Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ BAKLAGİL YEM BİTKİLERİ DERS NOTU Doç. Dr. İbrahim ATIŞ 1 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ BAKLAGİL YEM BİTKİLERİ Baklagil Yembitkileri Sistematiği Alem: Bitkiler Evreni (Regnum Vegetablis) Sınıf: Kapalı Tohumlular (Angiospermae) Altsınıf: İki Çenekli (Dicotyledoneae) Takım: Gülgiller (Rosales) Familya: Baklagiller(Leguminosae) Cins: Üçgül (Trifolium) Tür: Ak üçgül (repens) Genellikle Baklagiller familyasına bağlı olan üç altfamilyanın bulunduğu bildirilir. Bunlar sırayla; Caesalpinoideae, Mimosoideae ve Papillionoideae altfamilyalarıdır. Bu altfamilyalardan ilk ikisi çoğunlukla tropik ve subtropik bölgelerde yetişen, ağacımsı bitkileri içine alır. Buna karşılık, Papillionaceae altfamilyasına bağlı 10,000 kadar tür tarımsal açıdan çok önemlidir. Yurdumuzda yembitkileri olarak kullanılan baklagillerin tümü Papillionaceae altfamilyasına bağlıdır. Bu altfamilyada ise yurdumuz için önemli olan yembitkileri Vicieae (Cicer, Vicia, Lens, Lathyrus ve Picum), Trifolieae (Trifolium, Melilotus, Trigonella ve Medicago), Loteae (Lotus ve Anthyllis) ve Hedysareae (Hedysarum, Onobrachis, Arachis ve Alhagii) oymakları içerisinde yer almaktadır. Baklagil Yembitkilerinin Önemi Baklagil yembitkileri çeşitli amaçlarla bütün dünyada yetiştirilir. Bu bitkilerin tarımsal yönden önemi şu şekilde özetlenebilir. 1.Biyolojik değeri yüksek protein içeren baklagil kuru otunun hayvan beslenmesinde özel bir yeri vardır. Bunun yanında, bazı yembitkilerinin tanelerinde protein oranı % 40’ a kadar ulaşabilir. Yüksek protein içeren baklagil taneleri de çeşitli hayvanların beslenmesinde yoğun yem olarak başarıyla kullanılır. 2. Baklagil yembitkilerinin gerek otu, gerekse taneleri hayvanların büyümesi için gerekli birçok element, mineral madde, vitamin ve gelişmeyi teşvik eden maddelerce çok zengindir. 3. Baklagillerin köklerinde yaşayan yumrucuk bakterileri havanın serbest azotunu toprağa bağlarlar. Böylece, baklagillerin yetiştirildiği topraklar, azotlu bileşikler yönünden zenginleşir. 2 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ 4. Organik maddece fakir topraklarda, değişik baklagil yembitkileri ile yeşil gübre uygulaması yapılarak toprakların organik madde oranı yükseltilebilir. 5. Baklagil yembitkileri bol miktarda kök artığı bırakarak toprakların organik madde yönünden zenginleşmesini sağlarlar. Ayrıca, organik maddelerin parçalanması sırasında toprakta mikro organizma faaliyetleri artar. 6.Köksaplı ve sülüklü bitkiler ile yatık formlu yembitkileri erozyon kontrolünde etkili bir şekilde kullanılabilir. 7. Baklagil yembitkileri otlatma ve ot üretimi amacıyla buğdaygillerle beraber yetiştirildiği zaman, karışımların ot üretimi ve protein oranlarını arttırırlar. 8. Korunga, yonca ve taşyoncası bazı yembitkileri iyi bir balözü bitkisi olarak bilinirler. Bu bitkilerin çiçeklerinden yapılan balın kendine has tat, kokusu ve aroması bulunur. Baklagil Yembitkilerinin Genel Morfolojik Özellikleri A - KÖK Baklagil yembitkileri esas olarak kazık köklü bitkilerdir. Özellikle, kıraca dayanıklı olan bitkiler çok derinlere inen kök sistemi meydana getirirler. Bazı yembitkilerinde özellikle yonca ve taş yoncası türlerinde ana kök çok kalınlaşmıştır. Buna karşılık, sulu koşullarda yetiştirilen üçgül türlerinde kökler tamamen toprağın üst katmanlarına yayılmıştır. (15-20 cm). Tek yıllık bitkilerde de kökler genellikle yüzlektir. Bir baklagil yembitkisi söküldüğü zaman köklerinde küçük yumrucukların bulunduğu görülebilir. Bu yumrucukların havanın serbest azotunu toprağa bağladığı uzun yıllardan bu yana bilinmektedir. Havada %79 oranında ve bir dönüm üzerinde 8-10 bin ton azot bulunduğu halde bu elementten bitkiler doğrudan yararlanamazlar. Baklagil köklerinde yaşayan yumrucuk bakterileri (Rhizobium sp.) konukçu bitkinin genç köklerine girerek yerleşir. Burada bakteriler yaşamaları için gerekli karbonhidratlı maddeleri bitkiden alarak amonyağa çevirirler. Ortaya çıkan amonyak bitki tarafından azot kaynağı olarak kullanılır.Yumrucuk bakterilerinin birçok türü vardır. Belirli bir bitki grubuna etkili olan bir tür, diğer bitkilerde yumrucuk meydana getiremez. Baklagil Bitkilerinin Köklerinde Yumrucuk Yapan Bakteri Grupları (Rhizobium) Bakteri Türü Etkili Olduğu Bitki 1.Yonca Grubu:(R.meliloti) Medicago,Melilotus,Trigonella,Trifolium 2. Üçgül Grubu:(R.trifolii) Trifolium 3. Bezelye-Fiğ Grubu(R.leguminosorum) Pisum, Vicia, Lathyrus 4. Fasulye Grubu:(R.phaseoli) Phaseolus 3 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ 5. Acıbakla Grubu:(R.lupini) Lupinus, 6. Soya Grubu:(Bradyrhizobium japonicum) Glycine, Lespedeza 7. Özel Suşlar (R.sp.) Vigna B - GÖVDE Baklagil yembitkilerinde gövde otsudur. Olgunlaşma döneminde bazı bitkilerin gövdeleri kalınlaşır ve selüloz birikimi nedeniyle sertleşir. Bitki boyları genellikle, yetişme koşulları ile yakından ilgilidir. Uygun yetişme koşulları altında bitkiler daha fazla boylanırlar. Buna karşılık, uzun boylu olarak bilinen bir tür elverişsiz koşullarda fazla bir gelişme gösteremez.Baklagil yembitkilerinde gövdenin enine kesiti de önemli bir özelliktir. Örneğin, korunga ve sarı çiçekli gazal boynuzunda gövdenin enine kesiti yuvarlak olduğu halde, yonca, kocafiğ ve yem bezelyesinde köşeli, mürdümükte kanatlıdır. Gövde kesitleri bitkilerin oldukça sabit bir özelliğidir. Baklagil Yembitkilerinde Gövde Şekilleri Baklagil yembitkilerinde üç gövde tipi görülür. Bazı bitkilerde kök tacından çıkarak saplar bir deste halinde görülür. Bu tip bitkilerde kök tacı belirgin bir şekilde görülebilir. Baklagil yembitkilerinin büyük çoğunluğu bu gruba dahildir. Buna karşılık, bazı türlerde köksaplı (Rhizome) ve sülüklü (Stolon) gövde tipleri görülebilir. Köksap, ana bitkinin kök tacından çıkan sürgünlerin toprak altında gelişmeleriyle meydana gelir. Bu sürgünlerin üzerindeki boğumlardan aşağıya doğru kök, yukarıya doğru yeni sürgünler gelişir (Sarı çiçekli yonca, iri gazal boynuzu ve nohut geveni). Sülüklü gövde, kök tacından çıkan sürgünlerin toprak üzerinde gelişmesi ile meydana gelir (Ak üçgül). Baklagil yembitkileri, gövde yapısı ve özellikle onun yem kalitesi bakımından farklılıklar gösterir. Örneğin, taşyoncaları ve korungada’da, olgunlaşma devresinde sapların çok kabalaşmasına karşılık, ak üçgül ve çayır üçgülü gibi bitkilerde saplar ileri devrelerde bile ince ve yumuşak olarak kalırlar. Köksaplı ve sülüklü bitkiler otlatmaya dayanıklıdır. Otlatma amacıyla yapılan karışımlarda bu bitkiler başarı ile kullanılabilir. Ancak, kuvvetli köksap veya sülüklü gövdeli baklagillerle yapılacak karışımlara girecek materyali belirlerken iyi rekabet gücü olan bitkiler seçilmelidir. 4 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ C - YAPRAK Bir baklagil yaprağı, çeşitli sayıdaki yaprakçık, yaprak sapı ve bir çift kulakçıktan meydana gelmiştir. Cins ve türler arasında yaprakçık sayısı, sap uzunluğu ve kulakçıkların şekli yönünden büyük farklılıklar görülebilir. Yaprakçık: Baklagillerde yaprak, değişik şekil ve büyüklükte olan yaprakçıkların yaprak sapı üzerinde birleşmesiyle meydana gelir. Yaprakçıkların şekilleri türler arasında olduğu gibi tür içerisinde de büyük değişim gösterir. Örneğin, taşyoncalarında yaprakçıkların kenarları tamamen dişli olduğu halde, yonca türlerinde yaprakçıkların uç kısmı dişlidir. Buna karşılık, çayır üçgülünde yaprakçıkların kenarı düzdür. Baklagil yembitkilerinde yaprakçıkların yüzeyleri ince tüylerle kaplı olabileceği gibi, tamamen parlak ve düz olabilir. Örneğin, yonca, fiğ gibi bitkilerde yaprakçıklar parlak ve tüysüz olduğu halde, kırmızı üçgül, tüylü fiğ vebazı çayır üçgülü formlarında olduğu gibi tamamen ince tüylerle kaplıdır. Baklagillerde bir yapraktaki yaprakçık sayısı ve birleşme şekilleri değişiklik göstermektedir. 1. Üçlü yaprak- (Trifolium, Melilotus, Medicago) 2. Karşılıklı bileşik yaprak a- Yaprak ekseni yaprakçıkla bitenler (Onobrychis) b- Yaprak ekseni sülükle bitenler (Pisum, Vicia, Lathyrus) c- Yaprak ekseni dikenle bitenler (Astragalus) 3. Merkezde bileşik yaprak-ışınsal (Lupinus) Yaprak Ekseni Yaprakçıklar, çeşitli şekillerde bir eksene bağlanmışlardır. Bazı baklagil yembitkilerinde örneğin fiğ, bezelye, gazalboynuzu, korunga türlerinde yaprakçıklar eksene sapsız olarak oturmuşlardır. Buna karşılık, yonca taşyoncası, üçgül türlerinde ise tüm yaprakçıklar eksene kısa veya uzun sapçıklarla bağlanmışlardır. Baklagillerde yaprakçıkların birleşme şekilleri, yaprak eksenine saplı veya sapsız bağlanma özellikleri önemli bir karakterdir. Kulakçık (Stipula) Baklagillerde yaprak ekseninin sapa bağlandığı yerde yaprak sapının iki yanında iki tane kulakçık bulunur. Kulakçıkların şekli ve büyüklüğü türlere göre büyük değişiklikler gösterir. Özellikle tür ve varyetelerin ayırımında kulakçıklardan çok yararlanılır. 5 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ D - ÇİÇEK 1. Çiçek Morfolojisi Baklagillerde çiçek dış görünüşü ile kelebeği andırır. Bu nedenle, incelenen altfamilya Papilionaceae olarak isimlendirilir. Baklagillerde tek bir çiçek incelendiği zaman dört ana bölümden oluştuğu görülür a- Çanak Yapraklar (Calyx) Çiçeği dışarıdan çevreleyen organlardır. Genellikle yeşil renklidir. Bir çiçekte 5 tane çanak yaprağı (sepal) bulunur. Bu altfamilya da beş çanak yaprağı dip kısmında birleşerek boru haline gelmiştir. Buna karşılık, çanak yaprakların uç kısmı diş şeklinde sivrileşmiştir b- Taç Yapraklar (Corolla) Çanak yaprakların iç kısmına dizilmiş değişik renklerdeki yapraklardır. Beş tanedir ve her birine Petal ismi verilir. Taç yapraklar, beş tane olmasına karşılık dip kısmında bir boru meydana getirirler. Borunun uzunluğu bazı bitkilerde 20-25 mm’ yi bulabilir. Böylece çiçekleri böcekler ziyaret ederken çanak yapraklarının dip kısmındaki bal özüne ulaşamazlar. Bu nedenle, böceklerin özellikle arıların sık sık ziyaret etmediği çiçeklerde tohum tutma oranı çok düşer. Taç yapraklar çiçek içerisinde üç ayrı yapıda bulunurlar. aa- Bayrak En büyük taç yaprağı bayraktır. Bir tanedir. Diğer taç yaprakları ile birlikte eşeylik sütununu korur. bb- Kanatçıklar Büyüklük bakımından birbirine eşit iki taç yaprağıdır. cc- Kayıkçıklar Bir çift taç yaprağının bir kenarı boyunca birleşerek kayık şeklini alması ile oluşmuştur. Esas görevi eşeylilik sütununu korumaktır. Bazı baklagil türlerinde kıvrılmış olan kayıkçık, eşeylik sütununu iyice sarar. Bu çiçeklerde olgunlaşan dişi organ zorunlu olarak kendi çiçek tozlarıyla döllenir (Autogamy). Bazı baklagil yembitkilerinde ise kayıkçık eşeylik sütununu sıkıca sarmaz. Bir böceğin çiçeğe konması veya herhangi bir dış etki ile eşeylik sütunu kayıkçığın dışına çıkar. Bu sırada olgun çiçek tozları dışarı dağılır. Çiçeği ziyaret eden böceklerin değişik organlarına yapışır. Aynı böceğin bir başka bitkiyi ziyaretinde bu çiçek tozları dişi organın tepeciğine bulaşır. Bu şekilde döllenen bitkilerde, dişi organ kendi çiçek tozuna karşı bir uyuşmazlık gösterir. Bitki kendine döllenmeye zorlansa bile çok az oranda tohum tutar (Allogamy). 6 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ c-Erkek organlar (Androecium) Baklagillerde genel olarak, 10 tane erkek organ bulunur. Bir erkek organ başlıca başcık (Anthere) ve sapçıktan (Filament) oluşmuştur. Başcıklar, esas olarak iki gözlü teka adı verilen çiçek tozu keseleridir. Baklagil çiçeklerinde bulunan 10 tane erkek organın birleşme durumlarına göre bitkiler üç gruba ayrılabilir. aa- Monadelphous: Bütün erkek organların filamentleri birleşmiş ve tek kardeş halini almışlardır. (Kayışkıran, katırtırnağı, acıbakla ve keçisakalı). bb- Diadelphous Bir çiçekte 10 erkek organdan 9’u birleşmiş bir tanesi serbesttir. Papillionaceae altfamilyasına bağlı cinslerin büyük bir bölümü bu gruba girer. (yonca, üçgül, fiğ, korunga, taşyoncası ve gazalboynuzu). cc- Polyadelphous Tüm erkek organlar ayrıdır. Caesalpinoideae ve Mimosoideae alt familyalarına dahil (Sophora) ve çivit cinslerinde bu tip birleşme görülür. d- Dişi Organ (Gynoecium) Dişi organ, erkek organın oluşturduğu sütunun ortasında yer alır ve bir tanedir. Başlıca, tepecik (Stigma), dişicik borusu (Style) ve yumurtalık (Ovarium) olmak üzere üçe ayrılır. Yumurtalık içerisinde bir veya birden fazla yumurta (Ovula) hücresi bulunur. Çiçeklenme devresinde dişi organın döllenmesi ile birlikte yumurta hücreleri gelişerek tohumu oluştururlar. 2. Çiçek Topluluk Şekilleri Baklagil yembitkilerinde çiçekler çeşitli şekillerde birleşerek bitkilere bağlanırlar. Birçok bitkide çiçekler, çiçek sapı (Pedunculus) üzerine Pediculus adı verilen sapçıklarla bağlanırlar. Bu çiçek durumuna salkım (Racemus) ismi verilir. Baklagil yembitkileri içerisinde yonca ve taşyoncalarının çiçekleri salkım şeklinde birleşmişlerdir. Buna karşılık, fiğ, bezelye türlerinde çiçek topluluk şekli salkım olmasına rağmen, çiçekler yaprak koltuklarına doğrudan kısa veya uzun sapçıklarla birkaç tanesi birarada bağlanmıştır. Bazı baklagil yembitkilerinde ise, çok sayıda çiçek kendi aralarında kısa sapçıklarla birleşerek kömeç (Capitatus) şeklini almışlardır. 3. Çiçek Durumları 7 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ Baklagil yembitkilerinde çiçekler, sap üzerindeki durumlarına göre iki gruba ayrılabilirler. Eğer, çiçekler ana sap veya yan dalların uç kısmında bunuyorlarsa, buna tepe (Terminalis) çiçek durumu denir (çayır üçgülü, kışlık üçgül ve kırmızı üçgül) . Buna karşılık, yonca, korunga, gazalboynuzu, çemen, fiğ ve bezelye türlerinde çiçekler yaprak sapı ile ana sap arasındaki koltuktan çıkan sap üzerinde bulunurlar. Buna koltuk çiçek durumu (Axillaire) ismi verilir. E- MEYVE Çiçekte çiçek tozları ile tozlanan ve döllenen yumurtalık, gelişerek meyveyi oluşturur. Baklagillerde meyve, esas olarak fasulye şeklindedir. Ancak cins ve türlere göre meyve şekillerinde değişiklikler görülebilir. Baklagil yembitkilerinde meyvede bulunan tohum sayısı değişiktir. Tüm fiğ, yonca, bezelye, gazalboynuzu türleri ile aküçgül, melez üçgül meyveleri birden fazla tohum taşırlar. Baklagil yembitkilerini kendine ve yabancı döllenmeye zorlayan bazı nedenler vardır. Bunlar şu şekilde sıralanabilir. a- Bezelye, japon üçgülü, fiğ gibi cinslerin birçok türünde çiçekler açılmadan dişi ve erkek organlar olgunlaşarak döllenirler. Bu nedenle, çiçeklenme devresinde dış etkenlerle yabancı döllenme olmaz. b- Yabancı çiçek tozu ile tozlanan ve döllenen bitkilerin büyük bir bölümünde kendi çiçek tozuna karşı bir uyuşmazlık vardır. Bu bitkiler kendine tozlanmaya zorlansalar bile, çok az oranda tohum tutarlar. c- Bazı bitkilerde bir çiçek içerisinde erkek ve dişi organlar farklı zamanlarda olgunlaşırlar. “Protoandry“ veya dişi organın önce “Protogyny” . Buna karşılık, taşyoncası türleri, çayır üçgülü, kırmızı üçgül, şerbetçiotu yoncası meyvelerinde genellikle bir tohum bulunur. Bazı türler arsında tohum dökme yönünden farklılıklar gözlenir. Gazalboynuzu meyveleri sararmaya başlayınca açılır ve tohumları dökülür.birçok fiğ türünde meyveler daha geç dönemlerde çatlarlar. Ancak, bitki sapının üst kısmındaki meyvelerin olgunlaşması beklenirse,alt kısmın fasulyelerinin çatlayarak tohumlarını kolayca döktüğü görülür. Yonca ve bezelye türlerinde çok fazla tohum dökülmesi görülmez. Buna karşılık, taşyoncaları ve korungada hasat için geç kalınırsa meyveler dökülür, büyük tohum kaybı olur. F- TOHUM Baklagil tohumları büyüklük, şekil ve renk yönünden geniş bir değişim gösterirler. Baklagil tohumlarında genel bir kural olarak, yeni hasat edilen tohumlar canlı ve parlak renkli oldukları halde, yaşlanan tohumlarda rengin koyulaşıp matlaştığı gözlenebilir. 8 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ Bir baklagil tohumu başlıca şu kısımlardan oluşur. 1- Tohum kabuğu (Testa) Tohumun etrafını sarar. Tohum kabuğu dikkatli bir şekilde incelenirse, üzerinde bazı noktalar görülebilir.bunlardan en büyüğü tohumun gelişme devresinde meyve kabuğuna bağlandığı yerin kalıntısı olan tohum göbeği (Hilum)’dir. Tohum göbeği fiğ, koca fiğ gibi bazı bitkilerin tohumlarında çok belirgindir. Bu noktanın altında çiçek tozu borusunun yumurta hücresini döllemek için girdiği yerin kalıntısı görülebilir. Buna da kapıcık (Microphyle) ismi verilir. Tohumun çimlenmesi sırasındaq ilk kökçük bu delikten dışarı çıkar. Bazı tohumlarda hilumun biraz üzerinde küçük bir nokta daha görülebilir.. Delikçik (Strophiole) ismi verilen bu noktanın görevi bilinmemektedir. Ancak, bazı araştırıcılar, bu noktacığın çimlenme sırasında tohumun su almasına yardımcı olduğunu bildirmektedir. 2- Çenek (Cotyledonae) Baklagil tohumlarında endosperm yoktur. Çimlenme sırasında tüketilecek yedek besin maddesi çeneklerde depolanmıştır. 3- Cücük (Embriyo) Cücük iki çenek yaprağın birleştiği yerde bulunur; başlıca kökçük (Radicula) ve sapçık (Plumula)’ dan meydana gelmiştir. Sapçık üzerinde iki tane çenek yaprağı bulunur. Bu çenek yapraklarının hemen altında hypocotyl ve üstünde epicotyl büyütken dokuları bulunur. Çimlenme sırasında kökçük aşağıya doğru yönelerek ilk kökleri; sapçık ise, toprak yüzeyine doğru ilk sürgünü verir. G- FİDE Çimlenme sırasında çenek yapraklarının altındaki hypocotyl bölgesi hızla gelişir. Çenek yaprakları toprağın üstüne çıkar. Yonca, üçgül, korunga, taşyoncası ve gazalboynuzu türlerinde görülen bu fide şekline Epigeal ismi verilir. Buna karşılık, bazı cinslerde, örneğin fiğ, bezelye, mürdümüklerde, toprak yüzeyinde çenek yaprakları görülmez. Çünkü, çimlenme sırasında çenek yapraklarının hemen üstündeki epicotyl bölgesi hızla büyür ve toprak yüzeyine çıkar. Cücükteki çenek yaprakları toprak içinde kalır. Bu fide şekline Hypogeal ismi verilir. 9 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ BAZI ÖNEMLİ BAKLAGİL YEM BİTKİLERİ YONCA Yonca cinsi yaklaşık 50 türü kapsayan ve Trifolieae= Üçgül benzerleri oymağında yer alan bir baklagil cinsidir. Bahsedilen bu 50 türden 10 tanesinin tarımsal olarak önemli olduğu söylenebilir. Medicago sativa: Yaygın yonca Medicago falcata: Sarı çiçekli yonca Medicago varia: Melez yonca Medicago hirsita: Settüylü yonca Medicago tuberculata: Pürtüklü yonca Medicago elegans: Zarif yonca Medicago lupulina: Şerbetçiou yoncası Medicago maculata: Benekli yonca Medicago scutellata: Çanakvari yonca Medicago orbicularis: Diskvari yonca Önemli Yonca Türleri ve Özellikleri a) Sarı Çiçekli Yonca: Yonca türleri içerisinde en yüksek adaptasyon yeteneğine sahip olan sarı çiçekli yonca, dünya üzerinde oldukça geniş bir alana yayılmıştır. Hastalıklara dayanıklılık, otlatma ve çiğnenmeye dayanıklılık açısından üstün özelliklere sahip olan ve 4000 m yüksekliklerde dahi yetişebilen tür, yonca ıslahında en fazla yararlanılan materyali oluşturmaktadır. Genellikle 30-50 cm boyda kısa saplı ve yatık formlu olan bu yonca altın sarısı renkte çiçeklere sahiptir. Ülkemizde Doğu Anadolu’da Sivas, Amasya, Erzurum ve Kars illerinin doğal bitki örtüsü içerisinde yetişen bitkinin besleme değeri oldukça yüksektir. Kökler oldukça derinlere kadar inebilir. Köksaplı olması nedeniyle, geniş alana dağılmıştır. Saplar 30-50 cm’ye kadar boylanabilir. Yatık veya yarı yatık olarak gelişebilir. Sap oldukça sert ve hafifçe köşelidir. Yapraklar üçlü ve orta yaprakçık sapı uzundur. Kulakçıklar, mızrak şeklinde, alt kısımları dişli ve uç kısımları sivridir. Çiçekler yaprak koltuklarından çıkan bir sap üzerinde toplanmışlardır. Taç yapraklarının rengi parlak sarıdır. Meyveler, 10-15 cm boyunda düz veya orak şeklinde hafifçe kıvrılmış bir fasulye şeklindedir. b) MelezYonca: Yaygın yonca ile sarı çiçekli yoncanın melezlenmesi sonucu ortaya çıkan bir türdür. Ebeveyni türlerden hangisiyle geriye melezlenirse daha çok onun özelliklerini taşır. Bu nedenle çiçek rengi sarıdan erguvan rengine kadar değişmekte ve daha çok yaygın yonca ile sarı çiçekli yoncanın yayılış alanlarının kesiştiği yerlerde yayılım göstermektedir. Soğuğa dayanıklı olan bu tür dik gövdeli olması ve bol verim vermesi yönünden yaygın yoncaya benzemektedir. Özellikle yaygın yoncanın yetişemediği soğuk bölgelerde tarımı yapılabilmektedir. 10 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ c) Şerbetçiotu yoncası: Bir, iki veya çok yıllık, yarı yatık büyüyen bir yembitkisidir. Bitki fazla kabalaşmadığı için otu yumuşaktır. Fazla yetiştirilen bir yembitkisi değildir. Kışa oldukça dayanıklı olmasına rağmen verimi azdır. Ancak, fakir veya verimsiz topraklarda, yonca ve üçgül türlerinden daha iyi gelişir. Kökler çok kalınlaşmıştır. Fazla dayanan bir köke sahiptir. Saplar ince, köşeli, 60-70 cm kadar boylanabilir. Genellikle, yatık olarak yetişir. Fazla dallanır.Yapraklar üçlüdür. Yaprakçıkların uç kısmında damar uzantısı (Mucronate) çok belirgindir. Çiçekler, yaprak koltuklarından çıkan kısa sapçık üzerinde toplu olarak oturmuşlardır. Taç yapraklar, parlak sarı renktedir. Meyveler, tek tohumlu, hafif eğik, üzeri damarlıdır. Olgunlaştığı zaman renk siyaha döner. YAYGIN YONCA (Medicago sativa L.) Yurdumuzda yaygın yonca veya kısaca yonca olarak bilinen bu bitki dünyada en çok yetiştirilen ve yetiştiriciliği yapılan en eski yem bitkisidir. Hitit uygarlığı döneminde Anadolu’da yetiştirilen (MÖ 1350) yonca MÖ 490’da Medler ve Persler tarafından anavatanı olan Kafkaslar, İran ve Anadolu’dan alınarak Yunanistan’a oradan da MÖ 146’da Roma’ya götürülmüştür. Osmanlılar ve Selçuklular zamanında da , savaşlarda çok önem taşıyan atların beslenmesinde kullanılmıştır. Dünya’da ise 18. yy da bilinçli olarak tarımı yapılır hale gelmiştir. Yapılan istatistiklere göre yoncanın, Dünya’da 32 milyon ha ekim alanı bulunmaktadır. Ülkemizde de yem bitkileri içerisinde ne fazla yetiştiriciliği yapılan bitkilerden birisidir. Yaygın Yoncanın Önemi Adaptasyon yeteneği yüksektir, Yonca uzun ömürlü bir yembitkisidir, Yonca bir vejetasyon döneminde birçok defa biçilebilir, Yoncanın verimi yüksektir, Yoncadan alınan ürünün besin değeri çok yüksektir, Yonca ekim nöbetinde en değerli seçeneklerden birisidir, Yoncanın mera tipi olanları otlatmaya uygundur. Yaygın Yoncanın Bitkisel Özellikleri Kök: Yoncanın toprakta derinlere kadar inebilen, kendini yenileme özelliğine sahip silindir biçiminde kazık bir kökü vardır. Genellikle 2-3, bazen 8-10 m derinliğe inebilir. Ana 11 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ kök kuvvetli olup 2-2.5 cm kadar kalınlaşabilir. Yan kökler ince, sayısı az ancak iyi gelişmiştir. Kökler bu denli gelişmiş olmakla birlikte köklerin % 60 – 70 ‘i toprağın 15-20 cm’lik üst katmanına dağılmıştır. Sap: Saplar kök tacındaki büyüme noktalarından (tomurcuklardan) sürmektedir. Bir kökten 5-25 arasında sap çıkabilir. Genellikle dik olarak gelişen sap, yetiştirme koşullarına ve çeşide bağlı olarak 30-120 cm arasında boylanır. Sap genellikle tüysüz ve yuvarlakça veya az köşeli ve dallıdır. Dallanma genellikle dipten olup, zikzaklıdır. Yaprak: Yoncada yaprak, uzunca ters kalp veya uzun yumurta biçiminde 3 adet yaprakçıktan oluşur. Çok yapraklı (multi-leaf) çeşitlerde ise 3’ten fazla yaprakçık vardır. Yaprakçıkların üzeri lekesiz, kenarları uca doğru 1/3 oranında dişli, orta yaprakçık sapı 12 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ diğerlerinden belirgin şekilde uzundur. Her yaprakçığın orta damarı uçta bir çıkıntı yaparak sivri bir uçla sonuçlanır (mucronate (mikronat) ). Yapraklar gövde üzerine uzunca sapları ile alternatif olarak dizilirler. Kulakçıklar: Kulaçıklar, şekil yönünden değişkendir. Genellikle, mızrak şeklinde, kenarları ince veya derin dişli ucu sivridir. Çiçek: Çiçekler yaprak koltuğundan çıkan sap-sapçıklar üzerinde bir araya gelerek gevşek bir salkım oluştururlar. Salkım uzunluğu 1-2.5 cm’dir. Salkımlarda 5-25 adet çiçek bulunur. Yonca çiçeğinin 5 çanak ve 5 taç yaprağı, diadelphus tipi erkek organı ile bir dişi organı vardır. Taç yapraklar genellikle menekşe renklidir. Çiçekler genellikle yabancı döllenir. Çiçekler salkımın en altından başlayarak açılır. Açılan çiçekler 2-3 günde döllenerek solar. Tohum: Tohumlar böbrek, yarım böbrek veya fasulye biçiminde olabilir. Renkleri donuk sarıdan esmer kahverengiye kadar değişebilir. Tohumun dış yüzeyi düz ve parlaktır. 1000- tane ağırlığı 2-3 g civarındadır. 13 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ Yoncanın Toprak ve İklim İstekleri Yonca toprak istekleri bakımından çok seçici değildir. Ancak derin, verimli, sulanabilir, iyi drenajlı ve nötr topraklarda iyi yetişir. Çok ağır ve çakıllı topraklarda gelişmesi yavaşlar. Yonca tarlalarında taban suyu en çok 1.5-2 m yükseklikte olmalıdır. Yüksek taban suyu bitkinin ömrünü kısaltır. Yonca çok asitli topraklarda gelişemez. Yoncanın başarılı bir şekilde yetişebilmesi için pH’ın 6.5’ten yüksek olması gerekmektedir. PH’ı düşük olan topraklarda kireç uygulanarak asitliğin giderilmesi gerekmektedir. Kültürü yapılan yonca türleri serin mevsim yem bitkileridir. Çeşitlere göre farklılıklar olmakla birlikte, yonca genellikle ılık ve nemli yerlerde iyi yetişir. Genel olarak yonca için optimumu yetişme sıcaklığı 15-25 0C / 10-20 0C (gece/gündüz) kabul edilir. 30 0C’nin üzerindeki sıcaklıklarda büyüme yavaşlar. Yoncanın geniş bir adaptasyon yeteneği vardır. Bazı yonca çeşitleri -15 0C’ye kadar dayanabilir. Ancak tüm bu ekstrem değerlere rağmen optimumdan uzaklaşıldıkça büyüme ve gelişme yavaşlar. Optimumun üzerindeki sıcağa ve soğuğa karşı dayanıklılıkta yoncanın yaşı da etkilidir. Yonca yaşlandıkça ekstrem sıcaklıklara dayanıklılığı artar. Yonca kurağa dayanıklıdır. Yapılan kuraklık araştırmalarında yoncanın kurak stresine çayır üçgülü, sarı çiçekli gazal boynuzu ve nohut geveninden daha dayanıklı olduğu bulunmuştur. Ancak bir yıl içerisinde birden çok biçilmesi ve her biçimden sonra zengin bir yeşil aksam oluşturması istendiğinden, diğer kültür bitkilerine oranla suya gereksinimi yüksektir. Yonca ekim yılında henüz köklerini yeterli derinliğe indiremediği için fide döneminde kuraklığa pek dayanıklı değildir. Kuraklığa dayanma genellikle 2. ve 3. yılında başlar. Yoncanın Yetiştiriciliği Toprağın Ekime Hazırlanması: Yonca tohumları milimetrik boyutlarda olduğu için ekim için tarla hazırlığı hayati öneme sahiptir. Bu amaçla tarlanın çok iyi bir şekilde düzeltilmesi, dikkatli bir sürümle yabancı bitkilerden arındırılması gerekir. Bu nedenle toprak derince bir sürümden sonra, birkaç kez diskaro veya tırmık çekilmelidir. Yoncanın ekim yatağı ve gelişme ortamının optimuma ulaşabilmesi için dekara 3-4 ton yanmış çiftlik gübresi verilmesi oldukça faydalıdır. Ekim: Yoncanın ekim zamanı bölgenin yağış, sıcaklık ve ekim nöbeti sistemine göre farklılık gösterir. Genel olarak yonca ekimi ilkbahar ve sonbahar olmak üzere iki ayrı zamanda yapılabilir. Genel bir kural olarak, yonca turunçgiller ve zeytinin yetiştiği iklimlerde sonbaharda, diğer soğuk iklimlerde ise ilkbaharda ekilmelidir. Genç yonca fideleri aşırı soğuk ve sıcak etkisine aşırı derecede duyarlı olduğu için bu kurala uyulması faydalı olacaktır. Bununla birlikte, sonbahar ekimlerinde yabancı ot sorunu daha azadır. Ekimi takip 14 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ eden ilkbaharda fideler hızlı bir şekilde büyümeye başlar. Ekim yılında daha iyi bir ot ve tohum ürün alınır. Ancak, yonca fideleri soğuğa çok hassastır. Bu nedenle sonbahar ekimlerinin yapılacağı alanların iyi belirlenmesi, aşırı soğukların başlamasından önce fidenin iyice gelişmesine imkan verilmelidir. Orta ve Doğu Anadolu bölgelerimiz gibi kışları sert geçen yerlerde yonca ilkbaharda ekilmelidir. İlkbahar ekimlerinde bölgenin son don tarihi dikkate alınmalıdır. Ağır topraklarda ekim biraz daha geç yapılabilir. İlkbahar ekimlerinde bitki gelişimi kışlık ekimlere göre biraz daha yavaştır. İlk ekim yılında daha az verim alınır. Yonca tohumu oldukça küçüktür. Bir kg yoncada 100.000 tohum bulunur. İyi bir yonca tarlasında ekim yılında her m2’ye 135-275 ortalama 200 bitki gelişmesi arzu edilir. Ekilen tohumların %50’ sinin bitki oluşturduğu var sayıldığında 500 g tohumluk yeterli olabilmektedir. Ancak çimlenme ve sürme kayıpları nedeniyle ekim normu arttırılmalıdır. Genel olarak sıraya mibzerle ekimlerde dekara 1 kg tohumun yeterli olduğu varsayılır. Yurdumuzda 1.5-2.5 kg tohumluk miktarı ile yapılan ekimlerden başarılı sonuçlar alınmaktadır. Serpme ekimlerde ekim yatağının iyi hazırlanamaması ve ekim derinliğinin ayarlanamaması yüzünden tohumluk miktarı 3-4 kg’a kadar çıkarılmalıdır. Dünyada çok değişik uygulamaları olmakla birlikte ot amacıyla sıraya ekimlerde sulu koşullarda 20-25 cm olan sıra arası mesafe kurak koşullarda 90 cm’ye kadar çıkabilmektedir. Tohum üretimi için sıra arası mesafenin ot için gerekenin 2-3 katı olduğu unutulmamalıdır. Yoncada seyrek çıkışın veya tarlada yer yer boşlukların meydana gelmesinin bir nedeni de ekim derinliğinin iyi ayarlanmamasıdır. Tohumların küçük olması nedeniyle içlerinde yedek besin maddesi azdır. Derine ekilen tohumlar çimlendikten sonra toprak yüzeyine ulaşamazlar. Bu nedenle yonca ekiminde ekim derinliği 1.5 cm’yi geçmemelidir. Ekimde kullanılacak yonca tohumluğunun fiziksel ve biyolojik değeri yüksek sertifikalı tohumluk olmasına özen gösterilmelidir. Sertifikalı tohumluk teminin mümkün olmadığı yer ve zamanlarda saf, temiz içerisinde yabancı ot ve özellikle küsküt tohumu bulunmayan tohumluklar kullanılmalıdır. Bazı bölgelerde yapılan araştırmalarda yoncanın kuru ot amacıyla bazı buğdaygillerle karışım halinde yetiştirilmesinin yararlı olduğu görülmüştür. Ancak gerek sulanabilen gerekse kıraç alanlarda yonca kuru ot üretimi için genellikle saf olarak yetiştirilir. Şişirme özelliği nedeniyle, otlatmak için kurulan tesislerde yoncanın buğdaygil yembitkileriyle karışım olarak yetiştirilmesi tercih edilir. Sulanabilen alanlarda otlatma amacıyla yonca en çok domuz ayrığı, kılçıksız brom, bazen çayır kelp kuyruğu ile karışım halinde yetiştirilir. 15 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ BAKIM Gübreleme Yonca topraktan fazla miktarda besin maddesi kaldıran bir bitkidir. Yapılan hesaplamalara göre 1 ton yonca kuru otu ile 28 kg K, 20 kg Ca, 3 kg Mg,P ve S kaldırılmaktadır. Yonca etkili bakteri kültürü ile aşılanmış veya toprakta doğal olarak bakteriler bulunuyorsa bitki köklerinde bol miktarda yumrucuklar oluşur. Böylece biyolojik azot fiksasyonu ile bitki azot ihtiyacını karşılar ve bu nedenle yonca azotlu gübreye fazla ihtiyaç duymaz. Ekimde sadece yumrucuk oluşumundan önce kullanılmak üzere az miktarda azotlu gübre uygulanır. Yonca P, K ve Ca yönünden zengin topraklarda bol ürün verir. Bu nedenle belirtilen besin maddelerince zengin olması gerekir. Fosfor fide gelişimi için gerekli bir elementtir. Yoncanın çok yıllık bir bitki olması nedeniyle ileriki yıllarda gerekli fosfor ancak üstten serpilerek verilebilir. Ancak fosforlu gübrenin toprakta hareketliliği az olduğundan fosforlu gübre uygulamaları verimi fazla arttırmaz. Bu nedenle yoncaya üstten gübre uygulaması çok tercih edilen bir yöntem değildir. Ekim öncesinde veya ekimle birlikte yapılacak iyi bir fosforlu gübreleme ile verim uzun yıllar devam ettirilebilir. Yapılan araştırmalarda yoncaya ekimle birlikte 2-5 kg/da azot ve 10-15 kg/da fosfor verilmesi yeterlidir. Ülkemiz topraklarında genellikle potasyum eksikliğine çok rastlanmaz, ancak kışı soğuk geçen bölgelerde bitkinin kışa dayanımını arttırmak için potasyum gübrelemesi yapılabilir. Yabancı ot mücadelesi Yonca mücadelesidir. yetiştiriciliğinde en önemli bakım işlemlerinden birisi yabancı ot Yonca fidelerinin zayıf olması nedeniyle otlarla kaplı bir ortamda gelişemezler. Küçük alanlarda yabancı otlarla çapalanarak yabancı otlar temizlenebilir. Ancak geniş alanlarda bu yöntem uygulanamaz. Bu nedenle yonca tarımında, toplama, biçme ve gerektiğinde yakma gibi kültürel önlemler yaygın olarak yabancı ot mücadelesi amacıyla kullanılır. Ayrıca selektif herbisitler kullanılarak dar yapraklı yabancı otlarla mücadele edilebilir. Yoncalığın ilk yılında fazlaca yabancı ot görülmesi durumunda ilk biçimin erken yapılması yararlı bir önlemdir. Bu uygulama yabancı otların tohum dökmelerini önleyerek çoğalmalarını da engellemektedir. 16 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ Sulama Yoncalıkların sulanmasında dikkat edilmesi gereken önemli konulardan birisi aşırı sulama ile suyun göllenmesine neden olunmaması, tarla su kapasitesinin %50’si düzeyine geldiğinde sulamalara başlanmasıdır. Sulama aralıkları ve verilecek su miktarına karar vermede iklim ve toprak koşulları etkilidir. Ancak genel olarak her biçimden sonra toprağa tarla kapasitesine kadar su verilmesinin ekonomik bir uygulama olduğu, ancak her biçimden hemen sonra ve 14 gün sonra olma üzere her biçimde iki sulama yapılmasının verimi önemli derecede arttırdığı tespit edilmiştir. Suyun kısıtlı olduğu yerlerde biçim başına bir sulama yeterli olabilir. Yapılan araştırmalar yoncanın biçimden sonra gecikilmeden sulanması gerektiğini, aksi halde önemli verim kayıplarının olacağını ortaya koymuştur. Ancak doğal kurutmanın yaygın olduğu alanlarda kuru otun tarladan toplanmasından sonra sulamaya başlanır. Yoncalık salma veya yağmurlama yöntemleriyle sulanabilir. Yağmurlama sulama tarla tesviyesi gerektirmeden geniş alanlarda başarıyla uygulanabilir. Ancak, yağmurlama tesisini kurmak masraflı olabilir. Salma sulamada suyun dengeli bir şekilde dağıtılabilmesi için tarlanın tesviye edilmesine ihtiyaç vardır. Hasat Büyük özen ve harcamalarla kurulan yoncalıkların uzun yıllar verimli bir şekilde kullanılabilmesi için hasat (biçim) işlemlerine özen gösterilmesi ve bilimsel bulgular ışığı altında uygulama yapılması zorunludur. Bu amaçla biçimlerin bitkilere zarar vermeyecek, elde edilen otun en yüksek kalitede, veriminde optimum düzeyde olmasını sağlayacak şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Biçimde dikkat edilmesi gereken noktalardan birisi de, tüm çok yıllık yem bitkilerinde olduğu gibi, bitkinin biçim sonrası yeniden gelişini sağlayacak düzeyde yedek besin maddesi depolamasına imkan verilmesidir. Yapılan araştırmalar yoncada çiçeklenme döneminde besin depolamanın en yüksek düzeyde olduğunu göstermiştir. Bu nedenle çiçeklenme döneminde yapılacak biçimler yoncalığın uzun süreli devamlılığını sağlayacaktır. Yoncada hasat zamanın belirlenmesinde etkili bir diğer faktör de elde edilen ürünün niteliğidir. Nitekim hasat zamanı geciktikçe elde edilen otun ham protein ve mineral madde içeriği azalmakta, otun en değerli kısmını oluşturan yaprakların oranı düşmektedir. Günümüzde dünyanın pek çok bölgesinde yonca hasadı için, tomurcuklanma başlangıcından tohum bağlama başlangıcına kadar değişen hasat zamanı önerileri yapılmaktadır. Bu nedenle bu konuda karar verirken Ülke veya bölgede yapılan araştırma 17 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ sonuçlarını dikkate almakta fayda vardır. Genel olarak ülkemizde % 10- 25 çiçeklenme dönemlerinde yoncanın biçilmesi tavsiye edilmektedir. Yonca biçiminde özen gösterilmesi gereken konulardan birisi de biçim yüksekliğidir. Eğer yonca bitkileri uygun yükseklikte bir anız bırakılarak belirli bir yükseklikten biçilmezse kök boğazındaki sürgünler zarar görür ve bitkinin yeniden sürmesi ve gelişmesi mümkün olmamaktadır. Yapılan araştırmalar en az 5 cm anız kalacak şekilde biçim yapılması gerektiğini ortaya koymuştur. Yonca hasadında orak, tırpan ve az veya çok gelişmiş biçim makineleri kullanılabilir. Yonca hasadından elde edilen otun kurutulması da ayrı bir özen gerektirir. Zira aşırı kurutma elde edilen otun besin değerinin kaybolmasına yol açmaktadır. İyi kurumayan ot ise ambar ve depolarda hızla kızışarak çürümektedir. Ürün Miktarı Yoncada ürün miktarı; çeşide, ekolojik koşullara ve yoncalığın yaşına ve yıl içerisindeki biçim sayısına göre değişir. En yüksek verime sahil bölgelerde yetişen sıcak iklimlere adapte olmuş çeşitlerde ulaşılmaktadır. Bir mevsim içerisindeki verim biçim sırasına göre de farklılık gösterir. Yapılan bir araştırmada , 3 yaşındaki bir yoncalıkta % 10 çiçeklenme döneminde ve 5 cm anız bırakılarak yapılan biçimlerde, en yüksek verimin ilk 4 biçimde elde edildiği, biçim sırası ilerledikçe verimin giderek düştüğü (son biçim hariç) saptanmıştır. Genel bir ilke olarak yonca normal koşullar altıda bir biçimden 1 ton yeşil ot ve bunun ¼’ü kadar da kuru ot verebilmektedir. Yoncanın Değerlendirilmesi Yonca; yeşil yem, kuru ot, un, ve silaj olarak değerlendirilmekte kimi ülkelerde de otlatılabilmektedir. Yeşil Yem: Yoncanın tomurcuklanma döneminden çiçek başlangıcına kadar olan dönemdeki yeşil ot ürünü, süt hayvanları açısından çok önemlidir. Bir süt ineğine en çok 8 kg kuru madde hesabıyla yeşil yonca verilebilir. Ancak, yalnız yeşil yonca otu ile besleme önerilmez. Zira yonca yaş otunun içinde %1.5-8 oranında bulunan saponinler hayvanların kan dolaşımını olumsuz yönde etkiler. Ayrıca süt ineklerinde sağımdan hemen önce verildiğinde sütün tadımı acılaştırmaktadır. Bu nedenle mısır silajı veya diğer yemlerle birlikte verilmesi tavsiye edilmektedir. Kuru ot üretimi: Yonca çiftlik hayvanları için çok lezzetli, besleme ve sindirilme değeri yüksek bir kuru ot üretir. Bu yüksek kalitede ürünü alabilmek için biçim, toplama ve 18 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ depolama işlemlerine çok dikkat etmek gerekir. Yoncadan kuru ot üretimi sırasında dikkat edilmesi gereken önemli konulardan birisi biçim zamanına karar verilmesidir. Bitkide gelişme devresi ilerledikçe kuru madde oranı ve verimi artarken, protein oranı, sindirilebilirli oranı ise azalır. Bu nedenle biçim zamanına karar verilirken verim ve kalite özellikleri birlikte düşünülerek biçime zamanı belirlenmelidir. Yoncada biçimden sonra dikkat edilmesi gereken en önemli husus otun besleme değerini düşürmeden kurutulup, toplanıp, depolanmasıdır. Normal olarak biçimde elde edilen kuru otun %50’si ve ham proteinin ise % 70’ini yapraklar oluşturur. Bilindiği gibi yaprak oranı ile ot kalitesi arasında yakın ilişki vardır. Bu nedenle otun kurutulmasındaki ana hedef yaprakların korunması olmalıdır. En basit ve yaygın olan kurutma yöntemi biçilen otun tarla üzerinde doğal olarak kurutulmasıdır. Kuruyan ot daha sonra çeşitli aletlerle toplanarak yığın veya balya halinde depolanır. Ancak nemli bölgelerde otun yerde kurutulması mümkün olmaz. Bu bölgelerde yonca otu sehpa veya çitler üzerine serilerek kurutulur. Yonca otu biçim zamanında %70-80 nem içerir. Otun güvenli bir şekilde saklanabilmesi için nem içeriğinin % 20-25’ indirilmesi gerekir. Eğer ot yeterince kurutulmadan depolanırsa kızışma ve küflenme görülür. Yoncada kurutma yöntemleri de otun kalitesini etkiler. Doğal kurutma en ekonomik ve basit yöntemdir. Ancak ısıtılmış hava ile yapay olarak otun kurutulması besin kayıplarını en aza indiren yöntemdir. Yoncalığın otlatılması: Yonca şişirme özelliğine rağmen hemen hemen tüm dünyada hayvan besleme açısından önemli bir mera bitkisi durumundadır. Ancak şişirme özelliğinden dolayı otlatma sırasında dikkatli olunmalıdır. Şişmenin engellenmesi için yoncanın çok yıllık buğdaygillerle karışım halinde yetiştirilmesi yaygın bir uygulamadır. Yonca mera bitkisi olarak kullanılacaksa, otlatmaya dayanıklı yatık gelişen çeşit ve tiplerin tercih edilmesi gerekir. Mera tipi yonca çeşitlerinin son yıllarda suni mera tesisinde ot kalitesini arttırmak için sıklıkla tercih edildiği dikkati çekmektedir. Kuru ot tipi dik gelişen yoncalıkların otlatılması bitkinin ömrünü kısaltan uygulamalar olduğu için tercih edilmemelidir. Bu alanlarda gereksinim duyulması halinde sadece son yararlanma yılında otlatılarak değerlendirilebilir. Silaj: Yonca silajının, genellikle baklagil- buğdaygil oranının karışımı ile yapılması gerekir. Bilindiği gibi yonca proteince zengin olmasına karşın , silaj ortamında çalışan süt asidi bakterilerinin enerji kaynağını oluşturan karbonhidratlarca yetersiz olması nedeniyle saf yonca silajı yapımında problemler ortaya çıkar. Bu nedenle yapılacak silaja karbonhidratlarca 19 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ zengin buğdaygillerin katılması daha uygundur. Ancak mısır, sorgum ve sudanotu ile karıştırılarak iyi bir silaj yemi oluşturabilmektedir. Yonca unu: Gelişmesinin erken döneminde (çiçeklenme öncesi) biçilen yoncanın yapay kurutma yöntemleriyle kurutulup un haline getirilmesi esasına dayanır. Yonca unu protein kaynağı olarak kullanılmakta, yumurtaya doğal sarı rengi vermesi nedeniyle kanatlıların karmalarına % 5-10 oranında katılmaktadır. Yoncada Tohumluk Üretimi: Yoncada tohumluk üretimi için en uygun ekolojik koşullar, yazların yağışsız, günlerin uzun, ışıklanma süresinin fazla olduğu , hava neminin düşük olduğu yerlerde ortaya çıkmaktadır. Örneğin, havanın yağışlı nispi nemin yüksek olduğu Avrupa ülkelerinde bu ve benzeri bitkilerin tohumlukları başarıyla üretilememekte, bu ülkeler tohumluklarını Akdeniz ülkelerinde üretme yolunu aramaktadırlar. Tohum için yonca ekiminde sıra arası mesafe daha geniş tutulur. Şartlara bağlı olarak sıra arası mesafe 35-90 cm arasında olabilir. Tohum üretilen bölgenin koşullarına göre ilk veya ilk iki biçimin ot olarak değerlendirilmesinden sonraki biçimlerin tohumluk amacıyla hasat edilmesi yaygın bir uygulamadır. Yonca yabancı çiçek tozu ile tozlanır ve döllenir. Başarılı bir tohum üretimi, çevredeki tozlayıcı böcek yoğunluğu ile yakından ilişkilidir. Yapılan araştırmaların sonuçları bunu çok net ortaya koymaktadır. Yoncanın tohum üretiminde dikkat edilmesi gereken önemli konulardan biriside sulama yöntemidir. Yağmurlama sulama ile sulanan tarlalarda arı faaliyeti azalır, ileri devrelerde tohum dökülmesine ve çimlenmeye neden olabilir. Bu nedenle tohumluk üretiminde salma sulama tercih edilmelidir. Tohum hasadına karar vermede en iyi ölçüt, bitkinin alt dallarındaki meyvelerin durumudur. Bunların 2/3 veya ¾’ü esmer-kahverengi bir konuma geldiğinde tohumların büyük bir kısmı olgunlaşmış demektir. Tohum hasadında çok gecikilmesi baklaların çatlaması sonucu, tohum kaybına neden olur. Ayrıca meyve dökülmesini engellemek için hasadın sabah erken saatlerde yapılması faydalıdır. Tohum verimi sulu koşullarda 30-100 kg/da arasında değişirken, kıraç koşullarda 10-30 kg/da civarındadır. Yoncalıkta Seyrekleşme Nedenleri Yonca yetiştiriciliğinde temel kurallara uyulmaması yoncalıklarda dejenerasyona yol açmaktadır. Bozulmaya neden olan etmenler şöyle özetlenebilir. Yoncalıkta küsküt istilası Yoncalığın yaşlanması Yabancı ot istilası 20 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ Taze (yanmamış) hayvan gübresi verilmesi Hayvan salınması (otlatma) Yaş yoncalığın çiğnenmesi Toprakta kirecin yıkanması (asitliğin artması) İlk yıl çok biçim yapılması Biçimlerin erken dönemde yapılması (çiçeklenme öncesi) Son biçimlerin (kış öncesi) erken yapılması ve kışa dayanıksız genç sürgünlerin meydana gelmesi Son biçimin çok geç ve derinden yapılması Sulama suyunun göllenmesi Yetersiz sulama Yüksek ve durgun taban suyu Hastalık ve Zararlılar Hastalıklar: Bunların başında kök çürüklüğü gelir. Hastalığın etmeni olan Rhizoctonia violacea miselleri ile bitki dokusuna yerleşip parçalanmasına neden olurlar. Etmeni Urophylictis alfalfae olan Yonca kök kanseri ise kök boğazında oluşturduğu galerilerle tanınır ve nemli koşullarda etkili bir fungustur. Ayrıca yonca kanseri (Sclerotinia trifoliorum) ve solgunluk hastalığı (Sclerotinia libertiana) da bu grupta sayılabilir. Yoncada görülen diğer hastalık etmenleri ise mildiyö, yonca pası, leke hastalığı ve benzerleridir. Zararlıları: Belkide yoncanın en büyük zararlısı bu gruptadır. Cin saçı, sülük, şeytan sakalı gibi yöresel adlarla da bilinen küsküt kök ve saplara sahip olamayan, sarıldığı bitkinin öz suyunu ve besin maddelerini sömüren asalak bir zararlıdır. Yonca üzerinde beslenmekte oluşturduğu çiçek ve tohumlarıyla hızlı bir şekilde çoğalmaktadır. Küskütle savaşta en etkin yol temiz tohumluk kullanmaktır. Olası küsküt bulaşımlarında görülen küsküt öbekleri elle hemen yok edilmelidir. Ancak geniş alanlarda çok etkin bir yöntem değildir. Geniş alanlarda küskütlü alanların üzeri arpa samanı ile örtülerek küskütün havasız bırakılması, %15-18’lik demirvitriol uygulaması, dekara 10 kg hesabıyla kalsiyumsiyanamid verilmesi gibi uygulamalar etkili olabilmektedir. Yonca da zararlı olan çok sayıda böcek vardır. Bu gün için ülkemizde en fazla rastlananlar; yonca hortumlu böceği ( Hypera postica), baklagil hortumlu böceği (Sitona lineata), yonca tırtılı ( Colias eurytheme) gibileridir. Ayrıca tarla fareleri ve köstebeklerde önemli zararlar oluşturabilmektedir. 21 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ ÜÇGÜLLER Üçgüller tek ve çok yıllık türleri içerisinde bulunduran çok geniş bir cinstir. Ilıman kuşağın nemli ve serin bölgelerine yayılmış olan üçgüller, değerli birer yem bitkisi olarak kabul edilirler. Çoğunlukla ince saplı ve bol yapraklı olan üçgüller hayvanlar için yüksek besleme değerine sahiptir. Bazı üçgül türleri havanın serbest azotunu bağlama özelliliği yönünden çok üstündür. Yeryüzünde 250- 300 kadar üçgül türü bulunur. Yurdumuzda 94 üçgül türünün doğal olarak yetiştiği bilinmektedir. Tarımsal açıdan en önemli üçgüller çayır üçgülü (Trifolium pratense), ak üçgül (T. repens), melez üçgül (T. hybridum), kırmızı üçgül (T. incarnatum), Anadolu üçgülü (T. resupinatum), İskenderiye üçgülü (T. alexandrinum) ve yeraltı üçgülü (T. subterraneum) olarak sıralanabilir. ÇAYIR ÜÇGÜLÜ (Trifolium pratense L.) Önemi ve Tanımı : Çayır üçgülü ideal bir yem bitkisidir. Üçgüller içerisinde tarımı en yaygın türlerden birisidir. Çayır üçgülü sulu koşullarda veya yağışlı bölgelerde iyi gelişim göstermektedir. Yalın veya buğdaygillerle karışık olarak yetiştirilebilir. 2-4 yıllık ekim nöbeti sistemleri için ideal bir bitkidir. Toprakta fazla miktarda azot biriktirdiği için sadece toprak ıslahı amacıyla bile yetiştirilebilmektedir. Besleme değeri çok yüksek bir ot veren çayır üçgülü yonca ile karşılaştırıldığında protein içeriği yönünden daha düşük değerlere sahip olmakla beraber, sindirilebilir besin maddesi ve net enerji değeri yoncadan daha yüksektir. Ayrıca çayır üçgülünün demlenmesiyle elde edilen çayın kas gevşetici, ağrı kesici ve balgam sökücü etkileri olduğu bilinmektedir. Çayır üçgülü (2n=14,28) yaban çayır üçgülünden türemiş olup, orijinini Avrasya ve Kuzey Afrika’dan almıştır. Yaygın olarak kullanıldığı Amerika ile Avustralya ve Yeni Zelanda’ya sonradan götürülmüştür. Çayır üçgülü, çeşit ve form bakımından son derece zengindir ve pek çok varyeteye sahiptir. Ilıman kuşakta yaygın olarak tarımı yapılan çayır üçgülü çeşitleri değişik şekillerde gruplandırılır. Örneğin biçim sayısına göre çayır üçgülleri iki gruba ayrılır. Bunlardan “tek biçim” verme özelliğine sahip olan geç çiçeklenen çeşitler ilkbaharda geç çiçeklenir. Bu tipler bir biçimde bol miktarda ot verirler. Biçimden sonraki gelişmeleri çok yavaştır. Olumsuz çevre koşullarına dayanıklı uzun ömürlü (3-4 yıl) çeşitlerdir. Bu nedenle soğuk iklim bölgelerinde yetiştirirler. “Çok biçim” veren çeşitlerin ise gelişimleri hızlıdır ve erken çiçeklenirler. Olumsuz çevre koşullarına daha dayanıksızdırlar. Yıl içerisinde 2-4 biçim 22 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ alınabilir. Genellikle tek biçim veren çeşitlere göre daha kısa ömürlüdürler. Ilıman ve nemli bölgelerde tarımı yaygındır. Bitkisel Özellikleri Çayır üçgülü fazlaca dallanmış bir kazık köke sahiptir. Kök, yonca ve korungaya göre daha yüzlektir, ancak kuvvetli ve çok sayıda yan köklere sahiptir. Bu kökler üzerinde Rhizobium trifolii baktrileri ile simbiyotik yaşam kurarak, nodoziteler oluştururlar. Kök tacından ilkbaharda çok sayıda sürgün çıkar. Oluşan sap ortalama 50- 60 cm boylanırken, çok uygun koşullarda bitki boyu 100 cm’ye kadar çıkabilir. Amerikan orijinli çeşitlerde sapın üzeri tüylerle kaplıyken, Avrupa’da yetiştirilen çeşitler tüysüzdür. Sapın içi varyetelere bağlı olarak boş veya dolu olabilir. Sapın özellikle dip kısmı kırmızıkahverengiden mora kadar değişen renklerde olabilir. Olgunlaşma devresinde bile saplar fazla kartlaşmaz. Diğer pek çok üçgül türünde olduğu gibi aynı noktadan çıkan üç yaprakçık çayır üçgülünde yaprağı oluşturmaktadır. Yaprakçıklar geniş eliptik şekilli olup, uca doğru sivrileşir. Tüylülük özelliği, çeşitlere göre farklılık göstermektedir. Yaprakçıkların üst yüzeylerinde “V” harfine benzeyen ve farklı kaynaklarda “hare” veya “hale” olarak adlandırılan beyazımsı lekeler bulunmaktadır. Kenarları düz olan yaprakçıkların yaprakçık sapları çok kısa ve üç yaprakçığın yaprakçık sapı uzunluğu bir birine eşittir. Bitkinin üst kısmındaki yapraklar çok kısa saplarla bitkiye bağlanırken alt kısımdaki yaprak saplarının uzunluğu 15- 20 cm’yi bulur. Yaprak sapının ana sapa bağlandığı yerde sapı saran, derimsi yapıda, pembemsi, uçları sivri kulakçıklar bulunmaktadır. 23 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ Çayır üçgülünde çok sayıda (60-120 adet) çiçeğin bir araya gelmesiyle oluşan çiçek kömeçleri dalların ucunda ( terminal çiçek durumu) bulunur. Çiçek rengi (taç yapraklar) mormenekşe renklidir. Çiçekler kömeç eksenine sapsız olarak bağlanır. Taç yaprakların birleşmesiyle oluşan corolla tüpü oldukça uzun (9-11mm) olduğundan tozlanma ancak uzun hortumlu arı türleriyle sağlanmaktadır. Çiçekler kendine kısırdır ve çiçeklenmenin başlaması için 14 saatlik fotoperiyoda ihtiyaç vardır. 24 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ Meyve (bakla) genellikle yumurta şeklinde olup tek tohum taşır. Tohumlar basık yumurta şeklinde olup, % 6-10 sert tohumluluk gösterir. Tohumların yüzeyi düz ve parlaktır. Tohum rengi sarıdan mora kadar değişmekle birlikte, temel renk sarıdır. 1000- tane ağırlığı 1.5-2 g kadardır. Tohumlar 2-3 0 C’de çimlenmeye başlar. 6-8 günde çimlenmesini tamamlayan tohum epigeal fide oluşturur. Toprak ve İklim İstekleri Genel olarak serin ve nemli iklimlere adapte olan çayır üçgülünün erkenci çeşitleri deniz seviyesinden 1000 m yüksekliklerde verimliliğini yitirirken, geççi formlar 2500 m yüksekliklerde başarıyla yetişir. Geç donlar ve toprağın uzun süre kar altında kalması bitkinin hastalığa yakalanma oranını arttırır. Düzenli yağış alan ve yazları serin geçen bölgelerde en yüksek verime ulaşır. Yazları kurak ve sıcak, sulama imkanı olmayan yerlerde yaz aylarında gelişimini sürdüremez. Toprak istekleri bakımından; derin yapılı, organik maddece zengin, tınlı, killi- tınlı iyi drenajlı topraklarda en iyi sonuç elde edilir. Kumlu ve taşlı topraklarda verimde azalmalar meydana gelir. Geçici su göllenmelerine yoncadan daha dayanıklıdır. Toprağın alınabilir P, K ve Ca elementi bakımından zengin olması verim artışı sağlar. Yetiştiriciliği Çayır üçgülü yetiştiriciliğinde başarının temelinde özenle hazırlanmış bir tohum yatağı yatar. Yalın ekimlerde toprağın iyice ufalanmış ve bastırılmış olması büyük önem taşır. Ayrıca fide döneminde yabancı otlarla mücadelesinin zayıf olması nedeniyle tohum yatağının yabancı otlardan ari olması gerekir. Ayrıca kullanılacak tohumluğun yabancı ot tohumu özellikle küsküt tohumu içermemesi gerekmektedir. Serpme ekimde 2.5 kg/da, sıraya ekimde ise 1-1.5 kg/da tohumluk kullanılmalıdır. Ot üretimi için yapılan ekimde sıra arası 20 cm, ekim derinliği ise 1-2 cm olmalıdır. Ekim Akdeniz ikliminin hakim olduğu bölgelerde sonbaharda, kışı sert geçen bölgelerde ilkbaharda ekilmelidir. Genellikle ekimle birlikte verilen 1-3 kg/da azot ve 15-20 kg/da fosfor bitkinin 23 yıllık ihtiyacını karşılamak için yeterlidir. Çayır üçgülünün çok yıllık buğdaygil yem bitkileriyle karışık olarak ekilmesi yaygın bir uygulamadır. Serin ve yağışlı bölgelerde çayır kelp kuyruğu ile oluşturulan karışımlardan 3-4 yıl süresince kaliteli ve yüksek verimli ot üretimi mümkün olmaktadır, daha kısa süreli yararlanmalar için tek yıllık çim tercih edilmelidir. Karışık ekimlerde buğdaygil/ çayır üçgülü oranı 2/1 veya 1/1 olacak şekilde ayarlanmalıdır. Bitki genellikle kendine katlanması düşük 25 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ bir bitkidir. Bu nedenle bir defa ekildikten sonra tesisin bozulmasından itibaren aynı tarlaya 56 yıl, karışık ekimlerde ise 4-5 yıl aynı yere tekrar ekilmemelidir. Değerlendirme Ot Üretimi: Çayır üçgülünün ot amacıyla hasat zamanına karar vermede temel gösterge çiçeklenmedir. Bu bitkide biçim yoncaya göre biraz daha geç yapılabilir. Genel olarak biçim çiçeklenme başlangıcı ile tam çiçeklenme arasında yapılabilir. Bu devrede otun protein, karotin ve mineral madde içerikleri uygun düzeydedir. Saplarının içi genellikle dolu olduğu için kuruması zordur. Özellikle yağışlı bölgelerde kuru ot üretimi zordur. Çayır üçgülünde ikinci biçim ot amacıyla kullanılabileceği gibi tohuma da bırakılabilir. Bir yılda yapılabilecek biçim sayısı çeşitlere ve iklim koşullarına göre değişir. Ortalama olarak 500- 700 kg/da kuru ot verimi elde edilebilir. Ancak ülkemizde yapılan bazı çalışmalarda 1750- 2000 kg/da’ a kadar kuru ot verimleri elde edildiği bildirilmiştir. Bitki genel özellik olarak otlatmaya dayanıklı olmadığı için mera bitkisi olarak değerlendirilmeye uygun değildir. Tohum Üretimi: Çayır üçgülü ekim alanlarında, tek biçim veren çeşitlerde ilk, çok biçim verme özelliğinde olan çeşitlerin ise ikinci biçimleri tohuma bırakılır. Çiçekler kendine kısırdır. Bu nedenle çiçekler yabancı döllenir. Çayır üçgülünün tohum üretiminde Bambus türü arıların önemi büyüktür. Tohum üretiminde bu arıların faaliyetinin az olması döllenmenin yetersiz olmasına ve bazı yıllarda tohum veriminin önemli miktarda düşmesine neden olur. Tozlanmayı arttırmak için tarla kenarına bal arısı kovanları yerleştirilebilir. Çevrede bal arıları için daha çekici çiçekler yoksa bal arısı tohum verimini arttırabilir. Tohum hasadı kömeçlerin kahverengiye döndüğü dönemde yapılmalıdır. Çayır üçgülünde 30-40 kg/da tohum verimi yeterli sayılır. Bazı tarlalarda 70-80 kg/da tohum verimi elde edilebilir. AK ÜÇGÜL (Trifolium repens L.) Önemi ve Tanımı : Üçgül türleri içerisinde otlatma amacıyla en yaygın kullanılan türdür. Çiğnenmeye karşı dayanıklı olduğu gibi, otu da çok kaliteli ve besleyicidir. Ayrıca otundaki P, Na, Cl ve Mo oranı diğer baklagillerden daha yüksektir. Bitki Akdeniz bölgesi orijinli bir bitkidir. 400 yıl önce Hollanda da tarımına başlanmış, buradan diğer kıtalara yayılmıştır. Dünyanın tüm ılıman ve nemli bölgelerine yayılmıştır. Kutup sınırlarından Avustralya ve Güney Amerika’nın yarı tropik alanlarına 26 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ kadar yayılmıştır. Ak üçgül doğal olarak tetraploid olup 2n=4x=32 kromozom sayısına sahiptir. Bu gün Kuzey Amerika, Avrupa ve birçok güney yarım küre ülkesinde yoğun olarak tarımı yapılmaktadır. ABD ve Kanada’nın tüm eyaletlerinde mera bitkisi olarak büyük önem taşır. Özellikle Yeni Zelanda ve İngiltere meralarının en yaygın baklagili olup, üzerinde ıslah programları yürütülmektedir. Ak üçgül çeşitleri yaprakçık boyutlarına göre küçük, orta ve büyük yaprakçıklı olarak 3 gruba ayrılır. Küçük yaprakçıklı genotipler yabani olarak tanımlanır ve aşırı otlatılmış meralarda rastlanır. Geniş yaprakçıklı genotipler uygun iklim ve toprak koşullarında çok başarılı ve verimlidir, ancak çevre koşullarına küçük yaprakçıklı genotipler kadar toleranslı değillerdir. Bitki sürekli olarak yeni sürgün ve yaprak oluşturması, selülozca zengin ve kaba yapılı bir gövdeye sahip olmaması nedeniyle, yüksek bir yem değerine sahiptir. Ak üçgülün çok yönlü kendini yenileme yeteneği mera karışımlarının vazgeçilmez bitkilerinden birisi yapmıştır. Ak üçgül ayrıca yağışlı karasal iklimlerde toprağı muhafaza etmek ve erozyonu engellemek amacıyla da kullanılabilmektedir. Ak üçgül tüm bu özellikleriyle üstün bir yem bitkisi olmakla birlikte, yeşil olarak fazlaca tüketildiğinde şişmeye ve hayvanlarda tansiyon yükselmesi gibi problemlere neden olabilmektedir. Bitkisel Özellikleri Çok yıllık bir baklagildir ve stolonlarıyla toprak yüzeyinde yayılır. Bitkide çok derinlere inmeyen bir kazık kök sistemi vardır. Stolonlar üzerindeki boğumlar toprağa değdiği yerlerde yeni kökler meydana getirir. Ana kök tacından çıkan, yanlara doğru yayılan stolonlar yuvarlak kesitli, 20-40 cm uzunlukta, verimli topraklarda 1 m’ye kadar kadar ulaşabilen, içi dolu ve tüysüz bir yapıya sahiptir. Bitki boyu (habitatı) koşullara bağlı olarak 5- 30 cm arasında yüksekliğe ulaşabilir. Yapraklar tipik olarak üçlüdür. Üç yaprakçık sapının uzunluğu birbirine eşittir. Yaprakçıklar kalp veya ters yumurta şeklinde olup 2-3 cm uzunlukta ve kenarları dişlidir. Ak üçgül 20 cm’ye kadar uzanan bir yaprak sapına sahiptir ve yapraklar açık yeşil renkte ve yaprakçıkların üzerinde “V” şeklinde halelidir. Yaprak sapının sürünücü sapa bağlandığı yerde bulunan kulakçıklar oldukça küçük, beyazımsı renkte, mızrak biçiminde ve ucu sivridir. 27 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ Çiçek durumu kömeç olup, 40- 100 adet taç yaprağı beyaz veya pembemsi çiçeğin bir araya gelmesiyle, yaprak koltuklarından çıkan uzunca bir çiçek sapının ucunda oluşmuştur. Ak üçgül yabancı döllenen bir bitki olup, döllenme sonrası açık kahverengi renk alan çiçekler aşağıya doğru dönmektedir. Ak üçgülde yüksek oranda kendine kısırlık görülmektedir. Toprak ve İklim İstekleri Ak üçgül kutuplar ile çöller arasında kalan bölgedeki ılıman iklim kuşağın hakim olduğu tüm bölgelerde rastlanabilir. Optimum yetişme sıcaklığı 20-25 oC’dir. Genellikle 10 o C’nin altında buğdaygillerden daha yavaş, 20 o C’nin üzerindeki sıcaklılarda ise daha hızlı gelişir. Yüksek nem isteyen ak üçgülün sıcağa dayanma gücü zayıf olup, soğuğa dayanma gücü çayır üçgülünden daha yüksektir. Ak üçgülde bitkinin habitusu ile soğuğa dayanıklılığı arasında ters bir ilişki vardır ve gür habituslular soğuğa daha az direnç gösterirken, sürünücü ve küçük habituslular daha iyi direnç göstermektedir. Ak üçgül için iyi drenajlı, pH’sı 6-7 arasında değişen, tınlı ve killi topraklar çok uygundur. Kumlu topraklarda ve asidik, zayıf drenajlı veya yüzeysel, kurak- eğimli topraklarda gelişimi zayıftır. Kökler yüzlek olduğu için besin maddelerinin toprağın üst katmanlarında hazır halde bulunmasına ihtiyaç duyar. 28 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ Yetiştiriciliği Ak üçgülün tohumları çok küçüktür. Bu nedenle tohum yatağının çok iyi hazırlanmasına ihtiyaç vardır. Dekara 200-400 g tohumluk kullanılması yeterlidir. Buğdaygillerle karışık olarak ekileceğinde 100-200 g tohumluk yeterli olmaktadır. Karışımlarda ak üçgülün stolonlarıyla yayılarak vejetasyona hakim olması riski nedeniyle tohumluk miktarının çok iyi ayarlanması gerekir. Ekim derinliği 1- 1.2 cm olmalıdır. Ekimle birlikte 1-3 kg/da azot ilk gelişimi desteklemek açısından yararlıdır. Bitki özellikle P, K ve Ca eksikliğine hassastır eğer bu topraklarda bu elementlerin eksikliği varsa gübrelemeyle ilave edilmelidir. Ak üçgül iyi bir mera bitkisi olması nedeniyle yalın ekiminden çok buğdaygillerle karışık olarak ekimi daha yaygındır. Bu amaçla yaygın olarak kullanılan buğdaygil yem bitkileri, domuz ayrığı, kamışsı yumak, çayır kelp kuyruğu ve çok yıllık çimdir. Tohum üretiminde 35-40 cm sıra aralıkları ile 0.5- 1 kg/da tohumluk kullanılarak ekim yapılmalıdır. Tohum üretimi arı faaliyeti ve güneşli açık geçen gün sayısı ile yakından ilişkilidir. Dünya tohumluk ihtiyacını % 50’sini karşılayan Yeni Zelanda’da tohum verimi 10- 100 kg/da arasında değişmekte olup, ortalama 30 kg/da civarındadır. Değerlendirme Mera Bitkisi Olarak Kullanılması: Ak üçgül otlatma amacı ile buğdaygillerle karışım halinde yetiştirilir. İdeal bir karışımda % 20- 40 oranında ak üçgül bulunmalıdır. Otlatmaya dayanıklı olmakla birlikte hayvanların tercih ederek ağır otlamaları nedeniyle karışımda oranı istenilen düzeyin altına inebilir. Bu nedenle münavebeli otlatma sistemi uygulanarak, mera her otlatma dönemi arasında 4 hafta dinlendirilmelidir. Genel olarak küçük yaprakçıklı çeşitler otlatmaya daha dayanıklıdır. Ak üçgülün kuru ot verimi koşullara bağlı olarak yıllık 650-1200 kg/da arasında değişmektedir. Tohumluk Üretimi: Tohumluk üretimi amacıyla ekilmiş, sulanan ve iyi şekilde gübrelenen tarlalarda verim ortalama 30-40 kg/da civarındadır. Çok iyi koşullarda verim 100 kg/da’a kadar çıkabilir. Tohum verimini arttırmak için tarla etrafında arı faaliyetini arttıracak önlemler alınması faydalı olmaktadır. İSKENDERİYE ÜÇGÜLÜ (Trifolium alexandrinum L.) Önemi ve Tanımı : Orijinini Anadolu’da Dicle ve Fırat nehirleri çevresinden alan İskenderiye üçgülü 6. yy’da Mısır’a götürülmüştür. Genellikle Akdeniz iklimine adapte olmuş, soğuğa duyarlı, sulu koşullarda verimi çok yüksek, tek yıllık bir baklagil yem 29 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ bitkisidir. İskenderiye üçgülü özellikle Akdeniz ikliminin hakim olduğu bölgelerde kışlık ara ürün tarımına çok uygun bir türdür. Yılda ortalama 1-6 biçim ve 3-8 ton yeşil ot verebilen çeşitleri vardır. Genellikle yeşil ot ve kuru ot üretimi amacıyla yetiştirilir. İskenderiye üçgülünün yararları şu şekilde özetlenebilir; Çabuk gelişi ve çok biçimli çeşitleri vardır. Kışlık ara ürün tarımına uygundur. Tek yıllık buğdaygiller veya tahıllarla karışık olarak ekilebilir ve verimi yüksektir. Yeşil ot olarak özellikle sığırlar tarafından sevilerek yenir. Bazı tipleri otlatmaya uygundur. Bitkisel Özellikleri İskenderiye üçgülünün az dallanan ve tek biçimlik Trifolium alexandrinum L. var. alexandrinum Boiss ve alttan çok dallanan ve çok biçimlik Trifolium alexandrinum L. var. Serotinum Zoh.&Lern. olmak üzere iki alt türü bulunmaktadır. Kökler 75-80 cm derinliğe inebilen, yan köklerce fazla zengin olmayan bir kazık kök yapısındadır. Azot yumrucukları yönünden zengindir. Hasat sonrasında toprakta yoğun bir kök kalıntısı bırakarak toprağın orgabik maddece zenginleşmesine yardımcı olur. Bitkide ince ve narin olan sapların içi boştur. Saplar 100 cm kadar boylanabilir. Sap yuvarlak bir kesite sahiptir. Saplar genellikle gelişmenin ileri devrelerinde çok fazla kabalaşmaz. Yaprakçıklar, uzun eliptik şekilde ve uç kısmı hafif dişlidir. Bitkide yaprak sapı oldukça uzundur. Sarımsı- yeşil renkli ve hafif tüylüdür. Kulakçıklar kurşuni beyaz renkli ve büyükçedir. Kenarları düz ve yüzeyi yeşil damarlıdır. Bitkide yaprak oranı birçok yem bitkisine oranla yüksektir. Bu nedenle elde edilen otun kalitesi de oldukça yüksektir. Çiçekler kirli beyazdan krem rengine kadar değişen renklerde olabilir. Çiçekler sapın ucunda 40-90 tanesi bir araya gelerek kömeç oluştururlar. Meyve yumurta biçiminde, yüzeyleri mat ve buruşuk, sarımtrak- kahve renklidir. Her meyvede 1, nadiren 2 tohum bulunur. Tohum rengi sarıdan, kahverengi kırmızıya kadar değişir. Yüzeyleri düz ve parlaktır. 1000 tane ağırlığı 2.8-3.5 g civarındadır. 30 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ Toprak ve İklim İstekleri Çok kumlu ve çok ağır olmamak koşulu ile genel olarak her türlü toprakta yetişebilir. Tuza dayanıklı bir bitki olup, alkali reaksiyonlu topraklarda da yetişebilir. Bitki soğuğa hassas olup, özellikle 0 oC’nin altındaki, sıcaklıklarda zarar görür. Bu nedenle ılıman bölgeler ve Akdeniz iklimine adapte olmuştur. Suya ihtiyacı yüksektir. Özellikle yıllık yağışı 400 mm’nin üzerinde olan yerlerde iyi yetişir. Yetiştiriciliği Genellikle kuru ot üretimi amacıyla yetiştirilir. Ekimi sahil kuşağında genellikle sonbaharda yapılır. Pamuk alanlarında pamuğun tarlayı boş bıraktığı kış aylarında yetiştirilmesi ve tek biçim alınması uygundur. Saf ekimlerde serpme ekimde 2.5- 3 kg/da, sıraya ekimde ise 20 cm sıra aralığı olacak şekilde 1-2.5 kg/da tohumluk kullanılması yeterlidir. İskenderiye üçgülü tek yıllık buğdaygillerle karışık olarak yetiştirilebilmektedir. Bu amaçla en yaygın kullanılan buğdaygil tek yıllık çimdir. Bu amaçla 1-1.5 kg/da İskenderiye üçgülü, 0.5- 1 kg/da tek yıllık çim kullanılması uygundur. Tohumla canlılığını çabuk kaybettiğinden eski tohumluk kullanılmamalıdır. Fosfor ve potasyum gübrelemesine iyi tepki vermekte ve yaklaşık 8 kg/da fosfor ve 1215 kg/da potasyum gübresi yeterli olmaktadır. Bitkinin hasadı çiçeklenme döneminde yapılmalıdır. Yıl içerisindeki biçim sayısına ve iklim ve toprak koşullarına bağlı olarak 400 ile 1200 kg/da kuru ot verimi alınabilir. İskenderiye üçgülünde ilk biçimler biçilerek daha sonraki biçimler ise otlatılarak değerlendirilebilir. Tohumluk üretiminde sıra arsı mesafe 60 cm olmalıdır. Tohumluk üretiminde 8 kg/da fosfor uygulanması uygundur. Kuru koşullarda 30-40 kg/da, sulu koşullarda 80-120 kg/da tohum verimi elde edilebilir. ANADOLU ÜÇGÜLÜ (Trifolium resipinatum L) Önemi ve Adaptasyonu: Tekyıllık bir baklagil yem bitkisidir. Yağışlı veya sulanabilen alanlarda ot üretimi veya otlatmak amacıyla yetiştirilir, kış şartlarına dayanıklı bir üçgüldür. Özellikle, süt ineklerinin beslenmesine elverişli meraların yetiştirilmesine yarayışlıdır. Oldukça bol ve kaliteli bir yem verir. Yeniden gelişen bitkiler meranın verimini devam ettirir. Uzun zaman su altında kalan alanlarda su çekildikten sonra bitki gelişebilir. 31 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ Bitkisel Özellikleri: Bitkinin kökleri fazla derinlere gitmez. Kökler kuvvetli bir gelişme göstermez. Saplar, çevre şartlarına bağlı olarak 20-60 cm ‘ye bazen 100 cm’ye kadar boylanabilir. Sapların içi boş ve yuvarlak kesitli, dallanması zengin ve odunlaşması çok geçtir. Çok sayıda sürgün ve yoğun dallanma gösterdiği için toprak yüzeyini çok iyi kaplamaktadır. Yaprakçık sapları birbirine eşittir. Yaprakçıkların dipleri ak üçgüle göre biraz daha fazla sivrileşir. Yaprakçık kenarları keskin dişlidir. Yaprak sapı uzun olup 15-20 cm civarındadır. Çiçek açık pembeden leylak rengine kadar değişen renklerde olabilir. çiçeklerin 30-40 adedi bir araya gelerek bir kömeç oluştururlar. Basık ve küresel formlu olan kömeçler 1.5-2 cm çapındadır. Bitki başına kömeç sayısı çok fazladır (300-1000 adet/bitki). Kendine döllenen bir bitkidir. Meyve yamuk yumurta şeklinde, kirli beyaz renkte ve dış yüzeyleri hafif tüylüdür. Her meyvede 1 veya 2 tohum bulunur. Tohum zeytini yeşilden, kırmızımtrak sarıya kadar değişir. Tohumun yüzeyi düz ve parlaktır. Biçimleri ovalden kalp biçimine kadar değişir. 1000 tane ağırlığı 0.7- 1.2 g civarındadır. Toprak ve İklim İstekleri Killi- tınlıdan ağır killiye kadar geniş bir toprak grubunda yetişebilir. Esas olarak alkali topraklarda daha iyi yetişmekle birlikte pH=5.0-8.0 arasındaki topraklarda iyi bir gelişim göstermektedir. Uzun süreli su baskınlarına dayanımı ve ağır killi topraklarda yetişebilmesi bir avantajdır. Kış şartlarına dayanıklı bir üçgüldür. Yetiştiriciliği Ekimi kıyı bölgelerde kışlık olarak, iç bölgelerde ise yazlık olarak yapılmalıdır. 20-40 cm sıra arsı mesafe ile yapılan ekimlerde 1-1.5 kg/da tohumluk kullanılmalıdır. Tek yıllık çimle karışımları başarılı sonuçlar vermektedir. Dekara 10 kg fosfor ve 6 kg potasyum uygulaması verim ve kalite artışı açısından tavsiye edilmektedir. Hoş kokulu ve arılar için cezbedici çiçeklere sahip olması nedeniyle arı merası olarak da kullanılabilmektedir. Yıl içerisinde sulu koşullarda 2-4, kıraç koşullarda 1-2 biçim alınabilir. Suluda 2-5 ton yeşil, 6001200 kg/da kuru ot alınabilir. Tohumunu kolay dökmesi nedeniyle tohumluk hasadı dikkatli yapılmalıdır. Ortalama tohum verimi 10-30 kg/da arasında olup, iyi koşullarda 60 kg/da’ a kadar çıkabilir. 32 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ TARIMSAL AÇIDAN ÖNEMLİ DİĞER ÜÇGÜL TÜRLERİ MELEZ ÜÇGÜL (Trifolium hybridum L.) Hayvanlar için çok besleyici olan melez üçgül, diğer baklagil yem bitkilerinin yetişemediği nemli, yaş, çok asit veya alkali topraklarda iyi gelişir. Erken ilkbaharda 6 hafta kadar su göllenmesine dayanabilir. Kısa ömürlü çok yıllık bir bitkidir (2-3 yıl yaşar). Çayır üçgülünden daha uzun boylu ve daha narindir. Yatık gelişen bir yapıya sahiptir. Çiçekleri kömeç şeklinde toplanmıştır. Çiçekler pembe- beyaz renklidir. Tohum çok küçük olup, 1000 tane ağırlığı 0.6-0.7 g’ dır. her türlü toprakta yetişebilen bitki, kışa dayanıklı bir türdür. Tohumlar çok küçük olduğu için derine ekilmemelidir. Ekimden sonra toprak iyice bastırılmalıdır. Ekimde dekara 500-750 g/da tohumluk yeterlidir. Ekimle birlikte 1-2 kg/da azot, 3-5 kg/da fosfor verilmesi yeterlidir. Yatma eğiliminde olduğundan çayır kelp kuyruğu ile karışık ekilmesi tavsiye edilmektedir. Yıllık 700-900 kg/da kuru ot verimi alınabilir. KIRMIZI ÜÇGÜL (Trifolium incarnatum L.) Soğuğa dayanımı yüksektir. Her türlü toprakta yetişebilir. İlkbahar ve sonbaharda yapılacak otlatmalar için uygun bir bitkidir. Meyve ağaçlarının altında yetişebilir. İyi bir yeşil gübre bitkisidir. Bitki 30-35 cm derinlere inebilen çok dallı bir kazık köke sahiptir. Gövde 50-90 cm boyunda dik ve içi doludur. Sap ve yapraklar tüylüdür. Yaprakçıklar yumurta veya tam yuvarlak şekilli olabilir. Çoğunlukla düz kenarlı, üst yarısı hafifçe dişlidir. Başlangıçta uzun yumurta şeklinde olan kömeç zamanla silindirik bir şekil alır. Çiçekler parlak erguvan kırmızısı renktedir. Yabancı döllenen bir bitki olup döllenme için arı faaliyeti gereklidir. Tohum diğer üçgüllere göre irice, yumurta veya uzun yumurta şeklindedir. Tohum rengi sarıdan kahverengiye kadar değişir. 1000 tane ağırlığı 3.5 g civarındadır. Ekiminde 2-3 kg/da tohumluk kullanılmalıdır. Ekim yatağı iyi hazırlanmamışsa bu miktar biraz arttırılabilir. Tek yıllık çimle karışık ekilecekse 1.5- 2 kg/da kırmızı üçgül, 1 kg/da çim tohumu kullanılmalıdır. Kuru ot verimi 200-600 kg/da kadardır. YERALTI ÜÇGÜLÜ (Trifolium subterraneum L.) Anavatanı Anadolu ve Akdeniz iklim kuşağıdır. Özellikle Avustralya’nın güney bölgelerinde çok geniş bir yetiştirme alanına sahiptir. Kışları ılık hatta sıcak geçen bölgeler için uygundur. Bitki temelde tek yıllık olmakla birlikte, çiçekler döllendikten sonra toprak 33 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ altına girerek tohumlarını toprak içinde bıraktığı için sürekli kendini yenileme yeteneğindedir. Özellikle koyun merası olarak kullanılmaktadır. Ancak bünyesinde bulunan östrojen bileşikleri döl verimini düşürmektedir. Diğer üçgüllere göre lezzetliliği daha düşüktür. Çok dallanmış bir kök sistemine sahiptir. Yatık büyümesi ve stolon oluşturmasıyla ak üçgülü andırır. Yaprakçıkların üzeri halelidir. Yaprakçıkların üzeri tüylü ve kenarları düzdür. Çiçek topluluğu kömeç olup, kömeçler gevşek yapılıdır. 5-12 adet çiçekten oluşmuştur. Kömeçler önce dik olan ve yaprak koltuklarından çıkan sapın ucuna bulunur ve beyaz renklidir. Döllenmeden sonra toprağa doğru yönelir ve çiçek kısmı toprağa girer. Tohumların 1000 tane ağırlığı 7 g civarında olup, kahverengi veya siyah renklidirler. Tohumları iri olmasına rağmen yüzlek ekilmelidir. Dekara 0.5-1 kg tohumluk yeterlidir. Sert tohumluluk % 20-30 civarındadır. 300-400 kg civarında kuru ot alınabilir. KORUNGA (Onobrychis L.) Korunga cinsine bağlı 100 kadar tür vardır. Korunganın yayılma alanı içerisinde bulunan Ülkemizde 70 kadar korunga türünün doğal olarak yetiştiği bilinmektedir. Çoğu korunga türü morfolojik olarak kolay kolay birbirinden ayırt edilemez. Korunga cinsi içerisinde tarımsal olarak 3 tür önemlidir. Bu türler, yaygın korunga (Onobrychis sativa Lam.= O. viciifolia Scop.), Anadolu korungası (O. arenaria Kit. Ex. Wild. D.C.) ve Kafkas korungası (O. transcauscicasica Gross H.)’dir. Bu türlerden yaygın korunga Dünya’da en fazla yetiştirilen türdür. YAYGIN KORUNGA (Onobrychis sativa Lam.= O. viciifolia Scop.) Önemi ve Yararlanma Alanları Ülkemizin kıraç ve kireçli bölgelerinde kolaylıkla yetiştirilebilen çok yıllık baklagil yem bitkisidir. Özellikle Orta ve Doğu Anadolu ile geçit bölgelerinde tarımı yapılmaktadır. Aşırı sıcak bölgeler dışında başarılı şekilde yetiştirilebilir. Çeşitli bölgelerde yetiştirilen yaygın korunga biçim sayısına göre farklı gruplara ayrılabilir. Bunlar, tek biçim veren korungalar (Onobrychis sativa var. communis), iki biçim veren korungalar (var. bifera), üç biçim veren korungalar (var. maxima) ve çok biçim veren korungalar (var. persica)’dır. Sulama imkanı olmayan alanlarda yoncadan daha verimlidir, ancak sulanan alanlarda yonca ile yarışamaz. Köklerindeki yüksek katyon değişim kapasitesi sayesinde birçok kültür bitkisinin topraktan alamadığı besin maddelerini topraktan alabilmektedir. Bu özelliğiyle verimsiz hafriyat toprağında bile yetişmesi mümkündür. 34 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ Otu yonca kadar besleyicidir. Protein oranı oldukça yüksektir. Otu yoncanın aksine hayvanlarda şişkinlik yapmaz. Bu nedenle yaş ot olarak hayvanlar tarafından tüketilmesinde bir sınırlama yoktur. Ayrıca korungayla beslenen süt ineklerinde süt ve tereyağı kalitesi artmaktadır. Yapılan çalışmalarda süt sığırlarına yedirilen korunga ve yonca otunun yem etkinliği ve hazmolabilirlik bakımından benzer değerlere sahip olduğu bildirilmektedir. Korunga otu mineral madde, ham yağ ve ham protein yönünden yoncadan daha zengin, ham selüloz ve kül bakımından ise nispeten daha geridedir. Sindirimi olumsuz yönde etkileyen lignin ise korungada daha azdır. Korunga kıraç koşullara adaptasyonu, yüksek lezzetliliği ve şişme yapmaması nedeniyle iyi de bir mera bitkisidir. Özellikle koyunların otlarken ilk tercih ettiği bitkilerin başında korunga gelir. Ayrıca korunganın kuzularda zararlı olan mide nematodlarına karşı iyileştirici ve koruyucu özelliği vardır. Kuru tarım alanlarında ekim nöbetine alınabilecek çok yıllık baklagil yem bitkilerinin başında gelir. Ülkemizde kuru tarım alanlarında buğday-nadas şeklinde uygulanan ekim sisteminde nadas alanlarının azaltılması için korunganın girdiği sistemler kullanılabilir. Sulu koşullarda yetiştirildiğinde bitkide aşırı kardeşlenmekte ve bitki boyu aşırı artmaktadır, buna bağlı olarak gövde boş olduğu için yatma görülmektedir. Korunga aynı zamanda eğimli alanlar için iyi bir erozyon kontrol bitkisidir. Özellikle yatık gelişen tiplerin ekilmesiyle kıraç koşullarda su ve rüzgar erozyonu engellenebilmektedir. Toprağı azotça zenginleştirir ve yapısını düzeltir. Korungadan sonra ekilen tahıllarda önemli verim artışları olduğu gözlenmiştir. Korunga iyi bir balözü bitkisidir. Balözü olarak korungayı tercih eden arıların balı daha verimlidir ve kendine has bir aroması vardır. Korunga tohumları yüksek oranda protein içermektedir. Bu özelliği nedeniyle kesif yem rasyonlarında protein kaynağı olarak kullanılabilmektedir. Bitkisel Özellikleri Kök sistemi ana kazık kök ile bu kökten yanlara doğru çıkan kalın ve çok sayıda ince köklerden meydana gelmiştir. Ana kök oldukça derinlere inebilir. Ana kök iklim ve toprak koşullarına bağlı olarak 1-10 m derinliğe inebilir. Zayıf ve yüzlek topraklarda kök sistemi daha kuvvetli gelişir. Kazık köklerin çapı bazen 5 cm’ye kadar ulaşabilir. Korunga yatık, yarı yatık veya dik olarak gelişebilir. Gövde taç kısmından itibaren çok sayıda saplarla dallanır. Bir taçtan normal şartlarda 10-30 sap çıkabilir. Sulu koşullarda bitki 140 cm’ye kadar boylanabilmekte ve yer yer yatma görülmektedir. Kurak koşullarda dik gelişen bitkiler 100- 35 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ 120 cm boylanmaktadır. Korunga gövdesinin dip kısmının içi boş, üst kısmının ise içi doludur. Sapın enine kesiti yuvarlak ve yüzeyleri hafif tüylüdür. Korungada yaprak, bir yaprak eksenine karşılıklı olarak dizilmiş oval şekilli (yumurta şeklinde veya dar uzun) 5- 14 çift yaprakçık ile bu eksenin ucundaki 1 adet yaprakçıktan oluşur. Yaprak uzunluğu 10-25 cm arasında değişir. Yaprakçıkların üst yüzleri çıplak veya az tüylü, alt yüzeyleri ise tüylüdür. Kenarları ise düzdür. Yaprağın gövdeye birleştiği yerdeki kulakçıklar zarımsı yapıda, üçgen şekilli ve uçları sivridir. Genç dönemde kulakçıklar yeşilimsi kırmızı renkte olup, olgunlaşma döneminde kahverengidir. Korunga çiçekleri bitkinin uzun sapının ucunda konik şekilli bir sık salkım oluşturur. Çiçekler pembemsi kırmızı renkli ve hoş kokuludur. Bir salkımda 5- 80 çiçek bulunabilir. Çiçekler gün boyu özellikle sabahları açar ve salkımdaki çiçekler aşağıdan yukarıya doğru açar. Tozlaşma için arı faaliyeti gereklidir. Çiçeklenme dönemi genellikle 2-3 hafta devam eder. Her çiçekten içerisinde 1 tohum bulunan meyve meydana gelir. Meyve yarım daire şeklinde ve kenarları horozibiği görünümünde küçük bir bakladır. Meyvenin uzunluğu 5-8 mm ve eni 4-6 mm arasındadır. Meyve kabuğu tohumun etrafını sarar. Üzeri ağ şeklinde damarlı olan meyvenin yarım daire biçimindeki kenarı çıkıntı şeklinde dikenlidir. Tohumlar böbrek şeklinde olup yüzeyi düzgündür. Renkleri koyu kahverengi veya siyaha yakın olabilir. Toprak ve İklim İstekleri Korunga toprak yönünden seçici değildir. Genel olarak hafif kireçli toprakları sever. Kıraç, yüzlek ve fazla verimli olmayan toprakları iyi değerlendirir. Asitli ve yaş topraklarda 36 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ iyi yetişmez. Özellikle asitli topraklarda yetiştirildiğinde besleme değerini olumsuz yönde etkileyen ottaki tanin oranının arttığı tespit edilmiştir. Tuzluluğa dayanımı iyidir. Orta derecede tuzlu topraklarda tatminkar verim alınabilir. Ilıman iklim kuşağı ve orta derecede nemli yerler korunga yetiştiriciliği için uygun yerlerdir. Fide dönemini tamamladıktan sonra soğuğa dayanıklıdır. Kurağa dayanıklı olup, 300 mm yağış kuşağında sulanmaksızın yetişebilir. Yıllık yağışı yüksek olan, nemli bölgelerde kök ve kök boğazı hastalıkları nedeniyle ömrü kısadır. Yetiştiriciliği Ekimde kullanılan tohumluk aslında korunganın meyvesidir. Korunga meyvesi olgunlaştığında meyve kabuğunun açılmaması nedeniyle tohumun meyveden ayrılması güçtür. Her meyvede bir tohum bulunması nedeniyle meyve ekiminin bir sakıncası yoktur. Bazı araştırıcılar meyve kabuğunun su alımını yavaşlattığını ve çimlenmeyi engelleyici maddeler taşıdığını, kabuksuz tohumla yapılan ekimlerde çimlenme ve çıkışın daha çabuk, daha üniform olduğunu ileri sürmüşlerdir. Buna rağmen korungayı kabuklu ekmek daha güvenilirdir. Çünkü kabuksuz tohumlar az bir yağışla çimlenmekte, yağışın devam etmemesi durumunda alatav durumu ortaya çıkmaktadır. Meyve kabuğundan ayrılmadan yapılan ekimlerde ise yeterli nem bulunmadan çimlenme gerçekleşmez. Korunga ekiminde tohum yatağının iyi hazırlanmış olması gerekir. Tohum yatağı düzeltilmiş, bastırılmış ve kesekleri kırılmış olmalıdır. Kıraç arazilerde iyi hazırlanmamış ve kesekleri kırılmamış topraklar kısa sürede nem kaybetmekte ve ekimler başarısız olmaktadır. Ayrıca fide gelişimi yavaş olduğundan ekim yapılacak tarlanın yabancı otlardan temiz olması ve fide dönemi boyunca yabancı ot mücadele önemlidir. Korunga iri tohumlu (meyve) olmakla birlikte derin ekimlerde çıkış başarısız olmaktadır. Bu nedenle ekim derinliğinin 2.5 cm’yi geçmemesi gerekmektedir. Yapılan araştırmalar ekim derinliğinin artmasına bağlı olarak hem ilkbahar hem de sonbahar ekimlerinde birim alana düşen fide sayısının azaldığı tespit edilmiştir. Kullanılacak tohumluk miktarı tesis amacına ve arazi koşullarına göre farklılık gösterir. İdeal şartlarda m2’de 10-12 bitki bulunması yeterlidir. Bu amaca uygun olarak da dekara 2.5-3 kg kabuklu tohumluk yeterlidir. Ancak çıkışın % 100 olmayacağı ve arazi kayıpları düşünüldüğünde bu oranın arttırılması gerekir. Sulu koşullarda çoğunlukla 5-6 kg/da tohumluk yeterlidir. Kıraçta iyi hazırlanmış bir tohum yatağına mibzerle ekimlerde 8-10 kg/da tohumluk yeterlidir. Tohum yatağının iyi hazırlanamadığı ve arazinin taşlı çakıllı olduğu yerlerde bu miktar 10-12 kg’a çıkarılmalıdır. 37 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ Korunga kıraçta yetiştirilen bir bitki olduğu için sıra arası mesafenin geniş tutulması tavsiye edilir. Yapılan bir araştırmada Orta Anadolu şartlarında en uygun sıra aralığı mesafenin 52.5 cm olduğu (Kadıoğlu, 1977), Trakya ve Van şartlarında 30 cm, Erzurum şartlarında ise 25- 50 cm sıra arası mesafeler önerilmiştir (Andiç ve Günel, 1996; Altın ve Tuna, 1996; Serin ve Tan, 1997). Ancak genel olarak korungada suluda 15-20 cm, nemli ve yarı kurak alanlarda 30-40 cm, çok kurak alanlarda ise 50 cm’nin üzerindeki sıra aralıkları ile ekim yapılmalıdır. Fide döneminde soğuktan zarar gördüğü için soğuk iklim bölgelerinde ilkbahar ekimleri tercih edilmelidir. Korunga fakir topraklarda yetişebilmesine rağmen yüksek verim için ihtiyaç duyulan besin maddelerinin gübre olarak verilmesi gerekir. Korunga genel olarak kıraçta yetiştirilen bir bitki olduğu için yüksek dozda gübrelemeye fazla tepki göstermez. Ekim yılında verilen az miktardaki (1-3 kg/da) azot bitki için yeterlidir. Fosfor eksikliğinden çok fazla etkilenmez. Fosforca fakir topraklarda yonca ve çayır üçgülünden daha verimlidir. Yurdumuzda yapılan araştırmalarda topraktaki fosfor durumu ve iklim özelliklerine bağlı olarak ekimle birlikte 510 kg/da fosfor uygulanması tavsiye edilmektedir. Daha sonraki yıllarda gübrelemeye gerek yoktur. Korunganın fide döneminde yabancı otlarla mücadelesi küçük alanlarda çapalama ile, geniş alanlarda ise sıra araların kültivatör ile sürülebilir veya yabancı otlar toprak yüzeyinden biçilerek mücadele gerçekleştirilebilir. Genel olarak korungalığın 2 ve 3. yıllarında yabancı otlar problem oluşturmaz. Ancak sonraki yıllarda korungalığın seyrekleşmesi nedeniyle yabancı otlar tehdit oluşturabilir. Yabancı ot yoğunluğunun çok arttığı alanlarda mücadele etmek yerine korungalığın sürülmesi daha uygundur. Ülkemizde son yıllarda korunganın en önemli sorunu kök kurtlarıdır. Normal şartlarda çok uzun yıllar yaşayabilen korunga bu kurtlar nedeniyle 3-4 yıl hatta bazen 2 yıl sonunda ekonomik ömrünü tamamlar. Bu ölümün sebebi Sphenoptera carceli ve Bembesia scopigera isimli böceklerin larvalarının korunganın kök boğazına yerleşerek köke zarar verip bitkiyi öldürmesidir. Değerlendirme Ot Üretimi: Kurak koşullarda ilk ekim yılında bitkiler fazla gelişmediğinden ot veya tohum ürünü alınmaz. Bitkiler ikinci yıldan itibaren hızla gelişerek ürün verir. Diğer yem bitkilerinde olduğu gibi korungada da değişik olgunluk devrelerinde yapılan biçimler otun verimi ve kimyasal kompozisyonunu etkiler. Gelişme döneminin 38 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ ilerlemesine bağlı olarak kuru ot verimi artarken protein oranı ve ham kül oranı azalmaktadır. Dekardan en fazla kuru ot verimi, ham protein, ham kül, ham yağ ve hazmolabilir kuru madde miktarı ilk çiçek devresinde alınmaktadır. Bu nedenle korunganın ot için en uygun hasat devresi çiçeklenme başlangıcıdır. Yedek besin maddelerinin durumu da dikkate alındığında biçimin % 50 çiçeklenme dönemine kadar geciktirilmesinin daha uygun olduğu belirlenmiştir. Sulu koşullarda biçimin tam çiçeklenmeye kadar geciktirilmesinin fazlaca bir sakıncasının olmadığı söylenebilir. Korunga kıraçta her yıl bir biçim verir. Normal koşullarda ve zamanında biçilen korungadan 1 ton/da yeşil ot veya 250- 500 kg/da kuru ot alınır. Kurak bölgelerde yıl yağışlı geçerse ikinci biçim alınabilir. Nemli bölgelerde kuru ot verimi 500- 1000 kg/ da’a kadar çıkabilir. Sulu koşullarda ise korunga en fazla 2-3 defa biçilebilir ve kuru ot verimi 1000- 125 0 kg/da’dır. Korunga kıraçta 3-4 yıl yaşar. En bol verimi 2. ve 3. yılda verir. Dördüncü yılda çok seyrekleşir. Bu nedenle üçüncü yılın sonunda korunga sürülerek yerine buğday veya arpa ekilmesi önerilir. Mera Bitkisi Olarak Kullanılması: Korunga şişirme özelliği olamaması nedeniyle iyi bir kuru ot bitkisi olduğu kadar mera bitkisi olarak kullanılmaya da uygundur. Ancak korunga aşırı otlatmadan çok zarar gören bir bitkidir. Bu şartlarda çabuk seyrekleşir. Otlatmanın tomurcuklanma başlangıcına kadar geciktirilmesi ve hafif- orta şiddette otlatılması halinde uzun yıllar merada kalabilir. Yapılan araştırmalarda korunganın yurdumuzda kıraç koşullarda otlak ayrığı, mavi ayrık ve kılçıksız brom ile iyi karışımlar oluşturduğu belirlenmiştir. Korunganın kıraç koşullarda mera bitkisi olarak kullanımını kısıtlayan en önemli faktör bitkinin kısa ömürlü oluşudur. Çoğunlukla korunga meradan 3-4 yıl sonra kaybolur. Tohumluk Üretimi: Korunga yabancı döllenen bir bitkidir. Bu nedenle korunga çiçeklerinin tozlanmasında bal arılarının faaliyeti çok önemlidir. Yapılan araştırmalarda böceklerin ziyaret etmediği çiçeklerde meyve bağlama oranı oldukça düştüğü belirlenmiştir. Döllenmeden sonra gelişen meyveler önce sarı renklidir. Olgunlaşma dönemine doğru renk kahverengiye dönmeye başlar. Hasat meyvelerin büyük kısmının kahverengiye döndüğü dönemde yapılır. Hasatın çok gecikmesi meyvelerde dökülmeye ve bu nedenle verim kaybına neden olur. Kıraçta ilk yıl tohum verimi alınamaz, ikinci üçüncü yıllarda tohum alınabilir. Kıraç koşullarda 30-60 kg/da tohum verimi alınabilir. Çok iyi tarlalarda 100 kg/da’ın üzerine 39 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ çıkabilir. Erken ekilen, iyi sulanan ve gübrelenen tarlalarda ekim yılında tohum ürünü almak mümkün olabilir. sulu koşullarda verim 200 kg/da’ı bulur. Korunga Yetiştiriciliğinin Üstün Yönleri Kurak ve sıcak iklimlere uyumu yüksektir. Kıraç ve fakir arazilerde yonca ve üçgüllerden daha verimlidir. Otunun sindirilme oranı ve besleme değeri yüksektir. Yonca hortumlu böceğine karşı dayanıklıdır. Buğdaygillerle başarılı karışımlar oluşturur. İlkbaharda gelişmesi çok erkendir. Bal arıları için mükemmel bir polen ve nektar kaynağıdır. Korunga Yetiştiriciliğinin Zayıf Yönleri Meralarda otlatmaya fazla dayanıklı değildir. Fazla yağışlı ve sulanan topraklarda kök çürüklüğünden dolayı ağır zarar görür ve kaybolur Kök kurtlarına dayanıksızdır. Biçimden sonra yeniden büyümesi zayıftır ve yılda 1-2 biçim verir. FİĞ (Vicia L.) TÜRLERİ Fiğ cinsinin dünya üzerinde 140-150 dolayında türü olduğu bilinmektedir. Özellikle Asya, Avrupa ve Akdeniz ülkelerinin yerli bitkisi olan fiğ cinsleri içerisinde ilk kültüre alınan türler yaygın fiğ ve bakladır. Günümüzde fiğ türlerinin tarımı hem yarı kurak alanlarda hem de serin bölgelerde olmak üzere dünyanın her yerinde, özellikle Avrupa, Akdeniz ve Ortadoğu ülkelerinde yaygın olarak yapılmaktadır. Ülkemiz doğal vejetasyonu fiğ türleri bakımından oldukça zengindir. Son istatistiklere göre ülkemizde 500.000 ha civarında fiğ ekim alanı vardır. Fiğ tarımı en çok Doğu Anadolu bölgemizde yapılmaktadır. Protein, mineral maddeler ve vitaminler bakımından oldukça zengin olan fiğ otu hayvancılık işletmelerinin kaba yem ihtiyacının karşılanmasında büyük öneme sahiptir. Fiğin tahıllarla yapılan karışımları yeşil ot, kuru ot ve silaj olarak hayvan beslenmesinde kullanılır. Fiğ- tahıl silajı özellikle süt hayvancılığı için çok değerli bir yem oluşturmaktadır. Fiğler tek 40 Baklagil Yem Bitkileri yıllık bitkiler olmakla beraber Doç.Dr. İbrahim ATIŞ fiğ- tahıl karışımlarından otlatma amacıyla da yararlanılmaktadır. Ayrıca kes denilen fiğ samanının besleme değeri de oldukça yüksektir. Bazı fiğ türleri tohum üretimi amacıyla yetiştirilir. Üretilen tohum iyi bir kesif yem kaynağıdır. Bu fiğ türlerinin taneleri bazen kırılarak bazen de ıslatıldıktan sonra kaba yem ile karıştırılarak hayvanlara verilir. İnce saplı, bol yapraklı olan fiğ türleri çiçeklenme öncesinde sürülerek yeşil gübre olarak değerlendirilir. Kısa sürede çürüyen fiğler toprağın fiziksel yapısını düzeltir ve azot oranını arttırır. Fiğ cinsindeki tür zenginliğine karşılık birkaç fiğ türü tarımsal açıdan önemlidir. Tümü tek yıllık olan ve tarımsal açıdan önemli fiğ türleri; yaygın fiğ (Vicia sativa L.), tüylü fiğ (Vicia villosa L.), Macar fiği (Vicia pannonica Crantz.), koca fiğ (Vicia narbonensis L.), burçak (Vicia ervilla (L.) Wild) ve bakla (Vicia faba L.)’dır. YAYGIN FİĞ (Vicia sativa L.) Önemi ve Yararlanma Alanları Ülkemizde en fazla yetiştirilen yem bitkilerinden birisidir. Ülkemizin hemen her yerinde tarımı yapılmakla birlikte, genellikle kıyı bölgelerimizde yeşil ot ve kuru ot, iç bölgelerimizde ise tane amacıyla yetiştirilmektedir. Otu çok lezzetli ve besleyicidir. Her türlü hayvanın beslenmesinde başarıyla kullanılmaktadır. Özellikle süt inekleri için çok uygun bir yemdir. Yaygın fiğ taneleri kırılarak hayvanlara yedirilebilir. Kıtlık yıllarında fiğ insan gıdası olarak da kullanılmıştır. Tane üretimi için yetiştirilen yaygın fiğin geriye kalan kes iyi bir hayvan yemidir. Aynı zamanda yaygın fiğ iyi bir yeşil gübre bitkisidir. Yaygın fiğ kendisini takip eden ürüne 10 kg/da kadar azot bırakmaktadır. Ayrıca fiğ ve karışımları kurak alanlarda nadas alanlarının azaltılmasında yararlanılabilecek bir bitkidir. Kışlık ara ürün tarımına en uygun bitkilerden birisidir. Bitkisel Özellikleri Tek yıllık bir serin iklim baklagil yem bitkisi olan adi fiğ, fazla derinlere inmeyen, yan köklerce zengin bir ana kazık köke sahiptir. Tırmanıcı bir özelliğe sahip olan bitkinin boyu 40-100 cm arasındadır. Sap başlangıçta dik olarak gelişir ancak daha sonra yatmaya başlar. Bu nedenle destek bitkilerle birlikte yetiştiriciliği yaygındır. Sapın kesiti yuvarlak veya köşeli olabilir. Sapın içi boştur. Yaprakları 4-8 çift yaprakçığın karşılıklı olarak bir yaprak ekseni üzerinde dizilmesiyle meydana gelir. Yaprak ekseninin ucu sülük biçimini almıştır. Yaprakların bu özelliği bitkiye tırmanıcı özellik kazandırmıştır. Yaprakçıklar ters yumurta şeklindedir. 41 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ Yaprakçıklar tüysüz veya hafif tüylü, uçları küt ve mucronat uç belirgindir. Yaprakların sapa bağlandığı yerde düzensiz yıldız şeklinde ve kenarları derince dişli kulakçıklar yer alır. Çiçekler yaprak koltuklarından çıkan kısa çiçek sapları üzerindedir. 1-3 adet çiçek bir arada bulunur. Çiçek mor- menekşe renklidir. Büyük oranda kendine döllenme gösterir. Döllenmeden sonra yumurtalığın dış çeperinin gelişmesiyle oluşan meyve 3-6 cm uzunlukta, 5-8 mm genişlikte fasulye şeklindedir. Baklanın rengi sarı- kahverengidir. Bakla dikiş yerlerinden kolayca ayrılır ve tohumlar dökülür. Bakla içerisinde 2-10 tohum bulunur. Tohum yuvarlak, oval veya köşeli olabilir. 1000 tane ağırlığı 40- 120 g arasında değişir. Tohum rengi siya-kahverengi veya gri- yeşil, üzeri düz, noktalı yada beneklidir. Fide durumu hypogealdir. Toprak ve İklim İstekleri Yaygın fiğ hemen her toprakta yetişebilmekle birlikte iyi drene edilmiş, derin, pH 6-7 olan, kireçli, tınlı, verimli topraklarda yüksek verim alınır. Fiğ türleri içerisinde en verimli toprakları yaygın fiğ ister. Kumlu topraklarda çok kurak geçen yıllarda verimi düşer. Bununla birlikte yeterli yağış olduğunda kıraç topraklarda da yeterli ot ve tohum verimi elde edilir. Genel olarak yıllık yağışı 300-500 mm olan yerler bitkinin doğal yayılma alanlarıdır. Ancak yıllık yağışı 600- 700 mm olan yerlerde iyi yetişir ve bol ot elde edilir. Kurak koşullarda yaşamını sürdürebilse de verimi çok önemli derecede azalır. Yaygın fiğ fideleri 0oC’nin altındaki uzun süreli sıcaklıklardan zarar gören soğuğa hassas bir türdür. Yaygın fiğ fideleri -8 oC sıcaklıkta tamamen ölür. Çiçeklenme ve bakla bağlama dönemindeki 25 oC’nin üzerindeki sıcaklıklardan da zarar görür. Kuru sıcak rüzgarlar bitkinin solması, çiçek dökülmesi, tohum gelişememesi ve bakla zararına neden olur. 42 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ Yetiştiriciliği Yaygın fiğ kıyı bölgelerimiz gibi kışı ılıman geçen bölgelerimizde sonbaharda, kışı sert geçen bölgelerde ise ilkbaharda ekilir. Toprak işleme amacıyla derin bir sürümden sonra birkaç kez tırmık veya diskaro geçildikten sonra tapanla toprak yüzeyi düzeltilerek toprak ekime hazır hale getirilir. Yaygın fiğin ekimi oldukça kolaydır. Özellikle iri tohumlu çeşitlerde çıkış hızlı olduğu gibi çıkan fidelerde çok kuvvetlidir. Ekim serpme veya tahıl mibzeriyle sıraya yapılabilir. Düzenli bir çıkış için sıraya ekim tercih edilmelidir. Ekim derinliği 3-4 cm olmalıdır. Mibzerle sıraya ekimde verimli ve yağışın yeterli olduğu yerlerde 15-25 cm sıra aralığında 10-12 kg/da, kurak ve kıraç bölgelerde ise 30-40 cm sıra aralığında 8-10 kg tohum kullanılması önerilir. Sürünücü bir özellik gösteren yaygın fiğin ot üretimi için saf ekimleri önerilmez. Fiğin yere yatması durumunda özellikle yağışlı yıllarda yaprak ve saplarda çürüme ve küflenme ortaya çıkacaktır. Bu nedenle fiğin sülükleri ile tutunacağı arpa, yulaf ve tritikale gibi tahıllarla karışım olarak ekilmelidir. Fiğin tahıllarla yağılacak karışımlarında türlerin hangi oranda karıştırılacağı büyük önem göstermektedir. Kışları ılıman geçen yerlerde fiğ gelişimi hızlı olmakta ve tahılı bastırmakta ve yatma meydana gelmektedir. Bu durumda yatmadan dolayı hasat güç olmakta, otun protein oranı yüksek ancak kuru madde içeriği düşük olmaktadır. Kışları sert geçen yer ve yıllarda ise tersine tahıllar fiği bastırmaktadır. Bu durumda ise otun kuru madde verimi yüksek olmakla birlikte protein verimi düşük olmaktadır. Bu nedenle, fiğin tahıllarla yapılacak karışımlarında karışıma girecek türlerin tohumluk miktarı çok iyi ayarlanmalıdır. Kıraç ve kurak yerlerde yapılan karışımlarda, bu koşullarda fiğe göre daha iyi gelişme gösteren tahılların oranı daha düşük tutulmalıdır. Ülkemizin değişik bölgelerinde yapılan çalışmalarda % 50- 80 fiğ içeren karışımlardan başarılı sonuçlar alınmıştır. Yapılacak karışımlarda göz önünde bulundurulması gereken nokta karışımın yatmayı engelleyecek düzeyde (en az %25) tahıl içermesidir. Karışık ekimlerde istenen oranda tohumların tohum yatağına düşürülmesi zordur. Genellikle fiğ tohumu daha akıcıdır ve genellikle ekime başlanan yerde fiğ, ekimin bittiği yerde tahıl yoğunluğu meydana gelebilir. Bu durumu önlemek için kombine mibzerlerde tohum gözüne tahıl, gübre gözüne fiğ konularak bu problem engellenebilir. Fiğ ve tahılın bir birine dik sıralara ekilmesi de önerilen bir diğer yöntemdir. 43 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ Buna göre uygun bir karışım için, fiğ çeşidinin tohum iriliği ile iklim koşulları da dikkate alınarak 7-10 kg/da fiğ tohumu ile, 2-3 kg/da yulaf veya 4-5 kg/da arpa tohumu ya da 6-7 kg/da kardeşlenmesi daha az olan tritikale tohumu karıştırılarak ekim yapılabilir. Ülkemiz topraklarında fiğ köklerinde yumrucuklar oluşturan Rhizobium leguminosarum bakterileri bol miktarda bulunabilir. Bu nedenle genellikle bakteri aşılamaya ihtiyaç duyulmaz. Biyolojik azot fiksasyonu nedeniyle genellikte bitkiye az miktarda (1-3 kg/da) ekimle birlikte başlangıç azotu verilmesi yeterlidir. Genel olarak kurak koşullarda uygulanan fosforlu gübre fiğin at ve tohum üretimi üzerinde çok etkin sonuçlar vermez. Yağışlı ve fosforca yetersiz topraklarda ise fosforlu gübrelemeye bitkinin tepkisi çok iyidir. Genel olarak fiğe ekimle birlikte koşullara bağlı olarak 5-10 kg/da fosfor verilmesi yeterlidir. Kıyı bölgelerimizde Kara Elçi, Kubilay- 82, Ürem-79, Selçuk- 99, Cumhuriyet-99 fiğ çeşitleri başarılı bir şeklide yetiştirilebilmektedir. Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi tarafından geliştirilen Uludağ, Nilüfer ve Emir çeşitleri kıyı bölgelerimizde kışlık, Orta ve Doğu Anadolu’nun sulanabilir alanlarında yazlık olarak başarılı bir şekilde yetiştirilebileceği belirlenmiştir. Değerlendirme Ot Üretimi: Fiğin ot için en uygun hasat zamanı toprağa yakın birkaç baklanın tam şeklini aldığı ve tohumların dolduğu dönemdir. Bu dönemde hem ot verimi hem de kalitesi yüksektir. Yatma ve çürüme problemi olan yerlerde tam çiçeklenme döneminde biçim yapılmalıdır. Ayrıca kıyı bölgelerimizde fiğ- tahıl karışımları ekim nöbeti sistemi içerisinde yetiştirilecekse, ana ürün ekimini engellemeyecek şekilde mümkün olan en erken dönemde hasadın yapılması gerekir. Fiğ ince saplı olduğu için genel olarak kolay kurur.Ancak biçilen otun kurutulması bahar ayları yağışlı bölgelerde kurutulması problem olmaktadır. Bu nedenle yağışlı bölgelerde biçilen otun sehpalarda veya çitler üzerinde hava akımı alacak şekilde kurutulması çürüme ve küflenmeleri engelleyerek besin maddesi kayıplarını azaltmaktadır. Orta ve Doğu Anadolu bölgelerinde biçimler mayıs- haziran aylarında yapılır. Otun aşırı kurutulması yaprak dökülmelerine neden olduğu için kayba neden olur bu nedenle otun aşırı kurutulmasından da kaçınılmalıdır. Fiğin kışlık olarak yetiştirildiği bölgelerde kuru koşullarda 250-1000 kg/da yaş ot ve 100-400 kg/da kuru ot verimi alınabilir. Bu alanlarda fiğ-tahıl karışımlarından 500 kg/da kadar kuru ot almak mümkün olabilir. 44 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ Yaygın fiğin kışlık olarak yetiştirildiği kıyı bölgelerde 1500- 2000 kg/ yeşil ot ve 400600 kg/da kuru ot verimi alınabilir. Kıyı bölgelerin sulanabilen alanlarında fiğ- tahıl karışımlarından dekara 2500- 3000 kg yeşil ot ve 700 – 900 kg kuru ot elde edilebilir. Otlatma amacıyla kullanımı: Saf veya tahıllarla karışık olarak yetiştirilen fiğ otlatılarak değerlendirilebilir. Otlatma amacıyla kullanılan fiğ alanları fiğ bitki boyu en az 15 cm olmadan otlatılmamalı ve ağır otlatmadan kaçınılmalıdır. Toprağın sıkışmasını önlemek ve şişme tehlikesini azaltmak için toprağın kuru olduğu dönemde otlatılmalıdır. Bazen kuru ot ve tohum üretimi amacıyla ekilen fiğ tarlaları hafifçe otlatılabilmektedir. Yeşil gübre bitkisi olarak kullanımı: Yaygın fiğ çok fazla miktarda ince saplı bol yapraklı yeşil aksam üretmesi nedeniyle iyi bir yeşil gübre bitkisi olarak kabul edilir. Çiçeklenme döneminde sürülerek toprağa karıştırılan bitkiler uygun nem ve sıcaklıkta kısa sürede parçalanır. Çok ağır topraklarda yeşil gübre uygulaması sayesinde toprağın organik madde ve azot oranı artar, toprak yapısı düzelir. Bu nedenle çoğu kez yeşil gübre uygulamasından sonra ekilen üründe verim artışı meydana gelir. Tohumluk üretimi: Fiğ kendine döllenen bir bitkidir. Bu nedenle döllenme için arıböcek faaliyetine çok fazla ihtiyaç yoktur. Olgunlaşan baklaların kolayca çatlaması fiğ tohumu üretimindeki en önemli sorundur. Bu nedenle hasat zamanını iyi belirlemek önemlidir. Hasat bitkinin alt kısımdaki 3-4 baklasının tam olgunlaştığı dönemde hasat edilmelidir. Hasat bitkilerin orakla veya biçme makinesi ile biçilmesi veya elle yolunması ile yapılır. Bir süre kurutulan bitkiler daha sonra harman makinesinden geçirilerek harmanlanır. Tohumunu kolay dökmeyen çeşitlerde tam olum döneminde biçer döverle hasat yapılabilir, ancak bitki yatık geliştiği için genellikle biçerdöverle hasat problemlidir. Hasat sabah erken, nemli saatlerde yapılırsa tane kaybı azalır. kurak alanlarda 100-150 kg/da tohum verimi alınabilirken, bitkinin kışlık olarak ekilebildiği sulanan alanlarda 150-250 kg/da tohum verimi alınabilir. Ancak kışı ılıman geçen nemli bölgelerde aşırı vejetatif gelişme nedeniyle yatmadan kaynaklı kayıplar artmaktadır. Bu nedenle kıyı ve nemli bölgeler tohumluk üretiminde risk taşımaktadır. TÜYLÜ FİĞ (Vicia villosa Roth.) Tüylü fiğ Ön Asya ile Batı Asya orijinli, tek yıllık olan ve Akdeniz bölgesinin yerli bitkisidir. Tarımı yapılan fiğ türleri içerisinde soğuğa en dayanıklı türdür. 45 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ Bitkisel Özellikleri Tüylü fiğ çok sayıda yan kökleri olan kuvvetli kazık köke sahiptir. Tüylü fiğin gövdesi oldukça incedir. Bitki boyu 100-120 cm ‘ye kadar ulaşabilir. Gövdenin ince ve zayıf olması nedeniyle bitki kolaylıkla yatar. Bu yüzden ot üretimi için tahıllarla birlikte yetiştirilmesi önerilir. Gövde ve yapraklar yünsü ince tüylerle kaplıdır. Yapraklar karşılıklı birleşiktir. Bir yaprakta 6-10 çift yaprakçık bulunur. Yaprakçık ucunda mucronate uç belirgindir. Yaprak ekseni sülükle biter. Kulakçıklar, mızrak şeklinde kenarları hafif dişli ve oldukça küçüktür. Bitkinin tüm bitkisel organları ince tüylerle kaplıdır. Ancak, bazı çeşitler tamamen tüysüz olabilir. Çiçek topluluk şekli salkım olup çiçekler koltuklarda bulunur. Salkım ekseni oldukça uzundur. 10-50 çiçek bu eksenin bir tarafına çok kısa sapçıklarla bağlanmıştır. Taç yapraklar mor renklidir. Meyveler, 2-3 cm uzunluğunda düz fasulye şeklindedir. Olgunlaşma anında çatlayarak tohumlarını dökerler. Bir meyvede 2-8 tohum bulunur. Tohumlar yuvarlak şekilli ve kahverengi- siyah renklidir. Tohum yüzeyi düz ve mattır. 1000 tane ağırlığı 25-40 g’dır. Toprak ve İklim İstekleri Tüylü fiğ toprak yönünden çok seçici değildir. Ancak en iyi sonuçlar ağır olmayan, iyi drenajlı, tınlı, kumlu ve hafif topraklarda en iyi gelişimini gösterir. Islak ve ağır topaklarda gelişmesi oldukça yavaşlamaktadır. Tüylü fiğ kurağa ve soğuğa oldukça dayanıklı bir bitkidir. Soğuğa dayanıklı olması nedeniyle kışları soğuk geçen bölgelerde kışlık olarak ekimi yapılabilir. Ancak kışlık ekim yapılan soğuk bölgelerde ekimlerde geç kalınmamalıdır. Geç ekimlerde yeteri kadar gelişmeden kışa giren fideler soğuklardan zarar görebilmektedir. Kıyı bölgelerde toprak işlemeye imkan olduğu sürece, aralık ayı sonuna kadar ekim yapılabilir. Ancak geç ekimlerde vejetasyon süresi kısalmakta ve verim azalmaktadır. 46 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ Yetiştiriciliği Erken ekilmek koşuluyla soğuk bölgelerde kışlık olarak yetiştirilebilir. 15-20 cm sıra aralıklarıyla, 3-5 cm ekim derinliğinde ekilmelidir. 9-12 kg/da tohumluk kullanmak yeterlidir. Serpme ekimde tohumluk miktarı 12-15 kg’da’a çıkarılmalıdır. Yatık gelişme özelliğinde olduğu için tahıllarla birlikte ekimi tercih edilmelidir. Destek bitki olarak genellikle arpa, yulaf, çavdar ve buğday tercih edilmektedir. Tahıllarla karışık ekimlerde 5-6 kg/da tüylü fiğ, 5-6 kg/da tahıl ekilebilir. Karışımda yüksek ot verimi hedefleniyorsa tahıl oranı, yüksek protein içeriği hedefleniyorsa tüylü fiğ oranı arttırılmalıdır. Tohumluk için ekimde ise sıra arası 25-30 cm olmalı ve 6-8 kg/da tohumluk kullanılmalıdır. Tüylü fiğ yetiştirilecek toprakta uygulanacak gübre doz ve çeşidine karar vermede toprak analizlerinin dikkate alınması en doğru sonucu verir. Toprakta yeterli sayıda ve uygun ırkta Rhizobium ırkı bulunmak koşuluyla genellikle azotlu gübrelemeye ihtiyaç duyulmaz. Ancak tahıllarla karışık ekimlerde 4 kg/da azot uygulaması faydalı olmaktadır. Birçok toprakta 4-5 kg/da fosfor ve 12-13 kg/da potasyum gübresi yeterli olmaktadır. Eğer toprakta yararlanılabilir fosfor miktarı 25-30 ppm; potasyum miktarı 110-130 ppm’den yüksekse gübreleme yapmak gerekmez. Değerlendirme Ot Üretimi: Ot üretimi amacıyla hasat tomurcuklanma dönemiyle alt boğumlarda ilk meyveler görülene kadarki dönemde yapılabilir. Tomurcuklanma döneminde ot kalitesi, meyve bağlama döneminde ise ot verimi daha yüksektir. Çevre koşulları ve çeşide bağlı olarak değişmekle birlikte tüylü fiğin yeşil ot verimi 1000-2000 kg/da, kuru ot verimi ise 250500 kg/da kadardır. Bazı araştırmalarda 6000 kg/da’a kadar çıkan sonuçlar elde edilmiştir. Akdeniz koşullarında tahıllarla karışımlarından 750- 1000 kg/da kuru ot verimleri elde edilebilir. Çok yaygın olmamakla birlikte sürekli ve bol miktarda (2-3 hafta süreyle 8-9 kg/gün) tüylü fiğ ile beslenen sığırlarda, özellikle 3 yaşın üzerindeki hayvanlarda tüylü fiğ zehirlenmesi olarak adlandırılan bir hastalık görülebildiği ve hayvanların 3 gün ile 5 hafta arasında öldüğü bildirilmektedir. Tohumluk üretimi: Uzun bir çiçeklenme dönemine sahip olan tüylü fiğde çiçeklenme alttan üste doğru bir sıra izlediği için, buna bağlı olarak bitkideki tohumlarda eş zamanlı olgunlaşmamaktadır. Olgunlaşan baklalar çatlayarak tohum dökmektedir. Bu nedenle tohum üretimi zordur. Tohum hasadı meyvelerin çoğunluğunun sarardığı-kahverengileştiği dönemde, çatlamaya izin verilmeden yapılmalıdır. Ot üretiminde olduğu gibi tohumluk üretiminde de tahıllarla karışık olarak ekim yatmayı engellemek ve hasadı kolaylaştırmak açısından 47 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ faydalıdır. Bu amaçla bakladan da yararlanılmaktadır. Hasattan sonra selektörler aracılığıyla tohumlar birbirinden ayrılmaktadır. Normal şartlarda tüylü fiğden 50-100 kg/da tohum alınırken, iyi koşullarda tohum verimi dekara 200-250 kg’a kadar çıkabilir. Yeşil gübre bitkisi olarak kullanımı: Tüylü fiğ sürdürülebilir tarım sistemlerinin işletildiği bir çok ülkede nadas döneminde erozyonu önlemek, organik madde içeriğini arttırmak, toprağın bazı fiziksel özelliklerinin korumak ve düzeltmek ve toprağı azot yönünden zenginleştirmek amacıyla hem örtücü bitki hem de yeşil gübre olarak yaygın bir şekilde ekim nöbetinde yer almaktadır. Bu amaçla tüylü fiğ çiçeklenme başlangıcında toprağa karıştırılmaktadır. Çevre koşullarına bağlı olarak 1 ton toprak üstü kuru aksam ile toprağa yaklaşık 30 kg azot kazandırmaktadır. MACAR FİĞİ (Vicia pannonica Crantz.) Dünya üzerinde ilk kültür formları Macaristan’da bulunduğu için bu şekilde isimlendirilmiştir. Bitki soğuğa ve kurağa çok dayanıklı, birçok yem bitkisinin yetişemediği ağır killi topraklara uyum sağlayan, kıraç koşullarda tohum ve ot üretimi için kolaylıkla yetiştirilebilen değerli bir yem bitkisidir. Bünyesinde %15-17 protein bulunduran Macar fiği tahıllarla güzel karışımlar oluşturarak besin değeri yüksek hayvan yemi ve silajlık materyal oluşturur. Bitkisel Özellikleri Birçok fiğ türünün aksine, saplar yardımcı bitki olmadan yarı dik olarak gelişebilir. Bitki 60-90 cm kadar boylanır. Toprak üstü aksamın tamamı tüylerle kaplıdır. Bu nedenle bitki gri renkli görülebilir. Her bir yaprakta 5-10 yaprakçık bulunmakta, yaprakçıklar elips ve uçları yarım daire şeklinde olup, yaprak ekseni sülükle sonlanır. Kulakçıklar küçük yapılı ve ok şeklindedir. Çiçekler yaprak koltuklarından çıkan bir sap üzerinde 1-4 adet çiçeğin bir araya gelmesiyle seyrek salkımlar meydana getirmiştir. Taç yapraklar genellikle beyaz, kirli beyaz, açık sarı veya mor renkli olabilir. Bitkide meyve sayısı 10- 25 arasında değişir.meyve 2-3 cm boyunda bakla şeklindedir. Her meyvede 2-9 tohum bulunur. Tohumlar yuvarlak siyah, grimsi siyah veya kahverengidir. 1000 tane ağırlığı 30- 50 g’dır. 48 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ Toprak ve İklim İstekleri Macar fiği toprak yönünden seçici değildir. Orta-ağır ve ağır , kireççe zengin toprakları sever. Tahıl üretimi yapılan toraklarda rahatça yetişir. Diğer fiğ türlerinin yetişmediği ağır killi ve ıslak topraklarda yetiştirilebilir. Soğuğa oldukça dayanıklı olup, kar örtüsü olmayan koşullarda -16 0C’ye kadar dayanmakta, ancak daha düşük sıcaklıklarda zarar görmektedir. Orta Anadolu koşullarında sonbaharda ekilen Macar fiği kıştan zarar görmemektedir. Kıraçta ot üretimi amacı ile başarıyla yetiştirilebilecek bir yem bitkisidir. Yetiştiriciliği ve Değerlendirilmesi Macar fiğinde kullanılacak tohumluk miktarı yetiştirme amacına göre değişir. Tohum için ekimde 35-40 cm sıra aralığı ile dekara 6-8 kg tohumluk yeterlidir. Ot için ekim yapıldığında yalın ekimlerde 18-20 cm sır aralığında 10-12 kg/da, karışık ekimlerde ise aynı sıra aralığında 6-8 kg Macar fiği ile 4-6 kg/da tahılın karışık ekimi yapılabilir. Ekim tarihi bölgelere göre değişmekle birlikte sonbaharda ekim ayı başı ile kasım ayı sonu arasında gerçekleştirilmelidir. Ekim en geç dondurucu soğukların başlamasından 6 hafta önce tamamlanmış olmalıdır. Böylece bitkinin soğuklar başlayana kadar kuvvetli bir fide geliştirmesi sağlanmış olur. Macar fiğine genel olarak ekimle birlikte dekara 2-4 kg azot, 6-8 kg fosfor verilmelidir. Ot için hasat bitkideki alt baklalarda yer alan tanelerin şekillendiği, iyice irileştiği ve baklaları doldurduğu dönemdir. Bu dönemde bitki çayır biçme makinesiyle biçilmeli, kurutulduktan sonra balyalanarak depoya taşınmalıdır. Tohum için hasat alt baklaların esmerleştiği sarımsı- kahve rengi renk aldığı dönemdir. Macar fiği el aletleri veya çayır biçme makinesi ile biçildikten sonra harman makinesi ile tane bitkiden ayrılabileceği gibi, direk 49 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ biçerdöverle de hasat yapılabilir. Macar fiği baklası diğer fiğler gibi çatlayıp tohum dökmez. Bu nedenle çok geciken hasatlarda tohum kaybı daha çok bakla dökülmelerinden kaynaklanır. Macar fiğinden 600- 2500 kg/da yaş ot, 150-550 kg/da kuru ot ve 60- 150 kg/da tohum verimi alınabilir. KOCA FİĞ (Vicia narbonensis L.) Günümüzde Akdeniz ve Orta Avrupa ülkelerinde yaygın olarak tarımı yapılmakta olan koca fiğ bitkisi kökenini Fransa’dan almaktadır. Dış görünüş olarak baklaya benzemektedir. Ülkemizin bir çok bölgesinde doğal olarak yetişebilen koca fiğ sap ve yaprak kısımlarının lezzetsiz olması nedeniyle yeşil yem olarak diğer fiğ türlerine nazaran hayvanlar tarafından daha az istekle tüketilmektedir. Buna karşın proteince zengin içeriğe sahip olan daneleri ile esas olarak dane yem olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca iyi bir silo yemi olan koca fiğ, bol yeşil aksam oluşturması toprakta kolayca çürümesi ve diğer fiğ türlerine oranla toprağa daha fazla azot kazandırması nedeniyle yeşil gübre bitkisi olarak önem taşımaktadır. Bitkisel Özellikleri Tek yıllık bir bitki olmasına rağmen, koca fiğin kökleri iyi gelişmiştir. Toprak yüzeyine yakın yerlerden fazlaca dallanır ve derinlere kadar iner. Gövde oldukça iridir. Tamamen dik olarak gelişebilir ve alt taraftan dallanır. Elverişli koşullarda 100 cm’ye kadar boylanabilir. Sapın enine kesiti belirgin bir şekilde köşelidir. Bitki seyrek tüylerle kaplıdır. Yapraklar karşılıklı bileşiktir. Yaprak ekseni sülükle biter. Bir yaprakta 1-3 çift yaprakçık bulunur. Yaprakçıklar diğer fiğ türlerine göre daha büyük ve etlidir. Kulakçıklar, oldukça iri ve kenarları derin dişlidir. Çiçekler yaprak koltuklarında bulunur. Her koltuğa 1-6 çiçek hemen hemen sapsız olarak bağlanmıştır. Taç yapraklar, mor renklidir. Meyveler, fasulye şeklindedir. Olgunlaşma anında esmerleşir. Tohumlar yuvarlaktır. Hasat zamanında kirli yeşil olan renk, sonradan kahverengiye döner. Tohumların göbek bağı kısa, fakat çok belirgindir. 1000 tane ağırlığı 150-300 g’dır. Toprak ve İklim İstekleri Kışa ve kurağa oldukça iyi dayanan, tek yıllık bir türüdür. Kıraç koşullarda yem üretimi amacıyla yetiştirilebilir. Tınlı ve kireçli toprakları sever, ancak çok nemli toprak istemez. Otu iyi kurumaz, çabuk esmerleşir ve kalite düşer. Bu nedenle, tanesi için yetiştirilir. Tanelerinde protein oranı yüksektir. Ayrıca bitkinin köklerinde çok iri yumrular bulunması 50 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ sebebiyle, iyi bir ekim nöbeti bitkisidir. Tohumların büyük, fidelerin çok kuvvetli olması nedeniyle tarımı oldukça kolaydır. Yetiştiriciliği Ilıman bölgelerde kışlık, soğuk bölgelerde ise yazlık olarak ekilir. Dik olarak gelişen bitki genel olarak yalın olarak yetiştirilir. Sıraya ekimde sıra arası 25-30 cm, kullanılacak tohumluk miktarı ise 15-20 kg/da olmalıdır. Serpme ekimde 20-25 kg/da tohumluk kullanılmalıdır. Ekim derinliği 5-6 cm’dir. Ekimle birlikte dekara 2-3 kg azot ve 7 kg fosfor verilmesi yeterlidir. Tane için hasat alt baklaların kahverengileştiği dönemde yapılmalıdır. İyi bir dane yem bitkisi olan koca fiğden 120-150 kg/da, iyi koşullarda 300 kg/da’a kadar dane verimi elde edilir. Çiçeklenme dönemi başında biçildiğinde 1000-2000 kg/da kadar yeşil ot üretebilmektedir. YEM BEZELYESİ (Pisum sativum ssp. arvense L. Poir) Önemi ve Yararlanma Alanları Bezelyeler Pisum sativum türü altında toplanmaktadır. Bu türün alt türü olan Pisum sativum ssp. sativum yemeklik bezelye olarak tanınır. Bir diğer alttür ise yem bezelyesi (Pisum sativum ssp. arvense L. Poir)’dir. Ot ve tohum üretimi, otlatma, yeşil gübreleme ve silaj amacıyla yalın olarak veya tahıllarla karışık olarak yetiştirilir. Ot ve tohumunun besleme değeri yüksek ve lezzetlidir. Ham protein ve bir çok mineral madde bakımından zengindir. Tam çiçeklenme döneminde biçilen yem bezelyesi otu %20 civarında ham protein içermektedir. Taneleri ise %20-30 ham protein ihtiva eden çok değerli bir kesif yemdir. Yem bezelyesi özellikle kıyı bölgelerimizde erken ilkbahar merası olarak otlatma amacıyla yalın veya tahıllarla karışık olarak halde ekilebilir. Şişme tehlikesine karşı karışık ekim tercih edilmelidir. Tane üretimi amacıyla yapılan ekimlerde, harman sonrası ortaya çıkan sap- saman hayvan besleme amacıyla kullanılabilmektedir. Ayrıca yem bezelyesi toprak organik maddesinin korunması ve kendinden sonra gelen ana ürünün veriminin arttırılması amacıyla diğer tek yıllık baklagiller gibi yeşil gübre olarak da kullanılabilmektedir. Bitkisel özellikleri Tek yıllık bir bitki olan bezelyenin sapları ince, içi boş ve üzeri hafif mumsu bir tabaka ile kaplıdır. Gövde genellikle köşeli, bazen yuvarlağa yakındır. Elverişli koşullarda bitki boyu 1m’yi geçebilir. Yapraklar karşılıklı bileşiktir. 1-3 çift yaprakçığın birleşmesiyle oluşur ve 51 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ yaprak ucu sülükle sona erer. Morfolojik olarak diğer baklagillerden ayıran en önemli özelliği kulakçıkların yaprakçıklardan daha büyük olmasıdır. Ancak bezelyede yaprakçık, kulakçık ve sülüklerden sorumlu af, st, tl genlerinin dominant ve resesif olarak farklı kombinasyonları sonucu farklı yaprak tipleri ortaya çıkmıştır. Bazılarında yaprakçıklar tamamen ortadan kalkmış yerini dallanmış sülükler almış, bazılarında ise kulakçıklar oldukça küçülmüştür. İklim ve Toprak İstekleri Yem bezelyesi esas olarak serin ve nemli bölgelerin bitkisidir. Kurağa dayanımı çok fazla değildir. Yıllık yağışı 500-1000 mm olan yerlerde iyi gelişir. Mor çiçekli çeşitlerin kışa dayanımı çok iyidir. Bazı çeşitler -8 oC sıcaklığa kadar dayanabilir. Kireççe zengin, nemli ve sulanabilen yerlerde bol ot ürünü verir. Yetiştiriciliği Ekimi iklim koşullarına bağlı olarak sonbahar veya ilkbaharda yapılabilir. Yeterince yağış alan bölgelerde m2’ye 100 tohum gelecek şekilde, kıraç alanlarda ise 50-70 tohum gelecek şekilde ekim yapılmalıdır. Dekara atılacak tohum miktarı tohum iriliğine göre 10-25 kg arasında değişir. Karışık ekimlerde 7-9 kg/da bezelye tohumu ile, 8-10 kg arpa tohumu karıştırılarak ekim yapılır. Ekimlerde sıra arası mesafe 30-40 cm olmalıdır. Ekimle birlikte başlangıç gübresi olarak 2-5 kg/da azot verilmelidir. Toprakta fosfor eksikliği görüldüğü durumlarda fosfor gübrelemesi yapılmalıdır. Sulanabilen fosforca fakir topraklarda 5-10 kg/da fosfor verilmelidir. Çıkıştan sonra yabancı ot mücadelesi önemlidir. Geniş alanlarda ve dar sıra aralığıyla ekilen bezelyede yabancı ot mücadelesi zordur. Bu nedenle ekim öncesinde tarlanın yabancı otlardan temizlenmesi önemlidir. Yabancı ot mücadelesi amacıyla uygun herbisitlerin kullanımı da mümkündür. 52 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ Değerlendirme Ot Üretimi: Ot üretimi amacıyla en uygun biçim zamanı ilk baklaların gelişmeye başladığı dönemdir. Bu devrede biçilen bezelyeler yeşil olarak hayvana yedirilebileceği gibi, kurutularak kış aylarında da kullanılabilir. Bezelye otu hemen hemen her türlü hayvan türü için lezzetli ve besleyici bir ot üretir. Uygun dönemde biçilmek koşuluyla kuru otunda % 20 civarında ham protein içerir. Yem bezelyesinden kıraç koşullarda 1000 kg/da yeşil ot, 250300 kg/da kuru ot verimi alınabilir. Yeterli yağış alan ve sulanan alanlarda yeşil ot verimi 2000- 4000 kg/da civarındadır. Kuru ot verimi ise 500-800 kg/da civarındadır. Tohum (Dane) Üretimi: Tohum için hasat baklaların büyük bir kısmının olgunlaşıp tamamen sarardığı dönemde yapılmalıdır. Bakla çatlaması çok önemli bir problem oluşturmadığından, hasatta gecikilmesi fiğ kadar problem oluşturmaz. Hasat harman küçük alanlarda elle yapılabileceği gibi, geniş alanlarda biçerdöverle yapılabilir. Elde edilen tohum % 20-30 arasında protein içeren çok değerli bir kesif yemdir. Bezelye taneleri her türlü hayvana verilebilir. Tohum üretimi sırasında oldukça fazla miktarda bezelye samanı elde edilir. Tahıl samanından daha değerli olan bezelye samanı hayvan beslenmesinde kullanılabilir. Tohum verimi kıraç koşullarda 100-150 kg/da arasında değişir. Kıyı bölgelerimizde ise verim 150-300 kg/da civarındadır. Bazı araştırıcılar tarafından bazı çeşitlerin 500 kg/da’ı aşan tohum verimlerine ulaştığı bildirilmiştir. Yeşil gübre bitkisi olarak kullanımı: Bezelyelerde fiğler gibi oldukça iyi yeşil gübre bitkileridir. Toprak yapısının uygun olmadığı yerlerde yapılan yeşil gübre uygulamaları ana ürünün verimini önemli ölçüde arttırır. TAŞYONCASI TÜRLERİ Taşyoncası cinsine bağlı 20 kadar tür vardır. Bu türler Avrupa’dan Tibet’e kadar uzanan alanda yayılmıştır. Taşyoncası türlerinden 9 tanesi Türkiye’de doğal olarak yetişmektedir. Taşyoncası türlerinden sadece ikisi tarımsal açıdan önemlidir. Bunlardan sarı taşyoncası (Melilotus officinalis L. Lam.) ince saplı, yarı-yatık gelişen ve oldukça kaliteli bir ot veren bir türdür. Ak taşyoncası (Melilotus alba Desr.) ise daha uzun boylu ve kalın saplıdır. Verimi sarı taş yoncasından daha yüksektir, ancak otu daha kalitesizdir. İki türün tarımsal özellikleri ve yetiştirme teknikleri benzer olduğu için birlikte ele alınacaktır. 53 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ Önemi ve Yararlanma Alanları Taşyoncası hızlı gelişen bir baklagil olup toprak ıslahı, silaj üretimi ve besleyici çayır karışımları için önemli bir bitkidir. Aynı zamanda arılar için çok değerli bir nektar ve polen kaynağıdır. Toprağa bağladığı azot miktarı birçok baklagilden daha yüksektir. Bu nedenle toprak ıslahı açısından oldukça değerli bir bitkidir. Çok etli ve kalın olan kökleri toprağın çok derinlerine iner. Bitki öldüğü veya sürüldüğü zaman toprağın derinlerine ile yoğun organik madde kazandırır. Taşyoncası bitki olarak bazı dezavantajlara sahiptir. Genç fidelerde tahribat yapan sap kurduna ve 2.4-D içerikli herbisit kalıntılarına çok hassastır. Yeşil otunda vanilyaya benzer kokuda fakat, acı lezzetli kumarin maddesinin bulunması nedeniyle hayvanlar tarafından sevilerek yenmez. Kumarin kanın pıhtılaşmasını engelleyen bir maddedir. Bu nedenle, otu hafifçe kurutulduktan sonra hayvanlara verilmelidir. Üç hafta veya daha uzun süre iyi kurutulmamış taşyoncası otu ile beslenen hayvanlarda kanama hastalıkları görülebilir. Taşyoncası tohumları yüksek oranda sert tohumluluk gösterdiği için toprakta uzun süre çimlenmeden kalabilir ve bir sonraki ürün içerisinde yabancı ot olarak çıkabilir. Bitkisel Özellikleri Taşyoncasının çok kuvvetli, kalın ve etli kökleri vardır. Gelişimi hızlı olan kök birinci yılda 1.5 m derinliğe kadar inebilir. Sapları dik olarak gelişir. Kuvvetli ve uzun boylu bitkilerdir. 30-100 cm boyundaki gövde silindir şeklinde ve tüysüzdür. Olgunlaştıkça, özellikle ak taşoncasının, gövdesi odunlaşır. Yaprakları yoncada olduğu gibi üçlüdür. Yaprakçıkların kenarları gözle görülür şekilde tamamen dişli, orta yaprakçık sapı yoncada olduğu gibi dişlidir. Yaprakların orta damar çıkıntısı çok belirgin değildir. Yapraklar tazeyken parmaklar arasında ezilire belirgin şekilde vanilyaya benzer kumarin kokusu hissedilir. Yumurtamsı biçimli olan yaprakçıklar 23 cm uzunluktadır. Kulakçıklar sivri, kenarları düz, mızrak şeklinde ve üç köşelidir. Çiçekler yaprak koltuklarından çıkan uzun çiçek sapı üzerine çok sayıda küçük çiçeğin bir araya gelmesiyle yassı ve 4-10 cm uzunlukta bir salkım meydana getirirler. Her salkımda 40-80 arasında çiçek bulunur. Çiçekler yabancı çiçek tozuyla tozlanırlar. Çiçek rengi sarı taş yoncasında sarı, ak taşyoncasında ise beyazdır. Çiçekler hoş kokuludur. 54 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ Meyvelerin yüzeyi hafif kabarık bir ağ örtüsü ile kaplı, yumurta biçiminde veya yuvarlaktır. Meyveler tek tohum içerir. Olgunlaştıkça renkleri siyaha dönüşür. Tohumlar yumurta biçiminden kalp şekline kadar farklı formlarda olabilir. dış yüzeyleri mat olan tohumların rengi sarıdan kahverengiye kadar değişir. 1000 tane ağırlığı 1.8-2.3 g arasında değişir. Toprak ve İklim İstekleri Kumludan killiye kadar her türlü toprakta yetişir. Tuzluluğa dayanımı çok iyidir. Tahılların bile yetişemediği tuzlu ve alkali topraklarda tatmin edici ürün verir. Ancak toprak asitliğine çok hassastır. Su basan ve yaş topraklarda iyi yetişmez. Genç fideleri soğuğa hassas olmakla beraber, olgun bitkiler soğuğa oldukça dayanıklıdır. Kurağa dayanımı oldukça iyidir. Yıllık yağışı 300- 400 mm olan yerlerde başarılı şekilde yetişirler. Yetiştiriciliği Tohumların küçük olması nedeniyle keseksiz, iyi ufalanmış tohum yatağına ekilmelidir. Kullanılacak tohumluk miktarı tohumun durumuna bağlıdır. Tohumun yüksek oranda sert tohumluluk göstermesi nedeniyle, sert tohumluluğun zımparalama, kimyasal uygulaması vb yöntemlerle sert tohumluğu giderilmemiş tohumlarda 3-5 kg/da tohumluk kullanılmalıdır. Sert tohumluluğu ortadan kaldırılmış tohumluklarda ise 1-1.5 kg/da tohumluk kullanılması 55 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ yeterlidir. Tohumluk üretimi için ise 300-500 g/da tohumluk yeterlidir. Ekim derinliği 1-2.5 cm olmalıdır. Ekim iklim koşullarına bağlı olarak ilkbahar veya sonbaharda yapılabilir. Kuru ot, silo yemi veya toprak ıslahı amacıyla yapılan ekimlerde sıra arası mesafe 15-20 cm olmalıdır. Tohumluk üretiminde sıra arası 60-90 cm arasında olmalıdır. Değerlendirme Ot üretimi: Taşyoncaları iki yıllık bitkilerdir. İlk yıl vejetatif aksam oluşturup ikinci yıl çiçeklenerek tohum bağlarlar. İyi gübrelenmiş veya verimli yerlerde, yılın bol yağışlı gitmesi halinde ekim yılında ot ürünü alınabilir. Ancak ekim yılında biçim geç yapılmalıdır. Taşyoncasında asıl verim ikinci yılda alınır. Taşyoncası otu diğer baklagiller kadar lezzetli ve besleyici değildir. Fakat kötü şartlarda yetişebildiği için erken biçmek veya silaj yapmak şeklinde otu değerlendirilebilir.Erken devrede protein oranı yüksek ve bol yapraklı olan taşyoncası çabuk kabalaşır. Bu nedenle ot için hasat bitkiler 45-60 cm boya ulaştığında veya en geç tomurcuklanma döneminde yapılmalıdır. Ot amacıyla biçimlerde otun iyice kurutulması önemlidir. Aksi taktirde bünyesinde bulunan kumarin nedeniyle kanama hastalığına yol açabilir. Kurutmanın problem olduğu ve hasatta gecikildiği durumlarda otun silaj olarak değerlendirilmesi daha uygundur. Taşyoncası otu mısır, melas veya arpa kırması gibi katkı maddeleri ile bitlikte silaj yapılmalıdır. Kuru ot verimi 400-1000 kg/da arasında değişir. Mera Bitkisi Olarak Kullanılması: Serin mevsim bitkisi olan taşyoncası erken ilkbaharda gelişmeye başladığı için hayvanları otlatmada kullanılan önemli bir bitkidir. Kıraç ve zayıf topraklarda yetişebildiği için bu gibi yerlerde kurulacak kısa süreli meralarda kullanılabilecek çok iyi bir baklagildir. Gelişmenin erken döneminde taş yoncaları hayvanlar için oldukça lezzetli, besleyici ve şişme tehlikesi olmayan bir otlak olarak kullanılabilir. Ancak bitkiler 25-40 cm’ye ulaştığında otlatılmalıdır. Daha erken devrede otlatılırsa gövde üzerindeki büyüme gözleri tahrip olabilir. Taşyoncaları kabalaşmaya sebep olamayacak şekilde biraz ağırca otlatılır. Aksi halde bitkiler hızla uzar, kabalaşır ve odunlaşır. Hayvanlar tarafından yenilmez. Şişme tehlikesi daha yoncaya göre daha az olmakla bitlikte ilk defa taşyoncası ile otlatılacak koyun ve sığırlarda kuru ot veya diğer yemlerle alt yemleme yapılmalıdır. Tohum Üretimi: Ak taşyoncası kendi çiçek tozu ile döllenebilirken, sarı taşyoncası yabancı döllenen bir bitkidir. Bu nedenle tohum üretiminde böcek faaliyeti önemlidir. Çiçekleri çok iyi bir balözü kaynağı olduğu için bal arıları tarafından çok fazla ziyaret edilir. Bu nedenle tohum üretimi yapılacak tarlaların etrafına bal arılarının yerleştirilmesi tohum 56 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ verimini arttırır. Meyveler olgunlaşınca önce kahverengiye daha sonra beyaza doğru döner. Tohum dökme problemi olduğu için, meyvelerinin 2/3’ü olgunlaştığında hasadın yapılması gerekir. Hasat biçer döverle yapılabilir. Normal şartlarda dekardan 25-60 kg tohum verimi alınabilirken, iyi koşullarda tohum verimi 100 kg’a kadar çıkabilir. Toprak Islahı: Taşyoncası toprak ıslahı amacıyla kullanılabilecek en iyi baklagillerden birisidir. Geniş ölçüde dallanan ve derinlere inen kazık köke sahiptir. Kökler yüzeysel köklü bitkilerin kullanamadığı besin maddelerini kullanır. b,itki çürüdüğü zaman köklerde bulunan besin elementleri diğer bitkilerin kullanabileceği şekle dönüşür. Ekimden sonraki yılda sürülüp toprağa karıştırılmasıyla taze sulu yapraklar ve yoğun kökler hızlı bir şekilde çürürler. Bu durum toprağın havalanmasını, drenajını ve fiziksel özelliklerini iyileştirir. Ekimden sonraki yılda bitkiler 15 cm boyalandığında toprağa karıştırılır. Bitkinin toprağa karıştırılmasında geç kalınırsa izleyen bitkinin kullanabileceği besin maddelerinin serbest kalması ve ayrışması için yeterli zaman olmayabilir. Tuzlu, alkali topraklar, sahip olduğu yüksek oranda çözülebilir tuz içeriğine ve genellikle zayıf yüzey drenajına sahiptirler. Bu topraklar taşyoncası gibi toprağı ıslah eden bitkilere ihtiyaç duyarlar. Taşyoncası topraktaki fosforun yarayışlılığını ve organik maddesini arttırarak toprak yapısının düzeltir. Orta derecede tuzlu topraklarda taşyoncasından sonra bir veya iki yıl tahıl yetiştirilebilir. GAZALBOYNUZU TÜRLERİ (Lotus sp.) Gazalboynuzu cinsinin tüm dünyaya yayılmış 100-120 türü bulunur ve türlerin çoğu Akdeniz bölgesinde yer alır. Bu durum gazalboynuzunun orijin merkezinin Akdeniz bölgesi olduğunu gösterir. Ancak gazal boynuzu, Avrupa, Kuzey ve Orta Amerika, Kuzey Afrika, Asya ve Avustralya’dan Kanarya Adaları’na kadar dünyanın değişik bölgelerinde yaygın olarak bulunmaktadır. Gazalboynuzu cinsi hem tek yıllık hem de çok yıllık türleri içerir. Dünyanın serin ve nemli bölgelerindeki asidik, verimsiz topraklarında mera tesisine uygun oldukları için gazalboynuzu türleri öncü baklagiller olarak kabul edilir. Lotus türleri Dünya’da ilk suni mera tesisinin yapıldığı İngiltere’de 18. yy’ın ortalarından beri mera bitkisi olarak kullanılmaktadır. Gazalboynuzunun çok yıllık iki türü, sarıçiçekli gazalboynuzu (Lotus corniculatus L.) ve bataklık gazalboynuzu (Lotus uliginosus L.) deniz seviyesinden 3000 m yükseltiye kadar değişen yükseltilerde farklı toprak koşullarında mera bitkisi olarak kullanılır. Bu iki türün yanında daryapraklı gazalboynuzu (Lotus tenuifolius L.), kuşayağı gazalboynuzu (Lotus ornithopodioides L.), yenilen gazalboynuzu (Lotus edulis L.) ve dörtköşeli gazalboynuzu 57 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ (Lotus tetragonolobus L.) gibi türlerde çayır- mera yem bitkisi olarak önem taşır. Ancak bu türler içerisinde en önemli tür sarı çiçekli gazalboynuzudur. SARI ÇİÇEKLİ GAZALBOYNUZU (Lotus corniculatus L.) Önemi ve Yararlanma Alanları Sarıçiçekli gazal boynuzu, doğal yayılma alanı Batı Avrupa ve Kuzey Afrika olan uzun ömürlü çok yıllık, hayvanlarda şişmeye neden olmayan mera, ot üretimi ve silaj olarak kullanılabilen bir baklagil yem bitkisidir. Ayrıca otoban şevlerinin bitkilendirilmesinde, toprak ıslahında, erozyon kontrolünde ve peyzaj bitkisi olarak da yaygın olarak kullanılmaktadır. Buğdaygillerle karışım halinde ekilerek kumul stabilizasyonunda kullanılabilmektedir. İsviçre Alplerinde yetişebilecek kadar soğuğa dayanıklıdır. Yonca, çayır üçgülü ve ak üçgül gibi yaygın olarak yetiştiriciliği yapılan çok yıllık yem bitkilerine göre bazı avantajları vardır. Sarıçiçekli gazalboynuzu düşük verimli asitli topraklarda yonca, çayır üçgülü ve ak üçgüle göre daha verimlidir. Su basmasına karşı yoncadan daha dayanıklıdır. Tuzluluğa oldukça dayanıklıdır. Yatık büyüme habituslu çeşitler zayıf drenaja daha toleranslıdır. Sarıçiçekli gazalboynuzunun ot kalitesi yoncaya eşittir. Yapılan araştırmalarda sarıçiçekli gazalboynuzu ile beslenen kuzuların diğer baklagillerle beslenen kuzulara göre canlı ağırlık artışının daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Sarıçiçekli gazalboynuzunun lignin içeriği ak üçgül, çayır üçgülü ve yoncaya göre daha düşüktür. Sarıçiçekli gazalboynuzunun yaprak ve sap dokularında bulunan kondense taninler bitkinin en önemli kalite özelliklerinden birisidir. Polimerik flavonol bileşikleri olan kondense taninler proteinleri bağlayarak, ruminant hayvanlarda şişmeye neden olan köpük oluşumunu engellerler. Kondense taninler rumenden geçen protein miktarını arttırırlar ve koyunlarda nematod parazitlerini azaltırlar. Ancak, kondense tanin oranın %5’in üzerine çıkmasının otun tüketilebilirliğini, canlı ağırlık kazancını ve lif sindirilebilirliğini azalttığı belirlenmiştir. Sarıçiçekli gazalboynuzunda kondense tanin oranı % 0.25 ile %3.5 arasında değişmektedir. Bitkisel Özellikleri Sarıçiçekli gazalboynuzu dikten yatığa kadar farklı habitus şekilleri gösteren çok yıllık bir bitkidir. Ömür uzunluğu 2-4 yıl arasında değişir. Kök tacından çok sayıda sap çıkar. Uygun koşullarda sap sayısı 200’e kadar çıkabilir. Ana sap 60-90 cm boylanabilir. Saplar yoncaya göre daha ince ve daha gevrektir. Toprak yüzüne yakın olan saplar daha kalındır ve bazen bu saplar stolona benzer bir yapı gösterir. 58 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ Kazık kökler oldukça derinlere inebilir. Ana kökten yanlara doğru yayılan sekonder kökler çıkar. Bu nedenle drenajı iyi olmayan yerlerde yoncadan daha iyi yetişir. Sarı çiçekli gazalboynuzunda çiçekler yaprak koltuğundan çıkan sapın ucunda bulunan ve 4-8 adet çiçekten oluşan bir şemsiye şeklindedir. Çanak yapraklar 3-5 mm uzunluğunda bir tüp şeklindedir. Taç yapraklar genellikle sarı renklidir. Gelişmenin belirli dönemlerinde genellikle kırmızı çizgilidir. Döllenmeden sonra içerisinde 10-15 tohum bulunan baklalar meydana gelir. Çiçek sapının ucunda 3-5 bakla dik açılarla birbirine bağlanarak kuş ayağına benzer bir şekilde bir araya gelir. Bakla uzunluğu 2.5-4 cm arasında değişir. Bakla rengi başlangıçta yeşildir. Olgunlaştıkça renk koyulaşarak kahverengiye döner. Olgunlaşan baklalar ortadan ikiye çatlayarak kıvrılır ve içindeki tohumlar etrafa saçılır. Bu nedenle tohum hasadı oldukça güçtür. Ovalden küreye kadar değişen şekildeki tohumların rengi yeşilimtrak sarıdan siyaha kadar değişir. 1000 tane ağırlığı 1.2-2.4 g arasındadır. İklim ve Toprak İstekleri Bitki soğuğa orta derecede dayanıklıdır. Kuzey Amerika ve Avrupa orijinli çeşitler soğuğa daha dayanıklıdır. Kurağa ve zayıf toprak drenajına dayanımı da iyidir. Ancak 500 mm’den daha fazla yağış alan bölgelerde iyi gelişir. Verimsiz ve asitli topraklarda da yetişebilir. Tuzluluğa dayanımı da iyidir. 59 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ Yetiştiriciliği Başarılı bir tesis için iyi hazırlanmış ve bastırılmış tohum yatağı gereklidir. Tohumlar küçük olduğu için ekim derinliği 1-1.5 cm civarında olmalıdır. Ekim zamanı ekolojik koşullara bağlı olarak sonbahar veya ilkbaharda yapılabilir. Yalnız ekimlerde 0.5-1 kg tohumluk kullanılmalıdır. Sıra aralığı 20 cm olmalıdır. Kelp kuyruğu, çayır salkımıotu, kılçıksız brom ve domuz ayrığı gibi buğdaygillerle karışık olarak ekilebilir. Bu durumda 0.30.5 kg/da gazalboynuzu ile 0.8-1 kg/da buğdaygil tohumu kullanılmalıdır. Çokyıllık çim ve ak tavusotu gibi çok kardeşlenen buğdaygillerle ilk gelişme döneminde rekabet edemez. Buğdaygillerin baskın olduğu meralarda sarı çiçekli gazalbonuzu merayı baklagillerce zenginleştirmek amacıyla üstten tohumlamada da kullanılabilir. Bu durumda birim alana atılacak tohumluk miktarı arttırılmalıdır. Sarı çiçekli gazalboynuzu ot amacıyla yetiştirildiğinde vejetasyon süresinin uzunluğuna bağlı olarak yılda 2-3 biçim yapılabilir. Ot için hasat zamanı tam çiçeklenme dönemidir. Kuru ot verimi 200-600 kg/da arasında değişir. Sarı çiçekli gazalboynuzu ve buğdaygillerle karışım olarak tesis edilen meralarda nöbetle otlatma sistemi uygulanmalıdır ve 5-10 cm yüksekliğinde anız kalacak şekilde otlatma düzenlenmelidir. Sarı çiçekli gazalboynuzu yabancı döllenen bir bitkidir ve döllenme üzerine böcek faaliyetinin önemli etkisi vardır. Normal şartlarda iyi bir tohum üreticisidir. Ancak hasadı çok zordur. Meyveler olgunlaşınca açılarak tohum dökmektedir. Bu nedenle meyveler yeşil rengini korurken bitkiler biçilmeli ve kurutulduktan sonra harmanlanmalıdır. Optimum koşullarda 100 kg/da tohum verimi alınabilir. MÜRDÜMÜK Mürdümük cinsi 160 kadar türü içermektedir. Ülkemizde bu türlerden 58 tanesi doğal olarak bulunmaktadır. Tarımsal açıdan önemli mürdümük (Lathyrus) türleri arasında yaygın mürdümük (Lathyrus sativus L.) , nohut mürdümüğü (Lathyrus cicer L.), tüylü mürdümük (Lathyrus hirsitus L.) ve Kıbrıs mürdümüğü (Lathyrus ochrus) sayılabilir. YAYGIN MÜRDÜMÜK (Lathyrus sativus L.) Önemi ve Yararlanma Alanları Mürdümük dünya genelinde yeşil ot, kuru ot ve tane yem olarak hayvan beslenmesinde, yeşil gübre olarak toprak yapısının iyileştirilmesinde kullanılabilmektedir. Bazı ülkelerde 60 Baklagil Yem Bitkileri mürdümük yemeklik tane Doç.Dr. İbrahim ATIŞ baklagil veya sebze olarak insan beslenmesinde de kullanılabilmektedir. Özellikle kuraklık ve su baskınlarına gösterdiği direnç nedeniyle Doğu Afrika ve Asya’nın tropik ve subtropik bölgelerinde hayvan ve insan gıdası olarak yaygın olarak yetiştirilmektedir. Tüm bu özelliklerine rağmen mürdümük tohumlarının bazı zehirli bileşiklere sahip olduğu da bilinmektedir. Beyaz tohumlar genellikle zararsızken, özellikle koyu renk tohuma sahip olan çeşitlerin tohumlarında bulunan zehirli bileşikler zehirli olabilmektedir. Bu zehirli etkiler tohumların kaynatılmasıyla ortadan kalkmaktadır. Kaynatılan tohumlar özellikle besi hayvanlarının beslenmesinde kullanılmaktadır. Bitkisel Özellikleri Yaygın mürdümük tek yıllık olup, kuvvetli bir kazık köke sahiptir. 30-100 cm boylanabilen sap tüysüzdür. Yaşlı bitkilerde gövdenin içi boş, yatık, tırmanıcı ve genelde tabanda çok dallı olup, belirgin şekilde kanatlıdır. Yapraklar, karşılıklı bileşiktir ve yaprak ekseni kısa veya uzun bir sülükle sonuçlanır. Bir yaprakta çoğunlukla bir çift yaprakçık bulunur. Yaprakçıkların üzeri paralel damarlı ve renkleri mavimsi yeşildir. Kulakçıklar oldukça iri yarı ok formunda ve dişlidir. Çiçekler, yaprak koltuklarından çıkan sapçıklar üzerine genellikle tek tek bazen de ikili olarak yerleşmişlerdir. Çiçek rengi beyaz, pembe veya mavi olabilir. Baklaları yassı olup 3-4 cm uzunlukta, 1-2 cm genişlikte ve 6 mm kalınlıkta kanatlı, sarı-gri renkli, ince damarlıdır ve 1-6 tohum bulundururlar. Tohumları balta biçiminde köşelidir. Beyaz, gri, kırmızımsı sarı, kahverengimsi veya yeşilimsi renklerde olabilir.tohumların çoğu kahverengi benek renli tohumların bin tane ağırlığı 150-180 g kadarken, beyaz renkli tohumlar genellikle daha iridir ve bin tane ağırlıkları 230-400 g kadardır. 61 Baklagil Yem Bitkileri Doç.Dr. İbrahim ATIŞ İklim ve Toprak İstekleri Serin iklim bitkisi olmakla birlikte soğuğa çok dayanıklı değildir. Genel olarak yaygın fiğin zarar gördüğü soğuklardan zarar görmektedir. Siltli-tınlı drenajı zayıf alanlarda da yetişebilir. Tuzluluğa dayanıklı değildir. Kuraklığa dayanımı ise oldukça iyidir. Yetiştiriciliği Ilıman iklim bölgelerinde kışlık olarak sonbaharda, kışı sert geçen bölgelerde ise yazlık olarak ilkbaharda ekilmelidir. Sıraya ekim tercih edilmeli ve tane üretimi için sıra arası 25-35 cm, ot üretimi için 20-25 cm olmalıdır. Ekim derinliği 4-6 cm civarındadır. Ot üretimi amacıyla serin iklim tahıllarıyla karışım olarak ekimi tercih edilmektedir. Böylece mürdümüğün yatması engellendiği gibi ot verimi ve kalitesi açısından avantaj sağlanmaktadır. Kuru ot için tam çiçeklenme zamanı uygun hasat zamanıdır. Ancak geç kabalaştığı ve yumuşaklığını uzun süre muhafaza ettiği için hasat biraz geciktirilebilir. Çiçeklenme döneminde hasat edilen kuru otunda % 20-25 protein ihtiva eder. Tohum için hasat baklalar sararıp, alt yapraklar kuruduktan sonra yapılmalıdır. Kültür çeşitlerinde tohum dökme problemi yoktur. Normal yetiştirme şartlarında 150-250 kg/da tohum, 1000-3500 kg/da yeşil ot ve 400-500 kg kuru ot verimi almak mümkündür. Yaygın mürdümük yeşil yem ve kuru ot olarak koyunlar tarafından sevilerek yenilmektedir. Diğer çiftlik hayvanlarının beslenmesinde de kullanılabilir. Fakat at, eşek gibi tek tırnaklı çiftlik hayvanlarının beslenmesinde kullanılmamalıdır. Dane yem olarak kullanılmasında dikkatli olmak gerekmektedir. Özellikle koyu renkli tohumlarda lathyrin içeriği yüksek olup toksik etki yapmaktadır. Bu olumsuz etki tohumların kaynatılmasıyla ortadan kalkmaktadır. 62