Faruk Gunindi: “Sade hayat ihtiyacı kadar olanı haddi aşmadan kullanmak demek.” Perşembe, 19 Ocak 2012 14:40 Kimyasal maddelerle dolu bir hayattan uzaklaşarak bildiğimiz, bize ait, sade, doğal bir hayata dönebileceğimizi savunan Sade Hayat Derneği Başkanı Faruk Gunindi Bey’le Sade Hayat Derneği’ni ve sade hayat anlayışını konuştuk. Bize kendinizi tanıtır mısınız? 1979 İstanbul doğumluyum. Sekiz sene İngilizce öğretmenliği yaptım. Bir müddet öğretmenlikle diğer faaliyetlerimizi birlikte yürütmeye çalıştım. Ama bunu başaramayınca üç sene önce öğretmenliği bıraktım. Bundan sonraki dönemde doğal tedaviler ve doğal besinler üzerine yoğunlaştım. Halen bu alanda çalışmalarımıza devam etmekteyiz. Sade Hayat Derneği’nin kurulma sürecinden bahseder misiniz? Arkadaşım ve iş ortağım Yusuf Kot bir gün bana bir doktor hanımdan bahsetti. O doktor hanım İslam tıbbı usulü ile tedavi yapıyormuş. Benim de o zamanlar hayatın normali zannettiğim bazı hastalıklarım vardı. Bunun üzerine doktor hanımla görüştük; bize birtakım tavsiyelerde bulundu. Öyle şeylerden bahsetti ki biz o zamana kadar hiç düşünmemiştik, hiç sormamıştık bunları... Mesela yediğimiz şeylerin içinde ne var, nasıl üretiliyorlar, bu maddeler helal mi diye ilk defa kendi kendimize sormaya başladık. Biz o zamana kadar İslam’ın tıpla ilgili öğütleri olduğunu ve İslam’ın tıpla ilgili bir yaklaşıma sahip olduğunu da bilmiyorduk. O dönemde Dr. Aidin Salih Hanım, Yazarlar Birliği’nde Kur’an’a ve sünnete uygun doğal yaşam şekli üzerine seminer vermeye başladı. Biz de bu seminerlere katıldık. Doktor hanım katıldığımız seminerlerde konuyla ilgili notlarını bizlerle paylaştı. Biz de bu meseleyi zamanla anlamaya başlayınca yavaş yavaş artık hayatımızı değiştirdik. Yaptığımız yanlışların farkına vardık ve bu konudaki işlediğimiz hatalardan döndük. Her şeyi sürekli kullanmak zorunda olduğumuzu düşündüğümüz karmaşık bir hayatı terk ettik ve sade bir hayatı benimsedik. Biz anladık ki bu çağın imtihanları çetin ancak bunun bir de çıkış yolu var. Helal gıdaları bulmak, helal tedavi yöntemlerini bulmak mümkün… Aslında sağlıklı yaşamak hiç de o kadar karmaşık değil. Çok basit ve masrafsız yöntemlerle bunu gerçekleştirebiliriz. İşte biz bu yöndeki edindiğimiz bilgilerimizi insanlarla paylaşmak için 2008’de Sade Hayat derneğini kurduk. 1/4 Faruk Gunindi: “Sade hayat ihtiyacı kadar olanı haddi aşmadan kullanmak demek.” Perşembe, 19 Ocak 2012 14:40 Helal gıda konusunda toplumumuz yeteri kadar bilinçli mi? Bu konuda toplumun bilinçli olduğunu söyleyemeyiz. “Herkes yiyor ne olacak ki” veya “o kadar zararlı olsa satılmaz” gibi düşünülüyor. Oysa kimse ne yediğinin bilincinde değil ki... Mesela ben hayatımda hiçbir gün yediğim bir maddeyi kim nerede nasıl üretiyor diye hiç sormamıştım. Bir şeyi beğenmişsem besmeleyi çekip yiyordum. Oysa besmele o şeyin helal olması için yetmiyormuş. Abdulkadir Geylani hazretleri diyor ki; “Yemek yemenin bir edebi vardır, bunun ilki onun nereden geldiğini bilmektir.” Nereden geldiğini bilmediğin bir şeyi besmele çekip yiyorsak bu biraz anlamsız oluyor. Bunun için ilk olarak işe yediğimiz içtiğimiz şeyleri değiştirerek başladık. Derneğinizin amacından ve faaliyetlerinden bahseder misiniz? Derneğimizin amacı sade ve temiz yaşayan kimselerin kendilerine bir yaşam alanı oluşturması. Bu amacı destekleyen ne tür şeyler yapılması gerekiyorsa onları yapmak. Faaliyetlerimize gelince derneği kurduğumuzda yaptığımız ilk faaliyetimiz bir ölü yıkama semineri düzenlemekti. Biz ölmeyi unuttuğumuzu fark etmiştik ve böyle bir şey yaptık. Daha sonra doğal sağlık ve beslenmeyle, sünnet tedavi usulleri ile ilgili seminerler düzenledik. Diğer derneklerle bir araya gelerek GDO’ya karşı bir bildiri yayınladık. Halen bu konularda Fatih’te ve Altunuzade’de çeşitli seminerler vermeye devam ediyoruz. Bu seminerlere sadece dernek üyeleri mi katılabiliyor? Biz bu derneği faal olarak hiç ayrılmadan birlikte çalıştığımız sekiz arkadaşımızla birlikte kurduk. Biz bu işe başladığımızda Türkiye’de bu konuya ilgi duyan pek kimse yoktu. Organikçiler vardı bir de Gimdes grubu vardı. Onlar da yeni yeni dernekleşiyorlardı. Bir de küçük sade yaşam mail grupları vardı. Şimdi ise bu iş ivme kazandı, ilgi daha fazla arttı. Bizim resmi üyemiz sadece altmış kişi. Biz bu sayıyı artırmak için hiçbir şey yapmadık. Ama sürekli iletişim halinde olduğumuz bizi takip eden binlerce kişi var. İnsanlar sade yaşamı benimsemişlerse ve sade yaşamaya başlamışlarsa, yardım istiyorlarsa onlara destek oluyoruz. Sade yaşamaya meraklı olan herkes bizim seminerlerimize katılabilir. Bu seminerlerimizde ekmek yapımından sirke yapımına, evde doğal temizlikten doğal sağlık tedbirlerine kadar birçok konuda katılımcılar bilgilendiriliyor. 2/4 Faruk Gunindi: “Sade hayat ihtiyacı kadar olanı haddi aşmadan kullanmak demek.” Perşembe, 19 Ocak 2012 14:40 Sade hayatı nasıl tanımlıyorsunuz? Sade hayat bize göre israf etmeden, haddi aşmadan yaşamaktır. İhtiyacımız kadar yemek, ihtiyacımız kadar giyinmek ve aşırıya kaçmamaktır. Oysa şuanda bir lokma yiyorsak ikincisini zevkine yiyoruz. Hâlbuki o ikincisi israf olmuş oluyor. O ikincisi vücudun ihtiyacı da değil… Bediüzzaman hazretlerinin bir hırkayla nasıl vefat ettiğini herkes bilir. Ya da birçok İslam âliminin, mutasavvıfın birkaç parça giysiyle idare ettiğini bilir. Ama birçoğumuzun evinde çeşit çeşit elbiseleri var. Yeme içme konusunda olduğu gibi giyim konusunda da zevke düşüyoruz. Sade hayat ihtiyacı kadar olanı haddi aşmadan kullanmak demek. Bir mahrumiyet değildir bu… Sade hayatı seçen bir insan bazı besinleri yemediği için ya da kola içmediği için kendisini mahrum hissetmiyor. Sadece hayatını sade yaşamaya çalışıyor. Ümit Şimşek Hocamız “Sade hayat meydan okuyor” adlı kitabında sade hayatı gösterişten uzak tevazulu bir hayat olarak niteliyor. Sizin bu yönde prensipleriniz var mı? Tabi bu işin iki boyutu var. Maddi manevi bir sadelik olması gerekiyor. Her ikisi de birbirini tamamlıyor. Biz daha çok ameli kısmındayız, daha çok maddi kısmındayız. Ama diğer tarafını da yadsımıyoruz. İşin bu boyutu konusunda insanlara yol gösteren ve öncülük eden birçok kişi var ama maddi boyutunu anlatan pek fazla kimse yok. Meselemiz işin maddi boyutunu sağlıklı ve samimi bir şekilde ortaya koymak. Tabi sade hayatı anlatıp firavun sofrasına oturmak samimi olmaz. Ya da bir ilacın haram olduğunu biliyorsanız o ilacı kullanmamalısınız, bir ihtimalin daha olduğunu bilmelisiniz. Yani söylediklerimizi yaşayarak uygulamak durumundayız. Günlük yemek disiplininizden bize bahseder misiniz? Günde iki öğün, sabah ve akşam yemeye gayret ediyorum. Bazen birkaç günlük oruçlar tutuyorum. Az yemeye dikkat ediyorum. Yediğim zaman tek çeşit yemeye, karıştırmamaya dikkat ediyorum. Ama mutlaka bir öğüne salata yiyorum. Tuz, şeker ve yağı rafine olarak kullanmıyorum. Nasıl sıkıldığını bildiğimiz bir yerden zeytinyağı alıyoruz sadece onu kullanıyoruz. Tuz olarak kaya tuzu kullanıyoruz. En zor kısmı şeker kullanmama noktasında oluyor. Nöbet şekeri kullanıyoruz, onu da çok az… Tuz, un ve şeker; bunların hepsi şimdi rafine olarak üretiliyor, dolaysıyla bunlar da zararlıdır. Şimdi bu üç maddeye bir de beyazlatıcı kimyasal maddeler karıştırıyorlar. Bu da onların artık gıda vasfının kalmadığını gösteriyor. Yüzde doksan sekiz marketten alışveriş edemiyoruz. Katkı maddesi konulmuş hiçbir ürün kullanmıyoruz. Mevsiminin dışında meyve sebze almıyoruz. Altı senedir beyaz ekmek 3/4 Faruk Gunindi: “Sade hayat ihtiyacı kadar olanı haddi aşmadan kullanmak demek.” Perşembe, 19 Ocak 2012 14:40 yemedim, bundan sonra da inşallah yemeyeceğim. Ekşi maya ve kaya tuzu ile yapılmışsa ekmek yiyebiliyoruz. İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’nin organik tam buğday ekmeği var. Dışarıdaki ekmekler içinde tavsiye edebileceğim sadece bu var. Susadıkça su içiyorum. Üç gün bazen beş gün susamıyorum. Mümkünse plastik şişelerde beklememiş sulardan içmeye çalışıyorum. Kaynak suları var, mesela Aydos tarafında var, çeşme suları var. Bunlardan kullanıyoruz. Ben camda saklamaya çalışıyorum ama başka arkadaşlarımız toprak küplerde de saklıyorlar. Sade hayat anlayışını kazanırken tasavvuftaki züht düşüncesinden de faydalandınız mı? Onların hepsinden faydalandık. Birçok tasavvufi kitaplar okuduk. Ama zaten bu bilgiler bize ait bizim keşfettiğimiz bilgiler değil. Bunlar Kur’an ve sünnete dayanan, İslam âlimlerinin ve nebevi tıbbı bilen kimselerin bildiği ve uyguladığı bilgiler. 4/4