T.B.M.M. B : 49 9 .12.1994 O:2 Mevcut kadrolara şişkin diyoruz; kadroları küçültmeye çalışıyoruz; ama, bu iki müsteşarlığa çok muazzam kadro açılıyor. Burada, daha önceden çalışan görevli insanlar mutlaka vardır, tabiî onlara kadro verilecek; ama, bu kadar insanın kadrosuz çalıştığını zannetmiyorum. Yani, rakamla­ rı çıkarmadım; ama, buradaki listede rakamlar korkunç. Bilmiyorum... Hükümet, aklına bir şey estiği zaman, hiç hesap kitap yapmadan bir tasarı ha­ zırlattırıyor, aklınıza ne gelirse yazın diyor herhalde. Ondan sonra, buraya, Genel Kurula alelacele getiriyor, "hadi bakalım, ne diyorsunuz, bu tasarıyı çıkaralım" diyor ve şartlı şurtlu burada yasa çı­ karıyor; yapmayın arkadaşlar. Gündemde bulunan, daha önceki Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Yasa Tasarısında bunların bir kısmı görüşülmüştü; keşke, o getirilseydi veya daha önce hazırlanıp onunla birleştirilip görüşülseydi, böyle, bizlerin kafasında soru olmazdı. Bu maddede hakikaten çok muğlak kısımlar var. Ne diyorum; zaten, bu hükümet -kusura bak­ masın- laftan başka bir şey yapmıyor; yani, kanun çıkarsın, yönetmelik çıkarsın, kararname çıkar­ sın, çıksın televizyonda boy göstersin; ama, ne üretimi artırıyor ne iş sahası açıyor ne dış ülkelere karşı itibarını sağlıyor. Sayın Bakan -demin çok güzel anlattı- "efendim, biz, Avrupa Gümrük Bir­ liğine gireceğiz, herkesle iyi ilişkiler, ticarî münasebetler kuruyoruz, hatta, İslam ülkeleriyle bile ti­ carî ilişki kuruyoruz" diyor. Bendeniz, orada, Sayın Bakan, Irak'tan ambargoyu niye kaldırmıyor­ sunuz; bizim, Irak'tan belki, bir iki milyar dolar alacağımız da var; o vasıtayla, biz, hem Irak'a mal vereceğiz hem alacağımızı alacağız.hem de diğer ülkelere oradan mal satacağız dediğim zaman, ta­ biî, başka şeyler söylüyor, Irak'a konan ambargoyu kaldıramıyoruz, bu, Birleşmiş Milletlerin, Amerika'nın emri demiyor. Burada, hepimiz, heyecana kapılıp, bağımsızlık konusunda filan bazı sözler söylüyoruz; yani, bunu yanlış anlamayın arkadaşlar, Türk Devletinin, Türk Milletinin kade­ riyle, ancak, Türk Hükümeti ilgilidir; Irak'a konan ambargonun kararını biz veririz, biz kaldırırız. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN- Bağlayınız efendim... . HÜSEYİN ERDAL (Devamla)-Sayın Başkan, bağlıyorum. Niye yani, kalkıp, başka şeyler söyleyip de bunu açıkça konuşmuyoruz. Hakikaten, Irak'a ko­ nan ambargoyu kaldırdığımız zaman, Güneydoğu Anadoludaki birçok işsiz insan, iş bulacaktır. 4050 bin tane kamyon, treyler üç dört yıldan beri boş yatıyor, çürüdü; ama, Irak ambargosu kalkmı­ yor, kaldırın ambargoyu bakalım; Güneydoğu Anadolu'da, birçok mesele hallolacak, İslam ülkele­ riyle, birçok mesele hallolacak. Bakın, Avrupa Avrupa dedik; işte, hepimiz, Bosna meselesinde, şu bir hafta içinde, acr acı gör­ dük ki, Avrupalılar "bize Müslümanlar lazım değil, biz, şimdi onların parasını yeriz; ama, sizin pa­ ranızı yiyoruz demeyiz; biz, sizi seviyoruz deriz, paranızı yeriz; ama, Müslümanları da Bosna'da öldürttürürüz; biz, size laf ederiz, yardım etmeyiz" diyor. İşte, bakın, Bosna konusunda bir karar alınamadığı gibi, Sayın Başbakan gitti, eli boş döndü. Orada güzel bir tablo çizdi(!) Yani, sanki ora­ ya ağlamaya gitmiş, ağlama duvarında ağlar gibi, Bosna'da analar ölüyor, çocuklar ölüyor, gözya­ şı dökülüyor.... Ne yapalım?.. Bunlara acıyın. Böyle konuşulmaz; Batı ülkelerine, bak Bosna'da katliam durursa durur, durmazsa biz durdu­ ruruz; hadi bakalım önleyin bizim gücümüzü, denir. Rusya posta koyduğu zaman, Birleşmiş Mil­ letler, Avrupa nasıl susuyor!.. Rusya ne dediyse yapmışlardır. Rusya, "Bosnaya karışamazsınız" dediği zaman, Amerika hayır diyebildi mi; demedi. Birleşmiş Milletler, hayır karışırız, diyemedi; Peki, sen bilirsin dedi, boynunu büktü. Biz Bosna'ya karışırız... -483-