocukların oyun
oynayabileceği, kentlilerin dinlenip doğal bir ortamı
deneyimleyebilecekleri günlük şehir hayatının bir
parçası olarak planlamışlar. Travertenin bir dizi
tesselasyon ile kesip hizalanmasıyla kaldırımda
oluşturulan yarıklar su kanallarını zemine bağlıyor.
İleri taş kesim ve döşeme tekniklerinin taş tasarımına
sağladığı olanaklar sayesinde gelişen taş işçiliği ve
oymacılığı, bu alanlara hem kentin tarihi dokusuna
uyumlu, hem de çağdaş bir karakter kazandırıyor.
Kuzeydoğu Katalonya’nın Girona bölgesinde 17.309
nüfuslu bir kent olan Banyoles, 1992 Barselona
Olimpiyatları’nda kürek yarışlarının gerçekleştirildiği
tektonik Banyoles Gölü’nün kıyısında yer alıyor.
Şehrin Romanesk Orta Çağ tarihi merkezi, modern
dönemde dar sokaklara ve bozuk kaldırımlara sıkışan
araç ve yaya trafiğiyle oldukça kötü duruma gelmiş,
gölden gelen ve eskiden bahçeleri sulamak için
kullanılan su kanalları şehrin kanalizasyon sistemine
karışmış. Şehir merkezindeki kaldırımlara araçlar
rastgele park etmeye başlamış.
MiAS buna çözüm olarak bütün eski kaldırımların
kaldırılarak yerine tutarlı traverten kullanımıyla
bütünlük kazandırılan yeni bir sokaklar ve meydanlar
sisteminin kurulmasını ve tarihi kent merkezinin
yayalaştırılmasını planlamış. Banyoles bölgesindeki
zengin kalkerli traverten kaynakları sayesinde
traverten, tarih boyunca kentin kilise, Orta Çağ evleri
ve tarihi yapılarında en sık rastlanan malzemelerden
biri olmuş. Mimarlar traverten kullanımını tarihe
saygının yanı sıra, akan suyun sağladığı ekolojik
imkanlarla birlikte yeni formlara olanak vermesi
ile de açıklıyorlar: ‘’Şehir merkezinin tamamında
94 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
BANYOLES DÖNÜŞÜM PROJESİ KAPSAMINDA
YENİLENEN DÖRT MEYDANDA OLUŞTURULAN
ESTETİK VE FONKSİYONEL FORMLAR HEYKELİMSİ
BİR ETKİ YARATIRKEN STEREOTOMİYE FARKLI BİR
YAKLAŞIM GETİRİYOR.
THe BANYOLES URBAN TRANSFORMATION PROJECT
THAT INCLUDES THE REHABILITATION OF FOUR PUBLIC
SQUARES, GENERATES SCULPTURAL EFFECTS WITH ITS
AESTHETIC AND FUNCTIONAL FORMS that exhıbıt
ınnovatıve stereotomy ın stone.
at many levels from rural to urban contexts. From
technique to philosophy, architecture is now increasingly
in active engagement with nature and the environment
from rural countryside to urban areas.
It is in the latter sense that we can understand the
projects for a number of squares in the city of Banyoles
in northern Catalonia by Barcelona practice MiAS
Arquitectes led by the architect Josep Miàs Gifre. MiAS
founded in 2000 has since then had as a focus on public
space in designs for outdoor squares and plazas with
an emphasis on craft and detail in projects such as the
Barceloneta Market in Barcelona, 2007. In this more
recent project for a series of squares for the historic core
of Banyoles that started from the firm’s competition
winning proposal of 1998, MiAS has strategically
reworked the stone surfaces of these public spaces
integrating them with a series of restored pre-modern
irrigation canals. Their objective was to bring the vital
flow of fresh water into the space of the city in an active
engagement with the daily life of local residents. MiAS’
plan for these network of squares in Banyoles has been
conceived to make these water elements a part of urban
daily life as focal points for playing areas for children,
relaxation and contemplation of nature. Using a series
of travertine pattern tessellations the stone is cut and
aligned to create fissures in the pavement that link the
canals to the paved surface. The possibilities of design
in stone through advanced techniques in the cutting
and assembly of stone maximizing the stereotomy and
masonry characteristics of the stone gives these spaces a
contemporary feel yet with a design still in line with the
historical fabric of the city.
Banyoles is a city of 17,309 inhabitants located in the
province of Girona in northeastern Catalonia, Spain. It
is situated next to the Lake of Banyoles, a natural lake
located in a tectonic depression that was a venue for the
rowing events in the 1992 Barcelona Olympics. Banyoles’
Romanesque medieval old town had deteriorated in the
modern period with vehicles and pedestrians crowded
in narrow streets and decaying sidewalks. A network of
irrigation canals leading from the lake that originally
were used to water the yards and gardens of the city’s
core had become a part of the sewer system of the city.
Around the Central Square there were also sidewalks in
which cars parked randomly.
MiAS called for pedestrianization of the old city,
removing all the old sidewalks and replacing them
with a new system of squares and connected streets
unified by the consistent use of travertine. The region of
Banyoles has large deposits of the calcareous travertine,
making it an important material in the buildings,
churches, medieval houses and landmarks of the
city. The architects explain their use of travertine as
a decision respecting history that also allows for new
forms with ecological possibilities of flowing water. “We
chose the same material in which all the city center
is built. The tiles of travertine stone generate folds in
order to form canals or regulation gates. We break the
linearity of the pedestrian paths making cuts in their
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 95
Projeler/Projects: Banyoles
kullanılan malzemeyi seçtik. Traverten karoların
meydana getirdiği kıvrımlarla kanallar ve düzenleme
geçitleri oluşturuluyor. Yaya yollarının çizgiselliğini
yüzeylerinde açtığımız yarıklarla bölüp, suyun
akışının hissedilmesini sağlıyoruz. Amaç kuşkusuz
malzeme olarak travertenin imkanlarını zorlamak;
topraktan, içinden suyun geçtiği yeni kaldırıma
kadar...’’ MiAS’ın yeni yaya yolları ve meydanlar
içeren Banyoles kamusal alan tasarımı geleneksel
şehir dokusu ve tarihi su sistemlerinin mimari
deneyimini zenginleştirmek üzerine kurulu. Traverten
kullanımı tarihi şehir alanlarında suyun akışına
olanak vererek, suyu şehirlilerin kent deneyimini
zenginleştiren sürekli bir olgu haline getiriyor.
MiAS’ın 1998-2012 arasında gerçekleştirdiği Banyoles
kamusal alan planı, ana meydan, bir dizi daha
küçük meydan ve onları birbirine bağlayan sokakları
içeriyor. Tarihi su kanalları bu sistem içine örülüp,
stratejik noktalarda havuzlar halinde açığa çıkarılıyor.
Otomobil kullanımına kapatılan bu sokaklar, yaya
yolları, meydanlar ve kanallardan oluşan bir alana
96 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
surface so the flow of water can be felt. Certainly, the purpose is to exhaust
the possibilities of the material of travertine itself, from the soil to the new
paving passing through water.” MiAS’ plan for a new network of pedestrian
paths and squares at Banyoles is intended to enhance the experience of
the architecture of the traditional city fabric and the historic water systems.
The use of travertine facilitates the flow of water through the spaces of the
old city making it a constant presence that enhances the engagement and
experience of the city by its residents.
MiAS plan for public space at Banyoles, 1998-2012, consists of the design
for the Central Square, a series of smaller squares and the connecting
street network. Through this system is weaved the historical irrigation
canals that are in strategic points uncovered and collected in pools of
water for the interaction of residents. These pedestrianized streets now
freed of automobiles are repaved as a continuous zone of streets, squares
and canals defining a new public space for the city. This new public space
is linked to the traces of the medieval past through this sequence of
squares named after the major historical monuments located there, ‘Plaça
Major’ (Central square), ‘Plaça dels Estudis’(Square of studies), ‘Plaça de
la Font’(Water source square) , ‘Plaça del Teatre’(Theater Square), ‘Plaça
de l’església Santa Maria’(Square of the Church of Santa Maria), ‘Plaça del
monestir’ (Monastery square). The second aspect of the project was the
dönüştürülmek üzere yeniden döşenerek kent için yeni bir kamusal
alan tanımlanıyor. Bu yeni kamusal alan, Orta Çağ geçmişiyle ilişkisini
adlarını şehirde bulunan tarihi anıtlardan alan meydanlarla yaşatıyor:
‘Plaça Major’ (Ana Meydan), ‘Plaça dels Estudis’(Çalışma Meydanı) ,
‘Plaça de la Font’(Çeşme Meydanı), ‘Plaça del Teatre’(Tiyatro Meydanı),
‘Plaça de l’església Santa Maria’ (Santa Maria Kilisesi Meydanı), ‘Plaça
del Monestir’ (Manastır Meydanı).
Projenin ikinci bölümü su kanallarının restorasyonunu içeriyor. Banyoles
Gölü’nden çıkan bu su yolları tarih boyunca şehri dolaşarak evlerin
bahçelerine su götürmüş. Yıllar geçip bu bahçeler ortadan kalktıkça kanal
çıkışları da kapanmış, kanallardaki suyun kalitesi giderek bozularak
sonunda kanalizasyon sistemine karışmış. MiAS’ın 1998’de yarışma
kazanan önerisi, Banyoles tarihi kentinde insan ve su dolaşımına yer
açarak insana ve doğaya geleneksel olarak sahip oldukları rotayı geri
kazandırmayı, böylece kamusal alanın ekolojik ve sosyal etkisini yeniden
canlandırmayı hedeflemiş. Şehrin sosyal alanının doğal ekosistemlerle
bir arada düzenlendiği sistemde, akan su yollarıyla hareket bulan doğa,
kentin dokusunda dinamik bir varlık kazanıyor. Bu alanlardan her biri
taş ve doğa gibi doğal elemanları modern dünyamızda doğa ve ekolojiye
verilen değerin görünür sembolleri olarak şehre dahil ederek kentlilerin
günlük yaşamını güzelleştiriyor.
plan to restore the irrigation canals. Historically, these
waterways originating from Banyoles Lake crisscrossed
the city supplying water to the backyards of the
residential homes. The loss of these private gardens
over the years resulted in their progressive covering
and the degeneration of the quality of the canalized
water that became in the end a part of the sewage
system. MiAS’ competition winning project from 1998
aims to reinvigorate the ecological and social impact of
public space through the facilitation of the circulation
of people and water through the old town of Banyoles,
giving nature and man back the common itineraries
they had traditionally occupied. Nature reactivated
through these flowing streams acts as a dynamic
presence in the fabric of the city weaving together the
natural ecosystems with the social space of the city.
Each of these spaces is conceived to enhance the daily
life of residents by practically introducing the natural
elements of stone and water in the city as a highly
visible symbol of the value given to nature and ecology
in our modern world.
Vaziyet Planı/Site Plan
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 97
Projeler/Projects: Banyoles
Plaça de la Font
98 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
Bu küçük meydanın ana
elemanlarını ağaçlar ve su
kanallarının tarihi kalıntıları
oluşturuyor. Meydana adını
veren tarihi taş çeşme yeni,
köşeli bir metal musluğun
eklenmesiyle restore edilmiş.
Su akışının bu heykelsi
çeşmeyle belirlendiği
meydanda restore edilen
kanal kapakları ve bir yanında
ilerleyen kanal da su unsurunu
vurgulamayı sürdürüyor.
This small square features a
small number of trees and
the historical remains of the
irrigation canals as primary
elements. As per its name
‘Plaça de la Font’ (water source
square), the focus of the square
is an ancient round stone water
fountain that is restored with the
addition of a new angular metal
spigot. The sculptural fountain
marks the flow of water through
the square that also includes
the visible presence of restored
round canal covers and the canal
that continues on one side.
BANYOLES’TE DÖRT FARKLI MEYDANDA
SU VE TAŞIN VERDİĞİ TASARIM İMKANLARI
KULLANILARAK, ORTA ÇAĞ KENT
DOKUSUNA UYUMLU KAMUSAL ALANLAR
ELDE EDİLMİŞ.
FOUR DIFFERENT PUBLIC SQUARES
WERE DESIGNED IN REFERENCE TO THE
MEDIEVAL URBAN FABRIC OF BANYOLES,
USING DIFFERENT URBAN OPPURTUNITIES
PROVIDED BY WATER AND STONE.
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 99
Projeler/Projects: Banyoles
KÜÇÜK ÖLÇEKLİ BİR MEYDAN OLAN
PLAÇA DE LA FONT’UN ODAK NOKTASINI
DAİRESEL, TAŞ BİR ÇEŞME OLUŞTURUYOR.
A CIRCULAR STONE FOUNTAIN IS THE
FOCAL POINT OF THE SMALL SCALE OF
THE PLAÇA DE LA FONT.
100 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
KENT MEYDANINDA
ESKİ SU
KANALLARININ
İYİLEŞTİRİLMESİ VE
MODERN AHŞAP
BANKLAR, TAŞ VE
AĞAÇ ÖĞELERİYLE
FARKLI BİR KAMUSAL
ALAN DENEYİMİ
SUNULUYOR.
A UNIQUE PUBLIC SPATIAL
EXPERIENCE IS CREATED
BY THE REHABILITATING
THE OLD WATER CANALS
USING MODERN WOODEN
BENCHES, STONE AND
TREES.
Plaça de la Font Vaziyet Planı/Site Plan of Plaça de la Font
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 101
Projeler/Projects: Banyoles
Plaça
Major
Banyoles’te MiAS tarafından
tasarlanan meydanların en
büyüğü olan bu meydanın
ana unsurları açık alan ve bir
arkad oluşturacak şekilde
dizili tarihi kemerlerle çevrili
ağaçlar... Tasarımda, traverten
bloklardan oluşan düzenli bir
kaldırım, yan sokaktan çıkan
ve meydanın köşesinde küçük
bir havuz oluşturan küçük dere
ile yer yer kesiliyor. Havuz,
ileri stereotomik geometri ile
açılı, dörtgen formlarda kesilen
travertenin ustaca döşenmesi
ile oluşturulmuş. Meydanın
zeminine döşenen travertenin
kesintisiz olarak suyla
birleşmesi dramatik bir görüntü
ortaya koyuyor. Taşın keskin
biçimlerine tezat oluşturan bir
dizi yuvarlak ahşap bank da
bu kompozisyona uyum içinde
dahil oluyor. Arkad, meydanın
diğer tarafına doğru devam
ederek rahat bir dinlenme alanı
yaratan banklı ağaç kümelerini
çevreliyor.
102 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 103
Projeler/Projects: Banyoles
ŞEHRİN EN BÜYÜK
MEYDANI OLAN
PLAÇA MAJOR,
ÇEVRESİNDEKİ
BİNA CEPHELERİ,
KEMERLER GİBİ
TÜM MİMARİ
ÖĞELER GÖZ
ÖNÜNE ALINARAK
TASARLANMIŞ.
THE LARGEST
SQUARE OF THE
CITY, PLAÇA
MAJOR IS
DESIGNED BASED
on THE BUILDING
FAÇADES AND
ARCHES on ıts
PERIMETER
104 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
The main square of the city is the largest of
the squares for Banyoles designed by MiAS.
The main features of the square are an open
area and grove of trees surrounded by a series
of historical arches that forms an arcade. The
design consists of the creation of a consistent
uniform pavement in different courses of
travertine blocks in various sizes broken by the
emergence of the stream originating from a side
street in a small pool in the corner of the Square.
For this pool travertine is assembled in masonry
of advanced stereotomic geometry of stones
cut in angular and square forms. The pavement
travertine from the surface of the square
dramatically continues into the water without a
break. A series of round wood benches provides
a contrast to the sharp cuts of the stone
integrating smoothly into the composition. The
arcade continues to the other side of the square
surrounding a grove of trees with benches for
rest and relaxation.
Plaça Major Vaziyet Planı/Plaça Major Site Plan
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 105
Projeler/Projects: Banyoles
Plaça del teatre
106 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
‘Tiyatro Meydanı’nı çevreleyen üç sokak,
meydanın büyük bölümünü kaplayan MiAS
tasarımı havuzda buluşuyor. Havuz, ileri
stereotomik geometri ile kesilen travertenin
meydanın zeminine farklı seviyelerde
yerleştirilmesiyle, zeminde açılan bir oyuk
görünümünde... Her bir traverten parçası,
hem yüzey, hem de yığma elemanı olarak bir
dizi açılı formda bir araya getirilerek havuzu
oluşturuyor. Havuzun merkezindeki çeşmeye
ikinci bir su akışı sağlamak üzere demir bir
kanal daha eklenmiş. Bu köşeli traverten havuz
su sıçratarak eğlenen küçük çocuklardan
çevresinde kaykay yapan gençlere kadar her
yaşta çocuk için bir oyun alanı teşkil ediyor.
Meydandaki küçük kafedeki banklar ve oturma
elemanları yetişkin ve çocukları ortak bir
alanda buluşturuyor.
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 107
Projeler/Projects: Banyoles
TAŞ, SU, AHŞAP VE
YEŞİLİN BİRLEŞTİĞİ
MEYDANLARDA
AYNI TASARIM
ANLAYIŞI FARKLI
ŞEKİLLERDE
KURGULANARAK
FARKLI AKTİVİTE
İMKANLARI
VERİYOR.
THE SAME DESIGN
CONCEPT IS
APPLIED IN
a DIFFERENT
way IN each
SQUARE, usıng
STONE, WATER
AND landscape
As THE MAIN
ELEMENTS.
108 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
TİYATRONUN YÖNLENDİĞİ MEYDANDA TRAVERTEN TAŞINDAN
AÇILI BİR HAVUZ TASARLANMIŞ.
AN ANGULAR LIMESTONE POOL WAS DESIGNED IN THE SQUARE,
FACıng THE THEATRE.
Plaça del Teatre Vaziyet Planı/ Plaça del Teatre Site Plan
The square of the theater is a confluence of three
streets that has at its center in MiAS’ design a
pool that occupies a large portion of this small
space. This pool is cut deeply into the surface
of the square using an advanced stereotomic
geometry of travertine at different levels. Each
piece of this travertine construction acts both as
a stacking and surface element forming the pool
in a series of angular shapes. At the center of this
pool is a historic water fountain with an added rust
colored iron canal that allows a secondary flow of
water into the pool. The angular travertine pool
provides a playground for children of all ages from
small children splashing in the water to older ones
using the surfaces for skateboarding. Benches and
seating for a small café bring together adults and
children in a common public space.
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 109
Projeler/Projects: Banyoles
Plaça dels estudIs
Bu meydan su kanalını bir
ucunda tarihi bir demir
çeşmenin bulunduğu uzun bir
havuz olarak açığa çıkartıyor.
Meydanın görsel odağını
oluşturan, taş tabanlı bu
neoklasik demir çeşme, suyun
kentte yeniden kazandığı
önemi vurguluyor. Traverten
kaldırımın geometrisinden
dramatik bir biçimde yükselen
çeşmenin yanı sıra, dairesel
ahşap banklar ve ağaç
çevresindeki metal oturma
elemanları diğer meydanlardaki
gibi tasarımın diğer tanımlayıcı
ögelerini oluşturuyor.
110 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
PLAÇA DELS
ESTUDIS’TE
UZUN BİR KANAL,
BÖLGEDE YAYGIN
GÖRÜLEN TARİHİ
BİR DEMİR ÇEŞME
İLE SONLANIYOR.
A LONG WATER
CANAL ENDS AT
A HISTORICAL
IRON FOUNTAIN,
A COMMON
FEATURE IN THE
hıstorıc center.
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 111
Projeler/Projects: Banyoles
DİĞER MEYDAN TASARIMLARINDA
OLDUĞU GİBİ PLAÇA DELS ESTUDIS’TE
DE KENTİN TARİHİ ORTAYA
ÇIKARILARAK, RAHAT, ÇEKİCİ VE
MODERN BİR KAMUSAL ALAN
TASARLANMIŞ.
A COMFORTABLE, INVITING AND MODERN
PUBLIC SPACE IS CREATED IN PLAÇA DELS
ESTUDIS, WHILE REVEALING THE HISTORICAL
TEXTURE.
112 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
Mimar/ArchItect: MİAS Architects
Yer/LocatIon: Banyoles, İspanya/Banyoles, Spain
Yıl/Year: 2011
Program/Programme: Kamusal alan restorasyonu/Public space
rehabilitation
Malzeme/MaterIals: Kireçtaşı, traverten, ahşap/Limestone,
travertine, wood
Alan/Area: 18.000 m2
Tasarım Ekibi/DesIgn Team: Josep Miàs, Silvia Brandi, Adriana
Porta, Mario Blanco, Josep Puigdemont, Fausto Raposo, Mafalda
Batista, Judith Segura, Sophie Lambert, Sven Holzgreve, Thomas
Westerholm, Oliver Bals, Marta Cases, Julie Nicaise, Lluís A.
Casanovas, Anna Mallén, Bárbara Fachada, Marco Miglioli
Plaça dels Estudis Vaziyet Planı/Plaça dels Estudis Site Plan
This square reveals the irrigation
canal as a long pool featuring
prominently a historic iron
water fountain on one end. This
neoclassic iron fountain sitting
significantly on its stone base
is the visual centerpiece of the
square symbolically affirming the
renewed importance of the water
system for the town. Dramatically
pushing up from the geometry
of the travertine pavement it is
the focal point of the square that
also contains the round wood
benches and a rust colored
metal tree bed surrounds in a
design style found throughout
MiAS’ Banyoles project.
MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014 • NATURA 113
2014 Etkinlik Takvimi / 2014 Event Calendar
TECHNO + STONE, 4–6
MART / MARCH 4-6, KIEV,
UKRAYNA / UKRAINE
10. Uluslararası Doğal Taş Makineleri ve
Hizmetleri Fuarı Techno+Stone, KievBuild
etkinliğiyle birlikte düzenleniyor.
Techno+Stone Fuarı’nda dünyanın
önemli üreticileri ve yerel firmalar;
doğal taştan imal edilmiş inşaat ve yapı
malzemeleri alanındaki ürünleri ile aynı
zamanda doğal taş üretim ve işleme
teknolojileri, makine ve ekipmanlarını
sergiliyorlar.
10th International Exhibition
Natural Stone, Machinery and
Services Techno+Stone Ukraine
2014 will take place at the
International Exhibition Center
alongside KievBuild. At the
Techno+Stone exhibition, leading local
and global producers showcase a wide range of building and finishing
materials made from natural stone,
and also technologies, machinery and
equipment for producing and
processing natural stone.
XIAMEN STONE FAIR,
6-9 MART / MARCH 6-9,
XIAMEN, ÇİN / CHINA
Doğal taş ve makineleri sektöründe
düzenlenen en önemli etkinliklerden
birisi olan Xiamen fuarı 158.000 m2’lik
alanıyla, dünyanın en büyük sergi
alanına sahip konumda. Çin dışından
gelen üreticilerin kullanımı için yeni
hizmete açılan 30.000 m2’lik alan ise
daha geniş ve lüks bir kullanım sahası
sunuyor.
Xiamen Stone Fair 2014-International
Stone Fair and International Tools
and Machinery Fair, considered one
of the main global events for the
stone and machinery segment, will
offer more selected samples this
year. It is an opportunity for buyers
and sellers of stone products and
services from around the world to
source an astounding array of the
very latest technologies, innovations
and techniques as well as machinery
and equipment for producing and
processing natural stone.
EXPO REVESTIR,
11-14 MART / MARCH 11-14,
SAO PAULO, BREZİLYA /
BRAZIL
10 yılı aşkın deneyimiyle, Expo
Revestir 2014 etkinliği mimari ve inşaat
sektörlerinin buluşma noktasını teşkil
ediyor. 11-14 Mart tarihleri arasında, Sao
Paolo’da, Transamerica Expo Center’da
gerçekleşecek olan etkinlik, mimar,
iç mimar, perakendeci, müteahhit ve
uluslararası alıcıları bir araya getirecek. With over a decade of experience,
Expo Revestir 2014 will be the
meeting point of the professional
market of architecture and
construction. The event, which takes
place at the Transamerica Expo Center
in Sao Paulo, will bring together
architects, interior designers,
retailers, builders and international
buyers from around the world.
MARBLE, 26-29 MART
/ MARCH 26-29, İZMİR,
TÜRKİYE / TURKEY
2013 yılında da sektördeki önemini
tüm dünyaya tekrar gösteren Marble
Uluslararası Doğal Taş ve Teknolojileri
Fuarı etkinliği, sektörün buluşma
noktası olarak, sadece ulusal market
için değil uluslararası pazar için de
önemini önümüzdeki yıllarda da
koruyacağını kanıtladı.
Marble-International Natural Stone
and Technology Fair once again
proved itself in the global arena with
exhibitors and the visitors in 2013.
Being the meeting point of the sector,
the fair showed that its success will
continue towards the international
market.
114 NATURA • MART - NİSAN 2014 / MARCH - APRIL 2014
CQ Stone, 24-26 NİSAN /
APRIL 24-26, CHONGQING,
ÇİN / CHINA
Batı Çin taş sektöründeki en hızlı
büyüyen, geniş kapsamlı ve en
profesyonel ziyaretçi sahibi fuarlardan
biri olan Çin Chongqing Uluslararası Taş
Fuarı (CQSTONE) yaklaşık olarak 19 ülke
ve bölgeden 326 firma ve 82 bini aşkın
yerli ve yabancı ziyaretçiye ev sahipliği
yapıyor.
China Chongqing International
Stone Exhibition (CQSTONE), the
annual grand gathering, after three
years of continuous cultivation and
development, has accepted 326
companies from nearly 19 countries
and regions, and over 82,000 domestic
and foreign professional audiences. It
is one of the largest scale and fastestgrowing international exhibitions in
stone industry of western China. It is
a good platform for local and global
companies to expand their business in
the Southwest market.
STONETECH, 28-30 NİSAN
/ APRIL 28-30, PEKİN, ÇİN /
BEIJING, CHINA
Uluslararası tasarım kuruluşlarıyla ortak
çalışmaları neticesinde, Stonetech
etkinliği taş tasarımında önemli bir
etkinlik konumuna geldi. Etkinlikte taş
tasarımında son konseptler, tasarımlar,
yenilikler doğal taş işleyici firmalar ile
tasarımcılar, mimarlar ve iç mimarlar
arasında etkin iletişim sağlanarak
aktarılıyor.
Together with the well-known
international design institutions, a
new theme design will be debuted
at Stonetech to provide the latest
concepts of stone design, with the
aim of connecting stone processing
enterprises with designers, architects
and interior decorators.
COVERINGS, 29 NİSAN–2
MAYIS / APRIL 29-MAY 2,
LAS VEGAS, A.B.D. / U.S.A.
A.B.D.’nin en önemli ve en büyük
doğal taş ve seramik fuarı Coverings,.
50 ülkeden katılımcı ile doğal taş ve
seramik alanında yenilikçi ürünleri
bünyesinde barındırırken, aynı
zamanda sektörün her alanı için sürekli
eğitim imkanı sunuyor. Coverings, the largest and most
important ceramic tile and natural
stone trade fair and expo in the United
States, features exhibitors from more
than 50 countries. The fair is a stage
for introducing some of the most
innovative tile and stone products in
the world, also serving as a valuable
resource for continuing education for
all segments of the industry.
Download